0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » Hz Ebuzer

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
MoRTaLFaTaLiTY su an offline MoRTaLFaTaLiTY  
Hz Ebuzer
1 Mesaj
ben bu sahabe ile ilgili bilgi edinmek istiyorum elinde döküman olan varsa gönderebilir mi. teþekkürler
Gönderen: 05.10.2006 - 01:57
Bu Mesaji Bildir   MoRTaLFaTaLiTY üyenin diger mesajlarini ara MoRTaLFaTaLiTY üyenin Profiline bak MoRTaLFaTaLiTY üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
yoktan su an offline yoktan  
....
1227 Mesaj -
EBÛ ZERR el GIFÂRÎ

Ilk müslümanlardan, sahâbî Ebû Zerr, Benû Gifâr kabilesine mensub olup dogum tarihi bilinmemektedir. H. 31 (M. 651/652) yilinda Mekke ile Medine arasinda bir yer olan er-Rebeze'de vefât etmistir.

Ebû Zerr (r.a)'in ismi ve babasinin adi hakkinda kaynaklarda çesitli isimler zikredIlmektedir. Bazi eserlerde isminin Cündüb b. Cenâde b. Seken, bazi eserlerde Seken b. Cenâde b. Kavs b. Bevaz b. Ömer olarak zikredIlmektedir. Bazi eserlerde ise Cündüb b. Cenâde b. Kays b. Beyaz b. Amr olarak zikredIlmektedir. Bu sonuncusunun daha dogru olmasi muhtemeldir. Zira annesinin künyesi Ümmü Cündüb'dür (Ibnü'l-Esir, Üsdül-Gâbe, Vl, 99-101).

Hz. Cündüb b. Cenâde'nin künyesi Ebu Zerr'dir. Islâm tarihinde isminden ziyade bu künyesi ile meshur olup bununla anIlmaktadir. Lâkabi ise Mesîhu'l-Islâm'dir. Bu lâkabi ona Hz. Muhammed (s.a.s) bizzat vermistir. Ebû Zerr el-Gifârî'nin kabilesi ve ailesi genellikle câhiliye devrinde yol kesmek, kervanlari soymak ve eskiyalik yapmakla taninirdi. Ebû Zerr, cesareti ve atilganligi ile o kadar büyük bir söhret yapmisti ki, ismini duyan, oldugu yerde korkudan titrerdi.

Genç yastaki Ebû Zerr hazretleri bir gün, birdenbire degiserek meslegini birakip haniflerden oldu. Islâm'in henüz zuhur etmedigi bir zamanda Allah yolunu tuttu. Öyle ki, etrafindakilere, "Allah'tan baskasina Ibâdet edIlmez. Putlara tapmayiniz, onlardan hiçbir sey Istemeyiniz!" demeye basladi. Böylece hak yolunu bulmus ve lebbeyk demisti. Bu husustaki ifadesine göre, müslüman olmadan üç yil evveline kadar kendine mahsus bir sekilde Allah'a Ibâdet ettigini ifade etmistir.

Ebû Zerr (r.a.), Islâm daha duyulmadan hakkin dâvetine cevap veren ve ruhen iman eden büyük sahâbîlerden biridir.

Ebû Zerr hazretlerinin Islâm ile müserref olmasi basli basina bir olaydir. Söyle ki: .

-Bir gün, Gifârogullari kabilesine mensub bir kisi, Mekke'den kendi kabilesine döndügünde dogru Ebû Zerr'e gitti ve Mekke'de bir zatin zuhur edip kendisinin peygamber oldugunu iddia ederek Insanlari yeni bir dine dâvet ettigini ve Cenâb-i Hakkin vahdâniyeti hakkinda halka talimatta bulundugunu haber verdi. Ve bu isi tahkik etmesini ilâve etti. Kabiledasinin vermis oldugu bilgileri dikkatle dinleyen Hz. Ebû Zerr, karsisindakinin sözleri bittikten sonra:

"Cenâb-i Hakka yemin ederim ki, bu zat, iyilikleri ögrenmeleri ve kötülüklerden sakinmalari için halka nasihatler yapmaktadir" dedi.

Bu konusmadan kIsa bir süre sonra Ebû Zerr Mekke'ye gitti. Bu sirada Hz. Muhammed'in Mekke'deki durumu çok kritik oldugundan, ashabi onu büyük bir titizlikle koruyor ve bulundugu yeri hiç kimseye açiklamiyorlardi. Ebû Zerr Hz. Peygamber'i kime sorduysa bir cevap alamadi. Çaresiz Kâbe'ye gitti. Zemzem suyundan içerek biraz rahatladi. Tekrar Hz. Peygamber'i aramaya çikti. Yine kimseden bir cevap alamadi. Bu arada tesadüfen karsisina çikan Hz. Ali'ye sordu ise de yine bir cevap alamadi. Birkaç gün böyle geçti.

Nihâyet kendisinin Rasûlullah'in nübüvvetini ve onu aradigi hususu Rasûlullah'a bildirilince önce sekli semâili ve durumu tetkik edildi. Sonra zararsiz bir kimse oldugu anlasilinca Hz. Ali vasitasiyla Hz. Peygamber'e götürüldü. Rasûlullah ile yaptigi kIsa bir konusma ve görüsmeden sonra kelime-i sehâdet getirerek Islâm'a girdi. Artik bu günden itibaren bütün kuvvet ve kudretiyle bütün ask ve sevkiyle, bütün cesaret ve secâatiyle Islâm'i yaymaya ve ögretmeye basladi. Ebû Zerr (r.a.) kardesi Uneys (veya Enis'in) de Islâm'a girmesini sagladi. Kabilesinde de Islâm'a dâvet faâliyetlerine giristi ve birçogu onun eliyle müslüman oldu. Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinden sonra meydana gelen Bedir, Uhud, Hendek ve diger gazvelere katildi. Tebük gazvesinde Islâm ordusu hazirlandigi zaman Ebû Zerr gecikmis; devesinin bitkinligine ragmen Rasûlullah'in ardindan yürüyerek Tebük seferine katIlmisti. Mekke fethi sirasinda kendi kabilesinin sancaktarligini yapmistir. Ebû Zerr (r.a.) tabiaten fakir, zâhid ve inzivâyi seven bir sahâbî idi. Dünyaya hiç deger vermezdi. Bundan dolayi Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisine Mesîhu'l-Islâm lâkabini takmisti. Nitekim Ebû Zerr (r.a.), Rasûlullah'in irtihâlinden sonra bu lâkaba uygun olarak dünya ile alâkasini tamamen keserek inzivâya çekildi. Medine'nin bagi bahçesi onun için bir harabeden baska birsey degildi. Hele Hz. Ebû Bekir (r.a.) de vefât edince Ebû Zerr (r.a.) tamamen içine kapandi. Yüregindeki acilara tahammül edemez hale geldi. Medine'den ayrilip Sam'a yerlesti.

Hz. Osman (r.a.) devrinde fetih hareketleri oldukça genislemis ve bu yüzden fethedilen bölgelerin gelenekleri de Islâm'a etki etmeye baslamisti. Bunun neticesi olarak emirler, sâdelikten ayrilarak dünyevî bir yasantinin içerisine girmislerdi. Saraylar, köskler, konaklar yapIlmaya. Hizmetçiler tutularak isler onlara gördürülmeye baslanmisti. Rasûlullah'in, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer devrinin sâdeligi unutulmustu. Bu sâdeligi unutmayanlardan birisi de Ebû Zerr (r.a.) idi. O, sâde yasayisini sürdürmekte isrâr ediyordu. Mal ve servet biriktirme hirsi yoktu. Debdebeli bir hayat tarzini seçenlere gereken ikazlari yapiyor; bu durumun onlara kötülükten baska birsey vermeyecegini, bir gün bunlarin hesabinin sorulacagini söylüyordu. Ve sik sik delil olarak: "Altin ve gümüs depo edip Allah yolunda sarfetmeyenlere elim azabi müjdele..." meâlindeki âyeti okuyordu. Hz. Muâviye ve emirlerinin yasantilarini sürekli elestiriyordu. Bu yüzden Sam'da fesat çikardigi iddiasiyla Ebû Zerr (r.a.), Hz. Osman (r.a.)'a sikâyet edildi. Hz. Osman, Ebû Zerr'i Medine'ye çagirdi. Hz. Ebû Zerr Medine'ye geldikten sonra Hz. Osman'a, "Benim dünya malina ve dünya metama ihtiyacim yoktur!" diye haber gönderdi. Hz. Ebû Zerr'in Medine'ye gelisi halk üzerinde büyük bir tesir ve hayret icra etti. Fakat Ebû Zerr, Medine'de fazla kalmayarak Mekke civarinda bulunan Rebeze mevkiine giderek oraya yerlesti. Onun bu hareketini Hz. Osman da tasvib etti. Hz. Osman ona birkaç koyun ve bir deve verip bunlarla geçimini saglamasini söyledi.

Medine'de âsiler Hz. Osman aleyhine faâliyetlerde bulunduklari zaman Ebû Zerr'i bu ise karistirmak Istedilerse de bir kenara çekilip âsilere bu firsati vermedi. Ebû Zerr, Rebeze'de çok sIkintili günler geçirdi. Evi harab olmus, sirtinda elbise kalmamisti. Ailesi elbiseden bahsettikçe, o "bana elbise degil, kefen lâzim" diyordu. Nihâyet hastalandi. Ölecegini anlayan esi, kefeni dahi olmadigini söyleyerek ne yapacagini ve kendisini nasil defnedecegini hem düsünüyor ve hem de Ebû Zerr'e düsüncesini açikliyordu. O ise yattigi hasta yatagindan biraz dogrularak esine, üzülmemesini, Mekke tarafindan bir kâfile gelmedikçe ölmeyecegini, zira bu kâfile ile gelen bir gencin kendisine kefen getirecegini anlatip arada sirada hanimina "Bak bakalim, ufukta toz bulutu görüyor musun" diyordu.

Nihâyet H. 31 (M. 651-652) yilinda bir gün ufukta bir kervan gözüktü. Kervan konakladiktan kIsa bir süre sonra Hz. Ebû Zerr dâr-i bekâ'ya göçtü. Ensâr'dan bir genç gelip onu kefenledi ve cenaze namazini kildirarak Rebeze'ye defnetti (Hayreddin Zirikli, el-A'lâm, II, 140).

Uzun boylu, esmer, genis omuzlu ve saçlari beyazlasmis haliyle Hz. Ebû Zerr bir âbide gibi idi. Vefâtinda geriye harab bir ev ile üç koyun ve birkaç keçiden baska birsey birakmadi.

Ebû Zerr (r.a.), ashâb tarafindan "ilim deryasi" sifatiyla vasiflandirIlmisti. Çünkü bilgi edinmek için Hz. Peygamber'e sik sik sorular sorardi. 0man, ihsan, emir, nehy, iyilik ve kötülük hakkinda ne varsa hepsini Rasûlullah'a sorarak ögrenmisti. Her hareket ve isinde Resûl-i Ekrem'e tâbi oldugunu gösterirdi. Gayet kanaatkâr olup basit ve sâde yasardi. Âbid, zâhid idi. Hakki söylemekten çekinmez ve korkmaz idi. Ebû Musa el-Es'âri'yi ise yasayisindan dolayi çok severdi ve ona, "Sen, benim kardesimsin" derdi.

Ebû Zerr (r.a.), yaratilistan hak sever bir sahâbî idi. Ümmet arasinda meydana gelen fitne ve fesatlara karismaktan son derece sakinirdi. Hz. Osman'a muhâlif olmasina ragmen, etrafin sIkistirmasina mukâbil bitaraf kalmistir. Hz. Osman'a ve Hz. Muâviye'ye muhâlif olarak taninirdi. Fakat bütün bu muhâlefetlerine ragmen onlara karsi gelmedi. Kendisine arzu etmedigi birsey teklif edildigi zaman, zâhidlere mahsus bir edâ ile ve güler yüzle, hos sohbetligini de ileri sürerek reddederdi. Ebû Zerr, pek az sayida fetvâ vermistir. Zira bu hususta çok titiz davranirdi. Ancak hakli bir meselede halifeye karsi gelmekten çekinmezdi. Hz. Ebû Zerr'in oglu, sagliginda vefât etmisti. Geriye yalniz bir esi ve bir kizi kalmisti (M. Asim Köksal, Islâm Tarihi, Mekke Devri, s.177-180).

Kaynak: Samil Islam ansiklopedisi


****

Bir baþka kaynakta Ebu Zerr

Ebû Zer Gýfârî hazretleri, Eshab-ý kiramýn meþhurlarýndan olup, zahidliði, yalnýzlýðý ve sözünde durmadaki sadakatiyle meþhurdur. Resûlullah efendimize bi'at ederken "Hak teâlânýn yolunda hiçbir kötüleyicinin kötülemesine aldanmýyacaðýna, ne kadar acý olursa olsun daima doðru sözlü olacaðýna" söz vermiþti. Ömrünün sonuna kadar hep böyle kaldý. Bu hususta Resûlullah efendimiz, "Dünyaya Ebû Zer'den daha sadýk kimse gelmedi" buyurmuþlardýr.

Ebû Zer, dünyaya hiç deðer vermezdi. Son derece kanaatkâr, fakir ve yalnýz yaþardý. Peygamber efendimiz bu sebeble ona "Mesîh-ül-islâm" lâkabýný vermiþti. Peygamberimize tam baðlanýp, O'nun sevip, beðendiðini seven, Onun sevmediðini ve beðenmediðini sevmeyen Ebû Zer, Resûlullahýn vefâtýnda da yanýnda bulunmuþtur. Peygamberimizin vefâtýndan sonra Þam'a çekilip, son derece mahzun ve yalnýz yaþadý.

Tebük muharebesinde Ebû Zer Gýfârî hazretlerinin devesi pek zayýf ve dayanýksýz olduðu için geride kalmýþtý. Yolun ortasýda devesi çöküp kalýnca, devesinden indi. Eþyasýný sýrtýna yükleyerek orduya yetiþti. Alnýz baþýna tenha bir yere oturdu. Peygamberimiz , Hz. Ebû Zer'i böyle tenhada görünce "Allahü teâlâ, yalnýz baþýna yürüyen, yalnýz baþýna vefât edecek olan ve yalnýz baþýna haþrolunacak olan Ebû Zer'e rahmet eylesin" buyurmuþlardýr.

Þüphelilerden ve haramlardan son derece sakýnýrdý. Evinde bir günlük nafakasýndan fazlasýný bulundurmaz, hep fakirlere daðýtýrdý. Herkesin böyle yapmasýný isterdi. Fakat oranýn zenginleri Ebû Zer'in bu durumunu beðenmediler. Oradan gitmesi için Hz. Osman';a mektup ile bildirdiler. Böylece Medine-i Münevvre'ye davet edildi.

Hz. Osman, Þam halkýnýn kendisinden þikayet sebebini sordu. Ebû Zer de hâdiseyi olduðu gibi anlattý. Bunun üzerine Hz. Osman "Yâ Ebâ Zer, halký zühd yoluna zorla sokmak imkânsýzdýr. Benim vazifem, onlar arasýnda Hak teâlâ hazretlerinin emriyle hükmetmek ve onlarý çalýþma, iktisat tarafýna teþvik eylemektir" buyurdu. Sonra Ebû Zer, Resûlullah bana "Binalar Seldaðý'na ulaþtýðý zaman, sen Medine'den ayrýl"diye emretmiþlerdi. Ýzin verirseniz, ben Medine'den gideyim dedi.

Hz. Osman müsaade buyurdular ve bir deve sürüsü ile, iki köle verdiler. Yetecek miktarda yiyecek ve hediyeler ile Medine-i Münevvereye yakýnlarýndaki (ebeze) adýndaki köye gitmesini söylediler. Ailesi de Þam';dan buraya gönderildi. Ebû Zer Gýfâr hazretleri buraya bir mescit yaptýrdý. Vefât edinceye kadar, gelenlere Ýslâm dînin öðretti. Adîs-i þerîfler rivâyet eyledi. Kalan ömrünü burada geçirdi ve orada da vefât etti.

"Bana elbise deðil kefen lâzým"

Ebû Zer Gýfârî hazretlerinin yalnýz, garip bir hayatý oldu. Hayatý gibi vefâtý pek garip oldu. Vefatýna yakýn hanýmý, kendisinin doðru dürüst giyecek bir elbisesi ýlmadýðý için ona bir elbise aradýðýnda, "Bana elbise deðil kefen lâzým" deyip, Resûlullahýn kendisine nasýl vefât edeceðini söylediðini bildirdi. "Ýyi bir haber var, yakýnda Resûlullaha kavuþacaðým" ve "Ey ölüm çabuk gel ruhum Rabbime kavuþmak sevgisiyle çýrpýnýyor" dedi.

Sonra, kýzý veya hanýmýna dönüp, "Dýþarýdan gelen olup olmadýðýný" sordu. Dýþarý çýkýp baktýklarýnda bir þey görünmediðini bildirdiler. Bunun üzerine "Vefât zamaným henüz gelmedi. Þimdi siz bir koyun kesip hazýrlayýn. Cenazemde sâlih bir topluluk bulunacak. Onlara ikrâm edersiniz. Yemeden gitmemelerini benim tenbih ettiðimi söylersiniz" buyurdu.

Arzusu yerine getirildi. Tekrar kýzýna veya hanýmýna dýþarý çýkýp gelenlerin olup, olmadýðýna bakmasýný isteyince, dýþarý çýktýlar. Uzaktan bir topluluðun gelmekte olduðunu görünce içeri grip haberi verdiler.

Bunun üzerine kendisinin kýbleye karþý çevrilmesin istedi. Kýbleye döndükten sonra Hz. Ebû Zer, "Bismillahi ve billahi ve alâ milleti Resûlullah" diyerek ruhunu Hak teâlâya teslim etti. Gelen misafirler karþýlanýp Ebû Zer Gýfârî'nin vefât ettiði bildirildi.

Bunlar, "Böyle mübarek bir zâtýn cenazesinde bulunmak, Allahü teâlanýn bize hususi bir kerem ve lütfudur" diyerek, Ebû Zer'i gasl, techiz ve tekfin edip namazýný kýldýlar ve defnettiler. Tam gitmek üzereyken, Ebû Zer Gýfârî size selâm etti, yemek yemeden gitmemenizi tenbih eyeldi diye bildirilince, hepsi oturup yemek yediler. Sonra durumu gidip halifeye bildirdiler. Ebû Zer vefât ettiðinde bir evi, üç koyunu ve birkaç keçisinden baþka malý yoktu.

Ebû Zer Gýfârî hazretleri, Peygamberimizden bizzat iþiterek ikiyüzseksenbir hadîs-i þerîf rivâyet etmiþtir. Rivâyet ettiði hadîs-i þerîflerden bir kýsmý þunlardýr:

"Akýllý olan kimse zamanýný üçe bölmeli, bir kýsmýný ibâdetle, bir kýsmýný nefis muhasebesi ile diðerini de öbür iþlerini yapmakla geçirmelidir"

"Nerede olursan ol takva üzerine bulun, Allahtan kork"

"Eðer iyilik yapmaya gücün yetmiyorsa, hiç olmazsa kötülük etme bu da nefsin için verilmiþ bir sadakadýr"



"Amellerinizin faydasý kendinizedir"

Ebû Zer Gýfârî hazretlerinin rivâyet ettiði bir hadis-i kudsî þöyledir

Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey kullarým! Þüphesiz zulüm kendime haram kýldým. Yani zulümden münezzehim. Bunu size de haram kýldým. Sakýn kimseye zulüm etmeyin. Ey kullarým! Hepiniz, dalâlet, sapýklýk üzere yaratýldýnýz. Yani din bilgilerini bilmiyordunuz. Ancak sizden hak yoluna hidayet ve imân etmeðe muvaffak eylediðim kimseler hidayete kavuþtu, dalâletten kurtuldu. Benden hidayet isteyiniz, sizi hidayete kavuþturayým"

"Ey benim kullarým hepiniz açtýnýz. Fadl ve keremimle sizleri yedirip içirip doyurdum. Benden yiyecek içecek talep ediniz ki size bunun sebeplerini ve yolunu kolaylaþtýrayým"

"Ey benim kullarým hepiniz çýplaktýnýz, hepinizi ben giydirdim. Benden giyecek talep ediniz ki sizi giydireyim."

"Ey benim kullarým! Siz gece-gündüz kast ile hata edersiniz. Ben ise þirkden baþka bütün günahlarý affediciyim. Bana istiðfar ediniz ki sizi maðfiret edeyim"

"Ey benim kullarým! Þüphesiz siz bana hiçbir zarar veremezsiniz ve bana hiçbir fâide saðlayamazsýnýz. Ben bunlardan münezzeh ve müberrâyým. En ganiyy-i mutlakým siz de fakir-i mutlaksýnýz.&"

"Ey benim kullarým! Eðer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarýnýz, cinleriniz, takvânýn en yüksek derecesinde olsa, benim mülkümde zerrece artýþ olmaz. Zühd ve takvânýzýn fâidesi yine sizedir"

"Ey benim kullarým! Sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz insan ve cinleriniz, yani hepiniz en âsî bir kimse gibi hep, isyânkâr ve günâhkâr olsanýz, benim mülkümden zerre eksilmez. Bunlarýn zararý, ziyâný size ulaþýr."

"Ey kullarým! Öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarýnýz ve cinleriniz, yeryüzünde biryerde el kaldýrýp benden isterseniz, (Ben de dilersem), her istediðinizi veririm. Böylece benim mülkümden bir þey eksilmiþ olmaz. Ýðne denize daldýrýldýðý zaman iðne denizden bir þey eksilir mi? Ucunda kýymetsiz bir yaþlýk kalýr"

"Ey kullarým! Sizin amel ve ibadetlerinizi, her iþinizi, ümi ezelîm ve hafaza meleklerim ile zapt ve hýfz ederim. Sonra iþlerinizin karþýlýðýný âhirette noksansýz veririm. Ýþte bu þekilde her kim bir hayýr iþlerse, bana hamd-ü senâ eylesin. Bu da benim ihsânýmdýr. Bundan baþka iþ iþleyenler de beni deðil, kendi nefislerini kötülesinler. Zira kötülük iþleyenler, irâde-i cüz'iyyeleri ile kendi nefslerine uyarak günah iþliyorlar"



En olgun mümin kimdir?

Ebû Zer Gýfârî hazretleri þöyle anlatmýþtýr: "Bir gün mescide girdim. Resûlullah yalnýz oturuyordu. Ben de yanýna oturup sordum: Yâ Resûlallah imân bakýmýndan en kâmil mü'min hangisidir? "Ahlâký en güzel olanýdýr" buyurdu.

Dedim ki, Yâ Resûlallah mü'minlerin en emini kimdir? "Ýnsanlara elinden ve dilinden zarar gelmeyen kimsedir" buyurdu. Dedim ki, Yâ Resûlallah en efdâl hicret hangisidir? "Günahlardan uzaklaþmaktýr" Buyurdu.

Sadakanýn en efadli hangisidir? Yâ Resûlallah dedim. "Az da olsa fakirin gönlünü almak için verilendir" Buyurdu. Dedim ki, Yâ Resûlallah, Allahü teâlânýn indirdiði âyetler içinde en fazîletlisi hangisidir? "Âyet-el kürsîdir" buyurdu.

Yâ Resûlallah bana nasihât et dedim. Buyurdu ki:

"Sana Allah'tan korkmayý tavsiye ederim. Ýþin baþý budur.Sana Kur'ân-ý kerîmi okumayý tavsiye ederim. O senin için yeryüzünde nur, gökte meleklerin övgüsüdür. Çok gülmeyi terket, çok gülmek kalbi öldürür, yüzün nurunu giderir. Susmayý tercih et sadece hayýr söyle, bu þeytaný senden uzaklaþtýrýr dîne uymakta sana yardýmcý olur. Miskinleri (fakirleri) sev onlarla bulun. Kendinden aþaðý olanlara bak, senden üstün olanlara bakma, çünkü içinde bulunduðun hal senin için nimettir. Akrabaný ziyaret et, onlar seni ziyaret etmeselerde. Allahü teâlâya itâat et, kýnayanlarýn kýnamasýna aldýrma. Acý da olsa Hakký söyle"

Biraz daha istedim. Sonra da elini göðsüme koydu ve þöyle buyurdu:

"Tedbir almak gibi akýllýlýk yoktur. Haramlardan el çekmek gibi vera yoktur. Güzel ahlâk gibi de soyluluk yoktur" buyurdu.

Ebû Zer hazretleri buyurdu ki:

"Malýnýn iki ortaðý vardýr. Biri semâvî âfetler, diðeri de vârisler. Þu hâlde eðer malýndan nüsibi enaz olan kimse olmak istemiyorsan ve buna gücün yetiyorsa, Allahü teâlâ'nýn yolunda sarfet"

"Fakir yani, ihtiyaç hali benim için zenginlikten ve hastalýk da sýhhatli olmaktan daha sevgilidir" Bu söz yüksek derecelerini göstermektedir. "Ýnsan ne kadar dünya malý toplarsa o kadar dünyaya düþkün olur" "Yalnýzlýk kötü arkadaþla bulunmaktan iyidir. Ýyi arkadaþla beraber olmak da yalnýzlýktan iyidir" "En garip ve en çok muhtaç olduðun gün, kabre konduðun gündür"

****


Selam ve dua ile
Gönderen: 05.10.2006 - 07:18
Bu Mesaji Bildir   yoktan üyenin diger mesajlarini ara yoktan üyenin Profiline bak yoktan üyeye özel mesaj gönder yoktan üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1623 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
(a.yasir) (57), alihaydar02 (48), cantanem (51), burakburak (52), FiLiZ-NL (48), sonsuzluk38 (54), zümrüdüanka (49), Rumeysa1980 (44), ruhneraz (51), EREN12 (60), cihat25 (67), sidika (49), bir dost (51), serdar81 (59), Gayemiz : ALLAH (36), ebu-abdurrahman (49), basrikaya (49), sahaf (51), [melike] (34), Eibo (), Sonofgavs (44), Fuat Özgürlük (58), Cueneyt88 (36), hüzünlü (45), burak_22 (40), alperen_66 (46), aliosmanpolat (44), islam_2005 (34), TuRkMeNkIzI__Mi.. (34), gunesm (54), moslem (34), mustafa karaba&.. (56), sivasli58 (42), yusuf_islam (34)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.17502 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.