lopinavir ritonavir stromectol kaletra generique stromectol ivermectine epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » islamda teblig

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
mithat_hasanoglu su an offline mithat_hasanoglu  
islamda teblig
17 Mesaj -
Maddelerle Ýslamda Teblið Usulü

1- Teblið ve irþâd, vazifelerin en mukaddesidir. Zira Allah (c.c), en seçkin kullarý olan nebileri bu vazife ile göndermiþtir.

2- Teblið, normal zamanlarda farz-ý kifaye olsa bile, günümüzde ihmale uðrayan meselelerden olduðu için farzlar üstü bir farz konumuna gelmiþtir. Onun ihmali kat'iyen caiz deðildir.

3- Bu vazifeyi ihmal ederek ölen bir kimsenin nifak içinde ölmüþ olmasýndan endiþe edilmelidir. Çünkü böyle biri, þahsî farzlardan daha büyük ve sevap cihetiyle daha mühim bir vazifeyi terk etmiþtir.



4- Ýçinde teblið yapýlan bir topluluk, semavî ve arzî bela ve musibetlere karþý korunma garantisi altýndadýr. Eðer bir toplumda üç-beþ insan dahi olsa, bu kudsî vazifeyi yapabiliyorsa, Cenâb-ý Hakk o toplumu kendi korumasý altýna almýþtýr. Eðer, mesele aksine ise netice de aksi olacaktýr. Yani içinde bu kudsî vazife yapýlmayan topluluðu Allah (c.c)'ýn helâk etmesi muhtemeldir. Geçmiþ ümmetlerde meydana gelen toplu helâkler bunun en açýk misallerindendir.

5- Bu kudsî vazife, fert, millet ve devletler planýnda ele alýnmalýdýr. Müslüman, dünya nizamýnýn ana unsurudur. Onun bulunmadýðý dünyada nizam olmadýðý gibi, onun varlýðýnýn söz konusu olduðu yerde de anarþi ve terör olamaz. Bu ise Müslümanýn teblið vazifesini hakkýyla edâ edip etmemesine baðlýdýr.

6- "Emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker" yapmak, bir mü'minlik þiarýdýr. Bu vazife, îmandan ayrý düþünülmemelidir. Zira Kur’ân, mü'minlerin diðer mü'minlere karþý dost olduðunu (Tevbe, 9/71) söylerken, bu dostluðu ayakta tutan ana umdeye iþaret eder ve onun, bu kudsîlerden kudsî vazifeden ibaret olduðunu hatýrlatýr. Münafýklar ise, birbirlerindendir; (Tevbe, 9/67) fakat birbirlerinin dostlarý deðillerdir. Zira onlar marufa mani olmakta ve münkere de teþvikte bulunmaktadýrlar.

7- Ýslâm dini, Allah (c.c) tarafýndan teminat altýndadýr. Allah (c.c), kendi dinini koruyacaktýr. Ama bu koruma, kadýn-erkek bütün inananlarýn himmeti ve bir kýsým fertlerin dine sahip çýkmalarýna baðlýdýr. Dine sahip çýkýldýðýnýn en belirgin iþareti de, Müslüman fertlerin teblið vazifelerini yerine getirmeleridir.

8- Ýlim-amel ve teblið bir hakikatin üç ayrý yüzüdür. Birbirlerinden ayrýlmalarý mümkün deðildir. Tebliðde, ilim þarttýr; amel ise tebliðin hayatýdýr.

9- Teblið insaný, Ýslâmî hakikatleri ve içinde yaþadýðý devri çok iyi bilmelidir. Devrini bilmeyen insan, dehlizde hayat sürüyor demektir. Ýnsanlarý oraya çekmeye ve onlara bu dehlizde bir þeyler anlatmaya çalýþmasý ise zavallýca birer gayretçiktir.

10- Teblið insanýnýn gönlü Kur’ân'a göre ayarlanmalýdýr. Gönlü bu þekilde Kur’ân’a göre akort edilmeyen bir insanýn, Ýslâm adýna konuþmasý ve Ýslâmî hakikatleri anlatmasý çok zor, hatta imkânsýzdýr.

11- Teblið eri, teblið yaparken kullandýðý bütün yollarýn meþru olmasýna son derece dikkat etmelidir. Zira meþru bir hedefe ancak meþru yollarla ulaþýlabilir. Allah Resûlü (s.a.s)'nün ve O'nun kutlu ashabýnýn yolu da budur. Bize, hedefe varmak için her yolu meþru gören militanlar deðil; tuttuðu yolun meþru olmasýný, kýlý kýrk yararcasýna inceleyen ve sonra da tatbik eden sahabî ruhlu teblið adamlarý lazýmdýr. Bu dini ayakta tutacak ve onu cihanýn dört bir yanýna götürecek olanlar da ancak bunlardýr.

12- Teblið adamý, anlattýðýný muhakkak yaþamalýdýr. Aksi durum, bir münafýklýk alâmetidir ki, mü'min böyle bir duruma düþmekten fevkalâde sakýnmalýdýr. Anlattýðýný yaþamayan insanlarýn söyledikleri sözlerde, tesir ve bereket de olamaz. Onlar saman alevi gibi çabuk parlar ve hemen sönerler. Isýtma adýna bir kaloriye sahip olduklarý söylenemez.

13- Teblið adamý, daima tevazu ve mahviyet hâlini muhafaza etmelidir. Bu, asil insanlara mahsus bir davranýþtýr. Îman ise, asaletin tâ kendisidir. Öyleyse teblið adamý, her mü'min gibi asil davranmalýdýr. Allah Resûlü (s.a.s)'nün ahlâký da budur. Teblið adamý iþte bu ahlâký bir karakter hâline getirmelidir.

14- Teblið eri, teblið vazifesinin dýþýnda, devlet yetkilileriyle ve entel denilen sýnýfla, onlar hesabýna içli dýþlý olmamalýdýr. Bu konuda titizlik, onun durumunu ve izzetini korumasýnýn en mühim þartýdýr.

15- Teblið adamý, tebliðinde çok ýsrarlý olmalýdýr. Bu ýsrar onun kendi dâvâsýna karþý hürmet ve saygýsýnýn ifadesidir.. ve o, Cenâb-ý Hakk'ýn büyük saydýðý meseleleri tazîm edip büyük saymak mecburiyetindedir. Aksi hâlde, dediklerini kendisi yalanlamýþ olur.

16- Teblið adamý, fýtrat kanunlarýyla çatýþmamalýdýr. O, teblið ve irþâdýnda daima basiretli davranmalýdýr. Ýnsanda mevcut bazý zaaf ve arzularý görmezlikten gelmek, asla doðru deðildir. Asýl olan, bu zaaf ve istekleri güzele ve iyiye kanalize edebilmektir.

17- Izdýrap ve çile teblið yolunun deðiþmeyen kaderidir. Teblið adamý, daha yolun baþýnda kaderine razý olmalýdýr.

18- Teblið adamý, bir þefkat kahramanýdýr. Onun kaba kuvvet kullanarak hakký kabul ettirme gibi bir yola tevessül etmesi hiç mi hiç düþünülmemelidir.

19- Teblið adamýnýn en mühim özelliklerinden biri de fedakârlýktýr. Zira her teblið adamý, havari karakterinde olmalýdýr. Doðuþtan havari yaratýlmayanlar, asla seviyeli bir teblið adamý olarak ölemezler. Böyle bir iþ ise, her þeyden önce fedakârlýk ister.

20- Teblið adamý, duâ ile bütünleþen insandýr. Duâ ise, ihlâs ve samimiyetin esasýdýr.

21- Teblið adamý, ayný zamanda bir mantýk ve realite insanýdýr. Mantýkîliði ölçüsünde muvaffak olur ve içinde yaþadýðý toplumda kabul görür.

22- Teblið adamý, insanlarýn imaný hususunda çok hassastýr. Gördüðü küfür ve irtidat hâdiseleri, onun yüreðini parçalar ve o, bu kabil hâdiseler karþýsýnda iki büklüm olur.

23- Teblið adamý, teblið iþini hep bir aþk ve iþtiyak içinde sürdürür. Zaten o, teblið iþinin kara sevdalýsý olmayýnca, baþarýya ermesi de mümkün deðildir.

24- Ýç derinliði, teblið adamýnýn ayrýlmaz vasfý olmalýdýr. Ýç derinliði bir mânâda onun yakîne ermesi demektir. Yakîne eren insan da, bütün faziletlerle mücehhez olmuþ demektir.

25- Teblið adamý, dâvâsýný teblið ederken, ruh duruluðuna ve kalb safvetine sahip olmalýdýr. Ve arkasýnda zahîr olarak Allah'ý ve Resûlü'nü bulabilmesi için, en az dâvâsý kadar berrak bir hayat yaþamasý þarttýr. Böyle bir hayat ise ancak kalb safvetiyle gerçekleþtirilebilir.
Gönderen: 20.01.2008 - 13:56
Bu Mesaji Bildir   mithat_hasanoglu üyenin diger mesajlarini ara mithat_hasanoglu üyenin Profiline bak mithat_hasanoglu üyeye özel mesaj gönder mithat_hasanoglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
mithat_hasanoglu su an offline mithat_hasanoglu  
teblig
17 Mesaj -
Peygamberimizin teblið ve nasihat metodu nasýldý?


"Habîbim! Ýnsanlarý rabb-i teâlânýn yoluna hikmetle (açýk delillerle ve güzel vaazlarla) dâvet et. Ve onlarla muhkem ve güzel mukaddimelerle, mülâyim ve tatlý sözlerle mücadele et (ki dâvetin hüsn-i tesir hâsýl etsin)." (Nahl Sûresi, 125)

Peygamberimiz bu ve benzeri ayetleri örnek alarak müminleri ilim ve hikmetle irþat eder, bu irþadýný delillere dayandýrýrdý.

Ýrþadýnda ve ikazýnda hiddet ve þiddet göstermezdi. Muhataplarýný samimî bir hava içerisinde karþýlar, onlara þefkat ve merhametle nasihatte bulunurdu. Doðruyu ve gerçeði anlatmakta daima tatlý dili, güzel sözü tercih ederdi. Zihinlerde meydana gelen þüphe ve tereddütleri büyük bir sabýr ve anlayýþla giderirdi. Muhataplarýna itibar eder ve onlarý ikna etmek için fesahat ve belâgatla tane tane konuþurdu. Sorulan sualler yersiz de olsa tebessümle karþýlar, ciddiye alýrdý. Vaaz ve nasihatlerindeki tesirin en büyük bir sebebi de insanlarýn kusurlarýný baðýþlayýp, onlarý affetmesiydi. Hattâ en çok sevdiði amcasýný ve daha birçok akraba ve sahabelerini þehit eden ve ettirenleri Mekkenin fethi sýrasýnda affetmiþti. Hâlbuki, o gün bütün güç ve kuvvet elindeydi. Onlarý dilediði gibi cezalandýrabilirdi.

Ýþte böyle büyük ve yüksek seciyelerle etrafýndaki insanlarýn ruhlarýna tesir etti ve onlarýn nüve halindeki kabiliyet ve yeteneklerini uyandýrdý, inkiþaf ettirdi. Onlarý insanlýk semâsýnýn birer yýldýzý haline getirdi. O asrý perdeleyen cehalet sislerini kaldýrdý. Âlemin þeklini deðiþtirdi. Ýnsanlar arasýnda adalet, muhabbet, yardýmlaþma gibi yüksek seciyeleri hayata geçirdi. Kiþisel ve sosyal hayatý tehdit eden bütün hastalýklara karþý þifalý ilâçlar getirdi ve Allahýn izniyle insanlýk âlemini tedavi etti.
teblið mesleðinin yolu, “Acz, fakr, þefkat ve tefekkür” yoludur. Bu dâvâ, iman kurtarma dâvâsý. Ýnsanlarý âhir zamanýn dehþetli fitnelerinden sýyýrýp, ulvî gayelere yönlendirme dâvâsý. Beþeriyeti, nefsin, þeytanýn ve akýl almaz derecede bozulmuþ içtimaî havanýn tesirinden kurtarýp, ona kulluðun zevkini tattýrma dâvâsý. Bir insan bu yüksek ideali, bir Ýlâhî lütuf olarak yakalayabildiði takdirde, ilk yapacaðý þey, bu zor iþi baþarmaktaki aczini ve fakrýný itiraf ile Rabbinin kudretine ve rahmetine istinat etmek olacaktýr.

Acz ve fakr, kulun iki zâtî hassasý; insanýn en bâriz özellikleri. Nitekim Fâtiha Sûresini okurken, mealen, “yalnýz sana ibadet eder ve ancak senden yardým dileriz” diyerek âlemlerin Rabbi olan Rabbimize sýðýnýr, dünyevî olsun, uhrevî olsun her iþimizde O’ndan medet bekleriz. Ýþte iman ve Kur’an hizmetinin erleri de insanlarýn kalplerinde hidayetin sümbüllenmesi için bütün güçleriyle çalýþmakla birlikte bu büyük neticeyi kendi kuvvet ve kudretleriyle elde edemeyeceklerini bilerek acz ve fakr ile Allah’ýn dergâhýna iltica ederler.

Üçüncü adým, kendilerini cehenneme hazýrlayan âsi ve günahkâr insanlara acýmak ve yardýmlarýna bir doktor hassasiyeti ve bir anne þefkatiyle koþmak. Ve dördüncü adým, bu iþi hikmet dairesinde yürütmek.

Millî þairimiz, Merhum Mehmet Âkifimizin,

“Doðrudan doðruya Kur’an’dan alýp ilhamý. Asrýn idrakine söyletmeliyiz Ýslâm’ý.”

beytiyle ortaya koyduðu büyük ideal, Risale-i Nur Külliyatýnda kemâliyle tahakkuk etmiþtir. Neden ve niçinlerle dolu bu asrýn çarþýsýnda, ancak hem akla, hem de kalbe hitab eden, dâvâsýný hem sevdiren, hem de ispat eden bir külliyat revaç bulabilirdi ve buldu da.

Bu tespitlerden birincisi Ýslâm’ý gerek kendi vatandaþlarýmýza, gerekse bütün bir insanlýk âlemine ulaþtýrabilmemiz için en büyük þartýn, Kur’an ahlâkýyla ahlâklanmak olduðunu ders verir. Diðeri ise, iman ve Kur’an hakikatlerini muhtaçlara ulaþtýrabilmek için iktisadî yönden kalkýnmak gerektiðini tespit eder.

Bu iki yaramýzý tam kabul ile tedavisine çalýþmamýz gerek. Bundan gaflet ederek, geçici ve kararsýz siyasî formüllere bel baðladýðýmýz sürece, sürünmeye devam edecek ve bununla da kalmayýp, Ýslâm’ýn muhtaç gönüllere ulaþmasýna perde ve engel olmanýn mesuliyetini de çekeceðiz.
Her müslüman üzerine düþen görevi yapmakla sorumludur. Bir insanýn toplumda bulunduðu konum ona bazý sorumluluklar yükler. Her müslüman da o kunumuna göre sorumlu olur. Bu konuya bir hadisi þerifle bakabiliriz: “Bir kötülük gördüðünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buðz ediniz.” buyuruluyor.

Herkes her durumda bu hadisi kendine göre yorumlayamaz. Mesela, yolda bir kötülük görsek, onu elimizle düzeltmeye kalksak ve o kiþiye zarar versek, o adam da davacý olsa, bu durumda bize de ceza tatbik edilir. Öyleyse hadisi þerifin manasýný nasýl anlamalýyýz?

El ile düzeltmek vazifeli insanlarýn, yani devletin ve emniyetin görevi, dil ile düzeltmek alimlerin vazifesi, kalben buðz etmek ise diðerlerinindir.

Bu nedenle bir Müslüman önce Ýslamý hakkýyla yaþamalýdýr. Sonra eðer zarar vermeyecekse uygun ve tatlý bir dille anlatmalýdýr. Bundan sonrasýný da Allaha býrakmalýdýr.

Nasýl ki aðaç yetiþtirmek isteyen bir kimse þu konulara dikkat eder: Tohum ýslah edilmiþ, tarla ekime elveriþli, mevsim ekim zamaný ve ekenin de sahasýnda uzman olmasý þarttýr. Bu açýdan bozuk bir tohumu, sert ve elveriþsiz bir tarlaya, uygun olmayan bir mevsimde, hiç ekimden anlamayan bir kimsenin yapmasý her þeyin boþa gitmesine neden olacaktýr. Bu özeliklere sahip olan bir bahçývan görevini yaptýktan sonra, tarladan çiçeklerin ve güllerin çýkmasý için tarlanýn içine girmeye ve onu aðaç yapmaya kalkýþmaz. Üzerine düþeni yapar ve sonucu Allah’a býrakýr.

Aynen bunun gibi, doðru Ýslamiyeti ve Ýslamiyete layýk doðruluðu yaþamak ve anlatmak gerekir. Ýslama uygun olmayan düþünce ve fikirleri Ýslam diye anlatmak hem Ýslama, hem anlatana hem de anlatýlana zarar verecektir.

Ýslam ve iman tohumlarýnýn atýldýðý muhtaç gönüllerin de ona hazýr olmasý gerekir. Henüz bunlara hazýr olmayanlara anlatmak bazen zarar bile verebilmektedir.

Ayrýca tebliðin mevsimi de çok önemlidir. Ortam, þahsýn halet-i ruhiyesi, beklentileri gibi durumlar da önemlidir. Mevsiminde ekilmeyen her tohum zayi olabilir.

Diðer taraftan islamý teblið eden kimsenin de onu nasýl anlatacaðýný, kýrmadan dökmeden uygun bir ifade tarzýyla akýl, kalp ve gönüllere nasýl serpileceðini bilecek donanýma sahip olmalýdýr. Uzaman bir doktor gibi ehil olmalýdýr.

Bu özelliklere sahip olan bir Müslüman üzerine düþenleri yaptýktan sonra o gönüllerde iman ve Ýslam güllerinin açýlmasýný Allah’a býrakýr, Allah’ýn vazifesine karýþmaz.
Selam...
Alýntý..
Gönderen: 20.01.2008 - 14:48
Bu Mesaji Bildir   mithat_hasanoglu üyenin diger mesajlarini ara mithat_hasanoglu üyenin Profiline bak mithat_hasanoglu üyeye özel mesaj gönder mithat_hasanoglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 440 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
abdege (49), erencan (47), cengizkursat (62), yorgun734 (34), fbozooglu (44), yolcu61 (50), malik01 (55), -gurbetgulu- (33), onur77 (48), EnSevgiliye (41), aliyucel7 (44), Lokman Hamitogl.. (47), deniz.yildizi (30), sevda sevgi (33), Fedaieken (62), mt8 (49), oscak (72), kadir100 (48), sitem06 (46), mihmander61 (43), temelç (37), samsunlu_kiz55 (35), akin2157 (33), litropi (45), BURUC (42), macahelli (51), nusred (49), NuMaN_66 (49), üzyr (55), sevda12 (43), kadiri (55), Gurbetgülü (33), hüseyin (44), yorgun (34), ersmer (45), enfalfirat (33), Diyaribekirli (41), turabi (47), Enes_Bin_Maliki (55), tuba4 (34), ahdedem (45), omesut (56), avukat (53), seyuse (43), alemci (36), nuraynur (45), cezayir_menekse.. (36), radyomercan (37), imaslak (47), fersat (65), mirisu (41), özgenur12 (50), turel (40), sramazan (39), seyit94 (51), MuSaB_66 (49), yusuf681970 (54), dilnet (48), taxi (35), muratyildirim (52), pasagonul (50)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55579 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.