generique stromectol generique rhinocortivermectine dexamethasone lopinavir ritonavir bedranol bekunis dragees beloc cor beloc zok beloc benicar hct benicar benzoyl betagan betapace betaprol betnesol betnovate biaxin bilol comp bilol bimatoprost binaldan binordiol blocadren bocatriol bondronat bonidon boniva brand cialis brand levitra brand viagra brexidol buspar butohaler butovent bystolic cabaser calan sr calan calcijex calcium sandoz canasa canestene cardaxen plus cardaxen
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

17 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Ekleyen Mesaj
Konu: Themenicon KUR'ÂN BÜTÜN İLİMLER KAPSAR mı?
ayfehmi su an offline ayfehmi  
48 Mesaj -
NAZIM AKPINAR HOCANIN YAZISI

Rasuller ise hem dünya, hem ahiret yaşamı için görevli zevattır.Rasullerin görevi dünyadan ayrılmakla sona ermez zira onlar kendilerinde açığa çıkan Esma doğrultusunda kendi hakikatlerini tanıma çalışmalarını sonsuza dek sürdürürler.Çünkü Allah’ın isimlerinin sonu yoktur.İlahi manaların mertebeleri sonsuzluk arz eder.Risalet,içinde yaşanılan topluma kendi hakikatlerini ve öz değerlerini bildirme ve bunun gereğini yaşayabilmeleri için gerekli çalışmaları açıklama ve yol gösterme işlevidir.Bu işlev el’an devam etmekte olup kıyamete ve öte boyutlara kadar sürecektir.Kur’anda Rasulden bahsedilirken Allah’a erme ve gereğini yaşama vurgulanmaktadır.Rasullere iman iki nedenle önemlidir:

Birincisi, sonsuz yaşam boyutlarında karşılaşılacak tehlike ve yaşam şartlarının sıkıntılarından korunabilmek. İkincisi ise kişinin kendi özündeki hakikati bulabilmesi, Allah’ın varlığı ile kaim olduğunu fark edip yaşayabilmesi içindir.Rasuller, sistem aracılığıyla Allah’ın seslenişine vesile olan mahallerdir.Allah’ın Rasuller vasıtasıyla,her devirde yaşayan toplum ve bireylere uyarısı devamlıdır. Hakikatler, önceden bir resim ya da isim adı altında tüm insanlığa duyrulur.Bu uyarıları dikkate almayanlar ise sonuçlarına katlanmak durumundadırlar.Prensip olarak Her Nebi aynı zamanda Rasuldür fakat her Rasul Nebi değildir.

Risalet işlevinin sürekliliği noktasında Kur’an- ı Kerim’de beyan edilen ayet örneklerinin başında anlam itibariyle birbirini bütünleyen Al i İmran 81 ve Ahzap 7. ayetler gelmektedir. Bu iki ayette Allah’ın son Nebi Rasulullah Efendimiz başta olmak üzere diğer Nebilerden aldığı misak (söz, ant) anlatılır. Mealen şöyledir:

Al i İmran 81: “Hani Allah Nebilerden Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir Rasul geldiğinde O’na mutlaka inanıp yardım edeceksiniz diye misak (söz) almıştık ve tasdik ettiniz mi? Dediğimizde “Kabul ettik” cevabını vermişlerdi. Bunun üzerine Allah, o halde şahit olun. Ben de sizinle birlikte şahit olanlardanım buyurdu.”

Ahzap 7: “Hani biz Nebilerden söz almıştık; Senden,Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Evet biz onlardan pek sağlam bir misak (söz) aldık.

İlgili ayet örneklerini incelediğimizde dikkât edersek görürüz ki Rasulullah olan son Nebi Efendimizden sonra bir Rasulün geleceği ve görev yapacağı vurgulanır.Ayette senden ifadesiyle Rasulullah Efendimize hitap edildiği gayet açıktır. O gelecek görevli Rasule yardım etmeleri noktasında da kendilerinden söz alınmıştır bizzat Allah tarafından.Bu ayetlerde işaret edilen Rasul, kanaatimce Mehdi ismiyle vasfolunan Rasuldür.Tasavvufta Hatemül Evliya olarak bilinir. Kıyamete kadar Velayet makamına haiz olan Rasullerin işlevlerinin sürekliliği ile alakalı diğer ayetleri ise şöyle sıralayabiliriz:

Mülk 8-9-10: “Her ne zaman cehenneme bir topluluk atılsa,onun bekçileri onlara ‘Size bu azap ile uyarıcı bir Rasul gelmemiş miydi?’ diye sorarlar.Onlar da şöyle cevap verirler. ‘Evet doğrusu bizi azap ile korkutan bir Rasul geldi, fakat biz O’nu yalanladık.Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık şimdi alevli cehennem mahkumları arasında olmazdık’ derler.”

Zümer 71: ”O küfredenler bölükler halinde cehenneme sürülürler.Oraya geldikleri zaman kapıları açılır ve bekçileri onlara ‘Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı ihtar eden Rasuller gelmedi mi?’ derler. ‘Evet geldi’ derler, ama azap sözü kafirlerin üzerine hak olmuştur
(hüküm sistemin gereği olarak kesin değişmezliktedir.)”

Bu iki ayette de özellikle Zümer 71’ de size içinizden Rasul geldi ifadesi oldukça dikkat çekicidir.Bu ayetlerde,cehennem bekçilerinin de vurguladığı gibi azaba muhatap olacak insanlar,Adem Nebiden son Nebi Efendimize kadar olan nesli değil,Kıyamete kadar olan insanlık neslini kapsamaktadır.Dolayısıyla buradaki hitabın muhatapları topyekün yaratılan tüm insanlık içindeki azap ehli olmaktadır.

İsra 15: ”Biz bir Rasul göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz.”

Bu ayette de her dönem ve çağda yaşayan insanların kıyamete kadar Risalet Makamını haiz Rasuller tarafından uyarılacağı beyan buyrulmaktadır.Hulasa meseleyi toparlayacak olursak:

Nübüvvet işlevi gayet ağırdır ve büyük bir sorumluluktur.Akli kuvvelerin ve bilince dayalı istidatların gelişmesi ve olgunlaşması ile o ağır sorumluluğa tahammül edilebilmektedir.Nasıl ki Mardiye Nefis bilincindeki Velayeti Kübra sahipleri, Nübüvvet Velayetinin kemalatından hisse alıyorlarsa, Risalet işlevini yerine getirenler de Risalet Velayetinin kemalatından hisse alırlar.

Allah’ın Veli Rasulleri, nüzul sisteminin işleyiş mekanizması doğrultusunda inzal yollu olarak Safiye Bilinç Boyutundan aldıkları ledünni bilgileri, bizim bilinç boyutumuza transfer etmektedirler.Yaşayışları tam bir Öz yaşamdır. Aynı zamanda yaşamakta oldukları devrin Halifesi konumundadırlar.Kutuplar Kutbu olarak vasfolunurlar.Risalette,doğrudan doğruya Ahadiyete boyutsal geçiş söz konusudur.Muhammedi Hakikat bu zevatta büyük ölçüde açığa çıktığı için esasen her devirde en büyük kutup Rasulullah Efendimiz olmaktadır.(s.a.v)

Keza Efendiler Efendisi (HAZERATÜL HAZRET) olan Kainatın Fahri,ŞEMS İ RİSALET

olarak vasfolunur.Yani Risalet Güneşidir.Tüm Rasuller ve Veliler o güneşten ışık almaktadırlar.O, ŞEMSÜŞŞÜMUSTUR. (Güneşler Güneşidir). Bütün Alemlere rahmet olarak irsal olunan tek şahsiyettir.Bu noktada o Zat ile kimse boy ölçüşmeye kalmamalıdır ve ölçüşemez.

Velayet, Risaletin bir delilidir.Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlerini Velayet bir tür kalbi şuhud ile (Bilince dayalı bir algılama özelliği ile) ve ruhani bir zevk ile aynelyakiyn derecesinde görür ve onaylar.Velayetin Risalet bilgilerini tasdik etmesi,Risaletin hakkaniyetinin (bilgi kesinliğinin) mutlak gerçeklik noktasında bir ispatıdır.Bu zevat aracı olan postacılar ve elçiler şeklinde tasavvur edilmemelidir.Hakikatlerinden bilinçlerine nazil olmuş, kendi derunlarındaki isimlerin özelliklerinden kaynaklanan ilim,şuurlarında açığa çıkarak hakikate tercümanlık yaparlar.Rasul,açığa çıkarılmış yakine dayalı bilgi kaynağı anlamına gelmektedir.

kaynak: http://www.sufizmveinsan.com/konuk/nubuvvetverisalet.html

Nazım Akpınar
ahad103@hotmail.com
Samsun-27.09.2006
http://sufizmveinsan.com
Ekleme Tarihi: 18.07.2007 - 23:01
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Peygamberimiz S.a.s Medinedeki Ilk Cuma Hutbesinde Mutu En Kable Mutu Diyor
ayfehmi su an offline ayfehmi  
48 Mesaj -
Şeytanlar başında bekliyorlar.Belkide on'larca.O namaz kıldığında etrafında pervane oluyorlar.Ama ona dokunamıyorlar.Onu iteleyip namazdan uzaklaştıramıyorlar.Sadece fısıldıyorlar! şeytan ne kadar da çaresiz değil mi? O güzel insan secde etmesin diye neredeyse ona yalvaracak. Veee herşeye rağmen secdeye giden bir alın.İşte şeytanın çaresizliğinin kanıtı burda saklı.Birde zavallılığının ayan beyan görünmesidir bu. Hepimiz etrafımızda vızırdayan bir sürü sineğe sinir oluruz.Sinek en fazla bir ısırık alır. Şeytan, bizim kanımıza muhtaç olan bir sivrisinektir.Biz olmazsak onun bir manası olmaz.Varsın emsin kanımızı, canımıza da kastedemez ya...
__________________
73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).
Ekleme Tarihi: 20.06.2007 - 08:53
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon hadislere nasıl bakmalıyız? doğru düşünce nedir? doğrular nedir
ayfehmi su an offline ayfehmi  
48 Mesaj -
SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû, ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Onlardan (insanlardan) imamlar (mürşidler) kıldık, emrimizle insanları hidayete erdirsinler diye, sabırlarından dolayı ve âyetlerimize (Allah’ın âyetlerine) yakîn hasıl ettikleri için.

O zavallılar bu ayete meal verirken parantez içinde yahudiler yazarak Kuranın tüm zamanlara hitab eden bir kitap olduğunu ve bu imamları örtüyorlar.
aşağıdaki ayete dikkatle bakın inşaallah


MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Herbir grup oraya (cehenneme) atıldığında, cehennem bekçileri (vazifelileri) onlara: “Size nezir (ikaz edici, uyarıcı) gelmedi mi?” diye sorarlar.

sevgili kardeşlerim dikkatli bakarsanın ayette uyarıcı diyor çünkü her kavme peygamber gelmemiştir ve bu zamandada gelemez.Ama bir nezir mutlaka gelmiştir ve kıyamete kadarda gelecektir.

MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
(Cehenneme atılanlar) derler ki: "Evet, andolsun ki bize nezir geldi. Ama biz, onu yalanladık ve Allah, hiçbir şey indirmemiştir, dedik ve siz, büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik.”
ve yine dikkat edersek göreceğizki
Allah a inanan bu kişilerin Allah ın imamlarını delalette gördüğü açıkça belirtilmiş
bu zamandada Allah ın bu imamları unutulan hidayeti anlatıp hurafeleri yıktığı için Allah a ulaşmayı dilemeyen bu insanlar bu nezirleri delalette görüyorlar

MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
Ve derler ki: "Eğer biz işitmiş ve akletmiş (idrak etmiş) olsaydık burada, ateş ehlinin içinde mi olurduk?"
ve diyorlarki eğer biz kibirlenmeyip neziri dinleyip tabi olsaydık buradamı olurduk

Bu gün Diplomalı din adamlarına inanıp Allah ın tahin ettiği imamları inkar eden ler bilsinlerki Allah a ölmeden evvel ulaşmayı dilemedikleri için gidecekleri yer cehennemdir
ve bunun vebali Ateşe çağıran bu diplomalı imamlarındır
Ekleme Tarihi: 20.06.2007 - 08:44
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon hadislere nasıl bakmalıyız? doğru düşünce nedir? doğrular nedir
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    bazı insanlar yarasalar gibi ışığı sevmezler doğruları tarihi gerçeği görmek istemezler
48 Mesaj -
tarihi gerçekler var söyleyince senden kötüsü olmuyor ne hadis münkirliğin kalıyor ne kafirliğin bu yobaz fanatiklere nasıl anlatacağız din kurandan öğrenilir kuranı kenara atarak hadislere dalarak sapıtmayın diye nasıl anlatacağız?

2/BAKARA-78: “Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemunel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).”
Onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitab'ını bilmezler (tanımazlar da). Sadece emaniyyeyi (kişilerin el yazması kitaplarını) bilirler. Onlar sadece zan (ve kuruntu) içindedirler.

Burada “Kitap” denilen; Kûr’an-ı Kerim’dir. “Emaniyye” ise aklın ürünü olan el yazması kitaplardır. Çünkü; takip eden âyet-i kerime, bize bu gerçeği ifade ediyor:

2/BAKARA-79: “Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlune hâzâ min ındillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen). Fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).”
Yazıklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazıp, sonra da (emaniyye bilgiler içeren) bu yazdıklarını az bir bedel (para) karşılığında satmak için: “Bu Allah'ın indindendir.” derler. Yazıklar olsun onlara, elleriyle (böyle şeyler) yazdıklarından dolayı... Yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeylerden dolayı…
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 11:42
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ^^^^HZ.MEHDİ'NİN ÖZELLİKLERİ^^^^
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    O'nun getirecegi yeniliklere karsi ilk FERYADI BASANLAR, ULEMA ve SOFILER OLACAKTIR. Mevdudi, islam'da ihya hareketleri s.47 48 veya 58-59, Ibrahim Sü
48 Mesaj -
Onlarin ,"Mehdi'ye eski zaman kiyafeti, modasi gecmis, mistik görünüslü ve bir manastirdan cikip kendini El-Mehdi ilan edecek biri zannettikleri görülmektedir. Bu halin vukuunda dini liderler ve alimler ellerinde kitap, ortaya cikacaklar ve vücut yapisi ile eskalinin kitaplardaki tarife uyup uymadígini tetkik ve mukayeseye koyulacaklar. Cihad ilan edilecek ve bütün sofilerle hayattaki bütün eski tip mutaassip kimseler O'nun etrafinda ve bayragi altinda toplanacaklardir. Maneviyat,muska ve dua ile bu cihad kazanilacagina ve topraklar fethedilecegine göre,kilic sadece sembol olarak kullanilacaktir. Bir bakisi kafirleri mahvedecek ve sadece bedduasi tanklarin, tayyarelerin imhasina kafi gelecektir. Mehdi'nin zuhuru itikadina dair avamin görüsü iste budur. Fakat bu mevzu üzerinde okuyabildigim kadariyla edindigim intiba bu vaziyetin tam aksi mahiyettedir. Fikrime göre, gelecek olan kimse bütün cari subelerinde ve hayatin ana problemlerinede cok derin nüfuza sahip ve caginin en modern lideri olacaktir. Devlet idaresi, siyasi basiret ve harpteki stratejik hüner bakimindan bütün dünyayi hayran birakacak. Fakat cok korkarim ki. O'nun getirecegi yeniliklere karsi ilk FERYADI BASANLAR, ULEMA ve SOFILER OLACAKTIR. Mevdudi, islam'da ihya hareketleri s.47 48 veya 58-59, Ibrahim Süleymanoglu

Hz. Mehdi Kendinden Önceki Müceddidlerden Farklıdır.
"Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat herbiri üç vazifeden birisini bir cihette yapması itibariyle, ahir zamanın Büyük Mehdi ünvanını alamamışlar." (Emirdağ Lahikası, 260)
Mehdi'nin Büyük Mehdi ünvanı alması Allah'ın izniyle ancak üç vazifeyi yapmasıyla anlaşılır. Bu üç vazifeyi, Mevlana Halid ve Üstad yapmamıştır. Bu üç vazifeden ancak birisini yerine getirmişlerdir. O da "herbiri üç vazifeden birisini bir cihette yapması" şeklindedir. Yani iman hakikatlerini yayma görevini de ancak bir yönüyle yapabilmişlerdir. Demek ki Mehdi iman hakikatlerini anlatmayı ve imanı yaymayı da çok kapsamlı bir şekilde yapacaktır. Şimdiye kadar benzeri görülmemiş şekilde ve güçte olacaktır, ki bu, kitleleri imana getirecek, batıl cephesinin o güne kadarki hakimiyetini de sona erdirecektir. Bediüzzaman'ın bu 'bir yönüyle' izahı, yani bir alimin veya müceddidin üç vazifeden birini bir yönüyle yapmasının, onun Mehdi olduğunu göstermeyeceğini izah etmektedir. Üç vazifenin de icra edilmesi Üstad'ın da belirttiği gibi kendisinden bir sonra gelecek olan büyük Mehdi vesilesiyledir.
"Ayrıca hem iki Deccal'in sıfatları ve halleri ayrı ayrı olduğu halde, mutlak gelen rivayetlerde iltibas oluyor, biri öteki zannedilir. Hem "büyük Mehdi"nin halleri sabık Mehdilere işaret eden rivayetlere mutabık çıkmıyor, hadis-i müteşabih hükmüne geçer." (Şualar 582)
Hadislerin anlatımında deccallerin icraatlarının birbirlerine benzediğini anlatan Üstad, birisinin diğeri zannedilebildiğini söylüyor. Her deccalin faaliyetleri birbirine yakın. Ancak aynı hadislerde, Büyük Mehdi'nin yaptıklarının, diğer Mehdi'lerden, -ki buradaki 'Mehdi'lerden' kelimesi 'müceddidlerden' anlamında kullanılmıştır- çok farklı olduğunu belirtiyor Bediüzzaman.
"Hem bu üç vezaifi birden bir şahısda, yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, adeta kabil görülmüyor. Ahir zamanda Al-i Beyt-i Nebevi'nin (ASM) cemaati-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi'de ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir." (Kastamonu Lahikası, 139 ve Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 156)
Bu üç vazifenin aynı anda icra edilmesi Mehdi ve cemaatine mahsustur.
"bu zamanda" ifadesi ile Üstad kendi yaşadığı dönemde Mehdi'nin üç vazifesini birden ifa edebilecek bir şahıs ve bir cemaat görülmediğini ifade etmiştir.
"Rivayetlerde, ahir zamanın alametlerinden olan ve al-i beyt-i nebeviden Hazret-i Mehdi'nin hakkında ayrı ayrı haberler var. Hatta bir kısım ehl-i ilim ve ehl-i velayet, eskide onun çıkmasına hükmetmişler.
Allahu a'lem bissevab, bu ayrı ayrı rivayetlerin bir te'vili şudur ki: Büyük Mehdi'nin çok vazifeleri var. Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde, cihad alemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi, her bir asır me'yusiyet vaktinde, kuvve-i maneviyesini te'yid edecek bir nevi Mehdi'ye veyahud Mehdi'nin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan; rahmet-i İlahiyye ile her devirde belki her asırda bir nevi Mehdi al-i beyt-ten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya etmiş. Mesela: Nakşibend ve aktab-ı erbaa ve on iki imam gibi büyük Mehdi'nin bir kısım vazifelerini icra eden zatlar dahi, Mehdi hakkında gelen rivayetlerde, medar-i nazar Muhammed Aleyhissalatü Vesselam olduğundan rivayetler ihtilaf ederek, bir kısım ehl-i hakikat demiş: "Eskide çıkmış." Her ne ise...
Evet yüzer kudsi kahramanları yetiştiren ve binler manevi kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur'aniyenin mayası ile ve imanın nuriyle ve İslamiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden a-li beyt, elbette ahirzamanda şeriat-i Muhammediyeyi ve hakikat-i Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (ASM) ihya ile, ilan ve icra ile, başkumandanları olan "Büyük Mehdi" nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet lazım ve zaruri ve hayat-i içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır..." (Şualar, 456)
Şeriat-ı Muhammediyye: Peygamber Efendimizin şeriatı, halifelik
Şeriat: Kur'an-ı Kerim'in tarif ettiği ve bildirdiği yol
Hakikat-ı Furkaniye: Kur'an-ı Kerim'in esası ve mahiyeti
Sünnet-i Ahmediyyeyi: Peygamberimiz (SAV)
İhya: Yeniden canlandırma
İlan: Herkese duyurma
İcra: Tatbik etme.
Bediüzzaman, her asırda Müslümanların ümitsizlik içine düştükleri sırada, manevi kuvvetlerini desteklemek, şevklerini ve mücahede güçlerini arttırmak için bir nevi Mehdi manasında (müceddid) gönderildiğini ve bu şahısların, ahir zamanda gelmesi beklenen Büyük Mehdi'nin vazifelerinden sadece bir kısmını bir yönüyle yaptıklarını belirtiyor.
Ahir zamanda beklenen Büyük Mehdi'nin de çıktığı zaman Peygamber Efendimizin dönemindeki İslam'ın gerçek yaşantısını halife olarak tatbik edeceğini, Kur'an-ı Kerim'in, imanın esasını tebliğ edip ümmetin imanını güçlendireceğini, bunları bütün dünyaya açıkça göstereceğini ve herkese duyuracağını bildiriyor.

Hz. Mehdi Hristiyan Alemiyle İttifak Edecektir.
O zatın üçüncü vazifesi, Hilafet-i İslamiye'yi İttihad-ı İslam'a bina ederek, İsevi ruhanileriyle ittifak edip din-i İslam'a hizmet etmektir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9)
"İsevi ruhanileriyle ittifak edip": Büyük Mehdi'nin 3. vazifesi olan Hristiyan önderlerle ittifak etmesi ve bu vesilesiyle İslam'a hizmet etmesi Üstad'ın yaşadığı dönemde oluşmamıştır.
Üstad, dikkat edilirse Hristiyan tabirini kullanmamakta ve "İsevi" demektedir. Çünkü Mehdi'nin ittifak yapacağı ruhaniler, muhtemelen şu andaki Hristiyanlardan farklı olacak. Üçleme yaparak, bu şekilde şirk koşanlardan değil, Hz. İsa'yı sadece Allah'ın kulu ve Peygamberi olarak görecek olan, yani gerçek anlamda Hz. İsa'nın takipçileri olacak bir kısım saf, şirk içinde olmayan Hristiyanlar kastedilmiş olabilir. Böyle bir cemaate ne Üstad zamanında ne de günümüzde henüz rastlanmamıştır. Ayrıca İslam ve Hristiyanlığın ortak cephesi olan "materyalizm ve dinsizliğe" karşı ittifak da o dönemde gerçekleşmemiştir.
Ekleme Tarihi: 16.06.2007 - 16:03
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon hadislere nasıl bakmalıyız? doğru düşünce nedir? doğrular nedir
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    hadislere nasıl bakmalıyız? doğru düşünce nedir? doğrular nedir
48 Mesaj -
ayetler gibi hadîsleri de açıklama yetkisine sahip olanlar ancak Allah’ın üst seviyedeki sevgili kullarıdır. Her önüne gelen hadîstir diye, Resûlullah’ın kelâmıdır diye: “Ben istediğim gibi yorumlayabilirim.” diyemez. Böyle derse dîni tahrif etmiş olur ve dîn tatbikatını değiştirmiş olur. Nasıl ki Kur’ân-ı Kerim’de muhkem ve müteşabih âyetler varsa, bugün hadîslerin kümülatif toplamını göz önüne alırsanız, müteşabih hadîsler de vardır. Bunlardan bir tanesini örnek olarak verelim.
Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki:
“Rabbimiz ben bir kulunu seversem onun gören gözü olurum, onun tutan eli olurum, onun yürüyen ayağı olurum, onun konuşan dili olurum, onun işiten kulağı olurum.”

Bunlardan göz, bir uzuv; el, bir uzuv; ayak, bir uzuv. Halbuki, Allah uzuvlardan münezzehtir. Allah mahlûkatın sahip olduğu bütün sıfatlardan münezzehtir. Ama Allah, “Ben böyle olurum.” diyor. Bundan, tasarrufa ulaşan Allahû Tealâ’nın en üst seviyedeki sevgili kullarının bu dizaynın içerisinde yer aldıklarını idrak etmemiz lâzım.

Ebubekir Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”
Zehebi, Tezkiratul Huffaz 1/3, Buhari 1.cilt

Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
İbni Abdil Berr, Camiul Beyanil İlm ve Fazluhu 1/64-65


Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişna’sıdır bunlar.
İbni Sad/Tabakat 5/140


Hz. Ömer çok değerli bir tespitle; Museviler’in dinlerini dejenere edişlerinde Tevrat dışında Mişna adlı kitapları dini kaynak edinişlerini görmüş ve Peygamber’e fatura edilerek dinin kaynağı kılınmak istenen hadislerin bu Mişnalar’ın fonksiyonunu kazanacağını anlamıştır. Buna karşı hem diliyle, hem eliyle mücadele etmiş ve bu mişnaları yakmıştır. Hz. Ömer’in yaktırdığı Mişnalar’daki doğru hadis oranı tahminimizce bugünkü en doğru kabul edilen Buhari’den de, Müslim’den de çok daha yüksektir. çünkü Peygamber’i görenler o dönemde hayattadır, ayrıca ileride olacak siyasi ayrılıklar ve kargaşalar henüz olmamıştır.

Geleneksel İslam’ı savunanlara soralım: Sizce Hz. Ömer Peygamber’i sevmiyor muydu? Peygamber’e sizin kadar (!) saygı duymuyor muydu?

Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.
Tahzırul Havas 10b.


4 Halife’nin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek 4 Halife döneminde, gerekse 4 Halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.
Buhari K. Fezailul Kuran 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30,31 Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmizi K. Fiten 43


ibni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.” İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil ilm 1/63-68

Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.
Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması s. 27


Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yoketsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”
İbn Abdülberr, Camiul Beyanil İlm


Birgün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış.” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki:

“Kurtuluş Kuran’dadır. çünkü sizden öncekilerin haberleri de, sizden sonrakilerin haberleri de, aranızdakilerin hükmü de ondadır. O gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. O’nu terkeden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu O’ndan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür.

O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”
Sünen-i Tırmizi/Darimi


Peygamberimizin Kuran'da geçen bir bahsi açıklaması gayet doğaldır. Namaz en güzel örnektir. İtiraz edilen husus : peygamberimize isnat edilen ve Kuran'la çelişen veya Kuran'da yer almayan hükümlerle Dinimizin bozulmaya çalışılmasıdır.
"Dinde zorlama yoktur.”
2Bakara Suresi 256
"Dinini değiştireni öldürün.”
Nesei 78/14,Buhari 12/1883


Bakın bu örnekte Kuranla, (uydurma)hadis çelişmektedir. Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? Dinde zorlama yoktur demeyi mi yoksa dinini değiştireni öldürmeyi mi? Birisini seçmek zorundasınız.

Hadis:“Kan aldırmak yapanın da yaptıranın da orucunu bozar.”
Tirmizi Oruç 60/Ebu Davud Oruç 28/Buhari Oruç 32
Hadis:“Peygamber’imiz oruçlu iken kan aldırmış-lardır.”
Ebu Davud Oruç 29-30/Tirmizi Oruç 59/Buhari Tıp 11

Buna ne diyeceksiniz. Hangi hadise göre amel edeceksiniz?

Hadis:“Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken kıbleye dönmeyin.”
Hanbel 3/12
Hadis:“Peygamber’imiz bir takım insanların küçük ve büyük tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi) kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.”
Buhari 4/11

Sizce bu hadislerden hangisi doğrudur? Her ikisi de doğru olamaz. Biri doğruysa diğeri uydurma demektir. Her ikiside sahihtir.


Benim bir ricam var:
Yukarda yazdığım ayet-sünnet çelişkilerine ve hadis-hadis çelişkilerine birisi çıkıp cevap versin ki işin doğrusunu biz de bilmiyorsak öğrenelim ve memnuniyetle kabul edelim inşallah.Ama şunu anlayın artık:
Hadislere dikkatli yaklaşalım derken, peygamber efendimizi reddetmek diye bir şeyi kastetmiyoruz. Konuyu bu şekilde anlatmayın, böyle algılamayın. Vebale girersiniz.
hadislere neden dikkatli yaklaşalım?
1-Peygamberimize isnat edilen yalanları dinimizden temizlemek
2-Söylemediği sözler yüzünden yanlış tanınmasına ve anlaşılmasına mani olmak

için.......

İŞTE AMAÇ BUDUR.


Bu mesaj 2 kez ve en son ayfehmi tarafından 20.06.2007 - 08:49 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 16.06.2007 - 15:27
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Islam Garip Basladi, Basladigi Gibi (bir hale) Donecektir. Ne Mutlu Gariplere.
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    "çok az ve küçük olması":
48 Mesaj -
"çok az ve küçük olması": Hz. İsa'yı tanıyacak kişiler ona tabi olan yakın bir Hristiyan grup olmakla birlikte, O'nu bekleyen Müslümanların başı olan Mehdi ve yakınları tarafından da tanınacaktır. Hz. İsa dünyaya geldiği zaman onu tanıyacak yakınları nasıl az bir topluluk olacaksa, Mehdi geldiği zaman da onu tanıyacak yakınları çok az olacaktır. Üstadın burada bu topluluğun hem fert olarak sayılarının çok az olacağı, hem de yaşadıkları ülkenin kurumsal yapılanmasının içinde çok küçük kalacaklarına dikkat çekmiştir.

"cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin" vasıflarıyla tarif ettiği bu topluluğu Bediüzzaman, 3 önemli belirleyici özelliğiyle zikretmiştir.

"Cemaat" olmaları, Mehdi ve yardımcılarının da bir özelliği olacak. Bu onların bir tarikat olmadığını, bir şahs-ı manevi olmadığını da işaret etmesi açısından önemlidir.

"Ruhani" olduklarını da belirtirken Üstad, bu cemaatte olanların, taklidi bir imana sahip olmadıklarına ve zahiri olmadıklarına, bilakis olayların batınını görüp yaşayabilen Batıni bir cemaat olduklarına da işaret etmiştir.

"mücahidin" ifadesi de o cemaatin belki de en belirgin özelliği olan cihat yani tebliğ cemaati olduklarını göstermektedir.

Hz. İsa Hz. Mehdi'ye Tabi Olur.

"Şahs-ı İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ile maktül olan şahs-ı Deccal'ın teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler din-i İsevi'nin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile meczederek o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek. Hattâ, "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir, Hz. Mehdi'ye namazda iktida eder, tâbi olur." diye rivâyeti bu ittifaka ve hakikat-ı Kurâniye'nin matbuiyetine ve hakimiyetine işaret eder." (Şualar, 493)

"din-i İsevi'nin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile meczederek": Hz. İsa'nın tekrar dünyaya döndüğünde tabi olacağı Allah'ın hükümlerini içeren kitap Kuran olduğundan, Hz. İsa bozulmuş Hristiyanlığın gerçeğini ortaya çıkararak, İslam'ın gerçekleriyle birleştirecek.

"o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek": Hristiyanlığın Hz. İsa'ya vahyolduğu şekli İslamiyet ile birleşerek geniş anlamda güç bulunca, İslam dünyasının dışında kalan ve Hristiyanlığın yaygın olduğu bölgelerde hakim ideoloji olan materyalizmi fikren mağlup edecekler ve materyalizmin insanların üzerindeki etkisini dağıtacaklar.

"hakikat-ı Kurâniye'nin matbuiyetine ve hakimiyetine": İki dinin birleşmesinin İslamiyet üzerine olacağını hadislerle izah eden Bediüzzaman, Kuran'ın tabi olunan kitap olacağını, onun hükümlerinin geçerli ve hakim olacağını bildirmiştir. Böylesine büyük gelişmeler Üstad'ın döneminde de, henüz de yaşanmamıştır.

Peygamber Efendimizin (SAV) hadislerinde işaret edilen alametlerin gerçekleşiyor olması, Bediüzzaman'ın izahlarında gözüktüğü gibi hicri 14. asırda, yani içinde bulunduğumuz yüzyılda, Hz. Mehdi'nin önderliğinde İslam'ın dünyaya hakim olacağını göstermektedir.
Ekleme Tarihi: 02.06.2007 - 12:33
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon “DÜNYA HERCÜ MERC İÇİNDE KALDIĞINDA, FİTNELER ZUHUR EDİP YOLLAR
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    “DÜNYA HERCÜ MERC İÇİNDE KALDIĞINDA, FİTNELER ZUHUR EDİP YOLLAR
48 Mesaj -
“DÜNYA HERCÜ MERC İÇİNDE KALDIĞINDA, FİTNELER ZUHUR EDİP YOLLAR KESİLDİĞİNDE, BAZILARI BAZISINA HÜCUM ETTİĞİNDE, BÜYÜK KÜÇÜĞE MERHAMET ETMEYİP, BÜYÜĞE VAKARLI DAVRANMADIĞINDA;
ALLAH ,
BU SIRADA ONLARDAN ADAVETİN KÖKÜNÜ KAZIYARAK DALÂLET KADERİNİ FETHEDECEK, EVVELCE BENİM AYAKTA TUTTUĞUM GİBİ AHİR ZAMANDA DÎNİ AYAKTA TUTACAK VE ÖNCEDEN ZULÜMLE DOLU OLAN DÜNYAYI ADALETLE DOLDURACAK MEHDİ (A.S)’I GÖNDERECEKTİR.”

(Kitab-ül Burhan Fi Alâmeti Mehdiyyül Âhir Zaman)

Hadîs-i şerifte beyan buyrulduğu biçimiyle, (bu hadîs-i şerifte açıklanan) başlangıç şartları, tamamen içinde bulunduğumuz hayatı kaplamış durumda. Fitneler alabildiğine kol geziyor. İnsanlar insanlara saldırıyor. Sıcak çatışma noktalarının hakim olduğu dünyanın birçok ülkesinde İslâm kanı akıyor.
Kısacası, insanlar Nefs-i Emmare’nin standartları içerisinde olduğu için, birbirine düşman olmuşlar. Çünkü nefsimizde mevcut olan cehalet, cimrilik, dedikodu, fitne ve fesat, haset, hırs, isyan, iptilâlar, kin ve adavet, kibir, küfür, mürayilik, nankörlük, öfke ve gayz, vefasızlık, sabırsızlık, yalan, zan ve zulüm onları birbirine düşman ediyor. Bu 19 afetten bir tanesi kin ve adavettir. Bu kin ve adavet, bir afet olarak Nefs-i Emmare’nin standartları içinde bütün insanların nefsinde bulunmaktadır. Onunla yaşadığı süre içerisinde zâhirdeki akrabalıkları, yakınlıkları ne olursa olsun, aslında Allah’ın ölçülerine göre bu insanlar birbirlerine düşmandırlar.

/TAHA-123: Birbirinize düşman olarak oradan hepiniz aşağı inin. Benden size yaşadığınız devrede hidayetim geldiği zaman, kim hidayetçime tâbî olursa o dalâlette kalmaz ve şâkî de olmaz.

Allahû Tealâ, insanların hercü merc içerisinde olduğu, fitnelerin zuhur ettiği bu zamanın içinde, nefsteki kin ve adavetin kökünü kazıyacak, tâbî olan herkeste dalâleti hidayete tebdil edecek olan, hidayetçisini, Mehdi (A.S)’ı gönderdi. Mehdi, hidayete erdiren, hidayete ermiş olan zat anlamına gelir. Kendi cephesinden baktığımız zaman hidayete ermiş, insanlarla ilişkisi açısından baktığımız zaman hidayete erdiren manasına gelir. Allahû Tealâ, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz'in soyundan gelen ve dünyanın zulümle dolu olduğu bu noktada zulmü yok edecek, yerine adaleti kaim kılacak, 19 tane vasıfla mücehhez kıldığı evlâd-ı resûlünü bize gönderdi. Ama Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’deki kanunlarına baktığımız zaman, Allah’ın katından gelen resûllere karşı insanların düşmanca tavırlar içerisine girdiğini görüyoruz. Sebep gayet açık. Nefs-i emmarede olan insanlar nefslerinin taleplerine uyarlar. Allah’ın resûlü ise ruhunu, fizik vücudunu ve nefsini Allah’a teslim etmiş olması sebebiyle, asla nefsani bir talebin sahibi olamayacaktır. Onun da bütün talebi, ruhun talebi olacaktır. Ruhun talebiyle Nefs-i Emmare standardındaki nefsin talebi daima birbirine zıttır. Nefs-i Emmare’nin talebi şeytanın talebi olması sebebiyle Nefs-i Emmare, insan vücudunda şeytanın temsilcisidir. Ruhun talebi ise Allah’ın talebidir ve bu sebeple insan vücudunda Allah’ın temsilcisidir. Allahû Tealâ, eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanı ahiret ve dünya saadetine ulaştırmak istiyor. Bu nedenle insandan ruhun talebine uymasını istiyor. Ama buna zıt davranan, Allah’ın emrine isyan eden iblis, kesinlikle insan için ahiret hayatında ve dünya hayatında cehennemi diliyor. İşte Allah’ın temsilcisi ruh, işte şeytanın temsilcisi nefs!
Mehdi, ruhun talebine uyması sebebiyle, Allah’ın Zat'ına davet edilen insanlar da Nefs-i Emmare standartlarında olmaları sebebiyle davranışlarında birbirlerine elbette zıt olacaklardır. Nefs-i Emmare’de olan insanlar, Allah’ın hangi hidayetçi resûlü gelmişse onu ya yalanlamışlar ya da katletmişlerdir.

Ekleme Tarihi: 02.06.2007 - 08:13
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon KUR'ÂN BÜTÜN İLİMLER KAPSAR mı?
ayfehmi su an offline ayfehmi  
48 Mesaj -
1-KÂİNATIN YARATILMASI

1-1-ADEM (Mekânsızlık, Yokluk)
Gerçeklerin neler olduğunu görmek için önce yaratılışa göz atmamız lâzım. Olayın başından başlarsak önce yalnız ALLAH vardı. Allah'dan başka hiçbir şey yoktu. Zamanımız ilminin "Uzay Zamanı" dediği Kur'ân-ı Kerim'de de ADEM diye geçen yokluk vardı. "Sadece Allah vardı. Allah'dan başka hiçbir şey yoktu." şeklinde ifade edilebilir. Allah'u Teâlâ yaratmayı diledi. Adına zamanımız fiziğinin "nötrino" dediği enerjiyi yarattı. Herşeyin aslını bu enerji oluşturur. Allah'ın yarattığı herşey bir gün aslına rücû edecektir. Yani enerjiye dönüşecektir. Sonra da yok olacaktır.

55/ RAHMAN- 26: Küllü men aleyhâ fân.
Bütün insanlar (herkes) fâni olacaktır.
55/ RAHMAN-27: Ve yebkaâ vechü rabbike zülcelâli vel' ikrâm.
Sadece zülcelali ve'l ikram olan Rabbinin zatı bâki kalacaktır.

Yeryüzünde her şey fanidir, yok olacaktır. Fakat Rabbimizin varlığı bâkidir. Yani ADEM'dedir, yokluktadır, diyoruz. O, hiçbir şey yaratmadan evvel de yokluktaydı. Herşeyi yarattı ve gene yokluktadır.


1-2- ENERJiNiN YARATILMASI
Enerji dediğimiz nötrino, 4 ayrı âleme ait 4 ayrı enerji küresi taşır. Zahiri âlem birinci âlemdir. Berzah âlemi onun karşıtını oluşturur. Gayb âlemi ikinci âlemdir. Gaybın, Berzâh âlemi bunun karşıtını oluşturur. Böylece insanların yaşamakta olduğu bu zâhirî âlemin ötesinde başka boyutta, cinlerin yaşamakta olduğu farklı bir âlem var ve ona da "Gayb Âlemi" diyoruz. Bizlerin nasıl nefsleri varsa, öldüğümüz zaman nefsler Berzâh âlemine gidiyorsa, cinler için de aynı şey söz konusudur. Onların da nefsleri öldükleri zaman Berzâh âlemine gidiyor, kendi Berzâh âlemlerine. Allah'u Teâlâ bu 4 âlemi, 4 enerji
küresinden oluşan ve adına nötrino dediğimiz enerji ile yaratmıştır. Olay sadece enerjinin maddeye dönüşmesidir.Bu enerji kâinattaki bütün zerrelere her an ulaşmaktadır ve tekrar kaynağına geri dönmektedir.

34/ SEBE-2: Ya'lemü mâ yelicü fiyl'ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilü minessemâi ve mâ ya'rucu fiyhâ , ve hüverrahıymülgafûr.
O, yere gireni ve yerden çıkanı, gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. O Rahîym ve Gafurdur.


1-3- HERŞEYİN ÇİFT YARATILMASI
Rabbimiz her şeyi çift çift yaratmış. Bu çift çift yaratılmanın, nötrino dediğimiz enerjinin aslında mevcut olduğu gibi, cennet ve cehennemler için de geçerli olduğunu görüyoruz. Bizim cennetimiz var. Bizim cehennemimiz var. Cinler'in de cenneti ve cehennemi var. Onun için Allah'u Teâlâ çift cennetlerden çift cehennemlerden bahsediyor. Cinler için ve insanlar için ayrı ayrı cehennemler ve cennetler yaratmış. O zaman nasıl oluyor da 7 tane âlem oluyor? Hem her şey çift yaratıldı diyoruz, hem de âlemlerin sayısı yedidir. Acaba nasıl oluyor da Allah her şeyi çift yarattığı halde 7 tane âlemden söz ediyoruz. Allah'u Teâlâ ;
Zahiri Âlem
Onun Karşıtı
Gayb Âlemi
Onun Karşıtı
Emr Âlemi
Onun karşıtı, zulmâni âlem olmak üzere, 6 ayrı âlem yaratmıştır.
Bir de yaratılmayan ADEM dediğimiz, YOKLUK dediğimiz, MEKÂNSIZLIK dediğimiz âlem var.
Hepsi beraber 7 âlem oluyor.

ZARİYAT-49 : Ve min külli şey'in halaknâ zevceyni le'alleküm tezekkerûn.
Biz her şeyden zıtlarıyla birlikte çift çift yarattık, olur ki, tezekkür edersiniz.
YASİN-36: Sübhanellezi halâkal ezvace küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ yâ'lemûn.
Yerin bitirdiklerinden, kendi nefslerinden ve bilemediklerinden bütün çiftleri yaratan, O Allah her şeyden münezzehtir.

Allah'u Zülcelâl Hz. Yâsin Sûresi'nin 36. âyeti kerîmesinde "ezvace" (çift çift veya çiftler) kullanmıştır. "Ezvace" zevç ve zevce kelimelerinin ikisini birden ihtiva etmektedir. Karı-koca bir çift teşkil ederler. Yani bir karı, bir kocadan oluşan bir çift. Fakat Zariyat 49'da Yüce Rabbimizin kullandığı kelime "zevceyni" dir. Yani hem zevç, hem zevce, hem de zevç'in de zevce'nin de eşitleri. Bunlardan zevç ve zevce zahiri âleme ait olduğu için onları görebiliriz. Ama bunların eşitleri olan, (zevcin ve zevcenin fizik cesetlerinin içinde bulunan) nefslerini göremeyiz. Çünkü bu âleme ait değildirler. Böylece 2 zahiri âleme ait 2 de karşıt âleme ait 4 varlıktan bahsedilmiş oluyor. Yani 2 çift.
İşte bir sağ spinli elektron ve bir sol spinli elektron zevç ve zevceyi, bir sağ spinli karşıt elektron ile bir sol spinli karşıt elektron da 2 elektronunun bu âleme ait olmayan karşıtlarını ifade etmektedir.
Biliyorsunuz ki eski kitaplarda oluşumun 4 faktörü şöyle sıralanmaktadır. Su, hava, toprak, ateş. Zamanımızda bunlara verilen isimler tabiatıyla, zamanımız fiziğinin inceliklerini gösteriyor. Toprak deyince katı cisimleri anlıyoruz. Su deyince sıvıları anlıyoruz. Hava deyince gazları anlıyoruz. Ateş deyince de enerjiyi anlıyoruz. Böylece 4 tane temel faktör zamanımızın gerçek ifadeleriyle yerli yerine oturuyor. O zaman da söylenenler doğruydu, şimdi de söylenenler doğrudur. Tabii bu 4 faktörü yaratan Allah'u Teâlâ Hz.'leridir. Bütün bunları aslında enerjiden oluşturuyor. İşte zamanımız fiziğinin bu enerjiye verdiği isim "nötrino"dur. Yaratılan zıt spinli iki nötrino ve iki karşıt nötrino zâhiri âlemin en küçük maddi birimleri olan 2 elektron ve 2 karşıt elektronu vücuda getirir. Yüce Rabbimiz zıt spinli 2 anti-nötrino ve 2 karşıt anti-nötrino'dan 2 çift, gayb âleminin en küçük maddi birimleri olan pozitron ve karşıt pozitronları oluşturur. Buradan anlaşıldığı gibi zıt spinli nötrino, karşıt nötrino ve anti-nötrino, karşıt anti-nötrinolar daima çift çift yaratıldığı için hep çift halde bulunurlar. Tek bir nötrinodan söz etmek mümkün değildir. Sol spinli bir nötrino ile sağ spinli nötrino bir çift oluştururlarken sağ spinli bir karşıt nötrino ile sol spinli bir karşıt nötrino da aynı zamanda başka bir çift oluştururlar. Diğer taraftan sağ spinli bir anti-nötrino ile sol spinli bir anti-nötrino bir çift oluştururlarken sağ spinli bir karşıt anti-nötrino ile sol spinli bir karşıt anti-nötrino başka bir çift oluştururlar.
Böylece EMR âleminde oluşan zıt spinli nötrino çifleri, çift çift olarak gelir ve giderler. Herşeyin çift yaratılması ve her âlemin kendi içinde zıddı ile kaim kılınması yani dengede olması sebebiyle nötrinoların teşekkül etmesi için mutlaka dört âleme ait enerji kürelerinin bir araya gelmesi gerekir. Bu çift yaratılma ve zıtların birlikte bulunması gibi iki özellik, aynı zamanda her âleme sağ ve sol spinli olmak üzere, iki çift nötrino ve karşıt nötrino ile anti-nötrino ve karşıt anti-nötrino'nun gelme sebebini de teşkil eder. Çünkü daha evvelde işaret ettiğimiz gibi nötrino ancak karşıt nötrino ile anti-nötrino da ancak karşıt anti-nötrino ile çiftleşerek beraberce bir aksiyonda bulunabilirler.
Ekleme Tarihi: 20.05.2007 - 11:13
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Prof.Jefri Lang İslam'a girişi "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    Prof.Jefri Lang İslam'a girişi "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle
48 Mesaj -
gerçek hidayetteki insan namazdaki hazzı çok farklı algılıyor Peygamberimiz S.A.S diyorki insanlar vardır namaz kılar yorgunluktan başka birşey kalmaz tasavvuftaki bir insan için namaz doyulmaz zevktir dışındakiler içinse genellikle angaryadır borcumu ödeyeyimde kurtulayım modunda hızla aceleyle kılıp bitirirler
Ekleme Tarihi: 20.05.2007 - 11:08
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Prof.Jefri Lang İslam'a girişi "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    Prof.Jefri Lang İslam'a girişi "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle
48 Mesaj -
Şeytanlar başında bekliyorlar.Belkide on'larca.O namaz kıldığında etrafında pervane oluyorlar.Ama ona dokunamıyorlar.Onu iteleyip namazdan uzaklaştıramıyorlar.Sadece fısıldıyorlar! şeytan ne kadar da çaresiz değil mi? O güzel insan secde etmesin diye neredeyse ona yalvaracak. Veee herşeye rağmen secdeye giden bir alın.İşte şeytanın çaresizliğinin kanıtı burda saklı.Birde zavallılığının ayan beyan görünmesidir bu. Hepimiz etrafımızda vızırdayan bir sürü sineğe sinir oluruz.Sinek en fazla bir ısırık alır. Şeytan, bizim kanımıza muhtaç olan bir sivrisinektir.Biz olmazsak onun bir manası olmaz.Varsın emsin kanımızı, canımıza da kastedemez ya...
Ekleme Tarihi: 20.05.2007 - 11:06
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Prof.Jefri Lang İslam'a girişi "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    Prof.Jefri Lang İslam'a girişi "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle
48 Mesaj -
Amerika'nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Prof. Jefri Lang İslam'a giriş hikayesini yazmış olduğu "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle, ruhani duygular arasında ilk namazını şöyle dile getiriyor:

Müslüman olduğum gün cami imamı, bana namazın kılınışını açıklayan bir kitap verdi. Ancak Müslüman talebelerin buna endişelendiklerini gördüm, bana: Acele etme, rahat ol, zamanla yavaş yavaş yaparsın, dediler.
Ben de kendi kendime, namaz bu kadar zor mu, dedim ve talebeleri duymamazlıktan gelerek, hemen vaktinde beş vakit namaz kılmaya karar
verdim. O gece, loş ve küçük odama çekilerek kitaptan
abdest ve namaz hareketleri egzersizlerini yaptım, namazda okunacak bazı
surelerin Arapça okunuşlarıyla İngilizce anlamlarını ezberlemeye çalıştım.

İlk namaz denemesi için kendime güven gelince yatsı namazını kılmaya karar verdim. Vakit gece yarısıydı, kitabı alıp banyoya girdim, kitabı açarak, mutfaktaki ilk yemek denemesi yapan aşçı gibi kitaptaki talimatları dikkat ve incelikle bir bir uyguladım.

Abdest bitince odanın ortasında durup, kapı ve pencerelerin kilitli ve
kapalı olmasından emin olduktan sonra kıble olarak bildiğim tarafa
yöneldim, derin bir nefes aldım ve elimi kaldırarak alçak bir sesle Allahü
Ekber dedim. Kimsenin beni işitmemesini ve görmemesini umuyordum, yavaş yavaş Fatiha suresi ile kısa bir sureyi Arapça olarak okudum. İkinci bir tekbir alarak Rükua gittim, rükuda biraz tedirginlik hissettim, çünkü hayatımda hiç kimseye eğilmemiştim. Odada yalnız olduğumu hatırlayınca sevindim. Sübhane Rabbiyel Azim dediğimde kalbimin hızla çarptığını hissettim.
Tekrar tekbir getirerek doğruldum ve artık secdeye varma zamanı gelmişti. Secdeye varmak üzere ellerimi ve dizlerimi yere koyunca donakaldım, secdeye gidemiyordum, efendisinin önünde başını yere koyan köle gibi yüzümü, burnumu yere koyup kendimi zillet sandığım bir duruma düşüremiyordum, üstelik bacaklarım da katlanamıyordu,utandım gülünç duruma düştüm zannettim. Bu durumda beni gören, arkadaş ve
tanıdıklarımın önünde acınacak ve alay edilecek halimi düşündüm,
arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum.

Bir müddet tereddüt ettikten sonra derin bir nefes aldım, başımı seccadeye koydum, dikkatimi dağıtacak düşüncelere yer vermeden ikinci secdeye de vardım. Bu esnada kendi kendime "Daha önümde üç tur daha var" diye düşündüm ve kararlıydım: Neye mal olursa
olsun bu namazı tamamlayacağım. Son secdede tam bir sükûnet hissettim.
Nihayet teşehhütten sonra selam verdim.

Selamdan sonra bulunduğum yerde olduğum gibi kaldım, geriye dönüp nefsimle giriştiğim savaşı aklımdan geçirdim, bir savaştan çıktığımı hissettim, sonra başımı önüme eğerek mahcup bir şekilde “Allah'ım geri zekalılığımdan ve tekebbürümden dolayı beni bağışla, uzak
bir yerden geldim ve daha önümde kat edilecek uzun bir yol var,” diye dua
ettim.
Bu esnada daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi hissettim. Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Vücudumu, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim ve anlatmaktan aciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet sonra içime nüfuz ederek içimde kaynamaya başladı.

Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamam artıp göz yaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkâr olmama rağmen, günahlarımdan veya utanç ve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmış ve içimdeki korku ve keder sel olup gidiyor.

Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: Allah'ın rahmet ve mağfireti, sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekinedir. Uzun bir süre başım eğik bir şekilde öylece diz üstü kaldım. Ağlamam durunca, yaşadığım deneyi akıl ile izah etmenin mümkün olmadığını anladım. Bu esnada idrak ettiğim en önemli husus ise, benim Allah'a ve namaza şiddetle muhtaç olduğum gerçeği oldu. Yerimden kalkmadan önce de şu duayı yaptım: “ Allah'ım bir daha küfre girmeye cüret edersem beni, o küfre girmeden önce öldür ve bu hayattan kurtar” hata ve eksiksiz yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum, ancak şunu yakînen biliyorum ki, bir tek gün dahi olsa Sensiz yaşamak, Senin varlığını inkâr etmem mümkün değildir.
__________________
73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).
Ekleme Tarihi: 20.05.2007 - 11:05
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon KARDEŞLERİMİ ÖZLEDİM
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    bu yazıda eksiklikler var kardeşlerimden kasıt görmeden iman edenler değildir
48 Mesaj -
peygamberimize başta inanlar çok az ve küçük topluluktu bunlar sabıkin evvelini(sabikun demek yeminlerine sadık kalanlar) oluşturuyordu birde ahir zamanda ümmetimin en hayırlısı dediği sabikun ahirini oluşturan mehdi resule tabii olan az ve küçük bir topluluk var işte kardeşlerim diye işaret ettiği bu küçük topluluk bizler bu küçük topluluğu araştırıp bulmak yerine armut piş ağzıma düş misali hemencecik hadisi kendimize malediyoruz ne yazıkki Peygamberimizin bir hadisi var Mehdi resule tabii olmayan cahiliye hükmüyle ölür yani kafir demekdir yani sonsuza kadar cehennemde yanacaktır aklımızı başımıza toplayalım

HACET NAMAZI
Hacet namazinin persembeyi cumaya baglayan gecelerde veya kandil gecelerinde kilinmasi asildir. Ama bütün gecelerde kilinabilir. Önce boy abdesti alinir. Sonra hacet namazina niyet edilir.
Namazda asagidaki âyetler okunur:

1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî

2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

2. Rekâtin sonunda : Ettehiyyâtü + Allahümme salli + Allahümme bârik

3. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

Namaz tamamlandiktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürsid istemek için bu namaz kilindiysa mürsid istenir.

Bu namazdan sonra hiç konusmadan yatmak gerekir. Yatarken kibleyi saga alacak sekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kibleye çevrilerek yanüstü yatilir, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürsid istenir. Eger kisinin haceti mürsid degil de baska bir hedefe ulasmaksa (zahirî veya batinî bir hedef olabilir) o hedefe ulasmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatildigi için sag kulak yastiga gelecektir. Bas biraz saga, sola oynatilarak kulakta kalbin atislarinin, basinç sebebiyle rahatça duyulacagi pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atisinda "Allah, Allah" diyerek kisi Allah'i zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.

Eger ilk namazdan sonra yatildiginda birsey görülmez ise tekrar tekrar, her persembeyi cumaya baglayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kilinabilir

INSANLARI HİDAYETEN MEN EDENLER

2/BAKARA-27) Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba'di mîsâkıh (mîsâkıhî), ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard (ardı) ulâike humul hâsirûn (hâsirûne).
O (fasıklar) ki; (kâlû belâ günü Allah'a verdikleri) MİSAK'ten sonra, Allah'a olan ahdlerini bozarlar. Ve Allah'ın O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (Onlar hüsranda olanlardır.)

4/NİSA-167) İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ (baîden).
Onlar ki küfür üzeredirler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar (menederler) (kendileri de Allah’ın yolunda değillerdir). Andolsun ki; onlar, uzak bir dalâlet içindedirler (

13/RAD-25) Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).
Onlar, misaklerinden sonra Allah’ın ahdini bozarlar (misak, ahd ve yeminlerini yerine getirmezler) ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onların üzerinedir. Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem).


Bu mesaj 2 kez ve en son ayfehmi tarafından 21.05.2007 - 02:27 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 20.05.2007 - 10:33
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon NAZIM AKPINAR HOCANIN YAZISI
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    NAZIM AKPINAR HOCANIN YAZISI
48 Mesaj -
NAZIM AKPINAR HOCANIN YAZISI Milli gazete yazarı

Rasuller ise hem dünya, hem ahiret yaşamı için görevli zevattır.Rasullerin görevi dünyadan ayrılmakla sona ermez zira onlar kendilerinde açığa çıkan Esma doğrultusunda kendi hakikatlerini tanıma çalışmalarını sonsuza dek sürdürürler.Çünkü Allah’ın isimlerinin sonu yoktur.İlahi manaların mertebeleri sonsuzluk arz eder.Risalet,içinde yaşanılan topluma kendi hakikatlerini ve öz değerlerini bildirme ve bunun gereğini yaşayabilmeleri için gerekli çalışmaları açıklama ve yol gösterme işlevidir.Bu işlev el’an devam etmekte olup kıyamete ve öte boyutlara kadar sürecektir.Kur’anda Rasulden bahsedilirken Allah’a erme ve gereğini yaşama vurgulanmaktadır.Rasullere iman iki nedenle önemlidir:

Birincisi, sonsuz yaşam boyutlarında karşılaşılacak tehlike ve yaşam şartlarının sıkıntılarından korunabilmek. İkincisi ise kişinin kendi özündeki hakikati bulabilmesi, Allah’ın varlığı ile kaim olduğunu fark edip yaşayabilmesi içindir.Rasuller, sistem aracılığıyla Allah’ın seslenişine vesile olan mahallerdir.Allah’ın Rasuller vasıtasıyla,her devirde yaşayan toplum ve bireylere uyarısı devamlıdır. Hakikatler, önceden bir resim ya da isim adı altında tüm insanlığa duyrulur.Bu uyarıları dikkate almayanlar ise sonuçlarına katlanmak durumundadırlar.Prensip olarak Her Nebi aynı zamanda Rasuldür fakat her Rasul Nebi değildir.

Risalet işlevinin sürekliliği noktasında Kur’an- ı Kerim’de beyan edilen ayet örneklerinin başında anlam itibariyle birbirini bütünleyen Al i İmran 81 ve Ahzap 7. ayetler gelmektedir. Bu iki ayette Allah’ın son Nebi Rasulullah Efendimiz başta olmak üzere diğer Nebilerden aldığı misak (söz, ant) anlatılır. Mealen şöyledir:

Al i İmran 81: [red]“Hani Allah Nebilerden Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir Rasul geldiğinde O’na mutlaka inanıp yardım edeceksiniz diye misak (söz) almıştık ve tasdik ettiniz mi? Dediğimizde “Kabul ettik” cevabını vermişlerdi. Bunun üzerine Allah, o halde şahit olun. Ben de sizinle birlikte şahit olanlardanım buyurdu[/red].”

Ahzap 7: “Hani biz Nebilerden söz almıştık; Senden,Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Evet biz onlardan pek sağlam bir misak (söz) aldık.

İlgili ayet örneklerini incelediğimizde dikkât edersek görürüz ki Rasulullah olan son Nebi Efendimizden sonra bir Rasulün geleceği ve görev yapacağı vurgulanır.Ayette senden ifadesiyle Rasulullah Efendimize hitap edildiği gayet açıktır. O gelecek görevli Rasule yardım etmeleri noktasında da kendilerinden söz alınmıştır bizzat Allah tarafından.Bu ayetlerde işaret edilen Rasul, kanaatimce Mehdi ismiyle vasfolunan Rasuldür.Tasavvufta Hatemül Evliya olarak bilinir. Kıyamete kadar Velayet makamına haiz olan Rasullerin işlevlerinin sürekliliği ile alakalı diğer ayetleri ise şöyle sıralayabiliriz:

Mülk 8-9-10: “Her ne zaman cehenneme bir topluluk atılsa,onun bekçileri onlara ‘Size bu azap ile uyarıcı bir Rasul gelmemiş miydi?’ diye sorarlar.Onlar da şöyle cevap verirler. ‘Evet doğrusu bizi azap ile korkutan bir Rasul geldi, fakat biz O’nu yalanladık.Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık şimdi alevli cehennem mahkumları arasında olmazdık’ derler.”

Zümer 71: ”O küfredenler bölükler halinde cehenneme sürülürler.Oraya geldikleri zaman kapıları açılır ve bekçileri onlara ‘Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı ihtar eden Rasuller gelmedi mi?’ derler. ‘Evet geldi’ derler, ama azap sözü kafirlerin üzerine hak olmuştur (hüküm sistemin gereği olarak kesin değişmezliktedir.)”

Bu iki ayette de özellikle
Zümer 71’ de size içinizden Rasul geldi ifadesi oldukça dikkat çekicidir.Bu ayetlerde,cehennem bekçilerinin de vurguladığı gibi azaba muhatap olacak insanlar,Adem Nebiden son Nebi Efendimize kadar olan nesli değil,Kıyamete kadar olan insanlık neslini kapsamaktadır.Dolayısıyla buradaki hitabın muhatapları topyekün yaratılan tüm insanlık içindeki azap ehli olmaktadır.

İsra 15: ”Biz bir Rasul göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz.”

Bu ayette de her dönem ve çağda yaşayan insanların kıyamete kadar Risalet Makamını haiz Rasuller tarafından uyarılacağı beyan buyrulmaktadır.Hulasa meseleyi toparlayacak olursak:

Nübüvvet işlevi gayet ağırdır ve büyük bir sorumluluktur.Akli kuvvelerin ve bilince dayalı istidatların gelişmesi ve olgunlaşması ile o ağır sorumluluğa tahammül edilebilmektedir.Nasıl ki Mardiye Nefis bilincindeki Velayeti Kübra sahipleri, Nübüvvet Velayetinin kemalatından hisse alıyorlarsa, Risalet işlevini yerine getirenler de Risalet Velayetinin kemalatından hisse alırlar.

Allah’ın Veli Rasulleri, nüzul sisteminin işleyiş mekanizması doğrultusunda inzal yollu olarak Safiye Bilinç Boyutundan aldıkları ledünni bilgileri, bizim bilinç boyutumuza transfer etmektedirler.Yaşayışları tam bir Öz yaşamdır. Aynı zamanda yaşamakta oldukları devrin Halifesi konumundadırlar.Kutuplar Kutbu olarak vasfolunurlar.Risalette,doğrudan doğruya Ahadiyete boyutsal geçiş söz konusudur.Muhammedi Hakikat bu zevatta büyük ölçüde açığa çıktığı için esasen her devirde en büyük kutup Rasulullah Efendimiz olmaktadır.(s.a.v)

Keza Efendiler Efendisi (HAZERATÜL HAZRET) olan Kainatın Fahri,ŞEMS İ RİSALET

olarak vasfolunur.Yani Risalet Güneşidir.Tüm Rasuller ve Veliler o güneşten ışık almaktadırlar.O, ŞEMSÜŞŞÜMUSTUR. (Güneşler Güneşidir). Bütün Alemlere rahmet olarak irsal olunan tek şahsiyettir.Bu noktada o Zat ile kimse boy ölçüşmeye kalmamalıdır ve ölçüşemez.

Velayet, Risaletin bir delilidir.Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlerini Velayet bir tür kalbi şuhud ile (Bilince dayalı bir algılama özelliği ile) ve ruhani bir zevk ile aynelyakiyn derecesinde görür ve onaylar.Velayetin Risalet bilgilerini tasdik etmesi,Risaletin hakkaniyetinin (bilgi kesinliğinin) mutlak gerçeklik noktasında bir ispatıdır.Bu zevat aracı olan postacılar ve elçiler şeklinde tasavvur edilmemelidir.Hakikatlerinden bilinçlerine nazil olmuş, kendi derunlarındaki isimlerin özelliklerinden kaynaklanan ilim,şuurlarında açığa çıkarak hakikate tercümanlık yaparlar.Rasul,açığa çıkarılmış yakine dayalı bilgi kaynağı anlamına gelmektedir.


Bu mesaj 1 kez ve en son ayfehmi tarafından 18.05.2007 - 21:41 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 18.05.2007 - 21:38
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Peygamberimiz S.a.s Medinedeki Ilk Cuma Hutbesinde Mutu En Kable Mutu Diyor
ayfehmi su an offline ayfehmi  
hidayet yoksa din yoktur
48 Mesaj -
HİDAYET DOĞRU YOL MU DEMEKTİR?

2/BAKARA-78: “Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemunel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).”
Onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitab'ını bilmezler (tanımazlar da). Sadece emaniyyeyi (kişilerin el yazması kitaplarını) bilirler. Onlar sadece zan (ve kuruntu) içindedirler.

Burada “Kitap” denilen; Kûr’an-ı Kerim’dir. “Emaniyye” ise aklın ürünü olan el yazması kitaplardır. Çünkü; takip eden âyet-i kerime, bize bu gerçeği ifade ediyor:

3/AL-İ İMRAN-73: … innel hudâ hudallâhi
… Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah’ın (Kendisine) ulaştırmasıdır. (İnsan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulaşmasıdır.)…

2/BAKARA-120: … inne hudâllâhi huvel hudâ …
… Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir…

Amerika'nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Prof. Jefri Lang İslam'a giriş hikayesini yazmış olduğu "Melekler Soruncaya Kadar" isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle, ruhani duygular arasında ilk namazını şöyle dile getiriyor:

Müslüman olduğum gün cami imamı, bana namazın kılınışını açıklayan bir kitap verdi. Ancak Müslüman talebelerin buna endişelendiklerini gördüm, bana: Acele etme, rahat ol, zamanla yavaş yavaş yaparsın, dediler.
Ben de kendi kendime, namaz bu kadar zor mu, dedim ve talebeleri duymamazlıktan gelerek, hemen vaktinde beş vakit namaz kılmaya karar
verdim. O gece, loş ve küçük odama çekilerek kitaptan
abdest ve namaz hareketleri egzersizlerini yaptım, namazda okunacak bazı
surelerin Arapça okunuşlarıyla İngilizce anlamlarını ezberlemeye çalıştım.

İlk namaz denemesi için kendime güven gelince yatsı namazını kılmaya karar verdim. Vakit gece yarısıydı, kitabı alıp banyoya girdim, kitabı açarak, mutfaktaki ilk yemek denemesi yapan aşçı gibi kitaptaki talimatları dikkat ve incelikle bir bir uyguladım.

Abdest bitince odanın ortasında durup, kapı ve pencerelerin kilitli ve
kapalı olmasından emin olduktan sonra kıble olarak bildiğim tarafa
yöneldim, derin bir nefes aldım ve elimi kaldırarak alçak bir sesle Allahü
Ekber dedim. Kimsenin beni işitmemesini ve görmemesini umuyordum, yavaş yavaş Fatiha suresi ile kısa bir sureyi Arapça olarak okudum. İkinci bir tekbir alarak Rükua gittim, rükuda biraz tedirginlik hissettim, çünkü hayatımda hiç kimseye eğilmemiştim. Odada yalnız olduğumu hatırlayınca sevindim. Sübhane Rabbiyel Azim dediğimde kalbimin hızla çarptığını hissettim.
Tekrar tekbir getirerek doğruldum ve artık secdeye varma zamanı gelmişti. Secdeye varmak üzere ellerimi ve dizlerimi yere koyunca donakaldım, secdeye gidemiyordum, efendisinin önünde başını yere koyan köle gibi yüzümü, burnumu yere koyup kendimi zillet sandığım bir duruma düşüremiyordum, üstelik bacaklarım da katlanamıyordu,utandım gülünç duruma düştüm zannettim. Bu durumda beni gören, arkadaş ve
tanıdıklarımın önünde acınacak ve alay edilecek halimi düşündüm,
arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum.

Bir müddet tereddüt ettikten sonra derin bir nefes aldım, başımı seccadeye koydum, dikkatimi dağıtacak düşüncelere yer vermeden ikinci secdeye de vardım. Bu esnada kendi kendime "Daha önümde üç tur daha var" diye düşündüm ve kararlıydım: Neye mal olursa
olsun bu namazı tamamlayacağım. Son secdede tam bir sükûnet hissettim.
Nihayet teşehhütten sonra selam verdim.

Selamdan sonra bulunduğum yerde olduğum gibi kaldım, geriye dönüp nefsimle giriştiğim savaşı aklımdan geçirdim, bir savaştan çıktığımı hissettim, sonra başımı önüme eğerek mahcup bir şekilde “Allah'ım geri zekalılığımdan ve tekebbürümden dolayı beni bağışla, uzak
bir yerden geldim ve daha önümde kat edilecek uzun bir yol var,” diye dua
ettim.
Bu esnada daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi hissettim. Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Vücudumu, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim ve anlatmaktan aciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet sonra içime nüfuz ederek içimde kaynamaya başladı.

Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamam artıp göz yaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkâr olmama rağmen, günahlarımdan veya utanç ve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmış ve içimdeki korku ve keder sel olup gidiyor.

Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: Allah'ın rahmet ve mağfireti, sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekinedir. Uzun bir süre başım eğik bir şekilde öylece diz üstü kaldım. Ağlamam durunca, yaşadığım deneyi akıl ile izah etmenin mümkün olmadığını anladım. Bu esnada idrak ettiğim en önemli husus ise, benim Allah'a ve namaza şiddetle muhtaç olduğum gerçeği oldu. Yerimden kalkmadan önce de şu duayı yaptım: “ Allah'ım bir daha küfre girmeye cüret edersem beni, o küfre girmeden önce öldür ve bu hayattan kurtar” hata ve eksiksiz yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum, ancak şunu yakînen biliyorum ki, bir tek gün dahi olsa Sensiz yaşamak, Senin varlığını inkâr etmem mümkün değildir.
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 13:39
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Peygamberimiz S.a.s Medinedeki Ilk Cuma Hutbesinde Mutu En Kable Mutu Diyor
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    Peygamberimiz S.a.s Medinedeki Ilk Cuma Hutbesinde Mutu En Kable Mutu Diyor
48 Mesaj -
"ölmeden Evvel ölün" ki Allah size 1 e 700 versin diyor sevgili Peygamberimiz acaba ne demek istiyor?

Ey Yüce Allahim Ben Sana Ulaşmayi Diliyorum
ölmeden Evvel ölmeyi,ruhumu Ve Nefsimi,fizik Vucudumu,irademi,ölmeden Evvel Sana Teslim Etmeyi Nasib Et Ya Rabbi,rahim Esmani üzerimize Tecelli Ed,bizleride Zatina Ulaştir.bizleride ölmeden Evvel Sana Ermiş Salih Kullarinin Arasina Al Yarabbi
Amin
Ekleme Tarihi: 15.05.2007 - 10:22
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon ZİKİR ALLAH IN EMRİDİR OLMAZSA OLMAZ
ayfehmi su an offline ayfehmi  
Themenicon    Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.
48 Mesaj -
73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ
Rabbinin (Allah’ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaş, vasıl ol).

29/ANKEBUT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker, ve le zikrullâhi ekber, vallâhu ya’lemu mâ tasneûn.
Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salatı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salat (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

43/ZUHRUF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn.
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.
Ekleme Tarihi: 09.04.2007 - 09:46
ayfehmi üyenin diğer mesajları ayfehmi`in Profili ayfehmi Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 671 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ibrahim45 (46), ebabil54 (51), _EM!NE_ (36), talat (55), nerfa (58), yakupbozseki (59), NeWBaHaR (37), Akbulut (52), vahdet_ahmet (44), saripapatyam (50), bilo78 (46), gurbetten_silay.. (39), Rabbia (52), akaya20 (38), El- Metin (43), rapidhack (42), muazbinismail (40), SANDOKAN (56), SANKOCINK (56), efuli2 (50), hollanda (46), braskim (45), benreceb (42), ergin32 (55), Ozlem (42), suheyla cabuk (52), selman77 (47), kenankara (39), bilalxx (40), iskenderpasa (46), mstfakin (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56127 saniyede açıldı