0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » KİTAP & DERGİ » HAT SANATI

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Havace su an offline Havace  
HAT SANATI
16 Mesaj -
HAT SANATI



A) HATTIN TARÝFÝ

Hat, sözlükte uzun ve doðru yol; mastar olarak yazý yazmak manalarýna gelir. Çoðul olarak, ekseriya, hutut veya ahtat kullanýlýr.

Batýda hüsn-i hat (güzel yazýgöz kırpma karþýlýðýnda, calligraphy kelimesi kullanýlmaktadýr. Ancak, hüsn-i hat, Ýslam yazýlarý için kullanýlan bir tabirdir. Sanatkârýna, hicri ilk asýrlarda, kâtib, küttâb, verrâk daha sonra da hattat denilmiþtir. Ýranlýlar, hattat karþýlýðýnda, hoþ nüvis veya hüb-nüvis kelimelerini kullanmýþlardýr.
Osmanlýlarda hat sanatý geliþirken, hattatlara da hususiyetlerine göre farklý isimler verilmiþtir. Bu yeni tabirler, yazý çeþidine göre, ta'lik - nüvis (ta'lik yazan), celi - nüvis (celi yazan), siyakat - nüvis (siyakat yazan), çep-nuvisan (divani yazanlar) olarak kullanýlmýþtýr.
Meþhur bir tarifte hat þöyle anlatýlýr: "Hat her ne kadar, cismani aletlerle meydana gelirse de, aslýnda ruhi bir hendesedir."
Ayný manadaki diðer bir tarifte de, Nazzam: "Hat, bedeni duygularla meydana gelirse de o ruhun asaletindendir" der.
Bu tariflere göre hat: "Üstadýný taklitle, zihne nakþolan þekillerin ruhtaki güzellik duygularýyla birleþerek, el, kalem, kâðýt ve mürekkep gibi, maddi aletlerin yardýmýyla meydana gelen ruhi bir hendesedir."
Hat, bir fikri ifadeye yarayan ölçülü yazýdýr. Bir fikrin yalnýzca çizgili sembollerle ifadesi deðil, ayný zamanda okuyana hayranlýk uyandýran güzellik vasýtasý, dini ve toplumsal deðerlerin tasviridir. Plotinos, "Maddi güzellik, ruhi güzelliðin ifadesidir" derken gerek kâinatta, gerekse sanat eserlerinde görülen güzelliðin, ruh güzelliði olduðunu ifade etmiþtir.
Hat sanatý, konusunu resim ve tezyinatta olduðu gibi tabiattan deðil, insan ruhundan alýr. Önce zihinde þekillenir, sonra el, göz ve irade vasýtasýyla meydana gelir.

Abbasiler devrinde geliþen hat Sanatý XV. yüzyýlda ünlü Türk hattatý Þeyh Hamdullah (1429-1520) ile yeni bir tavýr ve þive kazanmýþ ve o zamanki Ýslam dünyasýnýn bütün hattatlarýnýn üstadý olmuþtur. Onun üslubu Osmanlý hat Sanatýnýn geliþmesine geniþ ölçüde yol açan bir temel oluþturmuþtur. XV.yetiþen sanatkârlardan biride Ýstanbul Fatih Camii kitabesiyle Topkapý sarayýnda Sultan Ahmed çeþmesine bakan dýþ kapýnýn kitabesini yazan Ali bin Yahya Sofi'dir. Süleymaniye Camii kubbesinde yazýyý yazan Karahisari Osmanlý Sanatýna güzel fakat süreli olmayan bir üslup getirmiþ daha sonra o sitil devam ettirilmemiþtir. XVII. yüzyýlda Hafýz Osman'la Türk yazý üslubu yeni bir yükseliþ devrine girmiþtir. Zamanýn bütün hattatlarý ondan ders alýp onun yazý Sanatýný benimsemiþlerdir Sultan III Ahmet ve Sultan II. Mustafa da onun öðrencileri arasýnda idi. Taþ basmasýyla çoðaltýlan Kur'an'larla Hafýz Osman'ýn þöhreti bugün Hindistan'a ve Cava'ya kadar bütün Ýslam âlemine yayýlmýþtýr. Bundan sonra Mustafa Rakým ve Mehmet Esat Yesâri XIX. yüzyýlda, Kadýasker Mustafa Ýzzet Efendi ve Yesârizâde Mustafa Ýzzet efendi, Sami efendi, Necmeddin Okyay, Aziz efendi, Kemal Batanay, Ýsmail Zühdi, Mustafa Rakým, Mehmed Þevki,Ýsmail Hakký Altunbezer, Hamid Aytaç çok tanýnmýþ üstatlardýr.

Yazý baþlý baþýna bir Sanat olduðu gibi dekoratif Sanatlarýn zenginleþtirilmesinde ve mimaride çok büyük rol oynamýþtýr. Gerek Selçuklu, gerekse Osmanlý mimarisinden yazýyý çýkaracak olursak bunlarýn pek fakir bir manzara göstereceðine þüphe yoktur. Dekoratif Sanatlar içinde ayný þey söylenebilir. Yazý Sanatýnýn yanýnda tuðralarý da gözden geçirmek lazýmdýr. Her sultanýn adýna arma þeklinde tuðra denilen bir kompozisyon oluþturulmuþ ve fermanlar ile önemli vesikalarýn baþýna da tuðra çekilmiþtir.

Hat yazýlarýnýn kenarlarý tezhib ve ebrularla tezyin edilerek daha bir güzellik kazandýrýlmýþtýr.



HAT SAN'ATINDA GÜZELLÝK UNSURLARI :

TERKÝB: Arap harflerinin genelde bitiþik olmasý, onlarýn her kelimeyi, hususi bir þekle ve görünüþe, sokulabilecek terkipler meydana getirmeye mümkün kýlmýþtýr. Güzel bir yazýda terkip, yalnýz harflerin basit þekillerinin bir araya gelmesi deðildir. Adeta resmin yazýya dökülmesi, yazýyla resim yapýlmasýdýr.

TENASUB: Yazý þeklidir. Arap harflerinin þekilleri, uzunluklarý ile enleri, bir harfte deðil hatta bir çizgide bile incelikler ile kalýnlýklar oluþu nedeniyle ruh üzerine bir etkisi vardýr. Bu güzellik yalnýz hat sanatýnda deðil, mimarlýk, heykeltýraþlýk gibi, diðer sanatlarda da aranan önemli bir vasýftýr.

SADELÝK: Sadelik fikri yazýda bir deðerli bir ölçüdür. Sanatkârýn vermek istediði þey, yazýnýn gerçekçi bir telakkisidir. Bundan harfler ve kelimeler, her türlü hareke ve tezyinat, hatta istif ve terkib külfetinden uzak olarak, vücudunu göstermektedir. Mesela, Mimar Sinan devrinin çinilerinde görülen büyük celi yazýlarýnda bu vasýf tamamýyla vardýr.

ÝHTÝÞAM (AZAMET): Bu en çok sülüs celisi ve kûfi gibi bünyeleri gereði kalýnlýða, aðýrlýða, kudret ve kuvvet duygularýnýn ifadesine uygun ve tabiri caizse, iradi yazýlarda ortaya çýkmaktadýr. Kûfi ve sülüs yazýlarý azamet hissi itibari ile tetkik edildiðinde görülecektir ki, bu yazýlara ait bazý mektepler bu hissin ifadesini kendine doðrudan doðruya mevzuu olarak kabul etmiþlerdir. Mustafa Rakým mektebinde olduðu gibi. Sanatta bu azamet fikrinin mütenazýrý, incelik hissidir. Ýncelik, azamet gibi irademize deðil, kalbimize, hissimize müracaat eden bir kýymettir. Türk yazýlarý arasýnda bu hissi, en büyük belagatle ifade edebilen yazý, ta'lik yazýsýdýr. Ta'lik bünyesi bu kýymetin bütün tafsilatý ile ortaya çýkmasýna çok müsaittir. Ondan sonra, nesih, rik'a yazýlarýnda da bu incelik hissinin tecellisini bulmak mümkündür. Mesela Þevki Efendi'nin nesihleri, Ýzzet Bey'in rik'a yazýlarý, bu incelik hissinin bir ifadesidir.

AKLAM-I SÝTTE: (Þeþ-kalem)

Ýslam yazýlarýnýn ilki Ma'kýlidir. Bütün harfleri düz ve köþelidir. Yuvarlaðý yoktur. Bundan sonra Kûfi hattý doðmuþtur ki, bir kýsmý düz, bir kýsmý yuvarlaktýr. Her ne kadar Mansur ve Mehdi devirlerinde hat nevilerini otuz yedi'ye kadar çýkarmýþlarsa da, bugün Kûfi hattýndan doðan altý çeþit yazý bilinmektedir. Hat nevileri manasýna Kalem tabiri de kullanýlýr. Bu altý nevi yazýnýn usulü ve kaidesi, harf ölçülerinin daire ve nokta ile belirlenerek her birine manasýna göre isim verilmiþtir. Bu yazýlarý birbirinden ayýran, bünye farkýdýr. Yoksa harflerin, þekillerinin esasý birdir. Farklýlýk her yazý nevindeki özel þekildedir.


Þeþ - kalem diye þöhret bulan altý nevi yazý þunlardýr:

1-RÝKA': Dört bölüðü düz, iki bölüðü yuvarlaktýr.
2-SÜLÜS: Bir buçuk bölüðü düz, bakisi yuvarlaktýr.
3-NESÝH: Muhakkak'a tabidir.
4-TEVKÝÎ: Sülüs'e tabi olup, kalem kalýnlýðý onun üçte bir'i kadardýr.
5-REYHANÎ: Yarýsý yuvarlak, yarýsý düzdür.
6-MUHAKKAK: Düzlüðü ve yuvarlaklýðý deðiþik, çoðu harfleri bitiþiktir.
Daha sonra Ýran'da ortaya çýkan ve bir kuðunun vücut, kanat ve gagasýndan esinlenerek ortaya çýkarýlan TA'LÝK hattý da bunlar arasýnda sayýlmýþtýr. Bu yazýlardan baþka, GUBARÝ (Ýnce yazýgöz kırpma, DÝVANÝ, RÝKA', SÝYAKAT ve MÜSELSEL hat çeþitleri de vardýr.

Sülüs yazýsýnýn özellikleri: Sülüs, dört bölüðü düz, iki bölüðü yuvarlaktýr, diye ta'rif edilir. Sûre baþlarý, beyit ve kaside yazmak için kullanýlýr. Genellikle aðzý 3 -4 mm. geniþlikte kamýþ kalemle yazýlýr. Geleneksel hat ta'limine sülüsle baþlanýr ve hüsn-i hatta esas kabul edilir. Sülüs harflerinin gözleri, aðýzlarý, baþlarý, daha mürekkep þekiller almýþtýr; harflerin þahsiyetleri iyice belirlenmiþ, hat daha açýk bir hale gelmiþtir. Düz ve eðri çizgiler sülüs bünyesinin ana unsurlarýdýr

Nesih yazýsýnýn özellikleri: Kalýnlýðý sülüsün üçte biri kadardýr; aðzý bir mm. olan kamýþ kalemle yazýlýr. Sülüsün daha ibtidai bir þeklidir.

Sülüsün, kitabe ve levhalarda kullanýlan kalýn ve iri bünyelisine sülüs celisi ta'bir olunur. Celi kelimesi, yalnýz kullanýldýðý zaman genelde sülüs celisine delalet eder.

Talik Yazýnýn Özellikleri:Ta'lik yazýnýn en önemli özelliklerinden biri, eðri çizgilerdir. Yer yer incelip kalýnlaþan harfler ve baðlantýlarý, canlýlýk, akýcýlýk verir. Her türlü hareke ve tezyinat külfetinden kurtulmuþ, sade, çýplak, incelerek eðilen çizgiler, asýlýp duran son derece ölçülü çanaklar, uzayýp giden keþideler (çekiliþler) melekleþmiþ, zengin doðu kültürünün ve ruhunun ortaya çýkýþý olarak görünürler.
Ta'lik hattýnda elif ve lamlar soldan saða doðru meyletmiþ; vay, fe, kaf, mim gibi harflerin gözleri kapanarak küçülmüþtür. Be, sin, fe, kaf gibi harflerin kollarý uzayýp gitmiþ, harfler asýlýp kalmýþtýr.


Rika Yazýsýnýn Özellikleri: Günlük hayatta, devlet dairelerinde en çok kullanýlan divani karakterinde bir yazý çeþididir. Kalemin tabiatýna uygun, süratli ve kolay yazma ihtiyacýný karþýladýðý için harf yapýlarý basitleþmiþ; fe, kaf, mim, vav gibi harflerin baþlarý ufalmýþ, diþleri yok olmuþtur. Sola doðru dik ve köþeli çizgiler, kelimelerin satýrlara meylederek yaptýklarý akýcýlýk, bu yazý çeþidinin karakteristik özelliklerindendir.

Ýyi bir hattat'ta aranan özellikler de þunlardýr:

1-Okunaklý yazmak

2-Düzen, intizam

3-Süratli yazmak

4-Ölçülü yazmak


CELÝ BÝR YAZI NASIL HAZIRLANIR?

Kalem aðzýnýn geniþlemesiyle yazý da irileþir ve kalýnlaþýr. Bu, yazýnýn konacak veya yazýlacak yerinin yüksekliðine ve mekânýn ölçüsüne göre deðiþir. Cami kubbe yazýlarý, Allah ve Peygamber isimleri, dört halifenin isimleri, büyük kýt'ada Ayet ve Hadis-i Þerifler, bu hususlar nazarý itibara alýnarak hazýrlanýr. Harflerin incelik ve kalýnlýklarý, harf aralýklarý, bünyeleri, mesafe ve mekâna göre hesaplanýr. Önce kalýp çalýþmalarý yapýlýr. Kalýplar çeþitli usullerde hazýrlanýr. Eski hattatlar sulu mürekkeple mukavim beyaz kaðýt üzerine yazarlar ve sonra tashih ederlerdi. Ý.Ü. dýþ kapýsý üzerindeki "Daire-i Umür-u Askeriye" ibaresini Þefik Bey'in kurþun kalemleri birbirine baðlayarak bir günde çizmiþ olduðu rivayet edilir. Ekseriya sanatkârýn zýrnýk mürekkebi ile siyah zemin üzerine büyük bir cehd ve emekle hazýrladýðý kalýplar; usulüne uygun iðnelenip silkilerek, arzu edilen zemine yazýlýr veya mermere hâkkedilir. Elle yazýlamayacak kadar iri olan yazýlar, önce küçük ebatta yazýlarak satranç usulüne (gözlere bölme) göre istenildiði kadar büyültülür. Bu þekilde hazýrlanmýþ Ayasofya'daki halifelerin adlarýnýn bulunduðu levhalarý 55 cm. kalýnlýðýnda en büyük yazýlarýmýzdýr.
Hususi istifle hazýrlanan bu celi yazýlarýn, tashihi de yapýldýktan sonra kalýp olarak kullanýlabilmesi için iðnelenmesi lazýmdýr. Ýðneleme iþlemi þöyle yapýlýr: Ýðnelenecek yazý birkaç tabaka kâðýtla beraber ýhlamur aðacýndan yapýlmýþ tahta üzerine yerleþtirilir. Bir sapa geçirilen boncuk iðnesi ile harf ve iþaretlerin iç ve dýþ kenarýndan dik olarak sýkça iðnelenir Üstteki yazýlý kâðýda üst kalýp, altta iðnelenen diðer kâðýtlara da alt kalýp adý verilir.
Alt kalýplardan biri, yazý yazýlacak zemin üzerine konur, kömür tozu sürülmüþ çuha, iðne delikleri üzerinde gezdirilir. Böylece yazý siyah noktalar halinde tespit edilir. Buna yaz silkelemek tabir olunur. Eðer yazý siyah zemin üzerine "zerendüd" olarak yazýlacaksa kömür tozu yerine tebeþir kullanýlýr. Daha sonra ya harfler ve þekiller asýl kalýbýn yazýldýðý kalemle doðrudan doðruya yazýlýr veya tarama ucu ile düzgün bir þekilde hatlar çizilerek içi fýrça ile doldurulur.

KALEM ÇEÞÝTLERÝ:

Hüsn-i hatta, ekseriya, kamýþ kalem, cava kalemi, meneviþli kalem, kargý kalem ve tahta kalem kullanýlýr.

a) Kamýþ Kalem:
Kamýþ kalem, yazýlarýmýzýn en tabii aletidir. Hüsn-i hatta kullanýlan kamýþ, ekseriya, Ýran ve Irak'tan getirilirdi. Tabii rengi sarý olan kamýþlar, bir yýl boyunca at gübresinin içine yatýrýlýr, bir takým yanmalardan sonra, koyu kahve rengini alýr, sertleþirdi. Ancak bu ýslah ve terbiye ameliyesinden sonra kullanýlýrdý. Bu ýslah, sýcak ülkelerde güneþ altýnda yapýlýrdý.
Özelliði: Kamýþ kalem ne çok ince, ne çok kalýn olmalý. Rengi parlak ve siyaha yakýn, düzgün ve yuvarlak, boðum aralarý bir karýþ olmalýdýr. Bu özellikteki bir kamýþ kalem, mermer, taþ veya cam üzerine atýldýðý zaman, tiz bir ses çýkarýr. Yazma bir eserde, kamýþ kalemin özellikleri þöyle anlatýlmaktadýr: "Evvela, hüsn-i hat yazanlara kalemin alasýný ve mürekkebin ranasýn ve kâðýdýn zibasýn görmek gerektir. Kalemin alasýn oldur ki, kýzýlý pek ola ve aklýðý pek az ola ve damarlarý doðru ola, zira damarlarý doðru olmazsa, kalemi þak itdikte, eðri þak olur, doðru þak olmaz. Eðri þak olan kalemden hüsn-i hat gelmez ve kalemin kalýnlýðý evsat ola ve uzunluðu on parmak ola."

b) Cava Kalemi:
Cava'da yetiþen bir cins kamýþýn özüdür. Çok sert olmasý, uzun süre yazmakla bozulmamasý sebebiyle, bilhassa, mushaf yazmakta hattatlarýmýz tarafýndan tercih edilmiþtir. Yalnýz ince olduðu için, bir kamýþ kalemin içine yerleþtirilerek veya tutulacak kýsmýna bir bez parçasý sarýlarak kullanýlýr.

c) Meneviþli Kalem: (Hindi Kalem)
Hindistan'da yetiþen içi dar, uzun boðumlu ve meneviþli gayet sert bir kalemdir.
d) Kargý Kalem:
Kargýdan yapýlan bu cins kalem, celi yazýlarý yazmak için kullanýlýr.
e) Tahta Kalem:
Adýndan da anlaþýlacaðý üzere, tahtadan yapýlan bu kalem daha iri yazýlarý yazmada kullanýlýr.
Son zamanlarda, kamýþ kalem yerine, madeni uçlar kullanýlmýþsa da, hattatlarýmýz, arzu edilen kalýnlýkta açýlmasý, sebebiyle kamýþ kalemi tercih etmiþlerdir. Özellikle de ýhlamur aðacýndan yapýlan kalemler spatulaya benzer bir þekil yapýldýktan sonra ucu "Z" tipi kesilir. Kalýn yazýlarda kullanýlýr. Hattat Sami efendinin çok geniþ yazýlarý, iki kurþun kalemin arasýna çýta çakarak yazdýðý nakledilir.


KALEM AÇMAK ve TUTMAK USULÜ

Güzel yazý, yazanýn kabiliyetine baðlý olmakla beraber, yazý çeþitlerine göre, kalem açma sýrrý da bilinmelidir ki, kalemden güzel hat çýksýn. Reis-ül Hattatin Hacý Kamil Efendi, yazýsýna istediði mükemmelliði verebilmek için, uzun zaman kat-ý kalem (kalem açma) usullerini araþtýrdýðýný, ancak kalem açma sýrrýný çözdükten sonra, yazýda muvaffak olduðunu söylermiþ. Kalem açma ve kat' etme, melekeye muhtaç bir iþtir. Hatta baþlayanlar evvela, kalem açma usulünü öðrenmelidir. Bu konuda Hz. Ali þöyle buyurmuþlardýr: "Kalemi iyileþtirirsen, yazýný da iyileþtirirsin; kaleme bakmazsan, yazýyý yüzüstü býrakmýþ olursun, çünkü yazý kaleme tâbidir."

"Rehber-i Sibyan"ýn arka yüzünde, kalem açmakla ilgili þu bilgi verilmektedir: "Kalem evvela, sol avucun içine yatýrýlarak, baþparmak bükümü miktarýnca aþaðý ucuna doðru, ince tarafýndan badem biçiminde kesilir. Sonra ortasýndan bir miktar yarýk (þak) yapýlýr. Kalemin iki yanlarýndan, istenilen kalýnlýk derecesine göre kesilir. Kalem, maktâ'ýn yuvasýna konur; sol elin baþparmaðý ile kalemi ve diðer parmaklarla altýndan maktâ'ý tutarak ucu, aþaðý doðru hafifçe traþ edilir. Eðer sülüs ve nesih kalemi ise eðrice, rik'a ve divani kalemi ise biraz doðruca kat edilir. Kalemi, sað elin baþ ve þehadet parmaðýyla tutarak, orta parmaðý onlara yardým ettirmelidir. Fakat kalem, hakkýnýn layýðý ile icra olunmasý için, kalem kesilmiþ olan tarafýný satýrýn üzerine çevirerek hareket ettirmelidir.
Kalem aðzýný çok kýsa ve uzun açmamalý; kýsa açýlýrsa eli kirletir, uzun açýlýrsa da kalemin sevk ve idaresi güçleþir. Ayrýca kalem üzerindeki parlak kýsým mürekkep almayacaðýndan, tebeþirli çuhayý bu kýsma sürmelidir.

KÂÐIDIN BOYANMASI

Ham kâðýtlar istenirse evvela bitkisel boyalarla, kýrmýzý, yeþil, mavi, siyah, pembe renklere boyanýr. Boyama iþi þöyle yapýlýr: Renk elde edilmek istenen bitki toplanýr, derin ve geniþçe bir kaba konarak bir miktar þapla, suda kaynatýlýr. Bir müddet sonra, bitkinin rengini alan su, baþka bir kaba boþaltýlýr. Kâðýtlar renkli suya bir bir batýrýlarak banyo usulü ile boyanýr; ayrý ayrý kurumaya býrakýlýr. Bazý yazma eserlerde, yapraklarýn orta kýsmýyla kenar kýsýmlarý ayrý renkte boyanýr; bu tarz boyamaya akkâse denir.

Renk bilgisi ve zevki fevkalade geliþmiþ olan Osmanlý Türklerinde, kaðýt boyamada kullanýlan bitkilerden bazýlarý þunlardýr:

Kýna: Bir miktar su içine konarak kaynatýlýr, "Hünnap" rengi olur.

Nohut: Bu bitkinin unu suda kaynatýlýr ve adýný kendisinden alan "nohudi" renk elde edilir.

Soðan: Dýþ kabuklarý þapla kaynatýlarak kýrmýzýmtýrak, gayet güzel bir renk elde edilir.

Kurt Kulaðý: Safran ve þap su içinde kaynatýlarak yeþil renk elde edilir.

Badem Yapraðý: Ýlkbaharda toplanan bu yapraklar, 3- 10 gram þap ile bir miktar su içinde kaynatýlarak altýn sarýsý, güzel bir renk elde edilir

Ceviz ve Yaþ Nar: Kabuklarý birlikte su içinde kaynatýlarak, kahverengi elde edilir.
Menekþe Yapraðý ve Mürver Çiçeði Tohumu: birlikte dövülür ve güzelce sýkýlýp suyu þapla kaynatýlýr, menekþe rengi elde edilir.

Ayrýca, cehri boyasý su ile kaynatýlarak sarý renk elde edilir.


KÂÐIDIN AHARLANMASI (TILA):


Ahar, yazý yazarken olabilecek hatalarýn düzeltilmesinde silintinin belli olmamasý ve iz býrakmamasý için kâðýdýn üzerine sürülen bir sývýdýr. Bu sayede ham ve pürüzlü kâðýtlar yazýya elveriþli hale gelir. Üzerine bir defa ahar sürülmüþ kâðýda tek aharlý, iki defa veya daha fazla ahar sürülmüþ kâðýda da çift aharlý kâðýt adý verilir.
Kâðýt ýslahýnda ekseriya, yumurta veya niþasta aharý tatbik edilmiþtir.
a) Yumurta Aharý: Taze ördek veya tavuk yumurtasýnýn beyazý bir kâseye alýnýr. Yumruk büyüklüðünde bir þap parçasýyla yumurta aký kesilinceye kadar çalkalanýr. Birkaç saat bekledikten bu köpüren malzemenin altýnda sabunlu suya benzeyen bir sývý oluþur. Altta biriken bu sývý, sünger veya tülbent sarýlmýþ bir parça pamukla kâðýda sürülür. Ve gölgede kurutulur.
Tuðrakeþ Ýsmail Hakký Bey'in bizzat tarif ettiði ahar usulü þöyledir: "Þekersiz olarak muhallebi tarzýnda piþirilmiþ niþasta gayet ince süngerle kâðýdýn her iki yüzüne sürülür. Sonra kâðýt Ýpte kurutulur. Bundan sonra yumurta aký az miktarda þapla çalkalanarak köpürtülür. Bu suretle köpürtülen yumurta aký, bir müddet haliyle býrakýlýr. Köpükler tamamen sönüp zeytinyaðý þeklini alýnca niþasta sürülmüþ ve kurutulmuþ kâðýt üzerine ince süngerle bu yumurta akýndan sürülüp yine kurutulmaya býrakýlýr. Kaðýt kurutulduktan sonra, evvela saplý mühre ile sonra billur mühre ile parlatýlýr."

b) Niþasta Aharý: Bu tarz aharýn yapýmýnda buðday niþastasý kullanýlýr. Önce soðuk suda eritilen niþastaya, bir miktar jelâtinle kaynar su ilave edilir. Ýyice piþtikten sonra süzülür ve kâðýt üzerine sürülür.
Ahar, yazýnýn ve kâðýdýn cinsine göre yapýlýr. Mushaf yazmak için hazýrlanan kâðýtlarýn her iki tarafýna da ince bir ahar çekilir. Çok tashih ve emek isteyen celi yazýlarýn kâðýtlarýnýn, yalnýz bir tarafý birkaç kat kuvvetlice aharlanýr.
Özellikle ta'lik kýt'alar için hazýrlanan kâðýtlarýn, aharlanmasýna daha da özen gösterilmelidir. Kâðýdýn aharlanmasý hat sanatýnda ayrý bir ustalýk ister.

KÂÐITLARIN MÜHRELENMESÝ:

Kaðýda aharý iyice yedirmek, yüzündeki pürüzleri gidermek ve ilerde çatlamasýný önlemek için cam veya çakmaktan yapýlmýþ mühre ile kaðýtlar mührelenir.
Aharlanmýþ mührelenecek kâðýtlar, ýhlamur aðacýndan yapýlmýþ yekpare, ortasý çukurca mühre tahtasý, Pesterek üzerine konur. Mührenin hareketini kolaylaþtýrmak için kuru sabun sürülmüþ bir çuha, kâðýt üzerinde gezdirilir. Daha sonra çakmak veya cam mühre muhtelif yönlerde kâðýt üzerinde kuvvetle hareket ettirilir. Böylece mührelenen kâðýtlar üst üste sýralanýr. Üstüne de bir aðýrlýk konarak, kullanýlmak üzere en az bir yýl bekletilir. Ancak günümüzdeki kâðýtlarýn kaliteli olmasý nedeniyle bu kadar uzun süre beklemeye gerek yoktur. Yapýldýðý maddeye göre mühre çeþitleri þunlardýr:

a) Böcek Mühre: Deniz böceði kabuðundan yapýlýr.
b) Billur Mühre: Kaz yumurtasý þeklinde camdan yapýlan mühredir.
c) Çakmak Mühre: Çakmak taþýndan yapýlan mühredir. Çakmak taþý, saplý bir tahtanýn ortasýna yerleþtirilmiþtir.
d) Zer Mühre: Sert akikten yapýlan bu mühre, yaldýz ve altýn parlatmada kullanýlýr.


MÝSTAR:

Kâðýda satýr çizmeye yarayan bir alettir. Üzerinde sýra sýra muntazam ibriþim gerili bir mukavvadan ibarettir ki, yazýlacak yazýya göre kâðýtlar, parmak yardýmýyla üzerine bastýrýlarak kabartma çizgiler meydana getirilir. Böylece sayfalar arasýndaki satýr düzen ve ahengi saðlanmýþ olur.

MÜREKKEP YAPIMI:

Mürekkep þöyle yapýlýr: Önce zamk-ý arabi soðuk suda eritilir. Boza kývamýna gelince süzülür. Sonra mermer havan içine bir ölçü is, dört ölçü zamk-ý arabi konur ve is zamk-ý arabi içinde iyice birbirine karýþýncaya kadar yavaþ yavaþ tokmakla havanda dövülür. Dövülme iþlemine az su ilavesiyle devam edilir. Mürekkebin tam kývamýnda olmasý için eskiler, "seksen bin tokmak vurmak gerekir" demiþlerdir. Böylece yapýlan mürekkep, çuha veya keçeden yapýlmýþ mibzeleden süzülür; on misli sulandýrýlarak kullanýlýr.

Not: Bu bilgileri hazýrlarken "HAT SANATIMIZ" ve "Kalem GüzelÝ" kitaplarýndan yararlanýlmýþtýr.
Gönderen: 08.07.2006 - 20:03
Bu Mesaji Bildir   Havace üyenin diger mesajlarini ara Havace üyenin Profiline bak Havace üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Gast NeV-Ra  
Misafir
sevinçli
ALLAH RAZI OLSUN
gül

Gönderen: 08.07.2006 - 21:08
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1381 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.01248 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.