0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Bayezid-i Bistami hazretleri...

önceki konu   diğer konu
6 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
SuskunSuvari su an offline SuskunSuvari  
Bayezid-i Bistami hazretleri...
42 Mesaj -
Evliyânýn büyüklerinden. Ýnsanlarý Hakk'a dâvet eden, onlara doðru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavuþturan ve kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerin beþincisidir. Sultân-ül-Ârifîn lakabýyla meþhûrdur. Künyesi, Ebû Yezîd'dir. Ýsmi Tayfûr, babasýnýn adý Îsâ'dýr. 776 (H.160) veya 803 (H.188)de Ýran'da Hazar Denizi kenarýnda Bistâm'da doðdu.


Daha annesinin karnýnda iken kerâmetleri görülmeye baþladý. Annesi ona hâmile iken þüpheli bir þeyi aðzýna alacak olsa, onu geri atýncaya kadar karnýna vururdu.


Çocukken bir gün câmi avlusunda oynuyordu. Oradan geçmekte olan Þakîk-i Belhî kendisini görüp; "Bu çocuk büyüyünce zamânýnýn en büyük velîsi olacak." buyurdu. Yine bir gün hadîs âlimlerinden bir zât onu görünce çok hoþuna gitti. Zekâ ve anlayýþýný ölçmek için sordu: "Güzel çocuk, namaz kýlmasýný güzelce biliyor musun?" Bâyezîd-i Bistâmî de ona; "Evet Allah dilerse becerebiliyorum." cevâbýný verince; "Nasýl?" diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî de; "Buyur yâ Rabbî! Emrini yerine getirmek üzere tekbir alýyor, Kur'ân-ý kerîmi tâne tâne okuyor, tâzim ile rükûya varýyor, tevâzu ile secde ediyor, vedâlaþarak selâm veriyorum." deyince, o zât hayran kalarak; "Ey sevgili ve zekî çocuk! Sende bu fazîlet ve derin anlayýþ varken, insanlarýn gelip baþýný okþamalarýna niçin izin veriyorsun?" diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî de; "Onlar beni deðil, Allahü teâlânýn beni süslediði o güzelliði meshediyorlar. Bana âid olmayan bir þeye dokunmalarýna nasýl engel olabilirim?" cevâbýný verdi.


Küçük yaþta iken annesi, kendisini mektebe gönderdi. Bâyezîd hazretleri, büyük bir dikkatle derse devâm ediyordu. Bir gün Kur'ân-ý kerîm okumak için gittiði mektepte, okuduðu bir âyet-i kerîmenin (Lokman sûresi: 14) tesiri ile erkenden eve döndü. Annesi merak edip niçin erken döndüðünü suâl edince, þöyle cevap verdi: "Bir ayet-i kerîme gördüm. Allahü teâlâ o âyet-i kerîmede kendisine ve sana hizmet ve itâat etmemi emrediyor. Ya benim için Allahü teâlâya duâ et, sana hizmet ve itâat etmem kolay olsun, veyahut da beni serbest býrak, hep Allahü teâlâya ibâdet ile meþgûl olayým." dedi. Annesi; "Seni Allahü teâlâya emânet ettim. Kendini O'na ver." dedi. Bundan sonra Bâyezîd, kendini Allahü teâlâya verdi, emirlerinin hiç birisini yapmakta gevþeklik göstermedi; ama annesinin hizmetini de ihmâl etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabûl edip, her durumda yerine getirmeye çalýþýrdý. Çünkü Allahü teâlânýn emri de böyle idi. Elinde olmadan iki sefer annesinin arzusunu yerine getiremedi. Bu husûsu büyük piþmanlýk içinde þöyle anlatýr: "Hayâtýmda yalnýz iki defâ annemin arzusunu yerine getiremedim. Her defâsýnda mutlaka bana zararý dokundu. Birincide düþtüm burnum ezildi. Ýkincisinde ayaðým kaydý düþtüm, omuzumdaki su testisi kýrýldý.


Soðuk ve dondurucu bir kýþ gecesi idi. Annesi yattýðý yerden oðluna seslenip su istedi. Bâyezîd-i Bistâmî hemen fýrlayýp su testisini almaya gitti. Fakat testide su kalmamýþ olduðundan çeþmeye gidip, testiyi doldurdu. Buzlarla kaplý testi ile annesinin baþýna geldiðinde, annesinin tekrar dalmýþ olduðunu gördü. Uyandýrmaya kýyamadý. O halde bekledi. Nihâyet annesi uyandý ve "Su, su!" diye mýrýldandý. Bâyezîd elinde testi bekliyordu. Þiddetli soðuk tesiri ile eli donmuþ, parmaklarý testiye yapýþmýþ idi. Bu hâli gören annesi; "Yavrum, testiyi niçin yere koymuyorsun da elinde bekletiyorsun?" dedi. Bâyezîd-i Bistâmî; "Anneciðim uyandýðýnýz zaman, suyu hemen verebilmek için testi elimde bekliyorum." dedi. Bunun üzerine annesi; "Yâ Rabbî! Ben oðlumdan râzýyým. Sen de râzý ol!" diye cân u gönülden duâ etti. Belki de annesinin bu duâsý sebebiyle, Allahü teâlâ ona evliyâlýðýn çok yüksek mertebelerine kavuþmayý ihsân etti.


Gençlik yýllarýnda yaptýðý bâzý ibâdetlerden zevk alamýyordu. Bu durumu zaman zaman annesine anlatýrdý ve yetiþmesinde, terbiye edilmesinde bir kusur bulunup bulunmadýðýný sorardý ve; "Anneciðim; beni emzirdiðin zaman, benim yüzümden haramdan bir þey aldýn mý? Ýçimde beni Rabbimden alýkoyan bir þey hissediyorum. Fakat neden olduðunu bilmiyorum." derdi. Annesi uzun bir müddet düþündükten sonra; "Evlâdým tek þey hatýrlýyorum. Sen daha küçüktün. Komþulara oturmaya gitmiþtim. Kucaðýmda iken aðlamaya baþladýn. Bir türlü susturamadým. Seni susturmak için ocaðýn üstünde piþmekte olan tarhanaya komþudan izin almaksýzýn parmaðýmý batýrýp aðzýna koydum." dedi. Bunun üzerine annesinden, o komþuya gidip helallik dilemesini istedi. Annesi helallik diledikten sonra yaptýðý ibâdetlerden zevk almaya baþladý.
Gönderen: 28.02.2007 - 15:54
Bu Mesaji Bildir   SuskunSuvari üyenin diger mesajlarini ara SuskunSuvari üyenin Profiline bak SuskunSuvari üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~HiLaLaY~ su an offline ~HiLaLaY~  
2765 Mesaj -
paylaþým için teþekkürler


Allah Razı Olsun


Bir kimsenin Allah'ý sevmesinin belirtisi üçtür :
Deniz gibi cömertlik, güneþ gibi þefkat, yer gibi tevazu..
(Bâyezid-i Bistâmi)



Bayezid-i Bistâmî þöyle anlatýr:

Birgün Dicle nehrinden karþý tarafa geçecektim. Yanýna
varýnca Dicle'nin iki yakasý, bana yol vermek için birleþti.
Derhal kendimi toparladým ve Dicle'ye þöyle dedim :

"And olsun ki, ben, buna kanmam. Zîrâ sandalcýlar bir
adamý yarým akçeye geçiriyorlar. Ama sen, otuz senelik
amelimi istiyorsun ! O hâlde mahþer için hazýrladýðým amel-i
sâlihlerimi aslâ burada yarým akçeye verip ziyan edemem.
Bana Kerîm lâzým, kerâmet deðil !"

Nefse hoþ gelen bir fiil olarak kerâmet, gerçek Hak dostlarýnýn
büyük bir hassâsiyetle üzerinde durduklarý bir meseledir. Zîrâ
kerâmeti bir kenara koyup bir anlýk zorluða katlanmanýn bedeli,
ya geçici bir yorgunluk ya da üç-beþ kuruþ masraf veya kullarýn
gözüne meçhul kalmaktýr. Ancak kerâmete sarýlmanýn bedeli
ise, bazen o âna kadar yapýlan amel-i sâlihlerin tamamýdýr ki,
bu insaný yüceliklere eli boþ götüren bir gönül iflâsýdýr. Onun
için bütün ârifler, Hakk'ýn murâd etmesi müstesnâ, halkýn rýzâsýný
ve takdîrini kazanmak demek olan kerâmete aslâ meyletmemiþler,
dâimâ Kerîm olan Mevlâ'nýn rýzâsýný tahsîle gayret etmiþlerdir.


Rabbim onlardan razý olsun

bizleri onlarýn yollarýndan ayýrmasýn

salih mü'minlerden eylesin inþaAllah...



Sevgi Selam ve DUA ile...gül


Gönderen: 28.02.2007 - 17:37
Bu Mesaji Bildir   ~HiLaLaY~ üyenin diger mesajlarini ara ~HiLaLaY~ üyenin Profiline bak ~HiLaLaY~ üyeye özel mesaj gönder ~HiLaLaY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
YeSiLKuBBeM su an offline YeSiLKuBBeM  
7 Mesaj
Esselamu Aleyküm..

RABBIM onlara benzemeyi nasip etsin..

ALLAH ikinizden razi ve memnun olsun Canlarim.. gül gül

Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri, kabristanda çok dolaþýrdý. Bir gece gezerken, gece bekçisi elindeki sopayla vurdu. Bâyezîd; "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm." dedi. Bekçi birkaç kere daha vurunca sopa kýrýldý. Bâyezîd hazretleri eve dönünce talebelerine sopanýn fiatýný sordu.
O kadar parayý bir keseye koyarak, bir mikdar da tatlý ile berâber bir talebesiyle, o bekçiye gönderdi. Bir de mektup yazarak bekçiye vermesini söyledi.
Mektup þöyle idi: "Muhterem Bekçi efendi, belki beni hýrsýz sanarak dövdün. Kabahat bendedir. Gece kabristanda gezmeseydim, dövmezdin. Sopanýzýn kýrýlmasýna da sebeb oldum. Gönderdiðim parayla kendine bir sopa al! Sopanýn kýrýlma üzüntüsünün kalbinden gitmesi için de, yolladýðým tatlýyý ye! Allahü teâlânýn selâmý üzerine olsun.
" Genç bekçi mektubu okuyunca, gelip özür dileyerek tövbe etti. Onunla birlikte birkaç bekçi daha hak yola girdi.

Measselam..
Gönderen: 01.03.2007 - 09:14
Bu Mesaji Bildir   YeSiLKuBBeM üyenin diger mesajlarini ara YeSiLKuBBeM üyenin Profiline bak YeSiLKuBBeM üyeye özel mesaj gönder YeSiLKuBBeM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
rifat56 su an offline rifat56  
5108 Mesaj -
gül Allah Razı Olsun gül

Ýbadet zevki
Gençlikte yaptýðý bazý ibadetlerden zevk alamýyordu. Bu durumu annesine anlatýrdý ve yetiþmesinde, terbiye edilmesinde bir kusur bulunup bulunmadýðýný sorardý. Ýçimde beni Rabbimden alýkoyan bir þey hissediyorum. Fakat sebebini bilmiyorum" dedi. Annesi epey düþündükten sonra, "Evladým tek þey hatýrlýyorum. Sen daha küçüktün. Komþulara oturmaya gitmiþtim. Kucaðýmda iken aðlamaya baþladýn. Bir türlü susturamadým. Seni susturmak için ocakta piþmekte olan tarhanaya komþudan izinsiz parmaðýmý batýrýp aðzýna koydum" dedi. Bunun üzerine annesinden, o komþuya gidip helallik dilemesini istedi. Annesi helalleþtikten sonra ibadetlerinden zevk almaya baþladý.


Bir gece seher vakti Allah dedi. Sonra düþüp bayýldý. Ayýlýnca, niçin bayýldýðýný sordular. (Sen kim oluyorsun da ismimi aðzýna alýyorsun? þeklinde bir ses gelir diye çok korktum da onun için bayýlmýþým) buyurdu.


Biri, "Bu derecelere nasýl kavuþtunuz?" diye sordu. Ona "Her yerde Allahü teâlânýn gördüðünü ve bildiðini düþünüp, edebe riayet etmekle" diye cevap verdi.


Bir gece otururken ayaklarýný uzatmýþtý. (Sultanla oturan edebini gözetmeli) diye bir ses duyup hemen toparlandý.


Buyururdu ki:
Allahü teâlâyý an, dilini, baþka iþlerle uðraþmaktan koru. Nefsini hesaba çek. Ýlme yapýþ ve edebi muhafaza et. Merhamet sahibi ve yumuþak ol. Allahü teâlâyý unutturacak her þeyden uzak dur. Bir kimsenin, Allahü teâlâya olan sevgisinin gerçek olup olmadýðýnýn alameti, kendisinde deniz misali cömertlik, güneþ misali þefkat ve toprak misali tevazu gibi üç hasletin bulunmasýdýr.


Gönderen: 01.03.2007 - 09:26
Bu Mesaji Bildir   rifat56 üyenin diger mesajlarini ara rifat56 üyenin Profiline bak rifat56 üyeye özel mesaj gönder rifat56 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
SuskunSuvari su an offline SuskunSuvari  
42 Mesaj -
ve aleykum selam Rabbim cümlemizden razý olsun...

Bâyezîd, ilim tahsîl ettiði üstâdlarýndan birine olan hürmet ve muhabbetinden dolayý, onun kabrinin yanýna defnedilmeyi ve kabrinin, hocasýnýn kabrinden daha derin yapýlmasýný, kendi vücûdunun, hocasýnýn vücûdundan aþaðýda olmasýný vasiyyet etti. Hocalarýnýn en büyüðü, Allahü teâlâya kavuþmak yolunda çok yüksek derecelere kavuþmasýna vesîle olan, Ýmâm-ý Câfer-i Sâdýk hazretleridir. Feyz ve mârifeti, Ýmâm-ý Câfer-i Sâdýk'ýn mübârek rûhâniyetinden aldý.

Bâyezîd-i Bistâmî hocalarýndan birinin huzûrunda bulunuyordu. Hocasý; "Þu rafdaki kitabý getir." dedi. Bâyezîd; "Hangi rafdaki kitabý istiyorsunuz efendim?" dedi. Hocasý; "Bunca zamandýr buraya gelip gidiyorsun. Dershânede oturduðun yerin üstündeki rafý diyorum." deyince, Bâyezîd-i Bistâmî; "Efendim, mübârek sohbetinizi dinlemekteki dikkat ve edebe riâyetten dolayý, þu âna kadar baþýmý kaldýrýp etrafa bakmýþ deðilim." diye cevap verdi. Hocasý bu söz karþýsýnda "Mâdem ki durum böyledir. Senin iþin tamamdýr. Þimdi artýk Bistam'a dönebilirsin ve bizden öðrendiklerini baþkalarýna öðretebilirsin." buyurdu.
Gönderen: 01.03.2007 - 09:30
Bu Mesaji Bildir   SuskunSuvari üyenin diger mesajlarini ara SuskunSuvari üyenin Profiline bak SuskunSuvari üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
SuskunSuvari su an offline SuskunSuvari  
42 Mesaj -
Bâyezîd-i Bistâmî kýrk beþ kere hacca gitmiþti. Bir gün Arafat Tepesinde oturuyordu. Nefsi ona; "Bâyezîd! Senin bir benzerin var mýdýr? Kýrk beþ defâ haccettin ve binlerce defâ hatmetme bahtiyarlýðýna eriþtin." diye fýsýldadý. Bu ses onu üzdü. Derhâl toparlandý ve oradaki mahþerî kalabalýða; "Kim benim kýrk beþ defâ yapmýþ olduðum haccý bir ekmeðe satýn alýr?" diye sordu. Bir adam baþýný kaldýrýp; "Ben alýrým." dedi ve ekmeði uzattý. Bâyezîd-i Bistâmî aldýðý ekmeði orada bulunan bir köpeðin önüne attý. Sonra iþini bitirip, yol hazýrlýðý yaparak, Rum diyârýna doðru yola çýktý. Günlerce gittikten sonra bir râhip ile karþýlaþtý. Râhib, Bâyezîd-i Bistâmî'nin elini tutup, evine misâfir götürdü. Evinde ona bir oda verdi. Bâyezîd-i Bistâmî kendisine ayrýlan bu odada ibâdete baþladý ve kalbini Allahü teâlâya çevirdi. Râhip her gün onun yiyeceðini sabah akþam getirip önüne koyardý. Bu hal bir ay devâm etti. Bâyezîd-i Bistâmî daha sonra nefsine dönerek;

"Ey nefis! Seni kýrmak istiyorum, fakat Sen o kadar kötüsün ki kýrýlmýyorsun." dediði sýrada râhip içeri girdi ve; "Ýsmin nedir?" diye sordu. O da; "Bâyezîd!" cevâbýný verdi. Râhip; "Ne güzel adamsýn. Keþke Mesîh'in kulu olmuþ olsaydýn!" deyince, bu sözler Bâyezîd-i Bistâmî'ye aðýr geldi ve evi terketmek isterken râhip;

"Bizim burada kýrk günü tamamla, öyle git. Çünkü bizim büyük bir bayramýmýz var, onu görmeni çok arzu ediyorum. Ayný zamanda çok deðerli bir vâizimiz, sâdece bu günlerde bir defâ konuþur. Onu dinlemeni istiyorum." deyince, bu teklifi kabûl ederek, kýrk gün kalmaya râzý oldu. Kýrkýncý gün geldiðinde râhib odaya girerek; "Buyurun dýþarý çýkalým, bayram günümüz geldi." dedi. Bâyezîd-i Bistâmî dýþarý çýkmak için hazýrlandý. Fakat râhib ona; "Siz bu kýyâfetle nasýl bin kadar râhibin arasýna gireceksiniz? Bu yüzden üzerindeki elbiseyi çýkarýp, þu râhip elbiselerini giy ve boynuna Ýncil'i as!" dedi. Bu teklif ona çok aðýr gelmesine raðmen, bunda da bir hikmet vardýr diyerek râhibin getirdiði giysileri giydi. Râhiplerin arasýna katýldý. Hiç kimsenin dikkatini çekmedi. Biraz ilerledikten sonra râhiplerin en büyüðü geldi. Fakat konuþmuyordu. Niçin konuþmadýðý sorulduðunda; "Nasýl konuþabilirim, aranýzda bir Muhammedî var!" diye cevap verdi. Halk ve râhipler galeyâna gelerek; "Onu göster parçalayalým." diye baðrýþtýlar. Baþrâhip; "Hayýr, yemin ederim ki söylemem, ancak ona dokunmayacaðýnýza söz verirseniz, onu size tanýtabilirim." dedi. Bunun üzerine râhipler ve halk, Muhammedî olan zâta dokunmayacaklarýna dâir yemin ettiler. Baþrâhip;

"Allah için ey Muhammedî! Ayaða kalk ve kendini göster." diye seslenince, Bâyezîd-i Bistâmî ayaða kalktý. Baþ râhip; "Adýn ne?" diye sordu. "Bâyezîd!" cevâbýný verdi. "Tahsil gördün mü?" diye sorunca; "Rabbim öðrettiði kadar bir þeyler biliyorum." dedi. Bunun üzerine râhip; "O hâlde bana þu hususlarý cevaplandýr: Ýkincisi olmayan biri, üçüncüsü olmayan ikiyi, dördüncüsü olmayan üçü, beþincisi olmayan dördü, altýncýsý olmayan beþi, yedincisi olmayan altýyý, sekizincisi olmayan yediyi, dokuzuncusu olmayan sekizi, onuncusu olmayan dokuzu, on birincisi olmayan onu, on ikincisi olmayan on biri, on üçüncüsü olmayan on ikiyi söyle bunlar nelerdir?"

Bâyezîd-i Bistâmî baþ râhibe; "Beni iyi dinle!Ýkincisi olmayan bir, eþi-ortaðý, dengi ve benzeri olmayan Allahü teâlâdýr. Üçüncüsü olmayan iki, gece ve gündüzdür. Dördüncüsü olmayan üç, üç talâktýr (boþamadýr). Beþincisi olmayan dört; Tevrat, Zebûr, Ýncîl ve Kur'ân-ý kerîmdir. Altýncýsý olmayan beþ, beþ vakit namazdýr. Yedincisi olmayan altý göklerin ve yerin yaratýldýðý altý gündür. Sekizincisi olmayan yedi, yedi kat göktür. Dokuzuncusu olmayan sekiz, kýyâmet günü Arþ'ý taþýyacak sekiz melektir. Onuncusu olmayan dokuz, kadýnýn dokuz ay hâmilelik müddetidir. On birincisi olmayan on, Mûsâ aleyhisselâmýn Þuâyb peygambere on yýl çobanlýk etmesidir. On ikincisi olmayan on bir, Yûsuf peygamberin on bir kardeþidir. On üçüncüsü olmayan on iki, on iki aydýr." dedi. Râhip tebessüm ederek; "Doðru söyledin. Þimdi de bana, havadan ne yaratýldý, havada ne muhâfaza olundu ve kim hava ile helâk edildi? bunlardan haber ver." dedi. Bâyezîd-i Bistâmî;

"Îsâ peygamber havadan yaratýldý, havada muhâfaza edildi. Âd kavmi hava ile helâk edildi." diye cevap verdi. Râhip; "Doðru söyledin. Aðaçtan kim yaratýldý, aðaçta kim korundu ve aðaç ile kim helak oldu?" diye sorunca; "Mûsâ aleyhisselâmýn asâsý aðaçtan yaratýldý, Nûh aleyhisselâm aðaç içinde (gemide) korundu, Zekeriyyâ aleyhisselâm ise aðaç içinde testere ile biçilip helâk edildi." cevâbýný verdi. Râhip tekrar; "Doðru söyledin. Kim ateþten yaratýldý, kim ateþten korundu ve kim ateþ ile helâk oldu?" diye sordu. O da;

"Ýblîs ateþten yaratýldý. Ýbrâhim aleyhisselâm ateþten korundu. Ebû Cehil ateþ ile helâk oldu." dedi. Râhip tekrâr; "Taþtan kim yaratýldý, taþ içinde kim korundu ve taþ ile kim helâk oldu?" dedi. Bâyezîd-i Bistâmî;

"Sâlih peygamberin devesi taþtan yaratýldý. Eshâb-ý Kehf taþ içinde korundu ve Ebrehe ve ordusu taþ ile helâk edildi." cevâbýný verdi. Râhip; "Doðru söyledin. Âlimler, Cennet'te dört nehir vardýr, biri baldan, biri sütten, biri sudan, biri de þaraptandýr. Ayrý ayrý olan bu dört nehir ayný kaynaktan akýyormuþ, diyorlar. Bunun dünyâda bir örneði var mýdýr?" diye sordu.

"Evet vardýr. Ýnsanýn baþýndan dört nehir akar. Kulak yaðý acýdýr. Göz yaðý tuzludur. Burun suyu ayrý bir tad taþýr. Aðýzdan gelen su tatlýdýr." cevâbýný verdi. Râhip yine; "Doðru söyledin. Cennet ehli yer içer fakat abdest bozmaz, su dökmez. Bunun dünyâda bir benzeri var mýdýr?" diye sorunca;

"Evet vardýr. Ana rahmindeki cenin yer içer fakat dýþkýsý yoktur." cevâbýný verdi. Râhip; "Doðru söyledin. Cennet'te Tûbâ aðacý vardýr. Cennet'te hiç bir saray, hiç bir köþk yoktur ki, bu aðacýn dalýna dokunmasýn. Bunun dünyâda bir örneði var mýdýr?" diye sordu.

"Evet vardýr. Güneþ sabahleyin doðunca böyle deðil midir?" cevâbýný verdi. Râhip; "Doðru söyledin. Þimdi þunlarý cevaplandýr: Bir aðaç vardýr, on iki dalý bulunmakta, her dalýnda otuz yaprak ve her yaprakta beþ çiçek yer almakta, bunlardan ikisi güneþe, üçü karanlýða bakmaktadýr. Bu aðaç nedir?" deyince:

"Aðaç bir yýlý temsil eder. On iki dalý, on iki ay, her daldaki otuz yaprak, günleri, her yapraktaki beþ çiçek de, beþ vakit namazý temsil eder." cevâbýný verdi. Son olarak râhip þöyle sordu: "Bana þu kimseden haber ver. Hacca gitmiþ, tavâf yapmýþ ve o makâmlarda bulunmuþtur. Fakat onun ne rûhu vardýr ne de hac kendisine vâcibdir?" Bâyezîd-i Bistâmî;

"Nûh peygamberin gemisidir." dedikten sonra, râhibe; "Ey râhip! Birçok sorular sordun. Biz onlarý cevaplandýrmaya çalýþtýk. Müsâde ederseniz benim de sorularým var. Fakat ben bir sorudan baþka sormayacaðým. O da þudur:

Cennet'in anahtarý nerededir? Cennet kapýlarýnýn üzerinde ne yazýlýdýr?" Râhip sustu ve cevap vermekten kaçýndý. Diðer râhipler bu duruma bozuldular ve; "Ey büyüðümüz maðlup mu oluyorsun?" dediler. O da; "Hayýr maðlûb olmak istemiyorum." deyince; "Peki öyleyse niçin cevap vermiyorsun." dediklerinde; "Þâyet cevap verirsem benim cevabýma katýlýr mýsýnýz?" dedi. Bunun üzerine hepsi birden söz verdiler. Râhip; "Dinleyin, þimdi cevap veriyorum. Cennet'in anahtarý ve kapýlarýnýn üzerinde yazýlý olan ibâre; Lâ Ýlâhe Ýllallah Muhammedün Resûlullahdýr." deyip müslüman oldu. Diðer râhipler de hep bir aðýzdan Kelime-i þehâdeti getirip müslüman oldular. Bâyezîd-i Bistâmî de onlarýn yanýnda bir süre kalýp Ýslâmiyeti öðretti.
Gönderen: 01.03.2007 - 09:34
Bu Mesaji Bildir   SuskunSuvari üyenin diger mesajlarini ara SuskunSuvari üyenin Profiline bak SuskunSuvari üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1718 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.90441 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.