ivermektine stromectol generique luvox generique rhinocortgenerique rhinocortoxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » HAZRET-İ MEVLANA'DAN ÖĞÜTLER

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
hamide su an offline hamide  
HAZRET-İ MEVLANA'DAN ÖĞÜTLER
88 Mesaj -
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Hazretleri (1207-1273) on üçüncü asrýn yýldýzý ve ýþýðýdýr. Ýslâm toplumunu Selçuklu daðýnýklýðýndan Osmanlýnýn kuruluþuna hazýrlayan bir mânâ büyüðü. Mesnevl-i Þerif, o devir insanýna Ýslâmýn sunuþ tarzýdýr. Mesnevi; tevhiddir, imandýr, ilimdir, ahlâktýr, öðüttür ve her þeyiyle insanýn þiirleþtirilerek anlatýmý ve tarifidir. 25618 beyitlik bir külliyat olan Mesnevi, orijinali ve tercümesi ile 6 cilttir.

Mesnevi her ne kadar Farsça olarak kaleme alýnmýþsa da, verilen mesaj her seviyeden insanýn anlayacaðý üslûptadýr. Eseri aslýndan okuma imkâný bulamayanlar dahi tercümesini okuduklarýnda bu hakký teslim edeceklerdir. Çünkü en aðýr meseleler dahi bir temsil, bir hikâye, bir örnekle sunulmaktadýr.

Mesnevi bir hikmetler bahçesidir. Bunun için her devir insanýnýn alacaðý pek çok dersler vardýr. Biz, sizler için bu bahçeden bir demet derledik. Mesnevi denizinden bir içimlik hayat suyu takdim ediyoruz. 26000 beyti bulan bu külliyattan bir tutamlýk gül tedarik ettik. Bu seçmeler, kitabýn genel muhtevasý içinde mütalaa edilince bir bütünlük arz ettiði görülecektir. Diðer eserlerde olduðu gibi, bu eserden yaptýðýmýz derlemede de konunun anlaþýlmasýna yardýmcý olmasý için ara baþlýklar çýkardýk.



Nefis putunu kýr

Putlarýn anasý, bir put olan nefsinizdir; çünkü put yýlandýr; nefis putuysa ejderhâ.

Nefis demirle taþ gibidir; put o çakmaktaþýndan sýçrayan kývýlcýmdýr; o kývýlcým suyla söner gider.

Fakat çakmaktaþýyla demir, ne vakit suyla söner? Ýnsanoðlu, bu ikisi, kendisiyle oldukça nasýl esenliðe ulaþýr?

Put, testide gizli duran kara sudur; nefsi ise, bu kara suya kaynak bil.

O yontulmuþ put, kara sele benzer; put yonan nefisse anayoldaki kaynaktýr.

Bir parçasý yüzlerce testiyi kýrar, ama kaynaðýn suyu durmadan dinlenmeden coþar kaynar.

Put kýrmak kolaydýr, pek kolay; fakat nefsi kýrýp geçirmeyi kolay görmek bilgisizliktir, bilgisizlik.

Ey oðul, nefsin þeklini arýyorsan yedi kapýlý cehennemin hikâyesini oku.

Her solukta bir düzeni vardýr nefsin; her düzeninde de yüzlerce Firavun, o firavunlara uyanlarla beraber batar-gider.

Musa'nýn Ýlâhýna, Musa'ya, kaç; Firavunluk ederek îman suyunu dökme.

Ahad'e, Ahmed'e el at; a kardeþ, kurtul beden Ebû-Cehl'inden.



Her aðlamanýn sonu gülmektir

Birisi aðzýný eðer de eðlenerek Muhammed'in adýný anardý; anarken aðzý eðri kalýverdi.

Piþman oldu da "ey Muhammed" dedi, "lûtuflar sahibisin, ledün bilgisi katýnda; sen baðýþla.

"Bilgisizliðimden seninle alay ettim; halbuki asýl alay edilecek benmiþim.

Allah, birisinin perdesini yýrtmak isterse gönlüne, temiz kiþileri kýnama isteðini verir.

Fakat Allah, birisinin aybýný örtmek isterse, o kiþi nefis yüzünden ayýplara bulanmýþ kiþilerin bile ayýplarýný söylemez.

Allah, bize yardým etmek dilerse gönlümüze, aðlayýp inleme isteðini verir.

Ne mutlu gözdür o göz ki onun için aðlar; ne kutlu gönüldür o gönül ki onun için yanar kavrulur.

Her aðlamanýn sonu gülmektir; sonu gören kiþi kutlu bir kuldur.

Nerde akarsu varsa orada yeþillik vardýr; nerde akan gözyaþý varsa oraya rahmet gelir.

Ýnleyen dolap gibi gözlerinden yaþlar saç da can alanýndan yeþillikler bitsin.

Aðlamak istiyorsan gözyaþý dökenlere acý; acýnmak istiyorsan sen de acý zayýflara.



Erenlerin yolunda çalýþ

A ulu kiþi, gücün yettikçe peygamberlerle erenlerin yolunda çalýþ, çabala.

Kaderle pençeleþmek savaþ deðildir; çünkü bizi onunla pençeleþtiren de kaderdir.

Birisi, inanç yolunda, kulluk yolunda yürür de bir soluk olsun ziyan ederse kâfir olayým ben.

Baþýn yarýlmamýþ, þu baþýný baðlama; bir iki günceðiz çalýþ, sonra güledur.

Dünyayý arayan, olmayacak, kötü bir þeyi aradý; âhireti arayansa iyi, güzel bir hâl aradý.

Dünya kazancýnda düzenlere baþvurmak soðuk bir þeydir; fakat dünyadan vazgeçmek için düzenler kurmak da var, yerindedir bu.

Düzen odur ki kurtulmak için zindaný deler; açýlmýþ deliði kapatmaksa, soðuk bir düzendir.

Bu dünyâ zindandýr; biz de dünyadaki mahpuslarýz; del zindaný da kurtar kendini.

Nedir dünya? Allah'dan gafil olmak; kumaþ, para, ölçü, tartý, kadýn dünya deðildir.

Malý, din için, Allah için yüklenirsen, Peygamber buna, ne de güzel mal dedi.



Allah'ýn lûtfuna kaçmalý

Allah'ýn lûtfuna kaçmalý, ona sýðýnmak; çünkü o canlara binlerce lûtuflar saçmýþ dökmüþtür.

Bir sýðýnak bulmak gerek; ama nasýl sýðýnak? Öyle bir sýðýnak ki ona sýðýndýn mý su da sana asker olsun, ateþ de.

Nuh'a, Musa'ya deniz dost olmadý mý? Su, onlarýn düþmanlarýný kinle kahretmedi mi?

Ateþ Ýbrahim'in kalesi deðil miydi; böylece de Nemrud'un gönlünden duman tüttürmedi mi?

Dað, Yahya'yý kendisine çaðýrmadý mý; ona kastedenleri taþla sürüp kovmadý mý?

Ey Yahya, gel, bana kaç; kaç da keskin kýlýçtan kurtarayým seni, sýðýnak olayým sana demedi mi?



Elinden geldikçe kul ol

Övülmenin tesiri sürer gider; bir zaman sonra da deþilmesi gereken bir çýbandýr, baþgösterir.

Nefis çok övülme yüzünden Firavunlaþtý; alçak gönüllü ol, ululuk taslama.

Elinden geldikçe kul Ol, pâdiþâh olma. Top gibi zahmetler çek, mihnetlere katlan, çevgen olma.

Yoksa þu lütfün, þu güzelliðin kalmadý mý, seninle eþ-dost olanlar usanýrlar senden.

O vakit, vaktiyle seni aldatan o topluluk, seni görünce, iþte þeytan derler.

Seni kapý dibinde gördüler mi, hepsi de mezanndan baþ çýkarmýþ hortlak der.

Zayýf, hasta bulunmazsa hekimlik sanatýnýn güzelliði nasýl olur da meydana çýkar?

Bakýrlarýn horluðu, bayalýðý meydanda olmasa kimya nasýl görünür?

Noksanlar, olgunluðun aynasýdýr; o horluk, üstünlüðün, ululuðun aynasýdýr.

Çünkü gerçekten de zýddý meydana çýkaran, onun zýddý olan þeydir; bal, sirkeyle belirir.

Kendi noksanýný gören kiþi, olgunlaþmaya on atla koþar.

Kendisini olgun sanansa, ululuk sahibi Allah'a, bu zanný yüzünden uçup ulaþamaz.

A sapýk, olgunluk zannýndan, vehminden daha beter birþey yoktur senin canýnda.

Senden bu kendini görüþ gidinceye dek gönlünden, gözünden çok kanlar akar.

Ýblîs'in hastalýðý, "Ben ondan hayýrlýyým" demesiydi; bu hastalýk, her yaratýlmýþýn içinde vardýr.

Kendisini pek kýrýk dökük görse bile arý-duru sudur ama pisliði dibinde ara.

Sýnamak için seni bir coþturdu mu, içinde pislik bulunan su, bulanýr, pisliðin rengini gösteriverir.

A yiðit, ýrmak sana arý duru görünüyor ama dibinde pislik var.



Þehvet ateþe benzer

Þunu da bil ki ateþ, asýl þehvet ateþidir; suçun, kabahatin temeli, o ateþ üstüne atýlmýþtýr.

Dýþtaki ateþ, suyla söner; fakat þehvet ateþi, parladýkça parlar; adamýn yüzünün suyunu yerlere döker.

Þehvet ateþi suyla yatýþmaz; çünkü azap etmek bakýmýndan cehennem huyu vardýr onda.

Þehvet ateþine ne çâre var? Din ýþýðý, sizin ýþýðýnýz, kâfirlerin ateþini söndürür.

Bu ateþi ne söndürür? Ýlâhî ýþýk. Ýbrahim'in ýþýðýna usta tut da;

Nemrud'a benzeyen nefsinin ateþinden, þu ödaðacýna benzeyen bedenin kurtulsun.

Ateþe benzeyen þehvet, yanýp durdukça eksilmez; o, ona, dileðini vermemekle eksilir.

Bir ateþe odun attýkça hiç söner mi? Hiç odunu yakmaz mý?

Fakat odun atmazsan ateþ söner; çünkü bu çekinmek, ateþe su serper.

Gönüllerin çekinmesinden allýk sürünen güzel yüz, hiç ateþle kararýr mý?

Ne mutlu o kiþiye ki gençlik çaðýný ganimet bilir de borcunu öder.

Gücü-kuvveti varken, vücudu sað ve esenken, yüreðinde de, bedeninde de güç-kuvvet varken baþarýr bunu.

O gençlik, yem yeþil, ter ü taze bir baða benzer; esirgemeden yapraklar, meyvalar verir.

Genç adamýn kuvvet, þehvet kaynaklarý akar-durur; Bil ki bu sular, yeryüzüne benzeyen bedeni, yemyeþil eder.

Ev yapýlmýþ, döþenip dayanmýþ; tavaný iyiden-iyiye yüksek. Dört duvarý saðlam, deðiþtirmeye, onarmaya hacet yok.

Ne mutlu ihtiyarlýk günleri gelip çatmadan, boynunu, hurmalýktan bir iple baðlamadan bu iþi baþarana.

Kocalýkta toprak çoraklaþýr, akar dökülür. O çorak toprak, asla güzel bitki bitirmez.

Güç suyu, þehvet suyu kesilmiþ. Kendisine de faydasý yok, baþkalarýna da.

Kaþlar, eðer kuskunu gibi aþaðý düþmüþ; göz sulanmýþ, kararmýþ.

Yüz, buruþuklardan kertenkele sýrtýna dönmüþ. Söz söyleyemez, tad alamaz olmuþ; diþler kesmez olmuþ-git-miþ.

Gün akþam olmuþ; leþ gibi beden topallayýp kalmýþ; yol da uzun. Ýþ yeri yýkýlmýþ, iþ güç yýkýlýp yatmýþ.

Kötü huylarýn kökleri saðlamlaþmýþ; onlarý sökecek güç-kuvvet azalmýþ gitmiþ.



Her kötü huyunu bir diken bil

Diken, güçlenmede, boy atmada... Diken sökecekse kocalmada, gücü kuvveti eksilmede.

Diken, her gün, her solukta daha da yeþermede.

O, daha da gençleþiyor; sen, daha da kocalýyorsun.. Tez ol, vaktini boþ geçirme.

Her bir kötü huyunu bir diken bil; dikenler, kaç keredir ayaðýný yaraldý.

Kaç kere, kötü huyun yaraladý seni; fakat sende duygu yok ki; duygusuz yaratýlmýþsýn.

Çirkin huyunun, baþkalarýný yaraladýðýný bilmiyorsan.

Kendi yarandan da haberin yok deðil ya; sen hem kendine azapsýn, hem baþkalarýna.



Þehvete batan bir daha çýkamaz

Kendine gel a yolcu, kendine gel! Akþam oldu, ömür güneþi kuyuya düþmek üzere.

Aklýný baþýna al da yarýn deme; nice yarýnlar geçti... Ekin çaðý büs bütün geçmesin bari.

Öðüdümü dinle: Beden, güçlü bir baðdýr; gönlün yeniye bakýyorsa eskiyi çýkart.

Þehvetleri, tadlarý boþlamaktýr cömertlik. Þehvete batan, bir daha çýkamaz.

Bu cömertlik, cennet selvisinden bir daldýr; vay böyle bir cennet dalýný elinden çýkaranýn hâline.

Yok olan þu dünyâ, var gibi görünmede. O var olan dünyâsa pek gizlenmiþ.



Sevgi acýlan tatlýlaþtýrýr

Sevgiden, acýlar tatlýlaþýr; sevgi yüzünden bakýrlar, altýn olur.

Sevgi yüzünden tortular durulur, arýnýr. Sevgiden dertler þifâ bulur, saðalýr.

Sevgiden, ölü dirilir; sevgi yüzünden pâdiþâh kul kesilir.

Bu sevgi de, bilginin sonucudur; saçma sapan þeylere kapýlan, nasýl olur da böyle bir tahta oturur?



Topluma dost ol

Yol arkadaþlarýný arayýp sormayý gerekli bil; ister yaya olsun, ister atlý.

Hattâ düþman bile olsa baðýþta bulunmak iyidir; baðýþ yüzünden nice düþman, dost olur gider.

Dost olmasa bile kini azalýr; çünkü baðýþ, kine merhemdir.

A iyi dost; daha da çok faydasý var; var ama sözü uzatmaktan korkuyorum.

Sözün kýsasý þu: Topluma dost ol; put yapan gibi taþtan bile kendine bir dost düz.

Çünkü topluluk, kervan halkýnýn çok oluþu, yol kesicilerin bellerini kýrar; mýzraklarýný köreltir.



Yalancýnýn vefasý yoktur

Eðri, yalancý kiþinin, dinde vefasý yoktur; her zaman andýný bozar o.

Gerçek kiþilerin, anda ihtiyaçlarý yoktur; çünkü onlarýn iki aydýn gözü vardýr.

Andý, ahdi bozmak, ahmaklýktandýr; yemininde durmak, vefayý elden býrakmamak, çekinen kiþinin iþidir.

Peygamber dedi ki: Sizin andýnýzý mý doðru sayayým, Allah'ýn andýný mý?

Topluluk, ellerinde Mushaf, dilleri oruçla mühürlü, gene and içtiler.

Bu doðru, bu ter temiz söz hakký için o mescidi kurmamýz, Allah içindir.

Orda hiç düzen yok; orda ancak Allah'ý zikir var, gerçeklik var, dostluk var dediler.



Ýçi olmayan çekirdek fidan olur mu?

Allah, "suçlarý pek örterim ben" dedi, sýrlarýný söylemem; belâlara uðradýðýna dâir ancak bir belirtiyi söyleyeyim.

Cezasýný verdiðimin bir tek belirtisi þu: Kulluk ediyor, oruç tutuyor, dua ediyor;

Namaz kýlýyor, zekât veriyor, daha da baþka þeyler yapýyor hani. Fakat bir zerrecik bile can tadý bulamýyor.

Kulluklar ediyor, yüce iþler iþliyor; ama bir zerre bile tad alamýyor.

Kulluðu güzel ama mânâsý güzel deðil; cevizler çok ama içleri yok.

Tad gerek ki kulluklar meyva versin. Ýç gerek ki tohum aðaç olsun.

Ýçi olmayan çekirdek hiç fidan olur mu? Cansýz þekil ancak hayâldir.



Nefis vurulmaktan anlar

Töhmet altýnda olan nefisdir; yüce akýl deðil. Töhmet altýndaki, duygudur; latif ýþýk deðil.

Nefis þüphecidir, vur baþýna onun; vurulmaktan, dövülmekten anlar o, delil getirmekle yola gelmez.

Mucize görür, o çaðda aydýnlanýr; ondan sonra hayâldi o der;

O þaþýlacak þey göründü ya hani; gerçek olsaydý gece-gündüz, gözönünde kalmaz mýydý?

O, temizlerin gözlerinde kalýr, hayvan gözüne eþ dost olmaz o.

O þaþýlacak þey, bu duygudan utanýr, arlanýr; hiç tavus kuþu, daracýk kuyuda durur mu?

Çok söylüyor deme sakýn bana; yüzde birini söylüyorum, o da kýl gibi hani.



Ana karnýndaki çocuðun âlemi

Ýnsan, ana karnýndayken gýdasý kandý; inanan da pis þeyden böylece temizlik elde eder.

Kandan kesilince gýdasý süt oldu; sütten kesilince de lokma yemeye koyuldu ya hani.

Ana karnýndaki çocuða birisi, dýþarda pek düzgün bir dünya var.

Enine boyuna kutlu yeryüzü var; orada yüzlerce nimetler var, bunca da boðazýna düþkünler var;

Daðlar, denizler, çöller, bostanlar, baðlar, bahçeler, çayýrlýklar, çimenlikler var.

Pek yüce, ýþýklarla dolu bir gökyüzü, güneþ, ay ýþýðý, yüzlerce Süha burcu var.

Kuzeyden, güneyden, doðudan yeller esiyor; baðlar-bahçeler, gelinler gibi süslenmiþ, düðün dernek yapýyor sanki.

Dünyanýn þaþýlacak þeyleri dille anlatýlamaz; sen ne diye bu kapkaranlýk yerde sýnanmalara düþmüþsün?

Bu daracýk çarmýhta kan emmedesin; hapse düþmüþsün, pislikler, eziyetler içindesin deseydi;

Çocuk, kendi haline bakar da inkâr ederdi, bu haber veriþten yüz çevirirdi, kâfir olur-giderdi.

Bu, olmayacak þey, kandýrýþ, aldatýþ derdi. Çünkü kör vehim, böyle þeyleri düþünemez ki.

Anlayýþý, buna benzer bir þey görmediðinden inkarcý anlayýþý, bunu kavramaz bile.

Dünyadaki avam da böyledir iþte. Abdal, öbür dünyadan haber verir onlara.

Der ki: Bu dünya karanlýk, pek dar bir kuyu; dýþarýda renksiz, kokusuz bir dünya var.

Fakat bu söz, onlarýn hiçbirinin kulaðýna girmez. Çünkü bu tamah, pek çetin, pek büyük bir perdedir.

Tamah, kulaðý söz duymaz bir hale kor; garez, gözü baðlar, görmez eder.

O ana karnýndaki çocuk gibi hani. O da, aþaðýlýk yurtlarda gýdasý olan kana tamah eder de,

Bu tamah, þu dünyanýn sözlerine karþý perde ardýnda býrakýr onu; kandan baþka kuþluk yemeði bile yemez o.



Ömür altýn heybeye benzer

Dünyâ hýrsý geçti gitti de gözü keskinleþti; gözü, kan-yaþ dökecek çaðda aydýnlandý.

Ululanmasý, öfkelenmesi yüzünden gözü vakitsiz öten horoz kesildi.

Vakitsiz öten horozun baþýný kesmek gerek; çünkü o ortalýðý vakitsiz ayaða kaldýrýr.

Her zaman, canýnýn bir parça buçuðu alýnmadadýr; can verirken inancýný gör, gözet.

Ömrün, bir altýn heybesine benzer; geceyle gündüz de altýnlarý sayan, iki er.

Bilmeden, anlamadan sayar dururlar; sonunda heybe boþaldý mý, ay tutulur gider.

Daðdaki madenden alsan da harcasan, fakat yerine komasan, maden bile o veriþe dayanamaz; tükenir.

Öyleyse her solukta, harcadýðýnýn karþýlýðýný, heybeye koy da "Secde et de yaklaþ" âyetindeki maksada eriþ.

Ama bütün iþlere de böyle sarýlma; din iþinden baþka iþe o kadar çabalama.

Çünkü sonunda, iþ bitmeden gideceksin sen; iþlerin bitmeyecek; ekmeðin piþmeyecek.

Mezar yapmak, ne taþladýr, ne tahtayla; ne kilimledir, ne keçeyle.

Kendine, temizlik âleminde bir mezar kazman, varlýðýný, o mezara gömmen gerek.

O mezara toprak olman, onun gamýna gömülmen gerek ki soluðun, onun soluðundan yardýmlar elde etsin.

Mezarýn üstüne türbe yapmak, kubbe kurmak, yüce duvarlar örmek, mânâ erlerince makbul birþey deðil.

Diriyken atlaslara bürünmüþ, ipekliler giyinmiþ adama bak hele. Þimdi, atlas, ipek, aklýnýn elini tutuyor mu hiç?

Caný, Münker-Nekir'in azabýna uðramýþ; gamlý gönlündeyse gam akrebi yer tutmuþ.

Dýþardan, görünüþü süslü püslü; fakat gönlü düþüncelere dalmýþ, zârý-zârý aðlayýp inlemede.

Fakat birini de görürsün ki eski püskü hýrkaya bürünmüþ; o hýrka içinde tatlý düþüncelere dalmýþ, þeker gibi sözler söylemede.



Erlerin güzelliði dillerinde gizlidir

Okul çocuklarý, öðretmenden eziyet çekmiþler, çalýþmaktan býkmýþlar, usanmýþlardý.

Öðretmeni zor durumda býrakmak, okula gitmemek için birbirleriyle danýþýp görüþtüler.

Öðretmen, hastalanmýyor ki birkaç gün okuldan uzaklaþsýn da diyorlardý;

Biz de okulda mahpus kalmaktan, daralmaktan, çalýþmaktan kurtulalým. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor.

Ýçlerinden en zekileri, þuna karar verdi: Hoca diyecekti, neden böyle sararmýþsýn?

Hayýr olsun, betin benzin yerinde deðil; bu, ya soðuk algýnlýðýndan, yahut sýtmadan.

Benim bu sözümden hoca, birazcýk vehme düþer ya dedi; kardeþ, sen de bu çeþit yardým et bana.

Okul kapýsýndan girdin mi, hayýr ola usta de, bu halin ne?

Vehmi, biraz daha artar... Vehimle, akýllý kiþi bile delirir.

Üçüncü, dördüncü, beþinci gelen de bizim ardýmýzdan, hoca için gamlanýr, açýklanýr.

Otuz çocuk da bu haberi verirse, otuzu da ayný sözleri söylerse hastalýk, yerleþir gider.

Çocuklarýn hepsi de aferin a zeki çocuk dediler; bahtýn, boyuna yaver olsun, aferin.

Ýçlerinden birisi bile dönmemek üzere bu iþi kararlaþtýrdýlar, ahdettiler.

Ondan sonra o çocuk, koðucunun birinin, olayý koðulamamasýný saðlamak için hepsine and içirdi.

O çocuðun buluþu, hepsinden de üstündü; aklý, sürünün en ilerisindeydi.

Güzellerin, nasýl birbirlerinden farklarý, üstünlükleri varsa insanlarýn akýllarýnda da fark vardýr.

Ahmed de (a.s.m.) sözlerinin birinde bu çeþit buyurdu: "Erlerin güzelliði, dillerinde gizlidir" dedi.



Nimete þükür, nimetten hoþtur

Kýþ geldi mi köpek bir yana büzülür; kýþýn soðuðu, onu öyle ezer, büzer ki,

Sýðýnabilecek bir taþ ev kurmam gerek der;

Yaz gelsin de der, diþimle, týrnaðýmla çalýþayým, kýþ için bir taþ ev kurayým.

Fakat yaz geldi mi geliþir, kemikleri canlanýr, derisi tavlanýr.

Kendisini iri yarý gördü mü, a ulu der, hangi eve sýðabilirsin ki sen?

Ýrileþir, ayaðýný bir gölgeye çeker; tembelliðe dalar, karný tok, sýrtý pek, yatar, uyur.

Gönlü, amca bir ev kur der, fakat o, iyi ama der, söyle bakalým, ben eve nasýl sýðarým?

Senin hýrs kemiklerin de derde düþtüðün zaman incelir, bitiþir; büzülür kalýrsýn. Tövbeden bir ev kurayým da kýþýn orda barýnayým dersin.

Fakat derdin geçti de hýrsýn arttý mý köpek gibi, senden de ev kurma sevdasý geçer gider. Nimete þükretmek, nimetten de hoþtur; þükre düþen, nerden nimete yönelecek?

Þükretmek, nimetin canýdýr, nimetse deridir, kabuktur; çünkü seni, dostun kapýsýna dek þükür götürür.

Nimet gaflet verir, þükürse uyanýklýk; sen padiþahýn þükür tuzaðýyla nimet avlamaya bak.

Þükür nimeti; gözünü doyurur, seni bey yapar da yüzlerce nimeti, yoksullara saçar dökersin.



Ýmanýn belirtisi ölümü hoþ karþýlamaktýr

A genç, îmânýn belirtisi þudur: O sýrada ecelin gelip çatsa, gene de gözüne görünmez, bir hoþ halde karþýlarsýn ölümü.

A benim caným, îmânýn böyle deðilse, olgunlaþamamýþtýr; yürü, dinini olgunlaþtýrmaya uðraþ.

Hangi iþe giriþir de o iþe koyulduðun sýrada ölüm bile gözüne görünmezse, iþte o iþtir sevdiðin iþ.

Çünkü tiksinmek, kötü gelmek ortadan kalkarsa o ölüm, ölmü deðildir ki. Görünüþte ölümdür, gerçekteyse göçüþ.

Tiksinmek gitti mi ölüm, fayda veren birþey olur; þu halde gerçekten de anlaþýlmýþtýr ki ölüm, geçip gitmiþtir.

Sevgili, Hak'týr, bir de, Hakk'ýn, sen benimsin, ben de seninim dediði kiþidir.



Gerçekte büyük âlemsin

Demek ki sen, görünüþte, küçük âlemsin; fakat gerçekte büyük âlemsin sen.

Görünüþte o dal, meyvanýn temelidir; fakat iç yüzde dal, meyva için var olmuþtur.

Meyva elde etmeyi dilemeseydi, meyvayý ummasaydý bahçývan hiç aðaç diker miydi?

Öyleyse, görünüþte meyva aðaçtan doðmuþsa da gerçekte o aðaç, meyvadan doðmuþtur.

Mustafâ (a.s.m.) bunun için, Âdem de, peygamberler de benim ardýmdadýr; benim sancaðýmýn altýndadýr dedi.



Ölçü Kur'ân'dýr

A yiðit, akýl, þehvetin tersidir; þehvet çevresinde dönüp dolaþanda akýl var deme.

Þehvete kul olana vehim sahibi de; vehim, geçer altýnlara benzeyen akýllara göre kalp akçedir.

Meheng olmadýkça vehimle akýl belirmez; tez ikisini de meheng taþýna götür.

Bu meheng Kur'ân'dýr, peygamberlerin halleridir; onlar da meheng gibi kalpa gel derler;



Fýrsatý ganimet bil

Kendine gel, bari bundan sonra çekin; çünkü Allah'ýn lûtfuyla tövbe kapýsý açýktýr.

Tövbenin batý tarafýndan bir kapýsý vardýr; kýyamete dek halka açýktýr.

Güneþ batýdan baþ gösterinceye dek o kapý açýktýr; o kapýdan yüz çevirme.

Allah'ýn rahmetiyle cennetin sekiz kapýsý vardýr; oðul, o sekiz kapýnýn birisi tövbe kapýsýdýr.

Öbür kapýlar, kimi çaðda açýktýr; kimi çaðda kapalý; o tövbe kapýsýysa hep açýktýr, hiç kapanmaz.

Aklýný baþýna al, fýrsatý ganimet bil, tövbe kapýsý açýk; tez pýlýný-pýrtýný oraya çek; çek de hasetçi kör olsun gitsin.



Dört kötü huyu temizle

Bedenin dört huyu, Halil'in (a.s.) kuþlarý gibidir; onlarý boðazlamak, cana yol açar.

Çünkü þu beden, dört huyun duraðý olmuþtur; onlarýn adlan, fitneler arayan, düzenler kuran dört kuþtu.

Halkýn ölümsüz diriliðe kavuþmasýný istiyorsan, bu þom, bu kötü dört kuþun kes baþlarýný.

Ondan sonra bir baþka çeþit dirilt onlarý da bundan böyle, onlardan bir zarar gelmesin.

O yol kesen mânevi dört kuþ, halkýn gönlünü yurd edinmiþtir.

Deðil mi ki bütün doðru düzen gönüllerin beyisin; bu çaðda Tanrý halîfesi sensin.

Þu diri dört kuþun baþlarýný kes de diriliði geçici olan þu halkýn Ölümsüzlüðe kavuþtur.

Bu dört kuþ kazdýr, tavustur, kuzgundur, horozdur; bu dördünün insanlardaki Örneði de dört huydur.

Kaz hýrstýr, horoz þehvet. Mevki tavusa benzer; kuzgunsa dileðe.

Kuzgunun dileði þudur: Ümitlere düþer, ölümsüzlüðü, yahut da uzun bir ömrü umar,

Hýrs kazý, kuru olsun, yaþ olsun, yerde ne bulursa yere gömer.



Allah'a borç verin

Akýl güneþini yak, parlat; gözlerinden bulut gibi yaþlar saç.

Sana, küçücük çocuk gibi aðlayan göz gerek. O ekmeði az ye; çünkü ekmek, yüzünün suyunu giderdi.

Beden, gece gündüz, onunla geliþmekte, dallanýp yapraklanmakta; ama can dalý da onun yüzünden yapraklarýný dökmekte, güz mevsimine girip sararmakta.

Allah'a borç verin; borç verin þu beden azýðýndan da karþýlýðýnda gönülden çayýr çimen bitsin.

Borç ver, þu beden lokmasýný azalt da hiçbir gözün görmediði yüz belirsin, görünsün sana.

Beden, kendisini pislikten kurtarýrsa, misklerle, ululuk incileriyle dolar.

Þu pisliði verir de arýlýðý alýr; bedeni, "Sizi tertemiz bir hale getirmeyi diler" sýrrýndan faydalanýr.

Ama Þeytan seni korkutur; sakýn ha, sakýn der; bundan piþman olursun, için sýkýlýr.

Þu hevesleri bedeninden giderir, atar, þu heveslerden geçersen, çok piþman olursun, çok gamlanýrsýn.

Þunu ye, sýcaktýr bu, ilâçtýr sana; faydalanmak, iyileþmek için þunu iç.

Hem de þu niyetle ye, iç; bu beden, bir binektir; neyi huy edindiyse, neye alýþtýysa onu vermek daha doðrudur.

Kendine gel; huyunu deðiþtirme; saðlýðýn bozulur; aklýnda, gönlünde yüzlerce hastalýklar doðar.

O alçak Þeytan, bu çeþit korkutur adamý; halka yüzlerce afsun okur.



Kem gözün tehlikesi

Tavus kuþu gibi kanadýný görme, ayaðýný gör de kem göz, sana pusu kurmasýn.

Çünkü kötülerin kem gözleri, daðý bile yerinden oynatýr; Kur'ân'dan "Gözleriyle seni yerinden oynatacaklardý" âyetini oku.

Ey Allah elçisi, o toplumda öyle kiþiler vardýr ki kem gözleriyle akbabalarý bile eritir, yok ederler.

Nazarlarýndan, kükremiþ arslanlarýn bile kelleleri yarýlýr da inlemeye baþlarlar.

Deveye, ölüm gibi bir bakar da, sonra ardýndan köleyi yollar.

Var, git der, bu devenin yaðýndan biraz satýn al. Köle gider, görür ki deve, yolda sakatlanmýþ.

Su gizlidir, dolap meydanda. Fakat iþin aslýnda sudur dönen.

Kem gözün ilâcý iyi gözdür; iyi göz, iyi görüþ, kem gözü ayaðý altýnda ezer, yok eder gider.

Ýyi göz, iyi görüþ, rahmetin, kahýrdan daha üstün oluþundandýr, rahmettendir; kem gözse kahýrdan, lanetten meydana gelir.

Allah'ýn rahmeti, kahrýndan üstündür; bu yüzdendir ki her peygamber, kendi zýddýna, kendi düþmanýna üst olmuþtur.



Salih amel en sadýk dosttur

Her çaðda, senin üç yoldaþýn vardýr; birisi vefalýdýr; ikisi gaddar.

Onlarýn biri dostlardýr, öbürü mal mülk; üçüncüsüyse vefalýdýr ki o da iyi amelledir.

Mal seninle gelemez; evden dýþarýya bile çýkamaz; dost gelir ama, mezara dek.

Sana ecelin gelip çattýðý gün, dost, hâl diliyle der ki:

Bundan öteye yoldaþ olamam sana; bir zamancaðýz da mezarýnýn baþýnda dururum.

Yaptýðýn ameldir vefalý olan, ona sarýl; o, mezarýn dibine dek seninle gelir.

Peygamber dedi ki: Bu yol için, yapýlan, görülen amelden daha vefalý bir yoldaþ yoktur.

O amel iyi bir amelse, ebedî olarak dost olur sana; kötüyse mezarda yýlan kesilir sana.

Fakat babacýðým, doðruluk yolundaki þu amel, þu kazanç, usta olmaksýzýn nasýl kazanýlýr, nasýl elde edilir?

Dünyâdaki en aþaðýlýk kazanç bile ustasýz elde edilemiyor.

Önce bilgi, ondan sonra amel gerek, böylece de amel bir zaman sonra, yahut ölümden sonra fayda verir.



Sanat edinmeye bakýn

A akýllýlar, sanatlar elde etmeye bakýn, bunun için yardýmlasýn; ama her sanatý, ehli olan temiz, büyük bir kiþiden öðrenin.

A kardeþim, inciyi sedefin içinde ara; hüneri sanat ehlinden iste.

Öðütçüleri gördünüz mü, insaf edin; öðrenip öðretmeye koyulun, çekinmeyin.

Adam deri tabaklarken kirli bir hýrka giyse, bu hýrka, kendisi zenginse, zenginliðini, uluysa ululuðunu azaltmaz ki onun.



Fikrini daðýtma

Aklýný, fikrini her yana daðýttýn; oysa ki o saçmasa pan düþünceler, bir tereye bile deðmez.

Akýl fikir suyunu, her dikenin kökü emerdurur; artýk nasýl olurda meyvalar verir?

Kendine gel de o kötü dalý kes, buda; þu güzel dala su ver de yeþert.

Þimdi ikisi de yeþildir ama sonuna bak; bu yok olur-gider; ondansa meyva biter.

Bahçenin suyu buna helâldir, ona haram; aradaki ayrýlýðý sonunda görürsün vesselam.

Adalet nedir? Aðaçlan sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek.

Adalet, bir nimeti yerine koymaktýr; su emen her kökü sulamak deðil.

Zulüm nedir? Birþeyi, konmamasý gereken yere koymak; buysa, belâlara kaynak olur ancak.



Sürme kulaða çekilmez

Yük dengini Ýsa'nýn baþýna koymuþ; eþeðiyse çayýra salývermiþ; o da, orada aðlayýp durmada.

Sürme kulaða çekilmez; gönül iþi de bedenden istenmez.

Gönülsen, yürü, nazlan, horluk çekme; bedensen, þeker yeme, þerbet içme, acý tat.

Acý bedene fayda verir, sekerse zarar. Bedenin yardýmsýz kalmasý daha iyidir.

Beden, cehennem odunudur, onu erit; bir baþka dal bitirirse yürü, kes o dalý.

Yoksa odun hammalý olursun, odun hammalý. Ýki dünyada da Ebû Leheb'e eþ kesilirsin.



Nuh dokuzyüz yýl davet etti

A oðul, a kul, mihrabýn önündeki mum gibi yücelere aðmak ümidiyle kalk ayaða.

Baþý kesilmiþ mum gibi bütün gece aðla, arayýþ yolunda gözyaþlarý dök, yan yakýl.

Nuh dokuz yüz yýl davet etti. Çaðrýsý, ancak toplumun inkârýný arttýrdý.

Ama o, söyleme dizginini hiç kastý mý? Susma maðarasýna çekilmeye kalkýþtý mý hiç?

Köpeklerin havlamasýndan kervan, yolundan kalýr mý hiç dedi;

Ay ýþýðýnýn bulunduðu gece, dolun ay, köpeklerin havlamasý yüzünden yürüyüþünü aksatýr mý hiç?

Ay ýþýðýný saçar, köpek de havlar durur; herkes, yaradýlýþýna göre bir iþe koyulur.

Sirke, sirkeliðini arttýrdýkça þekerin de þekerliðinin artmasý gerek.

Kahýr sirkedir. Lütuf da bala benzer; sirkencübînin temeli, bu ikisidir.

Nuh'un toplumu, onun davetine sirke döküp duruyordu. Ama lütuf denizi de Nuh'a þekerler dökmedeydi.

Cömertlik denizinden, devamlý þeker geliyordu, yardým ediliyordu ona; o yüzden de þekeri, dünya halkýnýn sirkesinden fazlaydý.

Tek kiþi ama bin kiþi gibi. Kimdir o? O eren; hattâ o Yüce Allah'ýn kulu, yüz asrýn, tek eri.



Sular temizlemeye çalýþýr

Þu dünyanýn o dünya ile birleþmesi yüzünden þu dünya, utancýndan sýçrar, ortadan çýkar gider.

Bu söz dar, derecesi de aþaðý; bayaðý bir þeyin, özün özüyle ne ilgisi var?

Kuzgun, baðda kuzgunca baðýrýr; ama bülbül, kuzgun baðýrýyor diye güzelim sesini azaltýr mý hiç?

Her birinin, þu "Allah, dilediðini yapar" pazarýnda ayrý bir alýcýsý var.

Dikenliðin gýdasý ateþ, sarhoþ kiþinin dimaðýnýn gýdasý da gül kokusu.

Leþ, bize göre rezildir ama, domuza, köpeðe þekerdir, helvadýr.

Pisler, pisliklerini yaparlar ama, sular da temizlemeye çalýþýr.

Yýlanlar zehir saçarlar; acýlar, bizi periþan eder ama,

Bal arýlan da daðlarda, kovanlarda, aðaçlarda, baldan þeker ambarlan doldururlar.

Zehirler, zehirliklerini yaparlar ama, panzehirler de daha tez, zehirlerin zehirliðini gideriverir.



Renksizlik renklerin temeli

Halkýn yapýsý, zýtlar üstüne kurulmuþtur; hâsýlý biz, zarar bakýmýndan da savaþtayýz, fayda bakýmýnda da.

Hallerimiz birbirine aykýrý; her biri, tepki bakýmýndan öbüründen apayrý.

Her solukta kendi yolumu vurmadayým; artýk baþkasýyla nasýl uzlaþabilirim; baþkasýna nasýl çare bulurum?

Kendindeki þu çýlgýn savaþý gör, baþkalarýnýn savaþýyla ne diye oyalanýrsýn?

Meðer ki bu savaþtan seni Allah çeke de barýþ dünyasýnda bir renge boyanasýn.

O dünya, ancak ölümsüzlük dünyasýdýr, mâmur bir dünyadýr; çünkü zýtlardan düzülmemiþtir.

Þu yok oluþ, zýddýn zýddý yok ediþinden meydana gelir; zýt olmayýnca ölümsüzlükten baþka birþey kalmaz.

Güneþ de olmasýn, zýddý olan zemherir de olmasýn diye o eþi, benzeri olmayan, cennetin zýddý yok dedi.

Renksizlik, renklerin temelleridir; barýþlar, savaþlarýn temelleri.



Yükümü baþkasýna yükleme

Kul ol da yeryüzünde at gibi hür yürü; cenaze gibi omuzda götürmesinler seni.

Nimete kâfir olan, herkesin kendisine hammal olmasýný ister; ölüyü mezara götürür gibi onu da taþýsýnlar, bunu diler.

Rüyada kimi tabuta binmiþ görürsen o kiþi, yüce bir mevkie ulaþýr, mertebesi yücelir.

Çünkü o tabut, halka yüktür; Bu büyükler de halka yük yüklerler.

Yükünü baþkasýna yükleme, kendin yüklen; baþ olmayý az iste, yoksulluk daha iyi.

Halkýn boynuna binme de ayaklarýna nikris illeti gelmesin.

Sonunda bu binicilikten bezersin ama þimdi düþkünsün; bir þehre benziyorsun ama yýkýk bir köysün sen.

Varlýðýn, bir þehir gibi görünürken bez bu iþten de, dengini yýkýk yerde çözme.



Eûzü çekmenin zamaný

Ýnsaný rezil eden Þeytan, ömrünü yok ettikten sonra Eûzü çekmenin de bir tadý tuzu yoktur, Fatiha okumanýn da.

Þimdi baðýrýp çaðýrmak, tatsýz-tuzsuzdur ama gaflet, gerçekten de ondan daha tatsýz-tutsuzdur.

Gene de sen, tatsýz tuzsuz da olsa aðla, feryad et, sýzlan, a Yüce Allah düþkünlere bir bak diye yalvar.

Ey Allah, zamanýnda da gücün yeter, zamaný geçince de; senden hiçbir þey yitmez; herþeyi bilirsin sen.

Sen, "Yitirdiðiniz þeye açýklanmayýn" diyen padiþahsýn; öyle bir padiþahýn istediði þey, nasýl olur da olmaz?



Sözümüz susunca daha açýk anlaþýlýr

Bizim sözümüz, sustuðumuz zaman daha da açýk anlaþýlýr; çünkü o istek, men'edildikçe daha da artar.

Deniz coþtu mu, coþkunluðu köpük olur; köpürüþü de, "Bilinmeyi sevdim, diledim" sýrrýný meydana kor.

Söz söylemek, o pencereyi kapatmaktýr; söz söylemek, onu gizlemenin ta kendisidir.

Gülün yüzüne karþý bülbülce naralar at da onlara gülün kokusunu duyurma; oyala onlarý.

Kulaklarý sözle oyalansýn da akýllarý, gülün yüzüne uçmasýn.

Hele pek aydýn olan bu güneþin karþýsýnda her kýlavuz, gerçekten de bir yol vurucudur.

Ey yarasalardan gizlenmiþ güneþ, ýþýk, ýþýðýn yükseliþi, senin gözcün bekçindir.

Güneþin önündeki perde, parýltýsýnýn çokluðundan, hararetinin, yakýþýnýn fazlalýðýndandýr ancak.

Güneþin perdesi de kendi ýþýðýdýr; ondan nasipsiz olan yarasadýr, gecedir.



Yaratýlýþ neden altý gün sürdü?

Tencereyi yavaþ yavaþ ustaca kaynatmak gerek; delice kaynayan yemekte iþ yok.

Allah'ýn, gökleri bir kere, ol demekle yaratmaya gücü mü yetmezdi?

Peki, yine yaratýþý altý gün sürdü; hem de a faydalanmak isteyen, her gün, bin yýl kadar.

Çocuðun yaratýlýþý neden dokuz ay? Çünkü yavaþ-yavaþ iþ görmek, o padiþahýn âdeti.

Neden Âdem'in yaratýlýþý kýrk sabah sürdü; o balçýðý yavaþ-yavaþ insan haline getirdi?

Hani sen þimdi at sürdün, koþtun ya a ham adam, senin gibi deðil. Sen çocuksun, kendini þeyh gösteriyorsun.

Kabak gibi herkesin üstüne çýktýn ama savaþacak ayak nerde sende?

A kelceðiz, sen, aðaçlara, duvarlara dayandýn da kabak gibi yücelere çýktýn.

Önce bineðin usul boylu selvi oldu, ama sonunda kupkuru, içsiz, bomboþ olur gidersin.



Kerpiçte görülen gerçek

Halkýn aynada gördüðünü pîr, piþmemiþ kerpiçte görür.

Kaba-sakalýn, kendi evinde görmediðini köse bir-bir görür.

Ne mutludur o göze ki beyi akýldýr onun; iþin sonunu görür, herþeyi bilir, aydýndýr.

Çirkini, güzeli akýlla ayýrdedin; karadan, aktan söz eden güzel deðil.

Göz sidik birikindisinde biten yeþilliðe de aldanýr; ama akýl ona der ki: Bir de bizim mehengimize vur onu.

Dileði gören göz, kuþa âfettir; tuzaðý gören gözse kuþu kurtarýr.

Ama bir baþka tuzak da var ki, akýl onu anlayamaz, göremez. Ýþte gizli þeyi gören vahiy, o yüzden bu yana koþtu, geldi.
Gönderen: 26.01.2008 - 22:29
Bu Mesaji Bildir   hamide üyenin diger mesajlarini ara hamide üyenin Profiline bak hamide üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 911 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Suayb (46), cuneytarkin82 (49), emira (40), ibrahim13 (50), geylani2 (42), ilknur1977 (47), mhmtyel (43), Müslüman kiz (30), hitoprak (51), solmayan-gül (39), pancoloji (39), gül_güzeli (39), güle güle (37), Sueda (38), suvari (41), teacherone (45), kudüs (48), sensinnn (38), Isik Hafize (39), masumca (51), muradmurad (45), burku (36), hatice.d (47), ismail arabaci (37), ariiff (43), nur44_55 (42), deepsilver (36), _SON_NEFES_ (32), onur5844 (52), sailor2005 (67), canfeza (37), saltanat (45), saltiks (50), van65 (), Taha1 (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60765 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.