lopinavir ritonavir hydroxychloroquine ivermektine fluvoxamine dexamethasone apranax aprovel aralen arava arcocillin arcoxia aricept arilin arimidex aristocort artane arthrotec artofen asacol asasantine asmaxen at 10 atarax atenil ateno basan comp ateno basan atesifar athrofen atridox atrovent augmentin avalide avana avapro avelox aventyl aviral avodart aygestin azaimun azarek azelex aziclav azulfidine bactrim basiron
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

62 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (4): (1) 2 3 weiter >
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: İNSANLIK KOZMİK KONTROL ALTINDA...NASIL MI?
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ..
163 Mesaj -
BENCE BUNLAR KOMPLO TEORÝSÝ IRAK OLAYINA GELÝNCE SADDAM ÞEREFSÝZÝN TEKÝ ÖNCE BÝZE BULAÞMAYA KALKTI SINIRDA OT BÝÇEN KÖYLÜLERÝMÝZÝ KURÞUNLA TARADI ÖLDÜRDÜ SONRA ÝRANA BULAÞTI PÝSLÝK 7 YIL MÜSLÜMAN KANI DÖKTÜ OÐULLARI EVLÝ KADININ KOCASINI ÖLDÜRÜP TECAVÜZ EDECEK KADAR AÞAÐILIK HAYVANLARDI YILLARCA HALKINA ZULMETTÝ HALKI AMERÝKAN ESKERLERÝNÝN ELÝNÝ ÖPÜYORDU KENDÝSÝ KORKAK TAVUK GÝBÝ FARE DELÝÐÝNE SAKLANDI PEYGAMBERÝMÝZ KERBALA BELA YURDU O ÝNSANLARI LANETLEMÝÞ ONLAR BÝRÝCÝK TORUNLARINI ÖLDÜRDÜ OSMANLIYI ÝNGÝLÝZLE BÝR OLUP ARKADAN HANÇERLEDÝ 120.000 ASKERÝMÝZ ÞEHÝT OLDU IRAK TOPLUMU NETÝCEDE ÝYÝSÝ VE KÖTÜSÜ ÝLE MÜSLÜMAN MAKSADIM BÝR MÝLLETÝ KARALAMAK KÖTÜLEMEK FÝTNE ÇIKARMAK DEÐÝL ASKERLERÝN SAVAÞA ÝTEN MOTÝVASYONU YOKTU GELEN ASKERLER SADDAMDAN DAHA CANÝ DAHA ZALÝM OLMAZ HALETÝ RUHU ÝLE SAVAÞMAKTAN VAZGETÝ SAVAÞA ÝNANCI YOKTU
Gönderme Tarihi: 25.12.2005 - 20:31
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Bakis Acisi!!!
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ..
163 Mesaj -
“VERMEK,
ÝNSANI ALLAH YOLUNDA ÝLERLETÝR.”

Vermek, insaný Allah yolunda ilerleten ve nefs tezkiyesine ulaþtýran vasýtalarýn en güçlülerinden biridir. Çünkü vermek, insandaki faniye, iðretiye tapmayý besleyen hýrsý, kökünden kaldýrmaktadýr. Yüce Rabbimiz þöyle buyuruyor:
15/HÝCR-9: “Ýnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu lehâfizûn(e).”
Bu zikri Biz, muhakkak ki Biz indirdik, onun muhafýzý (koruyucusu da) muhakkak ki Biziz.

“HIRSI KIRMAK ÝÇÝN VERÝN”

Hýrsý kýrmak için, sevilen þeylerden vermek lâzýmdýr. Çöplüðe atacaðýmýz þeylerden vermek, deðer ifade etmez.
2/BAKARA-267: “Yâ eyyuhellezîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum ve mimmâ ehracnâ lekum minel ard(ardý), ve lâ teyemmemul habîse minhu tunfikûne ve lestum bi âhýzîhî illâ en tugmidû fîh(fîhî). Va’lemu ennallâhe ganiyyun hamîd(hamîdun).”
Ey îmân edenler! Kazandýklarýnýz þeylerin ve sizin için yerden çýkardýklarýmýzýn temizlerinden infâk edin (baþkalarýna, ihtiyacý olanlara verin). Ve sakýn onun kötüsünden ve (göz yummadan, gönül rahatlýðýyla kendiniz için) alamayacaðýnýz (ucuz ve düþük evsaflý þeyleri) infâk etmeye kalkýþmayýn. Ve bilin ki; muhakkak ki Allah, GANÝYY’ün HAMÝD’dir.
Azlýk, çokluk önemli deðildir. Önemli olan verilenin bizden ne kopardýðý, baþka bir deyimle bizi ne ölçüde fedakârlýða zorladýðýdýr. Bu yüzdendir ki imkânlarý kýsýr bir insanýn verdiði on bin lira, imkânlarý bol bir insanýn verdiði milyonlarca liradan daha üstün olabilir. Çünkü verilenin miktarýndan çok, verenin katlandýðý fedakârlýk ölçüdür.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 22:29
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: ravda net sizden ve üyelerden ricam
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ..
163 Mesaj -
sözüm ölüm edir size deðil


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son tarıkyılmaz72 tarafından, 24.12.2005 - 22:25 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 22:24
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: BIZE GERÇEKTEN DE BIR SEY OLMAZ MI ?
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    Her mukaddes kitap, kendisinden evvelkilerin hepsini birden tasdik edici olarak indirilmiştir.
163 Mesaj -
57/HADÝD-27: “Summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ ve kaffeynâ bi îsebni meryeme ve âteynâhul incîle ve cealnâ fî kulûbillezînettebeûhu re’feten ve rahmeh(rahmeten), ve rehbâniyyetenibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illebtigâe rýdvânillâhi femâ reavhâ hakka riâyetihâ, fe âteynellezîne âmenû minhum ecrehum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).”
Onlarýn arkalarýndan da resûllerimizi ardarda gönderdik. Meryemoðlu Ýsa’yý da arkalarýndan gönderdik ve ona Ýncil’i verdik. Ona tâbî olanlarýn kalplerine refet ve rahmet kýldýk. Ve üzerlerine farz kýldýðýmýz, fakat kendilerinin güya Allah’ýn rýzasýný kazanmak için icat ettikleri ruhbanlýða bile hakkýyla riayet etmediler. Biz de içlerinden âmenû olanlara (yaptýklarýna karþýlýk olarak) mükâfatlarýný verdik. Çoðu ise fasýklardý.
Ýþte Allahû Tealâ’nýn o insanlarýn kalplerine refet ve rahmet kýlmasý, bu âyette Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in refetle ve rahmetle iliþkisini de aynen içeriyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e verdiði rahmeti, Hz. Ýsa’ya da vermiþ. Ona verdiði etrafa yumuþak davranma, refet müessesesini Hz. Ýsa’ya da vermiþ. Ayný þeyler bütün peygamberler tarafýndan gerçekleþtiriliyor.
Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e yumuþaklýk vermiþ, refet vermiþ ve rahmet vermiþ. Hz. Ýsa’ya da rahmeti ve refeti verdiðini söylüyor Allahû Tealâ. Bütün peygamberlere ayný þeyleri Allahû Tealâ dizayn etmiþ, vermiþ.
6/EN’AM 156, 157: “En tekûlû innemâ unzilel kitâbu alâ tâifeteyni min kablinâ ve in kunnâ an dirâsetihim le gâfilîn(gâfilîne). Ev tekûlû lev ennâ unzile aleynel kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum beyyinetun min rabbikum ve huden ve rahmetun, fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel azâbi bimâ kânû yasdifûn(yasdifûne).”
“Kitap, yalnýzca bizden önceki iki topluluða indirildi, biz onlarýn okuduklarýndan gerçekten gâfildik” dersiniz diye (dememeniz için). Veya “Eðer bize de bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidayete ererdik” dersiniz. Ýþte size Rabbinizden hidayet (hidayete erdiren), beyyine (delil) ve rahmet gelmiþtir. Öyleyse kim, Allah'ýn âyetlerini yalanlayandan ve ondan yüz çeviren kimseden daha zâlimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiþ olmalarýndan dolayý aðýr (kötü) bir azapla cezalandýracaðýz.
Arap âlemine de, Allahû Tealâ’nýn burada bir uyarýsý var. Baþka dillerle indirildiði için, onlarý okumaktan gâfildik dememeniz için, bize de kitap indirilseydi muhakkak onlardan daha fazla hidayette olurduk dememeniz için, Rabbinizden apaçýk bir delil, Allah’a ulaþtýrýcý, hidayete erdirici Arapça bir Kur’ân gelmiþtir, diyor Allahû Tealâ.
Muhtevaya baktýðýmýz zaman, bütün peygamberlerin aslýnda ayný þeyleri Allahû Tealâ’dan aldýðýný, ayný þeyleri teblið ettiklerini ve tâbî olanlarýn mutlaka kurtuluþa ulaþtýklarýný görüyoruz. Hangi peygambere tâbî olurlarsa olsunlar insanlar, Allah’ýn bütün peygamberlere verdiði ayný emri yerine getirmiþlerdir.
Buraya kadar geçen âyetler boyunca Allahû Tealâ takva sahibi olmaktan bahsediyor, Allah’a kul olmaktan bahsediyor, Allah’a teslim olmaktan bahsediyor, peygamberlerin davranýþ biçimlerinden bahsediyor.
Bütün peygamberlerin davranýþ biçimlerinin birbirinin ayný olduðunu görüyoruz.
Allah’ýn bütün mukaddes kitaplarla, bütün insanlara vermek istediði bir mesaj var:
Her mukaddes kitap, kendisinden evvelkilerin hepsini birden tasdik edici olarak indirilmiþtir.
Allahû Tealâ, Al-i Ýmran Suresinin81. âyet-i kerimesinde, bütün peygamberlere Allah’ýn verdiklerinden (kitap ve hikmet) bahsediyor. Bütün peygamberlere ayný þeyleri vermiþ. Hilm vermiþ, refet vermiþ; yani yumuþaklýk vermiþ. Rahmet vermiþ. Hidayet rehberi kýlmýþ onlarý ve bütün kâinata yol göstersinler diye onlarý vazifeli kýlmýþ.
Allah ile olan iliþkilerinizde bakýyorsunuz ki bütün peygamberler onlara tâbî olanlarla beraber sizlerin bugün yapmakta olduðunuz þeyleri yapmýþlar. O devirlerde de toplumun büyük kýsmý onlara iltifat etmemiþ, onlardan yana olmamýþ. Ve büyük çoðunluk düþman bir standartta, yanlýþ þeyleri yapmýþlar.
Allah ile olan iliþkilerinizde Allah’ýn bütün güzellikleri sizler içindir. Bütün dînler, birbirinin aynýdýr. Aralarýnda temel faktörler itibariyle hiçbir farklýlýk yoktur. Bütün kitaplar, hep kendilerinden evvel gelen bütün kitaplarý tasdik edici olarak indirilmiþtir.
Allahû Tealâ her devirde yaþayanlara diyor ki: “Sizin zamanýnýzdaki resûllerden evvelce de hep resûller vardý. Ve hep var olan bu resûller, insanlara bütün güzellikleri ulaþtýrdýlar.”
Sadece bir tek dîn: Hanif dîni. Tek Allah’a inanan, Allah’a teslim olmaya götüren, ruhun, vechin, nefsin ve iradenin ALLAH’A TESLÝMÝNÝ FARZ KILAN bir tek dîn olmuþ insanlýk tarihi boyunca. Sadece bir tek dîn!…
Hepinizin, Allah’ýn HANÝF dîninin (ÝSLÂM dîninin) müntesipleri olarak hem cennet saadetine, hem dünya saadetine ulaþmanýzý Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inþaallah burada tamamlamak istiyoruz.
Allah hepinizden razý olsun.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 17:28
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: HILAFET GELIYORMU?
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    LÜTFEN KIRICI OLMAYALIM
163 Mesaj -
HEPÝMÝZ ALLAH YOLUNDA EL ELE GÖNÜL GÖNÜLE TEVHÝDÝ OLUÞTURMALIYIZ ÇOK ÞÜKÜR ALLAH IMIZ BÝR PEYGAMBERÝMÝZ BÝR KURAN IMIZ BÝR BU BÝRLER ETRAFINDA TOPLANIP BÝRBÝRÝMÝZE ÝLÝM ÖÐRETMELÝYÝZ KAVGA GÜRÜLTÜ NEFSÝN TALEBÝDÝR

DÜNYA HAYATINDAKÝ MUTSUZLUK VE HUZURSUZLUK
Allahû Tealâ Yunus Sûresi'nin 100. âyet-i kerîmesinde þöyle buyuruyor;

YUNUS-100: Vema kâne linefsin en tü'mine illâ biiznillâh ve yec'alürricse alellezine lâ ya'külûn.
Allah'ýn izni olmaksýzýn hiç bir kimse imân sahibi olamaz. Ýmân sahibi olmakta aklýný kullanamayanlara (Allah'a ulaþmayý dilemeyenlere) Allah þeytanýn zulmetini gönderir. Böylece azaplanýrlar.

Gerçekten aklýn iki tane müþaviri vardýr. Birisi NEFS, diðeri de RUH'dur. Fizik vücudun kumandaný olan akýl, nefsi ve ruhu bir müþavir olarak kullanýr ve bunlardan bir tanesinin talebini kabul eder. Her olaydan evvel içinizdeki iki sesi duymuþsunuzdur. Birisi sizi güzelliðe, doðruya Allah'ýn emirlerine doðru çekmek isteyecektir. Öteki ise yanlýþa ve þerre doðru çekmek isteyecektir. Birisi nefsimizin sesidir, kötüye çeker, diðeriyse ruhumuzun sesidir. Allah'a çeker. Þunu biliyoruz ki, baþlangýçta herkes, nefsi emmarede bulundugu için olaylar cereyan etmeden evvel bir karar safhasý vardýr. Ve bu karar safhasýnda mutlaka nefs ve ruh arasýnda bir kavga vardýr. Kavga kesindir. Bu kavganýn arkasýndan bunlardan bir tanesi aklý ikna edecektir. Eðer aklý ikna eden nefs ise, ki emmare nefs kademesinde hep böyledir, aklýn ikna olduðu olay tahakkuk edecektir. Nefs-i Emmare genellikle aklý þerre alet eder. Ve akýl ondan aldýðý fetva üzerine, ondan aldýðý müþavirlik üzerine, fizik vücudu þer istikametinde kullanýr. Her þer olay hem derecat kaybetmemize sebebiyet verir. Hem de her þer iþlediðimizde sýkýntý duyarýz. Hayýr iþlediðimizde ise hem deracat kazanýr hemde ferahlýk ve huzur duyarýz. Þer istikametinde kullanýlan fizik vücut mutlaka baþkalarýna zarar ika edecegi cihetle, mutlaka bir tepkiyi çevreden davet edecektir.
Zulmün iþlenmesiyle beraber karþýsýndan gelen tepkinin intikamýný alamýyorsak þuuraltýmýzda birikim baþlayacaktýr. Nefsimiz duruma hakimse baþkalarýnýn bize yaptýðý herhangi bir hadisede ona cevap veremiyorsak, bu imkandan mahrum isek, nefsimiz hemen bir þuuraltý birikimi baþlatýr ve olay þer olarak tahakkuk ettigi zaman zaten bir sýkýntý kalbimizi kaplar. Baþkalarýnýn kalbini kýrmýþýzdýr, baþka birine yanlýþ bir davranýþ yapmýþýzdýr. Ondan da bir tepkinin gelmesi muhakkak gibidir. Böylece ondan gelen yeni tepki, bizim nefsimizde yeniden bir olay baþlatacaktýr. Ve spiral giderek yükselecektir. KÝN, KAVGA, ÝNTÝKAM birbirinin arkasýndan insaný devamlý rahatsýzlýklar içinde tutacaktýr. Kaldý ki olay burada da bitmeyecektir. Çünkü fizik vücut bir günah iþlediði zaman RUH mutlaka NEFSE azap edecektir. Ve kiþinin azap duymasý da bu piþmanlýkla noktalanýr. Bu azap (halk arasýnda bu azaba vicdan azabý denilir) olmalýdýr ki ancak bu azaptan sonra azabýn husule getirdiði piþmanlýk hissi de yer etsin. Böylece görülüyor ki, NEFS-i emmaradeki herkes için olay vücuda gelmeden evvel (bütün olaylar için geçerlidir) mutlaka NEFS ve RUH arasýnda bir kavga vardýr. Olay genellikle þer olarak tahakkuk ediyor. Þerri yaþarken iç sýkýntý duyuyoruz. Ve olay tahakkuk ettikten sonra da RUH NEFSE mutlaka azap ediyor. Öyleyse hep kavganýn sýkýntýnýn ve azabýn var olduðu bir vücut ülkesinde insanlar daimî bir huzursuzluk içinde yaþýyor. Kaldý ki, hep huzursuzluk hali içinde yaþayan insan çevreden de etki aldýðý için, bu etki alaný içinde daha da huzursuz olur. Baþkalarýnýn her yaptýðý kiþiye batar.
NEFS-Ý EMMARE'de baþkalarýnýn size yaptýðý ters bir harekete daha büyük bir hareketle cevap vermek istersiniz. Biri size bir tokatmý attý? Daha þiddetli bir tokat, bir yumruk atmak, hatta onu bayýltýncaya kadar dövmek gelir içinizden. Hep intikamin peþindesiniz ve hýrsýnýz daima size hakimdir. Ýntikam þeytanýn silahýdýr. Þeytan kiþiye hakimse o zaman þu dünya adý verilen gezegende mutlu olmak asla mümkün deðildir. Eðer her olaydan evvel kavga varsa hep yanlýþ þeyler yapýp piþmanlýk duyuyorsanýz, hep ruhunuz nefsinize azap ediyorsa, hep bu büyük sýkýntýyý üstleniyorsanýz; O zaman sizin için söz konusu olan þey huzursuzluktur ve sýkýntýdýr. Kâfirler, amelsiz mü'minler ve yetersiz amelli mü'minler hepsi nefsi emmarede olmalarý sebebiyle dünyadaki hayatlarý, hep huzursuzluk ve sýkýntý içinde geçmektedir.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 17:19
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: kalblerimizin sahibine...
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ..
163 Mesaj -
ALLAHIM ÝNSANLARA KURAN HAKÝKATLERÝNÝ ÝDRAK ETMELERÝNÝ NASÝP EYLE ÝSLAMIN KELÝME ANLAMI OLAN TESLÝM ÝN TÜM EMANETLERÝ SANA TESLÝM ETMESÝNÝ NASÝP EYLE YANLIZ SANA MÜRACAT EDÝP YANLIZ SENDEN YARDIM ÝSTEYEN SALÝH KULLARININ ÝSLAMI KURANI TAM ANLAMIYLA YAÞAMALARINI NASÝP EYLE YA RABBÝ


( burasý dua bölümümüz olduðu için eklemiþ olduðunuz yazý tarafýmýzca silinmiþtir..!! )


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son HaSReT tarafından, 24.12.2005 - 20:00 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 17:15
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Tanitirmisiniz?
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ..
163 Mesaj -
ASLEN SÝNOPLUYUM ÝSTANBUL EYÜP DOÐUMLUYUM (1972)2 YAÞINDA KIZ BABASIYIM ÝSTANBULDA FABRÝKADA ÇALIÞIYORUM TASAVVUF ÖÐRENCÝSÝ OLMAYA ÇALIÞIYORUM TASAVVUFU ÇOK SEVÝYORUM KURAN IN UYGULANIÞ BÝÇÝMÝ OLARAK GÖRÜYORUM


(burasý tanýþma bölümü olduðu için eklemiþ olduðunuz yazý tarafýmýzca silinmiþtir..!)


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son HaSReT tarafından, 24.12.2005 - 19:51 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 16:56
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: ravda net sizden ve üyelerden ricam
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ..
163 Mesaj -
ORTAYA ATILAN ÝDDÝA ÝSPAT GEREKTÝRÝR ÝNSANLARI ZAN ALTINDA BIRAKIP ÝDDÝAYI ÝSPATTAN KAÇARSAN BU ÝFTÝRAYA GÝRER BÝZLER ÝT DALAÞI GÝBÝ BÝRBÝRÝMÝZE SALDIRACAÐIMIZA ALLAH YOLUNDA YARIÞ HALÝNDE OLMALIYIZ

SABÝKUN
Daimi zikrin sahipleri müsabakanýn birinci, ikinci ve üçüncüleridir. Sahabe için Allahû Tealâ, "Sabikûn El Evvelliyne" tabirini kullanýyor. Ve Tövbe Sûresi'nin 100. âyet-i kerîmesinde Peygamber Efendimiz S.A.V. devrinde sahabenin hepsinin sabikûn olduðundan bahsediyor. Buyuruyor ki,

9/TÖVBE-100: Vessâbikuûnel-evvelûne minelmuhâciriyne vel'ansâri velleziynettebe'ûhüm biýhsânin radýyallahü anhüm ve radû anhü ve e'adde lehüm cennâtin tecriy tahtehel'enhârü hâlidiyne fiyhâ ebedâ, zâlikelfevzül'azýym.
O sabikûn-el evveliyn (evvelki ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarý olan en üst üç makamý iþgal edenler) varya, onlarýn bir kýsmý muhacirîynden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kýsmý ensardan (Medine'deki yardýmcýlardan) ve bir kýsmý da onlara (ensar ve muhaciriyne) ihsanla tâbî olanlardandý. (Sahabe irþad makamýna sahip olduklarý için onlara tâbî olundu). Allah onlardan razý ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razýdýr. Onlar altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konulacak ve orada ebediyyen kalacaklardýr. Ýþte en büyük (azîm) mükâfat budur.

Demek ki, 14 asýr önce ensar ile muhacirun beraberce sabikûnu oluþturmuþlardý. Bunlarýn, sabikûn dediðimiz kiþilerin hikmet sahibi olduðunu Allahû Tealâ bu âyet-i kerîme'nin sonunda açýklýyor. Hikmet için biliyorsunuz ki EKBER RIZA asýldýr. Allahû Tealâ'nýn EKBER RIZASINI kazanmak asýldýr. Sabikûn olanlar daimî zikre ulaþmýþ olanlardýr. Salâh makamýný da kapsamaktadýr.
Onlar Allah'tan razý idiler. Allah da onlardan razý. Öyleyse sabikûn ifadesi azim takvanýn bir iþaretini de taþýyor. Nitekim El Vaký-a sûresinde de Allahû Tealâ Hz. (El Vakýa 15 "Ala sürürün mevdunetin" "Altýndan örülmüþ tahtlar üzerinde.") Sabikûna cennette tahtlar ihsan ediyor. Demek ki, sabikûn adýný verdiðimiz kiþiler yemin sahiplerinden farklý. Yemin sahipleri de cennete gidiyor ama tahtlarý yok döþekleri var. Meyve aðaçlarýnýn altýnda dinleniyorlor. Sabikûn'un yemin sahiplerinden farklýlýklarý ise þöyledir;
1. Daimi zikre ulaþmýþlardýr.
2. Hikmet sahipleridir.
3. En yüksek dereceleri kazanmýþlardýr.
1. Ulûl'elbab
2. Ýhlâs
3. Salâh
Bu üç makamda bulunanlarýn hepsine Sabikûn denir.
Yemin sahipleri Allah'ýn dostluðu payesine ermiþ olanlardýr. Bunlar velilerdir.
10/ YUNUS-62: Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.
O Allah'ýn evliyasý var ya onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
10/ YUNUS-63: Elleziyne âmenû ve kânû yettekuûn.
Onlar âmenûdurlar ve takva sahibi olmuþlardýr.
Bu takva birinci takvadýr. Birinci takvanýn sahibi dediðimiz kiþilerin veliler olduðu âyet-i kerîmede bir defa daha açýklýða kavuþturulmuþtur.
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 16:43
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: ravda net sizden ve üyelerden ricam
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    BİZ KİMSEYA KİN TUTMAYIZ
163 Mesaj -
ALLAH DOSTU KOCA YUNUS NE DÝYOR BÝZ KÝMSEYE KÝN TUTMAYIZ AÐYAR (DÜÞMAN) BÝLE DOSTTUR BÝZE KURANDA SAHABE ÝÇÝN SÝZ DÜÞMANA BÝLE MUHABBET BESLERSÝNÝZ SÝZ KÝTABIN TAMAMINA TABÝÝ SÝNÝZ DÝYOR BENDE ACÝZANE DÝYORUMKÝ BÝZ ALLAHA YAKINLAÞMAYA ÇALIÞANLARIZ MASONLAR ATAÝSTLER DURURKEN NE DÝYE BÝZLERLE ALLAH YOLUNA GÝRMEYE ÇALIÞANLARLA UÐRAÞIRSINIZ BÝZLERE OLMADIK HAKARETLER EDERSÝNÝZ ELÝNÝZÝ VÝCDANINIZA KOYUN
Gönderme Tarihi: 24.12.2005 - 00:15
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon ESSELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAHÜ VE BEREKATÜHÜ
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    PEK SEVİLMİYORUM GALİBA
163 Mesaj -
PEK TANIÞAMK ÝSTEYEN YOK GÝBÝ GELDÝ Güle Güle
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:56
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: insan cigligina benziyor... Mutlaka Dinleyin
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    AMENNA
163 Mesaj -
AMENNA KURAN BAÞLI BAÞINA MUCÝZE VE BÜTÜN ÝLÝMLERÝ KAPSAR ALLAH ÝSTEDÝÐÝ ZAMAN TECELLÝSÝNÝ GÖSTERÝR O HERÞEYE KAADÝRDÝR

KUR'ÂN BÜTÜN ÝLÝMLER KAPSAR
Allahû Teâlâ Hz. Nahl Sûresi 89. âyet-i kerîmesinde Kur'ân-ý Kerim'in herþeyi açýkladýðýný ifade buyurmuþtur.

16/ NAHL-89: Ve yevme neb'asü fiy külli ümmetin þehiyden aleyhim min enfüsihim ve ci'nâ bike þehiyden alâ hâülâ' , ve nezzelnâ aleykelkitâbe tibyânen likülli þey'in ve hüden ve rahmeten ve büþrâ lilmüslimiyn.
Ve o gün bütün ümmetlerde içlerinden birini onlarýn üzerlerine þahit beas ederiz. Seni de kendi ümmetine þahit tutacaðýz. Sana bu kitabý herþeyi açýklayýp anlatan, doðru yolu gösteren rehber, rahmet ve müjde olarak indirdik.
6/ EN'AM-38: Mâ ferratnâ fiylkitâbi min þey'in .
Biz bu kitapta hiçbirþeyi eksik býrakmadýk.

Allah'ýn yarattýðý herþey Kur'ân-ý Kerim'de ifadesini asýl olarak bulmuþtur. Fakat Kur'ân'da bir netice olarak mevcut olup, detaylarýnýn mutlaka idrak eden kiþiler tarafýndan açýklanmasý lazýmdýr.

30/ RUM-58: Ve lekad darebnâ linnâsi fiy hâzelkur'âni min külli mesel, ve lein ci'tehüm biâyetin leyekuûlennelleziyne keferû in entüm illâ mübtýlûn.
Andolsun ki, biz Kur'ân'da insanlar için her çeþit misalden açýkladýk. Ve eðer sen onlara bir âyet getirsen, derler ki o kâfirler, "Sen ancak batýlý söyleyensin."
25/ FURKAN- 33: Velâ ye'tûneke bimeselin illâ ci'nâke bilhakký ve ahsene tefsiyrâ.
Sana getirdikleri hiçbir mesele yoktur ki, Biz onun cevabýný Hak ile ve en güzel (ahsen) tefsir ile getirmiþ olmayalým.
6/ EN'AM- 67: Likülli nebe' in müstekarrün ve sevfe ta'lemûn.
Kur'ân'da her haber takarrür etmiþtir (haberin gerçekleþeceði belirli bir vakit kararlaþtýrýlmýþtýr). Siz de bileceksiniz.

O halde bu Kur'ân her zaman ve her mekânda yaþanan Allah'ýn ilmi kelâmýdýr.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:49
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Türkiyenin kalkınması için çözümler
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    LİKİD MEKANİZMA
163 Mesaj -
LÝKÝD MEKANÝZMA



Türkiye’nin ekonomik durumunun gözlenebilmesi, ancak Türkiye’deki tüm nakit hareketlerinin incelenmesi ile elde edilecek reel verilerle mümkündür. Mevcut sistem ise, Merkez Bankasý’nýn bakiyeleri incelemesi ile elde edilen anlýk deðerlendirmelerdir. Halbuki Türkiye ekonomisi hakkýndaki gerçeklere ulaþmak sadece, her hareketin ayrý ayrý incelenmesi ile mümkündür. Bunun yanýsýra IMF ve Dünya Bankasý’nýn üzerinde durduðu teorik formüller Türkiye Ekonomisi ile hiçbir uygunluk göstermemektedir.
Türkiye’deki enflasyon problemini oluþturan etkenler enflasyonun içindedir, ve Türkiye’deki enflasyon problemini aþaðý çekmek deðil, tamamen ortadan kaldýrmak mümkündür ve bu son derece basit bir olaydýr. Türkiye altýn karþýlýklý parayý devreye sokabilirse ayný anda bu olay bitmiþtir. Enflasyon, adýndan bile bahsedilmeyecek olan bir umacý olarak tarihin sayfalarýna gömülmüþ olacaktýr. Olay son derece basittir. Bu yöntemle enflasyon anýnda durur.
Türkiye yüksek seviyede bir enflasyonun etkisi altýndadýr. Yüksek enflasyon devrelerinde yüksek mevduat faizi uygulanmaktadýr. Yüksek mevduat faizi, yüksek kredi faizi demektir. Yüksek kredi faizi ise, yatýrýmlarý engelleyen en büyük faktördür. Üstelik üretimi arttýrsanýz bile, enflasyonu durduramazsýnýz, çünkü yüksek faiz bunu engeller. Faiz ve sermaye kanamasý sebebiyle Türkiye’de enflasyon istihdamdaki 20.4 milyon kiþinin emeðini yutmaktadýr. Sermaye kanamasý, eðer enflasyon yokedilerek engellenemiyorsa, kredi veren bankalarýn kredi vermek yerine yatýrýmlara iþtirak etmesi yöntemiyle engellenebilir. Sermaye kanamasý, yýllýk kârýn, enlfasyon oranýnýn altýnda kalmasý ile ortaya çýkan bir durumdur. Bu durumda kâr etmiþ gibi görünen bir iþletme satýnalma gücü açýsýndan deðerlendirildiðinde zarar etmiþ olmaktadýr. Türkiye sermaye kanamasý sebebiyle büyüyen bir milli ekonomiyi deðil, küçülen bir milli ekonomiyi sergilemektedir.
Ýstihdam, 10 yýllýk bir süreç içerisinde baþarýya kavuþabilir. Bunun ise sadece bir tek yolu vardýr: ÜRETKEN YATIRIMLAR. Her sene hem aktif nüfusa katýlanlarý, hem de iþsizler ordusunun 1/10’unu Istihdam edecek yatýrým yapmak zorunludur.
Türkiye’deki enerji kaynaklarýnýn sadece çok küçük bir kýsmý deðerlendirilmektedir. Gerek hidrolik enerji; nehirlerimizden akan su, gerek rüzgâr enerjisi, gerek güneþ enerjisi, gerekse Allah’ýn bize verdiði dünyadaki üçüncü büyük toryum yataklarý enerji konusunda Allahû Tealâ’nýn Türkiye’ye nekadar büyük ni’metlerini verdiðini göstermektedir.
Bugün Türkiye nehirlerinin debisi itibariyle toplam enerji potansiyelinin (hidrolik enerjisinin) %5’ini kullanabilmektedir. Biz sadece ekonomik barajlarýn yapýlmasýný yeterli görmeyiz. Bir metrelik kod farký olsa bile, o nehir üzerinde elektrik enerjisi üretilebilir. Bu vakýadan hareketle yola çýktýðýmýz zaman yüzlerce küçük santralleri nehirlerimizin üzerinde kurmak mümkündür, nehirlerimizin her zerresini kullanmalýyýz. Eðer biz nehirlerimizdeki potansiyelin %5’iyle bugünkü enerjimizin sadece %40’ýný elde ediyorsak, %50’sini kullandýðýmýz zaman, %40, %400 olur. Þu andaki toplam enerjilerin, termik ve hidroelektrik santraller toplamýnýn dört katýný sadece nehirlerimizden saðlayabiliriz. Nehirlerimizin sadece %50’sinin potansiyelinden istifade etmek þartýyla. Reel potansiyelden bahsediyoruz. Bunu rahatlýkla %75’e çýkarabiliriz.
Modern harp sanayiinin ülkemizde kurulmasý hem döviz çýkýþýna mani olacak, hem de geniþ istihdam ve üretim alaný oluþturacaktýr. Ülkemizin ise bu konuda üzücü bir tarihi vardýr. Ülkemizde Milli Savunma Bakanlýðý devamlý ve en büyük alýcýdýr. Bu devamlý alýcý vasýftaki fonlar, bugüne kadar hep dýþ ülkelere akýtýldý, hem de döviz olarak, çünkü harp sanayiimizi kuramadýk.
Diðer taraftan katma deðer istihdam ve üretim açýsýndan biz yerimizde saydýk, buna karþýlýk geliþmiþ ülkeler kazandý. Türkiyede artýk harp sanayii konusunda bir þeyler yapma zamanýnýn geldiðine kesin þekilde inanýyoruz.
Türkiye’de altýn karþýlýklý paranýn devreye sokulmasý enflasyonun yokedilmesi için mutlaka gereklidir. Türkiye’nin bugüne kadar bu bir türlü önlemeyen enflasyondan 145 milyar Dolar zarara uðradýðý biliniyor.
Türkiye beþ kuruþ sarfetmeden enflasyonu halledebilirdi.
Altýn karþýlýklý parayý koyduðunuz gün olay biter.
Altýn karþýlýklý para tedavüle girdiði gün, artýk parayla mal satýn alýnmasý söz konusu olmayacaktýr. Diðer mallarla gene bir mal olan altýnýn karþýlaþmasý söz konusu olacaktýr. Bir trampa söz konusu olduðu için, enflasyonun oluþmasý mümkün deðildir.
Türkiye’nin üretken yatýrýmlar için ihtiyaç duyduðu kaynaklar bankalar sistemi ile ekonomi arasýnda akan para nehirlerinde fazlasýyla mevcuttur. Bankalardan ekonomiye akan paralar, sabahtan akþama kadar akar: Ayný zamanda sabahtan akþama kadar ekonomiden bankalar sistemine paralar tekrar geri döner. Öyle ki, akþam ayný miktardaki para bankalarýn kasasýna tekrar gelmiþtir.
Ýþte bu noktada konuya bakalým beraberce; dönmüþtür ama bankadan ayrýlan bütün paralar tüketim harcamalarýnda kullanýlmýþ, hiçbir yatýrým oluþmamýþtýr.
Ýþte yapýlmasý icap eden þey, bankalardan ekonomiye akan bu hareket halindeki fonlarý, para nehirlerindeki fonlarý yatýrýmlarda kullanmaktýr.
Büyüyen ekonomi modelinde üretken yatýrýmlar kalkýnmanýn esasýný oluþturur. Hareket halindeki fonlarý, Türkiye’yi hedeflerine gerçek anlamda ulaþtýracaktýr.
Bankalarýn ellerindeki hareket halýndeki fonlarýn %10’u üretken yatýrýmlara sevkedilebilir.
Ekonomik teoriler, Türkiye’deki ekonomik sorunun çözümü için asla yeterli deðildir.
Ulusal veriler ispat etmektedir ki, Türkiye içinde bulunduðu durumdan kurtulacak potansiyele sahiptir.
Hareket halindeki fonlar, Türkiye’nin gelecekte oluþacak iþgücünü de istihdam edecek büyüme hýzýný saðlamaya yeterlidir.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:40
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Türkiyenin kalkınması için çözümler
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    SERMAYE KANAMASININ DURMASI
163 Mesaj -
SERMAYE KANAMASININ DURMASI Daha ilk yýl, diyelim ki bu altýný borç olarak (Fýrat nehrine ulaþmadýnýz, ihtiyacýmýz olan altýnýn kim bilir kaç katý orada var?…) dýþarýdan aldýðýmýzý düþünelim. Merkez Bankasýndaki stoklara ilâveten, tedavüldeki para kadar altýn satýn aldýk, getirdik. En az 10 yýl vadeyle alýnabilir. %7'yi de geçmez faizi. Belki çok daha aþaðýda bir faizle alýnabilir. Sevgili kardeþlerim, dikkat edin sözümüze, Merkez Bankasýna koyduðunuz, piyasada dolaþan paranýn karþýlýðý olan elinizdeki altýnlar, daha ilk yýl ülkedeki sermaye kanamasýný sýfýrlar. Her yýl ülkedeki sermaye kanamasý, mutlaka tedavüldeki paradan daha fazla olduðu için (referanslara bakýlabilir bu konuda) bir korkunç gerçek görürüz. Türkiye'nin kene gibi kanýnýn emilmesini bir anda önleyecek, bir anda bunu bitirecek, 60 gün içinde ülkeyi kurtaracak olan bir operasyon!

Ýþte bu kadar sevgili kardeþlerim. Gerçekleþtirdiðiniz gün, Türkiye'nin her tarafýnda birden enflasyon sýfýrlanacaktýr.

Altýnýn o günkü rayici esas alýnacak ve bir daha o rayiç hiç deðiþmeyecektir.

Türk liralarý, altýn karþýlýklý para ile deðiþtirilecektir. Enflasyon sýfýrlanmýþtýr. Birinci büyük faydasý, ekonomiyedir. Ýþletme sermayesi kanamasý, her devirde mutlaka tedavüldeki paradan büyüktür. Bir yýllýk sermaye kanamasý hacmi, Türkiye'de tedavül eden para hacminden, ortalama rakamdan daima fazladýr.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:36
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Türkiyenin kalkınması için çözümler
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ALTIN KARŞILIKLI PARA
163 Mesaj -
ALTIN KARÞILIKLI PARA Madalyonun en önemli kesimi, hep arkasýna saklanýlarak, madalyonun tersinden hareketle herkese yutturulan, "biz enflasyonu tedavi ediyoruz" avazeleriyle, ülkeyi mahva götürmektir.

Baþardýlar mý?
A'dan Z'ye baþardýlar, sevgili kardeþlerim.
Önleyebilir miyiz?
Evet, önleyebiliriz.
Ne kadar sürede?
2 AYDA!…

Evet, yanlýþ duymadýnýz. Türkiye adý verilen bu ülkede, enflasyonu önleme süreci, sadece 2 aydýr.

Ne yapacaksýnýz? Tedavüldeki paranýn ya kendisi kadar ya 1,5 katý kadar ya 2 katý kadar bir altýn stokunu Merkez Bankasýna yatýracaksýnýz. Sonra altýn karþýlýklý bir kâðýt banknot çýkaracaksýnýz. Bunun da piyasaya sürülmesinin, 2 tane yolu var. Altýn paralar bastýracaksýnýz ve bu deðerler küçülecek, 1 lira, 50 kuruþ, 25 kuruþ, 10 kuruþ, 5 kuruþ, 1 kuruþ gibi… En kestirme deðer olarak þunu düþünüyoruz. Türkiye'deki mevcut para demonetize edilmek mecburiyetindedir. Altýn karþýlýklý para devreye girdiði zaman, eski kâðýt paralarý yok etmek mecburiyetindesiniz. Artýk eski kâðýt paralar, hükmünü kaybedecek, geçmez olacak. O deðiþim sýrasýnda iki tane yol var. Bir tanesi,

Merkez Bankasýnýn altýn paralar basmasý, kâðýt parayý verenin eline altýn paranýn teslim edilmesidir. Vatandaþ görecek ki elindeki para, altýn para. O paranýn tatbikata girmesi üzerine herkes bakacak ki, gerçekten aldýklarý paralar, altýn para. Ama bunlarýn piyasada kullanýlmasý, taþýnmasý, harcanmasý, çalýnmasý itibariyle büyük problemler oluþturacaktýr. Bunun oluþmasýna mani olacak bir tek þey var, o paralarýn tekrar Merkez Bankasýna, alan kiþiler tarafýndan geriye verilmesidir. Ýsteyen verecek, isteyen vermeyecek. Ama geri veren, oradan aldýðý kâðýt parayla, ertesi gün bankaya gittiði zaman, Merkez Bankasýndan onun karþýlýðýnda altýnýný alabileceðini kesin olarak bilecektir. Ýlk teslim, altýn karþýlýðý bir teslim olacaktýr. Bu noktadan itibaren kiþisel dizayna bakar. Bir kimse, 1 altýn lirayla gidip de istediðini alýp, onun altýn olarak karþýlýðýný almak isterse, eski pazarlardaki olaylar tahakkuk eder. Herkesin keselerle altýný yanýnda taþýmasý lâzým. Bu, kolay bir iþ deðildir. Bunun için iki alternatiften birini tercih etmelerini, Merkez Bankasý teklif edecek. Ya altýn parayý alsýn kiþi, harcayabilirse harcasýn ya da altýn karþýlýklý kâðýt parayý alsýn. Mutlaka bankalara altýnýn dönüþü söz konusu olacaktýr. Dönerse altýn karþýlýklý bir kâðýt para devreye girer. Girerse trampa olur. Parayla malýn satýn alýnmasý olayý biter. O altýn karþýlýklý para, altýný temsil eder. Altýn da bir maldýr. Malla malýn deðiþmesi söz konusudur artýk. Enflasyon da, o anda sýfýrlanmýþtýr.

Merkez Bankasýnýn yapabileceði ikinci alternatif, doðrudan doðruya kâðýt parayý veren kiþiye o günkü rayiç üzerinden, altýn karþýlýklý o kadar kâðýt para teslim etmektir. Adamlar ne zaman Merkez Bankasýna gitseler, o parayý temsil eden gramda altýn alabileceklerini görürlerse (ki herkes bunu her an deneyebilir) bu mesele bitmiþtir. Kuyumcularda da, Merkez Bankasýnda da ayný gramajdaki saf altýnýn karþýlýðý bir para tedavülde olur. Türkiye'deki borçlarýn ve alacaklarýn bir anda sýfýrlanmasý elbette hiçbir zaman düþünülemez. Öyleyse kolay bir hesap tarzýna gitmemiz lâzým. Ne yapabiliriz? Altýn karþýlýklý parayý devreye sokarken, mevcut Türk Lirasý'ndan 6 sýfýr silmek... Bunu devreye sokabiliriz. 6 sýfýrý yok edilmiþ yeni bir Türk Lirasý. Ýþte bu altýn karþýlýklý parayý devreye soktuðumuz gün, Türkiye enflasyon canavarýna artýk bir daha yenik düþmeyecektir. Enflasyonun vücuda getirdiði bütün mahzurlar, bir anda yok olur. Ne enflasyon muhasebesine gerek kalýr, ne de ülkemizi kasýp kavuran iþletme sermayesi kanamasý devam edebilir.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:35
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Türkiyenin kalkınması için çözümler
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ÜRETKEN YATIRIMLAR
163 Mesaj -
ÜRETKEN YATIRIMLAR Biz diyorduk ki; (bugün de ayný þeyi söylüyoruz) bu ülkeyi kurtuluþa ulaþtýrabilecek olan tek þey vardýr, o, alternatifi olmayan üretken yatýrýmdýr. Neden? Çünkü üretken yatýrým, mutlak olarak istihdam gerektirir. Yatýrým varsa istihdam mutlaka gereklidir. Ýþveren, patron, müteþebbis, yatýrýmcý yatýrýmýný yapar ve baþýnda bulunur. Ýþi yapacak olanlar elemanlardýr. Bu bir istihdamdýr. Ýþe aldýðýnýz herkes, iþsizler ordusundan bir kýsmýný yok edecektir. Aktif nüfus üretici olacaktýr. Ýstihdamýn artmasý, yatýrýmlarýn yapýlmasý, iþsizler ordusunun giderek küçülmesini ve bir gün sýfýrlanmasýný saðlar. Yeter ki biz aklý baþýnda insanlar olalým, ülkemize faydalý olalým. Baþka neyi saðlar? Bu çalýþan insanlar ücret alacaklardýr, onlar bordro mahkûmlarýdýr. Yani aldýklarý ücret sebebiyle, vergiler anýnda kesilecektir. Her yeni yatýrýmla istihdama giren kiþi, devlete vergi verecek olan yeni bir süjedir, yeni bir insandýr. Ve her ay istihdama giren her insandan devlet, muntazam stopaj vergilerini almaya baþlayacaktýr. Evvelâ iþsizler ordusunu azaltmaya baþladýnýz, madde bir...

Ýkincisi, her yeni istihdama giren insan, ülkedeki gelirler seviyesini (toplam efektif talebi) mutlaka yükseltecektir. Önemli mi? Çok önemli! Çünkü yeni yatýrýmdan muradýmýz, (asýl önemli faktör) katma deðerdir. Her yeni mamul, ülkeye yeni bir katma deðerdir. Arz artýþýný oluþturur. Arz kanadýndaki artýþý mas edebilecek olan, çekebilecek olan, satýn alabilecek olan bir kuvveti de beraberce devreye sokar. Her yeni yatýrýmla, istihdama aldýðýnýz her kiþiyle, gelirler seviyesini yükselterek, toplam efektif talebi artýrarak fazladan devreye soktuðunuz yeni katma deðeri, artan üretimi satýn alabilecek olan kuvveti de vücuda getirir, oluþturur, yükseltir. Bir taraftan istihdama yeni alýnanlarýn (çalýþmaya yeni baþlayan elemanlarýn) gelirler seviyesini yükseltmesi, bir taraftan yatýrýmlarýn ekonomiye saðladýklarý toplam katma deðer artýþý, yatýrýmcýlardan da, ya gelir vergisi ya da kurumlar vergisi adý altýnda devletin devamlý artan vergi geliri, diðer taraftan her ay devletin personelden kestiði stopaj vergisi...Sonuç; artan üretim arz kanadýný yükseltir. Ýstihdama alýnanlar iþsizler ordusunu eritir, yok eder. Ýþçilerin geliri, gelirler seviyesini arttýrarak talep kanadýný yükseltir. Ayrýca devlet hem yatýrýmcýdan, hem iþçilerden devamlý vergi alýr. Görülüyorki çözüm üretken yatýrýmlardadýr.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:33
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: HILAFET GELIYORMU?
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    HZ MEHDİ MÜSLÜMANLARIN HALİFESİDİR TÜM İŞARETLERİ ÇIKMIŞDIR
163 Mesaj -
Hz. Mehdi Hicri 1400'de Gelecektir.

Bediüzzaman, farklý tarihlerde yaptýðý açýklamalarýn hepsinde, Mehdi ve talebelerinin geliþ zamaný olarak hicri 14. yüzyýlýn baþlarýna iþaret etmiþtir. Bir sözünde, Mehdi'nin asr-ý saadet döneminden 1400 sene sonra çýkacaðýný þöyle belirtmektedir:

"Ýstikbal-i dünyeviyede 1400 sene sonra gelecek bir hakikati asýrlarýnda karib (yakýn) zannetmiþler." (Sözler, 318)

Üstad'ýn ifadesinde belirttiði, "sahabe döneminden 1400 sene sonrasý" hicri 14. asrýn baþlarýna, yani miladi olarak 1979-1980 senelerine denk gelmektedir.

"Fatiha'da doðru yolda olanlar ashabýnýn taife-i kübrasýný tarif eden fýkrasý, þeddesiz bin beþ yüz altý veya yedi ederek tam tamýna fýkrasýnýn makamýna tevafuku ve manasýna tetabuku ve þedde sayýlsa fýkrasýna üç manidar farkla tam muvafakatý ve manen mutabakatý bu hadisin imasýný te'yid edip remz derecesine çýkartýyor." (Kastamonu Lahikasý, 23)

Suyuti ümmetin icabet ömrünün hicri 1500 senesini geçmeyeceðini bildiriyor. Bediüzzaman Hazretleri de, ümmetin galibane mücadelesinin 1500-1506 yýllarýnda biteceðini; bundan sonra zayýflamalarýn baþlayýp kýyametin bekleneceðini belirtiyor. Ümmetin galibane ömrü 1500-1506 yýllarýnda bitecekse, o zaman 1400-1500 yýllarý arasýnda Mehdi ve Ýsa (AS)'nýn gelmesi, ayrýca Mehdi'nin de 1400 yýlý baþlarýnda göreve baþlamasý gerekmektedir.

Bediüzzaman hicri 1327'de Þam'da Emevi Camii'nde on bin kiþiye verdiði hutbesinde, hicri 1371'den sonraki Ýslam aleminin geleceðine yönelik izahlar yapmakta, ahir zamandan çeþitli tarihler vererek, beklenen Mehdi'nin mücadele zamanlarýna dikkat çekmektedir.

Bediüzzaman, Mehdi'nin göreve baþlamasý ve inkarcý zihniyeti fikren maðlup etmesi ile ilgili olarak þu tarihleri bildirmektedir:

"Ta 1371 senesinden sonraki alem-i Ýslam'ýn mukadderatýna nazar eden Hutbe-i Þamiye'deki hakikatler... Evet þimdi olmasa da 30-40 sene sonra fen ve hakiki marifet ve medeniyetin mehasini o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatýný verip o dokuz manileri maðlup edip daðýtmak için taharri-i hakikat meyelanýný ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi o dokuz düþman taifesinin cephesine göndermiþ, inþallah yarým asýr sonra onlarý darmadaðýn edecek." (Hutbe-i Þamiye, 25)

Þam'da yaptýðý bu konuþmada, hicri 1371 senesinden sonra yaþanacak geliþmelere dikkat çekerek, Bediüzzaman Mehdi'nin göreve baþlamasýnýn bu tarihten 30-40 yýl sonra olacaðýný bildirmiþtir. Bu tarih ise hicri 1401-1411, miladi olarak da 1980-1990 yýllarý arasýdýr.

Yine ayný konuþmanýn devamýnda Üstad, Mehdi'nin inkarcý fikir sistemini fen, ilim ve medeniyetin imkanlarý sayesinde fikren susturacaðýný haber vermiþtir. Bu fikri üstünlüðün tarihi olarak da 1371 tarihinden yarým asýr sonrasýný bildirmiþtir. Bu da hicri 1421, yani miladi 2001 senesi demektir.

"Evet þimdi (1371) olmasa da otuz-kýrk (30-40) sene sonra...

Fen: Müspet ilimler, biyoloji, fizik, kimya vs.

Hakiki marifet: Hüner, sanat , ilim ve fenlerle öðrenilen bilgi.

Medeniyetin mehasini: Medeniyetin iyiliklerini

O üç kuvvetle donatýp gerekli ihtiyacýný karþýlayýp o dokuz engelleri yenip daðýtmak için,

Taharri-i hakikat meyelaný: Hakikati araþtýrma meyli

Muhabbet-i insaniyeyi: Ýnsan sevgisini.

O dokuz düþman sýnýfýnýn cephesine göndermiþ, inþallah yarým asýr sonra (50 sene) onlarý darmadaðýn eder."

1371 + 50 = 1421 (Miladi 2001)

Bediüzzaman hicri 1400 yýlý baþlarýnda Mehdi'nin inkarcý felsefe ile mücadeleye baþlamasý zamanýna, 1401-1411 = 1981-1991 yýllarý arasý fen, hüner, sanat ve medeniyetin iyiliklerini birleþtirip bunlarla mücadelesine ve fikren darmadaðýn edeceði tarih olarak da 1421 = 2001'e dikkat çekiyor.

"Yetmiþ birde fecr-i sadýk baþladý veya baþlayacak. Eðer bu, fecr-i kazib de olsa, otuz-kýrk sene sonra fecr-i sadýk çýkacak." (Hutbe-i Þamiye, 23)

Fecir: Tan yerinin aðarmasý, güneþ doðmadan önceki kýzýllýk, sabah vakti

Fecr-i Kazib: Sabaha karþý ufukta yayýlmaya baþlayan birinci kýzýllýk.

Fecr-i Sadýk: Fecr-i Kazib'den sonra yayýlmaya baþlayan ikinci aydýnlanma

1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

Bediüzzaman Ýslam'ýn dünyaya tekrar hakim olmasýný güneþin doðuþuna benzetiyor. Güneþin battýktan sonra ertesi gün yeniden doðmasý gibi, Ýslam'ýn da dünya üzerinde tekrar doðup parlayacaðýna bu benzetmeyle iþaret ediyor. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadýk ifadeleriyle bu doðuþun baþlangýç yýllarýna dikkat çekilmiþtir.

Buna göre Hakkýn karþýsýndaki batýlý temsil eden düþünce olan ateizmin ve materyalist felsefenin daðýtýlmaya baþlamasý 1981-1991 yýllarý, fikren tam anlamýyla susturulup daðýtýlmasýnýn ise 2001 yýlýnda olacaðýna iþaret etmiþtir.

Risale-i Nur Külliyat'ýnda, Mehdi'nin mücadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili verilen ebcedler:

"Aðýzlarýyla Allah'ýn nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan baþkasýný istemiyor." 9/32 ayetindeki "...Allah, kendi nurunu tamamlamaktan baþkasýný istemiyor." cümlesi hakkýnda Bediüzzaman þöyle demektedir:

"Þimdi hatýra geldi ki, eðer þeddeli "lamlar" ve "mimler" ikiþer sayýlsa bundan bir asýr sonra zulümatý daðýtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Þakirtleri olabilir." (Þualar / 605)

Bu ayetin ebced deðeri ise "1424-Miladi: 2004" tür. Mehdi önderliðinde Ýslam'ýn hakimiyeti devrelerine iþaret etmektedir.

"...inkar edenlerin velileri ise taðut'tur..." 2/257 ayetindeki "taðut" (batýl fikir sistemi) kelimesinin kendi içinde çöküþ tarihini de Bediüzzaman (ebced deðerini) 1417 (miladi 1997) olarak vermektedir.

Hz. Mehdi Hilafet Merkezinin Bulunduðu Yerden Çýkacaktýr.

Ahir zaman hakkýndaki rivayetlerin merkez noktasýný Mehdiyet teþkil eder. Ahir zamandaki önemli olaylarýn çoðu Mehdiyet etrafýnda geliþir. Ancak bu olaylarýn yerleri hakkýnda farklý farklý rivayetler mevcuttur. Bediüzzaman bu konuya þu þekilde açýklýk getirmiþtir:

"Þimdi, Hz. Mehdi gibi eþhasýn hakkýndaki rivayatýn ihtilafatý ve sýrrý þudur ki: Ehadisi tefsir edenler, metn-i ehadisi tefsirlerine ve istinbatlarýna tatbik etmiþler. Mesela: Merkez-i saltanat o vakit Þam'da veya Medine'de olduðundan, vukuat-ý Hz. Mehdiyye veya Süfyaniyye'yi merkez-i saltanat civarýnda olan Basra, Kufe, Þam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmiþler." (Sözler, 359)

Bir baþka yerde de Üstad konuyu þöyle izah etmiþtir:

"Merkez-i Hilafet eski zamanda Irak'da, Þam'da ve Medine'de bulunduðundan raviler kendi içtihatlarýyla daimi öyle kalacak gibi mana verip, "Merkez-i Hilafet-i Ýslamiye" yakýnlarýnda tasvir etmiþler, Halep ve Þam demiþler. Hadisin mücmel haberlerini kendi içtihatlarýyla tavsil etmiþler." (Þualar, 492)

Yani, Bediüzzaman'ýn üstteki ifadelerinden de anlaþýldýðý gibi, ahir zaman hadislerini aktaran alimler, ahir zaman olaylarýný kendi dönemlerindeki hilafet merkezlerini esas alarak aktarmýþlardýr.

Mehdiyet olayýnýn gerçekleþeceði yer olarak, her alim kendi zamanýnýn Hilafet Merkezi olan Irak, Þam, Kufe, Medine gibi þehirleri belirtmiþtir. Ravilerin bu içtihatlarý da zamanla rivayetlere katýlarak günümüze ulaþmýþtýr.

Ancak, ahir zaman olaylarýnýn vuku bulduðu yerle ilgili rivayetlerin ortak noktasý, bu olaylarýn Hilafet Merkezi'nde gerçekleþtiðidir.

Bediüzzaman da bu sonuca varmýþtýr. Bilindiði gibi, son hilafet merkezi "Ýstanbul"dur. Halifelik bu yüzyýlýn baþlarýnda resmi olarak kaldýrýlmýþtýr ve o günden bu yana dünya üzerinde baþka hiçbir yere de taþýnmamýþtýr. Peygamberimizin iki sancaðý, kýlýcý ve gömleði ile diðer mukaddes emanetler Ýstanbul'dadýr. Sonuç olarak, halen bu manevi ünvaný koruyan tek þehir Ýstanbul'dur.


5. Hz. Mehdi'nin Üç Asli Görevi Vardýr.

"Çok defa mektuplarýmda iþaret ettiðim gibi, "Hz. Mehdi Al-i Resul'ün temsil ettiði kudsi cemaatinin þahs-ý manevisinin üç vazifesi var. Eðer çabuk kýyamet kopmazsa ve beþer bütün bütün yoldan çýkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacaðýný rahmet-i ilahiyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak." (Emirdað Lahikasý, 259)

"Büyük Hz. Mehdi'nin çok vazifeleri var. Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde, cihad aleminde." (Þualar, sf. 456)

Emirdað Lahikasý 259. sayfada fedakâr seyyidlerin yardýmýndan bahsediyor. Üstad seyyidler topluluðu ile beraber faaliyette bulunmamýþtýr. Bu faaliyet Üstad'dan sonra Mehdi tarafýndan yapýlacaktýr.

Üstad, Mehdi'nin siyaset alanýnda faaliyet yapacaðýný, devlet yönetiminde en üst kademede bulunacaðýný belirtmiþtir. Nitekim hem siyaset, hem diyanet hem de cihad yani teblið yönünden faaliyette bulunmasý çok geniþ imkanlar gerektirmektedir. Dolayýsýyla da buradan Mehdi'nin imkanlarýnýn çok geniþ olacaðýný, bu görevlerin tam yapýlmasýnýn ancak devlet yetkilerinin kullanýlmasý ile olacaðýný anlamaktayýz. Üstad bu imkan ve yetkiye sahip olmamýþtýr.


Birinci görevi: Ýnsanlarýn imanýný kurtaracak

"Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle ve maddiyun ve tabiiyyun taunu, beþer içine intiþar etmesiyle, her þeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imaný kurtarmaktýr. Ehl-i imaný dalâletten muhafaza etmek..." (Emirdað Lahikasý, 259)

Mehdi'nin görevi olan "materyalizmi dünyada tam anlamýyla etkisiz hale getirmek" Üstad tarafýndan yapýlmamýþ ve buna baðlý olarak insanlarýn imanýný kurtarma görevi dünya çapýnda Mehdi'ye verilmiþtir. Bu çalýþmalarýn köklü ve çok etkileyici yapýlacaðýný da; Mehdi'nin iman sahiplerini dalaletten koruyacaðýný belirterek açýklamýþtýr.

Bu görevi en önemli ve deðerli görevdir.

"Ümmetin beklediði, ahir zamanda gelecek zatýn üç vazifesinden en mühimi ve en büyüðü ve en kýymetdarý olan iman-ý tahkikiyi neþr ve ehl-i imaný delaletten kurtarmak" (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)

Üstad, Mehdi'nin 3 görevinden en önemlisi ve en dikkat çekicisini imaný yayma olarak belirtmiþtir. Bu imaný yayma çalýþmasýnýn yönteminin nasýl olacaðýný da Üstad "iman-ý tahkikiyi neþr" olarak vurgulamýþtýr. Buradaki "neþr" kelimesiyle iman hakikatlerinin neþriyat yoluyla yani kitap, dergi, CD ve diðer kitle iletiþim araçlarý yoluyla yapýlacaðý anlaþýlmaktadýr. Doðal olarak bu þekilde imaný yayma çalýþmasý da dünyadaki tüm insanlar tarafýndan bilinecektir. Üstadýn çalýþmasý ise kendi döneminde ancak fedakar nur talebelerinin el yazmalarýyla birkaç nüsha çoðaltma þeklinde olmuþ, kastedilen neþr, maksadý hasýl olacak þekilde oluþmamýþtýr.


Ýkinci görevi: Dini özüne döndürecek

"Ýkinci Vazifesi: Hilafet i Muhammediye (ASM) ünvaný ile þeair-i Ýslamiyeyi ihya etmektir. Alem-i Ýslâmýn vahdetini nokta-i istinad edip beþeriyeti maddi ve mânevi tehlikelerden ve gadab-ý ilâhi'den kurtarmaktýr. Bu vazifenin, nokta-i istinadý ve hadimleri, milyonlarla efradý bulunan ordular lazýmdýr." (Emirdað Lahikasý, sf. 259)

"Hilafet-i Muhammediye ünvaný ile" Mehdi'yi tarif eden Bediüzzaman, Mehdi'nin Ýslam Dünyasý'nýn Halifesi olacaðýný söylemektedir. Ayrýca bu makamý da "ünvan" olarak tarif ederek, tüm Müslümanlarýn Mehdi'yi o makama layýk kiþi olarak tanýyacaðýna da iþaret etmiþtir. Büyük mütefekkir Bediüzzaman, þüphesiz 13. asrýn müceddididir, ancak tüm Müslümanlarýn Halifesi ünvanýný almamýþtýr.

"Alem-i Ýslâmýn vahdetini" tabirini kullanarak Üstad, kendi devrinde de daðýnýk, halifesiz ve bir birliktelik içinde olmayan Ýslam ülkelerinin birleþerek Ýslam Birliði'nin oluþacaðýný söylemektedir. Bu birliktelik Üstad zamanýnda da, henüz de oluþmuþ deðildir. Bu birlikteliði, Mehdi'nin bir dayanak noktasý yaparak Müslümanlarý bazý tehlikelerden koruyacaðýný ifade etmektedir.

"milyonlarla efradý bulunan ordular"ýn da, Mehdi'nin bu vazifesini ifa ederken yardýmcýlarý olacaðýný, yani emrinde ordular olacaðýný söyleyen Üstad'ýn ordulardan oluþan yardýmcýlarý olmamýþtýr. Sadece büyük fedakarlýklar içinde, canla baþla gayret içinde olan mahdut miktarda Nur talebeleri onun yardýmcýsý olup teblið çalýþmasý yapmýþlardýr.

"O zatýn ikinci vazifesi, þeriatý icra ve tatbik etmektir. Birinci vazife maddi kuvvetle deðil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduðu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddi bir kuvvet lazým ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)

"O zat" ifadesi, beklenen Mehdi'nin belirli "bir" kiþi olduðunu gösteren açýk bir ifadedir.

Görevi "þeriatý icra ve tatbik etmek" olan Mehdi'nin ifa edeceði ikinci vazifesini tarif ederken, Üstad, dinin kurallarýný toplum içinde Mehdi'nin hayata geçireceðini söylemektedir. Bediüzzaman ise büyük mücadelelerle kendi devrinde ancak iman hakikatlerini sýnýrlý bir topluluða teblið etme imkaný bulabilmiþtir.

"gayet büyük maddi bir kuvvet lazým" ifadesi büyük maddi imkanlarla yapýlacak olan hizmetleri iþaret etmektedir. Bu belki de devlet hazinesini kullanma yetkisi olarak adlandýrýlabilir. Üstad mücadelesini gayet zor maddi þartlar içerisinde geçirmiþtir.

Mehdi'nin insanlýðý maddi ve manevi tehlikelerden koruyacaðý net olarak belirtilmiþtir. Ayrýca Mehdi Ýslam birliðini de oluþturacak ve bunun için de sayýsý milyonlarý bulan ordular gerekecektir. Bu durum Üstad döneminde oluþmamýþtýr. Mehdi þeriatý uygulayacak, bu da ancak büyük bir maddi güçle olacaktýr.

"Þark tarafýndan bir nur zuhur edecek, bidatlar zulümatýný daðýtacak." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189)

"bidatlar zulümatýný daðýtacak": Üstad'ýn döneminde de var olan bidatlar, dine sonradan sokulan batýl inanç ve uygulamalar, hala süregelmektedir. Üstadýn çalýþmalarýyla bu, sona ermemiþtir. Bunu dini özüne döndürecek olan Mehdi gerçekleþtirecektir.


Üçüncü görevi: Ýslam toplumunu tekrar birleþtirecek

"O zatýn üçüncü vazifesi, Hilafet-i Ýslamiyeyi Ýttihad-ý Ýslam'a bina ederek, Ýsevi ruhanileriyle ittifak edip din-i Ýslam'a hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o vazifeden üç dört derece daha ziyade kýymetdardýr, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniþ bir dairede ve þa'þaalý bir tarzda olduðundan umumun ve avamýn nazarýnda daha ehemmiyetli görünüyorlar." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)

Mehdi'nin bir baþka görevi ise Ýslam toplumunu birleþtirmek ve Hristiyan alemiyle ittifak yapmaktýr. Mehdi'nin çok büyük çapta ve ihtiþamlý olarak yapacaðý bu görevler tüm dünyada herkes tarafýndan bilinecektir. Buna binaen ahir zamanda bu konularýn tüm insanlar tarafýndan bilinmesi ve genele yayýlmasý ancak televizyon, radyo ve internet gibi teknolojik imkanlarla mümkün olabilir. Nitekim Müslüman birliði ve Müslüman-Hristiyan ittifaký da Üstad döneminde olmamýþtýr.

"Bu vazife, pek büyük bir saltanat, kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir." Üstad, Ýslam Birliði ile Müslüman ve Hristiyan dünyasýnýn hak din adýna kol kola vermesi gibi büyük bir olayýn ancak 3 þartýn oluþmasýyla gerçekleþeceðini ifade etmiþtir.

Birincisi "saltanat": Bu ifade tam bir hakimiyet ifadesidir. Bu þunu gösterir; Mehdi'nin ülke yönetiminde bulunan, güç ve iktidar sahibi olan ve adeta bir sultan gibi dediði her þey uygulanan yetki sahibi bir makamda olacaðýdýr. Saltanat ifadesi ile Üstad'ýn kastettiði budur. Bu durumun Üstad'da tecelli etmediði malumdur.

Ýkincisi "kuvvet": Buradaki kasýt, istediði þeyi icra edebilme gücü, yani yetki sahibi ve iktidar olmaktýr. Bu ortam da Üstad zamanýnda oluþmamýþtýr.

Üçüncü "milyonlar fedakarlar": Çok açýk olan bu ifadeyle Üstad, bu görevin, hizmette bulunacak, Mehdi'ye tabi milyonlarca insanýn olmasýyla gerçekleþebileceðine dikkat çekmiþtir. O dönemde Üstad'ýn çevresinde hizmet eden fedakar talebelerin sayýsýnýn ise milyon sözüyle ifade edilemeyeceði aþikardýr.

"üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniþ bir dairede ve þaþaalý bir tarzda" gerçekleþecek olan Ýslam'ýn hakimiyeti, hem dünyada geniþ çaplý bir þekilde, hem de oldukça görkemli ve yankýlar uyandýran bir tarzda meydana gelecektir. Bu þaþaa toplumlarýn çoðunluðunun üzerinde büyük etki uyandýrdýðý gibi, bu toplumlarýn çok da önem verdiði bir husus olacak. Bu þaþaa ne Üstadýn döneminde, ne de "asr-ý saadet" hariç baþka bir dönemde yaþanmýþ bir durumdur.


Birinci görevdeki yardýmcýlarý

"...Hazret-i Mehdi'nin, o vazifesini bizzat kendisi görmeðe vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilâfet-i Muhammediye (ASM) cihetindeki saltanatý, onun ile iþtigale vakit býrakmýyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zat, o taifenin uzun tedkikatý ile yazdýklarý eseri kendine hazýr bir program yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmýþ olacak. Bu vazifenin istinad ettiði kuvvet ve mânevi ordusu, yalnýz ihlas ve sadakat ve tesanüd sýfatlarýna tam sahip olan bir kýsým þakirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kýymetli sayýlýrlar." (Emirdað Lahikasý, 259)

"Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek"

"...ondan evvel...": Yani Mehdi'den önce, onun çalýþmalarýndan önce, Mehdi'nin birinci vazifesi olan iman hakikatlerini yayma ve materyalizmi yýkma çalýþmasýný yerine getirmesinde kullanacaðý ilmi malzemeleri hazýrlayacak olan "bir taife" den bahsetmektedir Bediüzzaman.

"bir taife": Bu grubun, fen ve felsefenin materyalizm ile oluþturduðu negatif etkiyi kýrmada faydasý olacak þekilde fen ve bilim ile uðraþan ilmi bir grup olmasý gerekmektedir. Ki Mehdi de onlarýn hazýrladýklarý çalýþmalardan faydalanarak materyalizmi yýkacak.

"o taifenin uzun tasdikati ile yazdýklarý eseri..." diyerek Bediüzzaman, uzun doðrulama çalýþmalarý sonucu bir eser yazdýklarýndan söz etmektedir. Bunun ilmi bir çalýþma olduðu anlaþýlmaktadýr. Bu ilim adamlarýnýn, uzun yýllar yaptýklarý çalýþmalar ile, insanýn tesadüfler sonucu meydana geldiðini savunan materyalizme karþý, Yaratýcý'nýn varlýðýný gösterecek þekilde, kendi baþýna ilmi deliller ortaya koyacaðý anlaþýlýyor. Mehdi de bu bilgileri özellikle de Ýslam dünyasýnda yaygýnlaþtýrarak, bilimin yaratýlýþý gösterdiðini insanlara anlatarak materyalizmi yýkacak.

"bir cihette": 'Bir yönüyle' derken Üstad, bu ilmi gruptan, materyalizmi yýkmada sadece bir yönüyle faydalanýlacaðýný anlatmaktadýr. Yani maddiyun ve tabiyyun felsefesinin, tabiatçýlýk ile ilgili kýsmýnýn kastedilmekte olduðunu anlýyoruz.

Bir de maddiyun kýsmý var ki, o da maddecilik, yani maddenin sonsuzdan beri var olduðunu ve tek kesin gerçeðin madde olduðunu savunan materyalizmin ikinci kýsmý. Bunu da sadece Mehdi, maddenin gerçekliðinin yoktan var olduðunu ortaya koyarak yapacak. Ortaya koyduðu maddenin yoktan var olduðu konusuna dair hem bilimsel hem akli izahlarla materyalizmi tam anlamýyla yok etmiþ olacak.

"fen ve felsefenin tasallutuyle": Fen ve felsefenin saldýrýlarý yüzünden insanlar üzerinde etkisi olacak olan materyalizmi susturmak için, yine bu iki unsuru susturmak, onun yaratýlýþý gösterdiðini ortaya koymak gerekmektedir.

Üstat bu iki unsurda çalýþmalar yapmakla beraber kastedilen manada tam bir susturmayla ortadan kaldýracak söz konusu bir durum oluþmamýþtýr.


Ýkinci görevdeki yardýmcýlarý

"Ýkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye (ASM) ünvaný ile þeair-i Ýslamiye'yi ihya etmektir. Alem-i Ýslam'ýn vahdetini nokta-i istinad edip beþeriyeti maddi ve mânevi tehlikelerden ve gadab-ý ilâhi'den kurtarmaktýr. Bu vazifenin, nokta-i istinadý ve hadimleri, milyonlarla efradý bulunan ordular lâzýmdýr." (Emirdað Lahikasý, 259)

Üstad halife deðildir; bu ünvaný kendisinden sonra gelecek olan Mehdi'nin alacaðýný açýkça belirtmiþtir. Mehdi Ýslam birliðini kurarak; insanlarý maddi ve manevi tehlikelerden kurtaracaktýr.

"O zatýn ikinci vazifesi, þeriatý icra ve tatbik etmektir. Birinci vazife maddi kuvvetle deðil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduðu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddi bir kuvvet lazým ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9)

Mehdi; Ýslam'ýn hakim olmasýna vesile olacak ve insanlar arasýnda din ahlakýnýn yaþanmasýný saðlayacaktýr. Bunun için Mehdi büyük bir maddi güç kullanacaktýr. Üstad'ýn büyük maddi imkanlarý olamamýþtýr, ancak bu imkanlarýn Mehdi'de toplanacaðýný belirtmiþtir.

"gayet büyük maddi bir kuvvet lazým": Üstad Mehdi'nin ikinci vazifesini yerine getirirken çok büyük maddi imkanlara sahip olarak bunu gerçekleþtireceðinden bahsetmiþtir. Üstadýn ve talebelerinin büyük hizmetlerini yaparken çok kýsýtlý imkanlar içinde hatta daha doðru bir ifadeyle büyük imkansýzlýklar içinde mücadele ettikleri herkesin malumudur. Ayrýca Üstad'ýn, bahsettiði þeriatý icra hususunda herhangi bir geniþ kapsamlý çalýþmasý olmamýþtýr. Bunu Mehdi'nin yerine getireceðini söylemiþ ve Mehdi'nin bu görevi nasýl yerine getireceðini detaylarýyla tarif etmiþtir.


Üçüncü görevdeki yardýmcýlarý

"Üçüncü Vazifesi: Ýnkýlâbat-ý zamaniye ile çok ahkâm-ý Kur'aniye'nin zedelenmesiyle ve Þeriat ý Muhammediye'nin (ASM) kanunlarý bir derece ta'tile uðramasiyle o zat, bütün ehl-i imanýn mânevi yardýmlariyle ve ittihad-ý Ýslâm'ýn muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanýn ve bilhassa Al-i Beyt'in neslinden her asýrda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklariyle o vazife-i uzmâyý yapmaya çalýþýr." (Emirdað Lahikasý, 260)

Mehdi döneminde; devir ve ortamýn da deðiþmesiyle, insanlarýn Kuran'ýn hükümlerini uygulamada bir nevi gevþeklik gösterecekleri ve kusurlarý olacaðý belirtilmiþtir. Mehdi'ye Ýslam'ýn hakimiyeti safhasýnda Ýslam alimleri ve sayýlarý milyonlarý bulan fedakar seyitler, Müslümanlar destek verecek ve tüm Ýslam birliðinin yardýmlaþmasýyla, beraber hareket edeceklerdir. Üstad ehl-i imanýn bu yardým ve dayanýþmanýn kendisi zamanýnda olmayacaðýný ancak Mehdi'nin bunlarý yapabileceðini söylemiþtir.

"Ýnkýlâbat-ý zamaniye": Zamanýn devrimleri, deðiþiklikleri günümüzde de devam etmektedir. Bu Bediüzzaman'la da son bulmamýþtýr. Halbuki Mehdi'nin geliþiyle zaman içinde oluþan bu deðiþim bir son bulacaktýr.

Bu gerçekleþirken de Mehdi'ye "bütün ehl-i imanýn mânevi yardýmlarý" olacaðýný söyleyen Üstad, ayrýca bu yardýmla birlikte "bütün ulema ve evliyalar" ile "milyonlar fedakâr seyyidlerin" Mehdi'ye katýlacaðýný belirtmiþtir. Üstad'a ulemalar ve sayýlarý milyonlarý bulan seyitler topluluðu iltihak etmemiþtir.

Üstadýn, bu þekilde "O vazife-i uzmâyý yapmaya çalýþýr." dediði Mehdi'nin "bir" kiþi olduðu da anlaþýlmaktadýr. Yoksa bir þahs-ý manevi deðildir. Ya da birçok kiþiden oluþmuþ bir grup deðildir; Mehdi bir kiþidir.


6. Bediüzzaman Hz. Mehdi'ye Zemin Hazýrlamýþtýr.

"O ileride gelecek acib þahsýn bir hizmetkarý ve ona yer hazýr edecek bir dümdarý ve o büyük kumandanýn piþdâr bir neferi olduðumu zannediyorum." (Barla Lahikasý, 162)

Üstad burada, kendisinin büyük kumandan olarak tarif ettiði, beklenen Mehdi olmadýðýný ancak onun yardýmcýsý olduðunu, onun faaliyetlerine zemin hazýrladýðýný hatýrlatmýþtýr.

"O ileride gelecek acib þahsýn" ifadesiyle Bediüzzaman açýk bir þekilde Mehdi'nin kendinden sonraki bir dönemde geleceðini haber vermiþtir.

"Çok zaman evvel bir ehl-i velâyetten iþittim ki; o zât, eski velilerin gaybi iþaretlerinden istihrac etmiþ ve kanaati gelmiþ ki: "Þark tarafýndan bir nur zuhur edecek, bid'atlar zulümatýný daðýtacak." Ben, böyle bir nurun zuhurura çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazýr etmek lâzým gelir. Ve anladýk ki, bu hizmetimizle o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz." (Sikke i Tasdik i Gaybi 189- Mektubat 34)

Mehdi dinimizdeki yanlýþ ve batýl uygulamalarý kaldýracak ve yaþadýðý dönem Ýslam'ýn baharý olacaktýr. Dolayýsýyla Üstad yaþadýðý dönemi Ýslam'ýn kýþý olarak adlandýrarak, yakýn gelecekte, yani Ýslam'ýn baharýnda gelecek Mehdi ve yardýmcýlarýna çalýþmalarýyla ancak zemin hazýrladýklarýný söylemiþtir.


7. Hz. Mehdi'yi Risale-i Nur ya da Müellifi Sanmak Hatadýr.

"...Risale-i Nur'un þahs-ý manevisini haklý olarak Hz. Mehdi telakki ediyorlar. O þahs-ý manevinin de bir mümessili, Nur þakirdlerinin tesanüdünden gelen bir þahs-ý manevisi ve o þahs-ý maneviden bir nevi mümessili olan biçare tercümanýný zannettiklerinden, bazen o ismi O'na veriyorlar. Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onda mes'ul deðiller." (Týlsýmlar Mecmuasý, 201)

Üstad Risalelerin bazý yakýnlarý tarafýndan Mehdi olarak görüldüðünü ancak bunun bir hata olduðunu hatýrlatmýþtýr. Üstad'ýn ifadeleri bu konuda þüpheye ve tartýþmaya mahâl vermeyecek kadar açýktýr. Mehdi, net olarak "tek bir kiþi" olarak anlatýlmýþ, ayrýca yanýndaki yardýmcýlarýna kadar detay verilmiþtir. Yani Mehdi bir topluluk veya Risale-i Nur deðildir.

Risalelerin müellifi olarak kendisinin de Mehdi olarak deðerlendirilmesinin bir karýþtýrma ve bir hata olduðunu Bediüzzaman açýkça ifade etmektedir.

Burada deðinilmesi gereken bir husus da, gelecek Mehdi'nin diðer müceddidlerden daha düþük bir makamda olacaðýný zannedenler olabileceðidir; bu düþünce imtihanýn sýrrýna muhaliftir. Ýslam'ýn dünya hakimiyetine vesile olacak kiþinin faaliyetleri daha deðiþik olacak ve çok daha büyük bir mücadele olacaktýr. Daha küçük mücadele denmesi yanlýþ olur, çünkü ihlas ve sadakat ile yapýlan bir mücadele vardýr. Ve bu büyük mücadele için Allah Mehdi'yi görevlendirmiþtir. Elbette ki mücadelesinin büyüklüðü oranýnda makamatý da büyük olacaktýr. Ki dereceyi ancak Allah belirler. Hz. Ýsa, Mehdi'nin arkasýnda namaz kýlacak, bu da göstermektedir ki Hristiyan-Müslüman ittifaký olacak. Hz. Ýsa ile beraber mücadele edecek kiþi tabi ki Üstad'ýn belirttiði gibi Büyük Mehdi olacaktýr. Nitekim "ahir zamanda gelecek bir müceddid-i ekber" diyerek, Bediüzzaman, Mehdi için "en büyük müceddid" tabirini kullanmýþ, onun gelmiþ geçmiþ tüm müceddidlerin en büyüðü olduðunu vurgulamýþtýr.

Bu durum Nur talebelerinin daha da þevklenmeleri, çalýþmalarýný ve dualarýný artýrmalarý için bir vesiledir. Çünkü her halis Müslüman Ýslam'ýn hakimiyetini büyük bir iþtiyakla ister ve bekler. Nitekim Müslümanlarýn böyle bir beklenti içinde olmalarý gerektiðini Üstad bizzat ifade ederek, 1951'den 50 sene sonrasý için müjde vererek ümidin ve þevkin kapýsýný sonuna kadar aralamýþtýr. Üstad ve Risale-i Nur külliyatý, Üstad'ýn detaylý anlattýðý "gelecek Büyük Mehdi" nin hem bir iþareti hem de en önemli zemin hazýrlayýcýsýdýr.

"Bazý ayat-ý kerime ve ehadis-i þerife ahirzamanda gelecek bir müceddid-i ekberi mana-yý iþari ile haber veriyorlar. Fakat o gelecek zatýn ve cemiyetinin üç vazifesinden en ehemmiyetlisi olan ve zahiren en küçüðü görünen imaný kurtarmak ve hakaik-i imaniyeyi güneþ gibi göstermek vazifesini Risale-i Nur ve þakirdlerinin þahs-ý manevisi tam yaptýklarýndan; o gelecek zata dair haberleri ve iþaretleri, Risale-i Nur'un þahs-ý manevisine hatta bazen tercümanýna da tatbike çalýþmýþlar ve Þeriatý ihya ve hilafeti tatbik olan çok geniþ dairede hükmeden bu iki mühim vazifesini nazara almamýþlar. Onlarýn kanaatleri, onlarýn Risale-i Nur'dan istifade cihetinde faidelidir, zarasýzdýr; fakat Nur'un mesleðindeki ihlasa ve hiçbir þeye alet olmamasýna ve dünyevi ve manevi makamatý aramamasýna zarar verdiði gibi, Nurlarýn muhafýzlarý her taifenin hususan siyasi taifenin tenkidine ve hücumuna vesile olabilir". (Týlsýmlar Mecmuasý, 168)

Mehdi'nin çok açýkça görülen ve tüm insanlar tarafýndan bilinen iþaretleri vardýr: Halife olmasý ve Ýslam'ý dünyaya hakim din kýlmasý. Her ne kadar Mehdi'nin önemli bir vazifesi olan iman hakikatlerini anlatma hususu kendisinde ve eserlerinde tecelli etmiþ ise de, Üstad, talebelerinin sadece bu yönde bir deðerlendirme yaptýðýný ve Mehdi'nin diðer iki büyük vazifesi olan hilafet ve dini ihya etmesinin kendisinde görünmediði hususunu dikkate almadýklarýný söylemiþtir. Üstad, Mehdi'nin Risale-i Nur olmadýðýný, ancak bu bakýþ açýsýnýn, Risalelerden istifade etme yönünden zararsýz olduðunu, ancak bu fikrin, siyasilerin ve daha birçok kiþinin saldýrýlarýna ve eleþtirilerine maruz kalabileceðini hatýrlatarak uyarmýþtýr.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:29
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon PEYGAMBER EFENDİMİZ VE SAHÂBESİ
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    KONUYLA İLGİLİ AYET NUMARASINI HATIRLIYAMADIM
163 Mesaj -
ALLAH U TEALA KURANDA SAHABE ÝÇÝN ÞÖYLE BÝR ÝFADE KULLANIYOR HATIRLADIÐIM KADARI ÝLE AKTARAYIM ÝNÞAALLAH SÝZLER DÜÞMANLARINIZA BÝLE MUHABBET BESLERSÝNÝZ ÇÜNKÜ SÝZLER KÝTABIN TAMAMINA TABÝÝ SÝNÝZ YÜCE MEVLAM ÝNÞAALLAH BÝZLERÝDE KÝTABIN TAMAMINA TABÝÝ OLMAMIZI NASÝP EDER ÝNÞAALLAH
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 23:21
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon TÖVBE YE GENİŞ BİR AÇIDAN BAKIŞ
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
ALLAH SANADA MÜRŞİD NASİP EDER İNŞAALLAH
163 Mesaj -
ALLAH SANADA MÜRÞÝD NASÝP EDER ÝNÞAALLAH MÜRÞÝD SEVGÝSÝNÝ VERENDE ALLAH DIR SEN MÜRÞÝDÝNÝ SEVMEYECEKSÝN ALLAH SANA SEVDÝRECEK MÜRÞÝD AMAÇ DEÐÝL ARAÇTIR NEFSÝ TESKÝYESÝNDE ÝLAHÝ DÝZAYN HERKEZE MÜRÞÝD TAYÝN ETMÝÞ GURUR VE KÝBÝR AFETLERÝ YÜZÜNDEN MÜRÞÝDE BAÐLANMAK ÝNSANLARIN NEFSÝNE AÐIR GELÝR ALLAH YOLUNDA ÝLERLEMENÝN VASITALARINDAN BÝRÝSÝDE MÜRÞÝDDÝR

Yüce Rabbimiz yarattýðý kâinattaki herkesin mutlu olmasýný hedef almýþtýr. Kur'ân-ý Kerim’i Son Þeriat Kitab'ý olarak indiren Allahû Tealâ Son Peygamberi'ne indirdiði bu kitapla kýyâmete kadar insanlarý dünya ve ahiret mutluluðunun anahtarýna, rehberine ve garanti belgesine sahip kýlmýþtýr.
Kâinatýn Kur’ân-ý Kerim’i Peygamber Efendimiz (S.A.V) için: “Seni baþka birþey için deðil, âlemlere rahmet olarak gönderdim.” diyor. Peygamber Efendimiz, sadece dünya adý verilen bu gezegene deðil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiþ. Rahmetin sahibi demek, hidayetin sahibi demektir çünkü nerede hidayet varsa orada rahmet vardýr. Rahmet, hidayeti müjdeler.
Allahû Tealâ, A'raf Suresi 58. âyet-i kerimede buyuruyor;
7/A’RAF-58: “Vel beledut tayyibu yahrucu nebâtuhu bi izni rabbih(rabbihi), vellezî habuse lâ yahrucu illâ nekidâ(nekiden), kezâlike nusarriful âyâti li kavmin yeþkurûn(yeþkurûne).’’
Ve güzel belde (topraðý verimli ülke), Rabbinin izni ile onun nebatý çýkar. Ve o kötü (verimsiz, çorak) ise faydasýz bitkiden (kavruk ottan) baþka bir þey çýkmaz. Ýþte böylece þükreden bir kavme âyetlerimizi açýklýyoruz.
Bu âyet-i kerimeye göre Allahû Tealâ, “rahmetine lâyýk olanlar, olmayanlar” olmak üzere iki grup insandan bahsediyor.
Kalbinde hep hayýr taþýyan insanlar, Allah’ýn rahmetine lâyýk gördüðü insanlardýr. Kalbinde hayýr taþýyanlar, baþka insanlarý incitmekten korkarlar. Ýnsanlarýn incinmesi için deðil, onlarýn mutlu olmasý için gayret ederler. Baþlangýçta herkesin kalbi kasiyet baðlamýþ durumdadýr. Bütün insanlarýn nefs kalbi karanlýktýr. Allah’ýn yaratýlýþ dizayný böyledir. Ancak kalpleri karanlýk olan bu insanlarýn arasýnda, o karanlýklarýn içinde hayýr taþýyanlar vardýr: Allah’ýn rahmetine lâyýk olan insanlar. Allah sinelerdekini bilir, insanlarýn kalplerine bakar ve orada hayrý görür ya da görmez. Eðer görmezse, o zaman o insanlar rahmetin sahibi olamazlar. Çünkü Allah, o insanlarý seçmez.
Allah’ýn rahmeti, yaðmur damlalarýyla ayný görüntüye sahiptir. Bir gün evinizin içine yaðmur yaðdýðýný göreceksiniz ama bu yaðmur evinizi ýslatmayacak, halýlarda hiçbir iz býrakmayacak, elinizi uzattýðýnýz zaman eliniz ýslanmayacak ama yaðmuru da göreceksiniz. Ýþte o Allah’ýn rahmetidir. Yaðmur yaðmasýna son derece benzeyen bir görüntü, ýslatmayan bir yaðmur. Kalp gözünüzle görebildiðiniz bu yaðmur evin içine de yaðar, dýþýna da yaðar. Ýþte o Allah’ýn rahmetidir. Öyleyse bu rahmete lâyýk olmak gerekir. Eðer insan kalbinden baþkalarýna kötülük yapmak geçiyorsa, baþkalarýný devamlý incitmek istiyorsa, baþkalarý hakkýnda onlarý bir düþmanmýþ gibi görüyorsa, onlara düþmanlýk etmekte bir sakýnca görmüyorsa, sýkýntý duymuyorsa, hedefi iki negatif olansa, o zaman o kiþi Allahû Tealâ tarafýndan seçilmez.
Bu insanlar iki ana grubu oluþtururlar. Birinci grupta, baþka insanlara karþý kapalý olan kalpler vardýr. Baþka insanlarýn mutlu kýlýnmasý konusunda kalplerinde bir talep yoktur. Baþkalarýndan genel anlamda hep kötülük görmüþlerdir, çünkü onlar baþkalarýna devamlý kötülük eder hüviyettedir. Baþka insanlarý sevmezler sadece kendilerini severler ve baþka insanlarýn mutluluðu onlarýn umurlarýnda deðildir. Kendileri de bu sebeple devamlý mutsuzdur. Ýþte Allah’ýn seçmediði insanlar, rahmeti hiçbir zaman alamayacak olan bir þehir halký gibidirler (A’raf -58 ).
Diðer yandan; Allah’ýn rahmetine muhatap olamayan baþka bir grup insan da, Allah’a asi olanlardýr. Asi olmak, Allah’ýn emirlerine itaat etmemek, yasaklarýna da uymamak, riayet etmemek þeklinde tecelli eder. Baþlangýçta, Allah’ýn emirlerinden insanlar haberdar bile deðildir. Etraflarýndaki insanlardan bir kýsmý Allah’ýn emirlerine itaat ettiði zaman onlara hayretle bakarlar. “Bir karýn mý doyururmuþ?” diye düþünürler. “Bu insanlara ne oluyor ki Allahû Tealâ’ya ibadet edip duruyorlar?” diye düþünürler. O noktaya yaklaþmayý hiç istemezler. Allah’ýn bütün emirlerine asidirler, yasaklarýna asla riayet etmezler. Kendileri Allah’ýn yoluna asla girmezler. Yetmez; baþkalarýnýn da Allah’ýn hidayet yoluna girmelerine mani olurlar. Ýþte bu insanlar Allah’ýn kalplerinde hayýr görmedikleridir.
Hac Suresi 53. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, iki kýsým insandan bahsediyor.
1. Kalpleri hasta olanlar, kalplerinde maraz olanlar.
2. Kalplerinde maraz olmayanlar.
Dikkat edilirse, her ikisi de kalpleri zikirsizlikten ve ilimsizlikten kasiyet baðlamýþ, kararmýþ ve sertleþmiþ insanlar. Allah’ýn yoluna girmeyen bu insanlar, cahiliyetleri sebebiyle Allah’ýn yoluna girmeleri gerektiðini de bilmiyorlar. Bilmeyenlerden kalplerinde maraz olmayan insanlarý, Allahû Tealâ seçiyor. Ýþte o seçtikleri, Hac Suresinin 53. âyet-i kerimesinde “ kalplerinde maraz olanlar ” olarak vasýflandýrdýðý insanlarýn dýþýndakilerdir. Allahû Tealâ, onlarýn kalplerine ihbat koyarak mutlaka Sýratý Mustakîm’e ulaþtýracaðýný, bir sonraki âyet-i kerimede açýklýyor. Kim bu insanlar? Bu insanlar, Allah’ýn hidayetine lâyýk olan insanlardýr. Allahû Tealâ: “Onlar irþad makamýnýn söylediklerinin Hakk’tan inen sözler olduðunu idrak etsinler diye kalplerine ihbat koyduklarýmýzdýr.” buyuruyor.
22/HAC-53: “Li yec’ale mâ yulkýþ þeytânu fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve innaz zâlimîne lefî þikâkýn baîd(in).”
Allah’ýn þeytanýn fitnesine müsaade etmesi, kalpleri kasiyet baðlamýþ (kararmýþ ve katýlaþmýþ) olanlara ve (bu sebeple) kalpleri hasta olanlara þeytanýn ilka ettiði þeyi bir imtihan kýlmak içindir. Ve þüphesiz zalimler uzak bir ayrýlýk içindedirler.
22/HAC-54: “Ve li ya’lemellezîne ûtul ýlme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sýrâtýn mustakîm(in).”
Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduðunu bilsinler diye ve ona inansýnlar diye onlarýn kalplerine ihbat konmuþtur. Muhakkak ki Allah âmenû olanlarý Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrýr.
Bütün insanlarýn kalpleri baþlangýçta kasitundur. Hem kararmýþtýr, hem de sertleþmiþtir. Onlarýn Allah’ýn yolunda neler yapýlmasý lâzýmgeldiðinden de haberleri yoktur. Ama buna raðmen bir kýsmý baþkalarýna kötülük için yaþamýyor, baþkalarý kendilerine kötülük ettiði zaman onlar da sýk sýk mukabele ediyorlar. Kýsas uyguluyorlar ama kendilerine birþey yapmayanlara da bir kötülük etmek istikâmetinde herhangi bir standartta bir talebin sahibi deðiller. Bu insanlar Allah’ýn seçtikleridir. Kalplerinde baþkalarýna karþý, baþlangýçta kin olmayan insanlar, nefret olmayan insanlar kendilerine bir kötülüðü dokunmayan bir insana özellikle kötülük etmek için yaþamayan insanlar, hedefleri bu olmayan insanlar. Allah’ýn seçimine lâyýk insanlarýn özelliklerini bu þekilde açýklamak gerekir.
Allah yolunda kendilerine düþeni yapmak istemeyen, Allah’ýn kalplerinde hayýr görmediði insanlarýn seçilmemelerinin arkasýnda bir baþka özellik vardýr. Onlarýn sadece kendilerini Allah’ýn yolunda alýkoymalarý deðil, ayný zamanda baþkalarýný da Allah’ýn yolundan alýkoymalarý söz konusudur.
Allahû Tealâ, Rad Suresinin 20, 21 ve 22. âyet-i kerimelerinde þöyle buyuruyor:
13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a).”
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarýnýn misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarýnýn Allah’a ezelde verdiði ölümden evvel Allah’a ulaþma yeminini) bozmazlar.
13/RAD-21: “Vellezîne yasýlûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahþevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i).”
Ve onlar Allah’ýn (ölümden evvel) Allah’a ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi (ruhlarýný) O’na (Allah’a) ulaþtýrýrlar. Ve Rab’lerine karþý huþû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
13/RAD-22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i).”
Onlar sabýrla Rab’lerinin vechini (Zat’ýný, Zat’a ulaþmayý, Allah’ýn Zat’ýný görmeyi) dilerler. Ve namazý kýlarlar. Rýzýklandýrýldýklarý þeyden gizli ve açýk olarak infâk ederler (baþkalarýna verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var.
Allahû Tealâ Rad Suresi 25. âyet-i kerimede ise buyuruyor ki:
13/RAD-25: “Vellezîne yankudûne ahdallahi min ba’di mîsâkýhî ve yaktaûne mâ emerallahu bihî en yûsale ve yufsidûne fil ardý ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).”
Onlar Allah’a misaklerini verdikten sonra Allah’ýn ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah’ýn O’na (Allah’a) ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi keserler (ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmazlar). Ve (böylece) yeryüzünde fesat çýkarýrlar. (Baþka insanlarýn Allah’a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mani olurlar ve böylece Allah’ýn emirlerine karþý çýktýklarý için fesat çýkarýrlar). Allah’ýn lâneti onlarýn üzerinedir. Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem).
Ýþte bu insanlar, yeryüzünde fesat çýkaran ve Allah’ýn asla seçmediði insanlardýr. Bu insanlarýn sadece kendileri Allah’ýn yolunda olmamakla kalmýyor, baþka insanlarý da Allah’ýn yolundan men ediyorlar. Bu men ediþ en açýk þekilde Nisa Suresinin 167 ve 168. âyet-i kerimelerinde kendisini gösteriyor.
4/NÝSA-167: "Ýnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden)."
Onlar ki kâfirlerdir ve Allah’ýn yolundan saptýrýrlar (kendileri de Allah’ýn yolunda deðillerdir). Andolsun ki; onlar uzak bir dalâlet içindedirler (mürþidlerine ulaþmamýþ ve yola girmemiþ olduklarý için).
4/NÝSA-168: “Ýnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).”
Muhakkak ki; onlar küfür üzeredirler ve zalimdirler (baþkalarýný da mürþide ulaþmaktan men edip saptýrdýklarý için). Allah onlara asla maðfiret etmez (günahlarýný sevaba çevirmez) ve yola (Allah’a ulaþtýran yola, Sýratý Mustakîm’e) ulaþtýrmaz.
Niçin zalimdirler? Çünkü baþkalarýna da zulmetmektedirler. Baþkalarýný da Allah’ýn yolundan men etmektedirler. Allahû Tealâ, bu insanlara “zalim” adýný verir. Kim böyle ise kendisi Allah’ýn yolunda deðilse, baþkalarýný da Allah’ýn yolundan men ediyorsa, Allah onlara asla rahmet göndermeyecektir, onlarý seçmeyecektir. Kýyâmet günü onlarý temiz standartlarda kabul etmeyecektir. Allahû Tealâ onlarý yola almayacaktýr. Bu insanlar, yeryüzünde fesat çýkaranlardýr. Bu insanlar, kalpleri hasta olanlardýr, maraz olanlardýr. Bu insanlar, Allah’ýn kalplerinde hayýr görmedikleridir. Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Eðer Biz, insanlarýn kalplerinde hayýr görseydik onlara iþittirirdik.”
8/ENFAL-23: “Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûn(mu'ridûne).’’
Ve Allah onlarýn içinde hayýr olduðunu bilse (görse) elbette onlara iþittirirdi. Ve onlara iþittirse bile, (onlar) mutlaka dönerlerdi ve onlar yüz çevirenlerdir.
En’am Suresinin 36. âyet-i kerimesinde ise buyuruyor ki:
6/EN’AM-36: “Ýnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb'asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).’’
(Davete) ancak iþitenler icabet eder.Ve Allah ölüleri (ölü olan kulaklardaki iþitme hassasýný, ölü olan kalplerdeki fuad hassasýný, ölü olan gözlerdeki görme hassasýný) diriltir. Sonra O’na döndürülürler. (Hayatta iken, ruhu mürþid eliyle Allah'a döndürülür).
Öyleyse Allahû Tealâ, bir kýsým insanlara iþittirmiyor, bir kýsým insanlara iþittiriyor. Allah’ýn iþittirdikleri, O’nun seçtikleridir. O seçme iþlemine dikkatle bakýn. En’am Suresi 87 ve 88. âyet-i kerimelerinde Allahû Tealâ þöle buyuruyor: “Onlarýn babalarýndan, oðullarýndan, kardeþlerinden, akrabalarýndan seçeriz ve onlarý Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrýrýz.”
6/EN’AM-87: “Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sýratýn mustekîm(mustekîmin).’’
Ve onlarýn babalarýndan, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeþlerinden onlarý seçtik.Ve onlarý Sýratý Mustakîme hidâyet ettik (ulaþtýrdýk).
6/EN’AM-88: “Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeþâu min ýbâdih(ýbâdihî), ve lev eþrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).’’
Ýþte bu Allah'ýn hidayetidir. Kullarýndan dilediðini onunla hidayete erdirir. Ve eðer þirk koþsalardý, elbette yapmýþ olduklarý þeyler hebâ olurdu (boþa giderdi).
Allah seçerse ne olur? Seçerse Allahû Tealâ onlarýn etrafýnda oluþturacaðý dizaynla ve insanlarla, o insanlar irþad makamýnýn sözlerini iþitecek hale gelecektir. Elbette Allah’ýn seçtiði kiþinin etrafýnda Allah’ýn gerçekleþtireceði dizayndan evvel o kiþinin Allah’a ulaþmayý dilemesi gerekir. Allah onlarý öyle insanlarla karþýlaþtýrýr ki (televizyonlarda, radyolarda veya çevrelerinde) onlar Allah’a ulaþmayý dilerler. O zaman kalplerinde bilmedikleri bir güzellik hissederler. Ýç dünyalarýnda Allah’a ulaþmayý dilemeleri gerçekleþir. Allah’a ulaþmayý dilemek kendilerine teblið edildiði zaman bunu derhal gerçekleþtirirler. Allah’a ulaþmayý dilerler. Allahû Tealâ, bu kimselerin kalplerinde zeyg olmayanlar olduðunu söylüyor. Ali-Ýmran Suresinin 7. âyet-i kerimesinde buyuruyor;

3/AL-Ý ÝMRAN-7: “Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteþâbihât(muteþâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teþâbehe minhub tigâel fitneti vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi), ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ýlmi yekûlune âmennâ bihî, kullun min ýndi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).”
O (Allah) ki; Kitab’ý sana O indirdi. O'ndan bir kýsmý muhkem (mânâsý açýk, yorum götürmez, þüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar (Levhi Mahfuz’daki) ümmülkitapta (yer alan açýk ve kesin âyetler)dir. Diðerleri ise müteþabih (mânâsý kapalý, açýklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eðrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çýkarmak ve (kendi yararýna uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab’)ýn müteþabih olan kýsmýna uyarlar. Halbuki onlarýn tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. Ýlimde derinleþmiþ olan RASÝHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: "O’na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katýndan (indirilme) dir." Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.
Öyleyse yine ayný tip insanlarý görüyoruz. Ýnsanlarýn arasýna nifak sokanlar, insanlarýn Allah’a ulaþmasýna mani olanlar. Ýnsanlarýn arasýnda fitneye sebebiyet verenler müteþabih âyetlerin tevîline giderek, insanlarýn Allah’a ulaþmayý dilemelerine ve bunun neticesinde de Allah’a ulaþmalarýna mani olan insanlar. Onlara da muhakkak teblið yapýlýyor. Allahû Tealâ, baþka insanlarla beraber yaþadýklarý için televizyonlarda, radyolarda veya hayatlarýnda mutlaka onlara bunlarý teklif edecek, teblið edecek insanlar gelecektir, onlarla karþýlaþacaklardýr. Fakat onlar Allah’ýn emirlerini iletenleri düþman belleyeceklerdir. Bu insanlar, hiçbir zaman Allah’ýn âyetlerini tezekkür edemezler.
Öyleyse birtakým insanlar kalplerinde zeyg olduðu için Allahû Tealâ tarafýndan seçilmiyorlar. Ýnsanlarýn arasýnda fitne çýkardýklarý için seçilmiyorlar. Onlarýn Allah’a ulþmasýna mani olduklarý için seçilmiyorlar. Bu insanlar, Allahû Tealâ tarafýndan dalâlette býrakýlýyorlar. Onlar Allah’a asi olanlardýr.
7/A’RAF-186: “Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh (lehu), ve yezeruhum fî tugyânihim ya'mehûn (ya'mehûne).’’
Allah kimi dalâlette býrakýrsa, artýk onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur. Ve onlarý azgýnlýklarý (isyanlarý) içinde þaþkýn (bir halde) terkeder (býrakýr).
Demek ki; bu insanlar asi olduklarý için Allahû Tealâ onlarý Allah’ýn yoluna almamýþ, onlara mürþid tayin etmemiþ, onlarý irþad yoluna kabul etmemiþtir. Onlar için Allah’ýn yolu bir mutluluk yolu deðildir.
Allah’ýn seçmediði bu insanlar ancak öldükleri gün ne kadar büyük bir hata iþlediklerini farkedeceklerdir. Ama ne yazýk ki; o zaman yolun geri dönüþü yoktur. Ýþte bu insanlar, tuðyanlarý içinde þaþkýn bir halde býrakýlanlardýr. Ýnsanlarýn Allahû Tealâ tarafýndan seçilmemesi halinde hiçbir zaman Allah’a ulaþmayý dilemeleri de mümkün olmaz. Onlar, Allahû Tealâ tarafýndan seçilmedikleri için Allah’a ulaþmayý dilemezler ve hedefe ulaþamazlar.
Allahû Tealâ, hiç kimseye adaletsiz davranmaz. A'raf Suresi 186. âyet-i kerimede dalâlette olanlardan þöyle bahsediyor: “Onlarý isyanlarý içinde þaþkýn bir halde býrakýr.” Burada Allah’a ulaþmayý dilemeyen bir insan, Allah’a isyan eden bir insanýn durumu var. Allah’a ulaþmayý dilememek, isyanýnda ýsrar etmek anlamýna gelir. Hiç kimse yoktur ki yaþadýðý hayat boyu böyle bir talebe muhatab olmasýn. Allahû Tealâ, o kiþiye mutlaka Allah’a ulaþmayý dilemesi gerektiðini hatýrlatan olaylar yaþatacaktýr. O istikametteki insanlarla karþýlaþtýracaktýr. Hele dünyada haberleþmenin bu kadar þeffaf bir dizayn içerisinde oluþmasýyla her an insanlarýn televizyonlarda, radyolarda, baþka insanlarla münasebetlerde Allah’a davet edilmeleri söz konusu ise böyle bir davet, bir kiþinin iç dünyasýnda hiç yanký yapmýyorsa, çaðrýþým yapmýyorsa, o insanýn kalbi hastadýr. O insanýn kalbinde maraz vardýr; o insanýn kalbinde zeyg vardýr. O insan, tuðyanýn içindedir; o insan, yeryüzünde fesat çýkarandýr. O insan, kendisi Allah’a ulaþmayý dilemediði gibi baþkalarýný da Allah’ýn yolundan men edendir. Allahû Tealâ, Þura Suresi 13. âyet-i kerimede þöyle buyuruyor: “Allah dilediðini Kendisine seçer. Kim Allah’a yönelirse onu Kendisine ulaþtýrýr.”
42/ÞURA-13: "Þerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmud dîne ve lâ teteferrekû fîh(i), kebure alel muþrikîne mâ ted’ûhum ileyh(i), allahu yectebî ileyhi men yeþâu ve yehdî ileyhi men yunîb(u)."
"Dîni ikame edin ve fýrkalara ayrýlmayýn." diye dîn olarak Nuh’a vasiyet ettiðimizi, sana vahyettiðimizi, Ýbrâhîm’e, Musa’ya ve Ýsa’ya vasiyet ettiðimizi, sizin için de (Allah) þeriat kýldý. Müþriklere, kendilerini davet ettiðin þey (Allah’a davet) aðýr geldi. Allah kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni O’na (Kendisine) ulaþtýrýr.
Rad Suresi 27. âyet-i kerimede ise þöyle buyuruyor:
13/RAD-27: “Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(i), kul innallâhe yudillu men yeþâu ve yehdî ileyhi men enâb(e).”
Ve kâfirler dediler ki: “Ona Rabbinden âyetler indirilmeli deðil miydi?” De ki: “Muhakkak ki Allah dilediðini dalâlette býrakýr ve kim Allah’a dönerse, yönelirse Allah onu kendisine ulaþtýrýr.”
Öyleyse Allah, dilediðini Kendisine seçer. Bundan sonrasý Allah’ýn iþidir. Seçen Allahû Tealâ bilir ki, o seçtiði kiþi Allah’ýn öðretisiyle Allah’a ulaþmayý dileyecektir. Allah’a ulaþmayý dilemesi demek, kiþinin Allah’a yönelmesi demektir, çünkü bundan sonrasýný Allah yapacaktýr. Eðer Allahû Tealâ seçiyorsa, bu seçimden sonra kiþi Allah’a ulaþmayý dilemiyorsa, Rabbimiz o kiþiyi Kendisine ulaþtýrmayacaktýr. Aklýný bu istikamette kullanmayanlarýn kalbinde hayýr görmüþ, seçmiþ olsa dahi; o kiþiler, sonuca ulaþamayacaklardýr.
10/YUNUS-100: “Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alellezîne lâ ya’kýlûn(ya’kýlûne)”.
Hiç kimse için Allah’ýn izni olmadýkça mü’min olmak mümkün deðildir (olmaz). O akletmeyenler (idrak etmeyenler) üzerine pislik kýlar.
Allahû Tealâ, kiþiyi seçiyor ve ona öyle olaylar yaþatýyor ki bu olaylarýn neticesinde seçtiði kiþi eðer Allah’a ulaþmayý diliyorsa o zaman Allah ona Rahîm esmasýyla tecelli ediyor. Burada önemli olan da kiþinin dilemesidir.
24/NUR-21: “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiþ þeytân(i), ve men yettebi’ hutuvâtiþ þeytâni fe innehu ye’muru bil fahþâi vel munker(i), ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeþâ’(u), vallâhu semîun alîm(un).”
Ey âmenû olanlar! Þeytanýn adýmlarýna tâbî olmayýn. Kim þeytanýn adýmlarýna tâbî olursa o muhakkak ki (nefsi ve þeytan tarafýndan) fuhuþla ve münkerle emredilmiþtir. Eðer Allah’ýn fazlý ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse) içinizden hiçbiriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz. Ve lâkin Allah (nurlarýný kalbine göndererek) dilediði kiþinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah iþitir ve bilir.
Allah’ýn rahmetinin ve fazlýnýn kiþinin üzerine olmasý için Allah’ýn o kiþiye 10 ihsan vermesi gerekir. Ne zaman bir insan Allah’a ulaþmayý dilerse o, Allah’ýn seçtiði bir insandýr. Ve dilediði andan itibaren Allah’ýn bundan sonraki iþlemleri tahakkuk eder. Allahû Tealâ, o kiþiye Rahîm esmasýyla tecelli eder. Allahû Tealâ, o kiþinin gözlerindeki hicab-ý mestureyi alýr. O kiþi irþad makamýna sadece bakarken, o güne kadar onu baþkalarýndan farklý vasýflarýyla ayýrt edemezken, o günden itibaren onun baþka bir vasfýný görür. O, mürþiddir; irþad makamýnýn sahibidir. O, baþkalarýndan farklý bir hüviyetin sahibidir. Baþ gözlerindeki hicab-ý mestureyi, Allahû Tealâ aldýðý zaman insan sadece mürþidine bakmaz, ayný zamanda onu görür. O, artýk ona göre herhangi bir insan deðildir. O, Allah’tan kendisine haber getirendir, onu Allah’ýn yoluna davet edendir. O, onu Allah yolunda yetiþtirecek, yeþertecek olandýr. O zaman farkýna varýr. Kalbinde eðer zeyg yoksa, kalbinde hastalýk yoksa, kalbi baþka insanlarýn kötülüðü için çalýþmýyorsa, kendisi için çalýþmýyorsa, baþka insanlarý Allah’ýn yolundan men etmiyorsa, Allah’a asi olmamýþsa, iþte o insan Allah tarafýndan hiçbir þey yapmamasýna raðmen, zikir de yapmamasýna raðmen mutlaka seçilecektir. Seçildiði zaman eðer Allah’a ulaþmayý dilerse, Allahû Tealâ Rahîm esmasýyla tecelli edecektir. Yusuf Suresi 53. âyet-i kerimede þöyle buyurulmaktadýr:
12/YUSUF-53: “Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûý illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).”
Ben nefsimi ibra edemem (temize çýkaramam) çünkü nefs sui olaný (þerri, kötülüðü) emreder. Ama Rabbimin Rahîm (esmasýyla tecelli ettiði nefsler) hariç. Muhakkak ki; Rabbim maðfiret eder (günahlarý sevaba çevirir) ve Rahîm`dir. (Rahmet gönderici, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye edicidir.)
Öyleyse nefslerin kalpleri açýsýndan meseleye bakýldýðýnda; þerri emretmeyen nefsler, seçilen nefslerdir. Dikkat edin, sadece siz yoksunuz, baþka insanlar da var. Ya baþka insanlarý doðru yola davet eden, doðru yolda olan birisiniz, hidayet üzere olan birisiniz, Allah’a ulaþmayý dileyen birisiniz, baþkalarýnýn da Allah’a ulaþmayý dilemelerini saðlamaya çalýþýrsýnýz; ya da tam zýddý söz konusudur, siz Allah’ýn yolunda deðilsiniz ama baþkalarýný da Allah’ýn yolundan men etmeye çalýþýyorsunuz. Ýþte baþlangýçta insanlar Allah’ýn yolunda deðildir. Doðuþlarýndan itibaren Allah’ýn yolunda olmayan bu insanlar, sadece iki sýnýf oluþtururlar: Allah’ýn yolundan men edenler, men etmeyenler. Men etmeyenlerden biriyseniz seçileceðiniz kesindir. Çünkü sizin kalbinizde zeyg yok. Siz kasýtlý olarak baþka insanlarýn Allah ile iliþki kurmasýna mani olan birisi deðilsiniz. Siz Allah’a ulaþmayý bilmediðiniz için, böyle birþeyin daha farkýnda olmadýðýnýz için henüz Allah’a ulaþmayý dilemediniz. Ama baþka insanlarýn Allah’ýn yoluna girmesine mani teþkil eden bir hüviyetiniz yok. Bunun manasý, sizin kalbinizde zeyg yok. Bunun manasý, siz insanlarýn arasýnda fesat çýkarmýyorsunuz. Siz insanlarý asi olmaya davet etmiyorsunuz. Öyleyse mutlaka seçileceksiniz. Her kim seçilirse, Allah onu mutlaka Allah’a ulaþmayý dileyen bir insan hüviyetine ulaþtýrýr. Çünkü o kiþi, kalbinde Allah’ýn hayýr gördüðü bir yapýya sahiptir. Hayýr görmeseydi, onun kalbinde hayýrsýzlýk olacaktý, zeyg olacaktý, isyan olacaktý, maraz olacaktý, tuðyan olacaktý. Ama öyle deðilse, o Allah’ýn kalbinde hayýr görerek seçtiði kiþi Allah’a ulaþmayý dilerse, Allah o kiþiyi mutlaka onun kalbine ulaþarak Allah’ýn yoluna ulaþtýrmak üzere þekillendirir. Allah Rahîm esmasýyla tecelli eder. Öyleyse Allah’ýn Rahîm esmasýyla tecellisine muhatap olan kiþi, bu saydýðýmýz negatif faktörlerden berî olan bir insandýr. Derhal gözlerdeki hicab-ý mestureyi alýr. Alýnca kiþinin irþad makamýna bakýþý deðiþir. Ondan önce kiþi sadece bakýyordu. Ýrþad makamýný herhangibir insandan ayýrt edemiyordu. Ha sokaktan geçen birisi ha mürþid onun için ayný standartlarda görünüyordu. O günden sonra görüþü deðiþir. Ona baktýðý zaman onun irþad makamýnýn sahibi olduðunu anlar, görür. Yetmez; Allahû Tealâ ayný zamanda kulaklarýndaki vakrayý alýr. Bunun üzerine kiþi, irþad makamýnýn irþada müteallik, hidayete müteallik söylediklerini, ruhunu ölmeden evvel Allah’a göndermesi gerektiði konusunu, artýk anlamaya baþlar. Kiþi, kulaklarýndaki vakra alýnýnca, irþad makamýnýn sözlerinin manasýný anlamaya baþlar. Ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaþtýrmayý hedef almasý gerekmektedir.
Allahû Tealâ: “Sen ölülere iþittiremezsin.” buyuruyor. Allah’ýn seçmediði insanlara peygamberler de iþittiremezler. Onlar, Allah’a ulaþmayý dilemeyenlerdir. Baþkalarýný da Allah’ýn yolundan men edenlerdir. Böyle bir dizaynda, Allahû Tealâ seçtiði kimsenin kalbindeki idraki önleyen ekinneti kalbinden alacak, kalbine ihbat koyacaktýr. Hac Suresi 53. âyet-i kerimede belirtilen kalbinde maraz olmayan kiþi için Hac Suresinin 54. âyet-i kerimesinde, Allahû Tealâ’nýn ifade ettiði ihbat konulanlardan birisi olacaktýr. Allahû Tealâ, Hac Suresi 54. âyet-i kerimede mutlaka Sýratý Mustakîm’e ulaþtýracaðýný garanti ediyor.
22/HAC-54: “Ve li ya’lemellezîne ûtul ýlme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sýrâtýn mustakîm(in).”
Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduðunu bilsinler diye ve ona inansýnlar diye onlarýn kalplerine ihbat konmuþtur. Muhakkak ki Allah âmenû olanlarý Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrýr.
Allahû Tealâ, davete icabet edilsin, mürþide ulaþýlsýn diye kulaklardaki vakrayý alýr, hicab-ý mestureyi kaldýrýr, ekinneti alýr, kalbe ihbatý yerleþtirir. Böylece ruh, vücuttan ayrýlýp Allah’a doðru yola çýkar.
Bu durumda siz artýk yalnýz Allah’a ulaþmayý dileyen bir insan deðilsiniz; onun ötesine geçtiniz ve artýk davete icabet edecek pozisyona geldiniz. Artýk mürþidinize ulaþmak sizin için vazgeçilmez bir tutku haline gelmiþtir. O herhangibirisi deðil, sizi Allah’a ulaþtýracak olan kiþidir. Allah’ýn yardýmlarý devam ediyor. Kalbinizin þeytana dönük olan nur kapýsýný Allah’a döndürmesi lâzým; bunu gerçekleþtiriyor. Sonra ne yapmasý lazým? Göðsünüzden kalbinize nur yolunu açmasý lazým. Siz kimsiniz? Allah’ýn Kendisine ulaþtýrmayý dilediði birisisiniz. En’am Suresi 125. âyet-i kerimede þöyle buyuruluyor:
6/EN’AM-125: “Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeþrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudýllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen ke ennemâ yassa’adu fîs semâ(semâi), kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn (yu’minûne).”
Artýk Allah, kimi hidayete erdirmeyi dilerse onun göðsünü teslime (Ýslâm’a) açar. Kimi dalâlette býrakmayý dilerse, onun göðsünü semada yükseliyormuþ gibi daralmýþ, sýkýntýlý yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanlarýn üzerine (kalplerine) iþte böyle pislik (kalpteki afetler) býrakýr.
Allah, nurlarýnýn o kiþinin kalbine ulaþabilmesi için o kiþinin kalbine bir nur yolu açar. Zikir sebebiyle Allah’ýn nurlarý önce o kiþinin göðsüne, göðsünden de kalbine ulaþacaktýr. Ama kalp hâlâ mühürlüdür; sadece yüzde iki nispetinde rahmet o kiþinin kalbine ulaþýr. Ama bu o kiþiyi huþû sahibi kýlmaya yeter. O kiþi, huþû sahibi olunca Allah’ýn 10'uncu ihsanýný alacaktýr. Allah ona mutlaka mürþidini gösterecektir. O kiþi zaten mürþidine ulaþmak için can atmaktadýr. Hedefi bu güzelliði yaþamaktýr. Ve Allah’ýn gösterdiði hedefe ulaþýr14. basamaktadýr. Mürþidinin önünde diz çöküp tövbe ettiði zaman ruh vücudundan ayrýlýp Allah’a doðru yola çýkar. Ýþte o seyri sülûkta olan bir insandýr. Allahû Tealâ tarafýndan seçilmiþ, Allah’a ulaþmayý dilemiþ ve ruhu Allah’a doðru yola çýkmýþtýr. Mutlaka ruhunu da, vechini de, nefsini de, iradesini de, hayatta kalmýþsa, Allah’a teslim edecek olan birisidir.
Kendinize dikkatle bakýn! Sizin için irþad makamý var mýdýr? Bir þey ifade ediyor mu? Sizi irþada ulaþtýracak olan, sizi hedefe ulaþtýracak olan irþad makamýna nasýl bakýyorsunuz? Sadece bakýyorsanýz, onu görmüyorsanýz, henüz Allah’ýn yolunda deðilsiniz. Ama Allah’ýn yolunda olmanýz da söz konusu olabilir. Ne zaman kalbinizde zeyg yoksa, ne zaman Allah’a isyan etmemiþseniz, ne zaman kalbinizde maraz söz konusu deðilse, o taktirde Allah sizi seçecektir. Allahû Tealâ’nýn hepinizi seçerek hem cennet saadetine, hem dünya saadetine ulaþtýrmasýný bütün gönlümüzce dileyerek insan hayatýndaki baþlangýcý anlatan bu konuyu inþaallah bitiriyoruz.




Rad-20
“Elleziyne yûfûne bi’ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâak.”
Onlar ki Allah’ýn ahdini yerine getirirler, misaklerini bozmazlar.

Rad-21
“Velleziyne yasilune ma emerallahü bihi en yus’ale.”
Ve onlar Allah’ýn, Allah’a ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi (ruhu) Allah’a ulaþtýrýrlar.

Rad-25
“Velleziyne yankudune ahdallahi min badi misakihi ve yaktaune ma emerallahu bihi en yus’ale ve yufsidune filardý. Ulaike lehümül lânetü ve lehüm suiddar.”
Ve onlar ki misaklerinden (Allah’a misak verdikten) sonra Allah’a (verdikleri) ahdlerini nakzederler (bozarlar, yerine getirmezler) ve Allah’ýn O’na (Allah’a) ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi keserler (ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmazlar).


Allahu Teala Ruhumuzun biz ölmeden Allah’a geri dönmesi (ulaþmasý) konusundaki MÝSAK’ýmýzý 10 defa üzerimize farz kýldý.

1-Enam-152
“Ve bi’ahdillâhi evfû.”
Allah’a (verdiðiniz) ahdinizi yerine getiriniz.

2-Maide-7
Vezkürû ni'metallahi aleyküm miysâkahülleziy ve esekaküm bihi iz kültüm semi'nâ ve eta'nâ vettekullah innallahe aliymün bizâtissudûr."
Allah’ýn size olan nimetini ve “iþittik ve itaat ettik” diyerek O’na verdiðiniz yeminleri hatýrlayýn. O yeminlerle (Allah) sizi baðlamýþtý. Allah’tan korkun. Þüphesizki Allah sinelerde olaný bilir.


3-Zümer-54
“Ve enibû ilâ rabbiküm ve eslimû lehü min kabli en ye’tiyekümül’azâbü sümme lâ tünsarûn.”
Baþýnýza azap gelip çatmadan Rabbinize dönün (ulaþýn) ve O’na teslim olun. Sonra kurtulamazsýnýz.

4- Rum-31
“Müniybiyne ileyhi.”
Rabbine dön (ulaþ).

5-Fecr-28
“Ýrci’ýy ilâ rabbiki.”
Rabbine dön (rücu et, geri dönerek ulaþ).

6-Zariyat-50
“Fefirrû ilallah.”
Öyleyse Allah’a kaç (Allah’a sýðýn).

7-Lokman-15
“Vettebi’sebiyle men enâbe illeyy.”
Bana ulaþanýn yoluna tabi ol.

8-Þura-47
“Ýsteciybû lirabbiküm min kabli en ye’tiye yevmün lâ meredde lehü minallâh.”
Allah’tan çare olmayacak gün (ölüm günü) gelmeden önce Rabbinizin davetine icabet edin.

9-Yunus-25
“Vallahü yed’û ilâ dârüsselâm ve yehdi men yeþaü ilâ sýratý mustakýym.”
Allah teslim yurduna davet eder ve (kendisine ulaþtýrmayý) Mustakýyme (Allah’a ulaþtýran yola) ulaþtýrýr.

10-Rad-21
“Velleziyne yasilune ma emerallahü bihi en yus’ale.”
Ve onlar Allah’ýn, Allah’a ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi (ruhu) Allah’a ulaþtýrýrlar.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 22:53
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon KİM HİDAYETİ KUR'ÂN'IN DIŞINDA BAŞKA BİR YERDE ARARSA, ALLAH ONU
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    ALLAH RAZI OLSUN SİZLERİ ÇOOOK SEVİYORUM
163 Mesaj -
KÝTAP VE MÝZAN
ÞURÂ-17 : Allahüllezîy enzelelkitâbe bilhakký velmîyzân, ve mâ yüdrîyke leallessâate karîyb.
Allah hak olarak kitabý ve mizaný indirdi. Ne bilirsin belki kýyamet yakýndýr.

Bu âyet-i kerimeden de anlaþýldýðý gibi Allah kitabý indirmiþtir. Kitapta bu dünya hayatýný yaþarken yapmamýz gerekenlerle, yapmamamýz gereken þeylerin bütünü vardýr.
"Kitap" kelimesi hem ümmül kitabý, hem Kur'ân-ý Kerim'i hem de bütün hayatýmýzýn filmini ifade eder.
Mizan ve kitap beraberce zikredildiðine göre bu âyet-i kerimede geçen kitap hayat filmimizi ifade etmektedir.

83/MUTAFFIFIN-18: Kellâ inne kitâbel'ebrâri lefiy ýlliyyiyn.
Dikkat edin muhakkak ki Ebrar'ýn (Allah'a vasýl olanlarýn, hidayete erenlerin) kitaplarý illiyyindedir.
83/MUTAFFIFIN-19: Ve mâ edrâke mâ ýlliyyûn.
Ýlliyyinin ne olduðunu idrak edebilir misin?
83/MUTAFFIFIN-20: Kitâbün merkuûmün.
O rakamlý bir kitaptýr (insanlarýn hayat filmidir).

Ýþte hayat filmimiz kazandýðýmýz ve kaybettiðimiz rakamlarla (ki bu rakamlar derecatýmýzý ifade eder) doludur.
Bu hayat filmi bugünkü tabirle bir hologram hüviyetindedir. Bir perdeye veya ekrana ihtiyaç göstermeden 3 boyutlu olarak boþlukta oynayacak olan bir film.
Mizan ise bu emir ve nehiylerin iþlenmesine ait pozitif ve negatif derecatlarýn bütününü içeren bir sistemdir. Omuzlarýmýz üzerinde bulunan Kirâmen Kâtibîn melekleri yaptýðýmýz her ameli bu filme (hologram'a) almaktadýr ve amellerimizin karþýlýðý olan derecat mizandan amel defterimize devredilmektedir. Bunlar bizimle Rabbimiz arasýndaki emir ve nehiyleri yerine getirip getirmememiz halindeki kayýp ve kazançlarýmýzý bize açýklýyor.

HADÝD-25: Lekad erselnâ rusülenâ bilbeyyinâti ve enzelnâ me'ahümülkitâbe velmîyzâne liyekûmennâsü bilkýst.
Andolsun ki, Resûllerimizi belgelerle gönderdik. Ýnsanlarýn doðru hareket etmeleri adil davranmalarý için Resûllerle birlikte kitap ve mizan indirdik.

RAHMAN-7, 8, 9: Vessemâe rafe'ahâ ve veda'almîyzân. Ellâ tetðav filmîyzân. Ve ekîymülvezne bilkýstý ve lâ tühsirulmîyzân.
O mîzaný koymuþtur. Artýk mîzanda tecavüz etmeyin tartmayý doðru yapýn, mîzaný eksik tartmayýn.

Diðer yandan amel defterimize kaydedilecek olan kesimin belli bir derecatý mizanda vardýr.

EN'ÂM- 132: Ve liküllin dereacâtün mimmâ amilû ve mâ Rabbüke biðaâfilin ammâ ya'melûn.
Ýþledikleri her amellerine karþýlýk dereceleri vardýr. Rabbin onlarýn iþlediklerinden habersiz deðildir.
Gönderme Tarihi: 23.12.2005 - 22:46
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon AYETLER IŞIĞINDA ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR İSTİFADE EDİNİZ KARDEŞLERİM ALLAH RAZI OLSUN
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    AYETLER IŞIĞINDA ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR İSTİFADE EDİNİZ KARDEŞLERİM ALLAH RAZI OLSUN
163 Mesaj -
CENNET VE CEHENNEM


10-1- KÝRAMEN KATÝBÝN MELEKLERÝ
VE MÝZAN
Allahû Zülcelâl Hazretleri buyuruyorki;

45/ CASÝYE-22: Ve halakallahüssemâvâti vel'arda bilhakký ve litüczâ küllü nefsin bimâ kesebet ve hüm lâ yuzlemûn.
Allah gökleri ve yeri hak ile yaratmýþtýr. Her nefse kazandýðýnýn karþýlýðý, mücazat ve mükâfat olarak verilir. Onlara zulüm yapýlmaz.

Rabbimizin bir ismi de El Hakk'týr. Hakký tecelli ettirendir. Hak daima tecellidedir. Bütün nefsler mutlaka yaptýklarýnýn hesabýný vererek, sonunda kazandýklarý ile ya cennet mükâfatýna veya cehennem mücazatýna sahip olacaklardýr.

21/ ENBÝYA-47: Ve neda'ulmevâziynelkýsta liveymilkýyâmeti felâ tuzlemü nefsün þey'â ve in kâne miskaâle habbetin min hardelin eteynâ biha, ve kefâ binâ hâsibiyn.
Kýyamet günü adâletli mizanlar (teraziler) kurarýz. Hiçbir kimseye hiçbir zulüm yapýlmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapýlaný ortaya çýkarýrýz. Hesap görücü olarak biz kâfiyiz.

Kiþi zahiri âlem hayatýnda kazandýðý bütün amellerin hesabýný kýyamet gününde Mahkeme-i Kübra'da verecektir. Hakîmlerin hakimi olan Allah'ýn huzurunda hiç kimseye haksýzlýk yapýlmaz.

HADÝD-25; Lekad erselna rüsülena bilbeyyinati ve enzelna ma'ahümülkitâbe velmiyzâne liyekûmennasü bilkýst.
And olsun ki, mucizelerle (Âyetlerle) Resûllerimizi gönderdik ve onlarla beraber kitabý (Kur'ân'ý) ve mizaný indirdik ki, insanlararasýnda adaletle hüküm edilsin.

Kitap, her devirde Allah'ýn insanlara yol gösterici ve irþad edici olarak gönderdiði tüm emirleri içerir. Mizana gelince, her hayýr ve þerr, fiilin herhangi bir kiþi tarafýndan iþlenmesi halinde kazandýracaðý pozitif ve negatif dereceleri bildiren sistemin adýna Allahû Tealâ mizan diyor. Demek ki Rabbimiz her saniye ve daha küçük zaman parçalarý içinde yapmamýz gereken tüm amelleri âyetlerle Kitapta açýklamýþtýr. Bu amellerin karþýlýðý pozitif ve negatif puanlar olarak mizanda mevcuttur. O halde mizanda, kainatta oluþabilecek her amelin karþýlýðý olan pozitif ve negatif puanlarýn bütünü mevcuttur.

ÞURA-17: Allah-ülleziy enzelelkitâbe bilhakký vel miyzân ve mâ yüdriyke le'allessâ'ate kariyb.
Mizan ve hak olarak kitabý indiren Allah týr. Ne bilirsin ki belki kýyametin kopmasý yakýndýr.

Bu âyetlerden anlaþýldýðý gibi zahiri âlem hayatý yaþanýrken kazandýðýmýz fiillerin karþýlýðý hesap gününde bize mükafat veya mücazat olarak veriliyor. Gerçekten Rabbimiz sað ve sol omuzlarýmýzda her an amellerimizi ve düþüncelerimizi dahi kaydedecek vazifeli kiramen katibin melekleri tayin etmiþ yerleþtirmiþtir.

ÝNFÝTAR-10,11,12: Ve inne aleyküm lehâfiziyn kirâmen kâtibiyn ya'lemûne mâ tef'alûn.
Þüphesiz üzerinizde bütün ef'alinizi kaydeden kerîm kâtipler (yazýcýlar) vardýr.

Saðýmýzdaki melekler bizim sevaplarýmýzý kronolojik sýra halinde mizandaki karþýlýklarýyla birlikte kaydeder ve muhafaza ederler. Solumuzdaki melekler ise günahlarýmýzý mizandaki karþý gelen rakamlar (derecat) ile birlikte kaydeder ve muhafaza ederler. Eðer sevaplarýmýz fazla ise film saðda tamamlanacaktýr. Mizan da aðýr olacaktýr.

ARAF-8: Velveznü yevmeizinil hakk, femen sekulet mevaziynühü feülâike hümülmüflühûn.
Kýyamet günü mizanlarý aðýr gelenler kurtulmuþtur.

Eðer günahlarýmýz fazla ise film solda tamamlanacaktýr. Mizanýmýz da hafif olacaktýr.

ARAF-9: Ve men haffet mevaizinühu feulâikelleziyne hasirû enfüsehüm bimâ kânû biâyâtina yazlimûn.
Kimin de tartýlarý hafif gelirse iþte onlarda âyetlerimize zulüm etmeleri sebebi ile nefslerini ziyana ve hüsrana düsürenlerdir.

Allah'ýn âyet-i kerîmesinde zulmetmek, Allah'ýn emrettiði biçimde, âyeti kerîme ile amel etmemek onu yerine getirmemek demektir. Kýsaca âyetin hakkýný vermemek demektir. Eðer Allah'ýn tüm kutsal kitaplarýnda bize bildirdiði emir ve nehiyleri, kiþi dünya hayatý yaþanýrken hiç amel edip yaþamadýysa, elbette bunlarý yerine getirmemenin karþýlýðý olan negatif derecat mizanda kaydediliyor. Bu sebeple bunlarýn filmlerinde pozitif dereceler daha az olduðu için tartýlarý hafiftir.


10-2- EBRAR VE FÜCCUR (SAÝD-ÞAKÝ)
Rabbimiz Þems Sûresi'nin 7nci ve 8nci âyet-i kerîmesinde þöyle buyuruyor;

91/ ÞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.
Yemin ederim ki o nefs sevva edildi (7 kademede).
91/ ÞEMS-8: Fe'elhemehâ fücûrehâ ve takvâhâ.
O'na (o nefse) (Allah'ýn) takvasý ve (þeytanýn) fücuru ilham edilir.

Takva, Rabbimizin mânevi kalbimize ulaþtýrdýðý emir ve nehiylerin bütününü içerir. Yani insanlarý Allah'ýn emirlerini yapmaya, yasak ettiklerini yapmamaya çaðýrýr.

3/ ÂL-Ý ÝMRAN- 104: Veltekün minküm ümmetün yed'ûne ilelhayri ve ye'mürûne bilma'rûfi ve yenhevne anil münker. Ve ülâike hümülmüflihûn.
Sizden (insanlarý) hayra çaðýran, ma'ruf (irfan) ile emreden, kötülüklerden alýkoyan (nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarýna yardým eden) bir ümmet (mürþidler) oluþsun. Ýþte onlar, MÜFLÝHUN (felaha erenler) un ta kendileridir.

Allah'ýn Ýlhamý ya takvanýn gereði olarak amilûssalihat olarak veya nehyi anil münker olarak verilir. Allahû Tealâ'nýn (bir namaz vakti girdimi) Kur'ân-ý Kerîm'inde, Nisa Sûresi'nin 103.cü âyet-i kerîmesinde belirttiði "Namaz mü'minler üzerine, vakitleri belirli bir farz olmuþtur." emri gereðince içimizdeki Allah'ýn temsilcisi ruh derhal bizi namaza davet eder. Þeytan ise namaz vakti girdiði zaman o namazý kýlmamanýz için herþeyi yapar.

24/NUR-21: Yâ eyyühelleziyne âmenû lâ tettebi'û hutuvâtiþþeytân, ve men yettebi' hutuvâtiþþeytâni feinnehü ye'mürü bilfahþâi velmünker ve lev lâ fadlullahi aleyküm ve rahmetühü mâ zekâ minküm min ehadin ebeden ve lâkinnallahe yüzekkiy men yeþâ', vallahü semiy'un aliym.
Ey âmenû olanlar! Þeytanýn adýmlarýna tâbî olmayýn. Kim þeytanýn adýmlarýna tâbî olursa o muhakkakki (nefsi ve þeytan tarafýndan) fuhuþla ve münkerle emredilmiþtir. Eðer Allah'ýn fazlý ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse) içinizden hiçbiriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz. Ve lâkin Allah (nurlarýný kalbine göndererek) dilediði kiþinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah iþitir ve bilir.

Ýblise tâbî olanlarýn adý füccardýr. Füccur ehlinin hepsi cehenneme gideceklerdir. Allahû Tealâ Ýblisin ilhamlarýna tâbî olan veya Allah'ýn takva ilhamýna tâbî olan ebrar ve füccurun kader hücrelerini birbirinden ayýrmýþtýr.
Kader hücreleri, bu dünya hayatý yaþanýrken hayatýmýzda neleri yapmýþsak onlarýn eksiksiz ve mükemmel bir kopyasýdýr ki, Rabbimiz tarafýndan ezeli ilmiyle ya sicciyne (ki bunlar füccur ehlidir) veya illiyine (bunlar ebrar'dýr) yerleþtirmiþtir. Yani Rabbimiz ezeli ilmiyle kimin Ýblise tâbî olacaðýný ve kimin Allah'a tâbî olacaðýný biliyor. Ezeli ilminin bir sonucu olarak biz hayata gelmeden evvel levhi mahfuzun ilk âlemine, Ebrarýn hayat filmini, kader hücrelerine yerleþtirmiþtir.

83/MUTAFFIFIN-18: Kellâ inne kitâbel'ebrâri lefiy ýlliyyiyn.
Dikkat edin muhakkak ki Ebrar'ýn (Allah'a vasýl olanlarýn, hidayete erenlerin) kitaplarý illiyyindedir.

Füccurun kader hücresini ise esfeli safilinin ilk âlemi olan Sicciyne yerleþtirmiþtir.

83/ MUTAFFIFIN-7 : Kellâ inne kitâbelfüccâri lefiy sicciyn .
Hayýr, muhakkak ki füccarýn (þeytanýn fucüruna tâbî olan kâfirlerin) kitaplarý (hayat filmleri) sicciyndedir. (zemin kattan 7 kat aþaðýda olan zülmanî kader hücrelerindedir).

Füccurun kader hücreleri sicciyndedir. Öyleyse 7.ci kattaki kader hücreleri cennete gidecek olan ebrar'ýn, esfeli safiliynin ilk âlemi olan sicciyndekiler ise füccarýn, yani cehenneme gidecek olanlarýn kader hücreleridir. Ebrarýnkiler zeminden 7 kat yukarýda, füccurunkiler ise 7 kat aþaðýdadýr. Yani aralarýnda 14 kat vardýr.
Taha 123'de Yüce Rabbimiz hidâyetçiye tâbî olanlarýn delâletten kurtulacaklarýný ve þaki (cehenneme gidecek kiþi) olmayacaklarýný yani said (cennete gidecek kiþi) olacaklarýný bildirmektedir.

20/ TAHA-123: Kaâlehbitâ minhâ cemiy'an ba'duküm liba'dýn adüvv, feimmâ ye'tiyenneküm minniy hüden femennittebe'a hüdâye felâ yadýllu ve lâ yeþkaâ
Birbirinize düþman olarak oradan hepiniz aþaðý inin. Bizden size yaþadýðýnýz devrede hidayetimiz geldiði zaman, kim hidayetçimize tâbî olursa o dalâlette kalmaz ve þâkî de olmaz.


10-3- ASHAB-I MEÞ'EME (CEHENNEMLÝKLER)
Kur'an'da bahsedilen Ashab-ý Meþ'eme ebediyen cehennemde kalacak olanlardýr. El Vakýa Sûresi'nin 9.cu âyetinde Ashab-ý Meþ'emeden bahsediyor Rabbimiz.

VAKIA-9: Ve ashâbülme'emeti mâ aeshâbülmeþ'emeh.
Meþumiyet sahipleri, 0 meþ'umiyet sahipleridir.

Bunlar meþum olanlardýr. Kötülüðün sahipleridir. Kendilerini þeytana teslim etmiþ kiþilerdir. Nefsen þeytana kendilerini satmýþlardýr. Bunlar kâfirlerdir. Þeytana ulaþmýþ olanlardýr.

BELED- 19, 20: Velleziyne keferu biâyâtina hüm ashabulmeþ'emeti aleyhim narun mü'sadeh.
Âyetlerimi inkâr edenler, iþte onlar ashab-ý Meþ'emedir. Onlar her yönden ateþle kapatýlacaklar.

Bunlar kitaplarý sol taraftan kendilerine verilen ve ebedi cehennemde kalýcýdýrlar.

HAKKA-25, 26, 27, 28, 29, 3O, 31, 32, 33, 34: Ve emmâ men ûtiye kitâbehü bisimâlihi feyekuûlü yâ leyteniy lem üte kitâbîyeh ve lem edri mâ hisabiyeh yâ leytehâ kanetilkaâdiye mâ aðnâ anniy maliyeh heleke anniy sultâniyeh huzûhü fegullûhü sümmel cahýyme sallûhü sümme fîy silsiletin zer' uha seb-ûne zirâan feslukûh innehü kane lâ yü'minü' billahilâziym ve lâ yahuddu alâ ta'âmil miskiyn.
Fakat kitabý kendisine solundan verilen kimse kitabým keþke bana verilmeseydi, keþke hesabýmýn ne olduðunu bilmeseydim, bu iþ keþke hayatýma son verseydi, madem bana fayda vermedi, gücüm kalmadý. Vazifelilere þöyle buyrulur; O'nu alýn baðlayýn sonra cehenneme yaslayýn, sonra onu boyu 70 arþýn olan zincire vurun. Çünkü o AlIah'a inanmazdý. Yoksulun yiyeceði ile ilgilenmezdi.
ÝNÞÝRAH-10, 11, 12, 13, 14: Ve emmâ men ûtiye kitâbehü verâe zahrihi fesevfe yed'û sübûra ve yasla saýyra innehü kâne fiy ehlihi mesrûrâ innehü zanne en len yahûr.
Ama amel defteri kendisine arkasýndan verilen kimse mahvoldum diye baðýrir, ve çýlgýn alevli cehenneme girer. Çünkü. o Dünyada adamlarýnýn yanýnda kendi zevk içindeydi. Zira o dönmiyeceðini sanýyordu.
KARÝA-8, 9: Ve emmâ men haffet mevâziynühü feümmühü hâviye.
Tartýlan, mizanlarý hafif gelenler ise, onlarýn yeri bir çukurdur, cehennemdir.


10-4- ASHAB-I MEYMENE (CENNETLÝKLER)
El Vaký'a Sûresi'nde Allahû Tealâ cennete girecek iki gruptan bahsediyor. Bunlardan ilkine Ashab-ý Meymene (Yemin sahipleri) diyor. Yemin sahipleri Allah'ýn dostluðu payesine ermiþ olanlardýr. Bunlar velilerdir.
Zümer Sûresi'nin 17. âyet-i kerîmesinde Rabbimiz þöyle buyuruyor;

ZÜMER-17: Velleziy nectenebuttaðuûte en ya'büdûha ve enabü ilâllahi lehümül büþra febeþþir ibadiy.
Onlarki taguta tâbî olmaktan kaçýnýp Allah'a ulaþýrlar. Ýþte onlar için müjde vardýr. Kullarýmý mujdele.

Rabbimizin kulluðuna ulaþan bu kiþiler Allah'ýn velileridir. Yemin sahipleridir. Ýþte Yunus Sûresi'nin 62, 63 ve 64. âyet-i kerîmelerinde;

10/ YUNUS-62: Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.
O Allah'ýn evliyasý var ya onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
10/ YUNUS-63: Elleziyne âmenû ve kânû yettekuûn.
Onlar âmenûdurlar ve takva sahibi olmuþlardýr.
10/ YUNUS-64: Lehümül büþra fiylhayâtiddünyâ fiylâhýreh.
Onlara cennette de, dünyada da müjdeler (mutluluklar) vardýr.

Allah'ýn yaratmasýnda bir deðiþiklik yok. Ýþte en büyük kurtuluþ. Bildiginiz gibi kýyamet gününde hesaba çekiliyoruz. Hesaba çekildiðimiz zaman sað ve sol omuzlarýmýzda Kiramen yazýcýlarýnýn çektiði filmlere göre ya mücazat veya mükâfatlandýrýlýyoruz. Eðer sevaplarýmýz fazla ise film saðda tamamlanacaktýr. Mizanýmýz da aðýr gelecektir. Ve kitabýmýzda bize sað taraftan verilecektir.
Ashab-ý Meymenenin diðer bir özelliði kýyamet gününde kitaplarýný sað taraftan almalarýdýr. Ashab-ý Meymene dediðimiz kiþiler cennete kabul edilen, nefslerini tezkiye etmiþ kiþiler. Bunlarýn kitaplarý sað taraftan kendilerine verilir.

HAKKA-19, 20, 21, 22, 23, 24: Feemma men utiye kitâbehü biyemiynihi feyekuûlu hâ ümukreü kitâbîyeh inni zanentü enniy mülakin hýsabiye fehüve fly iyþetin râdiyetin fiy cennetin aliyetin kutûfüha dâniye külû veþrebû heniy'en bimâ esleftüm fiyl'eyyâmil hâliye.
Kitabý saðýndan verilen, alýn kitabý mý okuyun doðrusu bir hesaplaþma ile karþýlaþacaðýmý umuyordum. Artýk o meyveleri sarkmýþ yüksek bir bahçede hoþ bir yaþayýþ içindedirler. Onlara böyle denir. Geçmiþ günlerde peþinen iþlediklerinize karþýlýk afiyetle yiyiniz, içiniz.
KARÝA-6,7: Fe emmâ men sekulet mevâzinühu fehüve fiy iyþetin radiye.
O gün mizanlarý aðýr gelenler hoþ bir yaþayýþ içinde olacaktýr.

Ýster Allah'a ulaþmalarý sebebiyle dünya hayatlarýnda aldýklarý müjdelerden, ister kitaplarýný sað taraftan teslim almalarý veya kýyamet gününde tartýlarýnýýn (mizan) aðýr gelmesinden ötürü bunlar cennet ehli oluyorlar. Zaten Vakýa Sûresinde bu beyan edilmiþti.
Rabbimiz Ashab-ý Yeminin vuslat ehli olduðunu Ýsra Sûresi'nin 71. âyeti kerîmesinde açýklýyor.

17/ ÝSRA-71: Yevme ned'û külle ünâsin bi'imâmihim, femen ûtiye kitâbehû biyemiynihî feulâike yakreûne kitâbehüm ve lâ yuzlamûne fetiylâ.
O gün herkesi imamlarýyla (mürþidleriyle) beraber çaðýracaðýz. Onlardan herbirinin kitabý sað eline verilirse onlar kitaplarýný (sevine sevine) okurlar. Kýl kadar haksýzlýða uðramazlar.


10-5- AMEL DEFTERÝ (HAYAT FÝLMÝ)
Amel defteri veya kitap hayatýmýzýn filmidir. Bu film 3 boyutlu bir hologram hüviyetindedir. Bu filmin bir perdeye veya ekrana ihtiyacý yoktur. Boþlukta 3 boyutlu olarak oynar 50-60 cm önümüzde hayat filmimizi baþtan sona seyrederiz. Bu film kiramen katibin melekleri tarafýndan çekilir ve muhafaza edilir. Her an ya derecat kaybederiz veya kazanýrýz. Hayýr derecat kazanmak, þer derecat kaybetmektir.
Aþaðýdaki âyet-i kerîmeler bu gerçekleri anlatmaktadýr.

ÝSRA-21: Unzur keyfe faddalnâ ba'dahüm alâ ba'din ve lel âhiretü ekberü derecatin ve ekberü teftilâ.
Baksana onlarý nasýl birbirinden üstün kildik. Ahirette daha büyük dereceler, daha büyük üstünlükler var.
EN'ÂM-1 32: Veliküllin derecatün mimma amilu ve mâ Rabbüke bigafilin ammâ ya'melun.
Herkesin yaptýklarý amele göre rütbeleri (dereceleri) var. Rabbin onlarýn yaptýklarýndan habersiz deðildir.
AHKAF- 19: Veliküllin derecâtün mimma amilû veliyüveffiyehüm a'malehüm ve hüm lâ yüzlemûn.
Herkesin iþledigi amele göre dereceleri vardýr. Bir de Allah amellerinin karþýlýðýný tamamý ile verecek onlar zulüm görmeyecekler.
Kýyamet günü amellerimizin karþýlðý mükafat ve mücâzat olarak ödenmek üzere bize bir mizan ve bir kitap verilir.
ÝSRA-13: Ve külle insânin elzemnahü tâirehü fiy unukýh ve nuhricü lehü yevmel kýyâmeti kitâben yelkahü menþûrâ.
Herkesin boynuna amelini doladýk, kýyamet günü ona amellerinin yazýldýðý kitabý çýkaracaðýz, onu neþredecegiz.
18/ KEHF-49: Ve vudý'alkitâbü feterelmücrimiyne müþfikýyne mimmâ fiyhi ve yekuûlûne yâ veyletenâ mâli hâzelkitâbi lâ yügaâdirü sagýyreten ve lâ kebiyreten illâ ahsâhâ, ve vecedû mâ amilû hâdýrâ, ve lâ yazlimü rabbüke ehadâ
Amel defterleri ortaya konulur. Günahkârlar, görür ki oradaki þeylerden (fiillerinden) korkarlar. "Eyvah bize, niye bu amel defteri küçük büyük hiçbir þeyi býrakmamýþ, hepsini saymýþ dökmüþ" derler. Yaptýklarý amelleri hep önlerinde hazýr bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
KAMER-52, 53: Ve küllü þey'in fe'alûhü fiyzzübür ve küllü saðýyrin ve kebiyrin müstetar.
Onlarýn iþledikleri her þey amel defterinde kayýtlýdýr. Küçük büyük her þey yazýlýdýr.
NEBE-29: Ve küllle þey'in ahsaynahü kitâbâ.
Biz herþeyi birer hirer saydýk, kaydettik.


10-6- HESAP GÜNÜ
ÝSRA-14: Ýkra'kitabek kefa biriefsikel yevme aleyke hasiyba.
Ona bu kitabý oku. Bu gün hesap görrmeye kendin kâfi geleceksin denecek.

Sað ve sol tarafýmýzda vazifeli olan kiramen katibin meleklerinin çektiði filmlerin toplamý amel defterimizi oluþturuyor. Eðer film sað tarafýmýzda toplanmýþsa kitabýmýza sað taraftaki meleðin eliyle sahip oluruz. Dolayýsý ile Cennete gideriz. Eðer film solda tamamlanmýþsa kitab soldan verilecekse, o zaman derecatý nakýsa düþenlerden oluyor ve bu kiþi cehenneme gidiyor. Fakat hayat filmimiz önümüzde oynuyor. Herkesin filmi üç boyutlu olarak önlerinde oynuyor. Böylece kimsenin kimseden gizlisi kalmýyor.

69/ HAKKA-18: Yevmeizin tu'redûne lâ tahfâ minküm hâfiye.
O gün huzura çýkacaksýnýz. Sizin gizli hiçbir þeyiniz kalmayacak.
36/ YASÝN - 65: Elyevme nahtimü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydiyhim ve teþhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn.
O gün onlarýn aðýzlarýný mühürleriz. Onlarýn kazanmýþ olduklarý dereceleri bize elleri söyler ve ayaklarý þahitlik eder.
FUSSÝLET-1 9, 20, 21, 22: Ve yevme yuhþerü a'daullâhi ilennâri fehüm yüzeün hatta izâ mâ câühâ þehide aleyhim sam'uhüm ve ebsârühüm ve cülûdühüm bimâ kânû ya'melûn ve kaâlû licülûdihim lime þehidtüm aleynâ kalû entekanallahülleziy entaka külle þey'in ve hüve halakaküm evvele merretin ve ileyhi türce'ûn ve mâ küntüm testetirûne en yeþhede aleyküm sem'uküm ve lâ ebsârüküm ve lâ cülûdüküm ve lakin zanentüm ennallahe lâ ya'lemü kesiyren mimmâ ta'melûn, ve zâliküm zannukümülleziy zanentüm birabbiküm ardâküm feasbahtüm minelhâsiriyn.
Allah'ýn düþmanlarý ateþe atýlmak üzere toplandýklarý gün, hep birden cehenneme sürüklenecekler. Nihayet oraya varýnca kulaklarý, gözleri, derileri iþledikleri þeye aleyhlerine þahadet edecekler. Onlar, derilerine "niye aleyhime þahadet ettiniz?" diyecekler, bunlarda þöyle diyecekler "Herþeyi söyleten Allah bizide söyletti. Sizi ilk defa O yarattý. Siz O'na döndürüleceksiniz. Demek ki siz kulaklarýnýzýn, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinizde þehadet edeceklerinden sakýnmýyordunuz. Allah iþlediklerinizin çoðunu bilmeyecek zannediyordunuz. Ýþte Rabbiniz hakkýndaki bu zannýnýz sizi bitirdi. Siz ziyankâr oldunuz" denecek.
ÝSRA-36: Ve lâ takfü mâ leyse leke bihi ilm, innessam-a velbasara velfuade külli ulâike kâne anhü mes'ûlâ .
Bilmediðin bir þeyin arkasýna düþme. Çünkü kulak, göz, kalp hepsi mesul olacaklar.
NUR-24, 25: Yevme teþhedü aleyhim elsinetühüm ve eydihim ve ercülühüm bimâ kânû ya'melûn yevmeizin yüveffiyhimullahü dîne hümül hakka ve ya'lemune ennallahe hüvel hakkul mubiyn.
Kýyamet günü dilleri, elleri, ayaklarý iþledikleri þeylere þehadet edecektir. O gün Allah onlara müstehak olan cezalarý tamamý ile verecektir. Onlarda Allah'ýn apaçýk bir HAK olduðunu anlayacaklar.



10-7- CENNET
MÜMÝN-17: El yevme tüczâ külli nefsin bimâ kesebet lâ zulmelyevm innallahe seriul hisab.
Bu gün herkes kazancýna göre mukafat ve mücazata düþar olur. Onlara zulm yapýlmaz. Allah çabuk hesap görendir.

Kýyamet gününde yaptýklarýmýzdan hesaba çekiliyoruz. Bu hesabýn neticesinde ya mükâfata veya mücazata düçar oluyoruz. Mukafata nail olanlar; nefs, fizik vücut olarak ebedi cennet hayatýný kazanýyorlar. Çünkü Rabbimiz Hud Sûresi'nin 108. âyet-i kerîmesinde þöyle buyuruyor;

HUD-108 : Ve emmelleziyne su'idû fe fîl cenneti hâlidîne fihâ mâ dâmetissemâvâtü vel'ardý illâ mâ þâe Rabbük, atâen gayre meczûz.
Bahtiyar olanlara (saidlere) gelince cennetliktirler. Ahiretin gökleri, yeri durdukça onlar cennette ebedi olarak kalýcýdýrlar. Ancak Rabbini dilediði müddet müstesna. Bu bitmez tükenmez bir lütuftur.

Ne varki bizim insan aklýmýzýn algýlayabileceði bir sonsuz sonsuzluðun, bir rakamlar dizisinin gene ötesinde bir zaman periyodu ile karþý karþýyayýz.


28/ KASAS-88: Ve lâ ted'u ma'allahi ilâhen âhar, lâ ilâhe illâ hû, küllü þey'in hâlikün illâ vecheh, lehülhükmü ve ileyhi türce'ûn.
Ve Allah ile beraber baþka ilâha tapma, Allah'tan baþka ilâh yoktur. Allah'ýn vechinden baþka herþey helâk olur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.


Anlaþýlmaktadýr ki bir gün cennet de cehennem de son bulacaktýr. Ýþte oyun, eðlence, süslenme, övünme, mal ve evlat sahibi olmak gibi aldatýcý ve geçici þeylerden ibaret olan dünya hayatýný ahirete tercih edenler, o sonsuz güzel cennet hayatýndan mahrum olurlar.




10-7-1- KÝMLER CENNETE GÝRER

10-7-1-1- ALLAH'A ULAÞMAYI DÝLEYENLER
Allah'a ulaþmayý dileyenler âmenû olanlardýr. Kim âmenû olursa mutlaka cenete girer.

29/ ANKEBUT-5 : Men kâne yercû likâallahi feinne ecelallahi leât ve hüvessemiy'ul'aliym.
Kim Allah'a mülâki olmayý, (ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaþtýrmayý) dilerse Allah'ýn tayin ettiði o gün mutlaka gelecektir. Allah iþitir ve bilir.
29/ ANKEBUT-6 : Ve men câhede feinnemâ yücâhidü linefsih innallahe leganiyyün anil'âlemiyn.
Kim cihat ederse mutlaka nefsiyle (nefsi için) cihat etsin. Muhakkak ki Allah âlemler üzerine ganidir (âlemlerden müstaðnidir, münezzehtir).
11/ HUD-29: Ve yâ kavmi lâ es'elüküm aleyhi mâlâ, in ecriy illâ alallah, ve mâ ene bitâridilleziyne âmenu, innehüm mülâkuû rabbihim, ve lâkinniy erâküm kavmen techelûn.
Ey kavmim! Ben sizden bir mal istemiyorum. Benim ücretim ancak, sadece Allah'a aittir. Ben âmenû olanlarý (yanýmdan) kovamam. Çünkü onlar (ýn hepsi) muhakkak ölmeden evvel (ruhlarýný Allah'a ulaþtýracaklardýr). Allah'a mülâki olacaklardýr.


10-7-1-2- DAVETE ÝCABET EDENLER
Gerçekten bu davetin neticesinde kiþi nefsen irþad olur. Bu sebeple Allah bütün insanlarý irþada çaðýrmaktadýr. Çünkü en fazla sevdiði mahluk olan insanýn dünya ve ahirette mutlu olmasýný yani saadet içinde yaþamasýný istiyor. Kiþi cahil olan nefsinin zülmünden irþadla kurtulmadýðý takdirde ne bu dünya hayatýnda saadet ve mutluluðu tadabilir ne de ahiret hayatýnda saadet ve mutluluðu tadabilir.

42/ ÞURA- 47: Isteciybû lirabbiküm min kabli en ye'tiye yevmün lâ meredde lehü minallâh, mâ leküm min melcein yevme izin ve mâ leküm min nekiyr.
Allah tarafýndan geri çevrilmesine çare olmayan (ölüm) günü gelmeden evvel Rabbinizin davetine icabet edin. Ecel günü (geldiði zaman) sizin için baþka (kaçýp sýðýnacaðýnýz) bir sýðýnak yoktur ve onu inkâr da edemezsiniz.

Rabbimizin davetine icabet etmek için Allah tarafýndan bizim için tayin edilen mürþide ulaþmak þarttýr. Mürþidin tayini ise Allah'a aittir. Rabbimizden mürþid talebinde bulunan herkese mürþid tayin edeceðine dair Allah'ýn garantisi vardýr. Ancak Allah'tan baþkasýna talepte bulunan, yani þirkin içinde olan herkesin amacýna ulaþamayacaðýný Rabbimiz açýklýyor.

13/ RAD-14: Lehü da'vetülhakk , velleziyne yed'ûne min dûnihî lâ yestecibûne lehüm biþey'in illâ kebâsitý keffeyhi ilelmâi liyeblüga fâhü ve mâ hüve bibâligýh , ve mâ du'âülkâfiriyne illâ fiy dalâl.
Onlar için Allah'ýn daveti haktýr. Onlar ki Allah'tan baþkasýna çaðýrýrlar, hiçbir þeyle onlara icabet edilmez. Bunlarýn durumlarý suyun aðzýna gelmesi için avuçlarýný açmýþ bekleyen kiþi gibidir. Oysa ona kavuþmazlar. Kâfirlerin duasýna icabet edilmez, onlar dalâlettedir.
ARAF-194: Ýnnelleziyne ted'une min dunillahi ibadün emsalüküm fed-uhüm felyesteciybu leküm in küntüm sadýkýyn.
Allah'tan baþkasýný davet ettikleriniz sizin gibi kullardýr. Eðer onlarýn mabut olmalarý hususunda sadýksanýz, haydi onlarý davet edin size icabet etsinler.
FATIR-14: Ýn ted'ûhüm lâ yesmeu duaeküm ve lev semi'û mastecâbû leküm ve yevmelkýyâmeti yekfürûne bi þirkiküm ve lâ yunebbiüke mislü habiyr.
Onlarý çaðýracak olsanýz caðýrmanýzý iþitmezler. Ýþitseler size cevap veremezler, Kýyamet günü sizin þerik koþmanýzý tanýmazlar. Hiç kimse size HABÝR olanýn haber verdiði gibi haber veremez.
40/ MÜ'MÝN-60: Ve kaâle rabbükümüd'ûniy estecib leküm, innelleziyne yestekbirûne an ýbâdetiy seyedhulûne cehenneme dâhýriyn.
Rabbimiz der ki; "Bana dua edin ki, size icabet edeyim. Muhakkak ki bana kullluk etmek hususunda kibirlenenler alçalmýþ olarak cehenneme girerler."
42/ ÞURA-26: Ve yesteciybülleziyne âmenû ve amilûssâlihâti ve yeziydühüm min fadlih, velkâfirûne lehüm azâbün þediyd.
Allah âmenû olarak nefs tezkiyesi yapanlarýn dualarýný kabul eder. Fazlýndan onlara fazladan da verir. Kâfirlere gelince onlara þiddetli bir azap var.
ÞURA-38: Vellezinestecabü lirabbihim ve ekâmüssalat, ve emruhüm þüra beynehüm, ve mimma razeknahüm yünfikûn.
Rabb'lerinin davetine icabet edip namaz kýlanlar iþlerini birbirine danýþarak görenler.

Bu danýþman Rabbimizin bizim için tayin ettigi mürþiddir. Görülüyor ki, baþlangýçta Rabbimizin davetine icabet þart. Fakat bunun gerçekleþmesi bir mürþidle olur. Mürþide ulaþmak ise ancak Allah'a talepte bulunmakla mümkündür.

10-7-1-3- NEFSÝ ISLAH EDÝCÝ AMEL ÝÞLEYENLER
Gerçekten Kur'ân-ý Kerîm de imân sahibi olup salih amel iþleyenlerin Allah'ýn cennet müjdesine sahip olacaðýný Bakara Sûresi'nin 25. âyet-i kerîmesinde beyan buyuruyor.

BAKARA-25 : Ve beþþirillezine âmenü ve amilussalihati ennelehüm cennatin tecri min tahtihel-enhar.
Ýman sahibi olup salih amel iþleyenleri altýndan ýrmaklar akan Cennetler ile müjdele.

Bu kiþiler, ancak mürþitlerinin önünde tövbe ettikten sonra kalplerindeki mühür açýlýp, kalbin içindeki mühür yazýsýnýn alýnarak, imânýn yazýlmasý halinde nefsi ýslah edici amel iþlemeye baþlayabilirler.

25/ FURKAN-70: Ýllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât, ve kânallahü gafûren rahýymâ.
Ama (mürþidin önünde) tövbe eden ve (mürþidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazýldýðý için) mü'min olan ve (ayný sebeple) nefsi ýslâh edici ameller iþleyen kiþinin Allah günahlarýný sevaba çevirir. Ve Allah günahlarý sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.


10-7-1-4- TAKVA SAHÝPLERÝ
Takva deyince birçok din âlimi takvanýn manâsýndan hareket ederek bir yere varýrlar. Takva, korkmak, sakýnmak anlamýna gelmektedir. Bütün Kur'an âyetlerinde geçen takva sözü yukarýdaki sözlük anlamý verilerek açýklanmýþtýr.
"Takva sahibi olun!" yerine "Allah'tan korkun!" demiþlerdir. Eðer lugat manâsýndan hareket edilecek olunursa doðru bir yaklaþým. Kur'an-ý Kerim'de takva basamaklarý vardýr:
1. Baþlangýç Takvasý
2. Ön Takva
3. Birinci Takva
4. Ýkinci Takva (Ekber Takva)
5. Üçüncü Takva (Azim Takva)
Geniþ spektrum içerisinde muhtevaya baktýðýmýz zaman takvanýn Ýslam olmak açýsýndan eþ deðer bir kavram olduðunu görürüz.
Birinci Takva, Allah'a teslimi gerektiren genel bir kavramdýr. Teslimler takvanýn temelini oluþturur. Birinci teslim, birinci takvaya ulaþýldýðýný gösterir. Ruhun Allah'a teslimidir. Dünya saadetinin %50'sini saðlar.
Ekber Takva, ikinci teslimi gerektirir. Ýnsan fizik vücudunu teslim ettiði zaman Ekber Takva'ya ulaþýr. Dünya saadetinin % 90'ýný kazanmýþtýr.
Azim takva 3. teslimi gerektirir. Nefsin teslimidir. Dünya ve ahiret saadetini saðlar.


10-7-1-4-1- BAÞLANGIÇ TAKVASI
28 basamaklý bir spektrumda baþlangýç takvasý 3. basamaktadýr. Ýnsan Allah'a ulaþmayý, O'na teslim olmayý dilediði zaman 3. basamaða ulaþmýþtýr. Bu basamakta baþlayan takva Takvayý Ýptidaiye , Baþlangýç Takvasýdýr.

5/ MAÝDE-35: Yâ eyyühelleziyne âmenûttekullahe vebteguû ileyhilvesiylete ve câhidû fiy sebiylihi le'alleküm tüflihûn
Ey (Allaha ulaþmayý dileyen îmân sahipleri) âmenû olanlar Allah'a karþý takva sahibi olun, O'na, Allah'a ulaþtýrmaya vesile olaný (vesile olan kiþiyi Allah'tan) isteyin. Ve Allah'ýn yolunda cihad edin ve böylece felâha erin.


10-7-1-4-2- ÖN TAKVA
8. basamakta ön takvaya ulaþýlir. Kiþi bu seviyede maðfiret ehli olmuþtur.

74/ MÜDESSÝR-54: Kellâ innehü tezkireh.
Evet o (Kur'ân) þüphesiz bir öðüttür.
74/ MÜDESSÝR-55: Femen þâe zekereh.
Kim dilerse öðüt alýr.
74/ MÜDESSÝR-56: Ve mâ yezkürûne illâ en yeþâallah, hüve ehlüttakvâ ve ehlülmaðfireh.
Sadece Allah'ýn dilediði kimse öðüt alýr. Ýþte o takva ehlidir. Ve maðfiret ehlidir (onun günahlarý sevaba çevrilmiþtir).

Ön takvanýn sahibi olan, mürþidine ulaþýp tövbe eden ve maðfiret sahibi olan kiþidir.

25/ FURKAN-70: Ýllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât, ve kânallahü gafûren rahýymâ.
Ama (mürþidin önünde) tövbe eden ve (mürþidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazýldýðý için) mü'min olan ve (ayný sebeple) nefsi ýslâh edici ameller iþleyen kiþinin Allah günahlarýný sevaba çevirir. Ve Allah günahlarý sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.

10-7-1-4-3- BÝRÝNCÝ TAKVA
Ayný zamanda ýslah-ý nefse baþlamýþtýr. Bundan sonraki 7 kademede nefsini ýslah eder.

91/ ÞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.
Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).

Nefsini ýslah ettiði zaman ruhunu da Allah'a ulaþtýrmýþtýr.

89/ FECR-27: Yâ eyyetühennefsülmutmainne.
Ey mutmain olan nefs!
89/ FECR-28: Ýrci'ýy ilâ rabbiki râdýyeten mardýyyeh.
Allah'tan razý ol ve Allah'ýn rýzasýný kazan. (Ey ruh) Allah'a (Rabbine) geri dönerek ulaþ,

Ve Yunus suresi 62 ve 63. ayetlerdeki ilk takvaya ulaþmýþtýr.

10/ YUNUS-62: Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.
O Allah'ýn evliyasý var ya onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
10/ YUNUS-63: Elleziyne âmenû ve kânû yettekuûn.
Onlar âmenûdurlar ve takva sahibi olmuþlardýr.

Al-i Ýmran 102'deki gibi hakkýyla takvaya ulaþýlmýþtýr. Nefs tezkiyesi yapýlmýþ, zikir arttýrýlmýþtýr. Ölmeden evvel ruh Allah'a teslim olmuþtur.

3/ ÂL-Ý ÝMRAN- 102: Yâ eyyühellezine âmenüttekullahe hakka tükâtihi ve lâ temütünne illâ ve entüm müslimûn.
Ey îmân edenler! Hakkýyla takva sahibi olanlar (nasýl bir takvanýn sahibi ise ayný onlar) gibi Allah'a karþý takva sahibi olun ve ölmeden (önce) Allah'a teslim olun.

Kiþi üç yeminini birden yerine getirerek takvaya ulaþmýþtýr.
1. Ruhunu Allah'a ulaþtýrarak,
2. Nefsini tezkiye ederek,
3. Fizik vücudunu Allah'a kul ederek.

5/ MAÝDE-7: Vezkürû ni'metallahi aleyküm ve miysâkahülleziy ve esekaküm bihî iz kültüm semi'nâ ve eta'nâ vettekullah, innallahe aliymün bizâtissudûr
Allah'ýn üzerinizdeki nimetini zikredin ki ve O'na verdiðiniz misakinizi zikredin ki O, misakinizle sizleri baðlamýþtý (yeminlerinizi üzerinize farz kýlmýþtý) o zaman (elestü bi rabbiküm günü) iþittik ve itaat ettik demiþtiniz. Ve Allah'a takva sahibi olun, muhakkak ki Allah sinelerdekini bilir.
89/ FECR-27: Yâ eyyetühennefsülmutmainne.
Ey mutmain olan nefs!
89/ FECR-28: Ýrci'ýy ilâ rabbiki râdýyeten mardýyyeh.
Allah'tan razý ol ve Allah'ýn rýzasýný kazan. (Ey ruh) Allah'a (Rabbine) geri dönerek ulaþ,
89/ FECR-29 : Fedhuliy fiy ibâdiy
(Ey fizik vücut!) o zaman, (nefsini tezkiye ettiðin ve ruhunu Allah'a ulaþtýrdýðýn zaman), (bana kul olursun) kullarýmýn arasýna gir.
89/ FECR-30 : Vedhuliy cennetiy.
Ve cennetime gir


10-7-1-4-4- EKBER TAKVA
Daha sonra 25. basamakta fizik vücut Allah'a teslim olur.

4/ NÝSA-125 : Ve men ahsenü diynen mimmen esleme vechehü lillâhi ve hüve muhsinün vettebe'a millete ibrâhiyme haniyfâ, vettehazallahü ibrâhime haliylâ.
O kiþiden vechi, (fizik vücudu) dinde daha ahsen kim vardýr? O kiþi ki vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim etmiþ ve muhsinlerden olmuþtur. Ve hanif olarak Hz. Ýbrâhîm'in dînine tâbî olmuþtur. Ve Allah Hz. Ýbrâhîm'i dost ittihaz etmiþtir.
3/ ÂL-Ý ÝMRAN-134: Ellezine yünfikûne fisserrâi veddarrâi velkâzýminel gayza vel'âfîne aninnâs. Vallâhü yuhibbül muhsinîn.
O (takva sahipleri) ki bollukta da, darlýkta da (Allah için) infâk ederler (ihtiyaç sahiplerine verirler). Öfkelerini yutarlar ve insanlarý affederler, Allah muhsinleri sever.
3/ ÂL-Ý ÝMRAN- 135: Vellezine izâ fe'alû fâhiþeten ev zalemü enfüsehüm zekerullâhe festaðferû lizünûbihim, ve men yaðfiruz zunûbe illallahü ve lem yüsýrrû alâ mâ fe'alû ve hüm ya'lemûn.
O (takva sahipleri) ki, bir kötülük yaptýklarý veya nefslerine zulmettikleri zaman, Allah'ý zikrederek hemen günahlarý için istiðfar ederler. Allah'tan baþka günahlarý kim baðýþlayabilir. Ve onlar, yaptýklarý þeylerin (hatalarýn) üzerinde bile bile ýsrar etmezler.

10-7-1-4-4- AZÝM TAKVA
Al-i Ýmran 135'de üçüncü ekber takvaya ulaþýlmýþtýr. Ve nefsin teslimi 3. takvaya, Azim takvaya ulaþtýrýr.

7/ ARAF -35 : Yâ beniy âdeme immâ ye'tiyenneküm rüsülün minküm yekussûne aleyküm âyâtiy femenittekaâ ve esleha felâ havfün aleyhim ve lâ hüm yehzenûn.
Ey Âdemoðullarý! Sizin içinizden size âyetlerimi kýssa (açýklayan, beyan) eden Resûller gelince her kim ki takva sahibi olup nefsini ýslah ederse onlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
3/ ÂL-Ý ÝMRAN-179: Mâ kânallâhü liyezeralmü'mînine alâ mâ entüm aleyhi hattâ yemîzel habîse minettayyib. Ve mâ kânallahü li yutlý'aküm alel gaybi ve lâkinnallahe yectebî min rusûlihî men yeþâü feâminü billâhi ve rusûlih, ve in tü'minû ve tettekû feleküm ecrun azîm.
Allah mü'minleri, pisi, temizden ayýrýncaya kadar, þu üzerinde bulunduklarý hâl üzere býrakacak deðildir. Allah sizi gayp üzerine (gaypten) haberdar edecek de deðildir. Fakat Allah, Resûllerinden dilediði kimseyi seçer, (gaybý ona, o Resûl'üne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun Resûllerine îmân edin. Ve eðer îmân eder ve takva sahibi olursanýz o zaman sizin için ECR'ÜL AZÎM (büyük mükâfat) var.
2/ BAKARA-177 : Leyselbirra en tüvellü vücüheküm kýbelelmeþrýký velmaðrýbi ve lâkinnelbirra men âmene billâhi velyevmil'âhýrý velmelâiketi velkitâbi vennebiyyine , ve âtelmâle alâ hubbihi zevilkurbâ velyetâmâ velmesâkine vebnessebili vessâiline ve firrýkâbi, ve ekâmessalâte ve âtezzekâte, velmüfüne biahdihim izâ âhedü, vessâbirine filbe'sâi veddarrâi ve hýnelbe'si. Ülâikellezine sadaku. Ve ülâike hümülmüttekun.
Yüzlerinizi doðu ve batý tarafýna çevirmeniz (hakiki îmâný yansýtan) BÝRR (ebrar kýlacak davranýþ biçimi) deðildir. Lâkin asýl birr, kiþinin, Allah'a, yevm'il ahire, (Allah'a ulaþýlan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a, peygamberlere îmân etmesi ve O'nun sevgisine dayalý olarak, akrabalarýna (yakýnlýk sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalýþamaz durumda olan ihtiyarlara) yolda kalmýþ yolculara, dilencilere, köle ve esirlere (kurtulmalarý için) mal vermesi (harcamasý) namazý kýlmasý, zekâtý vermesi, ahd verdiði (Allah'a ve insanlara) zaman ahdini yerine getirmesi, zorlukta ve darlýkta ve sýkýntý halinde sabredenlerden olmasýdýr. Ýþte onlar o kiþiler sadýklardýr. Ýþte, takva sahibi onlardýr.
2/ BAKARA-179: Ve leküm filkýsâsý hayâtün yâ ulûlelbâbi le'alleküm tettekune.
Ey ulûl'elbâb! Kýsasta sizin için hayat vardýr. Böylece (umulur ki ) siz takva sahibi olursunuz.


10-7-1-5- YEMÝN SAHÝPLERÝ
El Vaký-a Sûresi'nde Allahû Teala cennete girecek iki gruptan bahsediyor. Bunlarýn ilkine Ashab-ý meymene (Yemin sahipleri) ikincisine ise Sabikûn diyor. Yemin sahipleri üç yeminlerini yerine getirenlerdir. Ruhlarýný Allah'a ulaþtýran, nefslerini tezkiye eden ve Allah'a kul olan kiþi yemin sahibidir. Birincil þartlarý yerine getirmiþtir.
Yemin sahiplerinin, yükseltilmiþ döþekleri üstünde meyve aðaçlarýnýn altýnda dinleneceðini söylüyor.
Sabikûnlar ise hayýrlarda yarýþanlardýr. Daimi zikir makamýna ulaþmýþlardýr. Yükseltilmiþ altýn tahtlar (Gaþiye-13'de "Fiha sürurun merfüah. Orada yüksek tahtlar var.") mücevherlerle süslü tahtlar veriliyor ve ötekilere de yükseltilmiþ döþekler veriliyor. Vakýa-34'de "Ve füruþürin merfüah. Yükseltilmiþ döþeklerdir."
Cennete girebilmenin asgari þartý âmenû (Allah'a ulaþmayý dilemektir.) olmaktýr. Sebe Sûresi'nin 20. âyeti kerîmesinin gerçek anlamý burada ortaya çýkýyor.



10-7-1-6- MÜMÝNLER
10-7-1-6-1-MÜ'MÝN OLMAK
34/ SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim ibliysü zannehü fettebe'ûhü illâ feriykan minelmü'miniyn.
Þeytan insanlar üzerindeki vaadini yerine getirdi. Mü'minlerden ibaret bir tek fýrka hariç hepsi iblise tâbî oldular.

Mü'min olmak ise ancak mürþide ulaþýp kalbine imân yazýlmasi ile mümkündür. Ýnsanlarýn hepsi kurtulduðunu zannediyor. Dünyadaki bütün Ýslâm kuruluþlarýnýn hepsi durmadan bizi islâmýn beþ þartýna uymaya çaðýrýyor. Bu beþ þartý tamamlamýþsanýz kurtuldunuz diyorlar. Allahû Tealâ ise bunun çok ötesini istiyor. Sadece fizik vücudun beþ þartý yerine getirmesini deðil, ruhun, vechin ve nefsin de Allah'ýn emirlerini yerine getirmelerini ve teslim olmalarýný istiyor. Ve Allahû Tealâ Kur'ân-ý Kerîminde, Kur'ân-ý Kerîm'in dýþýndaki bir takým kitaplarý kaynak (Emaniye) göstermek sureti ile onlara ittiba edenlerin ne kadar yanlýþ bir yolda olduklarýný bize vurguluyor.
Sýrat-ý Müstakiym üzerinde bulunanlar mü'mindir.
Bu tek fýrka Sýrat-ý Müstakiym üzerinde bulunanlardýr.

34/ SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim ibliysü zannehü fettebe'ûhü illâ feriykan minelmü'miniyn.
Þeytan insanlar üzerindeki vaadini yerine getirdi. Mü'minlerden ibaret bir tek fýrka hariç hepsi iblise tâbî oldular.
6/ EN'AM-153 : Ve enne hâzâ sýrâtýymüstekýymen fettebiûh, ve lâ tettebi'ûssübüle feteferreka biküm an sebiylih, zâliküm vassâküm bihî le'alleküm tettekuûn.
Ýþte bu muhakkak ki Sýrat-ý Müstakiym'dir, ona (Sýrat-ý Müstakiym'e) tâbî olun, ve diðer yollara tâbî olmayýn ki (bütün o yollar) sizi Allah'ýn yolundan ayýrýrlar (saptýrýrlar). Ýþte bu Allah'ýn sizi baðladýðý þeydir umulur ki takva sahibi olursunuz.

Görülüyor ki mü'min olmak Sýrat-ý Müstakiym üzerinde olmayý gerektiriyor.

1/ FATÝHA-7: Sýratellezine en'amte aleyhim ðayril maðdubi aleyhim veleddâllin.
O (SIRAT-I MÜSTAKÝYM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur.Üzerlerine gadap duyulmuþlarýn ve dalâlette kalmýþlarýn (mürþidlerine ulaþamayanlarýn) yolu deðil.
Anlaþýlmaktadýr ki ni'met, mü'min ve Sýrat-ý Müstakiym arasýnda sýký bir iliþki vardýr.

3/ ÂL-Ý ÝMRAN-164: Lekad mennallahü alel mü'minîne iz be'ase fîhim resûlen min enfüsihim yetlû aleyhim âyâtihi ve yüzekkihim ve yü'allimühümülkitâbe velhikmeh, ve in kânû min kablü lefî dalâlin mübîn.
Andolsun ki mü'minlerin (baþlarýnýn) üzerine (Resûllerin ruhlarý) bir nimet olmak üzere kendi zamanlarýnda kendi içlerinden bir Resûl be'as ederiz, onlarýn aralarýnda (her kavmin içinde) onlara Allah'ýn âyetlerini tilâvet eder, onlarý tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öðretir. Ondan evvel (bu Mürþid Resûllere tâbî olmadan evvel) onlar açýk bir dalâlet içinde idiler.

Sýrat-ý Müstakiym üzerinde bulunan mü'minlerin baþlarýnýn üzerindeki ni'met, Allah'ýn insanlarýn arasýnda beas ettiði resûle aittir. Resûlün ruhudur.

40/ MÜ'MÝN-15: Refiy'udderecâti zül'arþ, yülkýyrrûha min emrihî alâ men yeþâü min ýbâdihî liyünzire yevmettelâak.
Dereceleri yükselten ve arþýn sahibi olan Allah, kullarýndan (kendisine ulaþtýrmayý) dilediði kiþinin (Allah'a ulaþmayý dilediði için Allah'ýn da kendisine ulaþtýrmayý dilediði kiþinin) üzerine (baþýnýn üzerine) Allah'a ulaþma gününün geldiðini (o kiþinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah'ýn emrini teblið edecek) bir ruh ulaþtýrýr.

Allah kimin baþýnýn üzerine, emrinden, resûle ait ruhu ni'met olarak göndermiþse, o kiþi, Allah'a ulaþtýran yolun (Sýrat-ý Müstakiym'in) üzerine çýkar.
O ni'metin baþýnýn üzerine gelmesi sebebiyle kalbinin içine imân yazýlýr.

58/ MÜCADELE-22: Lâ tecidü kavmen yü'minûne billâhi velyevmil'âhýri yüvâddûne men hâddallahe ve resûlehü ve lev kânû âbâehüm ve ebnâehüm ve ihvânehüm ev aþiyretehüm, ülâike ketebe fiy kulûbihimül'iymâne ve eyyedehüm birûhin minh, ve yüdhýlühüm cennâtin tecriy min tahtihel'enhârü hâlidiyne fiyhâ, radýyallahü anhüm ve radû anh, ülâike hýzbullah, elâ inne hýzballahi hümülmüflihûn .
Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaþmaya) îmân eden kavmi Allah' a ve Resûl'üne karþý gelenlerle seviþir bulamazsýn , velev ki onlar babalarý veya oðullarý veya kardeþleri veya ayný aþiretten olsun. Onlarýn kalplerine îmân yazýlýr ve onlar Allah'ýn katýndan (orada eðitilmiþ olan) bir ruhla (mürþidin ruhunun baþlarýnýn üzerine yerleþmesi ile) desteklenirler ve altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konurlar, orada ebediyyen kalacaklardýr. Allah onlardan razýdýr, onlar da Allah'tan razýdýrlar. Ýþte onlar Allah taraftarýdýrlar. Ve muhakkak ki Allah taraftarlarý kurtuluþa (felâha) erenlerdir.
49/ HUCURAT-14: Kaâletil'a' râbü âmennâ, kul lem tü'minû ve lâkin kuûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil'iymânü fiy kulûbiküm, ve in tütýy'ullahe ve resûlehü lâ yelitküm min a'mâliküm þey'â, innallahe gafûrün rahýym.
Araplar dediler ki; "Biz mü'min olduk. (Habibim) de ki, "mü'min olduk"demeyin, lâkin "Ýslâm (dairesine) girdik" deyin. Çünkü kalplerinizin içine îmân girmedi (îmân yazýlmadý). Ve eðer Allah'a ve Resûl'üne itaat ederseniz amellerinizden birþey eksilmez. Allah gafurdur , rahiymdir.

Bütün bu iþlemlerin gerçekleþmesi ve kiþinin mü'min olmasý, Allah'ýn tayin ettiði resûle tabi olmasýna, onun önünde tövbe almasýna baðlýdýr .

25/ FURKAN-70: Ýllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât, ve kânallahü gafûren rahýymâ.
Ama (mürþidin önünde) tövbe eden ve (mürþidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazýldýðý için) mü'min olan ve (ayný sebeple) nefsi ýslâh edici ameller iþleyen kiþinin Allah günahlarýný sevaba çevirir. Ve Allah günahlarý sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.
25/ FURKAN-71: Ve men tâbe ve amile sâlihan feinnehü yetûbü ilallahi metâbâ.
Kim tövbe eder ve ýslâh edici amel (nefs tezkiyesi) iþlerse muhakkak ki o Allah'a tövbeleri kabul edilmiþ olarak ulaþýr.

Yukarýdaki âyette de Rabbimiz bir kez daha bu tövbenin o kiþiyi mü'min kýlacaðýný ve Sýrat-ý Müstakiym üzerine çýkaracaðýný vurgulamaktadýr.


10-7-1-6-2- MÜ'MÝN OMANIN ÞARTLARI
Bir insanýn mü'min olabilmesi 7 inanç, 7 kalp ve 3 vasýf þartýna baðlýdýr.

7 ÝNANÇ ÞARTI:
1. Allah'a inanmak
2. Allah'ýn kitaplarýna inanmak
3. Resullerine inanmak
4. Meleklerine inanmak
5. Ruhun ölmeden evvel Allah'a ulaþmasýna inanmak
6. Bâs-ü Badel Mevt'e inanmak
7. Hayrýn Allah'tan, þerr'in nefsimizden olduðuna inanmak

7 KALP ÞARTI:
1. Kalpteki ekinnetin kaldýrýlmasý
2. Kalbin içine ihbat konulmasý

17/ ÝSRA-45: Ve izâ kara'telkur'âne ce'alnâ beyneke ve beynelleziyne lâ yü'minûne bil'âhýreti hicâben mestûrâ.
Sen Kur'ân-ý okuduðun (onlara anlattýðýn) zaman seninle onlarýn arasýna, ki onlar ahirete inanmazlar, gizli (örtülü) bir perde koyarýz (hicab-ý mesture).
17/ ÝSRA-46: Ve ce'alnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhü ve fiy âzânihim vakrâ, ve izâ zekerte rabbeke fiylkur'âni vahdehü vellev alâ edbârihim nüfûrâ.
Onlarýn kalpleri üzerine ekinnet koyarýz ki onu Kur'ân-ý (senin söylediklerini) anlamasýnlar (idrak, fýkýh edemesinler). Ve onlarýn kulaklarýna vakra (isminde bir engel) koyarýz (seni iþitmelerine mani oluruz). Sen Rabbini Kur'ân'da tek olarak zikrettiðin zaman onlar nefretle arkalarýný dönerler.
22/HAC-54: Ve liya'lemelleziyne ûtül'ýlme ennehülhakku min rabbike feyü'minû bihî fetuhbite lehü kulûbühüm, ve innallahe lehâdilleziyne âmenû ilâ sýrâtýn müstakýym.
Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabb'inden bir hak olduðunu bilsinler diye ve ona inansýnlar diye onlarýn kalplerine ihbat konmuþtur. Muhakkak ki Allah âmenû olanlarý Sýrat-ý Müstakiym'e ulaþtýrýr.

3. Kalbin Allah'a döndürülmesi
50/ KAF- 32: Hâzâ mâ tû'adûne likülli evvâbin hafiyz .
Ýþte vaad olduðunuz þey (bu cennettir). Bütün evvab (Allah'a ruhu ulaþmýþ ve sýðýnmýþ) ve hafýz (baþlarý üzerinde mürþidin ruhunu muhafýz olarak taþýyan) olanlar için.

4. Huþunun oluþmasý
Kalbinde huþu oluþan insan hacet namazý kýlarak bu huþu sayesinde Allah'ýn özel yardýmýný alýr.
2/ BAKARA-45: Veste'ýnu bissabri vessalât. Ve inneha lekebiratün illâ alel haþi'ýn.
(Allah'tan) sabýrla ve namazla yardým (istiane) isteyin. Fakat muhakkak ki bu, (hacet namazý ile kiþiyi Allah'a ulaþtýran mürþidi sormak ) huþû sahibi olanlardan baþkasýna elbette aðýr gelir.
2/ BAKARA-46: Ellezine yezunnune ennehüm mülâku rabbihim ve ennehüm ileyhi raci'un.
O (huþû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatýnda) muhakkak mülâki olacaklarýný ve (sonunda ölümle) mutlaka O'na döneceklerini bilirler (yakîn derecesinde inanýrlar).

Ve mürþidine ulaþarak tövbe alýr.

5. Kalbin mührü açýlýr.
6. Kalbin içindeki küfür alýnýr.

58/ MÜCADELE-22: Lâ tecidü kavmen yü'minûne billâhi velyevmil'âhýri yüvâddûne men hâddallahe ve resûlehü ve lev kânû âbâehüm ve ebnâehüm ve ihvânehüm ev aþiyretehüm, ülâike ketebe fiy kulûbihimül'iymâne ve eyyedehüm birûhin minh, ve yüdhýlühüm cennâtin tecriy min tahtihel'enhârü hâlidiyne fiyhâ, radýyallahü anhüm ve radû anh, ülâike hýzbullah, elâ inne hýzballahi hümülmüflihûn .
Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaþmaya) îmân eden kavmi Allah' a ve Resûl'üne karþý gelenlerle seviþir bulamazsýn , velev ki onlar babalarý veya oðullarý veya kardeþleri veya ayný aþiretten olsun. Onlarýn kalplerine îmân yazýlýr ve onlar Allah'ýn katýndan (orada eðitilmiþ olan) bir ruhla (mürþidin ruhunun baþlarýnýn üzerine yerleþmesi ile) desteklenirler ve altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konurlar, orada ebediyyen kalacaklardýr. Allah onlardan razýdýr, onlar da Allah'tan razýdýrlar. Ýþte onlar Allah taraftarýdýrlar. Ve muhakkak ki Allah taraftarlarý kurtuluþa (felâha) erenlerdir.

7. Kalbin içine imân yazýlýr.
58/ MÜCADELE-22: Lâ tecidü kavmen yü'minûne billâhi velyevmil'âhýri yüvâddûne men hâddallahe ve resûlehü ve lev kânû âbâehüm ve ebnâehüm ve ihvânehüm ev aþiyretehüm, ülâike ketebe fiy kulûbihimül'iymâne ve eyyedehüm birûhin minh, ve yüdhýlühüm cennâtin tecriy min tahtihel'enhârü hâlidiyne fiyhâ, radýyallahü anhüm ve radû anh, ülâike hýzbullah, elâ inne hýzballahi hümülmüflihûn .
Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaþmaya) îmân eden kavmi Allah' a ve Resûl'üne karþý gelenlerle seviþir bulamazsýn , velev ki onlar babalarý veya oðullarý veya kardeþleri veya ayný aþiretten olsun. Onlarýn kalplerine îmân yazýlýr ve onlar Allah'ýn katýndan (orada eðitilmiþ olan) bir ruhla (mürþidin ruhunun baþlarýnýn üzerine yerleþmesi ile) desteklenirler ve altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konurlar, orada ebediyyen kalacaklardýr. Allah onlardan razýdýr, onlar da Allah'tan razýdýrlar. Ýþte onlar Allah taraftarýdýrlar. Ve muhakkak ki Allah taraftarlarý kurtuluþa (felâha) erenlerdir.

Böylelikle üç hidayet vasfýnýn da sahibi olunur:
1. Ruh Allah'a ulaþmak üzere Sýrat-ý Müstakiym üzerine vasýl olur. (Ruhun hidayete baþlamasý)
2. Nefs tezkiye olmaya baþlar (Islah-ý nefs) (Nefsin hidayete baþlamasý).
3. Fizik vücut Allah'a kul olur (Fizik vücudun hidayete baþlamasý).
Görülüyor ki sadece Allah'a inanmak insaný mü'min kýlmýyor. Yedi inanç þartýný gerçekleþtirmemiz gerekiyor. Allah'u Teala'nýn buna baðlý olarak 7 kalp þartýný gerçekleþtirmesi gerekiyor. Bu kalp þartlarýndan ilk dördü inanç þartlarýný yerine getirdiðimiz zaman, son üçü mürþidimize tabi olduðumuz zaman gerçekleþir. Bu þartlar sonucunda insan üç hidayet vasfýnýn da sahibi oluyor ve mü'min oluyor.


10-7-1-6- SABÝKUN
Daimi zikrin sahipleri müsabakanýn birinci, ikinci ve üçüncüleridir. Sahabe için Allahû Tealâ, "Sabikûn El Evvelliyne" tabirini kullanýyor. Ve Tövbe Sûresi'nin 100. âyet-i kerîmesinde Peygamber Efendimiz S.A.V. devrinde sahabenin hepsinin sabikûn olduðundan bahsediyor. Buyuruyor ki,

9/TÖVBE-100: Vessâbikuûnel-evvelûne minelmuhâciriyne vel'ansâri velleziynettebe'ûhüm biýhsânin radýyallahü anhüm ve radû anhü ve e'adde lehüm cennâtin tecriy tahtehel'enhârü hâlidiyne fiyhâ ebedâ, zâlikelfevzül'azýym.
O sabikûn-el evveliyn (evvelki ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarý olan en üst üç makamý iþgal edenler) varya, onlarýn bir kýsmý muhacirîynden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kýsmý ensardan (Medine'deki yardýmcýlardan) ve bir kýsmý da onlara (ensar ve muhaciriyne) ihsanla tâbî olanlardandý. (Sahabe irþad makamýna sahip olduklarý için onlara tâbî olundu). Allah onlardan razý ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razýdýr. Onlar altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konulacak ve orada ebediyyen kalacaklardýr. Ýþte en büyük (azîm) mükâfat budur.

Demek ki, 14 asýr önce ensar ile muhacirun beraberce sabikûnu oluþturmuþlardý. Bunlarýn, sabikûn dediðimiz kiþilerin hikmet sahibi olduðunu Allahû Tealâ bu âyet-i kerîme'nin sonunda açýklýyor. Hikmet için biliyorsunuz ki EKBER RIZA asýldýr. Allahû Tealâ'nýn EKBER RIZASINI kazanmak asýldýr. Sabikûn olanlar daimî zikre ulaþmýþ olanlardýr. Salâh makamýný da kapsamaktadýr.
Onlar Allah'tan razý idiler. Allah da onlardan razý. Öyleyse sabikûn ifadesi azim takvanýn bir iþaretini de taþýyor. Nitekim El Vaký-a sûresinde de Allahû Tealâ Hz. (El Vakýa 15 "Ala sürürün mevdunetin" "Altýndan örülmüþ tahtlar üzerinde.") Sabikûna cennette tahtlar ihsan ediyor. Demek ki, sabikûn adýný verdiðimiz kiþiler yemin sahiplerinden farklý. Yemin sahipleri de cennete gidiyor ama tahtlarý yok döþekleri var. Meyve aðaçlarýnýn altýnda dinleniyorlor. Sabikûn'un yemin sahiplerinden farklýlýklarý ise þöyledir;
1. Daimi zikre ulaþmýþlardýr.
2. Hikmet sahipleridir.
3. En yüksek dereceleri kazanmýþlardýr.
1. Ulûl'elbab
2. Ýhlâs
3. Salâh
Bu üç makamda bulunanlarýn hepsine Sabikûn denir.
Yemin sahipleri Allah'ýn dostluðu payesine ermiþ olanlardýr. Bunlar velilerdir.
10/ YUNUS-62: Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.
O Allah'ýn evliyasý var ya onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
10/ YUNUS-63: Elleziyne âmenû ve kânû yettekuûn.
Onlar âmenûdurlar ve takva sahibi olmuþlardýr.
Bu takva birinci takvadýr. Birinci takvanýn sahibi dediðimiz kiþilerin veliler olduðu âyet-i kerîmede bir defa daha açýklýða kavuþturulmuþtur.


10-8- CEHENNEM
Bu dünya hayatýnda yaptýklarýnýn hesabý neticesinde cehennemle cezalandýrýlýrlar. Ashab'ý Meþ'emeyi teþkil ederler ve üç gruptan oluþurlar. Bunlar; kâfirler, amelsiz inananlar, yetersiz amelli inananlardýr. Bunlardan sadece âmenû olanlar için sonunda cennet vardýr.

HUD-106, 107: Fe'emelleziyne þtekuü fefinnari lehüm fiha zefirün ve þehiyk halidiyne fiha mâ damatis semavatü vel'ardü illa masae Rabbük inne Rabbeke fa'alün lima yüriyd.
Bahtsýz olanlarý (Þakiler) ateþ içinde bulunurlar. Oradan yüksek sesle soluk alýp feryat ederler. Gökler ve yer durdukça onlar cehennemde ebedi olarak kalýcýdýrlar. Ancak Rabbinin dilediði baþka. Çünkü dilediðini noksansýz yapar.

Rabbimiz buyurmaktadýr ki;
28/ KASAS-88: Ve lâ ted'u ma'allahi ilâhen âhar, lâ ilâhe illâ hû, küllü þey'in hâlikün illâ vecheh, lehülhükmü ve ileyhi türce'ûn.
Ve Allah ile beraber baþka ilâha tapma, Allah'tan baþka ilâh yoktur. Allah'ýn vechinden baþka herþey helâk olur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Allah her þeyi aslýna rücu ettirecektir. Allahû Zülcelâl Hz. her þeyi enerjiden yarattýðýna göre, her þeyin tekrar enerji haline döndürüleceði birgün gelecektir. O gün hiçbir þey kalmayacak, var olan her þey enerjiye dönüþecektir. O gün cennet ve cehennemin her ikisi de enerjiye dönüþecek yani yok olacaktýr.
Allah'a ibadeti kibirlerine yediremeyen kâfirleri Rabbimiz aþaðýda açýklýyor.

40/ MÜ'MÝN-60: Ve kaâle rabbükümüd'ûniy estecib leküm, innelleziyne yestekbirûne an ýbâdetiy seyedhulûne cehenneme dâhýriyn.
Rabbimiz der ki; "Bana dua edin ki, size icabet edeyim. Muhakkak ki bana kullluk etmek hususunda kibirlenenler alçalmýþ olarak cehenneme girerler."

Allah'a inananlar var. Fakat henüz imân sahibi olmamýþlarsa yani Allah'ýn Zatý'na ruhen ulaþmanýn bir farz olduðunun idrakine varamamýþlarsa Allahû Zülcelâl Hz.leri onlarýn davetlerine icabet etmez. Çünkü bunlar þirkin içindedirler. Rabbimiz kalbi taleplere cevap veriyor. Bunlarýn kalbine imân henüz girmemiþtir. Zahiri anlamda fizik vücut bazýnda bir takým ibadetler yapýyorlar. Zanna tâbî olarak uydurma emaniyeye (kuruntulara) tâbî olarak Allah'ýn Zatý'na ulaþmayý ummazlar, mümkün görmezler. Ruhen vuslatý yani Allah'a kavuþmayý düþünmezler. Bu nedenledir ki, Allah'ýn bir âyetini tekzip ettikleri için dualarýna icabet de mümkün olamaz.

10/ YUNUS-45: Ve yevme yahþürühüm keen lem yelbesû illâ sâ'aten minennehâri yete'ârefûne beynehüm, kad hasirelleziyne kezzebû bilikaâillâhi ve mâ kânû mühtediyn.
Onlarýn haþredildiði (toplandýklarý) gün, gündüzün bir saati kadar kalmýþ sanýrlar, birbirlerini tanýdýklarý (günün bir saati kadar). Andolsun ki Allah'a (ölmeden evvel ruhen) mülâki olmayý (ulaþmayý) tekzip edenler (yalanlayanlar) (nefslerini) hüsrana düþürenlerdir. Onlar (Allah'a ölümden evvel ulaþmayý tekzib ettikleri için) hidayete eremezler. (ruhlarýný ölümden evvel Allah'a ulaþtýramazlar).

Demek ki bu kiþiler baþlangýçta Allah'a ulaþmayý tekzip ederler. Allah'a ulaþmayý tekzip edenlerin imân sahibi olmayacaklarýný Rabbimiz açýklýyor. Çünkü imân sahibi demek bu dünya hayatý yaþanýrken kendisine ait olan ruh'u mutlaka Allah'a ulaþtýrmayý bir farz olarak idrak edebilen kiþi demektir. Bu idrak seviyesinde deðilse, duasýna da icabet olmaz.

13/ RAD-14: Lehü da'vetülhakk , velleziyne yed'ûne min dûnihî lâ yestecibûne lehüm biþey'in illâ kebâsitý keffeyhi ilelmâi liyeblüga fâhü ve mâ hüve bibâligýh , ve mâ du'âülkâfiriyne illâ fiy dalâl.
Onlar için Allah'ýn daveti haktýr. Onlar ki Allah'tan baþkasýna çaðýrýrlar, hiçbir þeyle onlara icabet edilmez. Bunlarýn durumlarý suyun aðzýna gelmesi için avuçlarýný açmýþ bekleyen kiþi gibidir. Oysa ona kavuþmazlar. Kâfirlerin duasýna icabet edilmez, onlar dalâlettedir.

Allah'a çaðýrmak demek evvela ona imân sahibi olmak demektir. Ýmân sahibi olanlarýn davetine icabet Rabbimizin garantisi altýndadýr.

2/ BAKARA-186: Ve izâ se'eleke ýbâdi anni feinni karibü. Ücibü da'veteddâ'ý izâ de'âni, felyestecibüli velyü'minü bi le'allehüm yerþüdün.
Ve kullarým, sana benden sorduðu zaman, Ben muhakkak ki (onlara) yakýným. Bana dua edilince, dua edenin duasýna (davetine) icabet ederim. O halde onlarda benim (davetime) icabet etsinler ve bana imân etsinler. Böylece irþada ulaþsýnlar (irþad olsunlar).

Demek ki, duamýza icabet iki þarta baðlýdýr. Allah'ýn davetine icabet etmemize ve Allah'a imân sahibi olmamýza baðlýdýr. Ýman sahibi olamayanlar davetin yerine getirilmesinde mutlak gerekli olan mürþide (Allah'ýn tayin ettiði öðretmene) tâbî olmayý düþünmezler, kabul etmezler, nefsimizin hevalarýna (Arzularýna) tâbî olur ve zalimlerden olurlar.

28/ KASAS-50 : Fein lem yesteciybû leke fa'lem ennemâ yettebi'ûne ehvâehüm, ve men edallü mimmenittebe'a hevâhü bigayri hüden minallah, innallahe lâ yehdiylkavmezzâlimiyn
Eðer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarýna (nefslerine) tâbî olmuþlardýr. Allah'tan (Allah'ýn tayin ettiði) hidayetçiye deðil de hevasýna (nefsine) tâbî olan kiþiden daha çok dalâlette olan kim vardýr? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez.

Bu âyet-i kerîmede anlaþýldýðý gibi Allah'ýn temel davetine icabet etmek ancak Rabbimizin tayin ettiði mürþide tâbî olmaktan geçer. Mürþidi olmayanýn dalâlette olduðunu ve nefsinin hevasýna tâbî olarak hiçbir zaman hidâyete ulaþamayacaðýný yani Allah'a vuslat olamayacaðýný Rabbimiz açýklýyor.

18/ KEHF-17 : Men yehdillâhü fehüvelmühted, ve men yudlil felen tecide lehü veliyyen mürþidâ.
Allah kimi kendisine hidayet etmiþse (kimin ruhunu kendisine ulaþtýrmýþsa) o muhakkak ki hidayete ermiþtir. Kim de dalâlete düþmüþse onun için bir velî mürþid bulunmaz.

Ýrþad edici bir velinin olmamasý kiþinin kalbi yapýsýdan kaynaklanýyor. Çünkü mürþid bizi Allah'a ulaþtýran Allah'ýn vazifelisidir. Fakat kiþi Allah'a ulaþmayý tekzip ediyorsa otomatik olarak Allah'tan mürþid talebinde bulunmuyor. Mürþidi gerekli görmüyor. Bunun tabii sonucu olarak Allah'ýn onlar için irþad edici bir veli göndermemesi son derece uygun. Çünkü mürþidi gerekli gören ve talep edenlerin (Allahu Zülcelâl Hz.) sadece onlarýn, kendisinin tayin ettiði mürþide ulaþacaðýna söz verrniþ.


10-8-1- KÝMLER CEHENNEME GÝRER
10-8-1-1- ALLAH'A ULAÞMAYI DÝLEMEYENLER
10/ YUNUS -7: Ýnnelleziyne lâ yercûne likaâenâ ve radû bilhayâtiddünyâ vatme'ennû bihâ velleziyne hüm an âyâtinâ gaâfilûn.
Onlar ki bize ulaþmayý (hayatta iken ruhlarýný Allah'a ulaþtýrmayý) dilemezler, dünya hayatýndan razý olmuþlardýr ve onunla doyuma ulaþmýþlardýr, onlar âyetlerimizden gâfil olanlardýr.
10/ YUNUS- 8: Ülâike me'vâhümünnârü bimâ kânû yeksibûn.
Ýþte bunlarýn kazandýklarý (dereceler) gereðince varacaklarý yer cehennemdir.


10-8-1-2- KAFiRLER
BAKARA- 126: Kale ve men kefere feümetti'uhu kaliylen sümme edtarruhü iIâ azabýnnarve bi'selmesiyr.
Allah kâfir olanýda biraz istifade ettirdikten sonra ateþ azabýna duçar kilacaðýný ve orasý ne kötu ugraktýr buyurmüçtur.


10-8-1-3- DAVETE ÝCABET ETMEYENLER
13/ RAD-18: Lilleziynestecâbû lirabbihimülhusnâ, velleziyne lem yestecibû lehü lev enne lehüm mâ fiyl'ardý cemiy'an ve mislehü ma'ahü leftedev bih, ülâike lehüm sûülhýsâbi ve me'vâhüm cehennem, ve bi'selmihâd.
Rab'lerinin emrine icabet edenler için en güzel karþýlýk vardýr. Ýcabet etmeyenler, eðer yeryüzünde ki herþeye sahip olsalar ve bir misli daha olsa, hepsini feda ederlerdi. Onlar için kötü hesap vardýr. Sýðýnaklarý cehennemdir, o ne fena yataktýr!
Gönderme Tarihi: 22.12.2005 - 06:03
tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (4): (1) 2 3 weiter >
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an 1 üye ve 572 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
mukaddes (42), kayzersoze (40), kardelen_99 (), Cihad-i_Ekber (37), 86Feyza (38), sahmal (47), 99Feyza (38), ismail dogan (45), ber (45), numanözen (37), sonsuzdiyar (36), 999Feyza (38), abd04 (39), k.aslan1000 (52), yunus76 (48), shadowsz (39), sevcan (39), s.f. (59), hatce (55), CengizC (54), cicek.ayhan06 (52), Habesi (48), _osmanli_ (42), cesuryurek (40), basri_ciftci (39), selamyolcu (37), kara gözlüm03 (37), iyi (27), Melike88 (36), enkin (44), oglum_burak (46), reco (42), muslima06 (35), DJ_NEZO (33), urartul (47), dinsizliginkabu.. (39), squid (48), süphan (47)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63377 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.