dexamethasone generique plaquenil ivermektin lopinavir ritonavir budesonide lamotrine lamprene lanoxin lansoprax largactil lasix leponex levaquin levitra oral jelly levitra professional levitra soft levitra super force levitra lexapro lidocaton lignospan lioresal lipanthyl lipitor lisitril comp lisitril lisopril plus lisopril litarex lithiofor lithobid lodoz lopid lopimed lopresor lopressor lora allergie lorado loratine lotemax lovelle loxazol loxitane lozol sr lozol lur
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

22 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 weiter >
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: ___CENNETTEN GELİYORUM_____
Gunahkar su an offline Gunahkar  
23 Mesaj -
Allah razi olsun kardes,cok harika yazmissiniz/eklemissiniz,Ahmet kardesin de duasinada binlerce kerre AMIN............
Gönderme Tarihi: 22.06.2006 - 01:57
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Izine gidiyorum
Gunahkar su an offline Gunahkar  
Izine gidiyorum
23 Mesaj -
Sevgili kardeslerim Allah nasip ederse izine gidiyorum dolayisi ile bir kac hafta aranizda yokum,hakkinizi helal edin ve kalin saglicakla,Allah'a emanet olun

Esselamualeykum
Gönderme Tarihi: 27.05.2006 - 02:25
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
Düzceli Mehmet
23 Mesaj -
Rabbim cc. de sizlerden razi olsun ve dediginiz gibi bizleride kendisine layik kullar olabilmemizi nasip etsin
Gönderme Tarihi: 03.05.2006 - 23:39
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
Düzceli Mehmet 12
23 Mesaj -
DEPREM OLURKEN MEHMET NAMAZ KILIYORMUÞ
Saða sola bakýnarak apartman sakinlerine ne olduðunu öðrenmek istiyordum.
Adýnýn Kamil olduðunu öðrendiðim yaþlý bir amcaya soruyorum.
Bu evde benim talebem vardý,adý mehmetti. Acaba kendisinin ve ailesinin akibeti ne oldu?
Yaþlý bey derin bir ah çekerek:
Sorma hocam dedi. O aile bizleri yaktý geçti.
Yakýcý bu haber,beni de yakmýþtý. Bir anda kafama giren bir þimþek,sanki bütün alemim alt üst etti ve beni adeta ezdi geçti. Belki de ilk defa kötü bir haberin insaný bu kadar hýrpaladýðýna þahit oldum. Bütün vücudum,bir anda sýrýlsýklam terle doldu. Demek ki,kötü haber böyle terletiyormuþ insaný...
Yaþlý bey devam etti:
Ben o aileyi iyi tanýrým. Bize uzaktan akraba da sayýlýrlar. Yaklaþýk beþ yýldýr da komþuyduk. Çok iyi bir aileydi. Hele mehmet tam melek olmuþtu melek.. Ama hepsi de bu enkazýn altýnda can verdi. Cesetler çýkarýlýrken,ben de baþlarýndaydým. Yaþlý beyin gözleri bir anda parladý ve olduðu yere çöktü.
Ah evladým dedi. Bu yaþa geldim böyle þeyle karþýlaþmadým
Ne oldu der gibi yaþlý gözlerine baktým.
Yaþlý bey devam etti:
Cesetlere kavuþtuk ki ne görelim. Yerde seccadeler serili. Bütün ev halký namaz baþýnda ve Allah ýn huzurunda... son nefeslerini seccadelerin üzerindeyken vermiþler.
Yaþlý amca dayanamadý aðlamaya baþladý:
Böyle güzel bir ölüm görmedim. Böyle þey görülmüþ deðil. Böyle ölüm,sýradan insanlara nasip olmaz. O aile baþkaydý,o ailede mehmet vardý,mehmet,o bir melekti,ben böyle bir genç görmedim.
Yaþlý amca gözyaþlarýný silerek devam etti:
Mehmet önde,imam olmuþ. Sýrtýnda cübbesi,baþýnda sarýðý.. anne baba kýz ve erkek kardeþi de arkada cemaat olmuþ. Mehmetin elinde Bediüzzaman Said Nursinin Kuran tefsiri olan SÖZLER isimli kitap.. herhalde namazý bitirmiþler,seccadelerinden kalkmadan Kuran tefsiri okuyorlarmýþ...
Yaþlý amcanýn anlatttýðýna göre ;mehmetin elindeki kitap açýk,mehmet de kitabýn üstüne düþmüþ. Çok enterasandýr ki,kitabýn açýk olduðu kýsýmýn adý,Haþir Risalesi,yani ölümü,eceli ve ahireti anlatan Kuran tefsiriyle gitmiþler...
Müthiþ bir durum,ibretli bir hal...
Yaþlý adam anlatmaya devam etti:
Cesetlere ulaþýp bu hallerini görünce,iþçiler yanaþmadýlar. Bunlar düpedüz þehid,biz bunlara,bu kirli elimiz ve abdestsiz halimizle dokunmayýz dediler.
Sonra abdestli birisini,bir din adamýný çaðýrdýlar. Geldi,cesetleri o kucaklayýp kaldýrdý,kitabý da mehmetin kollarý arasýndan çekip aldý.
Duyduklarým karþýsýnda adeta þok olmuþtum. Adeta eridim,tükendim.
Ya Rabbi Senin maðfiretin,Senin inayetin ve Senin merhametin ne kadar yüce.. seni çok seven bir kuluna ,en yüce makamý,þehitlik makamýný nasip ettin. Bizi de,maðfiretine ve rahmetine mazhar et! Amin!
Allah ý çok seven bir kulun,hayata veda ediþi,ölümle ecelle buluþmasý,ahirete gidiþi tam bir ibret belgesiydi.
Allah ý sevmek ve ona kul olmak,adeta her problemin çaresi,her sýkýntýnýn ilacý ve her çýkmazýn çýkýþ yoluydu.
Devlete isyan etmek,kanunlara uymamak,toplumu karýþtýrmak,insanlara sýkýntý vermek ve daha birçok zararlý davranýþlarýn Allah ý bilme ve Ona kul olma anlayýþý ve inancýyla çözüleceðinin en ibretli ve en çarpýcý misali düzceli mehmetti...
Hayata küsmüþ düzene ve kurallara isyan etmiþ,topluma baþ kaldýran bir gencin,nasýl ýslah olduðu konusu,günümüzün toplumsal problemleriyle ilgilenen her insan için ibretti ve çarpýcý bir husustu.
Ýnsanlarýn birbirleriyle kenetlenmesi,devlet-millet bütünleþmesi,hoþgörü ortamýnýn oluþmasý,silahtan,kandan ,kavgadan uzaklaþmasý için,kafa,kalp ve gönül eðitimine,ýslahýna önem verilmesi gerekmektedir. Bunu yerleþmesinde ve insanýn kendi içindeki oto kontrolün oluþmasýnda allah ve ahiret inancýnýn önemli rolü vardýr. Ýþte bunun en canlý örneði Düzceli Mehmetti.
Düzceden ayrýlýrken,arkada yalnýz bir mehmeti deðil,onun umman gibi geniþ,hayal kadar derin,Arþ-ý Ala kadar yüksek ve nur gibi parlak dünyasýný ve hatýrasýný da orada býrakmýþtým.
Onun yaþadýklarý ve gördükleri benim dünyamda fýrtýnalar estirmiþti. Artýk o benim talebem deðil,ben onun talebesiydim. Çünkü onun ulaþtýðý makamlar çok ulvi ve çok yüceydi.
Cenab-ý Hak mekanýný cennet etsin. Bizlere ahirette ve cennette buluþmayý nasip etsin.


13- MEHMETÝN DEPREMDEN BÝRGÜN ÖNCE GÖNDERDÝÐÝ MEKTUP

Beni ümitlendiren,sevindiren ve irazcýk üzüntümü unutturan,bana yazýp gönderdiði mektup olmuþtu.
Evime geldim ki,rahmetli mehmetin mektubu ulaþmýþ. Sanki karþýmda çok sevdiðim mehmeti görmek istercesine mektubu açtým.
Titiz ve temiz bir yazýyla kaleme alýnmýþ. Selam ve dualarla baþlayan bir yazý.
Bu mektubu bir ibret belgesi olarak sunmak istiyorum:
Aziz,muhterem ve çok kýymetli hocam,
En samimi ve kalbi dualarýmla ellerinizden öpüp,çok iyi bildiðiniz bir talebenizden uzunca bir mektup takdim etmek istiyorum. Zaten siz de,çoktan beri böyle bir mektup yazýp kendi hayatýmý ,kendi kalemimle anlatmamý istiyordunuz.
Hocam kim bilir,belki de son konuþmamýz olacak veya sonun baþlangýcý olacak. Onun için,içimi döküp,biraz rahatlamak istiyorum. Bu þekilde çok iyi tanýdýðýn bu öðrencini,daha iyi tanýmýþ olursunuz. Bu þekilde de isteðinizi yerine getirmiþ olurum.
Daha önce de sizlere söylediðim gibi,bizler bir bulgar göçmeniydik. Bulgaristanda kýrcaali de yaþýyorduk. Bulgaristan komünist partisi,türklerin isimlerini deðiþtirmek için 1985 yýlýndan itibaren çok baský yapmaya baþlamýþtý. Türk asýllý vatandaþlar iþkence altýndaydý. Halk buna dayanamadý. Rahmetli Turgut Özal ýn sayesinde 1989 yýlýnda ana yurdumuza gelmiþtik. Ben o zaman on bir yaþýndaydým. Daha önce türkçe eðitim aldýðým için beni ilkokul 4.sýnýftan baþlattýlar. Babam iyi bir balcýdýr ve bal ticaretiyle uðraþýr.. Bunun için daha çok Çorlu ve Ýstanbulda kaldýk. Son dört yýldýr da yazlarý Düzce de kalýyoruz. Ama ben burada çok kalmamakla birlikte,düzceyi çok sevmiþtim. Her yaz düzce de bir iki ay kalýyordum ve bu kýsa tatilde büyük bir huzur buluyordum. Bunun için kendime Düzceli Mehmet demekten çok hoþlanýyorum. Ben ortaokulu Çorlu da,liseyi de Ýstanbulda okumuþtum. Gerek çorlu da gerekse istanbulda kaldýðýmýz yer bir zengin muhitiydi. Çevremdeki arkadaþlar herþeye boþvermiþ,sýradýþý,asi ve her kurala karþý çýkan çocuklardý. Ýmkanlarý geniþ olduðu için herþeyi elde etmeleri kolaydý. Her dedikleri de yerine gelince,sorumsuz ve haylaz bir hayat anlayýþý oluþuyordu.
Özellikle ortaokuldayken bazý öðretmenler,din ve dindarlarýn aleyhinde sürekli konuþup dururlardý.
Dinin modasý geçmiþ bir inanç olduðunu,ahiret ve hesap gibi birþeyin olmadýðýný ,insanýn bu hayatta istediði gibi yaþamasý ve özgürce bir ömür sürmesi gerektiðini anlatýrlardý. O zaman din dersine gelen öðretmenimiz vardý ama,çok yetersiz ve cýlýz kalýyordu. Sorduðumuz sorulara cevap veremiyor,diðer hocalarýn inkarla ilgili ileri sürdükleri iddialarý da cevaplayamýyordu. Belki de o ortamda baský altýnda korkuyordu.
Bu þekilde ruhumda bir boþluk ve bir inançsýzlýk oluþmaya baþladý. Annem babam bu duruma karþý çýkýyorlardý ama,kim dinler,öðretmenimiz daha iyi bilir diye geçiþtiriyorduk. Ailem bulgaristandan geldiði için,dini duygular açýsýndan kuvvetli bir geçmiþimiz de yoktu. Bizler din ve dini deðerlerle ilgili bomboþtuk.
Liseye geldiðimizde bu durum daha da ilerledi. Çevremizde kuralsýz gençlik diye bir grup vardý. Bu grup,entel,hayata kafa tutan ,kurallara uymayan ,ciddi þeylere boþ vermiþ,inkarcý ve elit kesimin çocuklarýydý.
Giyimleri,tavýrlarý,konuþmalarý,iliþkileri tamamen sýra dýþý ve dikkat çekiciydi.
Benim ailem çok varlýklý olmamasýna raðmen,ben de bunlar gibi yaþýyordum. Bu yüzden anne ve babamla sürekli kavgalýydýk. Benim bu halime annem çok üzülür ve aðlardý. Babamla bütün köprüleri atmýþtýk. Beni defalarca evden kovdu,harçlýk vermedi. Ama kuralsýz gençlikten vazgeçmedim. Çünkü sorumsuz ve hesapsýz yaþamak hoþuma gidiyordu.
Lise son sýnýfa geldiðimde bu grubun lideri konumundaydým. Bazý dersleri az bir çalýþmayla,bazý dersleri de hocalarý tehdit ederek geçiyordum.
Burada gözlemlediðim en önemli konu þuydu:kuralsýz gençler,bu kadar baþýboþ,darmadaðýn,inançsýz ve isyankar olmalarýna raðmen,medeni,cesur,çaðdaþ ve zamane gençleri olarak nitelenip pek dokunulmuyordu. Halbuki hergün bir disiplin problemi çýkarýyorduk.
Dinine baðlý,çevresine güzel duygular ve örnek davranýþlar yansýtan gençlere derhal müdahale edilip,gerici,yobaz,antilaik gibi laflarla üzerlerine gidiliyordu. Halbuki bu arkadaþlar,devleti,milleti bizden bin defa daha fazla seviyorlardý. Tabii o zaman bu bizim çok hoþumuza gidiyordu.
Liseyi bitirdikten sonra babam benimle pazarlýk etti.
Ya niversiteye gidersin ya da asla harçlýk ve para bekleme diye...
Baktým iþ ciddi. Hem harçlýðýn kesilmemesi ,hem de biraz çevre deðiþtirip,deðiþik ortamlarda eðleneyim diye,bir ay ders çalýþtým ve üniversiteyi kazandým.
Allah a binlerce þükür olsun ki, üniversiteyi kazanmam,bu kötü hayatýn sonunu hazýrlamýþtý.
Okula gelir gelmez,benim gibi veya bana yakýn düþünenlerle birlikte bir grup oluþturmuþtuk. Niyetimiz,okuldan kovulana kadar bazý maceralar yaþamaktý.. Çünkü ruhumda öyle bir boþluk vardý ki,saldýrmaktan,üzmekten,kurallarý çiðnemekten,sivri ve sevilmeyen davranýþlarda bulunmaktan sonsuz bir zevk alýyorduk.
Kimsenin bizi ayýplamasý hiç umrumuzda olmuyordu. Tek düþündüðümüz þey,kuralsýz,engelsiz ve istediðimiz her þeyi yaþamaktý.
Burada bir gerçeðin daha altýný çizmek istiyorum. Yaþamýn huzur ve zevki namýna yaptýðýmýz bu çýlgýnlýkla aslýnda huzur bulamýyorduk,yalnýzca kendimizi aldatýyorduk. Çünkü,en sýkýntýlý hayat amaçsýz ve baþýboþ olan bir hayattýr. Ne yapacaðýný,nereye gideceðini,nasýl bir hayat yaþayacaðýný bilmemek kadar insaný sýkýntýya sokan ve huzursuz eden baþka bir þey yoktur.
Haþa Allah ý,dini ve ahireti inkar ettiðimiz halde,yine de içimden bastýramadýðým ve önüne geçemediðim bir inanç kývýlcýmý vardý. Ama,o kývýlcýmý duymamaya ve hissetmemeye çalýþýyordum. Aslýnda aklýma gelen bazý sorularý,bazý hocalara ve imamlara sormuþtum. Onlar benim istediðim þekilde cevap verip,beni tatmin etmeyince,daha çok inkarýmý ve inançsýzlýðýmý arttýrmýþtý. Demek ki,yok,olsa,akýl ve mantýðýma uygun cevaplar verirler diyordum.
Sizinle tanýþmamýz ,hayatýmýn dönüþünde ilk adým olmuþtu. Beni en çok etkileyen,sert,aykýrý ve pervasýz hareketlerime karþý çýkmadan ,nezaketli ve yumuþak bir uslupla cevap vermenizdi. Ýþte o zaman kendi içimden çok utanmýþ ve çok mahcup olmuþtum.
Fikirlerimi ve görüþlerimi anlatýrken beni sonuna kadar dinlemeniz,bana deðer vermeniz ve ciddiye almanýz içimden size karþý müthiþ sevgi ve sempati baðý oluþturmuþtu. Çünkü,kaba ve anlamsýz hareketlerimden dolayý,o güne kadar hiçbir öðretmen bana hoþgörüyle bakmamýþtý ve beni adam yerine koymamýþtý. Bundan dolayý farklý bir tavýrla karþýlaþýyordum.
Sizinle özel olarak tanýþýp,sohbetlerinize iþtirak ettiðimde,aklýma,kalbime ve iç dünyama farklý,anlamlý ve bambaþka bir dünya doðmuþtu. O müthiþ bir alemdi.
Hele ilk sohbetimizde güzel bir giriþ yapmýþtýnýz ki,onu hiç unutamam.
Bütün kainat,içindeki herþeyle beraber insana koþuyor,insana yardým ediyor,insaný ayakta tutmaya çalýþýyor ve insanýn varlýðýný destekliyor. Bir insana hesapsýz olarak yapýlan bu kadar yatýrýmýn amacý ne olabilir?
Örneklerle sülediðiniz bu küçük paragraf,beynime bir þimþek gibi düþmüþtü. Sanki ilk defa böyle bir þey duyuyordum veya ilk defa insaný keþfediyordum.
Arkasýndan þu paragrafý okumuþtunuz.
“insan,ipi boðazýna sarýlýp,istediði yerde otlamak için baþýboþ býrakýlmamýþtýr,belki bütün amellerin suretleri alýnýp,yazýlýr ve bütün fiillerin neticeleri muhasebe için zaptedilir.(Sözler)
bu paragraf tam benim hayatýma bir cevaptý. Ýnsanýn baþýboþ olmayacaðýný ve sonunda bir hesabýn geleceðini,anlamlý bir örnekle açýklayan bu paragraf,ikinci kez beni sarmýþtý.
Ýþte dönüþümün baþlangýcý böyle oldu.
Sohbetlerimiz,sizden aldýðým kitaplar,bana olan sýcak yaklaþýmýnýz ve iltifatlarýnýz,gönlümü fethetti.
Hele ilk ziyaretimde,beni ayaða kalkarak karþýlamanýz,ayakta kalýp kapýya kadar uðurlamanýz,kendi elinizle çay ikram etmeniz,beni size ve anlattýklarýnýza baðlayan çok önemli ayrýntýlardý. Konuþmalarýnýzdan çok güler yüzlü haliniz ve sempatik yaklaþýmlarýnýz ilgimi çekiyordu. Çünkü benim dünyamda ve yaþadýðým hayatta bunlar yoktu.
Kendini arayan adam isimli kitabýnýz,beni etkileyen en önemli ve en ciddi bir kitaptý. O kitapta kendimi ve kafamda biriken birçok sorunun cevabýný buldum. Bu kitabý hergenç istinasýz okulmalý ve hatta filme alýnarak bütün gençlere gösterilmelidir.
Risale-i Nur kitaplarýný da okuyunca tam anlamýyla bir gerçeði yakaladým. Ben bir kulum,benim yaratýcým var,her yaptýðým iþin hesabýný vereceðim. Bu çok önemli tespit,ilmi,mantiki ve akli delillerle öylesine içime iþlediki,geçirdiðim baþýboþ hayata lanet okumaya baþladým. Beni bu hale getiren öðretmenlere,arkadaþlara ve çevreye çok kýzdým. Çünkü,bizi mahvetmiþlerdi.
Meðer ki,Allah a kul olmak ve Ona itaat etmek kadar insana huzur,huþu ve haz veren bir baþka þey yoktur. Ona secde etmek,Ona yalvarmak,Ondan istemek,Ona sýðýnmak tarifsiz bir huzur veriyordu. Böyle bir huzur için,nelere sýðýnýp ,nelerden medet beklemiþtik.
Þunu çok iyi anlamýþtým ki,ailenin,toplumun ve devletin düzeni,huzuru insanlarýn inancýna,teslimiyetine,ahirete olan inanca baðlýdýr. Yaptýklarý en küçük hatanýn hesabýný vermeye inanan insanlar kime zarar verebilir? Hangi kanunu çiðneyebilir? Kime silah çekebilir,kimin kanýný dökebilir?kimi incitebilir?
Eðer toplumda kargaþa,huzursuzluk,haksýzlýk,haksýzlýk,zulüm ve çatýþma varsa,insanlar kulluðunu ,dünyaya ne için geldiklerini ve hesabý kime verceklerini unutmuþlardýr demektir. Ýnsaný ve toplumu baþka türlü kontrol altýna almak mümkün mü? Bunu ben kendi hayatýma bakarak çok iyi anlýyorum. En büyük kontrol ve asayiþ,insan içindeki denetçi ve yasakçýdýr.
Kainat insan için yaratýlacak,kainat içindeki milyarlarca nimetler insan için var edilecek,bütün mahlukat insana hizmet edecek,peki insan bu kadar masrafa karþý ne yapacak? Görevi ne olacak? Nasýl bir hayat sürecek? Hayatýný nasýl düzenleyecek?iliþkileri,tavýrlarý ve görevleri ne olacak?iþte gençliðe bunlar anlatýlmalý,bu konular iþlenmeli. Ýþlenmeli ki,insan nasýl bir kýymet ve emanet taþýdýðýný ,bu hesabý kime ve nasýl vereceðini bilsin. Benim okuduðum ve çok istifade ettiðim Risale-i Nur kitaplarý konuya bu açýdan bakýyor ve inanç deðerlerini bu metotla ele alýyor. Bunun için çok okunan bir Kuran tefsiri..
Allah a þükür,Yaratanýmý tanýdým,görevlerimi anladým. Dünyanýn faniliðini hissettim. Bir hesap yerine ve hesap günüe süratle yaklaþtýðýmý gördüm. Bunun için ömür kýsa,yapýlacak iþler çok,bir saniye bile boþa geçmemeli. Her an karþýmýza çýkacak olan bir ölüm gerçeðiyle yüz yüzeyim. Ölümün benden istediði þeyleri çok iyi bilmem lazýmdýr. bilmem lazým ki ona göre hazýrlanayým. Bundan daha büyük vazife yoktur.
Önceleri ölümden çok korkardým. Birileri ölümden bahsedince oradan uzaklaþýrdým. Sanki kaçmakla,ölümden kaçýlýyor gibi..
Þimdi ölümü çok seviyorum. Çünkü baþta Peygamberrimiz (a.s.m) olmak üzere binlerce mübarek insanlara beni kavuþturacak olan ölümden niçin korkayým? Çünkü Bediüzzaman Hazretlerinin dediði gibi,ölüm bir bilettir,bir mekan deðiþtirmedir ve insaný dost ve ahbaba kavuþturur. Bundan daha güzel bir vasýta olur mu?
Muhterem hocam,
Mektubu çok uzattým. Þu sözlerimle ve þu istirhamýmla bitiriyorum:
Ben Allah a ahirete Kuran a ve Peygamberimize(a.s.m) inanýyorum,güveniyorum. Benim bu imanýma þahit ol hocam. Bu mektubu,ahirette,Allah huzurunda imanýma þahit olasýn diye yazdým. Beni utandýrma.
Allah bizi Cennet-i alada,binlerce mübarek ve muhterem insanlarla birlikte cem etsin.
Hakkýnýzý helal edin. Hürmetle ellerinizden öperim.

MEHMETLE ÝLGÝLÝ GÖRÜLEN ÇOK ÇARPICI BÝR RÜYA

Düzceli mehmetin vefatýndan sonra,onu rüyasýnda gören birçok öðrencim,bu rüyalarý benimle paylaþmýþlardý.
Bunlardan çok ibretli ve çok düþündürücü olan bir tanesini arz etmek istiyorum.
Düzceli mehmetin arkadaþlarýndan ve ayný zamanda benim de öðrencim olan Mustafa ismindeki talebem,rahmetli mehmetle ilgili þöyle bir rüya görüyor:
Mustafa,Kýrýkhanda ikamet eden çok deðerli bir alim olan Ali Sert Hocayla birlikte bir seyehate çýkyorlar.
Emsalsiz ve tarifi mümkün olmayan müthiþ bir yere gidiyorlar. Oranýn göz alýcý güzelliði adeta Mustafayý kendinden geçiriyor.
Burasý neresi diye soruyorlar.
Onlara,bu ihtiþamlý yerin ,Bediüzzaman Said Nursi ve talebelerine ait olduðu söyleniyor.
Heyecanla giriyorlar. Az sonra çok büyük bir sarayýn önünde bir kalabalýkla karþýlaþýyorlar. Bakýyorlar ki kalabalýðýn önünde ,Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri..
Bediüzzaman Said Nursi,ali Sert hocaya çok iltifat ediyor,Mustafaya da hoþ geldin mustafam diyerek baþýný okþuyor.
Bediüzzaman Said Nursinin yanýnda talebelerinden Zübeyr Gündüzalp,Bayram Yüksel ve Hulusi Yahyagil gibi isimler bulunuyor.
O esnada düzceli mehmet de görülüyor. Düzceli mehmet Zübeyr Gündüzalp in yanýnda ,sanki ona sýðýnmýþ ve onun himayesindeymiþ gibi bekliyor.
Düzceli mehmet mustafayý orda görünce sarýlýyor.
Bediüzzaman Said Nursi nin talebesi Zübeyr Gündüzalp,düzceli mehmete Ali Sert Hocayý iþaret ederek:
Bak mehmet diyor,bu zat,çok alim ve fazýl bir zattýr. Ayný zamanda hocanýn da hocasýdýr.
Düzceli mehmet büyük bit heyecan içinde,Ali Sert Hocanýn elini öpüyor,hocasýna selam gönderiyor.
Mustafa,düzceli mehmetin yanýna gelerek:
Bizler sana çok üzüldük,çok aðladýk. Senin ve ailenin vefatý herkesi çok üzdü,diyor.
Bunun üzerine düzceli mehmet:
Herkes bana öldü diyormuþ. Bak ben ölmedim. Biz bütün ailece,Üstadýmýz Bediüzzaman Said Nursi yi ziyarete geldik. Ailem de burada. Bu mevsimi burada geçirip,tekrar döneceðiz.
Arkadaþlara,hocama selam söyle,biz ölmedik,yaþýyoruz. Onlarý çok özledim,tekrar dönüp görüþeceðiz.
Mustafa düzceli mehmetle konuþurken uyandýrýlýyor.
Hayatýný,inkar ve sefahat içinde geçiren bir gencin,Kuran ve iman hakikatlarýný tanýdýktan sonra nasýl kendisine ve topluma hayýrlý bir insan olduðu ,dönüþ yaptýðý,þehit olduðu,kimlere dost ve yoldaþ olduðu hususu,biz yaþayan insanlara tam bir ibret dersidir. Bu derse,hepimizin de þiddetle ihtiyacý vardýr.

DÜZCELÝ MEHMET HAKKINDA ÇOK ÝBRETLÝ BÝR MEKTUP
Düzceli mehmetin depremde vefat etmesi,hocasý olarak beni ne kadar üzdüyse,arkadaþlarýný da çok üzmüþtü.
Depremde mehmet ve ailesi rahmetli olunca,mehmetin arkadaþlarý taziyelerini,hocalarý olarak bana iletip acýlarýný benimle birlikte paylaþmýþlardý.
Mehmetin göçük altýnda þehit olmasýyla ilgili olarak o kadar hisli ve duygu yüklü telefonlar ve mektuplar aldým ki,bunlardan hiç deðilse ,örnek olmasý bakýmýndan bir mektubu bir ibret belgesi olarak sunmak istiyorum.
Ýnanýyorum ki,bu mektup okunduðunda ,kendinizi bir kez daha bu duygu seline kaptýracak ve bir kez daha gözyaþlarýnýzý tutamayacaksýnýz.
Sayýn hocam,deðerli büyüðüm Halit Bey;
Hayatýmda saygý duyduðum nadir hocalardan birisi olarak,en içten hürmetlerimle ellerinizden öperim.
Duygularýmý,hislerimi,acýmý ve hayretimi,uzun bir telefon konuþmasýyla sizlere aktarmaya çalýþmýþtým. Ama konuþma boyunca hýçkýrýklar içinde neler anlattýðýmý da pek bilmiyorum.
Size anlatmaya çalýþtýðým duygularýmý ve anýmý sizin isteðiniz üzerine baþkalarýna da örnek olsun diye kaðýda döküyorum.
Bu hatýrayý kaðýda dökmek çok zor. Çünkü içimde kabarýp gelen hizlerime mani olamýyorum. Direncim bitiyor,gözyaþlarýmý durduramýyorum.
Eminim ki Allah insana böyle bir anýyý yaþatýyorsa,önemli dersler ve ibret için olmalýdýr.
Düzceli mehmet olayý,yalnýz düzceli mehmetin dönüþ hikayesi ve vefat ediþi deðildir. O olay ibretli,öyle tesirli,öyle yakýcý ve yandýrýcýdýr ki,kim dinlemiþse,kim þahit olmuþsa,kim olayýn yakýnýnda bulunmuþsa,dayanamamýþ ve kendinden geçmiþtir.
Hocam biliyorsunuz ben mehmetin sýnýf arkadaþýydým. Bir müddet de ayný sýrayý paylaþmýþtýk. Yani onu en iyi tanýyan,gözleyen ve onun dönüþüne þahit olan arkadaþlarýndan birisi de bendim.
Düzceli mehmet,bir bulgaristan göçmeni arkadaþýmýzdý. Güçlü kuvvetli bir yapýsý vardý. Çok açýk sözlüydü. Lafý sözü çekmez pat diye alnýna vururdu.
Tam bir ateistti. Ýnanç adýna hiç birþeyi yoktu. Açýk açýk,Allah ýn dininin olmadýðýný ve hatta gereksiz olduðunu savunurdu. Bizler üzerine gidince de,kaba kuvvete baþ vurmayýn,beni ikna edin deyip,bizleri mahcup ederdi. Çok okuyordu. Bilgisi ve kültürü fazlaydý. Özellikle de felsefi kitaplara ilgi duyuyordu.
Onun imansýz ve dinsiz olarak yetiþmesinde bazý öðretmenler ve arkadaþlarý etkili olmuþ. Ama çok mert,doðru sözlü ve çok zeki bir arkadaþtý.
Epeyce çevresi vardý. Görüþlerini etrafa anlatýp dururdu. Ben defalarca kendisiyle kavga etmiþtim.
Hocam bildiðiniz gibi ,ben hem çalýþýyor hem de okuyorum. Okula birkaç yýl geç baþladým. Sanýyorum yaþ olarak mehmetten büyüktüm. Bu yüzden bana biraz daha saygý duyuyordu.
Sizi çok seviyordu. Her fýrsatta,Hoca olacak insan,fikir beyan edecek insan Halit Hoca gibi olmalý deyip sizi çok beðendiðini anlatýrdý.
Ýlk derslerde mehmeti kollayýþýnýza ve onu onure ediþinize bir mana verememiþtik. Onun sert çýkýþlarýna ,inkarlarýna ve imansýz görüþlerine ,neden ses çýkarmadýðýnýzý,neden bozmadýðýnýzý ve niçin susturmadýðýnýzý sonra anladýk. Bunun bilinçli bir metod olduðunu hissettik.
Onu onure ederek önce dostluk kurdunuz sonra da ona doðrularý anlattýnýz,sonuçta topluma ve dine kazandýrdýnýz.
Düzceli mehmetin dönüþ yapmasý,en fazla bizim sýnýfý etkilemiþti. Hatýrlarsanýz,birçok kýz arkadaþýmýz örtündü,bazý arkadaþlar namaza baþladýlar. Özellikle de inançlý geçinip de,yaþantýlarý pek de düzgün olmayan arkadaþlar bu olaydan çok etkilenmiþlerdi.
Düzceli mehmet olayýnýn bana bakan bir yönü var ki,esas bu konuyu sizinle paylaþmak istiyorum. Hayatýmýn en büyük anýsý bu kýsýmdýr.
Hocam en okula baþladýðým zaman,yeni evlenmiþtim. Eþim de benim gibi memurdu. Benim az çok bir inancým olduðu için,eþimin de ibadetlerini yapmasýný istiyordum. Ama eþim bir türlü Allah ýn emirlerine ve ibadetlere yanaþmýyordu.
Dolasýyla evimizde,ilk günden itibaren bitmeyen bir huzursuzluk yaþadýk. Kaç defa ayrýlmanýn eþiðinden döndük. Her namazýmda Allah a yalvarýyordum,bu yuvanýn kurtarýlmasý için..
Ýþte düzceli mehmet olayý bizim eve de Hýzýr gibi yetiþti..
Ýnanýlmaz bir olay yaþadýk.
Eþimle birlikte 29 nisan 2000 cumartesi günü parka çýkýp,biraz gezmeye karar vermiþtik. Parka doðru giderken,bir gazete almak için,gazete bayiine girdim. Bizim sýnýfta Hilmi Düzgün isimli bir arkadaþýmýz vardý,hocam siz de hatýrlarsýnýz,onunla karþýlaþtým. Elinde Yeni Bir Hayat isimli yeni çýkmýþ olan bir kitabýnýz vardý.
Cemil bu kitapta Halit Hocam ,Mehmetin hayatýný anlatmýþ. Çok etkilendim,dedi.
Mehmet deyince çok heyecanlandým:
Okuduysan bana ver ben de okuyacaðým ,dedim.
Kitabý aldým. Gazete almayý da,o heyecandan unuttum,eþimin yanýna döndüm.
Eþime,etkili olsun diye,birkaç kez düzceli mehmetten bahsetmiþtim ama ,hiç ilgilenmemiþti.
Kitabý elimden aldý,önce sizin hayatýnýzý okudu. Önemli iþler baþarmýþ bir hoca olduðunuza kanaat getirdikten sonra,düzceli mehmet bölümüne geçti. Ben de iltifat olsun diye:
Sesli oku da birlikte istifade edelim,ben de merak ediyorum,bilmediðim çok þeyler vardýr,dedim.
Eþim sesli okumaya baþladý. Ben de hem dinliyor,hem de içimden Ya Rabbi,eþime de tesir halket,onu da uyandýr,onun da imanýna ve inancýna kuvvet ver,diye yalvarýyordum.
Düzceli mehmet olayý o kadar ibretli ve derslerle doluydu ki,etkilenmemek mümkün müydü? Eþimle birlikte olaylarýn peþinde sürüklenmeye baþladýk. Ben eþime bakýyorum, onun gözleri nemli,o bana bakýyor,benim gözlerim nemli..
Ýlk defa eþimin ,imani bir olay karþýsýnda etkilendiðini görüyor,sevincimden Allah a yalvarmaya devam ediyordum.
Nasýl sevinmem,nasýl mutlu olmam hocam! Onun,Allah ýn emirlerini tutmasýný ,ibadetlerini yapmasýný o kadar istiyordum ki anlatamam. Ama tepki göstermesin diye ,üstüne gitmedim. Olayý,kendi içinde kendi kendine deðerlendirsin istedim.
Yüce Allah ým dualarýmý kabul etti.
Düzceli Mehmet,kendisini ve ahiretini kurtarýp þehit olmakla kalmadý,bizim evimizin huzurunu ve mutluluðunu da kurtardý.
Ýkinci gün yani 30 nisan 2000 Pazar sabahý,ilk defa eþim:
Kalk cemil,ezan okunuyor diye beni uyandýrdý.
Kalktým abdest aldým,arkamdan kendisi de geldi. Hiç ummadýðým ve beklemediðim bir þekilde:
Cemil ben de namaz kýlacaðým,dedi ve abdest almaya yöneldi.
Hey büyük Allah ým,bu ne büyük bir duygu,bu ne tarifsiz bir mutluluk. Heyecanýmda elim ayaðýma dolaþtý. Koltuðun üstüne oturdum,aðlamaya baþladým.
Ya Rabbi ,bizlere hep,böyle mutlulukla aðlamayý nasib et..
Yýllardýr,evimize çöken huzursuzluk,düzceli mehmetin o ibretli ve duygulu hayatýnýn etkisiyle ,mutluluða ve huzura dönüþtü.
Hocam,sizlere ne kadar dualar ediyoruz. Mehmete de rahmetler diliyoruz. O yaþadý,þehit oldu gitti ama,geride býraktýðý hatýralarý insanlara tesir etmeye ve onlarýn da hayatlarýný deðiþtirmeye devam ediyor.
Hocam,müsait olduðunuz bir hafta sonu sizleri mutlaka misafir etmek istiyoruz. Bizlere zaman ayýrýrsanýz çok sevinirim.
Ellerinizden öpüyorum. Eþimle birlikte,hayýr dualarýnýzý bekliyoruz.


Sevgili dostlar DÜZCELI MEHMET yazi dizisi buraya kadardi,insa'Allah faydali bir yazi dizisi olur bizler icin ve kendimize de bir isik olmasi dilegi ile Allah'a emanet olun;belli mi olur belki baska bir yazi dizisi ile yine beraber oluruz.
Not:Bu son bölümü ilk basinda yazmistik ama tekrar ekledik ki iyi baglanti kura bilelim diye

Okuma zahmetinde bulunanlardan Rabbim cc. razi olsun ve zahmetlerinede insa'Allah hay-ru haset hanelerine ekleyiverir


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 02.05.2006 - 00:24 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 02.05.2006 - 00:22
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 9
23 Mesaj -
9- MEHMET HIZLA DEÐÝÞÝYORDU
Mehmetle yaptýðýmýz o uzun sohbetin üstünden tam bir hafta geçmiþti. Ýçimde heyecanla karýþýk,bir ümit vardý. Mehmet ten yana güzel geliþmeler ve güzel haberler bekliyordum.
Bu bir hafta süresi içinde birkaç kez karþýlaþýp el sýkýþtýk ve ayak üstü hal hatýr sordum.
Atýlgan giriþken pervasýz ve içinden geldiði gibi konuþan mehmet ,duraðanlaþmýþ sessizleþmiþ ,sanki kalabalýklar içinde kaybolmak ister gibi ,özel bir gayretin içine girmiþti.
Mehmetin bu hali beni endiþelendirmiþti. Güzel ve ümit dolu haberler beklerken ,bilinmeyen ve çetin bir psikolojik havaya bürünmüþ olabilme ihtimalinden dolayý da bir korku içindeydim.
Mehmet tek baþýna bir evde kaldýðý için ,onun neler yaptýðýný ,sorma veya bilme þansým da yoktu. Kendisini çaðýrýp,durum hakkýnda konuþmayý da erken veya fazlaca üzerine gitme olarak görüyordum.
O günlerde ,bir manava sebze almak için girmiþtim. Manav tanýdýk bir dosttu. Mehmet de manavý kiracýsýydý.
Ben tam mehmeti soracakken manav benden önce davranarak :
Hocam senin þu öðrencine ne oldu bu günlerde dedi.
Hayýr mý diye endiþeyle atýldým.
Vallahi bu gence bir þey olmuþ. Önceden oturduðu daire ,gürültü ve þamatadan yýkýlýrdý. Birkaç gündür derin bir sessizliðe büründü. Sabaha kadar da elektriði yanýyor. Herhalde sessiz sedasýz bir iþler çeviriyor.
Oohhhhhh rahatlamýþtým. Ýnþallah herþey umduðum gibiydi.
Ortada birþeyler vardý. Bunu ben de hissediyordum. Ama herhangi bir yorum yapmadan ayrýldým. Ýçime hissedilir bir rahatlýk dolmuþtu.
Mehmette çok önemli geliþmeler olduðu belliydi. Ama yine de hangi yönde olduðu konusu içimi kemiriyordu. Ýþte bütün endiþem ve bekleyiþim bu noktada düðümleniyordu.
Beni yeniden sýk sýk ziyaret etmeye baþladý. Sorularý merak dolu araþtýrmasý arayýþlarý hýzla devam ediyordu. Onun için çok þey hala bilinmezdi.
Mehmetle ilgili acele ettiðimi anladým. Mehmetin çok geniþ bir alemi vardý. Aðýr aðýr,hazmede hazmede gitmeliydi.
Verdiðim kitaplarý okuyor ve her kitaptan sonra da kafasýna takýlan sorularý merak ettiði konularý konuþuyorduk.
Hýzla deðiþmekteydi.
Davranýþlarý ,tavýrlarý,görüþleri ve yorumlarý fevkaleydi.
Çok zekiydi. Çok çabuk kavrýyordu.
Çok iyi anlýyor,olaylarý ve püf noktalarý çok rahat yakalayýp önemli noktalarýný çýkarýp alýyordu.
Çevresindeki baþýboþ arkadaþ grubunu terketmiþti. Artýk kendi aleminde kendi kendi içindeki fýrtýnayý dindirmeye bulanýk dünyasýný aydýnlatmaya hayatýna yeni bir düzen vermeye çalýþýyordu.
Düzceli mehmetin mücadelesi tam sekiz ay sürmüþtü.

ARTIK ONDAN BÝR MÜJDE BEKLÝYORDUM

Ýnceleyen araþtýran soran ve hazmederek ilerleyen bir yapýsý vardý.
Bu süre içinde yüzlerce defa birlikte olduk sohbet ettik,defalarca sabahladýk.
Artýk ondan bir müjde bekliyordum. Ama bu müjde bir türlü gelmiyordu.
Yaz tatili için memleketine dönmeden önce yine bir akþam telefonla aradý.
Hocam yarýn bana yine bir zaman ayýrýn sizinle konuþmam lazým dedi.
Kendisiyle odamda buluþtuk.
Karþýma oturdu. Þöyle baþtan aþaðý süzdüm. Ne kadar deðiþmiþti. O yerinde durmayan,pervasýz ,açýk sözlü,darmadaðýn mehmet gitmiþ,yerine olgun ,oturaklý,aðýrbaþlý,ve tam bir beyefendi gelmiþti.
Ýçimden:
Ya Rabbi diyordum.Bu gence hidayet nasip et. Çok kabiliyetli ve çok zeki bir genç zayi olmasýn.
Eðer bazý hakikatleri anlayamazsa,topluma çok zararlý bir hale gelecekti.
Bir ara göz göze geldik. Yüzünde durgun buðulu ve nemli ifadeler vardý. Göz parýltýlarýnda bazý hisli ve hüzünlü bulutlarýn oynaþtýðý belliydi.
Hocam dedi,titrek ve aðlamaklý bir ses tonuyla. Bugün namaz baþladým ve seccademin baþýnda saatlerce aðladým. Beni bir kuvvet kendine çekti,içimdeki elemi kederi ve sýkýntýyý sanki aðlaya aðlaya döktüm.
Hem konuþuyor,hem de bulutlu gözlerden yaþlar boþalýyordu. Benim içim de yerinden oynadý. Aðlamamak için kendimi zor kontrol ediyordum.
Hocam bu namaz ne tatlý ne kadar ulu ne kadar haz veren bir ibadettir. Allah ile karþý karþýya olmak ,ona istekleri bizzat takdim etmek halini arz etmek yalvarmak af dilemek insaný ne kadar rahatlatýyor. Ve ne kadar huzura kavuþturuyor.
Artýk Allah a söz verdim. Bundan sonra O na layýk kul olacaðým. Ama benim o kadar günahlarým var ki,acaba Allah bunlarý affeder mi?
Son cümleyi zor tamamlamýþtý. Nasýl aðlýyordu,sarsýla sarsýla... dayanmak mümkünmüydü?
Ele,avuca sýðmaz,kontrolsüz ve darmadaðýn bir delikanlýnýn ,masum bir çocuk gibi oturup aðlayýþý ,içimi yakmýþtý. Gözyaþlarýmý göstermemek için kendimi sýktýkça sýkýyordum.
Sen ne büyüksün Allah ým? Sen hidayet nasip edince ,kimler önünde diz çökmüyor ki? Kimler secdeye kapanýp afdilemiyor ki? Bunlarýn sayýsýný artýr..
Kim derdi ki düzceli mehmet ,o dillere destan boþ verilmiþliðini býrakýp ,namaza baþlayacak,Allah a tam kul olmak için söz verecek ve gözyaþý dökecek?
Karþýmda hýþkýrýklara boðulan mehmet i teselli etmeye çalýþtým. Cenab-ý Hakkýn ne kadar maðfiret sahibi olduðunu,kullarýný ne kadar sevdiðini ifade ettim. Kendisini kucakladým,öptüm.. ve tebrik ettim.
Düzceli mehmetin ilk halini bilenler,deðiþtiðine birtürlü inanmýyorlardý.
O yine rol yapýyor deyip geçiyorlardý.
Evet o bir rol yapýyordu. Ama bu sefer gerçek bir kulluk rolüydü. Bu rolü öylesine benimsemiþti ki,sanki bütün zerrelerine sindirmiþti. Bu rol düzceli mehmete çok yakýþýyordu.
Mehmet Düzce ye ,ailesine kavuþunca ,anne ve babasý bayram etmiþlerdi.
Mehmet in ailesi bir Bulgar göçmeniydi. Bulgaristan ýn ,Müslüman Türklerin dillerini ve dinlerini deðiþtirmeleri için dayanýlmaz baskýlar yaptýðý 1989 yýlýnda merhum Turgut Özal ýn giriþimleriyle Türkiyeye gelen binlerce aileden birisiydi. Ailenin reisi Salih Amca ve eþi Bayse Teyze üç çocuðunu alarak ,Türk sýnýrýna çok yakýn,küçük bir yerleþim yeri olan Kýrcaali den Türkiyeye sýðýnmýþlardý. Mehmet,1978 yýlýnda Kýrcaali de doðmuþ,Türkiyeye geldiði zaman onbir yaþýndaydý. Aile bir müddet Çorlu ve Ýstanbul da kalarak bal ticareti ile uðraþmýþlar, ve bu ticarette baþarýlý olup ,orta halin üzerinde bir ekonomik seviyeye gelmiþlerdi. 1996 yýlýndan beri de,yazlarý Düzce de,kýþlarý da Çorlu da yaþamaya baþlamýþlardý. Çok çalýþkan ve misafirperver bir aileydi.
Babasý Salih Amca,Mehmetle ilgili ailenin duyduðu bu sevinci,bana uzun bir mektup yazarak anlatmýþtý. Sevinç huzur ve gözyaþý dolu bu mektupta þöyle diyordu:
Mehmeti yola getirmek için neler yapmadýk ki... bu çocukla ne maceralar yaþadýk. Onun yüzünden,ne kendisinin ,ne de bizim baþýmýz beladan kurtulmamýþtý.
Mehmetin namaza baþladýðýný ve güzel bir dönüþ yaptýðýný görünce inanamadýk. Bizlere þaka yapýyor zannettik. Þaka deðil de,doðru olduðunu anlayýnca,annesiyle birlikte ne kadar sevindik anlatamam. Dünyalar bizim oldu. Ýnanýn günlerce sevinç gözyaþlarý döktük. Büyük allah bizlere bugünleri de gösterdi.
Þimdi evimize huzur geldi mutluluk geldi. Namazlarý bütün hane halký cemaatle kýlýyoruz.
Kendisi gece teheccüt namazýna kalkýyor,bol bol Kuran tefsiri okuyor. Her akþam kardeþlerini toplayýp,Risale-i Nurdan sohbet yapýyor. Büyük Allah bu sevincimizi daim etsin.
Babasýnýn mutluluðu,heyecaný ve gözyaþlarý ,adeta içime akarak ,beni çok duygulandýrmýþtý. Mehmet in bu iman yolunda daim ve muvaffak olmasý için ,Yüce Rabbime dualar ettim.
Bu duyguyu öðretmen olmayanlar bilemez. Bir öðretmenin yaramaz ve zararlý bir öðrencisi onu çok üzdüðü gibi,baþarýlý ve hele Mehmet gibi,bir ömür tazeleyen bir öðrencisi de,kendi çocuðu gibi sevindirip,onu mutlu edecektir.

10- MEHMET ÝN GEÇÝRDÝÐÝ KAZA VE ESRARENGÝZ BÝR MÝSAFÝR
Yaz tatilinde mehmet,Düzce den Ankaraya gelirken, Ankara yakýnlarýnda bir kaza geçiriyor. Otobüsteki yolcularýn bir kýzmý ölüyor.,büyük bir kýsmý da yaralanýyor. Yaralýlar arasýnda mehmet de var. O da aðýr yaralý bir þekilde,Ankara Numune Hastanesine getiriliyor.
Ýþte, mehmetin hayatýnda bir dönüm noktasý olan o ibretli hadise bu hastanede devam ediyor.
Gerçekten de çok ibretli çok anlamlý ve çok duygulu bir hadisedir.
Mehmet hastanede on gün komada kalýyor. Daha sonra da þuuru açýlýp kendine geliyor. Ama gözlerini açamýyor,konuþamýyor. Kafasýndan aldýðý darbe gözlerini kör ediyor ve konuþma yeteneðini silip götürüyor. Yani mehmet,gözsüz ve dilsiz olarak yeniden dünyaya geliyor. Bu çok müthiþ ve dayanýlmaz bir haldir. Bu durum karþýsýnda etrafýndakiler kahroluyor. Bu genç yaþta bir insanýn kör olmasý ve konuþamamasý çevresini çok üzüyor.
Ama mehmeti n zihni açýk olduðu için bu durumu kendisine asla dert etmiyor. Sürekli olarak,iþaretlerle çevresindekileri teselli etmeye çalýþýyor.
Herþeyi veren gören ve düþünen Yüce Allah a karþý büyük bir þükür ve teslimiyet içinde bulunuyor. Çünkü veren de o alan da.saðlýðý da o veriyor hastalýðý da.. her verdiði birþeyde mutlaka büyük bir hikmet ve büyük bir hayýr vardýr.. sabýrla sonunu beklemek gerekiyor.
Mehmet þuuru açýk,ama gözleri kapalý bir þekilde sürekli olarak Allah a dualar ediyor yalvarýyor af diliyor ve þükrediyor. Bir müddet sonra da,harika bir þekilde gözleri ve dili açýlýyor.
Ýþte olanlar o gece oluyor .. yani bir Cuma gecesi...
O gece mehmet yine büyük bir tefekkür ve büyük bir hamd içinde yatýyor. Allah ýn büyüklüðünü ve rahmetini kul olmanýn faziletini,imanýn hazzýný,ahireti ve hesap gününü düþünüyor. Eksik,noksan ve günahlardan dolayý,Allah ýn merhametine sýðýnýp ,gözyaþlarýyla
baðýþlama ve af istiyor.
Öyle bir alemde ,öyle müthiþ hislerle dolu ve öyle bir samimiyetle kendini manevi bir iklime atýyor ki,saatlerce aðlayarak,Allah a yakarýyor. Bu þekilde dalýp gidiyor.
Odasýnda yalnýz,elektrikler hafif karartýlmýþ,sessizliðin bütün odalara ve koridorlara yayýldýðý bir anda ,kapý açýlýp üzerinde doktor gömleði olan nurani ve parlak birisi giriyor.
Toparlan diyor.Þimdi odaya çok mühim bir misafir gelecek. Seninle görüþecek. Toparlan da onu karþýla.
Mehmet yattýðý yerde heyecanla toparlanýyor.
Aradan çok geçmeden kapý yeniden açýlýyor. Ýçeriye beklenen misafir geliyor. Sarýklý,cübbeli çok ciddi bir zat...
Gelen misafir,mehmetin yanýna oturup,ellerini tutuyor ve baþýný okþuyor.
Kardeþim seni tebrik ederim diyor. Bu kaza senin günahlarýna keffaret oldu. Allah birþeyi murda ederse onda mutlaka bir hayýr vardýr. Sen ölümden döndün. Beni sana Resullah Efendimiz(a.s.m) gönderdi. Ben seni talebeliðime kabul ettim. Senin bütün günahlarýný üzerime aldým. Korkma daha ömrün var. Ama ,çok kýsadýr. Senin samimiyetin ve jalisiyetin Peygamber Efendimizin(a.s.m) þefaatini celbetti.
Sana söyleyeceklerimi unutma,aynen yerine getir. Bunlarý yaparsan korkma kurtulacaksýn.
Mehmet,müthiþ bir halete girmiþtir. Duyduklarý karþýsýnda adeta kalbi duracaktýr. Heyecandan terler boþalmýþ ve sýrýlsýklam olmuþtur. Bu çok ciddi zatýn,çok ciddi sözlerini dinleyen mehmet,heyecanla soruyor:
Efendim siz kimsiniz?
Ben Bediüzzaman Said Nursi yim. Yanýmdaki zat da benim talebem Zübeyr dir. Seni de talebeliðime kabul ettim.
Mehmet telaþla atýlýyor:
Efendim,diyor. Ben sizin eserleriniz sayesinde kurtuldum. Bana yardým edin. Madem ömrüm az,bu ömrü nasýl deðerlendireyim? Diyor ve þu cevabý alýyor:
Kaza namazlarýný ve kaza oruçlarýný bitir. Ýbadetleri aksatma.. hergün bir cüz Kuran ve cevþen oku. Günde 50 sayfa da Risale-i Nur oku. Eðer okursan bütün alemden,Adem Peygamberden kýyamete kadar meydanda gelen hasenetlardan hisse alýrsýn. Haydi Allah a emanet ol.
Kapý örtülüyor. Mehmet de can havliyle,sanki arkalarýndan yetiþmek için kendini yere atýyor.
Mehmet bu heyecan bu lütuf ve ikram karþýsýnda baþýný yere koyuyor saatlerce aðlayýp Allah a þükrediyor.
Bu hadiseyi mehmet hastaneden çýkýnca dinlemiþtim. Bu olayý anlatýrken,hem kendisi saatlerce aðlamýþtý hem de beni aðlatmýþtý.
Çok ibretli bir hadiseydi..

DÜZCELÝ MEHMET BAMBAÞKA ÝNSAN OLMUÞTU

Düzceli mehmetin kaza geçirmesi,onun hayatýný deðiþtirmiþti. Sanki,o yerinde duramayan,atik ,giriþken ,yýrtýcý ve pervasýz mehmet gitmiþ yerine bambaþka bir mehmet gelmiþti. Adeta dünyadan kopmuþ,bir melek hayatý yaþamaya baþlamýþtý.
Bütün günü,Allaha ibadet etmekle ,tövbe ve istiðfarla geçiyordu. Mehmetin eski hayatýný bilenler buna inanamýyordu.
Simasý,bakýþlarý,hareketi,konuþmasý,ve her hali insana ders veriyordu. Sanki,her þeyiyle ,yakýnda gideceði ölüme hazýrlanýyordu.
Çevresindeki insanlardan sýkýlýyor ve onlarýn ölçüsüz baþýboþ davranýþlarýndan rahatsýz oluyordu. Hayata ve hadiselere bakýþ þekli öylesine deðiþmiþti ki,inanýn ahiret hayatýna ters olan bir fikir,bir görüþ, ve bir davranýþ onu son derece sýkýp ,rahatsýzlýk veriyordu. Çünkü,mehmet bazý gerçeklere inanmakla kalmamýþ adeta onlarý hissetmiþ ve yaþamýþtý. Zaten baþka türlü davranmasý da beklenemezdi.
O yaz kendisini davet ettim. Bir müddet beraber olduk.
Mehmet gerçekten eriþilmez ,tertemiz ve pýrýl pýrýl bir genç haline gelmiþti. Bütün günü Allah ve ahiret için planlamýþtý. Zaman zaman kendisini frenlemek istediðim zaman :
Hocam daha fazlasýný yapmalýyým. Benim günahlarým çok. Bunu için duramam,yatmamam ve uyumamam lazýmdýr. yoksa ebedi hayat tehlikeye girecekt. Bu imtihanda dostluklar imtihan kapýsýna kadardýr. Münker ve Nekir meleklerine hesabýný ben vereceðim. Baþkasýnýn dostluðu ve arkadaþlýðý orada geçersizdir. Öyleyse ben nasýl durabilirim? Beni kurtaracak olan yine benim ibadetlerim olacaktýr.
Cenneti kazanmak,ebedi bir huzura ve mutluluða ermek çok heyecanlandýrýyor. Ama asýl heyecanlandýran þey uðruna milyarlarca hayatýmý feda etmeye hazýr olduðum Peygamberimize (a.s.m) kavuþmaktýr. Ve yine,benim gerçek bir dönüþ yapmama ve iman hakikatlerine eriþmeme vesile olan Risale-i Nur eserlerinin müellifi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini görmek ,onun ellerini öpmek,tarifsiz haz veriyor... bu mübarek insanlar olmadan Cennet bile insaný doyurmuyor sanki..
Müthiþ bir sýrra ermiþti.. sanki önünde imtihan perdeleri kalkmýþ bilerek ve hissederek konuþuyordu.
Düzceli Mehmetin ölümle ilgili þu tespitleri,kendisinin manen geldiði noktayý çok iyi özetlemekteydi:
Hocam benönceleri ölümden cenazeden mezardan saladan ve ölümü hatýrlatacak herþeyden çok korkardým. Ölümden korktuðum için,Allah,Peygamber Kuran ve ahiret gibi hususlarýaglahaþa) inkar ederek kurtulmak isterdim. Sanki inanmamakla,ölümün ve ahirete dair sorumluluðun yakamý býrakacaðýný zannederdim.
Gece yatýnca en çok rahatsýz olduðum þey,karanlýktý. Karanlýk bana ölümü ve mezarý hatýrlatýrdý.
Hayata boþvermekle,düzensiz,kuralsýz,yaþamakla ve inanmamakla ,sanki kendimin dünyadaki varlýðýný da inkar edip, unutulmak ve bu ölüm hesabýna dahil olmamak istedim. Bu bir anlamda ,kulluktan kaçýþtý. Yani Allah a ve ahirete inanmamak ölmeye maniymiþ gibi geliyordu. Halbuki inanmamanýn ölmeye deðil,Cennete girmeye mani olduðunu sonra anladým.
Allah a þükür,artýk ölmeden önce,ölümü sevmeye baþladým. Ölüm,ecel,mezar ve ahiret ;dostlarýma,sevdiklerime ve ebedi rahata ,huzura kavuþmak için bir menzil,bir vesile bir bilet imiþ. Ýnsanýn en sevdiði dostuna kavuþturacak ölümden kaçýlýr mý? Ölüm beni Allah a,Peygambere ve nice muhterem insanlara kavuþturacak. Bunu için ölümü çok seviyorum ve asla korkmuyorum.
Risale-i Nur kitaplarýndan ÖLÜM le ilgili þu tespitleri okuyunca,ölüme karþý bakýþým deðiþti. Adeta ölümü sevmeye baþladým. Ölümle ilgili ezberlediðim metinler þöyleydi:
Ey biçareler,mezaristana göçtüðünüz zaman,eyvah! Malýmýz harap olup,çalýþmamýz heba oldu,þu güzel ve geniþ dünyada gidip,dar bir topraða girdik demeyiniz.,feryat edip meyus olmayýýz. Çünkü sizin herþeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazýlmýþtýr. Her hizmetiniz kaydedilmiþtir. Hizmetinizin mükafatýný verecek ve hayýr elinde ve her hayrý yapabilcek bir Zat-ý Zülcelal sizi celp edip yer altýnda geçici olarak durdurur. Sonra huzuruna aldýrýr. Ne mutlu sizlere ki,hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti,rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet meþakkat bitti,ücret almaya gidiyorsunuz.(Mektubat)
Ey insan! Yaptýðýn hizmet,ettiðin kulluk boþuna gitmez.. senin þu fani dünyaya bedel,baki bir cennet bekler. Ýbadet ettiðin ve tanýdýðýn Halik-i Zülcelal in vadine iman ve itimat et.(Mektubat)
Ey insan! Ölünce fenaya ademe hiçliðe zulümata (sonsuz karanlýða) ,nisyana,çürümeye,daðýlmaya ve kesrette boðulmaya gittiðinizi tevehhüm edip,düþünmeyiniz. Sizi fani olmaya deðil,bekaya gidiyorsunuz. Yok olmaya deðil,daimi varlýða sevk oluyorsunuz. Karanlýða deðil,nur alemine gidiyorsunuz. Ayrýlýða deðil,kavuþmaya yönelmiþsiniz.( Mektubat)
Ölümle ilgili þu son tespitler beni çok rahatlatmýþtý.
Ölüm idam deðil,ayrýlýk deðil,ebedi hayat mukaddimesi baþlangýcýdýr. Ve vazife-i hayat külfetinden bir paydostur,bir terhistir,bir tebdili mekandýr. Berzah alemine göçmüþ,ahbaplar kafilesine kavuþmaktýr.( Mektubat)
Ýþte hakiki iman mükemmel iman görerek okuyarak hissederek ve anlayarak iman bu olsa gerek...
Mehmet bu imanýn ve bu inancýn heyecanýyla öyle bir aleme girmiþtiki,kendisine gýptayla baktýðýmýzýn farkýnda deðildi. Baþka bir ifadeyle,imrenilcek bir manevi makamý vardý. Bunu gördüðü rüyalarý anlatýnca anlamýþtým.
Öyle rüyalar görüyor,öyle þeyler hissediyor ve imanýn öylesine hazzýný ve huzurunu yaþýyordu ki,çevresindeki dünyayý insanlarý ve olaylarý görmüyordu.
Önceleri talebemiz olan mehmeti,artýk bir talebem olarak deðil,onun tespitlerini ve sohbetlerini dinlemekten büyük zevk aldýðým,yetiþkin ve olgun bir insan olarak görüyordum. Þimdi o bizim talebemiz deðil,biz onun talebesi hükmüne geçmiþtik.
Uzun saçlý,boynu ve kollarý aksesuarla dolu garip bir elbise ve anormal denecek kadar dikkat çeken davranýþlar ,pervasýz ve kuralsýz kiþiliði ile ün yapan mehmet ,oturuþuyla kalkýþýyla konuþmasýyla fevkalede önemli ve etkili tespitleri ve görüþleriyle çevresindekilere dersler veriyordu.

DÝN ADINA KATLÝAM YAPILIR MI?
Bunlardan birisi þöyle cereyan etmiþti.
Mehmet,ben ve baþka bir misafirimle çay içiyorduk.
Konuþtuðumuz konuyla ilgili olarak misafirimiz þöyle bir soru sormuþtu:
Peki din ve dini duygular insaný son derece olgunlaþtýrýp,mükemmel bir insan haline getiriyorsa,din adýna birçok katliam yapýp,terör estiren Ýslamcý teröristlere ne demeli?
Muhatabým çok önemli bir konuya gelmiþti. Bu ve buna benzer birçok soru,birçok insanýn aklýný kurcalamaktaydý.
Ýslam ile terörün ,din ile katliamýn ne ilgisi olabilirdi?
Ortada son derece yanlýþ anlatýlan veya yanlýþ anlaþýlan bir husu var dedi . mehmet benden izin alarak:
Bunu ben iki açýdan ele almak isterim:
Birincisi: Kuran ýn bütün ayetleri ve Peygamberimizi(a.s.m) bütün hadisleri incelendiðinde ,insaný öldürmenin ve insana zarar vermenin en büyük günahlardan birisi olduðu görülecektir.
Bir insan Ýslam ýn emirlerini ne kadar okuyup uygularsa;o kadar dini bütün,olgun davranýþlý hak ve hukuka riayet eden ,insanlarýn kötüsü bile olsa ona zarar vermeyip onu kurtarmaya çalýþan bir anlayýþa kavuþur.
O zaman gerçek bir müslüman asla terörist olmaz ve bir cana kýymaz. Bunun Allah indinde çok aðýr bir suç olduðunu bilmektedir.
Eðer bir insan din adýna bir suç iþleyip bir insan öldürüyorsa,ya onun gerçekten bir müslüman olmadýðý veya Ýslam ýn emirlerinden hiç etkilenmediði anlaþýlýr.
Ýkincisi: devlet ,yüzde yüze yaklaþan bir oranda müslüman olan vatandaþýnýn ,dini eðitimini düzenli ve sistemli olarak karþýlamalýdýr.
Eðer devlet vatandaþýnýn dini eðitimini karþýlamazsa veya göz ardý ederse,o boþluðu dolduran ehliyetsiz kiþi veya kiþiler çýkacaktýr. Veya devlete þu veya bu þekilde zarar vermek isteyen kiþi veya gruplar ,devletin dine olan soðukluk ve uzaklýðýný istismar etmeye baþlayacaktýr. Devlet buna fýrsat vermemelidir.
Düþünün ki,bu memlekette týp fakülteleri kapatýlsa ve doktor devlet eliyle yetiþtirilmezse,bu boþluðu dolduran birçok ehliyetsiz insanlar çýkýp,insanlarýn canýný ve malýný istismar edeceklerdir. Bunu çaresi ve bu istismarcý insanlarý ortadan kaldýrmanýn yolu ,týp fakültelerini açýp ,doktoru bilimsel metotlarla yetiþtirmektir.
Dini eðitim konusu da böyledir. Vatandaþ dinini hem öðrenmek,hem de çocuðuna öðretmek isteyecektir. Bu istek okullar yoluyla düzenli ve sürekli þekilde yapýlmazsa,ehliyetli kimselere bu yaptýrýlmazsa bu konuyla ilgili istekler karþýlanmazsa bu boþluðu dolduran art niyetli insanlar kendini gösterecektir.
Konuyu özetlersek,bir müslüman asla din adýna bir adam öldürmez,eðer öldürüyorsa ben müslümaným diyemez.
Devlet müslüman vatandaþýnýn dini eðitimini baþkalarýna býrakmamalý kendisi karþýlamalýdýr. O zaman bu tür istismarlarýn önü büyük ölçüde alýnacaktýr. Bunu yaparken de,asrýn hastalýðýný çok iyi teþhis eden ve çok etkili çareler sunan Risale-i Nur kitaplarýnýn sunduðu hakikatlere de dikkat etmelidir. Çünkü Risale-i Nur kitaplarý bu zamanýn manevi problemlerine çözüm sunan bir Kuran tefsiridir. Benim ve benim gibi binlerce zararlý gençler bu hakikatler sayesinde vatanýna faydalý bir vatandaþ haline gelmiþlerdir.
Mehmet,sözü bana býrakmayýp,kendisi almanýn ve cevabý da kendisi vermenin biraz mahcupluðu içinde:
Ne dersiniz hocam diye fikrimi sordu.
Ben de:
Aynen öyle.. tespitlere katýlýyorum. Çok güzel özetlediniz ,dedim.
Mehmetin soruya verdiði cevap ve Risale-i Nur kitaplarýyla ilgili tespitleri son derece çarpýcýydý. Olaylarýn içinde yaþamöýþ,farklý görüþleri ve farklý açýlarý yakalamýþ bir insanýn tespitleri de isabetli ve doyurucu oluyordu. Çünkü yaþayan bilir bilen konuþur kaidesince mehmet gördüðünü hissettiðini ve yaþadýðýný anlatýyordu.
Mehmet le olan kýsa beraberliðimdeiona yakýn olmanýn ve onun dostluðunu kazanmanýn büyük bir hazzýný yaþamýþtýk.
Giderken bana bir þiir vermiþti.
Hocam bunu gittikten sonra oku demiþti. Ben de öyle yaptým.
MEHMETÝN BÝR GÜNLÜK PROGRAMI
Trafik kazasý mehmetin hayatýnda çok derin,çok önemli ve çok ibretli izler býrakmýþtý. Adeta,bütün hayatýný yeniden planlamasýna yeniden yorumlamasýna ve yeni bir bakýþ açýsýyla yeniden tanzim etmesine vesile olmuþtu. Öyle tahmin ediyorum ki,hastanede gördüðü o ibretli olayýn hepsi,bana anlattýðý kada deðildi. Bana anlatmadýðý ve kendisine bir sýr olarak kalan çok önemli konular ve çarpýcý hususlar vardý.
Birlikte olduðum günlerde bir günlük programýnda þunlar vardý:
1.günde 4 saat uyku.
2. hergün kaza namazlarý ve haftada 5 gün kaza orucu.
3.günde 2 vakit yemek.
4. her gün bir cüz Kuran-ý Kerim okuma
5. iki günde bir,Büyük Cevþeni hatim etme
6. günde 100 sayfa Kuran tefsiri okuma ve fýkýh bilgileri elde etme çalýþmasý.
Her insanýn kaldýramayacaðý aðýr bir program. Sanki,ölüme,ahirete acelesi varmýþ gibi bütün zamanýný kulluk ve yapamadýðý ibadetlere ayýrmýþtý. Belki de o bu aceleyi çok iyi görmüþ ve hissetmiþti. Aslýnda her insanýn ölüme ve ahirete acelesi vardý. Çünkü,heran karþýlaþma ihtimali olan ölüm ve ecelle iç içe yaþýyoruz iþte mehmet bunu çok iyi anlamýþtý.
Mehmetle temaslarýmýz sürüyordu. Sýk sýk telefonlaþarak,birbirimizden haberdar oluyorduk. Bu telefonlarla mehmet kendine has ulvi ve temiz duygularýný ifade eder,sanki bana kulluk görevlerimle ilgili dersler verirdi. Özellikle de Cuma günleri ,Cuma namazýndan önce beni arayýp cumamý tebrik etmeyi ve çok samimi dileklerde bulunmayý bir adet haline getirmiþti.
Mehmetle telefonlaþýrken onun ifadesinden ses tonundan nezaketinden ve hitap þeklinden sonsuz haz alýrdým. Hani bazý konuþma üsluplarý insaný rahatlatýr ve derin bir huzur verir ya,iþte mehmetin de öyle bir konuþma tarzý vardý.

MEHMETÝN DEPREM GÜNÜ,CUMA NAMAZINDA YAÞADIÐI MÜTHÝÞ OLAYLAR

Mehmetle son telefon konuþmamýzý 12 kasým 1999 Cuma günü ,Cuma namazýnda hemen sonra yapmýþtýk. Beni Düzce den aramýþtý. Ben de o esnada, Tokat ýn Turhal ilçesinde ,deðerli eðitimci meslektaþlarým Nurettin Pala ve Hakký Kalaycý beylerin misafiriydim.
Mehmetle telefon görüþmemiz uzun sürmüþtü.
Mehmet:
Ben Düzceye geldim hocam diyordu. Sýla-yý rahim edeyim ve ailemi göreyim diye...
Beni cep telefonumdan aradýðý için,konuþmanýn fazla uzamamasý açýsýndan,Cuma gününü ve Cuma namazýný tebrik edip ,kalbi dileklerimi ve temennilerimi sunduktan sonra ,ben de teþekür ettim ve konuþmayý bitirmek istedim.
Ama telefonu kapamýyor ve ayrýlmak istemiyordu. Çok önemli bir þey söylemk istediðini anlamýþtým.
Hocam dedi.bu Cuma namazý baþka bir namaz oldu. Hayatýmda böyle bir namaz kýlmadým.
Nasýl diye merakla sordum.
O hizli ,dokunaklý ve nezaket dolu ses tonuyla derin ve içli bir nefes alarak:
Bambaþka bir namazdý diye tekrar etti.
Bir anda sesinin titrediðini,kelimelerin bölünüp bittiðini anladým.Müthiþ bir heyecan içindeydi.
Aðlamamak ve hýçkýrýðýný bastýrmak için sýk sýk yutkunuyordu. Çok merak etmiþtim. Mehmeti bu kadar heyecanlandýran ve duygulandýran Cuma namazýnda neler olmuþtu?
Mehmet diye atýldým. Kendini toparla hadi.. Beni de heyecanlandýrdýn. Allah kabul etsin,Cuma namazýný merak ettim. Anlat seni dinliyorum.
Yine derin bir soluk alýp,sakinleþmeye çalýþtýktan sonra devam etti:
Hocam her gördüðümü anlatmak nasýl bir þey bilmiyorum. Acaba mesul duruma düþermiyim?
Benim þaþkýnlýðým gittikçe artýyordu.
Ne demek dedim. Her gördüðünü anlatmak? Neler gördün de anlatmaya tereddüt ediyorsun?
Neler deðil ki? Diye bir anda hýçkýrmaya baþladý. Hocam neler oldu bu Cuma namazýnda neler... sanki bir baþka aleme gittim. Ben bir baþka alemi yaþadým.
Hýçkýrýklarý gittikçe artýyordu.
Telefonun bir ucundan ben diðer ucundan mehmet,karþýlýklý gözyaþý döküyorduk. Çok önemli þeylerin olduðunu anlamýþtým. Yine mehmet beni þaþýrtmaya beni heyecanlandýrmaya ve çok ibaretli bir hadiseyle bana önemli dersler vermeye hazýrlanýyordu.
Mehmetin o temiz kalbi ve tertemiz duygularýyla gözlerin göremeyeceði ulvi þeyleri gördüðünü tahmin etmiþtim. Çünkü mehmet öyle bir manevi makam yakalamýþtý ki,o makamda çok þeyler görülebilirdi. Ama kendisi kendisinin nerelerde olduðunu bilmiyordu.
Hýçkýrýklarý biraz hafifleyince:
Mehmet seni dinliyorum diye üsteledim. Bana anlatmalýsýn. Çünkü senin yaþadýklarýndan ibret alcak birçok insan var. Hatta anlatmazsan mesul olursun.
Kendisine has tatlý ve dokunaklý bir ses tonuyla anlatmaya baþladý.
Cuma namazý için camiye gittim. Caminin sol tarafýnda boþ bir yer bularak oturdum. Vaiz efendi güzel þeyler anlatýyordu. O anlattýkça ben kendi alemime dalýp gittim.
Mehmet tekrar anlatýp anlatmamakla tereddüt edince :
Sonra diye ikaz ettim.
Sonra kendi dünyamda bir yolculuk baþladý. Bu yolculuðu nasýl anlatsam hocam ?
Yine sesi titremeye baþlamýþtý.
Nasýl olduðunu bilemediðim ve anlayamadýðým bu yolculukta karþýma bütün ihtiþamýyla KABE çýkmýþtý ,diye devam etti:
Kendimi o muhteþem kalabalýkta buldum. Orada kýlýnan Cuma namazýnda saf tuttum. O heyecanýmý size anlatamam. Namazdan sonra baktým Kabenin içine bir kapý açýlmýþ,bazý insanlar oraya gidiyorlar. Ama oraya her insaný almýyorlar. Ben de þansýmý deneyeyim,orada ne var diye kapýya yöneldim. Kapýya kavuþunca baktým,benim çok sevdiðim ve çok iyi bir insan kapýda bekliyor. Onu görünce kucaklaþtýk. Ýçeri gir mehmet bak neler görceksin dedi.
Heyecanla içeri girdim. Baktým ki muhteþem saray gibi bir yer. Tam karþýda bir kalabalýk,kalabalýðýn önünde de bir kürsü kurulmuþ,baþta peygamberimiz (a.s.m) Hz Ebubekir,Hz Ömer, ve diðer bazý zatlar ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri...
Ben içeri girince, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bana iþaret etti ve beni yanýna çaðýrdý. Hoþ geldin ,kardaþým mehmet diyerek kolumdan tuttu. Peygamber Efendimizin (a.s.m) önüne getirdi. Ya Resulallah iþte mehmet budur dedi.
Peygamber Efendimiz saçýmý okþadý,ben de mübarek ellerinden öptüm.
Peygamber Efendimiz yüzüme þefkatle bakarak yalnýzca maþallah dedi.
O esnada camide müezzin sesini duydum ve kendime geldim,baktým ki ,Düzce de camideyim.
Bu yolculuk bir hayalmiydi bilmiyorum hocam. Ama oradaki mübarek havanýn ciðerlerime iþlediðini hissettim.
Mehmetim seni tebrik ederim diyebildim. Ve yine karþýlýklý aðlamaya baþladýk.
Bir müddet sonra da:
Camide de bambaþka bir cemaat vardý hocam,diye mehmet içini çeke çeke konuþmasýný sürdürdü.
Nasýl bir cemaat diye sordum.
Bambaþka bir cemaat vardý. Bugüne kadar böyle camii cemaati görmedim. Özellikle de caminin sað tarafýný doldurmuþlardý. Tek tip elbiseli,son derece namaz adabýna uygun oturuþlarý ciddiyetleri ile dikkat çekiyorlardý.
Ýlk anda bu insanlarýn bir tarikata mensup bir cemaat olduklarýný tahmin etmiþtim. Ama deðildi. Sanki insan üstü bir görüntü ve çok mükemmel bir davranýþ içindeydiler.
O namazda aldýðým hazzý ve lezzeti anlatamam . içime tarifsiz bir huzur dolmuþtu. Namaz boyunca aðladým durdum.
Ben böyle bir namaz böyle bir cemaat görmemiþtim. Böyle bir manevi havayý solumamýþtým.
Mehmet kendini bilmiyordu ama,onun iç dünyasýnda ve gönül ikliminde çok kutsal ve çok ulvi hadiseler cereyan ediyordu. Bütün bunlar,mehmetin katettiði manevi yüceliðin iþaretleriydi. Artýk inanmýþtým ki,o meleklerle velilerle ve þehitlerle namaz kýlýyordu.
Mehmeti fazla hislendirip duygulandýrmamak için tekrar telefon konuþmasýný kesmek istedim.
Mehmetin bana son cümleleri þunlar olmuþtu:
Hocam dün size bir mektup yazýp gönderdim. Ömür kýsa,belki de görüþmeyebiliriz. Hakkýnýzý helal edin.ellerinizden öpüyorum.
Ben de kalbi dualarýmý ve iyi dileklerimi ifade ettim.
Karþýlýklý gözyaþlarý ve gönül ýslaklýðýyla telefonu kapattýk. Bu karþýlýklý konuþma mehmet için adeta bir veda gibi olmuþtu.

DÜZCE DEPREMÝNÝN HABERÝ,EVÝN ÝÇÝNE BÝR BOMBA GÝBÝ DÜÞMÜÞTÜ

Bu telefon konuþmasýnýn üstünden 5 veya 6 saat gibi bir zaman geçmiþti.
Turhal da kendilerini ziyarete gittiðim Nurettin Pala ve Hakký Kalaycý Beylerle birlikte akþam yemeðini yiyorduk.
O esnada saat da 20.00 olmuþ haberler veriliyordu.
Ýlk haber sanki evin içine bir bomba gibi düþmüþtü. Düzce de 7.4 þiddetinde bir deprem olduðu haberiyle adeta oturduðum yerde buz kestim,þok oldum.
Tabii ilk aklýma gelen 5-6 saat önce,uzun bir telefon konuþmasýyla dertleþtiðim aðlaþtýðým ve hatta vedalaþtýðýmýz mehmet oldu.
Ani bir reaksiyonla mehmet!!! Diye atýldým.
Birlikte ayný sofrayý paylaþtýðýmýz arkadaþlar þaþýrdýlar. Haberin etkisinden dolayý konuyu açamadým ve bütün heyecan ve korkuyla haberi izledim.
Ah mehmetim! Ah sen aylardan beri bir yere doðru koþar adým gidiyordun. Ölüm ve kabir.. Her hareketin ,her sözün,her heyecanýn ve her gözyaþýn bu gerçeðe iþaret ediyordu. Sanki etrafýna bunu duyurmak için çýrpýnýyordun.
Derhal telefona sarýldým. Ama ne mümkün.. Bir türlü mehmete ulaþamadým. Bu çabam tam iki gün sürdü. Netice alamayýnca ,depremin üçüncü günü Düzceye gittim.
Çok iyi bildiðim ve tanýdýðým Düzce tam bir mahþeri kaynaþmayý ve keþmekeþi andýrýyordu. Kimin ne yaptýðý belli deðildi. Can pazarý tabirinin ne manaya geldiðini kelimenin tam manasýyla Düzce de görmüþtüm.
Yýkýlan evler,bozulan cadde ve sokaklar,etrafa saçýlmýþ eþyalar,birbirlerini kaybetmiþ insanlar,feryatlar,figanlar...
Dayanmak, ne mümkün...
O insanlara yardým etmeye ve onlara bir çare sunmaya giden insanlar bile çaresiz kalýyor ve kendisi yardýma muhtaç hale geliyor. Çünkü manzara o kadar yýkýcý ve yandýrýcý ki,insanýn kendisini ayakta tutmasý adeta imkansýz..
O feryatlarýn arasýnda bir yaþlýnýn þu cümleleriyle teselli buluyorum:
Allah verdi,Allah aldý. Biz kuluz,imtihan dünyasýndayýz. Ýnþallah mükafatý ahirette alacaðýz.
Ýnþallah ...
Yýkýntýlar arasýndan geçip, mehmetin evine ulaþýyorum. O ana kadar sakladýðým ümit ,apartmanýn yerle bir olduðunu görünce bitiyor,tükeniyor.
Bu apartmandan sað çýkmak ne mümkün . oraya adeta yýðýlýp kalýyorum.
Gönderme Tarihi: 02.05.2006 - 00:09
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET ile ilgili
23 Mesaj -
Allah razi olsun Dilek2006 bacim okuma zahmetinde bulundugunuz icin,hani bir söz vardir KIME NIYET KIME KISMET? ama suda bir gercek ki nasibi olan nasibini elbette alacaktir
Gönderme Tarihi: 29.04.2006 - 02:27
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET- YAZILAN YORUMA CEVAP
23 Mesaj -
Saygi deger kardesim RAVDA29,sizin belirtmis oldugunuz bölümleri tekrar gözden gecirdim ve bir hata oldugunu gördüm ve düzelttim sayenizde,yukarida da kirmizi yazi belirttigim bölüm ile dogru olmasi herektigi sekli ile ekledim ve insa'Allah anlasilir bir sekilde olmustur.
Bir diger yaziniz ile alakali yani Kader ile ilgili olarak ilmi degil ama benim kendi yorumum bu konuda söyledir,
Allah'u-Tealanin kaderi kesin bilmesi demek,Yüce Rahman'in bizim hür irademize karismasi anlamina gelmedigini düsünüyorum,o Rahim ve Kerim olan Yüce Allah gizli ve asikar ne varsa hepsini bilendir,o Vafur'dur,o Rahim'dir.
Daha aciklayici bir yazi ekliyorum ve devamini okumak isterseniz verecegim siteye girerek faydalanabilirsiniz.



M. Fetullah Gülen

KADER

Kader, insaný belli bir istikamette davranmaya zorlamaz; bilakis, kulun neyi nasýl yapacaðý önceden Allah (cc) tarafýndan bilindiði için, kaderi de öyle tesbit edilir



Güneþ tutulmasý gibi astronomik hâdiseler önceden tesbit edilip takvimlere ve ilmî raporlara saati saatine, dakikasý dakikasýna kaydedilir. Þimdi, güneþ ya da ay tutulmasý, takvimde yazýldýðý veya ilim ehlince tesbit edildiði için mi o saatte ve o dakikada gerçekleþir; yoksa o saatin o dakikasýnda gerçekleþeceði için mi takvimlere yazýlýr veya ilim adamlarýnýn raporlarýna geçer? Güneþ veya ay, takvimlerde yazýldýðý için tutulmuyor, bilakis tutulacaðý için takvimlere yazýlýyor. Ýnsan, yaptýðýný Allah (cc) kaderinde yazdý diye yapmaz; insan yapacaðý için Allah (cc) yazar. Ýnsanýn irâdesini kullanarak yapacaðý her þeyin kaderî olarak yazýlmasý, irâdesini kullanmasýna nasýl mâni deðilse, insanýn irâde sahibi olmasý da, yapacaðý þeylerin önceden kader halinde yazýlmasýna ayný þekilde mani deðildir.



Þu halde, insan kaderin önünde eli-kolu baðlý bir robot deðildir. Yani insan, bir örümcek aðý gibi kaderin aðlarýyla sarýlmýþ, elleri arkadan kelepçelenmiþ, idam fermaný boynuna asýlmýþ, soluk alamaz hale getirilmiþ.. veya denize atýlmýþ, sonra da kendisine, “sakýn ýslanma!” denerek alaya alýnmýþ zavallý bir mahkûm deðildir. Evet, kader bu olmadýðý gibi, insan da o kader rüzgârýnýn önünde savrulup duran kuru bir yaprak deðildir.



Hidayeti de dalâleti de, sevabý da günahý da yaratan Allah’týr (Ýbrahim, 14/4). Hidayet ve dalâlete, sevaba ve günaha sevketme ve bunlarý yaratma on tonluk bir yükse, bunlarýn yaratýlmasý tamamen Allah’a aid olup, kula düþen gramla ifâde edilebilecek bir miktar, ama neticesi büyük bir miktardýr. Ýnsan câmi, mescid veya Allah evlerinden birine gelmek istek ve niyeti taþýyýp, o yönde bir tercih ve meyil ortaya koyduðunda, Allah (cc) da onu arzu ettiði o büyük ve mühim neticeye götürür. Bir sohbet dinlemesi, ya da temiz bir arkadaþýn dizi dibinde Allah (cc) hakkýnda malumat edinmesi, hidâyete sevkine bir vesile olabilir; çünkü düðmeye dokunmuþtur artýk. Öte yandan, meyhaneye gitme niyeti içinde yolu veya meyli o yöne olan bir insaný da Allah (cc) dalâlete sevkedip, o yolda batýrabilir, ama, dilerse batýrmayabilir de. Allah (cc) ve Rasûlü (sav) hakkýnda sarfedilen çirkin bir söz, Allah (cc)’ýn Mudill (dalâlete götüren) isminin tokmaðýna dokunmak olabilir ve niyetine göre ona cevap verilince de haksýzlýk yapýlmýþ olmaz. Kýsaca, hidâyet ve dalâlet yollarýndan birini tercih eden insan, tercih edip yöneldiði yolun encamýna ve neticesine vardýrýlýr; vardýran Allah (cc), varan ve varmaya meyleden kuldur.. ve amelinin cinsine göre de öbür âlemde ceza veya mükâfat görecektir.



Bir kaza, bir ölüm, kýsaca üzücü bir hâdiseden sonra çok defa “Keþke oraya gitmeseydi, keþke tüfeði eline almasaydý; keþke bu kadar sürat yapmasaydý!” gibi sözler sarfederiz. Oysa, kaderde hâdiseyle birlikte, o hâdiseye yol açacak amiller ve insan irâdesi dahilinde bulunan sebeplerle, dahilinde bulunmayan sebepler birlikte yazýlmýþ, yani, her hâdise, hayatýn her âný bütün yönleriyle ve teferruatýyla kaydedilmiþtir.



Sözgelimi, bir insan, irâdesini kullanarak tüfekle bir baþkasýný öldürmüþse, bu hâdise Allah (cc)’ýn ezelî ilminde vukuundan evvel görülüp bilinmiþ ve ikisi birlikte kaydedilmiþtir. “Tüfeði kullanan bu iþi irâdesiyle yapacak, tetiði parmaðýyla çekecek ve neticede diðeri ölecektir” diye önceden yazýlmýþtýr. Öldürmede kullanýlan veya ölüme sebep olan kurþunun atýldýðý tüfeði ve parmaðý oynatan sebebi ortadan kaldýrýnca, karþýdakinin ölümüyle ilgili takdir nasýl ve ölümüne sebep baþka ne olabilirdi? Diyelim ki, “Trafik kazasýnda ölebilirdi.” O zaman da, onun ölümünün trafik kazasýndan olacaðý yazýlmýþtýr deriz. Bir baþka sebep gösterilip, meselâ, hastalýk dense, o zaman da, netice olan ölümün, hastalýkla beraber yazýldýðýný söyliyecektik...

http://www.esselam.net/modules.php?name=Content2&pa=showpage&pid=37


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 27.04.2006 - 00:06 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 27.04.2006 - 00:04
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: YÜCE ALLAH'I SEVEBıLMEK
Gunahkar su an offline Gunahkar  
YÜCE ALLAH'I SEVEBıLMEK
23 Mesaj -
YÜCE ALLAH'I SEVEBýLMEK


Yüce Allah'ý sevebilmek için
Temizlenmiþ kalb gerek
Huzura saðlam varmak için
Paklanmýþ,arýnmýþ kalb gerek

Yüce Allah'ý sevebilmek için
Bütün günahlardan beri gerek
þüphelerden uzak olmak için
Bütün bunlara sadýk kul gerek

Yüce Allah'ý sevebilmek için
Nefsi ýslah ve terbiye gerek
Bir Allah dostuna varmak için
Bütün bunlara teslimiyet gerek

Yüce Allah'ý sevebilmek için
Çok saðlam bir kaynak gerek
Bu ne içindir diye sormadan
Bunlara boyun eðmek gerek

Yüce Allah'ý sevebilmek için
Kur'aný anlayýp yaþamak gerek
Doðru yolu bulup varmak için
Yolu yordamý bilmek gerek

Yüce Allah'ý sevebilmek için
Hakka aþýk olmak gerek
Sevdasýna kavuþabilmek için
Ham deðil tam piþmek gerek

--


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 21.04.2006 - 02:04 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 21.04.2006 - 02:03
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 8
23 Mesaj -
BÝZ KADERÝN MAHKUMU MUYUZ?

Bu bilgiler ,insanlarýn sýk sýk kullandýðý kader mahkumu konusunda da bir açýklama olur. Çünkü,kader mahkumu deyimi ile(haþa) Allah ve kader suölaniyor. Adeta insanlar masummuþ da ,kader onlara zulmediyormuþ gibi görüþ ifade edilmek isteniyor. Bu tamamen,kader konusunu bilmemekten ve insanlarin kendi iradeleriyle iþledikleri suçu kadere yikip kurtulmak istemelerinden kaynaklaniyor. Buradaki anlaþilmayan püf nokta þudur;
Cenab-i Hak,dogumumuzdan ölümümüze kadar neleri tercih edecegimizi,neleri isteyecegimizi ve nasil yaþama arzusu içinde olacagimizi ve irademizi nasil kullanacagimizi,ezeli ilmiyle daha dogmadan önce biliyor ve bu isteklerimize göre Cenab-i Hak kaderimizi önceden planlayip oluþturuyor. Bundan dolayi(haþa) allah ve kaderi suçlama hakkimiz yoktur. Ancak yanliþ kullandigimiz irademize suç bulabiliriz.
Mehmetin yeni bir þey bulmuþ gibi gözleri bir anda parladi:
Gerçekten harika hocam dedi.bu ayrinti hep atlaniyor,btün mesuliyet kadere yükleniyor. Evet ,demek insanin tercihini Allah önceden bildigi için yaziyor. Dolasiyla insani bir yöne mecburen yönlendirmiyor. Mehmet çok iyi anliyordu. En kariþik konulari bile,küçük bir izahla yeterince kavrayabiliyordu. Mehmet konunun temelini kavradigi için,detayli izahlara gerek kalmamiþti.

Kader degiþir mi? Diye ,konuyla ilgili son bir soru sordu.
Bir iþ yaparken aniden o iþi birakip baþka bir iþ yapmaya baþlayarak iþte kaderimi degiþtirdim diyenleri çok gördüm. Her defasýnda güldüm ve dedim ki: sen kaderi deðil yaptýðýn iþi deðiþtiriyosun. Sen kader okyanusunda yüzen bir gemi gibisin. Rotaný ne yana çevirirsen çevir,yine de okyanusun içindesin. Yazý yazan adam,türkü söylemeye baþlarsa kader deðiþmez. Bununla þunu anlarýz ki,onun kaderinde önce yazý yazmak ,sonra da iþte kaderimi deðiþtiriyorum deyip türkü söylemek varmýþ. Fiiller baþkalaþýr ama kader deðiþmez. Bir aðacý gösteren aynanýn yeri deðiþmekle
aðacýn da yeri deðiþmez
Mehmet çok samimi bir ses tonuyla:
Çok güzel bir açýklama oldu ,diyerek hizlerini ifade etti.

Sorulan sorular,cevaplarýný buldukça mehmetin yüz ifadelerinde belli bir rahatlama görülüyordu. Sohbet baþýndaki o tedirgin ve zaman zaman da o gergin hali hissedilir bir sakinliðe dönüþmekteydi. Gözlerinde tatlýlaþan pýrýltýlar ve dudaklarýna yayýlan anlamlý tebessüm ,ruhunda kopan fýrtýnanýn dinmeye baþladýðýný gösteren iþaretlerdi.

Uzayan sohbetin havasýnda mehmeti sýkmamak için:
Mehmet ben vakit çok ilerlemeden yatsý namazýný kýlayým, sen de eðer istersen yine bir balkon safasý yap dedim.
Ne demek istediðimi anlayýnca:
Hocam sohbet bizi öylesine kendisine çekti ki,sigara aklýma bile gelmiyor diye bir itirafta bulundu.
Ben namaz için kalktým. Mehmet de balkona çýktý. Bu þekilde bir ara vermiþ olmamýz,mehmete dinlediði cevaplarý,sakin kafayla kendi kendine deðerlendirme imkaný verebilirdi.
Seccadenin baþýna geçip ,kendi baþýma kalýnca ,ne kadar bir heyecan ve sevinç içinde olduðumu anladým. Sanki çok zor bir görev baþlýyor gibi bir his vardý içimde...
Namaz sonunda ellerimi Rabbime açtýðýmda,tek istediðim Düzceli Mehmet in hidayete ermesiydi. Bunu ne kadar istiyordum. Dualarýmý ve isteðimi Cenab-ý Hakka sunarken mani olamadýðým gözyaþlarým çeneme doðru sýzýyordu. Bütün ruhumla ve bütün benliðimle Rabbime iltica ederek yalvarýyordum. Biliyordum ki,Cenab-ý Hak,samimane dilekleri geri çevirmeyecek kadar merhamet ve kerem sahibiydi.
Odaya döndüðümde,mehmet gözlerini bir meçhule dikmiþ,
Kafasýnda dolaþan binlerce düþünceyi sýraya koymaya uðraþýyordu. Belki de kalbinde esen fýrtýnanýn etkisiyle boðuþuyordu. Bir hesaplaþma içinde bulunduðu açýktý.

Benim içeri girdiðimi görünce toparlandý. Yeniden karþý karþýya oturduk.
Mehmet hiç ara vermeden býraktýðý yerden devam etti:
Ýnsan ruhuyla ilgili ne dersiniz hocam? Ruhla ilgili birçok yorumlar okudum. Hepsi de birbirini tutmaz ve farklý þeylerdi. Ruh denilen þey nedir?
Bu çok samimi içten ve merak dolu soruyu cevaplamaya çalýþtým.
Kainatý ve kainatýn içindeki muhteþem düzeni yaratan insaný da dünyaya gönderen Cenab-ý Hakk,her insan için de bir ruh yaratmýþtýr.
Kainatta görülen mahluklar vardýr,bir de görülmeyen mahluklar vardýr. Görülmeyen mahluklardan birisi de insan ruhlarýdýr.
Ruh,zatýnda hayat ve þuur sahibidir. Bedene inmeden önce ruhlar aleminde bekler. Ceset giydikten sonra her fiilini bedeniyle yapar. Dünyadaki ömrü boyunca bedene mahkumdur. Ölüm anýnda beden hapsinden kurtulur,fakat bütün bütün çýplak kalmaz. Misali bir ceset veya latif bir kýlýf giyer. Beden bir nevi onun evidir. Öldükten sonra hiçbir vasýtaya ihtiyaç duymaksýzýn,görür,iþitir,anlar ,bilir ve hisseder. Kýyamete kadar berzah aleminde bekler. Bu bekleme döneminde ya cennet saadetine benzer bir saadetle yaþar ya da kabir azabý çeker. Berzah ya da kabir hadis-i þerifin ifadesiyle ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarýnda bir çukurdur. Kýyameti mütakiben mahþerde yeniden yaratýlan bedenine döner ,dünyada yaptýklarý için büyük o büyük mahkemede hesap verir.
Düzceli mehmet konunun yönünü deðiþtirerek,çok çok önemsediðini davranýþlarýyla belli ettiði bir soru daha sordu:
Niçin her müslüman kendi dilinde deðil de,Arapça ibadet ediyor? Allah her dili iþitir,her kulun yalvarýþýný anlýyorsa neden Arap dilinde ibadete zorlanýyoruz? Bu konuda terslik yok mu?
Bu soru da son günlerde,yeniden gündeme gelerek sýk sýk soruluyordu. Bu soruyu soranlarýn bir kýsmý,konunun özünü bilmeyenlerdi ve öðrenmek niyetinde soruyorlardý. Ancak büyük bir kýsmý da ,daha çok Ýslam a olan antipatilerini belirtmek için zihinleri bulandýrmak amacýyla soranlardý. Mehmet ise birinci þýkký temsil edenlerdendi.
Bu soruya da cevap vermeye çalýþtým:
Malumdur ki,müslümanlar namazlarýnda Kuran-ý Kerim in bazý parçalarýný okumakla mükelleftirler. Müslümanlarýn ana dili ve vataný ne olursa olsun,bu usul,Hz.Peygamber zamanýndan beri deðiþmemiþtir.
Ýlk bakýþta müminin kendi konuþtuðu ve anladýðý bir dilde ibadet etmesi gayet doðal bir durum olmasý gerektiði akla geliyor. Ancak ,konu derinliðine incelendiðinde ,bilinmesi gereken önemli ayrýntýlarýn olduu da görülüyor.
Herþeyden önce dua ile namaz arasýnda açýk bir ayrým yapmak icabeder. Namaz dýþýndaki duada müminin ihtiyaclarýný ve dileklerini Rabbine istediði dilde bildirmesi yasak deðildir. Bu þahsi bir meseledir ve kulun Halik i ile olan vasýtasýz münasebetleri ile ilgilidir. Buna mükabil namaz kollektif umumi bir ibadettir ve namaza iþtirak eden diðer müminlerin ihtiyaçlarý da dikkate alýnmalýdýr. Namaz prensip olarak ve tercihen cemaatla kýlýnýr;tek baþýna ferdi olarak kýlýnan namaza müsaade vardýr fakat asla tercih edilmez,tercih cemaatla kýlýnan namazdýr.
Þayet Ýslamiyet herhangi bir bölgenin ,ýrkýn ,milletin dini olsaydý,þüphesiz bu bölgenin ,bu ýrkýn veya bu milletin dili kullanýlabilirdi. Fakat,bütün ýrklardan ve dünyanýn deðiþik noktalarýnda oturan ve herbiri diðerleri tarafýndan anlaþýlmayan yüzlerce dili konuþan müminlere sahip,cihanþümul bir dinin icaplarý baþka olacaktýr. Çince bilmeyen bir Türkün Çin e gittiðini ve sokaklarda çing çang çung a benzer sesler iþittiðini farz edelim. Aþikardýr ki o hiçbir þey anlamayacaktýr ve þayet bu sözler ezanýn ,Allahü Ekber in tercümesi ise,hiçbir þeyin farkýna varamayacak ve mesela Cuma namazýný kaçýracaktýr. (Çin deki camiler Türkiye deki minareleri ile kendini belli eden camilere hiç benzemez). Ayný þekilde türkiye den geçen bir Çinli müslümanýn Türkiye deki müslümanlar kendi dilleriyle ibadet ettikleri takdirde,dindaþlarýyla ortak hiçbir tarafý olmayacaktýr. Þu halde cihanþümul bir dinin bazý müþterek esaslarý olmalýdýr. Bu mevzuda ezan ve kýraat þüphesiz iki esas unsuru teþkil eder.
Misal olarak beynelmilel kongre ve toplantýlarý zikeredebiliriz. Mesela,birleþmiþ milletlerde herkes kendi lisaný deðil ,fakat fransýzca,ingilizce gibi müsaade edilne dilleri kullanýr. Ummun menfaati için hususi menfaat feda edilir.
Meselenin daha az mühim olmayan diðer bir cephesi vardýr;hiçbir tercüme asla orjinalinin yerini tutamaz.Kuran-ý Kerim in yüzden fazla Türkçe tercümesi vardýr ve her gün bunlara bir yenisi katýlmaktadýr. Bu da yeni alimlerin,eskilerin tercümelerini yetersiz bulduklarýný gösterir. Bütün diller için ve bir dilden diðer dile tercüme edilen herhangi bir eser için bu durum sözkonusudur. Þu halde kifayetsiz bir þey mi,yoksa hatasýz orijinal mi kullanýlmalýdýr?
Burada þu noktayý bilhassa açýða kavuþturalým ki,Ýslam dan baþka hiçbir din,peygamberine gönderilen vahyin orjinaline sahip deðildir. Bugün hristiyanlarýn,yahudilerin,mecusilerin sahip olduðu dini kitaplar;tercümeler ,toplamalar,vs dir.Müslümanlarýn vahyin orjinaline ,Kuran-ý Kerim e sahip bulunmalarý,kendileri için ne büyük þansdýr.
Þunu da unutmayalým ki,namazda kullanýlacak pek az kelime vardýr. Önce ezan sonra kamet ,sonra Allahü Ekber ,Sübhane rabbiyel azim,Sübhane rabbiyel ala gibi ifadeler. Fatiha suresi ve iki kýsa sure vardýr. Hepsi bir sahifeyi dahi aþmaz. Ve bu kelimelerin ekseriyeti herkesçe bilinir,bütün müslümanlarýn dillerine geçmiþtir. O derece ki, çocuk veya yeni baþlayan biri onlarýn manasýný zahmetsiz ve büyük bir gayret sarf etmeden öðrenir. Bu ifadelerin manasý bir defa öðrenilince atrýk itiraza yer kalmaz.
Son olarak,namazda Kuran-ý Kerim in tercümesinin okunamasýnýn caiz olduðunu ileri sürmek için Ýmam-ý Azam Ebu Hanife nin fetvasýna ,st,nat ettiklerini söyleyen yazarlarý ele alalým. Bu yazarlar niçin hakikati tam olarak ifadeden kaçýnýyorlar?
Ýmam-ý Azam Ebu Hanife Hazretleri baþlangýçta bu kanaatte olmasýna raðmen ,zamanla fikrini
deðiþmiþ tirmiþ-Hidaye ve Dürul Muhtar bu hususu açýkça kaydediyorlar- ve normal hallerde sadece Arapça metin okunmasýna cevaz veren umumi kanaate iþtirak etmiþtir. Bediüzzaman Said Nursi nin görüþleri bu yöndedir.
Mehmet in diðer bir sorusu da,yine sýk sýk gündeme getirilen bir baþka konuyla ilgiliydi.
Madem herþey Kuran da olduðuna göre,mezhep imamlarýna ve diðer Ýslam alimlerine ne ihtiyacýmýz var? Diyordu.
Bu sorular asýrlar boyu sorulmuþtu ve sorulmaya da devam etmeliydi. Bu soruya da cevap vermeye çalýþtým.
Bizler ,Allah ýn þu kainat kitabýnda kudret kalemiyle yazdýðý eserlerinden kendi aklýmýzla çok az þeyler anlayabildiðimiz gibi,Kuran-ý Kerim okumakla veya ayetlerinin muhtasar manalarýna nazar etmekle de çok az þey anlayabiliyoruz.
Kainat kitabýný muhtelif yönleriyle ders veren fen alimleri ve kaþifler olduðu gibi,elbette ki,Kuran-ý Kerim i de bizlere ders verecek alimler ve müçtehidler olacaktýr.
Ami bir insan güneþi bir elma kadar zannerken,bir astronomi alimi o güneþin bu dünyadan bir milyon defadan ziyade büyük olduðunu görebilmektedir.
Yine okuma yazma bilmeyen bir adam kaný kýrmýzý bir su olarak görürken bir doktor o kan içindeki milyonlarca akyuvar ve alyuvara nazar edebilmektedir.
Bir insan bir nehre baktýðýnda sudan baþka bir þey görmezken,bir elektirk mühendisi o nehrin arkasýnda elektrik cereyanýný görebilmektedir.
Botanik ilminden habersiz olan bir kimse bir bitkinin yüzüne dýþardan bakarken ,o fende terakki etmiþ bir zat bitkilerden gizli olan birçok hazineleri ortaya çýkarmakta ve eczacý ise onlardan ilaç yapmaktadýr. Þimdi bir adam eczaneden ilaç almayýp madem ki bütün ilaçlar çeþitli bitkilerden yapýlýyor o halde bu ilaçlarý bir eczacýya baþvurup almak yerine bunlarýn kaynaðýndan istifade edeceðim diye daðlara çýkýp ot toplasa ve onlarý ilaç diye yese ne derece divanelik etmiþ olur. Ýþte Kuran-ý Kerimin her bir ayetinde ne derece büyük nurlar,ne gibi eczalar ve nasýl ince manalar bulunduðunu ve her bir ayetin ne kadar azim ve büyük olduðunu anlayabilmemiz için elbette ki onun mütehassýsý,eczacýsý ve mühendisi olan zatlarýn ilimlerinden faydalanmamýz gerekiyor. Aksi haldeine kadar sathi nazarla bakacaðýmýz ve ne derece cahil olacaðýmýz yukardaki misallerden anlaþýlmaktadýr.
Mehmet bir müddet sustu. Dinlediklerini bir kez daha hafýzasýnda deðerlendiriyor gibi bir hal içindeydi.
Konuyu deðiþtirip siyasi bazý hususlara temas etmek istedi. Ben de konuyu açýlmadan kapatmak için:
Siyaseti pek sevmem ve ilgilenmem dedim. Beni daha çok insanlarýn eðitim ahlak karakter ve inanç yapýlarý ilgilendirir.
Bugün insanlarýn en muhtaç olduklarý konu siyaset deðil,doðruluk,dürüstlük ve hoþgörüdür. Bu da imanla ve Allah korkusuyla mümkündür. Beni daha çok iþin bu yaný alakadar etmektedir. Çünkü insan düzelince herþey düzelecektir. Ýnsanýn düzelmesi de siyasetle deðil imanla mümkündür.
Bu kýsa giriþi fýrsat bilen mehmet baþka bir soru daha sordu:
Peki bir toplumun düzelmesi insanýn yetiþmesine ve düzelmesine baðlýysa ,bu çok uzun bir yol olmaz mý?yani bir insan ancak otuz yýlda yetiþir,eðitimini alýr ve olgunlaþýr. Bir toplumu düzeltmek için otuz yýl mý beklenecektir? Toplumu yönetenlerin deðiþtirilmesi ve daha ehil insanlarýn getirilmesi daha kýsa bir yol deðil mi?
Mehmet çok önemli bir soru sormuþtu. Toplumun huzuru ve saadeti için ortaya çýkýp,acelecilik ve yanlýþ metotlarý yüzünden toplumun ne kadar sýkýntýlar çektiði,yüzlerce örnekle bilindiði halde hala iþin siyaset ,darbe ve bir baskýnla ,yönetim kademesini deðiþtirip,topluma daha iyi yön vermek fikrinde olanlar vardý. Bu çok tehlikeli ve zararlýydý.
Bu soruya özenle cevap vermeye çalýþtým.
Maalesef bazý heyecanlý ve eksik metotlara sahip bazý insanlar,bu yolun çok uzun olduðunu iddia ederek,bedenin ancak baþ deðiþtirmek suretiyle tedavi edilebilceðini ileri sürmektedirler. Halbuki bu kimseler,baþý deðiþtirelim derken gövdeyi de ölüme itmektedirler.
Baþla gövde arasýndaki münasebet,idareci kadro ile idare edilen zümre arasýnda da mevcuttur. Baþta bir bozukluk varsa onun tedavisi de tedricen yani doðal þartlarý içinde basamak basamak olacaktýr.
Bu asýrda iman eksikliðinden dolayý,kainattaki mutlak hikmeti anlayamamak,kader ve cüzi ihtiyari münasebetlerini bilmemek gibi sebeplerden dolayý insanlarda birçok itikat hastalýklarý doðmuþ bulunmaktadýr. Bir kimsede bu hastalýklarla ilgili iþaretler görüldüðünde yapýlacak þey,acelecilik edip,insana ve onun davranýþlarýna hücum etmek yerine,hastalýðýn kaynaðýný keþfedip ,onu tedavi edici hususlar üzerinde durmak lazýmdýr.
Ýtikadý sarsýlmýþ,imaný bozulmuþ,davranýþlarýnda kendisine ve topluma karþý zararlar oluþmuþ bir kimseye ,hücum edip,onu döverek,hapse atarak ve hatta öldürerek bu zararlarý ortadan kaldýrmak mümkün deðildir. O insaný ,uzun bir yol da olsa,sabýrla ýslah etmek gerekecektir.
Ýnsanlar ýslah edilince ,toplum da devlet de ve onu yönetenler de ýslah edilmiþ olacaklardýr. Bu uzun yolu ,sabýrla takip etmek lazýmdýr.
Vurarak,yýkarak,darbeyle veya siyasi entrikalarla insan ve toplum düzelmez. Daha çok karýþýr. Her þeyin baþý insaný ve insan dünyasýndaki olumsuz ve zararlý düþüncelerden kurtarmak,ona kim ve neci olduðunu,nereden gelip nereye gittiðini ve gayesini hatýrlatmaktýr. Bu da Allah a ve ahirete imanla mümkün olur.
Vakit bir hayli ilerlemiþti.
CEVAPLAR ÇOK ETKÝLEYÝCÝ
Bize gece kahvesi getiren evin hanýmý;
Sohbetiniz çok tatlý ama ,misafirimizi de çok yordun diye tekrar araya girdi.nerdeyse sabah ezaný okuncak. Biraz ara verin de daha sonra yine uygun bir vakitte devam edersiniz.
Bu sözler karþýsýnda acaba tepkisi nasul olcak diye mehmete baktým.
Mehmet duraklamadan cevap verdi:
Hayýr yenge,benim yorulduðum felan yok. Bu sohbetin ne manaya geldiðini bilmek için,þu anda iç dümyamda yankýlanan sesi duymanýz lazýmdýr. hayatýmda çok isteyip de konuþmaya sormaya korktuðum konular açýldý bu gece. Bu gece hayatýmýn ya sonu ya da baþlangýcý olur. Bilemiyorum ,bir yerlerden bir yerlere doðru geliyorum. Bu yol nereye çýkacak onu da merak ediyorum.
Çok sorular sordum, gerçekten çok da etkileyici cevaplar aldým. Henüz bunlarý yorumlayýp detaylý bir þekilde deðerlendirmiþ deðilim.bu kadar önemli ve aðýr konularý ancak birkaç haftaya kadar hazmeder bir sonuca ulaþýrým. Düþünmek için zamana ihtiyacým var.
Bu tespitler çok öenmliydi. Çok zeki,çok anlayýþlý ve intikal gücü fevkaladeydi. Cevaplar verilirken,sonucun nereye çýkacaðýný daha iþin baþýndan itibaren anlýyordu. Bu da karþýlýklý konuþmayý kolaylaþtýrýyodu. Ýçtiðimiz gece kahvesinden sonra sorularýna devam etti. Sorularýn cevaplarý ise,genellikle Risale-i Nur kitaplarýndan açýp okuduk. Çok etkileniyordu. Özellikle de Risale-i Nur kitaplarýnýn izehlarýna karþý sýk sýk:
Neden bu kitaplar halka anlatýlmýyor,okullara ders kitabý olarak koymuyorlar diye üzüntülerini ifade ediyordu.
O gece çok þey,ama çok önemli þeyler konuþulmuþtu.Neler sormamýþtýki?
Melaikeyi niçin görmüyoruz?Hz.Ýsa peygamber niçin babasýz doðmuþtur? Müslüman ülkeler neden geri kalmýþ da ,Hristiyan Batý ülkeler ileri gitmiþtir? Din ilme ters düþer mi?
Hayat bir yardýmlaþma mý yoksa mücadele mi? Ölen insanýn ruhu,bir baþka bedenle tekrar gelir mi? Kabir hayatý ve ahiret nasýldýr?gibi daha birçok soru.
Mümkün olduðu ölçüde bu sorularýn cevaplarý;baþta Risale-i Nur eserleri olmak üzere ,daha birkaç kaynakta istifade ederek okumuþtuk.
Bu sohbet esnasýnda Mehmet in farklý bir yönünü keþfetmiþtim. Mehmet sorularý,zora sokmak ve karþýyý bunaltmak için deðil de öðrenmek ve bilmek amacýyla soruyordu. Bu ise,çok zevkli ve çok tatlý bir sohbet havasý oluþturuyordu. Aldýðý cevaptan tatmin olmadýðý zaman da tereddütsüz:
Hocam,bu cevap benim için yeterli deðil diyerek hakperestliðini ortaya koyuyordu.
Sohbetimizin sonunda ,Mehmet sehpanýn üstünde duran Risale-i Nur kitaplarýný bir müddet karýþtýrdý. Birden bire dönüp:
Bu kitaplarýn yazaru devlete isyan etmiþ birisi mi? Diye sordu.
Mehmetin ne demek istediðini anlamýþtým.
Hayýr dedim. Birçok insan gibi sen de Said Nursi ile devlete isyan eden Þeyh Said i karýþtýrýyosun.
Said Nursi devlete isyan etmediði gibi devlete isyan eden Þeyh Said in isyanýný önlemek için çok çalýþmýþtýr. Ancak silah dýþardaki düþmanlara karþý kullanýlýr. Ýçerde kardeþ kardeþe karþý silah kullanamaz.bu hareketinizden vazgeçiniz diye ikaz etmiþler.
Said Nursi,vatanýn vatanýn kurtulmasý için gönüllü bir milis alayýnýn baþýna geçmiþ,ruslar ve ermenilerle çarpýþmýþ ve rusyaya esir düþmüþtür. Esaret dönüþünden sonra, Mustafa Kemal tarafýndan Ankaraya davet edilmiþ ve meclise konuþmalar yapýp birlik ve beraberlik çaðrýsýnda bulunmuþtur.
Mehmet üzgün bir ifadeyle:
Hocam bir yanlýþýmý daha gördüm dedi. Demekki biz Þeyh Saidle Said Nursiyi birbirine karýþtýrýyoruz.
Evet dedim baþýmý sallayarak. Tarihimizde birbirine karýþtýrdýðýmýz çok konular var. Umarým ki tarihçiler bunlarý birbirinden ayýracaklardýr.
Mehmetin kitaplarla ilgili sorularý devam etti.
Risale-i Nur kitaplarý genellikle imani konulardan mý bahsetmektedir?
Ben de espriyle karýþýk ;
Ýþte bu soruya cevap vermeyeceðim dedim.
Neden diye sorunca da:
Oku da cevabýný kendin bul diyerek cevap verdim.
Peki hocam dedi. Gerçekten okuyacaðým . zaten þimdiden çok merak ettim.
Okumasý için kendisine iki kitap verdim.
Birisi Bediüzzaman Said Nursi nin Asay-ý Musa isimli bir kitabý. Öbürü de kendini arayan adam.
Bunlarý okuyun tekrar konuþuruz dedim.
Mehmet dudaklarýnda oluþan tatlý bir tebessümle bana dönerek:
Hocam inanmanýzý istiyorum ki,hayatýmýn en tatlý ve en anlamlý gecesini yaþadým. Bu hayatýmda özel bir kesit oluþturdu. En azýndan farklý dünyalarýn varlýðýný görebildim. Ve ilk defa,bir aile yuvasýnýn insaný bu kadar rahatlatabildiðini gizli ve sihirli bir mutluluk oluþturduðunu gözledim.
O hafta sonu,bu ve buna benzer sohbetlerle geçmiþti. Her ne kadar Mehmet,kendisi için unutulmaz bir hafta sonu olduðunu ifade etmiþse de aslýnda benim için daha da unutulmaz bir hafta olmuþtu.
Bu vesileyle bir kere daha þunu çok iyi anlamýþtým ki,gençlerin bunalýmdan kurtulmalarý ve toplumun huzurlu bir hayat yaþamasý ve devletin anarþiyle baþýnýn derde girmemesi için,okullarda sunulan eðitim yeniden gözden geçirilmeliydi. Problemli bir gence ,bir öðrenciye sunulmasý gereken en önemli eðitim,insanýn gayesini anlatmak,ne için yaþadýðýný öðretmek,bir hesabýn olduðunu kavratmaktý. Eðer bu yapýlýrsa,gençliðin ve toplumun birçok sýkýntýsý kendiliðinden hallolacaktý. Çünkü,inançsýz ne için yaþadýðýný bilmeyen ve bir hesabýn varlýðýna inanmayan bir insanýn kötülük yapmamasý ve zarar vermemesi için bir neden yoktu. Kimden korkup,kimden çekinip kendisine çeki düzen verecekti? Yani insanýn içindeki oto kontrol sistemi nasýl harekete geçecekti? Bunu Allah korkusu ve yaptýklarýnýn hesabýný vereceðine inanmaktan baþka ne temin edebilirdi? O gece bu ve benzer konular sürekli kafamý meþgul etmiþti.
Hafta sonu misafirim olan mehmetle tekrar üniversiteye döndüðümüzde daha konuþacaðýmýz çok þeylerin olduðunu biliyorduk.




Simdilik buraya kadar yeter sanirim,önce okunmasi bitsin geride kalan 6 bölümü de nasip olursa ekleriz insa'Allah.
Bu arada klavye sorunu ile ugrasmak oldukca zamanimi aliyor,bilmiyorum yetkililer bunun caresine bakabilirlermi?
Türkce klavye kabul etmiyor


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 26.04.2006 - 23:17 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 21.04.2006 - 01:54
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 7
23 Mesaj -
ALLAH KAÝNATI NÝÇÝN YARATMIÞ?

Mehmet in sigara molasýndan sonra ,üzerinde kitaplarýn olduðu ceviz kaplama sehpanýn önünde,karþýlýklý olarak yerlerimizi almýþtýk.
Mehmet,duvarda asýlý tablolara bir müddetgözlerini gezdirdi ve sonunda çekici ve ibretli bir tabloya takýlýp kaldý.
Tabloda muhteþem bir manzara resmi vardý ve altýnda da þöyle bir yazý okunmaktaydý: sen burada misafirsin ve buradan da diðer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getirmediði þeye kalbini baðlayamaz. Bu menzilden ayrýldýðýn gibi, bu þehirden de çýkacaksýn. Ve keza, bu fani dünyadan da çýkacaksýn... öyle ise aziz olarak çýkmaya çalýþaglaMesnevi-i Nuriye)
Bu güzel tablonun altýndaki güzel ve anlamlý söz,mehmet i sarsmýþtý. Bir müddet öyle kala kaldý ve derin derin düþündü.
Sonra da aðýr aðýr ve üstüne bastýra bastýra þöyle bir soru sordu:
Hocam,dedi. Allah kainatý niçin yaratmýþ olabilir? Yaratmasaydý,dünya ve insanlar da olmazdý,bu kadar sýkýntý ve problemler de yaþanmazdý.
Dünyanýn fani olduðu gerçeði,zihninde yankýlanmýþa benziyordu.
Sorulan sorular, sýradan ve hafife alýnacak cinsten deðildi. Ýmani meselelerin temelini oluþturan çok önemli sorulardý. Bunlar eðer iyi anlaþýlmazsa,zihinlerdeki bulanýklýk gitmezdi.
Snin sorularýn da bir harika, senin ne kadar zeki olduðunu ortaya koyuyor diyerek iltifat ettikten sonra cevap verdim:
Kainatý yaratmak Allah ýn bir tercihidir. Bu tercihin nedenlerini sorgulamak,yaratýlmýþ bir insan olarak bizlere düþmez.
Zengin bir adam,gönlünden kopan bir merhametle,muhtaç insanlarý giydirse,yedirse ,onlara harçlýk verse,sevindirse,içlerinden birisi de çýkýp, bütün bunlarý niçin yaptýn,yapmasan olmazmýydý? Diye sorgulamaya kalksa,ne kadar nezaketsizlik yapmýþ olur.
Allah ýn da kainatý niçin yarattýðý konusunu sorgulamaya kalkmak,öncelikle bir nezaketsizliktir. Zaten bu konuya kendi akýl ölçülerimizle açýklama getirmeye kalksak da,bir sonuç alamayýz. Çünkü yaratan ne için yarattýðýný kendisi açýklamadan yaratýlan olan bizler bunu hiç açýklayamaz. Açýklasak da yine eksik ve noksan kalýr.
Ama, bu soruya bir nebzecik de olsa bir cevap vermek bakýmýndan þunlarý söyleyebiliriz:
Önce yaratmanýn bir ihtiyaçtan ileri gelmediðini ve tamamen Cenab-ý Hakkýn,kendi bileceði bir tercih konusu olduðunu ifade etmek lazýmdýr.
Bu kainatýn yaratýlmasýndaki en önemli sebep,Allahü Teala nýn kendi manevi güzelliðini ve mükemmelliðini ,yarattýðý mahlukatta görmek istemesidir. Yani ilmin sonuçlarýný,kudretin harikalarýný,güzelliðin yansýmalarýný,zenginliðin geniþliðini,merhamet ve þefkatin görüntülerini varlýk aynalarýnda bizzat seyretmek istemesidir.
Yani ressamýn,kendi yaptýðý resmi seyretmesi gibi mi?
Öyle de denebilir.
Bilindiði gibi meþhur bir kaide vardýr; her cemal ve kemal sahibi,kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.
Bu arzuyu,senin de dediðin gibi,maharetli sanatkarlarda görmek mümkündür. Mesela;usta bir ressam,çeþitli resimler yapar. Eserlerini önce kendi seyreder,onda sanatýn güzelliðini görür. Tarifsiz bir lezzet alýr. Sonra sergiler açar,seyircilere gösterir. Onlarýn takdir ve tebriklerinden memnun olur.
Öte yandan deðerli bilgilere sahip olan bir alim; faydalý kitaplar yazar. Ýlminden baþkasýnýn da faydalanmasýný ister. Okuyucularýn bundan istifade ettiðini görüp,teþekürlerini de iþittikçe,bu faaliyetinden dolayý sonsuz zevk alýr.
Allah ýn kainatý niçin yarattýðý konusuna ,bu misaller açýsýndan bir derece bakýlabilir.
Bu konuda bilinmesi gereken diðer bir konu da þudur:
Mahlukatý halk ettim. Ta ki,fayda,menfaat,lütuf ve keremler onlara ola. Yoksa bana deðil. Yani onlar benden fayda göreler,ben onlardan deðil. Hadis-i Kudsisinin beyaný ile,yaratýlanlar,Cenab-ý Hakkýn inayet ve ikramýna ,lütuf ve keremine ,ihsan ve merhametine muhtaçtýrlar.
Ýþte bütün ,mahlukatý yoktan yaratýp,onlara en büyük ikramlarý sunan ve bütün ihtiyaçlarýný yerine getiren,bir de onlara ebedi bir hayat vaadeden Cenab-ý Hakka niçin bu kainatý yarattýn denilebilir mi?
Mehmet sorunun cevabýný yeterli bulmuþ olcak ki bir soru daha sordu:
Madem Allah var neden görülmüyor? Artýk uzay çaðýndayýz. Varlýðý olan herþey tespit ediliyor. Eðer olsaydýaglahaþa) görürdük? Gözümüzün görmediði ve teknolojinin tespit etmediði bir þeye nasýl inanalým?
Bu soru,iman ve zikir zemininde sürekli olarak konuþulan konularýn baþýnda gelmekteydi.
Belki de insanlýðýn var olduðu günden,kýyamete kadar sorulumþ ve sorulacak olan sorularýn en önünde bulunuyordu. Ýnkarý ve imansýzlýðý , bir dava olarak kabul etmiþ olan insanlar,saf ve masum insanlarýn karþýsýna,kendi davalarýný anlatmak için,bu ve benzeri sorular ile çýkýyorlardý. Bu þekilde zihinlerini bulandýrýp,istedikleri yöne çekmek için uðraþýyorlardý.
Öðrencimden gelen bir telefona daha cevap verdikten sonra sorunun cevabýna döndüm. Mehmet beni,büyük bir dikkatle dinlemeye devam ediyordu.
Ýnsan gözü,kainatta varlýðý olan herþeyi görmeye müsait deðildir. Gözün görme kapasitesi,son derece sýnýrlýdýr. Uzak mesafelerdeki eþyayý görmediði gibi,iç içe olduðumuz bazý canlýlarý,mikroplarý,bakterileri,mor ötesi ýþýnlarý ve elektiriði de göremeyiz. Ama inanýrýz.
Aslýnda görmek ve inanmak kavramlarýný birbirine karýþtýrmamak lazýmdýr. inanmak aklýn ve zihnin iþidir. Görmek de gözün görevidir. Herþeyi göz görmez,bazý þeyler zihinle ,kulakla ve dille görülür.
Sesler alemini kulaklar ile görürüz. Tatlar alemini de dille görürüz. Kokular alemini burun ile görürüz.
Radyoya bak,haberlerde ne var,denilen kiþi,radyoyu gözü ile deðil kulaðý ile dinler ve haber veriri.
Çorbaya bak tadý nasýl denilen kiþi de çorbaya gözü ile deðil dili ile bakar.
Þu güle bak kokusu nasýl denilen kiþi ise gülün kokusunu burnu ile bakmaya çalýþacaktýr.
Yoksa göz ile,ne haberler,ne çorbanýn tadý,ne gülün kokusu görülür. Peki bunlarý inkar mý edelim?
Aklýmýz,dünyanýn güneþ etrafýnda dönüþünü tanzim eden çekim kanunu gördüðü halde bunu gözümüzle görmüyoruz diye inkar edemeyiz.
Þefkatli merhametli ve çok iyiniyetli öðretmen diye anlattýðýmýz kiþinin bu meziyetlerini gözle görmediðimiz halde inkar edemeyiz. Çünkü manevi kuvvetler gözle deðil,akýl ile,kalp ile hissedilir,anlaþýlýr,görülür.
Bir mimarýdaki muhteþem yapýyý görüp þu sanata bak dediðimiz zaman,o sanata göz ile deðil akýl ile bakarýz. Çünkü göz sanatý deðil taþý görür. Sanatý gören akýldýr.
Gözümün görmediðine inanmam diyenler,dilin ,kulaðýn ,burnun ve aklýn vazifesini göze yüklemektedirler. Bu yanlýþtan dolayý da görmediðine inanmam diye önemli bir yanlýþa daha düþmektedirler.
Mehmet tekrar söze karýþarak bir baþka soruyla konuyu deðiþtirmek istedi.
Peki hocam,Allah nasýl bir þey ve nasýl var olmuþtur?
Allah ýn (haþa) nasýl bir þey olduðunu kime benzediðini ve nasýl olduðunu insan aklýnýn sýnýrlý kapasitesiyle bulmak ve çözmek mümkün deðildir, diyerek giriþ yaptým. Çünkü ,insan aklýnýn belli sýnýrlarý vardýr. Sýnýrlý olan akýl ile sýnýrsýz olan bu hususu anlamanýn imkaný yoktur. Bu týpký bir kilo aðýrlýkla sýnýrsýz bir aðýrlýðý tartmaya kalkmak gibidir.
Kainatý ve insanlarý yaratan Cenab-ý Hak ,yarattýðý mahlukatýn cinsinden olmadýðý için,bir kýyas yapmak da mümkün olmamaktadýr.
Bir tabloya baktýðýmýz zaman,o tablonun bir sanatkarýn elinden çýktýðýna ,kendi kendine çizilmediðine mantýken karar veririz. Fakat tabloyu çizen sanatkarýn da ,boyalar,çerçeveler,bezler ve fýrçalar cinsinden olmadýðýný ve onlara asla benzemediðini de biliriz.
Tabloyu yapan sanatkar,etiyle kemiðiyle kanýyla aklýyla iradesiyle bambaþka bir varlýktýr. Yaptýðý tablonun cinsinden deðil ve asla da benzemez.
Ýþte kainatýn yaratýcýsý Cenab-ý Hak da,kainat cinsinden olmadýðý için,yarattýklarýnýa asla benzemez. Onun tarafýndan yaratýlmýþ olan bizler de,yaratýcýmýzý anlamak için onu neye benzetmeye çalýþýrsak çalýþalým yine de isabet edemeyiz. Aklýmýza gelen her þey ,Allah tarafýndan yaratýlandýr. O hiçbir þeye benzemez. Dolayýsýyla,kime benziyor ve nasýldýr gibi sorulara, O yaratandýr, Yarataný ,yaratýlan anlayamaz,diye cevap vermeliyiz.
Cenab-ý Hakký (haþa) kim yarattý, sorusu da ,bir nebzecik cevap için þunlar söylenebilir:
Cenab-ý Hakkýn varolduðu konusunda insan aklýnýn bir açýklama yapmasý mümkün deðildir. Çünkü insan ve onun aklý mahluktur,yani yaratýlmýþtýr. Yaratýlan bir þeyin yaratýnýný anlamasý ve çözmesi mümkün olmaz.
Çünkü ünlü bir kaide gereðince,Mahluk Halikýný ihata edemez. Yani anlayamaz kavrayamaz. Akýl da bir mahluktur öyle ise o da Halikýný ihata edemez.
Mesela;bir soba þuurlu olsa ve kendi ölçüleriyle ustasýný tanýmaya çalýþsa ,ustasýný kendisine ve çevresindekilere kýyasedip,tanýmaya çalýþacaktýr.
Ustasýnýn da kendisi gibi kömür veya dun yediðini sonra da kül ve duman çýkardýðýný elinin yüzünün siyah olduðunu üç veya dört ayaðýnýn bulunduðunu tahmin edecektir. Ve tabii ki her tahminde de hata edip,ustasýný tanýmayacaktýr.
Ýnsan da Halikýný tanýmak ve Onunla iligili bir tahminde bulunmak için bildiði ve hayal ettiði þeylerle Onu kýyaslayacaktýr. Bu da isabetsiz ve hakikatten uzak olacaktýr.
Mehmet tekrar söze karýþarak:
Hocamidedi. Allah ýn nasýl var olduðu konusuna gelelim.
Ben de devam ettim.
Cenab-ý Hakkýn nasýl var olduðu hususuyla ilgili þu iki misal konuya açýklýk getirecektir.
Birincisi: çokça vagonlarý olan bir tren düþününüz. Bu vagonlardan her birisini bir önceki vagonun çektiðini biliriz. Ancak lokomotifi kim çekiyor diye bir soru sorulmaz. Çünkü bütün vagonlarý çekip kendisi de çekilmeyen bir lokomotif olmazsa düzenli hareket oluþamaz.
Ýkincisi: askerlik sisteminde bir onbaþý emri çavuþtan alýr. Çavuþ da bir üstünden . o üstü de ,diðer bir üstten emir alýr. Nihayet iþ genel kurmay baþkanýna ve eski ifadeyle padiþaha kadar dayanýr. Peki padiþah emri kimden alýyor diye bir soru sorulamaz. Eðer padiþah da bir yerden emir alsa ,o zaten padiþah olamaz. Oadiþah olmanýn özelliði emir veren ama emir almayandýr.
Bu misallerden anlaþýldýðý gibi kainatý ve bütün mahlukatý yaratan Cenab-ý Hakktýr. Onu kim yaratmýþtýr, diye bir soru sorulamaz. Çünkü yaratan yaratýlmaz. Onun var olma özelliði kendi zatýna aittir. Ona, bizim akýl ölçülerimiz yetmez.

ÇÜRÜMÜÞ KEMÝKLER NASIL DÝRÝLECEK?

Bu konuyu içten ,samimi ve adeta kendimizden geçercesine yürüttüðümüz sohbetimizi ,yeniden tazelenen çay faslý bölmüþtü.Mehmet bu sohbete kendisini öylesine kaptýrmýþtý ki,çaylarý görünce adeta,Bunun sýrasý mýydý,bu güzel sohbeti böldünüz der gibi yüzünde ifadeler belirmiþti.
Ben sohbete ,çay içerken ara vermek istedimse de Mehmet sorularini sormaya devam etti.
Varsayalým ki,kainatý Allah yarattý. Ýnsanlarý da yarattý ve imtihan için bu dünyaya gönderdi.
Ýnsanlar bu dünyada bütün yaptýklarýndan dolayý bir hesap vermek için ,öldükten sonra tekrar dirilmeleri gerekecek.
iþte aklimin almadigi ve mantigimin da reddettigi yer burasi.. Ölmüþ ,eti ve kemigi çürümüþ,belki de yeri yurdu kaybolmuþ bir insan tekrar nasil dirilecektir? Bu bana imkansiz görükmektedir.
Mehmet e tebessümle baktým. Onun bu hali beni çok memnun etmiþti. Çünkü,sorularýn devam etmesi olumlu bir geliþmeydi.
Çayýmdan bir yudum aldýktan sonra devam ettim:
Mehmet,dedim. Bilmiyorum,aslýnda bu sorunun cevabýný,soru sorarken verdiðinin farkýnda mýsýn?
Mehmet elindeki bardaðý bir anda indirip:
Nasýl ? der gibilerinden bana baktý.
Soruya ; kainatý ve insanlarý Allah ýn yarattýðýný ve imtihan için dünyaya gönderdiðini varsayarak baþladýn.
Evet
Kainatý ,insanlarý yaratan ve insaný bir imtihan için dünyaya gönderen zat,öldükten sonra insaný tekrar diriltemez mi?
önce sessizlik oldu . Hemen ardýndan ,ben devam ettim:
Ama bu soru sürekli soruluyor, bundan sonra da sorulacaktýr. Cevabý üzerinde de yeterince durmak lazýmdýr. ayrýca bu sorunun tarihi bir geçmiþi vardýr. Þöyle ki:
Ubeyy bin Halef adýndaki bir müþrik,eline çürümüþ bir kemik alarak Peygamberimizin (a.s.m) huzuruna girer. Kemiði elinde ufalayarak, Peygamberimize gösterir ve der ki;
Cenab-ý Hak bu kemiði diriltecek,öyle mi?
Peygamberimiz (a.s.m ) ise:Evet der. Bu çürümüþ kemige Cenab-i Hak can verecektir.
Bunun üzerine ,Yasin Suresindeki 78 ve 79.ayetleri iner. Bu ayetler mealen þöyledir: Insan der;çürümüþ kemikleri kim diriltecek? Sen de miþ ise o diriltecek

Not:Evet kardesim burada bir kelime düsüklügü oldugunu bende yeni gördüm yani siz yazinca,aslinda dogrusu asagidaki gibi olacakti;özür dilerim ben ekleme yaparken onlari noksan eklemisim.
Dogrusu bu ve anlasilacak sekilde
Bunun üzerine ,Yasin Suresindeki 78 ve 79.ayetleri iner. Bu ayetler mealen þöyledir: Insan der;çürümüþ kemikleri kim diriltecek? Sen de Kim onlarý baþlangýçta inþa edip hayat vermiþ ise o diriltecek

Ayette dikkat çeken nokta,,nsanýn dünyaya gelmesindeki,yan, ilk yaratýlýþýndaki mükemmelliktir. Bütün insanlar,yokluktan bu varlýk alemine çýktýðýna göre,öldükten sonra tekrar hayat bulmalarýnda da elbette bir zorluk yoktur.
Evet ,haþir adini verdigimiz bu ikinci yaratiliþ,belki de ilk yaratiliþtan daha kolaydir. Bediüzzaman Hazretleri,öldükten sonraki yaratiliþin kolayligina dikkat çekerken verdigi misalde ,bir ordunun ilk defa toplanmasi ile toplandiktan sonra dagilip bir boru sesiyle tekrar bir araya gelmesini kiyaslamaktadir. Ilk toplantida birbiriyle taniþan ve bulunmalari gereken yerleri ögrenen askerler,daha sonra dagilsalar bile kolayca bir araya gelebilceklerdir.
Bu harika misaldeki ordunun erleri,insan vücudundaki zerrelere iþarettir. Ve bu zerrelerin ölüm ile dagildiktan sonra Israfilin Sur u (haþirdeki zerrelere verilen toplanma emrine ait boru sesi) ile tekrar bir araya gelmeleri,elbette ilkinden daha zor degildir.
Haþrin,yani öldükten sonraki diriliþin akildan uzak görünmesi,genellikle ilk yaratiliþtaki mükemmelligin bilinmemesinden ve üzerinde fazla düþünmeyerek onun kolay ve sanatsiz zannedilmesinden kaynaklanmaktadir. Oysa ki günümüzün bütün tip otoriteleri,insanoglunun
anne karnindaki hayat bulma mucizesi karþisinda þaþkinliga düþmektedir.
Dr Haluk Nurbaki,konuyla ilgili þöyle demektedir:
Insanin maddi hayatinin nasil saklanacagi ve öldükten sonra nasil iade edilecegi konusu akildan uzak görülebilir. Ancak,bir insanin maddi bütün özellikleri,bir toplu igne baþinin on milyarda biri kadar olan küçük tohum kartlarina (DNA larina) yazilabilir. Bu ilmi gerçek,kesinlikle dogrulanmiþtir. Böyle bir tohum kartinin toprakta geliþme þansi olsa idi,yeryüzüne gelmiþ ve gelcek olan bütün tohum kartlarini bir bardaga doldurarak topraga atmak ve hepsini birden diriltmek mümkün olabilcekti.
Toprak altýnda asýrlarca bozulmayan ve bu arada hiçbir canlýlýk emaresi taþýmayan virüsler,
uygun bir ortamda tekrar hayat bulurken,vefat etmiþ insanoðlunun Cenab-ý Hakkýn emriyle tekrar hayat bulmamasýna imkan varmýdýr?
Kainatý bütün mahlukatýyla kusursuz olarak yaratan Rabbimiz,,o bir çay bardaðý dolusu þifreyi arza döküp,Ol emriyle tek tek dirilterek ilahi sahnede toplayacaktýr.
ALLAH IN BÝZÝM ÝBADETLERÝMÝZE NE ÝHTÝYACI VAR KÝ ÝBADET EDÝN DÝYE ISRAR EDÝYOR?
Sorularýn ve cevaplarýn heyecanýyla,önümüzdeki demliðin nasýl boþaldýðýnýn farkýnda deðildik. Mehmet çok zekiydi. Anlatýlanlarý çok iyi anlýyordu. Bunun için de sohbetin havasý gittikçe daha da tatlýlaþýyordu. Sohbetin bu güzel seyrinden dolayý Rabbime dualar ediyor,Mehmet e tesir halketmesi için,içimden yalvarýyordum.
Mehmet çok zaman sorulan bir soruyu,yeni keþfetmiþ gibi heyecanla gündeme getirdi:
Peki hocam,Allah ýn bizim ibadetlerimize ne ihtiyacý var ki,bizi ibadet etmeye zorluyor. Halbuki birçok insan ,ibadetin aðýrlýðýndan dolayý Allah tan kaçýyorlar. Bu ibadet olmasa olmazmýydý?
Benim gülümsememden,belki de farkýnda olmadan baþýmý sallamamdan dolayý,bir açýklama yapmak ihtiyacý hissetti:
Hocam bu ve benzeri sorular sizin için saçma sapan gelebilir. Ama benim için öyle deðil. Herþeyi ama herþeyi mantýðýma yatana kadar sorgulamak ve araþtýrmak zorundayým. Yoksa baþka türlü olmuyor.
bu ifadeler çok içten ve çok samimiydi. Sanki imdat bekler ve hatta yalvarýr gibi bir hali vardý. Aç,susuz bir insanýn yiyecek dolu bir sofraya oturmasý gibi,mehmet de çok uzaðýnda olduðu ve çok da bilmek istediði imani konulara adeta açtý. Hem de öylesine açtý ki,soru sorarken ve sorduðu sorunun cevabýný dinlerken ,sanki konularýn içine yüzüyordu. Bu sohbetten bir türlü çýkmak istemiyordu. Araya baþka bir konu karýþtýðý zaman,derhal,asýl konumuza gelelim diyerek beni uyarýyordu.
Tabii ki Allah ýnbizim ibadetlerimize ihtiyacý yoktur diye sorduðu soruya cevap vermeye baþladým.
Esas ibadetlere ihtiyacý olan biziz. Bizim ihtiyacýmýz olduðu için,Cenab-ý Hak,ýsrarla ibadetleri yerine getirmemizi istiyor.
Adeta,Nasýl der gibi gözlerime baktý.
Bediüzzaman Said Nursi nin Lem alar isimli kitabýnda bu sorunun cevabýyla ilgili bir misal buldum ve okumaya baþladým.
Cenab-ý Hak ,senin ibadetine belki hiçbirþeye muhtaç deðil. Fakat sen,ibadete muhtaçsýn;manen hastasýn. Ýbadet ise manevi yaralara ilaçlar hükmündedir... Acaba bir hasta ,
o hastalýk hakkýnda ,þefkatli bir hekimin onu nafi(faydalýgöz kırpmailaçlarý içirmek hususunda ettiði ýsrara mukabil,hekime dese;senin ne ihtiyacýn var,bana böyle ýsrar ediyorsun? Ne kadar manasýz olduðunu anlarsýn(Lem alar)
Kitaptaki misali okuyunca Mehmetin gözüne baktým. Beni pür dikkat dinliyordu. Baþýný hafifçe eðerek,kýsýk bir ses tonuyla;
Enteresan bir misal dedi.
Devam ettim.
Allahü Teala bu kainatý lütfuyla bize hizmetkar yaptýðý gibi taat ve ibadeti de yine lutfuyla bizlere emrediyor. Ta ki onlarla ebedi saadete mazhar olalým. Çünkü Cenab-ý Hakk ýn insanýn ibadetine hiçbir ihtiyacý olmadýðý gibi,onun isyanýndan da bir zarar görmemektedir. Her iki halde de ,sadece insanýn fayda ve zararý söz konusudur.
iþte,ibadetlerin emredilmesinin insan hakkinda binlerce faydasi vardir. Ibadetlerini düzenli sürdüren bir insan ,düzenli bir hayata kavuþur,dünyada rahat eder. Kainatin ve kendisinin yaratiliþ gayesini anlar,amaçli ve ebedi hayati kazanir. Ibadetleri yapmak kadar insan için daha iyi bir sermaye var midir?
Mehmet verdigi sorunun cevabini dinlerken,yine önemli bir keþifte bulunuyormuþ gibi gözlerini bir noktaya dikerek,sordu;
“Hocam ,þu kader konusunda ,kafami kariþtiran bir yigin açmaz var.
Nasýl der gibi Mehmet e bakýnca o da açýklamaya devam etti:
Neden Allah,kaderle insanlarýn hayatýný sýnýrlýyor ve yönlendiriyor? Bu insanýn iradesine ve yaþam tercihine müdehale deðil mi?
Bu soruyu Mehmet,çok iddialý ,biraz da heyecanlý bir þekilde sormuþtu. Bunun nedeni ise kaderle ilgili yalýþ ve eksik bilgilere sahip olmasýydý. Çünkü,birçok insan,ya bilmeden ya da kasýtlý olarak adeta Allah a veya dine (haþa) dil uzatmak cüretinde bulunmak istedikleri zaman bu iþe kaderi tenkit ederek baþlýyorlardý. Adeta kader konusu içinden çýkýlmaz bir husus gibi takdim ediliyordu.
Yine bu soruya cevap verirken de,Risale-i Nur kitaplarýndan istifade ettiðim bazý bilgileri hatýrladým ve bunu yorumlamaya çalýþtým:
Her eser bir planýn sonucudur. Herþey bir ölçüye göre þekillenir. Ýnsan da öyledir. Gözün büyüklüðü,dilin uzunluðu,kafanýn aðýrlýðý,belin inceliði ve diðer uzuvlarýn biçimi,görünmez bir sýnýr çizgisine boyun eðiyor. Vücudumuzda görev alan atomlarý,belirli hudutlarda tutan bir kuvvet var. Bu iþ de bizim rolümüz yok. Hücreye genetik þifreyi biz koymadýk.Genlerdeki bilgileri okuyup da o plana göre vücudumuzu inþa etmedik. Bunlar sýnýrsýz bir ilmin,iradenin ve kudretin sonucu. Peki bu sýfatlar kime ait? Tabii ki Allah tan baþkasýný düþünmek mümkün mü?
O zaman planlayan da yaratan da O dur.
Konuyu derinliðine ele almak istersek. Önce þu üç kavrama açýklýk getirmemiz lazýmdýr. bunlar kader kaza ve iradedir.
Kader;Allah ýn herþeyi bilmesi ve buna göre de yazmasýdýr. Bir baþka ifadeyle,kainatýn planý ve projesidir. Olmuþlar,olanlar ve olacaklar Kader Defterinde mevcuttur.
Kaza ise ; kaderdeki hükmün infazýdýr. Yani,kaderde yazýlanlarýn baþa gelmesidir.
Ýrade de;insanlardaki seçme kuvvetidir. Baþka bir ifadeyle,önündeki þýklardan veya yazýlanlardan birisini tercih etme hakkýdýr.
Mehmet aniden atýldý;

“Hocam,biraz karýþýk gibi geldi. Biraz daha netleþtirelim dedi.
Daha açýk bir þekilde ifade etmek için þöyle bir misal verebiliriz.
Bizim nerede ne zaman ne yapacaðýmýz yazýlmýþtýr. Þuanda seninle birlikte sohbet edeceðimiz kaderimize yazýlmýþ .Bu kaderdir. Seninle sohbet etmemiz ise ,kaderdeki hükmün yerine getirilmesidir. Yani kazadýr. Seninle sohbet edip etmeme konusunda,sohbet etmeyi tercih etmemiz ve sohbete karar vermemiz ise iradedir.
Mehmet anladýðýný ifade etmek istedi:
Yani kader,bizim dýþýmýzda,hayatýmýzý planlayan ve bizi bir yöne zorlayan bir planlamadýr.
Hayýr,tam öyle deðil,eksik yönleri var. Bunu aydýnlatmak için kader konusunu biraz açalým.
Kaderi ikiye ayýrabiliriz. Birisi ýzdýrari,diðeri de ihtiyari kaderdir.
Iztýrari kaderde,bizim hiçbir tesirimiz yoktur. Dünyaya geleceðimiz yer anne ve babamýz,þeklimiz,cinsiyetimiz ve kabiliyetimiz gibi þeylerdir. Bunlara biz karar veremeyiz. Bunlar için bir mesuliyetimiz yoktur.
Ýhtiyari kader ise irademize baðlýdýr. Biz neye karar vereceksek,neyi tercih edeceksek ve ne yapmak isteyeceksek,Allah ;ezeli ilmiyle bunlarý biliyor ve öyle de takdir edip yazýyor.
Burasý çok önemli diye atýldý.
Evet diye devam ettim.Çok önemli.hep yanlýþ anlaþýlan nokta da burasý.


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 26.04.2006 - 23:31 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 21.04.2006 - 01:45
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 6
23 Mesaj -
BU SÝSTEM KENDÝ KENDÝNE OLABÝLÝR MÝ?


Mehmet çok önemlibirþey bulmuþ gibi aniden atladý:
Basit maddeler,basit oluþumlar daha düzenli sistemleri meydana getirip,sonuçta bu hale gelmiþ olamaz mi?
Konuyu daha iyi açmak için:
Yani kendi kendine bir oluþtan mi bahsediyoruz?
öyle de denebilir.
Hafif tebessüm ederek:
Bu mümkün deðil dedim. Ýsterseniz o basit dediðiniz oluþumlarý ve maddenin temel taþlarý olan atomlarý tanýyalým,sonra da sorumuzun cevabýna dönelim.
Maddeyi tanýmak için,maddenin en küçük parçasý olan atomdan baþlamamýz gerekir. Bu konudaki kitaplar karýþtýrýldýðýnda atomlardan kainatýn yapý taþlarý olarak bahsedildiði görülür. Atomlarýn deðiþik oranlarda bir araya gelmesiyle elementler ortaya çýkmýþtýr. Elementlerin de muhtelif þekillerde birleþmesiyle moleküller meydana gelir. Etrafýmýzdaki alem, içindeki canlý cansýz sayýlmayacak kadar çok ve deðiþik varlýklar ,bu moleküllerden inþa edilmiþtir.
Atomu ,gerek kendi içinde dengeli hareket ettirmek ,gerekse komþularýyla çok hesaplý iliþkiler kurmasýný saðlamak için,dört kuvetten oluþan çok hassas bir kanun konmuþtur.
Son derece hesaplý ve dengeli olan bu kanunun hüküm sürmesiyle kainatýn ve bizlerin varlýðý mümkün olabilmektedir. Öyle ki,bu kanunu meydana getiren dört kuvvetten biri olan nükleer kuvvet olmazsa ,atom çekirdeði teþekkül etmez.
Zayýf kuvvet adý verilen kuvvet bulunmazsa ,elektronlar meydana gelmez.
Elektromanyetik kuvvet olmazsa ,atom da oluþmaz. Ve çekim kuvveti yok olsa dünya olmaz,güneþ olmaz biz olmazdýk.
Kýsacasý bu kuvvetlerden birinin eksikliði,kainatýn sonu demektir. Hatta onlarýn birindeki zaaf veya hesap hatasý dahi,ayný neticeyi meydana getirir.
Tabii,burada atomlarýn küçüklüðünü de dikkate almak lazýmdýr. Bir santimetreküp havada beþ milyon kere beþ milyon atom olduðu düþünülecek olursa ,atomlarýn ve atomlardan teþekkül eden kainatýn yaratýlýþýndaki esrar daha iyi anlaþýlýr.
Atomun mahiyeti ve faaliyeti hakkýnda ilmin tespit ettiði hususlarý,kendi mesleðimden bir örnek vererek anlatmaya devam ettim:
Bir sýnýfta öðretmen olduðumuzu farz edelim. Kendi aralarýnda 15-20 öðrenci konuþur ve hepsinin sesleri birbirine karýþmadan süratle ve atomlar vasýtasýyla bize ulaþýr. Ayný atomlar, güneþin ýþýðýný,ýsýsýný ve yedi rengini de sýnýfa getirir. Sobamýzdan çýkan sýcaklýk da atomlar eliyle etrafa yayýlýr. Ayný anda uzaklardaki bir radyo sesi,gök gürültüsü veya bir zil sesi de duymuþ olabiliriz. Bu iþ de ayný atomlarýn vazifesidir.
Sýnýfýmýzýn etrafýný yüz bin insan sarsa ve hepsi de bize deðiþik tonlarda ,deðiþik þivelerde ve deðiþik dillerde seslenseler,ayný atomlar bu sesleri birbirlerine karýþtýrmadan ayný süratle naklederler.
Canlý,akýllý ve þuurlu bir insanýn bir anda beþ altý iþ yaptýðýný,meselabirisiyle konuþurken baþka birini dinlediðini,bu arada yazý yazýp kafasýnda çeþitli hesaplar çözdüðünü duysak,gazetelerde manþet yapar,dünya rekortmeni ilan ederiz. Cansýz,akýlsýz,gözsüz ve þuursuz küçücük bir atomun bir anda binlerce iþi eksiksiz ,karýþtýrmadan ve ayný mükemmellikte yapmasý,akýllarý durduran bir hal deðilmidir?
Küçük bir atomdan ,muhteþem galaksilere kadar hükmeden bu kuvvetleri ince hassas hesaplarla koyup iþleten ,kainattaki nizamý ve dengeyi sonsuz bir ilim ve kudretle idare eden kuvvet kime aittir?
Bu akýl almaz hesabý hangi tesadüf ve hangi tabiat yapabilir?
Þunu demek istiyorum: bir yýðýn kum ,taþ,çimento ve demir bulunduðunu kabul edelim. Ortada bir usta ,bir plan,ve proje olmadan ,bu maddelerin bir araya gelerek bir saray inþa etmesi düþünülebilir mi?
Böylesine mükemmel bir sarayýn kendiliðinden teþekkül etmesi mümkün müdür?
Galiba bizler,kainatýn muhteþem sistemini,nizamýný ve harikuladeliðini kanunlarla izah ettiðimizi zannedip iþin içinden kolayca çýkýveriyoruz. Kanunlarý keþfetmekte iþ bitiyor mu?
O kanunu koyan kudret sahibini neden akla getirmiyoruz?
Ýnsanda bir merak vardýr. Bu merakla keþfettiðimiz bir þeyin ustasýna karþý hayranlýðýmýz daha çok artmalý ve onun kim olduðunu anlamaya çalýþmalýyýz.
Küçücük bir incir çekirdeðinden koca bir incir aðacýný ve onun binlerce meyvesini çýkaran,maddesi bir olan atom parçacýklarýndan kainatý ve içindeki canlý cansýz mahlukatý yaratan,dört ana kuvvetle varlýklarý dengede tutan bir kudret sahibine karþý insan nasýl alakasýz kalabilir? Bu muhteþem sýrlarý keþfettikten sonra kainat sahibini nasýl görmezlikten gelebiliriz?

KAÝNATI ,TABÝAT YAPABÝLÝR MÝ?

Mehmet son bir hamle yapýp,kendi görüþünün doðruluðunu savunmak ister gibi heyecanla atýldý.
Bütün bu düzgün ve anlamlý oluþumlarý tabiat kontrol edebilir. Tabiatýn kendi mekanizmalarý vardýr.
Mehmet e göre mantýklý ,bana göre ise,son derece anlamsýz olan bu soruyu da cevaplamaya çalýþtým.
O zaman ,önce tabiat denilen kavramý tarif etmek lazýmdýr, dedim. Tabiat ;su,toprak,hava ve güneþtir. Isisi ve iþigiyla birlikte tabii ki. Baþka bir ifadeyle de,yüz yedi elementtir. Þimdi,yaratici olarak sik sik adindan söz edilen tabiata sorsak:
Ýnsanlarý yapabilirmisin?
Hayýr
Bitki ve hayvalarý icad edebilirmisin?
Hayýr
Güneþ sistemimizi dizebilirmisin?
Hayýr
Milyarlarca yýldýzlarý,galaksizleri düzenleyebilirmisin?
Hayýr
Kainata harika bir intizam ve muhteþem bir sistem vermek için kanunlar koyup,iþletebilirmisin?
Hayýr.
Zaten tabiat denilen þey de kainatýn kendisi deðil mi? Öyleyse,kainatýn da kendi kendini yapamayacaðýný gördük. Peki bu tabiat denilen güç,kuvvet nedir? Eðer tabiata hükmeden bir kuvvet ve güç varsa,o zaten kainatýn kendisi olamaz. Tek yol, kainat cinsinden olmayan bir kudret olmasýdýr ki,o da Cenab-ý Haktýr.
Alemde olup biten harikulade iþleri,tabiat yaptý deyip,içinden çýkmak mümkün deðil. Çünkü her iþ büyük bir nizam ve intizam içinde yapýlýyor. Her faaliyette bir fayda ve bir hikmet gözetiliyor. Herþey þuurlu bir ölçüyle yaratýlýyor. Hiçbir þey baþýboþ deðil;hiçbir mahluk kendi haline býrakýlmamýþ.
Bütün bu mükemmel iþleri,akýlsýz ve þuursuz olan tabiata havale etmek ve tabiat yaptý demek mümkün deðildir.
Ýlim,irade ve kudret sahibi olmayan aciz bir tabiat,elbette Halýk olamaz.
Konuþmamýn sonunda mehmet e dikkatle baktým. Yüzlerinde bulanýk,endiþeli ve biraz da þaþkýnlýk ifadeleri vardý. Mehmet açýsýndan herþeyin yolunda gitmediði belliydi.
O esnada evin hanýmý meyve ikramýnda bulunuyordu. Sohbetin ne kadar etkili olup olmadýðýný anlamak için,bana çýkýþýr gibi yaptý.
Yeter Halit Bey, misafirini yordun. Hep sen konuþuyorsun. Biraz da misafire müsaade et.
Bu samimi nezakete karþý hemen mehmet söz aldý:
Hayýr yenge,dedi. Hocam beni yormuyor. Bu sohbet benim için çok önemli. Uzun uzun konuþmamýz lazým. Henüz yolun baþýndayýz.
Bir taraftan meyveler yerken,diðer taraftan da sohbetimize devam ediyorduk.
Bu arada sýk sýk sözümü kesip,gelen telefonlara cevap vermek zorunda kalýyordum. Sanki o akþam sözleþmiþ gibi bir çok öðrencim ,olaðan dýþý bir yoðunlukta beni arýyolardý. Her öðrencimin kendi çapýnda bana ilettikleri problemleri oluyordu. Bu problemlerin çözümüne,kendi imkanlarým ölçüsünde yardýmcý olmaya çalýþýyordum.
Son telefon konuþmamýz, Adapazarý nýn bir köyünde ikamet eden bir öðrencimleydi. Kapanýp, namaz kýlmasýna karþý çýkan ailesiyle ciddi problemleri vardý. Öðrencimi,ailesini karþýsýna almamasý,onlarý incitmemesi,bazý þeyleri zamana yaymasý ve sabýrlý olmasý konusunda uyarmýþtým.
Bu telefon trafiði mehmet in dikkatini çekmiþti.
Hocam, dedi. Öðrencilerinizle son derece iyi diyaloglar içindesiniz. Doðrusu, öðrencilerinizin problemleriyle bu kadar ilgilenmenize þaþýrdým. Bu kadarlýk , gerekli mi sizce?
Evet ,dedim. Hem de çok gerekli. Bunun da iki nedeni var.
Birincisi,öðrencinin problemlerini en iyi anlayacak ve çözümüne katkýda bulunacak kiþi onun öðretmenidir. Öðrencinin öðretmenine güven duymasý lazýmdýr. eðer bu güven oluþursa,öðrenci problemleri,aileye,topluma ve sokaða taþmadan,büyük bir kýsmý okulda çözülür. Ýþte bizim bu konuya katký yapmamýz lazýmdýr.
Ýkincisi de; ben öðrenciyken imkanlarým kýttý. Öðretmenlerim benim maddi ve manevi ihtiyaçlarým konusunda çok fedakarlýkta bulundular ve bana yardýmcý oldular. Eðer yardýmcý olmasalardý,belki de okulu bitiremezdim ve hayata erken küsen ve topluma zararlý bir insan haline gelebilirdim.
Ýþte bugün,ben de öðrencilerimin problemleriyle ilgilenmekle ,hocalarýmýn bana vermiþ olduklarý emeði,kýsmen ödüyor olmanýn vicdani rahatlýðý içindeyim.
Mehmet baþýný bir müddet eðdi. Birþeyler arýyormuþ gibi yaptý. Sonra da konuþmaya baþladý.
Keþke hocam,dedi. Her öðretmen kendi öðrencisiyle bu kadar ilgilense. Ýnanýyorum ki,kiþilerden görülen davranýþ bozukluklarýnýn ve toplum problemlerinin büyük kýsmý ,daha henüz baþlamadan çözülmüþ olur. Çünkü, kiþide ve toplumda problemin en büyük kaynaðý ilgisizliktir
Mehmet doðru þeyler anlatýyordu. Biraz da kendini örnek verir gibiydi. Veya bu acýyý yaþadýðý için bunlarý biliyordu.
Meyvesini bitiren mehmet,elini yýkama bahanesiyle müsaade istedi. Birlikte ayaða kalktýk.
Mehmet elini yýkadýktan sonra,elini silmesi için kendisine havlu uzattým.
Hocam estaðfirullah,diyerek yüzünün rengi bir anda kýzardý. Beni çok mahcup ediyorsun,dedi.
Ben de:
Hayýr mehmet ,dedim. Bizim hem inancýmýzda hem de geleneklerimizde,misafirin çok önemli bir yeri vardýr. Biz müslümanlar,misafirlerin rýzýkla geldiðine ve asla yük olmadýklarýna inanýrýz.
Baþýný eðdi,cevap vermedi.
Ben mehmet in sigara içtiðini ve nezaketen benim yanýmda içmediðini bildiðim için,onu rahatlatmak macýyla:
Þöyle balkona buyur mehmet ,dedim. Kafaný dumanla sonra devam ederiz.
Çok düþüncelisiniz hocam,diyerek balkona çýktý.
Gönderme Tarihi: 21.04.2006 - 01:15
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 5
23 Mesaj -
HASTALIÐA GÖRE ÇARE SUNULMALIYDI

Kaba kuvvetle,cezalandýrmakla,okuldan atmakla,bu ve benzeri bir akýmýn önüne geçilemezdi.
Problem nerede baþlamýþ ise,tedavi de orda yapýlmalýydý. Bu prensip gereði,bu akým,bir genci elde edebilmek için öncelikle inkarcýlýk ve sefahati bir araç olarak kullanýyordu. Dinin ve Allah ýn olmadýðýný
Ýstediði gibi yaþanabilceðini savunan bir akýma karþý; akýl ,mantýk, ve bilim yoluyla Allah ýn ve dini varlýðýný ve lüzumunu ;gayri meþru yerlerdeki keyif ve lezzetin insanlarý mutluluða deðil,daha kötü sonuçlara götüreceðini izah ve ispat etmek lazýmdý . ancak bu þekilde bu fikri hareketin önüne geçilebilirdi.
Ýnkarcýlýðýn ,baþýboþluðun ve sefahatin pençesinde ne yaptýðýnýn farkýnda olmayan öðrencimi acý acý süzdükten sonra ,bir soru sordum:
Allah ve dini inkar etmekle,bütün kurallarý çiðnemekle,her türlü yaþayýþ þeklini pervasýzca yaþamakla,nasýl istisna bir huzur ve mutluluk buldun? Bunu için vicdanen ve aklen rahat mýsýn?
baþini egdi ve bir müddet nereden baþlayacagini hesapladi. Ve zoraki bir cevap veriyormuþ gibi konuþmaya baþladi:
Evet hocam dedi. Rahatým. En azýndan rahat olmaya çalýþýuyorum.
Daha fazla konuþmak istemedi. Dili rahat oldugunu söylese de,davraniþlari bunu yalanliyordu. Kisaca, rahat olmadigini kendisi de biliyordu,biz de biliyorduk.
Verdigi cevabin sikintisindan kurtulmak ister gibi bir anda konuyu üzerinden atmak istedi.
Hocam dedi. Sizin görüþlerinizi ve bakiþ açinizi çok iyi anladim. Yani, bu alemin ille de bir yaraticisi mi olmasi lazimdir? Iþler kendi kendine olamaz mi? Sistem kendi kendini geliþtiremez mi? Yani mutlaka bir Allah a ihtiyaç mi var?
bu soru ,materyalizm ve inkarcýlýðýn temelini teþkil ediyordu. Belki de bu soru,esas konuya girmek için bir baþlangýç olacaktý. Veya mehmet ,bu soruyla beni tartmak istiyordu.
Kafadan ve hayali konuþmuþ izlemi vermemek için,konuyla ilgili olarak kütüphanemde bazý kitaplar indirerek konuyu ele aldým. Bu konuyla ilgili temel referans kitaplarýmýn baþýnda Risale-i Nur eserleri geliyordu.
Bu soruyu daha da netleþtirmek için,þu iddiayi hareket noktasi kabul edelim dedim.
Allah vardýr,kainatý o yaratmýþtýr. Kainatýn bir baþlangýcý vardýr. Bir de sonu olacaktýr . kainat ne kendi kendine olmuþtur,ne sebepler yapmýþtýr,ne de tabiat yapmýþtýr.
Þimdi siz iddianizi ifade ettiniz. Ben de buna cevap olarak bir iddia ileri sürdüm. Ben iddiami akil ,mantik ve bilim temelinde ispatlamaya çaliþacagim.
Yalnýz bu sohbetimize bir temel kazandýrmak için,karþýlýklý münakaþa þeklinde deðil de,konuþan sözünü bitirsin,ondan sonra diðer taraf söz alsýn.
Tamam der gibi baþini salladi.
Devam ettim.
Sohbetimizin temelini ise ,bilim,akýl ve mantýk ölçüleri oluþtursun. Yani ; iki kere iki dört diyelim. Ýki kere iki ye altý dersek hiçbir sonuç elde edemeyiz.
Bu konuda da mutabýk kaldýk.
Önce kainat yaratýlmýþ mý? Yaratýlmamýþ mý? Yani madde ezeli mi yoksa bir baþlangýcý var mý? Buradan baþlayalým dedim.
Mehmet baþini sallayarak:
Tamam ,dedi.
KAÝNATIN BÝR BAÞLANGICI VARDIR,BÝR DE BÝTÝÞÝ OLACAKTIR
Böylece sohbetimizin prensibinde anlaþtýk. Meseleye kainatýn yaratýlýþýný bilimsel bir þekilde ele alan Big Bang ,yani büyük patlama teorisini anlatarak baþladim:
Son yýllarda ,özellikle Batýlý bilim adamlar,Kuran ýn yaratýlýþ konusundaki görüþüne en uygun açýklamalar yapan Big Bang teorisini savunmaya baþlamýþlardýr.
Big Bang kainatýn bir baþlangýcý olduðu gerçeðine dayanmaktadýr.
Büyük Patlama olarak bilinen Big Bang e göre uzay ve galaksiler,baþlangýçta sýcak ve sýkýþýk tek bir madde olarak yaratýlmýþtý. Bu madde dehþetli bir patlama ile uzaya serpildi. Bunlar, kainatý teþkil edecek olan enerji ve madde parçacýklarýydý. Sonra, madde parçacýklarý ve radyasyon,,kurulmakta olan kainatýn modeline uygun bir þekilde ve nispette taksim edildi. Zemin hazýr olunca atomlar, önceden tayin edildiði aþikar olan düzenli bir model üzerine kuruldu. Fizik ve kimya kanunlarý olarak bildiðimiz mekanizmalar iþletildi. Proton,nötron, ve aðýr elementler husule geldi. Yýldýzlar doðdu,güneþ ortaya çýktý. Galaksiler teþekkül etti.
Son yýllardaki araþtýrmalar,kainatýn hýzla geniþlediðini,galaksilerin birbirinden uzaklaþtýðýný göstermektedir. Bu geniþleme olayý tersine çevrilse,bir büzülme görülecek ve bütün kainat bir madde haline gelecektir.
Bu araþtýrmalar ,kainatýn bir sýfýr noktasýnda baþladýðýný göstermektedir.
Kuran ý Kerimde göklerin ve yerin altý günde ,dünyamýzýn ise ii günde yaratýldýðý ifade edilmektedir.
Tabii burdaki gün tabiri,Allah ýn bildirdiði devir ve safha manasýndadýr. Kuran da bizim günümüzle bin hatta elli bin seneye denk olan günlerden bahsedilmektedir. Yani Kuran daki bu ifadeler,yaratýlýþ safhalarýna iþarettir.
Cenab-ý Hak ilkönce su gibi akýcý olan ve kainatýn kainatýn her tarafýný kuþatmýþ bulunan esir maddesini yaratmýþ,gökleri ve yerleri bu esir maddesinden inþa etmiþtir.
Asrýmýzýn çok kýymetli bir alimi olan Bediüzzaman da kainatýn ilk yaratýlýþ maddesi olan cevherin ne olduðu konusunda, Hud Suresinin 7. Ayeti ile iþaret ederek þöyle demiþtir:Cenab-ý Hak kýn arþý ,su hükmünde olan esir maddesi imiþ. Esir maddesi yaratýldýktan sonra,Sani in ilk icatlarýnýn tecellisine merkez olmuþtur. Yani,esiri halk ettikten sonra cevher-i ferde(atomlara) kalbetmiþtir.
Bediüzzaman,esirin mahiyetinden bahsederken,akýcý bir su gibi,mevcudatýn aralarýna nüfuz etmiþ bir maddedir görüþünü ileri sürmektedir. Ayrýca, elektrik,ýþýk,sýcaklýk ve çekim kuvveti gibi latif ve akýþkan madelerin esirden yapýldýðýna ve böylece kainatýn her tarafýna yayýldýðýna iþaret etmektedir.
Esir maddesi,hiçlikten yaratýldýktan sonra Cenab-ý Hak kýn ilk icalarýna temel olmuþ ve atomlar bu maddelerden yaratýlarak gaz ,sývý, ve katý hallerde hizmete koþturulmuþtur. Ýlk olarak katýlaþýp,hizmete hazýrlanan gezegen ise dünyamýzdýr.
Gökyüzündeki yýldýz ve gezegenler,uzun müddet önce gaz,sonra sývý halinde bir ateþ kütlesi olarak kaldýðý halde,yer yüzü hepsinden evvel katýlaþýp kabuk baðlamýþ ve hayata zemin teþkil etmiþtir. Bu itibarla dünyamýzýn yaratýlýþý ve oluþumu ,göklerden ve diðer gezegenlerden öncedir.
Arz ve semavat birbirine yapýþýk idiler. Sonra biz onlarý birbirinden ayýrdýk. Mealindeki ayetin ifadesinde ,baþlangýçta dünyamýzýn ve semavatýnýn birbirine yapýþýk olduklarý ve sonra birbirlerinden ayrýldýklarý anlaþýlmaktadýr. Bu ifade modern ilmin izahýna da çok uygun düþmektedir.
Enbiya suresinin 30.ayetinde Her þeyi sudan yarattik þeklindeki ifadeyi birçok alim,bu su esir maddesine iþarettir demiþtir.çünkü esir maddesi su kadar akiþkan,ince latif bir maddedir.
Mehmet müdahale etti:
Hocam,yine de ben yoktan yaratma ifadesini kabullenemiyorum. Yani bir þey nasil yoktan yaratilir? Yok demek,maddesiz demektir. Maddesi olmayan bir þey nasil yaratilir?
Ýzah etmeye çalýþayým diyerek devam ettim.
Cenab-ý Hakkýn iki tarzda icadý vardýr. Birisi ibda yani hiçten yoktan yaratmak icat etmektir. Diðeri ise inþa yani yaratýlmýþ unsurlarý bir araya getirmek suretiyle yeni bir varlýk ortaya çýkarmak,yaratmaktýr.
Bütün maddenin özünü meydana getiren ve kainatýn ilk cevheri durumunda bulunan esir maddesi yoktan yaratýlmýþtýr. Bu madde ,ilahi hikmetle patlatýlmýþ,atom ,enerji ve diðer temel parçacýklar vücuda getirilmiþtir. Bu ilk yaratma iþi,bir defaya mahsus olmak üzere yapýlmýþ ve inþa dediðimiz,eþyanýn mevcut elementlerden yaratýlmasý kapýsý açýlmýþtýr.
Artýk þuan ,zerrelerin yoktan yaratýlmasý söz konusu deðildir. Ýlk yaratýlýþta,madde lazým olduðu kadarýyla bir defaya mahsus olarak yaratýlmýþtýr. Ancak her baharda yeniden vücut bularak canlanan milyonlarca bitki ve aðaç;þekil ,renk,model,koku ve aðaç,bir bahar öncesinin durumuyla týpa týp aynýsý deðildir. Bunlar her bahar yoktan yaratýlýr.
Fakat ol emriyle ,yoktan yaratýlýþ hususunun mahiyetini iyi bilmek lazýmdýr. Bir kere bize göre yok olan bir þey,maddi bir vücut sahibi olmasa da,Allah tarafýndan bilinmektedir. Çünkü,Cenab-ý Hakkýn
ilim sýfatý muhittir,yani herþeyi içine alýr. Dolayýsýyla, ilahi ilim dairsenin dýþýna hiçbir þey çýkamaz. Bu ilim dairesinden maddi vücut dairesine çýkan bir þey,bize göre yoktan var edilmiþtir. Ama bunu hiçbir zaman mutlak yokluk þeklinde tasavvur edemeyiz.
Hocam,burayý biraz daha açarmýsýn? dedi.
Þöyle diyelim diye devam ettim. Bir þeyin modeli yani örnegi,misli ve emsali hiç yokken yaratildigini düþünelim. Bu hadise bize göre yoktan ,hiçlikten yaratilmaktadir. Ancak bize göre modeli ve emsali olmayan bir þey,alhi ilim dairesinde mevcuttur. Bu varlik, maddi bir vücut giyip,madde alemine çikmayinca,biz onu bilemiyoruz. Çikinca da,hiçlikten yaratildi diyoruz. Fakat bu bizim akil kapasitemizin tespitidir. Ve bize göre yokluktan yaratilmiþtir. Ilahi ilim dairesine göre degildir. Çünkü,onun dairesinde o mevcuttur. Yalnizca vücut giymemiþtir.
Mehmet yine araya girdi.
Allah ,mevcut bir maddeyi nasýl yok eder? Yok ediyorsa örnek gösterin. Edemiyorsa(haþa) bir þeyi yok edemeyen,nasýl yaratýcý olur?
Mehmet in bu heyecanlý çýkýþýna karþý sakin bir þekilde devam ettim:
Her baharda yeiden yaratýlan milyonlarca bitki ve aðacýn dal,yaprak ve meyvelerinin tipi,kokusu ,þekli,model, ve kendilerine has hususi tarzlarý,kýþ mevsimiyle birlikte yok olmaktadýr.
Sobaya bir odun atalým ve yakalým. Odunun kül olduðunu görürüz. Bu esnada odunun ebadý ,aðýrlýðý ,kokusu,rengi ve tipi yok olmuþtur. Belki külünü,çýkardýðý enerjiyi ve dumaný toplasak tekrar odunun aðýrlýðýný bulabiliriz,ama onun renk,desen ve koku gibi diðer vasýflarýný geri getiremeyiz. Çünkü onlar yok olmuþlardýr.
Astronomi alimlerince son yýllarda yapýlan bir takým araþtýrmalar,dünyamýzdan çok daha büyük olan yýldýzlarýn kara delik adý verilen ve mahiyeti bilinmeyen bir yere girerek kaybolduklarýný ve madde aleminden çýktýklarýný göstermektedirler. Bu kara deliðin çekim gücünün sonsuza yakýn olduðu ifade edilmektedir. Kara delikler,sýcaklýðý ,ýþýðý,sesi ve her türlü radyasyonu bir anda yutarak yok etmekte ve dev yýldýzlarýn içine düþüp yok olduðu dipsiz bir kuyuyu andýrmaktadýr. Bu açýdan kara delikler,ebedi bir aleme geçiþe misal olarak deðerlendirilebilmektedir.
Mehmet,parmaklarýný birbirine kilitleyerek derin bir nefes aldýktan sonra:
Biliyormusun hocam, dedi. Bu anlatýlanlar ,beni tam olarak tatmin etmiþ deðil. Ancak ,bugüne kadar duyduðum en doyurucu açýklamalar
Gönderme Tarihi: 21.04.2006 - 01:09
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 4
23 Mesaj -
BINLERCE NIMETI SUNAN ZAT,BUNLARI BEDAVA VERIR MI?
Ben devam ettim:
Hayatýmýza binlerce nimetleri sunan Zat,bunlarý hiç bedava verir mi? Bunlarýn bir hesabý olmaz mý?
Mehmet üzgün ve bitkin bir þekilde:
Hocam,dedi. Lütfen bu konulara girmeyin. Bu konularý düþünmek istemiyorum. Bunlar ince þeyler. Ýçinden çýkamýyorum ve rahatsýz oluyorum. Býrakýn nasýl yaþýyorsam öyle devam edeyim.
Bu savunma bir çare deðil. dedim. Bizi bu dünyaya gönderen bizlere nimetler sunan Zat bir gaye için göndermiþ olmali ve alip götürdügü zaman da hesaba çekmelidir. Çünkü,her aliþ veriþin bir karþiligi ve bir hesabi vardir.Bak bu konuyla ilgili deðerli bir alim þunlarý ifade ediyor:
Ýnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediðine ,mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaþmasý ve mütemadiyen zeval ve firakta yuvarlanmasý þahittir.... demek insan dünyaya yalnýz güzel yaþamak için ve rahatla ve sefa ile ömür geçirmek için gelmemiþtir. Belki azim bir sermaye elinde bulunan insan ,burada ticaret ile ebedi,daimi bir hayatýn saadetine çalýþmak için gelmiþtir.
(B.S.Nursi)
düzceli mehmet birden ayaða fýrladý.
Hocam dedi. Bunlar çok ciddi þeyler. Ben henüz bunlari dinlemeye ve kaldirmaya hazir degilim. Benim bir dünyam var, yuvarlanip gidiyorum. Bu gibi þeyleri dinlersem ya degiþmem lazim ya da intihar etmem lazim. Rica ediyorum bana þimdilik dokunmayin nolursunuz?
iç aleminde bazý fýrtýnalarýn estiði ve bazý hesaplaþmalarýn olduðu belliydi.
Ben de ayaða kalktým.
Peki dedim. Senin dediðin gibi olsun. Bu konuyu kapatalým. Daha sonra görüþürüz.Karþilikli memnuniyetlerimizi bildirdik ve odadan ayrildi.
Birkaç gün sonra mehmet le okulun bahçesinde karþilaþtik. Yine büyük bir saygiyla beni selamladi ve nezaketle elime uzandi.
Ben de onun hoþuna gidecek bazi iltifatlarda bulundum.
Hocam,beni hiç arayýp sormuyorsun, dedi.Yoksa unuttunuz mu?Mehmet,seni nasýl unuturum? diye cevap verdim. Sen unutulmayacak kadar farklý bir insansýn.
Yine kendisine has giriþken tavriyla:
Hocam geceler uzun. Ya ziyaretimize gel, ya da bizi davet et,biz gelelim. Okulda zaman dar olduðu için uzun süreli görüþemiyoruz.Tamam,dedim. Ama biliyorsun,ben de burada bekar kalýyorum. Ama hafta sonu seni evime davet edebilirim. Birlikte küçük bir yolculuk yaparýz,hem seni misafir ederim, hem de bol bol sohbet ederiz.Hocam sahiden mi? diye sordu.
Evet dedim. Sahiden tabii..Yani yengeye sormadan mý karar veriyorsun ? diye takýlmak istedi.
Gülüþtük.
MEHMET Ý DAVET ETTÝM
Evim,çalýþtýðým yerde deðildi. Bunu için bir hafta sonunu geçirmek üzere,mehmet le birlikte evimin olduðu þehre gitmiþtik. Kýsa ama,çok anlamlý ve dostane bir yolculuk olmuþtu. Artýk mehmet ,hafta sonu için benim misafirimdi. Hafta sonunu geçirdikten sonra,tekrar üniversiteye birlikte dönecektik.
Misafirim olan mehmet ile evimde baþbaþaydýk. Mehmet evimde misafir olduðu için daha dikkatli
Daha nezaketli tavýrlar içindeydi. Beni üzmemek ,kýrmamak için özel bir itina gösterdiði belliydi.
Eve ilk girdiði andan beri,gözleri sürekli kitaplarda,tablolarda,etrafýn düzeninde ve gözleri renkleriyle doyuran çiçeklerdeydi. Alýþýk olmadýðý bir ortamda bulunduðu her halinden belli oluyordu.
Ben ve evdeki aile fertleri misafirimize rahat ettirmek için,büyüklerimizden devraldýðýmýz misafirperverliðimizi göstermeye gayret ediyorduk. Bu da mehmet i hem memnun ediyor hem de mahcup ediyordu.
O akþma yemeðinde de bir baþka atmosfer vardý. Sanki Cenab-ý Hak birçok güzelliði ve birçok güzel geliþmeyi yan yana getirmiþti. Mehmet, sofraya gelen çeþit çeþit yemeklerden ,ikramlardan çok etkilenmiþti.
Biraz da abartarak:
Hocam kendimi peri masallarýnda gibi hissediyorum,dedi. Sofranýn tertibi ve düzeni,yemeklerin lezzeti,odanýn estetik görünümü ,bizleri mahcup eden nezaketiniz... yapmayýn artýk mahcubiyetimden dolayý rahat bile deðilim...
Tabi ki o da bana iltifat ediyordu. Herþey anlattigi gibi degildi. Çok zeki bir gençti. Basit, havadan sudan açilan sözler,gelip önemli konulara dayanmiþti.
Çok ciddi konular birer birer telafuz edilirken,mehmet önemli bir þey keþfediyormuþ gibi:
Hocam bu gece çok uzun olacaða benziyor diye bir tahminde bulundu.
Ben de:
Yarýn cumartesi. Nasýl olsa okul tatil . hem gecemiz bol,hem de gündüzümüz dedim.
Mehmet devam etti:
Her zaman böyle müsait bir zemin bulmak zor. Bu geceyi çok ciddi bir þekilde degerlendirmemiz lazim. En azindan kendi açimdan öyle düþünüyorum. Ben herkesle önemli konulari konuþmam. Ama siz istisnasiniz. Çünkü, olaylari ele açiþ biçiminiz ve karþinizdakine verdiginiz deger beni çok etkiliyor.
Hocam eger müsaade ederseniz konuya þuradan baþlamak istiyorum:
Sizlerin görüþ ve düþüncenizi az çok biliyorum. Din ve Allah eksenli bir görüþü savunuyorsunuz. Ben de bunun tam tersini savunuyorum.Bu sözün burasýnda araya girdim:
Affedersin mehmet dedim. Aslýnda benim sizinle ilgili bazý tahminlerim var ama ,yine de tam olarak seni tanýmýþ deðilim. Ýsterseniz felsefenizin temellerini,ne istediðinizi kýsaca özetleyiniz. Bu þekilde görüþlerinizi daha yakýndan tanýmýþ oluruz.
Hocam dedi.Benim felsefem,yani kuralsýz gençlik felsefesinin temel görüþleri þudur:
Ýnsan dünyaya bir kez gelir. Bunun için de istediðimiz gibi bir hayat yaþamak istiyoruz. Ýstediðimiz hayata engel olacak her türlü toplumsal ve ilahi kanunlarý yok sayýyoruz. Kanunlar, kurallar ve dini anlayýþlar ,insanlarýn önlerine çeþitli engeller ve yaptýrýmlar koyuyorlar, tam lezzet ve keyif almamýza mani oluyorlar. Bizler de,istediðimiz þekilde yaþayabilmemiz ve hayatýn tadýný çýkarabilmemiz için,Allah ýn ve dinin olmadýðýný ,kurallarýn lüzumsuz olduðunu ,en ideal yaþamanýn KURALSIZ YAÞAMAK olduðunu düþünüyoruz.
Özet olarak böyle þekillenen kuralsýz gençlik felsefesi,gerçekten toplumu ve toplumsal deðerleri tehdit ediyordu. Bu sözleri dehþetle dinlemiþtim.
Bunlara karþý süratle tedbir alýnmalýydý.
Ama nasýl?



Not Devami gelecek insa'Allah
Gönderme Tarihi: 19.04.2006 - 01:50
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 3
23 Mesaj -
MEHMET Ý ONURE EDÝYORDUM
Nitekim de öyle oldu. Tahminimde yanýlmamýþtým. Odamýn önüne vardýðýmda mehmet in kapý önünde beklediðini gördüm.
Son derece sýcak bir ilgi gösterdim,odama aldým,elini sýktým ve çay söyledim.
Zamaným bol mehmet dedim.Rahat otur. Ýnanýyorum ki,bu türlü buuluþmalar ve konuþmalar dostluklarýmýzý pekiþtirecek ve birbirimizin görüþlerinden yararlanma fýrsatý verecektir.
Son derece nezaketli tatlý ve seviyeli bir sohbet baþlamýþtý. Daha çok mehmet i konuþturuyor bu vesileyle onun fikir ve görüþlerini alýyordum. Mehmet in anlattýðý en radikal ve can sýkýcý konulara bile tepki göstermeden büyük bir sükunetle dibliyordum. Sonra da incitmeden kýrmadan ve damarýna dokunmadan kendi görüþlerimi anlatýyordum.
Çok þiddetli itiraz ettiði zaman bile:
Senin bu þekilde düþünmeni saygiyla karþiliyorum. Farkli degerlendirme çok normaldir. Konulara farkli bakmak dostluklari zedelemez diyerek Mehmet i sürekli onure ediyor ve deger verdigimi göstermek istiyordum.
Shbetler ilerledikçe görüþler ortaya çiktikça ve sorulara cevaplar verildikçe karþilikli anlayiþ kaynaþma ve hoþgörü pekiþmeye devam ediyordu.
Karþimda oturan inançsiz inkarci ve maneviyat ve din adina hiç birþeyi kabul etmeyen ögrencimle bir konuda anlaþmiþ gibiydik.
Bunu ayaga kalkip çikmak için müsaade istedigi zaman kendisi ifade etmiþti.
Elini bana uzatarak:
Bu sohbet için teþekür ederim ,hocam,dedi.inaniyorum ki bu sohbetlerin arkasi gelcektir.
Ben de bütün iyi dilek ve samimiyetimi tekrar siralayarak mehmet i son kez onure edip ugurladim.
Dostlugumuzun ve karþilikli samimiyetimizin ilerledigine çok seviniyordum. Düzceli mehmet bu zararli ve tehlikeli fikirlerden kurtulursa ,çevresine çok faydali bir insan olabilirdi.
Bu tür sohbetlerin ve görüþmelerin artmasi gerekiyordu.
Dersler devam ediyordu. Düzceli mehmet in de derslerde çok anlamsiz hayati gibi darmadagin sorulari da devam ediyordu.ama ben mümkün oldugu ölçüde kirmadan kizmadan ve kendisine deger vererek sorularini cevaplandirmaya çaliþiyordum. Hatta bazi ögrenciler bu duruma zaman zaman itiraz ediyorlardi.
Neden bu adama bu kadar deðer veriyorsunuz ,hocam diyorlardý. Onunla muhatap olmak bilmek yanlýþtýr.
Hayýr.... ben o kanaatte deðildim.
Her problemli öðrencinin problemlerini çözecek bir yol vardýr. O yol bilinmediði takdirde bu problem çözülemez denilmemeli. Belki de o problemi çözecek bir yolun bulunmasý için daha fazla gayret gösterilmelidir.
Bu noktaya dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri insaný yüz kapýlý saraya benzetir. O kapýlarýn hepsi kapalý olsa da yalnýz birisi açýk olsa o saraya girilmez denilmeyeceðini ifade eder. Ýnsanda bütün olumsuz tavýrlarý ve ele alýnmaz yönleri olsa da mutlaka ona yaklaþýlacak bazý doðrularý gösterecek bir yönünün
Bir tarafýnýn bir damarýnýn bulunabilceðini anlatýr.
Bu tespit ,eðitim açýsýndan son derece önemlidir. Kötü yanlýþ eksik ve yaramaz diye vasýflandýrýlan insanlar bütün bütün dýþlanýp bir kenara itilmemeli. Onlarla diyalog yollarý sonuna kadar denemeli. Görülecek ki bir tarafýndan onun kalbine ve aklýna bir yol bulmak ve bazý hakikatleri anlatmak mümkün olacaktýr.
Düzceli mehmet le iyi bir diyalog kurmuþtuk. Karþýlaþtýðýmýz zaman ceketinin düðmesini ilikler saygýyla eðilir ve hal hatýrýmý sorardý.
Hatta çok zaman espri de yaparak:
Hocam bu saygý size özel... baþka kimseye yapmýyorum. Size torpil geçiyorum,derdi.
Ben de:
Sen baþkasýn mehmet,sen benim için samimi bir dostsun. Sana büyük güven duyuyorum. Ýnanýyorum ki ilerde göstereceðin baþarýyla herkesi mahcup edeceksin, deyip iltifat ederdim.
Bu da düzceli mehmet in hoþuna giderdi.
BEN,ZEVK VE KEYF ÝÇÝN YAÞIYORUM
Günboyu derslerin yoðunluðundan sonra odama çekilip biraz dinlenmek istemiþtim. Kendi yaptýðým çayý,bardaða doldururken odamýn kapýsý çalýndý ve içeri mehmet girdi.
Anadolu da söylenen espriyle mehmet e yer gösterdim.
Buyur mehmet þöyle otur dedim. Kaynanan seni seveceðe benziyor.
Gülüþtük..
Çaylarýmýzý yudumlarken ,mehmet:
Hocam ,biraz sizinle konuþmak istiyorum,dedi.
Seni dinliyorum ,buyur,dedim.
Kendisine has açýk sözlülüðüyle:
Hocam,sahiden siz beni ciddiye alýyormusunuz ,yoksa rol mü yapýyorsunuz?
bu samimi çýkýþýna biraz þaþýrdým. Bunu belli etmemek için de hafif tebessüm ettim.
Sen ciddiye alýnacak gençsin. Ben senin geleceðinde çok ciddi þeyler görüyorum,dedim.
Bir an mahcuplaþarak:
Sað olun hocam,dedi. Biliyormusunuz bana verdiðiniz deðer beni biraz ümitlendiriyor. Bazen düþünüyorum,bir gün daha kötü olup büsbütün dýþlanýrmýyým ? Yoksa ,davranýþlarým birgün normalleþip,insanlarýn beni kabul edeceði bir þekle girer miyim?
Gözlerime bakarak,bunlardan birini tasdik etmemi bekledi.
Tabi ki ,iknicisi dedim. Ýnanýyorum ki seni bir gün bu insanlar aralarýna almakla kalmayacaklar ,hatta olumlu davranýþlarýndan dolayý seni takdir edeceklerdir.
Hocam yine rüya görüyoruz galiba diye gülümsedi. Ýnanmak istemedi.
Konuya biraz ciddiyet ve derinlik kazandýrmak için bazý sorular sordum.
Mehmet ,sence biz neden var olmuþ olabiliriz? Bütün bu kainat niçin bize hizmet ediyor olabilir?
Yani hayatýn gayesi nedir? Ne için yaþýyor olabiliriz ? dedim..
Hiç düþünmeden atildi.
Hocam dedi. ;Ben hayat felsefemi daha önce anlattým. Ben zevk ve lezzet için yaþýyorum. Beni ne mutlu ediyorsa öyle davranýyorum. Benim için hayatýn anlamý,bir kuralý yoktur. Yaþayabildiðim kadar ve yaþayabildiðim þekilde bir hayat sürüp çekip gideceðim. Ölünce de ,ne olursa olsun.benim için herþey bitmiþtir.O Yani hayvan gibi baþiboþ ve serbest yaþamak,istedigin herþeyi yapmak,ölünce de bir tarafa atilmak...
Evet hocam aynen öyle..
Bu deðerlendirme içime ok gibi saplanmýþtý. Eðitim sistemimizin canlý mahsullerinden biriydi. Ýnsanýn maymundan geldiðine , hayatýn zevk ve lezzet için olduðuna ,ölünce de bir hesabýn olmadýðýna inanan bir mantýk...
Böyle bir mantýkla yetiþen bir insanýn ,kime ne faydasý olacaktý? Ne ailesine ne topluma ne de devlete..
Yaptýklarýndan dolayý bir hesaba inanmayan bir insaný kim kontrol edebilirdi? Böyle bir insaný durdurmak için,devletin ne kadar polis,araç ve gereç istihdam etmesi gerekiyordu. Her türlü tedbir alýnsa bile,insanýn kötülükleri ve zararlarý tamamen önlenebilirmiydi? Veya,insan tam anlamýyla kontrol etmek mümkün olur muydu?
Peki neden bu gerçek hala görülmüyordu?
Mehmet e döndüm.
Sana bir soru daha sorabilirmiyim ? dedim.
Buyurun hocam dedi.
Allah korusun senin akli muhakemen yerinde olmasa da ,bir hekime gitsen,seni sýhhate kavuþtursa,o hekime karþý nasýl bir borç altýna girdiðini düþünürsün?
Hocam ne demek? Deli bir insaný akýllandýran bir doktora bir ömür feda edilir. Çünkü hekim bir hayat sunmuþ oluyor.Peki,gözlerin olmasa ve dünyayý hiç görmesen . birisi gelip sana göz taksa ve görmeye baþlasan ,gözünü açan kiþiye karþý nasýl bir minnet altýna gireceðini varsayarsýn?
Yani,ona da bir ömür verilir. Çünkü fiyatý çok fazla olmalýdýr.Konuyu uzatýrsak,dil,aðýz,burun,kulak ve özet olarak bütün organlarýn için ayný þeyi düþünürsek ,insanýn borcu ne kadar olur? Ooo hocam bu hesaplanamaz. Buna ömür deðil,binlerce ömürler yetmez. Ýnsan köle olsa yine de ödeyemez bu borcu.
Mehmet e tekrar döndüm:
Peki,Mehmet DEDÝM. Bugüne kadar ,þu sahip oldugun biyolojik ve psikolojik dünyayi ve onun mükemmel ve harika nimetlerini ,bunlarin niçin ve kim tarafindan verildigini hiç düþünmedin mi?
Veya soruyu þu þekilde sorarsak:
iki göz,bir akil ,bir dil veya herhangi bir uzuv için ,karþiiliginda köle gibi çaliþmak göze alinir ve bu aklin geregi ise;þu mükemmel vücut sarayini ve þu muhteþem biyolojik ve psikolojik alemi bizlere sunan ,kainati milyarlarca nimetlerle doldurup ,bize veren kudret sahibine ,ne gibi ve nasil bir borcumuzun
oldugunu hiç düþünmez miyiz?Bütün alemi emrimize veren ve peþimizde koþturan zati merak edip,bilmek ve tanimak istemezmiyiz?
Bizden ne istedigini sormak aklimiza gelmez mi?
Mehmet sustu ve bir müddet daldi.
Gönderme Tarihi: 19.04.2006 - 01:43
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCELI MEHMET 2
23 Mesaj -
ÝNSAN AKIL ÝLE DOÐRUYU BULABÝLÝR MÝ?
Sözün burasýnda ,çoktan beri müdahale fýrsatý kollayan Mehmet,birden ayaða kalkýp ,biraz da sert bir üslupla:
Hocam,insan kendi akýl ölçüleriyle doðruyu bulur. Baþka bir gücün onu yönlendirmesine ,hareket alanýný belirlemesine ve o güçten emir almasýna ne gerek var? Diye sordu.
Teþekür ederim,dedim. Bu soru sorulmalýydý. Sorulduðu da çok iyi oldu. Çünkü buna benzer felsefi
Görüþler var. Bu vesile ile konuyu biraz daha açalým.
Bildiðiniz gibi insan;daima doðruyu güzelliði ve hakký arama özlemi içindedir. Evrenin bir bütün olarak gerçek durumunu ,insanýn ne olduðunu ve ne olmasý gerektiðini bilmek istemektedir.
Ýnsan aklý vasýtasý ile dünyayý ve evreni aydýnlatmaya çalýþýr. Ýnsan aklý kuvvetli inanç ve ahlak sistemleri ile desteklenmezse doðruyu arýyorum diye daha da yanlýþlara sapabilir. Bunu felsefe dünyasýnda çok çarpýcý örnekleri vardýr. Bunlarýn bir kýsmý,ya herþeyi inkar eden bir ateist olmuþlardýr ya da herþeyi maddede arayan bir materyalist olmuþlardýr.
Ýnsan toplumsal bir varlýktýr. Birlikte yaþama,birlikte paylaþma ,yardýmlaþma ve dayanýþmaya muhtaçtýr.insandaki bu duygularýn pekiþmesi lazýmdýr. Çünkü huzurlu toplumlar,iyi eðitilmiþ ve toplum kurallarýna uyan insanlardan oluþur. Ýnsan toplum normlarýna ,inançlarýna,ahlak yasalarýna ve yaþama biçimine ne kadar iyi entegre olursa,o kadar hem kendini ,hem de toplumu mutlu eder. Tabiki bütün bunlar ,insanýn kendini tanýmasý ,bilmesi geldiði ve gideceði yerin hesabý ve muhakemesi içinde olmalarý ile mümkündür.
Ýnsan doðumundan ölümüne kadar ,bedensel zihinsel duygusal ve sosyal bir geliþme içindedir. Ýnsan deðiþik þartlarda ,farklý davranýþlar gösteren canlýdýr. Maddi ve manevi yaþantýsý ,þuuru ve þuur altý dünyasý vardýr.
Ýnsanýn taþýdýðý emeller,arzular,beklentiler ve istekler dünyaya sýðmayacak kadar geniþtir. Çünkü insan,tek zaman boyutunda yaþamaz. Geçmiþ ve geleceðe doðru bir zaman seyri içinden yaþar.
Bu nedenle insanlarýn davranýþlarý,geçmiþini, þimdiki durumunu ve gelecek hakkýnda planlarýný ve ümitlerini yansýtýr. Ýnsan maddeden manaya,büyük küçük herþeyi görmek,bilmek ve yaþamak ister. Bu anlamda çok zaman ona dünya dar gelir. Bunu için ,insan küçük bir kainat kainat da büyük bir insan olarak görülmüþtür.
Ýnsanýn psikolojik dünyasý ýslah edildiðinde ,bütün insanlarýn hayranlýkla izleyeceði örnek bir hayat anlayýþý sergileyecek yetenektedir. Zararlý yönlendirmeler yapýldýðýnda ise ,canavar hayvanlarý bile ürküten bir tahribat içinde bulunabilmektedir. Bunu için,insanýn insan olabilmesine yönelik çalýþmalar yapýlmalýdýr. Bu da ancak insaný Yaratanýn mesajý ile baþbaþa býrakmakla mümkündür.
Görüldüðü gibi,fen ve sosyal bilimlerin insanla ilgili görüþleri incelendiðinde insanýn mükemmel bir varlýk olduðu ve yaratýlmýþlarýn en yücesinde bulunduðu anlaþýlmaktadýr.
Bu kadar harikalýkta ve mükemmellikte yaratýlan insan,kendini tanýmalýdýr. Çünkü küçük bir kainat olan insan kainat kadar sýrlarla doludur.
Sayýlarý milyarlarý bulan galaksileri güneþten büyük yýldýzlarý keþfedip ,hükmetme çabasýnda olan insan,kendini keþfedip kontrol etme ve varlýðýna en uygun yaþam þeklini bulma gayretinde görülmemektedir. Halbuki , o manevi yapýsý itibariyle bir kainattýr ve bütün yaratýlmýþlardan üstündür.
Maddi ve manevi olarak harikulade bir yapýya sahip olan insanýn kendisine ve topluma faydalý olabilmesi için kendini iyi tanýmasý ve yaratýlýþýndaki amacý iyi bilmesi lazýmdýr.
Kainatýn sýrlarýný keþfetmek için hayatýný tüketen insan ,kendi sýrlarýný,kendi iç dünyasýný ve kendi alemini aydýnlatmalý ,kendini tanýmalý vazifesini bilmeli taþýdýðý deðerlerin ve yüklendiði emanetin farkýnda olmalýdýr.
Yaradýlýþ gayesinin ve taþýdýðý deðerlerin farkýnda olmayan insan ,hiçbir þeyin farkýnda olmayacaktýr.
Baþýboþ amaçsýz ve hedefsiz bir hayatta hem kendisi huzursuz ve mutlu olacak hem de insanlarýn huzurunu kaçýracaktýr.
Ýnsanýn bilmesi gereken en temel bilim;kendisini bilmesi,Yaratanýný tanýmasý dünyaya ne için geldiðini anlamasý ve yaptýklarýnýn hesabýný vereceði bilinci içinde olmasýdýr.
Bu anlayýþ insana hem düzenli hayat hem faydalý olma duygusu hem de üstün baþarýlar getirecektir.
Zil çalmýþtý. Konuyla ilgili herhangi bir görüþ ortaya çýkmadan veya herhangi bir yorum yapýlmadan dýþarý çýkmýþtýk. Ama mehmet veya mehmetin görüþlerini destekleyen öðrencilerden bazýlarýnýn odama gelmek isteyeceklerini tahmin ediyordum. Çünkü,bu konuda daha çok þeyler söylenecekti ve söylenmeliydi.
Gönderme Tarihi: 19.04.2006 - 01:34
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
Düzceli Mehmet
23 Mesaj -
OKULLAR AÇILIYORDU
Öðretmendim.
Okullarýmýz yeni açýlmýþtý.
Meslek hayatýmýn yirminci yýlýndaydým. Okulun her açýlýþýnda yaþadýðým o tarifsiz
Mutluluðu ,doyumsuz iklimini yeniden yaþýyordum. Bu öylesine bir haz ve lezzetti ki,
Öðretmenlik yapmayan bir insana bunu anlatmak mümkün deðildi. Okula,mesai arkadaþlarýna ve öðrenciye hasret kalmanýn ne demek olduðunu,öðretmenden baþkasý asla bilemezdi.
Okul,öðretmen ve öðrenci,birbirinden ayrýlmaz kopmaz ve ayrý düþünülemez bir þekilde,
Bir bütün oluþturmuþlardýr. Birini diðerinden koparmak mümkün deðildir.
Bunun hiçbir maddi izahý da yoktur. Bu bir sevda ,bu bir hasret ,bir gönül ve bir
Mutluluk iksiridir.
Hele öðrenci öðretmen için neler deðildir ki?
Bir öðretmen için onun öðrencisi,mutluluðunun hayatýnýn ve yaþama direncinin ayrýlmaz bir parçasýdýr. Bir öðretmeni,bu iklimden kopardýðýnýz an ,onun dünyasýný yýkarsýnýz.
Þair öðretmen boþuna mý yanmýþtýr.
Onlar benim herþeyimdir.
Hayat suyum ,ekmeðim.
Gönül saksýmda açan;
Renk renk,desen desen,
Mis kokulu çiçeklerim....
Onlar benim herþeyimdir;
Dualarým,dileklerim...
Ya Rab! Ayýrma beni,
Onlar benim meleklerim.
Meslek hayatýmda yirminci defa ayný heyecan ve ayný duygularla okuluma ve öðrencilerime kavuþmuþtum. Bu tarifsiz mutluluðun etkisinde o kadar
Kalmýþ olacaðým ki,hiç farkýnda olmadan ,adeta bütün öðrencilerimi bir çýrpýda
Kucaklamak ister gibi,okula girerken kollarýmý açtýðýmý farkettim. Sanki o esnada
Bütün acýlarým elemlerim ve kederlerim bitmiþti.
Okulun o büyülü havasýný soluyan bir kiþi;ekmeði,suyu,havayý ve mutluluðu
Baþka yerde arayabilir mi?
Yine þair öðretmenin dediði gibi;
Ben okulda doðdum.
Güllerle,çiçeklerle büyüdüm.
Onlarla aðladým,onlarla güldüm.
Benim için Allah a kalkan eller ,
Yüreklerinde tertemiz duygular,
Ýþte benim sermayem ,ödülüm;
Okuttuðum çocuklar...
Mezar taþýma “öðretmen” diye yazýn.
Belki de gelip,dua okurlar....
DAHA ÝLK DERSÝMDE SÜPRÝZ BÝR GELÝÞME
Bu hisleri,bu heyecaný ve bu duygularý yeniden yaþayarak,kendimi ilk dersimde bulmuþtum.
Üniversiteyi yeni kazanmýþ pýrýl pýrýl gençler...
Gözlerinde ürkek bir ýþýltý,tatlý bir tedirginlik ve yeni üniversiteli olmanýn heyecaný
Okunmaktaydý.
Elli kiþilik bu sýnýfýn,yarýdan fazlasýný erkek öðrenciler,diðerlerini ise kýz öðrenciler
Teþkil ediyordu.
Önce kendimi tanýtýp,öðrencilerin tedirginliklerini giderecek bir giriþ yaptým.
Okulun,okumanýn ve bu zamanda üniversiteyi kazanmanýn önemini anlatarak,öðrenciler onure etmeye çalýþtým. Ayrýca,derslerden ve sýnavlardan korkmamalarý gerektiðini,devamlý ve düzenli çalýþmalarý halinde,beklediklerinin de üstünde bir baþarý gösterebilceklerini ifade ettim.
Bu konuþma üzerine öðrencilerin;kýsmen de olsa ,tedirginliklerinden ve endiþelerinden kurtulduklarýný müþahede ettim.
Sonra da öðrenciler tek tek tanýmaya baþladým. Her öðrenci adýný,soyadýný ve memleketini söyleyerek,ne için öðretmenliði seçtiðini anlatmaktaydý.
Tanýþma faslýnda isminin Düzceli Mehmet olduðunu söyleyen uzun boylu,hafif esmer tenli,saçlarýný arkadan baðlamýþ,kulaklarý küpeli,kollarýnda ve boynunda bol aksesuar bulunan bir öðrenci dikkatimi çekti.
Üzerinde elbisenin de garip renkler taþýdýðý ve sýra dýþý dikildiði belliydi. Öðrencinin yüz ifadelerinde ve tonunda açýk bir sertlik ve aykýrýlýk hissedilmekteydi. Bu , bütün sýnýfýn da dikkatini çekmiþti.
Tanýþma faslýndan sonra, her dönem baþlarýnda yaptýðým gibi,öðrencilerden neler isteyeceðimi ve neler bekleyeceðimi ifade etmek için yeniden masaya geçerek konuþmaya baþladým:
“Arkadaþlar!” dedim. “beni dikkatle dinlemenizi istiyorum. Bu dönem boyunca,sýnýf disiplini ve düzeni konusunda bazý kurallar oluþturacaðýz . birlikte oluþturacaðýmýz kurallarý bir metin haline getirip,her öðrenci altýný imzalayacak. Bu kurallarý birlikte tavizsiz olarak uygulayacaðýz.
Bu kurallar þunlardýr: derse 5 dakikadan fazla geç kalan sýnýfa alýnmayacak. Devamsýzlýk hakkýný kullandýktan sonra , ders saati kadar bir defaya mahsus olmak üzere ,ek mazaret hakký verilcek. Derse birlikte hazýrlanýp ,birlikte iþleyeceðiz. Söz almadan konuþulmayacak. Sýnýfta bir kiþi konuþurken onun sözünü kesmek,müdehale etmek,sert tepki göstermek veya baþkasýnýn dinlemesini engellemek olmayacak. Her görüþe,yoruma ve deðerlendirmeye saygý gösterilecek. Eleþtiriye açýk olunacak,eleþtirilmekten dolayý
Kýrýcý sözler söylenmeyecek. Maddi veya manevi anlamda ,herhangi bir sýkýntýsý olan,yardým için arkadaþlarýný veya dersin öðretmenini haberdar edecek. Araþtýrma gruplarý oluþturulacak. Kitap okuma ve inceleme çalýþmalarý yapýlacak. Kararlara uymayanlar,sýnýfýn ortak tepkisiyle cezalandýrýlacak. Sýnýfta baþarý gösteren öðrenciler,yine sýnýfýn ortak kararýyla ödüllendirilecek. Kararlar oy çokluðuyla alýnacak.
Bu kurallarý deðerlendirmenize sunmak istiyorum. Hepsini madde madde tartýþalým.
Uygun bulmadýklarýnýzý,gerekçe göstermek kaydýyla çýkarabiliriz veya baþka maddeler de ilave edebiliriz. Birlikte mutabýk kaldýðýmýz maddeleri metin haline getirip imzanýza sunacaðým. Ne dersiniz?
Öðrencilerde,belki de ilk defa böyle bir durumla karþýlaþmýþ olmanýn belirli bir sessizliði vardý. Kafalarýnda ,nasýl bir tepki verceklerini henüz oluþtumadan ,orta sýralarda oturan uzun saçlý ve aykýrý görünüþlü öðrenci Düzceli Mehmet,izin almadan ayaða fýrladý.
“Bütün bunlar çok saçma þeyler.”dedi. “burasý ortaokul deðil,bir üniversitedir. Disiplin,düzen,kural ve yasak saçmalýðýna burada da mý devam edeceðiz?
Biz buraya özgürce okumaya ve yaþamaya geldik. En nefret ettiðim þey kurallarla yasaklarla yaþamaktýr.
Ses tonunu daha da yükselterek:
“Bunlarý asla kabul edemem. Kurallar beni sýkar ve huzurumu kaçýrýr. Eðer beni sýkboðaz edip, kurallara boðarsanýz ,burada bir gün bile duramam”
çevresini etkileyip,kendine destek bulmak umuduyla etrafýna þöyle bir göz atarak konuþmasýný sürdürdü:
“zannederim ki arkadaþlar da ayni görüþtedir.”
Öðrenci,heyecanlý biraz da hükmedici bir ses tonuyla sýraladýðý itirazlarýný daha bitirmemiþken,en arka sýrada oturan bir baþka öðrenci ayný sertlikteki bir ses tonuyla:
“Arkadaþ “ dedi.”kendi saçma görüþlerine bizi alet etme. Insanlarin bulundugu her yerde kurallar vardir. Burasi dag baþi degildir. Kurallar olmazsa,düzen ve çaliþma disiplini nasil oluþacak?”
Bir baþka ögrenci:
“Memlekette demokrasi var” diye çýkýþtý. “Kararlar ortak alýnýr. Hocamýzýn da önerisi zaten böyleydi. Hiç kimse ,kendi keyfine ve arzusuna göre çevresine hükmedemez”
Bir kýz öðrencinin itirazý da ,bir baþka boyutu oluþturuyordu:
“Senin hiçbirþeye itiraz etmeye hakkin yoktur. Baksana haline,istedigin gibi giyiniyor ve konuþuyorsun. Ya bizler,baþimizi açip girmek zorunda kaliyoruz. Bu konuda konuþmasi gereken varsa bizleriz,siz degilsiniz.”
Adýný Düzceli Mehmet olarak ifade eden aykýrý öðrenci,beklemediði bu reaksiyon karþýsýnda þaþýrmýþtý. Öðrencilerden destek beklerken ilk tepkiyi onlardan görmüþtü.
Saðdan soldan gelen yoðun itirazlar karþýsýnda bunalan Mehmet ‘in imdadýna ben yetiþtim.
“Arkadaþlar!” diye baðýrdým. Önce herkes yerine otursun ve beni dinlesin.”
Sýnýftaki dalgalanma durdu. Ben de konuþmaya baþladým.
“Þimdi,sinifta neden bazi kurallar oluþturmak istedigimi,herhalde çok iyi anladiniz.çünki kuralsiz hayatta kargaþa ve boguþma vardir. Kurallar yerli yerinde kullanildigi zaman,kimsenin hayatini kisitlamaz ve engellemez. Tam aksine,iyi iþleyen kurallar;düzenli ,tertipli ve huzurlu bir hayat biçimi oluþturur.”
Konuyu deðiþtirerek konuþmaya devam ettim:
“Düzceli Mehmet in birazcýk sert çýkýþýný ve görüþlerini açýk bir dille ifade ediþini,çok yadýrgadýðýnýzý görüyorum.
Üniversiteye gelmiþ olan siz deðerli arkadaþlarýn,bu konuda biraz daha anlayýþlý olabilceklerini beklerdim.”
Öðrencinin birisi:
“Yani mehmet in bu davranýþýný doðru buluyormusunuz,hocam? “ diye atýldý.
“Anlatmak istediðim ve hoþ gördüðüm taraf,mehmet in davranýþlarý deðildir. Anlatmak istediðim þudur:
“Sýnýfta her öðrenci,rahatlýkla kendisini ifade edebilmeli,görüþlerini anlatabilmeli,faydasýna inandýðý yorumlarý yapabilmelidir. Ancak bu þekilde uzlaþma ve ayrýlma noktalarý anlaþýlýr,kiþiler daha iyi tanýnýr ve problemlerin konuþarak çözülmesi daha rahat gerçekleþir.
Olaylara farklý bakýþýmýzýn,farklý yorumlamamýzýn ve farklý deðerlendirmemizin çok tabii ve çok doðal bir þey olduðuna artýk alýþmalýyýz. Bizler makine aksaný deðiliz ki ebadýmýz,tonajýmýz,hýzýmýz ve yönümüz ayný olsun.
Farklý olmak,farklý bakmak,farklý görmek ve farklý düþünmek canlýlýk,hareket ,yenilik ve
Alternatif çokluðu meydana getirir. Bir bilim yuvasý olan üniversitelerimizde buna çok ihtiyaç vardýr.
Ayný þeyleri düþünen bin tane insan bir insan gibidir.dolayýsýyla ,bu sýnýfta herkes rahat konuþabilmeli ve konuþana karþý da sabýrlý ve saygýlý olmalýyý öðrenmeliyiz.
Orta sýralarda ve baþýný önüne eðmiþ vaziyette oturan düzceli mehmet e doðru baktým.
O esnada bakýþlarýmýz bir esnada buluþtu. Yüzündeki ifadelerden,bu sözlerime çok memnun olduðu anlaþýlýyordu. Kendisini aðýr bir þekilde eleþtireceðimi beklerken,adeta destekler bir tutum içine girmem onu rahatlatmýþtý.
Biraz daha onure etmek için devam ettim:
Arkadaþlar aslýnda siz mehmeti yanlýþ anladýnýz.mehmet de heyecandan olsa gerek,kendisini yanlýþ ifade etti. Eðer konuþmasýna müsaade etseydiniz,inanýyorum ki,daha güzel þeyler söyleyecekti. Hava bir anda gerginleþince,o da farkýnda olmadan o gerginliðe kapýldý ve kontrolsüz bazý þeyler söyledi.
Tabii ki karþý çýkan arkadaþlar da haklýydý. Onlarda bazý doðrulara iþaret ettiler.
Ortada yanlýþ olan,tartýþma üslubu ve birbirinize olan yaklaþým þeklinizdir. Ama inanýyorum ki bu sýnýfta güzel þeyler konuþulacak,tartýþýlacak ve isabetli sonuçlar elde edilecektir.
Sýnýfýn bir anda tansiyonu düþtü. Gerek mehmet gerekse de karþý çýkan öðrenciler rahatladý ve herkes almalarý gereken mesajlarý almýþtý.
Sert baþlayýp olumlu biten bu ilk ders ,önemli geliþmelerin habercisi niteliðinde olmuþtu.
Ýlk dersteki bu tartýþmadan sonra,eðer Mehmet e insani deðerler,vefa duygusu ve saygý ifadesi gibi hala bazý meziyetler varsa ,mutlaka yanýma gelir,en azýndan ,daha yakýn tanýþmak ister veya teþekür eder,diye düþünmeye baþlamýþtým.
Ama,kurallarýn anlamsýz olduðunu savunduðu gibi insani deðerlerin de anlamsýzlýðýna inanýyorsa,tabii ki böyle þeyler beklenemezdi.
Düzceli mehmet in psikolojik yapýsýný tanýmak için bu konuyu kafamda bir ölçü olarak canlandýrmýþtým.
BENÝ NEDEN KOLLADINIZ
Teneffüste odama geçtim.hemen arkamdan mehmet de geldi. Henüz ne niyetle geldiðini bilmememe raðmen ,mehmetin bu davranýþýndan,görünüþünün tersine birtakým önemli meziyetleresahip olduðunu anladým. Bu durum,mehmet e karþý içimden anlayamadýðým bir sempati oluþturmuþtu.
Biraz çekingen biraz da mahcup bir eda ile:
Hocam ,müsaitseniz biraz konuþabilirmiyiz? Dedi.
Ayaða kalktým,elini sýktým ve oturmasý için yer göstererek ;
“Tabiki konuþabiliriz” dedim. “þöyle buyurun”.
Hemen ardýndan bir tane çay söyledim ve sýcak bir hava oluþturmak istedim.
Kendisini ayakta karþýlamam ve çay ikram etmem mehmet i hem mahcup etmiþti,hem de çok sevindirmiþti.
“Hocam sýnýftaki kaba davranýþýmdan dolayý özürdilerim,diyerek söze baþladý.”Ama öyle nezaket dersi verdiniz ki çok utandým.”
“Hayýr üzülme mehmet “ diye araya girdim. “Biz bunlara alýþkýnýz. Hem þunu bil ki,asla sana kýrýlmadým.”
Mehmet ,içindeki esas konuya gelerek:
“Hocam,dedi. Neden beni kollama ihtiyacý hissettiniz? Beni mahcup edip bir daha konuþmayayým diye mi? Yoksa beni yanýna çekip bazý doðrularý anlatayým diye mi?”
çok zeki bir gençti. Zaten düþüncelerini en aykiri bir þekilde ortaya koyabilme cesareti bunu ispatliyordu. Ayrica konuyu ele aliþ þekli de bunu göstermekteydi.
Gülerek cevap verdim:
“Benim asýl niyetim seni kollayýp,mahcup etmek veya yanýma çekmekten ziyade,sýnýfta bazý kurallar yerleþtirmekti. Bu durumda hangi öðrencim olursa olsun ayný þeyi yapardým.”
Baþini egdi ve hafifçe salladi.
Konuþmama devam ettim:
“Benim çok önemsediðim ,en önemli kural,herkesin rahatlýkla konuþabilmesi ve konuþana karþý saygý gösterilmesidir.”
Pervasýz bir eda ile:
“Neden bu kadar demokratsýnýz ,hocam? Ben bu davranýþý ne bir dindar hocadan ve ne de ilerici bir hocadan görmedim. Bunun özel bir sebebi var mý?”
Düzceli mehmet de beni onure etmek istiyordu. Bu iltifattan o anlaþiliyordu.
“Hayýr” dedim.”inanýyorum ki,birçok öðretim üyesi arkadaþým ayný þeyi düþünürve ayný þeyi yapar.
Bu konuda ki benim esas felsefem þudur: mutlaka farklý görüþler dillendirilmelidir. Konuþan insaný susturmak çare deðildir. Konuþan insan görüþlerinin yanlýþ olduðunu anlayýnca susar. Yoksa,zorla susturulursa illegal yollardan konuþmaya baþlar. Bu ise,birçok yönden sýkýntý meydana getirir.
“Konuþan insandan zarar gelmez. Asil zarar,konuþturulmayan insandan gelir. Farkli görüþler ,güzelliktir,yeniliktir. Insanlar arasi uzlaþma konuþarak ortaya çikar. Yoksa, uzlaþma adina susturulan insanlar ,gizli ve sert bir muhalafet oluþturur. Bu da toplumsal huzura zarar verir.
“Bunun için, sýnýfta açýk yüreklilikle görüþlerini ifade ediþinden dolayý seni kutlarým. Yadýrgadýðým taraf ise üslubunuzdur. Karþýlýklý anlayýþ içinde görüþlerini ifade etmene devam et. Benden sana tam destek gelecektir.”
Düzceli mehmet ,bütün bütün rahatlayarak:
“Bunlarý duyduðuma çok sevindim hocam” dedi. “Belki de inanmayacaksýnýz ama, ilk defa bana yakýnlýk gösteren , görüþ ve davranýþlarýmý anlayýþla karþýlayan bir hocamla tanýþýyorum.
“Ne yapayým,beni de böyle kabul edin. Sözümü sakýnmayý pek beceremem. Her yerde söylerim. Ýnandýðým doðrularý ifade etmekten kendimi frenleyemem. Açýk sözlü oluþum,kendimi derhak deþifre ediþim bana çok pahalýya mal olmuþtur. Ama umrumda deðil. Ben bildiðim doðrularý konuþmazsam ve bildiðim doðrularý yaþamazsam,mutlu olamýyorum.”
Bu sözler bir art niyetin ,bilerek zararlý bir hayatý tercih etmenin veya yanlýþ bir anlayýþta ýsrar etmenin ifadesi deðil; doðru olduðuna inandýðý bir yoldan ; açýk yüreklilikle,mertçe ve ýsrarla yürümenin ifadelerini taþýmaktaydý.
KURALSIZ GENÇLÝK FELSEFESÝ
Mehmet i fazla sýkýþtýrmamak için konuyu deðiþtirdim. Bu açýk sözlü mert ve biraz da pervasýz genci biraz daha yakýndan tanýmak istedim.
Biraz kendisinden ve ailesinden söz etti. Bir erkek bir de kýz kardeþi varmýþ. Mali durumlarýnýn iyi olduðunu söyledi.
Konuya biraz daha açýklýk getirmek için:
Mehmet ,dedim. Ailevi probleminin ve mali sýkýntýnýn olmadýðý anlaþýlýyor. Bu kuralsýzlýk felsefesi nereden oluþtu?
“Hocam,dedi. Çok kitap okurum ,çok gezerim ve insanlarla iliþki kurmayi çok severim. Özellikle farkli ve aliþilmamiþ þeyler ilgimi çok çeker.
Düznli ,oturmuþ,planli ve monoton bir hayat bana göre degildir. Yaþadigim hayatin kurallarini kendim koymaliyim veya beni engelleyecek her kurali kaldirabilmeliyim.
Zevkime görüþlerime tarzima mani olan her þey bana göre kötü þeydir. Istedigim gibi gezmek,istedigim gibi giyinmek,istedigim gibi yaþamak istiyorum.
Sormak isteyip de kirmamak için sormadigim bir konuyu ,sanki içimi okurcasina kendisi açti.
“Hocam,bu anlatyýklarýmdan sonra,aklýnýza gelmiþ olduðunu düþündüðüm inanç boyutumu herhalde merak ettiniz.”
Gülerek:
“Evet “ dedim.
“O zaman açýk bir þekilde ifade etmek isterim.
“Ýlkokul ve ortaokul döneminde ,din ve dine dair þeylere büyük bir ilgim vardý. Gerek öðretmenlerimizin,gerekse de arkadaþlarýmýzýn tavsiye ettiði kitaplarý okuduktan sonra ,dikkatlerim baþka dünyalara kaydý.”
“Ne gibi ?” diye sordum.
“Materyalizme ve darwinizme karþi ilgi duydum. Bu konuda ciddi çaliþmalar yaptim.”
“Peki geldiðin nokta neresi oldu?”
biraz ezik büzük tavýrla:
“Din ve Allah ile ilgili bilgilerin ve görüþlerin,çagin çok gerisinde kaldigina inaniyorum. Asirlar önce ortaya atilmiþ bir yaþam biçimiyle ,uzay çagini yaþamak bana çok saçma geliyor.
“Ýnsanlar istedikleri þeye inanabilirler. Onlara gerçekten saygý duyuyorum. Çünkü,benim annem ve babam da namaz kýlýyor. Ama ben böyle þeylere inanmýyorum.
Benim için tek geçerli yol,kuralsýz,açýk ve engelsiz bir yaþam biçimidir. Dilediðim gibi özgürce ve gerektiðinde kurallarý kendim koyarak...”
“Peki bu mümkün mü?” diye sordum.
“Deðilse bile ,en azýndan öyle olmasýný arzu ediyorum.” Dedi.
“Dinden ve Allah tan kaçýþýnýn nedeni,yaþamýna engel olacak bazý kurallar getirdiði için mi?”
“Evet. Çünkü,dinler insanlarýn tam zevk ve keyif almalarýný engelliyorlar. Ýnsanýn tam zevk ve keyif almasý ve dilediði biçimde bir hayat oluþturmasý için,dinden ve dinin kurallarýndan kurtulmasý lazýmdýr. Hatta bu konuyu hiç düþünmemesi lazýmdýr.”
“Yani bu konularý düþünmek de mi seni rahatsýz ediyor?”
“Hem de çok...”
“Peki seni rahatsýz eden bu düþüncenden nasýl kurtulmayý düþünüyorsun?”
“bu konularý hiç düþünmeyerek. Çünkü, yaþadýðým hayatta bir tek kural bile olsa huzurumu bozuyor. Yaþam zevkimi engelliyor.”
“Yani aklýný susturmak istiyorsun öyle mi?”
Cevap vermemek için konuyu deðiþtirmek istedi. Ama ben üsteledim. Sorularýmý sürdürdüm.
“Peki madem böyle düþünüyordun da neden kurallarin iþledigi,sorumlulugun arttigi ve sürekli bir çaliþmanin yapildigi üniversite ortamini tercih ettin?”
bu soruya cevap verirken epeyce zorlanmýþtý:
“Bunu ben istemedim. Babam bir üniversite okumazsam,beni evlatlýktan reddedeceðini ve harçlýklarý da keseceðini kesin bir þekilde ifade edince mecbur kaldým.”
“Yani,niyetin okumaktan ziyade babandan para sýzdýrmak öyle mi?” diye güldüm.
Kendisi de gülerek:
“Öyle de sayýlabilir” dedi.
Belki de sorulardan bunalarak veya cevap vermekten dolayý güçlük çektiði konularýn açýldýðý için birden ayaða kalktý;
“Hocam benim çýkmam gerekiyor” dedi.
Elini uzattý.
“Çok memnun kaldým. Sizleri sýk sýk ziyaret edeceðim. Sizin varlýðýnýz,bu sýkýcý yerde benim için bir ümit ýþýðýdýr” dedi.
Çýktý. Sözlerinde riyakarlýk yoktu. Ýçinde ne varsa onu söylüyordu. Dolayýsýyla güvenilir ve samimi bir genç idi.
Bu atak,yetenekli,mert ve giriþken olan gencin baþýboþ,inançsýz ve amaçsýz bir hayatýn pençesinde,nereye doðru gittiðinin farkýnda bile olmadan ýsrarla ve inatla yoluna devam etmesi beni çok üzmüþtü. Dindar bir aileden inkarcý bir çocuk...
Eðitim sisteminin çarpýk,karýþýk ve karanlýk yapýsýndan baþka türlü ne beklenebilirdi?
Gerçekten çok üzülmüþtüm. Düzceli mehmet ve buna benzer daha çok gençler kurtarýlmalýydý.
Bu sorumsuz hayat anlayýþý içinde yetiþen insanlar,hem devletin,hem toplumun hem de ailenin baþ belasý olacaklardý. Bu yüzden,patlayan silahlardan ,yanan ocaklardan ve aðlayan annelerden çok dersler alýnmalýydý.
Konuyla ilgili olarak ,Bediüzzaman Said Nursi nin Muhakemet isimli eserindeki þu tespitleri hatýrladým.
“Her insan hak fýtratý üzerine doðar. Hakký ararken bazen eline batýl geçer,hak zenneder ,koynunda saklar.
En büyük yanlýþý doðru telakki ederek,kendisine hayat felsefesi yapan insanlarý uyarmak,uyaranlara destek olmak,toplumun huzuru için önemli bir görevdir. Bu önemli vazifenin ifasýna benim de katkýmýn olmasý için ,Allah a dua ederek odamdan çýktým.
ÝKÝNCÝ DERS
Ýkinci hafta ayný sýnýfta derse girdiðimde gözlerim mehmet i aradý. Acaba ilk karþýlaþmamýz ,onun üzerinde olumlu bir tepki mi,yoksa olumsuz bir tepki mi oluþturmuþtu? Çok merak ediyordum.
Yine orta sýralarda uzun saçlarý ve çok belirgin elbise modelleriyle kendini belli ediyordu.
Çevresindeki öðrencilerle çabuk kaynaþtýðý belliydi. Onlarla sýcak ve yakýn diyaloglar içindeydi. Etrafýndaki arkadaþlarýyla ilgileniyor,anlatýyor ve dinliyordu. Her haliyle giriþken ,faal ve sýcak kanlý bir gençti. Ýlk dersin,soðuk sert ve aykýrý davranýþlarýný,kýsmen de olsa üzerinden atmýþa benziyordu.
Bu davranýþýný,kendi fikir ve görüþlerine taban oluþturmak ve kendine yakýn sempatizanlar bulmak olarak yorumlamýþtým. Baþka bir ifade ile,çevresini geniþletip bir grup oluþturma çabasý içinde olduðu belliydi.
Dersin konusu insandý. Toplumun en küçük bireyi olan ÝNSAN ý anlatacaktým.
Ýnsaný anlatýrken de öðrencilerin görüþlerini alýp bu þekilde sýnýfýn ortak nabzýný da ölçmüþ olacaktým.
Öðrencileri selamlayýp,hal hatýr sordum. Sýnýfý derse hazýrlamak için,okula ýsýnýp ýsýnmadýklarýný gündeme getirdim. Bu konuyla ilgili,karþýlýklý kýsa konuþmalar geçti.
Ýþleyeceðim konu gereði:”insan nedir?” diye sýnýfa bir soru sorarak derse baþladým.
Burdaki amacým,hem dersi cazip kýlmak,hem de öðrencilerin konuyla ilgili görüþlerini anlamaktý.
Öðrenciler bu soruya karþý önce sessiz kaldýlar,sonra da görüþlerini belirtmeye baþladýlar.
Söz alan öðrencilerin büyük çoðunluðu insanla Allah ve din arasýnda ilgi kurup,insanýn bir amaç için yaratýldýðý en mükemmel bir varlýk olduðu öldükten sonra da bir hesabý bulunduðu yolunda görüþler beyan ediyorlardý. Bu durum sýnýftaki öðrencilerin büyük kýsmýnýn dini ve milli görüþleri benimseyen gençler olduðu kanaatini uyandýrýyordu.
Beklediðim gibi düzceli mehmet de söz aldý. Kendisine has ve heyecanlý açýk ve gür ses tonuyla:
“Ben bu konuda arkadaþlardan farkli düþünüyorum” diye söze baþladi. Yine üslubunda hissedilir bir sertlik ve pervasizlik vardi.
“Öncelikle þunu belirteyim ki,ben hesap kitap iþine inanmam “dedi.”Ýnsan ,çeþitli evrimler sonucu bu hale gelmiþ bir canlýdýr. Bu hale gelmesi için de herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç yoktur. Mekanizmasý kendi kendini yenileyecek durumdadýr.
“Ýnsan,ayakta kalabilmek ve kendini koruyabilmek için bazý kanunlar geliþtirmiþtir. Toplumsal yaþamda ortak deðerlerin oluþmasýyla da bugünkü hale gelmiþtir.
“Ýnsanýn bu hale gelmesinde ve yaþamýný sürdürmesinden kimseye karþý bir borcu yoktur. O hayatýný en iyi þekilde yaþayýp,çekip gidecektir. O insan için de her þey orda bitecektir.
“Ýnsan mutlu olmasý için ,yalnýzca kendi hayatýný düþünmeli ve hiçbir yaptýrýmýn ve kuralýn esiri olmamalýdýr.”
Mehmet, savunduðu görüþleriyle insanýn var olmasý için bir yaratýcaya ihtiyacý olmadýðýný ve kimseye karþý da borcu bulunmadýðýný ortaya koymak istiyordu. Bu þekilde,kulluðun sorumluluðundan da kaçmak istiyordu.
Mehmet in ileri sürdüðü fikirlerin temelinde materyalizmin marksizmin ,darwivizmin ve ateizmin görüþleri yatmaktaydý. Mehmet in nelerden etkilendiði ve daha çok ne tür kitaplar okuduðu belliydi.
Mehmet in ortaya koyduðu görüþler,sýnýfaki öðrencilerin sert tepkisine neden olmuþtu. Ama duruma derhal müdehale edip:
“Daha isabetli görüþü olan varsa, söz alsin ve konuþsun. Bunun diþinda baþka bir yol denemeyin.”diye ikaz ettim.
Ýnsanla ilgili olarak ileri sürülen farklý görüþleri özetledikten sonra dersime döndüm
ÝNSAN NEDÝR?
Sözlerime,alexis carrel in,insanla ilgili þu tespitiyle baþladým:
“Ýnsan önce kendini tanýmalý ve kendisini bir kitap gibi okumalýdýr. Kendisini okuyamayan insan,kainatýn en ince sýrlarýný bilse de yine de cahil kalýr.”
O esnada bir öðrencim devreye girerek:
“Hocam” dedi. “Ýnsanla ilgili güzel sözler bulmak için Batýya gitmenize gerek yoktur. Bu güzel sözlerin daha özlüsünü ve daha isabetlisini,kendi içimizde doðup büyümüþ olan deðerli alimlerimiz ve bilim adamlarýmýz da söylemiþtir. Mesela; Bediüzzaman Said Nursi nin “Ey kendini insan zanneden insan,kendini oku..” diye baþlayan çok güzel bir sözü vardir. Buna daha baþka ilaveler de yapmak mümkündür.
“Doðru söylüyorsun “ diye tasdik edip sözüme devam ettim.
“Arkadaþlar ,hiç kendinize,ben kimim? Neyim? Nereden geldim? Ne için geldim? Amacim nedir? Nereye gidiyorum? Kime borçluyum? Ne gibi nasil hesap verecegim? Diye soruyormusunuz?
Eger bu ve buna benzer sorular soruyorsaniz,tabii ki cevabini da merak ediyorsunuzdur? Cevabini merak eden olduysa bir araþtirma yapti mi?
Sinifta derin bir sessizlik ve dikkat oluþmuþtu. Bu ortami firsat bilerek,konuþmami sürdürdüm.
“Soruyu biraz daha genelleyip bilimsel bir temelde sürdürelim.
“Baþari için yola çikan ve hayatini baþarilarla doldurmak isteyen insan ,kendisini tanima konusunda ne kadar baþarili olmuþtur?”
“ Çevresinin ve kainatýn en ince ayrýntýlarýyla ilgilenen insan,acaba kendi ayrýntýsý ve sýrlarýyla ne kadar ilgilenmektedir?
“Göklerin keþfi ve denizlerin derinlikleri için ömür harcayan insanoglu ,kendisini keþfetmede, kendisini tanimada ve kendi dünyasinin derinliklerine inmede ne kadar çaba harcamaktadir?
“Bir baþka ifadeyle,önemli iþler baþarmak,büyük hedeflere koþmak,birçok keþif ve sirlara ulaþmak için çirpinan insan ;kendisini ne kadar tanimakta ,taþidigi degerlerin,sirlarin ve emanetin ne kadar farkina varmaktadir?
“Belki günde,dünyanýn ve kainatýn sýrlarýyla ilgili “bunlar nedir? Nasýl oluþmuþtur? Neye yaramaktadýr?yapan kimdir?gibi onlarca kes sorduðu merak dolu sorularý; acaba kaç kez kendisine yöneltip; ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Gayem nedir? Beni gönderen kimdir? Diye sormuþtur?
Mehmet söz isteyerek konuþmama müdahale etti:
“Hocam “dedi. “Bu kadar ince fikirli olup,hayatý zehir etmenin anlamý var mý?
Tebessüm ederek devam ettim:
“Ýnsanýn öncelikle kendini tanýmasý,kendini sorgulamasý ve kendisiyle ilgili bilinmezlerin peþinde olmasý kadar doðal bir þey var mý? Bu insan olmanýn ilk þartýdýr.
Konuya dönerek konuþmamý sürdürdüm:
“ Ýnsanýn mahiyeti,sýrlarý vazifesi neci ve kim olduðu þeklindeki sorularý düþünen beyinleri sürekli meþgul etmiþtir. Ancak yalnýzca kendi akýl ölçüleriyle bu sýrlarý ve bilinmezleri çözmek isteyen birçok insan da yanlýþ ve isabetsiz tespitlerde bulunmuþlardýr.
“Bunlardan bazýlarý insaný ekonomik bir varlýk ve madde yýðýnýndan ibaret zannetmiþlerdir. Bazýlarý da insan düþünen bir hayvan demiþlerdir. Bazý bilim adamlarý insaný, tapýlacak ulu varlýk olarak vasýflandýrýrken bazýlarý ise insanýn bit hiç olduðu yorumunu yapmýþlardýr. Bunlar arasýnda insanýn meçhul olduðuna karar verenler de yer almýþtýr.
“Görüldüðü gibi,kaynaðýný yalnýzca þahsi deðerlendirmeden alan yorumlar ve tespitler,insaný gerçek anlamda ortaya koymaktan çok yetersiz kalmýþtýr. Yetersiz kalmalarýnýn en büyük nedeni ise insaný bir veya birkaç boyutla ele almýþ olmalarýdýr. Halbuki insanýn tam anlamý ile ifade edilebilmesi için, maddi ve manevi olarak bütün yönleri ile ele alýnýp ,deðerlendirilmesi lazýmdýr.”
Sýnýfta,tam bir sessizlik oluþmuþtu. Bütün öðrenciler pür dikkat kesilmiþler adeta kýmýldamadan konuyu takip ediyorlardý. Öðrencilerin derse olan ilgilerinden konumun çok önemli bulunduðu anlaþýlýyordu.
Derse devam ettim.
“Deðereli arkadaþlar, acaba fen bilimleri insan için ne diyor? Bu konuyu birlikte ele alýp deðerlendirelim:
“Fen bilimleri açýsýndan insan,canlýlarýn en mükemmelidir. Hayret verici bir düzen uyum ve planlama içindedir.
“Ýnsan bir tek hücreden yaratýlmýþtýr. Zigot denilen gözle görülmeyen ancak yüzlerce defa büyültülerek görülen bu hücre kendinden binlerce ve trilyonlarca büyük bir konuma gelerek hayat için gerekli olan her türlü cihazla donatýlýp dünyaya bir insan olarak gönderilmektedir.
“Ýnsan çok zaman kýymetini takdir edemediði harika bir vücudu,eþsiz bir sanat eserini ve antika bir þahaser taþýmaktadýr. Öyle ki, bir tek hücreyi bile yapmaktan aciz olan insan,akýllarýn hayrette býrakan sayýsýz hücrelerin mükemmel iþbirliði ve uyumu ile hayatýný sürdürmektedir.
“Bu hücrenin ,yani ceninin zamanla insan vücuduna dönüþmesi her hücrenin belirlenen hedefe ulaþmasi ve hiçbir hücrenin görevini aksatmadan yüz binlerce görevi bir anda yapmasi insan aklini tam anlamiyla þaþirtmaktadirlar.
“Ýnsanýn iç ve dýþ organlarý,birbirini koruyan ,kollayan,yardýmcý olan ve harika bir alýþveriþ sistemi üzerine kurulmuþtur. Ýnsan vücuduna baktýðýmýzda hiçbir organýn fazlalýðý görülmediði gibi,eksik bir organa da rastlanmaz. Öyle ki insan ; en seri en çabuk ve en verimli sonuç olacak bir planlamaya göre düzenlenmiþtir.
Dýþarýdan alýnan besinlerin yenilmesi,sindirilmesi emilmesi ve artýklarýn dýþarý atýlmasý harika bir çalýþmayla yürütülür ve sonuçlanýr. Bu konuyu gözleyen bilim adamlarý þaþýrmaktan kendini alamamýþlardýr.
Ýnsan beyninde 10 milyar karar merkezi vardýr. Bu merkezlerin her birinde sayýlarý 2000 e varan sinapslar mevcuttur ve sinapslardan her an yüzlerce olay cereyan eder. Ayrýca her bir sinaps,diðer milyonlarca sinapstan haberdar olarak ve birbirini karþýlýklý kontrol ederek çalýþýr. Ýþte beynimiz,sinirlerimiz böylesine göz kamaþtýrýcý bir harikalar ülkesidir. Gözünüzü nereye çevirseniz Ulu Yaradanýn muhteþem sanatýný görürsünüz.

Not:Sizler bu bölümü okuyun gerisi gelir insa'AllahPC de


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 19.04.2006 - 02:19 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 14.04.2006 - 01:30
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
Düzceli Mehmet
23 Mesaj -
Sevgili kardeslerim buraya eklemis oldugum yazi bu yazi dizisinin son bölümü,ancak istek olursa yazinin tümünü seve seve paylasirim insa'Allah

Not:Yazi toplam 14 bölümden olusuyor,isterseniz basindan basliyalim insa'Allah


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Gunahkar tarafından, 14.04.2006 - 01:27 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 14.04.2006 - 01:26
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: YENi DiZAYN DÜZENLEMESi...
Gunahkar su an offline Gunahkar  
YENi DiZAYN DÜZENLEMESi
23 Mesaj -
Ellerinize saglik ve daha nice güzel islere vesile olursunuz Fatih bey kardesim,Rabbim cc.daim yar ve yardimciniz olsun dilekleri ile sizleri selamlarim
Gönderme Tarihi: 07.03.2006 - 01:35
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: DÜZCE'Lİ MEHMET'DİN HİKAYESİ
Gunahkar su an offline Gunahkar  
DÜZCE'Lİ MEHMET'DİN HİKAYESİ
23 Mesaj -
okullar açýlýyordu


mesaj





OKULLAR AÇILIYORDU

Öðretmendim.

Okullarýmýz yeni açýlmýþtý.

Meslek hayatýmýn yirminci yýlýndaydým. Okulun her açýlýþýnda yaþadýðým o tarifsiz

Mutluluðu ,doyumsuz iklimini yeniden yaþýyordum. Bu öylesine bir haz ve lezzetti ki,

Öðretmenlik yapmayan bir insana bunu anlatmak mümkün deðildi. Okula,mesai arkadaþlarýna ve öðrenciye hasret kalmanýn ne demek olduðunu,öðretmenden baþkasý asla bilemezdi.

Okul,öðretmen ve öðrenci,birbirinden ayrýlmaz kopmaz ve ayrý düþünülemez bir þekilde,

Bir bütün oluþturmuþlardýr. Birini diðerinden koparmak mümkün deðildir.

Bunun hiçbir maddi izahý da yoktur. Bu bir sevda ,bu bir hasret ,bir gönül ve bir

Mutluluk iksiridir.

Hele öðrenci öðretmen için neler deðildir ki?

Bir öðretmen için onun öðrencisi,mutluluðunun hayatýnýn ve yaþama direncinin ayrýlmaz bir parçasýdýr. Bir öðretmeni,bu iklimden kopardýðýnýz an ,onun dünyasýný yýkarsýnýz.

Þair öðretmen boþuna mý yanmýþtýr.

Onlar benim herþeyimdir.

Hayat suyum ,ekmeðim.

Gönül saksýmda açan;

Renk renk,desen desen,

Mis kokulu çiçeklerim....

Onlar benim herþeyimdir;

Dualarým,dileklerim...

Ya Rab! Ayýrma beni,

Onlar benim meleklerim.

Meslek hayatýmda yirminci defa ayný heyecan ve ayný duygularla okuluma ve öðrencilerime kavuþmuþtum. Bu tarifsiz mutluluðun etkisinde o kadar

Kalmýþ olacaðým ki,hiç farkýnda olmadan ,adeta bütün öðrencilerimi bir çýrpýda

Kucaklamak ister gibi,okula girerken kollarýmý açtýðýmý farkettim. Sanki o esnada

Bütün acýlarým elemlerim ve kederlerim bitmiþti.

Okulun o büyülü havasýný soluyan bir kiþi;ekmeði,suyu,havayý ve mutluluðu

Baþka yerde arayabilir mi?

Yine þair öðretmenin dediði gibi;

Ben okulda doðdum.

Güllerle,çiçeklerle büyüdüm.

Onlarla aðladým,onlarla güldüm.

Benim için Allah a kalkan eller ,

Yüreklerinde tertemiz duygular,

Ýþte benim sermayem ,ödülüm;

Okuttuðum çocuklar...

Mezar taþýma “öðretmen” diye yazýn.

Belki de gelip,dua okurlar....

DAHA ÝLK DERSÝMDE SÜPRÝZ BÝR GELÝÞME
Bu hisleri,bu heyecaný ve bu duygularý yeniden yaþayarak,kendimi ilk dersimde bulmuþtum.

Üniversiteyi yeni kazanmýþ pýrýl pýrýl gençler...

Gözlerinde ürkek bir ýþýltý,tatlý bir tedirginlik ve yeni üniversiteli olmanýn heyecaný

Okunmaktaydý.

Elli kiþilik bu sýnýfýn,yarýdan fazlasýný erkek öðrenciler,diðerlerini ise kýz öðrenciler

Teþkil ediyordu.

Önce kendimi tanýtýp,öðrencilerin tedirginliklerini giderecek bir giriþ yaptým.

Okulun,okumanýn ve bu zamanda üniversiteyi kazanmanýn önemini anlatarak,öðrenciler onure etmeye çalýþtým. Ayrýca,derslerden ve sýnavlardan korkmamalarý gerektiðini,devamlý ve düzenli çalýþmalarý halinde,beklediklerinin de üstünde bir baþarý gösterebilceklerini ifade ettim.

Bu konuþma üzerine öðrencilerin;kýsmen de olsa ,tedirginliklerinden ve endiþelerinden kurtulduklarýný müþahede ettim.

Sonra da öðrenciler tek tek tanýmaya baþladým. Her öðrenci adýný,soyadýný ve memleketini söyleyerek,ne için öðretmenliði seçtiðini anlatmaktaydý.

Tanýþma faslýnda isminin Düzceli Mehmet olduðunu söyleyen uzun boylu,hafif esmer tenli,saçlarýný arkadan baðlamýþ,kulaklarý küpeli,kollarýnda ve boynunda bol aksesuar bulunan bir öðrenci dikkatimi çekti.

Üzerinde elbisenin de garip renkler taþýdýðý ve sýra dýþý dikildiði belliydi. Öðrencinin yüz ifadelerinde ve tonunda açýk bir sertlik ve aykýrýlýk hissedilmekteydi. Bu , bütün sýnýfýn da dikkatini çekmiþti.

Tanýþma faslýndan sonra, her dönem baþlarýnda yaptýðým gibi,öðrencilerden neler isteyeceðimi ve neler bekleyeceðimi ifade etmek için yeniden masaya geçerek konuþmaya baþladým:

“Arkadaþlar!” dedim. “beni dikkatle dinlemenizi istiyorum. Bu dönem boyunca,sýnýf disiplini ve düzeni konusunda bazý kurallar oluþturacaðýz . birlikte oluþturacaðýmýz kurallarý bir metin haline getirip,her öðrenci altýný imzalayacak. Bu kurallarý birlikte tavizsiz olarak uygulayacaðýz.

Bu kurallar þunlardýr: derse 5 dakikadan fazla geç kalan sýnýfa alýnmayacak. Devamsýzlýk hakkýný kullandýktan sonra , ders saati kadar bir defaya mahsus olmak üzere ,ek mazaret hakký verilcek. Derse birlikte hazýrlanýp ,birlikte iþleyeceðiz. Söz almadan konuþulmayacak. Sýnýfta bir kiþi konuþurken onun sözünü kesmek,müdehale etmek,sert tepki göstermek veya baþkasýnýn dinlemesini engellemek olmayacak. Her görüþe,yoruma ve deðerlendirmeye saygý gösterilecek. Eleþtiriye açýk olunacak,eleþtirilmekten dolayý

Kýrýcý sözler söylenmeyecek. Maddi veya manevi anlamda ,herhangi bir sýkýntýsý olan,yardým için arkadaþlarýný veya dersin öðretmenini haberdar edecek. Araþtýrma gruplarý oluþturulacak. Kitap okuma ve inceleme çalýþmalarý yapýlacak. Kararlara uymayanlar,sýnýfýn ortak tepkisiyle cezalandýrýlacak. Sýnýfta baþarý gösteren öðrenciler,yine sýnýfýn ortak kararýyla ödüllendirilecek. Kararlar oy çokluðuyla alýnacak.

Bu kurallarý deðerlendirmenize sunmak istiyorum. Hepsini madde madde tartýþalým.

Uygun bulmadýklarýnýzý,gerekçe göstermek kaydýyla çýkarabiliriz veya baþka maddeler de ilave edebiliriz. Birlikte mutabýk kaldýðýmýz maddeleri metin haline getirip imzanýza sunacaðým. Ne dersiniz?

Öðrencilerde,belki de ilk defa böyle bir durumla karþýlaþmýþ olmanýn belirli bir sessizliði vardý. Kafalarýnda ,nasýl bir tepki verceklerini henüz oluþtumadan ,orta sýralarda oturan uzun saçlý ve aykýrý görünüþlü öðrenci Düzceli Mehmet,izin almadan ayaða fýrladý.

“Bütün bunlar çok saçma þeyler.”dedi. “burasý ortaokul deðil,bir üniversitedir. Disiplin,düzen,kural ve yasak saçmalýðýna burada da mý devam edeceðiz?

Biz buraya özgürce okumaya ve yaþamaya geldik. En nefret ettiðim þey kurallarla yasaklarla yaþamaktýr.

Ses tonunu daha da yükselterek:

“Bunlarý asla kabul edemem. Kurallar beni sýkar ve huzurumu kaçýrýr. Eðer beni sýkboðaz edip, kurallara boðarsanýz ,burada bir gün bile duramam”

çevresini etkileyip,kendine destek bulmak umuduyla etrafýna þöyle bir göz atarak konuþmasýný sürdürdü:

“zannederim ki arkadaþlar da ayni görüþtedir.”

Öðrenci,heyecanlý biraz da hükmedici bir ses tonuyla sýraladýðý itirazlarýný daha bitirmemiþken,en arka sýrada oturan bir baþka öðrenci ayný sertlikteki bir ses tonuyla:

“Arkadaþ “ dedi.”kendi saçma görüþlerine bizi alet etme. Insanlarin bulundugu her yerde kurallar vardir. Burasi dag baþi degildir. Kurallar olmazsa,düzen ve çaliþma disiplini nasil oluþacak?”

Bir baþka ögrenci:

“Memlekette demokrasi var” diye çýkýþtý. “Kararlar ortak alýnýr. Hocamýzýn da önerisi zaten böyleydi. Hiç kimse ,kendi keyfine ve arzusuna göre çevresine hükmedemez”

Bir kýz öðrencinin itirazý da ,bir baþka boyutu oluþturuyordu:

“Senin hiçbirþeye itiraz etmeye hakkin yoktur. Baksana haline,istedigin gibi giyiniyor ve konuþuyorsun. Ya bizler,baþimizi açip girmek zorunda kaliyoruz. Bu konuda konuþmasi gereken varsa bizleriz,siz degilsiniz.”

Adýný Düzceli Mehmet olarak ifade eden aykýrý öðrenci,beklemediði bu reaksiyon karþýsýnda þaþýrmýþtý. Öðrencilerden destek beklerken ilk tepkiyi onlardan görmüþtü.

Saðdan soldan gelen yoðun itirazlar karþýsýnda bunalan Mehmet ‘in imdadýna ben yetiþtim.

“Arkadaþlar!” diye baðýrdým. Önce herkes yerine otursun ve beni dinlesin.”

Sýnýftaki dalgalanma durdu. Ben de konuþmaya baþladým.

“Þimdi,sinifta neden bazi kurallar oluþturmak istedigimi,herhalde çok iyi anladiniz.çünki kuralsiz hayatta kargaþa ve boguþma vardir. Kurallar yerli yerinde kullanildigi zaman,kimsenin hayatini kisitlamaz ve engellemez. Tam aksine,iyi iþleyen kurallar;düzenli ,tertipli ve huzurlu bir hayat biçimi oluþturur.”

Konuyu deðiþtirerek konuþmaya devam ettim:

“Düzceli Mehmet in birazcýk sert çýkýþýný ve görüþlerini açýk bir dille ifade ediþini,çok yadýrgadýðýnýzý görüyorum.

Üniversiteye gelmiþ olan siz deðerli arkadaþlarýn,bu konuda biraz daha anlayýþlý olabilceklerini beklerdim.”

Öðrencinin birisi:

“Yani mehmet in bu davranýþýný doðru buluyormusunuz,hocam? “ diye atýldý.

“Anlatmak istediðim ve hoþ gördüðüm taraf,mehmet in davranýþlarý deðildir. Anlatmak istediðim þudur:

“Sýnýfta her öðrenci,rahatlýkla kendisini ifade edebilmeli,görüþlerini anlatabilmeli,faydasýna inandýðý yorumlarý yapabilmelidir. Ancak bu þekilde uzlaþma ve ayrýlma noktalarý anlaþýlýr,kiþiler daha iyi tanýnýr ve problemlerin konuþarak çözülmesi daha rahat gerçekleþir.

Olaylara farklý bakýþýmýzýn,farklý yorumlamamýzýn ve farklý deðerlendirmemizin çok tabii ve çok doðal bir þey olduðuna artýk alýþmalýyýz. Bizler makine aksaný deðiliz ki ebadýmýz,tonajýmýz,hýzýmýz ve yönümüz ayný olsun.

Farklý olmak,farklý bakmak,farklý görmek ve farklý düþünmek canlýlýk,hareket ,yenilik ve

Alternatif çokluðu meydana getirir. Bir bilim yuvasý olan üniversitelerimizde buna çok ihtiyaç vardýr.

Ayný þeyleri düþünen bin tane insan bir insan gibidir.dolayýsýyla ,bu sýnýfta herkes rahat konuþabilmeli ve konuþana karþý da sabýrlý ve saygýlý olmalýyý öðrenmeliyiz.

Orta sýralarda ve baþýný önüne eðmiþ vaziyette oturan düzceli mehmet e doðru baktým.

O esnada bakýþlarýmýz bir esnada buluþtu. Yüzündeki ifadelerden,bu sözlerime çok memnun olduðu anlaþýlýyordu. Kendisini aðýr bir þekilde eleþtireceðimi beklerken,adeta destekler bir tutum içine girmem onu rahatlatmýþtý.

Biraz daha onure etmek için devam ettim:

Arkadaþlar aslýnda siz mehmeti yanlýþ anladýnýz.mehmet de heyecandan olsa gerek,kendisini yanlýþ ifade etti. Eðer konuþmasýna müsaade etseydiniz,inanýyorum ki,daha güzel þeyler söyleyecekti. Hava bir anda gerginleþince,o da farkýnda olmadan o gerginliðe kapýldý ve kontrolsüz bazý þeyler söyledi.

Tabii ki karþý çýkan arkadaþlar da haklýydý. Onlarda bazý doðrulara iþaret ettiler.

Ortada yanlýþ olan,tartýþma üslubu ve birbirinize olan yaklaþým þeklinizdir. Ama inanýyorum ki bu sýnýfta güzel þeyler konuþulacak,tartýþýlacak ve isabetli sonuçlar elde edilecektir.

Sýnýfýn bir anda tansiyonu düþtü. Gerek mehmet gerekse de karþý çýkan öðrenciler rahatladý ve herkes almalarý gereken mesajlarý almýþtý.

Sert baþlayýp olumlu biten bu ilk ders ,önemli geliþmelerin habercisi niteliðinde olmuþtu.

Ýlk dersteki bu tartýþmadan sonra,eðer Mehmet e insani deðerler,vefa duygusu ve saygý ifadesi gibi hala bazý meziyetler varsa ,mutlaka yanýma gelir,en azýndan ,daha yakýn tanýþmak ister veya teþekür eder,diye düþünmeye baþlamýþtým.

Ama,kurallarýn anlamsýz olduðunu savunduðu gibi insani deðerlerin de anlamsýzlýðýna inanýyorsa,tabii ki böyle þeyler beklenemezdi.

Düzceli mehmet in psikolojik yapýsýný tanýmak için bu konuyu kafamda bir ölçü olarak canlandýrmýþtým.

BENÝ NEDEN KOLLADINIZ

Teneffüste odama geçtim.hemen arkamdan mehmet de geldi. Henüz ne niyetle geldiðini bilmememe raðmen ,mehmetin bu davranýþýndan,görünüþünün tersine birtakým önemli meziyetleresahip olduðunu anladým. Bu durum,mehmet e karþý içimden anlayamadýðým bir sempati oluþturmuþtu.

Biraz çekingen biraz da mahcup bir eda ile:

Hocam ,müsaitseniz biraz konuþabilirmiyiz? Dedi.

Ayaða kalktým,elini sýktým ve oturmasý için yer göstererek ;

“Tabiki konuþabiliriz” dedim. “þöyle buyurun”.

Hemen ardýndan bir tane çay söyledim ve sýcak bir hava oluþturmak istedim.

Kendisini ayakta karþýlamam ve çay ikram etmem mehmet i hem mahcup etmiþti,hem de çok sevindirmiþti.

“Hocam sýnýftaki kaba davranýþýmdan dolayý özürdilerim,diyerek söze baþladý.”Ama öyle nezaket dersi verdiniz ki çok utandým.”

“Hayýr üzülme mehmet “ diye araya girdim. “Biz bunlara alýþkýnýz. Hem þunu bil ki,asla sana kýrýlmadým.”

Mehmet ,içindeki esas konuya gelerek:

“Hocam,dedi. Neden beni kollama ihtiyacý hissettiniz? Beni mahcup edip bir daha konuþmayayým diye mi? Yoksa beni yanýna çekip bazý doðrularý anlatayým diye mi?”

çok zeki bir gençti. Zaten düþüncelerini en aykiri bir þekilde ortaya koyabilme cesareti bunu ispatliyordu. Ayrica konuyu ele aliþ þekli de bunu göstermekteydi.

Gülerek cevap verdim:

“Benim asýl niyetim seni kollayýp,mahcup etmek veya yanýma çekmekten ziyade,sýnýfta bazý kurallar yerleþtirmekti. Bu durumda hangi öðrencim olursa olsun ayný þeyi yapardým.”

Baþini egdi ve hafifçe salladi.

Konuþmama devam ettim:

“Benim çok önemsediðim ,en önemli kural,herkesin rahatlýkla konuþabilmesi ve konuþana karþý saygý gösterilmesidir.”

Pervasýz bir eda ile:

“Neden bu kadar demokratsýnýz ,hocam? Ben bu davranýþý ne bir dindar hocadan ve ne de ilerici bir hocadan görmedim. Bunun özel bir sebebi var mý?”

Düzceli mehmet de beni onure etmek istiyordu. Bu iltifattan o anlaþiliyordu.

“Hayýr” dedim.”inanýyorum ki,birçok öðretim üyesi arkadaþým ayný þeyi düþünürve ayný þeyi yapar.

Bu konuda ki benim esas felsefem þudur: mutlaka farklý görüþler dillendirilmelidir. Konuþan insaný susturmak çare deðildir. Konuþan insan görüþlerinin yanlýþ olduðunu anlayýnca susar. Yoksa,zorla susturulursa illegal yollardan konuþmaya baþlar. Bu ise,birçok yönden sýkýntý meydana getirir.

“Konuþan insandan zarar gelmez. Asil zarar,konuþturulmayan insandan gelir. Farkli görüþler ,güzelliktir,yeniliktir. Insanlar arasi uzlaþma konuþarak ortaya çikar. Yoksa, uzlaþma adina susturulan insanlar ,gizli ve sert bir muhalafet oluþturur. Bu da toplumsal huzura zarar verir.

“Bunun için, sýnýfta açýk yüreklilikle görüþlerini ifade ediþinden dolayý seni kutlarým. Yadýrgadýðým taraf ise üslubunuzdur. Karþýlýklý anlayýþ içinde görüþlerini ifade etmene devam et. Benden sana tam destek gelecektir.”

Düzceli mehmet ,bütün bütün rahatlayarak:

“Bunlarý duyduðuma çok sevindim hocam” dedi. “Belki de inanmayacaksýnýz ama, ilk defa bana yakýnlýk gösteren , görüþ ve davranýþlarýmý anlayýþla karþýlayan bir hocamla tanýþýyorum.

“Ne yapayým,beni de böyle kabul edin. Sözümü sakýnmayý pek beceremem. Her yerde söylerim. Ýnandýðým doðrularý ifade etmekten kendimi frenleyemem. Açýk sözlü oluþum,kendimi derhak deþifre ediþim bana çok pahalýya mal olmuþtur. Ama umrumda deðil. Ben bildiðim doðrularý konuþmazsam ve bildiðim doðrularý yaþamazsam,mutlu olamýyorum.”

Bu sözler bir art niyetin ,bilerek zararlý bir hayatý tercih etmenin veya yanlýþ bir anlayýþta ýsrar etmenin ifadesi deðil; doðru olduðuna inandýðý bir yoldan ; açýk yüreklilikle,mertçe ve ýsrarla yürümenin ifadelerini taþýmaktaydý.

KURALSIZ GENÇLÝK FELSEFESÝ

Mehmet i fazla sýkýþtýrmamak için konuyu deðiþtirdim. Bu açýk sözlü mert ve biraz da pervasýz genci biraz daha yakýndan tanýmak istedim.

Biraz kendisinden ve ailesinden söz etti. Bir erkek bir de kýz kardeþi varmýþ. Mali durumlarýnýn iyi olduðunu söyledi.

Konuya biraz daha açýklýk getirmek için:

Mehmet ,dedim. Ailevi probleminin ve mali sýkýntýnýn olmadýðý anlaþýlýyor. Bu kuralsýzlýk felsefesi nereden oluþtu?

“Hocam,dedi. Çok kitap okurum ,çok gezerim ve insanlarla iliþki kurmayi çok severim. Özellikle farkli ve aliþilmamiþ þeyler ilgimi çok çeker.

Düznli ,oturmuþ,planli ve monoton bir hayat bana göre degildir. Yaþadigim hayatin kurallarini kendim koymaliyim veya beni engelleyecek her kurali kaldirabilmeliyim.

Zevkime görüþlerime tarzima mani olan her þey bana göre kötü þeydir. Istedigim gibi gezmek,istedigim gibi giyinmek,istedigim gibi yaþamak istiyorum.

Sormak isteyip de kirmamak için sormadigim bir konuyu ,sanki içimi okurcasina kendisi açti.

“Hocam,bu anlatyýklarýmdan sonra,aklýnýza gelmiþ olduðunu düþündüðüm inanç boyutumu herhalde merak ettiniz.”

Gülerek:

“Evet “ dedim.

“O zaman açýk bir þekilde ifade etmek isterim.

“Ýlkokul ve ortaokul döneminde ,din ve dine dair þeylere büyük bir ilgim vardý. Gerek öðretmenlerimizin,gerekse de arkadaþlarýmýzýn tavsiye ettiði kitaplarý okuduktan sonra ,dikkatlerim baþka dünyalara kaydý.”

“Ne gibi ?” diye sordum.

“Materyalizme ve darwinizme karþi ilgi duydum. Bu konuda ciddi çaliþmalar yaptim.”

“Peki geldiðin nokta neresi oldu?”

biraz ezik büzük tavýrla:

“Din ve Allah ile ilgili bilgilerin ve görüþlerin,çagin çok gerisinde kaldigina inaniyorum. Asirlar önce ortaya atilmiþ bir yaþam biçimiyle ,uzay çagini yaþamak bana çok saçma geliyor.

“Ýnsanlar istedikleri þeye inanabilirler. Onlara gerçekten saygý duyuyorum. Çünkü,benim annem ve babam da namaz kýlýyor. Ama ben böyle þeylere inanmýyorum.

Benim için tek geçerli yol,kuralsýz,açýk ve engelsiz bir yaþam biçimidir. Dilediðim gibi özgürce ve gerektiðinde kurallarý kendim koyarak...”

“Peki bu mümkün mü?” diye sordum.

“Deðilse bile ,en azýndan öyle olmasýný arzu ediyorum.” Dedi.

“Dinden ve Allah tan kaçýþýnýn nedeni,yaþamýna engel olacak bazý kurallar getirdiði için mi?”

“Evet. Çünkü,dinler insanlarýn tam zevk ve keyif almalarýný engelliyorlar. Ýnsanýn tam zevk ve keyif almasý ve dilediði biçimde bir hayat oluþturmasý için,dinden ve dinin kurallarýndan kurtulmasý lazýmdýr. Hatta bu konuyu hiç düþünmemesi lazýmdýr.”

“Yani bu konularý düþünmek de mi seni rahatsýz ediyor?”

“Hem de çok...”

“Peki seni rahatsýz eden bu düþüncenden nasýl kurtulmayý düþünüyorsun?”

“bu konularý hiç düþünmeyerek. Çünkü, yaþadýðým hayatta bir tek kural bile olsa huzurumu bozuyor. Yaþam zevkimi engelliyor.”

“Yani aklýný susturmak istiyorsun öyle mi?”

Cevap vermemek için konuyu deðiþtirmek istedi. Ama ben üsteledim. Sorularýmý sürdürdüm.

“Peki madem böyle düþünüyordun da neden kurallarin iþledigi,sorumlulugun arttigi ve sürekli bir çaliþmanin yapildigi üniversite ortamini tercih ettin?”

bu soruya cevap verirken epeyce zorlanmýþtý:

“Bunu ben istemedim. Babam bir üniversite okumazsam,beni evlatlýktan reddedeceðini ve harçlýklarý da keseceðini kesin bir þekilde ifade edince mecbur kaldým.”

“Yani,niyetin okumaktan ziyade babandan para sýzdýrmak öyle mi?” diye güldüm.

Kendisi de gülerek:

“Öyle de sayýlabilir” dedi.

Belki de sorulardan bunalarak veya cevap vermekten dolayý güçlük çektiði konularýn açýldýðý için birden ayaða kalktý;

“Hocam benim çýkmam gerekiyor” dedi.

Elini uzattý.

“Çok memnun kaldým. Sizleri sýk sýk ziyaret edeceðim. Sizin varlýðýnýz,bu sýkýcý yerde benim için bir ümit ýþýðýdýr” dedi.

Çýktý. Sözlerinde riyakarlýk yoktu. Ýçinde ne varsa onu söylüyordu. Dolayýsýyla güvenilir ve samimi bir genç idi.

Bu atak,yetenekli,mert ve giriþken olan gencin baþýboþ,inançsýz ve amaçsýz bir hayatýn pençesinde,nereye doðru gittiðinin farkýnda bile olmadan ýsrarla ve inatla yoluna devam etmesi beni çok üzmüþtü. Dindar bir aileden inkarcý bir çocuk...

Eðitim sisteminin çarpýk,karýþýk ve karanlýk yapýsýndan baþka türlü ne beklenebilirdi?

Gerçekten çok üzülmüþtüm. Düzceli mehmet ve buna benzer daha çok gençler kurtarýlmalýydý.

Bu sorumsuz hayat anlayýþý içinde yetiþen insanlar,hem devletin,hem toplumun hem de ailenin baþ belasý olacaklardý. Bu yüzden,patlayan silahlardan ,yanan ocaklardan ve aðlayan annelerden çok dersler alýnmalýydý.

Konuyla ilgili olarak ,Bediüzzaman Said Nursi nin Muhakemet isimli eserindeki þu tespitleri hatýrladým.

“Her insan hak fýtratý üzerine doðar. Hakký ararken bazen eline batýl geçer,hak zenneder ,koynunda saklar.

En büyük yanlýþý doðru telakki ederek,kendisine hayat felsefesi yapan insanlarý uyarmak,uyaranlara destek olmak,toplumun huzuru için önemli bir görevdir. Bu önemli vazifenin ifasýna benim de katkýmýn olmasý için ,Allah a dua ederek odamdan çýktým.

ÝKÝNCÝ DERS

Ýkinci hafta ayný sýnýfta derse girdiðimde gözlerim mehmet i aradý. Acaba ilk karþýlaþmamýz ,onun üzerinde olumlu bir tepki mi,yoksa olumsuz bir tepki mi oluþturmuþtu? Çok merak ediyordum.

Yine orta sýralarda uzun saçlarý ve çok belirgin elbise modelleriyle kendini belli ediyordu.

Çevresindeki öðrencilerle çabuk kaynaþtýðý belliydi. Onlarla sýcak ve yakýn diyaloglar içindeydi. Etrafýndaki arkadaþlarýyla ilgileniyor,anlatýyor ve dinliyordu. Her haliyle giriþken ,faal ve sýcak kanlý bir gençti. Ýlk dersin,soðuk sert ve aykýrý davranýþlarýný,kýsmen de olsa üzerinden atmýþa benziyordu.

Bu davranýþýný,kendi fikir ve görüþlerine taban oluþturmak ve kendine yakýn sempatizanlar bulmak olarak yorumlamýþtým. Baþka bir ifade ile,çevresini geniþletip bir grup oluþturma çabasý içinde olduðu belliydi.

Dersin konusu insandý. Toplumun en küçük bireyi olan ÝNSAN ý anlatacaktým.

Ýnsaný anlatýrken de öðrencilerin görüþlerini alýp bu þekilde sýnýfýn ortak nabzýný da ölçmüþ olacaktým.

Öðrencileri selamlayýp,hal hatýr sordum. Sýnýfý derse hazýrlamak için,okula ýsýnýp ýsýnmadýklarýný gündeme getirdim. Bu konuyla ilgili,karþýlýklý kýsa konuþmalar geçti.

Ýþleyeceðim konu gereði:”insan nedir?” diye sýnýfa bir soru sorarak derse baþladým.

Burdaki amacým,hem dersi cazip kýlmak,hem de öðrencilerin konuyla ilgili görüþlerini anlamaktý.

Öðrenciler bu soruya karþý önce sessiz kaldýlar,sonra da görüþlerini belirtmeye baþladýlar.

Söz alan öðrencilerin büyük çoðunluðu insanla Allah ve din arasýnda ilgi kurup,insanýn bir amaç için yaratýldýðý en mükemmel bir varlýk olduðu öldükten sonra da bir hesabý bulunduðu yolunda görüþler beyan ediyorlardý. Bu durum sýnýftaki öðrencilerin büyük kýsmýnýn dini ve milli görüþleri benimseyen gençler olduðu kanaatini uyandýrýyordu.

Beklediðim gibi düzceli mehmet de söz aldý. Kendisine has ve heyecanlý açýk ve gür ses tonuyla:

“Ben bu konuda arkadaþlardan farkli düþünüyorum” diye söze baþladi. Yine üslubunda hissedilir bir sertlik ve pervasizlik vardi.

“Öncelikle þunu belirteyim ki,ben hesap kitap iþine inanmam “dedi.”Ýnsan ,çeþitli evrimler sonucu bu hale gelmiþ bir canlýdýr. Bu hale gelmesi için de herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç yoktur. Mekanizmasý kendi kendini yenileyecek durumdadýr.

“Ýnsan,ayakta kalabilmek ve kendini koruyabilmek için bazý kanunlar geliþtirmiþtir. Toplumsal yaþamda ortak deðerlerin oluþmasýyla da bugünkü hale gelmiþtir.

“Ýnsanýn bu hale gelmesinde ve yaþamýný sürdürmesinden kimseye karþý bir borcu yoktur. O hayatýný en iyi þekilde yaþayýp,çekip gidecektir. O insan için de her þey orda bitecektir.

“Ýnsan mutlu olmasý için ,yalnýzca kendi hayatýný düþünmeli ve hiçbir yaptýrýmýn ve kuralýn esiri olmamalýdýr.”

Mehmet, savunduðu görüþleriyle insanýn var olmasý için bir yaratýcaya ihtiyacý olmadýðýný ve kimseye karþý da borcu bulunmadýðýný ortaya koymak istiyordu. Bu þekilde,kulluðun sorumluluðundan da kaçmak istiyordu.

Mehmet in ileri sürdüðü fikirlerin temelinde materyalizmin marksizmin ,darwivizmin ve ateizmin görüþleri yatmaktaydý. Mehmet in nelerden etkilendiði ve daha çok ne tür kitaplar okuduðu belliydi.

Mehmet in ortaya koyduðu görüþler,sýnýfaki öðrencilerin sert tepkisine neden olmuþtu. Ama duruma derhal müdehale edip:

“Daha isabetli görüþü olan varsa, söz alsin ve konuþsun. Bunun diþinda baþka bir yol denemeyin.”diye ikaz ettim.

Ýnsanla ilgili olarak ileri sürülen farklý görüþleri özetledikten sonra dersime döndüm

ÝNSAN NEDÝR?

Sözlerime,alexis carrel in,insanla ilgili þu tespitiyle baþladým:

“Ýnsan önce kendini tanýmalý ve kendisini bir kitap gibi okumalýdýr. Kendisini okuyamayan insan,kainatýn en ince sýrlarýný bilse de yine de cahil kalýr.”

O esnada bir öðrencim devreye girerek:

“Hocam” dedi. “Ýnsanla ilgili güzel sözler bulmak için Batýya gitmenize gerek yoktur. Bu güzel sözlerin daha özlüsünü ve daha isabetlisini,kendi içimizde doðup büyümüþ olan deðerli alimlerimiz ve bilim adamlarýmýz da söylemiþtir. Mesela; Bediüzzaman Said Nursi nin “Ey kendini insan zanneden insan,kendini oku..” diye baþlayan çok güzel bir sözü vardir. Buna daha baþka ilaveler de yapmak mümkündür.

“Doðru söylüyorsun “ diye tasdik edip sözüme devam ettim.

“Arkadaþlar ,hiç kendinize,ben kimim? Neyim? Nereden geldim? Ne için geldim? Amacim nedir? Nereye gidiyorum? Kime borçluyum? Ne gibi nasil hesap verecegim? Diye soruyormusunuz?

Eger bu ve buna benzer sorular soruyorsaniz,tabii ki cevabini da merak ediyorsunuzdur? Cevabini merak eden olduysa bir araþtirma yapti mi?

Sinifta derin bir sessizlik ve dikkat oluþmuþtu. Bu ortami firsat bilerek,konuþmami sürdürdüm.

“Soruyu biraz daha genelleyip bilimsel bir temelde sürdürelim.

“Baþari için yola çikan ve hayatini baþarilarla doldurmak isteyen insan ,kendisini tanima konusunda ne kadar baþarili olmuþtur?”

“ Çevresinin ve kainatýn en ince ayrýntýlarýyla ilgilenen insan,acaba kendi ayrýntýsý ve sýrlarýyla ne kadar ilgilenmektedir?

“Göklerin keþfi ve denizlerin derinlikleri için ömür harcayan insanoglu ,kendisini keþfetmede, kendisini tanimada ve kendi dünyasinin derinliklerine inmede ne kadar çaba harcamaktadir?

“Bir baþka ifadeyle,önemli iþler baþarmak,büyük hedeflere koþmak,birçok keþif ve sirlara ulaþmak için çirpinan insan ;kendisini ne kadar tanimakta ,taþidigi degerlerin,sirlarin ve emanetin ne kadar farkina varmaktadir?

“Belki günde,dünyanýn ve kainatýn sýrlarýyla ilgili “bunlar nedir? Nasýl oluþmuþtur? Neye yaramaktadýr?yapan kimdir?gibi onlarca kes sorduðu merak dolu sorularý; acaba kaç kez kendisine yöneltip; ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Gayem nedir? Beni gönderen kimdir? Diye sormuþtur?

Mehmet söz isteyerek konuþmama müdahale etti:

“Hocam “dedi. “Bu kadar ince fikirli olup,hayatý zehir etmenin anlamý var mý?

Tebessüm ederek devam ettim:

“Ýnsanýn öncelikle kendini tanýmasý,kendini sorgulamasý ve kendisiyle ilgili bilinmezlerin peþinde olmasý kadar doðal bir þey var mý? Bu insan olmanýn ilk þartýdýr.

Konuya dönerek konuþmamý sürdürdüm:

“ Ýnsanýn mahiyeti,sýrlarý vazifesi neci ve kim olduðu þeklindeki sorularý düþünen beyinleri sürekli meþgul etmiþtir. Ancak yalnýzca kendi akýl ölçüleriyle bu sýrlarý ve bilinmezleri çözmek isteyen birçok insan da yanlýþ ve isabetsiz tespitlerde bulunmuþlardýr.

“Bunlardan bazýlarý insaný ekonomik bir varlýk ve madde yýðýnýndan ibaret zannetmiþlerdir. Bazýlarý da insan düþünen bir hayvan demiþlerdir. Bazý bilim adamlarý insaný, tapýlacak ulu varlýk olarak vasýflandýrýrken bazýlarý ise insanýn bit hiç olduðu yorumunu yapmýþlardýr. Bunlar arasýnda insanýn meçhul olduðuna karar verenler de yer almýþtýr.

“Görüldüðü gibi,kaynaðýný yalnýzca þahsi deðerlendirmeden alan yorumlar ve tespitler,insaný gerçek anlamda ortaya koymaktan çok yetersiz kalmýþtýr. Yetersiz kalmalarýnýn en büyük nedeni ise insaný bir veya birkaç boyutla ele almýþ olmalarýdýr. Halbuki insanýn tam anlamý ile ifade edilebilmesi için, maddi ve manevi olarak bütün yönleri ile ele alýnýp ,deðerlendirilmesi lazýmdýr.”

Sýnýfta,tam bir sessizlik oluþmuþtu. Bütün öðrenciler pür dikkat kesilmiþler adeta kýmýldamadan konuyu takip ediyorlardý. Öðrencilerin derse olan ilgilerinden konumun çok önemli bulunduðu anlaþýlýyordu.

Derse devam ettim.

“Deðereli arkadaþlar, acaba fen bilimleri insan için ne diyor? Bu konuyu birlikte ele alýp deðerlendirelim:

“Fen bilimleri açýsýndan insan,canlýlarýn en mükemmelidir. Hayret verici bir düzen uyum ve planlama içindedir.

“Ýnsan bir tek hücreden yaratýlmýþtýr. Zigot denilen gözle görülmeyen ancak yüzlerce defa büyültülerek görülen bu hücre kendinden binlerce ve trilyonlarca büyük bir konuma gelerek hayat için gerekli olan her türlü cihazla donatýlýp dünyaya bir insan olarak gönderilmektedir.

“Ýnsan çok zaman kýymetini takdir edemediði harika bir vücudu,eþsiz bir sanat eserini ve antika bir þahaser taþýmaktadýr. Öyle ki, bir tek hücreyi bile yapmaktan aciz olan insan,akýllarýn hayrette býrakan sayýsýz hücrelerin mükemmel iþbirliði ve uyumu ile hayatýný sürdürmektedir.

“Bu hücrenin ,yani ceninin zamanla insan vücuduna dönüþmesi her hücrenin belirlenen hedefe ulaþmasi ve hiçbir hücrenin görevini aksatmadan yüz binlerce görevi bir anda yapmasi insan aklini tam anlamiyla þaþirtmaktadirlar.

“Ýnsanýn iç ve dýþ organlarý,birbirini koruyan ,kollayan,yardýmcý olan ve harika bir alýþveriþ sistemi üzerine kurulmuþtur. Ýnsan vücuduna baktýðýmýzda hiçbir organýn fazlalýðý görülmediði gibi,eksik bir organa da rastlanmaz. Öyle ki insan ; en seri en çabuk ve en verimli sonuç olacak bir planlamaya göre düzenlenmiþtir.

Dýþarýdan alýnan besinlerin yenilmesi,sindirilmesi emilmesi ve artýklarýn dýþarý atýlmasý harika bir çalýþmayla yürütülür ve sonuçlanýr. Bu konuyu gözleyen bilim adamlarý þaþýrmaktan kendini alamamýþlardýr.

Ýnsan beyninde 10 milyar karar merkezi vardýr. Bu merkezlerin her birinde sayýlarý 2000 e varan sinapslar mevcuttur ve sinapslardan her an yüzlerce olay cereyan eder. Ayrýca her bir sinaps,diðer milyonlarca sinapstan haberdar olarak ve birbirini karþýlýklý kontrol ederek çalýþýr. Ýþte beynimiz,sinirlerimiz böylesine göz kamaþtýrýcý bir harikalar ülkesidir. Gözünüzü nereye çevirseniz Ulu Yaradanýn muhteþem sanatýný görürsünüz.
Gönderme Tarihi: 28.01.2006 - 01:04
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Mehmet İle İlgili İlginç Bir Rüya(Düzceli Mehmet)
Gunahkar su an offline Gunahkar  
Düzce'li Mehmet Yazı dizisi
23 Mesaj -
bu yazý dizisi oldukça uzun ve oldukça da ilginçtiröeðer sabýrla okursanýz çok önemli bir kiþiliði göreceksiniz,ama talep olursa onlarýn tümünü ekleyebilirim buraya !


>Ýlgi sizden yazmasý bu aciz kardeþinizden<
Gönderme Tarihi: 28.01.2006 - 01:00
Gunahkar üyenin diger mesajlarini ara Gunahkar üyenin Profiline bak Gunahkar üyeye özel mesaj gönder Gunahkar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (2): (1) 2 weiter >
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 994 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
hümeyra24 (43), güllüm (41), alitufan (48), semsuddin (39), f_erturk (39), zafercezlan (54), benbuamellerimi.. (53), seyma_05 (39), yenilmezburuk (46), mhmmdky (37), sivaslihakan (46), sunam6 (41), konya28 (37), mardinlimemo (44), @hasan@ (39), _huzurislamda_ (39), Seda_ (35), BOPPON (43), faziltopal (55), ahmetserkankaya (43), eLsina (38), AZRA66 (37), sulukapo (34), HAKANCETIN (46), mentese (48), palanxdöken (53), ADEM BAKIRHAN (60), ceyhan (71), ReSuLe_HaSrEtt (38), Forever_Love (40), mutlu69 (55), islam yusuf (54), sofi32 (49), yesil_bahar19 (37), makhorsa (48), erihna (41), veysi irdam (88), abdullah özkul (27), nur58 (60), fedayi (55), RAMAZAN69 (37), seyyidali47 (50), gocer (55), suleyman yildiz (57), vuslat_wien (41), KASIM EROL (50), isanurun (39), koeroglu (48), ardaci (49), ardaburda (50), gunesgunes (42), Burcu89 (35), BMW (43), ZLH (), hafiz_34 (68), bestebuse (51), Aysegül (36), seroar (55), hacirizeli (53), sonmezNL (53), zeko (), CILGIN KURT (51), BERGE00 (42), sevki (51), fth (41), muhammetmustafa (44), bsapmaz (59), siyah_gül (36), ekrem144 (), Cicekci (37), rooster79 (45), mehmetx (44), furkan42 (42), yunus ata (61), GangstAdem (39), orhan06 (44), kamuran (51), dinimiseviyorum (39), esm (40), buzmavisi61 (58)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.69441 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.