lopinavir ritonavir ivermektine ivermectine ivermectin generique rhinocort 3tc abilify aceon acepril acerpes achromycine aciphex acivir acnecolor acnefuge acticin actigall actisite active pack actonel actoplus met actos acular adalat cc adalat adapress adartrel adcirca addyi adipur advair diskus advair rotahaler aerius aerodiol aggrenox agofenac agoprim agopton agorex airol airomir akneroxid aknex aknin n aknoral albenza
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

12 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: BİR SORUM VAR HERKEZE....
hasandeveli su an offline hasandeveli  
36 Mesaj -
Bence de önemli bir konu aðýzý kýpýrdatmadan sureleri sadece akýldan geçirerek kýraat farzý yerine getirilmiþ olmaz. Sureleri aðzýmýzla okurken aklýmýzdan geçen onlarýn anlamý olmalý.
ayrýca sureleri yavaþ yavaþ anlamlarýný düþünerek okumayýnca neredeyse subhanekeyi okuyacak kadar bir süre içerisinde rukuya gidiliyor buda namazdan çok jimnastik yapan bir kiþinin görüntüsü ortaya çýkmasýna sebep oluyor.

bu konuyla alakalý peygamber efendimizin birkaç hadisi:


"Hz. Peygamber (s.a.v.), bir adamýn, rükûsunu tam yapmadýðýný, secdesini de tavuðun yem yemesi gibi yaptý­ðýný gördü. Bunun üze­rine þöyle dedi:
"Þayet bu adam bu hâli üzere ölse, Muhammed'in di­ninden baþka bir din üzere ölmüþ olur. [Namazýný karganýn leþ ga­galamasý gibi kýlmaktadýr.] Rükûsunu tam yapmayan ve secdesini leþ gagalar gibi yapan kimsenin örneði; bir veya iki hurma yediði hâlde açlýðýný gidermede bu hurmala­rýn faydasý olmamýþ aç insan gibidir.[1]
Ebû Hüreyre (r.a.) þöyle demiþtir: Dostum (s.a.v.), ho­roz yem gagalar gibi namazýmý hýzlý hýzlý kýlmamý, tilkinin bakýnmasý gibi namazda saða sola bakýnmamý ve maymun oturuþu gibi oturmamý bana yasakladý.[2]

[1] Ebû Ya'lâ,el-Müsned (340,349/1); Âcurrî, el-Erbaîn Beyhakî; Ta­berânî (1/192/1); Ziya, el-Müntekâ minel-ehâdîsis-sýhâh vel-hisân (276/1) ve Ýbn Asâkir (2/226/2, 414/1, 8/14/1, 76/2) hasen senedle rivâyet etmiþtir. Ýbn Huzeyme hadisin sahih olduðunu söylemiþtir (1/82/1). Ýbn Battanýn el-Ýbâne adlý kitabýnda (5/43/1) hadisin ziyadesinin yer almadýðý birinci bölümün mürsel bir þahidi var­dýr.
[2] Tayâlisî, Ahmed ve Ýbn Ebû Þeybe. Hafýz Abdülhak el-Ýþbîlinin (1348) el-Ahkâm adlý kitabýndaki açýklamalarýnda da belirttiði üzere bu hadis, hasendir.
Gönderme Tarihi: 22.12.2006 - 14:49
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Bediüzzaman Said-i Nursi
hasandeveli su an offline hasandeveli  
RE:
36 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý rifat56

Allah (c.c.) razý olsun...

Herþeyi maddiyatta arayanlarýn akýllarý gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür


.(Bediüzzaman Saidi Nursi)




Kardeþ çok merak ediyorum Allah rýzasý için cevap ver yazýyý okuyarak mý cevap erdin okumadan mý cevap verdin.
Gönderme Tarihi: 22.12.2006 - 14:09
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Bediüzzaman Said-i Nursi
hasandeveli su an offline hasandeveli  
Bediüzzaman Said-i Nursi
36 Mesaj -
Said Nursî 1873 yýlýnda Bitlis'in Hizan ilçesine baðlý Nurs köyünde doðmuþtur. Ciddi anlamda sadece üç ay medrese tahsili yaptýðý kabul edilmektedir. (Tarihçe, 33). Buna raðmen "Molla Said"in daha 16 yaþlarýnda iken, yaptýðý tartýþmalarda yörenin bütün alimlerini susturduðuna inanýlmaktadýr. Cizre'nin (Tarihçe, 40), Siirt'in (Tarihçe, 37) daha doðrusu bütün Doðu Anadolu'nun alimleri mat edildikten sonra, 1896'da Ýstanbul'a gelir gelmez, orada da meydan okurcasýna bütün ulema ile münazaraya giriþmiþ, onlarý da susturmuþtur! (Tarihçe, 48). Artýk Nursi'nin hedefi bütün dünya alimleridir: 35 Yaþlarýnda iken, o günlerde Ýstanbul'a gelmiþ bulunan, Ezher Þeyhlerinden Þeyh BAHlD ile münazaraya giriþmiþ ve haliyle onu da pes ettirmiþtir! (Tarihçe, 49-50).
Bu yýllarda (1907) Said Nursî delilik muamelesi görerek, Toplasý Týmarhanesine kapatýlmýþtýr. (Þahiner, 70 vd.)
II. Abdülhamid'in "istihdafýna karþý çýkan Nursî, 1908 yýlýnda Selanik Hürriyet meydanýnda meþrutiyet nutku atacak kadar meþrutiyetçidir. (Þahiner, 81).
Osmanlý istihbarat servisi olan Teþkilat-ý Mahsusa'da Nursî görev almýþtýr. (Þahiner, 128-131). I.
Dünya savaþýnda Ruslar'ýn eline esir düþmüþ ve esareti yaklaþýk iki buçuk yýl kadar sürmüþtür. (Tarihçe, 104)
Yeni kurulan Kuvay-ý Milliye'yi destekleyen Nursî, çaðrý üzerine 1922'de Ankara'ya gitmiþtir. (Tarihçe, 124}. Ve o þimdi artýk Cumhuriyetçidir. (Emirdað L. 27). 1950 Yýlýndan itibaren de demokrat olacaktýr...
1950 Mayýsýnda DP'nin iktidara gelmesiyle Reis-i Cumhur Celal BAYAR'a telgraf çekerek, yeni hükümeti tebrik eder. (Emirdað L. 280). Celal Bayar da bilmukabelede bulunmuþtur. (Þahiner, 350). Nursî'nin öðrencileri de DP'lilere akýl vererek, hem nurcularý ve milleti memnun etmek, hem de Amerikan yardýmcýlarýný kaybetmemek için ezan meselesini v.s. tamir etmeleri gereðini tavsiye ve telkin ederler. (Emirdað L. 288). Bu kanaatin asýl sahibi de kendisidir. (Tarihçe, 547).
CHP döneminde hapishanelerle barýþýk olan Said Nursî için 1956 yýlý artýk DP'lilerin bizzat, kitaplarýný yayýnlamak için teklifte bulunduklarý bir dönemdirl (Þahiner, 376). Her þeyin bir karþýlýðý olmalýdýr; O da "dindar demokratlarý" her fýrsatta över ve 1957 seçimlerinde oyunu da onlara verir... (Þahiner, 378)
1960, Said Nursi'nin ölüm yýlýdýr.

Mütercim Said Nursî

Said Nursî bir mutasavvýf olarak adlandýrýlmamasýna raðmen, bütün söylemleri, dîni anlayýþ ve yorumlayýþ biçimi tamamen tasavvufîdir; tasavvuf kültürünün bütün mentalitesini içkindir. Yani o, adý konulmamýþ bir mutasavvýftýr.

Said Nursi, risalelerini Allah'a atfeder. Kitaplarýnýn hemen hemen tamamýnda, kendisinin Allah tarafýndan görevlendirildiðine inandýðýný gösteren beyanatlara rastlamak mümkündür. Hatta bu kanaati o kadar kesin ki, kendinde manevî kuvvetler bulunduðuna, istese 28 senelik düþmanlarýndan intikamýný bir günde alacaðýna inanmaktadýr. (Tarihçe, 550). Fakat özellikle "Sikke-i Tasclîk-i Gaybî" adlý risalesinde baþtan sona, kendisinin bilgileri doðrudan Allah'dan aldýðýný olanca çýplaklýðýyla, gayet samimane(!) anlatmaktadýr. Onun zihin yapýsýný anlamak için sadece bu risalesini tetkik etmek yeterlidir. Kitabýnýn adý da, kendisine gaibden gelen bilgilerin doðruluðunun, isbatýnýn kanýtý, mühürü anlamýný ifade etmektedir...

Nursî'nin, andýðýmýz kitabýnda anlattýðý, kendisiyle ilgili bir anekdot, ta küçükten beri nasýl bir haleti ruhiye ile yetiþtiðini ifþa etmektedir: Daha kendisi 8-9 yaþlarýnda iken, etrafýndakilerin Nakþî olmalarýna ve orada meþhur Hizan Gavsý'ndan istimdat ederlerken, kendisi Gavs-ý Geylanî'ye hitab etmekte, ondan istimdat etmektedir! Binlerce kez, kaybolan bir þeylerini buldurmak için Gavs'ý yardýma çaðýrmýþ ve yardým görmüþtür! (Sikke, 116). Yani molla Said övüneyim derken, kendini ele vermiþ... Çünkü Allah'dan baþkasýný bu anlamda yardýma çaðýrmanýn þirk olduðunu Kur'an bize öðretmektedir.

Said Nursi'nin doðup-büyüdüðü çevrenin, þeyhlerin mutlak otoritesine dayalý mistik kültürü, evliyalar menkýbeleri, onun gelecekteki kiþiliðinin ve din anlayýþýnýn temelini oluþturuyordu.

O da diðer sufiler gibi kitap yazýmýna rüya ile baþlýyordu. Çocukluðunda (12-13 yaþgöz kırpma gördüðü bir rüyada Hz. Peygamberin elini öpmüþ ve Peygamber, "ümmetine sual sormamak kaydýyla" ona Kur'an ilimlerinin verileceðini müjdelemiþtir(!) (Tarihçe, 32-33). Bir baþka rüyasýnda da Abdulkadir Geylanî ona Miran aþireti reisi Mustafa Paþa'ya giderek, onu namaz kýlýp zulümden vazgeçmeye çaðýrmasý, aksi durumda öldürmesi talimatýný vermiþtir. Molla Said de rüya gereðince davranmýþtýr. (Tarihçe, 39 vd.).

Þimdi burada Said Nursi'ye, rüyada Allah'dan Kur'an ilimlerini almanýn imkanýndan, kendisinin yoksa nebî mi olduðundan sormazdan önce; A. Kadir Geylani'nin, mezarda çürümüþ olduðu halde, dünyaya nasýl hükmettiðinin, bu gücü nereden aldýðýnýn, yoksa yarý-ilah mý olduðunun sorulmasý ilzam eder. Üstelik, kabirden dünyayý yöneten Geylanî'nin, sözkonusu görevi bizzat kendisinin ifâ etmeyip de Nursiyi görevlendirmesi de bir nebze çeliþki olmuyor mu?
Anlaþýlan o ki, böyle büyük(!) rüyalarla anlatýlmaya çalýþýlan küçük(!) dünyalar var, onun için bu rüyalara ihtiyaç var!
Said Nursî, risaleleri yazmakta kendisinin sadece bir "mütercim" olduðuna kesin olarak inanmaktadýr. O, bu risaleleri ihtiyarý dýþýnda yazmýþtýr! (Sikke, 91). O yalnýzca, kendi hissesine "þükretmek" düþen bir mütercimdir. (Sikke, 60).
Þakirtlere göre, Celcelutiye, Mesnevi-i Þerif ve Fütuhul Gayb gibi eserlerin müellifleri, nasýl yalnýzca
bunlarýn mütercimleri iseler, Üstadlarý da aynen öyledir! Risale-i Nur tamamen Kur'an'ýn nurudur. (Sikke, 215).
"Ý'caz-ý Kur'an"ý beyan etme görevini kendisine, "vakýa-i sadýka" da gördüðü "mühim bir zat" vermiþtir! (Sikke, 187). Bu mühim bir zat, Allah mýdýr, peygamber midir, bilemiyoruz.

Said Nursî, kendisinin Þark tarafýndan zuhur edecek nur olduðuna (Sikke, 189) kesin inanmýþtýr, hernen hemen bütün risalelerini kendisinin yazmadýðýný, kendinin bundan aciz olduðunu, hakikatleri beyan etmede o kadar baþarýlý olmadýðýný... anlatýr. Dolayýsýyla Nursinin yazýlarý "doðrudan doðruya bir inayet-i ilahiyye ve bir ikram-ý Rabbanî ve bir keramet-Ý Kur'aniyye"dir. (Sikke, 192, 195). Yani, risaleler, telaffuz edilmese de vahiyden baþka birþey deðildirler! Zaman zaman, risaleleri yazarken, kuþ v.s. suretinde gelip, kendisini murakebe ve taltif eden (Sikke, 196), gayb alemiyle baðlantýlarýný ifþa(!) eder.

Þakirtleri, üstadlarýnýn "zevahiri kurtarmak için" üç aylýk bir tahsil müddeti içinde evvel ve ahirîn alemlerine, ledünnî ilimler ve eþyanýn hakikatýna, kainatýn esrarýna, ilahî hikmetlere varis kýlýndýðýna inanmaktadýrlar. Ve üstelik þimdiye kadar hiç kimse bu makama nail olamamýþtýr! (Sikke, 216). Nursi'nin bizzat kendisinin de, Risale-i Nurlar dýþýnda bir tek kitaba dahi ihtiyaç duymamýþ (okumamýþgöz kırpma olmasý (Kastamonu L. 48), acaba, geleneksel kabuldeki, peygamberin ümmî oluþuna bir atýf, bir nazire midir bilinmez... Risale-i Nur onun deðildir (Emirdað L. 46, 49), Allah'a aittir...

Said Nursi'nin, "izin olmadýðýndan yazýlmadý"; "bir iki sahife yazdým, perde kapandý..."; "birden þiddetli ihtar ile"; "bir meseleyi beyan etmek ihtar edildi"; (Kitaplarýnýn tamamýna yayýlmýþ durumdadýr, örnek için, Sikke, 152) gibi mütemadiyen tekrar ettiði ifadeler, Allahdan vahiy aldýðýna kesin olarak inandýðýnýn gayet açýk ve net delilleridir.

Kur'an'ýn 33 ayeti hem Said Nursi'yi, hem de Risaleleri ta o zamandan ihbar etmiþtir! Bu ayetlerden bazýlarý, 3/18, 4/176, 5/14, 108/1 ayetleridir. (Kastamonu L. 54, 137-138). Said Nursi'nin, kitaplarýnýn vahiy ürünü olduðunu ispatlamak için en çok baþvurduðu ve yüzde yüz inandýðý bir yöntem de cifir/ ebced hesabýdýr. Sikke-i Tasdik-i Gaybî risalesi bununla doludur.

Zümer, Casiye ve Ahkaf surelerinin baþlarýnda bulunan "tenzîlül Kitab" ifadesi, o gün için Kur'an'a delalet ediyordu, þimdi de Risalen Nur'a delalet etmektedir. (Sikke, 78-79).

Said Nursi, Celcelûtiye adýný verdiði tamamen uydurma, bir sözde dua metninin de kendisinden bahsettiðinden emindir! (Sikke, 107). Ona göre celcelutiye, Peygamber'e vahiyle inmiþtir. (Sikke, 101).

Þu halde hem Allah doðrudan ve rüya yoluyla, hem Kur'an aracýlýðýyla, hem Peygamber vasýtasýyla, hem Celcelûtiye, hem Hz. Ali ve hem de A. Kadir Geylani aractlýðýyla Said Nursi'yi haber vermiþ, risale-i nurun "imaný kurtaracaðým" müjdelemiþtir!!

Risale-i Nur'un tamamýný buraya dercedemeye-ceðirniz için bu kadar iktibasla yetiniyor ve rüya-zan-vehim-uydurma rivayet geleneði-cifir-ayetlerin kasden yanlýþ yorumlanmasý gibi bâtýl ayaklar üzerine bina edilmiþ bir nurculuk düþüncesinin etkisinden bütün müslürnanlarýn korunmasýný temenni ediyoruz.

Said Nursi'nin, Allah'dan kendisine inzal edildiðine, yazdýrýldýðýna mutlak surette iman ettiði risalelerdeki bu kanaatlere katýlmak mümkün deðildir. Allah'ýn, Hz. Muhammed'den sonra hiç bir kimseye vahiy indirmediðine iman ediyoruz. Nursi'nin iddialarý zandan, vehimden, kuruntudan baþka bir þey deðildir.

C- TASAVVUF EHLÝNÝN "ANLAÞILAMAZLIK" MÝT'Ý
Tasavvuf erbabý, kendilerine yöneltilen bütün ciddi eleþtirilere, "bizi anlamazsýnýz" zýrhýna bürünerek karþý koymuþlardýr. Bizi, tasavvufçu olmayanlar anlamaz demek, iyi bir savunma mekanizmasýdýr.

Füsusül Hikem mütercimi M. Nursi GENCOSMAN, Ýbnül Arabi'yi red ve inkar edenlerin "rüsum ulemasý, fýkýh bilginleri" olduðunu, oysa bunlarýn Ibnül Arabi'yi anlayamayacaklarýný ileri sürer. Zira onlarýn farklý ýstýlahlarý, ayrý lisanlarý varmýþ. Tasavvuf terminolojisini bilmeyenlerin tasavvuf bahsinde söz ve salahiyet sahibi olmalarýna imkan yokmuþ! (Gencosman, X.).
A. Avni KONUK ise savunmasýnda ayný üslubu kullanýr: "Bu ulûm ve hikemi anlamayanlar kendi istidatlarýna kusur bulmalýdýr." (A. Konuk, 95). Ona göre "akýllý adamlar" (erbabý ukûl) Ibnül Arabi'yi anlayamazlar. (A. Konuk, 1).
Celaleddin Rumî, "biz Kur'an'ýn özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldýk, postunu kufuryoklerin önüne attýk" derken (Uludað, 141), "bizi herkes anlamaz" psikozu ile savunma geliþtirmiþ oluyordu.

Said Nursi'ye göre de Risaie-i Nur'a itiraz edilemez (Sikke, 56) çünkü onlar Tanrýsaldýr. Hatta risalelere "Kutb-u Azam"dan itiraz gelse yine de dikkate alýnmaz! (Kastamonu L. 145). Çünkü Kutb-u Azam{!) yanýlabilir. (Kutb-u Azam meðer pek de cahilmiþ!)

Þüphesiz C. Rumî de, Ýbnül Arabî de, S. Nursî de, tasavvuf epistemolojisi baðlamýnda gayet haklýdýrlar. Bu iddialar tasavvufun temel âmentülerine gayet uygundur. Birileri, yazdýðý þiirlerinin, risalelerinin, tevillerinin ALLAH tarafýndan kendisine vahyedildiðine, doðrudan Allah'dan geldiðine inanmýþsa, kendileri bu iþde yalnýzca mütercim rolünde iseler, bunlara itiraz edilemez olmasý doðal bir sonuçtur. Mütercimin bu iþde bir kabahati olmayacaðýna göre, anlayamayanlar kendilerini kontrolden geçirmeleri gerekecektir!
Tasavvuf erbabýnýn, "bunu ancak yaþayanlar anlar" tezleri tamamen bir rnanipülasyondur. Zira, eðer ki, bir sözü anlamak için mutlaka o sözün ait olduðu yaþam tarzýný tecrübe etmek gerekli olsaydý, hiç bir müþrikin müslüman olmazdan evvel vahy'i anlamamýþ ve de anlayamaz olmasý gerekirdi! Örneðin, Nemrud'un, Ýbrahim'i hiç anlamadan öldüðünü kabul etmemiz mantýken zorunlu olurdu; çünkü müslüman olmamýþtý! Böyle kalýn kafalý bir adamýn nasýl kral olduðu; ama ayný zamanda bu kalýn anlayýþýnýn, Ýbrahim (a.s.)ý ateþe attýrmayý düþünecek kadar da nasýl inceldiði, makul bir izahý gerektiren paradoks olurdu. Halbuki bir müþrik, anladýðý için müslüman olur, yahut da yine anladýðý için müslüman olmaz!

En azýndan vahiy, ilkesel olarak "anlaþýlýr" özelliktedir. Ve anlaþýlsýn diye vahiy inzal edilir. Eðer vahiy anlaþýlabiliyor da, Ýbnül Arabi'nin, S. Nursi'nin v.s. felsefeleri anlaþýlmýyorsa bu durum, anlamayanlarla ilgili bir sorun olmaktan ziyade, ilgili felsefelerin doðasýyla alakalýdýr. Kýsacasý, bu felsefeler bir çeliþkiler yumaðý, hurafeler bütünü ve herhangi bir realiteye dayanmayan, havaî söylemler olduðu için anlaþýlmazdýrlar.

Tasavvuf felsefesi, þeyhin lâyuhtî, lâ-yüs'el mutlak otoritesine mutlak teslim olmayý merkeze alan mutlak kabul esasýna, yani kula kulluk esasýna dayandýðý Ýçin, bu felsefeyi kabul edenler, anlýyor deðiller, sadece körü körüne teslim oluyorlar. Yani, "bunlarý tasavvufcu olmayanlar anlamazlar" tezi, dayatmacýlýðýn, mutlak mûtî "kullar" edinmenin bir biçimidir. Bu "anlaþýlmazlýk" dayatmasýný yutanlar, perdelerini indirip, dýþa kapanýyorlar, akýl ve iz'an dýþý söylemlerle akýllarýný ipotek ettirip ruhsal dengelerini sarsýyorlar. Dolayýsýyla tasavvuf akideleri anlamakla deðil, dogmatik olarak teslim olmakla alakalýdýrlar.

Bu baðlamda, "erbab-ý ukûl"ün, tasavvufu "anlamamalarý" kadar normal bir þey olamaz. Ve dahi "anla-mamalýdýrlar"...

Kendilerinden baþka bütün insanlarý panteist felsefelerini anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akýllý, alemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir.

Kendilerini Ýslam'a nisbet eden insanlar sadece Allah'ýn vahyi olan Kur'an'dan sorumludurlar. O'nu anlamak ve O'na göre yaþamak zorundadýrlar. Kendilerini Allah'a deðil de, Ýbnul Arabi'ye, C. Rumi'ye veya S. Nursi'ye nisbet edenler ise Allah'ý veli olarak bulamayacaklardýr. Hesap gününde hesabý görecek olan, bu þahýslardan biri deðil, Allah'ýn kendisidir.
Gönderme Tarihi: 21.12.2006 - 19:48
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Şeyhül-Ekber Muhyiddini İbni Arabi
hasandeveli su an offline hasandeveli  
Şeyhül-Ekber Muhyiddini İbni Arabi
36 Mesaj -
Neoplatonist teozofinin tasavvufa yansýyan bir varyantýndan baþka birþey" olmayan vahdet-i vücut teorisini metafizik bir sistem halinde geliþtiren (bknz. A.Y. Ocak, 9) Ýbnül Arabî 1165 yýlýnda Endülüs'ün Mursia þehrinde doðmuþtur. Gerçek adý Muhammed b. Ali b. Muhammed b. EI-Arabî'dir. (A. Ateþ, 533). Kendisi 8 yaþýnda iken ailesi Ýþbiliye kentine yerleþmiþ, 1194 yýlýna kadar burada kalmýþtýr. 1194 Yýlýnda Tunus'a, geldiði, 1195'de Fas'a geçtiði ve tecessüt eden (bedenlenen) Kur'an'ýn{!) rehberliði ile manevî bir miracýný burada gerçekleþtirdiði(!) bildirilmektedir. (A.Ateþ, 536). Ýbnül Arabi 1201 yýlýnda Magrib þehirlerinden birinde bulunurken, Hýzýr ile Musa'nýn makamýagla!) olan bir makama eriþmiþ, fakat bundan da bir yalnýzlýk ürküntüsü duymuþtur. 1202 Yýlýnda Kahire'de Hýzýr'ýn hýrkasýný giymiþtir! {A. Ateþ, 536).

1202 Yýlýnda Kudüs'ten yürüyerek gittiði söylenen Mekke'de hacca katýlmýþ, burada iki sene kalmýþ ve meþhur Fütûhat-ý Mekkiye adýndaki dört büyük ciltlik kitabýný burada yazmaya baþlamýþtýr. {A. Ateþ, 537), O'nun Konya'da bulunduðu yýllarda Sadreddin KONEVÝ ve Celaleddin RUMÝ'nin yaklaþýk 12 yaþlarýnda iki çocuk olduklarý tahmin edilmektedir. {M.N. Gencosman, VIII). Bir rivayete göre Sadreddin'in üvey babasýdýr. (A. Ateþ, 539; Gencosman, VII). Ya hayatýnýn sonlarýna doðru Þam'a yerleþmiþ, (Ateþ, 540) yahut da bir seferi sýrasýnda Þam'da 1240 yýlýnda ölmüþtür. Þam'da belirsiz olan mezarýný Yavuz Sultan Selim keþfettirmiþ ve adýna büyük bir türbe yaptýrmýþtýr. (1518) (Ateþ, 541).

Biyografisini kýsaca özetlediðimiz Ýbnül Arabi'nin hayatý oldukça hareketli ve ilginçtir. Hayatý esnasýnda yaþadýðýný iddia ettiði bazý hadiseler, ruhsal tecrübeler (!) ise hayatýndan daha karmaþýk olup gelecekteki kiþiliðini hazýrlayan altyapýlar niteliðindedir. Bizzat kendisinin yaþadýðýný iddia ettiði tecrübeler, kesinlikle normal beþerî ölçülerle izahý mümkün olmayan, hasta bir ruhsal kiþiliðin iddia edebileceði sanrýlardýr. Yani biz onun ve benzerlerinin bu tür iddialarýnýn kesinlikle bir halüsinasyon(') olduðuna inanýyoruz.

Fütuhat-ý Mekkiye'den nakledilen bilgiye göre 8 yaþýnda iken bir hastalýk geçirmiþ, hastalýk esnasýnda (herhalde gördüðü bir kabus sonucu olsa gerektir) çirkin suratlý bazý kimselerin kendisine eziyet etmek istediklerini, iyi kiþilerin ise ona yardým ettiðini görmüþ. O iyi kiþileri sorunca da, "Yasîn" suresi olduðunu söylemiþler. (Ateþ, 534, Futuhat'dan naklen).

Ýbnül Arabi'nin ilk mürþidleri de onun kimliði hakkýnda yeteri kadar aydýnlatýcý kanaat edindiricidir diye düþünüyoruz. Onun ilk þeyhi ümmî olup, ama "bir çok kerametleri olan" Ebu Cafer adýndaki bir kiþidir. (Ateþ, 537). Bir diðer þeyhi, Ebu Muhammed el-Baðî ise abdal'dan sayýlmakta ve daima daðlarda, sahillerde yaþamakta, þehirlere gelmemektedir. (Ateþ, 535, Ruhul Kudüs'den naklen).

Bu þeyhlerle yýllarýný geçiren Ibnül Arabî psiþik rahatsýzlýðýn o derecesine varmýþ olmalý ki, þeyhlerinden biri kendisini artýk dirilerle deðil, ölülerle yaþýyor olmakla suçlamýþ (yani þeyhi bile normal görememiþgöz kırpma, o da bu þeyhini bir gün çaðýrarak hakiki dirilerin o Ölüler olduðunu þeyhine göstermiþtir! (Ateþ, 535, Fütuhattan naklen).

Tasavvufi haller denen psikolojik rahatsýzlýklar o kadar ileri gitmiþ olmalý ki, artýk Ýbnül Arabî mesela Harun Reþid'in oðlu Muhammed'in ruhunun tecessüt ettiðini ve onunla konuþtuðunu iddia etmektedir. (Ateþ, 533, Futuhat'dan naklen).

Tamamen mitolojik bir kiþi olan, dünyanýn hiç bir yerinde ve hiç bir akýllý insanla oturup konuþmamýþ, görüþmemiþ (Musa (a.s)'la hikayesi anlatýlan zat Hýzýr'la karýþtýrýlmamalýdýr), mesela aklýndan asla þüphe duymadýðýmýz Hz. Muhammed'le (s.a.v) görüþmemiþ, tanýþmamýþ olan Hýzýr'dan hýrka giyen (Ateþ, 536, Fütuhat'tan naklen); •miraca çýkýp göklerde dolaþan ( Ateþ, 536, Fütuhattan naklen); berzah alemindeki (?) kiþilerle konuþan (Ateþ, 538, Fütuhat'tan naklen) Ýbnül Arabi'nin aklî dengesi, ruhsal yapýsý ve saðlýðý, psikolojik durumu hakkýnda bizim yorum yapmamýza gerek býrakmayacak kadar önemli verilerdir.

Ýbnül Arabî Kitaplarýný Nasýl Yazdý?
Bütün tasavvuf ekolünün çok tipik bir örneði olan Ýbnül Arabî "zahir ilmi"nin hiç bir iþe yaramadýðýnýn(!) farkýndadýr. Mutlaka, halkýn ne türlü bilgiye raðbet ettiðini çok iyi keþfetmiþ biridir. Dolayýsýyla Ýbnül Arabî, safsatalarýný doðrudan doðruya Allah'dan aldýðýný, daha doðrusu, "Peygamberler hangi kaynaktan alýyorlarsa o kaynaktan aldýðýný" iddia etmiþtir. Allah'ýn sözlerini harfli ve harfsiz olarak iþittiðini ve ilahi bir telkinle kendisine bildirilmemiþ hiç bir bilgiyi yazmadýðýný ileri sürmüþtür. (Ateþ, 548, Fütuhattan naklen).

Ýbnül Arabî Mekke'de bulunduðu yýllarda "Fütuhatül Mekkiyye Fî Ma'rifeti'l Esrari'l Malikiyye vel-Mülkiyye" adýný verdiði ve bütün tasavvufi düþüncelerini ihtiva eden kitabýný yazmýþtýr. Daha doðrusu kendisine gelen vahiyleri yazma zahmetinde bulunmuþtur. Kendince, Kur'andan farký bulunmayan bu kitapta aynen Kur'an'da olduðu gibi tutarlýlýk aranmamasý gerektiðini söyler. Çünkü Kur'anda da birbirleri ile alakalý olmayan sözler arasýna, onlarla alakalý olmayan bir baþka söz girebilmektedir! (Ateþ, 543, Fütuhat'tan naklen).
560 Baptan oluþan (dört cilt halinde basýlmýþ olan) bu kitabýný yazýþ gerekçesini þöyle izah ediyor:
Alem-i Hakikat'te ve huzur-i celali'de mükaþefe anýnda Hz. Peygamber'i görmüþ, bütün peygamberler O'nun önünde sýralanmýþ duruyorlarmýþ. Etrafýnda ümmeti ve hizmet eden melekler varmýþ. Ebubekir saðýnda, Ömer solunda, elinde bir mühürle duruyormuþ. Hz. Ali ise bu Peygambere yönelmiþ duruyormuþ. O esnada Hz. Peygamber Ibnül Arabi'yi görmüþ. O anla ilgili birtakým konuþmalar naklettikten sonra der ki, "o vakit bu hikmet ve hitabýn azameti bana Cenabý Allah'dan bir lütfi ilahî ve baðýþ olarak verildiðini hissettim." (Fütuhat, 1/1-2; Selahaddin Alpay, 11).

Kitabýn bir baþka yerinde (Fütuhat, 9) Kabe'yi tavaf ederken ve oturup da Kabe'yi murakabe ederken Allah'ýn kendisine açtýðý fetihleri (vahiyleri) nedeniyle kitabýna Fütuhat... adýný verdiðini söyler.

Ýyi bir Ýbnül Arabi hayraný olan ve bazý kitaplarýný tercüme etmiþ olan Selahaddin ALPAY'ýn, "Fütuhat-ý Mekkiye" adýyla çevirip yayýnladýðý muhtasar kitabýn önsözünde söyledikleri, tasavvufun nasýl müstakil bir inanç sistemi, hatta din olduðunu göstermesi bakýmýndan ibretâmizdir. Doðal olarak þeyhine çeken bu zat diyor ki: "Bu kitabýn tercümesine baþlamadan evvel uzun uzun düþündüm, daha doðrusu cesaretim yoktu... Fakat Allah'ýn inayeti bana yetiþti, rüyamda bu ulu zatýn bana seslenerek, 'beni Anadolu çocuklarýna ve halkýna tanýt, ben onlarý severim, vaktiyle o diyarlarý ziyaret etmiþtim. Mevlânâ gibi bir talebem vardýr' diye seslenmesi bana bu kitabý terceme etmeme sebep oldu..." (S.Alpay, s.6).

Görüldüðü gibi tasavvufta her þey rüya ile oluyor; rüya uzaklarý yakýn ediyor; Ölüyle dirinin arasýndaki farký yok ediyor, zaman kavramý ortadan kalkýyor! Ýbnül Arabi'nin peygamberden de ileri gittiði, onun muhiblerince de kabul edilmektedir.

Ýbnül Arabi'nin, "Allah tarafýndan kendisine yazdýrýlan" bir baþka kitabý da, "bütün düþüncelerinin hulasasý olan en olgun eseri" sayýlan (Ateþ, 543) Füsüsül-hîkem adlý kitabýdýr.

Füsus'u 627 yýlýnýn Muharrem ayýnýn son günlerinde Þam'da iken "Rasulullah'ý gördüðü gerçek bîr rüyada". Rasulullah'ýn elinde bir kitap bulunduðunu, kendisine hitaben, "bu, 'Füsusül Hikem' kitabýdýr, onu al ve insanlara duyur da onunla faydalansýnlar" diyerek yazmakla görevlendirildiðini iddia eder. (Ibnül Arabî, Füsus, 47).

Bu görevlendirme karþýsýnda Ibnül Arabî "iþitmek ve itaat etmek gerekir" der ve "hiç bir ziyade ve noksanlýk yapmadan niyetini gerçekleþtirdiðini" söyler. (Füsus, 48; Gencosman, 1). Ýbnül Arabî Füsus'u yazmada kendisinin sadece "mütercim" olduðunu ileri sürmektedir. (Füsus, 48). Yani o sadece aracýdýr, Füsus aynen Kur'an gibi bir vahiydir!

Her zaman olduðu gibi günümüzde de Ýbnül Arabi'den çok Ýbnül Arabî'ci kesilen bazý acar tasavvuf hermonetikcileri, onun bu safsata ve küfürlerini, Kur'an'ý, Allah inancýný, peygamberlik kavramýný tarumar eden ilhadlarým "yorumsayarak" tevil etmekte, kabule müsait hale getirmektedirler. Oysa iyi bir Ibnül Arabi meftunu olan ve kitaplarýnýn mütercimi Ahmed Avni KONUK (ö. 1938)un izahý, Ýbnül Arabi'nin bir baþka türlü anlaþýlmaya elveriþli olmadýðýný, yorumsamaya gerek bulunmadýðýný pekâlâ kanýtlamaktadýr.
A.A. Konuk, "bütün ilahî mertebeleri cami" (cem meratib-i ilahiyye'yi câmîgöz kırpma dediði Hz. Peygamber'in 'Vâris-i ekmel'i" saydýðý (A. Konuk, 98) efendisi Ýbnül Arabi'nin Füsus'unu þöyle tanýmlýyor: "Serapa asl-ý hakiki'den kulûb-i enbiya (as)a münzel plan maarif ve hikemin ilahiyye'den ibaret ve ehli takyîd olan erbab-ý ukûl'ün bilmediði ve idrak edemediði hakayýk ile mâlâmâldir. "aglaKonuk, 1), Yani Füsus, Peygamberlere gelen vahyin aynýsýdýr ve fakat bu hakikatleri akýl erbabý bilemez, anlayamaz! Ýbnül Arabîci sarih arkasýndan, Bakara suresinin 216. ayetini, ancak Þeytanýn razý olacaðý bir amaç uðruna kullanarak, -haþa- Kur'an'ý da "akýl erbabý"nýn bilemeyeceðini demeye getiriyor!

Oysa 2/216. ayette. Allah cihadý emrettiði halde ondan kaçmanýn yollarýný arayan iki yüzlüler tenkit edilmektedir.
Evet, söyleyene deðil, söyletene bak sözünü boþa söylememiþler! A. Konuk'un, tasavvuf ehlinin saçmalýklarýný "erbab-ý aklýn" anlamayacaðýný belirtmesi gayet yerinde bir tesbittir! Akýllý Ýnsanlar yalnýzca, akýllý sözleri anlarlar. Hiç bir mantýk kuralýna dayanmayan, aklý selimi tatmin etmeyen, sara nöbetlerinde sadýr olmuþ intibaýný veren hezeyanlarla akýllý insanlarýn Ýþi yoktur.

A.A. Konuk'a göre Füsus kitabý doðrudan "Velayet-i hassa-i Muhammediye"den Ýbnül Arabi'ye verilmiþ, o da noksansýz ve ziyadesi? bir þekilde teblið etmiþ olduðu için, Füsus'a itiraz doðrudan ve tamamen "hatem-i enbiya"ya itiraz etmek olur. (Konuk. 99).

Görüldüðü gibi bu kiþilerin ne Allah inançlarý, ne peygamber, ne de vahiy inançlarý Kur'an'a uygundur; bunlarýn akideleri tamamen kendi geliþtirdikleri özel bir Ýnanç sistemine dayanmaktadýr.

Ýbnül Arabî "et-Tedbîratu Ýlahiyye" adlý kitabýnýn da ledünnî ilimlerden oluþtuðunu; içine deðil þüphe, tahmin bile karýþmadýðýný iddia ederken (Ibnül Arabi, et-Tedbirat, 14) pek fazla yadýrgamadýðýmýzý, zira vahdet-i vücut felsefesi (panteizm) gereði kendisini Allah olarak gören, Allah'la aynýlaþan bir zihniyetin böyle inançlar taþýmasýnýn normal görülmesi gerektiðini belirtmek isteriz.
Gönderme Tarihi: 21.12.2006 - 19:45
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: DEPPREM
hasandeveli su an offline hasandeveli  
DEPPREM
36 Mesaj -
Malumaliniz dün akþam 9 civalarýnda istanbulda deprem hissedildi.çok güvenilir kaynaklardan aldýðým bilgilere göre bu deprem pek hayra alamet deðil marmara ereðlisi gökçeada dolaylarýna bu depremden enerji aktarmasýna baþlamýþ gökçeadada oturan bir arkadaþým dün akþamdan itibaren bu saate kadar ev musluklarýndanan sýcak su aktýðýný söyledi. zaten son bir hafta içerisinde deprem merkezine yakýn bölgelerde nereden geldiði belli olmayan bazl zatlarýn insanlarý günahlardan yüz çevirmeleri konusunda uyardýðýný gören onlarca þahit var.Eðer marmara depremi benzeri bir felaket olmasýný istemiyorsak etrafýmýzda ki her türlü münkere karþý çýkmalýyýz ki bize azap sözü hak olmasýn. sizde buna benzer iþaretler aldýysanýz lütfen paylaþýn...Allah sonumuzu hayr etsin...
Gönderme Tarihi: 20.12.2006 - 20:44
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: soru
hasandeveli su an offline hasandeveli  
sorumu gören var mı?
36 Mesaj -
Allahu Tealanýn kudretinin sýnýrsýz ve herþeye kadir olduðunu biliyoruz. peki o zaman Allahu Teala kendi kudretini sýnýrlayabilir mi farzý muhal insanýn cüzi iradesini külli irade haline getirebilir mi?


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son sonremzi tarafından, 23.08.2005 - 15:28 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 22.08.2005 - 13:33
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Nebraskalı Davut
hasandeveli su an offline hasandeveli  
Nebraskalı Davut
36 Mesaj -
Nebraska'da yasli bir adam yasardi.Patates ekini icin bahceyi
bellemesi gerekiyordu, lakin bu cok zor bir isti. Tek oglu olan David ona
yardim edebilirdi fakat o da hapisteydi.
Yasli adam ogluna bir mektup yazdi.
Sevgili David,
Patates bahcemi belleyemeyecegimden kendimi cok
kotu hissediyorum. Bahceyi kazmak icin oldukca yaslanmis sayilirim. Burada olsan
butun derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahceyi benim icin hallederdin.
Sevgiler Baban
Bir kac gun sonra oglundan bir mektup aldi
Babacigim,
Allah askina bahceyi kazma, ben oraya cesetleri gommüstüm.
Sevgiler David
Ertesi gun sabaha karsi 4'de FBI ve yerel polis cikageldi ve tüm
sahayi kazdi lakin hiç bir cesede rastlamadilar. Yasli adamdan
ozur dileyerek gittiler. Ayni gun yasli adam oglundan bir mektup daha aldi.
Babacigim, Simdi patatesleri ekebilirsin. Bu sartlarda yapabilecegimin en
iyisini yaptim.
Sevgiler David
Gönderme Tarihi: 01.06.2005 - 18:02
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: basörtü
hasandeveli su an offline hasandeveli  
RE: basörtü
36 Mesaj -
Alıntı
Orijinali Misafir1

Meslek yapmak icin casimi acmak zorundayim ne yapcami bilmiyorum almanyada meslek yapmak icin nereye basvursan basörtülü kabul etmiyorlar...
ne yapmaliyim ailem acmai söylüyor fakat benim icim rahat degil



Bunu yazalý baya olmuþ sonuç ne oldu acaba merak ettim.
Gönderme Tarihi: 22.05.2005 - 17:59
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon AÇIK TÜRBANLILAR
hasandeveli su an offline hasandeveli  
36 Mesaj -
Medeniyet dediðin açmaksa bedeni
Afrikadaki bedevi senden daha medeni
M.Akif Ersoy
Gönderme Tarihi: 22.05.2005 - 16:29
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon AÇIK TÜRBANLILAR
hasandeveli su an offline hasandeveli  
RE: AÇIK TÜRBANLILAR
36 Mesaj -
Alıntı
Orijinali ravza2004
Son 2,3 senedir, parka, bahçeye çýktýðýmýzda hiçte örtük olmayan, vücut hatlarýný dar giyerek beli eden o kadar açýk türbanlý var ki ben bunlarý gördüðüm zaman kendim utanýyorum. Sevgili bakan hanýmlarý, milletvekili hanýmlarý hiçte iyi örnek olmadýnýz. Ýnönü’nün hanýmý gibi sizde ilk baþta yüzünüzü boyarken, rengarenk giyinirken biraz utandýnýz mý?
Ravda net saygýlar.


baþka bir konuda yine söylemiþtim çoðumuz biliriz "giyinmiþ çýplaklar" diye bir tabir vardýr arkadaþýn tarif ettikleride "baþörtülü çýplaklar" oluyor heralde.
Gönderme Tarihi: 21.05.2005 - 17:29
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: yaz okulu
hasandeveli su an offline hasandeveli  
36 Mesaj -
istanbul'da 6 ve 15 yaþ arasý çocuklara ingilizce ve dini bilgilerin de verildiði yaz okulu arýyorsun ama 15 yaþýndan küçük çocuklara din eðitimi verilmesinin yasak olduðunu biliyorsundur umarým. Lütfen yasadýþý arayýþlar içinde olmayýnýz.Yasalara uymak hepimizin görevi.
Gönderme Tarihi: 17.05.2005 - 16:32
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Yalnız namaz
hasandeveli su an offline hasandeveli  
Yalnız namaz
36 Mesaj -
Ben evde kimse olmadýðýnda evde tek baþýma namaz kýlarken tüylerim ürperiyor içim kalkýyor nabzým yükseliyor ateþim çýkýyor acaba neden olabilir?
Gönderme Tarihi: 16.05.2005 - 23:18
hasandeveli üyenin diger mesajlarini ara hasandeveli üyenin Profiline bak hasandeveli üyeye özel mesaj gönder hasandeveli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 583 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
marullar (63), aozcifci (45), gunel303 (60), saniye25 (43), ayse (52), didedar (42), amb2616 (55), SevYa (39), adilyagsagan (52), BenCesur (48), tiryakinim_ (44), filem (42), arius (44), optimistic (39), ramazanakcay (38), mehter02 (40), kemal2358 (36), laparako (68), maksut5994 (31), ozlemkaya25 (39), mustafa öz (45), ErdemOgrtm (44), erolgunel (61), TERAZÝ (51), tongac27 (46), Gunahkar (56), özvatan (59), asým (49), Miray_2006 (48), guelbahcesi (45), abdulkerim öztü.. (49), gült@ze (46), cemilcihan (48), SeveNCLoveS (40), Ben (37), aklin_gozyaslar.. (38), furkanburak (47), myorulmaz (46), koney2001 (55), ncinici (54), barman35 (44), webduskunu (49), ahakan (48), funda78 (36), erhanim15 (36), mehmet66 (60), nurfeyza (), zeyneb-ikübra (42), esma.s (35), mertoglan1 (47), empati74 (50), yusufcihan (47), MUSLIME KUBRA (41), nurcu80 (44), kztpkp (57), osman72 (52), OlcayS (46), menzilsevdalisi (43), salomo (42), buses_ (43), Halilcan (43), iremnur (48), çilek (53), Abdulkadir Abu .. (44), asgold35 (64), eyyüp (38), gokdeniz (59), siyabe (45), hayrettin (44)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.50757 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.