colchicine fluvoxamine colchicine generique kaletra ivermektin cordarone coreg coridil corpamil corprilin corpriretic corticotherapique cosaar plus cotrim coumadin cozaar crestor crixivan cyclogyl cycrin cyklokapron cymbalta cytotec cytoxan dalacin c dalacin t dalacin v danatrol danocrine daonil deflamat deltasone demadex demolaxin dentomycine depakine chrono depakine depakote depo provera dermestril dermovate deroxat desogen desoren desyrel detrol la
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

16 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: sadabat.net
Havace su an offline Havace  
16 Mesaj -
arkadaþlar akýncýlar derneði, yayýnlarý ile ilgili dökümana ihtiyacým var elinde olup gönderebilecek olan varmý.
Gönderme Tarihi: 11.10.2007 - 01:18
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Ebru
Havace su an offline Havace  
Ebru
16 Mesaj -
Ebru



TARÝHÝ / ÇEÞÝTLERÝ/ MALZEMELER/ YAPIMI/ PÜF NOKTALARI


Ebru kelimesi Farsçadýr, kaþ, bulut anlamlarýna gelmektedir. Ortaya çýkan þekillerin buluta benzemesi nedeniyle bu adý almýþtýr. Þemsedddin Sami, Kamusu Turki'de Ebru; "Çaðatayca Ebre: Roba (elbise yüzü, kürk kabýgöz kırpma hare gibi dalgalý ve damarlý (kumaþ,kaðýt), cüz ve defter kabý yapmak için kullanýlan renkli kaðýt" olarak tanýmlamýþtýr. Ciltçilikte, yazý sanatýnda (Hüsn-ü Hat) pervaz süslemelerinde ve yazý kaðýdý olarak kullanýlan ebru, günümüzde çiçek ebrularýnýn daha da geliþtirilmesiyle baþlý baþýna levha olarak kullanýlmaktadýr.

Türklerin, Ortaasya'da bu sanatý bildikleri ve göçler sýrasýnda Ýran üzerinden Anadolu'ya getirdikleri tahmin edilmektedir. Ebru'nun tarihinin bilinmemesi; eski ebru ustalarýnýn yaptýklarý ebrulara tarih atmamalarýndan kaynaklanmýþtýr. Çünkü ortaya çýkan ebru, sanatkarýn tamamen kendi iradesini yansýtmamaktadýr. Özellikle klasik ebrular; battal, gel-git, taraklý, þal ebrularýna sanatkarýn iradesi yansýmaz.

Ebru'ya, 18.yy. Avrupa'da "Türk kaðýdý" denmesi bu sanatýnýn bir Türk sanatý olduðunu göstermektedir. 1608 yýlýnda yazýlmýþ olan Tertibi-i Risale-i Ebri, ebru konusunda o tarihlerdeki bilgileri bir araya getiren bir eserdir. Ayrýca Gelibolulu Mustafa Ali Bey tarafýndan yazýlan Menakýbý-ý Hunerveran diðer sanatlarýn yanýnda ebru hakkýnda da bilgi vermektedir.

Tarihimizde bilinebilen ebru sanatçýlarý; Þebek, Hatip Mehmet Efendi (Ö.1773), Þeyh Sadýk Efendi (Ö.1846) ve oðlu Salih Efendi, Edhem Efendi.(Ö.1904), Sami Efendi (Ö.1912), Þeyh Aziz Efendi (Ö.1934), Necmeddin Okyay (Ö.1976) ve oðullarý Sami Bey (Ö.1933), Sacid Okyay (Ö.1910), Abdulkadir Kadri Efendi (1942), Mustafa Düzgünman (1990), Alpaslan Babaoðlu, Fuad Baþer, Peyami Güler....

Mustafa Düzgünman hocanýn yetiþtirdiði öðrencilerle günümüzde ebru tanýnan ve sevilen bir sanat haline gelmiþtir.

Klasik sanatlarýn yayýlmasý toplumun öz kimliðine dönmesinde önemli bir faktör olduðunu düþünüyoruz yeter ki sanatkarlarýmýz hasis davranmayýp bu sanatlarý sevdalýlarýna öðretsinler.

ebru çeþitleri

Battal Ebru / Gelgit Ebru / Þal Ebru / Somaki Ebru / Taraklý Ebru / Bülbül Yuvasý/ Hafif Ebru/ Koltuk Ebrusu / Hatip Ebrusu / Çiçekli Ebru / Yazýlý Ebru/ Akkase Ebru / Kumlu Ebru/ Neftli Ebru

MALZEMELER

Kaðýt:

35x50 cm. ve 80-90 gr, I. Hamur kaðýt kullanýlýr. Daha ince kaðýtlarda ebrulu kaðýt kuruduktan sonra bombe yapmaktadýr.

Tekne:

Galvanizli, ahþap veya emaye olarak yaptýrýlýr. Ebatlarý kaðýdýn boyutlarýndan iki (2) mm. Daha büyük olmalýdýr. Örneðin: 35.2 x 50.2 gibi. yüksekliði 5 yada 6 cm olabilir.

Fýrça:

Gül dalýndan ve at kuyruðundan fýrça yapýlýr. Gül dallarý 25-3O cm. boyunda kesilir. 4 cm boyundaki at kuyruðu bir miktar alýnýp avucun içine yerleþtirilir ve yayýlýr gül dalýnýn 2 cm ucundan taþacak þekilde konur ve avuç kapatýlýr böylece at kýllarýnýn dalýn etrafýný sarmasý saðlanmýþ olur. Misinayla sýkýca baðlanýr. Fýrçanýn ucu makas veya maket býçaðýyla düzeltilir. 20-25 civarýnda fýrça yapýlýrsa iyi olur.

Boyalar:

Beyaz: Üstübeç Mavi: Lahor Çivit (bir aðaçtan elde edilir), Çamaþýr çivit, Siyah: Demir oksit veya is (odun yada çýra isi olabilir)

Lacivert: Çivitle siyahýn karýþýmý Sarý : Oksit sarý, çiçek yapýmýnda pigment sarý Yeþil: Pigment yeþil, lahor çivit ve sarýnýn karýþýmý

Ebru boyalarý genelde toprak kökenli boyalardýr. Ýstenilen topraktan da boya elde edilebilir. (Bu boyalar suda erimez ve dibe çöker .) Su da eriyen, suyu boyayan, boyalarla ebru yapýlmaz.

Boyalarýn ezilmesi: Toz boya mermer yada kalýn bir cam üzerine bir miktar konur mümkünse mermerden yapýlan bir el taþý (disteseng) ile sekiz þekli çizilerek, bastýrarak iyice ezilerek incelmesi saðlanýr. (Mermer üzerinde ezilecekse önce açýk renkli boyalar ezilir.) Ezilen her boya bir litrelik kavanozlara konur. Ezme iþlemi bittikten sonra, bir miktar ezilen boyadan alýnarak yarým litrelik kavanoza konur üzerine su ve 10 damla sýðýr ödü damlatýlýr. Buna boyalarý "terbiye etmek" denir. (Burada þunu belirtmek gerekir ebruda hiçbir þeyin belirli ölçüsü ve gramajý yoktur, denemeyle ve göz kararýyla yapýlýr.) Yaklaþýk beþte üçü boya, beþte ikisi de su olursa iyi olur. Boyanýn cinsine ve ezilme durumuna göre en az iki üç günde boyalar terbiye olur. Lahor çivit denilen boya ezilmez küçük bir parça alýnýr ve üzerine sýcak su konur soðuduktan sonra 5-6 damla öd ilave edilir. Boyalar terbiye olduktan sonra kullanýma hazýrdýr. Bu yarým litrelik kavanozlardan boya alýr, 200 gr.lýk kavanozlara koyarsýnýz ve kitrenin yoðunluðuna göre kullanacaðýnýz boyaya su ve öd ilave ederek kullanýrsýnýz.

Öd:

Kasaptan veya mezbahaneden sýðýr ödü alýnýr. Bir metal kap içerisine konur bu kap su dolu bir baþka metal kaba konur ve ocaðýn üzerine konur (benmari Metodu) yaklaþýk 20dakika alttaki su kaynatýlýr ödlü kapta biriken köpükler atýlýr. Öd soðuduktan sonra tülbentten süzülür kavanoza konur, öd kullanmaya hazýrdýr. Ödün iþlevi; boyalarýn parçalanmasýný ve kitreli suyun üzerinde açýlmasýný saðlamaktýr.

Kitre:

Suyun yoðunluðunu arttýrmak için suyun içerisine kitre konur. Geven adlý bitkiden elde edilen kitre, çýkarýldýðý bölgelere göre farklýlýk arz etmekte ve sorun çýkarabilmektedir. Aktardan alacaðýnýz zaman özellikle, "ebru yapmak için kitre" derseniz daha iyi olur. Bir avuç (40-50 gr) kitre bir kovaya konur üzerine iki litre su konur ve bir gün beklenir. Kitre, þiþer iyice yoðrulur. Tekrar su ilave edilir birkaç saat beklenir tekrar yoðrulur. Yaklaþýk 8-9 litre su konuncaya kadar bu iþlem devam eder. Bu normalde iki- üç günü alýr. ( Eðer bu kadar beklemek istemiyorsanýz bir sopa yardýmýyla çok iyi karýþtýrarak bir günde hazýr hale getirebilirsiniz ama normal seyrinde hazýrlamak daha problemsiz olur..) Kitre tamamen eriyince, amerikan beziyle süzülerek tekneye alýnýr. Kitre bir süre teknede bekletilirse iyi olur. Birkaç defa süzülürse daha iyi olur. Tortular ve erimeyen kitreler varsa bunlar torba içinde býrakýlýr. Bu teknedeki kitre genelde yoðundur. Kitre koyu olursa boyalar açýlmaz eðer sulu olursa çok fazla açýlýr, renkler açýk olur ve boyalar kaðýttan akabilir. Bu teknenin üzerine boþ birkaç gazete kaðýdý kapatýp alýnarak, yüzey gerilimi alýnýr. Bir boya bir çiviyle alýnarak teknedeki kitreli suya deðdirilir. Boya dibe çöküyorsa boyaya öd ilave etmek gerekir. Eðer boya kapanýyorsa kitre yoðunudur su ilave etmek gerekir. Boya bir miktar açýlmýþsa (yaklaþýk 4-5 cm.) Bir çivi ile bu boyanýn üzeri çizilerek boyanýn hareket etmesi saðlanýr.

1-Eðer hareket eden boya çiviyi çektikten sonra geri geliyorsa kitre koyudur tekneye bir miktar su ilave etmek gerekir.

2-Eðer boya harekete devam ediyorsa kitre suludur, eðer suda erimiþ koyu kývamlý kitreniz varsa ilave edersiniz yoksa yapabilecek fazla bir þeyiniz yoktur.

3-Eðer suyun üzerindeki boya, çiviyi götürdüðünüz yerde kalýyorsa kitrenin kývamý klasik ebrular için uygundu

BOYALARIN AYARLANMASI

Genelde, koyu renkli boyalardan açýða doðru gidildiðinden, öd ayarýný buna göre yapmak gerekir. Tekneye atacaðýnýz ilk boyanýn öd miktarý az, daha sonra atacaðýnýz boyanýn öd miktarý öncekinden daha fazla olmalýdýr. (Mesela 5 renk boya kullanacaksýnýz kullanacaðýnýz ilk boyanýn ödü en az, son boyanýn ödü hepsinden daha fazla olmalýdýr.) Örneðin; Ýlk boya siyah olsun, bir bizle(çivi) bu boyadan alýr suyun üzerine dokundurursunuz 4-5 cm açýldý diyelim, ikinci boya da sarý olsun ondan da bir bizle alýr siyahýn üzerine deðdirirsiniz eðer sarý boyanýn ödü yeteri kadar fazlaysa siyah boyayý iter kendine yer açar eðer öd miktarý az olursa ya boya dibe çöker ya da hemen kapanýr, buna damla damla öd ilave etmeli her seferinde tekne üzerinde tekrar denemeliyiz. Kullanacaðýmýz üçüncü boya kahverengi olsun ondan da biz le alýp sarýnýn üzerine deðdiririniz, sarý boyayý itip kendine yer açtýysa mesele yok, açýlmadýysa boyaya öd ilavesiyle açýlmasýný saðlarýz.O teknede kullanacaðýmýz boyalarýn ayarýný böylece yaparýz. Bir tekne için yaptýðýnýz boya ayarlarý ayný teknede ertesi gün için bile deðiþir çünkü teknedeki su buharlaþmýþ ve kitreli su koyulaþmýþtýr. Kitreli suya gerekli miktarda su ilave etmek ve boyalarýn öd ayarýný tekrar yapmak gerekir, ayrýca çalýþýrken de tekneye sürekli kaðýt kapatýp ebruyu aldýðýmýz için kitre kývamý koyulaþýr, kývamý koyulaþtýðýnda gerekli miktarda su ilave etmeli.

EBRUNUN YAPIMI

Tekne üzerine atacaðýnýz boyalar saðdan sola doðru atýlmaya baþlanýr daha sonra biraz üste çýkýlarak soldan saða doðru atýlýr dört sefer bu þekilde tur atýlýr. Fýrça ile atýlan boyalar hiç müdahale edilmezse bu Battal ebru olur. Ýyi bir ebrucu battal ebruyu çok iyi bilmesi gerekir. Battaldan sonra bir bizle önce enlemesine boydan boya daha sonra yukarýdan aþaðýya çizgiler çekmesine gelgit ebrusu denir. Gelgitten sonra istenirse çapraz çizgiler çekilerek þal ebru yapýlabilir.

Çiçekli ebrulara en son geçilmelidir. Çiçek için hazýrlanacak boyalarýn öd oraný fazla su oraný az olur, yoðunluðu bal kývamýnda olursa da bu boyaya göre deðiþebilir, ayrýca özellikle karýþým yaptýðýnýz boyalarýn iyi terbiye olmasý gerekir.

EBRU YAPIMINDA TAVSÝYELER:

Tekne ne kadar çok kullanýlýrsa o kadar verimli olur ( Birkaç gün kullanýlmayan tekneler tembelleþir ve verim alýnmaz. )

Kullanmayacaðýnýz zaman teknenin üstünü açý býrakmayýn beyaz bir kaðýtla tamamen örtün (gazete ile örtmeyin )

Boyalar teknenin üzerine atýldýðýnda bazý yerler açýlýyor bazý yerler açýlmýyorsa, tekne homojen deðildir, spatulayla iyice karýþtýrmak gerekir.

Kitre üzerine atýlan boyada dairelerin kenarlarý düzgün deðilse kitre tam erimemiþtir.

Fýrçada gereðinden fazla boya varsa, boya dibe çöker. Fýrçayý sýkmak gerekir.

Teknede köpük varsa bir spatulayla onlarý almak gerekir. Kaðýda aldýðýnýzda köpük olan yerler beyaz çýkar.

Elimizden veya malzemelerden yað veya öd bulaþmasý,tekneye öd damlamasý, teknenin üzerinin açýk olmasý gibi durumlarda boyalar yýldýz açýlýr, tekneyi bir yada birkaç gazete kaðýdýyla temizlemek ve 10-15 dakika dinlendirmek gerekir.(Tekneye biraz su ilave etmekte çözüm olabilir.)

Tekneye attýðýnýz boyalar kumlanýyorsa veya çatlýyorsa, boyada su eksiktir.

Boyalarýn kaðýttan akmasýnýn sebebi kitreli su, boyadaki su ve boyadaki öd dengesizliðidir. Boyaya bir damla su iki damla öd damlatarak her seferde tekne üzerinde denemek gerekir.

Akan boyalara çamlýca topraðý ya da biraz lahor çivit konarak akmasý önlenebilir.

Tüm boyalar kaðýttan akýyorsa, kitrenin yapýþtýrýcýlýk özelliði gitmiþtir.

Kaðýt tekneye yatýrýlýrken kayma olursa kaðýtta beyaz çizgi oluþur.

Kaðýdý tekneye yatýrdýktan sonra hava kabarcýðý oluþursa, iðneyle delip havayý almak yada bir bizle sürekli o bölgeyi sürterek kabarcýðý almak gerekir.

Çiçekli ebru boyalarýnda boyanýn kenarlarý girintili çýkýntýsýyla iki damla su bir damla öd ilave etmek gerekir. (Her damladan sonra tekrar denemeli)

Eðer tekne ye attýðýnýz boya büyükse bir kaðýdý külah yaparak küçültmek istediðimiz boyanýn ortasýna batýrýr geri çekerek küçültebiliriz.

Elimizden yada malzemeden tekneye toz dökülürse, beyazlýklar oluþur bunlarý bir kaðýtla yada elimizdeki bizi kurulayýp oraya batýrýp çekmekle giderebiliriz.

Ebru yapýmý sýrasýnda karþýlaþabileceðiniz problemleri deneyerek çözüm yoluna gidebilirsiniz.

Ýlgilenen arkadaþlara Ebru Sanatýyla Ýlgili Bazý Siteler:
http://www.geleneksel ebru.com
http://www.istanbulsanatevi.com
http://www.tarzikadimebru.com
http://www.sadabat.net


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Havace tarafından, 21.09.2006 - 03:42 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 21.09.2006 - 03:37
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: CEV$EN
Havace su an offline Havace  
cevşen
16 Mesaj -
verdiðiniz ses dosyasýnda maalesef herhangi bir hadis kaynaðý verilmemekte ve hatta zeyneladidinden tevaturen nakledilmiþtir denmek te dir ilginç mutevatie olsaydý meþhur hadis kitaplarýnda olmazmýydý?
Gönderme Tarihi: 16.08.2006 - 12:11
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: NÜKTELER
Havace su an offline Havace  
16 Mesaj -
öyle hanýmlardan kaldýmý ki dünyada
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 21:45
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Seçme Şiirler
Havace su an offline Havace  
Seçme Şiirler
16 Mesaj -
BENÝ BAÐIÞLA

Beni baðýþla

Seni seviyorum

Beni baðýþla aþkým, aþkýmý hoþ gör artýk

Beni hoþ gör, beni baðýþla seni seviyorum.

Yolsuz yordamsýz bir kuþ gibi öksendeyim,

Yüreði tir tir, örtüsünden kurtulmuþ

Þimdi yoksul, þimdi çýrýlçýplak, þimdi soyunuk

Acýný esirgeme benden, ko sarýnsýn yüreðim

Ko giyinsin, ko kuþansýn, ko örtünsün sonra

Beni baðýþla aþkým, beni hoþ gör,

Seni seviyorum.

Eðer bir lokmacýk bile sevmezsen beni

Hiç mi hiç sevmezsen eðer.

Acýmý baðýþla, beni hoþ gör, seni seviyorum

Bana öyle eðri bakma, ýrak durma ellerden

De kuytuma çekilirim,

De karanlýða kavuþurum.

Sýmsýký tutarým ellerimle utancýmý

Sarýp sarmalarým, dürüp bükerim.

O an yüzün eð benden aþkým, kaçýr benden

Beni hoþ gör, beni baðýþla seni seviyorum.

Gün gelir hayalin eriþir karanlýk yiter

Meyil verirsin bana gün gelir,

Þimdi çaresizim, yalnýzým

Kolum kanadým kýrýk.

Tagor

Ya Râb BelâyI AÞk Ýle KIl AÞÝna BenÝ


Ya râb belayý aþk ile kýl aþina beni
Bir dem belâ-yý aþktan etme cüdâ beni

Az eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kýl mübtelâ beni

Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyý çü ister belâ beni

Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarýmýn
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni

Öyle zaîf kýl tenimi firkatinde kim
Vaslýna mümkün ola getürmek saba beni

Nahvet kýlýp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni

Fuzuli

MONA ROSA

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadý kýrýk kuþ merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller ak güller

Ulur aya karþý kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavþanlar daða
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yaðmur iðri iðri düþer topraða
Ulur aya karþý kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakýþýn ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben öteliyim
Açma pencereni perdeleri çek..

Zeytin aðaçlarý söðüt gölgesi
Bende çýkar güneþ aydýnlýða
Bir niþan yüzüðü, bir kapý sesi
Seni hatýrlatýyor her zaman bana
Zeytin agaçlarý söðüt gölgesi

Zambaklar en ýssýz yerlerde açar
Ve vardýr her vahþi çiçekte gurur
Bir mumun ardýnda bekleyen rüzgar
Iþýksýz ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ýssýz yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmaklarýn
Bir nar çiçegini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadýn
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmaklarýn

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat on ikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göðe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akþamlarý gelir incir kuþlarý
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarý
Ahhh! beni vursalar bir kuþ yerine
Akþamlarý gelir incir kuþlarý

Ki be Mona Roza bulurum seni
Ýncir kuþlarýnýn bakýþlarýnda
Hayatla doldurur bu boþ yelkeni
O masum bakýþlar su kenarýnda
Ki be Mona Roza bulurum seni

Kýrgýn kýrgýn bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aþkým sýðmaz öyle her saza
En güzel þarkýyý bir kurþun soyler
Kýrgýn kýrgýn bakma yüzüme Roza

Artýk inan bana muhacir kýzý
Dinle ve kabul et itirafýmý
Bir soðuk, bir garip, bir mavi sýzý
Alev alev sardý her tarafýmý
Artik inan bana muhacir kýzý


Yaðmurlardan sonra büyürmüþ baþak
Meyvalar sabýrla olgunlaþýrmýþ
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsýn ölüler niçin yaþarmýþ
Yaðmurlardan sonra büyürmüþ baþak

Altýn bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlý kuþ tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalý gece güne
Altýn bilezikler o kokulu ten

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadý kýrýk kuþ merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller ak güller

Sezai Karakoç
RÜyalarIm Olmasa


Yýldýzlara baktýrdým fallara çýkmýyorsun
Seni görmem imkansýz rüyalarým olmasa
Pencereden bakmýyor yollara çýkmýyorsun
Seni görmem imkansýz rüyalarým olmasa

Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak
Yakýp gittiðin yeri dönüp bir kez yoklamak
Deðil sabaha kadar seni öpüp koklamak
Seni sarmam imkansýz rüyalarým olmasa

Sevmesem özler miyim seni can pahasýna
Ne olur bir fýrsat ver, beni bir daha sýna
Adýný söyleyemem senden bir baþkasýna
Seni sormam imkansýz rüyalarým olmasa

Düþlerimde incitsem günlerce uyuyamam
Sana deðil, saçýnýn bir teline kýyamam
Yýllar sonra dönsen de nerde kaldýn diyemem
Seni kýrmam imkansýz rüyalarým olmasa

Yalvarýrým mektup yaz beþ dakikaný ayýr da
Su serp yanan sineme saðlýðýný duyur da
Yaban gülü gibisin daðda, kýrda, bayýrda
Seni dermem imkansýz rüyalarým olmasa...

Cemal Safi

TARZI MESNEVÝ


Dün gece muhabbet erleriyle aþk meclisinde, sevda ipine, söz incileri dizerken, rüzgarýn getirdiði misk kokusuyla kapýnýn perdesi aralandý da o göründü.
A güzel, ceylanýn kokusunu, senin cennet kokuna tercih edeceðimi sana kim söyledi ki?
Ahu gözleriyle gülümseyerek içeriye girdi, mahcemalinin nuru, önce solmuþ yüzümü, sonra da ruhumu aydýnlattý. Sessizce geldi yanýma oturdu. Dönüp ona bakmayýnca;
-A güzellik vurgunu, niye hiç iltifat etmezsin bana, hatam nedir ne kusur iþledim sana? dedi.
Sessizce ona dedim ki; Ey sevgili, ne kadar zalimsin, güzelliðinden ne diye beni mahrum etmek istersin, karþýma otursana...
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 21:24
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Dualar
Havace su an offline Havace  
Dualar
16 Mesaj -
Allah'ým!

Günahlarýmý,

Bilgisizlik yüzünden yaptýklarýmý,

Haddimi aþarak iþlediðim kusurlarýmý,

Benden daha iyi bildiðin bütün suçlarýmý baðýþla!


Allah'ým!

Ciddi ve

þaka yollu yaptýklarýmý,

Yanlýþlýkla ve bilerek iþlediðim günahlarýmý affeyle!

Bütün bu kusurlarýn bende bulunduðunu itiraf ederim.

Allah'ým!

Þimdiye kadar yaptýðým, Bundan sonra yapacaðým, Gizlediðim ve açýða vurduðum,

Ölçüsüz bir þekilde iþlediðim

ve benden daha iyi bildiðin

günahlarýmý affeyle!

Öne geçiren de

Sen,

geride býrakan da Sensin. Senin gücün her þeye yeter.

(Buhari)

HÝCRET ÖNCESÝ DUASI

Hiçbir þey deðilken beni yaratan Allah'a hamd olsun.

Allah'ým!

Dünyanýn zorluklarýna,

Zamanýn felaketlerine Ve

Gecelerle gündüzlerin musibetlerine karþý

bana yardým et.

Allah'ým!

Bu yolculuðumda

benimle beraber ol.

Arkada kalan ailemi kolla.

Rýzkýmý bereketli kýl, beni kendine itaatkâr et.

Ýyi ahlak üzerinde beni güçlü kýl.

Beni kendine sevdir,

beni insanlarýn eline býrakma.

Sen güçsüzlerin Rabbisin.

Benim Rabbimsin.

Göklerle yeri nurlandýrýp,

karanlýklarý aydýnlatan,

Öncekilerle sonrakilerin,

Herkesin iþini düzene sokan

þerefli varlýðýna sýðýnýyorum

Ki öfke ve kýzgýnlýðýn üzerime inmesin.

Nimetlerinin yok olmasýndan,

gazabýnýn ansýzýn gelmesinden,

Verdiðin afiyetin kaybolmasýndan

sana sýðýnýyorum.

Þikâyetim Sanadýr.

Yapabileceklerimin en hayýrlýsý bendedir.

Beni kötülüklerden alýkoyacak güç

Ve

Ýyilikleri yapmasý saðlayacak kuvvet,

ancak sendedir.

..................

"Allah'ým! Sen Meliksin,

senden baþka hiçbir tanrý yoktur.

Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum.

Kendime yazýk ettim, günahýmý itiraf ediyorum.

Tüm günahlarýmý baðýþla! Senden baþka günahlarý baðýþlayan yoktur.

Beni ahlâkýn en güzeline ilet! Ahlâkýn en güzeline ancak sen iletirsin.

Ahlâkýn kötüsünden beni uzaklaþtýr!

Ahlâkýn kötüsünden baþkasý deðil,

ancak sen uzaklaþtýrýrsýn!


Allah'ým!

Önceden yaptýklarýmý, sonraya býraktýklarýmý, içimde gizlediklerimi,

açýða vurduklarýmý, aþýrý davranýþlarýmý ve benim hakkýmda benden daha iyi bildiklerini,

ne olur benim için baðýþla! Mukaddim de sensin, Muahhir de sen!

Senden baþka hiçbir tanrý yoktur!"

(Müslim)

...........

"Allah'ým!

Gazabýndan rýzana,

cezandan affýna sýðýnýrým.

Senden sana sýðýnýrým.

Senin üzerine övgüyü bir bir saysam bitiremem.

Sen, kendi büyük ve yüce zâtýný nasýl övdüysen, öylesin."

(Müslim)

..........

"Allah'ým!

Kalplerimizi hayýr üzere kaynaþtýr,

aramýzý bul, bizi kurtuluþ yollarýna ilet ve

bizi karanlýklardan kurtarýp nura kavuþtur!

Açýk, gizli tüm hayasýzlýklardan bizi uzaklaþtýr!

Kulaklarýmýzý, gözlerimizi, kalplerimizi

ve eþlerimizi bizim için mübarek eyle!

Tövbelerimizi kabul eyle!

Sen tövbeleri çokça kabul eden

ve sýnýrsýz merhamet edensin!

Nimetine karþý bizi

þükredenler kýl,

bize bolca verip,

nimetlerini

tamamla!"

(Rezîn)

...............

"Allah'ým,

seni zikretmekte,

sana þükretmekte ve

senin ibadetini iyi yapmakta bana yardým et!"

(Ebû Dâvud)

...............

"Allah'ým!

Yalnýzken de, insanlar içindeyken de,

senden korkmayý dilerim. Rýza ve öfke hâllerimde de,

senden ihlas kelimesini dilerim.Fakirlikte ve zenginlikte tutumlu olmayý dilerim.

Senden, bitmeyen nimeti isterim. Senden, kazadan sonra rýzayý isterim. Senden,

kesilmeyen göz aydýnlýðý dilerim.Senden, ölümden sonra güzel bir hayat dilerim.

Cemâline bakmak ve sana kavuþmak lezzetini dilerim. Kimsenin zararýna uðramamayý

ve saptýrýcý fitneye düþmemeyi dilerim. Bizi îman süsü ile süsle!

Bizi doðruya eren ve doðru yolu gösterenlerden eyle!"

(Nesaîgöz kırpma

"Allah'ým!

Kabir azabýndan,

Mesihi Deccal fitnesinden,

hayatýn ve ölümün fitnesinden

ve günah iþlemekten

ve borca batmaktan sana sýðýnýrým."

(Buhârîgöz kırpma

......

"Ey Rabbim!

Senden bildiðim ve

bilmediðim hayrýn hem çabuk,

hem geç olanýný istiyorum.

Ey Rabbim!

Resûlünün senden istediðini istiyorum,

Resûlünün sana sýðýndýðý þeyden ben de sana sýðýnýyorum.

Allah'ým benim için kaza ettiðin þeyin âkýbetini doðru yola ulaþtýr."

(Ýbn Mâce )

.......

"Ey Rabbim!

Acizlikten, tembellikten,

korkaklýktan,cimrilikten,

eli kolu dökülür derecede takatsizlikten,

kasvetten, gafletten, zilletten, azlýktan, meskenetten sana sýðýnýrým.

Fakirlikten,

küfürden, fýsktan,

þekavetten, nifaktan,

yaptýðýný insanlarýn duymasý ve

medh etmeleri için yapmaktan,

riyâdan, sana sýðýnýrým.

Saðýrlýktan, dilsizlikten,

delilikten, cüzzamdan,

abraslýktan ve kötü

hastalýklardan

sana

sýðýnýrým."

(Buhârîgöz kırpma

........

"Ey Rabbim!

Beni,

iyilik ettiði zaman sevinen,

kötülük ettiði zaman istiðfar edenlerden kýl."

(Camiu's-Saðir)

.....

"Allah'ým!

Faydasý olmayan namazdan sana sýðýnýrým."

(Ebû Dâvud)

........

"Allah'ým!

Doðruyu bana ilham et!

Beni nefsimin kötülüklerinden kurtar!"

(Tirmizîgöz kırpma

.....

"Allah'ým!,

senden faydalý bir ilim, kabul edilmiþ bir amel,

güzel bir rýzk dilerim."

(Rezîn)

........

"Ey kalpleri evirip çeviren!

Kalbimi dinin üzerinde sabit eyle!"

(Tirmizîgöz kırpma

.......

"Allah'ým!

Acizlik,

tembellik,

korkaklýk,

yaþlýlýk,

cimrilik,

ihtiyarlýk

ve

kabir azabýndan sana sýðýnýrým.


Allah'ým!

Nefsime takvasýný ver ve onu temiz eyle!

Onu yalnýz sen temiz edersin.

Onun koruyucusu

ve

efendisi sensin.


Allah'ým!

Fayda vermeyen ilimden,

korkmayan kalpten,

doymayan nefisten

ve

kabul olunmayan duadan

sana sýðýnýrým."

(Müslim)

.......

"Yâ Rab!

Kalbimi nurlandýr,

gözümü nurlandýr, kulaðýmý nurlandýr,

saðýmý nurlandýr, solumu nurlandýr,

üstümü nurlandýr, altýmý nurlandýr,

önümü nurlandýr, arkamý nurlandýr

ve

beni nûr eyle."

(Buhârî, Müslim)

........

"Baþka bir ilâh yok,

ancak Allah var. O'nun þerîki yoktur.

Mülk O'nundur, hamd de O'nundur. O her þeye kadirdir.

Allah'ým, Senin verdiðine engel olacak da yoktur,

vermediðini verecek de yoktur. Ve servet sahibi olanlara

servetleri sana karþý bir menfaat veremez."

(Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ýbn Hanbel)

......

"Yâ Rab,

benim hatâlarýmý,

bilmeden yaptýklarýmý,

iþimde aþýrý gitmemi, ve

senin benden çok iyi bildiðin hallerimi maðfiret eyle.

Allah'ým,

benim latifeleþmelerimi, ciddiyet hallerimi,

hatâen ve kasten yaptýklarýmý ve bende olan her þeyimi maðfiret eyle!"

( Buhârî, Müslim)

.........

"Ey, Rabbim!

Gayb ilminle ve halk üzerine kudretinle,

hayatý benim için hayýrlý gördükçe beni yaþat,

ölümü benim için hayýrlý gördüðün zaman da beni vefât ettir.

Ey Rabbim!

Gizlide ve açýkta senden haþyetini istiyorum.

Rýzâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlâs sözünden ayýrmamaný

istiyorum, fakirlikte de zenginlikte de i'tidâlden ayýrmamaný istiyorum.

Senden tükenmez bir ni'met, kesilmez bir göz ferahlýðý istiyorum. Senden beni kazâna râzý

kýlmaný, ölümden sonra yaþamanýn serinliðini istiyorum. Senden yüzüne bakmanýn

lezzetini; sana kavuþmanýn þevkini istiyorum. Bütün bunlarý zarar vericinin zararýndan,

saptýrýcý bir fitneden uzak olarak vermeni istiyorum.

Ey Rabbim!

Bizi îmân zîynetiyle süsle,

bizi doðru yolda olan

hidâyet rehberleri kýl."

( el-Camiu's Saðir)

.......

"Yâ Rabb!

Ben hangi bir mü'mine onu üzecek ve gönlüne aðýr gelecek bir söz söylemiþsem

kýyamet gününde o sözü onun için sana kurbiyyet eyle."

( yani o sözden müteessir olduðu kadar onu sana yaklaþtýr .)

(Müslim, Darimî, Ýbn Hanbel)

"Rahman, Rahîm olan Allah'ýn adýyla.

Ey Rabbim!

Senden yardým istiyorum,

sana tevekkül ediyorum, benim iþimin zorluðunu azalt!

Seferimin meþakkatini kolaylaþtýr ve beni hayýrla rýzýklandýr.

Benden her türlü þerri defet. Sadrýma inþirah ver. Ýþimi kolaylaþtýr,

dilimdeki düðümü çöz.

Ey Rabbim,

kendimi, dinimi, ehlimi,

malýmý, akrabamý ve seninle benim aramda

âhiret ve dünyâya müteallik ne varsa cümlesine seni býrakýyorum

ve sana emânet ediyorum. Bizim hepimizi her türlü kötülükten ve üzücü þeylerden

muhafaza et!

Ey kerem sahibi

Rabbim!

Beni ve benim berâberimdekileri

muhafaza et!

Beni ve berâberimdekileri

selâmette kýl,

beni ve berâberimdekileri

menzilimize ulaþtýr.

Ey Rabbim! Ey Rabbim!

Sana tövbe ettim,

Sana sarýldým,

takvayý bana azýk olarak ver,

günâhýmý maðfiret et,

her nereye yönelirsem

beni hayra yönelt!"

( el-Ezkar)

"Baþka bir ilâh yok, ancak Allah var.

O'nun þerîki yoktur.

Mülk O'nundur, hamd de O'nundur.

O her þeye kadirdir.

Allah'ým, Senin verdiðine engel olacak da yoktur, vermediðini verecek de yoktur.

Ve servet sahibi olanlara servetleri sana karþý bir menfaat veremez.

Yani servetine güvenerek sana âsî olanlarý o servetleri kurtaramaz."

(Buhârî, Müslim, Tirmizî, Muvattâ', Ýbn Hanbel)

"Allah bize kâfidir, o ne güzel vekîldir!"

(Buhârîgöz kırpma

Yâ Rab, benim hatâlarýmý,

bilmeden yaptýklarýmý,

iþimde aþýrý gitmemi

ve Senin benden çok iyi bildiðin hallerimi maðfiret eyle.

Allah'ým,

benim latifeleþmelerimi,

ciddiyet hallerimi,

hataen ve kasten yaptýklarýmý ve bende olan her þeyimi maðfiret eyle!"

(Buhârî, Müslim)

"Ey, Rabbim!

Gayb ilminle ve halk üzerine kudretinle,

hayatý benim için hayýrlý gördükçe beni yaþat,

ölümü benim için hayýrlý gördüðün zaman da beni vefât ettir.

Ey Rabbim!

Gizlide ve açýkta senden haþyetini istiyorum.

Rýzâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlas sözünden ayýrmamaný istiyorum,

fakirlikte de zenginlikte de itidâlden ayýrmamaný istiyorum.

Senden tükenmez bir nimet, kesilmez bir göz ferahlýðý istiyorum.

Senden beni kazâna râzý kýlmaný, ölümden sonra yaþamanýn serinliðini istiyorum.

Senden yüzüne bakmanýn lezzetini;

sana kavuþmanýn þevkini istiyorum.

Bütün bunlarý zarar vericinin zararýndan,

saptýrýcý bir fitneden uzak olarak vermeni istiyorum.

Ey Rabbim!

Bizi îmân zîynetiyle süsle, bizi doðru yolda olan hidâyet rehberleri kýl.

(el-Camiu's Saðir)

"Ey Rabbim!

Senden bildiðim ve bilmediðim hayrýn hem çabuk,

hem geç olanýný istiyorum.

Ey Rabbim Resûlünün senden istediðini istiyorum.

Resûlünün sana sýðýndýðý þeyden ben de sana sýðýnýyorum.

Allah'ým!

Benim için kaza ettiðin þeyin âkýbetini doðru yola ulaþtýr.

(Ýbn Mâce)

Ey Rabbim!

Ben zayýfým,

rýzân yolunda benim zaafýmý kuvvetlendir.

Beni nâsiyemden tutup hayra sevk et.

Ýslâm'ý rýzâmýn en son noktasý kýl.

Ey Rabbim!

Ben zayýfým, beni kuvvetlendir.

Ben zelîlim beni azîz kýl.

Ben sana muhtacým, beni rýzýklandýr.

(Râmüzü'l-ehâdis)

Ey Rabbim!

Acizlikten,

tembellikten,

korkaklýktan,

cimrilikten,

eli kolu dökülür derecede takatsizlikten,

kasvetten,

gafletten,

zilletten,

azlýktan,

meskenetten sana sýðýnýrým.

Fakirlikten,

küfürden,

fýsktan,

þekavetten,

nifaktan,

yaptýðýný insanlarýn duymasý ve medh etmeleri için yapmaktan,

riyâdan,

sana sýðýnýrým.

Saðýrlýktan,

dilsizlikten,

delilikten,

cüzzamdan,

abraslýktan

ve

kötü hastalýklardan sana sýðýnýrým.

(Buhârîgöz kırpma

"Ey Rabbim!

Beni,

iyilik ettiði zaman sevinen,

kötülük ettiði zaman istiðfar edenlerden kýl.

(Camiu's-Saðir)

Ey kalpleri çekip çeviren Rabbim!

Kalbimi dînin üzere sâbit kýl.

(Tirmizîgöz kırpma
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 21:14
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: CEV$EN
Havace su an offline Havace  
16 Mesaj -
S.A.
Cevþenin hangi hadis kitabýnda olduðu konusunda bilgisi olan varsa yazarsa minnettar kalýrým.
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 21:10
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: SEDEFKARLIK
Havace su an offline Havace  
SEDEFKARLIK
16 Mesaj -
SEDEFKÂRLIK

SEDEF NASIL OLUÞUR?

Sedef, sýcak denizlerin akýntýlý sularýnda Tuz, kireç ve fosfordan oluþan kalker bir maddedir. Beyaz, arusek, çöp, taþ sedef olmak üzere çeþitlenir. Beyaz sedef, çift kabuklu ve daha düzdür. Hakim renk beyaz olsa da; ýþýða göre açýk mavi, pembe, yeþil, sarý tonlar taþýyabilir. Arusek sedef; tek kabuklu ve açýk pembe, mavi, yeþil tonlarýndadýr. Çöp sedef koyu renkli, daha çok meneviþ ve desen taþýr. Taþ sedef ise, beyaz sedefin daha az parlak olanýna denir. Sedefin genel olarak bulunduðu yerler özellikle zarif incilerin toplandýðý bölgelerdir. Avustralya'nýn kuzeyi ve doðusu, Tahiti, Gambier adalarý, Meksika'nýn Büyük okyanus kýyýlarý ve Madakaskar'da bol miktarda bulunur.

Sedef'in aslý, bilindiði gibi deniz yumuþakçalarýnýn kabuklarýdýr. Uzun ömrün sembolü sayabileceðimiz bu kabuklar, milyonlarca yýllýk fosiller halinde karalarda da görülür. Sýcak denizlerin yetiþtirdiði çok iri yumuþakçalarýn kabuklarý, zengin sedef kaynaklarýdýr. Hammaddesinin sýcak denizlerden saðlanmasý dolayýsýyla sedefkârlýðýn Doðu'da baþladýðý tahmin edilmektedir. Sümer mezarlarýnda rastlanan ilk sedef iþçiliði örnekleri de bu iddiayý güçlendirmektedir. Çin, Hindistan, Siyam gibi Uzak Doðu'nun "sanatý ve sanatkârý bol" ülkelerinde doðan sedefkârlýk, Orta Asya Türkleriyle beraber Anadolu'ya gelmiþtir. Çabuk kýrýlabilen "nazlý" bir malzeme oluþu ve genellikle ahþap üzerine uygulanmasý nedeniyle, çok eski sedef iþçiliði örneklerine ne yazýk ki yeterince sahip deðiliz. Ancak gerek Marko Polo ve gerekse Türklerle iliþkisi olan bazý Bizans elçilerinin hatýralarýndan, ". . .Türklerin sedef veya sedefle bezenmiþ çeþitli eþya yapýmýnda" usta olduklarýný öðreniyoruz. Osmanlý devrinde ilk sedef süsleme iþlerine, Edirne'deki Ýkinci Bayezid Camii kapý kanatlarýnda rastlamaktayýz.

SEDEFkarlýkta kullanýlan malzemeler

Baða, fildiþi, kemik, çeþitli filetolar ve altýn, gümüþ gibi kýymetli madenler sedefkârlýkta kullanýlan diðer malzemelerdir. Bunlarýn hepsine birden bezeme veya süsleme malzemeleri diyoruz. Baða; büyük kaplumbaðalarýn sýrtýndan çýkar, týrnaksý bir maddedir, ýsýyla yumuþatýlýr ve istenilen forma girer. Açýk ve koyu sarý, kahve, kýzýl kahverengi, meneviþli estetik bir malzemedir. Alt kýsmýna altýn varak yapýþtýrýlarak kullanýlýr. Fildiþi, sert ve dokulu bir malzemedir. Fileto ise üst üste yapýþtýrýlan ahþap ve ona uygun malzemelerin yanlamasýna kesilmesiyle elde edilen bir süsleme unsurudur. Altýn ve gümüþ özellikle günümüzde taký çalýþmalarýnda kullanýlmaktadýr. Ahþap olarak, bu süsleme malzemelerini iyi gösterecek koyu renkli abanoz, pelesenk, ceviz ve maun gibi aðaç türleri tercih edilir.



SEDEF NERELERDE KULLANILIR?

Ceviz, abanoz, maun vb. ahþap yapýtlarýn üzerine çeþitli formlarda açýlan yuvalara, ayný biçimlerde kesilmiþ sedefleri yapýþtýrarak gömme yoluyla yapýlan süslemeye "sedef kakma" denir. Ahþabýn üzerine sedefleri çeþitli motifler oluþturacak biçimde doðrudan yapýþtýrarak elde edilen bezemeyi "sedef kaplama" denir. Ýnsanoðlu bu cazip maddeyi herhalde ilk gördüðü andan itibaren kullanmýþ, güzellikler meydana getirerek, "sedefkârlýk" denilen bir meslek oluþturmuþ. Bu alandaki son büyük usta olan sedefkâr Vasýf, Sedefkarlýðý "ahþap bezeme sanatý" olarak tanýmlýyor. Sedefin daha çok ahþapla beraber kullanýlmasý da bu tarifi doðruluyor. Biz de buna bir uygulama sanatý dersek yanlýþ olmaz herhalde. Çünkü elde, mevrut desen ile formlar vardýr ve sedefkâr bunlarý sedefe uygular. Hattat yazýyý yazar, müzehhib deseni çizer. Sanatkara düþen, bunlarý bozmadan, kendi zevk unsurlarýný da katarak iþlemektir.

Osmanlý'da sedef neden bu kadar yaygýn dI?

Sadece Osmanlýda deðil, diðer bütün medeniyetlerde sedef vardý. Çünkü sedef çok fotojenik bir malzeme, sedeften yapýlan bir eser insaný mutlu ediyor. Ýkincisi sedef denizden geliyor. Onun için mazisi temiz, altýn gibi kirli deðil. Dolayýsýyla sedef hem diðer sanatlarda süsleme unsuru olarak hem de baþlý baþýna bir malzeme olarak kullanýlmýþtýr. Ahþabýn yanýnda, altýnla beraber, zümrüt, yakut, lal taþý gibi deðerli taþlarla beraber hatta gümüþle beraber yan yana kullanýldýðý zaman fotojenik bir görüntüsü olduðu için her yerde çok deðiþik þekillerde iþlenebilir. Onun için benim sanatýmý sorduklarýnda kuyumculuk ile marangozluk arasýnda bir iþ diyorum. Bazen taký yapýyoruz bazen bir sarayýn kapýsýný, bazen bir hocanýn konuþtuðu kürsüyü yapýyoruz, bazen insanlarýn okuduðu Kur'an rahlesini...

Osmanlý ülkesinde bu sanat öylesine raðbet gördü ve geliþti ki; Kur'an mahfazalarýndan sultan kayýklarýnýn köþklerine; yeniçeri yataðan kabzasýndan, hattatýn hokka takýmýna; Çelebi'nin kavukluðundan, Hanýmefendi'nin nalýnýna kadar hemen her yerde sedef kullanýldý. Öyle ki, Hocazade Saadeddin, Fatih Sultan Mehmed'in cenaze töreninden bahsederken, "Tabutun som sedeften yapýlmýþ olduðunu" bildirmektedir (kanaatimizce burada "sedef kaplamalý" bir tabut tarif edilmektedir). 15. yüzyýlda Topkapý Sarayý dâhilinde bir sedef atölyesi kurulduðu ve burada sedefçilik öðretildiði kaydedilir.

Sedefkârlýk her þeyden önce bir "çizim, ölçü ve estetik sanatý" olduðundan mýdýr bilinmez, saraydan yetiþen ünlü mimarlardan pek çoðunun ayný zamanda bu sanatýn ehli olduðunu görüyoruz. 16. ve 17. yüzyýllar, sedefli eþya kullanmanýn Ýstanbul'da bir moda haline geldiði çaðlardýr. Ayrýca sedef, mimari unsurlarýn süslemesine de alabildiðine girmiþtir. Üçüncü Murad'ýn Ayasofya Camii haziresindeki türbesinin kapý kanatlarýna Dalgýç Ahmed Aða; Sultanahmet Camii'nin pencere ve cümle kapýsý kanatlarýna da Mimar Mehmed Aða gibi ünlü yapý ustalarý tarafýndan sedef kakmalar yapýlmýþtýr. Evliya Çelebi, Dördüncü Murad devri sedefkârlarýndan bahsederken þöyle diyor: "100 dükkân, 500 neferdürler. Pirleri Þuayb-i Hindi'dir..."

19. yüzyýla girerken, sedefkârlýk geçmiþ dönemlerdeki ilgiden yoksun kaldýðý için giderek gerileyen bir sanat olmuþtur. 19. yüzyýlýn sonunda, týpký sönmek üzere olan bir mumun son parýltýsý gibi, sedefkârlýk vadisinde iki ýþýðýn parladýðýný görüyoruz: Sultan Ýkinci Abdülhamid ve Sedefkâr Vasýf (Sedef)...

Esaslý bir "ince marangoz" olan Ýkinci Abdulhamid, Yýldýz Sarayý'nda kurduðu Sedefhane'de kendisi de bizzat çalýþarak latif eserler vermiþtir. Vasýf Hoca'ya gelince... 1876 Beþiktaþ doðumlu bu sanatkâr, Mekteb-i Bahriye'nin Marangoz ve Oymacýlýk Bölümü'nden 22 yaþýnda mülazým (teðmen) rütbesiyle mezun olmuþ; 1912 yýlýnda, yani 36 yaþýndayken binbaþý rütbesiyle emekliye ayrýlarak Beþiktaþ'ta açtýðý atölyesinde çalýþmaya baþlamýþtýr. Türk sedefkârlýðýnýn literatüre geçen en son "mükemmel" eseri, Vasýf Sedef'in yaptýðý, Topkapý Sarayý Hýrka-i Saadet Dairesi'ndeki kapýlardýr.

1936 yýlýnda Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki Þark Tezyinatý Þubesi'nde bir "Sedefkarlýk kürsüsü" kurulmuþ ve Vasýf Sedef bu kürsünün öðretim üyeliðine getirilmiþ, ölümüne kadar (1940) bu görevini sürdürmüþtür.

Sedefkarlýk sanatýný omuzlayýp 20. yüzyýlýn ortalarýna doðru getirmeye çalýþan Vasýf Hoca dan baþka, bu sanatýn son ustasý, 1982 yýlýnda kaybettiðimiz Nerses Semercioðlu'dur... Sedefçilik sanatýný 1980'lerin baþýna kadar getiren son profesyonel kiþi olan Nerses Semercioðlu, "yeniden keþfedilircesine" 1950'lerden sonra deðer kazanmaya baþlayan bu sanatla geçimini sürdürmüþtür. Ancak günümüzde kendi çabasý ile bu sanatý üst düzeyde icra eden birkaç ustanýn da bulunduðunu söyleyebiliriz. Sedef iþçiliði, Gömme (veya Kakma), Kaplama ve Macunlama teknikleri olmak üzere üç deðiþik tarzda yapýla gelmiþtir. Ayrýca, sedef iþçiliði, gerek motif özellikleri ve gerekse kullaným sahalarý ve tarzlarý bakýmýndan 4 ana grupta toplanmaktadýr; Eser-i Ýstanbul, Þam iþi, Viyana iþi ve Kudüs iþi... Bunlardan ilk ikisi tamamen Osmanlý karakteri taþýrlar; gömme veya kaplama tekniðiyle hazýrlanan "Ýstanbul iþi" eserlerde; fildiþi, baða (kaplumbaða inceltilmiþi) ve kemik gibi yardýmcý unsurlar kullanýlýr. Baðanýn altýna 'altýn varak" yapýþtýrýlýr. Sedef ve diðer malzemenin daha ziyade geometrik biçimlerde kullanýldýðý bir iþçilik þeklidir.

Bir zamanlar Osmanlý Devleti'nin bir vilayeti otar Þam'da ortaya çýktýðý için Þam iþi olarak adlandýrýlan teknik de yine gömme (kakma) denilen tarzda hazýrlanýr. Þam iþinde "taþ sedef" dediðimiz kalýn ve beyaz sedefin sadece bir yüzü düzeltilir; diðer yüzü kaba býrakýlarak aðaca gömülür; sedefin çevresine 1 mm geniþlik ve 1 mm derinlikte kurþun-kalay karýþýmý teller çakýlýr.

Viyana iþi ise, "Boule" adý verilen metal kaplama tekniðinin yanýnda düzensiz olarak yerleþtirilen sedef parçalarýndan meydana gelir. Daha ziyade, "arusek" ismi verilen veya "çöp" diye bildiðimiz renkli cins sedeflerin kullanýldýðý yerler; masa, kanepe, komodin, büfe, ayna gibi eþyalardýr.

Kudüs iþine gelince... Bu teknik mobilyada veya diðer küçük eþyada kullanýlan bir teknik deðildir. Sedef kabuklar üzerine yapýlan cami ve benzeri maketler, bitki ve hayvan motifleri olarak kendisini gösterir. Not: Galeride Prof. Dr. Zeki KUÞOÐLU'nun sedef örneklerinden bazýlarýný görebilirsiniz.

Mehmet Zeki KUÞOÐLU
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 21:05
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: HAT SANATI
Havace su an offline Havace  
HAT SANATI
16 Mesaj -
HAT SANATI



A) HATTIN TARÝFÝ

Hat, sözlükte uzun ve doðru yol; mastar olarak yazý yazmak manalarýna gelir. Çoðul olarak, ekseriya, hutut veya ahtat kullanýlýr.

Batýda hüsn-i hat (güzel yazýgöz kırpma karþýlýðýnda, calligraphy kelimesi kullanýlmaktadýr. Ancak, hüsn-i hat, Ýslam yazýlarý için kullanýlan bir tabirdir. Sanatkârýna, hicri ilk asýrlarda, kâtib, küttâb, verrâk daha sonra da hattat denilmiþtir. Ýranlýlar, hattat karþýlýðýnda, hoþ nüvis veya hüb-nüvis kelimelerini kullanmýþlardýr.
Osmanlýlarda hat sanatý geliþirken, hattatlara da hususiyetlerine göre farklý isimler verilmiþtir. Bu yeni tabirler, yazý çeþidine göre, ta'lik - nüvis (ta'lik yazan), celi - nüvis (celi yazan), siyakat - nüvis (siyakat yazan), çep-nuvisan (divani yazanlar) olarak kullanýlmýþtýr.
Meþhur bir tarifte hat þöyle anlatýlýr: "Hat her ne kadar, cismani aletlerle meydana gelirse de, aslýnda ruhi bir hendesedir."
Ayný manadaki diðer bir tarifte de, Nazzam: "Hat, bedeni duygularla meydana gelirse de o ruhun asaletindendir" der.
Bu tariflere göre hat: "Üstadýný taklitle, zihne nakþolan þekillerin ruhtaki güzellik duygularýyla birleþerek, el, kalem, kâðýt ve mürekkep gibi, maddi aletlerin yardýmýyla meydana gelen ruhi bir hendesedir."
Hat, bir fikri ifadeye yarayan ölçülü yazýdýr. Bir fikrin yalnýzca çizgili sembollerle ifadesi deðil, ayný zamanda okuyana hayranlýk uyandýran güzellik vasýtasý, dini ve toplumsal deðerlerin tasviridir. Plotinos, "Maddi güzellik, ruhi güzelliðin ifadesidir" derken gerek kâinatta, gerekse sanat eserlerinde görülen güzelliðin, ruh güzelliði olduðunu ifade etmiþtir.
Hat sanatý, konusunu resim ve tezyinatta olduðu gibi tabiattan deðil, insan ruhundan alýr. Önce zihinde þekillenir, sonra el, göz ve irade vasýtasýyla meydana gelir.

Abbasiler devrinde geliþen hat Sanatý XV. yüzyýlda ünlü Türk hattatý Þeyh Hamdullah (1429-1520) ile yeni bir tavýr ve þive kazanmýþ ve o zamanki Ýslam dünyasýnýn bütün hattatlarýnýn üstadý olmuþtur. Onun üslubu Osmanlý hat Sanatýnýn geliþmesine geniþ ölçüde yol açan bir temel oluþturmuþtur. XV.yetiþen sanatkârlardan biride Ýstanbul Fatih Camii kitabesiyle Topkapý sarayýnda Sultan Ahmed çeþmesine bakan dýþ kapýnýn kitabesini yazan Ali bin Yahya Sofi'dir. Süleymaniye Camii kubbesinde yazýyý yazan Karahisari Osmanlý Sanatýna güzel fakat süreli olmayan bir üslup getirmiþ daha sonra o sitil devam ettirilmemiþtir. XVII. yüzyýlda Hafýz Osman'la Türk yazý üslubu yeni bir yükseliþ devrine girmiþtir. Zamanýn bütün hattatlarý ondan ders alýp onun yazý Sanatýný benimsemiþlerdir Sultan III Ahmet ve Sultan II. Mustafa da onun öðrencileri arasýnda idi. Taþ basmasýyla çoðaltýlan Kur'an'larla Hafýz Osman'ýn þöhreti bugün Hindistan'a ve Cava'ya kadar bütün Ýslam âlemine yayýlmýþtýr. Bundan sonra Mustafa Rakým ve Mehmet Esat Yesâri XIX. yüzyýlda, Kadýasker Mustafa Ýzzet Efendi ve Yesârizâde Mustafa Ýzzet efendi, Sami efendi, Necmeddin Okyay, Aziz efendi, Kemal Batanay, Ýsmail Zühdi, Mustafa Rakým, Mehmed Þevki,Ýsmail Hakký Altunbezer, Hamid Aytaç çok tanýnmýþ üstatlardýr.

Yazý baþlý baþýna bir Sanat olduðu gibi dekoratif Sanatlarýn zenginleþtirilmesinde ve mimaride çok büyük rol oynamýþtýr. Gerek Selçuklu, gerekse Osmanlý mimarisinden yazýyý çýkaracak olursak bunlarýn pek fakir bir manzara göstereceðine þüphe yoktur. Dekoratif Sanatlar içinde ayný þey söylenebilir. Yazý Sanatýnýn yanýnda tuðralarý da gözden geçirmek lazýmdýr. Her sultanýn adýna arma þeklinde tuðra denilen bir kompozisyon oluþturulmuþ ve fermanlar ile önemli vesikalarýn baþýna da tuðra çekilmiþtir.

Hat yazýlarýnýn kenarlarý tezhib ve ebrularla tezyin edilerek daha bir güzellik kazandýrýlmýþtýr.



HAT SAN'ATINDA GÜZELLÝK UNSURLARI :

TERKÝB: Arap harflerinin genelde bitiþik olmasý, onlarýn her kelimeyi, hususi bir þekle ve görünüþe, sokulabilecek terkipler meydana getirmeye mümkün kýlmýþtýr. Güzel bir yazýda terkip, yalnýz harflerin basit þekillerinin bir araya gelmesi deðildir. Adeta resmin yazýya dökülmesi, yazýyla resim yapýlmasýdýr.

TENASUB: Yazý þeklidir. Arap harflerinin þekilleri, uzunluklarý ile enleri, bir harfte deðil hatta bir çizgide bile incelikler ile kalýnlýklar oluþu nedeniyle ruh üzerine bir etkisi vardýr. Bu güzellik yalnýz hat sanatýnda deðil, mimarlýk, heykeltýraþlýk gibi, diðer sanatlarda da aranan önemli bir vasýftýr.

SADELÝK: Sadelik fikri yazýda bir deðerli bir ölçüdür. Sanatkârýn vermek istediði þey, yazýnýn gerçekçi bir telakkisidir. Bundan harfler ve kelimeler, her türlü hareke ve tezyinat, hatta istif ve terkib külfetinden uzak olarak, vücudunu göstermektedir. Mesela, Mimar Sinan devrinin çinilerinde görülen büyük celi yazýlarýnda bu vasýf tamamýyla vardýr.

ÝHTÝÞAM (AZAMET): Bu en çok sülüs celisi ve kûfi gibi bünyeleri gereði kalýnlýða, aðýrlýða, kudret ve kuvvet duygularýnýn ifadesine uygun ve tabiri caizse, iradi yazýlarda ortaya çýkmaktadýr. Kûfi ve sülüs yazýlarý azamet hissi itibari ile tetkik edildiðinde görülecektir ki, bu yazýlara ait bazý mektepler bu hissin ifadesini kendine doðrudan doðruya mevzuu olarak kabul etmiþlerdir. Mustafa Rakým mektebinde olduðu gibi. Sanatta bu azamet fikrinin mütenazýrý, incelik hissidir. Ýncelik, azamet gibi irademize deðil, kalbimize, hissimize müracaat eden bir kýymettir. Türk yazýlarý arasýnda bu hissi, en büyük belagatle ifade edebilen yazý, ta'lik yazýsýdýr. Ta'lik bünyesi bu kýymetin bütün tafsilatý ile ortaya çýkmasýna çok müsaittir. Ondan sonra, nesih, rik'a yazýlarýnda da bu incelik hissinin tecellisini bulmak mümkündür. Mesela Þevki Efendi'nin nesihleri, Ýzzet Bey'in rik'a yazýlarý, bu incelik hissinin bir ifadesidir.

AKLAM-I SÝTTE: (Þeþ-kalem)

Ýslam yazýlarýnýn ilki Ma'kýlidir. Bütün harfleri düz ve köþelidir. Yuvarlaðý yoktur. Bundan sonra Kûfi hattý doðmuþtur ki, bir kýsmý düz, bir kýsmý yuvarlaktýr. Her ne kadar Mansur ve Mehdi devirlerinde hat nevilerini otuz yedi'ye kadar çýkarmýþlarsa da, bugün Kûfi hattýndan doðan altý çeþit yazý bilinmektedir. Hat nevileri manasýna Kalem tabiri de kullanýlýr. Bu altý nevi yazýnýn usulü ve kaidesi, harf ölçülerinin daire ve nokta ile belirlenerek her birine manasýna göre isim verilmiþtir. Bu yazýlarý birbirinden ayýran, bünye farkýdýr. Yoksa harflerin, þekillerinin esasý birdir. Farklýlýk her yazý nevindeki özel þekildedir.


Þeþ - kalem diye þöhret bulan altý nevi yazý þunlardýr:

1-RÝKA': Dört bölüðü düz, iki bölüðü yuvarlaktýr.
2-SÜLÜS: Bir buçuk bölüðü düz, bakisi yuvarlaktýr.
3-NESÝH: Muhakkak'a tabidir.
4-TEVKÝÎ: Sülüs'e tabi olup, kalem kalýnlýðý onun üçte bir'i kadardýr.
5-REYHANÎ: Yarýsý yuvarlak, yarýsý düzdür.
6-MUHAKKAK: Düzlüðü ve yuvarlaklýðý deðiþik, çoðu harfleri bitiþiktir.
Daha sonra Ýran'da ortaya çýkan ve bir kuðunun vücut, kanat ve gagasýndan esinlenerek ortaya çýkarýlan TA'LÝK hattý da bunlar arasýnda sayýlmýþtýr. Bu yazýlardan baþka, GUBARÝ (Ýnce yazýgöz kırpma, DÝVANÝ, RÝKA', SÝYAKAT ve MÜSELSEL hat çeþitleri de vardýr.

Sülüs yazýsýnýn özellikleri: Sülüs, dört bölüðü düz, iki bölüðü yuvarlaktýr, diye ta'rif edilir. Sûre baþlarý, beyit ve kaside yazmak için kullanýlýr. Genellikle aðzý 3 -4 mm. geniþlikte kamýþ kalemle yazýlýr. Geleneksel hat ta'limine sülüsle baþlanýr ve hüsn-i hatta esas kabul edilir. Sülüs harflerinin gözleri, aðýzlarý, baþlarý, daha mürekkep þekiller almýþtýr; harflerin þahsiyetleri iyice belirlenmiþ, hat daha açýk bir hale gelmiþtir. Düz ve eðri çizgiler sülüs bünyesinin ana unsurlarýdýr

Nesih yazýsýnýn özellikleri: Kalýnlýðý sülüsün üçte biri kadardýr; aðzý bir mm. olan kamýþ kalemle yazýlýr. Sülüsün daha ibtidai bir þeklidir.

Sülüsün, kitabe ve levhalarda kullanýlan kalýn ve iri bünyelisine sülüs celisi ta'bir olunur. Celi kelimesi, yalnýz kullanýldýðý zaman genelde sülüs celisine delalet eder.

Talik Yazýnýn Özellikleri:Ta'lik yazýnýn en önemli özelliklerinden biri, eðri çizgilerdir. Yer yer incelip kalýnlaþan harfler ve baðlantýlarý, canlýlýk, akýcýlýk verir. Her türlü hareke ve tezyinat külfetinden kurtulmuþ, sade, çýplak, incelerek eðilen çizgiler, asýlýp duran son derece ölçülü çanaklar, uzayýp giden keþideler (çekiliþler) melekleþmiþ, zengin doðu kültürünün ve ruhunun ortaya çýkýþý olarak görünürler.
Ta'lik hattýnda elif ve lamlar soldan saða doðru meyletmiþ; vay, fe, kaf, mim gibi harflerin gözleri kapanarak küçülmüþtür. Be, sin, fe, kaf gibi harflerin kollarý uzayýp gitmiþ, harfler asýlýp kalmýþtýr.


Rika Yazýsýnýn Özellikleri: Günlük hayatta, devlet dairelerinde en çok kullanýlan divani karakterinde bir yazý çeþididir. Kalemin tabiatýna uygun, süratli ve kolay yazma ihtiyacýný karþýladýðý için harf yapýlarý basitleþmiþ; fe, kaf, mim, vav gibi harflerin baþlarý ufalmýþ, diþleri yok olmuþtur. Sola doðru dik ve köþeli çizgiler, kelimelerin satýrlara meylederek yaptýklarý akýcýlýk, bu yazý çeþidinin karakteristik özelliklerindendir.

Ýyi bir hattat'ta aranan özellikler de þunlardýr:

1-Okunaklý yazmak

2-Düzen, intizam

3-Süratli yazmak

4-Ölçülü yazmak


CELÝ BÝR YAZI NASIL HAZIRLANIR?

Kalem aðzýnýn geniþlemesiyle yazý da irileþir ve kalýnlaþýr. Bu, yazýnýn konacak veya yazýlacak yerinin yüksekliðine ve mekânýn ölçüsüne göre deðiþir. Cami kubbe yazýlarý, Allah ve Peygamber isimleri, dört halifenin isimleri, büyük kýt'ada Ayet ve Hadis-i Þerifler, bu hususlar nazarý itibara alýnarak hazýrlanýr. Harflerin incelik ve kalýnlýklarý, harf aralýklarý, bünyeleri, mesafe ve mekâna göre hesaplanýr. Önce kalýp çalýþmalarý yapýlýr. Kalýplar çeþitli usullerde hazýrlanýr. Eski hattatlar sulu mürekkeple mukavim beyaz kaðýt üzerine yazarlar ve sonra tashih ederlerdi. Ý.Ü. dýþ kapýsý üzerindeki "Daire-i Umür-u Askeriye" ibaresini Þefik Bey'in kurþun kalemleri birbirine baðlayarak bir günde çizmiþ olduðu rivayet edilir. Ekseriya sanatkârýn zýrnýk mürekkebi ile siyah zemin üzerine büyük bir cehd ve emekle hazýrladýðý kalýplar; usulüne uygun iðnelenip silkilerek, arzu edilen zemine yazýlýr veya mermere hâkkedilir. Elle yazýlamayacak kadar iri olan yazýlar, önce küçük ebatta yazýlarak satranç usulüne (gözlere bölme) göre istenildiði kadar büyültülür. Bu þekilde hazýrlanmýþ Ayasofya'daki halifelerin adlarýnýn bulunduðu levhalarý 55 cm. kalýnlýðýnda en büyük yazýlarýmýzdýr.
Hususi istifle hazýrlanan bu celi yazýlarýn, tashihi de yapýldýktan sonra kalýp olarak kullanýlabilmesi için iðnelenmesi lazýmdýr. Ýðneleme iþlemi þöyle yapýlýr: Ýðnelenecek yazý birkaç tabaka kâðýtla beraber ýhlamur aðacýndan yapýlmýþ tahta üzerine yerleþtirilir. Bir sapa geçirilen boncuk iðnesi ile harf ve iþaretlerin iç ve dýþ kenarýndan dik olarak sýkça iðnelenir Üstteki yazýlý kâðýda üst kalýp, altta iðnelenen diðer kâðýtlara da alt kalýp adý verilir.
Alt kalýplardan biri, yazý yazýlacak zemin üzerine konur, kömür tozu sürülmüþ çuha, iðne delikleri üzerinde gezdirilir. Böylece yazý siyah noktalar halinde tespit edilir. Buna yaz silkelemek tabir olunur. Eðer yazý siyah zemin üzerine "zerendüd" olarak yazýlacaksa kömür tozu yerine tebeþir kullanýlýr. Daha sonra ya harfler ve þekiller asýl kalýbýn yazýldýðý kalemle doðrudan doðruya yazýlýr veya tarama ucu ile düzgün bir þekilde hatlar çizilerek içi fýrça ile doldurulur.

KALEM ÇEÞÝTLERÝ:

Hüsn-i hatta, ekseriya, kamýþ kalem, cava kalemi, meneviþli kalem, kargý kalem ve tahta kalem kullanýlýr.

a) Kamýþ Kalem:
Kamýþ kalem, yazýlarýmýzýn en tabii aletidir. Hüsn-i hatta kullanýlan kamýþ, ekseriya, Ýran ve Irak'tan getirilirdi. Tabii rengi sarý olan kamýþlar, bir yýl boyunca at gübresinin içine yatýrýlýr, bir takým yanmalardan sonra, koyu kahve rengini alýr, sertleþirdi. Ancak bu ýslah ve terbiye ameliyesinden sonra kullanýlýrdý. Bu ýslah, sýcak ülkelerde güneþ altýnda yapýlýrdý.
Özelliði: Kamýþ kalem ne çok ince, ne çok kalýn olmalý. Rengi parlak ve siyaha yakýn, düzgün ve yuvarlak, boðum aralarý bir karýþ olmalýdýr. Bu özellikteki bir kamýþ kalem, mermer, taþ veya cam üzerine atýldýðý zaman, tiz bir ses çýkarýr. Yazma bir eserde, kamýþ kalemin özellikleri þöyle anlatýlmaktadýr: "Evvela, hüsn-i hat yazanlara kalemin alasýný ve mürekkebin ranasýn ve kâðýdýn zibasýn görmek gerektir. Kalemin alasýn oldur ki, kýzýlý pek ola ve aklýðý pek az ola ve damarlarý doðru ola, zira damarlarý doðru olmazsa, kalemi þak itdikte, eðri þak olur, doðru þak olmaz. Eðri þak olan kalemden hüsn-i hat gelmez ve kalemin kalýnlýðý evsat ola ve uzunluðu on parmak ola."

b) Cava Kalemi:
Cava'da yetiþen bir cins kamýþýn özüdür. Çok sert olmasý, uzun süre yazmakla bozulmamasý sebebiyle, bilhassa, mushaf yazmakta hattatlarýmýz tarafýndan tercih edilmiþtir. Yalnýz ince olduðu için, bir kamýþ kalemin içine yerleþtirilerek veya tutulacak kýsmýna bir bez parçasý sarýlarak kullanýlýr.

c) Meneviþli Kalem: (Hindi Kalem)
Hindistan'da yetiþen içi dar, uzun boðumlu ve meneviþli gayet sert bir kalemdir.
d) Kargý Kalem:
Kargýdan yapýlan bu cins kalem, celi yazýlarý yazmak için kullanýlýr.
e) Tahta Kalem:
Adýndan da anlaþýlacaðý üzere, tahtadan yapýlan bu kalem daha iri yazýlarý yazmada kullanýlýr.
Son zamanlarda, kamýþ kalem yerine, madeni uçlar kullanýlmýþsa da, hattatlarýmýz, arzu edilen kalýnlýkta açýlmasý, sebebiyle kamýþ kalemi tercih etmiþlerdir. Özellikle de ýhlamur aðacýndan yapýlan kalemler spatulaya benzer bir þekil yapýldýktan sonra ucu "Z" tipi kesilir. Kalýn yazýlarda kullanýlýr. Hattat Sami efendinin çok geniþ yazýlarý, iki kurþun kalemin arasýna çýta çakarak yazdýðý nakledilir.


KALEM AÇMAK ve TUTMAK USULÜ

Güzel yazý, yazanýn kabiliyetine baðlý olmakla beraber, yazý çeþitlerine göre, kalem açma sýrrý da bilinmelidir ki, kalemden güzel hat çýksýn. Reis-ül Hattatin Hacý Kamil Efendi, yazýsýna istediði mükemmelliði verebilmek için, uzun zaman kat-ý kalem (kalem açma) usullerini araþtýrdýðýný, ancak kalem açma sýrrýný çözdükten sonra, yazýda muvaffak olduðunu söylermiþ. Kalem açma ve kat' etme, melekeye muhtaç bir iþtir. Hatta baþlayanlar evvela, kalem açma usulünü öðrenmelidir. Bu konuda Hz. Ali þöyle buyurmuþlardýr: "Kalemi iyileþtirirsen, yazýný da iyileþtirirsin; kaleme bakmazsan, yazýyý yüzüstü býrakmýþ olursun, çünkü yazý kaleme tâbidir."

"Rehber-i Sibyan"ýn arka yüzünde, kalem açmakla ilgili þu bilgi verilmektedir: "Kalem evvela, sol avucun içine yatýrýlarak, baþparmak bükümü miktarýnca aþaðý ucuna doðru, ince tarafýndan badem biçiminde kesilir. Sonra ortasýndan bir miktar yarýk (þak) yapýlýr. Kalemin iki yanlarýndan, istenilen kalýnlýk derecesine göre kesilir. Kalem, maktâ'ýn yuvasýna konur; sol elin baþparmaðý ile kalemi ve diðer parmaklarla altýndan maktâ'ý tutarak ucu, aþaðý doðru hafifçe traþ edilir. Eðer sülüs ve nesih kalemi ise eðrice, rik'a ve divani kalemi ise biraz doðruca kat edilir. Kalemi, sað elin baþ ve þehadet parmaðýyla tutarak, orta parmaðý onlara yardým ettirmelidir. Fakat kalem, hakkýnýn layýðý ile icra olunmasý için, kalem kesilmiþ olan tarafýný satýrýn üzerine çevirerek hareket ettirmelidir.
Kalem aðzýný çok kýsa ve uzun açmamalý; kýsa açýlýrsa eli kirletir, uzun açýlýrsa da kalemin sevk ve idaresi güçleþir. Ayrýca kalem üzerindeki parlak kýsým mürekkep almayacaðýndan, tebeþirli çuhayý bu kýsma sürmelidir.

KÂÐIDIN BOYANMASI

Ham kâðýtlar istenirse evvela bitkisel boyalarla, kýrmýzý, yeþil, mavi, siyah, pembe renklere boyanýr. Boyama iþi þöyle yapýlýr: Renk elde edilmek istenen bitki toplanýr, derin ve geniþçe bir kaba konarak bir miktar þapla, suda kaynatýlýr. Bir müddet sonra, bitkinin rengini alan su, baþka bir kaba boþaltýlýr. Kâðýtlar renkli suya bir bir batýrýlarak banyo usulü ile boyanýr; ayrý ayrý kurumaya býrakýlýr. Bazý yazma eserlerde, yapraklarýn orta kýsmýyla kenar kýsýmlarý ayrý renkte boyanýr; bu tarz boyamaya akkâse denir.

Renk bilgisi ve zevki fevkalade geliþmiþ olan Osmanlý Türklerinde, kaðýt boyamada kullanýlan bitkilerden bazýlarý þunlardýr:

Kýna: Bir miktar su içine konarak kaynatýlýr, "Hünnap" rengi olur.

Nohut: Bu bitkinin unu suda kaynatýlýr ve adýný kendisinden alan "nohudi" renk elde edilir.

Soðan: Dýþ kabuklarý þapla kaynatýlarak kýrmýzýmtýrak, gayet güzel bir renk elde edilir.

Kurt Kulaðý: Safran ve þap su içinde kaynatýlarak yeþil renk elde edilir.

Badem Yapraðý: Ýlkbaharda toplanan bu yapraklar, 3- 10 gram þap ile bir miktar su içinde kaynatýlarak altýn sarýsý, güzel bir renk elde edilir

Ceviz ve Yaþ Nar: Kabuklarý birlikte su içinde kaynatýlarak, kahverengi elde edilir.
Menekþe Yapraðý ve Mürver Çiçeði Tohumu: birlikte dövülür ve güzelce sýkýlýp suyu þapla kaynatýlýr, menekþe rengi elde edilir.

Ayrýca, cehri boyasý su ile kaynatýlarak sarý renk elde edilir.


KÂÐIDIN AHARLANMASI (TILA):


Ahar, yazý yazarken olabilecek hatalarýn düzeltilmesinde silintinin belli olmamasý ve iz býrakmamasý için kâðýdýn üzerine sürülen bir sývýdýr. Bu sayede ham ve pürüzlü kâðýtlar yazýya elveriþli hale gelir. Üzerine bir defa ahar sürülmüþ kâðýda tek aharlý, iki defa veya daha fazla ahar sürülmüþ kâðýda da çift aharlý kâðýt adý verilir.
Kâðýt ýslahýnda ekseriya, yumurta veya niþasta aharý tatbik edilmiþtir.
a) Yumurta Aharý: Taze ördek veya tavuk yumurtasýnýn beyazý bir kâseye alýnýr. Yumruk büyüklüðünde bir þap parçasýyla yumurta aký kesilinceye kadar çalkalanýr. Birkaç saat bekledikten bu köpüren malzemenin altýnda sabunlu suya benzeyen bir sývý oluþur. Altta biriken bu sývý, sünger veya tülbent sarýlmýþ bir parça pamukla kâðýda sürülür. Ve gölgede kurutulur.
Tuðrakeþ Ýsmail Hakký Bey'in bizzat tarif ettiði ahar usulü þöyledir: "Þekersiz olarak muhallebi tarzýnda piþirilmiþ niþasta gayet ince süngerle kâðýdýn her iki yüzüne sürülür. Sonra kâðýt Ýpte kurutulur. Bundan sonra yumurta aký az miktarda þapla çalkalanarak köpürtülür. Bu suretle köpürtülen yumurta aký, bir müddet haliyle býrakýlýr. Köpükler tamamen sönüp zeytinyaðý þeklini alýnca niþasta sürülmüþ ve kurutulmuþ kâðýt üzerine ince süngerle bu yumurta akýndan sürülüp yine kurutulmaya býrakýlýr. Kaðýt kurutulduktan sonra, evvela saplý mühre ile sonra billur mühre ile parlatýlýr."

b) Niþasta Aharý: Bu tarz aharýn yapýmýnda buðday niþastasý kullanýlýr. Önce soðuk suda eritilen niþastaya, bir miktar jelâtinle kaynar su ilave edilir. Ýyice piþtikten sonra süzülür ve kâðýt üzerine sürülür.
Ahar, yazýnýn ve kâðýdýn cinsine göre yapýlýr. Mushaf yazmak için hazýrlanan kâðýtlarýn her iki tarafýna da ince bir ahar çekilir. Çok tashih ve emek isteyen celi yazýlarýn kâðýtlarýnýn, yalnýz bir tarafý birkaç kat kuvvetlice aharlanýr.
Özellikle ta'lik kýt'alar için hazýrlanan kâðýtlarýn, aharlanmasýna daha da özen gösterilmelidir. Kâðýdýn aharlanmasý hat sanatýnda ayrý bir ustalýk ister.

KÂÐITLARIN MÜHRELENMESÝ:

Kaðýda aharý iyice yedirmek, yüzündeki pürüzleri gidermek ve ilerde çatlamasýný önlemek için cam veya çakmaktan yapýlmýþ mühre ile kaðýtlar mührelenir.
Aharlanmýþ mührelenecek kâðýtlar, ýhlamur aðacýndan yapýlmýþ yekpare, ortasý çukurca mühre tahtasý, Pesterek üzerine konur. Mührenin hareketini kolaylaþtýrmak için kuru sabun sürülmüþ bir çuha, kâðýt üzerinde gezdirilir. Daha sonra çakmak veya cam mühre muhtelif yönlerde kâðýt üzerinde kuvvetle hareket ettirilir. Böylece mührelenen kâðýtlar üst üste sýralanýr. Üstüne de bir aðýrlýk konarak, kullanýlmak üzere en az bir yýl bekletilir. Ancak günümüzdeki kâðýtlarýn kaliteli olmasý nedeniyle bu kadar uzun süre beklemeye gerek yoktur. Yapýldýðý maddeye göre mühre çeþitleri þunlardýr:

a) Böcek Mühre: Deniz böceði kabuðundan yapýlýr.
b) Billur Mühre: Kaz yumurtasý þeklinde camdan yapýlan mühredir.
c) Çakmak Mühre: Çakmak taþýndan yapýlan mühredir. Çakmak taþý, saplý bir tahtanýn ortasýna yerleþtirilmiþtir.
d) Zer Mühre: Sert akikten yapýlan bu mühre, yaldýz ve altýn parlatmada kullanýlýr.


MÝSTAR:

Kâðýda satýr çizmeye yarayan bir alettir. Üzerinde sýra sýra muntazam ibriþim gerili bir mukavvadan ibarettir ki, yazýlacak yazýya göre kâðýtlar, parmak yardýmýyla üzerine bastýrýlarak kabartma çizgiler meydana getirilir. Böylece sayfalar arasýndaki satýr düzen ve ahengi saðlanmýþ olur.

MÜREKKEP YAPIMI:

Mürekkep þöyle yapýlýr: Önce zamk-ý arabi soðuk suda eritilir. Boza kývamýna gelince süzülür. Sonra mermer havan içine bir ölçü is, dört ölçü zamk-ý arabi konur ve is zamk-ý arabi içinde iyice birbirine karýþýncaya kadar yavaþ yavaþ tokmakla havanda dövülür. Dövülme iþlemine az su ilavesiyle devam edilir. Mürekkebin tam kývamýnda olmasý için eskiler, "seksen bin tokmak vurmak gerekir" demiþlerdir. Böylece yapýlan mürekkep, çuha veya keçeden yapýlmýþ mibzeleden süzülür; on misli sulandýrýlarak kullanýlýr.

Not: Bu bilgileri hazýrlarken "HAT SANATIMIZ" ve "Kalem GüzelÝ" kitaplarýndan yararlanýlmýþtýr.
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 21:03
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: NÜKTELER
Havace su an offline Havace  
16 Mesaj -
Akýbetiniz iyi olur inþaallahkahkaha
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 20:30
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: NÜKTELER
Havace su an offline Havace  
NÜKTELER
16 Mesaj -
ADALET


Ýki kiþi bir koyunun boynuzlarýndan tutmuþ tartýþýyorlardý. Her biri koyunun kendisine ait olduðunu iddia ediyordu. O esnada yanlarýndan geçmekte olan birine " Aramýzda sen hakem olur musun" derler.Adam " Her hükmüme razý mýsýnýz " diye sorar. " Evet " derler. Bunun üzerine adam koyunun boynuzlarýndan tutup koyunu alýp götürür.

HZ. ADEM'ÝN MÝRASI

Fatih Sultan Mehmed, adamlarý ile gezerken, yanýna sokulan dilenciye bir altýn vermiþ. Dilenci parayý alýnca:
-Aman Sultaným, demiþ. Koskoca bir padiþah, kardeþine bu kadar az para verir mi?
Fatih Sultan Mehmed, nereden kardeþ olduðunu sorunca, dilenci:
-Ýkimiz de demiþ, Hazreti Âdem'in çocuklarý deðil miyiz? Elbet kardeþiz.
Sultan Fatih:
-Bunu sakýn baþkasýna söyleme, diðer kardeþleriniz de pay isterse, sana bu bile düþmez.




AFRÝKALI AYI


Ercüment Ekrem Talu, ayný zamanda iyi bir avcýymýþ. Bir gün misafirlerini aðýrlarken, yerdeki ayý postunu gösterip:
- Bu ayýyý Afrika'da vurmuþtum, demiþ. Nasýl beðendiniz mi?

Misafirler önce þaþýrmýþ, sonra biri dayanamayarak:
- Yahu üstadým, demiþ. Ayýnýn Afrika'da iþi ne ki? Talu, bir an durakladýktan sonra bozuntuya vermeden devam etmiþ:

-Ayý bu birader. Oranýn Afrika olduðunu nereden bilecek?


AÐIR TARAFINA ÇATMIÞ


Meþhur Takyeli Tarýk, sarhoþ bir halde Süleyman Nazif in önünü kesmiþ:
- Dur! demiþ. Bir yere gidemezsin, Þu þiirimi dinlemeni istiyorum.
Çok kötü bir manzum parça okuduktan sonra da:
- Eðer fikrini açýkça söylemezsen külahlarý deðiþiriz, demiþ.
Nazif, tek kelimeyle cevap vermiþ:
-Hafif!...
Takyeli, bunun üzerine en aðýr küfürleri sövüp saymaya baþlayýnca, Süleyman Nazif kaçmýþ ve bir dükkâna girmiþ. Orada gördüðü Osman Cemal'e olayý anlatýrken:
- Ýþte böyle.., demiþ. Adamýn þiiri hafif ama nesri oldukça aðýr.


ALIÞVERÝÞE GELDÝK...

Ýbn-i Muhayrýz isimli din alimi, elbise almak için bir maðazaya girdiðinde, içerdekilerden birisi onu tanýr ve dükkan sahibine:
- Bu zât, Ýbn-i Muhayrýz'dýr, der.
Ýbn-i Muhayrýz kendisine özel bir muamele yapýlmamasý için:
- Biz paramýzla birþeyler almaya geldik. Dinimizle deðil, der ve alýþveriþ yapmadan dükkandan çýkar.

KONAÐIN GERÇEK SAHÝBÝ


Mustafa Reþit Paþa'nýn eþinden yana dertli olduðunu bilmeyen yoktur. Paþa, kýskançlýðý dillere destan olan bu hanýmýndan dostlarýna her fýrsatta þikayet eder dururmuþ.

Paþa, eski sadrazam Benderli Selim Paþa'nýn Aðayokuþu'ndaki konaðýný pek beðenirmiþ. Bir gün buranýn satýþa çýkarýldýðýný duymuþ ve hemen adamlarýný gönderip müþteri olmuþ. Oysa konak o çevrede uðursuz diye bilinir, hakkýnda bin bir türlü ecinni hikâyeleri anlatýlýrmýþ. Reþit Paþa'nýn eski dostu Þerif Abdülmuttalib Efendi durumu bildiðinden kendisini uyarmak istemiþ ve bir sabah Paþa'nýn yalýsýna uðramýþ. Söz sýrasý gelince,

-Aman Paþa hazretleri, demiþ, siz bu konaðý bilmezsiniz. Þimdiye kadar sahiplerine hiç uður getirmedi. Kim sahip oldu ise yakýn vakitte ya bir kazaya kurban gittiler; ya felaketten baþlarýný kurtaramadýlar.

Reþit Paþa önce bu sözlere aldýrýþ etmemiþse de arka­daþýnýn ýsrarlarý uzayýnca sýrtýný sývazlayýp þöyle demiþ:

- Efendi hazretleri, siz hiç merak buyurmayýnýz. Ben onu satýn alýrken tapusunu hanýmýn üzerine çýkartacaðým.

ANLADIÐININ ÝSPATI


Tanýdýklarýndan biri, yazdýðý romanýn müsveddelerini Neyzen Tevfik'e göstererek fikrini sorar.
Neyzen, beðenmediðini ifade edince, adam:
-Ýyi ama, der. Siz hiç roman yazmadýnýz ki!
Neyzen Tevfik þu cevabý verir:
-Ben yumurtanýn tazesini, bayatýný iyi anlarým. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadým.

APTAL DEFTERÝ


Meþhur þairler den birisinin özel bir defteri varmýþ. Kendine göre aptalca iþler yapanlarýn isimlerini buraya yazarmýþ. Birisi birisine kýzýnca da:"Senin adýnda þairin aptal defterin de var,"diye takýlýrmýþ. Bir gün devrin padiþahý acaba defterde kimlerin ismi var?diye merak etmiþ.Fazla merakýn iyi olmadýðýný hesap edememiþ. Emir ferman buyurarak þairin elindeki defterin tez huzuruna getirilmesini emretmiþ.Defter þairden alýnýp padiþaha getirilmiþ.Padiþah aptallarýn yazýlý olduðu defterde kendi ismini de görünce deliye dönmüþ olayý kimseye söylemeyerek vaziyeti idare etmeye çalýþmýþ. Mükafatlandýracaðým diye þairi huzuruna çaðýrmýþ.Þaire kendi isminin neden defter de yazýlý olduðunu sormuþ.Þair:

-Efendim, siz seyisinize yüz bin altýn vererek Arabistan'dan safkan Arap atý sipariþ etmediniz mi? O kadar parayý alan biri daha geri gelir mi?

Padiþah biraz düþündükten sonra:

-Peki ya gelirse...demiþ. Þair hemen cevap vermiþ:

-Efendim canýnýzý sýkmayýn, o zaman sizin isminizi çýkarýr, onun ismini yazarýz. "


AT NALI UÐUR GETÝRÝR MÝ?


Kadýköy Osmanaða Camiinde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca'ya:
-Hocam, diye sormuþlar. At nalýný evimizin kapýsýna asarsak uður getirir mi?
Demirci Hoca;
-Zannetmiyorum, diye cevap vermiþ. 0 nallardan her atta dört tane var, ama bütün gün kamçý yiyip duruyorlar.

Çalýnacak Ney


Bahariye Mevlevîhanesi þeyhi Fahreddin Dede müridleriyle Topkapý Sarayý'ný geziyormuþ. Hazine Dairesi'nde yapraklan zebercetten ve taneleri pýrlantadan bir üzüm salkýmý görmüþler. Arasýnda da som altýndan bir küçük ney bulunuyormuþ. Dede dayanamayýp nükteyi yapýþtýrmýþ:

- Gördünüz mü erenler, çalýnacak neyi?!..
kahkaha kahkaha
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 20:18
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: inkişaf
Havace su an offline Havace  
inkişaf
16 Mesaj -
s.a.
Samsun da çýkarýlan ÝNKÝÞAF adlý dergiyi "Ehli Sünnet" çizgisine sahib olmasý sebebiyle tüm kardeþlere tavsiye ediyorum.
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 20:13
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: KATI SANATI
Havace su an offline Havace  
KATI SANATI
16 Mesaj -
katý' sanatý





Herhangi bir düz kaðýdýn, süslü kaðýdýn (mesela ebrulu bir kaðýdýn) veya derinini oyulmasýyla yapýlan sanata katý'denir. Katý' sanatýnda, kesilip çýkartýldýktan sonra baþka bir yere yapýþtýrýlan kýsma "erkek oyma", içi oyulmuþ kýsma ise "diþi oyma" adý verilir. Cilt sanatýnýn þemse ve köþebent tarzýndaki ince ve zarif motifleri, hüsn-i hat örnekleri, vazo desenleri tek çiçekler, buketler, tabiat manzaralarý ve tasvirleri oyma sanatýnda en çok rastlanan þekiller olarak, cilt kapaklarýnda, murakka' kýt'alarda, albümlerde ve el yazmasý eserlerin süsleri arasýnda görülür. Katý' sanatýnýn kâðýt üzerindeki en eski örneklerine Ýran'da rastlanmýþtýr. Osmanlýlara geliþi XVI. yüzyýlýn baþlarýndadýr. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde katý', önemli bir sanat dalý olarak tezhipten sonraki en önemli süsü onuþtur. Bu yazma eslerde oyma olarak tezyini motiflere ve çiçeklere kadar hemen her þekil denenmiþtir. Bu kâðýt oyma sanatýyla uðraþanlara "Katý'an" (Oymacýlar) denmiþtir.

XVI. yüzyýlda gördüðü raðbetle giderek geliþen kâðýt oymacýlýðý, XVII. ve XVIII. yüzyýllarda da bu dönemlerin sanat anlayýþýna uygun eserlerle ilerlemeye devam etmiþtir. XVII. yüzyýl baþlarýnda Türk kâðýt oymacýlýðýnda isim yapan en büyük sanatkârlardan biri olan Bursalý Mevlevi Fahri Dede baþta olmak üzere, Nakþî, Halazâde Mehmed, Mahmud el Gaznevî Derviþ Hasan Eyyubî gibi adý bilinen katý' ustalarý kadar, bu sahanýn isimleri meçhul kalmýþ sanatkarlarý da süsleme tarihimizde iz býrakan nadide eserler yaratmýþlardýr.

Katý' sanatý XVIII. yüzyýlda da özellikle çiçek türündeki eserlerle canlýlýðýný devam ettirmiþtir. 1729 tarihli bir minyatür albümünün sayfalarý arasýnda bulunan sade, fakat nefis kompozisyonlar içindeki deðiþik türde oymalar ile bir Divan'daki vazolu ve çiçekli bahçe manzaralarý, bu yüzyýldaki kâðýt oyma sanatýnýn en güzel örnekleri arasýndadýr.

XVII. yüzyýlda Anadolu'ya gelen Batýlý seyyahlarýn beraberlerinde götürdükleri bazý eserler yoluyla, katý' tekniði Osmanlýlar kanalýyla Avrupa'ya geçmiþtir. Nitekim XVI. yüzyýl sonlarýyla XVII. yüzyýl baþlarýnda Batý'da kâðýt oymalarýna karþý büyük bir ilgi baþlamýþtýr. Bu sanatý benimseyen Avrupalýlar, bir süre sonra silhouette (gölge) adýný verdikleri kendi tarzlarýný geliþtirmiþlerdir.

Ciltçilik, hattatlýk, ebru gibi klasikleþmiþ Türk sanatlarýnýn gerilemesine paralel olarak Katý' sanatý da gerilemiþ yok olmaya yüz tutmuþtur. XIX. yüzyýlda bu sahada hiçbir ciddi eserin ortaya konulamamasý bu sanatýn dalýnýn sonunu getiriþtir.

Bütün klasik Türk-Ýslam sanatlarýnda olduðu gibi, oldukça sabýr ve dikkat isteyen bu sanatýn temsilcileri az da olsa günümüzde çalýþmalarýna devam etmektedir. Ýstanbul eski eserler müzesinde iki örneði olan bu sanatýn halk tarafýndan bilinmemesi yayýlmamasýndaki en önemli sebeptir.

YAPILIÞI:

Bu sanatýn en önemli malzemesi sabýrdýr. Hat çalýþmak isteyenlerin hatta yakýn olmasý ya da en azýndan yazýnýn karakterlerini bozmamasý gerekir. Her hangi bir kâðýttan ya da deriden yapýlabileceði gibi, hafif renkli ebrular üzerinde de denenebilir. Sanatkârýn zevkine kalmýþ motifler, resimler uygulanabilir ya da hat örnekleri kesilebilir.

Ýthal pastel renkli fon kartonlarýnda güzel durur. Kâðýdýn arkasý 0,5 mm x 0.2mm. (bu kesin bir ölçü deðildir 0.7mm. x 0.3mm. de olabilir) Dikey ve yatay olarak kareler çizilir, istenirse baklava dilimi þeklinde yada altý köþeli yýldýzlar þeklinde de çizilebir... Yazacaðýnýz yazý ya da yapacaðýnýz resim bu çizilen þekillerin üzerine ters olarak çizilir. (Eðer hat yazýlacaksa yazýnýn ters yazýlmasý gerekir) Kareler ucuna karga burun uç takýlmýþ gretuar yardýmýyla birer birer kesilir. Yazýya denk gelen kareler de yazýnýn kenar çizgisiyle karenin içte kalan kýsmý kesilir. Bu þekilde kesim iþine devam edilir. Yaklaþýk 50x70 ebadýndaki bir kaðýtta 05x02 ebadýnda çizilmiþ karelerle 2500-3000 civarýnda kare kesmeniz gerekir. Bittikten sonra dantel gibi iþlenmiþ yekpare bir kâðýt üzerinde bir hat ya da resim elde etmiþ olursunuz. Ýsterseniz arkasýna baþka bir kartonu da fon olarak kullanabilir hatta kestiðiniz kaðýtla fon karton arasýnda boþluk býrakarak derinlik kazanabilirsiniz.
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 17:22
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Ebru
Havace su an offline Havace  
Ebru
16 Mesaj -
EBRU


TARÝHÝ / ÇEÞÝTLERÝ/ MALZEMELER/ YAPIMI/ PÜF NOKTALARI


Ebru kelimesi Farsçadýr, kaþ, bulut anlamlarýna gelmektedir. Ortaya çýkan þekillerin buluta benzemesi nedeniyle bu adý almýþtýr. Þemsedddin Sami, Kamusu Turki'de Ebru; "Çaðatayca Ebre: Roba (elbise yüzü, kürk kabýgöz kırpma hare gibi dalgalý ve damarlý (kumaþ,kaðýt), cüz ve defter kabý yapmak için kullanýlan renkli kaðýt" olarak tanýmlamýþtýr. Ciltçilikte, yazý sanatýnda (Hüsn-ü Hat) pervaz süslemelerinde ve yazý kaðýdý olarak kullanýlan ebru, günümüzde çiçek ebrularýnýn daha da geliþtirilmesiyle baþlý baþýna levha olarak kullanýlmaktadýr.

Türklerin, Ortaasya'da bu sanatý bildikleri ve göçler sýrasýnda Ýran üzerinden Anadolu'ya getirdikleri tahmin edilmektedir. Ebru'nun tarihinin bilinmemesi; eski ebru ustalarýnýn yaptýklarý ebrulara tarih atmamalarýndan kaynaklanmýþtýr. Çünkü ortaya çýkan ebru, sanatkarýn tamamen kendi iradesini yansýtmamaktadýr. Özellikle klasik ebrular; battal, gel-git, taraklý, þal ebrularýna sanatkarýn iradesi yansýmaz.

Ebru'ya, 18.yy. Avrupa'da "Türk kaðýdý" denmesi bu sanatýnýn bir Türk sanatý olduðunu göstermektedir. 1608 yýlýnda yazýlmýþ olan Tertibi-i Risale-i Ebri, ebru konusunda o tarihlerdeki bilgileri bir araya getiren bir eserdir. Ayrýca Gelibolulu Mustafa Ali Bey tarafýndan yazýlan Menakýbý-ý Hunerveran diðer sanatlarýn yanýnda ebru hakkýnda da bilgi vermektedir.

Tarihimizde bilinebilen ebru sanatçýlarý; Þebek, Hatip Mehmet Efendi (Ö.1773), Þeyh Sadýk Efendi (Ö.1846) ve oðlu Salih Efendi, Edhem Efendi.(Ö.1904), Sami Efendi (Ö.1912), Þeyh Aziz Efendi (Ö.1934), Necmeddin Okyay (Ö.1976) ve oðullarý Sami Bey (Ö.1933), Sacid Okyay (Ö.1910), Abdulkadir Kadri Efendi (1942), Mustafa Düzgünman (1990), Alpaslan Babaoðlu, Fuad Baþer, Peyami Güler....

Mustafa Düzgünman hocanýn yetiþtirdiði öðrencilerle günümüzde ebru tanýnan ve sevilen bir sanat haline gelmiþtir.

Klasik sanatlarýn yayýlmasý toplumun öz kimliðine dönmesinde önemli bir faktör olduðunu düþünüyoruz yeter ki sanatkarlarýmýz hasis davranmayýp bu sanatlarý sevdalýlarýna öðretsinler.

ebru çeþitleri

Battal Ebru / Gelgit Ebru / Þal Ebru / Somaki Ebru / Taraklý Ebru / Bülbül Yuvasý/ Hafif Ebru/ Koltuk Ebrusu / Hatip Ebrusu / Çiçekli Ebru / Yazýlý Ebru/ Akkase Ebru / Kumlu Ebru/ Neftli Ebru

MALZEMELER

Kaðýt:

35x50 cm. ve 80-90 gr, I. Hamur kaðýt kullanýlýr. Daha ince kaðýtlarda ebrulu kaðýt kuruduktan sonra bombe yapmaktadýr.

Tekne:

Galvanizli, ahþap veya emaye olarak yaptýrýlýr. Ebatlarý kaðýdýn boyutlarýndan iki (2) mm. Daha büyük olmalýdýr. Örneðin: 35.2 x 50.2 gibi. yüksekliði 5 yada 6 cm olabilir.

Fýrça:

Gül dalýndan ve at kuyruðundan fýrça yapýlýr. Gül dallarý 25-3O cm. boyunda kesilir. 4 cm boyundaki at kuyruðu bir miktar alýnýp avucun içine yerleþtirilir ve yayýlýr gül dalýnýn 2 cm ucundan taþacak þekilde konur ve avuç kapatýlýr böylece at kýllarýnýn dalýn etrafýný sarmasý saðlanmýþ olur. Misinayla sýkýca baðlanýr. Fýrçanýn ucu makas veya maket býçaðýyla düzeltilir. 20-25 civarýnda fýrça yapýlýrsa iyi olur.

Boyalar:

Beyaz: Üstübeç Mavi: Lahor Çivit (bir aðaçtan elde edilir), Çamaþýr çivit, Siyah: Demir oksit veya is (odun yada çýra isi olabilir)

Lacivert: Çivitle siyahýn karýþýmý Sarý : Oksit sarý, çiçek yapýmýnda pigment sarý Yeþil: Pigment yeþil, lahor çivit ve sarýnýn karýþýmý

Ebru boyalarý genelde toprak kökenli boyalardýr. Ýstenilen topraktan da boya elde edilebilir. (Bu boyalar suda erimez ve dibe çöker .) Su da eriyen, suyu boyayan, boyalarla ebru yapýlmaz.

Boyalarýn ezilmesi: Toz boya mermer yada kalýn bir cam üzerine bir miktar konur mümkünse mermerden yapýlan bir el taþý (disteseng) ile sekiz þekli çizilerek, bastýrarak iyice ezilerek incelmesi saðlanýr. (Mermer üzerinde ezilecekse önce açýk renkli boyalar ezilir.) Ezilen her boya bir litrelik kavanozlara konur. Ezme iþlemi bittikten sonra, bir miktar ezilen boyadan alýnarak yarým litrelik kavanoza konur üzerine su ve 10 damla sýðýr ödü damlatýlýr. Buna boyalarý "terbiye etmek" denir. (Burada þunu belirtmek gerekir ebruda hiçbir þeyin belirli ölçüsü ve gramajý yoktur, denemeyle ve göz kararýyla yapýlýr.) Yaklaþýk beþte üçü boya, beþte ikisi de su olursa iyi olur. Boyanýn cinsine ve ezilme durumuna göre en az iki üç günde boyalar terbiye olur. Lahor çivit denilen boya ezilmez küçük bir parça alýnýr ve üzerine sýcak su konur soðuduktan sonra 5-6 damla öd ilave edilir. Boyalar terbiye olduktan sonra kullanýma hazýrdýr. Bu yarým litrelik kavanozlardan boya alýr, 200 gr.lýk kavanozlara koyarsýnýz ve kitrenin yoðunluðuna göre kullanacaðýnýz boyaya su ve öd ilave ederek kullanýrsýnýz.

Öd:

Kasaptan veya mezbahaneden sýðýr ödü alýnýr. Bir metal kap içerisine konur bu kap su dolu bir baþka metal kaba konur ve ocaðýn üzerine konur (benmari Metodu) yaklaþýk 20dakika alttaki su kaynatýlýr ödlü kapta biriken köpükler atýlýr. Öd soðuduktan sonra tülbentten süzülür kavanoza konur, öd kullanmaya hazýrdýr. Ödün iþlevi; boyalarýn parçalanmasýný ve kitreli suyun üzerinde açýlmasýný saðlamaktýr.

Kitre:

Suyun yoðunluðunu arttýrmak için suyun içerisine kitre konur. Geven adlý bitkiden elde edilen kitre, çýkarýldýðý bölgelere göre farklýlýk arz etmekte ve sorun çýkarabilmektedir. Aktardan alacaðýnýz zaman özellikle, "ebru yapmak için kitre" derseniz daha iyi olur. Bir avuç (40-50 gr) kitre bir kovaya konur üzerine iki litre su konur ve bir gün beklenir. Kitre, þiþer iyice yoðrulur. Tekrar su ilave edilir birkaç saat beklenir tekrar yoðrulur. Yaklaþýk 8-9 litre su konuncaya kadar bu iþlem devam eder. Bu normalde iki- üç günü alýr. ( Eðer bu kadar beklemek istemiyorsanýz bir sopa yardýmýyla çok iyi karýþtýrarak bir günde hazýr hale getirebilirsiniz ama normal seyrinde hazýrlamak daha problemsiz olur..) Kitre tamamen eriyince, amerikan beziyle süzülerek tekneye alýnýr. Kitre bir süre teknede bekletilirse iyi olur. Birkaç defa süzülürse daha iyi olur. Tortular ve erimeyen kitreler varsa bunlar torba içinde býrakýlýr. Bu teknedeki kitre genelde yoðundur. Kitre koyu olursa boyalar açýlmaz eðer sulu olursa çok fazla açýlýr, renkler açýk olur ve boyalar kaðýttan akabilir. Bu teknenin üzerine boþ birkaç gazete kaðýdý kapatýp alýnarak, yüzey gerilimi alýnýr. Bir boya bir çiviyle alýnarak teknedeki kitreli suya deðdirilir. Boya dibe çöküyorsa boyaya öd ilave etmek gerekir. Eðer boya kapanýyorsa kitre yoðunudur su ilave etmek gerekir. Boya bir miktar açýlmýþsa (yaklaþýk 4-5 cm.) Bir çivi ile bu boyanýn üzeri çizilerek boyanýn hareket etmesi saðlanýr.

1-Eðer hareket eden boya çiviyi çektikten sonra geri geliyorsa kitre koyudur tekneye bir miktar su ilave etmek gerekir.

2-Eðer boya harekete devam ediyorsa kitre suludur, eðer suda erimiþ koyu kývamlý kitreniz varsa ilave edersiniz yoksa yapabilecek fazla bir þeyiniz yoktur.

3-Eðer suyun üzerindeki boya, çiviyi götürdüðünüz yerde kalýyorsa kitrenin kývamý klasik ebrular için uygundu

BOYALARIN AYARLANMASI

Genelde, koyu renkli boyalardan açýða doðru gidildiðinden, öd ayarýný buna göre yapmak gerekir. Tekneye atacaðýnýz ilk boyanýn öd miktarý az, daha sonra atacaðýnýz boyanýn öd miktarý öncekinden daha fazla olmalýdýr. (Mesela 5 renk boya kullanacaksýnýz kullanacaðýnýz ilk boyanýn ödü en az, son boyanýn ödü hepsinden daha fazla olmalýdýr.) Örneðin; Ýlk boya siyah olsun, bir bizle(çivi) bu boyadan alýr suyun üzerine dokundurursunuz 4-5 cm açýldý diyelim, ikinci boya da sarý olsun ondan da bir bizle alýr siyahýn üzerine deðdirirsiniz eðer sarý boyanýn ödü yeteri kadar fazlaysa siyah boyayý iter kendine yer açar eðer öd miktarý az olursa ya boya dibe çöker ya da hemen kapanýr, buna damla damla öd ilave etmeli her seferinde tekne üzerinde tekrar denemeliyiz. Kullanacaðýmýz üçüncü boya kahverengi olsun ondan da biz le alýp sarýnýn üzerine deðdiririniz, sarý boyayý itip kendine yer açtýysa mesele yok, açýlmadýysa boyaya öd ilavesiyle açýlmasýný saðlarýz.O teknede kullanacaðýmýz boyalarýn ayarýný böylece yaparýz. Bir tekne için yaptýðýnýz boya ayarlarý ayný teknede ertesi gün için bile deðiþir çünkü teknedeki su buharlaþmýþ ve kitreli su koyulaþmýþtýr. Kitreli suya gerekli miktarda su ilave etmek ve boyalarýn öd ayarýný tekrar yapmak gerekir, ayrýca çalýþýrken de tekneye sürekli kaðýt kapatýp ebruyu aldýðýmýz için kitre kývamý koyulaþýr, kývamý koyulaþtýðýnda gerekli miktarda su ilave etmeli.

EBRUNUN YAPIMI

Tekne üzerine atacaðýnýz boyalar saðdan sola doðru atýlmaya baþlanýr daha sonra biraz üste çýkýlarak soldan saða doðru atýlýr dört sefer bu þekilde tur atýlýr. Fýrça ile atýlan boyalar hiç müdahale edilmezse bu Battal ebru olur. Ýyi bir ebrucu battal ebruyu çok iyi bilmesi gerekir. Battaldan sonra bir bizle önce enlemesine boydan boya daha sonra yukarýdan aþaðýya çizgiler çekmesine gelgit ebrusu denir. Gelgitten sonra istenirse çapraz çizgiler çekilerek þal ebru yapýlabilir.

Çiçekli ebrulara en son geçilmelidir. Çiçek için hazýrlanacak boyalarýn öd oraný fazla su oraný az olur, yoðunluðu bal kývamýnda olursa da bu boyaya göre deðiþebilir, ayrýca özellikle karýþým yaptýðýnýz boyalarýn iyi terbiye olmasý gerekir.

EBRU YAPIMINDA TAVSÝYELER:

Tekne ne kadar çok kullanýlýrsa o kadar verimli olur ( Birkaç gün kullanýlmayan tekneler tembelleþir ve verim alýnmaz. )

Kullanmayacaðýnýz zaman teknenin üstünü açý býrakmayýn beyaz bir kaðýtla tamamen örtün (gazete ile örtmeyin )

Boyalar teknenin üzerine atýldýðýnda bazý yerler açýlýyor bazý yerler açýlmýyorsa, tekne homojen deðildir, spatulayla iyice karýþtýrmak gerekir.

Kitre üzerine atýlan boyada dairelerin kenarlarý düzgün deðilse kitre tam erimemiþtir.

Fýrçada gereðinden fazla boya varsa, boya dibe çöker. Fýrçayý sýkmak gerekir.

Teknede köpük varsa bir spatulayla onlarý almak gerekir. Kaðýda aldýðýnýzda köpük olan yerler beyaz çýkar.

Elimizden veya malzemelerden yað veya öd bulaþmasý,tekneye öd damlamasý, teknenin üzerinin açýk olmasý gibi durumlarda boyalar yýldýz açýlýr, tekneyi bir yada birkaç gazete kaðýdýyla temizlemek ve 10-15 dakika dinlendirmek gerekir.(Tekneye biraz su ilave etmekte çözüm olabilir.)

Tekneye attýðýnýz boyalar kumlanýyorsa veya çatlýyorsa, boyada su eksiktir.

Boyalarýn kaðýttan akmasýnýn sebebi kitreli su, boyadaki su ve boyadaki öd dengesizliðidir. Boyaya bir damla su iki damla öd damlatarak her seferde tekne üzerinde denemek gerekir.

Akan boyalara çamlýca topraðý ya da biraz lahor çivit konarak akmasý önlenebilir.

Tüm boyalar kaðýttan akýyorsa, kitrenin yapýþtýrýcýlýk özelliði gitmiþtir.

Kaðýt tekneye yatýrýlýrken kayma olursa kaðýtta beyaz çizgi oluþur.

Kaðýdý tekneye yatýrdýktan sonra hava kabarcýðý oluþursa, iðneyle delip havayý almak yada bir bizle sürekli o bölgeyi sürterek kabarcýðý almak gerekir.

Çiçekli ebru boyalarýnda boyanýn kenarlarý girintili çýkýntýsýyla iki damla su bir damla öd ilave etmek gerekir. (Her damladan sonra tekrar denemeli)

Eðer tekne ye attýðýnýz boya büyükse bir kaðýdý külah yaparak küçültmek istediðimiz boyanýn ortasýna batýrýr geri çekerek küçültebiliriz.

Elimizden yada malzemeden tekneye toz dökülürse, beyazlýklar oluþur bunlarý bir kaðýtla yada elimizdeki bizi kurulayýp oraya batýrýp çekmekle giderebiliriz.

Ebru yapýmý sýrasýnda karþýlaþabileceðiniz problemleri deneyerek çözüm yoluna gidebilirsiniz.

Not:EBRU ÖRNEKLERÝ GÖRMEK ÝSTEYEN MERAKLISI ÝÇÝN;
http://www.sadabat.net http://www.geleneksel ebru.com http://www.istanbulsanatevi.com http://www.tarzikadimebru.com


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havace tarafından, 08.07.2006 - 17:19 tarihinde.
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 17:16
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: ALİ HAYDAR EFENDİ
Havace su an offline Havace  
ALİ HAYDAR EFENDİ
16 Mesaj -
ALÝ HAYDAR AHISKAVÝ

Batum'un Ahýska beldesinde 1870 senesinde dünyaya geldi. Babasý Þerif Efendi'dir. Ýki yaþýnda annesini, dört yaþýnda da babasýný kaybeden Ali Haydar Efendi ilk ilim tahsilini memleketinde yapmýþtýr. Daha sonra Erzurum'da medrese tahsiline devam etmiþtir. Erzurum'dan sonra Ýstanbul'a gelen Ali Haydar Efendi, Fatih Camii Þerifi'nde derslere devam ederek, Bayezid dersiamlarýndan Çarþambalý Hoca Ahmed Hamdi Efendi'den 1901 yýlýnda icazet almýþtýr.

Ali Haydar Efendi (k.s..), Ahmed Hamdi Hoca'nýn derslerine devam ederken, o devirde kadý yetiþtiren Medresetü'l-Kuzat'a (o zamanýn Hukuk Fakültesi) giderek, oradan da diploma almýþtýr. (1906) Ýlk adli vazifesi Burdur kadýlýðýdýr. Sonra Uþak kadýlýðý ve sonra Denizli kadýlýðý olmuþtur. Daha sonra Ýstanbul Ýstinaf Mahkemesi (dava mahkemeleri ile temyiz mahkemeleri arasýnda bir derece yüksek mahkeme) üyeliðine getirildi.. Bu vazifede iken hukuk mektebinde Mecelle ve Usul-i Muhakematý Hukukiye derslerini okutmaya baþladý. Ardýndan sýrasýyla Ýstanbul Bidayet Mahkemesi, Ýkinci Hukuk Dairesi Baþkanlýðý, Bidayet Mahkemesi Baþkanlýðý, Ýstinaf Mahkemesi Ýkinci Hukuk Dairesi Baþkanlýðý, Temyiz Mahkemesi üyeliði, ayný mahkemenin hukuk dairesi üyeliði, sonra baþkanlýðý ve temyiz mahkemesi baþkanlýðý görevlerinde bulundu.

Ömer Nasuhi Bilmen Hoca, Hukuk-u Ýslâmiyye ve Islahatý Fýkhiye Kamusu eserinde Ali Haydar efendiden bahsederken, "Yüksek çalýþkan fukahamýzdan sayýlýr" der ve devamla, "Mahkeme-i Temyiz riyasetinde, mülga fetvahane-i âli emanetinde ve adliye nezaretinde bulunmuþtur. Mecelle-i ahkamý Adliye'ye yazmýþ olduðu 4 ciltlik mufassal þerhi, kýymetli bir eserdir. Birçok çalýþmanýn faideli bir semeresidir. Arazi, evkaf, mefkud, ahkâmýna dair eserleri, intikal kanununa þerhi de vardýr. Medresetül Kuzat'ta ve Darül Fünun'da mecelle vesaire müderrisliðinde bulunmuþtu" diye övmüþtür.

Sene 1914 Fatih Camii'nde talebe okutmaya baþlamýþtýr. Fetvahanede fetva vermiþ, gösterdiði büyük iktidarla, 1914 yýlýnda Sahn Medresesi Fýkýh Müderrisliði'ne tayin edilmiþtir.

Birinci Dünya Savaþý ardýndan, 14 Kasým 1914'te ilan edilen Cihad-ý Ekber fetvasýný, Fetva Emini sýfatýyla Fatih Camii'nde okudu. Ayný zamanda 23 Kasým 1914'te Cihad Beyannamesinde bulunan 29 imzadan birisi de Ali Haydar Efendi'dir. 1915 yýlýnda Þeyhü'l-Ýslamlýk'ta yeni kurulan "Telif i Mesail Heyeti Reisliði"ne tayin edilmiþtir. 1916 yýlýnda Huzur Dersleri baþ muhatablýðýna tayin edilmiþtir. Rumeli Kazasker payeliðini elde etti. Ayný yýl emekliye ayrýldý. Tevfik Paþa'nýn ikinci sadaretinde (Baþ vezirlik) kýsa bir süre Adliye Nazýrlýðý (Adalet Bakanlýðýgöz kırpma yaptý. Bu görevde iken Medine'yi teslim etmeye yanaþmayan Fahrettin Paþa'ya Padiþah'ýn teslim konusundaki iradesini götürdü.

Ahýskalý Ali Haydar Efendi (k.s.), zahiri ilimlerin hepsini ikmal etti. Varýlacak noktanýn en üst kademesine ulaþtý. Üstelik kendisi de, þanlý þöhretli, celadetli idi. Efendi, sert mizaçlý biri idi. Taviz vermeksizin þeriatýn hükümlerinin yerine getirilmesini isterdi. Hatta Maide suresindeki þu ayeti kerime sanki düsturu olmuþtu. "Allah'ýn indirdiði ile hükmetmeyenler zalimlerin, fasýklarýn, kâfirlerin ta kendileridir." (Maide Suresi- 44-45) Hitabeti çok kuvvetli, fakihliði 4 mezhebe fetva verecek kadar kuvvetli idi. Tesir ve ikna gücü de yerinde idi.

Ahýskalý Ali Haydar Efendi, kaynaklar, tarih olarak kesin belirtmemekle beraber, 1913 ve 14 yýllarý, Bandýrma'ya gider. Bir Ramazan günü talebelere yardým maksadý vardýr. Tabii ki vaaz edecektir. Ýstanbul ulemasýndan olduðu için her yerde raðbet çok olur. Vaazlarý genelde tasavvuf ve tarikatlar aleyhinde olur. Hatta bir gün sabah namazýnda kiþiyi isimlendirerek, "Burada Bezzaz Ali Rýza Efendi var, esnaftýr, tarik ehlidir, þöyle yapar, böyle yapar" diye aleyhinde konuþur. Cemaatin içinde Ali Rýza Bezzaz Hazretlerinin talebelerinden Börekçi Hasan Efendi de vardýr. Vaazý dinler ve namazdan sonra olup biteni Rýza Ali Bezzazi Efendiye anlatýr. Meþayih sevinir. Efendi de "Hiç merak etme, çok yakýnda bizim yanýmýza gelecektir" der. Gönülden gönüle yol var ya. Onlarýn sözleri ok gibidir, gider hedefini vurur. Ali Haydâr Efendi'nin gönlüne bir ateþ düþer. Tasavvuf ve tarikat ehline karþý bir sevgi ve alaka baþlar. Kalbi vecd, istiðrak ve cezbe ile dolar. Dev cüsse, cübbeyi ve sarýðý atarak camiden çýkar. Pazaryerinde bez satan Ali Rýza Bezzaz Efendi'nin yanýna varýr. Söylediklerinden piþmanlýk duyduklarýný ve affetmesini ve evlatlýða kabul etmesini söyler.

Bezzaz Ali Rýza Efendi (k.s.), Ali Haydar Efendi'nin kolundan tutar, sýrtýný okþar ve "Ýstanbul'da Hacý Ahmet Efendi var ona git" der. Bandýrma'dan Ýstanbul'a dönüþ Ahýskalý Ali Haydar Efendi, Ýstanbul'a gelip Hacý Ahmet Efendi'yi bulur. O da "Topkapý'da Ali Efendi var ona git" dedi. Ýmtihanlar, sabýr, teslimiyet. O ona, o da ona gönderiyor? Topkapý'ya giden Ali Haydar Efendi (k.s.), kendisine bildirilen köhne, dökük bir evin kapýsýný çaldý. Yarým saat kadar kapýda bekledi. O an nefsi ile baþ baþa kaldý ve nefsi içerden konuþtu: "Ey Ali Haydar, sen ki padiþahýn huzur dersleri baþmuharrir ve baþ muhatabýsýn, böyle bir adamýn böyle köhne evin ününde kapýsýný bekliyorsun, bu sana yakýþýr mý?" diye iç geçirdi. Daha sonra kapý açýlýp bir kýz çocuðu çýktý. "Buyurun içeri" dedi. Ýçeri giren Ali Haydar Efendi, bir saat daha bekledi. Bu sýrada saçý-baþý birbirine karýþmýþ, kambur bir adam içeri girdi. Maþlaklý Ali Baba ona "benimle birlikte gel." der.Yürüdükleri yol boyunca kömürlükten geçerken Maþlaklý Ali Baba "Ben burada Rabbimi çaðýrýrým" der.Ali Haydar Efendi bu söze kýzar fakat belli etmemeye çalýþýr. ilk fýrsatta kendisini Hacý Emin efendinin gönderdiðini söyler. Maþlaklý Ali Baba'nýn bu ifadeya yanýtý "Benden þeyhlik öðrenip baþkasýna satacaklar." þeklinde olur. Ortam gittikçe gerilir. Maþlaklý Ali Baba konuþtukça Ali Haydar efendi sinirlenir.Derken Maþlaklý Ali Baba, Ali Haydar Efendi'ye ne iþ yaptýðýný sorar. Ali Haydar efendi, hoca olduðunu söyler. O da "Ne hocalýðý" diye mukabelede bulunur.Ali Haydar efendi " Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"aglaZümer-9) ayetini okur. Maþlaklý Ali Baba " Sus, sus! birde ayet okuyorsun" der. Ali Haydar efendi "Ben cünüp müyüm ki ayet okumayayým?" der. Maþlaklý Ali Baba: "Cünüp olsan iyi, cünübü bir teneke su temizler seni ise Karadeniz temizlemez."þeklinde karþýlýk verir. Ali Haydar efendi, tarikata giriþ anýný sonradan þöyle anlatmýþtýr: "Konuþmanýn sonlarýna doðru bana bir hal oldu, aðlamay baþladým, o zata karþý olan kýzgýnlýðým sükunete, buðzum muhabbete dönüþtü. Onu o an o kadar sevdim ki her hali bana hoþ gelmeye baþladý."

Bandýrma'daki Nakþî Þeyhi Ali Rýza Bezzazi'nin vefatý üzerine postniþinliðe getirildi. Dergâhta vakýf þartý gereðince Ali Rýza Bezzazi'nin talebeleri arasýndan seçildi (1914). Bu dergâh, Fatih ilçesi Çarþamba mevkii, Cebecibaþý mahallesinde Ýsmail Aða Camiinden Fener Kilisesi'ne doðru giden sokaðýn sonundadýr. Burasý, Þeyh Mustafa Ýsmet Garibullah Hazretleri'nin dergâhýdýr. Nakþî silsilesinden 32.'dir. Yanýnda 33. Þeyh Halil Nurullah Zaðravi Hazretleri vardýr. Yan yana kabri þerifleri oradadýr. 34. silsile zinciri az önce bahsettiðimiz Ali Rýza Bezzazi'dir ve Bandýrma'da medfundur. 35. Ali Haydar Ahýskavi olmuþtur. Allah onlardan razý olsun. Ýttihat ve Terakki hükümeti, Ahýskalý Ali Haydar Efendi'nin bu seçimini reddetti. Postniþinliðine el koydu. Fakat Efendi Hazretleri bu iþi yine devam ettirdi. Birinci Dünya Savaþý boyunca ayný zamanda da padiþahýn huzur dersleri baþmuhatablýðýný da yürüttü. Beþ yýl sonra müridlerden Hafýz Halil Sami Efendi tarafýndan yazýlan istida (dilekçe) ile postniþinliðin gasp iþi saraya intikal ettirildi. Nihayet hicri 1338, miladi 1919'da Ali Haydar Efendinin postniþinliði bizzat padiþah tarafýndan tasdik edilmiþ oldu. Huzur dersleri de 1923'e, padiþahlýðýn kaldýrýlmasýna kadar devam etti. .

Cumhuriyet sonrasý âlimlerin çile devri baþladý. Sorgular, mahkemeler, hapisler, beraatlar birbirini izledi. Tahirül Mevlevi, basýn âleminde "Hayatým ve istiklal mahkemeleri" adlý hatýralarýn, polis nezaretine gittiklerini uzun uzadýya anlattýktan sonra, koðuþta kimlerle kaldýklarýný tarif ederek yazýyor: "Kapýdan girince saðdan birinci karyolada Daðýstanlý Seyyid Tahir Efendi, ikinci karyolada Kâtip Aziz Mehmet Efendi, üçüncü karyolada kitapçý Aziz Efendi, dördüncü karyolada Ömer Rýza Bey, beþinci karyolada Abdi Acz (kendi), altýncý karyolada Suud Bey, yedinci karyolada her akþam orada yatan bir memur. Soldan birinci ve ikinci minderde Yaðlýkçý Hasan ve Mustafa efendiler, soldan birinci karyolada Dersiam ve Çarþamba'daki Ýsmet Efendi Tekkesi þeyhi Ahýskalý Ali Haydar Efendi, bir de onlara mücavir (komþu) Seydiþehirli Hasan Efendi, ikinci karyolada vaiz Sofi Süleyman Efendi, Kitapçý Mihran Efendi de tam orta yerdeki karyolayý seçmiþti. Ali Haydar Efendi ve Süleyman Efendi'nin birer zembili ve bir de pöstekisi vardý. Tahirül Mevlevi koðuþtakilerin hususi hallerini bir bir süzdükten sonra Ali Haydar Efendi için þunlarý da ekleyivermiþ: "Þeyh Ali Haydar Efendi, kulaklarý az iþittiði için mütalaayý ve tilaveti, muhasebeye (sohbete) tercih ediyor, kendisine tane tane ve yavaþ söylenilmek þartýyla bir þey sorulacak olursa müfid ve mukni (faydalý ve ikna edici) cevaplar veriyor, mangalda kendi eliyle kaynattýðý çayý sessizce içip hususi âleminde bulunuyordu."

Tahirül Mevlevi bir gece rüya görür, namazdan sonra Ali Haydar Efendi'ye gelir anlatýr. "Þeyh Ali Haydar Efendi ile ikimizin müþterek bir maaþ cüzdaný varmýþ. Bu cüzdanla vezneye müracaat etmiþtim. Maaþ alacakmýþým. Veznedar, bir iki kâðýt para verdikten sonra; -Ýstersen bir de altýn vereyim teklifinde bulundu. -Aman lütuf etmiþ olursunuz, çoktandýr rüyetinden mahrumum. Gurbette hemþehri görmüþ gibi olurum, dedim. Vezneci kenarý kýrýk bir altýn verdi. Bunu görünce; -Aman bir lütuftur ettiniz, bari tamam olsun, þunu deðiþtiriverin ricasýnda bulundum. Onu aldý. Mevlevi külahý þeklinde altýndan mamul tam bir sikke verdi. Aldým ve uyandým." O mübarek de iyiye yorar: -Altýnýn deðiþmesi hakkýnda hükmün deðiþeceðine, maaþ cüzdanýnýn müþterek olmasý da ikimizin beraatine iþarettir, der, Gerçekten birkaç saat sonra da tabiri gibi olur. Bir zaman sonra telgrafhanede Þeyh Ali Haydar Efendi'yi görür ve: -Efendi rüya tabiriniz gibi çýktý, deyip elini öper, hatta telgraf kâðýdýný yazýverir.

Türkiye'de yeni kurulan idareye karþý olduðu öne sürülerek Ankara'ya götürülür. Ankara'da Ýskilipli Atýf Hoca ile beraber ayný koðuþta kalýr. Hapishanede kaldýðý sýrada rüyasýnda þeyhini görür ve þeyhi ona bir rivayetle 33, baþka bir kaynakta 41 defa Fetih suresini okursan kurtulursun der. Ali Haydar Efendi okumaya baþlar. Bir yandan da okuduðu sayýyý ranzaya iþaretler. Onun böyle yaptýðýný gören Ýskilipli Atýf Hoca, (Allah rahmet eylesin); -Hoca! ne yapýyorsun, der. Ali Haydar Efendi de: -Rüyamda þeyhim böyle söyledi, sen de oku kurtulursun Ýnþâallah der. Ýskilipli Atýf Hoca da: -Bu gece ben de rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm (s.a.v). "Atýf ben seni çaðýrýyorum, sen savunmaný hazýrlýyorsun" buyurdu. Ben de savunmamý (müdafaaname) yýrttým" der. Bilindiði üzere Atýf Efendi þehadet, Ali Haydar Efendi hizmet þerefiyle Allahu Teâla'nýn nimetine vasýl oldular.

Ahýskalý Ali Haydar Efendi (k.s.), yýllarca ilim öðrenmek, ilmi öðretmek ve insanlara Ýslâmý anlatmak için meþgul oldu. Edebin birinin dahi terkine rýza göstermezdi. Pek çok ilim erbabý yetiþtirdi, kýymetli müridleri oldu. Vaktinin büyük bir bölümünü Kur'an-ý Kerim okumakla geçirirdi. "Sülbümden deðil, yolumdan gelen benim evlâdýmdýr" derdi. Uzaktan yakýndan ziyaretine kimler gelmez ki? Erzurum'dan Alvarlý Muhammed Lutfi Efendi, Ramazanoðlu Sami Efendi, Hasip Efendi, Mehmet Zahid Kotku ve nice âlim, fazýl kiþiler...

Siyasetten uzak durur. Talebelerinin de uzak durmalarýný tavsiye ederdi. Ali Haydar Efendi, derin bir bilgiye sahipti. Dinî ilimleri bihakkýn kavrayan bir zekâya sahipti. Hitab ettiði cemaati hemen tesiri altýna alýrdý. .

Uðrunda hayatý boyunca mücadele ettiði en büyük gayesi; Allah'ýn indirdiði ile hükmetmekti. Maruz kaldýðý çile ve meþakkatlere göðüs germiþtir. Emr'i bi'l-ma'rufa büyük önem verirdi. "Din-i Mübin-i Ýslâm'ýn devam ve bekasý, emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münkerin devamýna; dîn-i mübin-i Ýslâm'ýn inkýrazý (yýkýlmasýgöz kırpma ise emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münkerin (iyiliði emredip kötülükten alýkoyma) terkine baðlýdýr." derdi.

Ali Haydar Efendi (k.s.), tasavvuf ehli olarak Nakþbendiyye'nin Halidî koluna mensuptu. Silsilede sýrasý otuzbeþinciydi. Þeyhi ise, Bandýrma'da medfun bulunan Mevlana Ali Rýza el-Bezzaz (k.s.) idi. Ali Haydar Efendi Nakþbendi tarikatýnýn þeyhlerinden olan ve silsilede 32. sýrada bulunan, Mevlana Muhammed Mustafa Ýsmet Garibullah (k.s.) Efendi'nin Fatih Çarþamba'da Cebecibaþý mahallesindeki konaðýný tekke edinerek, Þeyh Ýsmet Efendi Dergâhý adý verilen bu tekkede, irþad makamýnda oturmuþtur.

Dergahýnýn bulunduðu mahalde bulunan evinde, 1 Aðustos 1960 tarihinde vefat etti. Vefatýnda, âyetler okuyarak, etrafýndakilere nasihatler ederek, tebessümler saçarak, dar-ý bekaya göç etti. Arkasýnda binlerce gözü yaþlý mürid býraktý. Kabri Edirnekapý Sakýzaðacý kabristanýndadýr.

"Bu yol, en berrak ve leziz sularýn aktýðý bir çeþmedir, susayan gelir içer. "

"Þeyhlik makamý ise talep edilmez, ancak ihsan edilir
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 17:10
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: sadabat.net
Havace su an offline Havace  
sadabat.net
16 Mesaj -
Hadisi Þerifler, Ýslami Makale, Alimlerin Hayatý, Felsefi Sözlük, Rüya Tabirleri, Nükteler, Hikayeler, Þiirler, Hat, Ebru, Tezhib, Katý Sanatý, Osmanlýca Kurs,Beyitler, güzel sözler, Sesli þiirler, Beyitler, Yemek Tarifleri, Çocuklar için bölümlerin Ýlim-kültür-sanat sitesi...
Gönderme Tarihi: 08.07.2006 - 16:48
Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace özel mesaj arzu etmiyor Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 851 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ambulans64 (60), salihbayram (52), opel (54), islamci_genc (37), celal1974 (50), savage41xxx (52), LAZPARATOR61 (45), kral29 (35), siseyna (43), demir_kralll (33), yepremreha (47), YA_rab (31), zompur (54), ALMILA_GÜL (56), Mystigue (53), kecmk (53), akpinar61 (59), aqabe (60), agenc24 (52), y.erkek (52), internet22 (41), kutsalsavasc&ya.. (37), karindas (45), sehadet_61 (46), Serdar_ (44), bahtiyar28 (54), maun (42), bayramsalih (52), arifünal (64), HANCEREN (55), mecruh (45), MuSLimaNKa (34), bilalkale (50), DeLiCaN (944), veysel setdibi (62), tilli (51), erzurumlunet (46), sema_ihl (38), cemre (52), m.kara (58), yyunuss (39), x_X_x (41), Muhammed1968 (57), hçerçi (72), lcd (47), fatihreis (39), Baharayyildiz (40), haci_nl (47), cemil (46), yakupakyuz (60), gazikoc58 (51), Ankebut57 (45), L a V i N i a (40), sofu_23 (51), Beyaz dilek&cce.. (40), tabu (50), sümbül (37), yakupalan (45), Alperen Eren (46), HikmetSagir (81), YaSaX (44), Barnabas (39), islamasevdal&ya.. (38), ilyas1970 (54), criminalist (52), Ayhan-61 (58), nurayaz (30), mörscher (58), basmuharrir (58), Goodmanx (57), mahmut1968 (56), djnefret (41), karadeniz krali (54), ayseli (58), cengo06 (62), yasarerkek (52), hz.ömer (37), ismailxxx (46), tayyarozbak (40), karamurat1 (51), sari_kiz (38), kaslim (42), ayyildiz_70 (34), The Mediterrane.. (53), bahadir (50), ~TUTI~ (37), dostahasret (43), Selinnurx (56), apocalyptica (45), markat (46), derlerkahin (46), isa dogan (50), EROL AKBULUT (56), Yaseminnur (37), sehadet_aski (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.64967 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.