hydroxychloroquine generique kaletra budesonide budesonide kamagra naprosyn natyl nebilet neggram negram nemexin neo stediril neoral neurolithium neurontin neurotop nexium nimotop nivaquine nizoral cream nizoral nolvadex nootropil norflocine norlutate noroxin norsol nortrilen norvasc norvir novonorm nyolol ocuflox oculastin oftan olmetec plus olmetec omix omnicef onymax optivar orelox orfiril osiren otrivin rhume des foins oxsoralen
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » ISLAM TARIHI ICINDE SIA NASIL GELISTI VE SIILIK NASIL TÜREDI?

önceki konu   diğer konu
7 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
vaha1972 su an offline vaha1972  
ISLAM TARIHI ICINDE SIA NASIL GELISTI VE SIILIK NASIL TÜREDI?
69 Mesaj -
Þiîliðin doðuþu nasýl olmuþtur?
En büyük hidayet meþalesi olan Kur’ân-ý Azimüþþân’ýn nâzil olmasýyla bütün insanlýk âleminde yepyeni bir devir baþlamýþtý. Ýnsanlar kalp ve ruhlarýnýn tabiî ihtiyacý olan “Hak Din”e kavuþma sevinci içinde idiler. Þirkten tevhide, zulmetten nura, hurafelerden hakikate, cehaletten bilgiye kavuþmuþlardý. Kur’an’ýn hayattar prensipleri, onlarý her an maddî ve mânevî yüceliðe doðru götürüyordu.

Resul-i Ekrem Efendimizin döneminde Ýslâmiyet’ Mekke, Medine, Hicaz ve civar bölgelerde mutlak hakimiyetini kurdu. Artýk cehalet ve zulmet devri, yerini saadet ve nûr devrine býrakmýþtý.

Hz. Ebubekir ve Ömer (ra.) devirlerinde kýsa zaman içerisinde yapýlan eþsiz fetihlerle Suriye, Mýsýr, Irak ve Ýran’ýn fethine baþarýlý olundu.

Bu harikulâde geliþme, Ýslâm düþmanlarýnýn, bilhassa Yahudilerin haset ve kinlerini kabarttý. Yahudiler, Ýslâmiyet’in kýsa zamanda gösterdiði büyük geliþme karþýsýnda dehþete kapýlýyor ve beyinleri çatlayacak gibi oluyordu. Üstelik birçok Yahudi cemaatlerinin Ýslâm’a giriþi de onlarý büsbütün çýldýrtýyordu. Ýslâmiyet’in bu hýzlý ve parlak yayýlýþý mutlaka durdurulmalýydý.

Vaktiyle, Hýristiyanlara karþý tezgâhlanan oyunun, þimdi Müslümanlara karþý oynanmasý lâzýmdý. Uzun müzakerelerde bulundular ve sonunda Medine’de Ýbn-i Sebe’yi sahneye çýkardýlar. Abdullah Ýbn-i Sebe hahambaþýydý ve büyük bir komiteciydi.

Ýbn-i Sebe, tahribat programýný baþlýca iki esas üzerine kurdu. Ýlk olarak, Müslümanlar arasýnda ayrýlýk çýkarmakla, Ýslâm’ýn geliþmesine engel olacak; ikinci safhada Ýslâmî inanç ve itikada hurâfeler katarak, onlar arasýna, kýyâmete kadar sürecek bir fikir ayrýlýðý sokacaktý. Bu iki hedefin gerçekleþmesi için komiteler kuracak ve onlar aracýlýðý ile Müslümanlar arasýndaki birlik ruhunu, muhabbet, uhuvvet gibi mânevî baðlarý zayýflatarak ortadan kaldýrmak üzere yoðun faaliyet gösterecekti. Her bir ifsat merhalesinin arkasýndan hemen durum deðerlendirmesi yapýlacak, plânlanan hedeflerle alýnan neticeler kontrol edilecek, deðiþen ve geliþen þartlar altýnda yeni hedeflerin gerçekleþmesi için yeni plânlar yapýlacak ve uygulama sahasýna sokulacaktý.

Ýbn-i Sebe, Müslümanlar arasýnda çýkardýðý ihtilaflarla ve iç harplerle birinci maksadýna tam muvaffak olmuþtu.

Ýbn-i Sebe, bu iç savaþlarla esas amacýna yaklaþmýþ oluyordu. Çünkü onun asýl amacý, Ýslâm inancýna hurâfeler sokarak onu öz saflýðýndan çýkarmaktý.

Bugün kavga eden müminler yarýn barýþabilir ve tekrar bir araya gelerek Ýslâm birliðini yeniden tesis edebilirlerdi. Müslümanlar arasýnda tâ kýyâmete kadar devam edebilecek bir ayrýlýk çýkararak onlarý inanç yönünden parçalamak, hiziplere ayýrmak icap ediyordu. Þimdi yapýlacak en önemli iþ, inançlarý asýl çizgisinden saptýrmak için dine hurâfeler sokmaktý. Ýbn-i Sebe bu iþe, “Ehl-i Beyt” muhabbetini istismar etmekle baþladý. Ehl-i Beyt’in en ateþli bir taraftarý olarak sahneye çýktý. Hilâfetin baþtan beri Hz. Ali’nin hakký olduðunu ve ondan haksýz olarak gasp edildiðini etrafa yaydý. Hz. Ali ve evlâtlarýný, “Ýlâhlar Hanedaný” haline getirerek Ýslâm Dinini Hýristiyanlýkta olduðu gibi tevhit esasýndan saptýrmaya tevessül etti. Sonunda, Ýbn-i Sebe baþkanlýðýndaki bir grup, Hz. Ali’nin (ra.) huzuruna çýkarak ona: “Sen Rabbimizsin, Ýlâhýmýzsýn,” dediler. Hz. Ali, bu müþriklerin bir kýsmýný yaktýrdý. Ýbn-i Sebe’yi ise, ordu içinde taraftarlarýnýn çokluðu sebebiyle, fitne ve zaafa yol açacaðý endiþesinden, yaktýrmaktan vazgeçti. Ýran’ýn eski hükümet merkezi olan Medayin’e sürdürdü.

Ne yazýk ki, Medayin, Ýbn-i Sebe’nin sapýk fikirlerinin üretilmesine çok müsait bir zemin idi. Ýbn-i Sebe burada, vaktiyle Hz. Ali’den kaçan Haricilerle görüþtü ve reisleri Evfa oðlunu buldu. Evfa oðlunun Hz. Ali’ye karþý bir harekette bulunmak istediðini anlayýnca, ona: “Böyle bir hareketle Ali’yi maðlup edemezsiniz, ancak siz maðlup olursunuz.” dedi. Evfa oðlu, Ýbn-i Sebe’ye fikrini sorunca, o da: “Üç fedai ile bu iþi hallederiz.” dedi.



Bu konuþmadan sonra, Hz. Ali, Hz. Muâviye ve Hz. Amr Ýbnü’l-Âs’ýn öldürülmesinde mutabýk kaldýlar. Bu maksatla üç suikastçýyý yola çýkardýlar. Üç sahabe, Ramazan’ýn 17. günü sabah namazýný kýldýracaklarý sýrada öldürüleceklerdi. Takdir-i Ýlâhi ile Hz. Muâviye ve Amr Ýbnü’l-Âs bu suikasttan kurtuldular. Fakat Ýbn-i Mülcem isimli suikastçý Hz. Ali’yi, þahadetine sebep olan zehirli bir kýlýç ile yaralamaya muvaffak oldu.

Ýbn-i Sebe, Ýbn-i Mülcem’i Hz. Ali’yi öldürtmek üzere yola çýkardýktan sonra, Meymun oðlunu birkaç adamýyla Küfe’ye göndermiþti. Meymun oðlu orada: “Ali ölmedi, uruç etti, semâya çýktý. Þimdi o, bulutlarýn üzerindedir. Çok geçmeden geri dönecek ve kýlýcýyla bütün dünyaya adalet daðýtacaktýr...” gibi hurâfeler yayacaktý.

Ýbn-i Sebe, yakýn mesai arkadaþlarý ile beraber Ýran’da yapacaklarý ihanet faaliyetlerinin plânlarýný hazýrladýlar ve çalýþmaya koyuldular. O günkü sosyal durum da onlarýn bu plânlarýný uygulamaya son derece elveriþli idi. Þöyle ki:

Ýslâmiyet çok kýsa bir zamanda geniþ bir sahaya yayýlmýþtý. Bu derece geniþ ve yaygýn bir coðrafya üzerinde Ýslâm’ýn bütün anlam ve inceliklerini, hikmet ve hakikatlerini, yeni Müslümanlýðý kabul etmiþ milletlere, intikal ettirmek, mizaçlarý farklý kavimleri Ýslâmî potada eritmek ve yoðurmak, henüz yeni kurulmuþ bir Ýslâm Devleti için fevkalâde zor bir iþti. Ýslâm’ýn ulaþtýðý her yerde, Ýslâm’a kitleler halinde katýlmalar oluyordu. Gerçi bu durum, Müslümanlarý sevindiriyordu. Fakat, mânevî hamur gerekli þekilde yoðrulamýyor, ideal mânâda Müslümanlar pek yetiþemiyor, dolayýsýyla da ideal duyuþ ve yaþayýþ açýsýndan Müslümanlar arzu edilen kývamda bütünleþemiyordu. Halk tabakalarý, iþlenmemiþ ham toprak gibiydiler. Bu durum, bilhassa kendini Ýran’da açýk bir þekilde gösteriyordu.

Yeni Müslüman olmuþ kimseler, eski yanlýþ inançlarýndan bütün bütün kurtulmuþ deðillerdi. Asýrlardan beri süre gelmiþ hurâfe ve bâtýl inançlarýn etkisinde kalarak ruhlarý, akýllarý, kalpleri boyanmýþ bu insanlara Ýslâm’ýn vehim ve hayâlâttan, düzmece ve hurâfattan uzak olan berrak, net, safi hakikatlerini olduðu gibi kabul etmek hayli zor geliyordu. Ýslâmiyet bu mutaassýp insanlarca hakkýyla hazmedilemiyor ve hak din kalplere ve hislere tam mânâsýyla yerleþtirilemiyordu. Psikolojik olarak istiyorlardý ki eski inançlarýný, örf ve an’anelerini de Ýslâmiyet’le birlikte devam ettirsinler. Diðer taraftan, hilâfet makamý da, bu ülkede ikaz ve irþat hizmetini gereken seviyede yapamýyordu. O beldelerdeki insanlara, Ýslâm’ý bütün kurumlarýyla yerleþtirme ve onlarýn þüphe ve tereddütlerini izale etme hizmeti, büyük ölçüde aksýyordu. Zira, Ýslâmiyet gayet geniþ bir sahaya yayýlmýþ, sahabelerin büyük bir kýsmý iç fitnelerde vefat etmiþ, diðer bir kýsmý uzlet hayatýný tercih etmiþ, bir kýsmý da sosyal hayata müdahale edemeyecek kadar yaþlanmýþtý.

Bu önemli görevin ihmal edilmesi neticesinde, bu yeni beldeler uzun süre sahipsiz kaldý. Fetih zamanýnda aldýklarý ilk feyiz ve ilimle Kur’an’a ve imana ait hakikatleri tamamýyla anlayamamýþlardý. Bu sebeple henüz hak ve bâtýlý, hurâfe ve hakikati temyiz edecek duruma gelmemiþlerdi.

Ýþte, Yahudi gibi fitneci bir kavim, bu sosyal durumdan faydalanmayý baþardý.

Ýbn-i Sebe’nin, Ýran’da olumsuz fikirlerini yerleþtirmesinde önemli bir faktör de halkýn psikolojik yapýsýydý. Onlarýn iç dünyasýnda, akýldan ziyade his hükmediyordu. Gönülleri hakikatten ziyade efsane ve hurâfelere açýktý. Hâdiseleri mantýk ve muhakeme uyumu içinde tahlil edemiyor, fikir süzgecinden hakkýyla geçiremiyorlardý.

Diðer taraftan asýrlarca süren saltanatlarýnýn ve milli gururlarýnýn, vaktiyle köle addettikleri Araplar tarafýndan söndürülmesini de bir türlü hazmedemiyor, akýl plânýnda olmasa bile, his plânýnda Ýslâmiyet’e karþý bir hazýmsýzlýk gösteriyorlardý.

Ýbn-i Sebe, bütün bu faktörleri deðerlendirmesini bildi. Arkadaþlarýný toplayarak onlara, “Biz asýl harbe yeni baþladýk. Bilmiþ olun ki, bu, Müslümanlar arasýnda kýyâmete kadar devam edecek bir savaþýn baþlangýcýdýr. Þimdi, biz Ali’yi takdis edeceðiz ve ettireceðiz. Ona, yerine göre ‘ilâhlýk’ yakýþtýracaðýz, yerine göre ‘peygamberdir’ diyeceðiz, yerine göre de ‘hilâfetin, Ali’nin hakký olduðunu, fakat Ebubekir, Ömer ve Osman’ýn onun bu hakkýný gasbettiklerini’ anlatacaðýz.”




Ýbn-i Sebe ve arkadaþlarý, bu kararý aldýktan sonra etrafýndaki adamlarýný, bu fikirleri yaymak üzere görevlendirdiler. Bunlar, “Hilâfet Ali’nin hakký idi. Hilâfete lâyýk Ali ve evlâtlarýdýr. Bu hak, onlardan gasp edildi. Üç halife, bilhassa Ömer, bu hakký gasbetmekle Allah’ýn iradesine karþý geldiler... Allah’ýn iradesine itaat için Ali’den yana çýkmak lâzýmdýr...” diye telkinlere baþladýlar. Bu telkinler, halk tarafýndan kabul görünce, daha da ileri giderek insanlara ilâhlýk isnat eden “Hulûl Akidesini” Ýslâm inancýna sokmak için gayret gösterdiler. Ýslâm inancýný asýl çizgisinden saptýrarak, tevhit akidesine taban tabana zýt bir inanýþý yaymaya baþladýlar. “Hulûl Akidesi’ Ýranlýlarýn eski dinlerinde de vardý. Bu bakýmdan, bu bâtýl itikat onlarda kolaylýkla taraftar buldu.

Önce, Hz. Ali’ye (ra.) ilâhlýk izafe ettiler. Daha sonra, bu ilâhlýðýn, onun evlâtlarýna da intikal ettiði davasýnda bulundular ve neticede Ýran’da bir ilâhlar hanedaný ortaya çýktý.

Hz. Ali’nin (ra.) vefatýnda Ýbn-i Sebe, “Ölen Ali deðil, onun sûretine giren bir þeytandýr. Ali þimdi göklere çýkmýþ ve bulutlar üzerinde taht kurmuþtur.” diyerek onun ölümüne hulûl akidesi paralelinde bir yorum getirdi.

Böylece, Mýsýr’da “Sebeiyye Mezhebi”nin kurulmasýyla tohumu atýlan Þiîlik, Ýran’da yeþermeye, geliþmeye baþladý. Ve bundan yirmiden fazla fýrka (kol) türedi.
Þiî akýmý kaç bölüme ayrýlýr ve inanç olarak farklý yönleri nelerdir?



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son vaha1972 tarafından, 06.05.2010 - 01:10 tarihinde.
Gönderen: 06.05.2010 - 01:07
Bu Mesaji Bildir   vaha1972 üyenin diger mesajlarini ara vaha1972 üyenin Profiline bak vaha1972 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
vaha1972 su an offline vaha1972  
Şiîler yirmi iki fırkaya ayrılmıştır. Bunlar:
69 Mesaj -
Sebeiyye Fýrkasý:
Kurucusu, Abdullah Ýbn-i Sebe’dir. Temel inançlarý; Hz. Ali’ye ve evlâtlarýna ulûhiyet isnat etmektir. Onun ölmediðini, aslýnda ölenin, onun kýlýðýna giren bir þeytan olduðunu iddia ederler. Hz. Ali ise, göðe çýkmýþtýr. Gök gürlemesi onun sesi; þimþek çakmasý ise, onun kamçýsýnýn þakýrtýsýdýr.

2-Kâmiliye Fýrkasý:
Bu fýrkaya göre, imamet (imamlýk) bir nurdur. Ýmam, ayný zamanda nebidir. Bunlar sahabeyi tekfir ederler.

3-Ulyaniyye Fýrkasý:
Hz. Ali ve oðullarýna ulûhiyet isnat eden bu fýrka mensuplarý, Hz. Peygamber’in (asm.) Hz. Ali tarafýndan gönderildiðine inanýrlar.

4-Muðapriyye Fýrkasý:
Bunlar, Cenâbý Hak için “Nûrdan bir recul (erkek) sûretindedir ve baþýnda nûrdan bir tâc vardýr.” derler ve daha böyle sayýsýz köhne hurâfe ve efsanelere inanýrlar ki, þeytanlarý bile hayrette býrakýr.

5-Mensuriyye Fýrkasý:
“Ýmamlar masumdur, peygamberler hatadan hâli deðildirler, imamlar mertebece peygamberlerden daha üstündürler; “ gibi sayýsýz hurâfe ve efsanelere dayanýr.

6-Hatabiyye Fýrkasý:
Bunlara göre: Dünya ebedîdir. Cehennem diye bir þey yoktur. Bunlar, haram, helâl tanýmazlar.

7-Haþimîyye Fýrkasý:
Cenâbý Hakk’ý insan sûretiyle yâd eder,

8-Numaniyye Fýrkasý:
Þeytaniye ismi de verilen bu fýrka, Haþimîyye fýrkasý gibi, Cenâbý Hakk’a insan sûreti izafe ederler.

9-Yunusiyye Fýrkasý:
Cenâbý Hakk’ýn, arþ üzerinde oturduðunu ve melâikelerin daima Onu gördüklerini iddia ederler.

10-Nasriyye Fýrkasý:
Cenâbý Hakk’ýn, Hz. Ali ve oðullarýna hulûl ettiðini, yani, onlarla bütünleþtiðini iddia ederler.

11-Cenahiyye Fýrkasý:
Bunlar, “Allah’ýn ruhu Hz. Âdem’de (as) idi. Ondan sonra diðer peygamberlere intikal ederek geldi. En sonra da 12 Ýmam’a intikal ederek geliyor..” þeklinde hezeyanlarda bulunurlar.

12-Gurabiyye Fýrkasý:
Bu fýrka mensuplarý, “Peygamber Efendimiz’in Hz. Ali’ye olan benzerliðini savunarak, Cebrâil’in (as.) yanlýþlýkla vahyi Hz. Peygamber Efendimize götürdüðünü iddia ederler.

13-Zerrariyye Fýrkasý:
Allah’ýn, hayat sýfatýnýn dýþýndaki diðer sýfatlarýnýn sonradan olduðuna inanýrlar.

14-Zerramiyye Fýrkasý:
Bunlar da “Ýmamet Hz. Ali’den (ra.) oðlu Muhammed Hanifiye’ye, o’ndan da diðerine intikal etti...” derler.

15-Mufavvize Fýrkasý:
Bunlar, “Cenâbý Allah, sadece Peygamber Efendimizi yarattý. Peygamberimiz de, yeri göðü, kâinatýn tamamýný yarattý.” þeklinde bir cehalete saplanmýþlardýr.

16-Bedaiyye Fýrkasý:
Bunlarýn durumu çok daha acayiptir. Zira, Cenâbý Hakk’ýn, yarattýklarýnýn evvel ve âhirlerini düþünmeden yarattýðýný söylerler.

17-Benaniyye Fýrkasý:
Nasriyye fýrkasý gibi, hulûl akidesini kabul ederler.

18-Salihiyye Fýrkasý:
Ýtikatta Mûtezile, amelde Hanefîdirler.

19-Süleymaniye Fýrkasý:
Bunlar, Hz. Ebubekir ve Ömer’in (ra.) imametlerini kabul etmekle beraber, Hz. Ali (ra.) yerine bunlarýn imam olmalarýný hatalý kabul ederler.

20-Cârudiyye Fýrkasý:
Peygamberimizin imamet hakkýndaki sözlerinin gerçekte Hz. Ali’ye (ra.) dair olduðunu, onu imam kabul etmeyen Sahabe-i Kirâm’ýn (hâþâgöz kırpma kâfir olduðunu iddia ederler.

21-Ýmamiyye Fýrkasý:
Onlara göre, Hz. Peygamber (asm.), Hz. Ali’yi (ra.) bizzat imam tayin etmiþtir. Müteâkip imamlarý da, Resulüllah’ýn vasiyeti gereði hep o seçer. Bunlar, imamet mertebesiyle nübüvvet mertebesini birbirine denk tutarlar. Þu farkla ki, imama vahiy gelmez, derler.

22-Ýsmailiyye Fýrkasý – Batýnîler- :
Bu mezhep sahiplerince din perdesi altýnda saltanat yolu açýlmaya çalýþýlmýþ ve sonunda Ýbn-i Meymun’un torunlarýndan Ubeydullah isimli birinin baþkanlýðýnda bir devlet kurulmuþ ve bu devlet bilâhare Þam’dan Fas’a kadar geniþleyerek Ýmparatorluk haline gelmiþtir. 270 sene hüküm sürdükten sonra, hicri 567 senesinde yýkýlmýþtýr. Bunlara, Bâtýnîler de denir.



Kendi mezheplerinin imamlarýný baþkalarýndan ayrý olarak ilâhi feyze mazhar kabul ederler. Onlara göre, imamlarý masumdur, hata yapmaz, günah iþlemez, yaptýklarýndan sorumlu tutulamaz. Zira, imamlar, baþkalarýnýn bilmediði þeyleri bilirler.
Ehl-i Sünnete ve Þiîlere göre on iki imam meselesinin aslý nedir?
Þiîler; Gâliye, Zeydiye ve Ýmamiye gibi birkaç sýnýfa ayrýlsalar da, günümüzde Þiî denince, umumiyetle Ýmâmiye anlaþýlmaktadýr.

Bunlar, Peygamberimizin (a.s.m.) dâr-ý bekaya irtihalinden sonra Hz. Ali (r.a.) ve sýrasýyla iki oðlu ile torunlarýný Allah’ýn emri, Resulullahýn tayini ve vasiyeti ile meþru imam (halife) kabul eder ve böylece on iki Ýmama inanmayý imânî bir rükün olarak görürler. Ýþte bu fýrka, imam olarak sadece on iki Ýmamý kabul ettiklerinden dolayý “Ýsnâ Aþeriyye (onikiciler)”, imamlara inanmayý îmânýn þartlarýndan birisi olarak kabul ettiklerinden dolayý “Ýmâmiye”, hem itikat, hem de ibadet ve muamelâtta Ýmam Cafer Sâdýk’ýn görüþlerine dayandýklarý için “Caferiyye” adý verilmektedir.

Þiîler, imametin, yani halifeliðin, Ehl-i Sünnetin kabul ettiði gibi, Müslümanlarýn istek ve seçimine býrakýlabilecek “küçük” iþlerden olmadýðý görüþündedirler. Onlara göre imamet, dinin aslýnda bulunan bir rükündür ve îman esaslarý arasýnda yer alýr. Bundan dolayý Þiiler nasýl Allah’a, peygamberlere ve âhiret gününe îman ediyorlarsa, ayný þekilde imamýn mevcudiyetine de inanmak zorundadýrlar.Bu inanca göre, imamlar aynen peygamberler gibi mâsumdurlar; ne küçük, ne büyük hiçbir günah iþlemezler, zulmetmezler; onlarý tanýmayan kimse küfre girer. Hattâ, “Onlarýn emirleri Allah’ýn emirleridir; nehiyleri de O’nun nehyidir. Onlara itaat, Allah’a itaattir, onlara isyan Allah’a isyandýr.”

Bugün Ýmamiyeliði resmî bir mezhep olarak kabul eden Ýran, dinî selâhiyetleri haiz imamlýk vazifesini de “Âyetullahi’l-Uzmâ”ya vermiþtir. Bunun için bu “imam”a mutlak sûrette itaat gerekmektedir. Ona karþý gelmek Allah’a ve Peygambere karþý gelmek gibidir. “Ýran’ýn resmî dini Ýslâm ve Ýsnâ Aþerî Câferî mezhebidir. Ve bu madde ebediyyen deðiþtirilmez” þeklinde yer alan Ýran Anayasasýnda “On iki Ýmama” inanma mühim bir esas olarak kabul edilmektedir.(1)

Þiiler tarafýndan bu þekilde görülen imamet meselesi, Ehl-i Sünnete göre, kesinlikle dinin usulü arasýnda yer almaz. Ýmam, yani halife, Müslümanlarýn meþvereti ve seçimi ile iþbaþýna gelir. Din ve dünya iþlerinde belli vasýflarý taþýyan herhangi bir þahýs Müslümanlarýn idaresini üstlenebilir. Hiçbir þekilde mâsum ve günahsýz olamaz.

Ehl-i Sünnetin On iki Ýmama bakýþýna gelince; Peygamberimizin mübarek neslinden gelen on bir imam (Hz. Ali efendimizle birlikte on iki) olur fazilet, takva ve mânevî mertebe olarak büyük veli ve kutupturlar.
Bediüzzaman, “Ümmetimin âlimleri Beni Ýsrâil peygamberleri gibidir.” hadisinin sýrrýna mazhar olan zatlarý sayarken, on iki imamý da zikreder. (2) Baþka bir ifâdesinde, “Ehl-i hakikat baþta Eimme-i Erbaa [dört mezhep imamý> ve Ehl-i Beytin Eimme-i Ýsnâ Aþer [On iki Ýmam> olarak Ehl-i Sünnet” (3) diyerek on iki Ýmamý ehl-i sünnetin büyükleri olarak takdim eder.

On iki Ýmam þu zatlardýr: Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Ali bin Hüseyin, Muhammed Bâkýr, Câfer-i Sâdýk, Musâ Kâzým, Ali Rýza, Muhammed Takî, Ali Nakî, Hasan Askerî ve Muhammed Mehdî (Allah hepsinden razý olsun.)

Kaynaklar
1. Çaðýmýzda Ýtîkâdî Ýslâm mezhepleri, s. 118-139; Muvazzah îlm-i Kelam,s. 24-25.
2. Þualar, s. 527.
3. Emirdað Lahikasý, 1:201
Ýmam Gazalinin Þialar hakkýndaki görüþü nedir?
Ýslam kaynaklarýnda Þialar hakkýndaki ehl-i sünnetin görüþü kimsenin meçhulü deðildir. Ýmam gazali de bunlardan biridir.

Ýmam Gazalî, Ýhya’da –Þialar deðil- Rafiziler hakkýnda konuþmuþ ve onlarýn sahabeye dil uzattýklarýna iþaret etmiþ, masum imam düþüncelerinin yanlýþ olduðunu söylemiþtir. Ayrýca, Kadý Ebu Tayyýb’in yazdýðý “Keþfu’l-esrar ve hetku’l-estar” adlý kitabýndan istifade ederek kaleme aldýðý “el-Mustazherî” adýnda bir eser yazdýðýný ve batini fýrkalardan rafizilerin durumunu belirttiðini ifade etmiþtir. (bk. Ýhya, 1/489-Þamile).

Bütün ehl-i sünnet gibi Gazali de þialarýn yanlýþ düþüncelerini reddetmiþtir. Ancak yukarýda vurgulandýðý gibi, asýl hedefte olanlar Þianýn en aþýrý olanlarýndan olan rafiziler vardýr.

Bu gün, bize düþen -Ýslam aleminin maslahatýnýn gereði olarak- þialarla ehl-i sünnet arasýnda ihtilaflý olan meseleleri mevzu münakaþa etmeden, Ýman’ýn ortak paydasýndaki kardeþliði ön plana çýkarmaktýr.



Þia'nýn Hz. Alinin ilk halife olmasý gerektiði iddiasýna getirdikleri deliller nelerdir, bu iddialara nasýl cevap verilebilir?
Bu iddialara çeþitli baþlýklar altýnda cevap vermek mümkündür.

1-"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni teblið et! Þayet yapmazsan O'nun risaletini yerine getirmemiþ olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktýr."

Ayetin ifadesinde Hz. Alinin hilafetiyle ilgili hiç bir þey yoktur. Þevkaninin de belirttiði gibi, ayet umum ifade etmektedir. Yani, "rabbinden sana ne indirilmiþse, hepsini teblið et" demektir. Nitekim Hz. Aiþe, "her kim 'Muhammed kendisine indirilenlerden bir þey gizledi' derse, yalan söylemiþ olur" demiþ ve üstteki ayeti okumuþtur.

Durum böyle iken, þia bazý zayýf ve uydurma rivayetlere dayanarak, mezkur ayetin Hz. Alinin hilafetini bildirdiðini söyler. Halbuki bu iddialarýyla Hz. Peygamberi görevini tam yapmamakla itham etmektedirler. Zira ayet eðer onlarýn anladýðý gibiyse, Hz. Peygamber bunu teblið etmeden gitmiþ demektir.

2-Hz. Peygamber bir sefere (Süyutinin rivayetinde Tebük seferine) giderken yerine Hz. Aliyi býrakýr. Hz. Ali, "Beni kadýn ve çocuklarla mý býrakýyorsun?" deyince Hz. Peygamber þu cevabý verir: "Benimle Hz. Musa ve Harun misali olmak istemez misin? Ancak þu var ki, benden sonra peygamber yoktur."

Hz. Peygamberin cevabýnda Hz. Musanýn Tura gidiþ olayýna iþaret vardýr. Hz. Musa, yerine kardeþi Harunu býrakarak Tura gitmiþtir. Hz. Harun da kardeþi Musa gibi bir peygamberdir.

Üstteki rivayetten Hz. Alinin faziletine istidlalde bulunmak son derece makuldür ve buna kimsenin bir itirazý da yoktur. Fakat bu rivayetten "ilk halife Hz. Ali olmalýydý" neticesine varmak zoraki bir yorumdur. Zira Hz. Peygamber sefere giderken Hz. Aliden baþkalarýný da yerine býrakmýþtýr. Abdullah b. Ümmi Mektum bunlardan biridir.

3-"Bera b. Azib anlatýyor: "Bir seferde Ðadir-i Hum'da konakladýk. Namaza nida olundu... Namazdan sonra Hz. Peygamber Hz. Alinin elini tuttu. "Ben kimin efendisiysem Ali de onun efendisidir. Allahým, ona dost olana dost, düþman olana düþman ol" dedi."

Bu rivayet sahih olarak kabul edilse bile, buradan Hz. Alinin ilk halife olmasý lüzumunu anlamak mümkün deðildir. Çünkü Hz. Ali gerçekten müslümanlar içinde en seçkin kimselerden biridir. Cesaretiyle, Allahýn aslaný ünvanýný taþýr. Þah-ý velayet makamýna sahiptir. Bunlar gibi seçkin özellikleri sebebiyle tarih boyunca bütün müslümanlarýn efendisi olmuþtur. Alusinin dediði gibi, þayet Hz. Peygamber yerine halife olarak Hz. Aliyi býrakmak istese, "Ey insanlar! Bu, benden sonra idareciniz, emirinizdir. Dinleyin itaat edin" derdi. Böyle bir emir ise, mutlaka yerine getirilirdi. "Anam babam sana feda olsun" diyen sahabelerin, böyle ciddi bir konuda Paygamberin sözünü dinlememeleri elbette düþünülemez. Nitekim, "Benden sonra size Ömeri tavsiye ederim" diyen Hz. Ebubekirin isteði yerine getirilmiþ, Müslümanlar Hz. Ömere biat etmiþlerdir.

4-Þianýn haklýlýklarýna delil olarak ileri sürdükleri rivayetlerden biri de þudur: "Hz. Peygamber, vefatý öncesi hastalýðý ilerlediðinde, "Bana kalem kaðýt getirin, size benden sonra sapmamanýz için vasiyet yazdýrayým" der. Hz. Ömer, "Peygamberin rahatsýzlýðý þiddetlendi. Allahýn Kitabý bize kafidir" deyince ileri geri konuþmalar olur. Hz. Peygamber, "Kalkýn yanýmdan, der. Benim yanýmda niza (çekiþmek) yakýþmaz."

Þianýn iddiasýna göre Hz. Peygamber, yerine Hz. Alinin geçmesini yazdýrmak istemiþ, Hz. Ömer ise buna engel olmuþtur. Halbuki, mezkur rivayette asla buna bir delalet yoktur. Rivayeti o tarzda deðerlendirmek sadece bir zorlamadýr.

5-"De ki: Yaptýðým tebliðe karþý ben sizden yakýnlýk sevgisi dýþýnda bir ücret istemiyorum."

Bir rivayette, ayet nazil olunca Hz. Peygambere "Ya Rasulallah, sevmemiz vacip olan yakýnlarýn kimlerdir?" diye sorulmuþ, Hz. Peygamber, "Ali, Fatýma ve oðullarý" cevabýný vermiþ.

Bu ayet þia tarafýndan Al-i Beyt sevgisine bir delil olarak zikredilir. Bunu iþari bir mana olarak kabul etmek mümkün olmakla beraber, ayetin sarih manasýnda buna bir delalet yoktur.

Ýbn-i Abbasa bu ayetten sorulur. Daha cevap vermeden, orada bulunanlardan Said b. Cübeyr, "Al-i Muhammed" deyince, Ýbn-i Abbas "Acele ettin, der. Çünkü Kureyþin hiçbir ailesi yoktur ki Hz. Peygamberin onlara akrabalýk baðý olmasýn. Ayetin manasý "hiç olmazsa yakýnlýk hakkýný gözetin" demektir."

Ýbnu Kesir, ayetin yorumunda þu manaya dikkat çeker: "Bana yardým etmiyorsanýz, hiç olmazsa aramýzda olan akrabalýk sebebiyle eziyet etmeyin."

Kendisinin þu yorumu da gerçekten zikre þayan bir incelik arzeder: "Ayetten muradýn "Hz. Ali, Fatýma ve oðullarýdýr" þeklindeki rivayet senet olarak zayýftýr. Ayrýca, sure Mekki surelerdendir. Mekede ise Hz. Fatýmanýn çocuklarý yoktu. Hz. Ali ile evlilikleri hicretin ikinci yýlýnda Bedir Savaþý sonrasý olmuþtur. Ancak bu rivayeti kabul etmemek, Al-i Muhammede sevgi beslememek anlamýnda deðildir. Çünkü onlar temiz bir zürriyetten, fahr, hasep ve nesep noktasýnda yeryüzündeki en þerefli evden gelmiþlerdir."

Fahreddin Razi, "Ehl-i Beytim Nuhun gemisine benzer; binen kurtulur" ve "Ashabým yýldýzlar gibidir. Hangisine uysanýz hidayete erersiniz" riayetlerini nazara verip þu yorumu yapar: "Þimdi biz mükellefiyet denizindeyiz. Þüphe ve þehvet dalgalarý bize çarpmaktadýr. Denizde yol alan iki þeye muhtaçtýr:
1-Saðlam bir gemi.
2-Iþýk saçan yýldýzlar.

Ýþte, böyle bir gemiye binen ve yýldýzlara bakarak yol alanlarýn kurtulma ümidi fazla olur. Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyte muhabbet gemisine binmiþ, sahabe yýldýzlarýna bakarak yol almaktadýr."

Ehl-i Sünnetin Ehl-i Beyti sevmeme diye bir problemi yoktur. Her namazýn teþehhüdünde onlara dua ederiz ve onlarý ciddi severiz.(20) Ehl-i Sünnet arasýnda "Ali, Hasan, Hüseyin, Fatýma..." gibi isimler son derece yaygýndýr.

Kaynaklar:
1- Maide, 67
2- Þevkani, Muhammed, Fethu'l- Kadir, Daru Ýhyai't- Türasi'l- Arabi, Beyrut, ts. II, 59. Ayrýca bkz. Kurtubi, VI, 157
3- Buhari, Tefsir, 5/7; Þevkani, II, 59
4- Bkz. Þevkani, II, 59-60
5- Tirmizi, Menakýb, 20; Süyuti, Celaleddin, Tarihu'l Hulefa, Daru'l- Kütübi'l- Ýlmiyye, Beyrut, 1988, s. 133
6- Bkz. Hamidullah, Muhammed, Ýslamýn Hukuk Ýlmine Yardýmlarý, Ýst. 1962, s. 142-143
7-Ýbnu Hanbel, IV, 281; Süyuti, Tarihu'l- Hulefa, s. 134; Alûsî, VI, 192-193
8-Bkz. Onat, Hasan, Emeviler Devri Þii Hareketleri ve Günümüz Þiiliði, TDV. Yay. Ankara, 1993, s. 24
9-Alûsî, Ebu'l-Fadl, Ruhu'l-Meani, Daru Ýhyai't-Türasi'l-Arabi, Beyrut, 1985, VI, 195
10-Süyuti, Tarihu'l - Hulefa, s. 62-64
11-Buhari, Merda, 17; Müslim, Vesaya, 22; Ýbnu Hanbel, I, 325
12-Naim, Ahmet, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Þerhi, Diyanet Yay. Ankara, 1982, I, 108. Ahmet Naim, ilgili rivayetleri burada ve devamýnda çok güzel bir þekilde tahlil etmektedir. Geniþ bilgi için oraya bakýlabilir.
13-Þura, 23
14-Beydavî, Kadý, Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil, Daru'l-Kütübi'l-Ýlmiyye, Beyrut, 1988, II, 362
15-Kurtubi, XVI, 15-16; Ýbnu Kesir, VII, 187; Süyuti, Dürrü'l- Mensur, Daru'l - Mektebi'l- Ýlmiyye, Beyrut, 1990, V, 699
16-Ýbnu Kesir, VII, 187
17-Age. VII, 189
18-Aclûnî, I, 132
19-Razî, XXVII, 167
20-Razî, XXVII, 166



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son vaha1972 tarafından, 06.05.2010 - 03:30 tarihinde.
Gönderen: 06.05.2010 - 01:09
Bu Mesaji Bildir   vaha1972 üyenin diger mesajlarini ara vaha1972 üyenin Profiline bak vaha1972 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
Şİİ, SUNNİ AYRIŞMASININ SEBEBİ EMEVİ ZALİMLERİDİR.
309 Mesaj -
Hiç dokunmadan islamda her türlü fitnenin ve en büyük fitnenin mimarlarýnýn hakkýnda yazýlan bir alýntý yazý veriyorum. Ýslamda bugün bile kanayan yara olan ÞÝÝ, SUNNÝ ayrýþmasýnýn gerçek sahipleri iþte tam olarak görünmesede bu yazýda gözler önüne seriliyor.


Muaviye

Vikipedi, özgür ansiklopedi

I. Muaviye
Emeviler
Hüküm süresi 661 – 680
Tam adý Muaviye bin Ebu Süfyan
Doðum tarihi 602
Ölüm tarihi 680
Önce gelen Hasan bin Ali
Sonra gelen I. Yezid
Hanedan Emevi
Babasý Ebu Sufyan bin Harb
Annesi Hind bint Utbe

Emevi hanedanýnýn kurucusudur.

Uhud Savaþýnda ve Hendek Savaþýnda Mekke'li kafirlerin komutaný olarak Muhammed'in komutasýndaki müslümanlara karþý savaþan Ebu Sufyan bin Harb'in oðludur.

Dördüncü halife olan Ali bin Ebu Talib ile savaþtý, Mýsýr'ý ele geçirdi ve Ali bin Ebu Talib'in 661 yýlýnda suikaste uðrayarak öldürülmesini saðladýktan sonra halifeliðini ilan etti. 661'den 680'e kadar Ýslam Devleti'ni yönetti.

Kiþiliði, yaptýklarý ve bilhassa Þii'lerin peygamberin gerçek halefi olduðuna inandýklarý Ali'yle savaþmasý ve Muhammed'in soyundan gelen Ehl-i Beyt'i kendisine siyasi rakip gördüðü için onlara yaptýðý zulüm nedeniyle nesiller boyunca sadece Þii'ler tarafýndan deðil, aralarýnda Ýmam-ý Azam'ýn da olduðu birçok Sünniler tarafýndan da nefretle anýldý.

Konu baþlýklarý
1 Ýlk yýllarý
2 Suriye Valisi
3 Ali ile Çatýþma
4 Halifeliði Hasan'dan Devralýþý
5 Muaviye'nin Halifeliði
6 Kaynakça
7 Ayrýca bakýnýz
8 Dýþ kaynaklar

Ýlk yýllarý:
Muaviye bin Ebu Sufyan 602 yýlýnda Kureyþ kabilesinin üyelerinden Beni Abd Þems ailesinin bir ferdi olarak dünyaya geldi. Modern Suudi Arabistan'ýn kuzeybatýsýnda yer alan Mekke Kureyþ'in yönetimindeydi. Beni Abd-Þems ailesi bu yönetici zümrenin en nüfuzlu üyelerindendi. Muaviye'nin babasý Ebu Sufyan bin Harb annesi ise Hind bint Utbe idi.

Muhammed Mekke'de yeni dini duyurmaya baþladýðýnda Abd-Þems ailesinin çoðu ona karþý çýktý. Hicret etmesine neden oldular ve ardýndan Müslümanlara karþý açýlan tüm savaþlara katýldýlar.

630 yýlýnda müslümanlar Mekke'yi fethedince, tüm Mekkelilerle birlikte Abd-Þems ailesi de Müslüman oldu.

Bazý tarihçilere göre Muaviye akrabalarýnýn þiddetli itirazlarýna raðmen Müslüman oldu. Þii'ler ise, Mekke'nin fethi bunu zorunlu kýlana dek Ýslamý kabul etmediðini söylerler.

Muhammed karþýtlarýna merhametli davrandý. Ordusuna katýlýp önemli görevlere gelmelerine müsaade etti. Muaviye peygamberin katiplerinden biri oldu. 632 yýlýnda peygamberin ölümünden sonra ise Suriye'deki Bizans ordusuna sefere giden orduya katýldý. Orduda yükselerek büyük nüfuz sahibi oldu. Üçüncü halife Osman ve baþdanýþmaný Mervan tarafýndan oglu Yezid'le birlikte yeni fethedilen Suriye'nin yöneticileri olarak atandýlar.

Kendisinden 130 hadîs rivayet edilmiþtir. Bunlardan sadece dördünün rivayetinde Buharî ve Müslim ittifâk etmiþlerdir. Ebu Zerr-i Gýfârî, Ýbn-i Abbâs gibi Sahabi'nin kendisinden rivayetleri vardýr. Tâbiî'nden de Cübeyr Ýbn-i Nüfeyr, Saîd Ýbn-i Müseyyeb ve daha baþkalarý rivayet etmiþlerdir.

Suriye Valisi :
Yezid'in 640'da ölmesi üstüne Ömer bin Hattab tarafýndan Suriye valiliðine atandý. Valiliði sýrasýnda Suriye'nin tamamýný yönetimi altýna aldý. Yöre ahalisi ve askeri üstünde dikkate deðer þekilde etki sahibi oldu. 647 yýlýna gelindiðinde Bizans'ýn saldýrýlarýna dayanabilecek güçte bir ordu oluþturmuþtu. Ardýndan 649'da Kýbrýs'ý ve 654'te Rodos'u aldý. 655 yýlýnda Lycia açýklarýnda Bizans donanmasýný aðýr bir yenilgiye uðrattý. Ayný süre içinde Anadolu'ya defalarca sefere çýkýldý.

Bu askeri giriþimlerinin tamamýný Ali'nin halife olmasýnýn ardýndan durdurdu.

Þiiler Yezid hakkýndaki görüþlerin benzerini Ali'nin hilafetine karþý çýktýðý için Muaviye için de sürdürürler ancak Sünniler Muaviye'nin bir "ictihad" yaptýðýný ve görüþünde yanýlsa bile vahiy katibi ve Peygamberin sahabesinden olduðu gerekçesiyle hakkýnda kötü ifadede bulunmaktan kaçýnýrlar. Aralarýnda Ebu Hanife'nin de olduðu birçok sünni alimleri ise, Ali halife iken, Ali'nin hilafetini tanýmayýp ikinci halife olarak ortaya çýkan Muaviye'ye karþý, Muhammed'in "bir halife varken,sonradan çýkan ikinci bir halifenin katlinin vacib olmasý kuralýný uygulamayan Muaviye taraftarlarýnýn, bu tutumlarý ile açýkça hatalý olduklarýný ve günah iþlediklerini açýklamýþlardýr.

Sunnilikte iktidar siyasi bir mesele ve Peygamberin dahi olsa bir soy meselesi olarak deðil ümmetin kendi içinde istiþare ile çözeceði bir konu olarak görülür ve genellikle "istiþare ile seçilen devlet baþkanýna itaat" kültürü hakimdir. Þiilerde ise iktidar inanç meselesidir ve meþru siyasi lider ayný zamanda ruhani liderliði de elinde bulunduran Ali ve soyundan gelen imamlara (lider) aittir. Caferi þiasý, toplam en sonu kýyamete kadar gizli kalan Mehdi de dahil 12 imamý kabul ettiðinden "12 imamcýlýk" (Caferi Þiasýgöz kırpma olarak da bilinir. 12 imamýn günahsýz olduðuna, "vahiy alma" hariç peygambere benzediðine inanýlýr (mesela günahsýzlýk). Þiilik içinde Ýsmailik gibi mezhepler bir ölçüde farklý bir Ýmam listesini kabul ederler.)

Suikaste uðrayan Halife Osman bin Affan'ýn öcünü almak, ayný aþiretten olduklarýndan Muaviye'ye düþmekteydi. Muaviye Osman'ýn katillerinin kovuþturmasýný yapmadýðýndan onlarýn iþbirlikçisi olduðunu iddia ettiði Ali bin Ebu Talib'nin hilafetini reddetti. Bununla birlikte, öncülüðünü (peygamberin eþlerinden) Ayþe, Talha ve Zübeyr bin Avvam'ýn yaptýðý isyana da katýlmadý. Ýsyanýn ardýndan yapýlan Cemel Savaþý'nýn galibi Ali, Ayþe'yi affetti. Ali'nin saðladýðý refakatçiler eþliðinde Medine'ye giden Ayþe'ye maaþ da baðladý.

Ali Cemel Savaþý'nýn ardýndan valisinin önderliðinde isyan eden Suriye'ye yöneldi. Fýrat'a yönelen Ali 657 yýlýnda Muaviye'nin güçleriyle çarpýþtý. Muaviye, neredeyse maðlup olacaðý Sýffin Savaþý'ndan ateþkes yaparak kurtulmayý baþardý. Muaviye, Ali'nin safýnda çarpýþanlarýn dindarlýðýný istismar etmek için askerlerinin mýzraklarýna Kur'an-ý Kerim'den sayfalar astýrdýðý söylenir. Düþmanlarýný görüþmeye ikna eden Muaviye, Ali'nin yandaþlarýný bölerek hilafetinin geçerliliðine gölge düþürdü. Ali'nin eski yandaþlarý haricilerin isyanýndan doðan zayýflýktan yararlanan Muaviye Mýsýr'ý ele geçirmek üzere harekete geçti.

Halifeliði Hasan'dan Devralýþý
Ali Küfe’de öldürüldükten sonra, Ali’nin taraftarlarý Hasan’a baðlýlýk yemini (biat) ettiler. Bu yemini, Ali ile halifelik için çatýþan ve savaþan Muaviye kendi otoritesine bir tehdit olarak algýladý. Muaviye derhal Suriye, Filistin ve Lübnan’daki ordu komutanlarýna savaþ hazýrlýklarýna baþlamalarý için talimat verdi, diðer yandan da genç varis Hasan ile anlaþmayý denedi, daha doðrusu Hasan’a halifelik iddiasýndan vazgeçmesini bildiren bir mektup gönderdi ve eðer vazgeçmezse, istemediði sonuçlarýn doðacaðýný ve müslümanlarýn öleceðini bildirdi. Aslýnda Muaviye için en iyisi Hasan’ýn halifelik hakkýndan vazgeçmesi olacaktý, çünkü Muaviye ordularý Hasan’ý savaþ meydanýnda öldürüp tüm güç Muaviye’nin elinde toplansa bile, Muaviye’nin halife olabilirliði tartýþýlmaya devam edecekti. Kurnaz bir politikacý olan ve halka hoþ gözükmeye çalýþan Muaviye için bu hiç de istenilen bir durum deðildi.

Hasan hakkýndan vazgeçmedi ve anlaþma saðlanamadý. Kimi kaynaklara göre altmýþ bin olduðu iddia edilen Muaviye ordusu Hasan’ý maðlup edip öldürmek için yürüyüþe geçti. Diðer yandan Hasan da ordusunu kurmuþ ve savaþmaya hazýrdý, iki ordu Sabat yakýnlarýnda karþýlaþtýlar.

Hasan savaþ baþlamadan önce Muaviye askerlerine konuþma yaparak onlara yanlýþ yönde olduklarýný ve Muaviye’yi haksýz görüyorlarsa onun tarafýnda bulunmamalarý gerektiðini hadis ve Kuran’dan örnekler vererek bildirdi. Hasan’ýn teslim olacaðýný sanan bir kýsým birlikler, Hasan’a asi oldular ve ona saldýrdýlar. Hasan yaralandýysa da, yakýn korumlarý bu saldýrýyý püskürtmeyi baþardý. Fakat Hasan’ýn komutanlarýndan Ubeydullah, Muaviye'nin tarafýna geçti.

Ýki ordu arasýnda birkaç sonuç getirmeyen çarpýþma yaþandý. Sonunda Muaviye üstün gelemeyeceðini, üstün gelse bile birçok adamýný kaybedeceðini anladý ve iki Kureyþ’li adamýný Hasan ve takipçileriyle anlaþsýnlar diye görevlendirdi. Hasan yaralanmýþtý ve ordusunun içinde meydana gelen baþýbozukluk yüzünden ordusuna pek güvenemiyordu. Sonunda Hasan ve Muaviye bir yerde bir araya geldiler ve anlaþtýlar. Hasan; Kuran’a ve sünnete uymasý,yandaþlarýndan intikam almamasý þartlarýný ve bir de; Muaviye’nin ölmesinden sonra halifeliðinin tekrar kendisine, eðer kendisi hayatta deðil ise kardeþi Hüseyin’e geçmesi þartýný öne sürmüþtü. Muaviye kabul etti.

Antlaþmadan sonra Muaviye, biat almak üzere Kufe’ye gitti. Orada Muaviye halka hitap ettikten sonra minbere Hasan çýktý ve þöyle dedi;

Ey Irak halký! Benim gönlüm sizden soðudu. Babam Ali’nin saðlýðýnda bunca muhalefetler ettiniz, bir gün onu gamsýz býrakmadýnýz. Nihayet babamý öldürdünüz. Banada bunca zahmet verdiniz; üzerime hücümeylediniz; beni yaraladýnýz. Henuz yaram iyileþmedi. Malýmý yaðmaladýnýz. Ey Irak halký! Eðer siz Ehli beyt'i peygambere eza kýldýnýzsa da Allah hýyanette bizimle sizin aranýzda hakim ve kafidir. Þu halde ben Muaviye’ye biat ettim. Sizin biatýnýzdan bizar oldum.

Muaviye'nin Halifeliði
Muaviye, halifeliðini tanýmayanlarý sert bir biçimde bastýrdý ve iç karýþýklýklara son verdi. Ardýndan yeni fetihlere giriþti. Emevi egemenliðini doðuda Hindistan sýnýrýna, batýda Kuzey Afrika'ya, oradan da Güney Ýspanya'ya kadar yaydý. Yeni kurulan donanmayla 669-678 arasýnda Bizans’ýn baþkenti Konstantinopolis'i (Ýstanbul) ele geçirmek için seferler düzenlendi, ama baþaramadý. Muaviye 680’de öldüðünde ardýnda güçlü bir devlet býraktý. Halifeliði dinsel önderliðin yaný sýra tam bir siyasal önderliðe dönüþtürdü. Muaviye, ölümünden hemen önce, 679 yýlýnda, Hasan'la yaptýðý anlaþmaya raðmen ve Hüseyin ve Abdullah bin Zübeyr'in karþý çýkmasýna raðmen oðlu Yezid'i halife ilan etti ve kendisine biad edilmesini istedi. Halifelik merkezini de kutsal topraklardaki Mekke’den Þam’a taþýdý. Artýk halife bir kurul tarafýndan seçilmiyor, babadan oðula geçiyordu. Nitekim Muaviye’nin yerine oðlu I. Yezid halife oldu.

(Muaviye'nin ve oðlu Yezid'in neyin halifesi olduðunu gerçek islamý bilenler biliyor tabi. Ben yalnýzca yazýyý hiç deðiþtirmeden verdim.)



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son kolye7 tarafından, 06.05.2010 - 14:49 tarihinde.
Gönderen: 06.05.2010 - 14:48
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
vaha1972 su an offline vaha1972  
Konu icon   
69 Mesaj -
kolye, Herzaman oldugu gibi Hz Muaviye konuyu getirip baglamissin.
Bari bi iki kelimede inbn-i sebe hakkinda yazsaydin. En azindan konuyla alakasi olurdu.
Gönderen: 06.05.2010 - 15:34
Bu Mesaji Bildir   vaha1972 üyenin diger mesajlarini ara vaha1972 üyenin Profiline bak vaha1972 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
RE:
309 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý vaha1972

kolye, Herzaman oldugu gibi Hz Muaviye konuyu getirip baglamissin.
Bari bi iki kelimede inbn-i sebe hakkinda yazsaydin. En azindan konuyla alakasi olurdu.



Merak etme burada senin kafanýn tam tersi yani þia fýrkasýnda biride zýrvalasa onunda aðzýnýn payýný verirdim.

Yazdýðýnýda konuyla hiç alakalý göremedim. Þayet bana rafizi imasýnda bulunuyorsan bunca anlatmama raðmen iftira ve yalan yolundan medet ummaya devam ediyorsun demektir. Allaha and olsun ben her türlü din ve Kuran dýþýlýktan temizim.

Ama sen o yazdýðýn ibni sebenin sunni mezheplerde çýðýrýndan çýkmýþlarýndan olabilirsin. Zaten Emevilerde pisliklerini bu yolla örtmeye çalýþýyorlar.

Bugün þia olarak kendini ifade eden müslümanlar içinde derece derece ne kadar yanlýþ iþler ifrat noktalara kadar varmýþsa, ayný þey sunni olarak kendini ifade edenler içindede mevcut.

Fýrkalarla ilgili ayetler neden indirildi zannediyorsun ?
Efendimiz ne diyor bir hadisinde "ÜMMETÝM BENDEN SONRA YETMÝÞÜÇ FIRKAYA AYRILIR. BÝR TEKÝ HARÝÇ MÜTEBAKÝSÝ CEHENNEMLÝKTÝR"

Ve bunu sunni ve þii diye ayrýmýda yok. Herkes kendini doðru yolda zannediyor. Peki neden oldu bölünmeler hiç okudunmu yazdýklarýmý ? Tamamen Emevi ve Abbasi zorbalarýnýn yaptýðý kanlý katliamlar ve peygamber evladýný yok etme faaliyetleri yüðzünden.

Tabi her iki fýrkadada Allahýn çizdiði yola yakýn bir anlayýþ çizenlerde hiç az deðil.

Ben Hz. Ali aðzýndan onu sevenlerde ifrata gidenleri zaten bir tek cümleyle izah etmiþtim.

Sen kendini sunni olarak ifade ediyorsun. Ben çok iyi biliyorum ki kendini sunni olarak ifade eden o kadar çok müslümanla konuþtum ki bunlarýn yanýnda senin dediðin gibi MUAVÝYE denen peygamber evladý katiline HAZRET ve SAHABE çekecek olsan anýnda seni dýþlarlar. Hatta daha fazlasýný bile yapanlar çýkabilir.

Senin gibi Ehlibeyt katillerine gönül vermiþ oanlar sandýðýn gibi sunni mezhepler içinde hiçte çok deðil. Tam tersine mezhep imamlarýndan çoðu MUAVÝYE denen katili yerin dibine sokuyorlar. Senin gibi imamlarýnýn ne söylediðini ve bu konudaki fikrini bilmeyen bakar körlerde burada ve heryerde bu katil soyuna HALÝFE, HAZRET, SAHABE çekip secde ediyorlar.

Olay budur.

Aþaðýda verdiðim yazýda Ýmamý Azam Ebu Hanifenin MUAVÝYE denen islam düþmaný hakkýndaki tavrýnýda okursan öðreneceksin.


ALINTI.....

Ebu Sufyan , Muaviye ve Yezid..

Bilindiði üzere Ebu Sufyan ve oðlu Muaviye musluman olmadan once peygamber efendimizin en çok aleyhinde bulunan, muslumanlara en çok zulum yapanlardandýr.Islam'a karþý nefret bu ailenin o kadar kanýna iþlemiþtir ki, Muaviye'nin annesi Hind, Hazreti Hamzayý oldürtmuþ akabinde savaþ alanýna gelerek cesedin kulak ve burnunu kesmiþ, kalbini býçakla çýkartarak çið çið yemiþtir.

Bu aile Mekke'nin fethi esnasýnda zoru görüp musluman olmuþlar ve herþeye raðmen insanlýðýn ýþýðý hazreti Muhammed'in þefkatine ve affediciliðine sýðýnmýþlardýr.Muslumanlarýn bu yukselen döneminde Muaviye fetihlere katýlmýþ, çeþitli yararlýklar göstermiþ ve fetihlerden kendine düþen ganimetlerle iyice zenginleþmiþ sonunda Þam'a vali bile olabilmiþtir.

Peygamberin Hakka yürümesinden sonra Hazreti Ali'nin halife olmasýný takiben, Þam valisi Muaviye ayaklanmýþ ordu toplayarak Hazreti Ali'nin üzerine yürümüþ, muslumanlar arasýna ilk fitneyi sokan olarak tarihteki yerini almýþtýr. Savaþta yenilince Þam'a çekilmiþ, Hazreti Ali'nin Hak'ka yürümesini takiben hilafet için yeniden ortaya çýkmýþ, Hazreti Ali'nin oðlu Imam Hasan'la savaþmýþ ve onu yenerek halife olmuþtur. Camiilerde Hazreti Ali'ye lanet okutmuþ, her hutbeden sonra cemaate Ali'ye lanet ettirip amin dedirtmeyi bir gelenek haline getirtmiþtir.(Bu durum Abbasi dönemine kadar süreglemiþtir)

Muaviye ölümüne yakýn oðlu Yezid'i halife olarak hazýrlamýþ ve istiþareyle halife seçen Islam cemaatine babadan oðula geçen saltanatý dayatmýþtýr. Bundan sonrasýný hepimiz biliyoruz; Yezid, peygamber efendimizin sýrtýna bindirerek gezdirdiði torunu Huseyin'i öldürtmüþ, peygamberin tüm ailesini katletmiþ, Huseyin'in baþýný mýzrak ucuna takarak Þam sokaklarýnda gezdirmiþtir. Sað kalan kadýnlarý zincire vurarak sokaklarda seyre çýkarmýþtýr.
Yezid daha da azýtarak Kabe'nin damýnda þarap içecek, cinsi sapýklýklarý camiilerde yapacak kadar ileri giderek Zulum kavramýnýn somutlaþmýþ örneði olmuþtur.

Ýmam Ebu Hanife Muaviye'yi nefretle ananlardan biridir. Hatta ''Ehli Beytin onlarla yapýlan savaþý kafirle yapýlan savaþ gibidir'' diyerek bu konuya bakýþýný ortaya koymuþtur.



Ben bu konuyu neden açtým?

Geçenlerde bir yorum okuyordum, Muaviye'ye Hazreti Muaviye deniyordu. Acaba dedim Yezid'e de Hazreti Yezid demeli miyiz? Muaviye ile Ebu Sufyan'a ashabdan deniliyor. Pekiyi, peygamberin yuzunu gören herkes sahabe sayýlýr mý? Velev ki sahabe sayýlsa bile sahabe gunahsýz mýdýr?

Size en kuvvetli hadislerden olan kevser havuzu hadisini hatýrlatmak isityorum;

“Ben Havuzun baþýna sizden önce geleceðim. Bana sizden bazý kimseler yükseltilip ( gösterilecek). O kadar ki eðilsem onlarý tutarým. Ama hemen geri çekilecekler.
“ Ey Rabbim! Bunlar Benim ashabým! derim. Ama Bana
“Senden sonra bunlarýn ne bid’alar yaptýklarýný sen bilmezsin!” denilir. Ben de:
“Dini Benden sonra deðiþtirenler Rahmet’den uzak olsun Rahmet’den uzak olsun!” derim.





Mesaj 3 kez düzenlendi. En son kolye7 tarafından, 06.05.2010 - 22:56 tarihinde.
Gönderen: 06.05.2010 - 22:38
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
vaha1972 su an offline vaha1972  
69 Mesaj -
Hz. Muaviyeden bu kadar nefretin Ehli beyten dolayi zannederim. kolye simdik söyle Hz. Muaviye Ehlibeytten kimi katl etmistir.
Ikincisi: Biz burada hikaye yada menkibe yazmiyoruz. Ciddi konularda Hadis veya tarihten söz ederken kaynaklarinida bi zahmet ver. Kaynaksiz verdigin cevaplarin hic bir ehemiyeti olmayacagini senin gibi okumus birisinin anlamasi gerek...
ücüncüsü: Az ve öz yaz. Sen laf kalabaligindan baska bir sey yaptigin yok. Saniyormusun ki, senin sayfalarca yazdigin cevaplar okunuyor. Onun icin az ve öz yaz ki, okunsun.
dördüncüsü: Kendinden birsey üretemiyecek yada arastiramiyacak kadar acizmisin ki, durmadan bilgisayarindaki yazilardan kopyalayip yapistiriyorsun. Bu sekilde arastirmadan aciz ve üretimden fakir oldugunu gösteriyorsun....
Bu yukarida saydiklarimi al akil cöbüne koy öyle cevap ver lütfennnnnnnnnnnn

Gönderen: 07.05.2010 - 00:27
Bu Mesaji Bildir   vaha1972 üyenin diger mesajlarini ara vaha1972 üyenin Profiline bak vaha1972 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
309 Mesaj -
Daha önceleride defalarca söyledim Vaha sen benim yazdýklarýmý okumadan þöyle bir bakýp hoþuna gitmeyen bir iki kelime dahi gördüðünde anýnda geri dönüp apaçýk izah ettiðim konular hakkýnda sorular sormaya, üstelik daha garip havalara girerek sormaya devam ediyorsun.

Hemde okuduklarýný anlamakta en büyük problemleri yaþayanlara taþ çýkartacak bir vaziyette yapýyorsun bunu. Bunun asýl sebebide aslýnda senin anlayamýyor olman deðil. Tam tersine çok iyi anlýyorsun fakat iþine gelmiyor. Çünkü sana taa küçük yaþlardan itibaren bunlar Allahýn dinindendir diye yutturulan içine her türlü Emevi yalanýnýn katýldýðý ve aslýndan çýkmýþ olan hem dini hem din adýna tarihsel bilgilerden vazgeçemiyorsun.
Asýl sebep bu. Buna Kuran, kemikleþmiþ yanlýþ iman diyor. Ve bu þekilde imanýna þirk bulaþmýþlarýn bu kemikleþmiþ yanlýþ imanlarýnýn düzelmeside maalesef imkansýza yakýn oluyor.

Hatta þöyle söyleyeyim. Din konusunda ve bu anlamda tarih konusunda hiç bir bilgisi olmayan aklý baþýnda bir insanýn önüne hem senin hem benim inandýklarýmýzý koyalým. Emin ol senin sahip olduklarýný anýnda elinin tersiyle çöpe atar. Zaten ben bunun yaþamsal bir çok örneðinede þahit olmuþ bir insaným.

Aslýnda yazýnýn tamamý özellikle son kýsmý senin buradaki tartýþma konularýnda tastamam iflas ettiðini ve sýrf cevap vereceðim diye içine düþmüþ olduðun ve bir türlü çýkamadýðýn katran fýçýsýndan bir kaç parçada benim üzerime sýçratmak için olduðu apaçýk belli oluyor.

Benim cevaplarýmýn senin için hiç bir önemi olmadýðýný söylemiþsin. Bunu söylemene gerek yoktu. Zaten benim yazdýklarýma deðer verdiðin için deðil, kafandaki hezeyan yýðýnlarýnýn devamlý tuþ olmasý nedeniyle cevap verme lütfunda bulunuyorsun. Ama sonuç hiç deðiþmiyor görüyorsun.

Gelelim her adýný aðzýna aldýðýnda hazret çektiðin katiller soyunun baþ katili yani peygamber evladýnýn katillerinin en baþý, þahý, MUAVÝYE konusuna.

Aslýnda verdiðim yazýlarý okusan orada benim deðil ama büyük ihtimalle senin tabi oladuðun HANEFÝ MEZHEBÝNÝN ÝMAMI EBU HANÝFE'NÝN AÐZINDAN BU LANET KATÝLÝN NASIL YERÝN DÝBÝNE SOKULDUÐUNU GÖRÜRDÜN.

Sahi sen HANEFÝ mezhebindenmisin ? Benim hiç merakým olmazda. Þunun için soruyorum. Hem Hanefi mezhebinden olup hemde tabi olduðun imamý istediðin yerde kale alýp, istemediðin yerde kale almamak nasýl bir tabi olma hali oluyor onu çok merak ediyorum.

Ama þaþmamalý senin bu haline ayný þeyi yani iþine geldiðini iþine geldiði gibi anlama iþini Kuran ayetleri içinde yapýyorsun. Mezhebinin imamýna yapmýþsýn çokmu yani ? Deðilmi ??

Senin Muaviye hakkýnda öðrendiklerinin hepsi yine bu lanet islam düþmanýnýn ve evlatlarýnýn ve hatta Abbasi zalimlerinin 700 yýl gibi bir süre nesilden nesile zorbalýkla aktarttýðý yalanlar silsilesinden baþka hiç bir þey deðildir.

Benim gerçek kaynaðým ise sahip olduðum özellik ve öncelikle YAÞAYAN KURAN adý ile bildiðimiz EVLÝYA zümresidir. ALLAHA AND OLSUN KÝ BENÝM EHLÝBEYT VE EMEVÝ TARÝHÝ V.B. KONUSUNDA SÖYLEDÝKLERÝM GERÇEÐÝN TA KENDÝSÝDÝR.

Ben yazýlarýmý gereði gibi anlatabilmek için detaylandýrýyorum. Yoksa boþa harcayacak bir tek dakikam bile yoktur.
Sende okuma kültürü olmadýðý içinde bunu anlayamýyorsun.
Bak þimdi sana oldukça kýsa istediðin gibi anlatacaðým madde madde Muaviye denen islam düþmanýný bakalým ne anlayacaksýn.

1-- Muaviye zorla müslüman olan Ebu Süfyan'ýn oðludur. Annesi Hz.Hamzanýn katili Hinddir.

2--Hz. Ömer zamanýnda Þama vali tayin edilmiþtir. Fakat Hz.Ömer ta o zaman bile onun daha sonraki saltanat hayatýnýn islama uygun olmadýðýný görüp. "ÝÞTE ARAP MÝLLETÝNÝN KÝSRASI" diyerek onu birde aþaðýlamýþtýr.

3-- Hz.Osmanýn þehit edilmesinden sonra Hz.Ali tarafýndan valilikten azledileceðini anladýðýndan Hz.Aliye savaþ açmýþtýr. Bu savaþta büyük kayýplar olmuþtur. VE BU SAVAÞ ÝSLAM TARÝHÝNDE ÝLK BÜYÜK FÝTNE OLARAK YERÝNÝ ALMIÞTIR.

4-- Ýslamda halifeye itaat þarttýr. Halifeye savaþ açanlar ancak kafirler, azmýþlar ve yoldan çýkmýþlardýr. Hele hele bu halife peygamber evladý, bir veli ise, yani gerçek halife ise bu kiþiye savaþ açanlar KAFÝRÝN EN AZILISI VE EN AZMIÞIDIR.

5-- MUAVÝYE nin çýkardýðý fitne Hz.Alinin þehadetine de sebep olmuþtur. Çünkü onu þehit eden zalim, Muaviye'nin çýkardýðý fitne ortamýný bahane edip öldürülmesi gereken kiþi olarak bir suikastle bu iþi yapmýþtýr.
Gerçi ayný fitne ortamý için Maviye'yede suikast düzenlenmiþtir fakat zalimin soyunun pislik görevi henüz bitmediði için bu suikastten kurtulmuþtur.
ÞÝMDÝ BU DURUMDA BU SUÝKAST OLMASA DEMEKKÝ HZ. ALÝ'YEDE BÝR ÞEY OLMAYACAKTI GERÇEÐÝ ORTAYA ÇIKMIYORMU ?? PEKÝ FÝTNEYÝ ÇIKARAN KÝM VAHA ??? BENÝM RAHMETLÝ BABAANNEMMÝ ??? HAAAA??

6-- MUVAÝYE bu pisliklede yetinmeyip, saltanatýnýn önünde Hz.Aliden sonra hilafeti devralan Hz.Hasan'ýda engel olarak gördüðünden onunda baþýna bela olmuþtur. Pek çok arbede ve karmaþadan sonra ordusuyla Hz.Hasanýn üzerine bir ordu çýkarmýþtýr. Hz.Hasan bu pislik karþýsýnda zayýf duruma düþen kendi askerlerinin mahvolmasýný istemediði için Muaviye ile kerhen bir anlaþma yapmýþtýr. Bu anlaþmaya göre Muaviye görevi yaþadýðý sürece devralacak fakat ölümünden sonra oðlu Yezid'e vermeyip Ehlibeyte yani Hz.Hasan'a iade edecektir.

7-- Fakat Muaviye bunu yapmadýðý gibi. Hz.Hasanýn eþi Cude'yi oðlu Yezid'e alma teklifiyle kandýrýp Hz.Hasan'ý zehirleterek canýna kýymýþtýr.

8-- Bunlarýn peþinden ise facianýn en büyüðünü yapmýþ. Yani islam tarihinin en büyük rezili katili dinsiz imansýz zalimini yani YEZÝD'i, Hz.Hasanla yapmýþ olduðu anlaþmayý yok sayýp yerine veliaht tayin edip yönetime geçirmiþtir.

9-- Selmani Farisi'nin Sýffin'de Muaviye'nin askerlerince þehit edilmeside Efendimizin hadisiyle ispatlanmýþ delilerden yalnýzca biridir. Ne demiþti Efendimiz Selmana "SENÝ ASHABIM DEÐÝL ,ANCAK AZMIÞ SAPMIÞ BÝR GÜRUH KATLEDER"

ÞÝMDÝ SORUYORUM VAHA. MUAVÝYENÝN BÝR ÝSLAM DÜÞMANI, BÝR PEYGAMBER EVLADI KATÝLÝ HATTA DAHASI SAHABE KATÝLÝ OLDUÐUNU ANLAYABÝLMEN ÝÇÝN, MUAVÝYENÝN BU ÝÞLERÝ SENÝN GÖZÜN ÖNÜNDE KÖR BIÇAKLA BU PEYGAMBER EVLATLARINI VE SAHABEYÝ KESEREKMÝ GERÇEKLEÞTÝRMESÝ GEREKÝYOR ????

Behey cahil, yüzelli defa anttýðým þeyi beþ yüz defa daha önüme koyacak kadar anlayýþ kýtlýðý içindeyken bana yaptýðýn ithama bak. Neymiþ efendim bilgisayarýmdaki yazýlarý tekrar yapýþtýrýp veriyormuþum.
SEN ASIL "TAKILMIÞ PLAK" ZAVALLILIÐINDAN KURTULMAYA BAK. SORUN ORDA. YOKSA SEN ÝSTÝYORSUN DÝYE BEN HER SEFERÝNDE BAÞKA TÜRLÜ BÝR ÞEYLER NE DÝYE ANLATAYIM ?
KALDIKÝ BUNA RAÐMEN HER SEFERÝNDE BU YAZILARIMA YENÝ DÜÞÜNCELERDE EKLÝYORUM KÝ BELKÝ O HER AKILCI VE HAK OLAN GERÇEÐE TASTAMAM KAPALI KAFANA BÝR ÞEYLER GÝRMESÝ GÝBÝ BÝR DURUM NASÝP OLUR DÝYE.

Verdiðim kaynaklarý yok sayýp, hala kaynakta kaynak diye tutturup aklýnca beni yalanlamak gibi bir sefil çýkýþtan medet umuyorsun. Daha öncede söylemiþtim. Ýstersen burada bahsi geçen insanlarý öbür taraftan alýp getireyim, kendilerine soralým. Ne dersin ??

Daha neyin kaynaðýný arýyorsun diyede merak ediyorum doðrusu. Kaset ve video bekliyorsan söyleyeyim. Belki bilmiyorsun ama o zamanlar bu imkanlar yoktu. Bugüne gelen benim naklettiðim misal gerçek haberler ise Allahýn velilerinden naklediliyor çoðunlukla. Çünkü anlattým yedi yüzyýl gerçekleri yakýp yýkýp yok ettiler EMEVÝ ve ABBASÝ zalimleri.

Yinede aþaðýda sana bir çok kaynak vereceðim. Fakat sen büyük ihtimalle KÖÇEKÇE ile geri dönmekten yinede vazgeçmeyeceksin. Hep bunu yaptýn çünkü. Ýnþaallah yanýltýrsýn beni.

Þayet yazýmý bundan daha kýsa istiyorsan onuda yapayým.

*MUAVÝYE KESÝNLÝKLE MÜSLÜMAN DEÐÝLDÝR, TAM ANLAMIYLA DÖRT DÖRTLÜK BÝR KAFÝRDÝR.
*ÝSLAMIN VE ÝSLAMIN PEYGAMBERÝNÝN VE EVLADININ AZILI DÜÞMANIDIR. HZ.ALÝ VE HZ.HASANIN DÝREK OLARAK KATÝLÝDÝR.
*HZ.ALÝ'YE PARAYLA TUTTUÐU HOCALARA 60 KÜSUR YIL CAMÝ MÝNBERLERÝNDEN LANET OKUTTURAN, SÖVDÜREN KAFÝRÝN EN BÜYÜÐÜDÜR.
*MUAVÝYE, YEZÝD'Ý YERÝNE GEÇÝRMEK SURETÝYLE HEM HZ.HÜSEYÝNÝN KATLÝNE HEMDE KERBELADA ÞEHÝT OLAN YETMÝÞ KÜSUR EHLÝBEYT VE ASHABIN KATLÝNE ORTAKTIR. TABÝ YEZÝDÝN ÝÞLEDÝÐÝ TÜM REZÝLLÝKLERE VE KATLÝAMLARADA...
*93 YIL BOYUNCA EMEVÝ ZALÝMLERÝNÝN ÝÞLEDÝÐÝ TÜM CÝNAYETLERÝNDE ORTAÐIDIR. ÇÜNKÜ MUAVÝYE OLMASAYDI O FACÝALARDA OLMAZDI.

Ey Vaha bunlara iyi bak bana bu konuda bir daha kaynak sorarsan bunlarýn her bir satýrýný internetten bakar kör gözlerine sokacaðým. Ýyi bilesin.

http://bilgimce.com/ilkogretimkonu/dort-halife-hz-ali.html

http://www.enfal.de/orta17.htm

http://www.mumsema.com/digerleri-mezhepler/58727-sura-23-ayet-ehlibeytle-ilgili-ayetin-manasi.html

http://tr.wikipedia.org/wiki/Muaviye

http://www.enfal.de/orta16.htm

.



Mesaj 4 kez düzenlendi. En son kolye7 tarafından, 08.05.2010 - 11:53 tarihinde.
Gönderen: 07.05.2010 - 13:13
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 766 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
karaali70 (54), Mücahit58 (42), firdevs_91 (33), harman76 (48), gul2 (47), özgür3 (35), songokou (42), nuri72 (52), aysun saglam (46), dalin (39), caglar_1988 (36), emine_yilmaz (45), elif19 (37), morcali (63), enderim23 (46), aga2 (61), hüzünlü gurbet (46), yeþil (42), 1yavuz (53), suvari_ (41), gazeteci1985 (39), adem03 (45), azzat (60), huemeyra41 (32), Kursad_ist (46), ruhan_ruhani (41), eskalibo (50), neofatih (39), yuuusuf (43), yunuscelik (46)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.61379 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.