0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » M E A L » HİDAYET AYETLERİNİN SINIFLANDIRILMASI

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    HİDAYET AYETLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
163 Mesaj -
1-ALLAH KENDÝSÝNE YÖNELENÝ KENDÝSÝNE ULAÞTIRIR

42/ÞURA-13) Þerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muþrikîne mâ ted'ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeþâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
"Dîni ikame edin ve fýrkalara ayrýlmayýn." diye dîn olarak Nuh'a vasiyet ettiðimizi, sana vahyettiðimizi, Ýbrâhîm'e, Musa'ya ve Ýsa'ya vasiyet ettiðimizi, sizin için de (Allah) þeriat kýldý. Müþriklere, kendilerini davet ettiðin þey (Allah'a davet ve tek Allah'a inanmak) aðýr geldi. Allah, kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni, O'na (Kendisine) ulaþtýrýr.

13/RAD-27) Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeþau ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mý?” derler. "Muhakkak ki; Allah, dilediði kimseyi dalâlette býrakýr ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaþtýrýr (hidayete erdirir).” de.

31/LOKMAN-15) Ve in câhedâke alâ en tuþrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutý’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).
Ve eðer; annen, baban bilmediðin bir þeyi, Bana ortak koþman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana dönmüþse (ruhu ölümden evvel Bana ulaþmýþsa), sen de onun yoluna tâbî ol (ayný yolu takip ederek sen de Bana ulaþgöz kırpma. Sonra (ölümden sonra) hepiniz Bana döneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek). Size yaptýklarýnýzý haber vereceðim.

2-ALLAH DÝLEDÝÐÝNÝ SIRAT-I MUSTAKÝME ULAÞTIRIR

1/FATÝHA-6) Ýhdinas sýrâtel mustakîm(mustakîme).
(Bu istiane’n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM’e hidayet et (ulaþtýr).

2/BAKARA-142) Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kýbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meþrýku vel magrýb(magrýbu), yehdî men yeþâu ilâ sýrâtýn mustakîm(mustakîmin).
Ýnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: "Onlarý, üzerinde bulunduklarý kýbleden çeviren nedir?" De ki: "Doðu da, batý da Allah’ýndýr. O, dilediðini Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrýr."

2/BAKARA-213) Kânen nâsu ummeten vâhýdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeþþirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakký li yahkume beynen nâsi fî mahtelefû fîh(fîhi), ve mahtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mahtelefû fîhi minel hakký bi iznih(iznihîgöz kırpma, vallâhu yehdî men yeþâu ilâ sýrâtýn mustakîm (mustakîmin).
Ýnsanlar bir tek ümmetti. Allah, müjdeleyici ve uyarýcý peygamberler beas etti (hayata getirdi, gönderdi), ve onlarla birlikte insanlarýn aralarýnda, ayrýlýða düþtükleri þey hakkýnda hak ile hüküm vermek için kitap indirdi. (Yine de) kendilerine (apaçýk) beyyineler (belgeler) geldikten sonra, sýrf kendi aralarýndaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkýnda ayrýlýða düþen, sadece kendilerine (kitap) verilenlerdir. Bu sebeple îmân eden o kimselerin haktan yana ayrýlýða düþtükleri þey hakkýnda Allah, kendi izniyle onlarý hidayete erdirdi. Allah dilediði kimseyi SIRATI MUSTAKÎM’e iletir.

3/AL-Ý ÝMRAN-101) Ve keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluh(resûluhu), ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sýrâtýn mustakîm (mustakîmin).
Üzerinize Allah'ýn âyetleri tilâvet olunurken (okunup açýklanýrken) ve O’nun Resûl'ü sizin içinizde (aranýzda) iken nasýl (olur da) küfre dönersiniz? Kim Allah'a sarýlacaksa muhakkak o, SIRATI MUSTAKÎM’e (Allah'a ulaþtýran yola) hidayet edilir, iletilir (ulaþtýrýlýr).

4/NÝSA-68) Ve le hedeynâhum sýrâten mustekîmâaglamustekîmen).
Ve onlarý mutlaka Sýratý Mustakîm'e (Allah’a ulaþtýran yola) iletirdik.

4/NÝSA-175) Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhýluhum fî rahmetin minhu ve fadlýn ve yehdîhim ileyhi sýrâtan mustekîmâaglamustekîmen).
Allah’a âmenû olanlarý ve O’na sarýlanlarý (sarýlmayý dileyenleri) Allah, Kendinden bir rahmetin ve fazlýn içine koyacak ve onlarý, Allah'a ulaþtýran Sýratý Mustakîm’e (Allah'a ulaþtýran yola) hidayet edecektir, ulaþtýracaktýr.

5/MAÝDE-16) Yehdî bihillâhu menittebea rýdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sýrâtýn mustakîm(mustakîmin).
Allah, rýzasýna tâbî olan kiþiyi onunla (resûlü ile) teslim yollarýna hidayet eder. Kendi izniyle onlarý karanlýktan aydýnlýða (zulmetten nura) çýkarýp Sýratý Mustakîm’e hidayet eder (ulaþtýrýr).

6/EN'AM-87) Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sýrâtýn mustekîm(mustekîmin).
Ve onlarýn babalarýndan, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeþlerinden onlarý seçtik. Ve onlarý Sýratý Mustakîm’e hidayet ettik (ulaþtýrdýk).

6/EN'AM-161) Kul innenî hedânî rabbî ilâ sýrâtýn mustekîm(mustekîmin) dînen kýyamen millete ibrâhîme hanîfâaglahanîfen), ve mâ kâne minel muþrikîn(muþrikîne).
“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sýratý Mustakîm’e, kýyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. Ýbrâhîm’in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müþriklerden olmadý.

10/YUNUS-25) Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeþâu ilâ sýrâtýn mustekîm (mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulaþtýrmayýgöz kırpma dilediði kimseyi, Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrýr.

14/ÝBRÂHÎM-12) Ve mâ lenâ ellâ netevekkele alâllâhi ve kad hedânâ subulenâ, ve le nasbirenne alâ mâ âzeytumûnâ, ve alâllâhi fel yetevekkelil mutevekkilûn (mutevekkilûne).
Ve biz niçin Allah’a tevekkül etmeyelim? Bizi, yollarýmýza hidayet etmiþtir (ulaþtýrmýþtýr). Sizin bize yaptýðýnýz eziyetlere elbette sabredeceðiz Artýk tevekkül edenler, Allah’a tevekkül etsinler.

16/NAHL-15) Ve elkâ fîl ardý revâsiye en temîde bikum ve enhâren ve subulen leallekum tehtedûn (tehtedûne).
Ve sizinle sarsýlýr diye, (sarsýlmamanýz için) yeryüzünde daðlar oluþturdu. Nehirler, ve yollar (oluþturdu). Böylece yolunuzu bulursunuz (hidayete erersiniz).

16/NAHL-121) Þâkiren li en’umih(en’umihîgöz kırpma, ictebâhu ve hudâhu ilâ sýrâtýn mustekîm (mustekîmin).
O’nun (Allah’ýn) ni’metlerine þükredici idi. (Allah), onu seçti. Ve onu Sýratý Mustakîm’e (Allah’a ulaþtýran yola) hidayet etti (ulaþtýrdýgöz kırpma.

21/ENBÝYA-31) Ve cealnâ fîl ardý revâsiye en temîde bihim ve cealnâ fîhâ ficâcen subulen leallehum yehtedûn(yehtedûne).
Ve arzda (yeryüzünde), onlarý sarsar diye (sarsmamasý için) daðlar kýldýk. Ve orada geniþ yollar oluþturduk. Umulur ki (böylece) onlar, hidayete ererler (ulaþýrlar).

22/HAC-24) Ve hudû ilet tayyibî minel kavli ve hudû ilâ sýrâtýl hamîd(hamîdi).
(Onlar), sözün güzeline (Allahû Tealâ’ya ulaþmayý dilemeye) yöneltildiler ve Sýratý Hamîd’e (Ýslâm’ýn 7 safhasýndan birincisinin yoluna) hidayet olundular (ulaþtýrýldýlar).

22/HAC-54) Ve li ya’lemellezîne ûtul ýlme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sýrâtýn mustakîm(mustakîmin).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irþad makamýnýn, resûlün, nebînin) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduðunu bilmeleri, ona îmân etmeleri, onlarýn kalplerinin onu, (Allah’ýgöz kırpma idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alýnýp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olmasýgöz kırpma içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanlarý (Allah’a ulaþmayý dileyenleri) mutlaka Sýratý Mustakîm’e hidayet edendir.

22/HAC-67) Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).
Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir þeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o þeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekiþmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah’a doðru istikametlenmiþgöz kırpma olan hidayet üzeresin.

24/NUR-46) Le kad enzelnâ âyâtin mubeyyinât(mubeyyinâtin), vallâhu yehdî men yeþâu ilâ sýrâtýn mustakîm(mustakîmin).
Andolsun biz, açýklayýcý âyetler indirdik. Allah, dilediðini doðru yola yöneltip iletir.

28/KASAS-22) Ve lemmâ teveccehe tilkâe medyene kâle asâ rabbî en yehdiyenî sevâes sebîl(sebîli).
Medyen'e doðru yöneldiðinde de, "Umarým Rabbim, beni doðru bir yola yöneltip iletir." dedi.

29/ANKEBUT-69) Vellezîne câhedû fînâ le nehdiyennehum subulenâ ve innallâhe le meal muhsinîn (muhsinîne).
Bizim içimizde (aramýzda, bizim için) cihad edenleri mutlaka yollarýmýza ulaþtýrýrýz (hidayete erdiririz). Muhakkak ki Allah, muhsinlerle beraberdir.

34/SEBE-6) Ve yerellezîne ûtûl ýlmellezî unzile ileyke min rabbike huvel hakka ve yehdî ilâ sýrâtýl azîzil hamîd(hamîdi).
Ýlme nail olanlar, bilirler ki; Rabbinden sana indirilen haktýr ve sizi, yegâne gâlip olan, övülen Allah'ýn yoluna ulaþtýrýr (hidayet eder).

37/SAFFAT-118) Ve hedeynâ humes sýrâtal mustekîm(mustekîme).
Onlarý dosdoðru yola yöneltip ilettik.

38/SAD-22) Ýz dehalû alâ dâvûde fe fezia minhum kâlû lâ tehaf, hasmâni begâ ba’dunâ alâ ba’dýn fahkum beynenâ bil hakký ve lâ tuþtýt vehdinâ ilâ sevâis sýrât (sýrâtýgöz kırpma.
Davud'a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüþtü. Dediler ki: "Korkma, iki davacýyýz. Birimiz diðerimize haksýzlýkta bulundu. Þimdi, sen aramýzda hak ile hükmet, kararýnda zulme sapma ve bizi doðru yolun ortasýna yöneltip ilet."

43/ZUHRUF-10) Ellezî ceale kumul arda mehden ve ceale lekum fîhâ subulen leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ki O, yeri sizin için bir beþik kýldý ve doðru yolu bulursunuz diye onda size (birtakým) yollar var etti.

48/FETÝH-2) Li yagfire lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sýrâtan mustekîmâaglamustekîmen).
Öyle ki Allah, senin geçmiþ ve gelecek (her) günahýný baðýþlasýn, üzerindeki ni'metini tamamlasýn ve seni dosdoðru bir yola yöneltsin.

48/FETÝH-20) Ve adekumullâhu megânime kesîreten te’huzûnehâ fe accele lekum hâzihî ve keffe eydiyen nâsi ankum, ve li tekûne âyeten lil mû’minîne ve yehdiyekum sýrâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Allah, alacaðýnýz daha birçok ganimetleri size va'detti, bunu size hemencecik verdi ve insanlarýn ellerini sizden çekti ki, (bu,) mü'minler için bir âyet olsun ve sizi dosdoðru bir yola yöneltsin.

67/MULK-22) E fe men yemþî mukibben alâ vechihî ehdâ emmen yemþî seviyyen alâ sýrâtýn mustekîm (mustekîmin).
Þu halde, yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoðru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mý?

76/ÝNSAN-3) Ýnnâ hedeynâhus sebîle immâ þâkiren ve immâ kefûrâaglakefûren).
Muhakkak ki; Biz, onu (insanýgöz kırpma sebîle (Allah’a kavuþturan yola) ulaþtýrýrýz. Kimi (hidayet yolundan Allah’a ulaþarak) þükredenlerden olur. Kimi (asla Allah’ýn hidayet yoluna girmeyerek ruhunu ölümden evvel Allah’a ulaþtýrmaz. Ve bu sebeple) küfredenlerden olur.

90/BELED-10) Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).
Bir de ona, iki yolu (hak ile bâtýlýgöz kırpma gösterdik.

3-TEVRATIN, ÝNCÝLÝN VE KUR’ANI KERÝMÝN HÝDAYET VE NUR OLMASI

2/BAKARA-2) Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).
Ýþte bu Kitab: O'nda (Allah'ýn katýndan indirildiðine dair) hiç þüphe yoktur. Takva sahipleri için de, bir hidayettir.


2/BAKARA-97) Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehû alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buþrâ lil mu'minîn (mu'minîne).
De ki: "Kim Cibril'e düþmansa o zaman (bilsin ki) muhakkak ki; o, daha önceki (kitaplarýgöz kırpma tasdik eden (Kur'ân'ýgöz kırpma Allah'ýn izniyle senin kalbine indirdi. (O Kur'ân) mü'minler için bir hidayet (rehberi) (hidayetçi) ve müjdedir."

2/BAKARA-185) Þehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men þehide minkumuþ þehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teþkurûn(teþkurûne).
(Bu sayýlý günler) ramazan ayý’dýr ki; insanlar için bir hidayetçi (Allah’a ulaþma vesilesi) olan, Furkan olan (hakký bâtýldan ayýrt eden) ve Hüda'dan beyyine (ispat vasýtasý olan açýklama) olan (açýkça anlatýlýp açýklanan) Kur'ân onun (bu ayýn) içinde indirilmiþtir. Artýk içinizden her kim bu ay’a (yetiþir de ramazan ay’ýný görüp) þahit olursa o zaman onu oruçlu geçirsin. Ve kim hasta veya sefer üzere (yolculuk halinde) ise (tutamadýðýgöz kırpma günler sayýsýnca diðer günlerde tutar. Allah size kolaylýk diler, size zorluk (vermek) dilemez. (Size bu kolaylýk) sayýyý tamamlamanýz ve sizi hidayete erdirecek þey üzerine Allah’ý tekbir etmeniz içindir. Umulur ki; (bütün bu kolaylýklara) þükredersiniz.

3/AL-Ý ÝMRAN-138) Hâzâ beyânun lin nâsi ve huden ve mev’ýzatun lil muttekîn (muttekîne).
Ýþte bu (âyetler), insanlar için bir açýklama ve bir hidayet, takva sahipleri için ise bir öðüttür.

6/EN'AM-157) Ev tekûlû lev ennâ unzile aleynel kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum beyyinetun min rabbikum ve huden ve rahmeh(rahmetun), fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel azâbi bimâ kânû yasdifûn (yasdifûne).
Veya “Eðer bize de bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidayete ererdik.” dersiniz. Ýþte size Rabbinizden hidayet (hidayete erdiren), beyyine (delil) ve rahmet gelmiþtir. Öyleyse kim, Allah’ýn âyetlerini yalanlayandan ve O’ndan yüz çeviren kimseden daha zalimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiþ olmalarýndan dolayý aðýr (kötügöz kırpma bir azapla cezalandýracaðýz.

7/A'RAF-52) Ve lekad ci'nâhum bi kitâbin fassalnâhu alâ ilmin huden ve rahmeten li kavmin yu'minûn (yu'minûne).
Ve andolsun; onlara bir kitap getirdik ve âmenû olan bir kavim için onu rahmet ve hidayet (e erdiren) olarak bir ilim üzerine ayrý ayrý açýkladýk

7/A'RAF-158) Kul yâ eyyuhen nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard (ardýgöz kırpma, lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne).
De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) Allah’ýn resûlüyüm. O ki; semalarýn ve arzýn mülkü, O’nundur. O’ndan baþka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaþatýr) ve öldürür. Öyleyse Allah’a ve O’nun ümmî, nebî, resûlüne îmân edin ki; O, Allah’a ve O’nun kelimelerine (sözlerine) inanýr (îmân eder). Ve O’na tâbî olun ki; böylece siz, hidayete eresiniz.”

7/A'RAF-203) Ve izâ lem te’tihim biâyetin kâlû lev lectebeytehâ, kul innemâ ettebiu mâ yûhâ ileyye min rabbî hâzâ besâiru min rabbikum ve huden ve rahmetun li kavmin yu’minûn (yu’minûne).
Ve onlara bir âyet getirmediðin zaman “Onu derleyip toplasaydýn (bir âyet düzseydin) olmaz mýydý?” dediler. De ki: “Rabbimden bana ne vahyolunursa ben ancak ona tâbî olurum.” Bu, Rabbinizden basiretler (kalp gözlerinizin görmesini saðlayacak olan yardýmlar)dýr. Ve hidayete erdiren (Allah’a ulaþtýran)dýr. Ve mü’min olan (kalbine îmân yazýlan) bir kavim için rahmettir.

10/YUNUS-57) Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev’ýzatun min rabbikum ve þifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu’minîn(mu’minîne).
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öðüt (vaaz) ve göðsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalýklara) þifa ve mü’minlere hidayet ve rahmet gelmiþtir.

12/YUSUF-111) Lekad kâne fî kasasýhim ibretun li ûlîl elbâb(elbâbi), mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli þey’in ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûn (yu’minûne).
Andolsun ki; onlarýn kýssalarýnda ulûl' elbab için (sýr sahipleri için) bir ibret vardýr. Uydurulan bir söz deðildir ve lâkin onlarýn ellerindekini tasdik eder ve herþeyi ayrý ayrý açýklar. Mü’min kavim için bir hidayet ve rahmettir.

16/NAHL-64) Ve mâ enzelnâ aleykel kitâbe illâ li tubeyyine lehumullezîhtelefû fîhi ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Ve Kitab’ý sana, “hakkýnda ihtilâfa düþtükleri þeyi” onlara beyan etmenden (açýklamandan) ve mü’min bir kavme hidayet ve rahmet olmasýndan baþka bir þey için indirmedik.

16/NAHL-89) Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin þehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike þehîden alâ hâulâaglahâulâi), ve nezzelnâ aleykel kitâbe tibyânen likulli þey’in ve huden ve rahmeten ve buþrâ lil muslimîn(muslimîne).
Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onlarýn üzerine, onlarýn kendilerinden bir þahit beas ederiz (vazifeli kýlarýz). Ve seni de onlarýn üzerine þahit olarak getirdik. Ve sana, herþeyi beyan eden (açýklayan), hidayete erdiren ve rahmet olan Kitab’ý, müslümanlara (Allah’a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.

16/NAHL-102) Kul nezzelehu rûhul kudusi min rabbike bil hakký li yusebbitellezîne âmenû ve huden ve buþrâ lil muslimîn(muslimîne).
De ki: O’nu (Kur’ân-ý Kerim’i), Rabbinden hak ile âmenû olanlarý sebat ettirmek için ve müslümanlara (teslim olanlara), hidayet ve müjde olarak Ruh’ûl Kudüs (Cebrail A.S) indirdi.

17/ÝSRA-9) Ýnne hâzel kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeþþirul mu’minînellezîne ya’melûnes sâlihâti enne lehum ecren kebîrâaglakebîren).
Muhakkak ki; Bu Kur’ân, en kuvvetli olaný hidayete erdirir (Allah’a ulaþtýrýr). Ve amilüssalihat (nefsi ýslâh edici ameller) yapan mü’minlere, “onlar için büyük ecir” olduðunu müjdeler.

27/NEML-2) Huden ve buþrâ lil mu’minîn(mu’minîne).
Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir.

27/NEML-77) Ve innehu le huden ve rahmetun lil mu’minîn(mu’minîne).
Ve gerçekten o, mü'minler için bir hidayet ve bir rahmettir.

28/KASAS-49) Kul fe’tû bi kitâbin min indillâhi huve ehdâ minhumâ ettebi’hu in kuntum sâdikîn (sâdikîne).
De ki: "Eðer doðruysanýz, bu durumda Allah katýndan, bu ikisinden (Musa'ya indirilen Tevrat ve bana indirilen Kur'ân'dan) daha doðru olan bir kitap getirin de, ona uymuþ olayým."

28/KASAS-85) Ýnnellezî farada aleykel kur’âne le râdduke ilâ maâd(maâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil hudâ ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).
Þüphesiz sana, Kur’ân’ý farz kýlan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: “Rabbim, hidayetle geleni de, apaçýk bir dalâlet içinde olaný da bilir.”

31/LOKMAN-3) Huden ve rahmeten lil muhsinîn(muhsinîne).
Muhsin olanlara, bir hidayet ve bir rahmettir.

31/LOKMAN-20) E lem terev ennellâhe sehhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardý ve esbega aleykum niamehu zâhireten ve bâtýneh(bâtýneten), ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).
Görmüyor musunuz ki; þüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanlarý emrinize amade kýlmýþ, açýk ve gizli sizin üzerinizdeki ni'metlerini geniþletip tamamlamýþtýr. (Buna raðmen) insanlardan öyleleri vardýr ki; hiçbir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydýnlatýcý bir kitap olmadan Allah hakkýnda mücâdele edip durur.

41/FUSSÝLET-44) Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh (âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve þifâun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ (amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).
Eðer biz onu acemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'ân kýlsaydýk, herhalde derlerdi ki: "Onun âyetleri açýklanmalý deðil miydi? Arap olana, acemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, îmân edenler için bir hidayet ve bir þifadýr. Îmân etmeyenlerin ise kulaklarýnda bir aðýrlýk vardýr ve o (Kur'ân), onlara karþý bir körlüktür. Ýþte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir."

42/ÞURA-52) Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neþâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sýrâtýn mustekîm (mustekîmin).
Ve keza sana emrimizden ruh (Kur'ân) vahyettik. Sen kitap nedir, îmân nedir? bilmezdin. Fakat Biz, O'nu (Kur'ân'ýgöz kırpma nur kýldýk; O'nunla dilediklerimizi hidayete erdirmek için. Ve muhakkak ki; sen, Sýratý Mustakîm'e ulaþtýrýyorsun.

45/CASÝYE-11) Hâzâ hudâaglahuden), vellezîne keferû bi âyâti rabbihim lehum azâbun min riczin elîm (elîmun).
Ýþte bu (Kur'ân) bir hidayettir. Rab'lerinin âyetlerini inkâr edenler ise, onlar için, (en) iðrenç olanýndan acý bir azap vardýr.

45/CASÝYE-20) Hâzâ besâiru lin nâsi ve huden ve rahmetun li kavmin yûkýnûn (yûkýnûne).
Ýþte bunlar, insanlar için basiretlerdir, kalp gözleridir. Ve yakîn hasýl eden kavim için hidayet ve rahmettir.

46/AHKÂF-11) Ve kâlellezîne keferû lillezîne âmenû lev kâne hayren mâ sebekûnâ ileyh(ileyhi), ve iz lem yehtedû bihî fe seyekûlûne hâzâ ifkun kadîm(kadîmun).
Ýnkar edenler, îmân edenler için dediler ki: "Eðer O (Kur'ân veya îmân) hayýrlý bir þey olsaydý, ona bizden önce koþup yetiþemezlerdi." Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden:"Bu, eski bir yalandýr" diyecekler.

46/AHKÂF-30) Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilel hakký ve ilâ tarîkýn mustekîm (mustekîmin).
(Onlar þöyle) dediler: “Ey kavmimiz! Muhakkak ki; biz, Musa (A.S)’dan sonra indirilen, onlarýn elindekini tasdik eden, Hakk’a ulaþtýran ve Tarîki Mustakîm’e hidayet eden bir kitap dinledik.”

72/CÝN-2) Yehdî iler ruþdi fe âmennâ bih(bihîgöz kırpma, ve len nuþrike bi rabbinâ ehadâ (ehaden).
"O (Kur'ân), 'gerçeðe ve doðruya' yöneltip iletiyor. Bu yüzden ona îmân ettik. Bundan böyle Rabbimize hiçkimseyi ortak koþmayacaðýz.

72/CÝN-13) Ve ennâ lemmâ semi’nel hudâ âmennâ bih(bihîgöz kırpma, fe men yu’min bi rabbihî fe lâ yehâfu bahsen ve lâ rehekâaglarehekan).
"Elbette biz, o yol gösterici (Kur'ân'ýgöz kırpma iþitince, ona îmân ettik. Artýk kim Rabbine îmân ederse, o ne (ecrinin) eksileceðinden korkar ve ne de haksýzlýða uðrayacaðýndan."

3.1-TEVRATIN VE ÝNCÝLÝN HÝDAYET VE NUR OLMASI

2/BAKARA-53) Ve iz âteynâ mûsal kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûn (tehtedûne).
Böylece hidayete erersiniz diye; Musa'ya Kitab ve Furkan verdiðimiz zaman...

3/AL-Ý ÝMRAN-4) Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun þedîd(þedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm (zuntikâmin).
Daha önceden, insanlar için bir hidayet rehberi olarak Furkan’ý da indirdi. Hiç þüphesiz o kimseler ki; Allah’ýn âyetlerini inkâr ettiler. Onlar için þiddetli bir azap var. Ve Allah, AZÎZ’ün ZUNTÝKAM’dýr.

5/MAÝDE-44) Ýnnâ enzelnet tevrâte fîhâ huden ve nûr(nûrun), yahkumu bihen nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bimestuhfizû min kitâbillâhi ve kânû aleyhi þuhedâe, fe lâ tahþevûn nâse vahþevni ve lâ teþterû bi âyâtî semenen kalîlâaglakalîlen) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul kâfirûn(kâfirûne).
Muhakkak ki; Tevrat’ý Biz indirdik. Onda bir hidayet ve bir nur vardýr. Kendileri (Hakk’a) teslim olmuþ peygamberler, yahudilere, onunla hükmeder. Rabbaniyyûn (kendilerini Rab’lerine adamýþgöz kırpma ve ‘ahbar’ olanlar da (zahidler, âlimler de) Allah’ýn Kitab’ýndan korumakla görevli olduklarý ile hüküm verirler. Ve de onlar, onun üzerine þahitler oldular. Artýk insanlardan korkmayýn, Benden korkun ve Benim âyetlerimi az bir deðere satmayýn. Ve kim, Allah’ýn indirdiði ile hükmetmezse, iþte onlar, onlar kâfirlerdir.

5/MAÝDE-46) Ve kaffeynâ alâ âsârihim bi îsebni meryeme musaddýkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve âteynâhul incîle fîhi huden ve nûrun ve musaddýkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve huden ve mev’ýzeten muttekîn(muttekîne).
Onlarýn izleri üzerine, Tevrat’tan ellerinde bulunaný tasdik edici olarak Hz. Meryem’in oðlu Ýsa’yý gönderdik. Ve ona, içinde bir hidayet ve bir nur olan, Tevrat’tan ellerinde bulunaný tasdik eden ve müttekiler (takva sahipleri) için, hidayete erdiren ve bir öðüt olan Ýncil’i verdik.

6/EN'AM-91) Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhualâ beþerin min þey(þey’in), kul men enzelel kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden lin nâsi tec’alûnehu karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâaglakesîran), ve ullimtum mâ lem ta’lemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdýhim yel’abûn (yel’abûne).
“Ve Allah, beþere bir þey indirmedi.” dedikleri zaman O’nun kadrini hakkýyla takdir edemediler. “Ýnsanlar için hidayet edici ve bir nur olan Hz. Musa’nýn getirdiði kitabý kim indirdi?” de. Onu kâðýtlara (yazýp) açýklýyorsunuz, çoðunu gizliyorsunuz. Babalarýnýzýn ve sizin bilmediðiniz þeyler size öðretildi. “Allah” de, sonra onlarý daldýklarý þeylerde býrak oynasýnlar.

6/EN'AM-154) Summe âteynâ mûsel kitâbe tamâmen alellezî ahsene ve tafsîlen li kulli þey’in ve huden ve rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yu’minûn (yu’minûne).
Sonra Musa (A.S)’a, ahsen olanlara tamamlayýcý olarak, herþeyi açýklayan ve rahmet olan ve hidayete erdiren kitabý (Tevrat’ýgöz kırpma verdik. Böylece onlar, Rab’lerine mülâki olacaklarýna inanýrlar (îmân ederler).

7/A'RAF-154) Ve lemmâ sekete an mûsel gadabu ehazel elvâh(elvâha), ve fî nushatihâ huden ve rahmetun lillezîne hum li rabbihim yerhebûn(yerhebûne).
Ve Musa (A.S)’nýn öfkesi yatýþýnca levhalarý aldý. Onun (levhalarýn bir) nüshasýnda hidayet (Hakk’a hidayet, Allah’a ulaþma) vardýr. Ve o, Rab’lerinden korkan kimseler için bir rahmettir.

17/ÝSRA-2) Ve âteynâ mûsel kitâbe ve cealnâhu huden li benî isrâîle ellâ tettehýzû min dûnî vekîlâ (vekîlen).
Ve Musa (A.S)’a kitap verdik. Ve onu, “Benden (Allah’tan) baþkasýný vekil edinmeyin (tevekkül etmeyin)” diye Ýsrailoðullarýna hidayetçi kýldýk.

23/MU'MÝNUN-49) Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe leallehum yehtedûn(yehtedûne).
Ve andolsun Hz. Musa’ya kitap verdik ki; böylece onlar, hidayete ersinler.

28/KASAS-43) Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe min ba’di mâ ehleknel kurûnel ûlâ besâire lin nâsi ve huden ve rahmeten leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).
Andolsun, ilk nesilleri yýkýma uðrattýktan sonra, Musa'ya, insanlar için (gözleri hikmetle açýp aydýnlatacak) basiretler, hidayet ve rahmet olmak üzere kitap verdik. Umulur ki; öðüt alýp düþünürler diye.

32/SECDE-23) Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl(isrâîle).
Andolsun Biz, Musa'ya Kitab'ý vermiþtik; böylece sen ona kavuþmaktan kuþku içinde olma. Biz, onu Ýsrailoðullarýna bir yol gösterici kýlmýþtýk.

40/MU'MÝN-53) Ve lekad âteynâ mûsel hudâ ve evresnâ benî isrâîlel kitâb(kitâbe).
Biz Musa'yý hidayete erdirdik ve kitabý (Tevrat'ýgöz kırpma Ýsrailoðullarýna miras býraktýk.

40/MU'MÝN-54) Huden ve zikrâ li ulîl elbâb(elbâbi).
Ulûl’elbab kullar için hidayet rehberi ve zikirdir.

4-RESULUN HÝDAYETLE GÖDERÝLMESÝ

2/BAKARA-213) Kânen nâsu ummeten vâhýdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeþþirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakký li yahkume beynen nâsi fî mahtelefû fîh(fîhi), ve mahtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mahtelefû fîhi minel hakký bi iznih(iznihîgöz kırpma, vallâhu yehdî men yeþâu ilâ sýrâtýn mustakîm(mustakîmin).
Ýnsanlar bir tek ümmetti. Allah, müjdeleyici ve uyarýcý peygamberler beas etti (hayata getirdi, gönderdi), ve onlarla birlikte insanlarýn aralarýnda, ayrýlýða düþtükleri þey hakkýnda hak ile hüküm vermek için kitap indirdi. (Yine de) kendilerine (apaçýk) beyyineler (belgeler) geldikten sonra, sýrf kendi aralarýndaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkýnda ayrýlýða düþen, sadece kendilerine (kitap) verilenlerdir. Bu sebeple îmân eden o kimselerin haktan yana ayrýlýða düþtükleri þey hakkýnda Allah, kendi izniyle onlarý hidayete erdirdi. Allah dilediði kimseyi SIRATI MUSTAKÎM’e iletir.

9/TEVBE-33) Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakký li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muþrikûn(muþrikûne).
Müþrikler kerih görseler bile resûlünü, dîn üzerine, dînin bütün özelliklerini izhar etmesi (ortaya çýkarmasýgöz kırpma için hidayetle, hak dîn ile gönderen O’dur.

14/ÝBRÂHÎM-4) Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeþâu ve yehdî men yeþâ’(yeþâu), ve huvel azîzul hakîm (hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanýyla göndermiþ olmayalým. Onlara (kendi lisanlarýyla) beyan etsin (açýklasýn) diye. Öyleyse Allah, dilediðini (Allah’a ulaþmayý dilemeyenleri) dalâlette býrakýr. Dilediðini (Allah’a ulaþmayý dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, hikmet sahibidir.

16/NAHL-36) Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh (dalâletu),fe sîrû fîl ardý fanzurû keyfe kâne âkýbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki; Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde bir resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kýldýk). Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin þeytanlardan) içtinap etsinler (sakýnýp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kýsmýný, Allah hidayete erdirdi ve bir kýsmýnýn da üzerine dalâlet hak oldu. (Resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanlarýn ise üzerine dalâlet hak oldu.) Artýk yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanlarýn akýbetinin, nasýl olduðuna bakýn (görün).

19/MERYEM-43) Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sýrâtan seviyyâ (seviyyen).
Ey babacýðým, muhakkak ki; bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiþtir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sýratý Seviye’ye (düzgün, seviyeli, Allah’a ulaþtýran yola) hidayet edeyim (ulaþtýrayým).

20/TAHA-10) Ýz reâ nâren fe kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi kabesin ev ecidu alen nâri hudâaglahuden).
Bir ateþ gördüðü zaman ailesine þöyle demiþti: "Durup bekleyin! Muhakkak ki; ben, bir ateþ gördüm. Belki ondan, size bir kor (nur) getiririm veya ateþin üzerinde (nurun yanýnda) hidayeti bulurum."

20/TAHA-47) Fe’tiyâhu fe kûlâ innâ resûlâ rabbike fe ersil meanâ benî isrâîle ve lâ tuazzibhum, kad ci’nâke bi âyetin min rabbik(rabbike), ves selâmu alâ menittebeal hudâ.
O halde ikiniz ona gidin ve ona þöyle söyleyin: "Muhakkak ki; biz, senin Rabbinin iki resûlüyüz. Ýsrailoðullarýný artýk bizimle beraber gönder ve onlara azap etme! Sana Rabbinden âyet (mucize) getirdik. Ve hidayete tâbî olanlara selâm olsun."

20/TAHA-122) Summectebâhu rabbuhu fe tâbe aleyhi ve hedâ.
Sonra Rabbi, onu seçti. Böylece onun tövbesini kabul etti ve onu hidayete erdirdi.

20/TAHA-123) Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dýn aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadýllu ve lâ yeþkâ.
(Allahû Tealâ þöyle) dedi: "Ýkiniz oradan (aþaðýgöz kırpma inin! Hepiniz (þeytan ve siz), birbirinize düþman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetçime tâbî olursa artýk o, dalâlette kalmaz ve þâkî olmaz."

21/ENBÝYA-73) Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve onlarý, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhlarý Allah’a ulaþtýran) imamlar kýldýk. Ve onlara, hayýrlar iþlemeyi, namaz kýlmayý ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.

24/NUR-54) Kul etîullâhe ve etîur resûl(resûle), fe in tevellev fe innemâ aleyhi mâ hummile ve aleykum mâ hummiltum, ve in tutî’ûhu tehtedû, ve mâ aler rasûli illel belâgul mubîn(mubînu).
De ki: "Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin. Eðer yine yüz çevirirseniz, artýk onun (peygamberin) sorumluluðu kendisine yüklenen, sizin sorumluluðunuz da size yüklenendir. Eðer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuþ olursunuz. Elçiye düþen, apaçýk bir tebliðden baþkasý deðildir."

26/ÞUARA-62) Kâle kellâ, inne meýye rabbî seyehdîn(seyehdîni).
(Musa): "Hayýr." dedi. "Þüphesiz Rabbim, benimle beraberdir, bana yol gösterecektir."

28/KASAS-57) Ve kâlû in nettebiýl hudâ meake nutehattaf min ardýnâ, e ve lem numekkin lehum haremen âminen yucbâ ileyhi semerâtu kulli þey’in rýzkan min ledunnâ ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Dediler ki: "Eðer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip kopartýlýrýz." Oysa Biz, onlarý, Kendi katýmýzdan bir rýzýk olarak, herþeyin ürününün aktarýlýp toplandýðý, güvenli bir Harem'de yerleþik kýlmadýk mý? Fakat onlarýn çoðu bilmiyorlar.

28/KASAS-85) Ýnnellezî farada aleykel kur’âne le râdduke ilâ maâd(maâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil hudâ ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).
Þüphesiz sana, Kur’ân’ý farz kýlan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: “Rabbim, hidayetle geleni de, apaçýk bir dalâlet içinde olaný da bilir.”

31/LOKMAN-20) E lem terev ennellâhe sehhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardý ve esbega aleykum niamehu zâhireten ve bâtýneh(bâtýneten), ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).
Görmüyor musunuz ki; þüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanlarý emrinize amade kýlmýþ, açýk ve gizli sizin üzerinizdeki ni'metlerini geniþletip tamamlamýþtýr. (Buna raðmen) insanlardan öyleleri vardýr ki; hiçbir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydýnlatýcý bir kitap olmadan Allah hakkýnda mücâdele edip durur.

32/SECDE-24) Ve cealnâ minhum e immeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkýnûn(yûkýnûne).
Onlardan (insanlardan) imamlar (mürþidler) kýldýk, emrimizle insanlarý hidayete erdirsinler (Allah'a insanlarýn ruhlarýný ulaþtýrsýnlar) diye, sabýrlarýndan dolayý ve âyetlerimize (Allah'ýn âyetlerine) yakîn hasýl ettikleri için.

35/FATIR-42) Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câehum nezîrun le yekûnunne ehdâ min ihdel umem(umemi), fe lemmâ câehum nezîrun mâ zâdehum illâ nufûrâaglanufûran).
Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarýcý-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangibirinden mutlaka daha doðru olacaklarýna dair Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarýcý-korkutucu geldiginde (bu), nefretlerinden baþkasýný artýrmadý.

36/YASÝN-21) Ýttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne).
(Tebliðinden dolayýgöz kırpma sizden ücret istemeyen, hidayete ermiþlere (mehdilere) tâbî olun.

48/FETÝH-28) Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakký li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihîgöz kırpma, ve kefâ billâhi þehîdâaglaþehîden).
O Allah ki; diðer bütün dînlere gâlip kýlmak üzere resûlünü hidayet ve hak dîn (Ýslâm) ile gönderendir. Þahit olarak Allah kâfidir.

61/SAF-9) Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakký li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muþrikûaglamuþrikûne).
O Allah ki; diðer bütün dînlere gâlip kýlmak üzere resûlünü, hidayet ve hak dînle (Ýslâm) gönderir. Müþrikler istemeseler bile...

64/TEGABUN-6) Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beþerun yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnâllâh(vestagnâllâhu), vallâhu ganiyyun hamîd(hamîdun).
Þu sebeptendir ki; resûller, onlara açýk belgeler getirmiþlerdi. Onlar ise : "Ýnsanlar mý bizi hidayete erdirecek?" dediler de kâfir oldular. Hakk'tan yüz çevirdiler. Allah (onlara), müstaðni olduðunu (onlara ihtiyacý olmadýðýnýgöz kırpma gösterdi.

4.1-HÝDAYETE ÝNANMÝYANLAR

17/ÝSRA-94) Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câe humul hudâ illâ en kâlû e beasallâhu beþeren resûlâaglaresûlen).
Onlara hidayet geldiði zaman insanlarýn inanmalarýna, “Allah, insan resûl mü gönderdi?” demelerinden baþka bir þey mani olmadý.

18/KEHF-55) Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câehumul hudâ ve yestagfirû rabbehum illâ en te’tiyehum sunnetul evvelîne ev ye’tiyehumul azâbu kubulâ (kubulen).
Ve insanlarý, onlara hidayet geldiði (hidayete davet edildikleri) zaman Rab’lerinin maðfiretini dilemekten ve mü’min olmaktan men eden (alýkoyan) þey, sadece evvelkilerin sünnetinin, onlarýn baþýna gelmemesi veya azapla karþý karþýya kalmamalarýdýr.

5-HER KAVÝMDE MUTLAKA HÝDAYETÇÝ VARDIR

2/BAKARA-38) Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz dedik ki: "Hepiniz oradan (aþaðýya) inin. Benden size (hangi zamanda yaþarsanýz yaþayýn) bir hidayetçi gelecektir. O zaman kim o hidayetçiye tâbî olursa, artýk onlarýn üzerine bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklar.

6/EN'AM-97) Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnal âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve kara ve denizin karanlýklarýnda (nefsin afetlerinin karanlýðýnda ) onunla yolunuzu bulmanýz (hidayete ermeniz) için yýldýzlarý (nebîler, resûller, mürþidler) kýlan O’dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detaylarý ile açýkladýk.

7/A'RAF-157) Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhýllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ýsrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne).
Onlar ki, yanlarýndaki Tevrat’ta ve Ýncil’de yazýlý bulduklarý ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onlarý münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanlarý (temiz ve güzel olan þeyleri), helâl kýlar. Habis olanlarý (kötü ve pis þeyleri), onlara haram kýlar. Ve onlarýn, aðýrlýklarýný (günahlarýný sevaba çevirip, günahlarýnýn aðýrlýðýnýgöz kırpma kaldýrýr. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda baðlayan bað ve fetih kapýsýnýn üzerindeki 7 baklalý altýn zincir) kaldýrýr. Artýk onlar, O’na îmân ettiler ve O’na saygý gösterdiler ve O’na yardým ettiler ve O’nunla beraber indirilen Nur’a (Kur’ân-ý Kerim’e) tâbî oldular. Ýþte onlar, onlar felâha (kurtuluþa, cennet mutluluðuna ve dünya mutluluðuna) erenlerdir.

7/A'RAF-159) Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakký ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne).
Ve Musa (A.S)’ýn kavminden bir ümmet vardýr. Hakk’a hidayet ederler (hidayete ulaþtýrýrlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler.

7/A'RAF-181) Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakký ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne).
Ve yarattýklarýmýzdan bir ümmet vardýr ki Hakk’a (Allah’a) ulaþtýrýrlar ve onunla adaleti (saðlarlar).

10/YUNUS-35) Kul hel min þurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk (hakkýgöz kırpma, e fe men yehdî ilel hakký ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn (tahkumûne).
De ki: "Sizin ortaklarýnýzdan Hakk'a hidayet edecek (ulaþtýracak) kimse var mý?" De ki: "Allah, Hakk'a hidayet eder (ulaþtýrýr). Öyleyse Hakk'a hidayet eden (ulaþtýran) mý tâbî olunmaya daha lâyýktýr (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?" Artýk size ne oluyor, nasýl hüküm veriyorsunuz?

16/NAHL-16) Ve alâmât(alâmatin), ve bin necmi hum yehtedûn(yehtedûne).
Ve alâmetler (iþaretler) ve yýldýzla (devrin imamýyla) onlar, yol bulurlar (hidayete ererler).

27/NEML-63) Emmen yehdîkum fî zulumâtil berri vel bahri ve men yursilur riyâha buþren beyne yedey rahmetih(rahmetihîgöz kırpma, e ilâhun meallâh(meallâhi), teâlallâhu ammâ yuþrikûn(yuþrikûne).
Ya da karanýn ve denizin karanlýklarý içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârlarý müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber baþka bir ilâh mý? Allah, onlarýn þirk koþtuklarýndan yücedir.

28/KASAS-37) Ve kâle mûsâ rabbî a’lemu bi men câe bil hudâ min indihî ve men tekûnu lehu âkýbetud dâr(dârýgöz kırpma, innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).
Musa dedi ki: "Rabbim, kimin kendisinden bir hidayetle geldiðini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacaðýný daha iyi bilir. Gerçekten, zulmedenler, felâh bulmazlar."

40/MU'MÝN-38) Ve kâlellezî âmene yâ kavmit tebiûni ehdikum sebîler reþâd(reþâdi).
O emin olan kiþi (mürþid) dedi ki: "Ey kavmim! Bana tâbî olun ki, sizi (Sebîl'er Reþad) irþad yoluna ulaþtýrayým."

53/NECM-23) Ýn hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), in yettebiûne illez zanne ve mâ tehvel enfus (enfusu), ve lekad câehum min rabbihimul hudâ.
Andolsun ki; onlara, Rab'lerinden bir hidayetçi geldi. Onlar (o putlar) sadece sizin ve atalarýnýzýn uydurduðu isimlerdir. Allah onlara hiçbir delil (sultan) indirmedi. Onlar, yalnýz zanna ve nefslerinin arzularýna uyarlar.

6-ALLAH KÝMÝ DALALETE BIRAKIRSA ONUN ÝÇÝN HÝDAYETÇÝ YOK

7/A'RAF-186) Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh(lehu), ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn (ya’mehûne).
Allah kimi dalâlette býrakýrsa, artýk onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur. Ve onlarý azgýnlýklarý (isyanlarýgöz kırpma içinde þaþkýn (bir halde) terkeder (býrakýr).

13/RAD-7) Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihîgöz kırpma, innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin).
Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli deðil miydi?” Sen, sadece bir uyarýcýsýn ve bütün kavimler için hidayetçi vardýr (zamanýn her parçasýnda ve bütün kavimlerde).

13/RAD-33) E fe men huve kâimun alâ kulli nefsin bi mâ kesebet, ve cealû lillâhi þurekâ’(þurekâe), kul semmûhum, em tunebbiûnehu bi mâ lâ ya’lemu fîl ardý em bi zâhirin minel kavl(kavli), bel zuyyine lillezîne keferû mekruhum ve suddû anis sebîl(sebîli), ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
Artýk bütün nefslerin kazandýklarý þeyler üzerinde kaim olan kimdir? Ve onlar, Allah'a ortaklar kýldýlar. De ki: "Onlarý isimleri ile (davet etsinler, icabet edilmeyeceðini görsünler). Yoksa siz, O'na (Allah'a) yeryüzünde bilmediði bir þeyi mi haber veriyorsunuz? Veya sözün zahir olanýný mý?" Hayýr, kâfirlere hileleri süslü gösterildi ve yoldan (Allah'ýn yolundan) saptýrýldýlar. Ve Allah, kimi dalâlette býrakýrsa artýk onun için bir hidayetçi (mehdi) yoktur (bulunmaz).

22/HAC-8) Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).
Ve insanlardan (öyle) kimseler vardýr ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydýnlatýcýgöz kırpma bir kitaba sahip olmaksýzýn Allah hakkýnda mücâdele eder.

39/ZUMER-23) Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteþâbihen mesâniye takþaýrru minhu culûdullezîne yahþevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudâllâhi yehdî bihî men yeþâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
Allah, ihdas ettiði (nurlarýn) ahsen olanlarýný, ikiþer ikiþer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât), Kitab'a müteþabih (benzer) olarak indirir. Bu (nurlar)dan, insanlarýn derileri (tüyleri) ürperir ve Rab'lerine karþý huþû sahibi olurlar. Sonra Allah'ýn zikri ile (bu nurlar) kiþinin derilerini (vücudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuþatýr (titretir, aydýnlatýr, tezkiye eder ve böylece kiþinin ruhunu Allah'a ulaþtýrýr ve onu hidayete erdirir). Ýþte bu, Allah'ýn hidayetidir ki; Allah, dilediði kiþiyi (nefsini Allah'ýn nurlarýyla tezkiye ederek ve böylece Zat'ýna ulaþtýrarak), hidayete erdirir (3 hidayete de erdirir). Kimi de dalâlette býrakýrsa, onun için bir hidayetçi yoktur.

39/ZUMER-36) E leysallâhu bi kâfin abdeh(abdehu), ve yuhavvifûneke billezîne min dûnih(dûnihîgöz kırpma, ve men yudlilillâhu femâ lehu min hâd(hâdin).
Allah, kuluna yetmez mi? Seni, Allah'tan baþkalarýyla korkutuyorlar. Her kimi Allah, dalâlette býrakýrsa; onlar için bir hidayetçi (mehdi) yoktur.

40/MU'MÝN-33) Yevme tuvellûne mudbirîn(mudbirîne), mâ lekum minallâhi min âsým(âsýmin) ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
"Arkanýzý dönüp kaçacaðýnýz gün, sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptýrýrsa, artýk onu doðruya yöneltecek bulunmaz."

7-ALLAH KÝMÝ HÝDAYETE ERDÝRÝRSE ONUN ÝÇÝN BÝR SAPTIRICI YOK

39/ZUMER-37) Ve men yehdillâhu femâ lehu min mudýll(mudýllin), e leysallâhu bi azîzin zîntikâm (zîntikâmin).
Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptýrýcý yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan deðil midir?


8-HÝDAYET ALLAH’A ULAÞMAKTIR

2/BAKARA-120) Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba'te ehvâehum ba'dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onlarýn dînine tâbî olmadýkça (uymadýkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razý olmazlar. De ki: "Muhakkak ki; Allah'a ulaþmak (var ya) iþte o, hidayettir." Sana gelen bunca ilimden sonra eðer onlarýn hevalarýna uyarsan andolsun ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardýmcý olmaz.

3/AL-Ý ÝMRAN-73) Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeþâ’(yeþâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve sizin dîninize tâbî olandan baþka kimseye inanmayýn. (Habibim) de ki: “Hiç þüphesiz HÝDAYET, Allah'a ulaþmaktýr. (Ýnsan ruhunun ölümden evvel Allah'a ulaþmasýdýr.) Size verilenin bir benzerinin baþka birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katýnda (sizlerle) tartýþacaklarý için mi (böyle söylüyorsunuz)?" De ki: “Hiç þüphesiz fazl, Allah’ýn elindedir. Onu dilediðine verir." Ve Allah, VÂSÝ’un ALÎM’dir. (Allah herþeyi kuþatan ve herþeyi bilendir.)

4/NÝSA-26) Yurîdullâhu li yubeyyine lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Allah size beyan etmek (açýklamak) ve sizi, sizden öncekilerin kanunu (olan Allah’a) ulaþtýrmak ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Ve Allah hakkýyla bilen Alîm’dir, hikmet sahibi Hakîm’dir.

5/MAÝDE-105) Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum, ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (bir borçtur, nefsinizin sorumluluðu üzerinizedir). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüþü Allah’adýr. O zaman yapmýþ olduðunuz þeyleri, size haber verecektir.

6/EN'AM-56) Kul innî nuhîtu en a’budellezîne ted’ûne min dûnillâh(dûnillâhi), kul lâ ettebiu ehvâekum kad dalaltu izen ve mâ ene minel muhtedîn(muhtedîne).
De ki: “Muhakkak ki ben, dua ettiðiniz Allah’tan baþka þeylere kul olmaktan men edildim.” De ki: “Sizin heveslerinize (nefsinizin afetlerinin dileklerine) uymam, eðer uyarsam (öyle olursa), dalâlette olmuþ olurum ve hidayete erenlerden olmam.”

6/EN'AM-71) Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuþ þeyâtînu fîl ardý hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilel hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne).
De ki: “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah’tan baþka þeylere mi dua edelim? Bizi Allah’ýn hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde þeytanlarýn kandýrýp, þaþkýn býraktýðý arkadaþlarýnýn “bize hidayete gel” diye çaðýrdýðý kimse gibi topuklarýmýzýn üzerinde geriye mi döndürülelim?” De ki: “Muhakkak ki; Allah’a ulaþmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”

6/EN'AM-88) Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeþâu min ýbâdih(ýbâdihîgöz kırpma, ve lev eþrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ýþte bu Allah’ýn hidayetidir. Kullarýndan dilediðini onunla hidayete erdirir. Ve eðer þirk koþsalardý, elbette yapmýþ olduklarý þeyler heba olurdu (boþa giderdi).

9-HÝDAYET ÜZERE OLMAK

2/BAKARA-5) Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).
Ýþte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler. Ýþte onlar, MUFLÝHUN (felâha erenler) dir.

31/LOKMAN-5) Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn (muflihûne).
Ýþte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzerindedirler ve felâh bulanlar da onlardýr.

96/ALAK-11) E reeyte in kâne alel hudâ.
Gördün mü? Ya o (kul) doðru yol üzerinde ise.

10-YARATAN VE HÝDAYET VEREN ALLAH’TIR

26/ÞUARA-78) Ellezî halakanî fe huve yehdîn(yehdîni).
"Ki, beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur."

32/SECDE-26) E ve lem yehdi lehum kem ehleknâ min kablihim minel kurûni yemþûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyât(âyâtin), e fe lâ yesmeûn(yesmeûne).
Yurtlarýnda gezip dolaþtýklarý nice nesilleri, kendilerinden evvel yýkýma uðratmýþ olmamýz, hâlâ onlarý doðru yola iletip yöneltmedi mi? Elbette, bunda âyetler vardýr; yine de iþitmiyorlar mý?

37/SAFFAT-99) Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî seyehdîn(seyehdîni).
(Ýbrâhîm) Dedi ki: "Þüphesiz ben, Rabbime gidiciyim. O, beni hidayete erdirecektir."

42/ÞURA-13) Þerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muþrikîne mâ ted'ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeþâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
"Dîni ikame edin ve fýrkalara ayrýlmayýn." diye dîn olarak Nuh'a vasiyet ettiðimizi, sana vahyettiðimizi, Ýbrâhîm'e, Musa'ya ve Ýsa'ya vasiyet ettiðimizi, sizin için de (Allah) þeriat kýldý. Müþriklere, kendilerini davet ettiðin þey (Allah'a davet ve tek Allah'a inanmak) aðýr geldi. Allah, kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni, O'na (Kendisine) ulaþtýrýr.

43/ZUHRUF-27) Ýllellezî fetaranî fe innehu seyehdîn(seyehdîni).
"aglaAncak) beni yaratan baþka. Ýþte O, beni hidayete yöneltip iletecektir."

49/HUCURAT-17) Yemunnûne aleyke en eslemû kul lâ temunnû aleyye islâmekum, belillâhu yemunnu aleykum en hedâkum lil îmâni in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
Müslüman oldular diye sana minnet etmektedirler. De ki: "Müslümanlýðýnýzý bana karþý minnet (konusu) etmeyin. Tam tersine, sizi îmâna yönelttiði için Allah size minnet etmektedir. Eðer doðru sözlüler iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)"

64/TEGABUN-11) Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yû'min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu), vallâhu bi kulli þey'in alîm(alîmun).
Allah izin vermedikçe, kimseye bir musîbet isabet etmez. Kim Allah'a âmenû olursa, Allah onun kalbine ulaþýr. Ve Allah, herþeyi bilir.

72/CÝN-16) Ve en levistekâmû alet tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâaglagadekan).
Eðer insanlar tarikat üzere olsalardý, onlara kanacaklarý kadar mai (rahmet) ulaþtýrýlacaktý.

11-ONLARIN HÝDAYETE ERMESÝ SENÝN ÜZERÝNE BORÇ DEÐÝL, ALLAH DÝLEDÐÝNÝ HÝDAYETE ERDÝRÝR

2/BAKARA-272) Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeþâu ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne).
Onlarýn hidayete ermesi senin üzerine (vazife, borçgöz kırpma deðildir. Lâkin Allah, dilediði kimseyi hidayete erdirir. Hayýrdan her ne infâk ederseniz sizin kendi nefsiniz içindir. Siz, (ey mü’minler) baþka bir þey için deðil ancak Allah’ýn vechini (Zat’ýnýgöz kırpma dileyerek (Allah’ýn Zat'ýna ulaþmayý dileyerek) verirsiniz (infâk edersiniz)! Ve böylece hayra dair her ne infâk ederseniz bu size tastamam verilir ve size zulmedilmez (haksýzlýk yapýlmaz).

6/EN'AM-35) Ve in kâne kebure aleyke i’râduhum fe inisteta’te en tebtegýye nefekan fîl ardý ev sullemen fîs semâi fe te’tiyehum bi âyeh(âyetin), ve lev þâallâhu le cemeahum alel hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîn(câhilîne).
Onlarýn yüz çevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gücün yeterse yerin dibine bir tünel açýlmasýný veya semaya bir merdiven kurulmasýný iste. Böylece onlara bir âyet (mucize) getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet üzerinde toplardý. Artýk sakýn cahillerden olma!

6/EN'AM-77) Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).
Ay’ý doðarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eðer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.” dedi.

6/EN'AM-125) Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeþrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudýllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Artýk Allah kimi hidayete erdirmeyi dilerse onun göðsünü teslime (Ýslâm’a) açar. Kimi dalâlette býrakmayý dilerse, onun göðsünü semada yükseliyormuþ gibi daralmýþ, sýkýntýlý yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanlarýn üzerine pislik (azap, darlýk, güçlük) verir.

6/EN'AM-149) Kul fe lillâhil huccetul bâligah(bâligatu), fe lev þâe le hedâkum ecmaîn (ecmaîne).
De ki: “Artýk en kuvvetli delil, Allah’ýndýr. Öyleyse eðer O (Allah) dileseydi, elbette sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”

7/A'RAF-43) Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gýllin tecrî min tahtihimul enhâr (enhâru), ve kâlûl hamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye levlâ en hedânallâh(hedânallâhu), lekad câet rusulu rabbinâ bil hakk(hakkýgöz kırpma, ve nûdû en tilkumul cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn (ta'melûne).
Onlarýn göðüslerinde, (nefsin kalbindeki) afetlerinden ne varsa çekip aldýk. Onlarýn altlarýndan nehirler akar. “Bizi buna hidayet eden Allah’a hamdolsun. Allah’ýn, bizi hidayete erdirmesi olmasaydý, biz hidayete ermezdik. Andolsun ki Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiþtir.” dediler. “Yapmýþ olduklarýnýzdan dolayý varis kýlýndýðýnýz cennet iþte budur.” diye nida olunurlar.

7/A'RAF-100) E ve lem yehdi lillezîne yerisûnel arda min ba’di ehlihâ en lev neþâu esabnâhum bi zunûbihim, ve natbeu alâ kulûbihim fe hum lâ yesme’ûn (yesme’ûne).
Ve de onun (o ülkenin) halkýndan sonra, yeryüzüne varis olanlarý hidayete erdirmez mi? Eðer dileseydik günahlarý sebebiyle onlara (musibetler) isabet ettirirdik. Ve kalplerinin üstünü tabederdik (açýlamaz damga vururduk) de artýk onlar iþitmezlerdi.

7/A'RAF-155) Vahtâra mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle rabbi lev þi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk(fitnetuke), tudýllu bihâ men teþâu ve tehdî men teþâu ente veliyyunâ fâgfirlenâ verhamnâ ve ente hayrûl gâfirîn (gâfirîne).
Ve Musa (A.S), Bizim belirlediðimiz buluþma zamanýmýz için kavminden yetmiþ adam seçti. Onlarý, þiddetli bir sarsýntý yakalayýnca þöyle dedi: “Rabbim, þâyet dileseydin daha önce onlarý ve beni helâk ederdin. Ýçimizden sefihlerin yaptýklarýndan dolayý, bizi helâk mý edeceksin? O ancak Senin bir imtihanýndýr. Onunla dilediðini dalâlette býrakýrsýn ve dilediðini hidayete erdirirsin. Sen, bizim dostumuzsun. Artýk bizi maðfiret et ve bize rahmet (merhamet) et. Sen, maðfiret edenlerin en hayýrlýsýsýn.”

7/A'RAF-178) Men yehdillâhu fehuvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Allah kimi hidayete erdirirse (kendisine ulaþtýrýrsa), artýk o hidayete ermiþtir. Ve kim dalâlette býrakýlýrsa, iþte onlar, onlar artýk hüsrana uðrayanlardýr (nefslerini hüsrana düþürenlerdir).

13/RAD-27) Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeþau ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mý?” derler. "Muhakkak ki; Allah, dilediði kimseyi dalâlette býrakýr ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaþtýrýr (hidayete erdirir).” de.

13/RAD-31) Ve lev enne kur’ânen suyyiret bihil cibâlu ev kuttýat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâaglacemîan), e fe lem ye’yesillezîne âmenû en lev yeþâullâhu le heden nâse cemîâ (cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).
Eðer gerçekten onunla daðlar yürütülen veya onunla yer yarýlan veya onunla ölüler konuþturulan bir Kur’an olsaydý bile, bütün iþler (emirler) Allah’ýndýr (Allah’a aittir). Amenu olanlar hâlâ (onlarýn iman etmelerinden) ümitlerini kesmediler mi? Allah dilemiþ olsaydý insanlarýn hepsini elbette hidayete erdirirdi. Kafir olan kimselere, yaptýklarýndan dolayý büyük bir musibetin (cezanýn, felâketin) isabet etmesi veya yurtlarýnýn (evlerinin) yakýnýna musibetler hulul etmesi, Allah’ýn vaadi gelinceye kadar devam eder. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez.

16/NAHL-9) Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev þâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sýratý Mustakîm’e ulaþan bütün yollarýn yani mürþidlerin) tayini, Allah’ýn üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardýr. Ve eðer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

16/NAHL-93) Ve lev þâallâhu le cealekum ummeten vâhideten ve lâkin yudýllu men yeþâu ve yehdî men yeþâ’(yeþâu), ve le tus’elunne ammâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).
Ve eðer Allah, dileseydi elbette sizi tek bir ümmet kýlardý. Fakat O, dilediðini (doðuþtan bütün insanlar dalâlette olduðundan Allah’a ulaþmayý dilemeyeni, Allah Kendisine ulaþtýrmaz, böylece onu) dalâlette býrakýr. Ve dilediðini (Allah’a ulaþmayý dileyeni) hidayete erdirir (verdiði söz gereðince, kefaleti sebebiyle Kendisine ulaþtýrýr). Ve elbette yaptýklarýnýzdan (yapmýþ olduðunuz amellerinizden) sorgulanacaksýnýz.

17/ÝSRA-97) Ve men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehum evliyâe min dûnih(dûnihîgöz kırpma, ve nahþuruhum yevmel kýyâmeti alâ vucûhihim umyen ve bukmen ve summâaglasummen), me’vâhum cehennem (cehennemu), kullemâ habet zidnâhum saîrâaglasaîren).
Ve Allah, kimi hidayete erdirirse (Kendisine ulaþtýrýrsa) artýk o hidayete ermiþtir. Ve kimi dalâlette býrakýrsa (kim Allah’a ulaþmayý dilemezse), o taktirde onlar için, O’ndan (Allah’tan) baþka dostlar bulamazsýn.Ve kýyâmet günü onlarý kör, dilsiz ve saðýr olarak yüzükoyun (sürünerek) haþrederiz (edeceðiz, toplayacaðýz). Onlarýn me’vasý (kalacaklarý yer) cehennemdir. Ve Biz, onlara (ateþin) her sönmeye yüz tutuþunda (alevli ateþi) arttýrdýk (arttýracaðýz).

18/KEHF-17) Ve tereþ þemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrýduhum zâteþ þimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murþidâaglamurþiden).
Ve güneþin, doðduðu zaman maðaralarýnýn sað tarafýndan geldiðini ve battýðý zaman sol taraftan onlarýn yanlarýndan geçtiðini görürsün. Ve onlar, onun (maðaranýn) geniþ sahasý içinde bulunuyorlardý. Ýþte bu, Allah’ýn âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaþtýrýrsa, iþte o hidayete ermiþtir. Ve kimi dalâlette býrakýrsa (kim Allah’a ulaþmayý dilemezse) artýk onun için velî mürþid (irþad eden evliya) bulunmaz.

22/HAC-16) Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd (yurîdu).
Ve iþte böylece Biz, onu apaçýk âyetler (halinde) indirdik. Ve muhakkak ki Allah, dilediði kimseyi hidayete erdirir (Kendisine ulaþtýrýr).

28/KASAS-56) Ýnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeþâ’ yeþâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn (muhtedîne).
Gerçek þu ki; sen, sevdiðini hidayete erdiremezsin. Ancak Allah, dilediðini hidayete erdirir. O, hidayete erecek olanlarý daha iyi bilendir.

32/SECDE-13) Ve lev þi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
Eðer biz dilemiþ olsaydýk, herbir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat Benden çýkan þu söz gerçekleþecektir: "Andolsun cehennemi, cinlerden ve insanlardan (inkâr edenlerle) tamamýyla dolduracaðým."

35/FATIR-8) E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe reâhu hasenâaglahasenen), fe innallâhe yudýllu men yeþâu ve yehdî men yeþâaglayeþâu), fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserât(haserâtin), innallâhe alîmun bimâ yesneûn(yesneûne).
Kötü olarak iþledikleri kendisine çekici, süslü kýlýnýp da onu güzel gören mi (Allah katýnda kabul görecek)? Artýk þüphesiz Allah, dilediðini saptýrýr, dilediðini hidayete eriþtirir. Öyleyse onlara karþý nefsin hasretlere kapýlýp gitmesin. Gerçekten Allah, yaptýklarýný bilendir.

39/ZUMER-57) Ev tekûle lev ennellâhe hedânî lekuntu minel muttekîn(muttekîne).
Veya, "Gerçekten, Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum." diyeceði.

74/MUDESSÝR-31) Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ýddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykýnellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtûl kitâbe vel mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ (meselen), kezâlike yudýllullâhu men yeþâu ve yehdî men yeþâaglayeþâu), ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hûaglahuve), ve mâ hiye illâ zikrâ lil beþer(beþeri).
Biz, o ateþin koruyucularýný meleklerden baþkasýný kýlmadýk. Ve onlarýn sayýsýný inkâr edenler için yalnýzca bir fitne (konusu) yaptýk ki; kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansýn, îmân edenlerin de îmânlarý artsýn. Kendilerine kitap verilenler ve îmân edenler (böylece) kuþkuya kapýlmasýn. Kalplerinde bir hastalýk olanlar ile kâfirler de þöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" Ýþte Allah, dilediðini böyle þaþýrtýp saptýrýr, dilediðini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularýný kendisinden baþka (hiç kimse) bilmez Bu ise, beþer (insan) için yalnýzca bir öðüttür.

92/LEYL-12) Ýnne aleynâ lel hudâ.
Þüphesiz, Bize ait olan, yol göstermektir.

12-ALLAH SALÝH AMEL ÝÞLÝYENLERÝ HÝDAYETE ERDÝRÝR

20/TAHA-82) Ve innî le gaffârun li men tâbe ve âmene ve amile sâlihan summehtedâ.
Ve muhakkak ki Ben, (mürþidin önünde 10 ihsanla) tövbe edenler, âmenû (kalbine îmân yazýldýðý için mü’min) olanlar ve salih amel yapanlar (nefsi ýslâh edici amel iþleyenler) için mutlaka gaffarým (onlarýn günahlarýný sevaba çevirenim). Sonra onlar, (Benim tarafýmdan) hidayete erdirilir (ölmeden önce ruhlarý Allah’a ulaþtýrýlýr).

47/MUHAMMED-5) Seyehdîhim ve yuslihu bâlehum.
Onlarý hidayete erdirecek ve durumlarýný düzeltip, ýslâh edecektir.

24/NUR-35) Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardýgöz kırpma, meselu nûrihî ke miþkâtin fîhâ mýsbâh(mýsbâhun), el mýsbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min þeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ þarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeþâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli þey’in alîm(alîmun).
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nuru, içinde misbah (lâmba) bulunan kandil (ýþýk saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sýrça (cam) içindedir. Sýrça (cam), inci gibi (parlayan) yýldýz gibidir. Doðuda ve batýda bulunmayan mübarek bir aðacýn yaðýndan yakýlýr. Onun yaðý, ona ateþ deðmese de kendi kendine ýþýk verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediðini nuruna hidayet eder (ulaþtýrýr). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herþeyi en iyi bilendir.

2/BAKARA-70) Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teþâbehe aleynâ ve innâ in þâallâhu le muhtedûn(muhtedûne).
(Onlar da) dediler ki: "aglaÖyle ise) bizim için Rabbine dua et (yalvar), onun nasýl bir þey olduðunu bize (iyice) açýklasýn. Muhakkak ki; bu inek (tarifine göre) bize (diðer ineklerin) benzeri gibi geliyor. Eðer Allah dilerse muhakkak ki; (kesilmesi emrolunan sýðýra ulaþýrýz), hidayete ereriz."

13-YAHUDÝ VE NASRANÝ OLUN HÝDAYETE ERERSÝNÝZ

2/BAKARA-135) Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfa(hanîfen), ve mâ kâne minel muþrikîn(muþrikîne).
Ve dediler ki: "Yahudi veya hristiyan olun ki; hidayete eresiniz." De ki: "Hayýr. Ýbrâhîm'in milleti HANÝF'tir (hidayete ermiþtir). (Çünkü o); MÜÞRÝK'lerden olmadý.

2/BAKARA-137) Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî þikâk(þikâkýn) fe se yekfîkehumullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).
Eðer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiðiniz gibi îmân etselerdi muhakkak ki hidayete ererlerdi. Ve eðer (yüz çevirirlerse) dönerlerse, mutlaka bir ayrýlýk içindedirler (muhalefetin içine düþerler). Allah, (onlara karþýgöz kırpma sana kâfi (yeterli) dir. O, (herþeyi iþiten ve bilen) SEMÎ'ul ALÎM'dir.

14-UMULURKÝ, BÖYLECE HÝDAYETE ERERSÝNÝZ

2/BAKARA-150) Ve min haysu harecte fe velli vecheke þatral mescidil harâm (harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum þatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum hucceh (huccetun), illellezîne zalemû minhum fe lâ tahþevhum vahþevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn (tehtedûne).
Nereden (yola) çýkarsan çýk yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olursanýz olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki; insanlarýn sizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasýn. Onlardan zulmedenler hariç. Öyleyse onlardan korkmayýn. Benden (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacaðýndan) korkun ki; sizin üzerinizdeki ni'metimi tamamlayayým da böylece hidayete eresiniz.

3/AL-Ý ÝMRAN-103) Va’tasýmû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ (ihvânen), ve kuntum alâ þefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ve hepiniz Allah’ýn ipine sýmsýký sarýlýn ve fýrkalara ayrýlmayýn. Ve Allah’ýn sizin üzerinizdeki ni’metini hatýrlayýn; hani o zaman siz birbirinize düþman idiniz. (Sonra Allah), kalplerinizi uzlaþtýrdý da O’nun bu ni’meti ile artýk kardeþler oldunuz. Siz, ateþten bir çukurun tam kenarýnda bulunuyordunuz da (Allah), sizi ondan kurtardý. Allah, size âyetlerini böyle beyan ediyor ki; böylece hidayete eresiniz.

32/SECDE-3) Em yekuûlûnefterâh(yekûlûnetterâhu), bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kablike le allehum yehtedûn (yektedûne).
Yahut onu kendinden mi uydurdu? Hayýr. O, Rabbinden gelen haktýr. Senden evvel kendilerine nezir (peygamber) hiç gelmeyen bir kavmi, uyarman için. Böylece (umulur ki) hidayete ersinler diye.

15-HÝDAYETE ERENLER

2/BAKARA-26) Ýnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ. Fe emmellezîne âmenû fe ya'lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâaglameselen), yudýllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîra(kesîran) ve mâ yudýllu bihî illel fâsýkîn(fâsýkîne).
Allah hiç þüphesiz bir sivrisineði, hatta onun üstünde olaný da misal vermekten çekinmez. Îmân edenlere gelince; onlar bunun Rab'lerinden bir hak olduðunu muhakkak ki bilirler. Kâfirlere gelince; onlar da derler ki: "Allah, bu misalle ne demek istedi?" Allah bununla birçoðunu dalâlette býrakýr, birçoðunu da hidayete erdirir. Aslýnda bununla dalâlete düþen ancak fasýklardýr.

2/BAKARA-143) Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû þuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum þehidâaglaþehiden), ve mâ cealnal k
Gönderen: 12.12.2005 - 21:15
Bu Mesaji Bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
pejocu su an offline pejocu  
DOĞRU SEÇiM YAPANLAR
84 Mesaj -
DOÐRU SEÇiM YAPANLAR

40/ MÜ'MÝN-40: Men amile seyyieten felâ yüczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev ünsâ ve hüve mü'minün feülâike yedhulûnelcennete yürzekuûne fiyhâ bigayri hisâb.
Kim seyyiat (þer, derecat düþürücü ameller) iþlerse mislinden daha fazla cezalandýrýlmaz. Kadýnlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ýslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa iþte onlar mü'minlerdir. Onlar cennete konulacak ve orada hesapsýz rýzýklandýrýlacaklardýr.

TEGABÜN-9: Yevme yecme'uküm liyevmil cem-i zalike yevmüt teðabüni ve men yü'min billahi ve ya'mel salihan yükeffir anhü seyyeatihi ve yudhilhu cennâtin tecriy min tahtihel enharü halidiyne fiyhâ ebedâ zalikel fevzül aziym.
Sizi toplanma gününde bir araya getirdiði gün, iþte o gün kimin aldandýðýnýn ortaya çýkacaðý gündür. Allah'a kim inanmýþ salih amel iþlemiþse Allah onun kötülüklerini örter, onu içinde sonsuz kalacaðý içlerinden ýrmaklar akar cennetlere koyar. Ýþte büyük kurtuluþ budur.
3/ALÝ ÝMRAN-145: Se necziþþâkirin.
(Þükredenleri) yakýnda mükafatlandýracaðýz.
73/ MÜZEMMÝL-19: Ýnne hâzihî tezkire, femen þâettehaze ilâ rabbihî sebiylâ.
Þüphesiz bunlar (âyetler) birer öðüttür, kim dilerse (ruhunu ölmeden evvel) Rabbine ulaþtýran bir yol tutar.
5/ MAÝDE-16: Yehdiy bihillâhü menittebe'a rýdvânehü sübülesselâmi ve yuhricühüm minezzulümâti ilennûri bi'iznihî ve yehdiyhim ilâ sýrâtýn müstekiym.
Allah rýzasýna tâbî olanlarý (Allah'a ulaþmayý dileyenleri) bununla (Allah'a) teslim yollarýna (mürþidlere) ulaþtýrýr ve izniyle onlarý zulmetten nura çýkarýr ve onlarý Sýrat-ý Müstakiym'e ulaþtýrýr.
78/ NEBE-39: Zâlikelyevmülhakk , femen þâettehaze ilâ rabbihî meâbâ .
Ýþte o gün (mürþidin eli Hakk'a ulaþmak üzere öpüldüðü ve ona tâbi olunduðu gün) Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaþmayý dileyen) kiþi kendisini Rabbine ulaþtýran (yolu, Sýrat-ý Müstakiym'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaþan kiþiye Allah) meab (sýðýnak, melce) olur.
48/ FETÝH-10: Ýnnelleziyne yübâyi'ûneke innemâ yübâyi'ûnallah, yedüllahi fevka eydiyhim, femen nekese feinnemâ yenküsü alâ nefsih, ve men evfâ bimâ âhede aleyhullahe feseyü'tiyhi ecren azýymâ.
Muhakkak ki onlar sana biat ettikleri zaman Allah'a biat etmiþ oldular, onlarýn ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiði için ellerinde de tecelli etmiþ olduðundan) Allah'ýn eli vardý Kim (derecesini nakýsa) düþürürse, muhakkakki o nefsi sebebiyle (Allah'a verdiði yeminleri, ahdleri yerine getirmediði için) derecesini nakýsa düþürmüþtür. Kim de Allah'a olan ahdlerini (yeminini, misakýný ve ahdini) yerine getirirse ona büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).
Gönderen: 12.03.2006 - 09:46
Bu Mesaji Bildir   pejocu üyenin diger mesajlarini ara pejocu üyenin Profiline bak pejocu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1796 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Gönülbagi (36), zekiyem (40), sofican2006 (42), gülsena (47), gül_ (50), ~~nur~~ (40), yunus07 (37), zaza_kral (45), Fenerli_1907 (32), semedani (46), farukk (46), talebe- (61), miluji (37), m_celik (31), tamer038 (51), dadas recep (45), alain (40), olgunol (52), efkanaksoy (57), Hasannn (43), Sedat IÞI.. (39), m.salih fidan (37), fuheyre (44)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.86256 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.