stromectol generique kaletra generique kaletra stromectol budesonide voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

12 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Gönderen Mesaj
Konudaki Mesajlar: Diriliş Çağrisi...Dirilişe Davet
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
Diriliş Çağrisi...Dirilişe Davet
12 Mesaj -
Selamun Aleykum







Selamun Aleykum Dostlar

Birkac dakikanizi ayirarak sizlere davet vesilesi olarak ulastirilmis olan buKonuyu okumanizi istiyoruz. Tamamen " EmRi BiL MaRuF NeHYi aNiL MunkeR " akidesi cercevesinde yol alan gonullerin bulusmasinin amaclandigi ve ISLAM aleminin hizmetine sunulmus bulunan Dirilis Çaðrisi - Diriliþ çaðrisi- Forum sitemize sizleri de davet ediyoruz. Bu aile ortami sicakliginda sizlerin de bizlerle beraber yol almasini temenni ediyoruz.

Gibi bircok kategoride paylasimlarinýzi gerceklestirebileceginiz genis forum icerigine sahiptir. Foruma asagidaki link adresinden hemen uye olarak paylasimlara merhaba diyebilirsiniz;

http://www.diriliscagrisi.net


Bu Davete zaman ayirdiginiz icin tesekkur ediyoruz, Sizi gonul zenginliginizi bizlerle paylasmaya davet ediyoruz..

HAKKINIZI HELAL EDIN INSAALLAH Selam ve dua ile… (( Dirilis Çaðrisi.Net Yonetim ))
Gönderme Tarihi: 30.10.2007 - 15:43
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: zaman bitiyor ve hz muhamed .net sitesi açılmış
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
zaman bitiyor ve hz muhamed .net sitesi açılmış
12 Mesaj -
kardeþler bu siteleri beyenerek girp yazýlarý okuyum çok güzel ben kendim iki siteyi çok beyendim inþ.sizlerede yararlý olabilir

linkler aþaðýda
http://www.blogcu.com/zamanbitiyor/
http://www.hz-muhammed.net/
selametle ve dua ile inþAllah
Allaha emanet olun
hakýnýzý helal edin

Gönderme Tarihi: 25.07.2006 - 17:11
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Dua Ayetleri
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
Dua Ayetleri
12 Mesaj -
Dua Ayetleri

Bakara( 2)
61
Hani siz (verilen nimetlere karþýlýk): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiði þeylerden; sebzesinden, hýyarýndan, sarýmsaðýndan, mercimeðinden, soðanýndan bize çýkarsýn, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile deðiþtirmek mi istiyorsunuz? O halde þehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. Ýþte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aþaðýlýk ve yoksulluk damgasý vuruldu. Allah'ýn gazabýna uðradýlar. Bu musibetler (onlarýn baþýna), Allah'ýn âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksýz olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunlarýn hepsi, sadece isyanlarý ve taþkýnlýklarý sebebiyledir.


Bakara( 2)
68
"Bizim adýmýza Rabbine dua et, bize onun ne olduðunu açýklasýn" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaþlý ne de körpe; ikisi arasýnda bir inek." Size emredileni hemen yapýn, dedi.


Bakara( 2)
69
Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açýklasýn, dediler. "O diyor ki: Sarý renkli, parlak tüylü, bakanlarýn içini açan bir inektir" dedi.


Bakara( 2)
70
"aglaEy Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasýl bir sýðýr olduðunu bize açýklasýn, nasýl bir inek keseceðimizi anlayamadýk. Biz, inþaallah emredileni yapma yolunu buluruz" dediler.


Bakara( 2)
186
Kullarým sana, beni sorduðunda (söyle onlara): Ben çok yakýným. Bana dua ettiði vakit dua edenin dileðine karþýlýk veririm. O halde (kullarým da) benim davetime uysunlar ve bana inansýnlar ki doðru yolu bulalar.


Ali Ýmran( 3)
38
Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafýndan hayýrlý bir nesil baðýþla. Þüphesiz sen duayý hakkýyla iþitensin, dedi.


Ali Ýmran( 3)
61
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekiþenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarýnýzý biz de kendi çocuklarýmýzý, siz kendi kadýnlarýnýzý, biz de kendi kadýnlarýmýzý çaðýralým, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancýlar üzerine lânet dileyelim.


Ali Ýmran( 3)
159
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuþak davrandýn! Þayet sen kaba, katý yürekli olsaydýn, hiç þüphesiz, etrafýndan daðýlýp giderlerdi. Þu halde onlarý affet; baðýþlanmalarý için dua et; iþ hakkýnda onlara danýþ. Kararýný verdiðin zaman da artýk Allah'a dayanýp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanýp güvenenleri sever.


Ali Ýmran( 3)
195
Bunun üzerine Rableri, onlarýn dualarýný kabul etti. (Dedi kisevinçli Ben, erkek olsun kadýn olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalýþan hiçbir kimsenin yaptýðýný boþa çýkarmayacaðým. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarýndan çýkarýldýlar, benim yolumda eziyete uðradýlar, çarpýþtýlar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onlarýn kötülüklerini örteceðim ve onlarý altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere koyacaðým. Bu mükâfat, Allah tarafýndandýr. Allah; karþýlýðýn güzeli O'nun katýndadýr.


Enam( 6)
63
De ki: Karanýn ve denizin karanlýklarýndan (tehlikelerinden) sizi kim kurtarýr ki? (O zaman) O'na gizli gizli yalvararak "Eðer bizi bundan kurtarýrsan andolsun þükredenlerden olacaðýz" diye dua edersiniz.


Araf( 7)
55
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aþanlarý sevmez.


Araf( 7)
56
Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayýn. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ýn rahmeti çok yakýndýr.


Araf( 7)
134
Azap üzerlerine çökünce, "Ey Musa! sana verdiði söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eðer bizden azabý kaldýrýrsan, mutlaka sana inanacaðýz ve muhakkak Ýsrailoðullarýný seninle göndereceðiz" dediler.


Araf( 7)
180
En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâgöz kırpma Allah'ýndýr. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkýnda eðri yola gidenleri býrakýn. Onlar yapmakta olduklarýnýn cezasýna çarptýrýlacaklardýr.


Araf( 7)
189
Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanýnda huzur bulsun diye eþini (Havva'yýgöz kırpma yaratan O'dur. Eþi ile (birleþince) eþi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldýgöz kırpma. Onu bir müddet taþýdý. Hamileliði aðýrlaþýnca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak þükredenlerden olacaðýz, diye dua ettiler.


Enfal( 8)
9
Hatýrlayýn ki, siz Rabbinizden yardým istiyordunuz. O da, ben peþpeþe gelen bin melek ile size yardým edeceðim, diyerek duanýzý kabul buyurdu.


Enfal( 8)
35
Onlarýn Beytullah yanýndaki dualarý da ýslýk çalmak ve el çýrpmaktan baþka bir þey deðildir. (Ey kâfirler!) Ýnkâr etmekte olduðunuz þeylerden ötürü þimdi azabý tadýn!


Tevbe( 9)
99
Bedevîlerden öylesi de vardýr ki, Allah'a ve ahiret gününe inanýr, (hayýr için) harcayacaðýný Allah katýnda yakýnlýða ve Peygamber'in dualarýný almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (harcadýklarý mal, Allah katýnda) onlar için bir yakýnlýktýr. Allah onlarý rahmetine (cennetine) koyacaktýr. Þüphesiz Allah baðýþlayan, esirgeyendir.


Tevbe( 9)
103
Onlarýn mallarýndan sadaka al; bununla onlarý (günahlardan) temizlersin, onlarý arýtýp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onlarý yatýþtýrýr). Allah iþitendir, bilendir.


Yunus( 10)
10
Onlarýn oradaki duasý: "Allah'ým! Seni noksan sýfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karþýlaþtýkça söyledikleri ise "selâm" dýr. Onlarýn dualarýnýn sonu da þudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.


Yunus( 10)
12
Ýnsana bir zarar geldiði zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararýn giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sýkýntýsýný kaldýrýnca, sanki kendisine dokunan bir sýkýntýdan ötürü bize dua etmemiþ gibi geçip gider. Ýþte böylece haddi aþanlara yapmakta olduklarý þeyler güzel gösterildi.


Yunus( 10)
89
(Allah): Ýkinizin de duasý kabul olunmuþtur. O halde siz doðruluða devam edin ve sakýn o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.


Hud( 11)
45
Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Þüphesiz oðlum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktýr. Sen hakimler hakimisin."


Hud( 11)
61
Semûd kavmine de kardeþleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baþka tanrýnýz yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattý. Ve sizi orada yaþattý. O halde O'ndan maðfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarýna) çok yakýndýr, (dualarýnýgöz kırpma kabul edendir.


Yusuf( 12)
34
Rabbi onun duasýný kabul etti ve onlarýn hilesini uzaklaþtýrdý. Çünkü O çok iyi iþiten, pek iyi bilendir.


Rad( 13)
14
El açýp yalvarmaya lâyýk olan ancak O'dur. O'nun dýþýnda el açýp dua ettikleri onlarýn isteklerini hiçbir þeyle karþýlamazlar. Onlar ancak aðzýna gelsin diye suya doðru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu aðzýna götürmedikçe) su onun aðzýna girecek deðildir. Kâfirlerin duasý kuþkusuz hedefini þaþýrmýþtýr.


Ýbrahim( 14)
39
"Ýhtiyar halimde bana Ýsmail'i ve Ýshak'ý lütfeden Allah'a hamdolsun! Þüphesiz Rabbim duayý iþitendir."


Ýbrahim( 14)
40
"Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazý devamlý kýlanlardan eyle; ey Rabbimiz! duamý kabul et!"


Isra( 17)
24
Onlarý esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüðümde onlar beni nasýl yetiþtirmiþlerse, þimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.


Kehf( 18)
28
Sabah akþam Rablerine, O'nun rýzasýný dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatýnýn süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kýldýðýmýz, kötü arzularýna uymuþ ve iþi gücü aþýrýlýk olan kimseye boyun eðme.


Meryem( 19)
4
Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayýfladý, saçým baþým aðardý. Ve ben, Rabbim, sana (ettiðim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadým.


Meryem( 19)
48
Sizden de, Allah'ýn dýþýnda taptýðýnýz þeylerden de uzaklaþýyor ve Rabbime yalvarýyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeði boþa gitmiþgöz kırpma olmam.


Enbiya( 21)
76
Daha önce Nuh da dua etmiþ, biz onun duasýný kabul etmiþtik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakýnlarýný büyük sýkýntýdan kurtarmýþtýk.


Enbiya( 21)
84
Bunun üzerine biz, tarafýmýzdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatýra olmak üzere onun duasýný kabul ettik; kendisinde dert ve sýkýntý olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradýný, ayrýca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.


Enbiya( 21)
88
Bunun üzerine onun duasýný kabul ettik ve onu kederden kurtardýk. Ýþte biz müminleri böyle kurtarýrýz.


Enbiya( 21)
90
Biz onun da duasýný kabul ettik ve ona Yahya'yý verdik; eþini de kendisi için (çocuk doðurmaya) elveriþli kýldýk. Onlar (bütün bu peygamberler), hayýr iþlerinde koþuþurlar, umarak ve korkarak bize yalvarýrlardý; onlar, bize karþý derin saygý içindeydiler.


Nur( 24)
41
Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuþlarýn Allah'ý tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasýný ve tesbihini (öðrenmiþgöz kırpma bilmiþtir. Allah, onlarýn yapmakta olduklarýný hakkýyle bilir.


Saffat( 37)
75
Andolsun, Nuh bize yalvarýp yakardý. Biz de duayý ne güzel kabul ederiz!


Mumin( 40)
14
Haydi, kâfirlerin hoþuna gitmese de Allah'a, Allah için dindar ve ihlâslý olarak dua edin!


Mumin( 40)
49
Ateþte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabý hafifletsin! diyecekler.


Mumin( 40)
60
Rabbiniz þöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti býrakýp büyüklük taslayanlar aþaðýlanarak cehenneme gireceklerdir.


Mumin( 40)
65
O daima diridir; O'ndan baþka hiçbir tanrý yoktur. O halde dinde ihlâslý ve samimi kiþiler olarak O'na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.


Zuhruf( 43)
49
Bunun üzerine dediler ki: Ey büyücü! Sana verdiði ahde göre bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artýk doðru yola gireceðiz.



hakýnýzý helal edin
selametle ve dua ile
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 11:19
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: BAZI DUALAR 2
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
BAZI DUALAR 2
12 Mesaj -
BAZI DUALAR

el-Hudri (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) elbiseyi yenilediði zaman þu duayý okurdu:
Allahým! Hamd sanadýr. -(giydiði þey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayýrlý olmasýný, yapýlýþ gayesine uygun olmasýný diliyor, þerrinden ve yapýlýþ gayesine uygun olmamasýndan da sana sýðýnýyorum."
Ebu Dâvud, Libas 1, (4020); Tirmizi, Libâs 29, (1767).


Ebu Ümâme (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâgöz kırpma yeni bir elbise giymiþti ve þöyle dua etti: "Avretimi örtebileceðim ve hayatta güzellik saðlayabileceðim bir elbise giydiren AIlah'a hamd olsun."
Sonra þunu söyledi: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ý dinledim: "Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiði elbiseyi tasadduk ederse, saðken de öldükten sonra da Allah'ýn himâyesi, hýfzý ve örtmesi altýnda olur."
Tirmizi, Daavât 119, (3555); Ýbnu Mâce, Libâs 2, (3557).


Ebu Ümâme (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâgöz kırpma yeni bir elbise giymiþti ve þöyle dua etti: "Avretimi örtebileceðim ve hayatta güzellik saðlayabileceðim bir elbise giydiren AIlah'a hamd olsun."
Sonra þunu söyledi: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ý dinledim: "Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiði elbiseyi tasadduk ederse, saðken de öldükten sonra da Allah'ýn himâyesi, hýfzý ve örtmesi altýnda olur."
Tirmizi, Daavât 119, (3555); Ýbnu Mâce, Libâs 2, (3557).


Muâz Ýbnu Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir þey yer ve: "Bana bu yiyeceði yediren ve tarafýmdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rýzýk kýlan Allah'a hamdolsun" derse geçmiþ günahlarý aff olunur" dedi."
Ebu Dâvud, Libâs 1, (4023); Tirmizi, Da'avât 75, (3454); Ýbnu Mâce, Et'ime 16, (3285).
Ebu Dâvud'un rivayetinde þu ziyâde var: "Kim bir elbise giyer ve: "Bunu bana giydirip, tarafýmdan bir güç ve kuvvet olmaksýzýn beni bununla rýzýklandýran Allah'a hamdolsun" derse geçmiþ ve gelecek günahlarý affedilir."


Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Sa'd Ýbnu Ubâde'nin yanýnda ekmek ve zeytinyaðý yemiþti. Sonunda þöyle bir dua buyurdu:
"Yanýnýzda oruçlular yemek yesin, yemeðinizden ebrarlar yesin, üzerinize melekler dua etsin."
Ebu Dâvud, Et'ime 55, (3854).
Ebu Dâvud'un Hz. Câbir (radýyallâhu anh)'den kaydettiði diðer bir rivâyette þöyle denir:
"Ebû'l-Heysem bir yemek hazýrladý, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve Ashâbýn'ý (radýyallâhu anhüm) dâvet etti. Hz. Peygamber yemekten kalkýnca: "Kardeþinizi mükâfaatlandýrýn!" buyurdu. Ashâb: "Mükâfaatý da ne?" diye sordular. Efendimiz: "Kiþinin evine girilip yemeði yendi, içeceði içildi mi ev sâhibi için dua edilir. Ýþte bu onun mükâfaatýdýr" cevabýný verdi.",

Arefe -Kadir Gecesi

Amr Ýbnu Þuayb an Ebihi an Ceddihi (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Dualarýn en faziletlisi àrefe günü yapýlan duadýr. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ þerike leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli þey'in kadir. (Allah'tan baþka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortaðý yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir. O, herþeye kâdirdir) sözüdür."
Muvatta, Kur'ân 32, (1, 214, 215); Tirmizi, Da'avât 133, (3579).


Hz. Aiþe (radýyallâhu anhâgöz kırpma anlatýyor: "Ey Allah'ýn Resülü, dedim, þâyet Kadir gecesine tevâfuk edersem nasýl dua edeyim?" Þu duayý okumamý söyledi:
"Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahým! Sen affeedicisin, affý seversin, beni affet."
Tirmizi, Da'avât 89, (3508).

Hapþýrma

Âmir Ýbnu Rebia (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)ýn arkasýnda namaz kýlan birisi, namazda hapþýrdý ve þu duayý okudu: "Mübarek (heyrý boI), ihlaslý ve çok hamdle Allah'a hamdederiz, tâ Rabbimiz razý oluncaya kadar; dünya ve âhiret iþindeki rýzasýndan sonra da (hamdimize devam ederiz)." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çýktýktan sonra: "Namazda dua okuyan kimdi?" diye sordu. Ancak okuyan kiþi süküt etti. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) tekrar sordu:
"Duayý kim okudu? Zira fena bir þey söylemedi." Bunun üzerine adam: "Bendim, bu dua ile sâdece hayýr murad ettim" dedi. Efendimiz:
"aglaDuanýz) Rahman'ýn Arþýna kadar yükseldi" buyurdu."
Ebü Dâvud, Salât 121, (770, 774); Tirmizi, Salât 296, (404); Buhâri, Ezan 115, (muhtasaran); Muvatta, Kur'àn 25, (1, 212); Nesâi, Ýftitah 112 (2,196).


Hz. Ebü Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri hapþýrýnca "Elhamdülillah alâ külli hâl." (Her hal için elhamdülillah) desin. Kardeþi de yahut arkadaþý da- ona "Yerhamükâllah" diye cevap versin. (Kardeþi bunu) kendisi için söyleyince, hapþýran da Yehdikümullah ve yuslih baleküm (Allah size de hidâyet versin ve iþinizi düzeltsin) desin."
Buhâri, Edeb 126, Ebü Dâvud, Edeb 99, (5033).

Yataða Girince

Abdullah Ýbnu Mes'ud radýyallahu anh anlatýyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, yataðýna girince, sað elini yanaðýnýn altýna koyar sonra þu duayý okurdu:
"Allahümme, kýnî azâbeke yevme teb'asu -ev tecme'u- ibâdeke (Allahým! Kullarýný yeniden dirilttiðin veya topladýðýn- gün beni azabýndan koru."

Evden Çýkýnca

Ebu Hureyre radýyallahu anh anlatýyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, evinden çýktýðý vakit þu duayý okurdu: "Bismillahi la havle vela kuvvete illa billah, et-tüklânî alallah. (Allahýn ismiyle. Dünya ve ukbâ iþlerine güç kuvvet Allah'tandýr. Dayanaðým Allah'dýr."


Hz. Ebu Hureyre radýyallahu anh anlatýyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kiþi evinin -veya apartmanýn- kapýsýndan çýkýnca, adama müekkel (nezaretçi) iki meleði vardýr. Adam: "Bismillah" deyince onlar: "Doðruya irþad edildin" derler. "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" deyince, melekler: "Korundun" derler. Adam: "Tevekkeltü alâllah" deyince onlar: "Ýþin (sana bedel) görüldü" derler.
(Resülullah aleyhissalâtu vesselâm devamla) dedi ki: "Sonra adamýn iki karîni (yani onu günaha sürüklemek isteyen insî ve cinnî iki þeytanýgöz kırpma onu karþýlarlar. Melekler (o þeytanlara): "Hidayete erdirilen, iþi (Allah tarafýndan) görülen ve muhafaza altýna alýnan bir kimseden ne istiyorsunuz?" derler "

selamtle hakýnýzý helal edin ,
selametle ve dua ile kalýn
Allaha emanet olun
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 11:06
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: BAZI DUALAR
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
BAZI DUALAR
12 Mesaj -
BAZI DUALAR

Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yataðýna girdiði zaman þu duayý okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarýmýz görüp bizi barýndýran AIIah'a hamdolsun. Ýhtiyacýný görecek, barýnak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"
Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizi, Daavât 16, (3393); Ebü Dâvud, Edeb 107, (5053).

Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâgöz kırpma anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) yataðýna girdiði zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandýðý zaman ayný þeyi kendisine yapmamý emrederdi".
Buhari Fedâilu'l-Kur'ân 14, Týbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selâm 50, (2192); Muvattâ, Ayn 15, (2, 942); Tirmizi, Daavât 21, (3399); Ebu Dâvud, Týbb 19, (3902).


Hz. Aiþe (radýyallâhu anhâgöz kırpma anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin uyanýnca þu duayý okurdu: "Allahým! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden baþka ilah yoktur. Günahým için affýný dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahým ilmimi artýr, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptýrma. Katýndan bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".
Ebu Dâvud, Edeb 108, (5061).


Ýmam Mâlik'ten rivayete göre, ona þu haber ulaþmýþtýr: "Hâlid Ýbnu'l-Velid (radýyallâhu anh), Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'e:
"Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamý tavsiye buyurursunuz?)" diye sordu. Ona þu tavsiyede bulundu:
"Allah'ýn eksiksiz, tam olan kelimeleri ile O'nun gadabýndan, ikabýndan, kullarýnýn þerrinden, þeytanlarýn vesveselerinden ve (beni kötülüðe atan) beraberliklerinden AIlah'a sýðýnýrým! de!".
Muvatta, Þi'r 9, (2, 950).

Evden Çýkýþ Giriþ

Ümmü Seleme (radýyallâhu anhâgöz kırpma anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çýktýðý zaman þu duayý okurdu: "Allah'ýn adýyla Allah'a tevekkül ettim. AIIahým! zillete düþmekten, dalâlete düþmekten, zulme uðramaktan, cahillikten, hakkýmýzda cehalete düþülmüþ olmasýndan sana sýðýnýrýz".
Tirmizi, Daavât 35, (3423); Ebü Dâvud, Edeb 112, (5094); Nesâi Ýstiâze 30, (8,268); Ýbnu Mâce, Dua 18, (3884).


Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Evinden çýkýnca kim: "Allah'ýn adýyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandýr" derse kendisine: "Ýþine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve korundun da" denir, ondan þeytan yüz çevirir".
Tirmizi, Daavât 34, (3422); Ebü Dâvud, Edeb 112, (5095); Nesâi, Ýstiâze (8,268).


Ebü Mâlik eI-Eþ'àri (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kiþi evine girince þu duayý okusun: "AIIahým! Senden hayýrlý giriþler, hayýrlý çýkýþlar istiyorum. AIIah'ýn adýyla girdik, AIIah'ýn adýyla çýktýk, Rabbimiz AIIah'a tevekkül ettik". Bu duayý okuduktan sonra ailesine selam versin".
Ebu Dâvud, Edeb, 112, (5096).

Oturma Kalkma

Ebu Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) hazretleri buyurdular ki: "Kim, malâyâni konuþmalarýn çok olduðu bir yere oturur da, oradan kalkmazdan önce þu duayý okursa bu yerde oturmaktan hasýl olan günahýndan arýnmýþ olur:
Allahým! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden baþka ilah olmadýðýna þehâdet ederim. Senden maðfiret diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb ediyorum)".
Tirmizi, Daavât 39, (2329).


Ýbnu Ömer hazretleri (radýyallahu anhümâgöz kırpma anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir cemaatte oturduðu zaman, ashâbý için þu duayý okumadan nadiren kalkardý:
"Allahým! Bize korkundan öyle bir pay ayýr ki, bu, sana karþý iþlenecek günahlarla bizim aramýzda bir engel olsun. Ýtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaþtýrsýn. Yakîninden öyle bir hisse lutfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaþsýn.
Allahým! Sað olduðumuz müddetçe kulaklarýmýzdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Ayný þeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et. Ýntikamýmýzý, bize zulmedenlerden almýþlardan kýl (mazlumlardan deðil). Bize tecavüz edenlere karþý bizi muzaffer kýl. Bize, dini musibet verme. Dünyayý, ne asýl gayemiz kýl, ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayaný bize musallat etme."
Tirmizi. Daavât 73, (3497).

Seferde Ýken

Ýmam Mâlik'e ulaþtýðýna göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) sefer arzusuyla ayaðýný bineðinin özengisine koyduðu zaman þu duayý okurdu:
"Bismillah! Allahým! Sen seferde arkadaþým, ailemde vekilimsin. Allahým, bize arzý dür, seferi kolaylaþtýr. Allahým, yolun meþakkatlerinden, üzüntülü dönüþten, mal ve ailede vuküa gelecek kötü manzaralardan sana sýðýnýyorum".
Muvatta, Ýsti'zân 34, (2, 977).


Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâgöz kırpma anlatýyor: "Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm), seferden dönerken, uðradýðý her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: "Lâ ilâhe iIlaIIâhu vahdehu Iâ þerike Ieh, Iehü'I-mülkü ve Iehü'I-hamdü ve hüve aIâ külli þey'in kadir. (AIIah'tan baþka ilah yoktur. O tekbir, ortaðý yoktur, mülk O'nundur, hamd O'nadýr. O herþeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, secde ediyoruz, Rabbimize hamdediyoruz. Allah va'dinde sâdýk oldu, kuluna yardým etti. (Hendek Harbi'nde) müttefik ordularý tek baþýna helâk etti" derdi.
Buhâri, Daavât 52, Ömer 12, Cihâd 133, 197, Megâzi 29; Müslim, Hacc 428, (1344); Muvatta, Hacc 243, (1,421); Tirmizi, Hacc 104, (950); Ebu Dâvud, Cihâd 170, (2770).


Havle Bintu Hàkim (radýyallâhu anh ) anlatýyor:
"Resülullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurmuþlardýr ki: "Kim bir yerde konakladýðý zaman þu duayý okursa, oradan ayrýlýncaya kadar ona hiçbir þey zarar vermez: "Eüzü bi-kelimâtillahi't-tâmmât min þerri mâ halâka. (Allah'ýn eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattýklarýnýn þerrinden AIlah'a sýðýnýyorum.)"
Müslim, 54, (2708); Muvatta, Ýsti'zân 34 (2, 978); Tirmizi, Daavât 41, (3433).

Üzüntü Tasa Halinde

Hz. Sa'd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Balýðýn karnýnda iken, Zü'n-Nün'un yaptýðý dua þu idi: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü mine'z-zâlimin. (Allahým! Senden baþka ilâh yoktur, seni her çeþit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.)" Bununla dua edip de icâbet görmeyen yoktur."
Tirmizi, Daavât 85. (3500).


Hz. Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâgöz kırpma anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) üzüntü sýrasýnda þu duayý okurdu: "Halim ve azim. olan Allah'tan baþka ilah yoktur. Büyük Arþ'ýn Rabbi olan Allah'tan baþka ilah yoktur. Kýymetli Arþ'ýn Rabbi, arzýn Rabbi, Semâvât'ýn Rabbi olan Allah'tan baþka ilah yoktur."
Buhâri, Daavât 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizi, Daavât 40, (8431); Ýbnu Mâce, Dua 17, (3883).


el-Hudri (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün Mescid'e girdi. Orada Ensâr'dan Ebü Ümâme (radýyallahu anh) denen kimse ile karþýlaþtý. Ona:
"Ey Ebu Ümâme, niçin seni namaz vakti dýþýnda Mescid'de oturmuþ görüyorum?" diye sordu.
"Peþimi býrakmayan bir sýkýntý ve borçlar sebebiyle ey Allah'ýn Resülü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselâm):
"Sana bazý kelimeler öðreteyim mi? Bunlarý okursan, Allah, senden sýkýntýný giderir ve borcunu öder."
"Evet, ey Allah'ýn Resülü, öðret!" dedim.
"Öyleyse, dedi, akþama çýktýn mý sabaha erdin mi þu duayý oku: "AIlahým üzüntüden ve kederden sana sýðýnýrým. Aczden ve tembellikten sana sýðýnýrým, korkaklýktan ve cimrilikten sana sýðýnýrým. Borcun galebe çaImasýndan ve insanlarýn kahrýndan sana sýðýnýrým."
(Ebü Ümâme) der ki: "Ben bu duayý yaptým, Allah benden gamýmý giderdi, borcumu ödedi."
Ebü Dâvud, Salât 367, (1555).

Ýbnu Mes'ud (radýyallâhu anh) demiþtir ki: "Kimin sýkýntýsý artarsa þu duayý okusun:
"Allahým ben senin kulunum, kulunun oðluyum, câriyenin oðluyum, senin avucunun içindeyim, alným senin elinde. Hakkýmdaki hükmün caridir. Kazan ne olursa hakkýmda adalettir. Kendini tesmiye ettiðin veya kitabýnda indirdiðin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiðin, sana ait her bir isim adýna senden Kur'ân'ý kalbimin baharý, sýkýntý ve gamlarýmýn atýlma vesilesi kýlmaný dilerim."
Bu duayý okuyan her kulun gam ve sýkýntýsýný Allah gidermiþ, yerine ferahlýk vermiþtir."
Mecmau'z Zevaid'de (10, 136) mevcuttur. Hâkim'in Müstedrek'inde de (1,509) kaydedilmiþ.
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 11:04
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Bir Dua...
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
Bir Dua...
12 Mesaj -
Bir Dua...



Allah'ým, kalplerimizi imân ve Kur'ân nuruyla nurlandýr. Allah'ým, bizi Sana muhtaç olduðumuzun þuuruyla zenginleþtir; Senden müstaðnî durma fakirliðine düþürme. Kendi güç ve kuvvetimizden teberrî ediyor, Senin havl ve kuvvetine sýðýnýyoruz. Bizi Sana tevekkül edenlerden kýl. Bizi nefsimizin eline býrakma. Bizi, koruyuculuðunla muhâfaza eyle. Bize ve erkek, kadýn bütün müminlere merhamet et. Kulun, peygamberin, seçtiðin, dostun, mülkünün güzelliði, masnuâtýnýn melîki ve sultaný, inâyetinin gözbebeði, hidâyetinin güneþi, hüccetinin lisâný, rahmetinin timsâli, mahlûkatýnýn nuru, mevcudâtýnýn þerefi, mahlûkatýnýn çokluðu içinde birliðinin kandili, kâinat týlsýmýnýn keþþâfý, rubûbiyet saltanatýnýn dellâlý, hoþnut olduðun þeylerin teblið edicisi, gizli isimlerinin tanýtýcýsý, kullarýnýn muallimi, âyetlerinin tercümâný, rubûbiyet güzelliðinin aynasý, þuhud ve iþhâdýnýn medârý, âlemlere rahmet olarak gönderdiðin habîbin ve resûlün olan Efendimiz Muhammed'e, onun bütün âl ve ashâbýna, kardeþleri olan diðer peygamber ve resûllere, melâike-i mukarrebîne ve sâlih kullarýna salât ve selâm eyle.Âmin.

Bediüzzaman'dan!

aminnnnnnnnnn
saygýlarýmla
hakýnýzý helal edin
selametle ve dua ile
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 11:02
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Ebu Zerr El Gıfâri (r.a)
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
Konu icon    Ebu Zerr El Gıfâri (r.a)
12 Mesaj -
Ebu Zerr El Gýfâri (r.a)


Ýlk müslümanlardan, sahâbî Ebû Zerr, Benû Gýfâr kabilesine mensub olup doðum tarihi bilinmemektedir. H. 31 (M. 651/652) yýlýnda Mekke ile Medine arasýnda bir yer olan er-Rebeze'de vefât etmiþtir.

Ebû Zerr (r.a)'in ismi ve babasýnýn adý hakkýnda kaynaklarda çeþitli isimler zikredilmektedir. Bazý eserlerde isminin Cündüb b. Cenâde b. Seken, bazý eserlerde Seken b. Cenâde b. Kavs b. Bevaz b. Ömer olarak zikredilmektedir. Bazý eserlerde ise Cündüb b. Cenâde b. Kays b. Beyaz b. Amr olarak zikredilmektedir. Bu sonuncusunun daha doðru olmasý muhtemeldir. Zira annesinin künyesi Ümmü Cündüb'dür (Ýbnü'l-Esir, Üsdül-Gâbe, Vl, 99-101).

Hz. Cündüb b. Cenâde'nin künyesi Ebu Zerr'dir. Ýslâm tarihinde isminden ziyade bu künyesi ile meþhur olup bununla anýlmaktadýr. Lâkabý ise Mesîhu'l-Ýslâm'dýr. Bu lâkabý ona Hz. Muhammed (s.a.s) bizzat vermiþtir. Ebû Zerr el-Gifârî'nin kabilesi ve ailesi genellikle câhiliye devrinde yol kesmek, kervanlarý soymak ve eþkýyalýk yapmakla tanýnýrdý. Ebû Zerr, cesareti ve atýlganlýðý ile o kadar büyük bir þöhret yapmýþtý ki, ismini duyan, olduðu yerde korkudan titrerdi.

Genç yaþtaki Ebû Zerr hazretleri bir gün, birdenbire deðiþerek mesleðini býrakýp haniflerden oldu. Ýslâm'ýn henüz zuhur etmediði bir zamanda Allah yolunu tuttu. Öyle ki, etrafýndakilere, 'Allah'tan baþkasýna ibadet edilmez. Putlara tapmayýnýz, onlardan hiçbir þey istemeyiniz!' demeye baþladý. Böylece hak yolunu bulmuþ ve lebbeyk demiþti. Bu husustaki ifadesine göre, müslüman olmadan üç yýl evveline kadar kendine mahsus bir þekilde Allah'a ibadet ettiðini ifade etmiþtir.

Ebû Zerr (r.a.), Ýslâm daha duyulmadan hakkýn dâvetine cevap veren ve ruhen iman eden büyük sahâbîlerden biridir.

Ebû Zerr hazretlerinin Ýslâm ile müþerref olmasý baþlý baþýna bir olaydýr. Þöyle ki: .

-Bir gün, Gýfâroðullarý kabilesine mensub bir kiþi, Mekke'den kendi kabilesine döndüðünde doðru Ebû Zerr'e gitti ve Mekke'de bir zatýn zuhur edip kendisinin peygamber olduðunu iddia ederek insanlarý yeni bir dine dâvet ettiðini ve Cenâb-ý Hakkýn vahdâniyeti hakkýnda halka talimatta bulunduðunu haber verdi. Ve bu iþi tahkik etmesini ilâve etti. Kabiledaþýnýn vermiþ olduðu bilgileri dikkatle dinleyen Hz. Ebû Zerr, karþýsýndakinin sözleri bittikten sonra:

'Cenâb-ý Hakka yemin ederim ki, bu zat, iyilikleri öðrenmeleri ve kötülüklerden sakýnmalarý için halka nasihatler yapmaktadýr' dedi.

Bu konuþmadan kýsa bir süre sonra Ebû Zerr Mekke'ye gitti. Bu sýrada Hz. Muhammed'in Mekke'deki durumu çok kritik olduðundan, ashabý onu büyük bir titizlikle koruyor ve bulunduðu yeri hiç kimseye açýklamýyorlardý. Ebû Zerr Hz. Peygamber'i kime sorduysa bir cevap alamadý. Çaresiz Kâbe'ye gitti. Zemzem suyundan içerek biraz rahatladý. Tekrar Hz. Peygamber'i aramaya çýktý. Yine kimseden bir cevap alamadý. Bu arada tesadüfen karþýsýna çýkan Hz. Ali'ye sordu ise de yine bir cevap alamadý. Birkaç gün böyle geçti.

Nihâyet kendisinin Rasûlullah'ýn nübüvvetini ve onu aradýðý hususu Rasûlullah'a bildirilince önce þekli þemâili ve durumu tetkik edildi. Sonra zararsýz bir kimse olduðu anlaþýlýnca Hz. Ali vasýtasýyla Hz. Peygamber'e götürüldü. Rasûlullah ile yaptýðý kýsa bir konuþma ve görüþmeden sonra kelime-i þehâdet getirerek Ýslâm'a girdi. Artýk bu günden itibaren bütün kuvvet ve kudretiyle bütün aþk ve þevkiyle, bütün cesaret ve þecâatiyle Ýslâm'ý yaymaya ve öðretmeye baþladý. Ebû Zerr (r.a.) kardeþi Uneys (veya Enis'in) de Ýslâm'a girmesini saðladý. Kabilesinde de Ýslâm'a dâvet faâliyetlerine giriþti ve birçoðu onun eliyle müslüman oldu. Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinden sonra meydana gelen Bedir, Uhud, Hendek ve diðer gazvelere katýldý. Tebük gazvesinde Ýslâm ordusu hazýrlandýðý zaman Ebû Zerr gecikmiþ; devesinin bitkinliðine raðmen Rasûlullah'ýn ardýndan yürüyerek Tebük seferine katýlmýþtý. Mekke fethi sýrasýnda kendi kabilesinin sancaktarlýðýný yapmýþtýr. Ebû Zerr (r.a.) tabiaten fakir, zâhid ve inzivâyý seven bir sahâbî idi. Dünyaya hiç deðer vermezdi. Bundan dolayý Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisine Mesîhu'l-Ýslâm lâkabýný takmýþtý. Nitekim Ebû Zerr (r.a.), Rasûlullah'ýn irtihâlinden sonra bu lâkaba uygun olarak dünya ile alâkasýný tamamen keserek inzivâya çekildi. Medine'nin baðý bahçesi onun için bir harabeden baþka birþey deðildi. Hele Hz. Ebû Bekir (r.a.) de vefât edince Ebû Zerr (r.a.) tamamen içine kapandý. Yüreðindeki acýlara tahammül edemez hale geldi. Medine'den ayrýlýp Þam'a yerleþti.

Hz. Osman (r.a.) devrinde fetih hareketleri oldukça geniþlemiþ ve bu yüzden fethedilen bölgelerin gelenekleri de Ýslâm'a etki etmeye baþlamýþtý. Bunun neticesi olarak emirler, sâdelikten ayrýlarak dünyevî bir yaþantýnýn içerisine girmiþlerdi. Saraylar, köþkler, konaklar yapýlmaya. Hizmetçiler tutularak iþler onlara gördürülmeye baþlanmýþtý. Rasûlullah'ýn, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer devrinin sâdeliði unutulmuþtu. Bu sâdeliði unutmayanlardan birisi de Ebû Zerr (r.a.) idi. O, sâde yaþayýþýný sürdürmekte ýsrâr ediyordu. Mal ve servet biriktirme hýrsý yoktu. Debdebeli bir hayat tarzýný seçenlere gereken ikazlarý yapýyor; bu durumun onlara kötülükten baþka birþey vermeyeceðini, bir gün bunlarýn hesabýnýn sorulacaðýný söylüyordu. Ve sýk sýk delil olarak: 'Altýn ve gümüþ depo edip Allah yolunda sarfetmeyenlere elim azabý müjdele...' meâlindeki âyeti okuyordu. Hz. Muâviye ve emirlerinin yaþantýlarýný sürekli eleþtiriyordu. Bu yüzden Þam'da fesat çýkardýðý iddiasýyla Ebû Zerr (r.a.), Hz. Osman (r.a.)'a þikâyet edildi. Hz. Osman, Ebû Zerr'i Medine'ye çaðýrdý. Hz. Ebû Zerr Medine'ye geldikten sonra Hz. Osman'a, 'Benim dünya malýna ve dünya metama ihtiyacým yoktur!' diye haber gönderdi. Hz. Ebû Zerr'in Medine'ye geliþi halk üzerinde büyük bir tesir ve hayret icra etti. Fakat Ebû Zerr, Medine'de fazla kalmayarak Mekke civarýnda bulunan Rebeze mevkiine giderek oraya yerleþti. Onun bu hareketini Hz. Osman da tasvib etti. Hz. Osman ona birkaç koyun ve bir deve verip bunlarla geçimini saðlamasýný söyledi.

Medine'de âsiler Hz. Osman aleyhine faâliyetlerde bulunduklarý zaman Ebû Zerr'i bu iþe karýþtýrmak istedilerse de bir kenara çekilip âsilere bu fýrsatý vermedi. Ebû Zerr, Rebeze'de çok sýkýntýlý günler geçirdi. Evi harab olmuþ, sýrtýnda elbise kalmamýþtý. Ailesi elbiseden bahsettikçe, o 'bana elbise deðil, kefen lâzým' diyordu. Nihâyet hastalandý. Öleceðini anlayan eþi, kefeni dahi olmadýðýný söyleyerek ne yapacaðýný ve kendisini nasýl defnedeceðini hem düþünüyor ve hem de Ebû Zerr'e düþüncesini açýklýyordu. O ise yattýðý hasta yataðýndan biraz doðrularak eþine, üzülmemesini, Mekke tarafýndan bir kâfile gelmedikçe ölmeyeceðini, zira bu kâfile ile gelen bir gencin kendisine kefen getireceðini anlatýp arada sýrada hanýmýna 'Bak bakalým, ufukta toz bulutu görüyor musun' diyordu.

Nihâyet H. 31 (M. 651-652) yýlýnda bir gün ufukta bir kervan gözüktü. Kervan konakladýktan kýsa bir süre sonra Hz. Ebû Zerr dâr-ý bekâ'ya göçtü. Ensâr'dan bir genç gelip onu kefenledi ve cenaze namazýný kýldýrarak Rebeze'ye defnetti (Hayreddin Zirikli, el-A'lâm, II, 140).

Uzun boylu, esmer, geniþ omuzlu ve saçlarý beyazlaþmýþ haliyle Hz. Ebû Zerr bir âbide gibi idi. Vefâtýnda geriye harab bir ev ile üç koyun ve birkaç keçiden baþka birþey býrakmadý.

Ebû Zerr (r.a.), ashâb tarafýndan 'ilim deryasý' sýfatýyla vasýflandýrýlmýþtý. Çünkü bilgi edinmek için Hz. Peygamber'e sýk sýk sorular sorardý. Ýman, ihsan, emir, nehy, iyilik ve kötülük hakkýnda ne varsa hepsini Rasûlullah'a sorarak öðrenmiþti. Her hareket ve iþinde Resûl-i Ekrem'e tâbi olduðunu gösterirdi. Gayet kanaatkâr olup basit ve sâde yaþardý. Âbid, zâhid idi. Hakký söylemekten çekinmez ve korkmaz idi. Ebû Musa el-Eþ'âri'yi ise yaþayýþýndan dolayý çok severdi ve ona, 'Sen, benim kardeþimsin' derdi.

Ebû Zerr (r.a.), yaratýlýþtan hak sever bir sahâbî idi. Ümmet arasýnda meydana gelen fitne ve fesatlara karýþmaktan son derece sakýnýrdý. Hz. Osman'a muhâlif olmasýna raðmen, etrafýn sýkýþtýrmasýna mukâbil bitaraf kalmýþtýr. Hz. Osman'a ve Hz. Muâviye'ye muhâlif olarak tanýnýrdý. Fakat bütün bu muhâlefetlerine raðmen onlara karþý gelmedi. Kendisine arzu etmediði birþey teklif edildiði zaman, zâhidlere mahsus bir edâ ile ve güler yüzle, hoþ sohbetliðini de ileri sürerek reddederdi. Ebû Zerr, pek az sayýda fetvâ vermiþtir. Zira bu hususta çok titiz davranýrdý. Ancak haklý bir meselede halifeye karþý gelmekten çekinmezdi. Hz. Ebû Zerr'in oðlu, saðlýðýnda vefât etmiþti. Geriye yalnýz bir eþi ve bir kýzý kalmýþtý (M. Asým Köksal, Ýslâm Tarihi, Mekke Devri, s.177-180).


ASHABIM YILDIZLAR GÝBÝDR HANGÝSÝNE UYARSANIZ HADAYETÝ BULURSUNUZ

DÝYER SAHABÝLERÝN HAYATI ÝÇÝN LÜTFEN AÞAÐIDAKÝ LÝNKÝ TIKLAYIN VBÝLGÝLERE ARZ EDERÝM SELAMETLE VE DUA ÝLE HAKINIZI HELAL EDÝN
http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/bilgi/anasayfa.php
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 10:30
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: HUDEYBİYE ANTLAŞMASI
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
HUDEYBİYE ANTLAŞMASI
12 Mesaj -
HUDEYBÝYE ANTLAÞMASI

--------------------------------------------------------------------------------
Hudeybiye* Antlaþmasý
Hicretin 6. senesi, Zilkâde ayý. (Milâdî 628)Rýdvan bîatý, Kureyþlileri fazlasýyla korkutmuþtu. Peygamberimizin üzerlerine yürüyeceði endiþesine kapýlarak, alelacele sulh teklifinde bulunmak gayesiyle bir heyet gönderdiler. Heyette þu isimler vardý: Süheyl bin Amr (baþkan), Huveytip bin Abdü'l-Uzzâ ve Mikrez bin Hafs.
Kureyþ müþrikleri üç kiþilik bu heyete þu direktifi vermiþlerdi:
"Gidin, Muhammed'le sulh anlaþmasýnda bulunun. Fakat buradan dönüp gitmek þartýyla. Eðer bu þartý kabul etmezse anlaþmaya yanaþmayýn."222
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Süheyl'in geliþini, isminin "kolaylýk" mânâsýný ifade etmesinden dolayý hayra yorarak, Sahabîlerine, "Artýk, iþiniz bir derece kolaylaþtý! Kureyþliler, sulh yapmak istedikleri zaman hep bu adamý gönderirler"223 buyurdu.
Sulh Heyeti Peygamberimizin Huzurunda
Kureyþ elçisi Süheyl bin Amr, Resûlullahýn huzuruna vardý. Önünde iki dizinin üzerinde diz çöktü. Peygamber Efendimiz ise baðdaþ kurmuþtu. Müslümanlar da çevresinde oturmuþlardý.
Süheyl bin Amr uzun uzadýya konuþtu. Sonra Peygamber Efendimize sulh teklifinde bulundu. Peygamber Efendimiz sulh tekliflerini kabul etti. Bundan sonra sulh þartlarýnýn müzakeresi yapýldý. Onlarda da anlaþmaya varýldý. Sýra anlaþma þartlarýnýn yazýlmasýna gelmiþti. Hz. Ali musalâhanýn þartlarýný yazmak üzere kâtip tayin edildi.
Peygamberimiz, Hz. Ali'ye, "Yaz!" dedi. "Bismillahirrahmanirrahim."
Süheyl bin Amr, buna itiraz etti. "Biz, Bismillahirrahrrýanirrahim'i bilmiyoruz. Sen böyle yazma!" dedi.
Resûl-i Ekrem, "Öyle ise nasýl yazalým?" diye sordu.
Süheyl, "Bismike Allahümme, yaz" dedi.
Kureyþliler, eskiden beri "Bismillahirrahmanirrahim" yerine "Bismike Allahümme'yi" kullanýrlardý.**
Peygamber Efendimiz, "Bismike Allahümme de güzeldir" buyurduktan sonra Hz. Ali'ye, "Haydi yaz: Bismike Allahümme" diye emretti.
Hz. Ali de ayný þekilde yazdý.224
Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Hz. Ali'ye þöyle yazmasýný emretti:
"Bu, Muhammed Resûlullahýn, Süheyl bin Amr'la üzerinde anlaþmaya varýp sulh olduklarý, icabýnýn taraflarca yerine getirilmesi kararlaþtýrýlýp imzaladýðý maddelerdir."
Kureyþ heyeti baþkaný Süheyl yine itiraz etti, "Vallahi, biz senin gerçekten Allah'ýn Resûlü olduðunu kabul edip tanýmýþ olsaydýk. Beytullahý ziyaretine mani olmaz ve seninle çarpýþmaya kalkmazdýk" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Peki nasýl yazalým?" buyurdu.
Süheyl, "Muhammed bin Abdullah diye kendi ismini ve babanýn ismini yaz" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Bu da güzeldir" buyurduktan sonra, Hz. Ali'ye, "Yâ Ali, sil onu. Sil de Muhammed bin Abdullah yaz" diye emretti.225
Hz. Ali, "Hayýr! Vallahi, ben Resûlullah sýfatýný hiçbir zaman silemem" diye yemin etti.226
Bu arada Müslümanlar da, Hz. Fahr-i Âleme karþý besledikleri muhabbet ve hürmetlerinin eseri olarak, "Biz, Resûlullah Muhammed'den baþkasýný yazdýrmayýz. Ne diye dinimiz uðrunda bu eksikliði, bu hakareti kabul ediyoruz?" diye yüksek sesle konuþmaya baþladýlar.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Müslümanlara seslerini kýsmalarýný ve susmalarýný mübârek elleriyle iþâret buyurdu. Birden sustular. Bundan sonra Peygamber Efendimiz Hz. Ali'ye, "Bana o sýfatýn geçtiði yeri göster" dedi.
Hz. Ali, "Resûlullah" kelimesinin geçtiði yeri gösterdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de onu eliyle sildi. Yerine ise "Ýbni Abdullah (Abdullah'ýn oðlu)" kelimelerini yazdýrdý.227
Peygamber Efendimizin, sulha ciddi taraftar olduðunu, sulha giden yoldaki manileri ortadan kaldýrmaya ne kadar gayret gösterdiðini bu bir iki numûneden de anlamak mümkündür.

Musalaha Maddeleri
Müþrik heyetinin yukarýdaki itirazlarý, Müslümanlarýn bu itirazlarý kabul etmeyiþleri ve Peygamber Efendimizin her iki tarafý yatýþtýrmasý sonunda sýra musalaha maddelerinin yazýlmasýna gelmiþti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ile, müþrik elçiler arasýnda geçen konuþmalardan sonra karara baðlanan maddelerden mühimleri þunlardýr:
1.Müslümanlarla müþrikler huzur ve emniyet içinde yaþamalarýný devam ettirmek için birbirleriyle 10 yýl harp etmeyeceklerdir.
2.Peygamberimiz ve Sahabîler bu yýl Mekke'ye girmeyip, geri dönecekler, ancak gelecek yýl yanlarýna yalnýz yolcu silahý olan kýlýç bulundurmak þartýyla gelip Kâbe'yi tavaf edecekler ve ancak Mekke'de üç gün kalacaklardýr. Müþrikler ise, o sýrada þehri boþaltacaklardýr.
3.Medine'deki Müslümanlardan Mekke'ye iltica edenler Müslümanlara iâde edilmeyecek, fakat Mekke'den Medine'ye velev Müslüman dahi olsalar iltica edenler, istendiði takdirde geri verileceklerdir.
4.Arap kabilelerinden isteyen Peygamberimizle, isteyen de Kureyþ'le birleþmekte serbest olacaklardýr.228

Ashab-ý Kiram'ýn Hiddet Ve Ýtirazý
Resûl-i Ekrem Efendimiz her ne surette olursa olsun Kureyþ müþriklerini bir musalaha yazýsý ile baðlamak ve bu surette Ýslâmýn siyasî kudret ve mevcudiyetini hem onlara hem de bütün Arabistan halkýna göstermek ve tanýtmak istiyordu.2 Bu sebeple, Kureyþ heyet baþkaný Süheyl'in zahiren Müslümanlarýn aleyhinde görülen teklif ve maddelerini de kabul ediyordu. Bu inceliði bir anda kavrayamayan Ashab-ý Güzin baþýndan beri hem hiddetleniyor, hem de zaman zaman itiraz ediyordu.
Hattâ, Kureyþ heyet baþkaný Süheyl, Peygamberimize, "Sizden biri bize gelirse reddetmeyelim. Amma bizden size bir adam gelirse Müslüman olsa bile geri vereceksin" diye teklifte bulunduðu zaman, Müslümanlar birden hiddete gelerek, "Sübhanallah! Müslümanlarýn yanýna gelmiþ bir Müslüman, müþriklere tekrar nasýl geri çevrilir?" diye itiraz etmiþlerdi. Sonra da Peygamber Efendimize, "Yâ Resûlallah! Bu þartý da kabul edecek misin?" diye hayretle sormuþlardý.
Her þeye raðmen bir sulh akdedip, Kureyþ müþriklerine Ýslâm devletini resmen tanýtmak arzusunda olan Peygamber Efendimiz Müslümanlarýn bu itiraz ve suallerine þöyle cevap vermiþti:
"Evet, bizden onlara gidecek olanlarý Allah bizden uzak etsin! Onlardan bize gelip, geri çevireceðimiz kimseleri de muhakkak Allah biliyor! Onlar için elbette bir geniþlik, bir çýkar yol yaratacaktýr."230

Ebû Cendel Hadisesi
Antlaþma maddelerinin yazýlmasý bitmiþti. Fakat taraflarca henüz imzalanmamýþtý.
Tam o sýrada, zincire vurulmuþ birinin kendini Müslümanlarýn arasýna attýðý görüldü. Gariptir ki bu, Kureyþ murahhas heyeti baþkaný Süheyl bin Amr'ýn oðlu Ebû Cendel idi. Ýslâm þerefiyle þereflenmesine, müþrikler, ayaklarýný zincire vurmakla karþýlýk vermiþ ve onu hapsetmiþlerdi. Ebû Cendel hapsedildiði yerden bir fýrsatýný bularak kaçmýþ ve Mekke'nin alt tarafýndan kimsenin göremeyeceði yollardan binbir zorlukla Hz. Resûlullahýn huzuruna çýkagelmiþti. O sýrada babasý Süheyl henüz Müslümanlarýn karargâhýnda bulunuyordu.
Ebû Cendel, bizzat babasýn kendisine revâ gördüðü dayanýlmaz iþkence ve eziyetlerden kurtulmak için kendisini Hz. Fahr-i Âlemin ayaklarý dibine atmýþ, ona iltica etmiþti. "Beni kurtar" diyordu.
Ne var ki, az evvel yapýlan anlaþma buna imkân vermiyordu. Nitekim, oðlunun geldiðini gören Süheyl, onu Peygamberimizden geri istedi:
"Ýþte! Sulh þartlarý gereðince bana geri vereceðin kiþilerden ilki budur" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Biz, sulh anlaþmasýný henüz imzalamýþ deðiliz" buyurdu.
Süheyl diretti:
"Vallahi" dedi, "ben de sizinle hiç bir madde üzerinde sulh olmam!"
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Haydi, bu seferlik bunu bana baðýþla ve yazýyý imza et" buyurdu.
Süheyl'in bunu kabule asla niyeti yoktu, "Ben, bunu asla anlaþma dýþýnda tutamam ve sana býrakamam" dedi.
Peygamber Efendimiz tekrar, "Hayýr! Bunu benim hatýrým için yapacaksýn" buyurdu. Buna raðmen Süheyl inadýndan vazgeçmedi:
"Ben bunu asla yapamam."231
Resûl-i Ekrem Efendimiz, iki müþkil durumla karþý karþýya kalmýþtý. Ebû Cendel'i geri vermek demek, onu bile bile eziyet ve iþkence çemberi içine atmak demekti. Vermediði takdirde, Kureyþ heyeti anlaþmayý feshedecekti. Halbuki o birçok sebeplerden dolayý bunu istemiyordu. Ama herþeyden önce söz vermiþ, anlaþma yapmýþtý.
Elinde baþka çaresi kalmayan Peygamber Efendimiz, teessür içinde Ebû Cendel'i babasýna teslim etmek zorunda kaldý.
Ebû Cendel'in feryadý Müslümanlarýn gönlünü daðlýyordu: "Yâ Resûlallah! Ey Müslümanlar! Siz, beni bana eziyet etsinler, iþkencelere uðratsýnlar diye mi, bunlara teslim ediyorsunuz? Siz benim eziyet çekmeme rýza mý gösteriyorsunuz?"232
Fakat, ne çare Ebû Cendel artýk babasýnýn merhametsiz pençesinde bulunuyordu. Acýklý feryadý, imdad dilemesi, Müslümanlarýn gözlerini yaþlarla doldurdu. Ama, Hz. Resûlullah teslim etti diye seslerini çýkaramýyorlar, yapýlan zulmü sinelerine çekiyorlardý. Hz. Resûlullah, teslim etmemiþ olsaydý, Ebû Cendel'in bu feryad ve figânýný imkâný yok cevapsýz býrakmazlardý. Canlarý pahasýna da olsa onu insafsýz ellerden kurtarýrlardý.
Peygamber Efendimiz, babasý tarafýndan alýnan Ebû Cendel'e þöyle buyurdu:
"Biraz daha sabret! Biraz daha maruz kaldýklarýna göðüs ger! Bunlarýn ecrini mükâfatýný Allah'tan dile! Muhakkak Allah, senin ve yanýnda bulunan kimsesiz Müslümanlar için bir ferahlýk, bir çýkar yol yaratýr. Onlara vermiþ olduðumuz söze vefasýzlýk edemeyiz"233 buyurdu.

Hz. Ömer'in Peygamberimize Sorusu
Ebû Cendel, Kureyþ müþrikleri tarafýndan geri alýnýrken, Hz. Ömer, Peygamber Efendimizin huzuruna çýktý ve "Yâ Resûlallah! Onu Kureyþlilere ne için geri veriyoruz? Dinimiz uðrunda bu hakareti ne diye kabul ediyoruz?" dedi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz þöyle buyurdu:"Biz bu iþ hakkýnda onlarla anlaþma yapmýþ bulunuyoruz! Dinimizde ahde vefasýzlýk yoktur?"234
Efendimizden bu cevabý alan Hz. Ömer, bu sefer Ebû Cendel'in yanýna sokuldu ve kýlýcýný ona doðru yaklaþtýrarak þu teklifi yaptý:
''Ey Ebû Cendel! Þüphesiz, müþriklerin kaný köpeklerin kaný gibi deðersizdir. Ýnsan Allah yolunda babasýný da öldürebilir. Öldür gitsin þu babaný."
Ebû Cendel, "Sen, neden öldürmüyorsun?" diye sordu.
Hz. Ömer, "Resûlullah (a.s.m.), onu ve baþkalarýný öldürmeyi bana yasakladý" cevabýný verince Ebû Cendel, "Ben Resûlullaha itaatte senden geride kalmak istemem"235 dedi.

Müslümanlarýn Sadakât Ýmtihaný
Sahabîler, çok arzuladýklarý halde, Kâbe-i Muazzamayý ziyaret ve tavaftan alýkonmuþlardý. Bunun yanýnda Hz. Resûlullah anlaþma ile, görünüþte aleyhlerinde olan bir takým aðýr hükümleri de kabul etmiþ ve altýna imza atmýþtý. Sebep ve hikmetlerine gereði gibi nüfuz edemediklerinden dolayý bu durum, son derece Sahabîlerin güçlerine gitti. Manen rahatsýzlýk duyduklarý, hal ve davranýþlarýndan belli oluyordu.
Kendi âleminde, böylesine aðýr þartlara evet dememin bir türlü izahýný bulamayan Hz. Ömer, huzura varmadan edemedi. Peygamberimize, "Sen Allah'ýn hak peygamberi deðil misin?" diye sordu.
Resûl-i Ekrem, "Evet, ben Allah'ýn peygamberiyim" buyurdu. Sonra da aralarýnda þöyle bir konuþma oldu:
"Biz Müslümanlar hak, düþmanlarýmýz olan müþrikler ise bâtýl üzere bulunmuyorlar mý?"
"Evet, öyledir."
"Bu halde dinimizi küçük düþürmeye niçin meydan veriyoruz?"
"Ey Hattab'ýn oðlu, ben Allah'ýn kulu ve Resûlüyüm. Allah'ýn emirlerine aykýrý harekette bulunamam. Bu muâhede maddelerini kabul etmekle de Allah'a isyan etmiþ deðilim. O, beni hiçbir zaman zarara uðratmayacaktýr."
"Sen bize Allah'ýn nusret buyuracaðýný, gidip Kâbe'yi hep beraber tavaf edeceðimizi va'd etmiþ deðil miydin?"
"Evet, vaad etmiþtim. Ancak, bu yýl gidip tavaf edeceðimizi söylemiþ miydim?"
"Hayýr."
"O halde tekrar ediyorum: Sen muhakkak Mekke'ye gidecek ve Kâbe'yi tavaf edeceksin."236

Hz. Ömer'in, Hz. Ebû Bekir'le Konuþmasý
Hz. Ömer, buna raðmen iç âleminde kabarmýþ duygularýný teskin edemiyordu.
Bu sefer Hz. Ebû Bekir'in yanýna gitti. Onunla da aralarýnda þu konuþma oldu:
"Ey Ebû Bekir, bu zât, Allah'ýn hak peygamberi deðil midir?"
"Evet, o Allah'ýn hak peygamberidir."
"Peki biz Müslümanlar hak üzere, düþmanlarýmýz ise bâtýl üzere deðiller mi?"
"Evet, bizler hak üzereyiz, düþmanlarýmýz ise batýl üzeredirler!"
"O halde, dinimizi küçük düþürmeye niçin meydan veriyoruz?"
"Ey Ömer, o, Allah'ýn Resûlüdür. Bu muâhedeyi yapmakta Rabbine asî olmuþ deðildir. Allah onun yardýmcýsýdýr. Sen, onun emrine itaat et!"
"O, bize Medine'de; 'Beyt-i Þerife varacaðýz, tavaf edeceðiz' demedi mi?"
"Evet, ama, sana, 'Beytullaha bu yýl gidecek ve tavaf edeceksin' diye mi haber verdi?"
"Hayýr."
"Sen, muhakkak, yakýn bir zamanda Beytullaha gidecek ve onu tavaf edeceksin" dedi.237

Hz. Ömer'in Ýtiraf Ve Nedâmeti
Hz. Ömer, o günkü halet-i ruhiyesini ve sonradan duyduðu nedâmeti þöyle anlatýr:
"Ben, hiç bir zaman o günkü gibi bir musibete uðramadým. Peygambere hiçbir zaman baþvurmadýðým bir biçimde baþvurmuþtum. Eðer o gün, kendi görüþümde bir topluluk bulsaydým, bu musalaha ve muâhede yüzünden hemen bunlarýn içinden ayrýlýr, onlarýn yanýna varýrdým.
"Nihayet, Allahü Teâla, iþin sonunu hayýr ve rahmet kýldý. Resûlullah ise, iþin böyle olacaðýný çok iyi biliyormuþ.
"O gün, Resûlullaha (a.s.m.) karþý sarfetmiþ olduðum sözlerimden duyduðum korkudan dolayý neticenin hayýr olmasýný ümit ederek oruçlar tutmaktan, sadakalar vermekten, namazlar kýlmaktan ve köleler azâd etmekten geri durmadým."238
Resûl-i Ekrem Efendimiz, muâhede ve musalaha iþini bitirdikten sonra, Sahabîlere, "Artýk kalkýnýz, kurbanlýklarýmýzý kesip sonra baþlarýnýzý týraþ ediniz" diye seslendi.239
Ne var ki, Hz. Resûlullaha sonsuz hürmet ve muhabbetlerine raðmen Sahabîlerin hiçbirinde bu emir karþýsýnda bir hareket görülmedi. Peygamber Efendimiz, emrini ikinci bir kez tekrarlamak zorunda kaldý:
"Kalkýnýz, kurbanlýklarýnýzý kesip, sonra baþlarýnýzý týraþ ediniz."
Fakat, Sahabîler ayný þekilde sanki bu emri duymamýþ gibi davranýyor, kurban kesme ve týraþ olma iþine baþlamýyorlardý. Resûl-i Ekrem emrini üçüncü kere tekrarladý:
"Kalkýnýz, kurbanlýklarýnýzý kesip, sonra baþlarýnýzý týraþ ediniz"240 buyurdu.
Yine Sahabîlerden bu konuda bir hareket görülmedi. Emrini üç kere tekrarlamasýna raðmen, Ashabdan kimsenin kalkmadýðýný gören Hz.Fahr-i Âlem, dönüp hanýmý Hz. Ümmü Seleme'nin yanýna gitti.
"Ey Ümmü Seleme! Nedir þu halkýn tutumu? Onlara; kurbanlýklarýnýzý kesiniz, baþlarýnýzý týraþ ediniz diye tekrar tekrar söylüyorum. Fakat hiç biri emrime icabet etmiyor" diyerek Sahabîlerin bu durumundan þikâyet etti.241
Müstesna zekâ ve fazilet sahibi olan Hz. Ümmü Seleme þöyle dedi:
"Yâ Nebiyyallah! Bu iþi yapmak istiyor musunuz? O halde þimdi dýþarý çýkýnýz, sonra kurbanlýk develerini kesinceye ve berberini çaðýrýp o seni týraþ edinceye kadar Ashabdan hiçbirisine bir kelime bile söylemeyin. Çünkü, sen kurbanýný kesecek ve týraþ olacak olursan, halk da öyle yapar."242
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (a.s.m.), dýþarý çýktý. Hiç kimseyle görüþmeden ve hiç kimseye birþey söylemeden, ihramýný sað koltuðu altýndan çýkarýp sol omuzuna attý. Kurbanlýk develerini kesti. Ve berberi Huzaâlý Hýraþ bin Ümeyye'yi çaðýrýp týraþ oldu.243
Bunu gören Sahabîler de derhal kurbanlýk develerini kesmeye ve baþlarýný týraþ ettirmeye baþladýlar. Hz. Ümmü Seleme der ki: "Kurbanlýklara öylesine koþtular, öylesine yýðýldýlar ki, neredeyse birbirlerine ezeceklerdi."244
Sahabîlerin, Resûlullaha muhalefet etmek için tekrarlanan emrini yerine getirmeyip bekledikleri elbette söylenemez. Belki onlar, çok aðýr bulduklarý muâhede ve musalaha hükümlerinin vahiy ile ortadan kaldýrýlacaðýný düþünüyor ve bu vahiy ile Peygamber Efendimizin (a.s.m.), verdiði emirden vazgeçeceðini umuyorlardý. En azýndan, umre amellerini tamamlayabilmek için Mekke'ye girmelerinin temin edilebileceðini ümit ediyorlardý. Bunun gerçekleþmesi için de bekliyorlardý. Nitekim, bu hususta herhangi bir vahyin inmediðini ve Hz. Resûlullahýn da kurbanlýk develerini kesip, mübârek baþlarýný týraþ ettirdiðini görünce, onlarýn da Resûl-i Kibriyâya (a.s.m.), muhalefet etmiþ duruma düþmemek için süratle kurbanlýk develerini kesmeye ve baþlarýný týraþ ettirmeye baþladýklarý görülüyordu.
Bu hadiseden, Ayrýca Hz. Ümmü Seleme'nin de müstesna bir zekâ ve fazilete sahip olduðunu anlýyoruz. Hattâ, "Ümmü Seleme'nin Hudeybiye'de gösterdiði dirâyet ve fetâneti Ýslâm tarihinde hiç bir kadýn göstermemiþtir"245 denilmiþtir.

Peygamberimizin Duâ Etmesi
Sahabîlerden bir kýsmý baþýný kazýttýrýyor, kimisi de kýsaltýyordu. Bunu gören Efendimiz, "Allah baþlarýný kazýttýranlara rahmet etsin"246 diye duâ etti.
Saçlarýný kýsalttýran Sahabîler bu duâ karþýsýnda bir an tereddüt geçirdiler. Ayný duâyý kendilerine de yapmalarýný Efendimizden rica ettiler.
Peygamberimiz yine, "Allah baþlarýný kazýttýranlara rahmet etsin" diye duâ etti.
Sahabîler üçüncü kere, "Yâ Resûlallah! Kýrptýran, kýsalttýranlara da duâ et" deyince, Resûl-i Ekrem, "Allah saçlarýný kýrptýran, kýsalttýranlara da rahmet etsin"247 diyerek onlarý da duâsýnýn içine dahil etti.
Sahabîler, "Yâ Resûlallah! Neden saçlarýný kýrptýran, kýsalttýranlarý hariç tutup, saçlarýný kazýttýranlara rahmet diledin?" diye sordular.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, cevaben þöyle buyurdu:"Çünkü, saçlarýný kazýttýranlar, emre tam uyup diðerleri gibi þüpheye düþmediler."248
Sahabîler týraþ olduktan sonra, Allah tarafýndan estirilen bir rüzgâr, saçlarýný Harem-i Þerife doðru uçurup götürdü. Onlar bunu umrelerinin kabulüne bir iþâret sayarak birbirlerine müjdelediler.

Hudeybiye'den Ayrýlýþ
Server-i Kâinat Efendimiz, Ashabýyla birlikte yirmi gün kadar kaldýktan sonra Medine'ye dönmek üzere Hudeybiye'den ayrýldý.
Ashab-ý Kiram, Kâbe-i Muazzama'yý ziyâret edemeyip döndüklerinden dolayý çok üzgün idiler.
Bu sýrada Resûl-i Kibriyâ Efendimize, Mekke ile Medine arasýnda bulunan Kürâü'l-Gamîm mevkiinde Müslümanlarýn yakýnda büyük fetihlere kavuþacaklarýný müjdeleyen Fetih Sûresi nâzil oldu:
"Biz sana apaçýk bir fetih yolu açtýk."249
Cenâb-ý Hak, indirdiði ayný Sûrede, Ayrýca Server-i Kâinat Efendimizle Müslümanlarýn kýsa zaman sonra gidip Kâbe'yi tavaf edeceklerini de haber veriyor ve Resûlünün gördüðü rüyâyý tasdik ediyordu:
"And olsun ki Allah, Resûlünün gördüðü rüyanýn hak olduðunu tasdik etti. Ýnþaallah hepiniz emniyet içinde ve saçlarýnýzý týraþ etmiþ veya kýsaltmýþ olarak Mescid-i Harâma gireceksiniz. Allah sizin bilmediðinizi bilir; onun için, Mekke'nin fethinden önce size yakýn bir fetih daha ihsân etti."250
Hz. Ömer, Medine'ye dönüþte, yol esnasýndaki halet-i ruhiyesini ve Fetih Sûresinin nazil oluþunu þöyle anlatmýþtýr:
"Hudeybiye'den dönerken, Resûlullahýn (a.s.m.) yanýnda gidiyordum. Ona bir þey sordum. Bana cevap vermedi. Tekrar sordum. Yine cevap vermedi. Üçüncü kere sordum. Yine cevap vermedi.
"Kendi kendime: 'Ey Hattab'ýn oðlu! Annen seni kaybetsin de, yok olasýn! Bak. Resûlullaha üç kerre sordun durdun da Resûlullah sorularýna hiç bir cevap vermedi. Sen aleyhinde Kur'an'dan âyet inmesini hakettin!' dedim.
"Aleyhimde âyet inmesinden korkarak devemi sürüp halkýn tâ önüne geçtim. sanki her þey beni tutup sýkýyordu. Aradan çok geçmeden bir münadinin, 'Ey Ömer bin Hattab!' diyerek bana seslendiðini duydum. Kendi kendime, 'Ben, zaten aleyhimde âyet inmiþ olmasýndan korkmuþtum!' dedim.
"Kalbime öylesine bir korku çökmüþtü ki, onu ancak Allah bilir.
"Hemen döndüm. Resûlullahýn huzuruna vardým. Selâm verdim. Selâmýma karþýlýk verdi. Oldukça sevinçli idi:
"'Ey Hattabýn oðlu! Bana bu gece bir Sûre indi ki o, bana üstünde güneþ doðan herþeyden daha sevgilidir' buyurduktan sonra, onu okudu:
"Biz, gerçekten, sana apaçýk bir fetih ve zafer kapýsý açtýk..."251
Resûl-i Kibriyâ Efendimize Fetih Sûresinin nazil olmasý sýrasýnda sâir Müslümanlar da oldukça korkuya kapýlmýþlardý. Ýnen vahyin davranýþlarýyla ilgili olduðunu sanarak endiþe etmiþlerdi.
Mücemmi' bin Câriye, o âný þöyle anlatýr:
"Halk, korka korka develerinin yanýna daðýlmýþlardý. Herkes birbirine soruyordu; 'Halka ne oluyor?' diye.
"'Resûlullaha vahiy gelmiþ' dediler.
"Biz de, halkla birlikte korka korka Resûlullahýn yanýna doðru vardýk. Resûlullah ayakta duruyordu. Halk etrafýnda toplanýnca onlara "Ýnna fetehna leke fethan mübînâ..." diye Fetih Sûresinin âyetlerini okudu.
"O sýrada, Sahabîlerden birisi, 'Yâ Resûlallah! Bu muâhede bir fetih midir?' diye sordu.
Resûlullah Aleyhisselâm, 'Evet, hayatým kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki bu muâhede, muhakkak bir fetihtir!' buyurdu."252

"Hudeybiye Büyük Bir Fetih'tir"
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Medine'ye doðru Ashabýyla gelirken bir Sahabînin, "Beytullahý tavaftan alýkonulmuþuz, kurbanlýklarýmýzýn Haremde kurban edilmelerine de mani olunmuþtur. Müslüman olarak da bize gelip sýðýnanlarý Resûlullah onlara geri çevirmiþtir. Bu nasýl ve ne biçim fetihdir?" dediði kendisine haber verildi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, "Bu, ne kötü bir sözdür" buyurduktan sonra, Hudeybiye'nin büyük bir fetih olduðunu þöylece izah etti:
"Evet! Hudeybiye Sulhü en büyük fetihdir. Müþrikler, sizin kendi beldelerine gidip gelmenize ve iþinizi görmenize râzý olmuþ, gidip gelirken de emniyet içinde bulunmanýzý istemiþlerdir.
"Onlar þimdiye kadar hoþlanmadýklarý Ýslâmiyeti de böylece sizlerden görecek, öðreneceklerdir. Allah, sizi, onlara galip getirecek, gittiðiniz yerden sað salim ve kazançlý olarak geri döndürecektir! Bu ise, fetihlerin en büyüðüdür."253
Hz. Resûlullahýn böylesine kesin konuþmasýndan sonra Sahabîlerin de gönlüne bir ferahlýk geldi. Sulhün bir fetih olduðunu þöyle itiraf ettiler:
"Vallahi, yâ Resûlallah, bizler, bunu senin düþündüðün gibi düþünmemiþtik! Muhakkak ki sen, Allah'ýn emirlerini bizden daha iyi bilirsin."254
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Ashabýyla birlikte bir ay süren seferde sonra Zilhicce ayý baþýnda Medine'ye geldi.255

Hudeybiye Antlaþmasýna Kýsa Bir Bakýþ
Kendilerini Kâbe'yi ziyâret ve tavafa hazýrlamýþ olan hakikat ve doðruluða müþtak Sahabîler, maddelerin dýþ görünüþüne bakýp, Hudeybiye muâhede ve musalasýnýn aleyhlerinde olduðu kanaatýna varmýþlardý. Fakat zamanla sulhun müsbet neticeleri görülmeye baþlanýnca, Resûl-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.), kararýnda ne kadar haklý olduðunu ve endiþelerine de mahal bulunmadýðýný anladýlar.
Her þeyden evvel, Ýslâmýn amânsýz düþmaný olan Kureyþ müþrikleri bu sulh ile Ýslâm devletini resmen tanýmýþ oluyorlardý.
Ayrýca bu sulh, diðer fetihlere de bir baþlangýç olmuþ, fetih kapýlarýnýn açýlmasý için bir anahtar teþkil etmiþtir. Nitekim bu sulhu, daha doðrusu bu mânevi fethi, kýsa bir zaman sonra Hayber'in fethi ve ondan sonra da Mekke Fethinin takip ettiðini görüyoruz.
Yine bu sulh sayesinde, Müslümanlar için mânevî tebliðlerini harp ve darptan uzak, emniyet ve huzur içinde yerine getirebilecek bir zemin ve imkân doðmuþtur. Müslümanlarla müþrikler arasýnda birbirlerinin vücudunu ortadan kaldýrmak için cereyan eden harpler sebebiyle kimse kimseyle temas edip görüþme imkâný bulamýyordu. Bu sulh devresiyle Ýslâmýn ve Müslümanlarýn iþine yarayacak bu geniþ imkân meydana geldi.
Her ne kadar maddî kýlýç bir müddet kýnýna sokulu durduysa da, Kur'aný Hakîmin parlak mânevî kýlýcý ortaya çýktý, kalb ve akýllarý fethe baþladý. Anlaþma sayesinde Müslümanlarla, müþrikler birbirleriyle serbestçe görüþme imkâný buldular. Müslümanlarýn yaþayýþlarýyla gösterdikleri Ýslâmýn güzellikleri onlarý kendilerine cezbetti. Kur'an'ýn sönmez nurlarý kavim ve kabilelerin inad ve taassublarýný kýrýp, mânevî hükmünü icrâ etti. Meselâ, bir harp dâhisi olan Halid bin Velid ve bir siyâset dâhisi bulunan Amr bin Âs gibi, maddî kýlýçla maðlubiyeti kabul etmek istemeyen zâtlar, bu sulh sayesinde Kur'an'ýn mânevî kýlýcýnýn cazibesinden kendilerini kurtaramayýp, Hz. Resûlullahýn huzuruna çýkarak teslimiyetlerini arz etmiþ, Müslüman olmuþlardýr.
Ayný þekilde sulhün tanýdýðý imkân dolayýsýyla Mekke'den Medine'ye, Medine'den Mekke'ye ziyâretler, ticarî münasebetler baþladý. Kureyþ müþrikleri Müslümanlarý yakýndan tanýma fýrsatýný buldular. Onlarýn doðruluklarýna, dürüstlüklerine þahid oldular. Müslümanlarýn nasýl bir hürriyet havasý içinde yaþadýklarýný yakýndan takib ettiler. Bu arada Müslümanlarýn telkin ve tavsiyesiyle birçok müþrik îmân dairesine girdi. Kimisi de îmân ve Ýslâma karþý besledikleri düþmanlýklarýný yumuþatarak, imâna karþý meyil gösterdi.
Hudeybiye Sulhundan Mekke'nin fethine kadar geçen iki sene zarfýnda Müslüman olanlarýn sayýsý, Resûl-i Ekrem Efendimizin peygamber olarak gönderiliþinden sulh gününe kadar geçen yaklaþýk yirmi seneye yakýn zaman içinde Müslüman olanlardan çok daha fazla olmuþtur. Umre maksadýyla yola çýkan Sahabîlerin sayýsý bin dört yüz iken, iki sene sonra Mekke'nin fethine gidildiðinde bu sayý on bini buluyordu. Bu da, Hudeybiye Sulhunun ne kadar yerinde yapýlmýþ bir anlaþma olduðunu açýkça göstermektedir.
Kur'an'ýn Hudeybiye Sulhunü "Feth-i Mübîn", yani apaçýk bir fetih olarak tavsif etmesi de, dikkat çekicidir. Halbuki Müslümanlar, daha evvel de küçümsenmeyecek zaferler elde etmiþlerdi. Fakat Kur'an'ýn bunlarý deðil de, Hudeybiye Sulhunu "Feth-i Mübîn" olarak nitelendirmesi, Ýslâmiyet için asýl hakiki zaferin mânevî sahada olduðu gerçeðine iþaret içindi. Nitekim Ýmamý Zührî, buna iþaretle, "Ýslâmda Hudeybiye Musalahasýndan önce, ondan daha büyük bir fetih olmamýþtýr"256 demiþtir.
Ýbni Mes'ud'un (r.a.) rivâyeti de ayný meâldedir:
"Siz Fetih olarak Mekkenin fethini kabul ediyorsunuz. Halbuki biz, asýl fetih olarak Hudeybiye Sulhünü sayýyoruz."257
Hudeybiye Sulhü ayný zamanda, siyasî büyük bir zaferdi. Çünkü, Hayber Yahudilerini, kuvvetli dostlarý olan Kureyþ müþriklerinden tecrid ediyordu. Hayber Yahudileri için artýk Kureyþ müþrikleri yok demekti. Dolayýsýyla buranýn fethi de, bu sayede daha da kolaylaþýyordu. Nitekim, Resûl-i Ekrem, Medine'ye döndükten birkaç hafta sonra Hayber'in fethine muvaffak olmuþtur.
Bütün bu neticeler görüldükten sonra Hudeybiye Sulhu için Kur'an'ýn, "Biz sana gerçekten açýk bir zafer verdik" haber ve hükmünün ne kadar mu'cizâne ve veciz olduðu açýkça anlaþýlýyordu. Bu vesileyle þu âyet-i kerimeyi de hatýrlatalým:
"Hoþunuza gitmese de, size zor da gelse, cihad üzerinize farz kýlýndý. Belki sevmediðiniz þey hakkýnýzda hayýrlýdýr. Bazan da sevdiðiniz birþey sizin için þer olur. Allah herþeyi bilir, siz bilmezsiniz."258

* Ýslâm ve Asr-ý Saadet tarihinin bir dönüm noktasý olan bu musalahanýn adýný, Lügat, hadis ve fýkýh âlimleri þeddeli olarak Hudebbiyye ve þeddesiz Hudeybiye þeklinde iki türlü okumuþlardýr.
Hudeybiye, küçük bir köyün adýdýr. Köyün bu ismi almasý da orada Þecere Mescidi yanýnda bulunan bir kuyudan dolayýdýr.
Hudeybiye köyü ile Medine arasýnda dokuz konak, Mekke arasýnda da bir günlük mesafe vardýr (Tecrid Tercemesi, 4:240).
222. Sîre, 3:331; Müsned, 4:325.
223. Sîre, 3:331.
** Rivayete göre, 'Bismike Allahümme' kelâmýný ilk söyleyen Tâif halkýnýn reislerinden Arabýn meþhur þâiri Ümeyye bin Ebî Salt idi. Sonra bu tâbir Araplarýn da hoþuna gitmiþ ve kitaplarýnýn evveline yazmaya baþlamýþlardýr.
224. Sîre, 3:332; Müsned, 4:325.
225. Müslim, 3:1410; Müsned, 1:342.
226. Müslim, 3:1410; Müsned, 4:291.
227. Müslim, 3:1411.
228. Sîre, 3:332; Tabakât, 2:97; Müsned, 4:325; Taberî, 3:79.
229. Tecrid-i Sarih, Tere: Kâmil Miras, 8:164.
230. Müslim, 3:1411; Müsned, 3:268.
231. Sîre, 3:332; Müsned, 4:325.
232. Sîre, 3:333; Taberî, 3:79.
233. Sîre, 3:333.
234. Ensab, 1:221.
235. Megazi, 2:609.
236. Sîre, 3:331; Müsned, 4:330; Müslim, 3:1412.
237. Sîre, 3:331; Müsned, 4:330; Müslim, 3:1412.
238. Ravdü'l-Ünf, 6:490; Uyunü'l-Eser, 2:119.
239. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182.
240. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182.
241. Megazî, 2:613.
242. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182.
243. Sîre, 3:333.
244. Vakidî, 2:613.
245. Tecrid-i Sarih, Terc: Kâmil Miras, 8:171.
246. Sîre, 3:334.
247. A.g.e., 3:334.
248. A.g.e., 3:334; Taberî, 3:81.
249. Fetih Sûresi, 1.
250. Fetih Sûresi, 27.
251. Müsned, 1:31; Tirmizî, 5:385.
252. Tabakât, 2:105.
253. Ýnsanü'l-Uyûn, 2:715.
254. A.g.e., 2:715.
255. Sîre, 3:337; Tabakât, 1:258.
256. Sîre, 3:336; Taberî, 3:81.
257. Ýbn-i Kesîf, Tefsir, 4:182.
258. Bakara Sûresi, 216.




Kainat' ýn Efendisi (ASM), Salih Suruç

kardeþler ayrýntýlý bilgi için lütfen aþaðýdaki linki týklayýn
http://www.resulullah.org/altsayfa.php?s=siyer
bilgilere arz ederim hakýnýzý helal edin selametle ve dua ile kalýn
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 10:24
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: EBÛ BASÎR, KUREYŞLİLERİN TİCARET YOLLARINI KESİYOR
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
EBÛ BASÎR, KUREYŞLİLERİN TİCARET YOLLARINI KESİYOR
12 Mesaj -
EBÛ BASÎR, KUREYÞLÝLERÝN TÝCARET YOLLARINI KESÝYOR

--------------------------------------------------------------------------------
Peygamber Efendimizin, Hudeybiye'den Medine'ye dönüþü üzerinden pek fazla bir zaman geçmemiþti.Bu sýrada Ýslâmiyetle müþerref olan Sakif Kabilesinden Ebû Basîr adýndaki bir zat bir fýrsatýný bulup Mekke'den Medine'ye geldi.Üç gün sonra, onu istemek üzere Kureyþliler iki kiþi gönderdiler. Bunlar Peygamber Efendimize, "Bize karþý imza ettiðin antlaþmayý hatýrlatýrýz" diyerek Ebû Basîr'i geri istediler.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, anlaþma gereðince Ebû Basîr'i geri vermek zorundaydý. Ona, "Ey Ebû Basîr! Biliyorsun ki, biz þu Kureyþlilerle bir anlaþma yapmýþ ve onlara söz vermiþ bulunuyoruz. Dinimize göre, verdiðimiz sözde durmamak bize yaraþmaz.
"Muhakkak Allah, sana ve senin gibi müþrikler içinde kalan Müslümanlara bir geniþlik, bir çýkar yol yaratacaktýr" deyip teselli verdi. Sonra onu gelen adamlara iâde etti.
Ebû Basîr, "Yâ Resûlallah! Bana iþkence yapsýnlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müþriklere geri veriyorsun?" diye feryad etti.
Resûl-i Ekrem, tekrar ona teselli verdi:
"Sen git! Muhakkak Allah, sana ve senin gibilere bir çýkar yol yaratacaktýr."aglaÝbni Hiþam, Sîre, 3:337)
Kureyþ'in gönderdiði iki adam Ebû Basîr'i alarak Medine'den yola çýktýlar. Zülhuleyfe'ye ulaþtýklarýnda orada oturup beraber yemek yediler.
Ebû Basîr her an onlardan nasýl kurtulabileceðini düþünüyordu. Önce onlarla yakýnlýk kurmak istedi. Bunun için kendileriyle sohbete baþladý. Huneys adýndakinin ismini, babasýnýn kim olduðunu sorup, öðrendikten sonra, "Öyle zannediyorum ki, senin þu kýlýcýn oldukça keskindir" dedi.
Adam, "Evet," dedi, "oldukça keskindir."
Ebû Basîr gayet sakin ve emniyet verici bir tavýrla, "Ona bir bakabilir miyim?" diye sordu.
Huneys, "Ýstiyorsan, al bak" dedi.Ebû Basîr bulunmaz bir fýrsatý yakalamýþtý. Kýlýcý kaptýðý gibi Huneys'in üzerine yürüyüp iþini bitirdi.(Ýbni Hiþam, Sîre, 3:337)
Bunu gören diðer arkadaþý son sürat kaçarak Medine'ye geldi. Peygamber Efendimizin huzuruna çýktý, "Adamýnýz, arkadaþýmý öldürdü. Ben ise elinden zor kurtuldum" diyerek Ebû Basîr'den dolayý þikayet etti.
Bu sýrada Ebû Basîr de geldi, "Yâ Resûlallah! Sen, beni onlara teslim ile ahdini yerine getirmiþ oldun. Þimdi, Allah beni onlardan kurtardý" diyerek bir daha müþriklere iâde edilmeyip Medine'de kalmayý istedi.
Ebû Basîr'in cesaret ve atýlganlýðýna hayret eden Efendimiz, Sahabîlere hitaben, "Bu adam, harp kýþkýrtýcýsý, kýzýþtýrýcýsýdýr! Hele yanýnda, bir takým adamlar da bulunsa, artýk elinden gelmeyecek iþ yoktur"aglaÝbni Hiþam, Sîre, 3:338.) buyurdu.Bu sözler üzerine Ebû Basîr, tekrar Kureyþlilere iâde edileceði düþüncesine katýldý. Ýçinde yine feryatlar koptu.
Fakat Resûl-i Ekrem Efendimiz, onu Kureyþlilere tekrar geri vermediði gibi Medine'de kalmasýna da müsaade etmedi. "Haydi çýk, istediðin yere git" diyerek onu istediði yere gitmekte serbest býraktý.(Megazî, 2:627)
Bunun üzerine Ebû Basîr de, Medine'den çýktý. Deniz sahilinden Mekke'den Þam'a giden yol üzerindeki Îs Vadisine gidip yerleþti.
Mekke'de hapsedilmiþ bulunan Müslümanlarla, îmânlarýný gizleyenler bunu duyunca birer ikiþer kaçarak Ebû Basîr'in yanýnda toplandýlar. Kýsa zamanda sayýlan yetmiþi buldu. Hattâ, etraftaki kabilelerden de katýlanlarla birlikte bu sayý üç yüze çýktý.
Böylece Ebû Basîr, etrafýnda büyük bir kuvvet toplamýþ oluyordu. Kureyþ'in Þam'a gönderdiði bütün ticaret kafilelerinin yolunu kesip, adamlarýný öldürüyor ve mallarýna da el koyuyorlardý.(Ýbni Hiþam, Sîre, 3:338)
Kendilerini tehdit eden bu durum karþýsýnda Kureyþliler Peygamber Efendimize derhal bir elçi gönderdiler. Elçinin Peygamberimize getirdiði mektupta þunlar yazýlý idi:
"Allah ve akrabalýk aþkýna! Sen, Ebû Basîr'in arkadaþlarýna haber salsan ki, bundan böyle her kim, Medine'ye, senin yanýna gelirse, o emniyet ve selâmettedir. O, geri çevrilmeyecektir."aglaÝbni Hiþam, Sîre, 3:338; Ýstiab, 4:1613)
Kureyþin bu rica ve müracaatlarý üzerine Peygamber Efendimiz de Ebû Basîr ve yanýndan bulunan Müslümanlarý dâvet için Ebû Basîr'e bir mektup yazdý.Ebû Basîr o esnada aðýr hasta idi. Resûl-i Ekrem Efendimizin mektubu kendisine ulaþtýðýnda son nefeslerini alýp veriyordu. Bu vaziyette mektubu eline aldý, yüzüne gözüne sürdü, Henüz tam okumadan da ruhunu teslim etti.
Ebû Cendel ve diðer Müslümanlar onun cenaze namazýný kýlýp defnettiler.(Ýbni Sa'd, Tabakât, 4:134)
Daha sonra Ebû Cendel, diðer Müslümanlarý da yanýna alarak Medine'ye Peygamberimizin yanýna geldi.(Ýbni Sa'd, Tabakât, 4:134.)




Kainat' ýn Efendisi (ASM), Salih Suruç


kardesler kusura bakmayýn diyer yazýlarý yanlýþlýkla hadis ve sunnet bolumene koymuþum hakýnýzý helal edin selametle ve dua ile kalýn
bundan sonra hubediye barýþ anlatþmasý anlatýlacak
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 10:21
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: HABEŞ NECÂŞİSİ'NİN İSLÂMA DÂVET EDİLMESİ
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
HABEŞ NECÂŞİSİ'NİN İSLÂMA DÂVET EDİLMESİ
12 Mesaj -
HABEÞ NECÂÞÝSÝ'NÝN ÝSLÂMA DÂVET EDÝLMESÝ

--------------------------------------------------------------------------------
Hicretin 7. senesi, Muharrem ayý idi. Peygamber Efendimiz, ilk önce Amr bin Ümeyye'yi, eline þu mektubu vererek, Habeþ Necaþîsi Ashame'ye gönderdi.
"Bismillahirrahmanirrahim! Allah Resûlü Muhammed'den, Habeþ Meliki Necâþiye!
"Ey Melik! Müslüman olmaný dilerim. Ben senin namýna, Lâ ilâhe illâ Hû, Melik, Kuddûs, Selâm, Mü'min, Müheymin olan Allah'a hamd ü senâ ederim.
"Ve þehâdet ederim ki, Meryem'in oðlu Ýsâ, Allah'ýn kulu ve Kelime'sidir. Allah, O Kelime'yi (ki, Ýsâ'ya vücud veren "Kün" hitabýdýr) ve o ruhu ve çok temiz ve afif olan ve dünya hayatýndan tamamýyla çekilmiþ bulunan Meryem'e nefhetti. Bu surette Meryem, Ýsâ'ya hamile kaldý. Böylece Allah, Ýsâ'yý yarattý.
"Nasýl ki, Âdem'i de Allah, kudret eliyle ve bir mu'cize olarak yaratmýþtýr.
"Ey Melik!
"Seni; eþi, ortaðý olmayan bir tek Allah'a imâna ve Ona ibâdete, bana uymaya ve Allah tarafýndan bana gönderilenlere inanmaya dâvet ediyorum. Çünkü, ben Allah'ýn bunlarý tebliðe memur elçisiyim.
"Seni ve halkýný Aziz ve Celil olan Allah'a imana dâvet ediyorum.
"Þimdi ben size Ýslâm hakikatlarýný teblið ettim ve nasihatta bulundum. Siz de nasihatýmý kabul ediniz!
"Selâm hidâyete tâbî olanlara olsun."265
Medine'den Habeþistan'a gitmek üzere yola çýkan elçi Amr, ayrýca þu vazifeleri de yerine geçirecekti:
a) Daha evvel oraya hicret etmiþ bulunan Müslümanlarý Medine'ye göndermesini Necaþîden istemek,
b) Müslüman muhacirler arasýnda bulunan Hz. Ümmü Habibe'nin Peygamberimize nikâhlanmasýný Necaþîden talep etmek.
Habeþistan'a varan elçi Amr (r.a.), Necaþîye Peygamber Efendimizin mübârek mektubunu takdim etti.
Necaþî, Peygamberimizin mektubunu hürmetle eline aldý, gözlerine sürdü ve öpüp baþýna koydu. Sonra da adamlarýna okutturdu. Mektubun okunmasý sona erince, tahtýndan indi ve mütevazi bir edâ ile yere oturdu. Sonra þehâdet getirerek Müslümanlýðýný açýkladý. "Eðer, yanýna gidebilmem mümkün olsaydý, muhakkak giderdim,"266 dedi. Sonra da, "O, Ehli Kitap olan Yahudi ve Nasranîlerin, geleceðini bekleyip durduklarý Ümmî Peygamberdir. Musâ Peygamber 'Merkebe biner' diyerek Ýsâ Peygamberin geleceðini müjdelediði gibi, Ýsâ Peygamber de 'Deveye biner' diyerek Muhammed Peygamberin geleceðini öylece müjde vermiþtir.267 "Keþke þu saltanata bedel Muhammed-i Arabî'nin hizmetkârý olsaydým. O hizmetkârlýk, saltanatýn pek fevkindedir"268 diyerek ilâve etti.
Necaþî Ashame, daha sonra fil kemiðinden yapýlmýþ bir kutu getirip, Efendimizin mektubunu içine koydu ve, "Bu mektuplar, kendilerinde bulundukça Habeþlilerde hayýr ve bereket eksilmeyecektir"269 dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimizin bu mektubuna benzeyen bir mektubun, halen Þam'da bir þahsýn elinde olduðundan bahsedilmektedir. Mezkûr þahýs, bu mektubu bir Habeþ pazarýndan aldýðýný söylemiþtir.
Verilen bilgilere göre; mektup, takriben 23x33 ebâdýnda bir deri üzerine kahverengi mürekkeple yazýlmýþtýr.
Mektubun 17. satýrýnýn sonunda yuvarlak mühür izi vardýr. Bu mühür, 2,5 cm çapýndadýr ve aþaðýdan yukarýya doðru "Muhammed" bir satýr, "Resûl" bir satýr, "Allah" da bir satýr olmak üzere üç satýr halindedir.270

Amr bin Âs'ýn Necaþîden isteði
Kureyþin siyâset adamý Amr bin Âs o sýrada Habeþistan'da bulunuyordu. Amr bin Ümeyye'nin Necaþînin huzuruna girip çýktýðýný gördü. Buna çok kýzdýðý gibi, bir fýrsatýný bulup Hz. Amr'ýn vücudunu ortadan kaldýrmayý bile tasarladý. Bu maksatla bir gün Necaþînin huzuruna çýktý ve þöyle dedi:
"Ey hükümdar! Senin yanýna birinin girip çýktýðýný görüyorum ki, o bize düþman bir adamýn elçisidir. Onu bana teslim et de öldüreyim."
Bu teklif Necaþîyi fena halde kýzdýrýp hiddete getirdi. Elinin tersiyle Amr'ýn burnuna kuvvetli bir darbe indirdi. O anda Amr, burnunun kýrýldýðýný zannetti.
.Necaþî, daha sonra hiddetli bir þekilde þöyle dedi:
"Sen, Mûsâ Peygambere gelmiþ olan Nâmûs-ý Ekberin (Cebrâil) kendisine vahiy getirdiði bir zâtýn elçisini öldürmek için sana vermemi istiyorsun, öyle mi?"
Amr, "Ey hükümdar," dedi, "gerçekten o, bir peygamber midir?"
Necaþî þu cevabý verdi:
"Yazýklar olsun sana, ey Amr! Sen, benim sözüme kulak ver de ona hemen tâbi ol. Çünkü, yemin ederim ki, o, hak üzeredir ve kendisine karþý koyanlarý maðlup edecektir. Musâ Peygamberin Firavuna ve ordusuna galebe çaldýðý gibi."
Artýk, Amr'ýn hidâyete erme zamaný gelmiþti. Necaþîye, "Sen, benim ona Ýslâmiyet üzere bîatýmý alýr mýsýn?" diye teklifte bulundu.
Necaþî, teklifini kabul etti. O da Peygamberimiz nâmýna Necaþîye Ýslâmiyet üzere bîat etti. Fakat, bu imânýný arkadaþlarýndan gizli tuttu. Hicretin 7. yýlýnda Habeþistan'da Ýslâmiyetle þereflenen Amr bin Âs, bir sene sonra Hicretin 8. senesinde Medine'ye gelip Hz. Resûlullahýn huzurunda imanýný izhar edecektir.
Müslüman olduðunu çekinmeden açýklayan Habeþ Necaþîsi Ashame, elçi Amr bin Ümeyye'ye bir mektup verdi. Mektupta Hz. Resûlullahýn isteklerini yerine getirdiðinden bahsediyordu. Ayrýca kendisine kýymetli hediyeler de gönderdiðini haber veriyor, arzu ettikleri takdirde kendisinin de yanýna gelebileceðini açýkça ifâde ediyordu.271

Ümmü Habibe'nin Peygamberimize nikâhlanýþý
Ümmü Habibe (r.a.), Kureyþin reisi Ebû Süfyan'ýn kýzý idi. Dininin gereklerini serbestçe yaþayabilmek için kocasý Ubeydullah bin Cahþ ile Mekke'den Habeþistan'a hicret etmiþti. Ubeydullah, sonradan Hýristiyanlýða girdiði halde, Ümmü Habibe sebât etmiþti. Bir müddet sonra da Ubeydullah ölünce dul kalmýþtý. Bu esnada rü'yâsýnda Ubeydullah'ýn kendisine "Ey Ümmü'1-Mü'minin" diye seslendiðini görmüþtü. Bunu da Hz. Resûlullahýn kendisi ile evleneceði þeklinde te'vil etmiþti.272
Arap kadýnlarý dengini bulmadýkça evlenmezlerdi. Hz. Ümmü Habibe de gurbet diyarýnda dengini bulup evlenemediðinden zor bir durumda kalmýþtý. Böyle, dini uðrunda vatanýndan uzak ve akraba ve taallûkatýndan ayrý olarak kimsesiz kalan þerefli bir kadýnýn taltifi elbette gerekiyordu. Bunun için de Resûl-i Ekrem Efendimiz onunla evlenmeye talib olmuþtu.
Peygamberimiz bunu gerçekleþtirmeyi Necaþîden istemiþti. Necaþî de Efendimizin bu arzusunu yerine getirip Hz. Ümmü Habibe'yi ona nikâhladý.273
Hz. Resûlullahýn, Hükümdar Ashame'den bir arzusu da Müslüman muhacirleri Medine'ye göndermesi idi. Ashame, bu isteði de yerine getirdi. Baþlarýnda Hz. Câfer'in bulunduðu muhacirleri gemilere bindirerek Medine'ye gönderdi.274

265. Taberî, 3:89; Zâdü'l-Meâd, 3:71; Ýnsanü'l-Uyûn, 3:293.
266. Tabakât, 1:258.
267. Mektûbat, s. 159.
268. Zâdü'l-Meâd, 3:71; Ýnsanü'l-Uyûn, 3:294.
269. Tabakât, 1:258; Ýnsanü'l-Uyûn, 3:293.
270. Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, 1:201.
271. Taberî, 3:89; Zâdü'l-Meâd, 3:71-72.
272. Tabakât, 8:97.
273. A.g.e., 8:97-98.
274. A.g.e., 1:259; Taberî, 3:89-90.




Kainat' ýn Efendisi (ASM), Salih Suruç
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 10:16
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: KAZÂ UMRESİ
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
KAZÂ UMRESİ
12 Mesaj -
KAZÂ UMRESÝ

--------------------------------------------------------------------------------
Hicretin 7. senesi, Zilkâde ayý. (Milâdî 628.)
Bu tarihten bir sene önce, Peygamber Efendimiz ve Ashab-ý Kiramýn Kâbe'yi ziyaret edip umre yapmalarýna, Kureyþ müþrikleri mani olmuþlar ve imzalanan Hudeybiye Anlaþmasýyla Resûl-i Ekrem ve Müslümanlarýn bu niyet ve arzularýnýn tahakkuku bir sene sonraya býrakýlmýþtý.
Cenab-ý Hakkýn yardýmýyla Peygamber Efendimiz bu bir sene zarfýnda bir çok muzafferiyetler elde etmiþti. Devrin hükümdarlarýný Ýslâmdan haberdar etmiþ ve onlarý Ýslâma dâvette bulunmuþtu. Bunlardan bir kýsmý Ýslâmiyetle müþerref olmuþlardý. Ayrýca Hayber'i fethederek, hemen hemen Arabistan Yarýmadasýnda bulunan bütün Yahudileri tesirsiz hale getirmiþti. Yine, Ýslâmiyetin gittikçe güç kazandýðýný, kuvvet elde ettiðini göstermek babýnda da bir çok kabilelere askeri birlikler göndererek onlarý itaat altýna almýþtý.
Bütün bunlardan sonra, Kâbe'yi ziyaret ve umrenin yerine getirilmesi zamaný artýk gelmiþ bulunuyordu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Zilkâde ayý girince, Ashabýna umre için hazýrlanmalarýný emretti. Bu emre göre, Hudeybiye Seferine katýlmýþ bulunanlardan hayatta olanlarýn hiç biri geri kalmayacaktý.404
O sýrada Medine'ye gelmiþ kimsesiz ve yardýma muhtaç bir çok Müslüman vardý. Efendimize baþvurarak, "Yâ Resûlallah! Bizim ne azýðýmýz, ne de bizi doyuracak bir adamýmýz var" diyerek durumlarýný arzettiler.
Resûl-i Ekrem, ihtiyacý olanlara yardým etmelerini, onlara bakmalarýný Medine halkýna duyurdu. Bunun üzerine Ashab-ý Kiram, "Yâ Resûlallah" dediler, "biz, sadaka olarak neyi verelim? Verecek hiç bir þey bulamýyoruz ki."
Resûl-i Ziþan Efendimiz, "Ne olursa, isterse yarým hurma olsun" buyurdu.
Serveri Kâinat Efendimiz, yerine Uveyf bin Azbat'ý vekil tayin ederek, umre için hazýrlanmýþ bulunan 2000 civarýndaki Müslüman ile Medine'den Mekke'ye, Beytullaha doðru yola çýktý.405 Müslümanlar yanlarýnda altmýþ kurbanlýk deve götürüyorlardý. Peygamber Efendimiz, kendi kurbanlýk devesini bizzat mübarek elleriyle iþaretlemiþti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ayrýca, Kureyþ müþrikleri tarafýndan herhangi bir saldýrý ve karþý koymaya maruz kalabilirler düþüncesiyle yüz at ve miðfer, zýrh gömlek ve mýzrak gibi harp silahlarý da almýþtý. Halbuki, yapýlan anlaþma gereði, beraberinde sadece yolculuk silahý sayýlan kýlýç olacak o da kýnýna sokulu vaziyette bulunacaktý. Öyle ise va'dinde hiç bir zaman hulf etmeyen Hz. Resûlullah neden böyle hareket ediyordu. Bu husus Sahabîlerin nazarýndan kaçmadý. Sordular:
"Yâ Resûlallah! Müþriklerle, sadece kýnýna sokulu kýlýçla geleceðine dâir ahdin vardý. Halbuki sen silah taþýmaktasýn?" dediler.
Hz. Fahr-i Âlem, sebebini þöyle izah etti:"Biz, bu silahlarý Hareme, Kureyþlilerin yanýna götürmeyeceðiz. Fakat her ihtimâle karþý yanýmýzda bulunduracaðýz!"406
Müslümanlarýn kalbi heyecan ve sevinçle atýyordu. Muhacirlerin duyduklarý sevinç ve heyecan ise tarife sýðacak gibi deðildi. Yedi sene önce terk etmek zorunda kaldýklarý baba ocaðýna kavuþacaklar, Kâbe-i Muazzamayý ziyaret edeceklerdi. Hepsinden de mühimi kendilerini hakir gören, kendilerine olmadýk eziyet ve iþkencelerde bulunan Kureyþ müþriklerine Ýslâmýn izzet, þeref, azamet ve haþmetini göstereceklerdi. Bu sebeple gönülleri heyecan doluydu.
Zülhuleyfe mevkiine varýlýnca Resûl-i Ekrem Efendimiz Muhammed bin Mesleme'nin kumandanlýk ettiði süvarilerle birlikte silah yüklerini ve kurbanlýk develeri önden gönderdi ve orada ihrama girdi.*
Artýk, etraf Allah Resûlü ve Müslümanlarýn telbiye sadalarýyla âdeta sarsýlýyordu:
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk!
"Lebbeyke lâ þerike leke lebbeyk!
"Ýnnel hamde venni'mete leke ve'l-mülk! Lâ þerike leke."407
Önden giden Muhammed bin Mesleme komutasýndaki yüz atlý birliði ve beraberinde götürdükleri silahlar, Merruzzehran mevkiinde müþriklerin bir kaç adamý tarafýndan görüldü. "Nedir bunlar?" diye sordular.
Muhammed bin Mesleme, "Resûlullah Aleyhisselâmýn süvarileridir" dedi ve devam etti:
"Kendileri de inþaallah yarýn sabah burada olacaklardýr."408
Adamlar þaþkýna döndüler ve son sür'at yol alarak haberi Mekke'ye ulaþtýrdýlar. Müþrikleri, bir korku ve telaþ sardý. Ve "Muhammed üzerimize yürüyor" diyerek durumdan birbirlerini haberdar ettiler.
Gerçi Hz. Resûlullah Hendek Harbinden sonra, "Artýk, onlar bizim üzerimize deðil, biz onlarýn üzerine yürüyeceðiz" buyurmuþlardý, ama bu sefer, o gaye ile tertip edilmiþ deðildi. Sadece, anlaþmada da belirtildiði gibi Kâbe'yi tavaf etmek, umrelerini yapmak maksadýyla yola çýkmýþlardý.
Buna raðmen müþrikler fazlasýyla endiþeye kapýldýlar. Derhal Resûl-i Ekrem Efendimize iþin gerçek mahiyetini öðrenmek için adamlarýný gönderdiler.
Telbiye sadalarýyla Zülhuleyfe'den ayrýlan Peygamber Efendimiz, Müslümanlarla birlikte Merruzzehran'a geldi. Oradan bütün silahlarýný Batn-ý Ye'cec mevkiine gönderdi. Silahlarý beklemek üzere de Evs bin Havlî baþkanlýðýnda iki yüz kiþiyi vazifelendirdi.409
Daha sonra Peygamber Efendimiz, Ashabýyla yol alarak oradan Mekke'nin rahatlýkla görüldüðü Batn-ý Ye'cec mevkiine vardý.
Bu sýrada Kureyþ temsilcileri çýkýp geldi. "Yâ Muhammed," dediler, "herhalde sana, bizim küçük veya büyük herhangi bir hýyânetimiz, vefâsýzlýðýmýz haber verilmiþ deðildir. Buna raðmen, Hareme, kavminin yanýna, böyle silahlý mý gireceksin?
"Halbuki, oraya, yolcu silahý olan kýnlarýna sokulu kýlýçlardan baþka bir þeyle girmemek þartýný kabullenmiþtin?"
Peygamber Efendimiz meseleyi þöyle izah etti:
"Harem'e kýnlarýnda sokulu kýlýçlardan baþka bir silahla girecek deðiliz. Ben çocukluðumdan beri hayatýmýn her safhasýnda ancak verdiðim sözde durmakla, vefakârlýkla tanýnmýþ, bilinmiþimdir. Fakat, silahlarýn bana yakýn bir yerde bulunmasýný isterim."
Kureyþ baþtemsilcisi Mikrez bin Hafs, ayný sözleri tasdik etti:
"Senden beklenen, sana yaraþan da iyilik ve vefakârlýktýr."410
Durum, temsilciler tarafýndan süratle Kureyþlilere ulaþtýrýldý. Ýçlerini kemiren düþmanlýk duygusunun eseri olarak, Müslümanlarýn bu muhteþem sevinç ve nuranî bayramlarýný yakýndan temaþa etmemek için, Kureyþliler Mekke'yi boþalttýlar.411

Peygamber Efendimiz Mekke'de
Hz. Resûlallah, müstesnâ bir ihtiþam ve vekarla devesi Kasvâ'nýn üzerinde Mekke'ye girdi. Müslümanlar etrafýnda tecessüm etmiþ nurdan yýldýzlarý andýrýyorlardý. Bu yýldýzlarýn arasýnda Server-i Kâinat Efendimiz bir güneþ gibi parlýyordu. Tam bir intizam ve haþmet içinde adým adým Kâbe'yi Muazzamaya, Beytullaha yaklaþýyorlardý. "Lebbeyk Allahümme lebbeyk" nidâlarý Mekke'nin her tarafýna yayýlýyor, daðlar, taþlar bu nûranî sadaya cevap veriyorlardý. Müþrikler ise kuytu yerlerde, dað baþlarýnda âdeta bu ulvî sadaya kulaklarýný týkamýþ, bu haþmetli manzara karþýsýnda gözlerini kapatmýþlardý.
Kasvâ'nýn yularý þâir Abdullah bin Ravâha'nýn elindeydi. Hz. Resûlullahýn önünde gidiyor ve þu þiirini söylüyordu:
"Ey kâfir oðullarý, Resûlullahýn yolundan çekiliniz!
"Rahman olan Allah, onun Hak Peygamber olduðuna dâir âyetler indirdi.
"Bütün hayýr ve iyilik Allah Resûlünde ve onun yolundadýr.
"En hayýrlý, en þerefli ölüm de onun yolunda çarpýþarak ölmektir!"412
Bu ulvî ve nurânî manzara arasýnda Resûl-i Ekrem ve Müslümanlar telbiyelerle Beytullaha vardýlar. Resûl-i Ekrem, Mescid-i Harama girince, omuz ihramýnýn bir ucunu sað koltuðunun altýna alýp, sol omuzunun üzerine atarak sað omuzunu açtý ve "Bugün, kendisini, þu þirk ehline kuvvetli ve zinde gösterecek kahramanlarý Allah rahmetiyle yarlýðasýn, esirgesin"413 buyurdu.
Sonra, Sahabîlere, Kâbe-i Muazzamayý üç kere koþa koþa ve omuzlarýný silke silke tavaf etmelerini emretti.**414 Zira, Kureyþ müþrikleri; "Yanýmýzdan çýkýp gittikten sonra Muhammed ve Ashabý hastalýk ve yoksulluða uðramýþtýr" diyerek dedikoduda bulunarak, bir nevi kendilerini teselli etmeye çalýþýyorlardý.
Cenab-ý Hak, bütün bu dedikodularýný sevgili Resûlüne bildirdiði için, o da Ashab-ý Kirama güçlü ve kuvvetli görünmelerini emrediyordu.

Kâbe'yi Tavaf
Hâtemü'l-Enbiya Efendimiz Kasvâ'nýn üzerinde idi.
Kasvâ'nýn yularý ise Abdullah bin Ravâha'nýn elindeydi. Sahabîler de sað omuzlarýný açmýþ, tavaf için bekliyorlardý.
Peygamberimiz, Hacerü'l-Esved'in yanýna vardý ve elindeki deðnekle dokunarak onu istilâm etti. Sonra da deðneði öptü. Ashab-ý Kiram da ayný þeyi yaptý.
Ashab-ý Güzin tavafýn ilk üç devresinde Peygamberimizin emri gereði, hýzlý hýzlý ve çalýmlý yürüdüler. Üç tavafý böylece tamamladýlar.
Abdullah bin Ravâha, hem Kâbe'yi tavaf ediyor, hem de þiir söylemeye devam ediyordu:
"O Allah'ýn ismiyle baþlarým ki, dininden baþka gerçek din yoktur Onun.
"O Allah'ýn ismiyle baþlarým ki, Muhammed Resûlüdür Onun.
"Çekilin, ey kâfir oðullarý Resûlullahýn yolundan!"415
Hz. Ömer, bu hareketinden hoþlanmadý:
"Ey Ýbni Ravâha! Sen, Resûlullahýn önünde, Allah'ýn Hareminde bu þiiri söyleyip duracak mýsýn?" diyerek susmasýný istedi.
Hz. Ömer'e, Resûl-i Ziþân Efendimiz cevap verdi:
"Ey Ömer! Ona manî olma! Vallahi, onun sözleri, bu Kureyþ müþriklerine ok yaðdýrmaktan daha çok tesirlidir."416
Sonra da Abdullah bin Ravâha'ya dönerek, "Devam et! Devam et! Ey Ýbni Ravâha" dedi.417
Aradan bir müddet geçtikten sonra Resûl-i Ziþan Efendimiz, Abdullah bin Ravâha'ya þu duayý okumasýný emretti:
"Allah'tan baþka Ýlâh ve Ma'bud yoktur! Bir olan Odur! Va'dini gerçekleþtiren Odur! Bu kuluna nusret veren Odur! Askerlerine kuvvet veren Odur! Toplanmýþ bulunan kabileleri bozguna uðratan da yalnýz Odur."418
Ashab-ý Kiramda Hz. Resûlullahýn öðrettiði bu duayý hep bir aðýzdan söylemeye baþladýlar.

Müþriklerin Þaþkýnlýðý
Yürekleri düþmanlýk, hýnç ve kýskançlýk dolu müþrik ileri gelenleri, Hz. Resûlullah Efendimizle Ashab-ý Kiramý gözetlemek maksadýyla dað baþlarýna çýkmýþlardý.
Müslümanlarýn, koþa koþa ve omuzlarýný silke silke Kâbe-i Muazzamayý üç kere tavaf ettiklerini görünce, þaþkýnlýk ve hayretlerini þöyle izhar ettiler:
"Demek, Medine'nin hummasý, sýtmasý onlarý zâif düþürmemiþ!
"Baksanýza yürümeye kanaat etmeyip, silkine silkine koþuyorlar!"419
Peygamber Efendimiz, Kâbe'yi yedi kere tavaf ettikten sonra Makam-ý Ýbrahim'de iki rekât tavaf namazý kýldý. Daha sonra sa'y yapmak üzere Safa Tepesine çýktý. Yine devesi Kasvâ'nýn üzerinde olduðu halde, Safâ ile Merve tepeleri arasýnda yedi kere sa'y yaptý. Merve'de sa'y tamamlandýktan sonra da kurbanlarýn kesilmesine geçildi. Müslümanlar da Merve'de Hz. Resûlullah'la birlikte kurbanlarýný kestiler. Yine burada Ashabdan Hýraþ bin Ümeyye, Resûl-i Ekrem Efendimizin baþýný kazýdý. Sahabîler de baþlarýný týraþ ettiler.420
Böylece Hz. Fahr-i Âlem Efendimizin Hudeybiye seferinden önce, görmüþ olduðu rüyâ aynen çýkmýþ oluyordu.

Hz. Bilâl'in Ezan Okumasý
Umre tamamlandýktan sonra, Hz. Fahr-i Kâinat, Kâbe'nin içine girmek istedi. Ancak müþrikler, "Bu, anlaþmamýzda yoktu" diyerek müsaade etmediler.
Öðle vakti girmiþti. Kâbe'ye girmesine müsaade edilmeyen Resûl-i Ekrem, Hz. Bilâl'e Kâbe'nin üzerine çýkarak öðle ezanýný okumasýný emretti. Peygamberimiz ve Müslümanlar, Hz. Bilâl'in yanýk sesiyle okuduðu ezaný huþû ve huzur içinde dinlerken, müþrik ileri gelenleri tedirgin ve üzgün görünüyorlardý. Herbirinin aðzýndan nahoþ laflar çýkýyordu. Ebû Cehil'in oðlu Ýkrime, "Allah, Ebû Cehil'e bu kölenin söylediðini iþittirmemek ihsanýnda bulunmuþtur" dedi.
Müþrik Safvan bin Ümeyye, "Þükür ki Allah, bunlarý görmeden babamý aldý, götürdü" diyerek tedirginliðini ifâde ediyordu.
Halid bin Esîd ise, hadiseden duyduðu üzüntüyü, "Þükürler olsun Allah'a ki babamý öldürdü de, Bilâl'in Kâbe üzerine dikilip baðýrdýðý bu zamaný görmedi!" diyerek ifâde ediyordu.
Bu arada ezaný iþitince hiç bir þey söylemeden yüzünü kapayanlar da görülüyordu.421
Onlar kin, düþmanlýk ve kýskançlýklarýndan dolayý böyle çirkin lâflar ederken, Ashab-ý Kirâm ise saf baðlamýþ, âlemlerin Rabbi Allah'ýn huzurunda el pençe namaza duruyorlardý. Öðle namazý burada edâ edildi.

Hz. Meynûne'nin Peygamberimize Nikahlanýþý
Asýl ismi Berre olan Hz. Meymûne, Peygamber Efendimizin amcasý Hz. Abbas'ýn hanýmý Ümmü'1-Fadl ile Hz. Câfer'in hanýmý Esmâ'nýn kýzkardeþi idi. Kocasýnýn ölümüyle dul kalmýþtý.422
Hz. Abbas, Peygamber Efendimizin onu almasýný arzu ediyordu. Bu nedenle Efendimizi her gördüðünde ondan medih ve takdirde bahsederdi.
Son olarak Resûl-i Ekrem Efendimiz, umre için Medine'den yola çýkýp Cuhfe'ye gelip konduðu sýrada, Hz. Abbas gidip orada kendisiyle buluþmuþtu. O sýrada Efendimize, "Yâ Resûlallah! Meymûne binti Hâris, dul kaldý. Onu kendine zevceliðe kabul buyursan olmaz mý?" diye teklifte bulundu.423 Peygamber Efendimiz de bu teklifi kabul etti.
Resûl-i Ekrem henüz Mekke'den ayrýlmamýþtý. Hz. Resûlullahýn kendisine dünür olduðu haberini devesinin üzerinde iken alan Hz. Meymûne, "Deve de, üzerindeki de Resûlullah Aleyhisselâmýndýr" diyerek memnuniyet ve sevincini açýkladý.424
Hz. Abbas da bunun üzerine, Peygamberimizden dört yüz dirhem mehir alarak Hz. Meymûne'yi ona nikâhladý.425
Peygamber Efendimizin (a.s.m.), Hz. Meymûne ile evlenmesinden Kureyþ müþrikleriyle arasýnda bulunan gerginliði bir derece yumuþatmak maksadýný güttüðü de söylenebilir. Zirâ, bir müddet daha kalýp Kureyþlilerle konuþma fýrsatýný elde etmek için bunu vesile kýlmak istediðini görüyoruz. Hudeybiye Muâhedesine göre tesbit edilen kalma müddeti üç gündü. Üç gün dolunca Efendimiz, Kureyþ ileri gelenlerine þöyle bir teklifte bulundu:
"Ýsterseniz, âilemle evlenme merasimi yapmak üzere burada üç gün daha kalayým ve teptipleyeceðim düðün ziyafetine sizi de dâvet edeyim."
Fakat, Kureyþ ileri gelenleri bunu kabul etmediler. Temsilci göndererek, Peygamberimizden Mekke'den çýkýp gitmesini istediler.
O sýrada Efendimizin yanýnda Medineli Müslümanlarýn ileri gelenlerinden Sa'd bin Ubâde vardý. Kureyþ temsilcilerinin Resûl-i Kibriyâ Efendimize sert konuþtuklarýna tahammül edemedi ve onlardan biri olan Süheyl bir Amr'a þöyle çýkýþtý:
"Burasý ne senin, ne de babanýn topraðýdýr.
"Vallahi, Resûlullah Aleyhisselâm buradan ancak anlaþma hükmü gereði kendi rýzasýyla çýkar. Yoksa zorla çýkýp gitmez."
Bunun üzerine Kureyþ'in iki temsilcisi seslerini kestiler.
Peygamber Efendimiz ise bu manzaraya tebessüm buyurdular.426

Mekke'de kalma müddeti dolunca
Hudeybiye Anlaþmasý gereðince, Mekke'de kalma müddeti olarak tayin edilen üç gün dolmuþtu.
Hayatý boyunca düþmaný ile dahi ahdini bozmamýþ bulunan Hz. Fahr-i Âlem Efendimiz, gönülden kalmayý arzu ettiði halde, ahdine ters düþmemek için Mekke'yi, Kâbe-i Muazzamayý terk etmek zorunda kalýyordu. Aslýnda bu bir mânâda uzaklaþmak deðil, Mekke'yi fethetme zamanýna gün be gün yaklaþmaktý. Bundan sonraki her gün, her saat Mekke'nin fethini, onunla birlikte gönüllerin fethini de yakýnlaþtýracaktý.
Bu üç gün zarfýnda Müslümanlar, Mekke'deki bir çok akrabalarýyla görüþme imkânýna da kavuþmuþlardý. Ýman hakikatlarýný ve Ýslâm ahlâkýnýn güzellik, yücelik, nezaket ve nezahetini dürüst davranýþlarýyla ortaya koyma fýrsatýný bulmuþlardý. Doðru Ýslâmiyeti ve Ýslâmiyete lâyýk doðruluðu müþriklerin de gözleri önünde nuranî bir manzara halinde sergilemiþlerdi. Bunun neticesinde müþrik azýlýlarý hariç, halktan bir çok kimsenin gönlünde iman ve Ýslâma karþý sýcak bir ilgi, samimi bir istek uyanmýþtý. Âdeta, Mekke fethedilmeden evvel, halkýndan bir çoðunun gönlü fethe hazýr hale gelmiþti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ashabýyla Mekke'den ayrýldýðý sýrada arkasýndan mâsum bir ses duydu:
"Amca! Amca!"
Dönüp baktýlar. Sesin sahibi þehidlerin efendisi Hz. Hamza'nýn biricik kýzý Ümâme idi. Mekke'de bulunuyordu. Sesinde bir imdat, bir "Beni kurtarýn bu þirk diyarýndan" ifâdesi ve mânasý vardý. Ve sanki, Bütün Mekke, bir aðýz olmuþ, "Beni býrakma" diye bu biricik yavruyla birlikte imdat diliyordu.
Kalbi, þefkat ve merhamet deryasýný andýran Resûl-i Ekrem, döndü, minicik yavrunun elinden tutup Medine'ye beraberinde getirdi.427
Resûl-i Ekrem Efendimiz Ashabýyla Mekke'den ayrýldýktan sonra Serif mevkiinde konakladý. Orada Hz. Meymûne ile evlendi.428

Medine'ye Dönüþ
Peygamber Efendimiz, akþamleyin Þerif'ten ayrýlýp geceleri yola devam etti. Zilhicce ayý içinde Medine'ye geldi.429
Hz. Hamza'nýn Selma binti Ümeys'ten doðan kýzý Ümâme, Mekke'ye getirilince üzerinde münakaþa çýktý.
Peygamber Efendimiz, Hz. Zeyd bin Hârise ile Hz. Hamza'yý birbirine kardeþ yapmýþtý. Hz. Zeyd buna istinaden þehâdetlerinden sonra Hz. Hamza'nýn çocuklarýnýn velisi ve vasisi kendisi olduðunu söyledi ve "Kardeþimin kýzýný görüp gözetmeye, ben daha lâyýk ve haklýyým" dedi.
Hz. Câfer bunu duyunca hemen itiraz etti: "Teyze de bir annedir. Hanýmým Esmâ binti Ümeys, Ümâme'nin teyzesidir. Bu bakýmdan onu görüp gözetmeye ben daha lâyýk ve haklýyým."
Hz. Ali ise buna kendisinin daha lâyýk olduðunu iddia etti. "Amcamýn kýzýný müþriklerin arasýndan çýkarýp getiren benim" dedi. "Siz ona, neseben benim kadar yakýn deðilsiniz. Onu görüp gözetmeye ben, sizden daha haklý ve lâyýkým!"
Meseleyi neticeye baðlamak Hz. Resûlullaha kalmýþtý,
"Ey Zeyd! Sen, Allah'ýn ve Resûlünün dostusun
"Ey Ali! Sen de benim kardeþim ve arkadaþýmsým.
"Ey Câfer! Sen de bana yaratýlýþ ve huyca en çok benzeyensin" dedikten sonra þu kararý verdi:
"Ey Câfer! Ümâme'yi görüp gözetmeye, sen daha lâyýk ve haklýsýn! Çünkü; onun teyzesiyle evli bulunuyorsun. Kadýn ne teyzesi, ne de halasý üzerine nikâhlanýp gelemez! "430
Hz. Resûlullah bu hükmü verince, Hz. Câfer sevincinden birden ayaða kalktý. Peygamber Efendimizin çevresinde tek ayak üzerinde seke seke yürümeðe baþladý.
Resûl-i Ekrem, "Ey Câfer! Nedir bu yaptýðýn?" diye sorunca, Hz. Câfer þöyle izah etti:
"Yâ Resûlallah! Habeþliler, sevinçlerinden, krallarýna böyle yaparlardý. Necaþî de bir kimseden hoþlandý mý kalkýp böyle hareket ederdi."431

404. Tabakât, 2:120.
405. A.g.e., 2:120.
406. Tabakât, 2:121.
* Ýhrama girme yerleri þunlardýr: Medinelilerin Zülhuleyfe, Þamlýlarýn Cuhfe; Iraklýlarýn, Zât-ý Irk; Necidlilerin Kam, Yemenlilerinki ise Yelemlem.
407. Tabakât, 2:121; Ýbn-i Kesîr, Sîre, 3:435.
408. Tabakât, 2:121.
409. A.g.e., 2:121.
410 Taberî, 3:101; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:436.
411. Tabakât, 2:121; Ýbn-i Kesîr, Sîre, 3:436.
412. ibn-i Kesir, Sîre, 3:432.
413. Sîre, 4:12-13.
** Buna 'Reml' denir.
414. Tabakât, 2:123; Müsned, 1:306; Müslim, 2:923.
415. Ýbn-i Kesîr, Sîre, 3:432.
416. Tabakât, 2:123; Ýnsanü'l-Uyûn, 2:784.
417. Tabakât, 2:122.
418. A.g.e., 2:122.
419. Tabakât, 2:122.
420. A.g.e., 2:122.
421. Megazi, 2:738.
422. Tabakât, 8:137; istiab, 4:1915-1916.
423. Ýstiab, 4:1916.
424. Tabakât, 8:132; Ýbn-i Kesîr, Sîre, 3:439.
425. Ýbn-i Kesîr, Sîre, 3:439.
426. A.g.e., 3:433; Ýnsanü'l-Uyûn, 2.783.
427. Zâdü'l-Mead, 2:171; Ýbn-i Kesîr, Sîre, 3:443.
428. Sîre, 4:14; Tabakât, 2:122, 8:133-134.
429. Tabakât, 2:122.
430. Tabakât, 8:159-160.
431. A.g.e., 8:160.




Kainat' ýn Efendisi (ASM), Salih Suruç
Gönderme Tarihi: 15.07.2006 - 10:13
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Konudaki Mesajlar: Konu icon Kim namazi vaktinde kilarsa Allah ona 9 şey ikram eder
AFFEYLE_ALLAHIM su an offline AFFEYLE_ALLAHIM  
Konu icon    Kim namazi vaktinde kilarsa Allah ona 9 şey ikram eder
12 Mesaj -
Kim namazi vaktinde kilarsa Allah ona 9 þey ikram eder

Hz.Osmandan þu hadis naklonulur:kim namazý vaktinde kýlarsa Allah Teala ona 9 þey ikram eder

1-Kendi katýnda o kimeseyi sevgili kýlar

2-Ona sýhhat ve saglýk verir

3-Melekler onu korur

4-Evine bereket gelir

5-Yüzünde salih kullarýn nuru meydana gelir

6-Kalbine yumsaklýk verir

7-Sýrat köprüsünden kolay geçer

8-Cehennem azabýndan kurtarýr

9-Kendileri hakkýnda "Onlara ne bir korku ne de bir üzüntü vardýr"ayetinin buyruldugu kimselerle cennette komþu olmayý nasip eder
Hz. Peygamberimiz yine buyururki"Namaz dinin diregidir onda 10 guzellik vardýr"
Yüzün revnaký,kalbin nuru,bedenin rahatý ve saglýgýnýn sebebi,kabrin huzuru,Allahýn rahmetinin inmesine sebep,iyi ameller kefesini agýrlastýran olcu,Allahýn rýzasýna sebep,,cennette makamýn yuksekligi ve cehennem ateþine siperdir.Kim namazý kýlarsa dinini ayakta tutmus olur kim onu devirirse dinini devirmiþ olur.

Güle Güle Güle Güle Güle Güle düsün düsün düsün düsün düsün düsün
Gönderme Tarihi: 05.07.2006 - 14:42
AFFEYLE_ALLAHIM üyenin diger mesajlarini ara AFFEYLE_ALLAHIM üyenin Profiline bak AFFEYLE_ALLAHIM özel mesaj arzu etmiyor AFFEYLE_ALLAHIM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konu olarak göster

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 647 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ambulans64 (60), salihbayram (52), opel (54), islamci_genc (37), celal1974 (50), savage41xxx (52), LAZPARATOR61 (45), kral29 (35), siseyna (43), demir_kralll (33), yepremreha (47), YA_rab (31), zompur (54), ALMILA_GÜL (56), Mystigue (53), kecmk (53), akpinar61 (59), aqabe (60), agenc24 (52), y.erkek (52), internet22 (41), kutsalsavasc&ya.. (37), karindas (45), sehadet_61 (46), Serdar_ (44), bahtiyar28 (54), maun (42), bayramsalih (52), arifünal (64), HANCEREN (55), mecruh (45), MuSLimaNKa (34), bilalkale (50), DeLiCaN (944), veysel setdibi (62), tilli (51), erzurumlunet (46), sema_ihl (38), cemre (52), m.kara (58), yyunuss (39), x_X_x (41), Muhammed1968 (57), hçerçi (72), lcd (47), fatihreis (39), Baharayyildiz (40), haci_nl (47), cemil (46), yakupakyuz (60), gazikoc58 (51), Ankebut57 (45), L a V i N i a (40), sofu_23 (51), Beyaz dilek&cce.. (40), tabu (50), sümbül (37), yakupalan (45), Alperen Eren (46), HikmetSagir (81), YaSaX (44), Barnabas (39), islamasevdal&ya.. (38), ilyas1970 (54), criminalist (52), Ayhan-61 (58), nurayaz (30), mörscher (58), basmuharrir (58), Goodmanx (57), mahmut1968 (56), djnefret (41), karadeniz krali (54), ayseli (58), cengo06 (62), yasarerkek (52), hz.ömer (37), ismailxxx (46), tayyarozbak (40), karamurat1 (51), sari_kiz (38), kaslim (42), ayyildiz_70 (34), The Mediterrane.. (53), bahadir (50), ~TUTI~ (37), dostahasret (43), Selinnurx (56), apocalyptica (45), markat (46), derlerkahin (46), isa dogan (50), EROL AKBULUT (56), Yaseminnur (37), sehadet_aski (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.61155 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.