generique colchicine kaletra budesonide dexamethasone kaletra fludapamide fludex forzest fosamax frumil fulcin furacin furadantin furo basan furodrix gabantine gastroprazol geodon glaupax gli basan glibenese glibenorme glimerax glimeryle glucobay gluconormine glucophage xr glucophage glucotrol xl glucotrol glucovance gracial grifulvin gris peg grisol grisovin gyne lotrimin hard on oral jelly hard on helvecin helvevir hypnorex hytrin bph hytrin hyzaar ilosone
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

36 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Rüzgârda savrulan saç tellerinizin gölgesi nereye düşüyor olabilir?
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Rüzgârda savrulan saç tellerinizin gölgesi nereye düşüyor olabilir?
43 Mesaj -
O sabah şehrin üstüne kara bir bulut çörekleniverdi. Başkanın yüzünde gezindi önce gölgeler. Gözleri kısıldı; yüzü asıldı. Az sonra gelecek sitem telefonlarına hazırladı kendini. Binlerce “Alo”, yüzlerce kamera, onlarca muhabir yakasından tutup savuracaktı şehrini. Başkan, bütün bedenini, ruhunu, kalbini, duygularını, tutkularını o uğursuz bezin ucunda asılı buldu. Beyaz bir bezin yüzünden şehre gerginlik yayıldı. Başkan pencereden şehri seyre koyuldu. İnsanlar işlerine doğru yürüyorlardı; güvende olduklarını sanıyorlarrı. Kimileri arabalarına kurulmuşlardı; bize bir şey olmaz gafleti içindeydiler. Çocuklar neşe içinde okullarına gidiyorlar, yüzleri pırıl pırıl, gözlerinin içinde huzur kanatlanıyordu. Başlarına geleceklerden habersiz, az sonra sıraya dizilecekler, ant okuyacaklar ve oyunlar oynayacaklardı.
Çok geçmedi; itfaiye arabalarının telaşlı ışıkları, ürkütücü homurtuları yırttı şehrin sükûnetini. Boşuna duman aradı gözler şehrin ufuklarında. Bu yangın başka bir yangındı. İçten içe yakıyordu; ruhları kavuruyor, kalpleri huzurundan ediyordu. İtfaiye arabalarının vardığı yerde, silahlı polisler, iri kıyım zabıtalar hazır kıta bekleşiyordu.

Gerilim bezinin ucuna bir adamını astı başkan. Çekti başkanın adamı. Gerilen bez yeniden gerildi. İrkildi. Bezin bir ülkeyi cehalete tutsak eden düğümleri hızlıca çözüldü. Rahat bir nefes aldı bez, ülke rahatladı. Gevşeyince yüzünde taşıdığı utanç verici yazının harfleri de gölgelere soktular başlarını. Rüzgârda savrulan gerilim bezi kırıştıkça, şehrin yüzündeki kırışıklar da düzeldi. İnsanların arasına giren husumetler, kardeşleri birbirine düşüren kin ve nefretler dağıldı, savruldu, silindi. Bez aşağı indikçe, başkanın ve adamlarının, cümle devlat erkânının, polislerin ve zabıtaların utançla yere bakan yüzleri, yeniden insan yüzlerine bakmaya başladı.
Bezin o gerilimden al aşağı edilmesi yetseydi keşke.. Bu korkunç gafletten tövbe ve istiğfar da gerekiyordu. Yüce büyüklerimizi ikna edecek içtenlikte bir tövbe-name yazılmalıydı. Yerel medyadan eli kalem tutan, içten laik yazarlar arandı.
Tövbe-name yazılırken, öncelikle, şehri derin üzüntülere boğan, genci yaşlısı, ihtiyarı çocuğu, erkeği kadını, hemen herkesi yaslara bürüyen tüyler ürpertici gafletin kaynağı arandı. Suçları hafife alınır gibi değildi ama şehrin yapısının da bu hatada az da olsa payı vardı: “Kelkit merkezinde tek ana caddenin bulunması nedeniyle...” diye başladı istiğfar mektubu. Bağışlanacaklar mıydı acaba?
Daha gerçekçi açıklamalar gerekiyordu. Bir görevlinin eline metre verdiler, ölçüp biçtirdiler. Ölçümler sonunda derin bir nefes aldılar ve şöylece yazdırdılar: “konum itibarıyla bahse konu [bez] afiş ile Atatürk siluetinin arasında herhangi bir bağlantının olmadığı, aralarında yaklaşık olarak bir metre mesafe bulunduğu ve arka arkaya durdukları....”
Ancak, bu derin gaflet halinden bağışlanma umarken, o ulu kişinin yüce gazabını da çekmek doğru olmazdı. “Yanlış görmüşsün...” denilemezdi, “ön yargılısın...” hiç denilemezdi. Ömründe hiç yanılmamış, bu yüzden özür dilemek gibi insancıl bir gereksinimi elinin tersiyle itmiş yüce kişiliği tüm bir şehir halkından özür dilemeye çağırmak, şehrin gafletini hıyanet boyutlarına taşıyabilirdi de. Sadece, bez ve resim “alt alta duruyorlarmış gibi gözüktüğü ve göz aldatmasına sebebiyet verdiği..” için yüce zatın yüce gazabının haklı nedenini de korka korka açıklamaya çalıştılar. Hem sonra, gerilim bezinin arkasında duran ama sanki altına asılmış gibi görünen fotoğrafın geçen yüzyıldan beri (1998) orada zaten duruyor olması, Kelkitlilerin büsbütün beraati için bir vesile olamaz mıydı?

Üzerinde ’Alkollü sürücüler her gün trafik kazalarında hayat kaybediyor, kaybettiriyor. Sizce suç kimde?" yazan bez afişinin kara yazılarının gölgesinin bir silüet resmine düşüyor gibi olması ihtimalinin bile kutsal laikliği incitebildiğini-incitmek ne kelime-yıktığını, yaktığını, yok ettiğini koyu laik ve deneyimli yazarımız Emin Çölaşan’ın uyarısıyla farkedebildim.

Siz kendini bilmez zamaneler, lütfen sokaklarda düzgün yürüyün ve durduğunuz yerin sağını solunu, önünü arkasını dikkatlice kollayın: Burnunuzun gölgesi “Türkiye laiktir, laik kalacak...” benzeri bir pankartın üzerine düşüyor olabilir. Başörtünüzün ya da saçınızın rüzgârda savrulan kıvrımları bir Emin Çölaşan yazısının mukaddes satırlarından bazılarını kapatıyor olabilir!

Lütfen dikkat...

Senai DEmirci
Ekleme Tarihi: 05.06.2007 - 13:42
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: KONSERE DAVET
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
ARkadaşlar konserlerin nerelerde yapılacağını mekanları en kısa zamanda bildirmeye çalışacağım.
Ekleme Tarihi: 17.04.2007 - 11:45
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: KONSERE DAVET
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
KONSERE DAVET
43 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 12.04.2007 - 22:40
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: 10 Sey icin Mutlaka Zaman ayirin...
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
kısaca Mü'min olun yeter.Rabbim razı olsun sizden.
Ekleme Tarihi: 01.04.2007 - 21:53
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kim GIBI olmak isterdiniz..?
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
s.a.
Musa'ab Bin Umeyr gibi olmak isterdim.onun gibi müslüman yaşamak onun gibi genç yaşta tebliğ yolunda devam etmek.ve onun gibi genç yaşta şehit olmak için.RABBİM onlardan razı olsun.AMİN
Ekleme Tarihi: 06.03.2007 - 15:03
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ES SEYYİD OSMAN HULUSİ ATEŞ(DARENDEVİ)
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
ES SEYYİD OSMAN HULUSİ ATEŞ(DARENDEVİ)
43 Mesaj -




ES SEYYİD OSMAN HULUSİ ATEŞ EFENDİ


Vakfımız OSMAN HULÛSİ ATEŞ tarafından kurulmuştur.
Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi (k.s) 1914-1990 yılları arasında Malatya, Darende'de yaşamış bir gönül sultanıdır. Soy bakımından 12. batından Somuncu Baba'ya oradan da Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimize ulaşan nesebiyle 36. kuşaktan Peygamberimizin soyundandır. Babası Es-Seyyid Şeyhzâde Hatip Hasan Efendi, annesi Seyyid İbrahim Taceddin-i Veli soyundan Fatıma hanımdır. Her iki yönden de Peygamber Efendimizin soyundandır. 1945-1987 yılları arasında 42 sene bilfiil Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Camii'nde görev yapmıştır.

Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi aynı zamanda mutasavvıf ve tekke şairidir. Divan şiirinin 20.yüzyıldaki örnek temsilcisi bu zâtın Gazel, İlahi, Kaside, Rubaiyyat ve Müstezat türünden meydana gelen, Divân-ı Hulûsi-î Daren­devî adlı eseri ile, yakınlarından başlamak üzere ahbaplarına yazdığı, nazım ve nesir şeklinde mektupların toplandığı Mektûbat-ı Hulûsi-î Darendevî ve Hutbeler adlı eserleri vardır. Bu eserler kendisinin kuruculuğunu yaptığı Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı tarafından neşredilmiştir. Her zaman halkın yanında Hakk'la beraber olma yüceliğini şahsında ve eser­lerinde görmek mümkündür.

Hayatı boyunca kendini insanlığa hizmete vakfetmiş, gerçek manâda tasavvufun insanlığa hizmet olduğunu örnek ahlakıyla sergilemiştir. "Allah güzeldir, güzel olanı sever" prensibi ile güzel olan her şeyi insanların hiz­metine sunmuştur. Yapılan hizmetleri Allah için yapan ve topluma örnek olan yüce şahsiyetlerden biridir.

Geçmişten geleceğe hizmet etme aşkı ve heyecanı ömrünün son günlerine kadar devam etmiştir. Tarihin derinliklerinde yaşayan, değişik yol ve metodlarla tüm insanlığa hizmet eden büyük mutasavvıflar, Mevlâna, Somuncu Baba, Yunus Emre, Alaaddin Attar, Hacı Bayram-ı Veli, Ak-şemseddin, Abdurrahman-ı Erzîncâni, Fethullah-i Musûli, Taceddin-i Veli gibi Osman Hulusi Efendi de kendi asrı olan 20.asırda insanlığa hizmet et­menin neşvesini, neşesini insanlık alemine göstermiş, bir insan ömrünün nasıl dolu dolu yaşanacağını, güzel ve örnek ahlâkı ile ortaya koymuştur.

Onun hayatı üretici derviş tipinin en güzel örneklerinden birini oluşturmuştur. Hizmete, iş ve harekete dayalı bir tasavvufi anlayışa sahiptir. Hulûsi Efendi "Allah yaptığı işi güzel yapanı sever" hadisindeki mânâya uygun olarak söylediğini güzel söylemiş, yaptığını güzel yapmış, baktığına güzel nazar etmiş, böylece çevresindeki hâlî, kâli ve nazarı ile gittikçe genişleyen bir hürmet hâlesi oluşturmuştur.

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin çizdiği ideal insan tipinde söz ile fiilin mutabakatı aranıyordu. Darende ve çevresinde, kendisine gönül verenler üzerinde oluşan otoritesinin kaynağında da bu mutabakatın önemli yeri vardı. Camilerde ağacın önemi ile ilgili hutbe okunması yönündeki talimatı, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi ilk önce kendi bahçesine 15 kadar ağaç diktikten sonra yerine getirmiş, hutbesini irad etmişti. Somuncu Baba Cami'inin çatısında fiilen çalışmıştı. Eşsiz bir tevazuya sahipti. Bu tevazuyu fiilen yaşıyordu. İnsanlar arasında azametle yürümemiş, davetlere icabet etmiş, bir çok etkinliklerde, merasimlerde sevenleri ile beraber olmuştu. Kadirşinas ve vefalı idi. Her türlü meşru gayreti kutsayan bir fikre sahipti. Hayatında her adım Kur'ânda bir gezinti gibi idi. Bütün hayatını yaratıcının istediği gibi bir kul olmaya vakfetmişti. Tarihe, topluma ve ülkesine karşı duyduğu sorumluluk ve hassasiyetinin bir ifadesi olarak "Yurdumun her taşını Ka'be sayarım" diyen hazret bu özellikleriyle dini liderlik boyutlarını aşmakta, tarih önünde, maşeri vicdanlarda ve toplumsal hafızada yerini almaktadır.

Osman Hulûsi Efendi sosyal yönü ile oldukça dikkat çeken üstün özelliklere sahiptir. Kan davaları gibi büyük kavgaları, aile münakaşalarını, komşu anlaşmazlıklarını bıkıp usanmadan sulh etmiş, ömrünü İslam üzere ve barışa yönelik işler yaparak geçirmiştir.

Manevi kalkınmanın yanında maddi kalkınmayı ihmal etmemiş, bunu manevi gelişmenin bir aracı olarak görmüştür. 1960'1ı yıllarda Şeyh Hamid-i Veli Camii onarım ve ihya derneğini kurarak hizmetlerin daha iyi şekilde yapılması için çalışmalarda bulunmuş, zamanın imkansızlıklarına rağmen her türlü fedakarlıktan kaçınmayarak at sırtında çevre kasaba ve köylerden cami onarımına yardım toplamak gayesiyle dolaşmıştır. Yine aynı yıllarda cami derneği yararına sosyo-kültürel bir faaliyet olarak Somuncu Baba adlı kitabın yayınlanmasını sağlayarak Şeyh Hamid-i Veli hazretleri ve Darende hakkında ilmi bilgilerin neşredilmesini sağlamışlardır. Darende ve çevresinin gelişmesi, imarı ve gençlerimizin en güzel şekilde yetişmesi için çalışan Hulûsi Efendi, okul, cami ve benzeri müesseselerin yanında Darende'ye bir fabrika kazandırma gayesiyle 1970'li yıllarda yoğun çalışmalar başlatmış, çimento fabrikası olarak düşünülen bu eserle atıl haldeki maden cevherinin işletilmesiy1e memleketin milli gelirine de katkıda bulunmak arzu edilmiştir bu müessese daha sonra iplik fabrikası olarak tanzim edilerek 1988 yılında hizmete açılmıştır. Darende Merkez Sağlık Ocağı'na şahsi gayretleriyle bir jeneratör temin etmiş, ayrıca Ambulans alımında katkıları olmuştur. Hassaten Darende'ye tam teşekküllü özel bir vakıf hastanesi yaptırmak gayesiyle kendi divanından elde edilecek geliri bu amaca tahsis ettirmişlerdir. Vakfı tarafından arsa temini çalışmaları süren hastanenin proje hazırlıkları tamamlanmış ve yapımına başlanmıştır.

Eğitime yaptığı katkı ve hizmetler dönemin Cumhurbaşkanı tarafından takdirle karşılanmış ve bir plaket verilmiştir. (1984)

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin düşündüğü ama hayatında gerçekleştiremediği bir çok projesi daha bulunmaktadır. Adını taşıyan vakıf "Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı" bu projeleri gerçekleştirme yönünde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Osman Hulûsi Efendi, 19.02.1938 tarihinde Darende'nin ileri gelen ailelerinden Yenicelioğlu Mehmet Ali Efendi'nin kızı Naciye Hanımla evlenmiştir. Naciye Hanım, daimi olarak Osman Hulûsi Efendi'nin manevi hizmetlerinin yanında olmuş onu desteklemiştir. 52 yıl süren evliliklerinden beşi kız beşi erkek olmak üzere on evlâdı olmuştur. Oğlu H. Hamidettin Ateş kurduğu Vakfın Başkanlığını ve manevi hizmetlerini devam ettirmektedir.
Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 14:13
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: NASİHAT
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
NASİHAT
43 Mesaj -
Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma
Sen Hakk için âlemin kölesi ol kulu ol
Nefsin hevâsı için mağrûr olup aldanma
Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol

Garazsız hem ivazsız hizmet et her cânlıya
Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol
Allâh için herkese hürmet et de sev sevil
Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol

İncitme sen kimseyi kimseye incinme hem
Güler yüzlü tatlı dil her ağızın balı ol
Nefsine yan çıkıp da Ka'be'yi yıksan dahi
İncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol

Güneş gibi şefkatli yer gibi tevâzu'lu
Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol
Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya
Suçluların suçundan geçip hoş görülü ol

Varlığından boşal kim yokluğa erişesin
Sözünü söyle gerçek Hulûsî’nin dili ol

ES SEYYİD OSMAN HULUSİ DARENDEVİ
Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 14:07
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ERKEKLER AGLAMAZ
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
ağlamk ne güzel.RABBİM bizi gözyaşı pınarları kurumuş merhamet fukaralarından eyleme.AMİN
Ekleme Tarihi: 09.01.2007 - 13:45
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Somuncu Baba
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Somuncu Baba
43 Mesaj -
Asıl adı Hamid Hamidüddin'dir. Somuncu Baba olarak da bilinir. Seyyid Yıldırım Bayezid zamanında Kayseri, Bursa, Darende'de yaşadı.

1331 de Kayseri'nin Akçakaya köyünde doğmuştur. Anadolu'yu manevi fetih için gelen Horasan erenlerinden Şemseddin Musa Kayseri'nin oğludur. Soyu Peygamber Efendimiz (s.a.s)'e ulaşır, 24. kuşaktan torunudur, Şeyh Hamid-i Veli ilk tahsilini babası Şemseddin Musa Kayseri'den almıştır. Bilge kişiliği olan Şeyh Hamid-i Veli , ilim alanındaki çalışmalarını Şam, Tebriz ve Erdebil'de sürdürmüştür. Alaaddin Erdebili'den ve Bayezid-i Bistami'nin ruhaniyetinden manevi terbiye almıştır.

Dini ve dünyevi ilimlerle ilgili icazet alarak, irşad vazifesi için Anadolu'ya dönmüş Bursa'ya yerleşmiştir. Bursa'da çilehanesinin yanında yaptırdığı ekmek fırınında somun pişirip çarşı pazar dolaşarak "Somunlar Müminler" nidasıyla insanlara ekmek dağıtmıştır. Bu sebeple Şeyh Hamid-i Veli , Somuncu Baba ve Ekmekçi Koca olarak da tanınmıştır. Yıldırım Beyazıd Niğbolu zaferini kazanınca Allah'a şükür nişanesi olarak Bursa Ulu Camiini yaptırmıştır.

Ulu Cami’nin açılış hutbesini Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri okumuş, hutbede Fatiha Suresini yedi farklı şekilde yorumlamıştır. Bu olağanüstü hutbeyi dinleyen cemaat Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerine büyük bir teveccüh ve tazim göstermiştir. Manevi kişiliği ve bilgelik yönü ortaya çıkan Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri şöhretten korktuğu için talebeleriyle birlikte Bursa'dan ayrılarak Aksaray'a gelmiştir. Aksaray'da Hacı Bayramı Veli Hazretlerini dünyaya ve ahirete ait ilimlerde eğiterek yetiştirmiş, irşad vazifesi için Ankara'ya görevlendirmiştir.

Şeyh Hamid-i Veli , 1412 (h. 815) tarihinde Darende’de ebedi âleme göç etmiştir. Kabri şerifleri, kendi zamanında halvethane olarak kullanılan, misk ü anber kokulu, şimdiki Şeyh Hamid-i Veli Camii içerisinde olup, estetik yapılı cevizden oyma sanduka ile de kaplıdır.

Şeyh Hamid-i Veli nin Yusuf Hakiki ve Halil Taybi adında iki oğlu bilinmektedir. Yusuf Hakiki Aksaray'da kalarak burada vefat etmiştir. Diğer oğlu Halil Taybi ise, hacdan döndükten sonra babası ile birlikte Darende'ye gelerek yerleşmiş ve burada vefat etmiştir. Kabri şerifleri Şeyh Hamid-i Veli nin yanındadır.

[değiştir]
Talebeleri
Somuncu Baba ve en meşhur talebesi Hacı Bayram Veli'nin Osmanlı Devletinde yeni Anadolu ve Rumeli üzerinde çok büyük etkileri vardır. Osmanlı kültürünü etkileyen bu önemli simaların hizmetlerini ve kültürümüze katkılarını anlamak için yetiştirmiş oldukları bazı isimleri zikretmemiz gerekir. Böylece kültürümüz için ne kadar önemli olduklarını ve büyük değerler ifade ettiklerini anlamaya çalışabiliriz. Bu önemli isimler ve medfun oldukları yerler şunlardır:

Halil Taybi Darende
Baba Yusuf Hakiki Aksaray
Akşemseddin Beypazarı Göynük
Ömer Dede Göynük
Hızır Dede Bursa
Akbıyık Sultan Bursa
İnce Bedreddin Darende
Yazıcıoğlu Gelibolu
Şeyh Lutfullah Balıkesir
Şeyhî Kütahya
Şeyh Üftade Bursa
Aziz Mahmud Hüdayi İstanbul
Muslihiddin Halife İskilip
Uzun Selahaddin Bolu
Somuncu Baba Hazretlerinin günümüze kadar gelen uzantıları ve yansımaları o kadar mükemmel ki Anadolu'nun her köşesinde bir parçasını bulmak ve yüreklerde hissetmek mümkündür. Âlim ve tasavvuf ehli kimseler üzerinde emeği ve etkisi bulunan Somuncu Baba Hazretleri için kültürümüzün temel taşlarından biridir diyebiliriz. Öyle ki uzantılarının günümüze kadar devam etmesi neseb-i aliyesinin halen etken olması günümüz insanları için Allah'ın bir lütfudur.

[değiştir]
Eserleri
Somuncu Baba, zâhirî ve bâtınî ilimlerdeki derin bilgisine rağmen, çok az eser vermiş veya çok az eseri bize ulaşmış bir alim kişidir. Onun fazla eser vermiş olmaması, daha evvel işâret ettiğimiz melâmet meşrebinden de kaynaklanmış olabilir.

Nitekim onun yanında yetişmiş bulunan ve halifesi olan Hacı Bayram Veli de, müderris olmasına rağmen eser yazmamış ve hatta Muhammediyye müellifi halifesi Yazıcıoğlu, eserini kendisine takdim ettiğinde, “Mehmet, bununla uğraşacağına bir gönül haketseydin; bir gönle girip onun terbiyesiyle meşgul olsaydın, daha iyi olmaz mıydı?” diyerek kendi düşüncesini de dile getirmiştir. Bu zikredilen hakikata rağmen, Somuncu Baba’nın bize kadar ulaşan Şerh-i Hadis-i Erba‘în, Zikir Risalesi, Silâh’u-l Mürîdîn ve Kâşif’u-l-Estar an Vechi-l Esrar eserleri mevcuttur.

Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin soyu Darende'de; Halil Taybi ile günümüze kadar devam etmektedir. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz "Arşiv Belgeleri Işığında Somuncu Baba ve Nesebi Alisi" adlı eserinde arşiv kayıtlarına dayanarak Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin nesebi, nesli ve kabri şerifi hakkında genişçe bilgiler vermektedir.

Şeyh Hamid-i Veli neslinden büyük devlet adamları, âlim ve fâzıl zatlar yetişmiştir. Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi de bunlardan birtanesidir.


Şiirleri'den Bazıları
Biz Ol Uşşak-ı Serbazız

Biz ol uşşak-ı serbazız
Akıl rüşd bize yar olmaz
Mey-i aşk ile sermestiz
Bize hergiz humar olmaz

Diriyiz daim, ölmeyiz
Karanularda kalmayız
Çürüyüp toprak olmayız
Bize leyl ü nehar olmaz

Bizim illerde ay ü gün
Sebat üzre durur daim
Televvün erişip ona
Gehi bedr ü hilal olmaz

Bizim gülşendeki güller
Dururlar taze solmazlar
Hazan olup dökülmezler
Zemistan ü bahar olmaz

Şarab-ı aşkı çün içtik
Feragat mülküne göçtük
Yanıp aşkınla tutuştuk
Bize tahrik ü tar olmaz

Ereliden şems nuruna
Vücudum zerreden katre
Ne katre ayn-i bahar oldu
Ona k'ar ü kenar olmaz

Bırak ey Hamida varı
Görsem desen sen ol yarı
Göricek ol tecellayı
Ondan özge kemal olmaz




Senden Dolu İki Cihan

Senden dolu iki cihan
Oldum zuhurundan nihan
Ger bulayam seni ayan
Ya Rab n'ola halüm benüm

Dilde kanaat olmaya
Züht ile taat olmaya
Senden hidayet olmaya
Ya Rab n'ola halüm benüm

Şol gün ki mizan kurula
Hak kapusunda durula
Halayık oda sürüle
Ya Rab n'ola halüm benüm

Ağlarım işte zar ile
Kaldum diriğ ağyar ile
Bilişmedim sen yar ile
Ya Rab n'ola halüm benüm

Hamidi'nin gözü yaşı
Doldurur dağ ile taşı
Bilmem n'idem garip başı
Ya Rab n'ola halüm benüm

Dış Bağlantılar
http://www.somuncubaba.net
Ekleme Tarihi: 29.04.2006 - 18:55
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Cuma'nız mübrek olsun
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
Rabbim bu mubarek gün hürmetine bize bağışlanma kapılarını aç!AMİN
sizinde cumanız mubarek olsun
Ekleme Tarihi: 24.03.2006 - 09:54
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ey Mustazafların Rabbi!
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Ey Mustazafların Rabbi!
43 Mesaj -
Ey Mustazafların Rabbi!
Ey yaratıcı Rabbim!
Sen insanoğluna keremi bağışlamışsın, sen kendi özel emanetini insanoğlunun omuzlarına yüklemişsin.
Sen bütün Peygamberlerini, kitabı öğretmek ve adaleti gerçekleştirmek için göndermişsin.
Sen kendine Peygamberlerine ve iman eden insanlara izzeti bağışlamışsın.
Sana ve Peygamberlerinin getirdiği mesaja inanıyoruz.
Senden bilgi, uygarlık, adalet ve şeref istiyoruz.
Bize bunları bağışla!
Çünkü çok muhtacız ve her zamandan daha dertliyiz ve alçaklık, esaret ve cehaletin kurbanı olmuşuz...
Ey Mustazafların Rabbi!
Sen yeryüzünün zavallılarını, mahkum ve zayıf yığınlarını ve hayattan yoksun bırakılanları, (ki onlar köle arayan azgınların, çağın karanlık zulmünün, kin ve nefret cehenneminin tarihteki kurbanlarıdır, ve her zamankinden daha çok zulme ve baskıya maruz kalmışlardır) insanların önderliğine eriştireceğini ve onları dünyaya varis kılacağını irade etmişsin.
İşte şimdi zamanı gelmiştir.
Yeryüzü mustazafları senin vaadini gözlemekte ve beklemektedir.
Ey gaybın bilicisi olan Allah'ım
Şu çağımızda sana gerçekten tapanlar yalnızca yeryüzü muıstazaflarıdır.
Ey yüce rabbim sen tüm meleklerini Âdeme secde ettirensin.
Şimdi insanoğlunun idarecilerin ayağına kapanarak secde toprağına yüz sürdüğünü görmüyor musun?
Onları bu çağın putlarına -ki hepsini kendimiz yapmışız- tapıcılıktan, onlara kulluktan, kendi özgür kulluk ortamına çek ve kendilerine özgürlük bağışla.
Ey güçlü Rabbim! senin ayetlerine küfredenler senin peygamberlerini yalanlayıp haksız yere öldürenler, ve adalet eşitlik istemek için ayaklanan kullarını öldürenler hala yeryüzünde egemendirler.

Müjdelediğin azabı onlara ulaştır.

Ey kadir olan Allah'ım!
Ailemize sorumluluk,
halkımıza bilim,
müminlerimize aydınlık,
aydınlarımıza iman,
tutucularımıza kavrayış,
kavramışlarımıza tutuculuk ,
kadınlarımıza bilinç,
erkeklerimize şeref,
ihtiyarlarımıza bilgi,
gençlerimize soyluluk,
öğretmen ve üstatlarımıza öğrencilerimize inanç,
uyuyanlarımıza uyanıklık ,
uyanıklarımıza irade,
tebliğlerimize gerçek,
dindarlarımıza din,
yazarlarımıza güvenirlik,
sanatkarlarımıza dert,
şairlerimize şuur,
araştırmacılarımıza hedef,
ümitsizlerimize ümit,
zayıflarımıza güç,
muhafazakarlarımıza hareket,
ölümcül uykularda olanlarımıza hayat ve dirilik,
körlerimize görme,
suskunlarımıza feryat,
Müslümanlarımıza Kur'an ve Sünnet,
tüm mezheplerimize birlik,
kıskançlarımıza şifa,
egoistlerimize sabır,
halkımıza kendini bilme,
tüm uluslardan kurulu milletimize samimiyet,
himmet,
fedakarlık yeteneği,
kurtuluşa layık oluş
ve
izzet bağışla.(Amin...)
Cumanız Mübarek Olsun
mehmet çelik
Ekleme Tarihi: 24.03.2006 - 09:45
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MÜ'MININ DURUMU...
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
Rabbim son nefesimize kadar kamil mümin olarak yaşmayı ve öylece dünyamızı değiştirmeyi nasib eylesin.
ALLAH (CC) razı olsun.
Ekleme Tarihi: 10.03.2006 - 14:04
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ayip ayip
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
43 Mesaj -
bu flash yunanistanın Türkiye nin ab ye girmesi hakkında ypılmış kötü bir propaganda hareketiydi.sanırım.ama çeşitli manalar çıkartılabiliyor.
Ekleme Tarihi: 10.03.2006 - 14:01
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ya Rab! Bizlere iki cihan saadeti ver.
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Ya Rab! Bizlere iki cihan saadeti ver.
43 Mesaj -
Ya Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabz etme zamanına kadar bizi emanette emin kıl.

Ya Rab! Senden rahmetini celbedecek şeyleri, gerçekleşmesi muhakkak olan mağfiretini, her türlü günahtan korunmayı, her türlü iyiliği kazanmayı, cennetle serfiraz olmayı ve cehennemden kurtuluşu diliyoruz.

Ya Rab! Nefsimizin kötülüklerinden Sana sığınıyoruz.

Ya Rab! Bizi salih amellere ve güzel ahlâka ilet. Zira bunların salih olanına ancak Sen ulaştırır, kötülüklerden de ancak Sen alıkoyarsın.

Ya Rab! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten, icabet edilmeyen duadan Sana sığınıyoruz.

Ya Rab! Nimetin zevalinden, afiyetin değişmesinden, azabın ansızın gelip çatmasından ve gazabına sebep olacak şeylerden Sana sığınıyoruz.

Ya Rab! Sıkıntıdan, üzüntüden, tasadan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, borcun altında iki büklüm olup ezilmekten ve insanların galebe ve tasallutundan Sana sığınıyoruz.

Ya Rab! Hatalarımızı kar ve dolu suyu ile yıka, kalbimizi günahlardan, beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi temizle. Ve bizimle günahlarımızın arasını, doğu ile batının arasını ayırdığın gibi ayır.

Ya Rab! Bizlere kendimizi bulmayı ilham et.

Ya Rab! Bizleri sev, gören gözümüz, işiten kulağımız, tutan elimiz, yürüyen ayağımız ve konuşan dilimiz eyle.

Ya Rab! Huyların, amellerin, arzuların ve hastalıkların kötülüklerinden Sana sığınıyoruz.

Ya Rab! Bizlere iki cihan saadeti ver. Her iki cihanda bizi gaye-i hayalimize ulaştır.

Ya Rab! Bizlere hayırlı ölüm nasip et. Kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden Sana sığınıyoruz.

Allahım! Senden, her an yalvaran diller, korkudan ürperen gönüller istiyoruz. Tevbelerimizi kabul et. Bizi günahlardan arındır, dua ve isteklerimize cevaplar lutfeyle! Delil ve burhanlarımızı hedefine yönlendir, kalplerimizin ufkunu aç, dilimizi doğruluğa bağla ve gönül kirlerimizi temizle!

Allahım! Senden her işimizde sebat, Kur'an yolunda kararlılık ve nimetlerine karşı da duyarlılık hissi bekliyoruz. Kapına yönelenleri boş çevirme! İtaatte bulunanlara bol bol karşılık ver, Sana baş kaldıranlara da doğru yolu göster.

Allahım! Muzdariplerin dualarını icabetle taçlandır, sıkıntıda bulunanları lütfunla şâd eyle, hasta ruhlara hususi muamelede bulun, küfür ve ilhad içinde bocalayanlara da nurunu göster; göster de kalmasın hiçbir yanda karanlık bir nokta!..

Allahım! Sevgini, Seni sevenin sevgisini ve Sana yaklaştıran sevgiyi bize nasip et. (Amin)

Cumanız Mübarek Olsun...
Ekleme Tarihi: 10.03.2006 - 13:34
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Sensin mahzun kalplerin sığınağı.
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Sensin mahzun kalplerin sığınağı.
43 Mesaj -
Sensin mahzun kalplerin sığınağı.
Sensin mazlumun âhını işiten.
Sensin zalimin zulmünü bilen.
Senin adaletindir sığındığımız.
Senin mizanındır güvendiğimiz.
Senin hesabındır tesellimiz.

Nefsimize zulmetmekten alıkoy bizi.
Senin adaletine razı olanlardan eyle bizi.
Senin adaletinin korkusuyla terbiye et hepimizi.
Adaletinin korkusuyla yumuşat kalplerimizi.
Amellerimizin tartıldığı 'mizan'da güzel eyle akibetimizi.
Mizanında ağırlığı olanlardan eyle bizi.
Kolaylaştır sorgu sualimizi.
Sana hesap verme inceliğiyle yaşat bizi.
Hükmüne razı eyle bizi.
Zulmetmekten ve zulme uğramaktan uzak eyle hepimizi
hayırlı günler
Ekleme Tarihi: 22.01.2006 - 09:59
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hayaller üzerine
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Hayaller üzerine
43 Mesaj -
Adamın biri, her mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına
gidermiş. Dönüşünde sorarlarmış :
- Ne gördün?
-Dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş
taraklarla tarıyorlardı, dermiş hep.
Bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında,
gerçekten
dünya güzeli deniz kızları görmüş, altın saçlarını gümüş
taraklarla tarıyorlarmış. Döndüğünde yine sormuşlar :
-Ne gördün?
- Hiç demiş. Hiç bir şey...
>Oscar Wilde'ın yukarıdaki harika öyküsünü ilk okuduğumda ortaokuldaydım ve ne demek istediğini anlamamıştım. Daha
sonra unutmuşum.
Yıllar sonra rastladığım Haldun Taner'in bir sözü bana
>öyküyü hem hatırlattı hem de ne demek istediğini çok
>çarpıcı bir şekilde gösterdi. Şöyleydi söz :
>
>"Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey
>yoktur."
>
>Daha sonraları ise bu tema pek çok edebi eserde karşıma
>çıktı. Örneğin Simyacı'da. Hâlâ okumamış olan var mı bilmiyorum
>ama hatırlarsanız orada bütün yaşamı boyunca tek hayali para
>biriktirip Mekke'ye hacca gitmek olan bir dükkan sahibi
>vardı.
>Adam artık gerekli parayı fazlasıyla biriktirmiş olduğu
>halde bir türlü gitmiyordu. Bu hayalin kendisini yaşama bağlayan
>çok önemli bağ olduğunu düşünüyor ve onun gerçekleşmesi halinde
>bu önemli bağı yitireceğinden korkuyordu. Haklıydı aslında.
>
>Düşünüyorum da hepimizin böyle hayalleri var mutluluğumuzu
>bağladığımız, gerçekleşene kadar yaşamı sanki
>ertelediğimiz.
>Acaba hiç düşünüyor muyuz bu istediğimiz her neyse,
>gerçekleştiğinde iyi mi olacak. Bir düşünürün hep aklımda tuttuğum
>bir sözü vardır :
>
>"Bütün dualarımı kabul etmediği için Allaha şükrediyorum"

Belki de daha az üzülmeliyiz gerçekleşmeyen hayallerimiz
için. Belki de aslında sevinmemiz, mutlu olmamız gereken bir şey
için gözyaşları döküyoruzdur. Belki de olaylara bir de bu açıdan
bakmayı artık öğrenmeliyiz...

Sadece hakkınızda hayırlı olan hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle...
Ekleme Tarihi: 22.01.2006 - 09:44
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: REPUBLIC OF TÜRKIYE olmalı
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
REPUBLIC OF TÜRKIYE olmalı
43 Mesaj -
VALİLİK AÇIKLAMASI
TÜM YURT DIŞI YAZIŞMALAR İÇİN VALİLİK AÇIKLAMASI

REPUBLIC OF TÜRKIYE olmalı

Turkey kelimesi Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında ilk defa İngiliz kaynaklarında, biraz da alay ifade ederek kullanılmıştır. Bazı ülkeler kendilerini GREAT=BÜYÜK, ÖNEMLI - olarak nitelerken Ülkemizin bir kümes hayvanı ismi ile anılması kabul edilemez. Kelimenin iticiliği ve ülkemizi ne şekilde ifade edeceği düşünülmeden adeta ülkemizin isminin İngilizce ifadesi imiş gibi Türkler tarafından da kullanılmış ve kullanılmaktadır.Özel isimler bir başka dilde de aynı şekildedir. Bir zamanlar Habeşistan olarak bilinen ülke tüm Dünyaya adının Etiyopya olduğunu ve bundan böyle Habeşistan olarak gönderilen hiç bir postanın alınmayacağını açıklamış ve tüm dünya Etiyopya adını kullanmaya başlamıştır. Ya Türkiye !, Bir kümes hayvanının adı ile anılıyor. Uluslar arası toplantılarda ülkemizi temsil eden başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm görevlilerin önünde "HİNDİ" anlamında "TURKEY" yazıyor. Bundan rahatsız olmamak mümkün mü ?Bir başka örnek ise Hindistan. Siz hiç uluslararası bir toplantıda Hindistan diye bir kelime gördünüz mü? Aynı hata. Hindistan bu ülkeye sadece Türklerin verdiği bir isimdir.Uluslar arası isim değildir. Malezya mal mı oluyor ? diyenler de aynı şekilde. Türkiye kelimesi başka bir ülkenin dilinde başka anlama gelebilir. Bu önemli değil. Bütün dillerde tek, tek ülkemizin adının iyi anlama gelmesi gerekmez. Ancak bir de uluslararası ülke isimleri vardır. Uluslararası toplantılarda bu isim kullanılır. Türkiye'nin uluslar arası toplantılarda adı İngilizlerin söylediği Turkey olarak geçiyor. Varsın İngilizler Turkey demeye devam etsin, Turchia, Turkia gibi değişik şekillerde söyleyenler var. Onlar da devam etsinler. Ancak uluslararası bir toplantıda ülkemizin adı bizim söylediğimiz şekilde Türkiye olarak geçmelidir. Diyorlar ki Türkiye kelimesinde bulunan "ü" harfi Avrupa dillerinde yokmuş, bu nedenle sorun oluyormuş. Avrupa Birliği toplantısında Türkiye delegesinin önünde Turkey=Hindi yazarken Yunanistan delegesinin önünde bırakın Latin harflerini Yunan alfabesi ile ELLAS yazıyor. Yunanlıların hiç bir harfi batı alfabesinde yok. Ülkesini ve dilini seven Yunan delegesini kutluyorum. Türk delegesine söyleyecek söz bulamıyorum.

" ASLINDA YAPILACAK ŞEY HÜKÜMETİN BİR AÇIKLAMA YAPARAK 1 YILLIK GEÇİŞ SÜRESİ SONUNDA TURKEY YAZILI HİÇ BİR POSTA'NIN KABUL EDİLMEYECEĞİNİ DÜNYAYA AÇIKLAMASIDIR. HABEŞİSTAN BÖYLE YAPTI, ETİYOPYA OLDU. BİZ BÜTÜN LOGOLARIMIZI TÜRKİYE OLARAK YAZSAK YİNE DE TURKEY DİYENLERE ENGEL OLAMAYABİLİRİZ. BU NEDENLE, ETİYOPYA'NIN YAPTIĞI GİBİ, YUKARIDA AÇIKLANAN YOL İZLEMELİYİZ."

Medyayı ve Hükümeti göreve davet edelim.
"Republic of Turkey = Hindi Cumhuriyeti" Bu ismi istemiyoruz.
"Republic of Türkiye" olmali.

Bu kampanya sonuç alınıncaya kadar sürecektir. Elbet bir gün bu ülkenin adının Türkiye olduğu ve Turkey olarak gönderilen postaların alınmayacağı dünyaya ilan edilecektir. Uluslar arası toplantılarda Cumhurbaşkanımızın önünde Turkey (Hindi) değil "Türkiye" yazdığı günler gelecektir. Sadece eski Fotoğraflara bakarken Turkey yazısını görüp "Ne kadar duyarsız" olduğumuza şaşıracağımız günler gelecektir... siz de katılıyorsanız LÜTFEN bu mesajı olabildiğince çok dağıtın....
Ekleme Tarihi: 21.01.2006 - 10:38
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: OSMANLI TOPRAKLARINDAKİ AMERİKAN MİSYONER
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
OSMANLI TOPRAKLARINDAKİ AMERİKAN MİSYONER
43 Mesaj -
OSMANLI TOPRAKLARINDAKİ AMERİKAN MİSYONER
KURUMLARIN TARİHİ VE GELİŞİMİ
HAZIRLAYAN
AYKUT ONAT


Osmanlı’nın çağdaşı Avrupa’da ardı ardına gerçekleşen reform ve ihtilal hareketlerinin ardından Osmanlı eliti yüzyılların birikimiyle oluşturulmuş devletin temel prensiplerini sorgulamaya başlayıp, dönemi Avrupalının düşünce ve fikir yapısıyla algılamaya başlayınca “devlet-i aliye-i ebed müddet” olarak nitelenen sarsılmaz güç her geçen gün erozyona uğramaya başlamıştır. 15-16-17. yüzyıllarda yaşanmış hayvani denebilecek sömürge rekabeti, dünyanın parsellenmesiyle yönünü çok uluslu bünyeye sahip imparatorluklara daha farklı bir metotla çevirmişti. Başlangıçta oldukça ulvi bir amacı varmış gibi görünen misyonerliği tarihi oldukça eski olmakla beraber konumuz olan Protestan misyonerliği yani diğer bir söyleyişle modern misyonerlik 1793’te William Carey’in Hindistan’a ayak basmasıyla başlamıştır. Misyonerler güçlerini Hz. İsa’nın “ Gidiniz, Gerçeği yani kutsal kitabı onlara öğretiniz” sözlerinden aldıklarını söylerler, ancak misyonerlik oldukça dünyevi olan endüstriyel ilişkiler, renkli ırkların özgürleştirilmesi ve belli çıkar grupları oluşturmaktan öteye geçememişlerdir. Misyonerler yine bu yolda ulvi araçlar yerine son derece seküler olan, okul, matbaa ve hastane gibi kurumları da emellerine alet etmişlerdir. 18. ve 19. yüzyıllara Protestan misyonerliği damgasını vurmuştur. Osmanlı topraklarında İtalyan, Fransız, Alman, Rus, Avusturyalı, İngiliz ve hatta İran’dan misyonerler kendi cemaatlerini oluşturmak adına yoğun faaliyetler göstermişlerdir, ancak hiçbiri Amerikalı misyonerler kadar etkili olamamıştır. 18. yüzyıl sonunda Versailles Antlaşması ile tarih sahnesine çıkan A.B.D çok geçmeden geniş yüzölçümüyle büyük bir pazar ihtiva eden Osmanlı topraklarını kendine hedef seçti. 19. yüzyılın başlamasıyla A.B.D ilişkileri de ivme kazanmış ve ilk meyvesini İzmir limanında kurulan Amerikan sanayi odası ( 1811 ) ile vermişti. İlk resmi görüşmeler 1820’lerde başlamış ve bu görüşmeler neticesinde 7 Mayıs 1830 tarihinde imzalanan Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Anlaşması ile ikili ilişkilerde bir dönüm noktası aşılmış ve A.B.D’ye “ en çok müsaadeye mazhar devlet” ünvanı verilmiştir. İkili ilişkilerin paralelinde misyonerlik faaliyetleri de artmaya devam etmiştir. Osmanlı topraklarına ayak basan ilk misyonerler Levi Parsons ve Pliny Fisk’ idi. 1820 yılında İzmir’den giriş yapan bu iki misyoner merkezi Boston’da bulunan American Board of Commissioners for Foreign Missions ( kuruluş tarihi: 1810 ) adlı teşkilatın üyesiydiki bu teşkilat bu topraklardaki faaliyetlerin %70’den fazlasını kontrol ediyor ancak 1870’lerde kurulan Board of Foreign Missions of the Phesbyterian Church adlı ikinci büyük teşkilata bazı ( Ortadoğu ) misyonları devretmiştir. Bu iki teşkilattan ayrı olarak on sekiz tane daha misyoner teşkilatı tespit edilmiş ve bu teşkilatlarda zaman zaman ortak çalışmalar yürütmüşlerdir ve misyonları bölüşmüşlerdir. Genel hatları ile Osmanlı topraklarındaki misyonları şöyle sıralayabiliriz.

. Suriye ve Filistin Misyonu
. Merkezi Türkiye Misyonu
. Batı Türkiye Misyonu ( Ermeni Misyonu)
. Nasturi Misyonu
. Doğu Türkiye Misyonu
. Balkan Misyonu
. Avrupa Türkiyesi Misyonu
Ancak 1820 ve 1832 yılları arasında misyonerlerin yaptığı fizibilite çalışması ile misyonun ana hedefi yavaş yavaş ortaya çıkmıştı. Fizibilite çalışması yapılırken cevap aranan sorular;
. Halkın manevi durumu
. Din adamlarının niteliği
. Eğitim ve öğretim kurumlarının durumu idi.
Bu sorulara gereken cevap bulunmuş ve tüm çalışmaların ortak noktası olarak Ermenilerin Protestanlaştırılması olarak belirlenmiştir. 1834’te Beyoğlu’nda Ermeni erkek çocuklar için bir okul açılmıştır. İlerleyen yıllarda bu okul Ermeni Patriğinin kendi cemaatini korumak amaçlı yaptığı itirazla 1839’da kapatılmış ancak 1839’da Osmanlı topraklarına ayak basmış olan Cyrus Hamlin ( 1863’te bugünkü Boğaziçi Üniversite’sinin atası olan Robert Koleji kurmuştur.) 1840’ta Bebek’te yeni bir ilahiyat okulu açmıştır. Bu arada, 1839’da Gülhane Hatt-ı Humayun’u duyurulmuş ve misyonerlerin işi kolaylaşmıştır. Artık mezhep farklılığı olmaksızın herkes kanun önünde eşitti. Amerikan misyoner faaliyetlerinde dikkat çeken diğer bir husus ise bu faaliyetlerin olgunlaşma döneminde İngiliz diplomatların kanatları altında ilerlemesidir. Etkin diplomatik çalışmalar neticesinde 1846’da ilk Ermeni Protestan Kilisesi İstanbul’da kurulmuş ve 1850’de Protestanlar ayrı bir cemaat olarak tanınmıştır. Bu tanınmayla beraber daha önce Ermeni patriğinin tepkisinden çekinen misyonerler Malta’daki faaliyetlere lojistik destek sağlayan matbaayı da 1853’te Beyoğlu’na taşımışlardır. 1856’da İngiliz-Amerikan baskısı ile hazırlanan Islahat Fermanı ile misyoner hareketler etkinlik sahasındaki tüm engelleri kaldırdı. Bu fermanda dikkat çeken maddeler şöyledir.
. Müslümanlar ve Gayri-müslimler kanun önünde eşittir.
. Kilise, mezarlık, okul, hastane gibi yerlerin tamir ve yeniden yapılmasına izin verilecek.
.Devlet görevlerine ve okullara bütün uyruktan insanlar eşit olarak kabuledilecek.
. Bütün toplumlar okul açabilecek.
. Bütün uyrukların eşit ve serbest şekilde ticaret ve ekonomik girişimlerde buluınması sağlanacak.
Devlet idaresi başka ülkelerin himayesindeki bu okulları kontrol altına alabilmek için 1869’da Maarif Nizamnamesinin 129. maddesi uyarınca belli düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler şöyledir.
. Okul açılması için izin alındıktan sonra ders kitapları , programları öğretmen diplomalarının takdim edilmesinden itibaren üç ay zarfında adı geçen ders kitaplarıyla programlara ve diplomalara itiraz olunmadığı takdirde, ilgili okulu açma salahiyetine haiz olunur.
. Maarif Nezareti tarafından tasvip ve tasdik olunana ders kitap ve programları, istisnasız adı geçen okullar tarafından kullanılabilecektir.
. Maarifi umumiye Müfettişleri istedikleri vakit okulları teftiş edebilecekler, fakat beraberinde okulun mensup olduğu cemaat yetkililerinden birisi olacaktır.
. Bu okulların kapatılmasına, okulun bulunduğu mahalledeki memurlar karar verirlerse, Bab-ı Ali kapatma işlemine başlamadan önce sefaretim, oklun kapatılmasını engelleyecek deliller bir ay zarfında ibraz edebilmesini sağlayacaktır.
. Osmanlı devleti tebaasında hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun henüz on altı yaşına vasıl olmamış hiçbir talebe velilerinin izni olmadan kabul bu okullara edilmeyecektir.
. Amerika tebaası tarafından kendi ikametgahlarında açılacak okullar dahi yukarıda belirtilen şartlara tabi tutulacaktır. Bu evler bütün vergileri ödeyecek ve emlak hakkındaki kanunlara riayet edecektir.
Ancak yukarıdaki prensiplerim sadece kağıt üzerinde kaldığını ve o dönemin siyasal, sosyal ve ekonomik buhranları arasında pek uygulanamadığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle Amerikan misyoner okullarının en etkili oldukları dönem olarak II. Abdülhamid dönemi göze çarpmaktadır, ama şaşırtıcı olan ise bu faaliyetlere karşı alınana önlemlerin de yine bu dönem zarfında maksimum’a ulaştığıdır. II. Abdülhamid 1891 Aralığında Gayri-müslimlere ve yabancılara ait okulların ruhsat altına alınmasını istemiştir. Buna mukabil, yabancı sefirler bu duruma himaye meselesini gündeme getirerek aba altından sopa göstermeyi ihmal etmemişlerdir. 1893’te yapılan bir araştırmada Osmanlı toprakları üzerindeki toplam Protestan okulu sayısı 413 olarak idi. Bunlardan 186’sı doğrudan Amerika ile bağlantılıydı. Şüphesiz ki Amerikan misyoner faaliyetlerinin bu bölgedeki en önemli odak noktası Ermenilerdi. Ermenilerin ulusal kimliğinin yaratılmasında büyük katkıda bulunmuşlardır. Aynı şekilde, Karadeniz’de Pontuscu bir cemaatin oluşturulması için gayret sarfedilmişdir. Oluşturulan Ermeni Protestan 1890’larda yaşam olayların kıvılcımlarını çakmıştır. Misyonerlerin Ermenilerin aracılığıyla kurmuş oldukları bu dernekler isyanları azmettirici bir fonksiyon sahibi olmuştur. Bu yıllarda II. Abdülhamid’i hedef alan ilanların belli bölgelerde asılması üzerine, Osmanlı makamları harekete geçmiş ve bu ilanların Merzifon’daki Anadolu Koleji’nde( ki bu kolej dışında Osmanlı topraklarındaki üniversite seviyesinde eğitim veren diğer okullar ise Suriye Protestan Koleji, Robert Koleji, Antep Merkezi Türkiye Koleji, Harput Fırat Koleji idi.) basıldığı iddiası üzerine bu kolejin profesörlerinden Kayayan ve Tomayan, yargılanmak üzere Ankara’ya gönderilmiş ve idam cezasına mahkum edilmiş ancak bu ceza İngilizlerin olaya müdahalesi ile affedilmiştir. Daha sonraki yıllarda Ermeni olaylarında büyük rol oynayan Amerika ve İngiliz misyonerlerin sınır dışı edilmeleri için Ermeni nüfusu yaygın olarak yaşadığı Bitlis, Mamretülaziz, Urfa ve Mardin valilerine bildirilmiştir. Dikkat çeken bir hususta bu misyoner hareketlerin yoğunlaştığı bölgelerin Anadolu’nun diğer bölgelere göre ulaşımı daha zor, müdahaleye maruz kalma şansı daha zayıf ve Ermeni cemaatin daha yaygın yaşadığı yerlerde olmasıydı. Nitekim 1911-1912 dolaylarında Van’da % 39, Bitlis’e % 33 oranında gayri-müslim halk yaşamaktaydı. 1903’te Amerika ile ikili ilişkilerde önemli bir olay daha yaşanmış ve Amerika diğer ülkelere uygulanan kapitülasyonların kendileri içinde uygulanan emlak ve gümrük muafiyeti ve ülkedeki tüm Amerikan kurumlarının tasdiki ve onayını istemiştir. Osmanlı kurumlarının bu durum karşısında yapabileceği en akıllı şey işi ağırdan almaktı. Bu nedenle Amerikan sefaretinden alınan 400 müesseseyi içeren kurumlar tetkik edilecek ve bu tetkik değerlendirilip ruhsatlı ve fermanlı okullar tasnif edilecek, ruhsatsız olanlar hakkında da inceleme yapılıp daha sonra tasdik olunması yönündeki kararı ile işlemi zamana yaymıştır. 400 kurumdan 279’u okul, 59’u kilise, 10’u hastane, 4’ü eczane ve geri kalanda meskendir. Amerikalılar Beyrut’ta bulunan donanmalarını İzmir’e doğru yola çıkartmışlardır. Bunun üzerine Osmanlı;
bu okullara Müslüman öğrenci kabul edilmeyecek
öğretmenlerin iyi hal sahiplerinden seçilmesi
İslam mahallelerinde bulunmayacak
Maarif Nizamnamesi’nin 129. maddesine riayet ve şartlarına uyulması halinde Amerikan kurumlarına diğer milletlerin kurumlarından farklı davranılmayacağı sözü verilmiştir.
Amerika 1907’de Osmanlı’nın işi ağırdan alması üzerine bir muhtıra daha vermiştir. Birinci Dünya Savaşına gelindiğinde, düşman devletlerin müesseselerine karşın herhangi bir müdahalede bulunulmamasına yönelik telkinlere, Ermeni olaylarının müsebbibi olarak gördükleri için özellikle güney ve doğu bölgelerdeki kurumlara karşı bazı hareketlere girişilmiştir. Savaş içinde Ermeni örgütlerinin bu okullara çengel atmasıyla Antep Merkezi Türk Koleji 1915’de, 1917’de ise Rusların Erzurum ve Trabzon’a kadar ilerlemesiyle Merzifon’da bulunan Amerikan müesseselerine askeri amaçlı kullanmak için el konulmuştur. 1917’de Amerikan’ın savaşa girmesiyle ilişkiler kesilmiş ve Amerikan müesseselerine el konulmaya başlanmıştır. Trabzon’daki Amerikan Okulu ve Arnavutköy’deki İstanbul Kız Koleji’de bu müesseselerin arasındadır. Osmanlı hükümeti Kurtuluş Savaşı ile birlikte Anadolu ile irtibatı kaybettiğinden oluşmaya, başlayan yeni Türk Devleti duruma hakim olmuş ve müesseselerin kapatılması hızlanmıştır, Uygur Kocabaşoğlu’nun aktardığına göre, İsmet İnönü 1920’de Büyük Millet meclisinde şöyle konuşur; Antep civarında Amerikan mektepleri, kolejleri vardır ( lanet olsun sedaları ). Bu Amerikan Kolejleri, Fransızların bugün üssül-harekesidir. Bizim canımızı yakmak için ahalimizi öldürmek için Amerikan mekteplerini üss-ül hareke ittihaz ediyorlar. Taarruz ederler ve oraya top yerleştirirler, ambar olarak kullanılırlar. Hasılı mektep değil, memleketimiz içinde bir kale olarak inşa olunmuş zannolunur. Yine M. Kemal’den nutuğunda Merzifon Amerikan müessesesatı tarafından yetiştirilen Pontuscu Rumlardan bahseder1921’de Merzifon’daki Amerikan Amerikan müesseselerin başkanı G. White’ın Pontus Cem’iyyet-i Siyasiyyesi’ne mensup olduğu anlaşılmış ve buradaki kurumlara el konulmuştur.
Misyoner faaliyetlerin Osmanlı’nın dağılma döneminde, dağılma sürecini hızlandırdığı oldukça açık olmakla beraber, Osmanlı yöneticilerinin bu faaliyetlerden yalnızca Müslüman tebayı korumak için önlem alması gayri-müslimleri misyonerlerin oyuncağı haline getirmiştir. Ancak misyonerler daha fizibilite çalışmaları sırasında hedeflerini Ermeniler olarak belirlemişlerdi ve bu gelişme Osmanlı’nın mirasçısı olan bizler için bugün bile problem olma özelliğini taşımaktadır.
KAYNAKLAR:
1.Osmanlı Devleti’nde misyoner okulları ( syf . 285 – 369 ) , Dr. Şamil Mutlu
2.ABD Misyonerleri Türkiye’de Uygur Kocabaşoğlu ile sohbet , Süleyman Bayraktar
3.Amerikalı Misyonerlerin Anadolu’daki Faaliyetleri, Gökçe Güzel
Ekleme Tarihi: 19.01.2006 - 10:09
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MEHMET AKİF ERSOY
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
MEHMET AKİF ERSOY
43 Mesaj -
AZİZ ŞAİRİN RUHU İÇİN BİRER FATİHA İ ŞERİF OKUYALIM.SELAMETLE.

Vefâtının altmış dokuzuncu yıldönümünde büyük şairimizden seçmeler sunmak istedim.

Bırakın mâtemi, yâhû! Bırakın feryâdı;
Ağlamak fâide verseydi, babam da kalkardı!
Gözyaşından ne çıkarmış? Niye ter dökmediniz?
Bâri müstakbeli kurtarmaya bir azmediniz.
Ye'se hiç düşmeyecek zerrece îmânı olan,
Sade siz derdi bulun, sonra kolaydır derman.


*
Âtîyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak br ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani, görsem de gözümle;
Îmânı olan kimse gebermez bu ölümle.
Ey dipdiri meyyit! "İki el bir baş içindir."
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!


*
O ihtişâmı elinden niçin bıraktın da,
Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru:
Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.


*
Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfi Yezdân'ın...
Ne irfânın kalır te'sîri kat'iyyen, ne vicdânın.
Hayat artık behîmîdir... Hayır ondan da alçaktır;
Ya hayvan bağlıdır fıtratla, insan hürr-i mutlaktır.


*
Sâde bir "bal" demekle ağız tatlansa,
Arı uçmuş diye, kaçmış diye hiç çekme tasa.
Ağlasın milletin evlâdı da bangır bangır,
Durma hürriyyeti aldık diye, sen türkü çağır!
Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem...
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ, boğarım...
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Zalimin hasmıyım amma severim mazlûmu...
İrticâ'ın şu sizin lehçede mânâsı bu mu?
(iBRAHİM KARDEŞ)








MEHMET ÂKİF ERSOYU BAŞARIYA GÖTÜREN PRENSİPLER


· Hiçbir kimse müddet-i ömründe onun bir kere olsun yalan söylediğini görmemiştir. Kendisi yalan söyleyenlere de çok kızardı.

· Meğer ki ölüm, yahut ona yakın bir mani zuhur ede. Sözünü tutmayanlara insan nazarıyla bakmazdı.

· Başkasının inandıklarına hürmet ederdi. Kendisinin de inandıklarına başkası hürmete mecburdu.

· Bütün hayatında hiçbir defa, hiçbir kimseye karşı en ufak bir zillet göstermemişti.

· Sohbetine doyamazdınız. Susması bile zevkliydi. Bazen yalnız gözleri konuşurdu.

· Sevdiği inandığı şeylere ağzınızı açamazdınız; buna tahammülü yoktu.

· Güzel sesle okunan Kuran-ı Kerimi dinlemekten büyük haz duyardı.

· Söze büyük kıymet verir, verdiği sözü mutlaka yerine getirirdi.

· Musikiyi çok severdi. Bir çok ilahiler hafızasında idi.

· Çok hür fikirli ve müsamahakardı, geniş düşünürdü.

· Gelişigüzel hâdiselerin peşinden sürüklenmezdi.

· Muayyen ve başlı başına kanaatleri, ölçüleri vardı.

· M. Âkif Ersoy, tam manasıyla bir insan-ı kamildi.

· Yalan nedir bilmezdi. Her sözü doğru idi.

· Âkif, tam bir seciye ve kanaat sahibi idi.

· Çok büyük izzet-i nefis sahibiydi.
Ekleme Tarihi: 27.12.2005 - 16:43
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Beş maymun hikayesi
zelil-i hakisar su an offline zelil-i hakisar  
Beş maymun hikayesi
43 Mesaj -
Beş Maymun Hikayesi..

Kafese beş maymunu koyarlar..ortaya da bir merdiven ve tepesine de iple muzları asarlar. Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar..her bir maymun aynı denemeye giriştiğinde çok soğuk suyla ıslatılır...bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar..bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır... Suyu kapatıp maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun koyulur..ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur
fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler..daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir..ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer..bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ilk yeni Maymundur.. ıslak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir..en yeni gelen maymun da ilk atağında cezalandırılır..diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur.. Son olarak en baştaki ıslanan Maymunların dördüncüsü ve beşincisi de yenileriyle değiştirilir. tepelerinde bir salkım muz
asılı olduğu halde artık hiçbiri merdivene yaklaşmamaktadır..neden mi?
Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir...

ISTE BU NOKTA ŞİRKET POLİTİKALARININ BAŞLADIĞI YERDİR..
Ekleme Tarihi: 27.12.2005 - 16:31
zelil-i hakisar üyenin diğer mesajları zelil-i hakisar`in Profili zelil-i hakisar Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 599 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
***Murat*** (48), behlul (50), hatice57 (44), GaZZe (60), erveysel (61), Abdulkadir22 (31), samyeli13 (47), candeniz (24), balacan (54), abdulkadir (31), babam veben (55), askbumu (43), sahra_yagmur (37), halit42 (39), Babacan52 (56), gurbetcigenc (33), Fikret1972 (52), NuR_EFSAN (39), jopp777 (47), pempe1987 (37), Nur baçesi (28), seyhzadem (36), Mustafa Alptug (41), gunes_akca (35), KanKaZ (36), hsusal (72), olimp_ (45), ufkumuzvar (42), gakkosfatih (42), HIKKI (51), Selale1 (49), Yasin Tural (36), nebitdag (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53669 saniyede açıldı