0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » ŞİİLİK HAKKINDA

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
ŞİİLİK HAKKINDA
114 Mesaj -
þia nasýl bir mezheptir ehli sünnet inancýnda farklýlýklarý nedir bizim þiilere bakýþýmýz nasýl olmalýdýr.
Gönderen: 19.05.2006 - 16:54
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Gast ahmet gunay  
Misafir
Deðerli kardeþim

Þîa diger fýrkalar gibi, Ýslâm'da ana bünye diyebileceðimiz cemaatten ayrýlarak, yine Ýslâm içinde ortaya çýkan bir zümreleþme hareketidir. Hz. Ali'nin, Hz. Peygamber tarafýndan takdir edilen, yiðitlik, kahramanlýk, ilim ve takva gibi þahsî meziyetleri bize kadar intikal eden özellikleridir. Onun bu özelliklerinden dolayý bazý sahabîler tarafýndan beðenilip takdir edilmesi ve üstün görülmesi manevi bir baðlýlýk ve samimi bir dostluk ifade etmektedir.

Hz. Peygamber'in ashabýndan bazýlarýný takdir eden ifâdeler kullanmasý ve onlara iltifatý düþünüldüðünde sadece Hz. Ali'nin özelliklerini takdir etmediði de görülür. Bütün bunlar dikkate alýndýðý takdirde Hz. Ali devri de dahil Hulefâyý Raþidin devrinde, dostluk ve sevgi izharý ötesinde bir mezhebî gruplaþma olmadýðý anlaþýlýr. Bu açýdan Þîa'nýn Hz. Peygamber devrinde teþekkülü mümkün görülmemektedir.

Þîa en erken, Hz. Hüseyin'in þehâdetinden sonra siyasî bir eðilim olarak kamuoyu oluþturmaya baþlamýþtýr. Özellikle 65/684 yýllarýnda ortaya çýkan ve Hz. Hüseyin'in intikamýný almak üzere toplanan, onu davet ettikleri halde yardýmsýz býraktýklarý için ýzdýrap duyan ve tevbe eden Kûfelilerin oluþturduðu Tevvâbin hareketi, Þîa'nýn bir terim haline geliþinin ve Ýslâm içinde bir kitleleþme hareketinin baþlamasýnýn ilk belirtilerinden biri olarak kabul edilebilir. Tevvâbin hareketinin Emeviler karþýsýnda baþarý kazanamamasý sonucunda, kurtulanlarla birlikte, Ehl-i Beyt'in intikamýný almak için ortaya çýkan Hz. Ali'nin Havle binti'l-Hanefiyye'den doðan oðlu Muhammed b. el-Hanefiyye'nin imametini savunan, Ýslâm tarihinde Mehdilik, gaib imam, ric'at ve bedâ gibi görüþlerle esaslý yankýlar uyandýran Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakaf (67/687) gibi kimseler de Hz. Ali'nin neslinin adýný kullanarak toplumun içinde itibar kazanmaya çalýþmýþlardýr. Keysaniyye veya Muhtariyye ismi ile ortaya çýkan ve Muhammed b. el-Hanefiye'nin imametinini savunan bu fýrka günümüze ulaþmamýþtýr.

Þia'nýn bütün fýrkalarýnda ilk ve ihtilafsýz Ýmam Hz. Ali'dir. Onun ölümünden sonra imamet görevi oðullarý Hasan ve Hüseyin'e intikal etti. Hüseyin b. Ali'nin ölümünden sonra imamet oðlu Ali b. Hüseyin Zeynü'lAbidin'e geçti. Emevilere karþý Muhammed b. el-Hanefiyye'nin imametini savunanlar da, onun ölümünden sonra Ali b. Hüseyin'e baðlandýlar.

Böylece imamet hemen tamimiyle Hz. Ali'nin, Hz. Hüseyin'den gelen evlâtlarýna intikal etmiþ oldu.

Kerbelâ'da katliamdan kurtulan Ali b. Hüseyin, Medine'ye intikal ettikten sonra siyasetten tamamen uzaklaþarak ölümüne kadar (95/713) ilimle meþgul oldu ve çevresindeki insanlarý yetiþtirmeye gayret etti. Daha sonra imâmeti devam ettiren büyük oðlu Muhammed el-Bâkýr ölümüne kadar (114/733) babasýnýn prensiplerini izleyerek ilmî konularla meþgul oldu ve çevresindeki mensuplarýný korumak için siyasetten uzak kalmaya çaba sarfetti. Altýncý Ýmam Ca'fer es-Sâdýk gerçekten alim ve faziletli bir kiþidir (bk. Mustafa Öz, "Ca'fer es-Sadýk", TDV Ýslâm Ansiklopedisi, VII, I, 3). Devrinde birçok kimse kendisinden istifâde etmiþtir. Bu imamýn devrinde, Ýslâm tarihinde, Hz. Hüseyin'in þehadetinden sonra Emevilere karþý, Ehl-i Beyt adýna ilk defa ayaklanan Zeyd b. Zeynü'l-Abidin'dir. Ali b. Hüseyin Zeynü'l-Abidin'in küçük oðlu, Muhammed el-Bâkýr'ýn kardeþi ve Ca'fer es-Sadýk'ýn amcasý ve akraný olan Zeyd, Emevi halifelerinden Hiþam b. Abdulmelik'e karþý Kûfe'de isyan etti. Kendisine bey'at eden onbeþbin kiþi ile Hiþam'ýn Kûfe-Basra (Irakeyn) valisi Yusuf b. Ömer es-Sakafi ile giriþtiði savaþta (122/740) baþarýsýzlýða uðradý ve öldürüldü. Zeyd'den sonra fikirlerini sürdüren oðlu Yahya (ö. 125/743) ile Zeydîyye fýrkasý ortaya çýkmýþtýr.

Zeyd b. Zeynelâbidin'in ölümünden sonra Carudiyye, Süleymaniyye, Batriyye gibi çeþitli fýrkalara ayrýlan Zeydîyye mensuplarý uzun süre daðýnýk halde kalmýþlardýr. Abbasi halifelerinin siyasî otoritelerinin zayýflamasýndan faydalanarak Yemen ve Taberistan'da ayaklanarak muhtelif devletler kurmuþlardýr. Hazar denizinin güneyinde Taberistan'da kurulan zeydî devleti 305 (917) yýlýna kadar varlýðýný sürdürmüþtür. Yemen Zeydîliði ise günümüze kadar varlýðýný muhafaza edebilmiþtir. VI/XII. yüzyýldan itibâren sýnýrlarýný Tihâme'ye kadar geniþleten Zeydler daha sonra Osmanlý hakimiyetine girmiþlerdir. Günümüzde Yemen'in resmî mezhebi Zeydîyedir. Ýmâmet konusunda daha mutedil bir yol izleyen bu fýrka mensuplarý büyük günah iþleyenler hakkýnda daha çok Haricilik ve Mutezile'nin tesiri altýnda bulunduklarý için bu tip kimselerin tam anlamýyla tevbe etmedikçe Cehennemde ebedi kalacaklarý görüþündedirler. Fýkýh konusunda genel olarak, Ehl-i Sünnet mezheplerinden Hanefiliðe yakýn bir yol izlerler. Ýsnaaþeriyye'den * farklý olarak mut'a nikahýný meþru olarak kabul etmezler (Konu ile ilgili geniþ bilgi için bk. Zeydîyye Mad).

Ca'fer es-Sadýk'ýn imamet devresinde önceleri oðlu Ýsmail'in kendisine halef olacaðýný kesin olarak belirtmiþken daha sonra bazý sebeplerle onu halifelikten çekti. Ýsmail babasýnýn saðlýðýnda vefat etti. 148 (765) yýlýnda, Ca'fer es-Sadýk'ýn ölümü üzerine, Ýsmail'in taraftarlarý onun adýna oðlu Muhammed b. Ýsmail'e bey'at ettiler. Böylece Þîa bünyesinde Ýsmailiyye adý ile anýlan yeni bir fýrka ortaya çýkmýþ oldu.

Aþýrý bir Þiî mezhebi olan Ýsmailiyye kuruluþundan itibaren bir buçuk asýr süre ile gizli imamlar ve dâiler tarafýndan idâre edildi. Basra, Kûfe, Ýran, Yemen, Bahreyn ve Kuzey Afrika'ya gönderilen dâiler, mezhebi yaymak için büyük çaba gösterdiler. Ali b. el-Fadl ve Ýbn Havþeb, Yemen'de Ebu Said el-Cennâbî ve oðlu Ebu Tahir el-Cennâbî Bahreyn'de, Ebu Abdulah eþ-Þiî ise Kuzey Afrika'da devlet kurmaya muvaffak oldular. III/IX. asrýn sonuna doðru Suriye'nin Selemiyye þehrinden Kuzey Afrika'ya intikal ederek burada mehdiligini ilan eden Ýsmaili imamý Ubeydullah 297 (909) yýlýnda Fatimîler Devletini kurmayý baþardý. Kýsa zamanda Mýsýr'ý ele geçiren Fatýmler, burada kurduklarý müesseselerle yaklaþýk üç asýr süreyle mezheplerini yaymaya çalýþtýlar. Fatýmî halifelerinden el-Mustansýr'ýn 487 (1094) yýlýnda ölümü ile birlikte Ýsmailiyye, Nizâriyye ve Müsta'liyye diye iki büyük kola ayrýldý. Doðu ve Batý Ýsmailiyyesi diyebileceðimiz bu iki koldan birincisi Ýran'da Hasan Sabbah'ýn þahsýnda büyük bir himayeci bulmuþ, özellikle Kazvin yakýnýnda baþta Alamut kalesi olmak üzere diðer kalelerde yerleþen Nizarî fedaileri Ýslâm hükümdar ve devletleri için daima bir korku unsuru olmuþlardýr. Ýsmailiyye'nin bu kolu 1254 yýlýnda Hülagu tarafýndan, Suriye Nizârleri ise 1273 yýlýnda Sultan Baybars tarafýndan ortadan kaldýrýlmýþtýr. Ýsmailiyye'nin Musta'liyye kolu ise kýsa bir müddet Mýsýr'da hâkimiyetini sürdürmüþ, daha sonra birbirinden farklý kollara ayrýlarak Yemen'e intikal etmiþtir. Buradan Hindistan'a geçen Müsta'liler, günümüzde Davudler ve Süleymanîler olmak üzere iki kýsma bölünmüþlerdir. Müsta'lî Ýsmailleri Hindistan'da Bohra adýyla anýlmaktadýrlar.

Hülagu'dan sonra daha çok Ýran Azerbaycan'ýnda kalan Nizarî Ýsmailîler, tasavvufi bir görünüm altýnda varlýklarýný sürdürmüþlerdir. 1718 yýlýnda öldürülen 45. Nizarî imamý Halilullah Þah'tan sonra Ýran Kaçar sarayýnda Aða Han ünvaný ile damat olan 46. Ýsmailî imamý Hasan Ali Þah'tan itibaren Nizârî imamlarý Aða Han ünvaný ile anýlmýþlardýr. Ali Þah ve Sultan Muhammed Þah'dan sonra günümüzdeki Nizârî Ýsmailîyyenin 49. imamý olan Kerim Aða Han bu görüþü sürdürmektedir.

Tarih boyunca Batýniyye, Sebiyye, Talimiyye, Melâhide vb. isimlerle anýlan Ýsmâilîyye'nin Behvalar hariç günümüzde ilmî çalýþmalarý, bir tefsir ve fýkýh sistemleri mevcut deðildir. Daha çok ticâretle uðraþan Ýsmailiyye mensuplarýna göre dinin en önemli özelliði imâmettir. Ýbadetler konusunda diðer Þîa fýrkalarýndan oldukça farklý özellik gösterirler (Geniþ bilgi için bk. Ýsmilyye mad.).

Ca'fer es-Sadýk'tan sonra taraftarlarýnýn ekseriyeti oðlu Musa el-Kâzým'a tabi oldular. Harun er-Reþid zamanýnda isyan edebileceði endiþesiyle Medine'den Baðdad'a celbedilen Musa el-Kâzým uzun süre hapis hayatý yaþamýþtýr. Kendisinin 183 (799) yýlýnda ölümü üzerine imam olan Ali er-Rýza, Abbasi halifelerinden el-Me'mun tarafýndan Irak'a getirilerek veliahd tayin edilmiþ daha sonra 203 (818) yýlýnda zehirlenmek suretiyle öldürülmüþtür. Bundan sonraki imamlar sýrasýyla Muhammed et-Takî (ö. 220/835), Ali en-Nakî (ö. 254/868), Hasan el-Askerî (ö. 260/873) ve Muhammed el-Mehdi'dir. el-Mehdiyyü'l-Muntazar, Hüccet, Sahibuzzaman lakaplarýyla anýlan Sâmarra'da bir mahzende kaybolduðuna, yeniden dünyaya gelip dünyayý ýslâh edeceðine inanýlan bu imamla, imamlarýn sayýsý onikiye ulaþtýðý için Þîa'nýn bu fýrkasý Ýsnaaþeriyye (onikiciler) diye anýlýr. Ayrýca imameti dinin en önemli rüknü saymalarý hasebiyle Ýmamiyye, Ýmam Ca'fer es-Sadýk'ýn fýkhýný uygulamalarý sebebiyle de Caferiyye diye bilinirler.

Ýmamiyye bir fýrka olarak 260 (873) yýlýndan sonra teessüs etmiþtir. Bu bakýmdan Zeydiyye ve Ýsmiliyye'den daha geç oluþmuþ bir fýrkadýr. 12. imamýn 260 (873) - 328 (940) yýlýna kadar süren gaybet devresinde Ebu Amr Osman b. Said, Ebu Cafer Muhammed, Hüseyin b. Ruh ve Ali b. Muhammed gibi sefirler aracýlýðýyla imamla irtibat kurulduðu için bu devreye küçük gaybet devresi denilir. 238 (940) yýlýnda son sefirin ölümü ile birlikte imamla irtibat kesildiði için günümüze kadar olan devre büyük gaybet devresi olarak adlandýrýlmaktadýr.

Ýmamiyye Þîasý gaybet-i kübra yani büyük gaybetin baþlamasýndan itibaren Ýran'ýn resmi mezhebi olduðu 10 (16) asra kadar Ýslâm dünyasýnda güçlü bir varlýk göstermemiþtir. Ancak Safevilerin kurulmasýyla Ýmamiyye 907 (1501) 1149 (1736-37) yýllarý arasýnda kendisini himaye eden bir devlete sahip olmuþtur. Þah Ýsmail devrinden itibaren Ýran'da camilerde ilk üç halifeye lânet edilmesi kararlaþtýrýlmýþ, ezana ilaveler yapýlmýþtýr. Safevilerin Þiîlik üzerine kurulu siyaseti ile Sünnilik üzerine kurulu Osmanlý siyaseti arasýndaki farklýlýk sebebiyle Osmanlýlarla Ýran ordusu arasýnda 1514 yýlýnda cereyan eden Çaldýran savaþýnda Ýran ordusunun maðlup olmasý sonucunda Osmanlý-Ýran münasebetleri normal mecrasýnda yürümemiþtir. 12/18. yüzyýldan 14/20. yüzyýla kadar saðlanan bir devlet desteði olmadan kendi seyri içinde geliþme kaydeden Ýmamiyye þîasýnýn temsilcileri olan ulema 1905-6 yýllarýndaki anayasa faaliyetlerinde önemli rol oynamýþlardýr. Kaçar hanedanýnýn 1925 yýlýnda yýkýlýþýndan sonra Ýran'da idareyi ele geçiren Pehleviler devrinde ulema kýsmî nüfuz kaybýna uðramýþtýr. Uzun bir hazýrlýk döneminden sonra Þîa yetullah Humeynî'nin çabalarýyla 1979 yýlýndan itibaren Ýran'da hakim kýlýnmýþ ve mezhebin prensipleri devletin yürütülmesinde esas olarak kabul edilmiþ bulunmaktadýr. Tevhid, nübüvvet, imamet, adl ve mead esaslarýný usuluddin olarak kabul eden bu fýrka Zeydiyye'den sonraki mutedil bir þii firkasý olarak kabul edilir.

Kitap, sünnet, icma ve aklý, þer'i deliller olarak kabul eden bu fýrka, ibâdet ve muameleler konusunda mut'a nikahý hariç Ehl-i Sünnet fýkhý ile cüz'i ayrýlýklar göstermektedir. Günümüzde Ýran, Irak ve Pakistan'da bulunan bu mezhebin mensuplarý Þîa'nýn büyük ekseriyetini teþkil etmektedirler (bk. Ca'feriyye mad).

Bu üç fýrkanýn ötesinde kendilerini þiî sayan ve fakat mutedil Þîa'nýn kendileri ile ilgileri bulunmadýðýný belirttikleri gulat, galiye yahut aþýrý þiî fýrkalar vardýr. Ýslâm mezhepler tarihi ile ilgili eserlerde belirtilen Sebeiyye, Beyâniyye, Muðiriyye, Harbiyye, Mansuriyye, Cenâhiyye, Nusayriyye, Hattabiyye ve Gurâbiyye gibi fýrkalar Hz. Ali'yi ilâh yahut Allah'ýn ona hulûl ettiðini iddia ettikleri için mutedil Þîa tarafýndan Ýslâm ve Þîa dýþý aþýrý cereyan olarak deðerlendirilmektedir.

Þîa fýrkalarý arasýnda müþterek nokta Ýmamet esasýdýr. Düþüncelerine göre Cenab-ý Hak Hz. Peygamber'i Ýslâm dinini yaymak için göndermiþ, o da peygamberlik görevini yerine getirerek yirmi üç sene süreyle Allah'ýn dinin neþretmiþtir. Hz. Peygamber'in inanç ve amel yönünden yirmi üç sene zarfýnda gerçekleþtirdiði ýslah hareketinin O'nun ölümü ile ortadan kalkmasý Allah'ýn hikmetine uygun düþmez. Bu sebeple Hz. Peygamber'in faaliyetlerinin boþa gitmemesi ve devam etmesi için nübüvvetle eþ deðer olan bir imamet müessesesi gereklidir.

Selam ve dua ile...
Gönderen: 22.05.2006 - 21:40
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1268 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.79073 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.