kaletra generique kaletra budesonide hydroxychloroquine generique stromectol cipralex ciprine cipro med cipro clamycin clarinex clarithrocine claritin claritine claromycine claropram clavamox clavu basan cleocin climara clobex clocim clomid clopin clot basan clozaril co acepril co atenolol co diovan co enalapril co enatec co epril co lisinopril coaprovel colcrys colofac combivir compazine competact concor plus concor confortid conjugen convulex copegus corangine
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Tasavvuf

önceki konu   diğer konu
260 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (3): (1) 2 3 weiter >
Gönderen
Mesaj
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Tasavvuf
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH-U TEALA nýn Rahmet ve Bereketi, Maðfiret ve Hidayeti hepinizin üzerine olsun...

Rahman, Rahim ve Bir olan ALLAH c.c. adýyla baþlayalým Ýnþallah.

Bismillahirrahmanirrahim...

Tasavvuf en basit anlatýmýyla Ýslami sadece bedenle deðil ruhuyla yaþamaktýr, Ýbadetleri bedeniyle deðil ruhunu katarak adeta o ibadeti yaþayarak yapmak gibidir. Kýsaca bir ruh eðitimidir. Deðiþik tasavvuf tariflerinide aþaðýda arz edicem...

Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir. Tasavvuf hâl iþi olduðu için, yaþayan bilir, tarif ile anlaþýlmaz. Tasavvuf ilmi, kalb ile yapýlmasý ve sakýnýlmasý gereken þeyleri ve kalbin, ruhun temizlenmesi yollarýný öðretir. Buna (Ahlak ilmi) de denir. Tasavvuf ehli, kendi derecesine göre, tasavvufu tarif etmiþtir.

Tasavvuf, dinin emirlerine uyup, yasaklarýndan kaçarak kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak demektir.

Tasavvuf, sünnet-i seniyyeye yapýþmak ve bid'atlerden kaçmaktýr.

Tasavvuf, nefsin iman ve itaat etmesi, bütün ibadetlerin ve bütün hayýrlý iþlerin hakiki ve kusursuz olmasýdýr. Allahü teâlânýn lütuf ve ihsaný ile daha yükseklere çýkanlar da olur.

Tasavvuf, fâni olan her þeyden yüz çevirip, baki olana baðlanmaktýr.
Tasavvuf, Ýslam ahlaký ile süslenmektir.
Tasavvuf, ölmeden önce ölmektir.

Tasavvuf, baþtan baþa edeptir, tamamen edepten ibarettir.
Tasavvuf, kadere rýzadýr.
Tasavvuf, Hak teâlâya inkýyaddýr, kayýtsýz þartsýz teslimiyettir.

Tasavvuf, emeli býrakýp amele devam etmektir.
Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktýr.

Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek deðildir. Bunlarý yapmak her insanýn kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanlarý incitmemektir. Bunu yapan, vasýl olmuþ, yani maksada kavuþmuþtur.

Tasavvuf, insaný, ibadetlerde gereken ihlasa ve insanlara karþý gereken güzel ahlaka kavuþturan yoldur. Ýnsana bu yolu mürþid-i kâmil öðretir.

Tasavvuf, her sözünde, her iþinde, dine yapýþmaktýr.

Tasavvuf, ýzdýrap çekmektir (BU kendine zulüm deðildir yanlýþ anlaþýlmasýn zorluklara katlanmadýr). Sükun ve rahatlýkta, tasavvuf olmaz. Yani, aþýkýn maþuku aramaya çalýþmasý, maþuktan baþkasý ile rahat etmemesi gerekir.

Tasavvuf, kendi nefsinin ayýplarýný, kusurlarýný anlamaktýr ve dine uymakta kolaylýk ve lezzet hasýl olmaktýr ve gizli olan þirkten, küfürden kurtulmaktýr.

Tasavvuf, herkese merhametli olmak ve ruhsat olan ameli terk etmektir.


Ýslâmiyet, ana hatlarýyla iman, ibadet ve ahlaktan ibarettir. Kelâm ilmi imaný, fýkýh ilmi ibadeti, tasavvuf ilmi de ahlaký ele alýr. Tasavvuf, Ýslâmý derûnî bir þekilde yaþamaktýr. Ruhî ve vicdanî bir duyuþun mahsulüdür. Þekilden mânâya geçmek, kabuktan öze ulaþmaktýr. Kâlin hâl olmasýdýr.
Selçuk Eraydýn, Tasavvuf ve Tarikat, Marmara Ün. Ýlahiyat Fak. Yay. Ýst. 1994, s. 85

Ýnsanýn aklý, kâinatýn binler hazinelerini açan pýrlanta gibi bir anahtardýr. Nuranî bir cevherdir. Akl-ý selîm mertebesine ulaþtýðýnda, Rabbanî bir mürþittir. Hakikat güneþine açýlan bir penceredir.
Kalb dahi, insanýn manevî hayatýnýn merkezidir. Binler âlemin manevî bir haritasýdýr. Kâinatýn hadsiz hakikatlerinin mazharý, medarý, çekirdeðidir.
Cenab-ý Hakka parlak bir aynadýr. Gayb âlemlerine karþý bir penceredir. Rabbanî bir latifedir.
Said Nursî, Mektubat, Envar Neþ. Ýst. 1993, s. 443

Aklýn iþletilmesiyle pek çok ilimler ve fenler otaya çýktýðý gibi, kalbin iþletilmesiyle de, tasavvuf ilmi ortaya çýkmýþtýr.
Ýslâm tasavvufunun menþeini inceleyen bazý zâtlar, Ýslâm öncesi tasavvufî akýmlarda da benzeri esaslarý gördüklerinden, onu ya Hintte, ya Ýranda, veya daha baþka yerlerde aramýþlardýr. Halbuki, Ýslâm tasavvufunu doðrudan doðruya Kurânda ve Resulullahýn (asm.) hayatýnda aramak lâzým gelir. Çünkü tasavvufta yer alan zikir, fikir, nefis terbiyesi gibi esaslar, Kurânda çokça bahsedilen konulardýr. Yaþayan Kurân durumunda olan Resulullah ise, tasavvufî hayatýn en zirve tatbikini göstermiþtir.
Eraydýn, Tasavvuf ve Tarikat. s. 60

Tasavvuf Ýslam'da ruhi ve manevi boyutu öne çýkaran dinî hayat ve düþünce biçimine verilen ad. Bu hayat ve düþün
biçimini benimseyen kiþiye mutasavvýf ve sufi adlarý verilir. Temel ilkelerini Kur'an'dan alan, Hz. Muhammed (s.a.s.) ile ashabýnýn hayatýnda somut örneklerini bulan tasavvuf, tarihi boyunca
çeþitli evrelerden geçti; deðiþerek ve geliþerek varlýðýný günümüze kadar sürdürdü. Tasavvuf söz konusu olduðunda, ortaya çýkan en büyük sorun, tanýmlama güçlüðüdür. Bu güçlük, tasavvufun bireysel yaþantý ve deneyimlere baðlý öznel niteliðinden gelir. Bu nedenle her taným, tanýmý yapanýn ruhi ve manevi durumunu yansýtmaktan fazla bir
anlam taþýmaz. Tasavvufun bu niteliði, mutasavvýflar tarafýndan "tatmayan bilmez" deyimiyle
dile getirilir. Buna raðmen tasavvuf tarihine ve incelemelerine iliþkin eserler sayýsýz tanýmla
doludur. Ünlü mutasavvýflar tarafýndan yapýlan ve sayýsý iki bini bulan bu tanýmlardan birkaçýnýn anýlmasý, konunun niteliðinin daha iyi anlaþýlmasýna yardýmcý olacaktýr.

Maruf Kerhî'ye (ö. 200/815) göre,
tasavvuf, gerçekleri almak, halkýn elinde bulunandan umut kesip yüz
çevirmektir".

Seriyü's-Sakatî'ye (ö. 251/865) göre, "tasavvuf, güzel ahlaktýr".

Cüneyd Baðdadî (ö. 298/910)'nin tanýmý þöyledir: "tasavvuf, Allah'ýn seni senden öldürmesi ve seni kendisiyle diriltmesidir".

Ruveym bin Ahmed el-Baðdadî'nin (ö. 303/915) tanýmý þöyledir:
"Kendini Allah'ýn dilediði þey üzerine býrakývermen, O'nun iradesine mutlak olarak teslim olmandýr".

Ebi Bekir Þiblî'ye (ö. 334/945) göre tasavvuf, "Karþýlýklý dostluk ve sevgidir. Hiç bir kaygý duymadan Allah ile birlikte olmaktýr. Duyu organlarýný zabtetmek, ruhun üfleyiþlerine kulak vermektir".

Ebu Said Ebu'l-Hayr'a (ö. 440/1048) göre, "tasavvuf, kafanda ne varsa
býrakman, elinde olaný vermen ve baþýna gelenden sýzlanmamandýr".

Eseri, tasavvuf klasiklerinden baþlýcasý sayýlan Kuþeyrî (ö. 465/1072) þöyle tanýmlar: "tasavvuf, Allah dýþýndaki her þeyden el çekmek, tanýnmamayý seçmek ve hayýrlý olmayan þeylerden sakýnmaktýr".

Ýmam Gazalî'ye (ö. 505/1111) göre tasavvuf, "Kalbi Allah'a baðlayýp O'nun dýþýndakilerle ilgiyi kesmektir".

Ebu Necib el-Sühreverdî de (ö. 563/1168) þöyle tanýmlar: "Baþlangýcý ilim, ortasý amel, sonu ilahî baðýþlardýr".

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî Hz.lerine göre Tasavvuf hâldir, söz deðildir, söz ile ele geçmez.

Tasavvuf, Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymak, fazla konuþmayý, fazla yemeði ve fazla uykuyu terk etmektir. (Alâüddevle Semnânîgöz kırpma

ALLAH-U TEALA Kehf suresi 65. Ayetinde Mealen þöyle buyuruyor;

"Nihayet kullarýmýzdan bir kul buldular ki, biz ona katýmýzdan bir rahmet vermiþ ve tarafýmýzdan bir ilim öðretmiþtik."

ALLAH-U TEALA Zümer Suresi 9. Ayetinde:

"Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanýp, kýyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akýl sahibi olanlar anlar."

ALLAH-U TEALA Zümer Suresi 22. Ayetinde

" Allah, kimin baðrýný Ýslâm'a açmýþ ise iþte o, Rabbinden bir nur üzerinde deðil midir? Artýk Allah'ýn zikri hususunda kalpleri katýlaþmýþ olanlarýn vay haline! Ýþte bunlar, apaçýk bir sapýklýk içindedirler. "

Tasavvuf zikirdir ahlaktýr edeptir ilimdir. Bütün bu özellikler tüm müslüman alemi kabul etmelidir ki bizzat Peygamber Efendimizden geldiði su götürmez bir gerçektir.

Zahirdeki kemalatýn ve manevi makamlarýn hepsi Resulullah efendimizden gelir. Zahirdeki kemalata, yükselmeye sebep olan emirlerini, yasaklarýný bizlere din âlimleri bildirdi. Kalbin, ruhun temizlenmesine yarayan gizli bilgileri ve kalb iþlerini tasavvuf büyükleri bize ulaþtýrdý. Kalbe ve bedene yarayan bilgilerimizin hepsi Resulullahtan gelir.

Hz. Ömer vefat edince, oðlu Hz. Abdullah, Ýlmin onda dokuzu gitti buyurdu. Bazýlarýnýn bu söze þaþtýðýný görünce; Dediðim ilim, herkesin bildiði abdest ve gusül gibi bilgiler deðil, Allahü teâlâyý tanýtan bilgilerdir buyurdu.

Tasavvuf, Resulullahýn yolunu gösterir. Tasavvuf büyükleri, kendi hocalarý vasýtasý ile Resulullaha baðlanmýþtýr. O büyüklerin çalýþma usulleri, sonradan uydurulmuþ þeyler deðildir. Fena, beka, cezbe, süluk, seyr-i ilallah ve benzerleri gibi isimler, sonradan verilmiþ ise de, bu isimlerin bildirdikleri þeylerin hepsi Resulullah efendimizden gelmektedir.

Nefahat kitabýnda bildirildiði gibi, fena, beka gibi isimleri ilk bildiren zat, Ebu Said-ül Harrazdýr. Zikir de, Resulullahtan gelmiþtir. Resulullah efendimiz, peygamber olduðu bildirilmeden önce, mübarek kalbi ile zikretmiþtir. Resulullahýn çok zaman sükut ettiði, sessiz, düþünceli durduðu; dost, düþman her tarihçinin kitabýnda yazýlýdýr. Bu halde bulunmak, isimleri sonradan çýkan þeylerin Resulullahta da bulunduðunu göstermektedir. Bu isimler, hadis-i þerifleri açýklamak için konulmuþtur. Mesela tefekkür; fikri, bâtýldan hakka doðru çevirmek olup, (Az bir zaman tefekkür etmek, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha faydalýdýr) hadis-i þerifinden alýnmýþtýr.

Bütün kemalat, Resulullahtan gelmektedir. Fakat herkesin yaratýlýþýna, hazýrlýðýna göre, baþka baþka tesir etmektedir. Resulullah efendimiz hayatta iken de, herkesin istidadýna göre konuþur, mana ve esrarý baþka baþka sunardý. Resulullah efendimiz, Hz. Ebu Bekire ince bilgiler anlatýrken, yanlarýna Hz. Ömer gelince, sözü deðiþtirdi. Sonra Hz. Osman gelince, sözü daha da deðiþtirdi. Hz. Ali geldi, baþka türlü anlatmaya baþladý. Çünkü, her birinin istidadý baþka baþka idi. (Mektubat c.5, m.59)

Tasavvuf, Allahü teâlâyý, görür gibi ibadet etmektir.

Nitekim Resulullah Efendimiz (s.a.v) Hadis-i þeriflerde buyuruldu ki:
"Allahü teâlâyý görür gibi ibadet et! Sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor."
[Buhari]

Resulullah Efendimiz (s.a.v) Hadis-i þeriflerde buyuruldu ki:
"Bir kimse, iki salih komþusundan nasýl utanýyorsa, gece gündüz, kendisi ile beraber olan iki melekten de öyle utanmalýdýr!"
[Beyheki]

Tasavvuf Ahlik ve zikirdir. Bunun En büyük örneðide Resulullah Efendimizdir.

Alemlerin RAB'bi Ahzab Suresi 21. Ayetinde þöyle buyuruyor:

"Þaným hakký için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardýr. Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah'ý çok zikreden kimseler için."

Ahlak üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) de þöyle buyurmuþtur:

"Müminlerin îmân cihetinden en mükemmeli, ahlâken en güzel olanýdýr." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 250)

"Her þeyin bir kaynaðý vardýr. Takvanýn kaynaðý, âriflerin kalbleridir." [Taberani]

"Salihleri anmak, günahlarý temizler." [Deylemi]

"Âlimin yanýnda bulunmak ibadettir." [Deylemi]

"Zikir, sadakadan daha faydalýdýr." [ibni Hibban, Beyheki]

"Zikir, nafile oruçtan daha hayýrlýdýr." [Deylemi, Beyheki]

"Her hastalýðýn þifasý vardýr. Kalbin þifasý, Allahü teâlâyý zikretmektir." [Deylemi, Beyheki, Münavi]

"Derecesi en yüksek olanlar, Allahü teâlâyý zikredenlerdir." [Beyheki]

"Allahü teâlâyý çok zikredeni, Allahü teâlâ sever." [Beyheki]

Tasavvuf hakkýnda sayfalarca bilgi verilebilir ben bu kadarýný uygun ve yeterli gördüm. Bir tekrar edersek. Tasavvuf ruh eðitimidir. Tasavvuf edep güzel ahlak ve zikirdir. Bir gerçek vardýr ki bu özellikler bizzat Sevgili Peygamberimizden (s.a.v) gelmektedir buna hiçkimse itiraz dahi edemez.

Bilinen Tasavvuf Ehl-i Arasýnda imam-ý Rabbani, Cüneyd-i Baðdadi, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Seyyid Abdülhakim Arvasi Hasan-ý Basri Hacý Bayram Veli Sultan Veled, Yunus Emre, Mevlana Halid-i Baðdadi Abdullah-ý Dehlevî Akþemseddin Maruf Kerhi Biþri Hafi Aziz Mahmud Hüdayi Ýbrahim Bin Ethem ...Daha sayamadýðýmýz birçok kiþi vardýr. ALLAH-U TEALA topraklarýný bol Mekanlarýný Cennet eylesin. Üzerlerinden Rahmet ve Bereketini eksik etmesin. Bizide baþta Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ve bu saydýðýmýzý sayamadýðýmýz mübarek insanlarýn yüzü suyu hürmetine af eyleyerek Cennetine alan ve Kendisine kavuþan Kullarý arasýna alsýn Ýnþallah Amin...

Benim Tasavvuf Tarifimse tek kelime ile Aþk'týr. Yüce ALLAH a kalpden duyulan aþk...

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz....
Gönderen: 09.08.2006 - 12:04
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~HiLaLaY~ su an offline ~HiLaLaY~  
2765 Mesaj -
Ve Aleyküm Selam

Allah(c.c) razý olsun ne güzel bir paylaþým...

TASAVVUF bir ilimdir. Hak Teala'nýn sýfatlarýndan ve ona nasýl kavuþabileceðinden, bahseder. Kulu, bu ilmi öðrenmeye sürükleyen Allah sevgisidir. Kalbinde Allah'tan gayrýsýna yer vermeyen sofu bir ilmi öðrenir. Çünkü tasavvuf, kiþinin Allah'tan gayrýsýna olan sevgiyi kalbinden atmasý ve gönlünde sadece Cenab-ý Hakkýn muhabbetine yer verilmesidir.

Peygamber(s.a.v) Efendimizin sözlerine, hareketlerine ve ahlakýna uyup izinden gitmesidir.

Tasavvuf, kötü ahlaký deðiþtirip en güzel ahlaký benimsemek, daimi ve içten gelen bir duygu ile Allah'ýn zikrine devam etmek ve bu yolla O'nun huzuruna varmaktýr.



Sevgi Selam ve DUA ile...gül

Gönderen: 09.08.2006 - 17:31
Bu Mesaji Bildir   ~HiLaLaY~ üyenin diger mesajlarini ara ~HiLaLaY~ üyenin Profiline bak ~HiLaLaY~ üyeye özel mesaj gönder ~HiLaLaY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~KeMaL~ su an offline ~KeMaL~  
785 Mesaj -
Havz-i Kevser Kardesim Allah Razi olsun...

Tasavvufu Güzel izah Etmiþsiniz...

Buyukler Tasavvufa Mensup Sofi'leirn Tarifini Þöyle Yapmýþlar...

Essofiyyü Men Safee Kalbehü Anil'Huzni vel Keder...Ve Kad Ýstevaa Indehü Ezzehebü vel Meder...Ve Ýlla Fe Kelbu Kufete Hayrun Min Elfi Sofiyyin...

Sofi Ol Kimsedir Ki...Kalbini Huzun ve Kederden Alýkoyandýr...Altýn Ve Kömür Onun Yanýnda Eþ Degerdir..Yoksa Kufe Kabilesinin Kelbi Bin Sofiden Hayýrlýdýr....

Measselam...gül

Gönderen: 09.08.2006 - 19:53
Bu Mesaji Bildir   ~KeMaL~ üyenin diger mesajlarini ara ~KeMaL~ üyenin Profiline bak ~KeMaL~ üyeye özel mesaj gönder ~KeMaL~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. sizden razý olsun...

Þeriat ile tasavvuf insanýn cesedine göre ruhudur. Þeriatta emredilen amellerin dýþýný ve sûretini belirleyen hükümleri tasavvuf aynen nasýl emredildiyse kabul etmiþ, bu emirlerin ruhunu oluþturan derûni mânâlarýna, taþýdýðý sýrlara inmenin yollarýný ortaya koymuþtur.

Tasavvuf ehli, tasavvufun yaþanýlmadýkça, tadýlmadýkça anlaþýlmayacaðýný anlatmýþlardýr. Bu yüzdendir ki Abdülkadir Geylani Hz. Beyazýd-ý Bistami Yunus Emre (k.s), Mevlâna (k.s), Hacý Bayram Veli (k.s) gibi ünlü tasavvuf büyükleri zâhiri âlimlere göre katý kalplerin yumuþamasýnda ve Ýslâmýn benimsenmesinde daha etkili olmuþlardýr. Bunun sebebi ise Ýslâmý tam anlamýyla tasavvufla bütünleþtirerek yaþadýklarý içindir.
Gönderen: 10.08.2006 - 12:13
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
YeSiLKuBBeM su an offline YeSiLKuBBeM  
7 Mesaj
Havz-i Kevser Kardesim ALLAH binlerce kez razi olsun Senden..

T A S A V V U F nekadarda güzel anlatilmis,
okurken titredim üzüldüm bittim battim.. agla

Tasavvuf en sonunda kisaca dedigin gibi,
ASKtir.. Yüce ALLAHA kalpten duyulan ASK..ağlar

O ASKi ALLAH hepimize tatmayi nasip etsin,
O'nun ASKi ile yaksin kalplerimizi..ağlar

Bu yaziyi okumak nasip oldugu icin,
ALLAHA sükürler olsun..

Yak bizi ASKin ile..
Yak ALLAHim.. Yak.. agla
Gönderen: 10.08.2006 - 15:43
Bu Mesaji Bildir   YeSiLKuBBeM üyenin diger mesajlarini ara YeSiLKuBBeM üyenin Profiline bak YeSiLKuBBeM üyeye özel mesaj gönder YeSiLKuBBeM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
YeSiLKuBBeM su an offline YeSiLKuBBeM  
Kardeslerim.. Lütfen okuyun..
7 Mesaj
Yazinin uzunluguna bakmayin lütfen..
Bende cok uzun diye okumiycaktim,
cok önemli oldugunu düsünerek okudum cok sükür..

Okuyun lütfen..

Bu yazidan cok seyler ögrendim..

Tavsiye ederim..

Lütfen okuyun..

ağlar

Kararsiz
Gönderen: 10.08.2006 - 16:00
Bu Mesaji Bildir   YeSiLKuBBeM üyenin diger mesajlarini ara YeSiLKuBBeM üyenin Profiline bak YeSiLKuBBeM üyeye özel mesaj gönder YeSiLKuBBeM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. cümlemizden razý olsun Ýnþallah. Ýnanýn þu günümüzün halini ahir zamanýn þiddetini gördükçe Uzlete çekilmek istiyorum. Yada tasavvuf terbiyesinde ölmeden önce ölmek istiyorum. Tam bir teslimiyet tam bir rýza göstermek istiyorum.Oysa ki bunlarý yapmak öyle zor ki.
Gönderen: 11.08.2006 - 13:56
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Mahmûd Sâminî hazretlerinin Hâfýz Osman Bedreddîn hazretlerine nasîhatlerinden bâzýlarý:
Hâfýz! Bir çocuk tahsîl çaðýna geldiði zaman, okuyup yazmaya nasýl harfleri öðrenmekle baþlarsa, Hakk'a ermek de tavsiye edeceðim þu hususlara uymakla gerçekleþir:
1) Allahü teâlâyý tanýmak, 2) Muhabbetullah (Allahü teâlâya muhabbet), 3) Gönlü toplamak, 4) Teslîmiyet, 5) Nefsin arzularýna uymamak, 6) Bu yolda gayret göstermek, 7) Kesrette vahdet. Halk içinde Hak ile olmak, 8) Çok salevât okumak, 9) Kelime-i tevhîdi çok söylemek, 10) Az yemek, 11) Temiz giyinmek, 12) Halka faydalý olmak, 13) Mütehallik, güzel ahlâk sâhibi olmak, 14) Mürþide, yol göstericiye, hocaya itâat, 15) Arkadaþlarýna þefkat, sevgi, 16) Âleme ibret nazarý ile bakmak, 17) Vaktin kýymetini bilmek, 18) Hükûmete itâat, 19) Hasedden ârî, uzak olmak, 20) Kimseye buðz ve düþmanlýk etmemek, 21) Komþu hakkýný ileri tutmak, 22) Sözünün eri olmak, 23) Kendini tanýmak, 24) Dünyâdan lüzumlu kadar nasîb almak, 25) Âhireti unutmamak, 26) Doðruluktan ayrýlmamak, 27) Haddi aþmamak, 28) Huzûrla sükûn bulmak. Tasavvufun elifbâsý bunlardýr. Ýnsanlar arasýnda aþk ateþiyle dolaþ, fenalýklarý yak, iyilikleri besle. Ýnsaný insana yaklaþtýr, Hakk'a ulaþtýr. Aslâ ilmine güvenme, fadlýna kanma. Dünyâya aldanma, nefsine uyma, þeytaný at. Aþk ile yan, þevk ile kalk. Peþinden gelenleri ne olursa olsun iyi gözet, sapýklarý düzelt. Huzûra dikkat, her sözün hakîkat, görüþlerin mârifet olsun.
Hâfýz! Makâm-ý irþâd yâni insanlarý yetiþtirme makamý bir þimþektir. Çaktýðý vakit etrâfýný aydýnlatýr ve düþtüðü yeri de yakar. Mârifet; o aydýnlýðý insanlarýn kararan kalbine nüfûz ettirmek (sokmak) ve kalbleri aydýnlatmaktýr.
Gönderen: 11.08.2006 - 14:03
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Baþka bir tarifle; tasavvuf Güzel Ahlâk ve Edeptir
Güzel ahlâk, îmâný taklîdden kurtararak fikir ve davranýþlara istikâmet veren ihsân duygusunu, yâni Cenâb-ý Hakk'ý görüyormuþçasýna bir hâlet-i rûhiyeyi kalbde sâbitleyerek, þahsiyetin hâkim ve ayrýlmaz bir unsuru hâline getirmek ve bu minvâl üzere yaþamaktýr.

Ebu'l-Hüseyn en-Nûrî

"Tasavvuf ne þekil, ne de bir ilimdir; o sadece güzel ahlâktan ibarettir. Eðer þekil olsaydý mücâhede ile, ilim olsaydý öðrenmekle tahsîl edilirdi. Bu sebeple sýrf þekil ve ilim, maksada ulaþtýramaz. Tasavvuf, Hakk'ýn ahlâkýna bürünmektir." buyurarak, onun ahlâk ile kopmaz baðýna iþaret etmiþtir.

Tasavvuf, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in örnek hayâtýnda ismen telaffuz edilmemiþ olsa da, mâhiyeti ve hakîkati itibâriyle mevcuttu. Güzel ahlâktan maksat, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in ahlâk-ý hamîdesi ile ahlâklanmaktýr. Onun ahlâký, Rabbimiz tarafýndan Kur'ân-ý Kerîm'de:

"Þüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin" (el-Kalem, 4)

buyurularak te'yîd ve tekrîm edilmiþtir.
Nitekim Hazret-i Âiþe -radýyallâhu anhâ-, kendisine Rasûlullâh'ýn ahlâký sorulduðu zaman:

"Onun ahlâký Kur'ân'dý." (Müslim, Müsâfirîn, 139) buyurmuþtur.

Kul, Kur'ân ahlâkýyla ahlâklanýp onun ahkâmýyla da istikâmetlendiði takdirde âdetâ canlý bir Kur'ân hâline gelir. Kur'ân-ý Kerîm'i, mânâsýný tefekkür ile tilâvet etmek ve ahkâmýna tâbî olarak yaþamak, güzel ahlâkýn zirve noktasýdýr.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, peygamber olarak gönderildiðinden itibaren kýyamete kadar bütün zaman ve mekânlarý tenvîre memur olmuþtur. Bu itibarla O'nun en cüz'î ve mahrem teferruatýna varýncaya kadar bütün davranýþlarý, saðlam bir rivâyetle bizlere intikal etmiþ ve bu intikal, kýyâmete kadar teselsül bereketine mazhar kýlýnmýþtýr. Siyer-i Nebî incelendiði zaman görülecektir ki, insanlýðýn kemâli ve güzel ahlâkýn zirvesi, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'dir.

Zîrâ O:
"Ben baþka bir maksatla deðil, ancak güzel ahlâký tamamlamak için gönderildim." (Ýmâm Mâlik, Muvattâ, Hüsnü'l-hulk, buyurarak vazîfesini târif etmiþ ve bütün insanlýk âlemine "üsve-i hasene", yâni mükemmel bir ahlâk nümûnesi olmuþtur.

Kur'ân-ý Kerîm'de ahlâk-ý Muhammedî þöyle ifâde edilir:
"Andolsun ki, sizin için; Allâh'a ve âhiret gününe kavuþacaðýný uman ve Allâh'ý çok zikreden (mümin)'ler için Rasûlullâh'ta en mükemmel bir örnek (üsve-i hasene) vardýr." (el-Ahzâb, 21)

Yüce Rabbimiz, bir ikrâm olarak, güzel ahlâký Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'den itibaren veresetü'l-enbiyâ 1 vâsýtasý ile kesintisiz olarak kýyamete kadar devam ettirecektir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"Müminlerin îmân cihetinden en mükemmeli, ahlâken en güzel olanýdýr." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 250)

þeklindeki beyânlarýyla, ahlâkýn, îmânýn meyvesi ve kemâlinin alâmeti olduðuna iþaret buyurmuþlardýr. Allâh dostlarý da, iþte bu Muhammedî ahlâk ile ahlâklanan mâneviyât rehberleridir.

Ebû Muhammed Cerîrî:
"Tasavvuf, güzel ahlâký benimsemek ve kötü ahlâktan sýyrýlmaktýr." derken yine bu hakîkate iþaret etmiþtir.
Kalbi, güzel ahlâk ile tezyîn edip kötü ahlâktan sakýndýrmak, ebedî saâdet ve selâmet için mecbûrî olduðu kadar meþakkatli de bir iþtir. Nitekim ilk mutasavvýflardan Ebû Hâþim Sûfî:
"Kalbde yer etmiþ bir kibri kazýmak, daðlarý iðne ile kazmaktan daha zordur." buyurmuþtur.

Ebû Bekir el-Kettânî ise:
"Tasavvuf ahlâktýr. Ahlâk itibâriyle senden üstün olan, safâ, yâni mânevî temizlik bakýmýndan da üstündür." der.
Ýnsanlýk tarihi, peygamberlerin eþsiz güzellikteki nice ahlâkî davranýþ tezâhürleriyle doludur. Bunun en güzel misâllerinden birisi þüphesiz Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm-'dýr. O, âyet-i kerîmede buyurulduðu üzere kendisine açýk bir þekilde zulmetmiþ olan kardeþlerine:
"... Bugün size baþa kakma ve ayýplama yoktur, Allâh sizi affetsin! O merhametlilerin en merhametlisidir." (Yûsuf, 92) diyerek, affedebilmenin kâbýna varýlmaz bir misâlini sergilemiþtir

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...
Gönderen: 18.08.2006 - 10:48
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
{{~Dervis~}} su an offline {{~Dervis~}}  
350 Mesaj -
Selamün aleyküm

abim benim inþaALLAH burda seni daha çok görmek isterim

artýk kendi benligimize dönme vakti can abim iyiki varsýn

RABBÝM razi kullarýndan eylesin bizleri

Selamün aleyküm
Gönderen: 18.08.2006 - 11:14
Bu Mesaji Bildir   {{~Dervis~}} üyenin diger mesajlarini ara {{~Dervis~}} üyenin Profiline bak {{~Dervis~}} üyeye özel mesaj gönder {{~Dervis~}} üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Ve Aleykum Selam Ve Berekatu...

ALLAH c.c. razý olsun yakubum inþallah þu ara sýk giremiyorum biliyorsun zaman herþeyin ilacýdýr sabýrlý olmak teslimiyet göstermek lazým gelir zira ne gelirse Yüca ALLAH c.c. dan gelir. ALLAH c.c. sevdiði kuluna musibet gönderir sabrýný ölçer gerçekden hakkýyla bana teslimiyet gösteriyor mu sabýr ediyormu hangi durumda olursa olsun þükrediyor mu haline. Faniyat aleminde ne olursa olsun hepsi imtihanýn bir parçasý. Bunu iyi idrak etmek gerekir. Bizimde her ademoðlu gibi bir imtihanýmýz ve sabýr vesilemiz vardýr. ALLAH-U TEALA hepimizi hakkýyla sabreden þükreden ve teslimiyet gösteren kullarýndan eylesin Ýnþallah.

Ýnþallah bir zaman sonra diðer sitelere de devam ederiz ALLAH c.c. nasip ederse...
Gönderen: 18.08.2006 - 12:08
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
tasavvuf nefesim......
1942 Mesaj -
TASAVVUF....
ALLAH aþkýnýn ve Rasülüllah aþkýnýn
görür gibi bütün hücrelerce yaþanmasý...
her an murakebe ve rabýta hali...
bedenin ruha...
maddenin manaya teslimiyeti...
ve tasavvuf çile.....
ümmet için aðlama...
mahcubiyet...
kulluktaki acziyet....
tevazu.....
tasavvuf herþey...
herþey.....
Gönderen: 18.08.2006 - 12:43
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
{{~Dervis~}} su an offline {{~Dervis~}}  
RE:
350 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser

Ve Aleykum Selam Ve Berekatu...

ALLAH c.c. razý olsun yakubum inþallah þu ara sýk giremiyorum biliyorsun zaman herþeyin ilacýdýr sabýrlý olmak teslimiyet göstermek lazým gelir zira ne gelirse Yüca ALLAH c.c. dan gelir. ALLAH c.c. sevdiði kuluna musibet gönderir sabrýný ölçer gerçekden hakkýyla bana teslimiyet gösteriyor mu sabýr ediyormu hangi durumda olursa olsun þükrediyor mu haline. Faniyat aleminde ne olursa olsun hepsi imtihanýn bir parçasý. Bunu iyi idrak etmek gerekir. Bizimde her ademoðlu gibi bir imtihanýmýz ve sabýr vesilemiz vardýr. ALLAH-U TEALA hepimizi hakkýyla sabreden þükreden ve teslimiyet gösteren kullarýndan eylesin Ýnþallah.

Ýnþallah bir zaman sonra diðer sitelere de devam ederiz ALLAH c.c. nasip ederse...



amin abim

inþaALLAH zamanla bunlarda geçer geri dönersin burda olmana çok sevindim ve bu güzel paylaþmalarý kardeþlerimizle paylaþtýgý için de
ALLAH razý olsun

Selamün aleyküm
Gönderen: 18.08.2006 - 13:06
Bu Mesaji Bildir   {{~Dervis~}} üyenin diger mesajlarini ara {{~Dervis~}} üyenin Profiline bak {{~Dervis~}} üyeye özel mesaj gönder {{~Dervis~}} üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE: RE:
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý yakup023

amin abim

inþaALLAH zamanla bunlarda geçer geri dönersin burda olmana çok sevindim ve bu güzel paylaþmalarý kardeþlerimizle paylaþtýgý için de
ALLAH razý olsun

Selamün aleyküm



Aleykum selam Ve Berekatu...

Cenab-ý ALLAH cümlemizden razý olsun yakup zaman geldiði vakit Ýnþallah gelicez...Bu güzel sitede de elimizden geldiðince katýlmaya çalýþýyoruz bu güzel insanlarýn arasýna.
Gönderen: 18.08.2006 - 14:29
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE: tasavvuf nefesim......
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý utaniyorum

TASAVVUF....
ALLAH aþkýnýn ve Rasülüllah aþkýnýn
görür gibi bütün hücrelerce yaþanmasý...
her an murakebe ve rabýta hali...
bedenin ruha...
maddenin manaya teslimiyeti...
ve tasavvuf çile.....
ümmet için aðlama...
mahcubiyet...
kulluktaki acziyet....
tevazu.....
tasavvuf herþey...
herþey.....



Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Güzel kardeþim ALLAH c.c. razý olsun nede güzel anlatmýþsýnýz yüreðinizden geçenleri. Tasavvuf maddeden soyutlanma maneviyat deryasýna dalmadýr. Baþka bir tanýmda Mü-min'in kendinden geçerek faniyat aleminde herþeyi unutup sadece ALLAH-U TEALA yý bilmesi. ALLAH c.c. dan baþka herþeyi unutma dýþlama bu hali Muhiddin Ýbni Arabi ALLAH-U TEALA rahmet eylesin Ýnþallah olsaydý ne güzel anlatýrdý kendi kelamlarýyla...
Gönderen: 18.08.2006 - 14:41
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

"aglaYusuf) dedi ki:
"- Bugün sizi kýnamak yok. Allâh sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir."" (Yûsuf, 92)
Bu asîl ve âlicenap tavýrlar karþýsýnda kardeþleri de nedâmet gösterip tevbekâr oldular. Yûsuf -aleyhisselâm-'ýn üstünlüðünü kabul ve hakkâniyetini tasdîk ettiler. Matlûb olan netîce de bu sâyede hâsýl oldu.
Aþaðýdaki þu misâl de bu terbiyevî metodun bir baþka tezâhürüne âittir:
Bir bölük gâfil genç, Dicle kenarýnda þarab içip eðleniyorlardý. Meþhur Hak dostlarýndan Mâruf-ý Kerhî -kuddise sirruh- oradan geçiyordu. Þimdi bu þeyhin, iþlemekte olduklarý mel'anetlerinden dolayý kendilerinin helâki için bedduâ edeceðini düþünen gençlerin keyfi kaçtý. Bunun da kýzgýnlýðýyla içlerinden biri dayanamayýp kalktý ve müstehzî bir tavýrla:
"- Yâ Þeyh! Haydi durma, bizim þu anda Dicle'nin azgýn sularýna gark olmamýz için hemen bedduâna baþla!." dedi.
Mâruf Hazretleri hiçbir gazap emâresi göstermeksizin merhametle ellerini kaldýrdý ve:
"- Yâ Ýlâhî! Bu yiðitlere dünyâda hoþ dirlik verdiðin gibi, âhirette de dirlik ver." dedi.
Ummadýklarý bu tavýr karþýsýnda gençler:
"- Yâ Þeyh! Siz ne diyorsunuz? Bu sözün mânâsýný anlayamadýk." dediler.
Ýhlâsý bereketiyle þu kýsacýk ve sâde sözlerine Cenâb-ý Hakk'ýn tesir gücü verdiði Mâruf-ý Kerhî Hazretleri þöyle dedi:
"- Evlâdlarým! Hak Teâlâ, size âhirette dirlik vermek isterse tevbe etmenizi nasîb kýlar."
Yiðitler beklemedikleri bu müþfikâne tavýr karþýsýnda önce bir müddet düþünceye daldýlar. Akabinden kendilerine piþmanlýk ve nefs muhâsebesi hâli geldi. Derken intibâha gelerek nedâmet içinde þaraplarýný döktüler, çalgýlarýný kýrdýlar ve tevbe ettiler. Her iki cihanýn saâdet ve selâmetine tâlib oldular.
Yukarýda da zikrettiðimiz üzere tasavvuftaki kalbî terbiyenin diðer bir husûsiyeti de, her ferdin mizâcýna göre bir ýslâh ve irþâd metodu tatbîk edilmesidir. Tarîkatlerin çeþitlenmesi, mizaçlardaki farklýlýklara göre terbiye ve telkîn metodunun zarûretinden doðmuþtur. Meselâ, umûmiyetle coþkun mizaçlý bir insan, Kâdirîliðin tâkip ettiði usûllerle daha kolay terakkî eder. Þâir, sanatkâr ve romantik mizaçlý kimseler, Mevlevîlik'te huzûr bulur. Vakûr ve sâkin mizaçlý insanlar ise Nakþî Tarîkati'nde kendilerine bir uygunluk görür ve bundan dolayý da o yolun telkînlerine ve terbiye usûllerine daha kolay râm olarak terakkî imkâný bulurlar.
Mizâcýn yok edilmesi imkânsýzdýr. Mürþid-i kâmiller de ancak, sâliklerin mizaçlarýndaki istîdâdlarýn nefsânî bir mecrâya akmasýna mânî olarak, onlarý ulvî gâyelere yönlendirmekle vazîfelidirler. Her talebenin mânevî âlemdeki þahsî hastalýklarýna çâre olacak husûsî tedâvî reçeteleri sunarlar.
Câhiliye Araplarý, kýz çocuklarýný diri diri gömen taþ yürekli kimselerdi. Onlar, hakkýn yalnýz güçlüye âit olduðu, güçsüzün her türlü dayanak, barýnak ve sýðýnaktan mahrum bulunduðu, merhametten nasîbsiz bir toplumun insanlarýydýlar. Bu toplum, hidâyet bulup Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in mânevî terbiyesiyle dünyânýn en mümtaz insanlarý hâline geldi. Allâh ve Rasûlü'ne duyduklarý muhabbeti, kalblerinde her an taze tutmakla kazandýklarý zindelik sâyesinde, ibâdetleri huþû ile doldu. Fazîlet menkýbeleri, kýyâmete kadar müslümanlarýn dillerinden düþürmeyecekleri, gönül âlemlerini tenvîr eden ahlâk-ý hamîde misâlleri oldu. Kendilerine "Ashâb-ý Kirâm" denildi.
Ashâb-ý kirâm, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in terbiyesinde öyle bir mânevî seviyeye ulaþmýþtý ki, Abdullâh bin Mes'ûd -radýyallâhu anh- bu durumu:
"- Biz boðazýmýzdan geçen lokmalarýn tesbîhlerini duyar hâle gelmiþtik!" (Buhârî, Menâkýb, 25) sözleriyle ifâde etmiþtir.
Ýþte tasavvuf, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in tezkiye ve terbiyesi sâyesinde ashâb-ý kirâmýn ulaþtýðý bu mânevî seviyelerden nasiplenebilmenin ulvî bir yoludur. Yâni Hazret-i Peygamber'e vâris olmuþ gerçek mürebbîlerin elinde, nefsin terbiye ve kalbin de tasfiye edildiði mânevî bir mekteptir. Bu mânevî terbiye mektebine dâhil olup, insan-ý kâmil olma yolunda mesâfeler katetmeye "seyr u sülûk" tâbir olunur.
Gönderen: 24.08.2006 - 10:49
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ýnsanlar istîdâd ve iktidarlarý itibâriyle muhtelif seviyelerde yaratýlmýþlardýr. Tasavvuftaki eðitim, sâlikin kalbî istîdâd ve iktidârý ile mîzâcýna göredir. Mîzaç ise büsbütün deðiþtirilemeyeceðinden, ilâhî emirlerle terbiye edilip yönlendirilebildiði ölçüde arzu edilen olgunluk hâsýl olur. Þeriatin, umûma mahsûs ve herkes için ayný olan kâideler koymasýna mukâbil, tasavvufta sâlike, týpký numaralý gözlükler gibi ferdden ferde deðiþen terbiyevî metodlarýn kullanýlmasý yolu tervîc edilmiþtir. Bu ikisi arasýnda bir tezâd ve aykýrýlýk olduðu zanný yanlýþtýr. Zîrâ, tasavvuf-þeriat münâsebeti, meþhur misâli ile bir pergele benzetilegelmiþtir. Pergelin sâbit ayaðý þeriat, müteharrik ayaðý tasavvuftur. Bu iki ayak arasýndaki açýklýk ise, muhâtabýn mîzaç ve istîdâdýna göre azaltýlýp çoðaltýlabilir.
Diðer taraftan tasavvufun bu hassas ölçüleri, Allâh'ýn emir ve nehiylerine riâyeti ikmâl etmiþ insanlar için mevzubahistir. Bu sebeple gerçek mutasavvýflar, zâhirî âlemlerini düzeltmiþ ve iç âlemlerini terbiyeye yönelmiþ kimselerdir. Zâhirdeki kemâlâtý, bir de bâtýnî inkiþâf ile taçlandýrmanýn gayreti içindedirler. Zîrâ, zâhirin ýslâh ve ikmâli mühimse de aslolan iç âlem, yâni kalbdir. Çünkü fiillere vücûd veren irâde ise de, irâdeyi yönlendirenin de ekseriya hisler olduðu hatýrdan uzak tutulmamalýdýr. Hislerin mahalli ise kalbdir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in mânevî terbiyede tâkib ettiði hassas düstûrlardan biri, muhâtabýný itâb etmemek, hattâ kusûru kendisine hamlederek îkâzda bulunmaktýr. Pek çok vesîleyle "Bana ne oluyor ki sizleri böyle görüyorum." þeklinde vâkî olan kavilleri, bunun tezâhürünün tipik bir misâlidir. Bu kalbî rikkat ve hassâsiyet ölçülerine tâbî olan gönül ehli de, muâhezeyi nefsine, müsâmahayý ise baþkalarýna tevcîh etmeyi þiâr edinmiþlerdir. Onlar, zâhirden ziyâde kalb temizliði ve dolayýsýyla kalb terbiyesiyle meþgul olduklarý için, günahkâra dahî merhamet ve müsâmaha ile yaklaþýrlar. Zîrâ onlar, günahkârý deðil, günâhý bertarâf etmenin derdindedirler. Bu sebeple, insanýn menfî hâllerini düzeltmeden önce, sohbetin feyz ve bereketiyle kalblerini yumuþatarak ýslâha hazýr hâle getirirler. Nefislerdeki öfke ve gazap fýrtýnalarýný dindirerek nedâmetin tatlý meltemlerinin vücûd bulmasýna zemîn hazýrlarlar.
Yusuf -aleyhisselâm-'ýn Mýsýr azîzi olduktan sonra, vaktiyle kendisini öldürmeye kastedip kuyuya atan kardeþlerinin yardým taleplerini reddetmemesi ve kendisini gizleyerek onlara îzâz, ikrâm ve ihsânlarda bulunmasý da kalbî terbiyede kâbýna varýlamaz bir inceliktir. Hâlbuki o an, elindeki güç ve saltanat ile kardeþlerinden pekâlâ intikâm alabilirdi. Fakat o, kusurlarý baþa kakmak sûretiyle gönül yýkmanýn deðil, kötülüðe bile iyilikle mukâbele edebilmenin, ayýp ve hatâlarý setretmenin, þahsýna yapýlanlarý Hakk'ýn rýzâsý uðruna unutuvermenin eþsiz fazîletine nâil olmuþ bir hidâyet rehberiydi.

Bu sebeple diyoruz ki edep illa ki EDEP...


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 24.08.2006 - 10:54 tarihinde.
Gönderen: 24.08.2006 - 10:53
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Lafza-ý Celal Zikri :
Celal zikri yalnýz kalple veya hem kalp hem de latifelerle çekilir. Müride ilk kez beþ bin adet verilir. Herhangi bir nedenle eksik çekerse veya býrakýrsa kazasý gerekmez. Bunu çekiliþ yöntemi þu þekildedir : Salik abdestli , gözleri kapalý, kýbleye veya üstadýnýn yönüne doðru duvara yakýn olarak bir örtü altýna girerek oturur. Sað ayaðýný sol ayaðýnýn altýna koyar, sað kalçasý üzerine oturur; bunu yapamazsa baðdaþ kurarak ve diz çökerek oturur.
Yirmi beþ kez diliyle Estaðfirullah der. Sonra sekiz adet Fatihayý okuyarak Sadatlara baðýþlar. Daha sonra mürþidine rabýta yaparak kalp huzuruyla zikr etmek için yardým ister. En sonunda aðzýný kapatýr, dilini damaðýna yapýþtýrarak Allah, Allah diye virdini çekmeye baþlar. Her yüz adet bitince diliyle bir kez Ýlahi ente maksudi ve Rýdake Matlubi Allahtan baþka gayesi olduðu için de kendini bu konuda yalancý görür.
Çünkü gerek zikir etmede, gerek baþka gayesi olmadýðýný söylemede samimi deðildir. Bu duruma üzülür ve gayesinin düzgün olmasý için üstadýna yalvarýr. Zikri bitinceye kadar bu þekilde devam eder.
Bitirince de Görevimi gafletle yaptým. Gafletle yaptýðým zikir günah iþlemek gibidir der ve yaptýðý ibadeti Cenab-ý Hakka ( c.c) yaraþýr bulmayarak yeniden yirmi beþ kez Estaðfirullah çeker. Bu istiðfarý oruç, namaz, Kuran-ý Kerim okumak ve okutmak, farz veya nafile ibadetler gibi hayýr iþlerinin baþýnda ve sonunda devamlý yapar.
Celal zikri konusunda Sadat-ý Kiram þunlarý söylemiþlerdir : Alalh ( c.c) kelimesinin kalbinde nurla yazýlý olarak düþünmek; sözsüz sadece kalbden anlamýný söylemek; sürekli kalbden anlamýný söylemek; sürekli kalbden Allah (c.c) sözünü geçirmek; anlamýný düþünmeden sadece sözü kalben söylemek veya kalben hem anlamý hem de sözü devamlý anmak. Bunlarýn en güzeli sonuncusudur.
Kitap ezberleyen öðrenci gibi, önce Cenab-ý Hakkýn ( c.c) huzurunda bulunma düþüncesine kendini alýþtýrýr, sonra da kalbini O yüce zikre baðlar. Bu þekilde zikir yapmak sevap kazanýp, cezayý gidermek için deðil; esas amaç olan murakabeyi ( Alalh-u Tealanýn ( c.c) huzurunda olma) elde etmek içindir. Gerçekten de zikrin bu türü çok güzeldir ve hýzla mukarabenin kazanýlmasýna neden olur.
Zikir ederken gaflet ve kuruntu ( vesvese) olursa bunlarý kovmakla uðraþmamak gerekir. Çünkü bunlardan kurtulmak çok zor ve karýþýktýr. Zikir yapan sýkýlmamalý, kýzmamalý, belki de bunlar yaptýðým zikirden dolayý oluyor diye düþünerek kalbinin zikrini izlemelidir.
Bu þekilde zikirden hoþlanýr. Allah-u Teala ( c.c) bir kulunun kalbinin uyanmasýný ve gönlünün huzura kavuþmasýný dilerse ona bir takým belirtiler gösterir. Bu belirtilerden en açýk olanlarý; nefsin kötü tutkularýndan ve arzularýndan kaçýnma ile haram ve mekruhlardan sakýnmadýr. Bunlar görülünce latifelerle Zikir etmenin zamanýnýn geldiði anlaþýlýr. Latifelerin makamlarýnýn ( yerlerini) anlatmak uzun uzadýya açýklamayý gerektirdiðinden dikkatlice okumalý ve anlamaya çalýþmalýdýr.


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 24.08.2006 - 11:51 tarihinde.
Gönderen: 24.08.2006 - 11:46
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
herigate su an offline herigate  
123 Mesaj -
sayin Havz-i Kevser,

Muhammed Nurullah Seyda Elcezeri´i taniyorsaniz kisi hakkindaki düsüncelerinizi ögrenmek isterim.

Kendisinin Tasavvufun sirlari isimli bir kitabi var. Bunun ile ilgili bilginiz var ise paylasirmisiniz lütfen?

Selam ve Sevgiler
Gönderen: 24.08.2006 - 11:59
Bu Mesaji Bildir   herigate üyenin diger mesajlarini ara herigate üyenin Profiline bak herigate üyeye özel mesaj gönder herigate üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

herigate kardeþim açýkçasý tanýmýyorum siz anlatýrsanýz biraz seviniriz Ýnþallah...
Gönderen: 24.08.2006 - 12:10
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
herigate su an offline herigate  
RE:
123 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

herigate kardeþim açýkçasý tanýmýyorum siz anlatýrsanýz biraz seviniriz Ýnþallah...



ve Aleykum Selam. Kisi hakkinda benimde hicbir bilgim yok,belki sizden ögrenebilirim diye düsünmüstüm.
Gönderen: 24.08.2006 - 12:35
Bu Mesaji Bildir   herigate üyenin diger mesajlarini ara herigate üyenin Profiline bak herigate üyeye özel mesaj gönder herigate üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
114 Mesaj -
Tasavvuf baþlýðýný görünce bende Mehmet Akif'in tasavvufa bakýþýný anlatan bir beyit eklemek istedim:

«Sürdüler Türk'e tasavvuf diye olgun þýrayý;
Muttasýl þimdi hakikat kusuyor Sýtký Dayý.!»

(olgun þýradan kasýt þarap olsa gerek)



imam þafinin tasavvuf yorumu ise þöyle:

«Bir kimse eðer sabahleyin tasavvufla meþgul olacak olursa, daha öðle vakti gelip çatmadan mutlak surette o adam aptallaþýr.»
«Bir kimse eðer kýrk gün sofilerle düþüp kalkarsa onun ebediyyen artýk aklý baþýna gelmez. (Eb'ul Faraj Abdurrahman b. Ali b. Muhammed Ýbn'ul-Jawzî, Telbis'u Ýblîs s. 371. Baðdad-1983.)


Saygý,sevgi, selam ve dua ile...
Gönderen: 25.08.2006 - 01:31
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
i-will-die-soon ben manyak mıyım şimdi.....
1942 Mesaj -
i-will-die-soon kardeþim....
yazdýklarýný okumadan mý yazýyorsun...
tasavvufla ilgili eklemende agýr ithamlar var.
yüzlerce tarikat büyügümüze hakaret var.

büyüklerimi tenzih ederek;
þimdi ben de tasavvufla ilgileniyorum...
kendini kaybetmiþ,manyak birimiyim sizce?
ya da þarap içmiþ bir aptal mýyým ?
edep yahu edep...!


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son utaniyorum tarafından, 25.08.2006 - 02:09 tarihinde.
Gönderen: 25.08.2006 - 02:08
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey güzel kardeþim ey güzel din kardeþim güzel istanbulumuzu Fatih sultan Mehmet han fethetti sizce o þanlý padiþahýn arkasýnda manevi ve madden destek olan kimdi Tasavvuf Ehl-i insanlardan Akþemseddin. O Akþemseddin ki, mübarek insan Hacý Bayram Veli nin güzide talebesi ve Osmanlý padiþahlarýndan Murat hana istanbulun alýnýþýný oðlunuz ve bizim sofi Akþemseddin görecek diye büyük müjdeyi veren insan. Akþemseddin ayrýca Bayrami tarikatýnýn bir üyesi. Bir örnek daha Kanuni sultan süleymanýn kardeþim dediði Beþiktaþlý Yahya Efendi. Bunlar sadece 2 örnek
.. Tasavvuf Din-i Ýslamý sadece dille deðil gönülle aþkla yaþayýn der müritlerini öyle yetiþtirmeye çalýþýr. Öyle ki hayvanat ve tabiat nasýl devamlý zikir halindeyse tasavvuf ehli de o hale gelmek için devamlý her attýðý adýmda Cenab-ý ALLAH ý zikretmek için uðraþýr.

Ey güzel din kardeþim tasavvufun içine girmeden nicedir bunca aðýr eleþtiri yaklaþýk 1 senedir gece gündüz araþtýrýyorum bir manyaklýðýmý gördünüz mü acaba? Yapmayýn etmeyin tasavvuf ehli sadece 5 ler 10 lar deðil Tasavvuf ehli bu kadar küçük deðildir. Kelamlarý dikkatli seçmek gerek. Bakýnýz tasavvufa tarih boyunca bunca saldýrý olmuþtur olmayada devam etmekdetir. Biz elimizden geldiðince edep gereði susuyoruz biz deriz ki haklý dahi olsak bazen susmak hayýrlýdýr. Zira insanýn afeti dilinden gelecektir. Size küçük bir araþtýrma konusu tavsiye etmek istiyorum. Hz.Ali (r.a.) nin haricilerle olan haklý musibetini araþtýrýrsanýz günümüze kadar gelen bu saldýrýlarý biraz anlayabilirsiniz....

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 25.08.2006 - 10:44 tarihinde.
Gönderen: 25.08.2006 - 10:42
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

"Kalb dünyâ arzularýndan birine baðlý kaldýðý ve geçici lezzetlerden birinin peþine takýlýp gittiði müddetçe, imkâný yok, âhireti sevmiþ olamaz."

Abdulkadir-i GEYLANÝ HZ.

" EY OÐUL! Kendin Allah'ýn takdiratýna teslim et.Sonrada O'nunla birlikte ol.Nasýlki bir binanýn önce temele sonra da duvarlara ihtiyacý varsa, aynen bunun gibi, her iþinde önce bir temele sonra bir yapýya ihtiyacý vardýr.Senin yolunun temeli Allah'ýn takdiratýna teslim olmak, yapýsý da onunla birlikte bulunmaktýr.Sen bu esasa yapýþ ve bi ömür boyu gece- gündüz buna devam et...."

ABDULKADÝR GEYLANÝ HZ.

"ey adem oðlu dünyanýn ne olduðunu bilmek istersen bir

çöplüðe bak iþte dünya ondan ibarettir"

Þible Hz.leri

"Bir kula bak, vaktini boþa harcýyorsa boþ þeylerle vakit geçiriyorsa ALLAH-U TEALA yý anmýyorsa bilesin ki ALLAH-U TEALA onu sevmiyor"

Zünnun-i Misri

Ýnsan dünyadan üç þeye hasretle gider. Topladýðýna doymaz, umduðuna kavuþamaz, önündeki ahiret yolculuðu için iyi azýk temin etmez.

Dünyanýn senden sonra nasýl olduðunu görmek istersen, senden evvel ölenlerden sonra ne olduðuna bak.

"Yarýn ruh cesetten ayrýlmayacak mý? Ýnsan evladýndan ve malýndan ayrýlmayacak mý? Kefene sarýlýp mezara konmayacak mý? Ey insanoðlu, beldeler harab olacak, mal mülk daðýlacak çocuklar yetim kalacak. Ey insan, insanlarýn çokluðuna bakýp da aldanma, çünkü sen yalnýzsýn, yalnýz öleceksin. Kabre yalnýz gireceksin, kabirden yalnýz kalkacaksýn ve kendi hesabýný kendin vereceksin buyurdu"

"Tefekkür, sana iyi ve kötü fiillerini gösteren bir aynadir."

Hasan-i Basri (RA) Hz.leri

* Vücudundaki bütün azalarýný muhafaza et. Azalarýný serbest býrakan kalbini sýkýntýya sokar.

Herhangi âzaný haram olan bir þeyde kullanýrsan, o onun zinasýdýr. Harama bakan göz, haramý tutan el, harama yürüyen ayak gibi. insanlarý yüzükoyun Cehenneme sürükleyen dillerinin belasýdýr.

Yarýn hesap yerinde diller, ayaklar, eller . . . iþledikleri þeylere þahitlik edecekler. O hâlden kork. Nefsine acý.

Bir insan þer'an caiz olmayan bir þeyi yapacaðý vakit o aza aman yapma, bu iþe beni mecbur etme der. Yarýn kýyamette aleyhine þahitlik edeceðim. Beni kötülük yaptýrmak suretiyle aleyhine deðil de iyilik yaptýrmak suretiyle lehine þahit kýl der.

Azalarý suistimal, kalbe sýkýntý verir. Kalb Allah içindir. Onu iþsal ve ona eza Allah'ýn gazabýna sebebtir.

MUHYÝDDÝN-Ý ARABÝ HZ

Kardeþlerim bunca hikmetli söz kendini bilmezlerden çýkabilirmi. Bunca hikmetli söz aklý baþýnda olmayanlardan çýkabilir mi? ALLAH c.c. rýzasý için nefsimizin gözüyle bakmayalým kalbimizin gözüyle bakalým. Yazýyý kýsa tutmak için fazla uzatamadým öyle ibretlik öðütler var ki kardeþlerim...

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 25.08.2006 - 11:08 tarihinde.
Gönderen: 25.08.2006 - 11:06
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
114 Mesaj -
Bakýn M.Esad Coþan bir konferansýnda ne diyor:

"Biliyorsunuz, Ýslâm'da da tasavvuf var, Ýslâm'dan önceki dinlerde de tasavvuf var... Daha eski dinlerde mistisizm deniliyor. Hristiyan mistisizmi var, mistikleri var... Belki brahmanlar, hindular var; yâni Hindistan'daki mistikler var...

Bu çeþit mânevî hayatý yaþayan insanlar, eski ümmetlerin arasýnda da olmuþ. Olabilir, onlar bizi ilgilendirmiyor. Daha önceki dinlerin itikadlarý, ahkâmý ve o dinlere mensub insanlarýn yaþamlarý; tamam, olabilir, ayrýca dinler tarihi onu incelesin. Ama, bizim Ýslâm'daki tasavvuf asýl Peygamber SAS Efendimiz'in hayatýndan çýkmýþtýr. Ahvâlinden alýnmýþtýr. Sözlerinin uygulanmasýndan ortaya çýkmýþtýr.

Yâni, Kur'an'ý tam yaþamak isteyenlerin, Peygamber Efendimiz'in sünnetine tam uymak isteyen insanlarýn, Rasûlüllah'ýn hali gibi hallenmesi çalýþmalarý Ýslâm tasavvufunu meydana getirmiþtir. Buna sünnî tasavvuf diyoruz. Yâni ehl-i sünnete, Kur'an-ý Kerim'e, hadis-i þerife uygun tasavvuf...
Bunun dýþýnda 1400 yýl devam etmiþ bir zaman içinde, beþ kýtaya yayýlmýþ bir dinin mensuplarý, mutlaka baþka kültürlerle de karþý karþýya geldiler. Orta Asya'ya gelince Çinlilerle karþý karþýya geldiler, Çinlilerin dinlerini gördüler. Hindistan'ý fethederken Hindistan'ýn hindularýný, brahmanlarýný gördüler. Afrika'ya geldiler, Afrika'yý gördüler, Mýsýr'ýn hristiyan mistiklerini gördüler. Anadolu'ya geldiler, Anadolu'nun hristiyan mistiklerini gördüler. Yahudi mistiklerini biliyorlar. Ýran'a geldiler, zerdüþtîleri ve onlarýn inançlarýný biliyorlar. Belki onlardan etkilenmeler de olmuþtur.Onun için, tasavvuf yolunda çeþitli tasavvufî meþrebler, renkler ve tarikatler meydana gelmiþtir."
(25. 10. 1995 - Braunschweigh / ALMANYA)

Bu sözlerin ardýndan M.Esad Cosan hocaefendinin baðlý olduðu silsilenin Ýmam-ý Rabbaniden Halid-i Baðdadi'ye kadar yaklaþýk 270 sene mistisizmin anayurdu olan Hindistanda kaldýðýný hatýrlatarak yorumu size býrakýyorum.
Gönderen: 25.08.2006 - 16:34
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
tutarlı yazılar yazalım kardeşim....
1942 Mesaj -

i-will-die-soon kardeþim....
merhum hocamýz esad efendinin tasavvuf ile ilgili sözlerini yazmýþsýn.
anlamadýðým bir önceki mesajýnda tasavvufun insaný akýl dýþýna iten ve sanki islam dýþý gibi kabul eden görüþlere yer verirken bu mesajýnda tasavvufun diger batýl tasavvuf anlayýþýndan etkilenebilecegini anlatýp gerçek tasavvufun efendiimizi hayatýndan uygulamalar olduðunu yazmýþsýn.
eger yapmak istediðin tasavvuf adý altýndaki bir takým sapmalarý eleþtirmek ise bunu daha açýk ve netyazýnýz.
ben sizin fikirlerinizde tutarlýlýk görmüyorum.
avatarýnýzdaki fatih muhammed handa,kendinize lider kabul ettiðiniz sayýn hocamýz ERBAKAN beyde,delil diye sunduðunuz esad hocamýz merhumda hayatlarýný hep tasavvufla süslemiþ insanlardýr.
yazýlarýmýzda tutarlýlýða dikkat edelim.eger fikri bir bütünlük yoksa en azýndan kafamýzdaki çeliþkiyi sorup bilenlerden yardým alalým.
þimdilik bu kadarla yetiniyorum.sormak istediðin birþey olursa sor kardeþim.
ama ne olur tutarlý ol.lütfen....
utanýyorum




Mesaj 1 kez düzenlendi. En son utaniyorum tarafından, 25.08.2006 - 18:21 tarihinde.
Gönderen: 25.08.2006 - 18:19
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
2683 Mesaj -
i-will-die-soon kardeþimizde sanýrým tasavvufun mistik bir akým olduðunu vurgulamak istemiþ. Yoksa yukarýdaki yazdýðý ile aþaðýdaki arasýnda bence kasýt olarak bir fark yok.

Bence tasavvufu bilmeyen biriyle tasavvuf hakkýnda konuþmak,tartýþmakta abesle iþtigal...


Utanýyorum abinin de dediði gibi;

Övündüðümüz,örnek aldýðýmýz insanlar tasavvufun içinde yetiþmiþ insanlarken; biz tasavvufu eleþtirme haddini buluyoruz kendimizde ???


Bence asýl manyaklýkta bu zaten...

Gönderen: 25.08.2006 - 19:03
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
114 Mesaj -
Esselamu Aleykum. Allahýn rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allahu teala beni sizi hepimizi sýrat-ý mustakime iletsin. Yazdýklarýnýzý okudum samimiyetinize inandým. Allah hepinizden razý olsun.

Konuya geri dönersek, kabul edelim ki ben kafasý karýþmýþ bir manyaðým böyle olunca tabi ben ne söylersem söyleyim bir deðer ifade etmez. Ama merhum Mehmet Akif Ersoy gibi bir insan nasýl olmuþda «Sürdüler Türk’e tasavvuf diye olgun þýrayý;
Muttasýl þimdi hakikat kusuyor Sýtký Dayý.!»
sözünü söylemiþ. Mehmet Akif’e bu sözü söyleten koþullar nedir, ve bu koþullar o günden bugüne deðiþti mi, deðiþtiyse ne yönde bunu açýklar mýsýnýz?


Ayrýca kafamýn karýþmasýnýn sebebinin kaynaðý linkini aþaðýda verdiðim Ferit Aydýn adlý þahsýn yazdýðý kitaptýr. Onu incelerseniz beni daha iyi anlayacaðýnýzý umuyorum.

http://feridaydin.tripod.com/Rabita.PDF
Gönderen: 25.08.2006 - 21:08
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
tasavvuf haddini bilmektir
2687 Mesaj -
.
sana gercek manada haddini bildirecek olani unutmamaktir
Gönderen: 25.08.2006 - 21:14
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
gönül kapısı kapalı olanlar ne anlar tasavvuftan...
1942 Mesaj -
i-will-die-soon kardeþim....
seni anlýyorum.Rabbim yardýmcýn olsun kardeþim.bak güzelim eger doðru kitaplarý ve kaynaklarý býrakýp bu tip kitaplarý okumaya devam edersen ileri de islama inanmakta saçma gelebilir sana.
bakýnýz miraç hadisesinde birtakým insanlar müslüman olurken bir takým müslümanlarda artýk bu kadarý da saçma diyerek tekrar dinden döndüler.

kuraný kerimde de bulabilirsin. kalplerinde hastalýk olanlar kuranla hidayet bulacaklarýna daha da azgýn kafir olurlar.
lütfen kardeþim güzel ehli sünnet kaynaklara bakalým.
her kitabý okumayalým.
bakýnýz eger banane derseniz çeliþkilerle bir gün namaz dahi kýlamaz hale gelebilirsiniz.
ne diyor RABBÝMÝZ kuranda bazý ayetleri tam manalarýný açýklamamýþ ve müteþebihat olarak býrakmýþtýr.
der ki Din de eksik arayanlar bu ayetlerle sapýtsýn diye böyle yapýyorum..
ilmin bir kitaplardaki metinleri vardýr.bir de gönüllerdeki...
gönül dilini bilmeyenden okumasýný beklemek ahmaklýktýr.
lütfen kardeþim büyüklerine danýþmadan kitap okuma....
selam ve dua ile
Gönderen: 25.08.2006 - 21:42
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Ve Aleykum Selam Ve Berekatu...

Bakýnýz güzel kardeþim kardeþlerimiz anlatmaya çalýþmýþlar ama biz burada sayfalarca yazý eklesek tasavvuf'u yine de anlatamayýz. Büyüklerimizin hepsinin ortak ve meþhur bir kelamlarý vardýr tasavvuf'u anlamak için onu yaþamak lazým gelir. Tasavvuf'u yaþamayan bilmeyen yanlýþ yerlerde araþtýran yanlýþ fikirlere kapýlýr ki ALLAH c.c. korusun. Tasavvuf Þeriatle etle ruh gibidir. Þeriat eti oluþtururken tasavvuf da ruhunu oluþturur kaba bir tabirle. Kýsaca bir ruh eðitimidir. Kýsaca ALLAH-U TEALA ya duyulan kalpden aþktýr. Tasavvuf büyüklerinin hepsi ALLAH-U TEALA kalden aþýk insanlardýr. Bir saniye dahi dillerinden o güzel Kelamý eksik etmezler. Size tavsiyem Evliyalarýmýzýn kitaplarýný okuyunuz kararý kendiniz veriniz.

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...
Gönderen: 26.08.2006 - 13:57
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötülüklerden temizlemek demektir. Ýnsanýn kalbini, Allahü teâlânýn muhabbetine baðlamak, Resûlullahýn söz, hareket ve ahlâkýna uymak, yolundan gitmektir. Kalb ile yapýlmasý ve sakýnýlmasý gerekli þeyleri ve kalbin, rûhun, kötülüklerden temizlenmesi yollarýný öðreten ilme, tasavvuf ilmi denir. Îmânýn yerleþmesini, fýkýh ilmi ile bildirilen ibâdetlerin severek, kolaylýkla yapýlmasýný ve Allahü teâlânýn sevgisine kavuþmayý saðlar. Tasavvuf ilmine, Ahlâk ilmi de denir. Âlimler tasavvufu çeþitli þekillerde ta'rîf etmiþlerdir.

Tasavvuf, güzel ahlâktýr. (Ý. Kettânîgöz kırpma

Tasavvuf, kalbi temizlemektir. (Ebû Ali Rodbârîgöz kırpma

Tasavvuf, edebe riâyettir. ( Ebû Muhammed Cevîrîgöz kırpma

Tasavvuf, i'tirâzý býrakýp, emredilene peki demektir. (Ebû Sehl Sa'lûkîgöz kırpma

Tasavvuf, nefsin kötü isteklerini terk etmektir. (Ebû Hüseyn Nûrîgöz kırpma

Tasavvuf, faydasýz iþleri terk etmektir. (Ebû Saîd Ýbni Arabîgöz kırpma

Tasavvuf, vakti deðerlendirmek ve vaktin kýymetini bilmektir. (Ýbni Osman Mekkîgöz kırpma

Tasavvuf, Allahü teâlânýn ahlâký ile ahlâklanmaktýr. (Cüneyd-i Baðdâdîgöz kırpma

Tasavvuf, kimseye ezâ ve cefâ vermemek, herkese lütûf ve ihsânda bulunmak, hastalýk ve musîbetleri herkese izhâr etmemek, düþmanlarýný affetmek, insanlýk mertebesinin en yüksek derecesine kavuþmayý usûl ittihaz etmektir.(Ahmed Þirbâhîgöz kırpma
Gönderen: 26.08.2006 - 14:06
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ahlâk iyi olmadýktan sonra, kýlýnan namazýn, tutulan orucun çok olmasýnýn önemi yoktur. Hattâ sadaka ve mücâhede (nefsini yenmeye çalýþma) bile hiç tir.

Bu yolda yükselenler, ne namazla, ne oruçla yükseldiler. Ne sadaka ile, ne de mücâhede ile üstün dereceler buldular.

Yükselen, ancak iyi huyla yükseldi.

Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz SAV; "Kýyamet günü , bana en yakýn olanýnýz, huy ve ahlâk bakýmýndan en güzel olanýnýzdýr" buyurdu".


ÝBN-Ý ATA ( k.s.)
Gönderen: 26.08.2006 - 14:23
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
sahra_yagmur su an offline sahra_yagmur  
104 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý i-will-die-soon

Tasavvuf baþlýðýný görünce bende Mehmet Akif'in tasavvufa bakýþýný anlatan bir beyit eklemek istedim:

«Sürdüler Türk'e tasavvuf diye olgun þýrayý;
Muttasýl þimdi hakikat kusuyor Sýtký Dayý.!»

(olgun þýradan kasýt þarap olsa gerek)



imam þafinin tasavvuf yorumu ise þöyle:

«Bir kimse eðer sabahleyin tasavvufla meþgul olacak olursa, daha öðle vakti gelip çatmadan mutlak surette o adam aptallaþýr.»
«Bir kimse eðer kýrk gün sofilerle düþüp kalkarsa onun ebediyyen artýk aklý baþýna gelmez. (Eb'ul Faraj Abdurrahman b. Ali b. Muhammed Ýbn'ul-Jawzî, Telbis'u Ýblîs s. 371. Baðdad-1983.)


Saygý,sevgi, selam ve dua ile...



esselamun aleyküm kardesim tasavvufta bazý mecazi terimler vardýr burada ki saraptan kasýt ilahi aský içerek sarhos olmak Allah aský ile cezbeye gelmektir.
abdal demek asýk demektir yani kýsa bir sürede olsa tasavvuf deryasýna dalan ask ile kavrulmaya baslar.
kalpler bir sývý gibidir girdigi ortama göre degisirler bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v)"salihlerle olan salihleþir fasýklarla olan fasýklasýr"buyurmuslardýr
«Bir kimse eðer kýrk gün sofilerle düþüp kalkarsa onun ebediyyen artýk aklý baþýna gelmez.
sofiler dedigi tasavvufla ugrasan Rabbe asýk kimseler buradada demek istedigi o artýk ebediyyen mecnun olur asktan basý döner..
ÝSTERSENÝZ BÝRDE SU KISSAYA BAKALIM
hz.ALÝ bir gün yeni uzun kollu gömlek alýr aldýgý gibi carsýdaki bir terziye gidip kollarýný kestirir."terzide içinden deliye bak yeni aldýgý gömlegin kollarýný kestiriyor"der
bunun üzerine hz.Ali öyle sevinirki ve terziye "halk senin hakkýnda deli diye düsünmeye basladýysa artýk sen gercek aska ermissindir"der
yani kýsaca asýklara tasavvuftada, edebiyattada her daim deli,abdal mecnun gibi tabirler kullanýlmýstýr nitekim Yunus'da kimi zaman kendine abdal yunus diye hitap etmistir bu onun abdal oldugunu degil bilakis ask deryasýna daldýgýný gösterir.
insAllah tasavvuf denen ask diyarýný tam manasýyla anlayabiliriz
hepimizin asktan sarhos olup abdal olmak duasýyla gül


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son sahra_yagmur tarafından, 26.08.2006 - 14:53 tarihinde.
Gönderen: 26.08.2006 - 14:52
Bu Mesaji Bildir   sahra_yagmur üyenin diger mesajlarini ara sahra_yagmur üyenin Profiline bak sahra_yagmur üyeye özel mesaj gönder sahra_yagmur üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
2683 Mesaj -
sahra_yagmur bacým;

ellerine saðlýk...
Gönderen: 26.08.2006 - 15:02
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
AGLIYORUM su an offline AGLIYORUM  
500 Mesaj -
"hepimizin asktan sarhos olup abdal olmak duasýyla...gül"

ellerinize, yüreðinize saðlýk...

gül
Gönderen: 26.08.2006 - 15:27
Bu Mesaji Bildir   AGLIYORUM üyenin diger mesajlarini ara AGLIYORUM üyenin Profiline bak AGLIYORUM üyeye özel mesaj gönder AGLIYORUM üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE:
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý sahra_yagmur

Alıntı
Orijýnalý i-will-die-soon

Tasavvuf baþlýðýný görünce bende Mehmet Akif'in tasavvufa bakýþýný anlatan bir beyit eklemek istedim:

«Sürdüler Türk'e tasavvuf diye olgun þýrayý;
Muttasýl þimdi hakikat kusuyor Sýtký Dayý.!»

(olgun þýradan kasýt þarap olsa gerek)



imam þafinin tasavvuf yorumu ise þöyle:

«Bir kimse eðer sabahleyin tasavvufla meþgul olacak olursa, daha öðle vakti gelip çatmadan mutlak surette o adam aptallaþýr.»
«Bir kimse eðer kýrk gün sofilerle düþüp kalkarsa onun ebediyyen artýk aklý baþýna gelmez. (Eb'ul Faraj Abdurrahman b. Ali b. Muhammed Ýbn'ul-Jawzî, Telbis'u Ýblîs s. 371. Baðdad-1983.)


Saygý,sevgi, selam ve dua ile...



esselamun aleyküm kardesim tasavvufta bazý mecazi terimler vardýr burada ki saraptan kasýt ilahi aský içerek sarhos olmak Allah aský ile cezbeye gelmektir.
abdal demek asýk demektir yani kýsa bir sürede olsa tasavvuf deryasýna dalan ask ile kavrulmaya baslar.
kalpler bir sývý gibidir girdigi ortama göre degisirler bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v)"salihlerle olan salihleþir fasýklarla olan fasýklasýr"buyurmuslardýr
«Bir kimse eðer kýrk gün sofilerle düþüp kalkarsa onun ebediyyen artýk aklý baþýna gelmez.
sofiler dedigi tasavvufla ugrasan Rabbe asýk kimseler buradada demek istedigi o artýk ebediyyen mecnun olur asktan basý döner..
ÝSTERSENÝZ BÝRDE SU KISSAYA BAKALIM
hz.ALÝ bir gün yeni uzun kollu gömlek alýr aldýgý gibi carsýdaki bir terziye gidip kollarýný kestirir."terzide içinden deliye bak yeni aldýgý gömlegin kollarýný kestiriyor"der
bunun üzerine hz.Ali öyle sevinirki ve terziye "halk senin hakkýnda deli diye düsünmeye basladýysa artýk sen gercek aska ermissindir"der
yani kýsaca asýklara tasavvuftada, edebiyattada her daim deli,abdal mecnun gibi tabirler kullanýlmýstýr nitekim Yunus'da kimi zaman kendine abdal yunus diye hitap etmistir bu onun abdal oldugunu degil bilakis ask deryasýna daldýgýný gösterir.
insAllah tasavvuf denen ask diyarýný tam manasýyla anlayabiliriz
hepimizin asktan sarhos olup abdal olmak duasýyla gül



Ve Aleykum Selam Ve Berekatu...

Yüreðine saðlýk sahra kardeþim çok güzel açýklamýþsýn bende konuyu bir Hadis-i Þerifle katkýda bulunayým Ýnþallah...

"asktan sarhos olup abdal olmak duasýyla "

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Taberani de zikredilen Hadisinde þöyle buyurmuþtur:

"Yeryüzünde her zaman [ebdallerden] kýrk kiþi bulunur. Her biri Ýbrahim aleyhisselam gibi bereketlidir. Bunlarýn bereketi ile yaðmur yaðar. Biri ölünce, Allahü teâlâ, onun yerine baþkasýný getirir."
Gönderen: 26.08.2006 - 17:36
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abdülkerîm Cîlî hazretleri buyurdu ki:

Þeytan avam tabakasýna yâni ilmi olmayan müslümanlara önce þehvete dâir iþlerin sevgisini aþýlamaya çalýþýr. Böylece kalp duygularýný öldürür. Sonra dünyâ sevgisini vererek dünyâlýk kazanmaya sevkeder. Böylece bu insanlarýn bütün gâyeleri dünyâ talebi olur. Çünkü cehâletle dünyâ sevgisi bir araya gelmiþtir.

Sâlih kimseler iyi ameller iþlediklerinde þeytan harekete geçer. Onlara iþledikleri ameli güzel gösterir. Böylece onlarý ucba ve kendini beðenmiþliðe sürükler. Sonunda hiç bir âlimin öðüt ve nasîhatini dinlemezler. Ýblis onlarý bu hâle getirdikten sonra þöyle der: "Baþkalarý sizin ibâdetinizin binde birisini yapsa kurtulur". Bu telkinlere kananlar amellerini azaltýrlar. Ýstirâhat yolunu tutarlar. Kendilerini yüceltirler, baþkalarýný hafife alýrlar. Artýk bu hâlleri onlarý peþpeþe günâha sürükler.

Þeytân âlimi aldatmak için ise onun ilmi ile devreye girer. Söylediði her sözün hak olduðunu anlatýr. Senin gibisi yok diye telkin eder. Þeytan bu yoldan gitmekle çok muvaffak olur. Büyük Ýslâm âlimlerine tâbi olmayýp ilimlerine güvenenlerden pek azý bu hîleden kurtulabilir.
Gönderen: 27.08.2006 - 18:38
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bir adamcagiz kötü yoldan para kazanip bununla kendisine bir inek alir.
Neden sonra, yaptiklarindan pisman olur ve hiç olmazsa iyi birsey yapmis olmak için bunu Haci Bektas Veli'nin dergahina kurban olarak bagislamak ister.




O zamanlar dergahlar ayni zamanda asevi islevi görüyordu.

Durumu Haci Bektas Veli'ye anlatir ve Haci Bektas Veli helal degildir diye bu kurbani geri çevirir.

Bunun üzerine adam mevlevi dergahina gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatir Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder.

Adam ayni seyi Haci bektas Veli'ye de anlattigini ama onun bunu kabul etmemis oldugunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.

Mevlana söyle der:

- Biz bir karga isek Haci Bektas Veli bir sahin gibidir. Oyle her lese konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üsenmez kalkar Haci Bektas dergahi'na gider ve Haci Bektas Veli'ye, Mevlana'nin kurbani kabul ettigini söyleyip bunun sebebini bir de Haci Bektas Veli'ye sorar.

Haci Bektas da söyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nin gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayi o senin hediyeni kabul etmistir .
Gönderen: 27.08.2006 - 19:09
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ABDULLAH BÝN ABDÜLAZÎZ (OSMAN) EL-YUNEYNÎ HAZRETLERÝ

Kâdý Yâkûb þöyle anlatýr:



Birgün Þam'da bir mescidin kenarýndaydým. Orada bir köprü vardý. Hava çok sýcaktý. Abdullah el-Yuneynî, abdest almak için dereye indi. O sýrada bir nasrânî, þarap yüklü katýrý ile köprüden geçiyordu. Katýr bir ara ürktü ve yük yere yýkýldý. Çevrede baþka kimse yoktu. Abdullah el-Yuneynî, yukarý çýkýp bana; "Yükü yüklemeye yardým et!" dedi.

Nasrânîye yardým ettim ve yükü katýra yükledik. Nasrânî, oradan uzaklaþýp gitti. Kendi kendime; "Bu zât böyle yapmamý niye istedi?" diye düþündüm. Sonra nasrânîyi tâkib ettim. Nasrânî, katýrýyla þarap satan bir dükkânýn önüne geldi. Katýrdaki yükü indirip açtý. Hepsi sirke olmuþtu. Þarap satýcýsý; "Yazýklar olsun sana! Senden þarap getirmeni istedim. Bunlar sirke!" dedi.

Nasrânî hayretten dona kalmýþtý. Þaþkýnlýðýndan aðlamaða baþladý ve; "Bunlar þaraptý. Fakat neden sirke oldu sebebini anladým!" diyerek hemen katýrýný bir yere baðladý. Doðru Abdullah bin Abdülazîz hazretlerinin dergâhýna koþtu. Huzûruna girer girmez: "Eþhedü enlâ ilâhe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühü." diyerek müslüman oldu ve artýk huzûrundan ayrýlmayýp talebeleri arasýna girdi.
Gönderen: 28.08.2006 - 19:38
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyyid Fehim-i Arvâsî (kuddise sirruh)

Diyarbakýr'da adliye müfettiþi Mustafa Necâti Bey isminde bir kimse vardý. Vazifeli olarak Van'ýn Müküs kazâsýna gitti. Bir bayram günü, bayram namazýndan sonra kaymakam ve kazânýn ileri gelenleri Seyyid Fehim hazretlerini ziyârete gitmek üzere hazýrlandýlar. Mustafa Necâti Bey de onlarla birlikte gitmek istedi. Gerekli hazýrlýklar yapýldýktan sonra yola çýktýlar. Yolculuk esnâsýnda güzel þeylerden bahsedildi. Arvas'ýn yakýnýndaki Kýrmýzý Köprüyü geçtikten sonra hepsi de ayrý bir mânevî havaya girdiler. Mustafa Necâti Bey de o havadan etkilendi. Fakat kendisi içki içtiði için heybesinde iki þiþe içki vardý. Arvas kabristanýnýn altýndaki taþlýkta bu þiþeleri kimseden habersiz, bir yere sakladý. Arvas'a varýp, Seyyid Fehim hazretlerini ziyâret ettiler. Hepsi sýrasýyla saygýyla elini öptüler. Mustafa Necâti Bey de ellerini öpüp, tasavvuf yolunda talebesi olmak istediðini bildirdi. Seyyid Fehim hazretleri ona; "Þiþe ile tarîkat bir arada olmaz. Git þiþeleri kýr, dök gel, öyle kabûl edelim." buyurdu. Mustafa Necâti Bey þiþeleri oraya koyduðunu kimsenin görmediðini düþündü. Fakat Allahü teâlâ velî kullarýna kerâmetle bildirir diye düþünerek gitti. Þiþelerden birini kýrdý, diðerini de sýkýþýrsam kullanýrým dedi. Seyyid Fehim hazretlerinin huzûruna gelince; "Git öbürünü de kýr gel!" buyurdular. Mustafa Necâti Bey bu durum keyfî deðil, zarûrîdir. O þiþeyi oraya isteyerek býrakmadým. Zarûrî kalýrsam içerim, diye býraktým." dedi. Seyyid Fehim hazretleri; "Haramda zarûret olmaz." buyurdular. Mustafa Necâti Bey gidip o þiþeyi de kýrdý. Sonra ellerini öptü ve talebeleri arasýna girdi. Bundan sonra içki alýþkanlýðý kalmadý. Mustafa Necâti Bey, Seyyid Fehim hazretleri hakkýnda; "Türkiye'yi hemen hemen tamâmen, Arabistan'ýn bir kýsmýný gezdim. Her yerde meþâyýhtan pek çok kimseyle karþýlaþtým. Bu zât gibi olgun bir ferd görmedim. Peygamber efendimizi ve Eshâb-ý kirâmý temsil ediyordu. Onlardaki ilim, hilim, yumuþaklýk, vakar, letâfet ve heybeti hiç kimsede görmedim." diye anlatýr ve aðlardý.

Ýnsanlara doðru yolu göstermeleri, hal ve hareketleri ile örnek olmalarý evliyânýn belli baþlý vasýflarýdýr. Ayrýca, Allahü teâlânýn rýzâsý için insanlarýn dertleri ile dertlenmeleri ve fedâkârlýklarý onlarýn þânýndandýr. Onlar, peygamberlerden sonra seçilenler sýnýfýndandýr. Bir rehber elinde yetiþerek silsile yoluyla Peygamber efendimize kadar gitmeleri; nerede ve hangi memlekette yetiþirlerse yetiþsinler, onlarý tek bir kaynaða baðlamýþtýr.
Gönderen: 29.08.2006 - 19:39
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyyid Fehim-i Arvâsî (kuddise sirruh)


Seyyid Tâhâ hazretlerinin oðlu Seyyid Ubeydullah Efendi hacca gitmek istiyordu. Van'a geldi. Kendi kendine; "Arabistan'da babam Tâhâ-yý Hakkârî hazretlerini tanýyanlar çoktur. Ýlim sohbetleri olur. Yanýmda büyük bir âlimin bulunmasý zarûrîdir. Buna lâyýk ancak babamýn halîfesi Seyyid Fehim hazretleridir." diye düþünerek onlarý berâber götürmek üzere Van'a dâvet etti. Seyyid Fehim hazretleri Van'a gelince; "Üstâdým birlikte hacca gidelim." dedi. Seyyid Fehim hazretleri özür beyân edip; "Mâlî ve bedenî durumum müsâid deðildir." buyurdu. Seyyid Ubeydullah Efendi; "Mal ve para iþi bana âittir. Bedenî durumunuzla ilgili olarak Mevlânâ Hâlid-i Baðdâdî hazretlerinin Dîvân'ýna bakalým, ne çýkacak" dedi. Dîvân'ýn bâzý sayfalarýný açtýklarý zaman Medîne-i münevvere ile ilgili beytler çýktý. Bunun üzerine karar verip birlikte hac yolculuðuna çýktýlar. Ýstanbul'a geçip, Fâtih'teki Reþâdiye Oteline indiler. Onlarýn Ýstanbul'a geldiklerini haber alan zamânýn padiþâhý Sultan Ýkinci Abdülhamîd Han, kendilerini saraya dâvet etti. Sarayda misâfir edip, ikrâm ve ihsânlarda bulundu.

Kendisi velî olan, âlim ve velîlere çok hürmet eden Sultan Ýkinci Abdülhamîd Han, Seyyid Fehim hazretlerinin sohbetlerinde bulunup, duâsýný aldý. On iki gün kadar Ýstanbul'da misâfir ettikten sonra, Haydarpaþa'ya kadar merâsimle, törenle uðurladý.

Seyyid Fehim hazretleri ve Seyyid Ubeydullah Efendi vapurla Mýsýr'a gittiler. Oradaki âlim ve velîler ile görüþüp sohbette bulundular. O devrin önemli ilim merkezlerinden olan Ezher Medresesinden yetiþen âlimler, Seyyid Fehim hazretlerinin ilim ve fazîletteki üstünlüðünü kabûl ettiler.
Gönderen: 30.08.2006 - 21:00
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyfeddîn-i Fârûkî hazretleri (kuddise sirruh) buyurdular ki:

Bekara sûresi 201. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Kimi de; "Ey Rabbimiz! Bize dünyâda da iyi hâl ver, âhirette de iyi hâl ver ve bizi o ateþ [Cehennem] azâbýndan koru" der.) buyuruldu. Ýmâm-ý Fahreddîn-i Râzî bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde buyurdu ki:

"Allahü teâlâya duâ edenler iki kýsýmdýr: Birinci kýsým, sâdece dünyâlýk elde etmek için duâ ederler. Ýkinci kýsým hem dünyâ, hem de âhiret için duâ ederler. Üçüncü bir kýsým daha vardýr ki, onlar sâdece âhiret için duâ ederler. Sâdece âhiret için duâ etmenin doðru olup olmadýðý husûsunda âlimler ihtilâf ettiler. Âlimlerin ekserîsi, sýrf böyle duâ etmenin doðru olmayacaðýný söylediler. Çünkü insan muhtâç ve zayýf bir varlýktýr. Ne dünyânýn elem ve acýlarýna, ne de âhiretin sýkýntý ve meþakkatlarýna güçleri yetmez. En uygun olaný dünyâ ve âhiretteki kötülüklerden Allahü teâlâya sýðýnmak, her iki âlemde de iyi hâl üzere bulunmayý O'ndan istemektir."
Gönderen: 31.08.2006 - 20:27
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Davud-u Tai Kuddise sirruh þöyle nakletmiþtir...

"Yirmi yýl Ebu Hanife ile birlikde bulundum. Bu zaman zarfýnda dikkat ettim, ne yalnýzken nede yanýnda birileri varken baþý açýk olarak oturduðunu ve istirahat maksadýyla ayaklarýný uzattýðýný hiç görmedim. Kendisine yalnýzken ayaðýný uzatmanda ne mahzur var? dediðimde.
"Cenab-ý Hak karþýsýnda edepli olmak daha efdaldir" demiþti."


Selman-i Farisi (r.a.) buyuruyor ki:

"Kul HAK'ka tam itaat ederse HAK da onun istediðini mutlaka verir."

Hz. Mevlana'nin Tavsiye Ettigi Bir Dua

Mevlana son demlerinde iken, dostu Siraceddin Tatari'yi yanina çagirarak, kendisine su duayi ögretmis ve sikintili zamanlarinda okumasini tavsiye etmistir:

"Ya Rabbi! Bana ne senin zikrini unutturacak, sana sevkimi söndürecek, seni tesbih ederken duydugum lezzeti kesecek bir hastalik; ne de beni azdiracak, ser ve kötülügümü artiracak bir sihhat ver."
Gönderen: 01.09.2006 - 16:49
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Kendinize deðil büyüklere tâbi olunuz, iþ ve ahlakýnýzý düzeltiniz. Masiva ile uðraþan dolap beygiri gibi dolanýp durur.

* Baþ olma sevdasýna düþen, artýk ibadet ve ihlastan sýyrýlýr.

* Huzursuzluðun kaynaðý ikidir: Birincisi bilmemek yani ilmihali okumamak, öðrenmemek. Ýkincisi bildiðini tatbik etmemek.

* Ýki kiþi bir araya gelince dedikodu, gýybet etmeyin, Allah deyin. Düþüncesi yalnýz dünya olan kiþilerle görüþmeyin dünya sevgisi size de tesir eder, zorunlu hallerde helâya gider gibi, görüþülebilir.

* Bir mümin kardeþine ait hoþ olmayan, bir iþ duyarsan yetmiþe kadar özür kapýsý vardýr. [Yani bunu þu haklý sebepten dolayý iþlemiþtir diye yetmiþ tane gerekçe bulmalý.]

* Faydasýz konuþanlarla arkadaþlýk etmeyin. Bidat ehlinden haram iþleyenden kaçýn. Ýnsanlarýn aybýný görmeyin, insanlarýn aybýný gören, insanlarýn hedefi olur.

* En büyük tehlike kendinizi tanýmamaktýr. Allahü teâlânýn nimetlerini unutmaktýr, kendinizi bir þey sanmaktýr.

* Biliniz ki, nasýl yaþarsanýz öyle ölürsünüz.

* Kâfir de olsa, fasýk da olsa hiç kimsenin bedduasýný almayýn.

* Hakký bâtýldan ayýrmak dünyada en zor þeydir. Bazýlarý ahirette hak diye sarýldýklarýnýn bâtýl olduðunu görecekler ve yandýk diyecekler! Bazýlarý hakka bâtýl diye hücum edecekler, saldýracaklar ve hüsran içinde kalacaklardýr. Bazýlarý da bâtýla hak diye sarýlacaklar ve kahru periþan olacaklar. Bu yüzden, her müslümana öðretmek için Peygamber efendimiz buyurmuþlar ki:

Ya Rabbi bana doðruyu doðru olarak bildir ve doðruya uymayý nasip et. Allahým eðriyi de eðri olarak bildir ve ondan kaçýnmayý nasip et. Ben bâtýla hak diye sarýlmayayým.

* Katarda olan, gemide olan, uçakta olan ne ise biz oyuz! Çünkü dünya dönüyor demek hareket demektir. Hareket demek bir yere gitmek demektir. Çünkü durmuyor ki devamlý suretle ömür bir yere gidiyor. Bu katarda vakti saati gelenler iniyor gidenler biniyor. Aksi halde her gün ölenler var her gün doðanlar var. Bu katarda olanlar ister saltanatla yaþasýnlar, ister üzüntüyle yaþasýnlar ne fark eder? Yolcuya siz bütün saltanatý verseniz yolcunun bir þeyi deðiþecek mi? Ancak saltanat kalana layýktýr. Kalýcý olana layýktýr. Kalmalýdýr da. Bu dünyada bir þey kalmýyor ki. Ne þehirler kurulmuþ, ne memleketler alt üst olmuþ, ne sevgililer periþan olmuþ, neye yaradý? Kalýcý olana (talip olmak) lazýmdýr. Anne karnýndaki çocuk doðmak içindir. Anne karnýnda yaþamak için deðil! Dünyaya gelen çocuk; insan da ölmek için yaþatýlmýþtýr. Kalýcý deðil!

* Her þey niyetle kaim. Her þey niyete baðlý. Niyetsiz hiç bir þey olmaz. Hiç kimse levhalara bakmadan otobanlara yanlýþ girse ve ömür boyunca gitse, bir yere varamaz, arzu ettiði yerin yanýndan geçemez. Onun için niyet yol levhasý gibidir. Yol levhasý sizi arzu ettiðiniz yere götürür. Yoksa, sizi yol levhasý bir yere götürmeye mecbur deðildir. Siz bakýyorsunuz. Tercihinizi yapýp gidiyorsunuz. Ýþte niyette öyle. Ýyi niyetle yaptýðýmýz her iþ bizim için sevaptýr. Kötü niyetle yaptýðýmýz her þey günahtýr. Niyetsiz yapýlan da ha var, ha yok. Öyle þey olmaz zaten. Senin niyetin arzunla olmasa bile, mutlaka kalbinden bir istikametin vardýr. Olmaz baþka türlü, çünkü.

* Gayeniz, maksadýnýz yol levhasý olmak olsun. Ehl-i sünneti göstermek için, Allahü teâlânýn razý olduðu istikameti göstermek için, Peygamberimiz aleyhisselamýn sevgisine, rýzasýna kavuþturmak için yol levhasý olun.

* Ruhunun katili olan, ahirette felakete uðrayacak, azap içinde olacak, ateþte yanacak. Peki ruhunu öldürmemek için ne yapmak lazým. Beslemek lazým. Sabah akþam yemek yediðin gibi, ruhunu da besleyeceksin. Ruhun gýdasý nedir? Ruhun birinci gýdasý imandýr, ikincisi namazdýr, üçüncüsü oruçtur, sohbettir, ilmihaldir. Yani onun manevi gýdaya ihtiyacý vardýr.

* Nuh aleyhisselamýn oðlu gemiye gelmedi. Daða çýkar kurtulurum dedi. Neticede boðuldu. Allahü teâlâ, ehlini, zürriyetini koruyacaðým vaadinde bulunmuþtu. Bunun üzerine, babalýk merhameti ile Allahü teâlâya bunun hikmetini sordu. Allahü teâlâ buyurdu:

(Senin ehlin zürriyetinden gelen deðil, peþinden gelendir.)

* Bütün iþ birlik beraberlikte. Birlik beraberlik içinde olursanýz kimse size zarar veremez. Kendinizi sevmeyiniz. Kendini seven sevilmez. Kendini sevmeyeni herkes sever.
Gönderen: 01.09.2006 - 17:53
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ali Râmitenî hazretleri buyurdular ki:

"Talebenin, maksadýna kavuþmasý için çok çalýþmasý, nefsini terbiye etmek için çok uðraþmasý lâzýmdýr. Fakat bir yol vardýr ki, nefsi itmînâna kavuþturup, rûhu kýsa zamanda yüksek derecelere ulaþtýrýr. O da; Allahü teâlânýn sevgili kullarýndan birinin gönlünü kazanmaktýr. Zîrâ, onlarýn kalbi, Allahü teâlânýn nazar ettiði yerdir."

"Hallâc-ý Mansûr zamânýnda, büyük mürþid Abdülhâlýk Goncdüvânî hazretlerinin talebesinden birisi bulunmuþ olsa idi, elbette ona imdâd edip, tasavvufun en yüksek makamlarýna çýkarýr idi. Hallâc-ý Mansûr da o hâllere düþmezdi."

"Allahü teâlâya hiç isyân etmediðiniz bir dille duâ ediniz ki, duânýz kabûl olsun."

"Duânýzý öyle bir delil araya koyarak edin ki, o günah iþlememiþlerden olsun. O delil, Allah dostudur. Onlara tevâzu ve sevgi gösterin ki, sizin için duâ etsinler."

"Ýki hâlde kendinizi sakýnýn: Söz söylerken ve yemek yerken."
Gönderen: 03.09.2006 - 15:40
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

ABDÜLEHAD NÛRÎ efendi Süleymâniye Câmiinde vâz ettiði bir gün, kürsüye bir kâðýt kondu. Vâzdan sonra, bu þekilde konan kâðýtlarý okurlardý. Kâðýdý okuyunca; "Sizin gavs olduðunuz söyleniyor. Gavs olan, Allahü teâlânýn izni ile istediðini yaparmýþ. Eðer gavs iseniz, beni bu mecliste öldürün bakalým." yazýyordu.

Abdülehad Efendi bu yazýyý okuyunca; "Taassub insaný nelere götürürmüþ. Sübhânallah, biz âciz ve fakîr bir kuluz. Halk bizi gavs ve kutb bilir. Hak teâlâ onlarý tasdik eyleye. Kutb olanlar nefis ehli olanlar gibi, ben bunu yapamaz mýyým diye elinden geleni yapmaya kalkýþmaz. Onlara sýkýntý ve cefâ verilse bile onlar affederler. Onun için yüksek mertebelere eriþtiler. Fakat evliyâ, kýnýndan çekilmiþ bir kýlýçtýr. Bir kimse kendini kýlýca vursa, kabahat kýlýcýn mýdýr, yoksa kendini kýlýca vuranýn mý?" buyurduklarýnda, câminin içinde; "Aman, eyvah, eyvah." diye bir çýðlýk koptu. O kâðýdý yazan kiþi o anda vefât etti.

Abdülehad Efendi buyurdu ki:

"Talebeyi celâl ve kahr ile terbiye, talebenin kemâline sebeptir. Fakat her talebenin buna tahammülü olmadýðýndan, nasîbsiz kalmasýnlar diye lütf ve cemâl ile terbiye ederiz. Çoðunlukla talebe, istidat ve kâbiliyetine göre terbiye olunur."

"Kelime-i tevhîdle Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah diyerek kudret miktarýnca meþgûl olmak lâzýmdýr."

"Ýki kalbin yok ki, biri ile Allahü teâlâya, diðeri ileAllahü teâlâdan baþkalarýna yönelesin."
Gönderen: 03.09.2006 - 16:04
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  
555 Mesaj -
ve Aleyküm selam ve Rahmetullahi..

"Allahü teâlâya hiç isyân etmediðiniz bir dille duâ ediniz ki, duânýz kabûl olsun."

RABBÝM günahkar kulun dualarýnýda kabul eyle ve tövbe kapýsýndayým tut elimden RABBÝM

"Ýki hâlde kendinizi sakýnýn: Söz söylerken ve yemek yerken."

abim biraz daha açarmýsýn kafama takýldý da

Es selamün aleyküm ve Rahmetullahi..
Gönderen: 03.09.2006 - 16:08
Bu Mesaji Bildir   .:Yakup023:. üyenin diger mesajlarini ara .:Yakup023:. üyenin Profiline bak .:Yakup023:. üyeye özel mesaj gönder .:Yakup023:. üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE:
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý {{.:Yalanyarim:.}}

ve Aleyküm selam ve Rahmetullahi..

"Allahü teâlâya hiç isyân etmediðiniz bir dille duâ ediniz ki, duânýz kabûl olsun."

RABBÝM günahkar kulun dualarýnýda kabul eyle ve tövbe kapýsýndayým tut elimden RABBÝM

"Ýki hâlde kendinizi sakýnýn: Söz söylerken ve yemek yerken."

abim biraz daha açarmýsýn kafama takýldý da

Es selamün aleyküm ve Rahmetullahi..



Ve Aleykum Selam Ve Berekatu...

"Ýki hâlde kendinizi sakýnýn: Söz söylerken ve yemek yerken."

Sanýrým bu sözü anlamadýnýz güzel kardeþim...

iki halde kendinizi sakýnýn derken az konuþun ve az yemek yeyin denmek isteniyor.

Ýnsanýn afeti dilinden gelecektir. Bu sebeple Din-i Ýslam mü-min kul için sükutu altýn belletmiþtir. Sükut o kadar büyük bir nimettir ki bu sebeple Büyüklerimiz haklý olduðunuz konuda dahi susmanýn hem edep hemde hayýr açýsýndan daha iyi olacaðýný buyurmuþlardýr. Az konuþmak nimettir hiç konuþmamak altýndýr. Þüphesiz ki konuþmasý gerekenler Din büyükleridir. Zira onlar konuþmak ve öðretmek için varlardýr, biz cahillerin konuþmasý afettir. Bu sebeple elimiden geldiðince kendi kelamlarýmýz deðil büyüklerimizin kelamlarýný öðretmeye çalýþýyoruz...
Çok güzel bir söz vardýr...

"Haklý olduðunuz bir konuda alimle konuþursanýz haklý çýkarsýnýz, cahille konuþursanýz haksýz çýkarsýnýz."

Çok yemek kýsmýna gelince; Sizde bilirsiniz ki güzel kardeþim çok yemek nefsi ve þehveti azdýrýr nefsin en hoþlanmadýðý durum açlýktýr. Bu sebeple mü-min kullarý oruçtan ayýrmaya çalýþýr. Tok bir karýn mü-min kulu ibadetden de alýkoyar bir imtihan ediniz akþam yemeðinden sonra tok bir karýnla namaz kýlma niyetinde olunuz hemen uyku hali gelir eðer koltukda iseniz uyuklar miskinleþirsiniz canýnýz hiçbirþey yapmak istemez. Evliyalar bu sebeple her sohbetlerinde mutlaka "az ye, az konuþ ve az uyu." diye öðüt verir...

Kardeþim Ýnþallah takýldýðýn yerleri bu cahil halimizle anlatabilmiþizdir...

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...
Gönderen: 03.09.2006 - 16:23
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  
Havz-i kevser abim
555 Mesaj -
Es selamün aleyküm ve Rahmetullahi..

abim cahilligimi maruz gör ben anlamadýgým için sordum ve iyikide sormuþum

açýklaman için ALLAH razý olsun abim gül
inþaALLAH yakýnda sohbetlerde bu güzellik saçtýgýnýz konularýnýzdan da faydalanacam

Bu aciz kardeþini dualarýnda unutma

Laf aramýzda Abimsin göz kırpma

Es selamün aleyküm ve Rahmetullahi..
Gönderen: 03.09.2006 - 16:46
Bu Mesaji Bildir   .:Yakup023:. üyenin diger mesajlarini ara .:Yakup023:. üyenin Profiline bak .:Yakup023:. üyeye özel mesaj gönder .:Yakup023:. üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
114 Mesaj -
Ebu'l-Ala el-Afifi
Terc. Abdullah Kartal((
Uludað Üniversitessi Ýlahiyat Fakültesi Dergisi
Sayý: 9, Cilt: 9, 2000
ÝBN ARABÝ ÝLE ÝLGÝLÝ ARAÞTIRMA SERÜVENÝM
I- Araþtýrma hayatýmda Ýbn Arabi ile ilk tanýþmam, 1927 senesinin son baharýnda Cambridge Üniversitesi felesefe bölümünde mastýrý tamamlayýp ayný yerde doktoraya hazýrlanma hususunda düþünmeye baþladýktan sonra olmuþtu. O sýralarda Cambridge Üniversitesi'nde Doðu Araþtýrmalarý Bölümünün baþkaný olan Reynold A. Nicholson'a danýþmanlýðýnda doktora yapma isteðimi bildirdiðimde, araþtýrmam için konu olarak Ýbn Arabi'yi önermiþti. Zira ona göre, Mýsýr'da ihtisas yaptýðým Doðu araþtýrmalarým ve Cambridge Üniversitesi'nde uzmanlaþtýðým felsefi araþtýrmalarým, islam sufisi ve filozofu olan Ýbn Arabi'yi incelememi mümkün kýlmaktaydý.
O tarihlerde Nicholson, Ýngiltere'de tasavvuf araþtýrmacýlarýnýn baþkanýydý ve gayretini bu araþtýrmalara yöneltmiþti. Ýbn Arabi'nin tasavvufunun bazý yönlerini inceleme noktasýnda büyük bir gayret göstermiþti. "Studies in Islamic Mysticism" (Ýslam Tasavvufu Üzerine Araþtýrmalar) isimli önemli eserinde Fususu'l-hikem kitabý hakkýnda yazdýklarý ve Tercümanu'l-eþvak divanýnýn muhteþem tercümesi, bu çalýþmalardan bazýlarýdýr. Ancak üstad, Ýbn Arabi'nin tasavvuf ve felsefesini açýklayacaðý genel bir kitap yazmayý veya onun bu konuda yazdýðý bir kitabý tercüme etmeyi hiç bir zaman düþünmemiþtir. Evet! Aslýnda Fususu'l-hikem'i tercüme etmeyi düþünmüþtü; ancak kitabýn zorluðunu ve ýstýlahlarýnýn ingilizceye naklinin imkansýzlýðýný sezerek bu fikrinden vazgeçmiþti. Bu kitabý tanýtýrken þöyle demektedir: "Ýbn Arabi'nin Fusus'daki teorilerinin anlaþýlmasý zordur. Bundan daha zoru ise, bu teorilerin þerh ve açýklanmasýdýr. Zira dili, özellikle ýstýlahidir; çoðu zaman da karmaþýk ve mecazidir. Bu eserin her hangi bir literal yorumu, anlamýný bozar. Öte yandan ýstýlahlarýný ihmal ettiðimizde kitabý anlamak ve anlamlarýna yönelik açýk bir düþünceye ulaþmak imkansýz olur. Bu kitap, bütününde, kapalý ve derin tasavvuf mektebinin özel bir çeþidini temsil etmektedir."1
II- O zamanlar islam tasavvufu, özellikle de Ýbn Arabi'nin tasavvufu hakkýndaki bilgim yetersizdi. Doðrusu Doðu ve Batý araþtýrmalarýmda bu tarz düþünce hiç de ilgi alanýma girmemiþti.
Ýbn Arabi'nin kitaplarýný okumaya baþladým. Nicholson'ýn okumamý tavsiye ettiði ilk kitap, Fususu'l-hikem'di. Metni, bazan tek olarak, bazan da Kaþani, Davul el-Kayseri, Cami ve Abdulgani en-Nablusi'nin þerhlerinin yardýmýyla defalarca okudum. Ancak hiç bir þey anlayamamýþtým. Açýk arapça bir cümle okuyordum ve tek tek her kelimeyi anlýyordum. Fakat müellifin hedeflediði genel içeriði ve külli manayý bir türlü anlayamýyordum. Misal olarak kitabýn giriþindeki sözünü zikrediyorum.
"Ümmetler arasýndaki ayrýlýklar dolayýsýyla din ve mezheplerin çeþitli olmasýna raðmen, tek ve deðiþmez olan doðru yoldan ve zat aleminin kudsi kaynaðýndan gelen hikmetleri kelimelerin kalblerine indiren Allah'a hamd olsun. Ve kerem hazinelirinden gelen himmetlerini, en saðlam vaidlerle ümmetlerine yetiþtiren Hz. Muhammed'e ve onun yakýnlarýna eriþsin. "2
Bu, karanlýk içinde karanlýktý. Çünkü ben, Ýbn Arabi'nin ýstýlahlarýna ve uslubuna alýþkýn deðildim. "Hikem", "kelim", "tariku'l-ümem", "hazainü'l-cud-i ve'l-kerem", "el-kilu'l-akvem" ile gerçekte neyi kastettiðini anlayamýyordum. Halbuki bu kelimelerin açýk luðavi manalarýný biliyordum. Ancak bu bilgi, mutlak olarak yetersizdi (faydasýzdýgöz kırpma.
Ümitsiz ve mahzun bir þekilde üstada gittim. Kendisine, Fusus'u anlayamadýðýmý ve anlamakta zorluk çektiðim ilk arapça kitabýn Fusus olduðunu açýkça ifade ettim. Bunun üzerine Nicholson, Fusus'u býrakmamý ve Ýbn Arabi'nin diðer kitaplarýna yönelmemi tavsiye etti. Sonunda Futahat, Tedbiratü'l-ilahiyye, Ýnþau'd-devair, Ukletü'l-müstevfiz, Mevakiu'n-nucum ve Ýbn Arabi'ye nisbet edilen tefsiru'l-Kur'an'ýn da içinde bulunduðu matbu ve yazma yirmi küsür eserini okudum. Sanki Futuhat, Fusus'un kilitlerini açtýðým bir anahtar gibiydi. Onu okur okumaz, Fusus'un muammalarý (bilmeceleri) çözüldü; Ýbn Arabi'nin uslup ve gayesini anlama yolunun iþaretleri bir bir ortaya çýktý. Anladým ki, bu zat, uzun zaman okuyucuya hitap etttiði ve bazan kastedilen mananýn gizli kalacaðý derecede birini diðeriyle karýþtýrdýðý iki farklý dil kullanmaktaydý.
Bu, iki dil, zahir ve batýn dilidir veya bizzat sufilerin ifadesiyle þeriat ve hakikat dilidir. Zahir dili, halkýn, yani hukukçular ve kelamcýlarýn dilidir. Batýn dili ise, sufilerin þeriatýn zahirinin arkasýndaki gizli anlam ve incelikleri dile getirdikleri remz (sembol) ve iþaret dilidir. Sufiler, ya halk dilinin hissettikleri zevk ve vecdi ifade etmekte yetersiz kaldýðý için ya da söylediklerini ehil olmayanlardan gizlemek için bu dile sýðýnmýþlardýr. Zira iþaret ettikleri þey, aklýn tek baþýna anlayamadýðý hakikatlerdir. Çünkü bu hakikatler, aklýn alanýna girmez ve aklýn kategorilerinin alanýný aþar. Bu sebepten, sufilerin sözlerini inceleyen kiþinin, onlarý anlama, yorumlama ve onlar üzerine hüküm koymada dikkatli olmasý gerekir. Aksi taktirde ya bu hakikatleri manalarýnýn dýþýna çeker ya da ihtimal dýþý hususlara yöneltir. Eskiler bu meseleye dikkat çekmiþ ve bu konuda uyarýda bulunmuþlardýr. Bizzat Ýbn Arabi de, insanlarýn Tercümanu'l-eþvak'daki sembollerini yanlýþ anladýklarý ve divanýnda kadýnlarý, ülkeleri, tabiatý, tabiatýn manalarýný ve baþka maddi meseleleri zikreden aþýk bir þair olmakla suçladýklarý kendisinide ulaþtýðýnda, bu konuya dikkat çekmiþ ve þöyle demiþtir:
"Bu manzum eserimde tarikatýmýza göre ilahi varidatlara, ruhi iniþlere (tenezzülat-ý ruhiyye) ve yüce iliþkilere (el-münasebatü'l-ulviyye) ima etmekten baþka bir þey ilave etmedim. Allah, bu divanýn okuyucusunu, yüce nefislere ve semavi nefislere baðlý üstün himmetlere layýk olmayan þeylerin hatýrýna gelmesinden korusun."3
Bu çift dil,- yani zahir ve batýn dili- Ýbn Arabi'nin uslubunun kapalýlýðýnýn en büyük sebebidir. Bu kapalýlýk, bütün sufi filozoflarýn kitaplarýnda mevcud ise de Ýbn Arabi'nin kitaplarýnda daha güçlü ve daha derindir. Kanaatimce, bu, Ýbn Arabi'nin hem zahir, hem batýn ehlini memnun etmeyi amaçladýðý kasýtlý bir kapalýlýktýr. Onun gerçek gayesi ise, batýni manalardýr ki, doktrini bu manalardan oluþmaktadýr; Bu batýni manalarý, deðiþik yöntemlerle Kur'an ve Sünnetin metinlerinden çýkarmýþtýr. Bunu yaparken islam akidesinin zahiri ile varlýðýn tabiatý hakkýndaki doktrininin kaçýnýlmaz sonucu olan felsefi ve tasavvufi neticelerin arasýný ayýran derin uçurumu geçebilmek için özel bir yöntem denemiþtir.
3- Ýbn Arabi'nin uslubunu araþtýrmaya, özelliklerini öðrenmeye, Kur'an'ý anlama ve te'vil etme hususundaki yöntemi ile önceki sufilerin yöntemini karþýlaþtýrmaya baþladým. Sonuçta kitaplarýnýn anlaþýlmasý noktasýnda bana yol gösteren sayýsýz hakikat ortaya çýktý.
Ýbn Arabi, Kur'an'ý tasavvufi olarak yorumlayan (te'vil eden) ilk kiþi deðildi. Zira bu konuda ondan önce, Muhasibi, Cüneyd, Ebu Talip el-Mekki ve Gazali gibi büyük sufiler bulunmaktaydý. Bu sufilerin her birisinin, te'vil hakkýnda özel bir yöntemi ve te'vil edilen nas için özel bir anlayýþý vardý. Ýbn Arabi'nin bu sufilere borçu büyüktü. Ancak Ýbn Arabi çok geniþ kültürlü olmasý, dini, akli ve ruhi kültürü çok iyi bilmesi ve hiç bir sufi ile karþýlaþtýrýlamayacak derecede Kur'an ve Hadis'i te'vilde bu zengin ilminden yararlanmasý bakýmýndan diðerlerinin tümünden farklýdýr. Bu noktada tefsir ile te'vilin ayný þey olduðunu söylemiyorum. Zira te'vil ayrýdýr, tefsir ayrýdýr. Tefsir, lafýzlarýn anlamlarýnýn þerh ve açýklanmasý; te'vil ise, metnin lafýzlarýný zahirinin delalet etmediði baþka manalara yönlendirmektir. Mesela "Allah gökten su indirdi ve miktarlarýnca vadiler aktý." (Ra'd, 13/17) ayeti tefsir edilirken þöyle denilebilir: "Allah'ýn kullarýna ni'metlerinden birisi de, buluttan hayvan ve nebatlarý sulayan ve vadileri dolduran yaðmur indirmesidir. Hepsi takati ve geniþliði oranýndadýr." Ancak Ýbn Arabi gibi bu ayeti te'vil edersek þöyle deriz: "Sudan kasýt ilim; gökten kasýt ise, yüce alem (el-alemü'l-ulvi)'dir: Ayetin manasý, Allah ilahi ilmi yüce alemden seçkin nebi ve veli kullarýnýn kalplerine indirir ve kalpler-ki "vadiler"le sembolize edilmiþtir.-bu ilimle dolup taþar. Herkes isti'dadýna göre alýr." Böylece görüyoruz ki, müfessir, lafzýn hakiki manasýný alýrken, te'vil eden ise ona mecazi bir anlam vermekte ve lafzý, mananýn sýrf sembolü ve iþareti olarak kabul etmektedir.
Genellikle Ýbn Arabi, doktrini için temel kabul ettiði Kur'an ayetlerini açýklarken iki yöntem kullanýr. Sýk sýk ikinci manaya-mecazi manaya- "iþaret" ismini vermektedir. Bu konuda þöyle der: "Kur'aný açýklama hususunda sufilerin sözü, iþaretlerdir ki, bunlarla Allah'ýn hitabýnýn mahalline iþaret edilir. Bu iþaretler, þekilci olan fakihlerin çoðu tarafýndan bilinmez. Bu sebepten onu inkara yönelirler ve bunu söyleyeni küfürle itham ederler." Ýbn Arabi sözüne þöyle devam eder: "Nazil olan her ayetin iþaret ehline göre iki yönü vardýr; Birinci yönü, kendi içlerinde görürler; diðerini ise, kendilerinin dýþýndaki þeylerde görürler. Allah þöyle buyurur: "Ýþaretlerimizi afakta ve onlarýn içlerinde göstereceðiz." (Fussilat, 41/53) Ýbn Arabi bu ayeti aþaðýdaki gibi yorumlamaktadýr: Allah'ýn ayetlerinin afak olarak isimlendirilen zahire dönük bir yönü vardýr. Çünkü ayetlerin hükümleri organlar üzerinde caridir. Ayrýca "kendileri" olarak isimlendirilen batýna dönük bir yönü daha vardýr; zira hükümleri kalplerde cereyan eder. Birinci yön, þeriat tarafý; ikincisi ise hakikat cihetidir.
Ýbn Arabi, bazan da batýnî manalara, þeriatýn zahiri olan "kitab"ýn karþýlýðý olarak "hikmet" ismini vermektedir. Bu, karþýtlýk aþaðýdaki ayette zikredildiði gibi Kur'anda da vardýr: "Rabbimiz! onlara kendi içlerinden senin ayetlerini okuyan, kitabý ve hikmeti öðreten bir rasul gönder." (Bakara, 2/129) Yani onlara þeriatýn zahirini ve batýnýný öðreten rasul gönder. Bu, Fusus'ta dikkat çekilen bir noktadýr. Nitekim Ýbn Arabi, incelediði 27 peygamberden her birisinin ismini, bir hikmetle iliþkilendirmektedir. Ona göre bu hikmetler, söz konusu peygamber hakkýnda nazil olan Kur'an naslarýnýn arkasýnda gizli olan batýni manalara iþaret etder. Mesela, "Adem kelimesindeki ilahi hikmet bölümü", "Ýsmail kelimesindeki yüce (aliyye) hikmet bölümü" veya "Muhammed kelimesindeki ferdiyet hikmeti bölümü" gibi. Adem kelimesinden ve Muhammed kelimesinden amaç, Ademî akýl ve Muhammedî akýl veya Ademî hakikat (el-hakikatü'l-ademiyye) ve Muhammedî hakikat (el-hakikatü'l-muhammediyye)'dir. Bunun anlamý, Fusus kitabý, hikmetler bütünü demektir ki, her bir hikmet, söz konusu peygamber hakkýnda nazil olan Kur'an ifadelerinin arkasýnda gizlenen batýni manalarý açýklamaktadýr. Her hikmetin özel bir konusu vardýr: Ademi hikmetin konusu, "uluhiyet", Ýsmaili hikmetin konusu, özellikle Allah'a nisbetle "uluv", Muhammedi hikmetin mevzusu ise "ferdiyet"tir.
Bazan da Ýbn Arabi, batýni anlama ilmin karþýlýðý olarak "fehm" ismini vermektedir. Zira ilim, bilineni (ma'lum) kuþatmak, fehm ise (ma'lumun) hakikatini ve özünü idrak etmektir. Fehm, kulun kesbi olan ilmin aksine ilahi bir hibe ve rabbani bir bildirmedir. Þekil ilmi olan fýkýh, "ilim" kýsmýna dahildir. Ebu Yezid bu konuda zahir alimlerine hitap ederek þöyle demiþtir: "Siz ilminizi ölüden aldýnýz. Halbuki biz, ilmimizi hiç ölmeyen diriden aldýk."4
Bu esasa göre Ýbn Arabi, velilerin Kur'an anlayýþýnýn (fehm) Kur'an'ýn tamamlayýcý bir parçasý olduðunu ve Kur'an'la ayný kaynaktan geldiðini kabul etmiþdir. Bu yüzden teþri nübüvveti olan özel nübüvvet (en-nübüvvetü'l-hassatügöz kırpma kapýsý kapansa bile umumi nübüvvet (en-nübüvvetü'l-ammetügöz kırpma kapýsý -ki, ma'rifet nübüvvetidir- kapanmamýþtýr.
4- Anladým ki, Ýbn Arabi teþriye ait Kur'an ayetlerini anlama hususunda zahir ve batýn boyutlarýna birlikte önem vermektedir. Nitekim zahir ehlinin yaptýðý gibi fýkhi meseleyi ve þeri hükmünü açýkladýktan sonra "iþaret" onu takip etmekte ve iþaretin kalpteki etkisini belirtmektedir. Ýbn Arabi'nin Futuhat kitabýnýn birinci bölümünde namaz, oruç, zekat, hac, taharet ve benzeri fýkhi meseleleri ele alýrken takip ettiði yöntem budur. Ýbn Arabi'nin amacý, zahirinde geçtiði gibi bütün þeri meseleleri içinde açýkladýðý büyük bir kitap yazmaktý. Bu kitapta hükmün zahiri hakkýndaki þer'i bir problemi iþlerken, zahiri hükmü yanýnda insanýn batýnýndaki hükmünü de zikretmek ve þer'i hükmü zahire-batýna, organlara-kalbe birlikte uygulamak istemiþti.5 Büyük bir ihtimalle Ýbn Arabi bu kitabý te'lif etmemiþtir. Ancak bu noktada Futuhat ve Fusus'da zikrettikleri, bu yöntemi açýklamak için kafidir. Bu yöntem, onun zannedildiði gibi ibadetlerde zahiri mezhebine mensub olmadýðý, belki ibadette zahirilerle zahiri, batýnilerle batýni mezhebine mensub olduðuna delalet etmektedir. Ancak o, batýnilere daha yakýndýr. Çünkü fýkýhçý ve sufidir; ancak din anlayýþýnda zahiri fýkýhçýlara oranla sufilere daha yakýndýr. Ýbadetlerin açýklanmasý hususunda ruhi sýrlarýn inceliklerine yönelik bildirdikleri, buna tanýklýk etmektedir.
Ýbn Arabi, ibadetlerle ilgili ayetleri te'vil etmeyi, zahir mana ile batýn mana arasýnda bir zýtlýk olmadýðý ve te'vil edenin zahir manadan daha yüksek ve derin deruni seviyeye yükseldiði bir esas üzerine kurar. Zira bu durum, insanýn nefsi ve kalbiyle daha güçlü bir iliþkiyi saðlar. Ýnsan ruh ve bedenden oluþmuþtur ve Ýbn Arabiye göre bunlarýn her ikisi de teklife muhatabdýr.
Ýtikad ayetleri ile ilgili te'vili ise, en mükemmel görünümünü Fusus'ul-hikem kitabýnda bulmuþtur. Ýbn Arabi bu kitapda doktrinini, Kur'an ve Hadis'in doðmalarýndan uzak felsefi veya felsefi-tasavvufi bir esas ile açýklamayý düþünmemiþtir. Aksine bu doðmalardan düþünceleri için bir kalkan ve doktrininin örgüsünü dokuduðu bir çerçeve oluþturmuþtur. Bu doðmalarý, bazan açýk bazan da karmaþýk olan özel te'vil yönteminin hizmetine sunmuþ ve onlardan vahdet-i vücud doktrinini hissettiren istediði her manayý çýkarmýþtýr. Bu kitabýn her bölümünde, bir peygamberle ilgili bazý Kur'an ayetleri vardýr. Bu peygambere o bölümün hikmetini dayandýrmakta, Kur'anda bildirildiði ve müslümanlarýn bildiði þekilde onun kýssasýný anlatmaktadýr. Ancak Ýbn Arabi açýklama esnasýnda nassýn lafýzlarýný te'vil etmekte ve bu nastan, bazan bilinen zahir anlamýndan çok uzak olan dilediði manalar ve iþaretler çýkarmaktadýr. Bu hususta Kur'an lafzý ile te'vil ettiði mananýn hamledildiði lafýz arasýndaki lafzi yakýnlýða dayanmaktadýr: Mesela þöyle der: Takva vikaye'den türemiþtir. Muttaki, kendisini Hakk'ýn korumasýna alan kimsedir. Bu durumda kul, Hakk'ýn suretidir. Veya þöyle der: "Ulu'l-elbab" (akýl sahipleri), bir þeyin özünü araþtýranlardýr. Ya da þöyle der: "gayret", "ente-sen" anlamýndaki "gayr"dan türemiþtir. Bundan, "ilahi birlik" makamýnýn gayrdan uzak "gayret"i gerektirdiði sonucuna varmýþtýr. Burada gayr, "ente-sen"dir. Vahdet makamýnda ise, "ene" ve "ente" arasýnda fark yoktur.
Ayný þekilde Ýbn Arabi "rih" (rüzgar)'ýn "rahat"a iþaret ettiðini söyler. Ad kavminin "rih"ý onlarý karanlýk cisimlerinden kurtarmýþtýr, sonucuna varýr. Azap, "azubet"ten (tatlýlýk) türemiþtir. Buna göre cehennem ehlinin azabý, bir çeþit nimettir. Zira hakikatte azap yoktur ve herkesin sonu naimdir. (cennettir.) Cehennem halkýnýn azabý ile ilgili Fusus'da þöyle demektedir:
"Onlarýn cennetine tatlýlýðýndan dolayý "azab" denir. Bu azap sözü onda gizli olan lezzet için bir kabuk gibidir. Kabuk ise özü koruyan bir þeydir."
Böyle dedikten sonra:
"Küfür ve isyan ehli cehenneme girseler de, orada kendileri için bir zevk ve lezzet vardýr. O da onlar için bir cennettir.
Ancak onlarýn cennetleri Huld cennetlerinin nimetlerine benzemez. Ýkisi de birdir ama aralarýnda tecelli farký vardýr."6
Bazan da Kur'an lafzýna dilin veya örfün desteklemediði tahkimi bir mana (hakemlik manasýgöz kırpma verir. Mesela Musa'nýn içine konulduðu tabut, onun cismidir ve içine atýldýðý okyanus ise bu cisim vasýtasýyla elde ettiði ilimdir. Nuh fassýnda ise þöyle der: Nuh kavmini, gece- yani akýllarý açýsýndan (zira akýllar, gaybdýr.)- ve gündüz- yani suretlerinin zahiri bakýmýndan- (Hakka) çaðýrmýþtýr... "Rabbim! beni affet!- yani beni gizle.- Annemi, babamý da (affet). - yani kendilerinden olduðum kimseleri ki, onlar akýl ve tabiattýr.- Evime giren kimseyi de-yani kalbimi- (affet); Mü'minleri de yani akýllarý; Mü'min kadýnlarý da, yani nefisleri" "Zalimleri artýrmaz." Zalimler, gayb ehlidir: Zira "zalimin" kelimesi, "zulumat"tan türemiþtir ki, o da gaybdýr. Benzer bir çok misal vardýr.
Belirttiðimiz gibi Ýbn Arabi, ibadet ayetlerini anlama noktasýnda zahir ve batýn manalarýný birlikte benimserken, ikitad ayetlerinde zahir manadan dayandýðý bir destek ve arkasýna gizlendiði bir perde olarak yararlanmakla birlikte sadece batýnî anlamlara önem verir. Bu ayetleri tartýþýrken görürsünüz ki, o ansýzýn zahirden batýna intikal eder, sonra zahirine sonra tekrar batýna döner; kendisini bu iþe verir, onu takip eder ve okuyucunun hayrete düþeceði ve aklýnýn karýþacaðý bir yöntemle onu açýklar. Eðer uslubunda bu çift manaya sýðýnmasa ve doktrinini tek dille açýklasaydý, manalarý açýk olur ve bu hususdaki þüphe ortadan kalkardý; ancak anladýðým kadarýyla bu çift dili kasýtlý olarak tercih etmiþtir. Böylece basit olaný, çetrefilli hale getirmiþ ve açýk olaný gizlemiþtir. Neredeyse te'vil ile ilgili önemli metoduyla Kur'an'ý yeni bir Kur'an'a dönüþtürmüþtür.
5- Ýbn Arabi'nin uslubu ve te'vil yöntemi ile ilgili keþfettiðim ilk hakikat buydu. Þüphesiz görüþlerini yorumlarken yararlandýðý bu dilsel düalizim, insanlarýn Ýbn Arabi'nin durumu ve inancýný taktir etme hususundaki ihtilaflarýnýn en önemli sebebidir. Sözlerinin zahiri yönüne bakan kimse, onun ilmine ve faziletine tanýklýk etmekte, en büyük alim ve fýkýhçýlarýndan, Kur'an ve hadisi en iyi bilenlerden birisi olarak kabul etmekte, bu yüzden onu velilik ve kudsilik ile nitelemektedir. Sözlerinin batýni yönüne bakan kimse, felsefe ve tasavvufunda açýk olan akli ve ruhi yeteneklerini taktir etmekle birlikte ya dini görüþlerini kabul etme noktasýnda tereddüt göstermekte ya da onlarý kesin olarak reddetmektedir. Ýslam alemi, Ýbn Arabi'nin durumu hakkýnda iki kampa ayrýlmýþtýr. Bunlardan birincisi, ilk tutumu, diðeri ise ikinci tutumu temsil etmektedir. Mecdüddin el-Firuzabadi, Ýbn Arabi'yi desteklemek üzere "Keþfü'l-gýda an esrar-i kelami'þ-þeyh Muhyiddin Arabi" adlý eser yazan Þeyhu'l-Ýslam Siracuddin el-Mahzumi ve Mahzumi'nin þeyhi Siracuddin Balkani, onun ateþli savunucularýndan bazýlarýdýr. Fahreddin Razi, Ýmam Ýbn Es'ad el-Yafii, Sa'duddin el-Hemevi, Kemalettin el-Kaþi ve Ýbn Kemal Paþa, onun veliliðine hükmetmiþlerdir.
Ýbn Arabi'yi reddeden ilk kiþi reddeden ilk kiþi olan Cemaleddin bin el-Hayyad el-Yemenî, Ýbn Teymiyye ve Mýsýr misafiri Burhaneddin el-Bukai eþ-Þafii- ithamda en sertleridir- ona hücum eden diðer tarafý temsil ederler.
Böylece Ýbn Arabi, varlýk sahnesine çýktýðýndan beri islam alemini meþgul etmiþtir ve hala da meþgul etmektedir. Ýnsanlar kendilerini, onun eserlerini þerhetmeye, analiz etmeye ve yorumlamaya vakfetmiþlerdir. Ancak önceki nesiller, gayretlerini onun inançlarýný incelemeye ve -her birisi þeriatý anlayýþ biçimine göre- bu inançlarýn þeriata uygun olup olmamasýna hasretmiþlerdir. Halbuki Ýbn Arabi'nin felsefesini bir bütün olarak incelemek, objektif ve tarafsýz olarak ortaya koymak ve insanlýk düþüncesi içerisindeki genel çerçevesini belirlemek, bunlardan hiç birinin aklýna bile gelmemiþtir.
Ýbn Arabi'nin eserlerini incelediðimde ve bu konuda The Mystical Philosophy of Muhyiddin Ýbn Arabi (el-felsefetü's-sufiyyetü fi mezheb-i Muhyiddin ibn Arabi) baþlýklý ingilizce bir kitap yazdýðýmda amaçladýðým gaye, tamamen bu idi. Bu kitabýn esasý, 1930 senesinde Cambridge Üniversitesi'ne sunduðum doktora çalýþmamdýr.
Bu kitap, filozof sufi Ýbn Arabi'nin doktrininin bir özetidir. Bu kitabýn unsurlarýný müracaat ettiðim çeþitli kaynaklardan topladým ve içinde Ýbn Arabi'nin fikri orijinalliðini ve onun yöneliþinde etkisi olan çeþitli tasavvufi ve felsefi cereyanlarý açýkladým. Ayný þekilde belli bir ölçüde görüþlerinin kendisinden sonraki nesil üzerindeki etkisini de ortaya koydum.
6- Uzun araþtýrma ve inceleme sonunda anladým ki, bu zatýn büyük evrensel felsefi doktrinler arasýnda önemli bir yer iþgal eden tasavvufi ve felsefi bir doktrini vardýr. Bu doktrinin kaynaklarýný felsefi ve tasavvufi olmayan çeþitli ayrýntýlardan çýkarmaya baþladým ve bu unsurlarý birbirine ekledim. Böylece bu mezhebin çatýsý, ontoloji (vücud), epistemoloji (ma'rifet) ve psikoloji (nefs)'den oluþan temel felsefi meseleleri içine alacak þekilde tam ve birbiriyle irtibatlý olarak ortaya çýkmýþtýr. Gördüm ki, bütün bu meseleler, Ýbn Arabi'nin düþüncesinde tek bir mihver etrafýnda dönmektedir; bu da vahdet-i vücud düþüncesidir. Bu düþünce, onun aklýna hakim olmuþ ve bilincini istila etmiþtir. Söylediði her hususda bu düþünceden baþlamakta, her þeyin yorumunda ona dönmekte, bu düþüncenin ýþýðýnda Kur'an ve Hadis'i te'vil etmekte ve bu iki kaynaðý doktrininin hizmetine sunmaktadýr.
Bu düþüncenin özeti þudur: vücudi hakikat özü itibariyle bir; sýfat ve isimleri açýsýndan çoktur; Onda ancak itibar, nisbet ve izafet yönünden çokluk vardýr; kadim ve ezelidir; kendilerinde zuhur ettiði varlýk suretleri deðiþse de, o deðiþmez. Zatý açýsýndan ona bakýlýrsa, O'nun "Hak" olduðu; mazharlarý itibariyle bakýlýrsa, "halk" olduðu görülür. Bu vücudi hakikat, Hak ve halktýr; Bir ve çoktur; kadim ve hadistir; evvel ve ahirdir; zahir ve batýndýr. Bu hakikat, bütün zýtlarý camidir; ancak bu zýtlýk, hakikatte deðil, itibarlarýn farklýlýðý sebebiyledir.
Ýbn Arabi, þüpheye yer býrakmayacak tarzda cür'et ve açýklýkla bu vahdet-i vücud problemini, Fususu'l-hikem ve Futuhatü'l-mekkiyye kitaplarýnda þu þekilde ortaya koymaktadýr.
"Ayný olduðu halde eþyayý ýzhar edeni tesbih ederim.
Benim gözüm, Onun vechinden baþkasýna bakmadý.
Kulaðým Onun kelamýndan baþkasýný iþitmedi."7
Vahdet-i vücuda iþaret eden sözlerini te'vil etmek ve zahir manasýný þeriatýn zahirine uygun baþka bir manaya dönüþtürmek mümkün deðildir. Zira bizzat þeriatýn zahiri, ona göre hakikatin ancak bir yönünü ifade eder: Ýkinci yönünü ise, þeriatýn batýný ve hakikati ortaya koyar.
Buna þu da eklenmelidir ki, Ýbn Arabi'nin dile getirdiði vahdet-i vücud, uluhiyeti ve gereklerini veya ruhi deðerleri inkar eden materyalist bir vahdet-i vücud deðildir; aksine bunun tersi doðrudur; Yani vahdet-i vücud, fenomen alemini inkar etmekte ve Gerçek Varlýk'ýn ancak Hak yani Allah olduðunu itiraf etmektedir. Halk ise, Hak varlýðýn gölgesidir ve halkýn bizzat varlýðý yoktur.
Ýbn Arabi, muarýzlarýnýn ve inkarcýlarýn itirazlarýndan korkarak bu mezhebi açýk ve tam bir þekilde bir kitapta veya kitaplarýnýn bölümlerinde açýklamasý gerektiðini anlamýþtýr. Bu sebepten bu mezhebi, fýkýh, hadis, kelam, tefsir ve benzeri meselelerle karýþtýrarak çeþitli ayrýntýlar içerisine daðýtmýþtýr (yaymýþtýr). O, "seçkinler"in (havas) inançlarýna yönelik sözleri esnasýnda bu durumu þu sözüyle açýklamaktadýr. (seçkinlerin inancý, vahdet-i vücud hakkýndaki inancýndan ibarettir.)
"Kapalýlýktan dolayý ona belli bir bölüm ayýrmadým. Ancak onu bu kitabýn (el-Futuhat) bölümlerine daðýtarak, ayrýntýlý bir þekilde ele almak suretiyle açýkladým. Fakat zikrettiðim gibi daðýnýk haldedir. Allah'ýn bu iþi bilme hususunda anlayýþla rýzýklandýrdýðý ve onu baþkalarýndan ayýrdýðý kimsenin bilgisi hak bilgi ve doðru sözdür."8
Þüphesiz Ýbn Arabi, doktrininin unsurlarýný (eserin çeþitli bölümlerine) daðýtmayý, gerçek hakikatini ifþa etmemek ve anlamayanlardan gizlemek için kasýtlý olarak yapmýþtýr. "O bu anlamda büyük bir musiki bestesi yapan, sonra onu insanlardan gizlemeyi düþünen, bu sebepten yýrtan ve baþka naðmelerin içine yayan bir sanatçýya ne kadar da benzemektedir. Büyük musiki bestesi, onu çýkarmayý ve yeniden bir araya getirmeyi isteyen kiþiler için buradadýr."9
Ýþte benim Ýbn Arabi araþtýrmamda ortaya koyduðum çalýþma buydu; yani daðýlmýþ unsurlarý toplamak, birbirleriyle irtibatlandýrmak ve felsefi ve tasavvufi açýlardan mükemmel ve muntazam bir doktrini yorumlayan genel ve düzenli bir te'lif meydana getirmek. Bu eseri insanlara taktim ettiðim zaman, bazýlarý kabul etti ve beðendiler; bazýlarý da reddettiler; Reddedenlerin gerekçesi, benim Ýbn Arabi'nin sözlerini te'vilde aþýrýlýða kaçtýðým, onda olmayan þeyleri ona izafe ettiðim, sufi bir kiþiden evrensel felsefi bir þahsiyet yarattýðým ve onu Spinoza ve benzeri kiþilerin yanýna koyduðum þeklindeydi. Onlara göre Ýbn Arabi'nin sufiliði ortadayken bu felsefi konuma yükselmesi mümkün deðildi. Benim Muhyiddin Ýbn Arabi kitabýma yönelik bazý batýlý bilim adamlarýnýn ve 1930 yýlýnda Edebiyat Fakültesinde felsefe hocasý olmayý düþündüðümde Kahire Üniversitesinin Rektörü olan merhum Mustafa Lütfi'nin tutumu, buydu. O zaman "Muhyiddin Ýbn Arabi'nin tasavvuf felsefesi hakkýnda bir kitap" yazdýðýmý söylediðimde Mustafa Lütfi'nin þöyle dediðini hatýrlýyorum: "Muhyiddin Ýbn Arabi'nin felsefesi mi?" Bunun üzerine "evet! büyük bir felsefe" dedim. Bu felsefeyi bir araya getirmek ve muntazam ve ilmi bir þekilde ortaya koymak bana nasip olmuþtur.
Ýbn Arabi ile ilgili yazdýðým her yazýda, ona bir görüþ nisbet ettiðim zaman kitaplarýndan bir metinle hemen o görüþümü destekledim. Ben onun sözlerini, cümlenin akýþýnýn kaldýramayacaðý, mezhebinin özünün ilham etmeyeceði ve kastedildiðine dair deliller bulunmayacak bir tarzda yorumlamadým. Buna ek olarak Kaþani, Kayseri, Cami ve benzeri Fusus þahirlerinin sözlerini de dikkate aldým. Bu yönteme, 1939 senesinde ingilizce olarak yayýnlanan kitabým ve 1946 yýlýnda neþredilen "Fususu'l-hikem" üzerine yaptýðým ta'likatým gibi tasavvuf felsefesini bütünüyle incelediðim genel çalýþmalarýmda ve onun mezhebine veya mezhebinin etrafýndaki belirli bir meseleye yönelik özel araþtýrmalarýmda tamamen riayet ettim.
7- Bu araþtýrmalarýmýn önemlilerinden bazýlarý:
a- "Ýbn Arabi, tasavvuf felsefesini nereden aldý?" "Min eyne isteka Muhyiddin Ýbn Arabi felsefetehü's-sufiyyete"10 Bu makalede, Ýbn Arabi'nin malzemesini kendi zamanýnda Ýslam medeniyetinin ulaþtýðý verimli islam kültürünün bütün alanlarýndan aldýðýný, aldýðý her þeyi iyi hazmettiðini, özümsediðini ve özel karakteristiðini taþýyan yeni bir þekilde ortaya çýkarttýðýný açýkladým. Bu araþtýrmada, doðrudan doðruya Ýbn Arabi'nin doðumuna sahne olan Endülüs'teki tasavvufi ve felsefi havayý tasvir ettim; Araþtýrmacý Esin Palacios'un "Ýbn Arabi'nin kendi asrý ile Ýbn Meserre'nin asrý arasýnda halka olan el-Meriyye okulu yoluyla Muhammed b. Abdullah b. Meserre (319) okulundan etkilendiði" þeklindeki tezini tartýþtým.
Daha sonra bana göre Ýbn Arabi'nin düþüncesinde etkisi olan kaynaklarýn açýklanmasýna geçtim; Bu kaynaklarý iki bölüme ayýrdým; Birincisi, islami kaynaklar; Bu bölümde, 1-Kur'an, 2-önceki bazý sufiler, 3-kelamcýlar, özellikle Eþariler, 4-Karamitiler, batýni Ýsmaililer ve özellikle Ýhvan-ý Safa'yý inceledim.
Ýslam dýþý kaynaklara ise, yeni eflatunculuk, yahudi Filon el-Ýskenderi ve stoacýlar'ý dahil ettim.
b- "Ýlahi Kelime hakkýndaki Görüþü" "Nazariyetühü fi'l-kelimeti'l-ilahiyye" 11 Bu araþtýrma, Ýbn Arabi de dahil olmak üzere müslümanlarýn ilahi kelime (Logos) ile ilgili çeþitli nazariyelerini ele almaktadýr. Ýbn Arabi'nin bu doktrininde faydalandýðý islam ve yunan kaynaklarýný açýkladým. Ayný þekilde bu nazariyenin kendisinden sonra gelen islam düþünürleri üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalýþtým.
Anladým ki, Ýbn Arabi "kelime" tabirini, çeþitli anlamlarda kullanmaktadýr ve bakýþ açýsýna göre farklý isimler vermektedir. Sýrf metafizik açýdan onu bütün kainatta sari olan "kuvve-i akile" (akledici güçgöz kırpma ve oluþun, hayatýn ve tedbirin kaynaðý olarak kabul etmektedir. Bu anlamda "kelime" Ýbn Arabi'nin doktrininde, Eflatun'un "akl-ý evvel", staocularýn "akl-ý külli"sinin yerini almaktadýr. Fakat "kelime" birincisinden ziyade ikincisine daha yakýndýr.
"Kelime" tasavvufi açýdan ise, bütün ilahi ilmin dayandýðý asýl ve ilham ve vahyin kaynaðýdýr. Ýbn Arabi onu, "hakikat-i Muhammediyye", "ruhu'l-hatem" ve mahalli her sufinin kalbinin sýrrý olan "miþkatü hatemi'r-rusul" anlamýnda kullanmaktadýr.
Ýnsanla iliþkisi yönünden, Ýbn Arabi, "kelime"yi, "Adem", "hakikat-i Ademiyye", "hakikat-i insaniyye" ve "insan-ý kamil" olarak isimlendirmektedir.
En mükemmmel aleme nisbetle onu, "hakikatü'l-hakaik" olarak isimlendirmektedir.12
Her þeyin sayýldýðý sicil (kayýt) yönünden onu, "kitab", "ilmü'l-a'la" ve benzeri þekilde isimlendirmektedir.
c- "Ýlahi Aþk" Hakkýndaki Görüþü: Bu araþtýrma, "Tasavvufi Hayatta Bakire" baþlýðýyla neþredilmiþtir.13 Bu çalýþmada, vahdet-i vücuda kail olan sufilerin bakýþ açýsýndan "ilahi aþk" doktirinini açýklamaya çalýþtým ve Ýbn Arabi'nin görünüþte çok olsa bile, mahbubun birliðine inandýðýný, Hakk'ýn mutlak olarak mahbub ve ma'bud olduðunu açýkladým. Bunun sebebi, ibadetin esas ve özünün aþk olmasýdýr; Hak mutlak olarak Cemil'dir. Onun cemali bütün varlýk aþamalarýna yansýr. Mekke'de oturan Þeyh Mekinüddin b. Rüstem'in kýzý Nizam, gerçekte ilahi tecellilerden ve Ýbn Arabi'nin önem verdiði ilahi cemalin suretlerinden biridir. Ýbn Arabi bu kadýn hakkýnda "Tercümanu'l-eþvak"ý yazmýþtýr. Ýbn Arabi, bu eserde açýkça Nizam'a olan aþkýný itiraf eder. Fakat bu aþk, cinsel ve beþeri bir aþk deðildir. Bu, temiz ve bakire bir aþktýr. Muhtemelen Ýbn Arabi, bu kadýný edebiyat ve hadis bilgisi geniþ olan yaþlý halasý veya meclislerinde bulunan babasý vasýtasýyla en fazla bir veya iki kere görmüþtür. Ýbn Arabi bu kadýnda hissi ve manevi sýfatlarýnýn tecelli ettiði parlak ve güzel bir suret görmüþ ve bu güzel kadýn suretinden, aþýk olduðu, ibadet ettiði ve taktis ettiði cemal-i mutlak'ýn sembolunu elde etmiþtir. O kadýna duyduðu aþk ve þevk, ne hissi ve geçici güzelliðine aþýk olduðu için ne de, þehvet ve heva objesi olduðu için deðil, belki bu cemalin mükemmel bir sureti ve sembolü olduðu içindir. Hakkýnda aþk þiirleri yazdýðý hissi suret, onun için kendisine iþaret edilen hakikate götürdüðü oranda bir anlam taþýr. Mekke'nin güzel kadýnlarýndan birisinde veya bir baþkasýnda ortaya çýkan bu hakikat, sonsuz suretlerden birisidir. O, gözü cemal suretlerine takýlmýþ bir þekilde kasideler nazmetmektedir; halbuki onun kalbi, suretlerin sahibiyle meþguldür.
d- "Tasavvufi Mirac" Hakkýndaki Görüþü ve Nebevi Miracla Ýliþkisi: Bu, ingilizce14 olarak yazdýðým bir araþtýrmadýr. Bu makalede sufilerin özellikle de Ýbn Arabi'nin peygamberin mirac kýsssasýndan ne ölçüde etkilendiklerini ve ruhi miraclarýný betimlerken nebevî miracýn olaylarýndan ve ýstýlahlarýndan nasýl faydalandýklarýný açýkladým.
Ýbn Arabi, kitaplarýnda tasavvufi mirac ile ilgili pek çok þey tasvir etmiþtir. Bunlarýn en mükemmeli ve en geniþi, Futuhat'ýn ikinci cildinde "kimya-i saadet" baþlýðý altýnda yazdýklarýdýr. Bu mirac (sufi mirac) bir çok ayrýntýsý itibariyle nebevi miraca benzemektedir. Ýbn Arabi, hem filozofun (düþünürün), hem de Muhammed'in dinine tâbî olanýn (sufi) hissi ve ruhi alemin ufuklarýna çýkýþýný, her salikin yolculuðunda karþýlaþtýðý olaylar ve hadiseleri, eþyanýn tabiatý ve varlýðýn hakikatleri ile ilgili elde ettiði bilgileri betimlemektedir.
Mirac iki aþamaya ayrýlmaktadýr: Birincisi; yedi gök arasý. Hem filozof ve hem de tâbî bu semalara tek tek yükselirler. Ýkinci merhale, yedinci semadan sonra baþlar ve sadece tâbî (sufi) yükselir; filozof geride kalýr. Anlaþýldýðý kadarýyla bu merhaledeki seyr menzilleri, sonuncusu þuhud olan sufi makamlara benzemektedir. Bu makama, ancak batýn ilminin varisi olan mutasavvýf tâbî, ulaþabilir. Nazar sahibi filozofun ise bu makamda bir payý yoktur.
Bütün bunlarda Ýbn Arabi, nebevi mirac kýssasýndan izlediði bir örnek ve sahne oluþturmuþtur ki, bu sahnede kendi betimlediði, varlýk'ýn tabiatý, marifet ve Allah'a vusulun yolu hakkýndaki genel doktrininin ilham ettiði þekilde mirac kýssasýný sunmuþtur.
Ýbn Arabi'nin taktim ettiði þekliyle mirac kýssasý, varlýðýn hakikatine ve sonra da Allah'a ulaþma ile ilgili akli nazar yolu ile zevki keþf yolu arasýnda; yani filozof ile sufinin yolu arasýnda karþýlaþtýrma kýssasýdýr.
Öte yandan Ýbn Arabi, nebevi miracýn geleneksel þekline olduðu gibi baðlý kalmaya devam etmektedir; ancak içeriðini ve sembollerini deðiþtirmekte, adeta parlak felsefi ve tasavvufi bir kýssaya dönüþtürmektedir.
e- "Eserlerinin Fihristi": Ýbn Arabi'nin 632 yýlýnda kendi eserlerini sýraladýðý bu önemli vesikayý neþrettim.15 Bu neþrime bir mukaddime ile baþladým; mukaddimede fihristi, içeriðini, telif tarihi ve konularýna göre Ýbn Arabi'nin kitaplarýnýn tasnif edilebileceði sýnýflandýrmalarý ele aldým. Bu mukaddime, ingilizce yazýlan ve 1954 senesinde Cambridge Üniversitesinde gerçekleþtirilen 23. müsteþrikler konferansýnda sunulan araþtýrmamýn bir özetidir.
8- Ýbn Arabi araþtýrmalarýmda matbu olan bir çok kitap ve risaleye dayandým ki, bunlarýn sayýsý 59'a ulaþmaktadýr. Bunlardan 38'i yukarda iþaret edilen Fihrist'te zikredilmiþtir. Buna ilaveten henüz neþredilmeyen sayýsýz yazmaya dayandýðým da kaydedilmelidir. Araþtýrma ve incelememde bu eserlerden iki tanesini seçtim ki, þüphesiz bunlar Ýbn Arabi'nin en önemli eserleridir. Bu iki eser, Fususu'l-hikem ve Futuhatü'l-Mekkiyye'dir. Fusus'un konularýný analiz ettim ve Ýbn Arabi'nin kitaplarý arasýndaki yerini belirttim. Ayrýca 1946 yýlýndaki Fusus neþrimin baþýna koyduðum 43 sahifelik giriþde Ýbn Arabi'nin Fusus'daki doktrinini açýkladým.
Bu giriþ bölümünde Fusus'un Ýbn Arabi'nin te'lifte olgunluðuna ulaþtýðý zirveyi temsil etmekte olduðunu, diðer kitaplarýnda mezhebinin bazý yönlerini ele almakla birlikte bu eserin müellifin doktrinini mükemmel bir þekilde içerdiðini ve vahdet-i vücud ile ilgili görüþlerine yönelik bütün eserlerinin en açýðý olduðunu ortaya koydum.
Futuhat'a gelince; te'lif, tercüme, basma ve neþrini Mýsýr müessesesinin üzerine aldýðý "Ýnsanlýk kültürü serisi"nin birinci cildin ikinci ve üçüncü sayýsýnda uzun bir makale yazdým.
Bu makalede, kitabýn konularýný ve müellifin uslubunu analiz ettim; islam kültürünün çeþitli dini, fikri ve ahlaki alanlarýný kapsayan bir ansiklopedi olduðunu açýkladým. Ayný þekilde özellikle bu kitabýn Ýbn Arabi'nin vahdet-i vücud doktirini ile iliþkisini, islam tasavvufuna ve islam hudutlarý dýþýndaki Avrupa düþüncesine etkisini açýklamaya çalýþtým.
Öte yandan Abdulvahhab Þa'rani'nin "Levakihü'l-envari'l-kudsiyye", "el-Kibritü'l-ahmer min ulumi'þ-þeyhi'l-Ekber" ve "el-yevakit ve'l-cevahir" kitaplarýnda Futuhat'ý özetlerken Ýbn Arabiye nisbet etmekte tereddüt ettiði bazý bölümlerin Futuhat'a sonradan girdiði þeklindeki iddiasýný da ele aldým. Þarani, Ýbn Arabi'ye nisbet etmekte tereddüt ettiði Futuhat'taki ibarelerin, Þeyh Þemseddin Muhammed b. es-Seyyid Ebi't-Tayyib el-Medeni (955)'nin kendisine getirdiði nüshada olmadýðýný ileri sürmüþtür. Bu nüsha, Konya Camiindeki müellif yazmasýndan istinsah edilmiþtir.
Ben, Futuhat'a sonradan ilave edilen cüzleri ihtiva eden ve Þarani'nin döneminde Mýsýr'da yaygýn olan hiç bir Futuhat nüshasý bilmiyorum. Ancak Konya'daki nüsha ile matbu Bulak nüshasýnýn bir çok sahifesini karþýlaþtýrdým. Ýki nüsha arasýnda, metne kayda deðer etkisi olmayan ve Ýbn Arabi'nin mezhebinde bilinen doðrularý deðiþtirmeyen önemsiz farklar gördüm.
Anladým ki, Futuhat'ý özetinde Þa'rani, müellifin doktrinini oluþturan felsefi ve tasavvufi unsurlarý görmezlikten gelmiþtir. Neredeyse bu özetini selefin mezhebi ile uygunluk arzeden kelami-dini unsurlara ve ahlaki-ameli tasavvufi unsurlara hasretmiþtir. Bundan dolayý Þa'rani'nin özetindeki Ýbn Arabi, filozof sufi Ýbn Arabi deðil, zahiri fakih ve sufi filozof Ýbn Arabi'dir. Halbuki bu, Ýbn Arabi'yi tek açýdan betimlemedir ve Futuhat'ýn eksik bir özetlemesidir.
9- Fusus'ul-hikem'in ingilizceye tercümesi Nicholson'ýn büyük rüyalarýndan birisiydi. Nicholson, tercümeye baþladý; hatta birinci bölümün bir kýsmýný tercüme de etti. Sonra kararýndan vazgeçti ve bu sorumluluðu kendisinin yerine benim taþýmamý istedi. Bu arzusunu doktorayý bitirmemin akabinde direkt olarak bana bildirdi. Ancak ben özür diledim ve bu maceranýn zorluðunu, hatta imkansýzlýðýný ileri sürerek mazeretimde ýsrar ettim. Nitekim Fusus'ul-hikem kitabýnýn arapçasýný anlamak için büyük gayret göstermiþtim. Hal böyle iken benden nasýl ingilizceye tercüme etmem istenirdi. Problem, Fusus'un anlamlarýný serbest ve özgür bir dil ile tercüme etmek ise, bu bir noktaya kadar kolaydý. Eðer gaye, Fusus'u müellifin uslubunun özelliklerine baðlý kalmaksýzýn serbest bir uslup ile özeti ise bu da imkan dahilindeydi. Ancak aslýna uygun ve Ýbn Arabi'nin hedeflediði bütün incelikleri ortaya çýkaracak güvenilir bir tercüme ise, iþte zor ve önemli sorun buydu. Bununla zahir ve batýný toplayan ve Ýbn Arabi'nin tartýþma, dilsel çýkarýmlar, mecaz, istiare, kinaye ve arapçaya has ifade tarzlarý ile amaçladýðý uzak gayeleri ifade eden bir tercümeyi kastediyorum. Çünkü her dilin kendine has özellikleri vardýr ki, bu özelliklerin baþka bir dile tercümesi ve tam olarak korunmasý mümkün deðildir. Ýki dil, yani arapça ve ingilizce gibi tamamen farklý dil familyalarýna ait olduðunda tercüme daha da zorlaþmaktadýr. Buna ilaveten, Ýbn Arabi, Fusus'ul-hikem'de istediði anlamlarý elde etmek için muhteþem bir þekilde dil hilelerinden yararlanmýþtýr. Bu vasýtalarý kullandýðý ifadeleri literal olarak tercüme ettiðimde, bu, boþ bir çalýþma olacaktý.
Mesela, o, aralarýnda dilsel bir benzerlikten baþka hiç bir irtibat olmayan kelimeler arasýnda iliþki kurar. Örnek olarak "azap" ile "azubet" arasýnda bir baðlantý kurar ve buradan cehennem ehlinin azabýnýn bir çeþit ni'met olduðu görüþüne ulaþýr. Kelimenin "azap" diye isimlendirmesinin sebebi "azubet"ten (tatlýlýk) türediði içindir. Bir baþka misal, "emval" kelimesidir. (Allah Teala: "Allah sizi mallar (emval) ve çocuklarla uzatýr.) Ýbn Arabi bu ayeti, "sizi ona (Hakk'a) meylettiren þey" þeklinde tefsir eder. "Azap" ve "azubet" ayný kökten türediði gibi tesadüfen benzeþen "el-mal" ve "male" (meyletmek) de ayný kökten türemektedir. Bu ifadeler ingilizceye nasýl tercüme edilebilir?
Bir baþka misal de, lafzýn lugavi manasýný alýp ýstýlahi veya mecazi manasýna önem vermemesidir. Bunu,lafzî mananýn amacýna götürdüðü durumlarda, yapmaktadýr. Mesela "gafr" kelimesini "setr" manasýnda ele almakta ve: "maðfiret etmesi için onlarý çaðýrdý" ayeti hakkýnda þöyle demektedir: Buradaki gafr, setr demektir: Bu durumda onlarý a'yanýndan gizledi ve onlarýn a'yanýný da kendi ayn'ýnda gizledi. Böylece gerçekte o bütün mümkinlerin a'yanýnda zahirdir. Bu ise Ýbn Arabi'nin vahdet-i vücud hakkýndaki nazariyesinin ta kendirisidir
. "Allah ve melekleri ona salat ediyor." ayetindeki "yüsalli" kelimesini, "geç gelir" (ye'ti müteahhiran) manasýna almaktadýr. Mesela "seyir esnasýnda bu at musalli idi." denir. Buradaki müsalli, "sonuncu" demektir. Buna göre Allah (bu anlamda) bizim inançlarýmýz formunda sonda gelir. Ancak bu bizzat Hak deðildir. Belki bizim itikadýmýz formunda ortaya çýkan Hak'týr. Musalli diye isimlendirilir. Çünkü onun varlýðý, bizim varlýðýmýzdan ve bizatihi Hakk'ýn varlýðýndan sonra gelmektedir.
Fusus'ul-hikem'in ingilizceye tercümesinde karþý karþýya kaldýðým büyük zorluðun farkýndaydým; ama Nicholson'ýn yerine getirmem hususundaki baskýsý ile kabul ettim.
Tercümeyi bitirdiðimde anladým ki, bu tercüme arapça aslýndan daha kapalýdýr ve kapalýlýklarýný aydýnlatacak ve problemlerini çözecek bir þerhe çok büyük bir ihtiyaç vardýr. Kapsamlý bir þerhi amaçlamadým ve böyle bir düþüncem olmadý. Ancak kapalý ve önemli bazý konularýna yönelik bir þerh ortaya koymayý düþündüm. Bu açýklamalar, 1946 yýlýnda Fusus'u neþrederken yaptýðým arapça þerhe benzemektedir. Tercüme ve þerh, sanat, edebiyat ve sosyal bilimlere önem veren "yüce meclis"in üstlendiði "Arap kütüphanesi"serisinde neþredilmeyi beklemektedir.
10- Ýbn Arabi'nin tasavvufu ile ilgili hala tam olarak benim ve diðer Ýbn Arabi araþtýrmacýlarýnýn yerine getiremediði önemli araþtýrmalardan birisi de, Ýbn Arabi'nin islam alemi ve dýþýnda fikri ve ruhi kültürde býraktýðý ulaþýlmaz etkisidir. Ýbn Arabi'nin teosofik tasavvuf ile ilgili bir okulu ve kendisinden gerek direkt olarak gerekse kitaplarý ya da öðrencileri vasýtasýyla etkilenen takipçileri vardýr. Gerçekten Ýbn Arabi, zamanýndan günümüze kadar islamdaki felsefi tasavvuf üzerinde silinemez bir damga vurmuþtur. Bütün tasavvuf kuþaklarý içerisinde doktrinine çaðýran ve görüþlerini müdafaa eden takipçileri vardýr. Bununla birlikte bu takipçiler, daima umumi sufiler içinden deðil, seçkin tabakadan olmuþlardýr.
Ýbn Arabi'nin etkisi açýk bir þekilde, vahdet-i vücud ve her þeye kaim olan ilahi aþk ile ilgili þiir yazan Ýran ve Türk sufi þairlerinin bize býraktýklarý parlak þiir kültüründe ve "Hak her mevcudun aslýdýr." sözlerinde görülmektedir. Hak, feyz yoluyla bütün varlýða nüfuz etmiþ ve gerçekte her þey için her þeyde faildir. Varlýklar ondan sudur eder ve hareketler ondan kaynaklanýr. Her an yeni bir suret (form)'e bürünür; Mümkünler alemi, yeniden yaratýlýr (halk-ý cedid) ve bir an sonra tekrar yok olur; Hak, bütün varlýk katmanlarýný ezeli nuruyla aydýnlatmýþtýr; Sübüt halinde ve ezeli adem halinde iken isimleri mümkünlerin a'yanýný parlatmýþtýr; Aynalar, görülen þeylerin suretlerini yansýttýðý gibi mümkünatýn her ayný da isimlerin kemallerini yansýtýrlar.
Ýran ve Türk þairlerin dýþýnda Ýbn Arabi'den etkilenenler ise iki gruba ayrýlmaktadýr: Birinci grup; Kaþani, Kayseri, Cami ve Sadreddin Konevi gibi Fusus þarihleridir. Nitekim bu þerhlerin ve bu zatlarýn Fusus'un iþaretlerini derin bir þekilde anlamalarýnýn, Ýbn Arabi'nin doktrinini yayma ve araþtýrmacýlarýn anlamasýný saðlama noktasýnda büyük bir etkisi olmuþtur. Ancak bu kiþiler- müellifin ruhuna tam baðlý kalsalar ve kapalýlýklarýný Ýbn Arabi'den aldýklarý feyz ýþýðýnda açýklýða kavuþtursalar da- vahdet-i vücud mezhebi ile ilgili þerh alanýndan orijinal te'lif alanýna yükselememiþlerdir. Bununla beraber Kaþani ve Kayseri gibi bazýlarýnýn, bu doktirinin sýrlarýný ortaya çýkarma hususunda derin nazariyeleri olduðunu da belirtmeliyiz.
Ýkinci grup ise, Ýbn Arabi'den etkilenerek, doktrinin bazý yönlerini açýklayarak ve bu mezhebin mantýðýnýn gerektirdiði yeni ve uzak ufuklara ulaþarak vahdet-i vücud ve onunla iliþkili nazariyeler hususunda eser yazan sufilerdir. Hiç þüphesiz bunlarýn en meþhuru ve en orijinalleri "el-Ýnsanü'l-kamil fi ma'rifet-i evahir ve'l-evail" isimli kitabýn yazarý Abdulkerim el-Cili' (veya Cilani)dir (ö.811). Bu sebepten Ýbn Arabi'nin düþüncelerinden, ýstýlahlarýndan ve te'lif yönteminden hangi ölçüde etkilendiðini açýklayabilmek için bu makalede Cili'nin doktrininin bazý temel özelliklerinin tafsilatýna gireceðim.
11- Cili, el-Ýnsanü'l-Kamil kitabýnda varlýk problemini ele alýr ve Ýbn Arabi'den aldýðý felsefi ve tasavvufi ýstýlahlarý üstadýnýn ilmi yöntemine yakýn bir þekilde tanýmlar. Vardýðý sonuca göre, vücudi hakikat (el-hakikatü'l-vücudiyyetügöz kırpma özü itibariyle birdir ve akli bir þeydir ki, Cili, Alman idealistlerinin özellikle Hegel'in varlýðýn tabiatýný tasvir ettikleri þekilde onu betimler. Hegel ile Cili arasýndaki fark, Hegel varlýðýn ve düþüncenin birliðine kail olurken Cili, varlýðýn ve varlýðýn nitelendiði sýfatlarýn birliði görüþüne sahip olmuþtur. Cili, burada sýfatlarla ilahi zatýn nitelendiði sýfatlar veya bizzat Hakk'ýn kendisini nitelediði sýfatlarý kastetmektedir. Cili'ye göre sýfatlar- Ýbn Arabi'de olduðu gibi- alem diye isimlendirdiðimiz harici varlýklarýn "ayn"ýdýr. Ýbn Arabi þöyle demektedir: "Biz kendimizde (alemde) olan þeylerle onu (Hakk'ýgöz kırpma vasfettik."
Cili'nin varlýðýn tabiatý ile ilgili doktrini, Ýbn Arabi'den aldýðý üç eksen etrafýnda dönmektedir; Bunlar, zat, sýfatlar ve isimlerdir. Cili mutlak olarak sýfatý, " mevsufun halini bildiren veya halini bilmeye ulaþtýran þey"16 þeklinde tanýmlar. Yani sýfat, mevsuf hakkýnda bilgi veren þeydir. Onun görüþüne göre, sýfatlar ile meydana geldiði hakikatler arasýndaki fark, ancak olgular alemi için söz konusudur. Çünkü sýfat, bu alemde mevsufun ayný deðildir. Halbuki hakikat aleminde yani batýn aleminde gayriyet yoktur. Ýlahi zat, yada mutlak varlýk, ilahi sýfatlarýn aynýdýr. Alem, özel mazharlarda tecelli eden ilahi sýfatlarýn dýþýnda baþka bir þey olmadýðýna göre þöyle diyebiliriz: Ýlahi zat ve alem, ayný þeydir ya da Hak halktýr. Cili, harici aleme gerçek bir varlýk nisbet etmekte tereddüt etmez. Bununla birlikte harici alemin Hakk'a nisbetinin, kabuðun öze nisbeti gibi olduðunu da söylemektedir.
Ýlahi zata gelince (vücud-ý mutlak veya vücud-ý mahz) o, gayb alemidir. "Ýbareler ile idrak edilemez; iþaretlerin bilinmesiyle anlaþýlamaz. Çünkü þey, kendisine uygun ve münasip veya kendisine zýt bir þey ile bilinir. Halbuki zatýn varlýkta ne benzeri ne de zýddý vardýr. Zat bir þeydir ki, zat olmasý bakýmýndan isimleri ve sýfatlarý gerektirir ve her surette zat tasavvur edilebilir."17
Akýl zat fezasýnda kalýrsa bir þey elde edemez. Ancak isim ve sýfatlarýn perdelerini aþýp mahlukattan ibaret olan zahir varlýða bakarsa hakikatin bütün zýtlarý ihtiva eden bir öz olduðunu anlar: Hakikat, ezeli ve ebedi, Hak ve halk, kadim ve hadis, rab ve abd, zahir ve batýn, vacip ve mümkün, mefkud ve mevcud, sabit ve menfi, ve buna benzer zýtlýklardan ibarettir. Fakat bu düalite, gerçekte rölatiftir; bizzat varlýðýn kendisine göre deðil, varlýða yönelik bizim bakýþ açýmýza göredir; Yani hakikat, farklý iki varlýða iþaret etmemektedir. Kendisine iki bakýþ açýsý ile bakýlan tek bir varlýktýr. Hakikate zat açýsýndan bakýldýðýnda, "Hak" denir; sýfatlar ve isimler cihetinden bakýldýðýnda, "halk" denir. Zat, sýfat ve isimlerin "ayn"ýdýr.
Vücudun tabiatý ile ilgili üçüncü esas, ilahi isimlerdir. Cili, "ism"i mutlak olarak müsemmayý anlaþýlýr kýlan, hayalde canlandýran, vehimde hazýrlayan, düþüncede tasarlayan, hatýrda koruyan ve akýlda vareden þey olarak tanýmlar. Müsemma, mevcud veya ma'dum olsun ya da hazýr veya gaib olsun farketmez. Ýsmin müsemma ile iliþkisi, zahirin batýn ile iliþkisi gibidir. Bu açýdan isim müsemmanýn aynýdýr.
Hak ancak halktan ibaret olan isimleri ve sýfatlarý ile bilinebilir. Hadis-i kudside þöyle buyurulmuþtur: "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim; ve mahlukatý yarattým. Bu sebepten beni onunla bildiler."
Allah ismi, bütün kemalatýn maddesidir; Bütün kemaller bu ismin feleði altýnda gizlidir. Allah'ýn kemalinin ise nihayeti yoktur. Çünkü Hakk'ýn kendi nefsinden izhar ettiði her kemalin gaybýnda daha büyüðü vardýr. Bütün mahlukat, ilahi kemalatýn mazharlarýdýr veya Cili'nin ifadesiyle zatýn arþýdýr.
Cili'ye göre uluhiyet önemli bir mefhumdur; Uluhiyet, varlýk hakikatlerinin toplamýdýr ki, o da zahir ile beraber mazharlarýn ahkamýdýr. Yani Hak ve halkýn mazharlarýdýr. Diðer bir ifade ile uluhiyet, bütün ilahi ve kevni mertebeleri içine alan bir hakikattir ve varlýktan her hak sahibine hakkýný verir;18 ayrýca uluhiyet, zatýn en büyük mazharýdýr.
Hak ve halktan her birisinin uluhiyette bir mazharý vardýr. Hakk'ýn uluhiyette mazharý en üst derecededir. Halkýn uluhiyette mazharý ise halkýn çeþitlilik, deðiþim, yok olma ve varlýktan hakký kadar olur.
Öyleyse uluhiyetin zahir ve batýndan oluþmak üzere iki yönü vardýr; Zahiri halk, batýný ise Hak'dýr. Bu ikisi arasýndaki fark, su ile buz arasýndaki fark gibidir. Buz zahir, su ise batýndýr. Zahirde buz, suyun gayrý; hakikatte ise aynýdýr.
Cili'ye göre mutlak varlýk, mutlaklýðýndan ayrýldýðýnda üç merhale geçirir. Bu, zatýn varlýk sahnesine veya taayyün ve tecelliler sahnesine çýkýþýndaki bir tür zati geliþimdir. Birinci merhale, ahadiyet; ikincisi, hüviyet; üçüncüsü ise enniyettir. Birinci merhalede zat, bütün itibar, nisbet, izafet, isimler ve sýfatlardan münezzehdir. Ancak ahadiyetle vasfedilir. Bu sebepten ahadiyetin hükmü, sadelik (basitlik) ve mutlaklýktan daha aþaðýdýr. Bunun anlamý þudur; vahdet, taayyün ve tenezzül mertebelerinin ilkidir. Ýkinci merhalede veya ikinci tecellide bir olan zata gaib zamiri "hüve" ile iþaret edilir. Üçüncü merhale, zatýn varlýklar suretinde zuhur etmesidir. Bu da, Hakk'ýn halk suretinde tecellisi ve uluhiyetteki kemalatýn maddesi olan Allah isminin aydýnlatmasýyla mutlak varlýðýn karanlýðýnýn daðýlmasýdýr. Uluhiyette bi'l-kuvve mevcud olan bu kemalat, bilfiil mevcud olur; ma'kul olan müteayyin (taayyün etmiþgöz kırpma olur.
12- Buraya kadar Cili, tamamen Ýbn Arabi'nin etkisi altýndadýr ve onun vahdet-i vücud mezhebini özetlemektedir. Ancak Cili, insan-ý kamil- ki bizzat kitabýnýn amacý da budur.- doktrinini kurmak için bu ontolojik doktrinlerinden yararlanýrken üstadý Ýbn Arabi'den ayrýlmaya baþlamaktadýr. Bu doktrinin özeti þudur; Ýnsan, Allah'ýn haricdeki en mükemmel mazharý, Allah'ýn kendi suretinde yarattýðý varlýk ve Hakk'ýn isim ve sýfatlarýný gördüðü aynadýr. Bunun için Ýnsan, kendisinde toplu olarak bulunan ve kainatýn diðer bölümlerinde ayrý ayrý olarak zuhur eden ilahi kemalatýn merkezidir. Ýnsan ile diðer insan arasýndaki fark, nev' farký deðil, derece farkýdýr. Ýnsanlardan bazýlarý bi'l-kuvve kamil, bazýlarý da bi'l-fiil kamildir. Mutlak olarak insanlarýn en kamili, nebiler ve velilerdir; Bunlarýn baþý ise peygamber Muhammed veya nebiler ve veliler suretinde zuhur eden hakikat-i muhammediyyedir.
Ýnsan, Ýnsan-ý Kamil mertebesine ancak ilahi zata ya da mutlak varlýða yaptýðý ruhi miracýný tamamladýðýnda ulaþabilir. Bu yolculuðunda yukarýya doðru üç merhaleyi kateder. Bu uruc, mutlak varlýðýn aleme tenezzülü esnasýnda uðradýðý iniþ sýralamasýnýn karþýlýðýdýr.
Bu merhalelerden birincisinde, Hak, kula isimleri ile tecelli eder. Öyle ki, ilahi isimlerin nuru, kulun tabiatýnda aydýnlanýr. Bu durum meydana geldiðinde, kul, kendisinde tecelli eden ismin nurlarý altýnda yok olur. Öyle ki, o isim ile Hakk'a nida edildiðinde bu ismin tecelli ettiði kul bu nidaya cevap verir. Burada Allah, kul ismini yok edip yerine Allah ismini yerleþtirmiþtir. Allah dendiðinde, kul "buyur" der. Bu tecellilerde kul, ismin müsemmayý taleb ettiði gibi bütün ilahi isimlerin kendisini istemesi noktasýna ulaþýr.
Münadi onun ismiyle çaðýrýr. Ben cevap veririm.
Ben çaðýrýldýðým zaman Leyla cevap verir.
Bunun sebebi bizim iki cisme sahip bir ruh gibi olmamýzdýr.
Bu þaþýlacak bir þeydir.
Zatý bir olduðu halde iki ismi olan bir þahýs gibi.
Hangi ismi söylemiþ olsan ayný zatý kastedersin.19
Kendisinde isimlerin tecelli ettiði kiþi, ancak zat-ý sýrf'ý müþahede eder; ismi müþahede edemez. Mesela Hak kulda "kadim" ismiyle tecelli ederse, Allah kula mahlukatý yaratmazdan evvel kulun Allah'ýn kadim ilminde varolduðu bilgisini verir. Kul, ilmin varlýðý ile ilahi ilimde mevcud ise ve Allah'ýn ilmi de kadim olduðuna göre, bütün mevcudatýn kadim olmasý gerekir.
Durum diðer bütün isim tecellilerinde de böyledir. Hak kulda hangi isim ile tecelli ederse, kul, bu isimle müsemma olan zatýn, kulun suretinde veya bütün varlýðýn suretinde tecelli ettiðini müþahede eder.
Ýkinci merhale, Hakk'ýn kulda sýfatlarý ile tecelli etmesidir. Bu ise, kulun zatýnýn Rabbýn sýfatlarýyla vasýflanmayý kabul etmesi merhalesidir. Bu durum, Hakk'ýn kulu kendinden yok etmek ve varlýðýný silmek suretiyle fani etmesiyle gerçekleþir. "Kulluk nuru silinir ve halki ruh fani olursa, Hak, hulul etmeksizin kulun heykelinde, sildiklerinin yerine kendinden ayrýlmayan ve kula bitiþik olmayan zatýndan bir latife ikame eder... Tecelli bu latife üzerine olur. Hak kendinden baþkasýna tecelli etmez. Ancak biz bu ilahi latifeyi kuldan bedel olmasý itibariyle abd olarak isimlendiririz. Aksi taktirde ne rab, ne de kul olurdu. Zira merbub'un yok olmasýyla rab da yok olurdu. Tek olan Allah'dan baþka hiç bir þey yoktur."20
Mesela Hak kulda "hayat" sýfatýyla tecelli ederse, kul bütün alemin hayatý olur ve cisimsel ve ruhi bütün varlýklarda kendi nüfuzunu görür. Ýsa (as.) bu sýnýfa dahildir. Hak kulda kelam sýfatý ile tecelli ederse bütün mevcudat kulun kelimeleri olur. Bütün zati hakikatler ona açýlýr ve cihetsiz ve organsýz olarak sözü iþitir. Hitabý iþitmesi, izniyle deðil, külliyetiyledir. "Sen benim habibimsin; sen benim mahbubumsun; sen benim gayemsin; sen benim kullardaki vechimsin... Þuhudumla bana yaklaþ; ben varlýðýmla sana yakýnlaþtým."21
Bundan sonra Cili, sýfati tecellilerin sayýmýna geçmektedir. Kulda tecellinin husulunden sonra onda sadýr olan þeyleri zikreder. Kul bu tecellerin her birisinde sadece Hakk'ýn suretlerinden bir surettir. Ýþte bu "Ýnsan-ý Kamil" diye isimlendirilen þeydir.
Bundan sonra son tecelli yani zati tecelli gelir; ve bununla da mirac sona erer. Böylece Ýnsan-ý Kamil, Hak ile zati birliðini idrak eder.
Ýbn Arabi'de olduðu gibi Cili'nin görüþüne göre de, Ýnsan-ý Kamil varlýðýn baþlangýcýndan ebediyete kadar tektir. Ancak suretler itibariyle çoktur ve her zamanda o zamanýn sahibi suretinde zuhur eder ve onun ismiyle isimlendirilir. Ancak gerçek ismi, Muhammed; künyesi Ebu'l-Kasým, özelliði ise, Abdullahdýr. Ýbn Arabi'nin açýkladýðýna göre bununla murad, hakikat-i Muhammediyyedir.
Sonuç olarak: tam olarak hakkýný vermesem de Cili ile ilgili sözü uzattým. Çünkü burasý Cili'nin felsefesini açýklama yeri deðildir. Nitekim ben bizzat Cili'nin görüþlerini açýklamayý deðil, belki Ýbn Arabi'nin düþüncelerinden ve ýstýlahlarýndan ne ölçüde etkilendiðini belirtmeyi amaçladým. Ümid ediyorum ki, bu konu etrafýndaki bildirdiklerim daha geniþ araþtýrmalar için bir baþlangýç olur.
Kaynaklar:
 el-Futuhat, Bulak, 1293, Ýbn Arabi
 Fususu'l-Hikem, Kahire, 1946, Ýbn Arabi
 Tercümanü'l-Eþvak, Ýbn Arabi, Neinburg neþri
 Ýnþau'd-devair, Ýbn Arabi, Neinburg neþri
 et-Tedbiratü'l-Ýlahiyye, Ýbn Arabi, Neinburg neþri
 Ukletü'-l-müstevfiz, Ýbn Arabi, Neinburg neþri
 Þerhu'l-Fusus, Kaþani
 Þerhu'l-Fusus, Cami
 Hususu'l-kilem fi maani-i fususi'l-hikem, Kayseri
 el-Ýnsanü'l-Kamil, Cili
 el-Yevakit ve'l-Cevahir, Þarani
 Tabakatü's-sufiyye, Þarani
 Geschischte der arabischen literatur, Brokelman
 Ibn Masarra y su Escuela, Palasios
 Islam and the Divine Comedy, Palasios
 Studies in Islamic Mysticism, Nicholson
 Passion d'al Hallaj, Massignon
 Tawasin, Massignon neþri
 Afifi
1- The Mystical Phil. of Muhiddin. Cambridge University Press
2- Min eyne isteka Ýbn Arabi felsefetehü's-sufiyyete, Kahire Üniversitesi Edebiyat Fak. 1933
3- Nazariyyatü'l-islamiyyin fi'l-kelime, Kahire Üniversitesi Edebiyat Fak. 1933
4- Ebu'l-Kasým b. Kisi ve þerhu kitabihi "hal'un-na'leyn" el-mensub li'bni Arabi, Ýskenderiye Üniversitesi Edebiyat Fak. 1933
5- Fihristu Ýbn Arabi, Ýskenderiye Üniversitesi Edebiyat Fak. 1955

 (( U. Ü. Ýlahiyat Fakültesi Tasavvuf Tarihi Anabilim Dalý Araþtýrma Görevlisi
1. ( Bu çalýþma, Kitabu't-Tezkari'de yayýmlanan "Ýbn Arabi fi dirasetî" adlý makalenin tercümesidir.
2. R. A. Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, s.149
3. Ýbn Arabi, Fususu'l-Hikem, (Afifi Neþri), sh. 47, 1980
4. Tercümanu'l-eþvak mukaddimesi.
5. el-Futuhatü'l-mekkiyye, c.1, s.365
6. Bkz. Futuhat, c.1, s.427
7. Fususu'l-hikem, s.94
8. el-Futuhat, c.II, s.604
9. el-Futuhat, c.I, s.47-48
10. Bkz. Fususu'l-hikem için yazdýðým Giriþ bölümüne: s.11
11. Edebiyat Fakültesi dergisinde neþredilen bir araþtýrma; Kahire Üniversitesi, s.1933
12. 1934 yýlýnda Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dergisinde yayýnlanan bir araþtýrma
13. Bkz. Ukletü'l-müstevfiz, Neybrog, s.42-43
14. Hilal dergisi, Temmuz, s.1947
15. 1955 yýlýnda Londra'da Islamic Quarterly dergisinde yayýnlanmýþtýr.
16. 1955 yýlýnda Ýskenderiye Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dergisinde yayýnlanmýþtýr.
17. Cili, el-Ýnsanü'l-Kamil, s.20
18. Cili, el-Ýnsanü'l-Kamil, s.13
19. Cili, el-Ýnsanü'l-Kamil, s.23
20. Cili, el-Ýnsanü'l-Kamil, s.36
21. el-Ýnsanü'l-Kamil, s.37-38
22. el-Ýnsanü'l-Kamil, s.39
Gönderen: 04.09.2006 - 15:22
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Yorgun gözlerle biraz yavaþ okudum ama çok þükür bitirdim. ALLAH c.c. razý olsun paylaþýmýn için güzel kardeþim. Muhiddin Ýbni Arabi hz.lerinin tasavvufi yolundan yanlýþ hatýrlamýyorsam sadece Sadrettin Konevi hzleri gitmiþtir. Yazýda çok güzel açýklanmýþ daha basit mana ile bu yol maddiyatý red eden bir yoldur. Zaten Mübarek zat da bizim yolumuzu anlamayan kitabýmýzý okumasýn demiþtir ki çok doðrudur. Bizim gibi sýð akýllar bu yolu idrak edemez bu yolu öðrenmek için harmanlanmak lazým gelir. Malesef tarihde mana alemini anlayamayan çok kiþi bu mübarek zata saldýrý ve iftirada bulunmuþtur. ALLAH-U TEALA hayýrlýsýný versin...Tekrar ALLAH c.c. razý olsun kardeþim..
Gönderen: 04.09.2006 - 19:08
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

A"llâh onlarý sever; onlar da Allâh'ý severler." (Mâide, 54)

"Balýkçýlar büyük balýðý birdenbire çekmezler. Olta balýðýn boðazýna saplandýðýnda kaný akýp gevþesin ve zayýf olsun diye bir parça çekerler, yine býrakýrlar. Büsbütün zayýf düþünceye kadar bu böyle devam eder. Aþk oltasý dahî insanýn damaðýna saplanýnca, ondaki bâtýl olan kuvvetlerin ve kanlarýn yavaþ yavaþ yok olmasý için Hak Teâlâ onu tedrîcen çeker."aglaFîhi mâ fîh, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmîgöz kırpma

Hiçbir þey yoktu, yalnýz Sen vardýn. Hiçbir þey yoktu, aþkýn vardý. Aþkýný izhâr ettin, yarattýn bizi. Muhabbet ettin, yarattýn beni.

Vahdaniyetinin tecellîsiyle bütün kalplere bir katre aþk iksiri serptin. Ehadiyetinin tecellisiyle bütün kalpler Sana âþýk.

Bildim, seven sendin beni!.. Bütün varlýklarda yansýyan güneþ gibi, sevgisiyle saran Sendin beni. Annemin merhamet yüklü sesi, yüreðini yüreðimin üstüne koyan dostun merhabasý, baþýmý okþayan Peygamber eli, hâtýrasýyla hüznümü alan sevgilinin sohbeti bildim hep Sendendi.

Sevdin, sonra kopmaz bir zincirle kendine çektin. Zincirin her bir halkasý, Senden tecellîlerdi.

Aþkýna âþýk olduðum Mecnûn Sendin. Aynalarda seyrettiðim Yûsuf, Sen...!

Sonsuz siyah güller, lâcivert akþamlarýn iðde kokusu, hüzün yüklü sonbahar, yaðmurun topraða dokunuþu, bir gül renginde eriyen akþamlar, Dost'un yüzü, sevdiðim ne varsa, hep Sendendi.

"Tecellî, tecellî edeni gösterir." (Hazret-i Mevlânâgöz kırpma

Sûretlerde nihân olan Sevgili, ey Sevgili!..

Yetimler Yetîmi'ne «vedduhâ» sýrrýyla tecellî ederken, O'nu tek olana, bir olana çekiyordun. Baþka bütün kapýlarý kapatýrken, hep açýk olan kapýna çaðýrýyordun.

Bildim, kalbimdeki her bir muhabbet tecellisiyle beni de kendine çekiyorsun. Çekiyorsun ve býrakýyorsun. Býrakýyorsun ki, kanayayým; zayýf yanlarýmý tanýyayým. Seni bulayým.

Sonra yine çekiyorsun. Bu, hüzünlü bir þehrâyîn. Bu, bitimsiz bir med-cezir. Bu, içimdeki Mûsâ'yla Firavun savaþý; sulhü yok!..

Sevgili, en Sevgili!..

Sûretlerden geçerek, Sana erdir beni!.. Merhametinle arýndýr, kalbimi!.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 04.09.2006 - 19:16 tarihinde.
Gönderen: 04.09.2006 - 19:14
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abdullah bin Mübârek hazretleri anlatýr:

Bir ateþperest ile çalýþýyorduk. Namaz vakti gelince, namaz kýlarken bana bir zarar vermiyeceðine dair ondan söz alarak, namaza durdum. O gerçekten sözünde durdu. Namazda bana bir zarar vermedi. Sonra o da kendine göre ibâdet etmek istedi. Benden, kendisine bir zarar vermiyeceðime dair söz aldý. Sonra ibâdetine baþladý. Fakat, onun Allahü teâlâyý býrakýp, ateþe secde etmesine dayanamadým. Yerimden kalkýp üzerine atýldým. Sonra bir ses bana

"Söz verdiðin zaman sözünde dur" dedi.

Sonra vazgeçip yerime oturdum. Ateþperest iþi bitince, bana sordu:

-Önce bana bir hamle yaptýn, sonra vazgeçtin, bunun sebebi nedir?

-Senin baþkasýna secde ettiðine dayanamayýp öldürmek istedim.

Fakat, "Sözünde dur" diye bir ses duydum. Bunun üzerine vazgeçtim. Ateþperest:

-Gerçek Rab, senin Rabbindir. Kendi düþmaný için dostunu bile azarlýyor. Ýþte huzûrunda müslüman oluyorum, dedi.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 05.09.2006 - 20:13 tarihinde.
Gönderen: 05.09.2006 - 20:12
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Hasan-ý Basri hazretlerine sevenleri sordu:
- Bütün müslümanlar senden ilmi meseleler sorup öðrendikleri halde, huzurundan çýktýktan sonra yine de itiraz eden, aleyhinde konuþan oluyor, bu nedendir?

Buyurdu ki:
- Her þeyin yaratýcýsý, her iyiliðin hakiki sahibi Allahü teâlâ o azametiyle halkýn dilinden ve itirazýndan uzak deðil, ben ise; âciz bir kul ve bir zerreyim.



Cüneyd-i Baðdadi hazretlerinin talebelerinden birisi, gördüðü rüyalar üzerine, "Artýk ben kemâle geldim. Sohbete lüzum kalmadý" vesvesesine kapýlýp, bir kenara çekildi.

Bundan sonra gördüðü güzel rüyalar daha da arttý. Rüyasýnda kâh uçuyor, kâh insanlara vaaz ediyor, kâh baðlýk bahçelik içinde güzel nehirler ve çok lezzetli yemekler yediðini görüyordu. Kendisini bulup, sohbetlere niye katýlmadýðýný soran arkadaþlarýna bu hâlini anlattý, artýk ilmi tamamladýðýna inandýðýný, bundan sonra da irþatla uðraþacaðýna dair karar verdiðini söyledi.

Arkadaþlarý dönüp, hocalarý Cüneyd-i Baðdâdi hazretlerine durumu arz ettiklerinde, (Madem öyle, gidin ona söyleyin, onu bu gece Cennete götürürlerse, Cennete vardýðýnda üç defa Lâ havle okusun) buyurdu.

Talebeler gidip, o arkadaþa bunu söylediler. O da, hay hay, öyle olursa okurum dedi.

Hakikaten o kimseyi rüyasýnda Cennete götürdüler. O kimse Cennete vardýðýnda üç defa Lâ havle okudu. Gördüklerini ve kendisinde hasýl olan þeytani hâllerin hepsini unuttu. Bir anda kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduðunu gördü. Uyandýðýnda içine düþtüðü hatayý anladý. Çok piþman olup tevbe etti ve gelip hocasýnýn elini öptü. Sohbetlere devam edip, talebeler arasýndaki yerini aldý.

Cüneyd-i Baðdadi hazretleri ilk sohbetinde onlara buyurdu ki:
"Rüyalara güvenilmez. Rüyadaki padiþahlýðýn ne kýymeti var? Uyanýkken ele geçene bakmak lazým. Herkese bir rehber, mürþid-i kâmil lazýmdýr. Aksi halde þeytan gelip kendisine musallat olur ve insan maazallah ona tâbi olur. Sadýk olan, ihlaslý olan her aradýðýný mürþidinde arar ve bulur. Bu din edep dinidir, ahde vefa dinidir. Hocam hayatta iken tam 30 sene din hakkýnda konuþmadým. Sonunda emirle konuþtum, yani konuþmamý emrettiler, ancak ondan sonra hocamdan öðrendiklerimi nakletmeye baþladým. Yine kendiliðimden bir þey söylemedim. Hocamdan naklettiklerimi, kendi bilgim gibiymiþ gibi anlatsaydým, hýrsýzlýk etmiþ olurdum. Büyükler evden bir þey getirmezler, hýrsýzlýk etmezler, kendilerine mal etmezler. Kimse kendini bir þey zannetmesin, bu yolda olmak yoktur, yok olmak vardýr. Aynaya bakýp da kendinden tiksinmeyen, kendi yüzüne tükürmeyen, bu büyüklerin kemalatýndan mahrumdur yani istifade edememiþtir."
Gönderen: 05.09.2006 - 20:54
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
abdün_acizün su an offline abdün_acizün  
10 Mesaj -
Hz Allah bu konuyu acan ve izah eden kardesimizden razi olsun...

Tasavvuf hakkýnda ciltler dolusu eserler kaleme alýnmýþ olup..tek mesnedi Kitab ve Sünnettir..

Varlýðý gercek ve yasayan kiþiler tarafýndan hakkal yakýn idrak edilen her sey...baskalarýnýn kendisini red ve inkar etmesi ile varlýk hakikati degiþmez...

tasavvufu anlamak tasavvufu yasamaktan gecer... bu ulkeye ml olmus inasanlarýn sözlerini..kastetdikleri mananýn dýsýnda kullanmak öncelikli yanlýþ olmakla beraber..o kiþi bunu bile kastetse bu ölçü deðildir...

manevi cephesi saðlam ve dayanýklý kerpiçle örünmuþ olan takva ehli muminler..hakikatleri anlamakta guçluk cekmezler...

yasamadýgý ve bilmedigini inkar etmek ve tasavvufu inkar ve kufur dereecsine sokacak..boyundan buyuk szöler sarf etmek..o sözun kailini...boðulmaktan kurtulmasý imkansýz olan okyanuslara iter de haberi olmaz...

selam ve dua ile
Gönderen: 05.09.2006 - 21:11
Bu Mesaji Bildir   abdün_acizün üyenin diger mesajlarini ara abdün_acizün üyenin Profiline bak abdün_acizün üyeye özel mesaj gönder abdün_acizün üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Cenab'ý HAK razý olsun kardeþim.

"De ki: Ey Rabbim! Ýlmimi artýr!"
Tâhâ 20/114

Ýlim, kýsaca bilmek demektir. Gerçeðe ve vakýaya uygun düþen bilgi ve kanaat; bir þeyi olduðu gibi idrak etmek diye de târif edilmiþtir. Zýddý ise cehâlettir.

Ýslâm dini ilme ve ilim tahsiline, böylece zihin ve kalp âlemini tenvîre büyük ehemmiyet verir. Cehâleti ve karanlýklarý ortadan kaldýrmayý hedefler. Allâh Teâlâ ilk vahyettiði âyetlerde, Resûlü'ne ve onun þahsýnda bütün insanlara okumayý ve öðrenmeyi þöyle emretmektedir:

Yaratan Rabbinin adýyla oku! O, insaný bir alaktan (rahim duvarýna tutunmuþ asýlý bir hücreden) yarattý. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öðretendir. Ýnsana bilmediði þeyleri O öðretti. (el-Alak 96/1-5)

"Oku!" emrinin, ilk olarak inen âyetlerin içinde iki kez tekrar edilmesi, Ýslâm'ýn ilme, ilim öðrenmeye ve öðretmeye verdiði ehemmiyeti gösterir. Bu âyetlerde ilmi öðretenin esasen Allah Teâlâ olduðu bildirilerek insana: Rabbinin adýný zikret, indirdiði âyetleri O'nun adýna ve rýzasýna uygun olarak oku, engin mânalarýný anla, kendini oku, kâinâtý oku ve ma'rifet-i ilâhîye ererek ihsan derecesinde bir kulluk hayatý yaþa! telkininde bulunulmaktadýr.

Cenâb-ý Hak, Peygamber Efendimiz'i ilminin artmasý için duâya teþvik ederek:

"De ki: Ey Rabbim! Ýlmimi artýr! (Tâhâ 20/114) buyurmuþtur. Bu mânada Peygamber Efendimiz; Allah'a yaklaþtýracak bir ilim öðrenmeksizin geçen günde, benim için hayýr yoktur. (Ali el-Müttaki, 136) sözüyle bu emre icabet ettiðini göstermiþtir. Çünkü ilim bitip tükenmeyen bir hazine olup yalnýzca sahibine deðil diðer insanlara ve hatta bütün canlýlara da fayda verir. Zira hak ile bâtýlý ayýrmanýn en önemli vasýtasý ilimdir. Ýlmin artmasý insana yük deðil, aksine onu yücelten bir fazilettir. Bu mânada insanýn ilmi arttýkça tevâzuu da artar; lüzumsuz düþünce, havatýr ve vesveselerden kurtulur; gerçeði anlar ve elinden geldiðince iyi bir insan olmaya gayret gösterir. Allah Teâlâ, ilim ile meþgul olan ve öðrendiklerinin gereðini yerine getiren âlimleri üstün derecelere ve makamlara kavuþturacaðý husûsunda:

Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir. buyurmaktadýr. (el-Mücâdele 58/11)

Resûl-i Ekrem Efendimiz de hadis-i þeriflerinde âlimleri þöyle medhetmektedir:

Allah, hakkýnda hayýr murâd ettiði kimseyi dinde ince anlayýþ sâhibi kýlar. (Buhârî , Ýlim, 10; Müslim, Ýmâre, 175)

Dünya ve onun içinde olan þeyler deðersizdir. Sadece Allah'ý zikretmek ve O'na yaklaþtýran þeylerle, ilim öðreten âlim ve öðrenmek isteyen talebe bundan müstesnadýr. (Tirmizî, Zühd, 14)

Ýnsanýn öðrendiði ilmi baþkalarýna öðretmesi en büyük infak ve hayýrlardan biridir. Meselâ talebe yetiþtirmek, kitap yazmak ve yayýmlamak, günümüzün modern imkânlarýndan faydalanarak ilmini kendisinden sonraki nesillere intikal ettirmek, hadis-i þerifte belirtildiði üzere kiþinin amel defterinin kapanmamasýna ve sevabýnýn devamlý olmasýna vesile olacak sâlih ameller zümresindendir. (Müslim, Vasiyyet, 14)

Safvan bin Assâl -radýyallâhu anh- bir gün mescidde bulunan Peygamber Efendimiz'in yanýna gider ve:

Yâ Resûlallâh, ilim öðrenmek için geldim, der.

Efendimiz:

Ýlim öðrenmek isteyene merhaba! Melekler ilme olan sevgilerinden ötürü kanatlarýyla ilim tâlibinin çevresinde birinci kat semâya kadar halka oluþtururlar. buyurur. (Heysemî, I, 131)

Resûl-i Ekrem Efendimiz, bizleri daha samimi bir þekilde ilme talip olmaya teþvik için þöyle buyurmaktadýr:

Kim ilim tahsiline yönelirse, Allah o kiþiye cennetin yolunu kolaylaþtýrýr. Melekler yaptýðýndan hoþnut olduklarý için ilim öðrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarýný gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balýklar bile âlim için Allah'tan maðfiret dilerler. Âlimin âbide karþý üstünlüðü, ayýn diðer yýldýzlara olan üstünlüðü gibidir. Þüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altýn ve gümüþ miras býrakmazlar; sadece ilmi miras býrakýrlar. O mirasý alan kimse, bol nasip ve kýsmet almýþ olur. (Ebû Dâvûd, Ýlim, 1; Tirmizî, Ýlim, 19)

Kur'an-ý Kerim ilmin, insana müspet vasýflar kazandýran, onu Allah'a karþý daha þuurlu hâle getiren bir keyfiyete sâhip olduðunu haber vermektedir. De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (ez-Zümer 39/9) âyet-i kerimesini siyâk ve sibâk (öncesi ve sonrasýgöz kırpma itibariyle tetkik ettiðimizde, bu hakîkat bütün açýklýðýyla ortaya çýkacaktýr.

Bu âyetin yer aldýðý Zümer suresinin baþýnda Dini ancak Allah'a hâlis kýlarak, O'na kullukta bulunmaktan bahsedilir. Daha sonra göklerin ve yerin yaratýlýþý, gece ile gündüzün peþpeþe geliþi, güneþ ve ayýn belli bir yörüngede akýp gitmeleri, insanýn yaratýlýþý gibi Allah'ýn varlýðýný gösteren ve üzerinde tefekkür edildikçe insaný marifetullaha eriþtiren kevnî âyetlere yer verilir. Ardýndan marifetullah ve Allah'a kulluk hususunda insanlarýn durumu beyan edilmekte ve âlim ile câhilin vasýflarý sayýlmaktadýr. Yüce Rabbimiz þöyle buyurur:

Ýnsana bir zarar dokunduðunda, samîmî bir þekilde Rabbine yönelerek duâ eder. Sonra Allah, katýndan ona bir nimet verdiðinde, daha önce Rabbine duâ etmekte olduðunu unutur da, (insanlarýgöz kırpma O'nun yolundan saptýrmak için Allah'a ortaklar koþar. De ki: Küfrünle biraz eðlenedur. Çünkü sen cehennem ehlindensin!

Gece saatlerinde secde ederek ve ayakta durarak ibâdet eden, âhiret azabýndan sakýnan ve Rabbinin rahmetini arzulayan kimse hiç (az önce zikri geçen kimse) gibi olur mu?

De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak selim akýl sahipleri ibret ve öðüt alýr. (ez-Zümer 39/8-9)

Bu âyet-i kerimelerde:

1) Küfür ve nankörlük,

2) Sâdece baþý dara düþtüðü zaman Allah'a yalvarmak,

3) Rahata erdiði zaman kulluk ve yakarýþý terketmek,

4) Ýnsanlarý Allah yolundan saptýrmak için O'na ortaklar koþmak gibi menfî durumlar, cehâletin ve bilgiden nasipsizliðin tezâhürleri olarak bildirilmiþtir.

Diðer taraftan:

1) Geceleri secde ve kýyâm hâlinde samîmi olarak kulluða devam etmek,

2) Allah Teâlâ'nýn âhiretteki hesap ve azabýndan korkup O'ndan sakýnmak,

3) Rahmeti sonsuz olan Rabbinin merhametini ümit etmek gibi güzel hasletler de hakiki ilmin tezâhürleri olarak takdim edilmiþtir. Bu vasýflara sahip olanlar okuma yazma bilmeseler de âlimdirler, zira insanýn kurtuluþu ilimle amel etmeye baðlýdýr.1

Birbirine zýt iki karaktere sahip bu insanlar mukayese edildikten sonra birinci gruptakiler bilmeyenler,ikinci gruptakiler ise bilenler olarak tavsif edilir. Daha sonra da bunlarýn birbirine müsâvî olmadýðý ilân edilir. Bilenler sýnýfýna dâhil olabilmenin yollarý ise devam eden âyette (ez-Zümer 39/10) þöyle dile getirilir:

1) Dâima Allah'ýn murakabesinde takvâ üzere bir hayat yaþamak,

2) Ýhsân sâhibi olmak,

3) Dini muhafaza için gerekirse hicret etmek,

4) Dinin yaþanmasý ve tebliði hususunda karþýlaþýlan meþakkatlere sabretmek.

Bütün bu âyetlerden anlaþýldýðý üzere gerçek ilim, marifettir; hakikati kavramaktýr. Bu ilim, insanýn basiret ve firasetini açarak kâinatta var olan deðiþmez gerçeklerle irtibat kurmasýný saðlar. Baþka bir ifadeyle eserden müessire götürür. Bir ilim dalý kiþiyi Hâkim-i Mutlak olan Allah'a götürüyorsa hakikî ilim sayýlýr. Aksi takdirde, zihni dolduran fakat kâinatýn hakîkatlerine ulaþtýrmayan, kopuk ve mücerred bilgiler, Kur'an'ýn tarifine göre ilim deðildir.2

Kâinattaki fizikî kanunlarla ve müspet ilimlerle meþguliyet de böyledir. Bunlar insaný marifet-i ilahiyeye ulaþtýrmak için birer vasýta olmalýdýr. Aksi takdirde bunlar da perde olmaktan öteye geçemezler. Bunun yanýnda Allah'ýn emirlerini göz ardý ederek dünyevî rahat ve zevkleri için çalýþýp Benim yaptýðým Allah'ýn emridir. diyenler, ilim öðreniyoruz diye meþru ve müsait olmayan ortamlarda okuyanlar, üstelik iþledikleri fücur ve isyana âyet ve hadisleri de delil gösterenler, sonunda hatalarýný anlayacaklardýr.

Zâhiren kiþinin bilgisi artýyor fakat manevî hallerinde bir terakki görülmüyorsa; burada tehlikeli bir durum var demektir. Hâlbuki insanýn ilmi arttýkça, Allah Teâlâ'ya olan takvasý, saygýsý ve haþyeti de artmalýdýr. Hakiki âlimler, Cenâb-ý Hakk'ý nasýl bilip tanýmak gerekirse öylece bilirler. Gönüllerinde Allah'a sonsuz ta'zîm ve muhabbet hisleri taþýrlar. Âyet-i kerimede:

Allah'tan kullarý içinde ancak âlimler (hakkýyla) korkar. buyrulmaktadýr. (el-Fâtýr 35/2

Peygamber Efendimiz de:

Sizin Allah'tan en çok korkanýnýz ve en fazla takvâ sahibi olanýnýz benim . buyurmaktadýr. (Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Sýyâm, 74)

Bütün bunlarla birlikte insanoðlunun ilmi Allah'ýn ilmi yanýnda pek azdýr. Nitekim Cenâb-ý Hak:

Size ancak az bir ilim verilmiþtir... buyurmaktadýr. (el-Ýsrâ 17/85) Ancak, verilen bu az ilimle amel edilip takvâya vâsýl olunabilirse, Allâh'ýn lütuf ve ihsânýyla kul, ârif hâle gelir. Böylece mârifetten, yâni Allâh'ý hakkýyla ta­nýyabilmekten hisse almaya baþlar ve ona esrâr-ý ilâhî açýlýr. Âyet-i kerîmede:

Allâh'tan ittikâ edin ki Allâh size (ihtiyâcýnýz olan þeyleri) öðretsin.(el-Bakara 2/282) buyrulur.3 Ha­dîs-i þe­rîf­te de bu mânayý teyiden:

Öð­ren­dik­le­riy­le amel ede­ne Al­lâh Te­âlâ bil­me­dik­le­ri­ni öð­re­tir. bu­y­rul­muþ­tur. (Ebû Nu­aym, 15)

Fahr-i Kâinât Efendimiz, faydalý ilmi teþvik ederken faydasýz ilimden de Allah'a sýðýnmýþ ve ashabýný bundan sakýndýrmýþtýr. Onlarý ilim ve hâl bakýmýndan en faydalý olana yönlendirmiþtir. Peygamber Efendimiz bir muallim olarak ashabýna lüzumlu bilgileri öðretmesinin yanýnda onun terbiye ve tezkiye gibi mühim bir vazifesi daha vardýr.


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 06.09.2006 - 19:28 tarihinde.
Gönderen: 06.09.2006 - 19:23
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
2687 Mesaj -
"Bâb-ý Hak açýktýr merd-i âgâha,
Candan geçenlerdir eren Allah'a.
Hakikat yolunda ben bu dergâha,
Ýsteyerek gelmiþ kurbanlar gördüm."


gül
Gönderen: 06.09.2006 - 19:31
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Güzel RAB'bim sana þükürler olsun ki böyle güzel insanlarýn arasýndayým. Ey güzel kardeþlerim sohbetin ve ilim meclisinin yeri ve zemaný olmaz. Bazen 2 kiþi birleþir bir ýrmak kenarýnda ilim konuþlur gün olur zemanýn teknolojisiyle internet ortamýnda. Yeter ki niyet ve istek halis ve temiz olsun...Haným kardeþlerimizin ve dahi bizim örnek olabileceði mübarek evliyalardan bir nükde daha aktarmak istiyorum Ýnþallah. Hz.Râbia-i Adviyye k.s.

Bir gün, evliya hanýmlardan Râbia-i Adviyye hazretlerinin evine misâfirler gelmiþti. Misâfirlerin karnýný doyurmak istedi. Fakat baktý ki sadece iki ekmek var. Ekmek misâfire yetmiyecekti. Misâfirlere yetecek kadar ekmeði nasýl temin edebilirim? diye düþünürken kapý çalýndý. Gelen iki kiþi de, karýnlarý aç olduðu için Râbia-i Adviyyeden yiyecek birþeyler isteyeceklerdi. Daha onlar birþey söylemeden, kapý aralýðýndan iki ekmek uzatýldý. Gelenler ekmeði alýp sevinerek oradan uzaklaþtýlar.
Evdeki misâfirler bu iþe bir mânâ verememiþlerdi. Mevcut iki ekmek de gitmiþti. Kendilerine yiyecek birþey kalmamýþtý. Fakat hazret-i Râbiaya birþey söylemeden vardýr bir hikmetidiyerek beklemeye baþladýlar.
Aradan bir saat geçmemiþti ki, hazret-i Râbianýn kapýsý tekrar çalýndý. Kapýyý açtýklarýnda iki kiþinin kucaklarýnda bir yýðýn ekmekle beklediklerini gördüler. Ekmek getirenler:
Efendimiz bu ekmekleri, Râbia-i Adviyyeye hediye olarak gönderdi dediler.
Hazret-i Râbia ekmekleri teker teker saydý. Onsekiz ekmek vardý. Ekmeði getirenlere, Ýki ekmek eksik dedi.Gelen iki kiþi çok mahcup oldular. Sakladýklarý iki ekmeði de çýkartýp verdiler. Fakat hazret-i Râbia, bu iki ekmeði onlara hediye ederek:
Bu iki ekmek sizin rýzkýnýz idi. Gerçi siz izinsiz aldýðýnýz için rýzkýnýzý haram yoldan temin etmiþ olacaktýnýz. Fakat þimdi helâlinden yiyeceksiniz; buyurdu.
Olanlara bir mânâ veremiyen evdeki misâfirler nihayet dayanamayýp sordular: Sen ekmek sipariþi vermiþ miydin Hayýr. Cevabý verince, Peki niçin iki tane eksik diye söyledin, eksik olduðunu nereden bildin? diye sordular.
Hazret-i Râbia þöyle cevap verdi:
Biliyorum, siz bana yemek yemek için gelmiþtiniz. Karnýnýz açtý. Fakat evdeki iki ekmek size yetmiyecekti. Bu iki ekmeði çoðaltmak istedim. Bu sýrada kapýya gelenlere mevcut iki ekmeði vererek, Allahü teâlâdan misâfirlere yetecek kadar ekmek vermesini istedim.
Peki yirmi tane ekmek geleceðini nereden bildin?
Çünkü, Allahü teâlâ Kurân-ý kerîmde, hayýr hasenat yapýlýnca bire on vereceðini vadediyor. Ben Onun vadine güvendim. Ýki ekmek yerine yirmi ekmek vereceðini biliyordum. Onun için eksik olduðunu söyledim.
Bu hâli gören misâfirler, hazret-i Râbianýn Allahü teâlânýn sevgili kulu olduðunu yakînen bir daha görmüþ oldular...
Hazret-i Râbia, gelen hediyeleri daðýtýr, günlerinin çoðunu oruçla geçirirdi. Bir defasýnda yedi gün yiyecek birþey bulamadý. Ýftarlarýný sadece su ile yaptý. Sekizinci günü açlýðý iyice þiddetlendi. Akþam ezânýndan sonra kapý açýldý, birisi bir tabak yemek getirmiþti. Yemeði içeri aldý. Mum almak için gitti. Geri döndüðünde kedinin yemeði dökmüþ olduðunu gördü. Su bardaðý almak için gitti bu esnada mum söndüðünden ayaðý takýlýp bardak kýrýldý. Anladý ki bunlar birer imtihan. Yâ Rabbî! Bu zavallý kulunu imtihan ediyorsun. Fakat âcizliðimden sabredemiyorum diyerek bir ah çekti.
Bu sýrada gaibten bir ses iþitti: Ey Râbia! Ýstersen dünya nimetlerini üzerine saçalým, üzerindeki dert ve belâlarý kaldýralým. Hangisini tercih edersin Yâ Rabbî! Beni senden uzaklaþtýracak þeylerden, uzak eyle! Beni onlara bulaþtýrma diye yalvardý.
Hazret-i Râbianýn bütün ömrü Cenâb-ý Hakka taat ve ibâdet üzere geçti. Her iþinde Allahü teâlânýn rýzâsýný aradý.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 06.09.2006 - 19:40 tarihinde.
Gönderen: 06.09.2006 - 19:39
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

ÝMAM-I RABBANÝ
HAZRETLERÝNDEN ÝNCÝLER


Ýlm talebesini ileride tutmak, islâmiyyetin ilerlemesine sebeb olur. Bunlar islâmiyyetin bekçileridir. Muhammed aleyhisselâmýn dînini, soysuzlara karþý bunlar koruyacakdýr. Kýyâmet günü herkese islâmiyyetden sorulacakdýr. Cennete girmek, Cehennemden kurtulmak, ancak islâmiyyete uymakla olur. Ýnsanlarýn en iyileri, seçilmiþleri olan Peygamberler salevâtüllahi teâlâ ve teslîmâtühü aleyhim, herkesi islâmiyyete çaðýrmýþdýr. Kurtuluþ yolu islâmiyyetdir. O büyükler, islâmiyyeti bildirmek için gönderildi. O hâlde en kýymetli ibâdet, insanlara yapýlacak en büyük iyilik, islâmiyyetin öðrenilmesine, yapýlmasýna çalýþmakdýr ve islâmiyyetin bir emrini meydâna çýkarmakdýr. Allahü teâlânýn emrlerinden bir dânesinin yapýlmasýna sebeb olmak, binlerle, milyonlarla lira sadaka vermekden dahâ sevâbdýr. Çünki, bu ufak iþ, Peygamberlere aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” uymak, onlarýn vazîfesine ortak olmakdýr. Hâlbuki, ibâdetlerin en kýymetlisi, sevâblarýn en çoðu onlaradýr. Milyonla sadaka vermek, hayrât, hasenât yapmak ise, herkese müyesser olabilir.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 07.09.2006 - 19:19 tarihinde.
Gönderen: 07.09.2006 - 19:18
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Bayezîd-i Bistami bir gün camide fýkýh okutan bir alimin ders halkasýna katýldý. O sýrada biri geldi ve fakihe bir "feraiz" meselesi sordu: "Biri öldü, geride þu þu mallarý ve þu þu akrabalarý kaldý. Bunun mirasýný nasýl taksim ederiz." Fakih, sorulan soruya cevap vermeye çalýþýrken Bayezîd, þöyle baðýrdý:

-Ey üstad! Öldüðünde Allah'tan baþka kimsesi kalmayan kimse hakkýnda ne buyurursun?

Orada bulunanlar birbirlerine hayret ve donuk nazarlarla bakarlarken Beyazîd, konuþmasýný þöyle sürdürdü:

"Ýnsanýn gerçekten sahip olduðu hiçbir þeyi yoktur. Öldüðünde sadece Mevla'sý kalýr. Týpký önceden olduðu gibi. Çünkü insan dünyaya gelmeden önce de yalnýzdý. Bu alemde de yalnýzdýr, ama çoðu zaman yalnýzlýðýnýn farkýnda olmaz. Kabre konulduðunda yalnýzlýðýný anlar"

Fakih onun bu ince anlamlý sözleri karþýsýnda ona sordu:

- Sen bu ilmi kimden, nerede ve nasýl aldýn? Bayezîd þu karþýlýðý verdi:

- Bu ilim bana Hak vergisidir (vehbidir). Çünkü Allah Resûlü (s.a.) buyurur: "Bir kimse bildiðiyle amel ederse Allah O'na bilmediklerini öðretir."





Hasan-ý Basrî buyuruyor ki:

Ey Âdemoðlu! Gerçek mümin, ihsân sâhibi bile olsa yine de korku üzere sabahlar. Zaten ona da bu yaraþýr. Mümin, akþama yine ayný korku ile kavuþur. Evet, o her zaman þu iki korku arasýndadýr.
1. Geçmiþ günahlar. Bu günahlarý sebebiyle Cenâb-ý Hakk'ýn kendisine nasýl muâmelede bulunacaðýný bilemez.
2. Gelecek hayatý. Nasýl bir hayat sürecek, son nefesi nasýl verecek? Bu sorularýn cevaplarýný devamlý tefekkür eder.
Ey insanlar! Þu hakîkati idrâk ederek sâlih amel iþleyin. Allâh ve Rasûlü yaptýðýnýz iþleri görmektedir. Siz, birgün gizliyi ve âþikârý bilen Allâh'a döndürüleceksiniz. Ýþte o gün yaptýklarýnýzý tek tek size haber verecektir.
Sizler kalblerinize çok dikkat edin. Onlarý devamlý Allâh'ýn zikri ile yenileyin. Zirâ kalb çabuk paslanýr. Nefislerinizi de dizginleyin. Çünkü o çok azgýndýr. Eðer siz nefislerinizin kötü isteklerine mâni olmazsanýz, o birgün sizi korkunç bir uçuruma yuvarlar.
Kendi ayýplarýnýz dururken baþkalarýný ayýplamaktan vazgeçmedikçe kâmîl îmân sâhibi olamazsýnýz. O hâlde, baþkalarýnýn ayýplarýna bakmadan evvel kendi ayýplarýnýza bir göz atýn; onlarý düzelterek iþe baþlayýn!
Ey insanlar! Kur'ân-ý Kerîm müminler için þifâ, müttakîler için rehberdir. Kim O'na uyarsa, hidâyete erer ve doðru yolu bulur. Ondan yüz çeviren bedbaht olur ve felâketlere sürüklenir.
Ey Âdemoðlu! Tek baþýna ölecek, tek baþýna dirilecek, tek baþýna hesaba çekileceksin!


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 08.09.2006 - 12:19 tarihinde.
Gönderen: 08.09.2006 - 12:17
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
Risale-i Nurlara Göre Evliya'nın Gaybı Bilmesi
114 Mesaj -
Gayb, kiþinin duyularýndan uzak ve hakkýnda bilgi sahibi olmadýðý þeye denir[1].

Allah açýsýndan gayb diye bir þey olmaz. Bizim açýmýzdan, kýyametin vakti gibi Allah'tan baþkasýnýn bilemeye­ceði þeyler gayb-ý mutlak, yani tam bir gaybdýr. Bir baþkasýnýn bildiði þey gayb-ý mutlak deðil, göreceli gayb olur. Mesela içinizden ne geçtiðini ben bil­emem ama siz kendiniz bilirsiniz. Bilmediðim bazý tarihi olaylarý da bilebilirsiniz. Bunlar, bana göre gayb olur; size göre olmaz. Hakkýnda bir bilgi ve belge kalmamýþ tarihi olaylar da mutlak gayb haline dönüþmüþ olur.

Gayb ile ilgili bazý haberler, Allah Teâlâ tarafýndan peygamberlerine vahiy yoluyla bildirilir, biz de bunlarý o þekilde öðrenebiliriz.

Durum böyle olduðu halde, Risâle-i Nur'larda, Hz. Ali ve Abdulkadir Geylani gibi zatlarýn Said Nursi'yi, asýrlar öncesinden bir çok yönüyle haber verdiði iddia edilir. Aþaðýdaki soru ve cevap, risalelerin bu konudaki temel dayanaklarýný oluþturur:

Suâl: Gavs-ý Azam gibi büyük velîler, bazý evkâtta, mazi ve müstakbeli hazýr gibi müþâhede ederler. Neden mâziye ait cihette sarahat sûretinde haber veriyorlar da, istikbalden
hafî remizlerle gizli iþaretlerle bahsediyorlar?

El-cevap: "lâ ya'lemul-gaybe illallah" âyetiyle,

"ve lâ yuzhiru alâ gaybihi ahada; illâ menirtedâ min resûl."

Ayeti ifade ettikleri, kudsi yasaða karþý ubûdiyetkerâne bir hüsnü edep takýnmak için, tasrihten iþaret mesleðine girmiþler. Tâ ki, iþaretler ile, remz ile anlaþýlsýn ki, ihtiyarsýz, niyetsiz bir sûrette tâlimi ilâhî ile olmuþtur.
Çünkü istikbâlî olan gaybiyat, niyet ve ihtiyar ile verilmediði gibi; niyet ile de müdâhale etmek, o yasaða karþý ademi itâatý iþmam ediyor[2].

Yazý, günümüz Türkçesiyle þöyle ifade edilebilir:

Soru: Abdülkâdir Geylânî gibi büyük veliler, bazý zamanlarda, geçmiþi ve geleceði bugün gibi görüp bildikleri halde neden
geçmiþle ilgili olanlarý açýkça söylüyorlar da, gelecekten üstü kapalý simgeler
ve gizli iþaretlerle söz ediyorlar?


Cevap: "Gaybý Allah'tan baþkasý bilmez." Ayeti ile,

"O bütün gaybý bi­lir, gaybýný kimseye açýkla­maz. Ancak dilediði peygamber bunun dýþýnda­dýr." (Cin 72/26-27)

Ayetinin ifade ettiði kutsal yasaða karþý kulluða yakýþýr bir güzel edep takýnmak için açýklama yapmayýp iþaretle söyleme yoluna girmiþlerdir. Ýþaret ve simgeler kullanmýþlardýr ki, gayb ile ilgili bu bilginin, kendilerinin tercihi veya niyetiyle deðil, Allah'ýn öðretmesiyle olduðu anlaþýlsýn. Çünkü geleceðe ait gayb bilgiler kiþinin þahsi tercihi ve niyeti ile verilmediði gibi niyet ile iþe girmek, o yasaða karþý itaatsizlik havasý veriyor.


TENKÝT

Yukarýdaki yazýyý beþ açýdan tenkide tabi tutacaðýz:


1-) Gaybý Yalnýz Allah Bilir.

Allah Teâlâ þöyle buyurur: "Allah sizi, gaybý bilir hale getire­cek deðildir."aglaAl-i imran 3/179)
O, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme þöyle demiþtir:

"De ki: "Ben size, Allah'ýn ha­zineleri yaným­dadýr, demiyorum. Gaybý da bilmem. Size, "Ben bir meleðim." de demiyorum. Ben bana vah­yolu­nandan baþkasýna uymam." De ki: "Görenle görmeyen bir olur mu? Hiç zihninizi yormaz
mýsý­nýz?" (En'am 6/50)

"De ki: "Eðer gaybý bilseydim, daha çok iyi­lik yapmak isterdim ve bana kötülük de gelmezdi. Ben, inanan kesim için bir uyarýcý ve bir müjdeciden baþka bir þey deðilim." (Araf 7/188)
Allah Teâlâ, insanlara açýklamak istediði gayblarý, peygamberleri yoluyla bildirir. Bunun özel bir usulü vardýr. Allah Teâlâ þöyle buyurur:

"Allah bütün gaybý bilir, gaybýný kimseye açýklamaz.

Dile­diði peygamber bunun dýþýn­dadýr. Onun da önüne ve arkasýna gözcüler diker.

Böylece o (peygamber) bilsin ki, onlar Allah'ýn gönderdiklerini tastamam ulaþtýrmýþ, (kendisi de) onlarýn yanýnda olaný kav­ramýþ ve her þeyi bir bir say­mýþtýr. "aglaCin 72/26 -28 )
Artýk o bilgiler gayb olmaktan çýkar. Meleklerin gözcü dikilmesi, o bilgilerin Allah'tan olduðu konusunda, peygamber kuþku duymasýn, diyedir. Çünkü Allah Teâlâ þöyle buyurmuþtur:

"Senden önce gönderdiðimiz bir tek nebi ve elçi yoktur ki, bir þeyi arzula­dýðý za­man, þeytan onun arzusuna vesvese karýþtýrmýþ olmasýn. Allah þey­tanýn karýþtýrdýðýný giderir, sonra Allah kendi âyetlerini pekiþtirir. Allah bilendir, hakîm­dir." (Hacc 22/52)

Bazý tefsir kitaplarýnda En'am suresinin iniþi ile ilgili olarak Enes b. Malik'ten gelen þöyle bir rivayetten bahsedilir: "Allah'ýn Elçisi þöyle demiþtir:

"Kur'an'dan En'am suresinin dýþýnda bir sure bana toptan in­medi. Þeytanlar, bu sure için toplandýklarý ka­dar hiçbir sure için toplanmamýþlardý. Bu sure bana, Cebrail ile, beraberinde elli bin melek ol­duðu halde gönderildi. Bunu kuþatmýþlar, bir düðün debdebesiyle getirdiler[3]."

Böylece o Elçi, ken­dine gelenin vahiy me­leði olduðuna ve vahye, þeytan vesvesesi karýþ­madý­ðýna güvenmiþ olur.

Peygamberlere vahyin nasýl geldiðini bildiren bir ayeti, velilerin gaybý öðrenebileceklerine delil getirmek, doðrusu çok þaþýrtýcý bir þeydir.



2-) Geçmiþ Gaybý da Kimse Bilemez.

Allah Teâlâ Nuh aleyhisselamýn baþýndan geçenleri anlattýktan söyle buyuruyor:

"Bunlar gayb haberlerindendir, onlarý sana vahyediyoruz. Bundan önce onlarý ne sen bilirdin, ne de senin kavmin.&#8221aglaHud 11/49)"

Bu konuda Kur'an'da çok sayýda ayet vardýr. Þu ayetlere de bakýlabilir: Ali Ýmran 3/44; Araf 7/101; Hud 11/120-123; Yusuf 12/102.



3-) lâ ya'lemul-gaybe illallah" diye bir ayet yoktur.

Ýçinde bu kelimeler olan ayet þöyledir:

"Kul lâ ya'lemu men fîs-emâvâti vel-erdil-gaybe illallah"

"De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse o gaybý bilmez, onu sadece Allah bilir."aglaNeml 27/65)


4-) Allah'tan baþkasýnýn gaybý bilemeyeceði ve Allah'ýn onu peygamberlerden baþkasýna bildirmeyeceði hükmü, yukarýda bir "kudsî yasak" diye ifade edilmiþtir. Sanki Allah Teâlâ, "gaybý kimse bilemez" dememiþ de "Kimse, gelecekle ilgili açýklama yapmasýn." Diye bir yasak koymuþtur. Bu, kiþiyi büyük bir sorumluluk altýna sokar.



5-) Yukarýdaki sual ve cevaptaki iddialarý sýralayalým

Abdülkâdir Geylânî gibi büyük veliler, bazý zamanlarda, geçmiþi ve geleceði bugün gibi görüp bilirler.

Geçmiþle ilgili olanlarý açýkça söylerler ama, gelecekten üstü kapalý simgeler ve gizli iþaretlerle söz ederler. Açýk söyleseler Allah'a karþý, kulluða yakýþýr güzel bir edep takýnmamýþ olurlar. Çünkü Allah Teâlâ þöyle buyurmuþtur:

"De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse o gaybý bilmez, onu sadece Allah bilir." (Neml 27/65)

"O bütün gaybý bi­lir, gaybýný kimseye açýkla­maz. Ancak dilediði peygamber bunun dýþýnda­dýr." (Cin 72/26-27)

Bir de bunun, kendi tercihleri ve niyetleriyle deðil, Allah'ýn öðretmesiyle olduðu anlaþýlsýn diye böyle yaparlar. Zira niyet ile iþe girmeleri itaatsizlik havasý verir.

Demek ki, Allah, hem "Gaybý kimse bilmez, onu kimseye açýklamam" diyecek, hem de tutup onu bazý kimselere bildirecek. Sonra o kimseler, geçmiþle ilgili olanlarý açýklamakta bir sakýnca görmeyecekler. Gelecekle ilgili gayblarý ise, anlayan anlasýn diye örtülü iþaretlerle geçiþtirecekler.

Bu inançtan Allah'a sýðýnmak gerekir.

Prof. Dr. Abdulaziz Bayýndýr
--------------------------------------------------------------------------------

[1]- Raðýb el-Ýsfahânî, Müfredât, Safvan Adnan Davudî'nin tahkikiyle, Dýmaþk ve Beyrut, 1412 h. 1992 m. s. 616.

[2]- Said Nursi, Sikket-i Tasdik-i Gaybî, 8. Lem'a "HAZRET-Ý GAVS'IN KERAMET-Ý GAYBÝYESÝNÝ TE'YÝD EDEN BÝR ÂYETÝN ÝÞÂRÂTINDAKÝ BÝR NÜKTE-Ý Ý'CAZÝYEDÝR", bölümünün bir öncesi; Ýstanbul 1990, Tenvir Neþriyat, s. 198,.

[3]- Elmalýlý Muhammed Hamdi YAZIR, Hak Dini Kur'an Dili, ist. 1936, c. III, s. 1861-1862
Gönderen: 08.09.2006 - 14:55
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. dostlarýnýn hallerini ne biz anlarýz nede Abdulaziz Bayýndýr anlar. Onlarýn hallerini ve söylediklerini yada ne söylemek istediklerini anlamak için onlar gibi olmak gerekir. Bir hal olur size dersiniz ki ben bunu bir yerde görmüþtüm yada yaþamýþtým. Bu size rüyada da gösterilir uyur uyumaz haldede. Muhakkak ki hepimizin baþýna ALLAH-U TEALA nýn takdiri ve izni ile gelmiþtir.
Gönderen: 09.09.2006 - 19:27
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Hallac-ý Mansur k.s.

Asý adý Hüseyin bin Mansurdur. Hallac denilmesinin sebebi þudur: Bir gün, arkadaþý olan bir hallacýn dükkanýna girdi. Bir iþinin görülebilmesi için onun yardýmýný rica etti. Fakat hallacýn gittiði yerden dönüþü biraz uzun sürdü. Geldiðinde; "Ya Hüseyin, senin için bugün iþimden oldum" diye söylendi. Hallac-ý Mansur onun endiþeli hâline bakarak gülümsedi; "Üzülme senin iþini de biz halledelim" diyerek parmaklarýný pamuk yýðýnlarýna doðru uzatýverdi. O anda henüz atýlmamýþ pamuk yýðýnlarý harekete geçti. Kaþla göz arasýnda, tel tel saf pamuk bir tarafa, kirli ve süprüntü kýsmý ise diðer tarafa ayrýldý. Hallaç þaþýrýp kalmýþtý. Olay kýsa zamanda halk arasýnda yayýldý. Bundan sonra da ona Hallac-ý Mansur dendi.

Pek çok kerametleri görüldü. Yanýna gelenlere yazýn kýþ, kýþýn yaz meyveleri ikram ederdi. Ýnsanlara, evlerinde ne yediklerini, ne yaptýklarýný, ne konuþtuklarýný ve kalblerinden geçenleri Allahü teâlânýn izni ile haber verirdi.

Enel Hak dedi
Allahü teâlânýn aþký ile kendinden geçtiði bir sýrada; "Enel-Hak dedi. Bu sözün anlamý, (Ben Hakkým) demek ise de, (Haktan baþka hiç kimse yok) demek istemiþti. Bu sözü için katline fetva verdiler. Halife, onun bir yýl zindana atýlmasýný emretti. Fakat halk yine ona gidip bazý meseleler soruyordu. Daha sonra ziyaret de yasaklandý. Þeyh Ebu Abdullah-i Hafif anlatýr: "Hile ile Hallac-ý Mansur'u görmeye gittim. Yumuþak halýlar ve döþeklerle döþenmiþ, güzel bir oda gördüm. Oradaki köleye, "Þeyh nerede?" dedim. "Abdest alýyor" dedi. "Bu zindanda ne iþ yapýyor?" dedim. "13 batman aðýrlýðýnda bir demir bað ile, her gün bin rekat namaz kýlýyor" dedi. Sonra, "Bu zindanda eþkýya ve hýrsýz çok, onlara nasihat eder" dedi. Biz konuþurken o abdest alýp geldi. Bana: "Ey genç nerelisin?" dedi. "Þirazlýyým" dedim. Meþayýhlerden sordu. Ebü'l-Abbas ibni Ata'ya gelince, "Onu görürsen, o mektuplarý yakmasýný söyle." Tam bu sýrada zindancýbaþý içeri girdi. Saygý gösterdikten sonra, "Düþmanlar beni halifeye gammazlamýþlar. Güya ben, ululardan birini buradan bin dinar alarak salmýþým. Yerine de halktan birini hapsetmiþim. Ýþte þimdi beni katledecekler" dedi. Þeyh: "Var selametle git" dedi. O gittikten sonra, þeyh hücrenin ortasýnda dizleri üzerine gelerek, ellerini havaya kaldýrdý. Baþýný önüne eðdi. Þehadet parmaðý ile iþaret ederek aðladý. Öyle aðladý ki, gözyaþýndan ýslanmadýk bir yeri kalmadý. Kendinden geçerek yüzünü yere koydu. O sýrada zindancýbaþý içeri girdi. Þeyh: "Ne oldu?" diye sordu. Zindancýbaþý: "Kurtuldum" dedi. "Hangi sebeple kurtuldun?" diye sordu. Halife; "Seni öldürecektim. Þimdi sana gönlüm ýsýndý. Tekrar affettim" dedi.

Yüz kýrbaç vurun
Halife, "O, fitne çýkarmak istiyor, onu katledin veya Enel-Hak sözünden dönene kadar dövün" emrini verdi. Ona önce yüz kýrbaç vurdular. Hiç ses çýkarmadý. Ölmediðini görünce, ellerini ve ayaklarýný kestiler. "Korkudan sarardýðýmý sanmayýn. Kan kaybetmekten sararýyorum" buyurdu. Daraðacýnda "Tasavvuf nedir?"diye sordular. "Tasavvufun en aþaðý derecesi, iþte bende gördüðünüz bu hâldir." "Ya ileri derecesi?" dediler. "Onu görmeye tahammülünüz olmaz" dedi.

Ýdam edilmeden önce halk taþ atmaya baþladý. Atýlan taþlara hiç ses çýkarmýyor, hatta tebessüm ediyordu. Bir dostu, gül attý. O zaman inledi. Sebebi sorulduðunda; "Taþ atanlar beni tanýmaz. Halden anlayanlarýn bir gülü beni incitti" dedi. Ellerinden, bacaklarýndan sonra dilini de kesmek istediler. Ýzin isteyip; "Allah'ým, bana senin için bu iþkenceyi reva görenleri affet!" diye yalvardý.

Daha sonra dili ve baþý da kesildi, cesedi yakýldý, külleri Dicle'ye atýldý. Atýlan küller dökülür dökülmez, nehir hemen kabarmaya baþladý. Kabaran Dicle'nin sularý Baðdat'ý basmak üzereydi. O zaman bir dostu hýrkasýný Dicle'ye attý ve Dicle bir müddet sonra eski normal hâlini aldý. Hallac bu kimseye, þehid edilmeden önce: "Benim kollarýmý, bacaklarýmý, baþýmý kestikten sonra, cesedimi yakýp, külünü Dicle'ye atarlar. Korkarým ki, nehir taþýp Baðdat'ý basar. O zaman hýrkamý nehre götürüp at" buyurmuþtu.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 09.09.2006 - 19:36 tarihinde.
Gönderen: 09.09.2006 - 19:35
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Aþaðýdaki hadisleri dikkatli okumak hayýrlýdýr Ýnþallah...

(Allahýn sâlih kullarý birbiri ardýndan âhirete göçer; geride arpa ve hurmanýn döküntüleri gibi deðersizler kalýr. Allah teâlâ onlara hiç kýymet vermez.) [Buhari]

Sonra gelenler, öncekilerden nakil yapmadýkça hiç kýymeti olmaz.

(Allahü teâlâ bir âlimin ruhunu alýrsa, bu Ýslamda açýlan bir gedik olur. Kýyamete kadar onun boþluðu doldurulamaz.) [Deylemi] Bir âlimin boþluðu doldurulamadýðýna göre, artýk o devrin âlimlerinin acizliði meydana çýkar.

Kýyamete yakýn ilim azalýr, cehalet artar.) [Ýbni Mace] Gittikçe ilim azalacaktýr.

(Ahir zamanda sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktýr.) [Ýbni Asakir]

Eski âlimleri suçlayanlar, ilimden haberi olmayan cahillerdir.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 10.09.2006 - 18:37 tarihinde.
Gönderen: 10.09.2006 - 18:37
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bayrami Tarikatýnýn kurucusu Hacý Bayram Veli k.s. en gözde talebesi Fatih Sultan Mehmed Hanýn mübarek hocasý Akþemseddin k.s dan oðullarýna ve talebelerine vasiyeti

Her iþe besmele ile baþla!
Temiz ol.
Daima iyiliði adet edin.
Tembel olma.
Namaza önem ver.
Nimete þükür , belaya sabret.
Dünya mutluluðuna maðrur olma.
Kendini baþkalarýna methetme.
Namahreme bakma.Harama bakmak gaflet verir.
Kimsenin kalbini kýrýp viran eyleme.
Düþen þeyi alýp temizleyerek yersen,fakirlikten kurtulursun.
Edepli,mütevazi ve cömert ol.
Týrnaðýnla diþini kurcalama.
Cünüp kimse ile yemek yemek gam verir.
Yalnýz bir evde yatmaktan sakýn.

Gönderen: 11.09.2006 - 18:02
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
havz-i KEVSER kardeşim ALLAH RAZI OLSUN
1942 Mesaj -
EKLEMELERÝNÝ ZEVKLE OKUYORUM...
istifade ediyorum...
Rabbim bu forumda senin gibilerinin sayýsýný
artýrsýn..
hakkýný helal et kardeþim...
bizler için çok ugraþýyorsun...
eger yazdýklarým birilerine faydalý oluyor mu
diyorsan sana her daim dua ediyorum...
dualarýný da bekliyorum...
UTANIYORUM
Gönderen: 11.09.2006 - 18:09
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey güzel kardeþim öyle güzel dua ettin ki ALLAH-U TEALA asýl senden razý olsun. Biz cahil halimize bakmadan birþeyler yapmak için uðraþýyoruz. Yapmak istediðimiz sevdirmek nefret ettirmek deðil Bir olmak parçalamak deðil. Bir olalým hep olalým, birlik dirliktir. Bilmeyenlere öðretmektir yanlýþ bilenlere yanlýþlarýný göstermektir. Hoþgörüyü tevazuyu ve en önemlisi edebi öðretmektir. Ýnþallah birazcýk dahi olsa faydamýz oluyordur. Din-i Ýslam adýna birkaç çakýl taþý koyuyorsak ALLAH c.c. biliyor ya en mutlusu benimdir. Bütün kardeþlerimiz ALLAH-U TEALA ya Emanet olsun Ýnþallah. Bütün din kardeþlerimiz her daim dualarýmýzdasýnýz Ýnþallah...
Gönderen: 11.09.2006 - 18:22
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
herdem su an offline herdem  
365 Mesaj -
Allah razý olsun

Þuana kadar eklemelerinizi bölmemek için hiçbirþey yazamamýþtým

sessiz takipciyim.Okuyoruz inþaAllah öðrendiklerimiz amellerimizede

yansýr.

Emeklerinizin mükafatýný Rabbim heriki alemdede versin..

Selam Ve Dua Ýle

Gönderen: 11.09.2006 - 18:30
Bu Mesaji Bildir   herdem üyenin diger mesajlarini ara herdem üyenin Profiline bak herdem üyeye özel mesaj gönder herdem üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Güzel RAB'bim sizden ve tüm kardeþlerimizden de razý olsun Ýnþallah. Lakin bizler vesileyiz asýl övgü ve metiye bizlerin bu güzel paylaþýmlarý yapmasý nasip eden HAK TEALA dýr. Bütün güzel söz ve metiye sadece ona aittir. ALLAH c.c. razý olsun güzel kardeþlerim...


Güneþ, peygamberler hariç, Ebû Bekir'den daha faziletli bir insan üzerine doðup batmamýþtýr."

Allah Rasülü (s.a.) buyurur:

"Allah'ýn benimle gönderdiði ilim ve hidayet, yeryüzüne saðnak halinde yaðan yaðmura benzer. Kara parçasýnýn bir kýsmý bu rahmet yaðmurunu emer ve üzerinde yemyeþil çayýrlar ve mahsuller yetiþtirir. Diðer bir kýsmý da bu suyu tutarak insanlarýn içmesini , hayvanlarýn, bitkilerin ve diðer canlýlarýn istifadesini saðlar. Topraðýn geri kalan ölü kýsmý ise bu yaðmurun suyunu tutmadýð gibi, ekin ve yeþillik de bitirmez. "aglabk. Buharî, ilim, 20) Bu hadis-i þeriften Allah Rasûlü'nün getirdiði hidayet ve rahmet yaðmurlarýndan insanlarýn kabiliyetleri nisbetinde istifade ettikleri anlaþýlmaktadýr.

Hz. Peygamber (s.a.)'in Muhammedi mektebinden yetiþen, O'nun hidayet ve ma'rifet yaðmurundan kana kana içen ve "bu yaðmuru tutarak baþkalarýna da içiren" yýldýz þahsiyetlerden birisi ve birincisi Hz. Ebû Bekir (r.a.)'dir. O, Allah Rasulü'ne inanan ilk müslüman ve O'nun ilk halifesi. Malýnýn tamamýný Allah yolunda tasadduk eden ve Allah Rasülüne gelen zararý karþýlayan ilk insan. Allah elçisinin: "Güneþ, peygamberler hariç, Ebû Bekir'den daha faziletli bir insan üzerine doðup batmamýþtýr. "diye övdüðü ve en çok sevdiði...
Gönderen: 12.09.2006 - 17:34
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
RE:
114 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. dostlarýnýn hallerini ne biz anlarýz nede Abdulaziz Bayýndýr anlar. Onlarýn hallerini ve söylediklerini yada ne söylemek istediklerini anlamak için onlar gibi olmak gerekir.



Takdir edersiniz ki bizim asli görevimiz Allah c.c. dostlarý olarak kabul ettiðimiz kiþilerin hallerini anlamak deðildir.
Bizim görevimiz Allah'ýn ayetlerini anlamak, itikadýmýzý ona göre belirlemek, Rasulunun sünnetine uymak., Kuran ve Sünnet ýþýðýnda Allah'ýn bizden istediði þekilde yaþamaktýr. Þimdi siz diyeceksiniz ki, tasavvuf zaten buna yarar, Tasavvuf büyüklerinden veli olarak kabul ettiðimiz kiþilerde bu halde zirveye ulaþmýþ kiþilerdir. Eðer böyle inanmasaydýnýz zaten tasavvufla uðraþmazdýnýz.

Benim bunu anlayabildiðim gibi lütfen siz de anlayýn ki Tasavvufa ve tarikatlara karþý olduðunu söyleyen kiþilerden art niyet taþýmayanlarýnýn(her ne kadar siz onlarý nasipsiz ve gönül kapýsý kapalý olarak görseniz de) bunu dile getirmelerinin sebebi; genel tasavvuf anlayýþýnýn içerisinde Kuran ve Sünnete muhalif noktalar olduðu konusunda ciddi kaygýlarý olmasýndandýr. Ýþte bu noktada lütfen Tasavvufla ilgili konularda Kuran ve Sünnetten delil getirilerek yapýlan itirazlara objektif olarak yaklaþarak deðerlendirmelerimizi Kuran ve Sünnete göre yapalým ve vereceðimiz cevaplarda yine Kuran ve Sünnet dahilinde olsun.



Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser

Bir hal olur size dersiniz ki ben bunu bir yerde görmüþtüm yada yaþamýþtým. Bu size rüyada da gösterilir uyur uyumaz haldede. Muhakkak ki hepimizin baþýna ALLAH-U TEALA nýn takdiri ve izni ile gelmiþtir.



Yukarýda Abdülaziz Bayýndýrýn Evliyanýn gaybý bilmesiyle ilgili yazdýðý bir yazýyý ekledim. Bu þahýs yazýsýnda iddiasýna delil olarak Allah'ýn ayetlerini sunmuþ ve bu ayetleri incelediðimizde iddianýn gerçek olabilme ihtimali ortaya çýkýyor ama tabi yanlýþ da olabilir. Ama eðer yanlýþsa bunun ispatý yine ancak Kuran ve Sünnetten olmak zorundadýr.

Sizin verdiðiniz cevapsa hiç tatmin edici deðil sadece dejavu olarak adlandýrýlan bir olayý yeniden yaþama hissi ve gerçekleþen sadýk rüyalardan bahsetmiþsiniz. Ancak bu iki durumda Ali Ýmran 179'daki "Allah sizi gayba vakýf kýlacak da deðildir" hükmü ilahi'siyle çeliþmez. Çünkü siz sadýk bir rüya gördüðünüzde onun gerçekleþip gerçekleþmeyeceðini bilemezsiniz. Ancak gerçekleþtikten sonra bilebilirsiniz ki zaten o noktadan sonra o rüya sizin için artýk gayp olmaktan çýkmýþtýr.

Þimdi sizden ricam yukarýdaki yazýyý tekrar okuyarak eðer yanlýþ yorumlar getirilmiþse doðrusunu yine Kuran ve Sünnet'ten delil getirerek açýklamanýzdýr
. Ama eðer, "bunlar bizim Kuran ve Sünnet'le delillendirebileceðimiz konular deðildir, biz o velilerin hallerini anlayamayýz" derseniz. Kuran ve Sünnetin sadece alt tabakadaki Müslümanlar için geçerli olduðu, bazý yüksek makamlý velilerde ise bunlara muhalif haller zuhur edebileceði gibi bir anlam çýkabilir ki, sizin de böyle bir anlayýþý kabul etmeyeceðinizden eminim. Zaten, insanlarýn en hayýrlýsý peygamber efendimize(sav) Kuran-ý Kerim'de "Ben bana vahyolunandan baþkasýna uymam."aglaEn'am 50) demesi emredilirken, hiçbir insanýn o dairenin dýþýna çýkamayacaðý açýktýr.

Gönderen: 12.09.2006 - 18:41
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Buhari - Muslim ve Týrmizide geçen bir Hadis-i Þerif de ALLAH c.c. Resulü þöyle buyurmuþtur:

"Geçmiþ ümmetler içinde vukuundan önce bazý þeyleri haber veren keramet ehli zatlar var idi. Ümmetimden de Ömer onlardandýr."

Kaynak: Dinimiz Ýslam

ALLAH c.c. dan baþka onun kudreti dýþýnda gaybý bilirim demek küfürdür hakýlsýnýz lakin ALLAH-U TEALA herþeyi yapmaya Kadir bildirirse Resulü de, evliyasý da bilebilir. Yukarýdaki Hadis-i Þerif den de anlayabiliyoruz. ALLAH Rasulü (s.a.v) efendimizin geleceði bildiren çok hadisi þerifi vardýr mutlak ki bu ALLAH c.c. izni ile olmuþtur...Bir iki tane arz edeyim...

"Bir zaman gelecek, insanlar, yalnýz parayý düþünüp, helal haram düþünmeyecekler.) [Buhari]"

"Sünnetimi öldürerek dini bozmaya çalýþan kimseler çýkacak." [Deylemi]

"Kiþi dinini ve dünyasýný ancak para ile ayakta tutabilecek, altýný gümüþü [parasý pulu] olmayan rahat edemeyecek." [Taberani]

"Ey dað, sallanma, üstünde bir Peygamber, bir sýddýk, iki de þehid var.) [Buhari] (Hz. Ömer ve Hz. Osmanýn þehid olacaðýný haber verdi."

"Ya Osman halife olacaksýn, hilafet gömleðini çýkarmak isteyecekler, sakýn çýkarma! O gün oruçlu olacak, benim yanýmda iftar edeceksin.) [Hakim] Aynen vaki olmuþtur.Hz.Osman evine haps olunduðu vakit nasipsizler içeri girmiþ ve hilafetden vazgeç demiþlerdir Hz.Osman r.a. halifeliði býrakmamýþ ve þehid edilmiþtir ve o günde oruçlu idi.

"Erkekler azalacak, kadýnlar çoðalacak." [Buhari]




Hz. Musa'nýn, ledün ilmine sahip, yani Allahü teâlânýn kendisine gayblarý bildirdiði bir zata (Hýzýr A.S.), (Rabbimizin sana öðrettiði doðruyu bulmama yardým edecek, hayra götürecek bir ilmi bana da öðretmen için, sana tâbi olmak istiyorum) dediði Kuran-ý kerimde bildiriliyor. (Kehf 66)

Gayblarý bilen, ledünni ilme sahip olan bu zatýn Hz. Hýzýr a.s. olduðu bildirilmiþtir. Resulullah efendimize ise, birçok gayblar bildirilmiþti.


Kehf Suresi 59 ve 82.Ayetler


"59 - Ýþte zulmettikleri için helak ettiðimiz þehirler! Biz onlarýn helâkleri için de belirli bir zaman tayin etmiþtik.

60 - Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamýna demiþti ki: "Ýki denizin birleþtiði yere ulaþýncaya kadar gideceðim, yahut senelerce gideceðim."

61 - Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleþtiði yere vardýklarýnda balýklarýný unuttular. Bu arada balýk, denizde yolunu bulup kaybolmuþtu.

62 - Ýki denizin birleþtiði yeri geçtikleri zaman, Musa genç arkadaþýna: "Kuþluk yemeðimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuðumuzda epey yorulduk" dedi.

63 - Adam: "Gördün mü! dedi. Kayaya sýðýndýðýmýz vakit doðrusu ben balýðý unutmuþum. Onu hatýrlamamý, muhakkak þeytan bana unutturdu. O denizde garip bir yol tutup gitmiþti."

64 - Musa da demiþti ki: "Ýþte aradýðýmýz o idi." Bunun üzerine izlerine dönüp gerisin geri gittiler.

65 - Nihayet kullarýmýzdan bir kul buldular ki, biz ona katýmýzdan bir rahmet vermiþ ve tarafýmýzdan bir ilim öðretmiþtik.

66 - Musa ona: "Allah'ýn sana öðrettiði ilim ve hikmetten bana da öðretmen için sana tabi olabilir miyim?" dedi.

67 - (Hýzýr) dedi ki: "Doðrusu sen benimle asla sabredemezsin.

68 - "Ýçyüzünü kavrayamadýðýn þeye nasýl sabredeceksin?"

69 - Musa: "Ýnþaallah beni sabýrlý bulacaksýn ve senin hiçbir iþine karþý gelmeyeceðim" dedi.

70 - (Hýzýr) dedi ki: "O halde bana tabi olacaksýn; ben sana sýrrýný anlatmadýkça, hiçbir þey hakkýnda bana soru sorma!"

71 - Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hýzýr) gemiyi deldi. Musa, ona þöyle dedi: "Geminin içindekileri boðmak için mi deldin? Doðrusu çok kötü bir iþ yaptýn."

72 - (Hýzýr ) "Sen benimle asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

73 - Musa dedi ki: "Unuttuðum þeyden dolayý beni suçlama ve bu iþimden dolayý bana bir güçlük çýkarma."

74 - Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuða rastladýklarýnda Hýzýr hemen onu öldürdü. Musa: "Kýsas olmadan masum bir cana nasýl kýyarsýn? Doðrusu sen çok fena bir þey yaptýn" dedi.

75 - Hýzýr dedi ki: "Doðrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?"

76 - (Musa) dedi ki: "Eðer bundan sonra sana bir þey sorarsam bana arkadaþ olma! Hakikaten benim tarafýmdan ileri sürülebilecek son mazerete ulaþtýn.

77 - Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkýna varýp onlardan yemek istediler. Ancak köy halký onlarý misafir etmekten kaçýndýlar. Derken orada yýkýlmak üzere olan bir duvar buldular. Hýzýr hemen onu doðrulttu. Musa: "Ýsteseydin elbet buna karþý bir ücret alýrdýn" dedi.

78 - Hýzýr dedi ki: "Ýþte bu, seninle benim aramýzýn ayrýlmasýdýr. Þimdi sana o sabredemediðin þeylerin içyüzünü haber vereceðim."

79 - "Gemi, denizde çalýþan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kýlmak istedim, çünkü onlarýn ilerisinde her saðlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardý."

80 - "Oðlana gelince, onun ana-babasý mümin kimselerdi. Çocuðun onlarý azgýnlýk ve inkâra sürüklemesinden korktuk."

81 - "Ýstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe daha hayýrlý ve daha çok merhamet eden birini versin."

82 - "Duvar ise, o þehirde iki yetim oðlana ait idi. Duvarýn altýnda onlarýn bir hazinesi vardý. Babalarý da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çaðlarýna ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çýkarsýnlar. Ve ben bunlarýn hiçbirini kendiliðimden yapmadým. Ýþte senin sabredemediðin þeylerin içyüzleri budur."

Göründüðü üzere ALLAH-U TEALA nýn izniyle Hz. Hýzýr a.s. Hz.Musa a.s. yolda giderken önceden olacaklar gösterilmiþ ve Hz.Hýzýr a.s. gösterilen doðrultusunda hareket etmiþtir. Vaktim az olduðu için daha geniþ araþtýramadým hakkýnýzý helal ediniz güzel kardeþim. Tasavvuf konusuna gelirsek bilmeyen ve anlayamayan çok kiþi saldýrmýþtýr bu güzel yola lakin bir olayý anlamýyorsak nasýl eleþtiririz. Tasavvuf Ehl-i Kuran ve Sünnet ýþýðýnda hayatýný sürdürür. Zaten tasavvuf tarifi ise ruh eðitimidir. Yani Din-i Ýslamý ruhunu vererek yaþamaktýr. Bakýnýz o kadar Tasavvuf Ehl-i Mübarek kiþilerden yazýlar ekliyorum Kuran ve Sünnet dýþýnda bir kelamlarýný öðütlerini gördünüz mü?

"Tasavvufa ve tarikatlara karþý olduðunu söyleyen kiþilerden art niyet taþýmayanlarýnýn(her ne kadar siz onlarý nasipsiz ve gönül kapýsý kapalý olarak görseniz de) bunu dile getirmelerinin sebebi; genel tasavvuf anlayýþýnýn içerisinde Kuran ve Sünnete muhalif noktalar olduðu konusunda ciddi kaygýlarý olmasýndandýr."

Güzel kardeþim dikkat ederseniz ki bu sitde dahi tasavvufu eleþtiren kardeþlerimiz vardýr bizden hiç nasipsiz dediðimizi duydunuz mu? Ýstisnalarý tasavvuf Ehl-i Mal etmemek gerek. Biz bizi eleþtirenlerede (dediðiniz gibi art niyetli kiþileri ayrý tutup ALLAH-U TEALA nýn takdirine býrakýyoruz) kardeþimiz diyoruz. Benim hep söylediðim bir kelam vardýr ki; Bir olalým hep olalým. Birlik Dirliktir. Yollar farklý Gaye aynýdýr güzel kardeþim...

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 12.09.2006 - 19:56 tarihinde.
Gönderen: 12.09.2006 - 19:53
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ýmâm-ý Muhammed Gazâlî rahmetullahi aleyh (Kimyâ-i seâdet) kitâbýnda buyuruyor ki, müslimân olan bir kimseye, ilk önce (Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah) kelimesinin manâsýný bilmek ve inanmak farzdýr. Bu kelimeye (Kelime-i tevhîd) denir. Her müslimânýn, kelime-i tevhîdin manâsýna hiç þübhe etmeden, yalnýz inanmasý yetiþir. Bunlarý, delîl ile isbât etmesi ve akla uydurmasý farz deðildir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, arablara, delîl ile bilmelerini ve bu delîlleri de söylemelerini, þübhelerini araþdýrýp, bunlarýn çözülmesini emr buyurmadý. Yalnýz inanmalarýný, þübhe etmemelerini emr eyledi. Herkesin böyle kýsaca îmân etmesi yetiþir. Fekat, her þehrde birkaç din âliminin bulunmasý farz-ý kifâyedir. Bunlarýn, delîlleri bilmesi, þübheleri gidermesi, süâlleri çözmeleri vâcibdir. Bunlar, müminlerin çobaný gibidir. Bir tarafdan, onlara itikâd, yanî îmân bilgisi öðretir. Ýtikâdlarýný korur. Bir tarafdan da din düþmanlarýnýn iftirâlarýna cevâb verirler.

Kelime-i tevhîdin manâsýný, Kurân-ý kerîm bildirmekde, Resûlullah da sallallahü aleyhi ve sellem bu bildirilenleri açýklamakdadýr. Eshâb-ý kirâmýn hepsi, bu açýklamalarý öðrendi ve kendilerinden sonra gelenlere bildirdiler. Eshâb-ý kirâmýn bildirdiklerini hiç deðiþdirmeden, olduðu gibi, kitâblara geçirerek bizlere ulaþdýran yüksek din âlimlerine (Ehl-i sünnet âlimi) denir. Herkesin, Ehl-i sünnet itikâdýný öðrenmesi, bu inançda birleþmeleri, seviþmeleri lâzýmdýr. Seâdetin tohumu, bu itikâddýr ve bu itikâdda birleþmekdir. [Fâideli Bilgiler]


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 13.09.2006 - 14:55 tarihinde.
Gönderen: 13.09.2006 - 14:50
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
RE:
114 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser

Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Buhari - Muslim ve Týrmizide geçen bir Hadis-i Þerif de ALLAH c.c. Resulü þöyle buyurmuþtur:

"Geçmiþ ümmetler içinde vukuundan önce bazý þeyleri haber veren keramet ehli zatlar var idi. Ümmetimden de Ömer onlardandýr."

Kaynak: Dinimiz Ýslam





Benim elimdeki kaynaklarda örnek verdiðiniz hadis-i þerif þu þekilde geçiyor.

Ebû Hüreyre|Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem'in þöyle buyurduðu rivâyet olunmuþtur: sizden önce gelip geçen anlar içinde Benî Ýsrâil'den öyle kimseler vardý ki, onlar peygamber olmadýklarý halde kendilerine haber ilhâm olunurdu. Eðer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa o da muhakkak Ömer'dir.(Buhari- Eshabý Resulullahýn Fezaili Babý-1496)

Yani sizin söylediðiniz gibi hadiste vukuundan önce olaylarý haber vermek ve keramet ehli gibi lafýzlar geçmemektedir. Ama konunun açýklýk kazanmasý açýsýndan keramet ve ilham kavramlarýný açýklayalým.

Kerâmet sözlükte kerîm olmak, deðerli olmak anlamýna gelir. Allah Teâlâ insaný deðerli (kerâmetli) yarattýðýný ve bir çok þeyi onun emrine verdiðini açýklamýþtýr. "Adem oðullarýna gerçekten çok deðer verdik (çok kerâmetli kýldýk). Onlarý karada ve denizde taþýdýk ve güzel þeylerle rýzýklandýrdýk. Yarattýklarýmýzýn bir çoðundan da üstün kýldýk." (Ýsra 17/70)Ýnsanoðlunun dýþýnda, gideceði yere baþkalarý tarafýndan taþýnan bir mahluk yoktur. Bir insanýn denizde balýk gibi yüzerek gitmesi mi kerâmettir, yoksa bir gemide oturarak ve yatarak gitmesi mi?
Havada kuþlar uçar. Ýnsanýn kuþ gibi uçarak istediði yere gitmesi mi, yoksa bir uçaðýn içinde gitmesi mi kerâmettir? Bunlara bakarak Allah'ýn insana ne kadar deðer verdiðini anlamak gerekir.
Allah'ýn insanoðluna en büyük ikrâmý, þüphesiz ki, þirkten uzak bir imandýr.
"Ýnananlar ve imanlarýný þirkle bulandýrmayanlar var ya iþte güven onlarýn hakkýdýr; doðru yolu tutturanlar da onlardýr." (En'am 6/82)Ýnsanlarýn en kerîminin, yani en kerâmetli olanýnýn kim olduðunu da Allah Teâlâ açýklamýþtýr:
"Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk. Birbirinizle tanýþasýnýz diye sizi milletlere ve kabilelere ayýrdýk. Allah katýnda en kerîm olanýnýz takvâsý en iyi olanýnýzdýr." (Hucurât 49/13)

Keramet deyince yukarýda anlatýlanlar deðil, olaðanüstü þeyler kastedilir. Bunlar bir elçide görülürse adýna mucize, velide görülürse kerâmet denir. Veli, Allah'a karþý gelmekten sakýnan her müslümandýr.
"Ýyi bilin ki Allah'ýn velilerine korku yoktur. Onlar üzülecek de deðillerdir.
Bunlar inanmýþ olan ve takva ehli bulunan kimselerdir.
Onlara bu dünya hayatýnda da Ahirette de müjde vardýr." (Yunus 10/62-64)

O müjde en sýkýntýlý anda bile müminleri rahatlatýr.
Ýþte Allah bu dostlarýný hiç bir zaman yalnýz býrakmaz.
"Kim Allah'a karþý gelmekten sakýnýrsa Allah ona bir çýkýþ yolu gösterir.
Onu, hiç ummadýðý yerden rýzýklandýrýr. Her kim Allah'a dayanýrsa o ona yeter. Çünkü Allah iþini tastamam yapar. Allah her þeye, muhakkak bir ölçü koymuþtur. " (Talâq 65/2-3)


Yardým eden Allah olduðuna göre yardýmý olaðan yollarla da yapar olaðan dýþý yollarla da. Ýþte Allah'ýn olaðan dýþý yollarla yaptýðý yardýma kerâmet denir.
Kerâmet Allah'ýn bir nimetidir; bütün nimetler gibi ona da þükretmek gerekir. Mal, mülk, mevki ve makam gibi kerâmet de insaný saptýrabilir. Ýnsan kerâmeti deðil, Allah'ýn rýzasýný aramalýdýr.
Allah Teâlâ sýkýþýk zamanlarda mü'min kullarýna, þu veya bu þekilde mutlaka ikramda bulunur. Yukarýdaki ayet bunu göstermektedir. Ýnsan bu ikramý kendinden deðil, Allah'tan bilmelidir. Mal ve mülkle öðünmek nasýl çirkinse kerâmetle övünmek de çirkindir.
Bedir savaþýnda sýkýþan müslümanlarýn yardýmýna Allah Teâlâ melekleri göndermiþ ama zaferin meleklerin yardýmýyla deðil Allah katýndan verildiðini de vurgulamýþtýr. Onu açýklayan âyet zihinlerimizde hep yankýlanmalýdýr.
"Hani siz Rabb'inizden yardým istiyordunuz. O da; "Ýþte ben size birbiri ardýnca gelen bin melekle yardým gönderiyorum" diyerek isteðinizi kabul etmiþti.
Allah bunu, sadece size müjde olsun ve gönlünüz bununla rahatlasýn diye yapmýþtý. Yoksa zafer (meleklerden deðil) yalnýz Allah katýndandýr. Allah güçlüdür ve her þeyi yerli yerinde yapar." (Enfal 8/9-10)

Kendisinde kerâmetler görülen kimse kurtuluþa erdiðini zannetmemelidir. Dünya hayatý engebeli bir koþudur. Her an bir þeye takýlýp düþebiliriz.
Ölünceye kadar kulluða devam etmek gerekir. "Ölünceye kadar Rabb'ýna ibadet et." (Hicr 15/99)


Ýlham, Allah'ýn, kulunun kalbine bir þey doðurmasýdýr. Sezgi de bu anlamda kullanýlýr. Þüphesiz ilham vardýr. Eðer Allah'ýn ilhamý olmasa insanoðlu ilerleyemez. Bütün ilmi geliþmeler ve keþifler Allah'ýn ilhamýyla olur.
Bu kelime Kur'an'da yalnýz bir yerde geçer. Allahu Teâlâ þöyle buyurur: "aglaNefse) isyankârlýðýný ve takvâsýný ilham edenin hakký için, onu arýndýran gerçekten umduðuna kavuþmuþ, kirletip karartan da herþeyini kaybetmiþ olur."; (Þems 91/8-10)

Anlam itibariyle "ilham", ýstýlah olarak Allah (c.c.) tarafýndan insanlara þuur dýþýnda, zihinlerinde yerleþtirilmiþ manasýnda kullanýlmýþtýr. Ýnsanýn nefsine iyi ve kötü'yü ilham etmenin iki anlamý vardýr. Birincisi, yaratýcýsý ona iyi ve kötü eðilimi yerleþtirmiþtir ve bu his herkeste mevcuttur. ikincisi, herkeste þuursuz olarak þu tasavvurlar oluþmuþtur: Ahlâk bakýmýndan hangi þey iyi, hangi þey kötüdür ve iyi ahlâk ve amel ile kötü ahlâk ve amel birbirine eþit deðildir, fücur (kötü ahlâk) çirkin bir þeydir, takva (kötülükten sakýnmak) iyi bir þeydir. Bu düþünceler insan için yabancý deðildir. Ýnsanýn fýtratý buna aþinadýr. Yaratýcýsý ona doðuþtan iyi ve kötüyü temyiz etme yeteneði vermiþtir. Ayný nokta Beled suresinde þöyle ifade edilmiþtir: "Biz ona hayýr ve þer olmak üzere iki yol gösterdik" (Beled 10) . Dehr suresinde ise "Biz ona yolu gösterdik. Ya þükredici veya nankör olur" (Dehr 3) denmiþtir. Kýyamet suresinde de þöyle buyurulmuþtur: "Kendini kýnayan (nedamet çeken) nefse yemin ederim ki..." (Kýyamet 2) ve "Doðrusu insan kendisini kurtarmak gayesiyle delil gösterse bile (kendini kurtaramaz) . Çünkü gözü, dili ve ayaðý gibi bütün uzuvlarý kendi aleyhinde þahitlik eder" (Kýyamet 14-15)
Burada þu iyice anlaþýlmalýdýr ki, Allah (c.c.) fýtrî ilhamý her mahlukatýn mahiyetine göre vermiþtir. Tâhâ suresinde þöyle ifade edilmiþtir. "Rabbimiz, herþeye yaratýlýþýný verip sonra onu doðru yola iletendir, dedi." (Tâhâ 50) . Örneðin hayvanlarýn her çeþidine kendi ihtiyacýna göre ilim ilhamý verilmiþtir. Sözgelimi balýk kendi kendine yüzmeye baþlar, kuþlar uçar, arýlar kendi kendine petek yapar. Ýnsanlara da çeþitli mahiyetlerine göre ilham yoluyla ilim verilmiþtir. Ýnsanýn bir yönü, hayvanî varlýða sahip olmasýdýr. Bu açýdan ilham yoluyla ilme en iyi örnek, doðumdan hemen sonra çocuðun annesinden süt emmeye baþlamasýdýr. Eðer Allah (c.c.) fýtrî olarak ona bu ilmi vermeseydi dünyadaki hiçbir teknik bunu öðretemezdi. Ýnsanýn diðer yönü, kendisine akýl verilmiþ olmasýdýr. Bu bakýmdan insanlar ilham yoluyla verilen ilim iþinde peþ peþe keþif ve icatlarda bulunarak medeniyeti ileri götürmüþlerdir. Ýcat ve keþiflerin tarihine bakýlýrsa görülecektir ki, icat kiþinin kafa yormasýnýn sonucu deðildir. Her icat, baþlangýçta insanýn zihninde birdenbire oluþan ilhama dayanarak gerçekleþmiþ, sonra da yeni bir icat olmuþtur. Bu iki mahiyet dýþýnda kiþinin bir de ahlâkî varlýðý söz konusudur. Bu bakýmdan Allah (c.c.) ona hayýr ve þerrin farkýný; hayrýn iyi, þerrin ise kötü bir þey olduðunu ilham olarak vermiþtir. Bütün insan toplumlarýnýn hayýr ve þer tasavvurundan yoksun olmamasý evrensel bir gerçektir. Bu nedenle tarihteki her nizamda iyiliðe mükafaat ve kötülüðe ceza tasavvuru vardýr. Deðiþik þekilde de olsa bu vardýr. Her devirde ve medeniyetin her seviyesinde bu tasavvurun mevcut olmasý, bunun insanýn fýtratýnda mevcut olduðunun apaçýk ispatýdýr. Diðer bir delil de, bu tasavvuru insanýn fýtratýnda Hakim yaratýcýsýnýn var etmesidir. Çünkü bu tasavvurun, insanýn meydana geldiði maddi unsurlardan ve bu dünyanýn maddî nizamýný iþleten kanunlardan kaynaklandýðýna dair bir iz yoktur.





Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser
ALLAH c.c. dan baþka onun kudreti dýþýnda gaybý bilirim demek küfürdür hakýlsýnýz lakin ALLAH-U TEALA herþeyi yapmaya Kadir bildirirse Resulü de, evliyasý da bilebilir. Yukarýdaki Hadis-i Þerif den de anlayabiliyoruz. ALLAH Rasulü (s.a.v) efendimizin geleceði bildiren çok hadisi þerifi vardýr mutlak ki bu ALLAH c.c. izni ile olmuþtur...Bir iki tane arz edeyim...

"Bir zaman gelecek, insanlar, yalnýz parayý düþünüp, helal haram düþünmeyecekler.) [Buhari]"

"Sünnetimi öldürerek dini bozmaya çalýþan kimseler çýkacak." [Deylemi]

"Kiþi dinini ve dünyasýný ancak para ile ayakta tutabilecek, altýný gümüþü [parasý pulu] olmayan rahat edemeyecek." [Taberani]

"Ey dað, sallanma, üstünde bir Peygamber, bir sýddýk, iki de þehid var.) [Buhari] (Hz. Ömer ve Hz. Osmanýn þehid olacaðýný haber verdi."

"Ya Osman halife olacaksýn, hilafet gömleðini çýkarmak isteyecekler, sakýn çýkarma! O gün oruçlu olacak, benim yanýmda iftar edeceksin.) [Hakim] Aynen vaki olmuþtur.Hz.Osman evine haps olunduðu vakit nasipsizler içeri girmiþ ve hilafetden vazgeç demiþlerdir Hz.Osman r.a. halifeliði býrakmamýþ ve þehid edilmiþtir ve o günde oruçlu idi.

"Erkekler azalacak, kadýnlar çoðalacak." [Buhari]







Gaybý bildirme konusunda Peygamber Efendimizi örnek göstermeniz sebebiyle bu konudaki ayetleri yeterince incelemediðiniz kanaatine kapýldým. Zira çeþitli ayetlerde gaybý bildirme konusunda Allah c.c. tarafýndan seçilen peygamberlerin istisna tutulduðu açýkça belirtiliyor.

Allah inananlarý sizin durumunuzda býrakacak deðildir, temizi pisten ayýracaktýr. Allah size gaybý bildirecek deðildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediðini seçip, ona gaybý bildirir. Artýk Allah'a ve peygamberlerine inanýn; inanýr ve sakýnýrsanýz size büyük ecir vardýr.(Ali Ýmran 179)

Yine bu konuda daha önceki yazýda da geçmiþ olan bir ayet ise þöyle;

Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kýlmaz. Ancak, (bildirmeyi) dilediði peygamber bunun dýþýndadýr. Çünkü O, bunun önünden ve ardýndan gözcüler salar.(Cin 26-27)



Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser
Hz. Musa'nýn, ledün ilmine sahip, yani Allahü teâlânýn kendisine gayblarý bildirdiði bir zata (Hýzýr A.S.), (Rabbimizin sana öðrettiði doðruyu bulmama yardým edecek, hayra götürecek bir ilmi bana da öðretmen için, sana tâbi olmak istiyorum) dediði Kuran-ý kerimde bildiriliyor. (Kehf 66)

Gayblarý bilen, ledünni ilme sahip olan bu zatýn Hz. Hýzýr a.s. olduðu bildirilmiþtir. Resulullah efendimize ise, birçok gayblar bildirilmiþti.





Hýzýr aleyhisselam ile ilgili olarak Buharî'de uzunca bir hadis-i þerif vardýr. Konuya açýklýk getirdiði için hadis-i þerifi aynen zikretmek yararlý olacaktýr.

Übeyy b. Ka'b(rha) Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin þöyle dediðini rivayet ediyor: "Musâ aleyhisselam Ýsrail oðullarýna konuþma yapmak üzere kalktý. Kendisine, "En çok âlim olan kimdir?" diye soruldu. O da "En bilgili benim." dedi. Allah Teâlâ bundan dolayý onu ayýpladý. Çünkü bütün ilmi ona vermemiþti. Allah Tealâ: "Ýki denizin kavuþtuðu yerde kullarýmdan biri var, o senden bilgilidir." diye vahyetti.
Musa dedi ki, "Rabbým, onunla nasýl buluþabi lirim?" Allah Teâlâ buyurdu ki, "Sepete bir balýk koy ve yanýna al, balýðý nerede kaybedersen o oradadýr."
Musa yola koyuldu. Genç hizmetçisi Yuþa b. Nûn ile birlikte yürüdüler. Sepet içinde bir balýðý da sýrtladýlar. Bir kayanýn yanýna gelince baþlarýný koyup uyudular. Balýk sepetten çýktý, denize doðru yol alýp gitti. Hz. Musa ve genç hizmetçisinde bir gariplik vardý. Gecenin arta kalanýnda ve gün boyu yürüdüler. Sabah olunca Musa genç hizmetçisine dedi ki, kahvaltýmýzý getir, bu yolculuk bizi epey yordu.
Belirtilen yeri geçinceye kadar Hz. Musa bir yorgunluk duymamýþtý. Genç hizmetçi dedi ki, "Gördün mü, kayanýn orada dinlendiðimiz zaman balýðý unutmuþum." Musa dedi ki, "Ýþte istediðimiz buydu." Ýzlerini takibederek geri döndüler.
Kayanýn yanýna vardýlar baktýlar ki, orada kumaþa bürünmüþ bir adam var. Musa selam verince Hýzýr dedi ki, "Güvenlik nere burasý nere"
O, "Ben Musa'yým." dedi. Hýzýr, "Ýsrailoðullarýnýn Musa'sý mý? " diye sordu. "Evet" dedi ve ekledi: "Sana öðretilmiþ olan olgunluktan bana da öðretmen için sana tabi olabilir miyim?" Hýzýr dedi ki, "Ya Musa, sen benimle birlikte olmaya dayanamazsýn. Ben Allah'ýn bana öðrettiði bir ilmi biliyorum ki sen onu bilmezsin. Sen de Allah'ýn sana öðrettiði bir ilmi bilirsin ki, ben onu bilmem." Musa dedi ki, inþaallah benim sabýrlý olduðumu göreceksin, sana hiç bir konuda karþý çýkmam."
Bunun üzerine deniz sahilinde yaya olarak gitmeye baþladýlar. Kendi gemileri yoktu. Bir gemi geldi, ona binmek için konuþtular. Hýzýr'ý tanýyan oldu, ücret almadan gemiye aldýlar.
Bir serçe gelip geminin kenarýna kondu, gagasýný bir iki kere denize daldýrdý. Hýzýr dedi ki, "Ya Musa, benim ve senin ilmin, Allah'ýn ilminden ancak þu serçenin gagasýyla denizden aldýðý kadar bir þeydir.
Hýzýr tuttu geminin tahtalarýndan birini söktü. Musa dedi ki, "Bunlar bizi ücret almadan bindirdiler, sen de tuttun onlarý batýrmak için gemilerini deldin."
Hýzýr, "Demedim mi, sen benimle beraber olmaya dayanamazsýn." dedi. Musa: "Unuttuðum için kusuruma bakma" dedi.
Hz. Musa'nýn ilk karþý çýkmasý unuttuðu içindi.
Yürüdüler, baktýlar ki, bir erkek çocuk arkadaþlarýyla birlikte oynuyor. Hýzýr üstten çocuðun kafasýný tuttu ve eliyle yerinden çýkardý (boynunu kýrdýgöz kırpma. Hz. Musa hemen atýldý: "Bir cana karþýlýk olmadan temiz bir caný öldürdün ha?" Hýzýr dedi ki, "Sana demedim mi, sen benimle beraber olmaya dayanamazsýn, diye?"
Yürümeye devam edip bir yere geldiler, yemek istediler ama halk onlarý konuk etmekten kaçýndý. Önlerine, yýkýlmak üzere olan bir duvar çýktý. Hýzýr eliyle duvara iþaret etti, sonra onu doðrulttu. Musa dedi ki, "Ýsteseydin buna karþýlýk bir ücret alabilirdin." Hýzýr dedi ki, "Ýþte bu beni senden ayýrýr."
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki, "Musa'ya Allah rahmet eylesin; çok isterdik ki, sabýr göstersin de birlikte yapacaklarý daha çok þey bize anlatýlsýn. (Buharî Ýlim, 44)"

Burada Hz. Hýzýr'ýn þu sözü dikkatimizi çekiyor:
"Ben Allah'ýn bana öðrettiði bir ilmi biliyorum ki sen onu bilmezsin. Sen de Allah'ýn sana öðrettiði bir ilmi bilirsin ki, ben onu bilmem."
Hz. Musa aleyhisselam Allah'ýn elçisidir. Elçiler Allah'ýn kendilerine verdiði görevi yaparlar. Bu da insanlara doðru yolu göstermek ve onlara rehberlik yapmaktýr. Þu âyet bunu açýkca belirtmektedir:
"Ey Elçi biz seni þahit, müjdeci ve uyarýcý olarak gönderdik. Kendi izniyle Allah yoluna çaðýran ve aydýnlatan bir lamba olarak." (Ahzâb 33/45-46)
Bir elçinin yaptýðý davranýþlarý her insan yapabilir. Çünkü onlar örnek kiþilerdir. Onlarda Hz. Hýzýr'ýnkine benzer garip davranýþlar görülmez. Elçilerin gösterdikleri mucizeler ise onlarýn elçiliklerini ispattan baþka bir gaye taþýmaz.
Hýzýr aleyhisselamýn bilgisine elçilerin ihtiyacý yoktur. Bunu anlamak için yukarýdaki üç olayýn içyüzünü anlatan þu âyetleri okuyalým:

"aglaHýzýr, Musa'ya dedi ki: Þimdi sana sabredemediðin þeyin içyüzünü bildireceðim:
O gemi, denizde çalýþan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü onlarýn ilerisinde, tuttuðu gemiyi zorla alan bir kral vardý.
Çocuða gelince, onun anasý babasý mümin insanlardý. Bunun onlarý azgýnlýða ve kâfir olmaya zorlayacaðýndan korktuk.
Ýstedik ki, Rab'leri onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin.
Duvar ise þehirde iki yetim çocuðundu. Altýnda onlara ait bir hazine vardý. Babalarý da iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, onlar olgunluk çaðýna girsinler de hazinelerini çýkarsýnlar. Bu, Rabbinin bir merhametidir. Yoksa bunu ben kendiliðimden yapmýþ deðilim. Ýþte senin sabredemediðin þeyin iç yüzü." (Kehf 18/78-82
)

Bu olayýn ibret verici bir çok yönü vardýr. Bize göre en önemlisi þudur: Allah'tan gelen her þeye teslim olmak ve bizim için hayýrlý sonuçlar doðuracaðýna inanmak gerekir. Çünkü hoþumuza gitmeyen nice olaylar vardýr ki, daha sonra ne kadar gerekli olduðu ortaya çýkar.
Ýþte hikmet budur. Hikmet bir þeyin yerli yerinde olduðunu gösteren þeydir. Bir olayýn hikmetini anlayamadýk diye üzülüp ümitsizliðe kapýlmaya gerek yoktur.
Elçilerde bu gibi garip davranýþlar görülmez. Çünkü onlarýn davranýþlarý ümmetleri için örnektir. Ama Hýzýr'ýn davranýþlarý örnek alýnamaz.
Yukarýdaki iþleri Hz. Musa yapsaydý ve bir yahudi bunu örnek alýp anasýna babasýna zahmet verecek diye bir çocuðu öldürseydi veya baþkasý gasbedecek diye birinin malýna zarar verseydi insanlar arasýnda emniyet ve huzur kalýr mýydý? O zaman herkes yaptýðý garip davranýþa bir kýlýf bulup delil olarak da Hz. Musa’yý göstermez miydi?
Yukarýdaki hadis-i þerif Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin þu sözleriyle bitmiþtir:
"Musa'ya Allah rahmet eylesin; çok isterdik ki, sabýr göstersin de bize, birlikte yapacaklarý daha çok þey anlatýlsýn."
Bu hadis-i þerif açýkca gösteriyor ki, Hz. Hýzýr'dan öðrenilenler âyette belirtilenlerle sýnýrlýdýr. Bu konuda Hz. Muhammed bile fazla bir þey bilmemektedir.

"Ýçyüzünü kavrayamadýðýn þeye nasýl sabredeceksin?"aglaKehf 68) ayetindeki sözün muhatabý Allah'ýn büyük peygamberlerinden olan Hz. Musa(a.s)'dýr ki o bile Hz. Hýzýr'ýn sahip olduðu Ledün ilmine hikmetini kavrayamadýðýndan dolayý sabredememiþ ve ondan ayrýlmak zorunda kalmýþtýr. Bu gerçekler karþýsýnda artýk kim Hz. Hýzýr'a öðretilen ilmin kendine de öðretildiðini iddia edebilir?


Kaynaklar:

Tefmihul Kuran-Mevdudi
Kuran Iþýðýnda Tarikatçýlýða Bakýþ-Abdülaziz Bayýndýr



Not: Kardeþler sizden ricam lütfen yazýlarda geçen ayeti kerimeleri biz bunlarý tam olarak anlayamayabiliriz diyerek üstünkörü geçmeyin. Çeþitli meallerden ve tefsirlerden araþtýrýn. Ben, benim eklediðim yazýlardaki bütün yorumlar doðrudur demiyorum. Ama sizin de bir sonuca ulaþmanýz için konularda geçen ayetleri iyice incelemeniz lazým ki böylece bana da eklediðim yazýlardaki yorumlarýn doðru veya yanlýþ olduðu konusunda yardýmcý olabilesiniz.

Yüce Rabbimiz c.c. Kuran-ý Kerim'in Kamer süresinde kýsa aralýklarla üstüste 4 kere "velegad yusirrunel kurane lizzikri fehel min müddekir" yani "Andolsun ki, Kur'an'ý düþünmek için kolaylaþtýrdýk, fakat düþünen mi var?"aglaKamer 17,22,32,40) buyuruyor. Allah-u Teala'nýn "kolaylaþtýrdým" dediðine kim "anlamasý zor" derse apaçýk dalalet içindedir.

Gönderen: 14.09.2006 - 15:37
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

"peygamber olmadýklarý halde kendilerine haber ilhâm olunurdu."

Güzel kardeþim haber ilham olurdu demek vukuundan önce bilmek deðilmidir? Bakýnýz .

"Hz. Ömer, Medinede hutbe okurken, Ýrana gönderdiði ordu maðlup olmak üzere iken, bu hali görüp, kumandana, (Ya Sariye, arkaný daða ver) buyurdu. O da, daða yanaþtý ve zafere kavuþtu. (Cami-ul-keramat, Kýsas-ý enbiya, Þevahid, Ýrþad-üt-talibin)"

"Hz. Ali, vefat edeceði zaman, (Tabutumu Arneyne götürün, orada ýþýk saçan bir kaya görürsünüz. Beni oraya defnedin!) buyurdu. Öyle yaptýlar, buyurduðu gibi buldular. (Þevahid)"

"Hz. Osman, yanýna gelen birine, (Gözünde zina eseri var. Bir kadýna bakmýþsýn) buyurdu. O kimse, (Nereden bildin?) dedi. Hz. Osman da, (Müminin firasetinden korkun, o, Allahýn nuru ile bakar) hadis-i þerifini bildirdi. (Buhari) (Cami-ul-keramat)"

Ýslam âlimleri de buyuruyor ki:
(Evliyanýn kerameti, enbiyanýn mucizelerinin devamýdýr. Bunun için bu ümmetin evliyasýndan hasýl olan kerametler de Peygamber efendimizin mucizesidir.) [Þevahid]

(Velinin kerameti, nebinin mucizesidir. Bunun için bu ümmetin evliyasýndan hasýl olan kerametler de, Peygamber efendimizin mucizelerinden sayýlmýþtýr.) [Birgivi Vasiyetnamesi]

(Gaybdan bilmek Peygamberlerin mucizesidir. Evliyanýn gaybdan bildiði kerametleri de yine Resulullahýn mucizesinin devamýdýr.) [Ýbni Abidin R. Muhtar]

Hadis-i Þerif de

"Kalbleriniz temiz olsa idi, siz de benim duyduklarýmý duyardýnýz." [Ý. Ahmed, Taberani]

buyuruyor ALLAH Resulü. Hadis-i Þerife göre kalbiniz temiz ise ALLAH-U TEALA nýn izni ile benim duyduklarýmý duyabilirdiniz manasý çýkýyor Hz.Ömer r.a. örneðinde olduðu gibi. Diyoruz ki ALLAH-U TEALA herþeye yapmaya Kadirdir. Dilerse istediði Peygamberlerine Sahabesine Evliyasýna sevdiði kullarýna bildirebilir dikkat ediniz bildirir demiyorum bildirebilir diyorum. Hz.Ömer (r.a.), Hz.Osman (r.a.), Hz.ALi (r.a.) rivayetlerinde olduðu gibi...En doðrusunu ALLAH c.c. bilir...

ALLAH-U TEALA ya Emanet Olunuz...


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 14.09.2006 - 19:36 tarihinde.
Gönderen: 14.09.2006 - 19:34
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Abdülhakîm Arvâsî hazretleri siyâsete hiç karýþmamýþ, siyâsî fýrkalara baðlanmamýþtýr. Bölücülüðe karþýydý. Talebeleri kendisine tekkelerin kapatýlmasý ile ilgili olarak sorduklarýnda:

"Hükümet, tekkeleri deðil, boþ mekanlarý kapattý. Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmýþlardý." demiþtir. Bu muazzam görüþ, o günlerin umûmî mânâda tekke ve dergâh tipine âit teþhislerin en güzelidir.

Kânunlara uymakta çok titiz davranýr, konuþmalarýnda da bunu tavsiye ederdi.

Abdülhakîm Efendinin yemesi, içmesi, yatmasý, kalkmasý, konuþmasý, susmasý, gülmesi, aðlamasý hep Ýslâmiyete ve Resûlullah efendimizin hâline uygundu. Onun yemesini gören sanki âdet yerini bulsun diye yiyor zannederdi. Az yer, lokmalarý küçük alýr ve yavaþ yerdi. Yakýnlarý onu otuz senedir kaylûle yaparken veya yatarken bir defâ olsun sýrt üstü veya sol tarafýna dönüp yatmadýðýný söylemiþlerdir. Hep sað yaný üzerine yatar, sað elinin içini sað yanaðý altýna koyar, öyle yatardý. Her hâli istikâmet üzere idi. "Ýstikâmet yâni Allahü teâlânýn beðendiði doðru yol üzere olmak kerâmetin üstündedir." sözünü sýk sýk tekrar ederdi.

Talebelerinden bâzýlarý o ilim deryâsý büyük velîden þu sözleri ve menkýbeleri nakletmiþlerdir.

Her vesîle ile sohbetlerinde namazdan bahsederlerdi. "Namaz, aman namaz, nerede ve ne þart altýnda olursa olsun mutlaka namaz kýlýn." buyururdu.

Yine buyurdu: "Bir vakit namazýmý kaybetmektense, dünyâlarý kaybetmeyi tercih ederim."

Talebelerinden birisi edeb hakkýnda sorduðunda;

"Edeb hudûda, sýnýrlara riâyet etmek onu taþmamaktýr. En büyük edeb ise ilâhî hudûdu muhâfazadýr, gözetmektir." buyurdu.

Talebelerinden birisi dünyâ sýkýntýlarýndan bahsediyordu. Anlatmasý bittikten sonra;

"Allahü teâlâya inanan ve güvenen kimse neden mahrumdur. Allah'tan mahrum olan ise neye mâliktir." buyurdu.

Bütün bu nûrlar en son, toplandý bir hazînede,
ismi bu hazînenin: Abdülhakîm-i Arvâsî.

Gelince kalblere müceddid feyzi,
yetiþdi her yerde, pekçok Velî.
Gönderen: 14.09.2006 - 19:40
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
RE:
114 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý Havz-i Kevser
Ýslam âlimleri de buyuruyor ki:
(Evliyanýn kerameti, enbiyanýn mucizelerinin devamýdýr. Bunun için bu ümmetin evliyasýndan hasýl olan kerametler de Peygamber efendimizin mucizesidir.) [Þevahid]

(Velinin kerameti, nebinin mucizesidir. Bunun için bu ümmetin evliyasýndan hasýl olan kerametler de, Peygamber efendimizin mucizelerinden sayýlmýþtýr.) [Birgivi Vasiyetnamesi]

(Gaybdan bilmek Peygamberlerin mucizesidir. Evliyanýn gaybdan bildiði kerametleri de yine Resulullahýn mucizesinin devamýdýr.) [Ýbni Abidin R. Muhtar]




Kardeþ yukarýda sözlerini aktardýðýn alimler kimdir tanýmam bilmem. Bunlar mübarek insanlar da olabilir onlara bir sözüm yok. Ancak bunlar bunlar gibi þahsiyetlerin sözleri ancak Kuran'a ve Sünnete olan uygunluklarýyla deðer kazanýrlar.

Allah inananlarý sizin durumunuzda býrakacak deðildir, temizi pisten ayýracaktýr. Allah size gaybý bildirecek deðildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediðini seçip, ona gaybý bildirir. Artýk Allah'a ve peygamberlerine inanýn; inanýr ve sakýnýrsanýz size büyük ecir vardýr.(Ali Ýmran 179)

Bu ayeti kerimede Allah-u Teala seçtiði peygamber dýþýnda herhangi birine gaybý bildireceðini söylüyor mu söylemiyor mu bizim için önemli olan odur.

Sürekli Allah'ýn c.c. herþeye kadir olduðunu söyleyerek örnek veriyorsunuz. Bu þekilde örnek vermek yanlýþtýr. Çünkü zaten Allah-u Teala'nýn güç yetiremeyeceði hiç bir þey yoktur. Ama Allah'ýn bir konuda vaadi varsa o vadinde durandýr. Yani Eðer seçtiðim peygamberler dýþýnda kimseye bildirmeyeceðini söylüyorsa bildirmez. Ama bu Allah'ýn c.c. buna güç yetiremediði anlamýna gelmez.

Lütfen bu konudaki ayetleri biraz daha araþtýrýn.
Gönderen: 15.09.2006 - 17:32
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey güzel kardeþim Ali Ýmran Suresi 179. Ayetin tefsirini aþaðýda arz edicem bu Ayet niçin indirmiþ açýkça yazýyor...

Elmalýlý Hamdi Yazýr Tefsirinde Ali Ýmran Suresi 179.Ayet

"179-Þimdi Uhud olayýnýn yönelmiþ olduðu sonuca gelelim:

Ey Muhammed ümmeti Allah Teâlâ, halis müminleri o bulunduðunuz karýþýk hal üzere býrakmazdý. Öyle sebepler tertip edecekti ki, sonuçta pisi temizden, münafýðý müminden ayýracak, farkettirecekti. Bu ayýrmayý yapmak için (Yani münafýðý müminden) Allah hepinizi gaybden haberdar kýlacak deðildi. Yani sizin hepinizi münafýklarýn kalblerinden haberdar etmek suretiyle onlarý ayýrt ettirecek deðildi. Ve fakat Allah Peygamberlerinden her kimi dilerse seçer, ona onu (yani bu ayrýmýgöz kırpma bildirir. Öteden beri ilâhî sünnet (âdet) budur. Muhammed Mustafa da böyle yapmýþtýr. Þu halde "Allah'a ve peygamberlerine inanýn. Eðer inanýr ve sakýnýrsanýz, sizin için büyük bir mükâfat vardýr." bundan önceki âyetlerde müminlere ahirete ait cezalar ile va'id (korkutma) gösterildiði gibi, bu âyette de münafýklarýn bozgunculuklarý meydana çýkarýlýp rezil edilmek gibi dünyaya ait cezalarla va'd (müjde) leri gösterilmiþ ve ayný zamanda müminlere büyük ecir müjdelenmiþ ve Ýslâmi heyetin ýslahýna ait mukaddimeler (prensipler) hazýrlanmýþtýr ki, ahlak ve iktisad ile ilgili þu âyet de bu mukaddimelerdendir."

Bir önceki yazýmýzda eklediðimiz Alimleri tanýmadýðýnýzý söylediniz olabilir. Ehl-i Sünnet Alimleri yardýmcý öðretmen gibidir. Günümüzün anlaþýlamayan sorunlarýný (Kredi kartý yada sigara gibi) Ehl-i Sünnet alimlerinin görüþlerini baþ vurulup hayat yönlendirilir. Bu yazým size karþý edep gereði son yazýmdýr. Zira bir çýkar yol olmamaktadýr. Yorum farklýlýðýmýz vardýr. En doðrusunu ALLAH-U TEALA bilir. Son olarak avatarýnýzda osmanlý ordusunu görüyorum yorgun gözlerim yanlýþ görmüyorsa. Konstantiniye'nin fetih müjdesini (Mucizesini) 2 cihan güneþi Sevgili Peygamberimiz vermiþtir. Konstantiniye'nin Fatih Han tarafýndan alýnacaðýný Keramet olarak haber veren hangi Velimizdir. Hacý Bayram Veli k.s. hayatýný okuduysanýz Murad Hanla olan bir konuþmasý vardýr.Daha iyi anlaþýlacaktýr...

Güzel RAB'bime Emanet Olunuz...
Gönderen: 15.09.2006 - 19:30
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
i-will-die-soon su an offline i-will-die-soon  
114 Mesaj -
Bu da benim son mesajým. Allah-u Teala bizlere mahþer gününde Peygamber efendimizin(sav) yanýnda havz-ý kevserin baþýnda buluþmayý nasip eder inþallah. Amin..

Zuhruf-36 - Kim Rahmanýn hikmetlerle dolu ders olarak gönderdiði Kur'aný gözardý ederse, Biz de ona bir þeytan musallat ederiz; artýk o, ona arkadaþ olur.

37 - Bu þeytanlar onlarý yoldan çýkarýrlar, ama onlar kendilerinin hâla doðru yolda olduklarýný sanýrlar.

38 - Ta ki huzurumuza gelinceye kadar böyle devam eder. Huzurumuza çýktýðýnda arkadaþýna: "Keþke seninle aramýz Doðu ile Batý arasý kadar uzak olsaydý, meðer sen ne kötü arkadaþmýþsýn!" der.

39 - Allah buyurur: "Bu temenniniz bugün size hiçbir fayda vermez. Çünkü hayat boyunca, birlikte zulmettiniz. Burada da azabý birlikte çekeceksiniz."

40 - Sen saðýrlara söz iþittirebilir, körleri doðru yolda yürütebilir, besbelli sapýklýkta olanlarý hidayete erdirebilir misin?

41-42 - Ey Resûlüm! Biz seni vefat ettirip yanýmýza alsak da, yine onlardan müminlerin intikamýný alacaðýz. Yahut onlara vâdettiðimiz azabý, sana saðlýðýnda gösteririz. Çünkü onlara karþý Biz her zaman güçlüyüz.

43 - O halde sen sana vahyedilen buyruklara sýmsýký sarýl, muhakkak ki sen dosdoðru yoldasýn.

Gönderen: 16.09.2006 - 17:32
Bu Mesaji Bildir   i-will-die-soon üyenin diger mesajlarini ara i-will-die-soon üyenin Profiline bak i-will-die-soon üyeye özel mesaj gönder i-will-die-soon üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Amin Ýnþallah güzel kardeþim...

ABDULLAH BÝN ABDÜLAZÎZ (OSMAN) EL-YUNEYNÎ HAZRETLERÝ

Þeyh Muhammed bin Ebi'l-Fadl þöyle anlatmýþtýr:



"Zamânýn sultâný Sultan Îsâ, bir gün Abdullah bin Abdülazîz hazretlerinin huzûruna gelip; "Efendim! Bize duâ ve nasîhat ediniz." deyince; "Ey Sultan! Zulümden, kötülüklerden, þakî olmaktan sakýn. Babanda bu haller görülmüþtü. Sen öyle olma!" dedi."

Bu sultan da, tebeasýna âdil davranmýyordu. Bu bakýmdan, söylenilen sözlere kulak asmadan kalkýp gittiði gibi Abdullah bin Abdülazîz hazretlerine de bir hîle yapmayý düþündü. Üç bin altýn götürüp, hediyemizdir, ihtiyaçlarýnýza harcayýnýz diye vererek deneyecek, kabul ederse hemen geri alacaktý. Ertesi gün hilesini yapmak üzere huzuruna tekrar gitti. Yanýnda götürdüðü üç bin dirhemi önüne býrakýp; "Efendim, bunlar size hediyemizdir. Buyurun, dergâhýnýzýn ihtiyaçlarýna harcarsýnýz!" dedi. Abdullah bin Abdülazîz hazretleri sultana vakar ve heybetle bakýp; "Ey câhil! Kalk hemen buradan git! Bizi denemeye kalkýþýyorsun! Biz Allahü teâlâya duâ edersek yer yarýlýr seni yutar. Bizi parayla ölçmek istiyorsun. Biz isteyince Allahü teâlânýn izniyle þu oturduðumuz seccâdenin altýndan, birinden gümüþ diðerinden altýn akan iki çeþme ortaya çýkar! Su gibi altýn ve gümüþ akar." dedi.

Bu sözleri söyledikten sonra seccâdenin kenarýný kaldýrdý. Huzûrunda bulunanlar iki çeþme gördüler, birincisinden altýn diðerinden de gümüþ su gibi akýyordu.
Gönderen: 16.09.2006 - 18:44
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
Müminin firâsetinden sakınınız
2687 Mesaj -
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

"Müminin firâsetinden sakýnýnýz; zîrâ o, Allâh'ýn nûru ile bakar." (Tirmizî, Tefsîr, 15) buyurmuþtur. Þüphesiz ki bu firâsete, nefsinin gurûrundan sýyrýlýp Allâh'ýn nûruyla bakanlar nâil olabilirler. Ýslâm târihinde bu hâlin pekçok misâli vardýr:
Hazret-i Enes -radýyallâhu anh-, kendi rivâyetine göre; birgün Hazret-i Osman -radýyallâhu anh-'a giderken yolda bir kadýn görür. Kadýnýn güzelliði aklýna takýlýr. Bu düþünce ile Hazret-i Osman'ýn yanýna girer. Onu gören Hazret-i Osman -radýyallâhu anh-:
"- Ey Enes! Gözlerinde zinâ izleri olduðu hâlde buraya giriyorsun." der.
Bu söz karþýsýnda þaþýran Enes -radýyallâhu anh-, hayret içinde:
"- Allâh'ýn Rasûlü'nden sonra da mý vahiy geliyor?" diye sorunca, Hazret-i Osman -radýyallâhu anh-:
"- Hayýr, bu bir basîret ve doðru bir firâsettir." buyurur.
1.Kuþeyrî, Risâle, 238.
Gönderen: 16.09.2006 - 18:51
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE: Müminin firâsetinden sakınınız
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý NurBahcesi

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

"Müminin firâsetinden sakýnýnýz; zîrâ o, Allâh'ýn nûru ile bakar." (Tirmizî, Tefsîr, 15) buyurmuþtur. Þüphesiz ki bu firâsete, nefsinin gurûrundan sýyrýlýp Allâh'ýn nûruyla bakanlar nâil olabilirler. Ýslâm târihinde bu hâlin pekçok misâli vardýr:
Hazret-i Enes -radýyallâhu anh-, kendi rivâyetine göre; birgün Hazret-i Osman -radýyallâhu anh-'a giderken yolda bir kadýn görür. Kadýnýn güzelliði aklýna takýlýr. Bu düþünce ile Hazret-i Osman'ýn yanýna girer. Onu gören Hazret-i Osman -radýyallâhu anh-:
"- Ey Enes! Gözlerinde zinâ izleri olduðu hâlde buraya giriyorsun." der.
Bu söz karþýsýnda þaþýran Enes -radýyallâhu anh-, hayret içinde:
"- Allâh'ýn Rasûlü'nden sonra da mý vahiy geliyor?" diye sorunca, Hazret-i Osman -radýyallâhu anh-:
"- Hayýr, bu bir basîret ve doðru bir firâsettir." buyurur.
1.Kuþeyrî, Risâle, 238.



Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

HAK TEALA Razý olsun bu paylaþým ve bilgi için güzel kardeþim.
ALLAH c.c. a Emanet Olunuz...
Gönderen: 16.09.2006 - 18:55
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

SEYYÝD ABDÜLHAKÝM ARVASÝ
(Kuddise sirruh)


Bir gün sed kenarýnda hasýr koltuklarýnda Ýstanbul'a doðru bakarlarken yanýndakilere dönerek;
"Þu Ýstanbul ne garip belde! Ýnsan mümin olmak için de, kâfir olmak için de burada her vâsýtayý, her imkâný bulabilir." buyurdu.

Bir gün bir derslerinde þöyle buyurdular:
"Bizim meclisimizde bulunanlar, sükût içinde otursalar ve sükûttan baþka bir þey görmeseler bile, din bahsinde âlim geçinenlerin hatalarýný keþfederler, bir bir çýkarýrlar."

Kapalýçarþý'dan geçerken karþýlarýna tanýdýklarý bir dükkancý çýktý. Adam hal hatýr faslýndan sonra; "Efendim. Duâ edin de Allahü teâlâ ümmet-i Muhammed'i kurtarsýn." deyince, o da cevâben:
"Siz bana o ümmeti gösterin. Ben de kurtulduðunu haber vereyim. Hani nerede o ümmet!" buyurdu.

Talebelerinden Hâfýz Hüseyin Efendi anlatýr:
Tahsîlimi Ýstanbul'da yaptým. Arabî ve Fârisî'yi iyi bilirdim. Her toplulukta söz sâhibiydim. Bir gün beni Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine götürdüler. Maksadým orada da söz sâhibi olmaktý. Kendisine çok yakýn bir sandalyeye oturdum. Sohbete baþladý. Hemen sonra sandalyede oturmaktan hayâ edip, yere indim. Sohbette, hiç bilmediðim, duymadýðým þeyleri anlatýyordu. Yakýnýnda yere oturmaktan da hayâ edip biraz geri çekildim. Biraz daha biraz daha derken nihâyet kendimi kapýnýn önünde buldum. Nerede ise kapýdan dýþarý çýkacak hâle gelmiþtim. Ben yýllarca þeyhlik postunda oturmuþ talebeleri olan biriydim. Seyyid Abdülhakîm'i görünce ancak talebe olacaðýmý anladým ve talebelerime:

"Seyyid Abdülhakîm Efendiyi görünce, tanýyýnca þeyhliðin ne olduðunu anladým, eteðine yapýþmaktan baþka iþim kalmadý." dedim. O büyük zâta talebe olmakla þereflendim.

Otuz yýl boyunca yanýndan ayrýlmayan yakýný Þakir Efendi anlatýr:
Bir sabah dergâhýn mescidinde namaz kýlýyorduk. Efendi ile ikimizdik. Her zamanki gibi beni imâm yaptýlar. Mescidin giriþ kýsmý baþtan baþa camekân olduðundan giriþteki sofa þeklinde oturma yerinden mescidin içi apaçýk görülürdü. Biz namaza hazýrlanýrken zevcem de gelip sofa kýsmýnda çaylarýmýzý hazýrlamaya koyulmuþtu. Namaz ve duâ bitince, sofaya geçtik. Gördük ki semâverin etrafýnda iki çay bardaðý yerine bir sürü bardak. Zevceme, bu kadar bardaða lüzum olmadýðýný söyleyip, niçin ikiden çok bardak getirdin, deyince, þu cevabý aldým: "Hayret! Arkanýzda büyük bir cemâat vardý. Þimdi daðýlmýþ."

Yine Þakir Efendi naklediyor:
Ýzmir'de Hisar Câmiindeydik. Huzurlarýna on iki yaþýnda bir çocuk getirdiler. Çocuk dilsizdi. Anne ve baba çocuklarýný kapmýþ, haberini aldýklarý bu Allah'ýn sevgili velî kulunun huzûruna duâ etmesi için getirmiþlerdi. Çocuk yürüyüp geldi. Ellerini öptü. Abdülhakîm Efendi hazretleri çocuða kýsa bir nazar etti ve; "Oðlum ismin nedir?" diye sordu. Çocuk birden cevap verdi: "Ahmed!" Anne ve baba çocuklarýnýn konuþtuðunu görüp, hayretler içinde sevinç gözyaþlarý döktüler.

Mühim olan gerçek, ALLAH c.c. dostunu bulmaktýr. Kendini þeyh diye tanýtýp içi hokkabaz olan insana þaþýlýr. Dahada þaþýrtýcý olaný o hokkabaza görüp ALLAH c.c. dostlarýný da hokkabaz zannedenlerdir...


Gönderen: 17.09.2006 - 15:14
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh

Dîni dünyâ çýkarlarýna âlet eden yobazlara karþý Eyyûb Sultan, Fâtih, Bâyezîd, Bakýrköy, Kadýköy ve Beyoðlu Aða Câmii kürsîlerindeki konuþmalarý, bunlarýn iftirâlarýna sebeb oldu. Bunlarýn tahriki ile Eylül 1943'te tutuklanarak Ýstanbul'dan Ýzmir'e götürüldü. Bir müddet Meserret otelinde sonra bir evde polis nezaretinde kaldý. Yakýnlarý, kendilerinin Bursa'ya nakli veya Ýstanbul'a iâdesi için birkaç defâ teþebbüse geçtilerse de her defâsýnda red cevâbýný aldýlar. Nihâyet Ankara'ya nakline müsâde çýktý. Bu karar üzerine Ankara'da Hacý Bayrâm-ý Velî civârýnda, biraderinin oðlu Seyyid Faruk Iþýk'ýn evine geldiler. Bu sýrada hasta olduklarýndan Faruk Iþýk Bey'in evinde on sekiz gün hasta yattýktan sonra 27 Kasým 1943 (H.1362)'te vefât ettiler. Vefât ânýnda hafif bir zelzele oldu.


Ankara hiç sevmedikleri bir yerdi. Bu sebeple yakýnlarý mübarek nâþýn Ýstanbul'a nakli için resmî makamlara baþvurdular. Ancak kabul edilmedi. Þehrin belediye sýnýrlarý içinde ölenlerin asrî mezarlýða gömülmesi þartý da vardý. Bu yüzden herkes eli kolu baðlý mahzun ve üzgün bir durumda bulunuyordu. Çünkü kendileri bu mezarlýða defnedilmeyi istemiyorlardý.


O sýrada evin ahþap kapýsý çalýndý. Kapýda kim olduðu, nereden geldiði belli olmayan ak sakallý bir adam:


"Ankara civârýnda Baðlum isimli bir köy vardýr. Oraya götürünüz, kendilerine uygun yer orasýdýr." dedikten sonra dönüp gitti. Meçhul adamýn arkasýndan koþtularsa da sanki sýr oldu ve ortadan kayboldu.


Keçiören'de dâmâdý Ýbrâhim Arvas Beyin evinde gasl, techiz, tekfîn ve namazý edâ edildikten sonra Ankara'nýn kuzeyinde ve 24 km mesâfede bulunan Baðlum'a getirilerek defnedildi. Telkinini kimin vereceði, oðlu fazîletli Ahmed Mekki Efendiye sorulunca; "Babam Hilmi'yi çok severdi. Onun sesini iyi tanýr. Telkinini Hilmi versin." buyurdu. Böylece telkin vermek ve kabr-i þerîfine girmek vazîfeleri talebesi Hüseyin Hilmi Iþýk Efendi'ye nasîb oldu.

Aðlasýn kan aðlasýn her müslüman
Çünki, Seyyid Abdülhakîm terk etti cân
Âlim ü âmil, veliyy-i kâmil idi.
Zâtýna mevdu' idi sýrr-ý nihân.

Baðlum nâhiyesi eskiden beri sel, yaðmur, dolu gibi âfetlerin eksik olmadýðý bir yerdi. Ancak Baðlum halký Seyyid Abdülhâkim Arvâsî hazretleri buraya defn olunduktan sonra hiç âfet görmediklerini beyan etmiþlerdir.


Seyyid Abdülhakim Efendinin; Sahabe-i Kiram ve Ýslam Hukuku Erriyâz-ut-Tesavvufiyye isimli eserleri mevcuttur. Ayrýca talebelerine gönderdiði risâle büyüklüðünde pek çok mektuplarý vardýr. Arabi, Farisi ve Türkçe þiirler yazmýþtýr.


Abdülhakim Efendi'nin üç oðlu ve iki kýzý vardý. Oðullarýndan Enver Bey hicret esnasýnda 1918'de Eskiþehir'de vefat etti. Ýkinci oðlu faziletli Ahmed Mekki ÜçýþýkEfendi Ýstanbul'da Kadýköy müftiliðinde bulunmuþtur. 1967'de Ýstanbul'da vefat etmiþ olup kabri Baðlum kabristanýndadýr. üçüncü oðlu Münir Efendi, Ýstanbul belediyesinde uzun seneler çalýþmýþ, doðruluðu, çalýþkanlýðý, güzel ahlaký ile etrafýnýn saygýsýný ve sevgisini toplamýþtýr. 1979'da vefat etti. Kabri Baðlum'dadýr.

buyurduki;Senelerce kýlýnmamýþ nemâzlarý kaza etmek, imkânsýz gibi olmuþdur. Ýnsanlar, þerî’ati terk etdikleri için, yanî Allahü teâlânýn emrlerine ve yasaklarýna uymadýklarý için ve islâm dîninin gösterdiði râhat ve huzûr yolundan ayrýldýklarý için, dünyâda bereket kalmadý. Rýzklar azaldý. Tâhâ sûresinde yüzyirmidördüncü âyet-i kerîmesinde meâlen, (Beni unutursanýz rýzklarýnýzý kýsarým) buyuruldu. Bunun için, îmân rýzký, sýhhat rýzký, gýda rýzký, insanlýk ve merhamet rýzký ve dahâ nice rýzklar azaldý. (Hâþâ, zulm etmez kuluna hüdâsý, herkesin çekdiði kendi cezâsýgöz kırpma sözü Nahl sûresinin otuzüçüncü âyetinden alýnmýþdýr. Bugünkü küfr karanlýklarý ve Allahü teâlâyý, Peygamberi sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem, islâmiyyeti unutmanýn bereketsizlikleri ve sýkýntýlarý içinde, insan gece gündüz, kadýnlý erkekli çalýþýp, bir âilenin nafakasýný, râhat yaþamasýný temîn edemez hâle gelmiþdir. Allahü teâlâya inanmadýkca, Onun bildirdiði islâm dînine uymadýkca, Onun Peygamberinin güzel ahlâký ile bezenilmedikce, dalâlet, felâket akýntýsýný durdurmak imkânsýzdýr. Ýþte bugünkü þartlar altýnda, nemâzlarýn kazâlarýný ödeyebilmek için, hergün, sabâh nemâzýndan baþka, dört vakt nemâzýn sünnetlerini kýlarken, ilk kazâya kalmýþ nemâzý kazâ etmeði de, niyyet etmelidir. Böylece hergün, bir günlük nemâz kazâsý ödenmiþ olur. Hem de, sünnet kýlýnmýþ olur.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 19.09.2006 - 12:42 tarihinde.
Gönderen: 19.09.2006 - 11:33
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ýlim, amel ve ihlâs sahibi olan Müslümana islâm âlimi denir. Bu üçünden biri noksan olup da, kendini âlim tanýtana; kötü din adamý, yobaz denir.

Ýslâm âlimi; insaný, saadet kapýlarýný açan sebeplere kavuþturur, dinin bekçisidir.

Yobaz; insaný, felâkete sürükleyen sebeplerin içine düþürür, þeytânýn yardýmcýsýdýr.

Hakiki âlim bulamayan kimseler, dinimizi, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarýndan öðrenmeli ve bu kitaplarýn yayýlmasýna çalýþmalýdýr. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allahü teâlânýn çok sevdiði kimse, dinini öðrenen ve baþkalarýna öðretendir. Dininizi islâm âlimlerinin aðýzlarýndan öðreniniz.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 22.09.2006 - 18:09 tarihinde.
Gönderen: 22.09.2006 - 18:06
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Hadimül Islam su an offline Hadimül Islam  
618 Mesaj -
Ve aleyküm selam kardesim,

Ebu'd-Derda (r.a.) anlatiyor:
-Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in söyle dedigini isittim;
"Kim bir ilim ögrenmek icin bir yola süluk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmis demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarini (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki baliklar alim icin istigfar ederler. Alimin abid üzerindeki üstünlügü dolunayli gecede kamerin diger yildizlara üstünlügü gibidir. Alimler Peygamberlerin varisleridirler. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras birakirlar, ama ilim miras birakirlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmistir."
( Ebu Davud, Tirmizi, Ibnu Mace ..., Kütüb-i Sitte de 11.cilt sayfa 233)
Gönderen: 22.09.2006 - 18:44
Bu Mesaji Bildir   Hadimül Islam üyenin diger mesajlarini ara Hadimül Islam üyenin Profiline bak Hadimül Islam üyeye özel mesaj gönder Hadimül Islam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. razý olsun kardeþim çok güzel bir hadis. HAK TEALA ilminizi arttýrsýn Ýnþallah...
Gönderen: 23.09.2006 - 10:09
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Hindistândaki islâm âlimlerinin büyüklerinden Abdülhak-ý Dehlevî, 1052 [m. 1642] de vefât etmiþtir. Çok kýymetli hadis kitabý olan (Miþkât-ül-mesâbîh)i fârisî olarak þerh etmiþtir. (Eþi'at-ül-leme'ât) ismindeki bu þerhde, (Kitap-ül fiten) kýsmýnda diyor ki: Eshâb-ý kirâmdan Huzeyfe diyor ki, (Resûlullaha ilerde hâsýl olacak fitnelerden sordum. Çünkü, bunlarýn þerrine yakalanmaktan korkuyordum). Zararlý þeyden sakýnmak, faydalý þeye kavuþmaktan daha mühimdir. Buradaki fitne, insanlar arasýnda karýþýklýk, döðüþ demektir. Haram iþlemenin yayýlmasý da fitne ise de, bunu sormaya lüzûm yoktur. Çünkü, haramlar bellidir. (Yâ Resûlallah, biz, müslüman olmadan önce kötü kimselerdik. Allahü teâlâ, Senin þerefli vücûdün ile, islâm nîmetini, iyilikleri bizlere ihsân etti. Bu saadet günlerinden sonra, yine kötü zaman gelecek mi dedim. (Evet gelecek!) buyurdu. Bu þerden sonra, hayrlý günler yine gelir mi dedim. Yine (Evet gelir. Fakat, o zaman bulanýk olur) buyurdu). Yâni, bu zamanda, iyilik kötülükle karýþýk olur. Kalbler, ilk zamanlarda olduðu kadar sâf ve tertemiz olmaz. Îtikatlarýn sahih, amellerin sâlih ve idarecilerin adaletleri, birinci asýrda ki gibi olmaz. Kötülükler, bid'atler, her tarafa yayýlýr. Ýyiler arasýna kötüler, sünnetler arasýna bid'atler karýþýr. (Bulanýklýk ne demektir dedim. (Benim sünnetime uymýyan ve benim yolumu tutmýyan kimselerdir. Ýbâdet de yaparlar. Günah da iþlerler) buyurdu). Hayr da yaparlar, þer de yaparlar. Bid'at iþlerler. (Bu hayrlý zamandan sonra, yine þer olur mu dedim. (Evet. Cehennemin kapýlarýna çaðýranlar olacaktýr. Onlarý dinliyenleri Cehenneme atacaklardýr) buyurdu. Yâ Resûlallah! Onlar nasýl kimselerdir dedim. (Onlar da, bizim gibi insanlardýr. Bizim gibi konuþurlar) buyurdu). Yâni, arabî konuþurlar. Âyet ve hadis okuyarak, vaaz ve nasihat ederler. Fakat, kalblerinde hayr ve iyilik yoktur. (Onlarýn zamanlarýna yetiþirsek, ne yapmamýzý emredersin dedim. (Müslümanlarýn cemaatine ve hükûmetine tâbi ol) buyurdu. Müslüman cemaati ve müslüman hükûmeti yoksa, ne yapalým dedim. (Bir kenâra çekil. Aralarýna hiç karýþma. Ölünceye kadar, yalnýz yaþa!) buyurdu). Bir hadis-i þerifte, (Benden sonra öyle hükûmetler olur ki, benim yolumdan ayrýlýrlar. Kalbleri þeytan yuvasýdýr. Bunlara da itaat ediniz! Karþý gelmeyiniz! Sizi döðse de, mallarýnýzý alsa da karþý gelmeyiniz!) Yâni, zâlim olan, malýnýza, canýnýza saldýran hükûmete de isyân etmeyiniz. Fitne çýkarmayýnýz. Sabr edip, ibâdetiniz ile meþgûl olunuz. Þehir içinde fitneden kurtulamazsanýz, ormana sýðýnýnýz. Fitnecilere karýþmamak için, ormana gidip, ot, yaprak yimek zorunda kalýrsanýz, ormanda kalýnýz da, fitnecilere karýþmayýnýz! (Ýyi dinleyin ve itaat edin) buyurdu.
Gönderen: 23.09.2006 - 10:51
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Abdülvehhâb bin Ýbrâhim þöyle anlatýr:

Bir gece rüyâmda Resûlullah efendimizi gördüm. Bir evdeydik. Efendimiz ayakta duruyorlardý. Baþkalarý da vardý. Ortada bir kandil yanýyordu. Efendimize dönüp; "Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ Kur'ân-ý kerîmde meâlen; "Eðer büyük günâhlardan kaçýnýrsanýz sizin küçük günahlarýnýzý örteriz." (Nisâ sûresi: 31) buyuruyor. Siz de mübârek hadîs-i þerîflerinizde; "Ümmetimden büyük günâh iþleyenler için olan þefâatimi sonraya býraktým." buyurdunuz. Allahü teâlâ küçük günâhlarýmýzý örtüyor, siz de âhirette büyük günahlarýmýz için bize þefâatçi oluyorsunuz. Bu durumda bize düþen sadece Rabbimizin rahmetini ummaktýr." dedim. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz "Evet öyledir." buyurdu. Ben yine; "Yâ Resûlallah! Yine buyurdunuz ki: "Arþýn gölgesinden baþka hiç bir gölgenin bulunmadýðý ancak arþýn gölgesinin olduðu yerde üç sýnýf insan gölgelenir." Bu üç sýnýf kimlerdir." dedim. Resûlullah efendimiz; "Ümmetimden; gamý, üzüntüyü giderenler, benim yolumu ihyâ edenler ve bana çok salevât-ý þerîfe okuyup ananlar." buyurdu.
Gönderen: 23.09.2006 - 19:53
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Selmân-ý Fârisî radýyallahü anh bildirdi: Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Þabân ayýnýn son günü hutbede buyurdu ki: (Ey Müslimânlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece [Kadr gecesi], bin aydan dahâ fâidelidir. Allahü teâlâ, bu ayda, hergün oruc tutulmasýný emr etdi. Bu ayda, geceleri terâvîh nemâzý kýlmak da sünnetdir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, baþka aylarda, farz yapmýþ gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, baþka ayda yetmiþ farz yapmak gibidir. Bu ay, sabr ayýdýr. Sabr edenin gideceði yer Cennetdir. Bu ay, iyi geçinmek ayýdýr. Bu ayda müminlerin rýzký artar. Bir kimse, bu ayda, bir orucluya iftâr verirse, günâhlarý afv olur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateþinden âzâd eder. O oruclunun sevâbý kadar, ona sevâb verilir.)


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 24.09.2006 - 16:25 tarihinde.
Gönderen: 24.09.2006 - 16:23
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
sevdamsin su an offline sevdamsin  
465 Mesaj -
Havz-i Kevser kardesim Allah c,c razi olsun sizden,

Tasavvuf bu kadar guzelmi anlatilir, ifade edilir,

MaasALLAH buyuk bir hazla okuyoruz insaALLAH..


saygi ve dua ilegül
Gönderen: 24.09.2006 - 16:27
Bu Mesaji Bildir   sevdamsin üyenin diger mesajlarini ara sevdamsin üyenin Profiline bak sevdamsin üyeye özel mesaj gönder sevdamsin üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

HAK TEALA Razý olsun kardeþim. Tasavvuf ve Tarikat ALLAH c.c. yoludur. Bu yoldan menfeat saðlamak deðil ALLAH rýzasý için ilerlemek lazým gelir. Menfaat saðlayanlarý görüp kötülemek ne fenadýr. Bizim gayemiz menfaat saðlayanlarýn anlattýðý tasavvufu deðil; gerçek tasavvufu, gerçek tasavvuf ehlinden alýntýlar yaparak anlatmak isteðimizdir. Bunu baþarabiliyorsak Elhamdülillah doðru yoldayýz demektir...

Pir Abdulkadir-i Geylani (KSA) Hz.leri büyük bir Mürþidi Kamil olup, O nun insanlarý saadete kavuþturmak için Tasavvufta (Tarikat) takib ettiði usullere ve gösterdiði yola Kadiriyye Tarikatý denilmiþtir. Hz. Pir (KSA) buyuruyor: Tarikat, zikir ile Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine kavuþma yoludur. Zikir, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerini hatýrlamak demektir. Her sözünde ve her iþinde, O'nun (CC) emirlerine ve yasaklarýna sarýlmaktýr.

Hakiki yaþamak, nefsinin arzularýný, haram ve zararlý isteklerini yerine getirmemek demektir. Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine en yakýn olan, ahlaký güzel, kalbi rahat olandýr. En üstün amel, kalbin Allah (CC) Hz.lerinden baþkasýna yönelmemesidir.

Bidat yoluna sapmayýnýz. Ýtaat ediniz, muhalif olmayýnýz, sabrediniz. Özünüzü günahtan temizleyiniz. Kirletmeyiniz, hele Mevlanýzýn kapýsýndan hiç ayrýlmayýnýz.

Þükrün esasý, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile itiraf etmek ve dille söylemektir.

Nefsinin peþine düþüp de, rehberi yol gösterici hakiki alimleri (ilmiyle amil olan Evliya) dinlemeyen kimse gerçekten nasipsizdir.

Ýnsan kendini Kelime-i Tevhid söylemeye, Lailahe Ýllellah demeye alýþtýrmazsa, ölüm döþeðinde iken onu hatýrlamasý ve söylemesi güç olur.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, bir kulunu severse, ona fazla mal ve evlat vermez. Böylece, Allah (CC) Hz.lerine olan muhabbetini engelleyecek bir ortak olmamýþ olur. Çünkü Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Gayyur'dur. Ýbadette olduðu gibi, sevgide de ortaklýðý kabul etmez.

Kim insanlardan bir þey istiyorsa, Allah (CC) Hz.lerini tanýmadýðý için istiyor. Ýmaný, marifeti ve yakini zaif olduðu için istiyor.

Kalb, dünya arzularýndan birine baðlý kaldýðý ve onun geçici lezzetlerinden birinin peþine takýlýp gittiði müddetçe, imkaný yok, ahireti sevmiþ olamaz.

Ýyi huy sahibi, insanlardan gelen þeylere aldýrmaz. Bu hal ise, herþeyin Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin dilemesiyle olduðunu bilmektendir. Böyle olan kimse, nefsini hakir görür.

Biliniz ki, cehenneme girmek küfür sebebi iledir. Azabýn arttýrýlmasý, derecelerin aþaðý olmasý, günah ve çirkin ameller ve iþlerledir. Cennete girmek ise, Ýman iledir. Nimetlerin arttýrýlmasý ve yüksek derecelere kavuþmak, Salih ameller ve güzel ahlak iledir. Ahirette olan çeþitli azablar, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin, cehennemlikler hakkýndaki gazab ve kýzgýnlýðý, cennette olan çeþitli nimetler ve lezzetler Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin cennetlikleri için olan Rahmeti sebebiyledir. Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin kullarýndan, dünyada kendine mubah edilen þeyi yiyen, lezzetlerinden istediði þey verilir. Bir kimse, dünyada kendisine mubah kýlýnan þeyi yemese, Cennetin derecelerinden pay ve nasibini haram etmiþ olur. Bir kimse Cenneti inkar etse, cennetten ve cennetteki bütün nimetlerden mahrum olur.[1]

Ýnsanlara rehberlik eden kimsede þu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurlarý örtücü ve baðýþlayýcý olmasý, þefkatli ve yumuþak olmasý, doðru sözlü ve iyilik yapýcý olmasý, iyiliði emredip, kötülüklerden men edici olmasý, misâfirperver ve geceleri insanlar uyurken ibâdet edici olmasý, âlim ve cesûr olmasý.

Þükrün esasý, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile itiraf etmek ve dille söylemektir.

Büyük âlimlere tâbi olunuz. Bid'at yoluna, dinde olmayýp, sonradan çýkarýlan þeylere sapmayýnýz. Ýtaat ediniz, muhalefet etmeyiniz. Sabrediniz, sýzlanmayýnýz. Sabit kalýnýz, ayrýlýp daðýlmayýnýz. Bekleyiniz, ümit kesmeyiniz. Özünüzü günahdan temizleyiniz, kirletmeyiniz. Hele Rabbinizin kapýsýndan hiç ayrýlmayýnýz.


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 24.09.2006 - 17:08 tarihinde.
Gönderen: 24.09.2006 - 17:03
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ýmam-ý Rabbani hazretleri buyuruyor ki:


Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslimân afv olur, âzâd olur. Bu ayda, Cennet kapýlarý açýlýr. Cehennem kapýlarý kapanýr. Þeytânlar, zincirlere baðlanýr. Rahmet kapýlarý açýlýr.

Allahü teâlâ, bu mubârek ayda Onun þânýna yakýþacak, kulluk yapmaðý ve Rabbimizin râzý olduðu, beðendiði yolda bulunmaðý, hepimize nasîb eylesin! Âmîn.


[Oruc tutmak güç olan yerlerde, oruc tutanlara ve din düþmanlarýnýn yalanlarýna aldanmayýp, oruclarýný bozmýyanlara, dahâ çok sevâb verilir.

Ramezân-ý þerîf ayý, islâm dîninin nâmûsudur. Âþikâre oruc yiyen, bu aya hurmet etmemiþ olur. Bu aya hürmet etmiyen, islâmiyyetin nâmûs perdesini yýrtmýþ olur.

Nemâz kýlmýyanýn da, oruc tutmasý ve harâmlardan kaçýnmasý lâzýmdýr. Bunlarýn orucu kabûl olur ve îmânlarý olduðu anlaþýlýr.]

(Mektubat Tercemesi)
Gönderen: 26.09.2006 - 15:02
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Hazret-i Râbia, çok oruç tutardý. Bir defâsýnda bir hafta hiç yiyecek bulamadý. Sekizinci gece açlýðý iyice þiddetlendi. Nefsine eziyet ettiðini düþünürken birisi kapýyý çaldý. Bir tabak yemek getirdi, o da yemeði alýp, yere koydu. Mum getirmeðe gitti, gelince bir kedinin yemeðini dökmüþ olduðunu gördü. Su bardaðýný almaya gitti. Mum söndü. Su içmek isterken bardak düþüp kýrýldý.

O da; "Yâ Rabbî! Bu zavallý kulunu imtihan ediyorsun, fakat âcizliðimden sabredemiyorum." diyerek bir âh çekti. Bu âhtan neredeyse ev yanacaktý. Bir ses duyuldu:

"Ey Râbia, istersen dünyâ nîmetlerini üstüne saçayým. Ýstersen, üzerindeki dert ve belâlarý kaldýrayým. Fakat bu dertler, belâlar ile dünyâ bir arada bulunmaz."

Bu sözü iþitince; "Yâ Rabbî! Beni kendinle meþgûl eyle ve senden alýkoyacak iþlere bulaþtýrma." diye duâ etti.

Bundan sonra dünyâ zevklerinden öyle kesildi ki; kýldýðý namazý;"Bu benim son namazýmdýr." diye huþû ile kýlar, hep Allahü teâlâ ile meþgûl olurdu. Hattâ birisi gelip kendisini Allahü teâlâ ile meþgûliyetten alýkoyar korkusuyla; "Yâ Rabbî! Beni kendinle meþgûl eyle de, kimse senden alýkoymasýn." diye duâ ederdi.
Gönderen: 27.09.2006 - 18:46
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

KADER:
(Ýnsan,kendi kaderini kendisimi belirler?Allahü teala mý belirler?Yoksa her ikisidemi?)

Kâinatta meydana gelen her þey,muhakkak yüce Allahýn bilmesi,dilemesi ve
yaratmasýyla olur. Onun için herhangi bir þeyin belirli bir þekilde meydana gel-mesini,Cenab-ý Hakkýn ezelde dilemiþ olmasýna KADER denir.Yüce Allahýn
böyle dilemiþ olduðu herhangi bir þeyi,zamaný gelince meydana getirmesinede
Kaza denir. Örneðin,herhangi bir insanýn falan günde meydana gelmesini
yüce Allahýn ezelde dilemiþ olmasý bir kaderdir.O insanýn takdir edilmiþ günde
yaratýlmasý da bir kazadýr.Bununla beraber kaza sözü,takdir ve hüküm manasýna
da gelir.
Kaderiyye ve Mutezile(sapkýn mezhebler)ye göre;Allah insanlara kudret ve
irade vermiþtir.Ýnsanlar bütün iþlerini yaratýr(Kul filinin hâlýkýdýr). Yani amelinin
yaratýcýsýdýr,derler.Kolun titremesi,kalbin atmasý kendiliðinden oluyor.Fakat kolu
kaldýrmayý,yürümeyi insan yapýyor,dediler. Ýnsan,istekli iþlerini kendi yapmasaydý
Allah iyiliklere mükâfât kötülüklere azâb yapmasý adaletsizlik olurdu,dediler.Böyle inanýþlarýna kanýt olarak; Allah insanlara zulm etmez.Ýnsanlar kendilerine zulm ediyorlar ve Yaptýklarýnýn cezasýdýr mealindeki ayeti-kerimeleri öne sürdüler.
Bir baþka sapkýn mezheb olan Cebriye(Yazgýcýlýk,Kadercilik-Fatalizm)ye göre;
Bütün olacak þeyleri kalem ezelde yazdý ve sonradan deðiþtirilmemesi için
mürekkebi de kurudu.Her þey ezelde takdir olunmuþtur.Allahýn ilminde olanlar
ve ezelde takdir ettiði her þey,öylece hasýl(meydana gelmesi)olacaktýr.Bunu
kimse deðiþtiremez,dediler. Ayrýca insanýn yaptýðý iþ ve hareketlerden sorumlu
olamayacaðýný söylediler.Hadid S.23.Ayeti ileri sürdüler.

Dünyada olacak her þey,dünya yaratýlmadan evvel ezelde Levh-i mahfûza
(Allah yanýnda her þeyin yazýlý bulunduðu manevi levha)yazýlmýþ,takdir edilmiþtir.
Bunu size bildiriyoruz ki,hayatta kaçýrdýðýnýz fýrsatlar için üzülmeyesiniz ve kavuþ-
duðunuz kazançlardan,Allahýn gönderdiði nimetlerden maðrur olmayasýnýz.
Allah kibirlileri,bencilleri sevmez
(HADÝD S. 23.AYET)

Ehl-i Sünnet(Hak mezheb)mezhebine göre;irade-i külliye,yani külli irade(Allahýn
her þeyi kuþatan iradesi) sahibi yüce Allah,irade-i cüziyye, yani cüzi irade(Allah
tarafýndan insana verilen istek,arzu,irade)sahibi insana bazý iþler yapabilme ve
hareketlerde bulunabilme hakký tanýmýþtýr.Eðer tanýmasaydý,o zaman imtihanýn
ne anlamý kalýrdý? Eðer,Allah insanoðlunun her yaptýðýný, her hareketini,her iþini
kendisi tespit ediyorsa,bunu cebri(zoraki)yaptýrýyorsa o zaman insanoðluna
hesabda soramaz.Ýnsanýn robottan farký kalmaz.Allah,insanoðlunu, Dünya hayat-
ýnda serbest býrakmýþtýr.Ýyiliðide,kötülüðüde seçebilir.Seçiminde hürdür.Allah
insanoðlunun,iyiliði ve doðruluðu seçmesi için peygamberler,kitaplar göndermiþtir.Ýyilik ortamýnýda,kötülük ortamýnýda,yaratan Allahtýr.Kendi cüzi
iradesiyle kötülüðü seçen kiþiye Allah dilerse ol emriyle kötülük ortamý yaratýr.
Bu seçim kendisinindir.Ortamý yaratan ise Allahtýr.Kiþi yaptýðý kötülüklerin
hesabýný,Ahirette Allaha verecektir.Eðer,insanoðlu kendi cüzi iradesiyle iyiliði
seçerse,Allah dilerse ona iyilik yapabilmesi için,iyilik ortamýný yaratýr.
Örneðin,hayatý,tiyatroya benzetebiliriz.Dünya,tiyatro sahnesi,Oyunun konusu
ve rollerin daðýtýmý Allahtan.Oynayanlar ise insanlar.Ama insanlar doðaçlama
onuyorlar.Yani senaryo yok. Ýçten geldiði gibi,özgürce.
Bir baþka örnekte satranç oyunundan verebiliriz.Satranç oynayan kiþiler,oyunu
kimin kazanacaðýný bilemezler.Fakat oyunu izleyen.15-20 hamle sonrasýný bilen
usta bir satranç oyuncusu,kimin kazanacaðýný bilir.Ýþte Allahü teala da,geleceði
bilir.Kimin Cehenneme, kimin Cennete gideceðini önceden bilir.Peki madem
Allah kimin Cehenneme,kimin Cennete gideceðini biliyorsa insanlarý niye
imtihan ediyor?diye bir soru akla gelebilir.Her insaný yaratýr yaratmaz direk
hak ettiði yere gönderse olmazmý?Olmaz.Çünkü o zaman insanlar buna itiraz
edebilir.Haksýzlýða uðradýklarýna inanýrlar.Bu nedenle imtihan þarttýr.
Hadid S.23.Ayette Dünyada olacak her þey,Dünya yaratýlmadan evvel ezelde
Levh-i Mahfûza yazýlmýþtýr Levh-i Mahfûzda neler yazýlý? Baþýmýza gelecek olan
belalar,musibetler,hastalýklar,kazalar ve doðal afetler yani Allahýn afetleri.
Depremler,sel baskýnlarý,tayfunlar,kasýrgalar ve hortumlarýn ne zaman ve nerede
nasýl çýkacaðý ve nasýl olacaðý bilim tarafýndan bile bilinmiyor.Bilim sadece
tahminde bulunabiliyor.Tahminler bazen tutuyor,bazen tutmuyor.
Ýnsanlarýn bazýlarý,tevekkülüaglaiþi Allaha býrakmak)yanlýþ anlamýþlardýr.
Peygamberimiz buyurmuþtur ki Önce tedbir,sonra tevekkül Yani önce tedbir
alacaksýn.Sonra gerisini Allaha býrakacaksýn.Mümin kiþi,cüzi iradesiyle tedbir
alýr.Gerisini külli irade sahibi olan Allaha býrakýr.


Çalýþýnýz!Herkes kendisi için takdir edilmiþ olan þeylere sürüklenir
(HADÝS-Ý ÞERÝF)

Ýnsana ancak çalýþtýðý vardýr (NECM S. 39.AYET)


O Allah ki sizi imtihan etsin,hanginizin daha güzel ameli oduðunu göstersin
diye ölümü ve hayatý yarattý
(MÜLK S. 2.AYET)

ÞÜPHESÝZ DOÐRUYU ANCAK VE ANCAK ALLAH BÝLÝR


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 28.09.2006 - 10:15 tarihinde.
Gönderen: 28.09.2006 - 09:28
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

KABÝR ZÝYARETÝ

Seyyid Abdülhakim efendi, (Râbýta-i þerife) kitabýnda buyuruyor ki:

Büyük bir zatýn kabrini ziyaret eden kimse, ona râbýta ederse, yani dünya iþlerini hiç düþünmeyip, kalbine hiçbirþey getirmeyip, o zatýn ruhunu, his organlarý ile anlaþýlamayan bir nur farz ederek, bunu kalbinde bulundurursa, o ruhdan, kendi kalbine birþeyler akmaya baþlar. O zatýn feyzlerinden bir feyz ve hâllerinden bir hâl, kendinde hasýl oluncýya kadar, bu nuru kalbinde saklamalýdýr. Çünki, Evliyânýn ruhlarý, feyzlerin kaynaðýdýr. Kaynaðý kalbine koyan, bunun feyzine, nimetine, bilinmeyen ihsanlarýna elbette kavuþur. Ruhu kuvvetlenir, olgunlaþýr.

Kabr yanýna gelince, önce selâm verilir. Mezârýn sað yanýna, yani kýble tarafýna, ayak ucuna yakýn durur. Tanýdýðý gibi, þeklini, suretini hâtýrýna getirir. Euzü ve besmele ile bir Fâtiha ve onbir Ýhlâs okur. Sevâbýný Resulullah efendimizin ve bütün Peygamberlerin ve Eshab-ý kiramýn ve Evliyâ-i izâmýn ruhlarýna ve bu zatýn ruhuna hediye eder. Sonra oturur. Onun ruhunu, gönlünde bulundurur. Kalbinde birþey hasýl oluncýya kadar durur. Gelen kimse almasýný bilir ise, o zat da vermeye ehil, olgun bir Velî ise ve þartlarý gözeterek beklerse, elbette birþey ele geçer. Bu þartlar, o zatýn kendisini tanýdýðýna, selâmýný iþitip cevap verdiðine, ruhunun, kâmil, olgun olduðuna, ruhunun bir zamana ve yere baðlý olmadýðýna, nerede hatýrlarsa, orada imiþ gibi feyz vereceðine, Allahü teâlâ, feyzini, ruhun gýdâsýný, onun ruhu ile gönderdiðine inanmaktýr.

Üzüm isteyen, baða gidip asmadan koparýr. Erik aðacýna gitmez. Su isteyen, kaynaða, çeþmeye gider. Aðaca veya sobaya gitmez. Buðday isteyen, tarlasýný sürer, eker, biçer. Çocuk isteyen, evlenir. Ýlaç isteyen bir hasta, tabîbe ve eczâhâneye gider. Bakkala, avukata gitmez. Kalbin gýdâsýný, ruhun temizliðini isteyen de, Evliyânýn kalbine, ruhuna baþvurur. Allahü teâlâ, bu nimetlerini, Evliyânýn kalbinden göndermektedir. Herþeyi yaratan, gönderen, yalnýz Allahü teâlâdýr. Fakat, herþeyi belli bir sebeple göndermek, Onun âdetidir. Onun nimetine kavuþmak isteyenin, Onun âdetine uymasý, sebebi arayýp, bulup, öðrenip, Onun sebebine yapýþmasý lazýmdýr. Sebebleri aramamak ve öðrenmek istememek, Allahü teâlânýn âdetini bozmak olur. Fen derslerini, fen bilgilerini öðrenmek, Onun âdetine uymak, sebepleri öðrenmek demektir.

Bir kabirden feyz almak için, o zata karþý, diri imiþ gibi, edeb ve saygý göstermek, kabri üzerine basmamak da lazýmdýr.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Havz-i Kevser tarafından, 29.09.2006 - 18:39 tarihinde.
Gönderen: 29.09.2006 - 18:38
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamun Aleyküm Ve Rahmetullah...

Bir þahýs, heyecan ve ýzdýrapla, Cafer-i Sadýk hazretlerinin huzuruna gelerek der ki:
- Ne olursunuz efendim, Allah'a bana daha fazla rýzk vermesi için dua edin, çünkü çok yoksulum.
- Hayýr, ben sana dua edemem.
- Niçin?
- Zira Allahü teâlâ bu iþ için bir yol tayin etmiþtir; sebeplere yapýþýn, rýzk peþinden koþun ve onu elde edin diye de emrediyor. Halbuki sen evinde oturup, dua etmek suretiyle, rýzkýnýn ayaðýna gelmesini istiyorsun. Yani âdet-i ilahiye muhalif hareket etmemi istiyorsun, hiç böyle þey olur mu? Git, sebeplere yapýþ, sebeplerin tesir etmesini Allahü teâlâdan iste. O zaman ben de bunun için dua ederim sana.


Ahmed Rufai hazretleri, bir gün talebelerine der ki:
- Ýçinizde kim bende bir ayýp, bana yakýþmayan bir hâl görüyorsa bildirsin.

Talebelerden biri der ki:
- Efendim, sizde büyük bir ayýp var.
- Söyle kardeþim, o ayýbým nedir?

Talebe gözleri dolarak der ki:
- Bizim gibi günahkârlarýn size talebe olmasý.

Bu söz gönüllere çok tesir etmiþ, sohbette bulunan herkes aðlamaya baþlamýþtý. Ahmed Rufai hazretleri de aðlýyordu. Bir süre sonra dedi ki:
- Ben size hizmet ediyorum. Ýçinizde en günahkâr benim, zira en yaþlý benim, nefes sayýsý çok olanýn hatasý, günahý da çok olur.
Gönderen: 29.09.2006 - 22:12
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
sevdamsin su an offline sevdamsin  
465 Mesaj -
ALLAH c,c razi olsun abi,

Allah dostlari ne kadar mutevaziler,

Allah yolunda olanlar kendilerini yok sayiyorlar nitekim efendimiz sav ashabina kendi elleriyle cay ikram ederdi, sohbet oldugunda bas koseye degil neresi bos ise oraya otururdu..

Biz oyle peygemberin ummetindeniz, rabbim bizi onun yolundan ayirmasin insaALLAH..

Abi okadar guzel anlatiyorsunuz ki yazilarinizin hepsini okuyorum , zaman zaman cevap yazamasamda emin olun cok sey ogreniyorum..

Tasavvuf cok arastiriyor ve seviyorum, bagli oldugumada sukurler ediyorum rabbim onun yolundan hic birimizi ayirmasin hakk yolundan insaALLAH..


saygi ve dua ile

Gönderen: 29.09.2006 - 22:23
Bu Mesaji Bildir   sevdamsin üyenin diger mesajlarini ara sevdamsin üyenin Profiline bak sevdamsin üyeye özel mesaj gönder sevdamsin üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
RE:
1543 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý sevdamsin

ALLAH c,c razi olsun abi,

Allah dostlari ne kadar mutevaziler,

Allah yolunda olanlar kendilerini yok sayiyorlar nitekim efendimiz sav ashabina kendi elleriyle cay ikram ederdi, sohbet oldugunda bas koseye degil neresi bos ise oraya otururdu..

Biz oyle peygemberin ummetindeniz, rabbim bizi onun yolundan ayirmasin insaALLAH..

Abi okadar guzel anlatiyorsunuz ki yazilarinizin hepsini okuyorum , zaman zaman cevap yazamasamda emin olun cok sey ogreniyorum..

Tasavvuf cok arastiriyor ve seviyorum, bagli oldugumada sukurler ediyorum rabbim onun yolundan hic birimizi ayirmasin hakk yolundan insaALLAH..


saygi ve dua ile



Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Ey güzel kardeþim mütavazilik Peygamber Efendimizin (s.a.v) sünneti ve dinimizin emri deðilmidir. Ne kadar güzel bir örnek verdiniz ALLAH c.c. Resulünden (s.a.v). Tasavvufu çok araþtýrýnýz güzel kardeþim HAK TEALA gayretinizi arttýrsýn Ýnþallah. Biz dahi hala ve hala araþtýrýyoruz lakin daha öðrenci mertebesine dahi gelemedik. Nasip dedik takdir dedik ne gayretimizi býrakmadýk. Tasavvuf Ýslam Dininin bir bakýma ruh eðitimidir. Zira Ümmet-i Muhammed düþünüldüðünde zaten tasavvuf ehlidir. ALLAH-U TEALA Hak Dini daim kýlsýn Ýnþallah...
Gönderen: 29.09.2006 - 22:34
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (3): (1) 2 3 weiter >
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 816 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ziyacesur (39), antepligim (51), turktiger (55), gönülfa (53), Dilek2006 (36), hüzün çiçe&#240.. (39), cicikagan (50), kamuranuyar (39), burakcan_17 (35), NuR_TaN (52), kufe004 (44), nilufer I.H.L.l.. (32), ozlemnur79 (45), mbesir (68), Dostadogru (47), hüsem (64), gulnaz (42), ismail kizilirm.. (55), seryilmaz325 (39), MeVLaNa (32), saliha (39), Ramazan66 (39), cihateri (42), djdusman (39), irsad (38), ARI7 (39), senesra (31), irface (53), yamanhan (43), halil_58 (55), recepozturk (34), Mechulum (45), MiNE__ (35), erdemirr (41), celalettin (49), AZRA NUR (57), Rainbow (49), MECHUL28 (45)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.92794 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.