generique rhinocortgenerique kaletra chloroquine chloroquine stromectol cipralex ciprine cipro med cipro clamycin clarinex clarithrocine claritin claritine claromycine claropram clavamox clavu basan cleocin climara clobex clocim clomid clopin clot basan clozaril co acepril co atenolol co diovan co enalapril co enatec co epril co lisinopril coaprovel colcrys colofac combivir compazine competact concor plus concor confortid conjugen convulex copegus corangine
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

10 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Ekleyen Mesaj
Konu: Oyuncak deyip geçmeyin!
ikmal su an offline ikmal  
Oyuncak deyip geçmeyin!
17 Mesaj -
1. Bebekler eşyaları ağzına koyarak öğrenirler. Bu yüzden de değişik eşya ve oyuncakları boğazlarına kaçırma riskini en fazla onlar yaşar. Çıngırak ve benzeri oyuncakları yuttuklarından dolayı hastanelere getirilen çok sayıda çocuk vardır. Misket ve küçük toplar da büyük tehlike kaynaklarıdır. Bu konuda aile denetimi önemli bir anahtardır. Büyük çocukların oynadıkları, özellikle küçük parçaları olan oyuncaklar küçük çocuklardan uzak tutulmalıdır.
2. Bebek emeklemeye veya yeni yürümeye başlayınca oyuncak kutuları onlar için tehlikeli bir tuzak olabilir. Bu kutuların kapakları çocukların ellerine veya üzerlerine kapanabilirler. Sağlam menteşeler kullanarak iyi ayarlanmış kapaklar ve havalandırma için açılan delikler bu riski azaltır.
3. Üç tekerli bisikletler ve binilerek kullanılan diğer oyuncaklar bebekler için tehlikelidir. Çünkü onlar denge sağlamayı beceremezler. Bebek yaralanmalarında bu tür oyuncakları kullanırken olan olaylar çok yer kaplamaktadır. Bunun için bebeklere uygun oyuncaklar seçin ve şayet binilecek bir şey aldıysanız güvenli bir yerde binmeleri hususunda dikkatli olun. Mermi atan tabancalar Okul çağındaki çocuklar için mermi atan oyuncak tabancalar çok caziptir. Fakat bu oyuncaklar özellikle gözde olmak üzere pek çok yaralanmaya sebep olmaktadır. Çocukları bu oyuncakları oynarken gözetleyin ve hiçbir zaman bir insanı hedef almamaları gerektiğini onlara öğretin. Balonlar eğlencelidir; ama tehlikelidir aynı zamanda Balonlar çok eğlenceli oyuncaklardır. Fakat balonlar her yaşta çocuk için boğulma tehlikesi taşırlar. Bu yüzden çocuğunuz için balonları kendiniz şişirin. Çocukların şişirilmemiş balonları ve patlamış balon parçalarını çiğnemelerine müsaade etmeyin.
Ekleme Tarihi: 22.01.2006 - 12:06
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Virüs
ikmal su an offline ikmal  
RE: RE: El-Cevap
17 Mesaj -
Güzel ve bilgisayar için daha hafif bir program var. Güzelde temizlik yap1yor.
www.google.com Sitesinde AVG diye bir arama yapt1r1n. Bu program1 tavsiye ederim. Bende kullan1yorum.
Dikkat: Program 3-4 ay sonra saçmalamaya basliyor. Bu yüzden setup dosyasisida yüklerseniz zamanla terar kullanabilirsiniz.
Basarilar.
Ekleme Tarihi: 18.01.2006 - 19:36
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Cennetle müjdelenen ilk âmâ sahabi: Abdullah İbni Ümmi Mektûm
ikmal su an offline ikmal  
Cennetle müjdelenen ilk âmâ sahabi: Abdullah İbni Ümmi Mektûm
17 Mesaj -
Abdullah İbni Ümmi Mektum, Peygamber’imizin ilk eşi Hz. Hatice vâlidemizin dayısı Kays İbni Zâide’nin oğludur. Annesinin adı Âtike binti Abdullah’tı.
Kendisi annesine nispetle ‘Ümmi Mektum’un oğlu’ anlamında İbni Ümmi Mektum ismiyle meşhur olmuştur. Çocukken gözlerini kaybetmiş olduğunu şu mukaddes sohbetten öğrenmekteyiz: Hz. Enes’in rivayet ettiğine göre, bir defasında Hz. Cebrail, Peygamber’imizin huzuruna geldiğinde İbni Ümmi Mektum da orada bulunmaktaydı. Cebrail, “Gözünü ne zaman kaybettin?” diye sorunca o da “Çocukken” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Cebrail kendisine şu müjdeyi vermiştir: “Allah, buyuruyor ki: ‘Ben bir kulumun gözünü aldığım zaman ona cenneti mükâfat olarak veririm’. Bu hadis-i kudsi sâyesinde Abdullah İbni Ümmi Mektum, dünyada iken cennet müjdesini almış oluyordu. Bir Kur’an âşığı olan Abdullah, Peygamber’imizin huzurunda bulunmak, O’nun manevî atmosferinden istifade etmek ve O’ndan Kur’an’dan âyetler öğrenmek için, sık sık Resulullah’ın yanına giderdi. Bir gün Abdullah, bu niyetlerle Peygamber’imizin huzuruna gelir. Bu esnada da Resulullah, belki içlerinden birkaçı imana gelir ümidiyle Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerine canla başla İslâm’ı anlatmaktaydı. Abdullah, meclise gelerek Peygamber’imize hitaben, “Yâ Resulallah, bana Kur’an okut. Allah’ın sana öğrettiğinden bana da öğret.” dedi.


Resulullah, müşriklerin üzerinde daha fazla durma gereği duyduğundan, O’nunla yeterince ilgilenemedi. Abdullah, arzusunu birkaç defa tekrar etti. Resulullah, ona aldırmayıp yüzünü buruşturup döndü, sözünün kesilmesini istemedi ve misafirlerle sohbet etmeye devam etti. Fakat çok sürmedi, tam sözünü bitirip kalkacağı sırada İlâhî ikaz geldi: “Yanına âmâ geldi diye yüzünü ekşitip döndü! Nereden bileceksin, belki de o günahlarından arınacaktı! Yahut o öğüt alacak ve o öğüt kendisine fayda verecekti! Öğüde ihtiyaç duymayan kimseye gelince sen ona yöneliyorsun. Onun inkâr ve isyan pisliği içinde kalmasından sen mesul değilsin! Sana koşarak gelen ve Allah’tan korkan kimseyi ise ihmal ediyorsun! Sakın! O Kur’an bir öğüttür.” (Abese Sûresi; 1, 10)

Bu hadiseden sonra Resulullah, Abdullah’a daha çok iltifat ve ikramda bulunmuştur. Ne zaman onu görse, o hadiseyi hatırlatarak, “Ey Rabb’imin beni ikazına sebep olan kardeşim, merhaba!” diye onun gönlünü alırdı. Abdullah, ilk Müslümanlardan olduğu gibi, ilk muhacirlerden olma şerefine de nail olmuştu. Peygamber’imizden önce, Medine’ye Musab b. Umeyr ile ilk hicret edenlerdendi. Peygamber’imizden Kur’an âyetlerini ezberleyen ve bu şekilde hafız olan Abdullah, Musab ile birlikte Medineli Müslümanlara Kur’an öğretmiştir. Görme özürlü olmasına rağmen, Hz. Peygamber onu Bilal ve Ebû Mahzûre ile birlikte Mescid-i Nebevî’de müezzinlikle görevlendirmiştir. Hz. Bilal-i Habeşî olmadığı zaman Eb’u Mahzûre, o da bulunmadığı zaman Abdullah ezan okurdu. Ramazan aylarında ise sahurun bittiğini ilan etmek için ayrıca ezan okurdu Abdullah. Bunun için Resulullah müminlere “Bilal ezanı gece okuyor, İbni Ümmi Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyip içiniz.” buyurmuştur.

Abdullah (ra) dinde çok hassastı. Mesela cihadın fazileti ile ilgili âyetler indiğinde, sanki bu âyetlerin kendisini muhatap kıldığı kaygısı ile bir gün Peygamber’imize gözyaşları ile gelerek: “Ya Resulallah! Vallahi, cihat etmeye imkânım olsa, ederdim!” diyerek Rabb’ine yönelmiş ve “Ya Rab; Özrümü beyân eden âyet indir! Özrümü beyân eden âyet indir!” diye yalvarmıştır. Peygamber’imizin kâtibi, Zeyd İbni Sâbit bu hadiseyi şöyle rivayet etmektedir: “İbni Ümmü Mektum, Resulullah (sas) bana vahyi yazdırırken gelmiş ve bu sözleri söylemişti. Bu sırada Resulullah’ın dizinin bir kısmı dizimin üzerine geliyordu. Birden dizi ağırlaşmaya başladı. Vahiy başlamıştı. Dizim ezilecekti zannettim. Biraz sonra hafifledi. Bana dönerek, “Zeyd, yazdığını oku!” buyurdu. Okudum: “Müminlerin savaşa katılmayıp oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler bir değildir”. Resulullah ilâve etti ve yazmamı söyledi: “Özürlü olanlar hariç.” (Nisâ; 4, 95, 96)

Hakkında ayet inerek muaf tutulmasına rağmen, cihada katıldı ve sancak taşıdı. Ancak, Resulullah döneminde her sefere katılamazdı. Çünkü Efendimiz onu Medine’de vekil bırakarak, imamlığı ona veriyordu. İslâm Peygamberi ona, toplam on üç kez Medine’de vekillik, “kaim-i makam”lık vermiştir. İslâm’da özürlülerle ilgili çeşitli hükümlerin belirlenmesi, onun sâyesinde mümkün olmuştur. Veda Hutbesi’ni cemaate yüksek sesle tekrarlamıştır. Hz. Abdullah, Hz. Ömer’in halifelik döneminde İran’ın fethinde bulundu ve şehid oldu.(Miladî 636).
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:51
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Dua...
ikmal su an offline ikmal  
Dua...
17 Mesaj -
Ekrem Bey, ağır bir hastalık yüzünden hastanede yoğun bakımdaydı. Dili tevhid okuyordu. Bir hemşire “Çok mu korkuyorsun?” diye sordu. “Bu vücudu verirken bana sormadı. Mülk O’nun, alırken de elbette bana soracak değil.” diyerek anlatmaya başladı. “Amca yeşil ve güzel de gözlerin varmış!” deyince, konuşmasını kesip, bu soruya cevap vermeye başladı: “Benim değil ki!” Hemşire pek bir şey anlamamış hâliyle “Ya kimin?” diye sordu. “Allah’ın!” dedi. Devamla “Verir, alır... Sonra ebedi olarak daha güzellerini verir. Bu dünya sadece bir imtihan meydanı!” dedi. Bu sohbetten sonra hemşire devamlı yanına uğrayıp “Bana bir şeyler anlat...” deyip durdu. Bir gün yanına, Bediüzzaman Hazretleri’nin talebelerinden Said Özdemir ile beraber bir grup ziyarete geldiler, teselli edici sözler söylediler. Çünkü bacaklarından alt tarafı artık tutmuyordu. Tamamen yatalak durumundaydı. Sağ gözü de görmüyordu. Said Özdemir, “Üstadın talebelerinden birisi Eskişehir’de yatalak hale gelmişti. Kurtuluş ümidi kesilmişti. Ölümü bekleniyordu. Bir başka talebesi de hacca gitmişti. Hacca gideni, Medine-i Münevvere’de Efendimiz’in (sas) kabri başında o yatalak kardeşimiz için çok dua etmiş. Birden kabirden bir nur peyda olup ‘Ümmetimden yatalak olanlar için ‘Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin tıbbıl-kulûbi ve devâihâ... ve âfîyetil-ebdâni ve şifâihâ... ve nûril-ebsâri ve ziyâihâ... ve alâ âlihî ve sahbihi ve sellim...’ salâvatını akşam-yatsı arasında yedi defa toplu halde onun için okusunlar.’ diye tavsiyede bulunmuş... Daha sonra toplu halde bu tavsiyeyi yerine getirmişler ve Allah’ın izniyle o yatalak kardeşimiz de iyi olmuş.” dedi. Orada bulunanlar, “Bu salavatı biz de Ekrem kardeşimiz için okuyalım.” dediler.
Ekrem Bey’in durumu sonra çok ağırlaşmıştı. Uzakta bulunan yakınlarını çağırmışlardı. Hatta doktorlar artık ölüm raporunu yazmaya hazırlanıyorlardı. İşte bu zor ve sıkıntılı hâlinde bir rüya gördü: Cehenneme benzer dar bir yerde bulunuyordu. Buradan kurtulmam lâzım diye tırmanmaya başladı. Ama bir an geldi, takati kesildi. ‘Ya Rabbi, Sen ‘Allah kuluna kaldıramayacağı yükü, yükletmez’ buyuruyorsun. Benim güç ve gayretim buraya kadar. Ben lâyık bir insan değilim; ama benim arkadaşlarım, benim için Sana dua ediyorlar. Onların dualarını reddetme, onları ümitsiz kılma!’ meâlinde sözler söyledi. Sonra birden o sıkıntıdan kurtuldu ve bir genişlik hissetti. Uyandıktan sonra da vücudunun alt tarafına hoş bir sıcaklığın yürüdüğüne şâhit oldu. Refakatçisi bulunan hanımına durumu anlatıp, “Ayağa kalkmak istiyorum, bana yardımcı olur musun?” diye rica etti. O telaşlanıp “Aman, düşersin de bir yanın kırılır.” diye ikaz etti. Ama o kalkmak için hareket etti ve yavaş yavaş ayakları üzerine doğruldu... Bu anlattıklarım gerçek bir olay... Ben kendisiyle görüştüm. Onun çok ağır bir hastalık geçirmekte olduğunu duymuştum. Birkaç telefon görüşmemiz de olmuştu. Hep bir ziyaretini düşünüp duruyordum; ama bir türlü fırsat bulamıyordum. Sağ olsun müşterek bir dostumuz bizi bir araya getirdi. Rahat yürüdüğünü görünce hem çok şaşırdım hem de çok sevindim... Sohbetimiz sırasında Ekrem Bey bana “Hastalık da pek büyük bir nimetmiş. Elhamdülillah hastalığım vesilesiyle bilmediğim pek çok şeyi de öğrenme imkânı buldum. Rabb’ime sonsuz şükürler olsun.” dedi. Cenab-ı Hak, sıhhat, afiyet ve hayırlı ömürler versin.
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:45
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Az yemek insanın zekâsını açar
ikmal su an offline ikmal  
Az yemek insanın zekâsını açar
17 Mesaj -
Bugün hastalıkların birçok sebebinin aşırı kilo olduğu biliniyor. Tasavvuf kitaplarında ise az yemenin önemi anlatılmakta ve insanlar az yemeye teşvik edilmektedir. Dengesiz beslenme, aşırı yemek yeme beraberinde şişmanlığı getiriyor. Batı ülkelerinde sıkça rastlanan kilo sorunu artık Türkiye’nin de bir problemi. Obezite (aşırı kilo) birçok hastalığa davetiye çıkarmakta ve doktorlar hastalarından ilk iş olarak kilo vermelerini istemektedir. Halbuki dinimizde dengeli beslenmenin önemi anlatılmakta, aşırı yemek yemenin zararları ifade edilmektedir. Tasavvuf kitaplarında az yemek yiyen kişinin hafızasının güçleneceği, anlama ve kavrama yeteneğinde hızlılık ve genişleme meydana geleceği belirtilmektedir. Yine, “Tok olan kişinin beyni sarhoşmuş gibi düşünmesinde yavaşlama olur. Açlıkta kalp nurlanır, hoşluk ve hafiflik meydana gelir.” denilmektedir. İbrahim Hakkı Hazretleri’ne göre çok yemek yiyince kan mideye hücum ettiğinden kalbin yükü artar ve sıkışır. Kalp midenin üstünde onun kapağı gibidir. Tok mide ise kaynayan bir tencere gibidir ve onun buharı kalbi üzer. İmam Gazali, “Midesini aç bırakanın zekâsı açılır ve düşüncesi ilerler.” demiştir. Yahya bin Muaz’a göre “çok yiyen kişiler tez ölmektedirler.” Allah’ı anmaktan, O’na dua etmekten zevk duyacak bir kalp rikkat sahibi kalp demektir. Bu özelliği kazanmanın yolu da az yemekten geçmektedir. Ebu Süleyman Dârâni, “Benim ibadetten en çok tat aldığım ânım, karnımın sırtıma yapışacak derecede aç olduğu zamandır.” demiştir. Kalp katılığı, şehvete düşkünlük, kulluk yapmaya isteksizlik hep fazla yemenin eserlerindendir. İbrahim bin Ethem, belki gece ibadetine kalkmayı kolaylaştırması sebebiyle, özellikle akşam yemeğinde terk edilen ve azaltılan her helâlin nefse karşı cihat olduğunu söylemiştir.
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:35
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Herkes İLKYARDIMI öğrenmeli
ikmal su an offline ikmal  
Herkes İLKYARDIMI öğrenmeli
17 Mesaj -
İlkyardım gerektiren durumlarda öncelikle kendi güvenliğimizi sağlamak ve sadece durumun kötüleşmesini engellemeye çalışmak yeterlidir.
Buna göre hastanın durumu karmaşık ve ciddi ise profesyonel yardım çağırın, gerektiğinde kullanabilmek için temel yaşam desteği uygulamalarını öğrenin.

Bayılmalar

Bayılan veya kendini kaybeden birini tokatlayıp, üzerine su dökmeyin. Su içirmeye çalışarak, nefes borusuna su kaçmasına ve hastanın ölümüne yol açabilirsiniz.

Sara hastasının ellerinde, kollarında kasılmalar izlenir ve ağzından köpükler sızar. Nöbeti durdurmaya çalışmayın, hastanın başını koruyarak kontrolsüzce yere çarpmasını önleyin. Nöbetlerin neredeyse hepsi kendiliğinden durur.

Hastanın ağzına bir şeyler sokmaya çalışmayın; çünkü soluk borusuna kaçabilir. Parmağınızı ısırıp koparabilir. Ağzında köpükler ya da kusmuk varsa soluk borusuna kaçmasın diye kişiyi yan çevirmek yeterli.

Burkulmalar/kırılmalar

Zedelenen bölgeyi hareketsiz kılmaktan için karton, gazete, güneşlik, üçgen bant kullanılabilir.

Eğer ön kolda bir kırık varsa, kolu bir eşarp veya kravatla boyna asıp, yanına karton konularak hareket etmesi önlenmiş olur.

Açık bir kırık varsa ve kemik dışarı çıkmışsa içeri itilmemesi, gerekiyor. Böylece çevre damar ve sinirlerin yaralanması önlenmiş olur.

Burkulmalarda ise ayak bileğinin üzerine basılmaması ve buz uygulanması gerekir. Burkulan yeri yukarıda tutmak, şişmeleri önler.

Böcek sokmaları

Yılan, akrep ve böcek sokması halinde bölgeyi emmeye, bıçakla kesip kanatmaya çalışmayın. -Zehirli bölgeye bir şey sürmeyin. Temiz bir bezle üzerini kapatıp hemen doktora başvurun.

Sokulan bölgede kızarma, şişme ve yanma olabilir. Genel durum kötüleşirse hastayı doktora götürün.

Boğulma tehlikesi

Boğulduğu düşünülen kişiye, ilkyardım bilmeyenler yardım etmeye çalışmamalı. Kime suni solunum, kime kalp masajı yapılacağının bilinmesi büyük önem taşıyor. Çok iyi bir yüzücü de denizde kalp krizi veya felç geçirdiği için ya da dalarken, boynu zedelendiği için boğulma tehlikesi yaşayabilir. Tüm hastalara boynu zedelenmiş gibi dikkatli davranmak gerekiyor.

Boğulan kişiyi ters çevirmek, kollarından rastgele tutup yere yatırmak, ters döndürerek ağzından su çıkarmaya çalışmak o kişiye zarar vermekten başka bir işe yaramaz.

Yanıklar

Yanık oluştuysa ısısı artan deriyi musluğu açarak yanma hissi geçene kadar soğuk su altında tutun.

Yanmış cilde direkt buz sürmeyin.

Yanığı musluktan akan suya tuttuktan sonra üzerine temiz bir bez kapatın ve doktora başvurun.

Yanan kişi bir çocuksa, yüz, genital ve el bölgesindeki yanıklar önemlidir. Alanın büyüklüğü ve derinliği sıvı kaybını belirler.

Yanığın üzerine yoğurt, salça, diş macunu ya da herhangi bir krem sürmeyin. Yabancı maddeler, doktorun, yanığın derinliğini anlamasını engeller. Enfeksiyon riskini artırır.

Anaflatik şok

Arı sokmasına bağlı olarak nadir de olsa hastanın tansiyonu düşer, yığılıp kalır, dudağında, yüzünde şişlikler, kızarıklar oluşabilir. Hasta hızlı ve sıkıntılı nefes alıp verir. Temel yaşam desteğini başlatıp suni solunum, gerekiyorsa kalp masajı yapmak ve hastayı hızla hastaneye götürmek gerekir.
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:34
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Edep Yâ Hû!
ikmal su an offline ikmal  
Edep Yâ Hû!
17 Mesaj -
Edep tâbiri değişik vesilelerle günlük hayatımızda varlığını gösterir. Hatırımıza gelen bazı tabirleri zikredersek, mesela, bizde ahlâkî duruşuyla saygı uyandıran kişilere müeddep, İlâhî kudretin ve içtimâi (sosyal) âdetlerin farkına varmadan yaşayan kişilere edepsiz, güzel davranışa sevk etme hâline te’dip, ince ve zarif sözlü kimseye edip ve bu lisanî güzelliklerin ilmi sahadaki adına edebiyat denilmesi, bizdeki edebe verilen ehemmiyetin hemencecik aklımıza gelen numunelerindendir. Ayrıca edep kaidelerinin geneline adap, cemiyet hayatımızda dikkat edilmesi gereken görgü kurallarının adab-ı muaşeret şeklinde isimlendirilmesi, edep kelimesinin hayatımızdaki yerini gösteren örneklerdendir.
Örfümüzde ahlâkî tüm güzellikler edep kelimesiyle özetlenmiş ve artık ahlâk denilince edep, edep denilince ahlâk anlaşılır olmuş. Edep kelimesi bize Arapçadan geçtiği halde Türkçeleşmiştir.

Alimler Cenab-ı Hakk’ın ayetlerini ayat-ı ilmiye ve ayat-ı kevniyye olmak üzere iki kısma ayırmışlar. Ayat-ı ilmiye, Hak Teala’nın melekleri vasıtasıyla peygamberlerine vahyettiklerine; ayat-ı kevniyye ise kainattaki bütün varlıklardaki tecellisine deniliyor.


İşte edep, bu varlık aleminde kişinin idraki ve ayetlerle uyum halinde yaşamasıdır. Dolayısıyla ahlaki güzellikleri ve edebi ekstradan bir şeymiş gibi görmek veya dindar olmayı edepten farklı gibi telakki etmek fevkalade yanlıştır. Din edeptir, edep dindir; ayrılık gayrılık yoktur.

Ahlak, hulk (yaratılış, yaratılma) kelimesinden türemiştir. Bu hususa dikkat çeken tasavvuf büyükleri ahlak için “Seni hâlık (yaratıcı) ile mahluk (yaratılmış) arasında daima rızaya uygun harekete muvaffak kılan edeptir” şeklinde tarifler yapmışlardır.

“Edep Yâ Hû” yazısını gördüğünüzde eminiz ki hepinizde farklı farklı çağrışımlar uyanmıştır. Âşina olduğumuz bir tâbir “Edep Ya Hû”. Eskiden konaklarda, evlerde, tekkelerde, sohbet edilen mekânlarda levha şeklinde yazılan, yakın zamana kadar da dilimizden hiç düşmeyen bir kelâm; fakat bu söz de kültür erozyonundan nasibini almış. “Edep Yâ Hû” sözü iyice alışılmış, alelâde söylenegelmiş ve bu sebepten dolayı ifade ettiği mefhumdan da uzaklaşmış gözüküyor. Sözler, içlerinde barındırdıkları mefhumları algılayabilen dimağlar buldukça hayatiyetlerini sürdürebilir, özlerini gösterebilirler. Hayat damarları kuruyan sözler öylece boşlukta asılı kalır durur. Kaybolmaz belki, ancak onu anlayanlar olduğu zaman rahmet yüklü buluttan inen yağmur gibi tekrar bereketini o müsâit zemine akıtır. Eskiden bu küçücük sözle çok mânâlar ifade edilirken şimdilerde dar kalıplar içine sıkışmış mânâdan uzak vehimler kol gezmekte.

“Edep Yâ Hû” edebe, ahlaka davettir. Aynı zamanda bir ikazdır. Ama bu uyarı edepsiz kimseye değil, edebi bilen kişiyedir. Çünkü ‘ya hu!’ hitabı ‘Hu’ya aşina olana yapılır. O’nu bilen O’nun edebini bilir. O’nu yani Hu’yu bilmeyen edebi nasıl bilsin ki edebe davet edilebilsin? Yani şöyle denilmek istenir: “Ey edebi bilen kardeşim! Maruz kaldığın bu saygısızlık seni edepsize karşı edepsizce harekete sevk etmesin. Edeple karşılık ver. Edebi senden öğrensinler.”

Bu davet sadece edebi hatırlatmaz. Ezeldeki birlik ve tevhidi de hatırlatır. “Yâ hû!” lafzıyla gerçekleşen bu hatırlatma kişiye mahiyetini, insan derecesini ve ulvi hissedişleri kaim kılar. Hepimiz başka başka suretlerde, ama “Hu” ile hareket eden, Cenab-ı Hakk’ın nefhasının mazharlarıyız. Aslımız ve masdarımız hep O Hu’dan. “Edep Yâ Hû” demekle adeta şunlar ifade edilmek istenir:

Ey ezelde nur iken şimdi farklı farklı isimlerle anılan, aslında Hu’dan ibaret olan kardeşim, Allah Tealâ’nın ruhundan ruh üfürdüğü, en büyük emanete sahip, îman tacıyla ziynetlenmiş; benlikten, senlikten öte O “Hû”nun mazharı olmuş “O”! Ey sahibi “Hû” ve sahibi “O”! olan! Sana “O”nun tarafından verilen bâki, kaybolmaz, hatta görülmez edep libasını taşıyan “O”! Bu edepten uzaklıkları görüp de sakın kendindeki emaneti zayi etme. “O”na nefsinin süfli perdeleri ile o edebi örtme. Baki olanı ve baki olan edebi fani, kaybolup gidici hallerle heba etme. O bakiyi bu faniye değişme. Sen her an tecellisi ile her şeyin O’ndan olduğunu hatırla. Dönüşün “O”na olduğunu unutma. Edep Yâ Hû ikazımızı da O’ndan bil...
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:28
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Tebessüm Dergisi
ikmal su an offline ikmal  
Tebessüm Dergisi
17 Mesaj -
Nefret Kenti Kuşatsa da inadına Tebessüm ile yayın hayatına başlayan dergi 5. sayısını yakında okuyuculara sunacak.
Bilgi:
www.tebessumdergisi.8k.com
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:23
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Virüs
ikmal su an offline ikmal  
El-Cevap
17 Mesaj -
Cooklar bilgisayara girişte lazım olduğundan bir craker'ın dalma ihtimalini gözü alırsak temizlemenizde fayda var.
Güzel bir program bulup bunları tamamen temizleyebilirsiniz.
Tavsiyem AVP nin son sürümlerini internette aramanız.
Birde bu siteye göz atın derim.
www.inndir.com
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 16:03
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Virüs
ikmal su an offline ikmal  
El-Cevap
17 Mesaj -
Kardeşim virus kaynak gerektiren bir program olduğundan kaynağı ele geçirirsen sorunu aşabilirsin. Bunu için aşağıdaki yöntemleri takip etmeni öneririm.

1. Başlat sekmesinden çalıştırı tıkla.
2. Buraya msconfig yaz ve tamam sekmesini tıkla.
3. Çıkan kutucukta Başlangıç sekmesini seçin ve virus'un ismi ile gözüken işareti kaldırın.
4. En son işlemde herhangi bir virus programını çalıştırın ve tamamen temizleyin.

Başarılar.
Ekleme Tarihi: 14.01.2006 - 12:20
ikmal üyenin diğer mesajları ikmal`in Profili ikmal Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 861 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
gocmenkuslar (56), fatihalperen (40), cumababa (64), osman karaca (59), selim444 (33), furkan2005 (44), sena_66 (56), sebo1963 (61), manolya (59), sertkaya (54), sofigardas (44), MEHMET_1960 (64), dursun ali (68), cepkamil (51), romen (42), selim_wien (42), awsaroglu (49), tekin58 (59), sahabegulu (47), hintavi (47), sivassporlu (38), hakký özka.. (59), Hayriye Esra (38), eylem (49), nurdane_unlu (58), tüncay (46), uzaktaki (48), Goblin (37), aliyasar (60), ozturk yasin (61), iborrr (59), Elbistan (44), s_a_r_a_ (36), HABÝBE (39), sefaiscan20 (35), YAKAMOZ42 (44), p_rens (69), metin007 (47), P_kardes (51), mehmetturkmen (46), Bayramalptekin (60), sitemkar (44), ATEKER (51), muco_15 (39), hicran (37), beyondvision (38), Konyali_Yakup (38), Hayat-i (55), Ece (38), Meviza29 (51), meaksa (39), Pfantom (63), INCE (52), musab27 (46), vuslaterimi (39), nisa06 (53), nisan3aknur (49), KabirYolcusu (40), ates_2001 (40), Gundepster (44), BiLMARUF (51), haroun66 (38), benmuzo27 (46), ahmet349 (39), O NA KAVUÞMAK (37), kadir_1818 (49), kadir_kadir (49), siblako (51), kökan (51), ünsal (46), hasanözen (54), y-o-l-c-u (45), EFSANE35 (50), nbalâ has.. (32), yusufla (45), tomi56 (34), yavuzselim (48), huseyin22 (50), insanlýk.. (36), code10 (49), Barbaros tas (65), mahinur40 (49), kerbela_ (38), furkan71 (53), macfurkan (48), Atomcan (49), bukey musab (39), benlikolmas&yac.. (37), serdaroglu1 (79), comert_harun (39), Musabbukey (39), rduman07 (39), erolxyz (46), prenses82 (42), mErVe.. (38), sakinliman (57), sofi180 (38), msene (50), yavuz1d (42), Muhammed74 (50), travaci (51)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55359 saniyede açıldı