ivermectin kaletra stromectol colchicine generique kaletra bedranol bekunis dragees beloc cor beloc zok beloc benicar hct benicar benzoyl betagan betapace betaprol betnesol betnovate biaxin bilol comp bilol bimatoprost binaldan binordiol blocadren bocatriol bondronat bonidon boniva brand cialis brand levitra brand viagra brexidol buspar butohaler butovent bystolic cabaser calan sr calan calcijex calcium sandoz canasa canestene cardaxen plus cardaxen
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

512 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (26): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Avustraliya'li bir gencin Musluman olusu
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
Avustraliya'li bir gencin Musluman olusu
582 Mesaj -
İşareti gördü ve Müslüman oldu VİDEO


Terör örgütü olarak bildiği İslam'ı semavi ve batıl dinlerle kıyaslayarak buluş hikayesini anlatan Avustralya'lı genç kendisini dinleyenleri güldürdü...19 Mart 2009 16:20


Avustralyalı Rubin müslüman olma hikayesini bir stand-up'çı gibi anlatıyor.

Şu anda video paylaşım sitelerinde izlenme rekorları kıran bir video dolaşıyor. Videoda Avusturalyalı Rubin değişik dinleri araştırdıktan sonra nasıl Müslüman olduğunu anlatıyor.

Videoyu seyretmenizi tavsiye ederim.


asagidaki linkten videoyu seyredebilirsiniz.

http://www.haber7.com/haber/20090319/Isareti-gordu-ve-Musluman-oldu-VIDEO.php


selametle kalin
Ekleme Tarihi: 19.03.2009 - 18:27
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: --- SEYTANIN EN TATLI 12 SOZU ---
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -
Sizlerdende
Ekleme Tarihi: 19.03.2009 - 18:22
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: --- SEYTANIN EN TATLI 12 SOZU ---
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
--- SEYTANIN EN TATLI 12 SOZU ---
582 Mesaj -
ŞEYTANIN EN TATLI 12 SÖZÜ
1 - BİR DEFAYLA BİR ŞEY OLMAZ
2 - DAHA GENCİZ.
3 - ALLAH (C.C) KALP TEMİZLİĞİNE BAKAR.
4 - ALLAH (C.C.) İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ.
5 - EMEKLİ OLDUKTAN SONRA.
6 - ZAMAN SİZE DEĞİL SİZ ZAMANA UYUN.
7 - BİR ŞEY OLMAZ Allah(C.C) AFFEDER.
8 - BU KADAR GÜNAHTAN SONRA BİRAZ ZOR AFFEDİLİRSİN.
9 - FAZLA DÜŞÜNME KAFAYI YERSİN.
10 - CEHENDEMDE BİR SÜRE YANDIKTAN SONRA CENNNETE GİRMEYECEKMİYİZ. (Sanki kibrit çöpünün ateşine dayana biliyormuş gibi)
11 - BİZ BÜYÜKLERİMİZDEN BÖYLE GÖRDÜK.
12 - AMAN HA DİKKAT BEYNİNİZİ YIKAMASINLAR.

ŞEYTAN VE DOSTLARI

Bir gün Şeytan, dünya çapında konvansiyonel bir toplantı için tüm dostlarını çağırmış.

Açılış konuşmasında demiş ki:

Müslümanların Camilere gitmesini engelleyemiyoruz. Kur'an okumalarını ve gerçekleri öğrenmelerini de engelleyemiyoruz. Allah ve elçisi ile sağlam ilişkiler kurmalarını da engelleyemiyoruz.

Allah ile bir kere bağlantı kurduklarında üzerlerindeki gücümüz kırılıyor. Dostları demiş ki: Gerçekten zor bir durum, peki ne yapalım? Şeytan demiş ki: Bırakın Camilere gitsinler. Fakat zamanlarını çalın, böylece Allah ve elçisi ile bağlantı kuramasınlar..

Sizden isteğim budur. Şeytan devam etmiş: Dikkatlerini dağıtın, böylece gün boyunca Allah ile hayati öneme sahip bağlantıyı kuramasınlar. Dostları şaşırmış: Bunu nasıl başaracağız?

Şeytan:
Hayatın önemsiz ayrıntılarıyla zihinlerini sürekli meşgul et! Müslümanların kulaklarına şunu fısılda: Harca, harca, harca.. Borç al, borç al, borç al..'

Kadınlarını işe girip uzun saatler boyunca çalışmaları için ikna et ! Erkeklerin haftada 6-7 gün, günde 10-12 saat çalışmalarını ve böylece hayatlarında boşluk kalmaması için planlar yap! Çocukları ile zaman geçirmelerini engelle!

Evleri ferahladıkları bir yer olmaktan çıkacaktır! Zihinlerini o kadar meşgul et ki kendi iç seslerini (oto kritik, nefis muhasebesi) dinleyemesinler! Böylece kafaları karışacak, Allah ve elçisi ile zihinsel beraberlikleri kopacaktır. Bravooo, mükemmel fikir, diye alkışlamış dostları. Durun, daha bitmedi, diye devam etmiş Şeytan:

Kahvehanelerde, doktor muayenehanelerinde, kafe'lerde masaları gazete ve dergilerle doldur! Zihinlerini 24 saat haber bombardımanına tut! Araba kullanma esnasında tefekkür etmelerini, İnternete girenlerinin mailboxlarını, junk maillerle, sipariş katalogları ile, bahislerle, çekilişlerle, promosyon ürünleri ile ve boş umutlarla doldur! Gazete ve TV'leri ince yapılı güzel modellerle doldur ki kocaları dış güzelliğin önemli olduğuna inansınlar ve hanımlarından hoşlanmasınlar! Kadınların, akşamları kocalarıyla ilgilenemeyecek kadar çok yorulmasını sağla! Eğer kadınlar, erkeklerin ihtiyacı olan sevgiyi veremezlerse, erkekler bu sevgiyi başka yerlerde arayacaklardır!

Çocuklarına namazın önemini anlatmalarını engellemek için hikaye kitaplarını tavsiye et!

Doğaya çıkıp Allahın yaratma sıfatını görmelerini engellemek için onları çok meşgul et, eğlence parklarına, fuarlara, spor karşılaşmalarına, oyunlara, konserlere, sinemalara vs götür! Oralarda kavga çıkarıp birbirlerini vurmaları sağla! Bizim işimiz fitne çıkarmaktır, bunu unutma! İslami dostluklar ve sohbetler yerine, taraftar-parti dostluklarını ve dedikoduları teşvik et! İşte plan bu! Futbol, hayatlarının odağı olsun. Futbolcuların isimlerini çocuklarına ezberletmeyi marifet saysınlar! Ancak İslamın şartlarını merak bile etmesinler! Kurnazca plan için dostları şeytanı çılgınca alkışlamışlar ve ülkelere dağılırken Müslümanları daha fazla meşgul edeceklerine, telaş içinde oraya buraya koşuşturacaklarına, Allah'a, Elçisine ve ailelerine daha az zaman ayırtacaklarına söz vermişler. Sence bu plan başarılı mı?
Ekleme Tarihi: 19.03.2009 - 17:05
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: SEN KAC AYDA BU HALE GELDIN AGAC?
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
SEN KAC AYDA BU HALE GELDIN AGAC?
582 Mesaj -
Kavak Ağacı ile Kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

—Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

—On yılda, demiş kavak.

—On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

—Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

—Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

—Neler oluyor bana ağaç?

—Ölüyorsun, demiş kavak.

—Niçin?

—Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.
Ekleme Tarihi: 05.12.2008 - 14:19
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ---- COP TENEKESI ----
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -
Sizlerdende . Hakikaten cok ibret verici bir hadise.


Bu yasadigimiz ahir zamanda imani zayif olan yada inanmayan insanlarda boyle hadiseler haddinden fazladir. Sadece gelin adaylari degil ayni zamanda bunlara uyup ana ve babalarina asi olan erkeklerde cok fazla.


Gunumuzde imanin zayiflamasiyla aile ortamlari oylesine yozlaztiki, Adamlar karisinin korkusuyla anasina bile bakmiyorlar ve sorunlariyla ilgilenmiyorlar. Allah butun Suurlu muslumanlari bu hatalari yapmaktan korusun.

Allah; cumlemizi kendisinin razi oldugu kullarindan eglesin.

AMIN.
Ekleme Tarihi: 26.11.2008 - 14:58
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ---- COP TENEKESI ----
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
---- COP TENEKESI ----
582 Mesaj -
ÇÖP TENEKESİ


Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş, ondan kalan tek oğlunu yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalıştırmıştı. Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmekti arzusu. Bu hayallerle geçirdi günlerini. Gençti., güzeldi ama geri çevirmişti evlenme teklifini, oğlunu yabanellere vermemek istiyordu. Başkalarına çamaşır yıkadı, temizlik yaptı, oğlunu hiç bir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca, artık geri kalan ömrünü yavrusunun yanında geçirecekti.

Bu hayallerle geçti yıllar, bu hayalle bitti yıllar. Nihayet oğlu Hukuk Fakültesi'ni bitirerek hakimlik görevine başladı. Ana sevincinden yere göğe sığmıyordu. Sıra oğluna layık bir kız bulmaya geldi, bunu da bulunca artık gözleri arkasında kalmayacaktı. Tam istediği gibi bir kız buldu. Dışını görüyor, içinden haberi yoktu. Seviyordu gelinini, öz evladı gibi. Bir an önce düğün olsun istiyordu. Sanki kendi evlenecekti. Bir an önce taşınmak istiyordu yeni evlerine, artık bir köşeye oturup torunlarını sevecek, geçmiş tatlı bir hatıra olacaktı...
Nikah gününe bir ay kalmıştı, damat, gelini alarak yeni evlerine yerleşecek, eşyaların yerlerini ayarlayıp ölçülerini alacaklardı. Bütün eşyaların yerleri ayarlanmış tek tek güzel bir görüntü kazandırılmıştı. Bu sırada gelin kız nişanlısına dönerek:
- Cihan Beyle güzel oldu ama şu çöp tenekesini nereye koyacağız.
Şaşırdı genç adam, hayret dolu bir sesle:
- Koskoca evde bir çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun? Tezgahın altına koy.
- Yok yok hiç olur mu?
- Balkona koyarsın.
- Oraya da hiç uymaz.
- Yahu çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?
- Onu demiyorum canım anneni diyorum anneni! Genç kızın ağzından çıkan cümleler genç adamın kalbine işlemiş, beyini döndürmüştü. Varlığında baş tacı olan annesi, kendisi için el kapılarında çalışan annesi, demek bir çöp tenekesi yerine konuluyordu. Demek ki annesi bir çöp tenekesiydi. O çilekar ve fedakar kadın, canı gibi sevdiği kadın, anasını koyacak yer bulamıyordu, hayat arkadaşı olacak kız da, anasına çöp tenekesi diyordu!..
Tek kelime konuşmadı eve dönünce de bir şeyden bahsetmedi, zavallı anne gelinin kendi hakkında düşündüklerin habersiz, nasıl olduğunu soruyor durmadan onu övüyordu. Acı acı güldü bu durum karşısında genç adam.
Nihayet nikah günü gelmişti. Bütün hazırlıklar bitmiş arabalar dairenin yolunu mekan tutmuşlardı. Salon ağzına kadar doluydu. Dışarıya kadar taşın davetli kulesinde heyecan kol geziyordu, yeni evlileri görebilmek için. Ve memur geline sordu:
- Kızım Ahmet oğlu Cihanı zevceliğe kabul ediyor musun?
- Evet kabul ediyorum
- Peki oğlum sen, Zeynep kızı Zeliha'yı zevceliğe kabul ediyor musun?
- Hayıııır etmiyorum.
Salonu ayağa kaldırdı bu ses. Gözlerde hayret ifadesi herkes şok geçirmiş gibi erkeğe, Cihan'a bakıyorlardı. Memur şaşırmıştı.
- Peki şimdiye kadar nerede idin?
- Efendim babam beni küçük yaşlarda bırakarak vefat etti. Annem dışarılarda çalışarak gençliğini bana harcayarak çalıştı çabaladı. Giymedi giydirdi, yemedi yedirdi. Beni büyüttü, beni okutup adam etti. Annem benim yanımda oturacak rahat edeceği zaman bu gördüğünüz gelin hanım annemi bir çöp tenekesi yerine koyarak evde onu koyacak yer bulamıyor. Annemi bir çöp tenekesi olarak görüyor ve onu istemiyor. Benim annemi istemeyen, ona o şekilde muamele yapan kadını ben de istemiyorum. Varsa annesini çöp tenekesi dedirtecek buyursun gelini alsın.
Yerinden kalkarak annesini aldı hayret ve gözyaşları arasında salondan çıktı.
(Bu olaydan sonra gelin kız evine döndü ve aradan 20 yıl geçmesine rağmen evlenemedi. Hala bekar...)
Ekleme Tarihi: 24.11.2008 - 15:00
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Papazi Aglatan Soru MUSLUMAN YAPTI.
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
Papazi Aglatan Soru MUSLUMAN YAPTI.
582 Mesaj -
Teslis inancı kafasını karıştırınca papazların kapısını çalan İtalyan kız, yanıtsız kalan sorularına son papaz ağlayarak cevap verince kararını verdi ve...




“Papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Bana “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi.”

İtalya’nın Katolika Şehrinde doğan İtalyan Kız Elisa, felsefeye duyduğu merak nedeniyle üniversite yıllarında “Gerçek nedir?” sorusunun izini sürmeye başlamış. İçinde enteresan olayları barındıran bu süreç, Mısır’da gördüğü ilginç bir rüyanın ardından Elisa Hanım`ın 3.5 yıl önce İslam’a girmesiyle sonuçlanmış. Şu an Şam’da Arapça eğitimi alan Elisa Hanım artık Rahme ismini kullanıyor. Rahme Hanım bugünlerde son derece mutlu. Mutluluğunun sebebi ise annesinin de tıpkı kendisi gibi, kısa bir süre önce Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olması. Biz de Rahme Hanım’ın sevgili annesine İslam Ailesi’ne “hoş geldiniz” diyoruz. Rahme Hanım’ın İslam’ın erkeğe tanıdığı 4 eşlilik hakkı, İslam’da kadının yeri ve Avrupa’da yaşayan Müslümanların durumları hakkında yaptığı tespitler son derece ilginç.

-Müslüman olmadan önce her hangi bir dine ilginiz var mıydı? Kendinizi ne olarak hissediyordunuz?


Lise son sınıfa kadar dinlere karşı pek fazla ilgim yoktu. Çünkü gerçeğin peşine düşmemiştim. Lise son sınıfta düşünce akımlarıyla ve dinlerle ilgilenmeye başladım. Felsefeye olan bu ilgim nedeniyle Verona Üniversite’sine kaydolarak felsefe okumaya ve gerçeği araştırmaya başladım. İlk olarak felsefe tarihini oluşturan düşünce akımları üzerine yoğun şekilde okumalar yaptım. Daha sonra ise İncil okumaya başladım, ayrıca haftada 2 veya 3 gün kiliseye gidip papazların vaazlarına katılırdım. İncil bana felsefe tarihindeki düşünce akımlarından çok daha etkili geldi ve iyi bir Hıristiyan olmaya karar verdim.

-İncil’in neyinden etkileniyordunuz? Birkaç örnek verebilir misiniz?


İncil’de beni en çok etkileyen bölümler Hz. Meryem ve Davut Peygamberin kıssalarının olduğu bölümlerdi. Ayrıca Allah’ın var olduğuna dair delillerden de çok etkileniyordum. O dönem İncil’e gerçekten inanıyordum ve İncil okumak bana huzur veriyordu.

- Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili neler biliyordunuz?


Üniversite 2. sınıfta okurken dinler tarihi dersimize İslam Ülkeleri’nin birçoğunu gezen bir hocamız giriyordu. Hocamız hiçbir dine inanmıyordu, fakat bize gezdiği ülkelerdeki gözlemlerini anlatıyordu. İslam Ülkelerini ziyaret ettiğinde iki şey hocamızı çok etkilermiş. İlki ezan sesi, diğeri de Ramazan Ayın’da birçok insanın aynı anda oruç tutması. Ezan sesi hocamıza büyük bir heyecan veriyormuş ve ezan sesini duymaya başladığı andan itibaren kalbinin huzur bulduğunu hissediyormuş. İslam’la ilgili duyduğum olumlu bilgiler sadece bunlardan ibaretti. Fakat sürekli olarak İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı olumsuz haberleri takip ediyordum. İtalyan Medyası, İslam’ı kadınları ezen bir terör ve cehalet dini olarak göstermeye çalışyordu.

-İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı bu olumsuz yayınlara rağmen İslam’a ilgi duymaya nasıl başladınız?



İslam’a üniversitenin 2. sınıfında ilgi duymaya başladım. Okuldaki bir hocamız benden Musevilik hakkında bir ödev hazırlamamı istedi. Bu ödevi hazırlarken annemin kütüphanesindeki Kur-an dikkatimi çekti. Kur-an’ın Musevilik’ten nasıl bahsettiğini merak ettim ve ödevimi hazırlarken Kur-an’dan da yararlanabileceğimi düşündüm. Kur-an’dan birkaç bölüm okudum ve Kur-an bana ilginç gelmeye başladı. Kur-an’ı ilk okuduğumda bazı bölümlerinin İncil’e çok benzediğini fark ettim. Fakat Kur-an’ın insan ve hayat hakkındaki tespitleri bana İncil’den daha gerçekçi geldi. Kur-an’daki kıyamet hakkındaki ayetler de beni çok etkiledi.

“MISIRLI AİLE’DEN ÇOK ETKİLENDİM”



-İslam’a ilgi duymaya başlamanızdaki temel etken Kur-an mı oldu?



Hayır. İslam’a ilgi göstermeye Mısırlı bir aileyle tanıştıktan sonra başladım. Mısırlı Meryem isminde bir arkadaşım vardı. Meryem’i çok seviyordum ve Meryem’in babası İmad da zaman zaman bize İslam’dan bahsediyordu. Meryem’in babasının İslam hakkında anlattıkları beni çok etkiliyordu. Ayrıca Meryem’in evindeki huzurlu ortamı da seviyordum. Meryem’in ailesini gözlemleyip babasının İslam hakkında söylediklerini dinledikten sonra İslam hakkında güzel duygular hissetmeye başladım.

-Meryem’in babası size İslam hakkında neler anlatıyordu? Bunları bizimle paylaşır mısınız?



Özellikle ahlak üzerinde duruyordu. İnsanın hayatında doğruların ve yanlışların olması gerektiğini ve İslam’ın insanlara sunduğu ahlaki kuralların tamamının doğruları temsil ettiğini söylüyordu. Ayrıca insanın ahlakını arttırdığı sürece iyi bir insan olabileceğinden ve insanın sürekli olarak ahlakını güzelleştirmesi gerektiğinden bahsediyordu. Ayrıca Meryem’in Ailesi’ndeki bütün fertlerin kişilikleri de beni çok etkiliyordu. Karakterleri çok güçlüydü ve hayattan hiçbir şekilde korkmuyorlardı. Bunun sebebi de İslam’a olan güvenleri ve Allah’a olan imanlarıydı. Birbirlerine karşı çok nazik davranıyorlardı ve birbirlerine çok değer veriyorlardı. Sürekli olarak Allah’ı hatırlıyorlardı. Arabaya binecekleri zaman, yemeğe başlayacakları zaman besmele çekiyorlardı. Meryem’in Ailesi tanıdığım İtalyan Ailelere göre çok daha güvenli bir aileydi. İtalyan Aileler genelde problemlidir ve aile içinde sürekli bir rekabet vardır. Fakat Meryem’in ailesinde böyle bir rekabet yoktu ve herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu bana çok ilginç geldi. Meryem’in ailesi İtalya’da göçmen olmaları nedeniyle birçok problem yaşıyordu. Her türlü soruna rağmen mutlu olmasını başarıyorlardı. Ben de bu aileyle birlikteyken çok mutlu oluyordum. Bu dönemler İslam’a sevgi duyuyordum; fakat hiçbir zaman Müslüman olacağım aklıma gelmezdi. Daha sonra Meryem’le camiye gitmeye başladık. Camide Şeyh Emin ile tanıştım.

-Şeyh Emin ile tanışmanız bu süreçte sizi nasıl etkiledi.



Şeyh Emin yeni bir peygamber geldiğini fakat Hıristiyanların bu yeni peygambere iman etmediklerini söylüyordu. Zihnim iyice karışmıştı. Bu süreç benim için gerçekten çok zorlu bir süreçti. Ne yapacağıma karar veremiyordum ve zihnimde İslam ve Hıristiyanlık hakkında birçok soru geziniyordu. Şeyh Emin’in anlattıkları çok mantıklı şeylerdi; fakat Hıristiyanlığı terk etmek, Hıristiyanlık hakkında şüpheye kapılmak beni son derece üzüyordu. İlk olarak bir papaza gidip Şeyh Emin ile tanıştıktan sonra Hıristiyanlıkla ilgili kendi kendime cevaplayamadığım soruları sordum.

-Neydi bu sorular?



Teslis inancı iyice kafamı karıştırmıştı. Katolikler Hz. İsa’nın hem Tanrı olduğuna, hem de Tanrının Oğlu olduğuna inanıyorlar. Bu nasıl olabilirdi? Hıristiyanlar İsa Mesih’in insanların günahlarına kefaret olması için öldüğüne inanıyorlar. Bu inanışı da sorgulamaya başladım.

-Ziyaretine gittiğiniz papaz sorularınıza nasıl cevaplar verdi?



Bu konuları fazla karıştırmamam gerektiğini, İsa Mesih’e inanmaya devam edersem mutlu olacağımı söyledi. Bu papazın dışında üç papazı daha ziyaret ettim. Onlardan başta teslis olmak üzere Hıristiyanlıktan şüphe duymama neden olan sorularımı cevaplamalarını istedim. En son ziyaret ettiğim papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Kendisine niye ağladığını sorduğumda cevap olarak “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bu soruya bir türlü cevap bulamadım. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi. Papazın bu cevabı beni çok şaşırttı ve son ziyaretimden sonra Allah’ın tek olduğuna kesin olarak inanmaya başladım. Bu süreçte gerçeğin peşine düştüm ve sabah akşam İslam hakkında kitaplar okudum. Kur-an’ı ve İncil’i yanımdan ayırmıyordum, sürekli olarak İncil’le Kur-an arasında kıyaslamalar yapıyordum. Belli bir süre sonra İslam’ı daha iyi tanımak için bir İslam Ülkesi’ne gitmeye karar verdim ve 3.5 yıl önce Mısır’a yaptığım gezi sırasında Müslüman olmaya karar verdim.


“KIBLEYE YÖNELİRSEN GERÇEĞİ BULACAKSIN”



- Bu kararı nasıl aldınız? Mısır’da başınızdan neler geçti?



Nil Kenarı’nda gezerken ilk defa ezan sesini duydum. Ezan’da neler söylendiğini anlamıyordum; fakat ezan sesi tıpkı üniversitedeki dinler tarihi hocamız gibi beni de çok etkilemişti. O an, içimden Allah’a secde etmek geldi ve bir camiye giderek dakikalarca Allah’a secde ettim. Daha sonra otele dönüp ağlayarak Allah’a bana doğru yolu göstermesi için dua ettim. Duadan sonra uyumaya başladım ve ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda çok kötü bir yerdeydim ve oradan kurtulmak istiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir anda güzel bir yere geçtim. Bu güzel yerde bir ses bana; “kıbleye yönelirsen huzura kavuşacaksın ve gerçeği bulacaksın ” dedi. Ben de rüyada kıbleyi aramaya başladım. Kıbleyi ararken uyandım, bu rüyayı gördükten sonra kesin olarak Müslüman olmaya karar verdim ve bir camiye gidip Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum.

-Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili kabullenemediğiniz hiçbir şey olmadı mı? Mesela Batı Kültürü’nün içinde yetişen bir bayan olarak İslam’ın erkeğe verdiği 4 evlilik hakkını kendinize nasıl izah ettiniz?



İslam, bir erkeğin birden fazla evlilik yapmasına izin veriyor, fakat bunu bazı şartlara bağlıyor. İslam, birden fazla evlilik yapacak erkeklere eşler arasında adaleti sağlama şartını öne sürüyor; bu da bir erkek için yerine getirilmesi çok zor bir şart. Ben, gerçek anlamda Allah’tan korkan bir erkeğin eşler arasında adaleti sağlayamama kaygısı taşıyacağını, bundan dolayı da birden fazla evlilik yapmayacağını düşünüyorum. Çünkü İslam’a göre eşler arasında adaletsizlik yapmak büyük bir günah olarak görülüyor. Batı da bir kadın birçok erkekle, bir erkek de birçok kadınla birlikte olabilir. Fakat İslam, cinsel hayatı da evlilik vasıtasıyla bir düzene sokuyor.

Müslü-man olmanız aileniz ve çevreniz tarafından nasıl karşılandı?



Müslüman olduktan sonra özellikle babamla birçok sorun yaşadım. Babam örtünmeye başladığım ilk zamanlarda başörtümden nefret ediyordu ve bu nedenle eve ancak başörtümü çıkardıktan sonra girebiliyordum. Fakat babam zamanla Müslüman olmamı kabullendi. Şu an dini inancıma ve başörtülü olmama son derece saygı duyuyor. Annem ise ben Müslüman olduktan sonra İslam’a ilgi duymaya ve İslam hakkında araştırmalar yapmaya başladı. Kısa bir zaman önce de İslam’a girme kararı alıp O da benim gibi Müslüman oldu. Annemin Müslüman olmasına gerçekten çok sevindim, şimdi annemle birlikte babamın Müslüman olmasını bekliyoruz. Babam da som zamanlarda İslam’la ilgileniyor ve zamanının birçoğunu Kur-an okuyarak geçiriyor.

-Batılı Feminist çevreler sıkça İslam’ın kadını ezdiğini dillendiriyorlar. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce İslam kadına nasıl yaklaşıyor?



İslam’ın kadın anlayışı bana göre son derece nazik ve kadını koruyan bir yaklaşımdır. Avrupa’da kadın özgür gibi gözükür; fakat asla özgür değildir. Erkekler kadınlara pek fazla değer vermezler ve kadınlara karşı olması gereken saygı ve nezaketi göstermezler. İslam, kadının bütün yaşamını koruma altına alıyor. Babam 18 yaşıma ulaştığımda bana; “Artık sana bakmayacağım, kendine iş bul ve evden ayrıl ” demişti. İtalya’da hep böyledir. Fakat Müslüman Aileler çocuklarına asla bu şekilde davranmazlar. Mesela Meryem’in anne ve babası maddi sorunlar yaşamalarına rağmen çocuklarına çalışma zorunluluğu getirmiyorlardı. İslam’a göre kadın evli değilse babası ona bakmak zorundadır; eğer evliyse bu sefer de eşi kadının geçimini sağlamakla sorumludur. Kadına karşı bu denli güçlü bir koruma ne Avrupa’da ne de Amerika’da var.

-Örtünmeye nasıl karar verdiniz?



Meryem’in babası İmad sık sık İslam’a göre bir kadının altın gibi değerli olduğunu ve altın kıymetinde olan bir kadının mutlaka korunması gerektiğini söylüyordu. İmad’ın bu sözü bana zamanla çok mantıklı geldi ve örtünmeye karar verdim.

“MÜSLÜMAN OLAN İTALYAN ÇOCUK”



-Siz aynı zamanda bir yazarsınız? Sonradan İslam’a giren İtalyanlarla telefon vasıtasıyla yaptığınız röportajları bir araya topladığınız kitabınız özellikle dikkatimi çekti. Böyle bir kitap hazırlamaya niçin karar verdiniz? Ayrıca İslam’a giriş öyküsünü yazdığınız İtalyanlar arasından hangisinin yaşadıkları size daha ilginç geldi?


Bu kitabı hazırlamaya Pakistanlı bir arkadaşımın teşvikiyle başladım. Pakistanlı arkadaşım İslam’a giriş hikayelerini okuyan birçok insanın bu hikayelerden etkilenerek Müslüman olmaya karar verdiğini, ayrıca doğuştan Müslüman olan kişilerin de bu hikayelerden büyük dersler aldıklarını söyledi. Ben de bunun üzerine sonradan Müslüman olan 26 İtalyan’la telefonla röportajlar yaparak, onların hikayelerini kitaplaştırdım. Avrupa’da İslam’a olan yoğun ilgi nedeniyle de kitabıma “İslam’ın Dönüşü” ismini verdim. Kitabım İtalya’da büyük ilgi gördü ve hatta bazı insanların İslam’a girmesine vesile oldu. Görüştüklerim arasında özellikle 13 yaşındaki İtalyan bir kızın daha çocuk denilebilecek bir yaşta İslam’a girmesi beni çok etkilemişti.

-Bu İtalyan Kız Müslüman olmaya nasıl karar vermiş?



Öğretmeni ona İslam ve İslam Ülkeleri hakkında bir ödev vermiş. O da bu ödevi hazırladığı sırada İslam hakkında okuduğu yazılardan etkilenerek Müslüman olmaya karar vermiş. Kızın ismi Hatice’ydi. Hatice 14 yaşına geldiğinde de örtünmüş. Hatice ile görüştüğümde çok güçlü bir karaktere sahip olduğunu hissettim. Ona “bu gücü nereden alıyorsun” diye sorduğumda bana “İslam’dan alıyorum, bağlı olduğum din bana büyük bir güç veriyor” diye cevap verdi.

“MÜSLÜMAN’IN ÖZGÜVENİ OLMALI”



-Sonradan İslam’a girenlerle yaptığım röportajlarda bir çoğu Müslümanları tanıdıktan sonra uğradıkları hayal kırıklıklarından bahsetti. Aynı hayal kırıklıklarını siz de yaşadınız mı?


Evet. İnsanların namaz kılmadıkları, örtünmedikleri, yalan konuştukları ve sözlerinde durmadıkları halde Müslüman olduklarını söylemeleri beni çok şaşırtıyor. İslam Ülkeleri’nden gelip Avrupa’ya yerleşen Müslümanlar Batılılarla bir arada yaşayabilmek için İslam’ın birçok emrini yerine getirmiyorlar ve İslam’dan utanırmış gibi davranıyorlar. Oysa bizler Müslüman olduğumuz için büyük bir özgüvene sahip olmalıyız ve Avrupalılara “En bilgili olan Allah’tır ve yaratıcımız insanlar gerçeğe bağlı kalarak yaşasınlar diye Hz. Muhammed vasıtasıyla İslam’ı gönderdi. Bu nedenle en doğru olan emir ve kanunlar İslam’ın kanunlarıdır” diyebilmeliyiz. Bir Müslüman ne olursa olsun İslam’ın emirleri ile ilgili doğruları söylemekten asla korkmamalı.

-İtalya’da İslam’a olan ilgi hangi boyutlarda?



İtalyanların geneli Müslümanlardan korkuyor. Bunun nedeni ise televizyon ve gazeteler. İtalyan Medyası sürekli olarak İslam’ı kötü göstermeye çalışıyor. İtalya’da İslam’a her tülü saldırı serbesttir; fakat Yahudilikle ilgili olumsuz bir haber yaptığınızda hemen cezalandırılırsınız. Medyanın İslam’a yönelik yoğun saldırılarına rağmen özellikle İtalyan Gençler arasında İslam gün geçtikçe daha da yayılıyor. Örneğin benim doğduğum ilçe nüfusu az olan küçük bir yer; fakat sadece bu ilçede son 2 yıl içinde 100 bayan ve 23 erkek İslam’a girdi.
Ekleme Tarihi: 29.09.2008 - 16:39
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon << URFALININ KABIR ZIYARETI>> :)
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
Themenicon    << URFALININ KABIR ZIYARETI>> :)
582 Mesaj -

Urfalının Biri Mezarında Yatan Babasını Ziyaret ediyor:


Babo nasısan, eyimisen?
Gene Fatihayı gaptın, keyfin yerinde.
Oraları bilmem amma...
Buraları bura olmaktan çıhmış gayri.
Mezarıydan galksan,gafayı yersen.
Öldüğüye sevinirsen...

Sıra geceleri bitti artık.
Şindi Bitliste beş minare de yok.
Hasangalasında caketim de galmamış.
Hem Urfa dağlarında ceylanlar da gezmiy.
Herkes: Şak-şuka, şaka da - şuka söylüy...

Ne mırranın, ne de gayfenin dadı galdı,
Gayfenin neslisi çıkmış, südü de içinde.
Gaçak çay da hepden gaçak olmuş,
Sallama içiyler..
Ahhh.. Şu gavur icadı televizyon yokmu?
Tam üç tene eve aldım,gene de acans dinliyemiyem.
Gumasının yüzünden gocasından ayrılan böyük gız,
Yaseminin penceresinden bakmazsa göremiymiş.
Öbür oğlan Gurtlar Vadisi.
Hele o güççüğü yokmu ? Sen görmedin.
Saçını hep Amerikan kesdiren,
Gözü , gulağı oynuy namıssızın.
Acun Firarda diy, başka bişey demiy
Turizm dersine eyi geliymiş.
Valla yalan,
Mahsadı çıbıldak garılara baha...

Torunun Şehmuzla iftihar etmelisen,
Aletirik Mehendisi çıktı.
İş bulamadı, galdırım mehendisiyem diy.
Galdırım da yok ya, çamırlarda debeleniy, duruy...
Babo bi de telefon çıkmış,minnacık.
Şalvarın cebine on tene sığar şerefsizim.
Tele-fon amma teli,meli yok.
Eyi bişey de çok yalan söylüy.
Ben Siloyu tarlada görüyem,
Aradığın gişiye ulaşılmıy diy.
Ancaaa foturaf bilem çekiy vallaha...

Bu cümma rühuya hatim indirecektik;
Mevlüt Hoca nazlanıy,boğazı ağrıymış.
Yoh gendini üçaylara hazırlıymış...
Eve iki tene CD göndermiş,
Bunuyla gırk hatim iner demiş.
Eh..Sen de bunuyla idare edersiy.
Dünya işleri bitmiy.
Şindi bana müsade;
Aşağı kepir tarlaya gidiyim.
Golf oynuyacağım da...




bu arada sunuda belirteyim bende URFA'liyim.
--------------------------------------------------------------------------------

kendinize iyi bakın, selamlar...


Ekleme Tarihi: 04.09.2008 - 15:49
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: --- ISLAMI YASAYARAK ORNEK OLANLAR ---
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
--- ISLAMI YASAYARAK ORNEK OLANLAR ---
582 Mesaj -

İnsanın imanda ve ihlasta mesafe alıp inkişaf etmesi çok değerli duygu ve davranışlara sahip olmasına sebeptir. Maneviyatta ilerleyen insan, çevrenin etkisinden kurtulur, sadece Allah rızasına kilitlenir. Davranışlarını da buna göre düzenleyerek örnek bir hayat yaşar.

Bugün sizlere imanda ve ihlasta inkişaf ederek dinde derinleşmiş bu örnek hayatlardan çeşitli davranış misalleri sunmak istiyorum. Muhtemelen siz de benim gibi bu misalleri ibretle okuyacak, tefekkür edeceksiniz.

Şam'ın ileri gelen âlimlerinden İbn-i Muhayriz (vefatı: 99), alışveriş için kimsenin dikkatini çekmeden bir dükkana girmiş, alacağı malları seçiyordu. Geriden biri kendisini fark edince hemen dükkan sahibinin kulağına eğilip haber verdi:

- Şu mallara bakan zat Şam ve Kudüs'ün büyük din âlimlerinden İbni Muhayriz'dir. Ona ucuz fiyata ver.

Bu tanıtımı duyan İbni Muhayriz ,kitaplık çapta bir ikazda bulunur;

- Biz buraya paramızla mal almaya geldik, dinimizle, ilmimizle değil! Bizim ilmimiz İslam'ı doğru yaşamak içindir, menfaatimize alet etmek için değildir. Lütfen bizi ilmini menfaatine alet eder hale getirmeyin! Herkese nasıl satıyorsanız bize de aynı fiyattan satış yapın, bir ayırım yapmayın.

Böyle ilim adamı örneğine ne kadar muhtacız bugün değil mi?

Büyük müçtehid Ahmed bin Hanbel (H. 241) Bağdat'ta pazardan dönüyordu. Onu elinde çantasıyla gören biri koşarak gelip çantasını taşımak istedi. Vermek istemeyince de ısrar etti:

- Efendim bizim vazifemizdir büyüklerimize hizmet!..

Ahmed bin Hanbel ise:

- Biz kendimizi çantası taşınacak büyüklerden bilirsek bu kibir olur, küçüklerden biri olduğumuzun delilini teşkil eder... Bu sebeple bizi büyüklerden bilmek size sevap getirse bile bize günah kazandırır. En iyisi, kendimi çantası taşınacak büyüklerden biri saymayıp yükümü kendim taşımalıyım. Çünkü mahşerde de herkes kendi yükünü kendisi taşıyacak, kimse kimsenin yükünü yüklenmeyecektir. ..

Yahya bin Muaz'a biri şöyle sordu:

- Ben ihlasta ilerlemek istiyorum. Nasıl anlarım ihlasta ilerlediğimi?

Şöyle cevap verdi Yahya bin Muaz: - Seni övenle yeren, nazarında eşit oluyorsa ihlasta ilerliyorsun demektir. Öyle değil de seni öveni seviyor, yerene kızıyorsan ihlasta yerinde sayıyorsun, ilerleme yok demektir.

Gerçekten de insanların ne övmesi kurtarır ne de yermesi batırır. Mühim olan Allah'ın övmesidir.

Hz. Aişe'ye sorarlar:

- İnsan kendinin iyilerden olduğunu nasıl anlayabilir? Şöyle cevap verir:

- Ne zaman kendini kötülerden bilirse o zaman!

- Kötülerden olduğunu ne zaman anlar?

- Ne zaman iyilerden biri olduğunu düşünmeye başlarsa, o zaman kötülerden olduğu anlaşılır!

Gönenli Mehmet Efendi (vefatı: 1991) elini öpmek isteyene asla el öptürmez, üstelik çıkışarak söylenirdi:

- Benim elimi öpeceğine kendi elini öp! Çünkü derdi, benim elimi öpme tevazuuna sahip olanın eli öpülür. Öyle ise sen kendi elini öp!

- İyi ama dediler, biz büyüklerimizin elini öpmek isteriz.

- Siz dedi, bizi büyüklerden bilirseniz sevap alırsınız; ama biz kendimizi büyüklerden bilirsek günaha gireriz. Çünkü kendini büyüklerden bilen adam kibirleniyor demektir, kibirlenen adam büyüklerden olamaz.

İşte size iman ve ihlasta ilerleyenlerden düşünce ve davranış örnekleri... Bunlar İslam'ı sözle tebliğden önce halle yaşayarak örnek olmaktalar. Bugün aradığımız da bunlar olsa gerektir. Sözle tebliğden önce, yaşayarak temsil etme örnekleri...

AHMED ŞAHİN


(Alintidir.)
Ekleme Tarihi: 21.07.2008 - 16:02
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hayrünnisa GÜL hanım efendi......Başımı örtüyorum,beynimi değil
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -

Bu konuyu eklediginiz icin Allah Razı Olsun Kardesim. Musluman kadinlar baslarini ortmekle akillarini ortmuyorlar, aksine tam manasiyla akillarini koruyorlar. Cunku, Onlari rahatsiz edecek bakislardan, namuslarina zarar gelmesinden, Iffetlerinin korunmasinda bos ve yararsiz seylerle ugrasmasindan koruyor. Ancak bu bilincli bir sekilde ve saglam bir inancla ortunen kisiler icin gecerli. Sirf orf adet ve aile baskisiyla ortunenler icin gecersizdir. Cunku onlarin da niyeleri dogru ve iyi olmadigi icin akillarinida ortmus oluyorlar tipki ortunmeyle alay edenler ve tahammul edemeyenler gibi. Herseyde Niyet onemlidir. Allah musluman olan butun insanlarin saglam bir niyetle islama hizmet etmelerini butun muslumanlara nasip etsin.

Bayan kardeslerim suna cok dikkat edin. Eger bir topluluk tarafindan inancinizi yasadiginiz icin sevilmiyorsaniz bilinki sizler dogru yoldasiniz. ve Sevinin. Cunku Sundan hic supheniz olmasin ALLAH sizleri seviyor dur. Egerki bu cagimizda islam dusmanlari tarafindan seviliyorsaniz, bilinki yasantinizda bir eksiklik var ve yanlis davranistasiniz.

Herzaman ortunuzle, namazinizla ve diger islami emirleri uygulayisinizla ehli kufur karsinizda devamli dik durun ve bu halinizden dolayi ALLAH'a sukredin.

hepinizi ALLAH'a emanet ediyor, selamlarin en guzeli olan ALLAH'in selamiyla selamliyorum. Esselamun Aleykum ve RAhmetullahi ve Beraketuhu.


Ekleme Tarihi: 20.07.2008 - 10:30
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hakiki Bir DOST Bulmak!
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -

Hakiki dost supesiz ALLAh dir. Ne mutlu ALLAH'a gercekten dost olanlara.

Allah Razi olsun eklemeleriniz icin.

Allah'a gercek bir dost olmaniz dilegiyle. Allah'a emanet olun. selamun aleykum kardeslerim.


Ekleme Tarihi: 20.07.2008 - 10:03
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: GUL Askin Mihrabidir
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -
ALLAH hepinizden de ayri ayri razi olsun. ayrica eklediginiz kirmizi gulerde cook guzel.Elinize Saglik Te$ekkürler

Allah'a emanet olun. selamun aleykum.
Ekleme Tarihi: 20.07.2008 - 09:54
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: GUL Askin Mihrabidir
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
GUL Askin Mihrabidir
582 Mesaj -

"Başkaları gülü bir çiçek diye sever belki de. Ama biz, gülü “gül” olduğu için severiz. Bizim için gül sevgilidir, gül güzelliktir, gül coşkudur. Gül, esmanın eşyaya tecellisinin esrarıdır. Gül aşktır, gül sevinçtir, gül bahar muştusudur… Gül, ezelle ebed arasındaki bütün zamanların en güzelinden yansımalar taşıdığı için güzeldir. Ve katmer gül; rengini şehit kanından, kokusunu Efendimiz (A.S.)’ın mübarek teninden aldığı için çiçekler sultanıdır.

Bu sebeple olsa gerek, gülün kokusuyla kendimizden geçeriz. Başka bir aleme gideriz. Yol buluruz mâverâya… Biz güle, gülistanda açan katmer güllere “Peygamberlik Gülzarının Eşsiz Gülü”nün remzi olduğu için vurgunuz. Ve gülü her kokladığımızda salâvat getiririz, O’nun terinin kokusundan bir zerreyi teneffüs ettiğimizden…

Gülü tarife ne hacet; gül Sevda-yı Muhammedî’dir. Gülün sevdası kalbimizin hâfi tepelerinde, ahfâ zirvelerinde sancak açmıştır. Ve bizler, gönlü gülşen olan insanlara meftun oluruz, Kainatın Solmayan Gülü’nün aşkıyla… Gün gelir, gözyaşıyla gül sularız. Bir gül için bin dikene su veririz. Ve biliriz ki, güllerin içinde diken yoktur, dikenler içinde gül vardır.

O, aşkımızın mihrabındaki gül… O, alemlere rahmet olarak gönderilen bir rasûl… O, çöl sıcağındaki bir kevser şelâlesi… O, teşrifiyle kainatı aydınlatan ve ışık bahşeden sonsuz bir nur şulesi… Gündüzleri dünyayı ışıtan güneş ve geceleri gökyüzünde çiçek çiçek açan yıldızlar, O’nun sönmeyen ışığının en mütevazi kandilleri… Sera da, süreyya da O’nun nuruyla aydınlanır… O’nun sîreti bir amaç, O’nun sünneti bir hidayet, O’nun sureti gönüllere ülfet ve nimet veren bir âb-ı hayat… Ruhumuz O’na aşık… O, gül mushaflı sevdamızın sembolü… O, onsekiz bin alemin emsali olmayan gülü…

Divan şairimiz Fuzûlî Su Kasidesinde:

“Suya versün bağban gülzârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek, verse bin gülzâre su.”

diye O Gül’ün dünyaya bir kere geleceğini, bahçıvanın bin gül bahçesini sulasa, sele verse dahi O’nun yüzü gibi bir gül açılmayacağını en lâtif bir biçimde ifade ediyor…

Lâkin, O Gül’ün sevdasını kelimelerle anlatmak, dizelerle vasfeylemek ne mümkün? O, “levlâke, levlâk…” sırrının muhatabı olan hayat güftesi… O, tebessümünden cennetler yaratılan mutluluk bestesi… O, bütün çağların önünü aydınlatarak ademoğlunu karanlıktan kurtaran yaratılmışların en yücesi… O, Rabbimizin terbiyesiyle yetişmiş bir ahlâk abidesi… O, çaresizlerin çaresi… O, kimsesizlerin kimsesi… O, hurma kütüğünün bile hasretinden inlediği bir ülfet çeşmesi… O, vefanın zirvesi… O, insanların en sabırlısı, en hoşgörülüsü, en azimlisi, en kararlısı… O, yiğitlik ve cömertlik timsali… O, kainatın bir numune-i imtisali… O, efendiler efendisi… O, Allah’ın müjdesi… O, insanlığın müjdecisi… O; hem “Halîl”, hem “Habîb”, hem “Sıddîk”, hem “Emîn”… O, sevgi tohumları atıp, kardeşlik duyguları yeşerten; toprağa yağmur, karanlığa nur ve gönlümüze sürur olan sevgililer sevgilisi…

O’nda toplanmıştır bütün güzellikler… O, hep “ümmetim, ümmetim” diyen, “nefsim” demeyen Hâtemül Enbiyâ tacının sahibi… O, Sidretü’l Münteha’nın misafiri… O, Gâye İnsan… O, Mahşer günündeki tek sığınak… O, kırık gönüllerin mimarı… O, Hakk’a giden yolun rahmet kapısı… O, İslâm’ı bütünüyle hayatında billurlaştıran, bizatihi İslâm’ın kendisi olan Habib-i Kibriya… O, çöle inen nuru bütün cihana yayarak tebliğini tamamlayan nebiler nebisi… O, tek Rehber… Aşıklar O’nun için yanar… Sadıklar O’nun için ağlar… Rüzgar O’nun yadıyla eser… Bülbüller O’nun kokusunun olmadığı yerlerde susar… O’nun izinden gitmeyen saadet bulamaz. O’nun nuruna pervane olmayan mahşerde kurtulamaz…

O, ilâhi nizamın namütenahi güzelliğini bahşetti gönüllerimize… O, ruhlarımıza üflediği sonsuzluk aşkıyla hilkatin esrarını öğretti bize… O’nsuz ne farkı vardı gündüzlerin geceden?.. O’na gelen vahiyle aydınlandık, karanlık her düşünceden… O olmasaydı, sonsuzluk iklimine ulaşamazdık… O olmasaydı, dünyadaki bu sarp yokuşları asla aşamazdık… O’nunla kalbimize nur olup, ilham doldu… O’nunla ışık buldu gece, gündüz ve akşam… O’nsuz baharlar kıştı… O’nsuz insanlık, öksüz ve yetim kalmıştı…

Kainatta mütecelli olan esma-yı ilâhiyye’yi şahsında en mükemmel biçimde tebarüz ettirip, en mücellâ keyfiyetiyle temsil eden gaye insan O’dur. O’nun her kelâmı hakla batılı ayıran bir kıstas; O’nun her hükmü şaşmaz bir adalettir. O’nun hayatı tebliğini temsille geçmiş ve cihana en iyi tebliğin temsil olduğunu göstermiştir.

O, ıztıraptan çatlamış dudaklara merhem, kuraklıktan çoraklaşmış gönüllere zemzem, insanlığını kaybetmiş ruhlara erdem ve alev alev yanan sinelere bir meltem gibi serinlik; bizlere cennet-âsâ baharlar ikram eder…

O’nun gelişi, gecelerin ebedi bir gündüze dönüşüdür… Ve O’nunla İslâm’ın nuru tulû etmiştir. O, ümmetini küfrün yakıcı sıcağından imanın serin iklimine kavuşturmuş, karanlıktan nurun aydınlığına çıkarmıştır.

Uykuda bile uyanık kalmanın keyfiyetine vasıl olan gönül erleri, nurani ışıltıların semavi izdüşümlerini O’na teslimiyette bulurlar. Muhakkak ki, sema ile arz arasında meydana gelecek bir kutlu buluşma “Gül Devri”nden ilham alan bir iklimde gerçekleşir. O Gül’ün namütenahi güzelliği kalplere yansıdığında, gecesi olmayan bir gündüz tecelli edip, gönüllerde gül tomurcuklarının açılmasına vesile olur.

Unutmayalım ki, en karanlık devirlerde bile dikenler arasında goncaya durmuştur güller… Gülün çevresindeki dikenler, gül kokusuyla hemhâl olunca güle dönüşür birer birer… Bizler, “Gül” kokusunun ikliminde insanlığımızı yeniden keşfettiğimiz zaman; rahmet, bereket ve hidayet yağmurlarıyla madde ve mana planında dirileceğiz. Mekanın ve zamanın ölü noktalarına Gül Devri’nden gelen esintilerle hayat üflemeye muktedir olacağız. Gül yüzlüler göz yaşıyla gül sularken, tomurcuk veren güllerin açılmasını beklemektedir… Gonca güller açıldığı zaman vuslat baharı gelecek, gönlümüz şaduman olacaktır. Kalpler O’na bağlanıp râm olduğunda, yanlışlıklar bütün neticeleriyle ortadan kalkacaktır…

"


Ekleme Tarihi: 17.07.2008 - 16:19
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hakiki Bir DOST Bulmak!
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
Hakiki Bir DOST Bulmak!
582 Mesaj -

"Hakîkî bir dost bulmak, o kadar kolay değildir. İnsan kendisine iyi bir arkadaş bulabilir. Vefâlı bir eş ve iyi bir iş de bulabilir. Hatta, gökte aradığını yerde bulanlar bile vardır.Ama hakîkî bir dost bulmak o kadar kolay değildir.


Önce gönüller üzerine dostluk köprüsü kurmak gerekir. Ancak böyle bir köprüyü inşâ edenler ve bu köprüden geçenler hakîkî dostlara kavuşabilirler. Dostluk köprüsünden geçmek için ise, insanın önce kendisinden geçmesi gerekir. Dostluk köprüleri, sağlam temeller ve şirin kemerler üzerine bina edilir. Bu köprülerin taşları cefa ile yontulmuş, harcı vefa ile yoğrulmuştur. Diğer köprülerin en az iki ayağı varken, dostluk köprüleri tek ayak üzerinde bile durabilirler. Yani karşı taraftan bir destek ve çıkar beklentisi yoktur. Dostların sevgisi de, şefkati de, ilgisi ve ikrâmı da karşılıksızdır. Bu köprülerin altından çok sular, üstünden uzun yıllar geçse de, onlar yıpranmaz ve yıkılmazlar.

Böyle bir köprü inşâ etmek zahmetli olduğu için hakikî bir dost bulmak da zordur.

Aşık Veysel, “Dost dost diye nicesine sarıldım” diyor. Ama hiçbirisinde bir vefâ bulamadığı için toprağın kucağına dönüyor. Çilenin, cefânın, sadakatin ve şefkatin sembolü olan kara toprağı dost olarak kabul ediyor. Bir başka âşık, ömür boyu bir dost bulamadığından yakınıyor, “Bir dost bulamadım, gün akşam oldu” diyerek sazının tellerine dokunuyor.

Mecazî aşkın çöllerinde dolaşanlar, hakîki bir dost bulamamanın ıztırabını yaşarlar. Allah dostlarından bir zatın dediği gibi, böyle âşıkların divanlarını sıksan, herbirinden hazînâne birer feryat damlar. Ancak, dostluk köprüsünden geçenler, Leylâ’yı bırakıp Mevlâ’ya koşanlar elemsiz lezzete kavuşabilirler.

Hallac-ı Mansur, Allah dostudur. Dostluk köprüsünden geçerek Rabbine o kadar yaklaşmış ki, artık O’nu kendinden, kendisini de O’ndan sayarak “Ene’l-Hak” demiştir. Fakat dost halinden anlamayanlar velîliği delilik kabul ederek kendisini idam ettiler. Önce ellerini ve ayaklarını kestiler, sonra da başını keserek bedenini yaktılar ve küllerini Dicle Nehrine attılar. Böylece gerçek bir dost, dostu için canını feda etmiş oluyordu.

Mansur idam edilirken, şeytan karşısına geçer ve şöyle der: “Ben de ene dedim, sen de ene dedin. Ama ben lânete maruz kaldım, sen rahmete nail oldun. Bunun hikmeti nedir?” Mansur da şu cevabı verir: “Sen ene dedin, kendini ortaya koydun, ben ene dedim, kendimi ortadan kovdum.” Demek ki, dost dostta fâni olursa, dostluk bâki kalıyor. Sufîlerin “fenâfillah” dedikleri bu olsa gerek.

Dostluk köprüsünden geçebilmek için bazı şeylerden vazgeçmek gerekiyor. Mansur, önce ene’sinden, sonra da başından vazgeçiyor. Acaba bizler ebedî ve ezelî dostumuz olan Rabbimiz için nasıl bir fedakârlık gösteriyoruz?

Meselâ, her sabah dost dâveti olan Ezân-ı Muhammedî’yi işitip de, bu dâvete icâbet etmek için uykumuzdan vazgeçebiliyor muyuz?

İçimizdeki öfkeden, kinden, hased ve husûmetten vazgeçip, muhabbet yolunu seçebiliyor muyuz?

Allah ve Rasûlüne ebedî dost olmak istiyorsak, gönlümüzün elinden tutup, “Gel dosta gidelim gönül” diye yollara düşmeliyiz. Bu yolda kaybedecek vaktimiz yoktur. Fırsatı kaçırdıktan sonra, “Geçti dost kervanı” diye sızlanmanın bir faydası olmayacaktır.

"
Ekleme Tarihi: 12.07.2008 - 11:06
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: CAMİ İMAMINA TEBLİĞ!!
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -
Ebuberra kardes. Cok guzel bir konu eklemissin. Tagutu bir turlu kavramiyan yada kavramak istemiyen insanlar icin cok guzel ve kolay anlasilir bir sekilde anlatilmis bir konudur.

Elinize Saglik Allah'a emanet olun.
Ekleme Tarihi: 16.04.2008 - 15:34
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: CAMİ İMAMINA TEBLİĞ!!
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -



Bu mesaj 1 kez ve en son Cihan-63 tarafından 20.04.2008 - 11:53 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 16.04.2008 - 15:34
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon --- HEP ABD ve ISRAIL'in CIKARLARINA ---
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
Themenicon    --- HEP ABD ve ISRAIL'in CIKARLARINA ---
582 Mesaj -
Hep ABD ve İsrail'in Çıkarlarına
"Ergenekon'un ve bugün ulusalcı diye anılanların yaptıkları, hep ABD'nin ve İsrail'in çıkarına olmuştur."


Manzara

"Bindirilmiş kıta" intibaı veren gruptaki kızlardan biri diyor: "O makama gelmiş bir hukuk adamı hakkında nasıl böyle konuşursunuz?" Makama saygı duyulur ama saygıdeğer bir makamı temsil edemeyen kim olursa olsun eleştiriyi hak eder.
Burası, "Sizi buraya getiren kuvvet böyle istiyor" diyen; "Siz emredin, biz ona göre kanun yaparız" diyen; Bakanlığına bir defada kendi partisinin görüşünü paylaşan 5.000 hakim, savcı alan ve "Ne yani, falanca partiye taraftar elemanlar mı alacaktım?" diyen; darbeleri, başbakan ve bakan idamlarını savunan, savunurken gerçeğin tersini söylemekten çekinmeyen yüksek yargı mensuplarının ve adalet bakanlarının mebzul miktarda bulunduğu bir ülke.

Bir başka öğrenci, "Ben, üniversitede okuyorum. Benim reyim, Doğu'da yaşayıp tahsil görmeyen bir insanla aynı olamaz!" diyor. Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi, öğrencilerine böyle mi hukuk ve demokrasi öğretiyor? Demokrasi, oy sahiplerinin en iyi seçimi yapma konumunda bulundukları değil, kendilerini yönetecek kişileri, partileri seçtikleri rejimdir. Madem "halk idaresi" demek olan demokrasi ve "çoğunluk hakimiyeti" anlamına gelen cumhuriyet var, öyleyse her insanın oyu birbirine eşittir ve en fazla oyu alan parti iktidara hak kazanır. Sonra, sizin doğru düşündüğünüzün garantisi ne? Sizden daha tahsilli ama sizin gibi düşünmeyen milyonlarca insan var.

Bir başkası, "AKP % 47 oy almışsa, biz % 53'üz diyor." Çarpıtmaya bakın. % 53'ün tamamı sizden mi ibaret?

Cindoruk, pek çok milletvekiline atfedilen suçların yasama dokunulmazlığı altında işlendiğini kabul ediyor ama ekliyor: "Bunlar, partinin odak olup olmaması karşısında fikir verir." Yasama dokunulmazlığı, milletvekillerinin Meclis'te ifade ettikleri düşüncelerden masun oldukları demek değil mi? O zaman, masuniyet altına alınmış ve dolayısıyla suç teşkil etmeyen ifadeler nasıl oluyor da, bizzat işlenmiş suçlara dayanması gereken odak olma hakkında fikir verebiliyor? Bu durumda, hangi milletvekilli yasama dokunulmazlığına sığınarak Meclis'te görüşünü belirtebilir?

Avni Özgürel, güzel açıkladı. 12 Mart'tan önce ABD, Türkiye'de haşhaşın yasaklanmasını istemektedir. Hükümet kabul etmeyince, ABD yetkilisi dönemin Dışişleri Bakanı Çağlayangil'e, "Size acıyorum, partinizden istifa edin!" tavsiyesinde bulunur. 9 Mart cunta hareketinin yol verdiği 12 Mart Nihat Erim hükümetinin ilk aldığı karar, Türkiye'de haşhaş ekiminin yasaklanması olmuştur. 12 Eylül öncesinde, Türkiye, Yunanistan'ın NATO'nun askerî kanadına dönmesini veto etmektedir ve NATO sistemi kilitlenmiştir. 12 Eylül günü dönemin ABD Başkanı Carter'e rapor verilir: "Our boys have done it!" 17 gün sonra, darbe hükümeti, Yunanistan'la ilgili vetoyu kaldırır. 27 Mayısçıların malî krizinde imdada yine ABD koşmuştur.

28 Şubat, birkaç yıl sonra İslâm dünyasında BOP adı altında uygulamaya konacak planın Türkiye ayağıdır ve Türkiye, İsrail'in kucağına oturtulmuştur.

Yani Ergenekon'un ve bugün ulusalcı diye anılanların yaptıkları, hep ABD'nin ve İsrail'in çıkarına olmuştur.



Türkiye'de 1950'den bu yana çarkı hep aynı dönen sistem içinde DP, AP, ANAP, AKP gibi sağ partiler, G8'in ürettiklerini tüketen pazar konumundaki ülkemize biraz ekonomik can katmak gibi gaz fonksiyonu görürler ve hepsi, ikinci dönemlerinde yıpranmaya başlar. Can, demokrasi gereği birazcık halka ve dolayısıyla İslâm'a ait değerlere doğru üfleniverince, fren fonksiyonu gören darbeci damar harekete geçirilir ve müdahalede bulunulur. Ayrıca bugün, ABD'nin bölgesel ve küresel planları ve istekleri, İsrail'in Lübnan'a saldırma hazırlıkları, Güneydoğu/Kürt meselesinde çözüm işaretlerinin belirmiş olması karşısında iktidar zayıf düşürülmüş; özellikle başörtüsü yasağının kalkması için Anayasa'da değişiklik yapılması ve hiç hazmedilememiş bulunan birtakım gönüllü kuruluşların Güneydoğu meselesinin çözümüne önemli katkı sağlar hale gelmesi ve Ali Kırca, "Kapatma davasından Ergenekon soruşturmasına" diye tam tersine çevirse de, kapatma davasından 8 ay önce başlamış bulunan Ergenekon soruşturmasının derinleştirilmesi, bardağı taşıran son damlalar olmuştur.

Ali UNAL/ zaman


Bu mesaj 1 kez ve en son Cihan-63 tarafından 31.03.2008 - 12:49 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 31.03.2008 - 12:46
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Nişanlı Kızlar Amannn Dikkat…! (Baylar dahil)
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -



Bu mesaj 1 kez ve en son Cihan-63 tarafından 24.03.2008 - 17:12 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.03.2008 - 17:11
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Nişanlı Kızlar Amannn Dikkat…! (Baylar dahil)
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -

Evlenilecek Hanım

...

Hazreti Ömer zamanında da kadılık yapmış olan meşhur, Kadı Şüreyh'e birgün bir genç gelerek evlenmek istediğini ve fakat evleneceği kadının tahsilli ve şehirli olmasını istediğini bildirerek nasihatta bulunmasını istedi.

Kadı Şüreyh, o gence Müslümanın evinin cennet olduğunu ve Hazreti Resûlüllah'ın böyle buyurduğunu naklederek başından geçen evliliği şöyle anlattı:

-Gençtim, artık evlenme zamanımın da geldiğini düşünmeye başlamıştım. Birgün Benî Mahzun kabilesinin çadırlarının önünden geçerken bir kız görüp, ona talip oldum. Kız babası kısa bir tetkikten hemen razı olup işi bitiriverelim dedi.

Kısa zamanda düğünler yapıldı, dualar edildi ve evlilik hayatına ilk adımımızı atmış olduk. Fakat çok geçmeden beni bir pişmanlıktır almıştı. Çünkü ben bu bir köylü kızıdır, üstelik tahsil de görmemiş, bununla ben nasıl geçinebilirim diye düşünüyor bu kararımdan dolayı son derece pişman oluyordum.

Çok geçmeden bizim hanım birgün bana şu sözleri söyledi:

- Efendi! Sen alim ve şöhret sahibi bir kimse imişsin. Ben ise yaylalarda gezen şehir hayatından anlamayan bir köylü kızıyım. Aslında cen kendine göre bir evlilik, ben de kendime göre bir hayat kurmalı idim, ama kader bizi birleştirdi. Cenabı Allah benim gibi bir köylü kızını senin gibi bir şöhretli alime nasip etti. Şimdi sen bana benim bilmediğim tarafları anlat ki, ben onlara dikkat edeyim, mesela; senin evine benim sülalemden kimler gelebilir, senin akrabalarından kimleri misafirliğe alayım, kimleri kabul etmeyip onlara karşı soğuk davranarak eve gelmemelerine mani olayım dedi.

Ben kadının bu anlayışı karşısında düşündüklerimden dolayı pişman olup:

- Hatun sen bana öyle şeyler söylüyorsun ki, eğer bunları hakkiyle yaparsan beni bahtiyar edeceksin, dedikten sonra:

- Dindar olmayan hiçbir kimseyi eve almayacaksın, dindar olanlardan da senin tarafın çok çok gelmesin, benim tarafımdan ise; şu, şu şahıslar gelmesinler, şunlar ise hiç gelmesinler diye gerekli talimatı verdim. Tam bir sene huzur içinde yaşadım. Bir sene sonra fetva dairesinden eve döndüğümde evde son derece mütesettire bir hanım görüp kim olduğunu sordum. Hanım annesi olduğunu söyledi. Kayın validem olduğunu öğrenince elimden gelen hürmeti esirgemedim. Bir müddet sonra kayın validem bana:

-Oğlum hanımından memnun musun? Diye sordu. Ben:

-Allah senden razı olsun, kızınızdan çok memnunum. Bu zamana kadar hiçbir şikayetim olmadı, diyerek memnuniyetimi izhar ettiğimde, kayın validem bana şunları söyledi:

- Oğlum kızımdan tabii ki memnun olacaksın. Çünkü biz onu cennette büyüttük. Evimiz Resulüllah'ın bildirdiği gibi bir cennetti. Kur'an ahlakından başka birşey öğretmedik ona... Yine de sen hanımın üzerindeki otoriteni eksik etme! Çünkü kadınlar iki sebepten hemen şımarıverirler: Birincisi ona olan sevgini yüzüne söylediğinde, ikincisi ise bir hayırlı evlat dünyaya getirdiklerinde. (1)


Kaynak:
1) Büyük Dini Hkayeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi



O psikolok ne demisse bana gore bos soylemis. Asil Evlilik Islami ahlak cercevesinde oldugu surece huzur ve Mutluluk getirir. ISlamiyet disinda Yapilan secimler de, begenmeler de, sevgi de, saygi da bir buyuk sifirdir. Bugunun sorunlerinin tamami; islami ahlak olmayisindandir. Gerisi ise bos sozlerden ve bos cozumlerden ibarettir.
Ekleme Tarihi: 24.03.2008 - 17:11
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: “Sonsuz güven' duyulan TSK'nın geleceği kimlerin elinde?
Cihan-63 su an offline Cihan-63  
582 Mesaj -

Berraksu kardesim; Bu tsk nasil sonsuz guven duyulan bir kurum ki, bu kadar insanin inanclarina, giyimlerine karsi.

Turkiyede ne kadar hain orgut varsa, hemen hemen hepsinin kurucusu emekli subaylardir. Arti Turkiye,deki dinsizleride koruyan, destekleyen, yardim eden ve hatta dine saldirmayi tesvik eden Tsk degilmi?

Bu ulkede kimler hain acaba.

Canakkale savasinda yuzbinlerce sehit verdik. Neden bu sehitler kendilerini feda ettiler acaba. sadece vatan ve bayrak icinmi zannediyorsun? Bir kere sadece vatani icin savasan ve o hal uzere olen sehit olamaz. Sehitlik ancak Islam icin, Allah'in dinini korumak icin NAmusunu korumak icin ve sadece ALLAH icin savasip olenlerdir.

Simdi asil konuya gelelim: Canakkale savasi, kurtulus savasi, Kuvvai milliye hareketleri ne amac guduyordu acaba? Hepsinin tek amaci vardi. Dinimizi, vatanimizi, Namusumuzu, Kulturumuzu korumakti. Atalarimiz ulkeyi bu hain haclilara karsi tas ve sopalarla savastilar ve yokolmak uzere olan ulkeyi tekrar insa ettiler. Sonrasinda ne oldu peki. Dusmanin savasarak yapamadigini, Ilahlastirdiginiz, peygamber olarak ilan ettiginiz, kabrine gidipte hac'inizi yapip tavaf ettiginiz o sahis, yapmis oldugu inklaplarla, katliyamlarla, istiklal mahkemeleriyle, ve orgutlenmis olan masonlarla birlikte ulkeyi haclilarin emri dogrultusunda islamiyeti yok etmeye calistilar. Alimleri astilar. Ickiyi yayginlastirdilar. Zinanin temellerini attilar, vs.... Simdi ise turk insani dedigimiz kisiler Namusumuza dinimize saldiriyor. TSK basta olmak uzere ve kadrolari tarafindan Islama saldiriyorlar. Benim bacimin basortusune dil uzatanlar, el uzatanlar dinine saldiranlar NASIL OLURDA SONSUZ GUVEN VERIR anlamakta gucluk cekiyorum. Benim Askeriyede sadece guvendigim Dindar er ve erbaslardir. MASON, KOMUNIST, YAHUDI PIYONLARI DEGIL. VESSELAM.


Ekleme Tarihi: 21.03.2008 - 09:49
Cihan-63 üyenin diğer mesajları Cihan-63`in Profili Cihan-63 Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (26): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 846 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55675 saniyede açıldı