0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » Emeviler abbasiler ve endülüs emevileri

önceki konu   diğer konu
9 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Dai su an offline Dai  
Emeviler abbasiler ve endülüs emevileri
922 Mesaj -
I. Bölüm

Emeviler
Dört Halife Devri’nden ve Hz. Hasan’in alti aylik hilafetinden sonra, devlet idaresi islam devletlerinin ilki olan Emevi hanedanina geçmistir.
661-750 yillan arasi Emeviler Devleti’nin saltanat dönemidir. Bu dönemde seçim kaldirilarak halifelik, saltanata çevrildi.

Hatirlanacagi üzere, Dört Halife Devri’nde, devlet baskanlari (halifeler) bir nevi seçimle is basina gelirlerdi.
Onlar genellikle, Kur’an ve Peygamber yolundan ayrilmazlardi. Mütevazi bir hayat sürer ve kendi menfaatleri yerine islamligin menfaatlerini gözetirlerdi.
Fakat Emeviler, dini, kendi çikarlarina varmak için araç olarak kullandilar.

Dört Halife Devri’nde, Islami anlayisa uygun olarak Arap’in Arap olmayana üstünlügü olmadigi halde, Emeviler zamaninda Arap milliyetçiligi, hatta Emevi soyunun üstünlügü, vazgeçilmez bir politika haline geldi.
Devletin kurucusu, Peygamberimizin vahiy katipligini yapmis Muaviye Bin Ebu Süfyan’dir. Muaviye yirmi yil halifelik yapti.

Emevi saltanati dört kisi üzerine kuruldu. Bunlar; Muaviye, Amr tbnül As, Ziyad Bin Ebihi ve Sube Bin Mugire’dir.
Muaviye’den baslamak üzere, Emevi soyundan on dört halife gelip geçmistir.
Muaviye zamaninda iç huzursuzluklar giderilmis, islam fetihleri devam etmistir, islam ordulari Sicistan, Afganistan, Semerkant’i fethetti.

Diger yandan Anadolu üzerine seferler düzenlemisti, islam ordulari Erzurum’u ele geçirmis ve istanbul’u kusatmislardi.
Akdeniz’e açilan Emevi donanmasi, Girit ve Sicilya adalarini zapt etmis, ayrica Kuzey Afrika fethedilmis; içteki isyanlar ve Harici fitnesi alt edilip, ortadan kaldirilmistir.
Muaviye vefat ettigi zaman (Nisan 680), Emevi Devleti Sogdiana’dan Cezi>”;r’e kadar uzanan bir devlet haline gelmisti.

Muaviye devrinin en önemli gelismeleri, islam birliginin yeniden kurulmasi, Bedevilerin disipline sokulmasi, maliyenin düzene sokularak kamuya has “Devlet hazinesi” durumuna getirilmesi, kara ve denizdeki fetih hareketidir.
Muaviye, Hz. Hasan ile yaptigi anlasmaya göre, halifelige kimseyi aday göstermeyecekti. Fakat o, sözünde durmayarak oglu Yezid’i veliaht tayin etti.

-----

Yezid (680-683)

Muaviye ölünce, yerine oglu Yezid geçti.
Babasinin ölmeden önce “Hüseyin ne isterse vermesini, biat etmezse bile onu incitmemesini” söylemesine ragmen, Müslümanlarin içinde kapanmayan bir yara açan,
Hz. Hüseyin’in Kerbela’da sehit edilmesi ve Abdullah Bin Zubeyr’in Mekke’de halifeligini ilan etmesi gibi önemli olaylar onun zamaninda oldu.

Islam dünyasini çok üzen ve nefretle karsilanan Kerbela faciasinin doguracagi zararlari düsünen Yezid, Kuzey Afrika’da fetih hareketine girismek için Ukbe Bin Nafi’yi görevlendirdi.
Yezid’in saltanati uzun sürmedi, dört yil sonra öldü (Kasim 683). yerine oglu II. Muaviye halife oldu.
Çok merhameüi olan II. Muaviye, kendi istegiyle ayrildi ve kisa bir süre sonra öldü. Bundan sonra Mervan Bin Hakem halife oldu.
Bir süre sonra öldü; yerine oglu Abdülmelik geçti.

Abdülmelik (685-705)

Abdülmelik halife oldugu zaman, Emevi iktidarini her tarafa kabul ettirecek iki yardimci buldu.
Bunlardan biri Muhelleb, digeri ise Haccac’dir. Haccac ülke içinde bas gösteren isyanlari acimasizca bastirdi.
Yezid’e biat etmeyip Mekke’de halifeligini ilan eden Abdullah Bin Zubeyr’i öldürdü.
bdülmelik, Emevi Devleü’nin ikinci kurucusu oldu. Idarede devletin mutlak otoritesini kurdu.
Türkistan ve Sind sinirlarina gönderdigi ordulan Hint topraklanna kadar ulasti.
Türgis Devleti’ne bagli Rutbil Beyligi Emevilere boyun egdi. Bu, Türklerin islamlasmasi konusunda ablan ilk adimdi.

Abdülmelik zamaninda büyük bayindirlik isleri yapildi. Yollar, köprüler, su kanallan yapilip adina para basildi.
Abdülmelik döneminin sembolü sayilan Haccac’in Ehli sünnete en büyük hizmeti, Kur’ani Kerim’in kolay okunmasini saglamasidir.
Abdülmelik 705 yüinda öldü.

Velid (705-715)

Abdülmelik ölünce ogullanndan dördü de halife oldu. Bunlardan ilki Velid idi.
Akillica tutumu ve babasinin tavsiyelerini dinlemesi sonucu, Islam ordulan büyük basarilar kazandi. Anadolu’ya alanlar basladi.
Islam ordusu Nigde yakinlarina kadar geldi. Bizanslilarla savaslar oldu. Istanbul II. defa kusatildi.

Kuzey Afrika’daki isyanlar bastirildi. Afrika ve Ispanya’da fetih hareketleri basladi, islamiyet oralarda da yayilmaya basladi.
Tank Bin Ziyad, Musa Bin Nusayr ve Abdurrahman ül Gafiki gibi ünlü komutanlar Ispanya’da büyük basanlar elde edip zengin ganimetler getirdiler.

-----

Ispanya’nin Fethi

Kuzey Afrika Valisi Musa Bin Nusayr, basanda sinir tanimayan bir yönetici ve komutandi, tspanya’daki Vizigot Kralliginin iç çekismeler sonucu zayifladigini görünce, bu ülkenin fethine karar vermisti.
Ünlü Islam komutani Tank Bin Ziyad komutasmdaki bir öncü kuvveti Ispanya’ya gönderdi.
Tank Bin Ziyad kendi adiyla anilan Cebeli Tarik’i geçti (711). Askerlerine, geri dönme umudunu birakmamak için bütün gemileri yaktirdi, ispanya içlerine dogru ilerlemeye basladi.

ispanya Krali Radrik’in yüz bin kisiye yakin ordusunu yenerek krali kendi eliyle öldüren Tank, Avrupa topraklarinda ilerlemeye basladi.
Vali Musa Bin Nusayr, ona haber göndererek kendisini beklemesini istedi.
Ancak dagilan Vizigotlara aman vermek istemeyen Tank Bin Ziyad bu emri dinlemeyerek ilerlemesini devam ettirdi ve Vizigotlann baskenti Toledo’yu aldi.

Bu sirada Toledo’ya gelen Vali Musa Bin Nusayr emrini dinlemeyen muzaffer komutan Tarik’i hapsetti, ispanya’nin (Endülüs) fethi, islam dünyasinda büyük bir sevince sebep oldu.
Ayni sevinci duyan Halife Velid, Musa Bin Nusayr’ a Tank Bin Ziyad’in hapisten çikarilmasini ve fetihlere birlikte devam etmelerini emretti, iki komutan, ispanya’nin Pirene Daglan’na kadar olan kismini fethettiler.
Bundan sonra ispanya “Endülüs” ismi ile anilarak Müslümanlann bir eyaleti haline geldi (714).

-----

Puvatya Savasi

Ispanya’yi (Endülüs) fetheden Müslümanlar, ilerlemeye devam ederek Pirene Daglari’ni astilar, ispanya Valiligine atanan AbdurrahmanülGafiki, Galya içlerine dogru ilerledi.
Karsisina çikan Akitanya Dukasi Endo’yu yenerek ordusunu dagitti ve Bordo, Lion, Salon, Uton sehirlerini aldi.
Frank komutani Sarl Mattel ile Puvatya denilen yerde karsilasan Abdurrahmanül Gafiki çok zorlu bir savasa tutustu.
Savas Müslümanlarin lehine gelisirken Abdurrahmanül Gafiki sehit düstü. Bunun üzerine Islam ordusu geri çekildi (732).

Puvatya Savasi’nda her iki taraf da büyük kayiplar vermis; ancak cesaretle çarpistiklari halde, uzun mizrakli sövalyelerin savas usullerine alisik olmadiklari ve çarpisma alaninin yabancisi olduklari için Müslümanlarin zayiaü daha fazla olmustur.
Bu savasin Avrupa tarihindeki yeri, Müslümanlarin bati yönündeki fetihlerinin sonu olmasidir.
Velid’in 715 yilinda ölümünden sonra yerine geçen kardesi Süleyman döneminde de Bizans’a karsi kuvvetler gönderildi.
Istanbul IÜ. defa kusatildi.

717'de ölen Melik Süleyman’in yerine II. Ömer diye anilan ve çok adil olan Ömer Bin Abdülaziz halife oldu.
Halk tarafindan çok sevilen bu zat döneminde haraç ve cizye belli esaslara baglandi.720 yilinda kölesi tarafindan zehirlendi.
Yezid Bin Abdülmelik (720724) ve ondan sonra da Hisam Bin Abdülmelik (724743) dönemleri, Emevilerin parlak devrini teskil eder.
Islam ordulari, Kafkasya’da Hazar Türklerine karsi zafer kazandilar. Ermenistan ve Gürcistan fethedildi.
Hisam zamaninda Anadolu’ya giren Islam ordulari Bizans’in elinden birçok kaleyi aldilar.
Gönderen: 06.05.2010 - 00:45
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
II. Bölüm

Emeviler Devri’nde Islamiyetin yayilmasi

Hisam 743'te öldü. O, Emevi Devleti’nin son büyük halifesi olarak tanindi.
Hisam’dan sonra gelen II. Velid (743744), III. Yezid (744) lbrahim(744) ve II. Mervan (744750) dönemi eskisi kadar parlak olmadi.
Yer yer isyanlar ve ayaklanmalar bas gösterdi.
Son Emevi halifesi II. Mervan, bazi basanlar sagladiysa da Zap Suyu kenarinda Abbasiler adina ayaklanan Horasanli Ebu Müslim tarafindan yenilgiye ugratilmalari Emevi Devleti’nin sonu oldu (750).

Emevi Devleti’nin Yikilmasinin Sebepleri
Süphesiz devletler, imparatorluklar ve saltanatlar sürekli olamazlar. Onlar da insanlar gibi dogar, bünyelerinin saglamligi ve iyi idare edildikleri nispette gelisir, yükselir ve nihayet muhtelif sebeplerin etkisiyle zayiflayip yok olurlar.
Emevi Devleti’nin yikilisini hazirlayan baslica sebepleri söyle siralayabiliriz:

Idarenin Bozulmasi

Kurulusu her ne kadar yumusaklik ve hosgörüye dayansa da baslangiçta Mekke yönetiminde söz sahibi olan Ebu Süfyan’in yönetim bilgisine
ve Hz. Peygamber’in vahiy katipligini yaparken Hz. Muhammed’den feyz alarak iyi yetisen Muaviye gibi halifeye ragmen,
Emevi Devleti saltanata dönüsmüstü. Muaviye ile baslayan debdebe, I. Velid döneminde doruguna ulasti.

Göze batan bu saltanat, Bizans ve Sasani Imparatorlarini dahi gölgede birakacak dereceye vardigi için, halkin Emevilerden sogumasina yol açti.
Halifelerin tutumlari, eglenceye düskünlükleri, Emevilerin kalesi sayilan Suriye’de dahi nefrete sebep olmustu.
Zaman zaman Emevi ailesinin arasindaki geçimsizlik, yönetimi menfi yönde etkilemisti.

-----

Araplar Arasindaki Mücadele

Eskiden beri Arap kabileleri arasinda üstünlük mücadelesi sürüp giderdi.
Baslangiçta otorite sahibi halifelerin istikrarli tutumlari ile bu düsmanlik mücadelesi örtbas edilmeye çalisildi.
Fakat Emevi saltanatinin sonuna dogru bu mücadeleler tekrar basladi. (KuzeyliGüneyli çekismesi, Hicaz, Yemen ve Suriye ihtilafi).
Özellikle; Emevilerin baslangiçta Hz. Peygambere ve islamiyete mugber olmalari,
Hz. Peygamber soyuna mensup olanlara yaptiklari kötülükler (Hz.Ali’nin sehadeti, Müslümanlarin içinde kapanmayan bir yara olan Kerbela faciasi) unutulmamisti.

Arap Olmayanlarin Faaliyeti

islam prensiplerine göre bütün Müslümanlarin birbirine esit ve kardes kabul edilmeleri ve Hz. Peygamberin “Arabin Aceme üstünlügü yoktur.
Üstünlük Allah’in emirlerini yerine getirmek ve yasaklarindan kaçinmak iledir.” mealindeki hadisine ragmen,
Emeviler, Arap olmayan Müslümanlara köle nazariyla bakarlardi.
Türkler, Iranlilar, Afrika’ daki Berberiler hakir görülürdü.

Bu durum Arap olmayan unsurlari kamçilamis ve Emevilere karsi yapilmasi muhtemel her türlü harekete girismelerini saglamisti.
Nitekim bu durum, son Emevi halifesi II. Mervan’in Zap Suyu kenarinda yenilerek öldürülmesine sebep oldu.
Hareketin basinda asil adi Ibrahim olan Horasanli Ebu Müslim adinda bir Türk bulunuyordu.

Sinirlarin Genisligi ve Merkezden Kontrolün Güçlesmesi
Tabii sinirlarin çok büyümüs olmasi merkezden kontrolü zorluyordu.
Baslangiçta büyük zaferlerin kazanilmasi, bol ganimetin gelmesine, hazinenin dolmasina ve ülkenin bayindir hale gelmesine sebep olmustu.
Hisam devrinden itibaren büyük gelir kaynagi olan ganimetler durunca pahalilik artti. Ekonomik kriz basladi.
Artirilan vergiler halki güç duruma düsürdü. Karisikliklar basladi, biçak kemige dayandi. Emevi yönetimine karsi hareketler basladi.
Herkes Emevi yönetiminin degismesi gerektigine inandi. Nihayet Zap Suyu kenarinda II. Mervan’in yenilmesiyle Emevi saltanatina son verildi.

-----

Emevi Saltanati Döneminde Türk Arap Münasebetleri

Türklerin Müslümanlarla iliskileri Hz. Ömer zamaninda baslamisti (634-644).
Onun döneminde Müslümanlara yenilen Sasani hükümdarlarindan IÜ. Yezdigert Türklerden yardim istedi.
Göktürk Kagani Tuluhan, Çin ile içteki karisikliklarla ugrastigindan komsulari olan Sasanilere yardimda bulunamadi.

Hz. Osman zamaninda Herat ve Belh sehirleri Müslümanlarin eline geçti.
Hz. Ali döneminde mücadele durmus ama Muaviye’nin halife olmasiyla tekrar baslamisti.
Emevi halifesi Abdülmelik döneminde, Emevilerin Irak ve Horasan valisi Haccac, Türklere saldirdi.
Nihayet Horasan valiligine atanan Kuteybe Bin Müslim, Türk illerini fethetmekle görevlendirildi (705).
Parçalanmis durumda olan Türkler, yurtlarini kahramanca savundularsa da aralarinda birlik olmadigindan Kuteybe basan sagladi.

Türk illerini yagmalayarak zapt ettigi yerlerde büyük katliamlar yapti (706).
Baykent’i teslim alan Kuteybe, Buhara ve Semerkant üzerine yürüdü.
Semerkant iki yillik çetin bir savastan sonra düstü (712). Kuteybe gibi kardesi Abdurrahman da dört bin Türk gencini merhametsizce öldürdü.
Türk diyarlanndaki bu kanli durum, Kuteybe’nin askerleri tarafindan öldürülmesine kadar devam etti.

Emevilerin Türklere bu derece zalimane yaklasmalari, Islamiyetin Türkler arasinda yayilmasini da geciktirmisti.
Çünkü islamiyetin esprisi; sevgi, hosgörü ve adalete dayali idi. Oysa Türklere karsi takinilan tavir hos degildi.
Nitekim Emevilerin Horasan valisi, Semerkant ve Buhara dolaylarinda tutunmak için, Türklerden cizye alinmayacagini belirtti.

Bu olumlu tavir karsisinda Türkler Müslüman olmaya basladi.
Sam hazinesinin gelirinin azalmasi üzerine islamiyete aykiri olmasina ragmen Türklerden tekrar cizye alinmasina karar verildi.
Türkler ayaklandi. Türk Arap mücadelesi, Emevilere nazaran Türklere daha insanca yaklasan Abbasi halifeliginin kurulmasina kadar devam etti.
Gönderen: 06.05.2010 - 00:46
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
III. Bölüm

Abbasiler (750-1258)

Devletin Kurulusa ve Genel Karakteri
Horasani Ebu Müslim’in son Emevi halifesi II.Mervan’i yenmesiyle Emevi saltanati son buldu.
Hz.Peygamber’in amcasi Abbas’m soyundan gelen Ebül Abbas Abdullah yeni Islam devletinin basma geçtigi için bu devlete de “Abbasi Halifeligi” ismi verildi.
Abbasiler, Emevilerin bes katindan daha süren idarelerinde (ilk sekiz halife devri hariçgöz kırpma siyasi bakimdan pek fazla bir varlik gösteremediler.

En büyük fark Abbasi Halifeligi döneminde, Araplarin imtiyazli durumlarinin son bulmasi idi.
Emevi Halifeligi bir Arap devleti niteliginde iken Abbasi Halifeligi bir islam devleti olmustu.

Abbasilerin Ilk Devirleri

Abbasi Devleti’nin kuruculari Hz. Muhammed’in amcasi Abbas’m torunlaridir. Bundan dolayi kurulan bu Islam devletine Abbasiler adi verilmistir.
Abbasilerin ilk halifesi Ebül Abbas Abdullah’tir (750754). Emevilerde oldugu gibi Abbasilerde de halifelik ve hükümdarlik babadan ogula geçiyordu.
Ancak Abbasiler döneminde Araplar diger milletlerden üstün sayilmadilar.
Önemli devlet görevlerine Araplarin disindaki milletler ve özellikle Türkler getirildi.
Ilk Abbasi hükümdari Ebül Abbas Abdullah’in ilk dönemleri, iç ayaklanmalarinin bastirilmasiyla geçti.

-----

Halife Mansur (754-775)

Abbasilerin ilk halifesi Ebül Abbas ölünce, yerine Emevilere karsi yapilan savaslarda kendini gösteren, büyük kardesi Ebu Cafer Mansur geçti (754).
Ona ilk defa Suriye’de vali olan Abdullah isyan etti. Onun da maksadi halifelikti.
Amcasinin isyanini Horasanli Ebu Müslim’e bastirtan Mansur, kiskandigi ve basanlarina dayanamadigi Ebu Müslim’i hileyle yanina çagirarak öldürttü.
Ebu Müslim’in taraftarlari ayaklandi (755-767). Onun döneminde Hariciler de isyan ederek ordusunu bozdu (756).

Nihayet baskanlari öldürülerek isyan bastirildi (772). Onun döneminde doguda Hint siniri, batida Anadolu içlerine kadar seferler yapildi.
Mansur devrinde en önemli faaliyet kültür alaninda görüldü. Hintçe, Ibranice ve özellikle Yunancadan çeviriler yapildi. Bagdat sehri kuruldu.
Onun ölümünden sonra yerine geçen oglu Mehti (775-785), ülkeyi bayindir hale getirdi.
Yollan güven altina aldi, posta islerini düzene koydu ve ayaklanmalan bastirdi. Bizans’a sefer yapildi.

-----

Halife Harun Resit ve Ogullari (786-842)

Harun Resit, Abbasilerin saltanati döneminde, 41 yil süreyle vezirlik görevi yapan, Türk asilli Bermekogullanndan Yahya Bermeki’nin yardimi ile basa geçti.
Tarihin yetistirdigi büyük devlet adamlarindan biri olan Harun Resit’in devrini, parlak hale getiren ve yücelten Bermek ailesi oldu.
O’nun ve ogullannin hilafeti döneminde Abbasi Devleti önemli basarilar elde etti ve büyük itibar kazandi.

786 yilinda halife olan Harun Resit döneminde, Kuzey Afrika’da (Misir’da) çikan ayaklanma bastirilarak düzen saglandi.
O’nun zamaninda Anadolu’ya akinlar yapildi. Dogu Anadolu’da A vasim sehirlerini kurdurarak Türkleri buraya yerlestirdi.
Bizzat ordusunun basma geçerek Bizans üzerine yürüdü ve onlan agir bir yenilgiye ugratarak vergiye bagladi.
Bizanslilarin kiskirttigi Hazer Türklerinin saldinsini önledi.

Halifeligi döneminde önemli görevlere getirilen Bermekogullarinin asin bir sekilde güçlenerek nüfuz sahibi olmalari
ve veziri Yahya’nin halifelik pesinde oldugu dedikodulan yayginlasinca, onu zehirleterek Bermekogullan ailesini ortadan kaldirdi.

Harun Resit, Karolenj (Frank), Bizans Imparatorlan ve Endülüs Emevileriyle karsilikli elçiler göndererek dostluklar kurdurdu.
Haricilerin Maveraünnehir ve Horasan’da tehlikeli olmaya basladigini, durumun kötüye gittigini isitince büyük bir ordu ile doguya yöneldi.
Tus sehrine dogru yola çikti. Sehre vannca hastalanarak öldü (809).
Vasiyetinde üç oglunun (Emin, Me’mun ve Mu’tasim) sira ile halife olmalanni istedi ve bununla ilgili iki belgeyi Kabe’ye astirdi (802).

-----

Halife Emin (809-813)

Babasinin ölümünden sonra halife olan Emin, devlet islerini vezir Faz Bin Rabi’e birakti. Onun ve saray adamlannin etkisi altinda kaldi.
Babasinin vasiyetnamesine aykin olarak, kardesi Me’mun’u haklarindan mahrum birakti ve kendi oglunu veliaht gösterdi (810).
Hilafet yüzünden iki kardesin arasi açilinca, Emin çok büyük bir ordu hazirlayarak Horasan’a gönderdi, iyi özellikleriyle kendisini Horasan halkina sevdiren Me’mun’un askerleri Emin’in ordusunu yendi.
Daha sonra baskent Bagdat kusatilarak ele geçirildi. Emin öldürüldü.

Halife Me’mun (813-833)

Annesi Türk olan Me’mun, iyi bir ögrenim görmüs ve kendisini ilme vermisti.
Halife olunca o da devlet islerini olaganüstü yetkilerle vezirlige atadigi Sehl Bin Fazl’a birakti.
Onun zamaninda da Misir, Azerbaycan, Dogu Iran ve Horasan’da ayaklanmalar oldu. Hariciler ayaklandi. Karisikliklar halifeligi döneminde sürdü gitti.
Bizans ordusunu yendikten sonra Anadolu’ya yürüyen Me’mun, Pozanti civarinda atesli bir hastabga tutuldu ve öldü (833).

Mu’tasim Billan (833-842)

Mu’tasim, Anadolu’da yapilan savaslara katilmis Misir idaresinde bulunmustu.
Halife olunca, Me’mun’un halifeliginden beri devam etmekte olan isyanlar ve kardesi Abbas’in isyani ile karsilasti.
Bagdat’ta Türklerden olusturulan hassa ordusundan Araplarin çok rahatsiz oldugunu görünce Samarra sehrini kurdurdu.
Annesi Türk olan Mu’ tasim Türklere büyük önem verdi.

Mu’tasim da bazi ayaklanmalar ve mezhep isyanlariyla ugrasti.
Ünlü Türk komutanlarindan Afsin daha sonra da Büyük Boga’yi Babek’in üzerine göndererek ortadan kaldirtti (838). Bizanslilarla savasti. 842 de öldü.
Gönderen: 06.05.2010 - 00:46
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
IV. Bölüm

Abbasi Devleti’nin Sarsilmasi ve Parçalanmasi

Mu’tasim’dan sonra basa geçen halifelerden hiç birisi önemli bir is yapmadi.
Bu durum basarisizliga, merkezi otoritenin sarsilmasina ve isyanlarin çikmasina sebep oldu.
Bizansla, yapilan savaslarda devlet zayif düstü, yurtta güven sarsildi. Abbasi Halifeligi sarsilmaga basladi.
Halifeler, Türk komutanlarinin elinde oyuncak haline geldi.
Hilafet çekismeleriyle öldürülenler, gözlerine mil çekilenler, sefil ve perisan bir duruma düsüp dilenenler oldu.

Mu’tasim’in oglu Vasik (842847) ile baslayan sarsinti, çöküse dönüstü.
Karmati ve Hashasilerin çikardigi karisikliklar devleti adeta uçuruma itti.
Yok denecek kadar zayiflayan merkezi otorite karsisinda, ülkenin çesitli yerlerinde devletler kurulmaya baslandi.

Son Abbasi halifesi Mu’tasim (12421258) kararsiz ve zayif karakterliydi.
Mogol tehlikesini önlemek için tedbir almadigi gibi, Iranli hükümdar Hülagû’nun Batinilere karsi birlikte savasma teklifini de geri çevirdi.
Bu hareketi Mogol ordusunun harekete geçerek Bagdat’i zapt etmesine, sehrin yagma edilmesine, zengin kütüphanelerin ve saraylarin yakilip yikilmasina sebep oldu.
Mu’tasim ve yakinlari da öldürüldü (1258).

Kurtulan halifenin amcasinin oglu Ahmed kurtularak Misir’a kaçti. Memlûk Sultani Baybars’a sigindi.
Osmanli Padisahi Yavuz Sultan Selim, Misir’i alinca, Abbasi halifesi III. Mütevekkil’i istanbul’a getirerek halifeligi ondan devraldi.
Böylece Abbasi Halifeligi de sona erdi.

-----

Endülüs Emevileri (756-1031)

Devletin Kurulusu ve Genel Karakteri
Abbasilerin takibinden kurtulan Emevi halifelerinden Hisam’in torunu Abdurrahman, Arap kabileleri arasinda dolastiktan sonra Kuzey Afrika’ya geçti.
Berberilerden topladigi birkaç yüz atli ile Ispanya’ya geçen Abdurrahman, Isbilye halkinin destegiyle karsisina çikanlari yenerek Endülüs Emevi Devletini kurdu ve Emir unvanini aldi (15 Mayis 756).

Endülüs’te kurulan bu devletle Emevi hanedaninin devami saglanmis oldu.
Ayaklanmalan bastirarak Abbasilerin Ispanya valisini ve Ispanya’ya çikarma yapan Abbasilerin Ifrikiye Kayravan valisi ve komutanini yenerek durumunu kuvvetlendirdi Abdurrahman, Emevi taraftarlannm da Endülüs’e geçmelerini sagladi.
Baskent Kurtuba oldugu için bu devletin adina Kurtuba Emevi Devleti dendi.

Ispanya’da Kurulan Endülüs Emevi Devleti
Kurdugu kuvvetli idare sayesinde yurdun gelismesine ve halkin ilerlemesine çalisti.
Devleti saglam bir temele oturtan ve adaletiyle Müslüman ve Hristiyanlar arasinda çok sevilerek 33 yil hüküm süren Abdurrahman’dan Abbasi halifesi Mansur bile, Kureys Sahini diye bahsetti.
Abdurrahman’in ölümü (788) üzerine, vasiyeti geregince yerine küçük oglu Hisam geçti.

Hisam kendisinden büyük kardeslerinin isyanlanni bastirdi.
Ispanya’nin kuzeyindeki Hristiyanlar ile onlara yardim eden Franklarla ugrasti, ölünce yerine oglu Hakem geçti (796).
Hakem de amcalarinin ayaklanmalanyla ugrastiktan sonra onlan yendi. Yurtta çikan ayaklanmalan kanli bir sekilde bastirdi.

Endülüs Emevi Devleti’nin gücü I. Hakem (796-822), II. Abdurrahman (822852) döneminde de devam etti.
Onun ölümünden sonra yerine geçen oglu Mehmet (852-886) ile ogullan Münzir (856888) ve Abdullah (888-912) zamaninda devlet dis saldinlara ugradi.
Yer sarsintisi, kitlik ve hastalik bas gösterdi. Devlet epey sarsildi.
Daha sonra basa geçen IH. Abdurrahman (912961) ile oglu II. Hakem döneminde (961976) devlet eski gücüne tekrar kavustu.

-----

Endülüs Emevi Devleti’nin Zayiflamasi ve Yikilmasi

II. Hakem’den sonra devletin basina kimisi iki defa olmak üzere 11 hükümdar geçti. Bunlar genellikle kabiliyetsiz kimselerdi.
Iç savaslar, anlasmazliklar ülkeye zarar verdi. Devlet otoritesi zayifladi. Kuzeydeki Hristiyanlann baskilan artti.
Iç çatismalarin artmasiyla Ispanya’daki valiler, bagimsizliklarini ilan etmeye, beylikler ve ufak devletçikler halinde ortaya çikmaya basladilar.
“Tavaifi mülük” adi verilen 14 beylik, Hristiyan tehlikesine karsi birlesecekleri yerde birbirleriyle savaslara giristiler.

Hristiyan beylikleri (Argonyalilar, Normanlar) bu karisikliklardan faydalanarak Zaragossa ve Sicilya’yi ele geçirdiler.
Hristiyanlara karsi savasan Murabitlar, bir baska Müslüman beylik olan Muvahhidler tarafindan yok edildiler.
Hristiyan devletlerin saldirilari karsisinda Endülüs Müslümanlari, Afrika’daki Muvahhidlerden yardim istediler (1120).

Fakat Müslüman beyliklere karsi birlikte hareket eden Kasülya, Navara, Argon ve Portekiz’den olusan Hristiyan birlesik kuvvetleri n.
Ferdinand’in komutasinda Kurtuba’yi ele geçirerek Müslüman beyliklerini ortadan kaldirdi (1235).

Sadece güneyde Beni Ahmer Beyligi varligim sürdürebildi. Baskentinden ötürü bu devlete Girnata veya Beni Ahmer Devleti de dendi.

------

Beni Ahmer (Girnata) Devleti (1232-1492)

Elhamra Sarayi Muvahhidlerin Hristiyan birlesik kuvvetlerine yenilerek (1235) Ispanya’dan çekilmesinden sonra, beylikler arasindaki düsmanligi körükleyen Hristiyanlar, Müslümanlarin felaketini hazirladilar.
Böylece Müslüman beyliklerin topragi teker teker Hristiyanlann eline geçti.

Bu beyliklerden, cografi durumu korunmaya müsait olan Girnata’yi, Vali Muhammet el Ahmer, felaketlerden koruyarak bagimsiz devletini kurdu.
Ispanya’da saldinya ugrayan bütün Müslümanlar Girnata’ya gelmeye basladi. Idareciler tarim, endüstri ve ilmin gelismesine çalistilar.
Büyük sanat degeri olan eserler yaptirdilar (Elhamra Sarayi).

Fakat sonradan devletin basina geçenler sahsi menfaatlerini düsünerek hareket ettikleri için taht mücadeleleri basladi.
Bu durumu çok iyi degerlendiren Kastilya Krali X. Alfons, Beni Ahmer Devleti’nin bazi sehirlerini aldi.

1479'da Kastilya Kraliçesi tzabella ile NavarAragon Krali Ferdinand evlenerek Ispanya’nin en güçlü devletini meydana getirdiler.
Girnata’daki karisikliklardan faydalanarak 80 000 kisilik bir ordu ile Girnata önlerine geldiler.
Zor durumda kalan Müslümanlar sehri bütün güçleri ile korudular.

Fakat Melik Abdullah Muhammed, Hristiyanlann verdikleri söze aldanarak sehri bazi sartlarla teslim etti.
Hristiyanlar sözlerinde durmayarak sehri yakip yiktilar. Müslümanlari öldürdüler.
Ancak ispanya’daki Müslümanlarin imdadina Akdeniz’de Haçlilarla(Hristiyan) amansiz bir mücadeleye girisen Oruç Reis, kardesi Hizir Reis (Barbaros Hayrettin Pasa) gibi Türk kaptanlar? yetistiler.
Kurtarabildiklerini Afrika’nin kuzeyine götürdüler.
Gönderen: 06.05.2010 - 00:47
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
Bu da bizden olsun

Osmanli Türkiye Cumhuriyeti neden kurulmustur?

Osmanli yikilacagindan, yerine onun yerini tutmayacak, üzerindeki insanlarida fazla uyandirmadan sömürülecek bir olusum lâzimdi.
Fakat, bu hem Osmanlinin devami olmaliydi, hemde olmamaliydi.
Yani, yeni olusumun vatandasi kendini Osmanlinin devami sanmaliydi ama diger tarafdan donla denize girilip girilmeyecegini tartismaliydi.
Ülkenin dört bir tarafina cami dikilmeli ama dinden bi haber kitleler yetistirilmeliydi.
Ülkenin basina getirilecek olanlar, siyonislerin her söyledigini hemen yerine getirmeliydi.
Halk asla zenginlesmemeliydi, ama göstermelik zenginlerde eksik olmaliydi.
Halk ac kalmamaliydi, ölmeyecek kadar nevale verilmeliydi.
Bu ülke laik olmaliydi ve icinde yasayanlar 100 sene tartisip "laikligin" ne anlama geldigini cözememeliydi.
Insanlar hem laik hemde müslüman olmanin tezatligi icinde dön baba dönmeliydi.
Bu ülke diger müslüman devletlere misal olmali ve ayni hezimeti bu müslüman devletlere yasatmak icin de bir arac yapilabilmeliydi.
Bu ülkede müslümanlara sahtekar diyenler cogaltilmali, gayrimüslümler el üstünde tutulmaliydi.
Bu ülkenin üzerinden petrol, dogal gaz batiya akitilmaliydi.
Bu ülkenin üzerindeki sular da bosuna akitilmamaliydi.
Hepsinden önemlisi, bu ülkenin sahipleri olan Müslüman Türkler`in önü alinmaliydi...
...yoksa yine Filistinden güney Afrikaya, cin sinirlarindan viyanaya kadar zulmeden sömürücülerin analarini aglatirlardi.

selametle
Gönderen: 06.05.2010 - 00:48
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
vaha1972 su an offline vaha1972  
69 Mesaj -
Elinize Saglik
Gönderen: 06.05.2010 - 01:58
Bu Mesaji Bildir   vaha1972 üyenin diger mesajlarini ara vaha1972 üyenin Profiline bak vaha1972 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
EMEVİLER EHLİBEYTİN ELİNDEN YÖNETİMİ NASIL ALDI ??
309 Mesaj -

Aþaðýda bir alýntý yazýda mümkün olduðu kadar gerçek tarihe uymayan bölümleri düzeltip verdim.

Bu yazý okunduðunda islamda SUNNÝ ÞÝÝ ayrýlýðýnýn ve bu anlmada dökülen kanlarýn gerçek sebeplerinin ve suçlularýnýn anlaýlabileceði muhakkaktýr.



Siyasi Geliþmeler Karþýsýnda Ehl-i Beyt


Hz. Peygamber'in Vefatýndan Sonra


Ehl-i Beyte yaklaþýmlarý açýsýndan bakýldýðýnda Emevî halifelerinin önemli yanlýþ uygulamalarý cereyan etmiþtir. Bu dönem zarfýnda Ali-Fatýma evladýný siyasetten uzak tutmak için bilinçli bir siyaset takip edilmiþtir. Her þeyden önce Muaviye döneminde, kesin çizgilerle bir Hz. Ali karþýtlýðý yerleþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Hz. Ali'ye sebbedilmesi (beddua) bu karþýtlýðýn açýk bir göstergesi haline gelmiþtir.

Siyerin her sayfasýnda Ehl-i Beytin isimleri þerefle yazýlmýþtýr. Ehl-i Beyti, Peygamber Efendimiz'in yüz aký olmuþtur. Hz. Peygamber'in hatýrasýna onlarýn da kokusu sinmiþtir. Ýlk üç halife döneminde de Ehl-i Beyte gereken sevgi ve saygý gösterilmiþtir. Sadece Hz. Ebû Bekir'in halife seçildiði toplantýya çaðýrýlmamýþ olmasý o sýrada defin iþleriyle meþgul olan Hz. Ali'nin sitemine sebep olmuþ, ancak mevzu gerginlik yaratacak þekilde büyütülmemiþtir. Hz. Fatýma ve Hz. Ebû Bekir arasýnda Hz. Peygamber'in mirasý konusunda görüþ ayrýlýðýndan kaynaklanan bir serinlik sudur etmiþse de bu konu da Hz. Ebû Bekir'in, Hz. Fatýma'nýn gönlünü almaya çalýþmasýyla aksi tesir uyandýrmamýþtýr.

Hz. Osman'ýn hilafet döneminin son zamanlarýnda ortaya çýkan karýþýklýklar sonucu halifenin þehid edilmesinin ardýndan Hz. Ali'ye biat edilmiþtir. Þam valisi Muaviye b. Ebû Süfyan'ýn önce Hz. Osman'ýn katillerinin cezalandýrýlmasýný talep ederek meþru halife olmasýna raðmen Hz. Ali'ye biat etmemesi ve Hz. Aiþe'nin etrafýnda yine ayný gerekçe ile toplananlarýn Hz. Ali'nin karþýsýnda yer almalarý ile meydana gelen siyasi geliþmeler, Ehl-i Beyt mensuplarýnýn ileride çekeceði sýkýntýlarýn sanki birer habercisi olmuþtur.

Emevî Dönemi

Bu tarihî geliþmeler neticesinde Hz. Ali dönemi Cemel ve Sýffin savaþlarý gibi maalesef son derece talihsiz iki olaya sahne olmuþtur. Bu gerilim Hz. Ali'nin þehadetiyle neticelenecek hadiselere sebebiyet vermiþ, fakat bu kadarla da kalmamýþtýr. Hz. Hasan'a biat edilmiþ olmakla birlikte, artýk Kufe karþýsýnda ayrý bir güç haline gelen Muaviye b. Ebû Süfyan, Hz. Hasan'ý da halife olarak tanýmayarak hilafet mücadelesini sürdürmüþtür. Kendi ordusunda yeterli gücü ve desteði bulamayan Hz. Hasan ise, daha fazla kan dökülmesini de istemediði için sonunda yönetimi Muaviye b. Ebû Süfyan'a devretmiþtir.

* [h2(Hz.Hasanýn yönetimi devri Muaviyenin ölümünden sonra yönetimi Hz.Hasana yani Ehlibeyte iadesi þartýný taþýr)[h2]


Ehl-i Beyte yaklaþýmlarý açýsýndan bakýldýðýnda Emevî halifelerinin önemli yanlýþ uygulamalarý cereyan etmiþtir. Bu dönem zarfýnda Ali-Fatýma evladýný siyasetten uzak tutmak için bilinçli bir siyaset takip edilmiþtir.
Her þeyden önce Muaviye döneminde, kesin çizgilerle bir Hz. Ali karþýtlýðý yerleþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Hz. Ali'ye sebbedilmesi (beddua) bu karþýtlýðýn açýk bir göstergesi haline gelmiþtir. Cuma hutbelerinde açýkça Hz. Ali'yi kötüleyen ifadelere yer verilmiþtir.

Diðer vilayetlerde olduðu gibi Medine'de Hz. Peygamber'in mescidinde de, cemaatin arasýnda Hz. Hasan ve Hüseyin'in de bulunmasýna raðmen bu uygulama devam ettirilmiþtir. Hz. Ali'ye minberden lanet okunmasýna açýktan tepki gösterenler ise sert bir þekilde cezalandýrýlmýþlardýr. Hutbelerde Hz. Ali'ye sebbetme âdetine, Emevî halifelerinden Ömer b. Abdülaziz son vererek onun yerine "Ýnnallahe ye'mürü bi'l-adli ve'l-ihsân.." 15 þeklinde baþlayan Nahl sûresinin 90. âyetinin okunmasýný saðlamýþtýr.

Yine bu dönemde 49/669 senesinde vefat eden Hz. Hasan'ýn cenazesinin defni sýrasýnda Haþimîlerle Emevîler arasýnda bir gerginlik yaþanmýþtýr. Vefatýnýn yaklaþtýðýný anlayan Hz. Hasan, Hz. Aiþe'ye müracaat ederek Hücre-i saadette boþ bulunan mezar yerine kendisinin defnedilmesi için izin istemiþti. Ancak Medine valiliði tarafýndan Hz. Hasan'ýn buraya defnedilmesine engel olunmuþtur.

Muaviye b. Ebû Süfyan'ýn, Yezid'e veliahd olarak biat alma giriþimine ise Hz. Hüseyin haklý olarak olumlu cevap vermemiþtir. Medineliler üzerindeki tesirini çok iyi bildiði Hz. Hüseyin'in biatý Muaviye b. Ebû Süfyan için son derece önem arzediyordu. Bu sebeple Hz. Hüseyin üzerinde baský oluþturmuþ, icbar edici tedbirlere baþvurmuþ, sanki Hz. Hüseyin kabul etmiþ gibi gösterek oðlu Yezid'e veliahd olarak biat almýþtýr.

Yezid b. Muaviye'nin hilafetinde meydana gelen Kerbela faciasý (10 Muharrem 61) ise bu gerilimin kýrýlma noktasýný oluþturur. Bu vaka Ýslam tarihinin en elim hadiselerinden biri olarak zihinlere kazýnmýþ, acýsý ise tazelenerek bugünlere kadar devam etmiþtir.

Emevîler dönemine bakýldýðýnda Hz. Ali ve evladý taraftarlýðýnýn karþýsýnda, daha çok siyasi elit arasýnda hakim olan "nâsýbîlik" olgusunun þekillendiðini görmekteyiz. Kufe valisi Haccac es-Sekafî (95/714) Ehl-i Beyte muhalif olmasý sebebiyle "nâsýbî" ünvanýný alan ilk kiþilerdendir.

Abbasî Dönemi

Ýktidar söz konusu olunca Abbasîler döneminde de Emevîler'in tutumundan çok farklý bir manzara ortaya çýkmamýþtýr. Abbasoðullarý Emevî iktidarýna son vermek üzere sürdürdükleri gizli propaganda döneminde "er-rýzâ min Âl-i Muhammed" sloganýyla, Âl-i Muhammed'den razý olunacak birisi için biat alýyorlardý. Biat esnasýnda belli bir isim zikredilmiyordu, ancak biat edenler Ehl-i Beytten birisinin baþa geçmesi üzere biat ettiklerini zannediyorlardý. Abbasoðullarý bu gizli davet sürecinin baþarýya ulaþmasý için Ehl-i Beytin Müslümanlar üzerindeki müsbet tesirinden ve onlara karþý tabii olarak neþet eden teveccühten istifade etmiþlerdir. Emevî saltanatýna nihayet veren bu ihtilalin baþarýsýný Abbasoðullarý kendilerine mal ederek hilafet koltuðuna oturmuþtur.

Abbasî döneminin ilk dönemine genel olarak bakýldýðýnda Ali-Fatýma evladýnýn herhangi bir isyan giriþimleri bulunmasa bile sürekli denetim altýnda tutulduklarýný görüyoruz. Bu sebeple hapsedilenler, sürülenler, takip edildikleri için kaçýp saklananlar olmuþtur. Ancak halifelerin tamamý ayný ölçüde baskýcý davranmamýþlardýr. Me'mun, Mu'tasým, Vasýk ve Muntasýr'ýn hilafetleri bu anlamda iliþkilerin düzeltildiði, hatalarýn telafi edildiði zaman dilimleri kabul edilir.

Abbasîlerin ilk döneminde küçüklü-büyüklü baþkaldýrý hareketleri meydana gelse de gördükleri baský karþýsýnda Ehl-i Beyt mensuplarýnýn genelde sabýr ve teenni yolunu tuttuklarý görülür. Âl-i Beyt, cemiyet içerisinde alim ve fazýl kiþiler olarak temayüz etmiþlerdir. Devlet görevlileri bir tarafa býrakýlacak olursa, toplum tarafýndan her zaman hürmet görmüþler, sevilmiþlerdir. Özellikle tabileri arasýnda ilim adamlarý, þairler bulunmuþtur. Burada özellikle zikretmemiz gereken bir husus Ýmam-ý Azam Ebû Hanife ve Ýmam Þafiî'nin açýkça ortaya koyduklarý Ehl-i Beyt taraftarlýðýdýr. Dolayýsýyla onlarýn bu tutumu Ehl-i Beyte baðlýlýk ve saygý gösterme noktasýnda Ehl-i Sünnet çizgisini þekillendirmiþtir.

Ehl-i Beytin Ýslam Coðrafyasýna Daðýlmasý


Abbasî döneminin ilk dönemine genel olarak bakýldýðýnda Ali-Fatýma evladýnýn herhangi bir isyan giriþimleri bulunmasa bile sürekli denetim altýnda tutulduklarýný görüyoruz. Bu sebeple hapsedilenler, sürülenler, takip edildikleri için kaçýp saklananlar olmuþtur. Ancak halifelerin tamamý ayný ölçüde baskýcý davranmamýþlardýr. Me'mun, Mu'tasým, Vasýk ve Muntasýr'ýn hilafetleri bu anlamda iliþkilerin düzeltildiði, hatalarýn telafi edildiði zaman dilimleri kabul edilir

II. yüzyýlýn yarýsýndan itibaren bazý Ehl-i Beyt mensuplarý farklý coðrafyalara daðýlmýþlardýr. Fas'ta devam etmekte olan Ýdrisî Devleti'nin temelleri bu dönemde atýlmýþtýr. Yine Hazar Denizi'nin kuzeyinde Taberistan bölgesinde, Mekke'de, Yemen'de Ehl-i Beyt yönetimleri ortaya çýkmýþtýr. Ticaret yollarý vasýtasýyla Kore'ye kadar giden Ehl-i Beytten bahsedilmektedir. Ayrýca Türkistan bölgesi ve Malezya gibi bazý bölge insanlarý Ehl-i Beyt mensuplarý sayesinde Müslüman olduklarýný söylemektedirler. Yerleþtikleri bölgelerin yerel halkýyla yaptýklarý evlilikler sonucunda da, Arabýndan-Çinlisine, Türkünden-Acemine kadar farklý farklý ýrklara mensup Seyyid ve Þerifler doðmuþlardýr.

Ali-Fatýma evladý merkezli bazý itikadi mezhepler ve oluþumlar da mevcuttur. Erken tarihte daha çok Rafýzi olarak adlandýrýlan bu topluluklar, daha sonra Þia genel baþlýðý altýnda Ýmamiyye (Ýsnâ Aþeriyye veya Caferiyye), Ýsmailiyye (Sebýyye veya Batýniyye) ve Zeydiyye gibi özel isimlerle anýlmaya baþlamýþlardýr.
Hz. Ali ve Hz. Fatýma'nýn evladý Fütüvvet ve Ahilik mesleðinde de birinci derecede önemli temel þahsiyetler olmuþlardýr. Fütüvvet adab ve erkaný arasýnda Hz. Ali ve evladýna dayalý sayýsýz unsur yer almaktadýr.
Tasavvuf kültüründe Hulefa-i Raþidin'e nisbet edilen ana tarikatlardan birisi de Hz. Ali'ye dayandýrýlan turuk-ý Aliyye'dir. Bu tariklerin silsilelerinde mutlaka Hz. Peygamber'in ilk sekiz torunundan bir veya daha fazlasý yer almaktadýr ve bu silsileler ‘silsiletü'z-zeheb' olarak adlandýrýlmaktadýr.

Gönderen: 06.05.2010 - 12:49
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
ŞURA SURESİ 23. AYET VE EHLİBEYT...
309 Mesaj -

Tamamen alýntý olan bu yazýda bir soru ve onun karþýsýnda uzunca ve gerçek bir cevap ver. Sanýrým Ehlibeyt gerçeðini Allah kelamýndan gördükten sonra Ehlibeyt ile ilgili gerçekleri ve EMEVÝ ZULMÜNÜN ne anlama geldiðini çok daha iyi anlayabiliriz.

Soru-30: Þura Suresindeki "Meveddet ayetini", "Benim ücretim yakýn akrabalarýnýzý sevmenizdir", yani "Sýlay-ý rahim yapmanýzdýr" þeklinde anlayabilir miyiz?

Cevap-30: Aziz kardeþim,bu manayýayetten anlamak, bizce her þeyden önce Allah ve Resulünü haþa basit bir durumu düþürmektir Zira Allah Resulü'nün 23 yýllýk risaletine karþýlýk olarak, o kadar önemli ve hayati þeyler dururken, böyle basit ve önemsiz bir þeyin istenmesi nasýl düþünülebilir?

Saniyen ayetin þe'n-i nuzulünde nakledilen hadisler de yine açýk bir þekilde ayetteki akrabalardan maksadýn, Resulullah'ýn yakýnlarý ve Ehl-i Beyti olduðunu ortaya koymaktadýr Ýþte bunlardan bazý örnekler:
1 Ýbn-i Abbas'tan þöyle nakledilmiþtir: "Deki buna karþýlýk sizden hiçbir ücret istemiyorum; istediðim tek þey akrabalarý sevmektir" Ayeti indiðinde; Ashap: "Ey Allah'ýn Resulü, sevgileri bize farz olan þu akrabalarýn kimlerdir?" diye sorduklarýnda, þöyle buyurdu: "Ali, Fatýma, ve onun iki çocuðu"
Fazail-üs Sahabe (Ýbn-i Hambel) C2, S669, Hadis: 1141 / el- Mu'cem-ül Kebir (Tabarani) C3, S47 hadis: 2641/ el- Keþþaf (Zýmahþerîgöz kırpma C3, s402/ ed-Dürrül mensur, C7, S348

2 Yine Ýbn-i Abbas meveddet ayetindeki "Yakýnlarý sevmek" cümlesinin tefsirinde Resulullah'ýn (saa) þöyle buyurduðunu nakletmiþtir: "Yani beni Ehl-i Beyt'im hakkýnda koruyun ve onlarý benim için sevin" (Ed-Dürr-ül Mensur, C7, S348)

3 Cabir bin Abdullah'tan þöyle rivayet edilmiþtir: "Bedevinin biri Peygamber'in (saa) yanýna gelerek, "Ey Muhammed, Ýslam'ý bana sun (öðret) dedi" Buyurdu: "Allah'tan baþka ilah yoktur; tektir ve ortaðý yoktur ve hiç þüphesiz Muhammed onun kulu ve elçisidir, diye þehadet edersin" Adam: "Buna karþýlýk benden bir ücret ister misin?" deyince Allah Resulü: "Hayýr; akrabalarý sevmek hariç; buyurdu Bu sefer "Benim akrabalarým mý senin ki mi?" diye sorunca cevabýnda: "Benim akrabalarým" buyurdu Bunun üzerine adam þöyle dedi: "Ver (elini) sana biat edeyim; seni ve senin yakýnlarýný sevmeyene Allah'ýn laneti olsun" Resulullah (saa) da: "Amin" dedi (Hilyet-ül Evliya, C3, S201, Kifayet üt-Talip, S90)

4 Said Bin Cübeyir de, "Yakýnlarýn sevgisi" cümlesini tefsir ederken: "Maksat Al-i Muhammed'in yakýnlarýdýr" demiþtir (Sahh-i Buhari, C4, S1819, hadis: 4541Sünen-i Tirmizi, C5, S377, hadis: 3251)

5 Hz Ali'nin (as) þöyle buyurduðu nakledilmiþtir: "Peygamberimizin Ehl-i Beyt'ini daima sevin; zira bu Allah'ýn sizin üzerinize bir hakkýdýr Görmüyor musunuz Allah-u Teâlâ'nýn ne buyurduðunu: "Deki ben buna karþýlýk sizden akrabalarýmýn sevgisinin dýþýnda bir þey istemiyorum" (Gurer-ul Hikem, Hadis no: 6169)

Bu ayetin tefsirinde baþka bazý görüþlerde ortaya atýlmýþtýr ki onlarýn hepsi müfessirlerin þahsi görüþleridir ve her hangi bir hadise, Nebevî açýklamaya dayanmýyor ve dikkat edildiðinde görülecektir ki ayetteki ifadelerle baðdaþmýyor ve bir çoðu da mantýken yanlýþtýr; sadece bir rivayette Ýbn-i Abbas'ýn bir görüþü olarak, "Kureyþ'in bütün boylarýnda olan akrabalar kast edilmiþtir" deniyor Bu görüþ ise tutarsýzlýðý ile birlikte, bununla baðdaþmayan ve yukarýda zikrettiðimiz görüþü te'yid eden ve bizzat Peygamber'den naklettiði Ýbn-i Abbas'ýn iki hadisiyle çeliþmektedir ki onlarý yukarda naklettik Böylece söz konusu görüþün Ýbn-i Abbas'ýn diline baðlandýðý açýktýr

Bu konuda daha geniþ bilgi almak isteyen kardeþlerimiz Merhum Allame Tabatabai'nin el-Mizan tefsirinde mezkur ayetin tefsirine bakabilirler Orada o merhum bütün bu görüþleri birer birer naklederek güçlü delillerle çürütmüþ ve bilahare " Kurba" kelimesinden maksat " Ehl-i Beyt " olduðunu ortaya koymuþtur

Gönderen: 06.05.2010 - 12:55
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
KERBELA'DA MAZLUM (SOYUNUN) VE ZALİMİN (SOYUNUN) APAÇIK ORTAYA KONULMASI..
309 Mesaj -
ALINTI,

KISACA KERBELA OLAYI


Yezit, babasý tarafýndan Müslümanlarýn baþýna halife tayin edildiði günden itibaren Ýslam dini kökünden ciddi bir þekilde tehlikeye maruz kaldý. Muaviye, Hicretin 95. yýlýnda oðlu Yezit’i kendisinden sonra halife olarak tayin etmeye karar vermiþti. Bu iþi kesin þekilde yerine getirmek için daha hayatta olduðu sýrada Yezit için biat topladý ve kendisi de ona biat etti.

Ýbn-i Sa’d, Tabakat isimli eserinde þöyle yazýyor:

“Hüseyin bin Ali, Yezid’e biat etmeyenlerden biriydi. Muaviye hicretin 60. yýlýnda öldüðünde oðlu Yezit hilafet makamýna oturdu, halk da ona biat etti. Sonra Yezit Medine’nin hakimine þöyle bir mektup yazdý: “Halký çaðýrarak onlardan biat al. Ýlk önce Kureyiþ’in büyüklerinden baþla; onlarýn ilki de Hüseyin bin Ali olsun.” [1]

Medine’nin hakimi, Ýmam Hüseyin’den biat almak isteyince, Ýmam Hüseyin (a.s) cevabýnda þöyle buyurdular:

“Biz, nübüvvet ailesi ve risalet madeniyiz. Yezit ise fasýk, þarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi öyle bir insana biat etmez...”[2] Ýmam (a.s) baþka bir sözünde de þöyle buyuruyor: “Artýk Ýslam’la vedalaþmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuþtur ...”[3]

Tanýnmýþ Ýslam tarihçilerinden Mes’udî þöyle yazýyor:

“Yezit, ayyaþ birisi idi; köpek, maymun ve avcý kuþlar besliyordu; içki içiyordu ... Onun zamanýnda, Mekke ve Medine’de þarký ve haram müzikler yaygýnlaþmýþ, halk açýktan açýða içki içmeye baþlamýþtý.

Firavun, halkýn iþi hususunda ondan daha adil, yakýn ve uzak insanlar hakkýnda ise ondan daha insaflý idi.” [4]

* * *

Ýmam Hüseyin (a.s), Medine’nin durumunu karýþýk görünce, o þehirde kalmayý doðru görmeyip hicretin 60. yýlý Recep ayýnýn sonuna iki gün kala pazar günü ailesi ve dostlarýyla birlikte Mekke’ye doðru hareket etti.[5]

Ýmam Hüseyin (a.s), hareketinin hedefini, kardeþi Muhammet bin Haneffiye’ye yazdýðý bir vasiyette þöyle açýklamýþtýr: “Ben azgýnlýktan, makam sevdasýyla, fesat çýkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrýlmadým. Ben ceddimin ümmetini ýslah etmek, iyiliði emredip kötülükten sakýndýrmak ve ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali bin Ebi Talib’in yolunda hareket etmek için o þehirden ayrýldým...”[6]

Ýmam Hüseyin (a.s), Þaban ayýnýn üçüncü gününün Cuma akþamý (yani beþ gün sonra) Mekke’ye vardý.[7]

* * *

Kufe halký, Muaviye’nin ölümünü ve Ýmam Hüseyin (a.s)’ýn Yezid’e biat etmekten kaçýndýðýný öðrenince pek çok mektuplar yazýp imzalayarak Ýmam Hüseyin’i Kufe’ye davet ettiler.[8]

Onlar mektuplarýnda Ýmam Hüseyin’e (a.s) þöyle yazdýlar: “Biz senin yolunu bekliyoruz, kimseye biat etmemiþiz. Senin yolunda can vermeye hazýrýz. Senin için onlarýn Cuma ve cemaat namazlarýna katýlmýyoruz.” [9]

Ýmam Hüseyin (a.s), Kufe halkýnýn isteklerine olumlu cevap vererek, Ramazan ayýnýn yarýsýnda, Muslim bin Akil’i Kufe’ye gönderdi. Ýmam Müslim’e þöyle dedi: “Kufe halkýna git, eðer yazdýklarý doðruysa, sana kavuþmamýz için bize haber gönder.”[10]

Muslim, Þevval ayýnýn beþinci günü Kufe’ye vardý. Onun Kufe’ye geliþ haberi þehirde yayýlýnca on iki bin kiþi, (bir baþka rivayete göre on sekiz bin kiþi) onun aracýlýðýyla Ýmam Hüseyin’e (a.s) biat ettiler. O bu durumu Ýmam Hüseyin’e bildirerek Ýmam’ýn Kufe’ye gelmesini istedi.[11]

Kufe’de yaþanan olaylarýn haberi Yezid’e ulaþýnca, ilk iþ olarak Kufe’nin hakimi olan Numan bin Beþir’i azledip Ubeydullah bin Ziyad’ý onun yerine atadý.[12] Muslim bin Akil’in de yakalanýp öldürülmesini emretti.[13] Diðer taraftan da, Ýmam Hüseyin’i (a.s), Mekke’de gafil avlayýp öldürmek için kendi adamlarýný seferber etti.

Ýmam Hüseyin (a.s) bu komplodan haberdar olunca, Allah’ýn (c.c.) evi Kabe'de kan dökülmesini engellemek ve o yüce mekanýn hürmetini korumak için, hac amellerini aceleyle bitirdi ve hicretin 60. yýlý Zilhicce ayýnýn sekizinci günü Mekke’den ayrýlarak Irak’a doðru hareket etti.[14]

Ýbn-i Abbas, Kerbela vakýasýndan sonra bir mektubunda þöyle yazýyor:

“Þunu hiçbir zaman unutmayacaðým ki, sen Hüseyin bin Ali’yi Peygamberin hareminden (Medine’den) Allah’ýn haremine (Mekke’ye) sürdün, orada da onu gafil avlayýp öldürmek için, bazý adamlarýný gizlice gönderdin. Sonra onu Allah’ýn hareminden Kufe’ye sürdün. Hz. Hüseyin, Batha’nýn (Mekke’nin) en aziz insaný olmasýna raðmen üzgün bir þekilde Mekke’den ayrýldý. Eðer Mekke’de kalarak orada kan dökülmesini isteseydi, Mekke ve Medine halkýnýn tümünden daha çok taraftarý olurdu. Ama o, Allah’ýn evi ve Rasulullah’ýn hareminin saygýnlýðný ve kutsallýðýný korudu. Sen ise onlarýn hürmetini ve saygýnlýðýný korumadýn. Çünkü sen, haremde onunla savaþmak için adamlarýný Mekke’ye göndermiþtin.”[15]

Ubeydullah, Muslim bin Akil’i ve ona sýðýnak veren Hani bin Urve’yi Kufe’de yakalayýp feci bir þekilde þehit etti.[16]

Ubeydullah, Ýmam Hüseyin’in (a.s) Kufe’ye geldiðini öðrenince, Ýmam’ýn ordusunu gözetimi altýnda tutmak için, Hür bin Yezid-i Riyahi’nin komutasýnda bir orduyu “Kadisiyye” bölgesine gönderdi. Hür Bin Yezid, “Þeraf” denilen bir bölgede Ýmam Hüseyin’le (a.s) karþýlaþtý, aralarýnda bazý konuþmalar geçti. Ýmam (a.s), Kufe’lilerin iki heybe dolusu mektuplarýný Hür bin Yezit’e gösterdi ve kendisini onlarýn davet ettiklerini söyledi. Sonra yoluna devam etti...

Hicretin 61. yýlý Muharrem ayýnýn ikinci günü Ýmam Hüseyin’in (a.s) kervaný “Neyneva” bölgesine varmýþtý. Bu bölgede bulunduklarý sýrada Ýbn-i Ziyad’ýn elçisi, Hür bin Yezid’e bir mektup getirdi. Mektubun içeriði söyleydi: “Bu mektubum sana ulaþýr ulaþmaz ve elçim senin yanýna gelir gelmez, Hüseyin’i sýkýþtýrýp onu suyu ve sýðýnaðý olmayan bir çöle sür.” [17]

Hür bin Yezid, Ýbn-i Ziyad’ýn emri doðrultusunda Ýmam Hüseyin’in (a.s) kafilesini “Kerbela” denilen bölgede durdurdu. Ertesi gün Ubeydullah bin Ziyad’ýn elçisi olan Ömer bin Sa’d da dört bin savaþçýyla Kerbela’ya geldi.[18]

Söylemeden geçmeyelim ki Hür bin Yezid, Ýmam Hüseyin’in þahadetinden önce yaptýklarýna piþman olup tövbe etti ve Ýmam’ýn (a.s) safýnda savaþýrken þahadete eriþti.[19]

Ömer bin Sa’d, Aþura gününe üç gün kala, Ýmam Hüseyin’in (a.s) kafilesinin suya ulaþamamasý için beþ yüz süvariyi Fýrat nehrini korumalarý için görevlendirdi.[20]

Muharrem ayýnýn dokuzuncu günü (Tasuâgöz kırpma, Ýmam Hüseyin (a.s) ve ashabý, tamamen düþman tarafýndan ablukaya alýndýlar; öyle ki düþman, Ýmam’ýn (a.s) yardýmýna hiç kimsenin gelmeyeceðine emin olmuþtu.[21]

Tasuâ akþamý, düþman tarafýndan savaþýn baþlamasý için saldýrý emri verildi. Ýmam Hüseyin (a.s), düþmanýn hareketini görünce kardeþi Abbas bin Ali’ ye þöyle buyurdu:

“Kardeþim, -caným sana feda olsun- atýna bin de onlara doðru git ve onlara; sizin amacýnýz nedir, ne yapmak istiyorsunuz? diye sor.”

Ýmam Hüseyin (a.s)’ýn kardeþi Hz. Abbas, onlarla görüþüp konuþtu. Sonuçta saldýrýyý yarýna ertelemeyi kabul ettiler.[22]

* * *

Nihayet “Aþura” günü yetiþti... Ömer bin Sa’d, otuz bin savaþçýyla saldýrýyý baþlattý.[23] Otuz iki süvari ve kýrk piyadeden oluþan[24] Ýmam Hüseyin’in (a.s) ordusu, onlarýn saldýrýlarý karþýsýnda korkusuzca direnip, yiðitçe savaþtýlar. Hem þehit verdiler ve hem de onlardan bir kýsmýný öldürdüler. Ýmam’ýn (a.s) askerlerinden biri þehit olunca yeri boþ kalýyordu, halbu ki düþmanýn ordusundan bir kiþi öldüðünde yerini hemen bir baþkasý dolduruyordu.

Ýmam Hüseyin’in (a.s) ashabýnýn hepsi þehit olunca, sýra Ýmam’ýn (a.s) kendi ailesine geldi. Çünkü Ýmamýn ashabý, biz yaþadýkça sizin ailenizin savaþ meydanýna gitmesini kabullenemeyiz, diye Ýmamýn ailesinin meydana gitmesini engellemiþlerdi. Ýmamýn ailesinden savaþ meydanýna ilk ayak basan aziz oðlu Ali Ekber oldu.[25] Ondan sonra, Ýmam Ali’nin (a.s), Ýmam Hasan’ýn (a.s), Cafer-i Tayyar’ýn ve Akil’in evlatlarý savaþ meydanýna çýktýlar. Birer birer yiðitçe savaþtýktan sonra onlar da þahadet þerbetini içtiler. Hz. Abbas bin Ali’de (a.s) Ýmam Hüseyin’in evlatlarýna su getirmek için gayret gösterdiði bir sýrada, düþmanýn kalleþçe saldýrýsý neticesinde, savaþarak canýný Ýmam Hüseyin (a.s) ilahi kýyamý yolunda feda etti.

Aþura gününün en hassas zamaný, Peygamber’in ciðer paresi ve sevgili kýzý Fatýma’nýn aziz oðlunun yardýmcýsýz kaldýðý zaman idi. Düþman ordusu, Ýmam’ý yalnýz gördüðü için her taraftan ona saldýrýyordu ...

Aþura günü orada bulunan Haccac bin Abdullah þöyle diyor:

“Allah’a ant olsun ki, oðlu, kardeþi, kardeþ oðullarý, akrabalarý ve yaranlarý öldüðü halde onun (Ýmam Hüseyin) gibi dirençli, sebatlý, þecaatli ve yiðit birisini görmedim. Allah’a ant olsun ki ondan önce ve ondan sonra onun gibi birisini görmedim. Ýmam Hüseyin (a.s) düþman ordusuna saldýrdýðýnda, onlar kurt korkusuyla daðýlan keçiler gibi, Ýmam’ýn sað ve solundan kaçýþýyorlardý... Allah’a ant olsun ki, Fatýma’nýn kýzý Zeynep, Ýmam’a taraf yaklaþtý... Bu esnada Ömer bin Sa’d da Ýmam’ýn yanýna yaklaþmýþtý, Zeynep, Ýbn-i Sa’d’a hitaben þöyle dedi: “Ebu Abdullah (Ýmam’ýn künyesi) öldürülüyor ve sen durup bunu seyrediyor musun?!”

Devamýnda þöyle diyor:

Ömer bin Sa’d’ýn göz yaþlarýnýn yüzüne ve sakalýna aktýðýný ve Zeynep’ten yüz çevirdiðini adeta görür gibiyim …’’

Nihayet Ýmam Hüseyin’de (a.s) o zalimlerin eliyle feci bir þekilde þehit edildi ve bu inanlarýn yüreklerinde ebede kadar sönmeyecek bir hüzün ateþi yaktý.

Gönderen: 06.05.2010 - 13:12
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1282 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
kadirizim07 (46), omer873 (40), AKSA21 (45), dilegim (44), torontolu (44), aguler1980 (45), DelikanliGenc (43), johannes (41), CracK (42), Vuslatgülü (38), eren038 (42), mender21 (45), mertkonya (40), BOSNALI (55), enesnat (42), ibrahim47 (37), selamiaydin (44), aysenur83 (41), hüsnü ça.. (43), ilk_nur (47), Phoenix (44), can davetci (39), Bulaoglu Meheme.. (), NURULLAH YENEN (64), isa26 (46), jennifer (35), _CUNEYD_ (50), Turan Halil (35)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.95711 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.