ivermectine kaletra lopinavir ritonavir chloroquine ivermektin imdur imigran imitrex imodium imuran imurek inderal la inderal index indocin sr indocin inegy intagra iscover isoptin isordil sublingual isordil itraderm itrop jumexal kamagra effervescent kamagra gold kamagra oral jelly kamagra soft kamagra keflex kemadrin kenacort a solubile kenacort a kenacort kenergon kessar keto med ketozol kinzal kinzalplus klacid lamictal dispersible lamictal lamisil cream lamisil
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

32 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: AKİT
mira su an offline mira  
AKİT
33 Mesaj -
AKİT

Hani söz vermiştik, âlem-i ervahta...

“Belâ” demiştik, “elestü birabbiküm” sualine,

Yaratıcı, rızık verici ve yegane kanun koyucu olarak,

Allah’tan başka ilah,

Önder olarak da Resûl’ünden başkasını tanımayacaktık.

Hani söz vermiştik, Erkâm’ın evinde...

Hangi şart ve ortamda olursa olsun,

İlâhî Kelimetullah misyonunu yürütecek,

Musibetlerden yılmayacak,

Hiçbir tehditten korkmayacak,

Gerekirse ölümlerin en güzeline tâlip olacaktık.

Hani söz vermiştik Akabe tepesinde...

Doğru olan herşeyde Resûl’e itaat edecektik.

Rabbani davayı elden ele,

Gönülden gönüle iletecek,

Balçıkla sıvanmayan hakikat güneşini,

Cihatsız ve şehâdetsiz bırakarak lekelemeyecektik.

Hani söz vermiştik Medine’de...

Dünya kardeşliğinin en güzel

Teşekkül etmeye başladığı Medine’de.

Kıyâmete kadar tüm müslümanlar kardeş olacaktı.

Ve bizler “muhakkak ki mü’minler kardeştir”

Fermân-ı İlâhîsine gönülden bağlanacak,

Vücudun âzaları gibi,

Birbirimizin derdi ile dertlenip,

Sevinçlerimize ortak olacak,

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” düstûruna,

Evrensel komşuluk bildirisinden,

Kardeşliğin en alt eşiği olarak bakacaktık.

Hani söz vermiştik Rıdvan’da...

Başımızı tutamayan ellerimizi kökünden kurutacaktık.

Nemlenmemiş bir gözü,

Yaralanmamış, çile çekmemiş bir bedeni,

Mevlâ’ya sunmayacaktık.

Mücadelesiz ve bir safha cihatsız geçen bir günü,

Yaşanmamış kabul edip,

Doğarken nişanlandığınız ölümle,

Cihat masasında, şehâdet gömleğini giyerek,

Nikahlanacağımız günün hasreti ile yanıp tutuşacaktık.

Hani söz vermiştik,

Ayaklarımızı vura vura Mekke’ye girerken...

Dinime, namusuma göz diken zalimler
Tekrar iş başına gelirse,

Mukaddes beldelere Ebrehe’ler tekrar saldırırsa,

Bizde kanatlanıp uçacak,

Mevlâ’mızın ebâbil kuşları olmaya talip olacaktık.

Hani söz vermiştik Veda Haccı’nda Rusûlullah’a...

Cahiliyye adetlerini, bir daha diriltmemek üzere,

Kökünden kurutacak,

Miras bırakılan emanetlere sımsıkı sarılacak,

Ahkâm-ı Kur’ânî’yi tüm dünyaya yayacaktık.









Ahde vefa gösteremedik Allah’ım.

Zihinlerdeki hâtırasını çoktan silmiştik şehâdetin!

Çok uzaktı bizden, tanımıyorduk onu.

Sözlüklerimizden bile çıkarmıştık.

Çile çekmeye yanaşmadık.

Öyle eğildik, öyle eğildik ki,

Doğrulacak ne bir belimiz,

Kaldıracak ne bir başımız kaldı.

Utanıyoruz Allah’ım,

Nemlenmemiş bir gözle,

Yara almamış bir bedenle

Huzuruna varmaya utanıyoruz.

Ahde vefâ gösteremedik Allah’ım.

Bunu biliyoruz.

Ama şunu da biliyoruz ki,

Rahmet deryanda ufacık bir damlayız.

Yüzümüz yerde ama...

Affet bizleri Allah’ım.

Bizler senin affına muhtacız.
Ekleme Tarihi: 28.03.2009 - 09:21
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v),
mira su an offline mira  
Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v),
33 Mesaj -
Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v),

Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v),
Sana“gel” demeye yüzümüz yok Efendim. Sen kabul buyur bizi, sen davet et debiz varalım o ravzay-ı pâkine yalınayak. Gerekirse yollarında emekleyeemekleye hatta sürünerek, yüzüstü gelelim huzuruna. Sen kabul et ki bizsenin uğruna her türlü ezâya, cefâya razıyız.

Sümeyye’ler (r.a)misali bizi de ayaklarımızdan bağlayıp develeri ters istikametesürsünler. Bedenlerimiz iki parça olsun. Vücudumuz tek parça olarakkapına gelmekten utanıyoruz. Bir değil bin parça olsun bedenlerimiz deyeter ki kabul et bizi. Kabul et ki Bilâl (r.a) gibi bizi de kızgınkumlara yatırsınlar ve diyebilelim ALLAH’ın huzuruna çıkarken, o gün,senin ve dinin için bütün meşakkatlere katlandık diye. Kabul et kiHabbab bin Eret (r.a) gibi bizi de bir hasıra sarmalasınlar ve sonra dayaksınlar. Senin yolunda feda edilmemiş bir can olarak huzurunagelmekten utanıyoruz Efendim. Yeter ki sen “ümmetim” diye kabul et buasrın günahkarlarını Efendim.



Bizi de “liva-ül hamd” sancağınınaltında topla, o dehşetli günde. O gün öyle dehşetli gün ki bütünbeşeriyet hatta peygamberler dahi “nefsî, nefsî..” dediği gündür.Sadece senin “ümmetî, ümmetî..” diyeceğin o günde, bizi yani buacizleri, bu günahkar ümmetini bir halimizle perişan bırakma Efendim.

Öylebir hale düştük ki Efendim, gündüzlerimiz bile siyaha boyandı. Senkokmayan gülleri büyüttük bahçelerimizde. Senin için olmayan neyimizvarsa hep renksiz, neyimiz varsa hep yağmalandı çaresiz. En kutsalhediyesiydin Yaradan’ın bize. Heyhat ki koruyamadık tam manasıyla seni.Asır, sinede ateş misali oldu.. İman elde kor gibi Efendim. Sevgilidiye yılanlar atıldı koynumuza.

Ey Güllerin Sultanı! Sana geldemeye yüzümüz yok. Sen davet buyur bize. Biz gelelim alemlere rahmetolan Sen’in nurlu eşiğine. Davet et ki bütün meşakkatler kabulümüzdür.Tek temennimiz bu asrın biz çaresizlerini de “Ey rabbim! Bunlar dabenim ümmetimdendir” demendir. Toprak olup aslımıza döneceğimiz günlerelbette uzak değildir. Bir tebessüm buyur ki gittiğimiz yerler nurunlaaydınlansın Efendim.
Amellerimiz bizi cennetin yanına bile götürmezki sana muhabbetimiz olmadan. Bizi “ümmetim” diye kabul et kiasırlardır hep dünyaya bel bağlamış şu günahkarların artık Sen’inmuhabbetinle yürekleri taşsın cihandan, cuş-u huruşa gelsinyüreklerimiz sana olan aşkla.

On dört asır evvelinden “Ümmetimyağmur misalidir. Evveli mi ahiri mi hayırlıdır bilinmez” buyurmuştun.Ama Efendim, biz haramlarla günahlarla hemhal olduk daim. İçimizdışımıza bir çevrilse ne kadar acınacak halde olduğumuz görülecek.ALLAH ise bu halimiz mahşere sakladı. Bu yüzden başımız önümüzde eğik,bu yüzden sana “Gel Ey Efendim” diyemiyoruz. Çünkü sana gel demektenutanıyoruz Ey Gönüllerin Şehremini. Öyle ise biz gelelim kapına. Kapınagelip Kıtmir’in olalım Sen’in daima.
Kabul et nolur. Yoksa başımızadağlardan daha büyük taşların yağacağı gün yakındır. O gün kaçacak yerolmayacak Efendim. Azığımız olan salih amelleri boynumuzda gerdanlıkyapamadık bu dünya zindanında. Kalplerimiz taş kesildi Ey GönüllerinSultanı! Ummanlar çekilip kurudu birer birer. Hayat çöl ortasında kaldıçaresiz.

Sana “gel” diyemiyoruz Efendim, “doğ gecelerimize”diyemiyoruz sana Sultanım. Ama nolur sen kabul et de senden gayrıneyimiz varsa hepsini geride bırakıp sana gelmek istiyoruz. “Afdiliyoruz” kapında. Ey alemlerin Sultanı! Bize yüzünü çevirme nolursun.

Efendim! Sana salât olsun.. selamlar olsun..
Bizleri sana ümmet yapana hamdler olsun..


Bu mesaj 1 kez ve en son mira tarafından 11.03.2009 - 11:56 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 11.03.2009 - 11:55
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Mevlid Kandilinizi Tebrik ederim.
mira su an offline mira  
sevgiliye
33 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 09.03.2009 - 01:15
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Mevlid Kandilinizi Tebrik ederim.
mira su an offline mira  
33 Mesaj -
O peygamber ki insanların sapıklıkta sınır tanımadığı ,cehalette en üst seviyelere ulaştığı, şirkin ve küfürün kölesi olduğu bir zamanda dünyaya şeref vermiş ve dünyaya ilahi bir nur ,Rahmani bir şifa olmuştur…
Dualarımız bu gece eksik olmasın inşALLAH,
Kalplerimiz imanla dolsun,
Kandiliniz mübarek olsun.!
Ekleme Tarihi: 08.03.2009 - 07:01
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Mevlid Kandilinizi Tebrik ederim.
mira su an offline mira  
33 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 08.03.2009 - 07:00
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BEN BİR AHİR ZAMAN GENCİYİM
mira su an offline mira  
33 Mesaj -
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 05.03.2009 - 13:07
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BEN BİR AHİR ZAMAN GENCİYİM
mira su an offline mira  
BEN BİR AHİR ZAMAN GENCİYİM
33 Mesaj -
BEN BİR AHİR ZAMAN GENCİYİM

Bir ateşe düştüm yakıyor ama öldürmüyor.
Bir an olsun eksik olmuyor sancısı anlaşılmazlığın.
Ne olanlar beni anlıyor , ne de ben olanları.
Neden acaba? diye soracak birilerini arıyorum.
Bütün adresler bende,
bense çaresiz bir yüreğin feryadında bitiyorum.
Âhir zaman genciyim ben, ayaklarım kilometrelerce yol yorgunlugunda,
gözlerim kurtuluşa hasret.
Minareden gelecek bir “hayyealelfelah” nabzındayım şimdi.
Ama neden, neden sokaklar bu kadar garip bana,
neden camiler utangac ve neden kiliseler bu kadar magrur?
Düşüyor muyuz yoksa?, yada düştük mü pençesine şeytani tuzakların?
Ayakta kalan yok mu?Hala savaşan yiğitler yok mu meydanda?
Oysa en fazla yetmiş yıllık bir hayatı omuzlayabilecegimi sanıyordum.
Şimdi yaşadığım her dakikaya bir yetmiş yıl daha ekleniyor.
Ve biraz daha çabuk çöküyor omuzlarım.
Vapurdayken dalgaları ben karşılıyorum sanki,
trendeyken rayları tırnaklarım yalıyor bir bir…
Üşüdüğüm zaman hiç ısınmayacakmış gibi içim ve
yandığı zaman sanki hiç sönmeyecek gibi ateş…
Âhir zaman genciyim ben,
bazen dağlara vurasım gelir başımı.
Bu şehri terkedesim ve ispatlamak için uğraşasım bu dünyadan biri olmadığımı.
Yüreğime değiyor acısı aldatılmışlığın.
Anneme yalvarıyorum dışarıya salmaması için beni.
Ve babam gibi ayakta durmayı hayal ediyorum bir gün.
Sımsıkı, dimdik ayakta olmayı,
herşeye rağmen herşeye karşı ayakta olmayı…
Hayal ediyorum…
Ahir zaman genciyim ben,
ne olursa olsun duaya seccade sermiş dudaklarım var.
Yalanların ortasında, dikenlerin acısını tada tada eriyorum muradıma.
Ölüyorum belki ama elbette değil bir hiç uğruna.
Çırpınıyorum yavru bir ceylan misali düşmüşçesine aslanın ağzına.
Son bir hamle, son bir umut, ya beni al yanına ya da iyice geçirsin dişlerini aslan boynuma,
bilekleri iyice kavrasın bedenimi.
Kanımın aktıgını göre göre can vereyim ama
isyana tâbi tek kelime çıkmasın agzımdan.
Çünkü zaman âhir zaman,
bense çoktan kabul ettim acı bir ölümü değişmeye bu ölümden beter varlığa,
varoluşa…
Çünkü hiçbir şey kolay değil, zaman ahir zaman bense
bu zamanın içine elinde pimi çekilmiş bomba ile gönderilmiş acemi bir asker.
Ben bir âhir zaman genciyim…

Bir ateşe düştüm yakıyor ama öldürmüyor.
Bir an olsun eksik olmuyor sancısı anlaşılmazlığın.
Ne olanlar beni anlıyor , ne de ben olanları.
Neden acaba? diye soracak birilerini arıyorum.
Bütün adresler bende,
bense çaresiz bir yüreğin feryadında bitiyorum.
Âhir zaman genciyim ben, ayaklarım kilometrelerce yol yorgunlugunda,
gözlerim kurtuluşa hasret.
Minareden gelecek bir “hayyealelfelah” nabzındayım şimdi.
Ama neden, neden sokaklar bu kadar garip bana,
neden camiler utangac ve neden kiliseler bu kadar magrur?
Düşüyor muyuz yoksa?, yada düştük mü pençesine şeytani tuzakların?
Ayakta kalan yok mu?Hala savaşan yiğitler yok mu meydanda?
Oysa en fazla yetmiş yıllık bir hayatı omuzlayabilecegimi sanıyordum.
Şimdi yaşadığım her dakikaya bir yetmiş yıl daha ekleniyor.
Ve biraz daha çabuk çöküyor omuzlarım.
Vapurdayken dalgaları ben karşılıyorum sanki,
trendeyken rayları tırnaklarım yalıyor bir bir…
Üşüdüğüm zaman hiç ısınmayacakmış gibi içim ve
yandığı zaman sanki hiç sönmeyecek gibi ateş…
Âhir zaman genciyim ben,
bazen dağlara vurasım gelir başımı.
Bu şehri terkedesim ve ispatlamak için uğraşasım bu dünyadan biri olmadığımı.
Yüreğime değiyor acısı aldatılmışlığın.
Anneme yalvarıyorum dışarıya salmaması için beni.
Ve babam gibi ayakta durmayı hayal ediyorum bir gün.
Sımsıkı, dimdik ayakta olmayı,
herşeye rağmen herşeye karşı ayakta olmayı…
Hayal ediyorum…
Ahir zaman genciyim ben,
ne olursa olsun duaya seccade sermiş dudaklarım var.
Yalanların ortasında, dikenlerin acısını tada tada eriyorum muradıma.
Ölüyorum belki ama elbette değil bir hiç uğruna.
Çırpınıyorum yavru bir ceylan misali düşmüşçesine aslanın ağzına.
Son bir hamle, son bir umut, ya beni al yanına ya da iyice geçirsin dişlerini aslan boynuma,
bilekleri iyice kavrasın bedenimi.
Kanımın aktıgını göre göre can vereyim ama
isyana tâbi tek kelime çıkmasın agzımdan.
Çünkü zaman âhir zaman,
bense çoktan kabul ettim acı bir ölümü değişmeye bu ölümden beter varlığa,
varoluşa…
Çünkü hiçbir şey kolay değil, zaman ahir zaman bense
bu zamanın içine elinde pimi çekilmiş bomba ile gönderilmiş acemi bir asker.
Ben bir âhir zaman genciyim…
Ekleme Tarihi: 05.03.2009 - 07:41
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: İnadına depresyona girsek ...
mira su an offline mira  
İnadına depresyona girsek ...
33 Mesaj -
"Kendinizi sürekli kederli ve ağlamaklı hissediyorsanız, sizin için gülmek anlamsızsa...
Sürekli ağlıyorsanız...
Şu dünyadaki her şey size boş ve anlamsız geliyorsa, artık dünyanın nimetlerinden zevk almıyor/alamıyorsanız...

Kendinizi beğenmiyor, üstelik değersiz, önemsiz hissediyorsanız...
Yalnız kalmak, insanlardan uzaklaşmak ve sürekli düşünmek istiyorsanız ve düşünüyorsanız...
Daima kendinizi yargılıyor üstelik bu yargılamanın sonucunda başkalarını suçlamak yerine hep kendinizi suçluyorsanız.
Uyuyamıyorsanız. Uykularınız allak bullak olduysa..."

Evet, tüm bunlar depresyonda olabilirsiniz demektir. Bu semptomların depresyona ait olduğunu bilmek için psikiyatrist olmamıza gerek yok! Ezberledik !

Depresyona girmemek için bize öğretilen öğretiler de hep aynıdır:

"Her daim hayattan,dünya nimetlerinden haz almalısın.
Ağlamak insanı yaşlandırır...
Gülmek, kahkaha atmak: "Kan basıncını yükseltir,
oksijenin vücutta homojen olarak dağılmasını sağlar,
kalbiniz daha iyi çarpar..." ruhunuzun birebir dostudur zaten..."

Tüm bunları bilimsel olarak da kanıtlıyorlar bize! Dünya tıp otoriteleri! .........
Biz de hayat amentüsü olarak kabul ediyoruz. işittik ve iman/itaat ettik!
Aksi , ne mümkündür diye!

Ve: "Hiçbir şekilde uykuların kaçmamalı.
Dünya yansa sana ne?
Sen keyfine bak! Huzurla uyumalısın.
Sen her zaman haklısın! Bırak kendini suçlamayı.
Bırak ve gülmene bak sen her daim.
Kalbine yazık yoksa! Hem neyi düşünüyorsun ki?
Onlar seni düşündüler mi?
Hayat önünde işte! Yaşa, yaşamana bak sen! Bi daha mı geleceksin bu dünyaya?
Sen mutlu olmalısın! Hiçbir şey senin keyfini kaçırmamalı...
Sensin önemli olan! Sen!.."

Eğer tüm bu telkinlere/öğretilere rağmen kendinizi böyle hissetmiyorsanız sizi 'hasta, depresif vak'a' diye tanımlarlar.
Ve psikiyatrist yardım almanızı salık verirler...

Şimdi bildiğimiz, ezberlediğimiz bu anlamdaki tüm öğretileri unutsak. Asrı saadete dönsek!..
Batıdan doğuya yani güneşe dönsek yüzümüzü. Alemleri aydınlatan o güneşe, o nura, Resulullaha bir dönsek. Yani bakmamız gereken yegane numuneye...

Hayatına yeniden bir baksak... ...........
Hatırlasak yeniden, o kahkahayla gülen ashabına hitaben: "Neye gülüyorsunuz, cennetle mi müjdelendiniz?" diyen sitemkar sözlerini... (heyhaattt!!! )

Gelmiş geçmiş bütün günahları bağışlanmış, cehennem ona haram edilmiş olduğu halde hiç kahkaha atmayışını hatırlasak.

En fazla mübarek dişlerini gösterecek kadar tebessüm ettiğini...

Hallerine bir baksak yeniden; her daim hüzünlü ve ağlamaklı olan hallerine...

Düşünmelerine baksak...Hira'dan önce, Hira'dan sonraki halvetlerine ...
Ümmeti ümmeti diye ağlayan gözlerine...

"Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir" sözünü hatırlasak...

Uyuyamayışlarına bir baksak, uykularını kaçıran nedenlere ...

Ve, "ben" yerine "sen" önemlisin diyen hallerine bir baksak, sonra ashabına çevirsek gözümüzü...
"Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz " dediği ashabına bir baksak...

Mesela cennetle müjdelenen ashabının hallerine...

Bir baksak halimizden bir hal görecek miyiz hallerinde?...

Sanki onlar yerine biz müjdelenmişiz cennetle de!...

Ve bize öğretilen bütün kavramları yeniden gözden geçirsek...
Referans numunelerimizi, söylemlerimizi değiştirsek...

Hayat amentümüzü değiştirsek...
"Evet, gülmüyorum,gülemiyorum çünkü cennetle müjdelenmedim ki neye güleyim?" diyebilsek...
Uyuyamasak biraz... Uykularımız kaçsa...

Iştahımız kesilse... Ağlasak sürekli...

Düşünsek... kendimizi, ümmeti, akıbetimizi...

Dünya zevk vermese biraz...

Yani kısaca İnadına depresyona girsek ...
Ekleme Tarihi: 04.03.2009 - 01:21
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Sevgili İnsanlık Elma Dersem Çık!
mira su an offline mira  
33 Mesaj -
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 03.03.2009 - 23:14
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Sevgili İnsanlık Elma Dersem Çık!
mira su an offline mira  
Sevgili İnsanlık Elma Dersem Çık!
33 Mesaj -


Sevgili İnsanlık Elma Dersem Çık!
Sevgili İnsanlık,
Senin gerçek halini en son, Sevgili’yle (as) beraber kol kola görmüşler. Merhamet, şefkat, hoşgörü ve sevgi de yanınızdaymış. Zaman zaman bir görünüp bir kaybolsan da o gün bu gündür hiç kimse görmemiş gerçek halini.
Bir yerlerde saklanıyorsun, bunu biliyoruz. Koluna girecek dost yürekler arıyorsun belli ki ortaya çıkmak için. Belli ki bir hayli dargınsın bize.

Sevgili İnsanlık,
Biliyoruz ki şu yaşlı yeryüzü, senin en berrak hâlini Sevgili’nin(sas) ışığıyla gördü. Daha önceleri de görülmüştün, Yusuf(as), Musa(as), İsa(as) ve birçok sevgi dostlarıyla. Ama hiç bu kadar güzel tecelli etmemiştin dünyamızda.
Hep böyle defalarca saklanmışken, defalarca belirmiştin yeryüzünde. En son saklandığında yeryüzünde bir mağarada, Sevgili’yle (sas) inmiştin dağın zirvesinden insanların arasına. İnsanlar sana muhtaçtı çünkü, insanlar sana en fazla muhtaçtı. Ve O Sevgili’yle (sas) beraber, milyonlarca parçaya bölünerek yerleşmiştin yüreklere.

Sevgili İnsanlık,
Biz biliyoruz ki şimdi, sen Sevgili’den (sas) önce diri diri toprağa gömülen körpe kız çocuklarının feryatlarıyla terk etmiştin insanları ve de şehirleri. Sırtında kırbaçlar şaklayan çaresiz kölelerin iniltileriyle terk etmiştin. Alkol kokan, hoyrat şehvet hırıltılarına kulak tıkayarak terk etmiştin. Zalimin gürleyişleri, mazlumun inleyişleriyle terk etmiştin bizi.

Ve daha önceleri sevgili insanlık,
Yusuf’(as)la beraber kuyuya atılmış, Eyyüb’la (as) mağaraya sürülmüş, Yunus’la (as) balıklara yem edilmiştin. Ve her gidişinden sonra; gözyaşlarıyla döndün insanların arasına, bir Sevgilinin kolunda.

Sevgili İnsanlık,
İnsanlar zaten seni, Sevgili’nin (sas) gözyaşlarında gördüler önce. Ve biz gözyaşlarıyla beslendiğini, gözyaşlarıyla büyüdüğünü biliyoruz yüreklerde. Ve biz; bir tarafının, bir gözü yaşlıyla sürgünde olduğunu da biliyoruz, şimdilerde.

Sevgili İnsanlık,
Şimdilerde sana o kadar muhtacız ki... Hangi mağaranın içinde, hangi kuyunun dibinde, hangi denizin ortasındadır diğer yarın, bilemiyoruz?
Hani çocukluğumuzda; elma dersek çıkar, armut dersek çıkmazdın orta yere.

Sevgili İnsanlık,
Bugünlerde sana muhtacız. Sana en fazla muhtacız bugünlerde. Ne olur ortaya çık da göster bizlere gül cemâlini. Ne olur bir gözü yaşlıyla in artık şehirlerimize. Ne olur karakışa dönmüş yüreklere bir sıcaklık getir. Masum bir çocuk edasıyla çağırıyoruz şimdi seni.

Sevgili insanlık,
“Elma” diyoruz, ne olur ortaya çık!


Sevgili İnsanlık,
Nedendir bu yüreğimdeki inleyişler bilir misin? Bugün yine; acıyı vurmak isterken sapan taşlı çocuklar, acıyla vuruldular. Bugün yine, binlerce çocuğun ekmekleri elinden alındı. Bugün yine, yeni doğan binlerce bebeğin beşiğine borç senetleri iliştirildi. Ve bugün yine, siyah tenli çocuklar korkuyla baktılar beyaz tenli adamın elindeki silaha. Ve bugün yine, sen girmeyesin diye Filistin kentlerini tanklarla kuşattılar. Ve kuyulara betonlar döküldü ve mağaralar bombalandı ve denizler yakıldı sen dönmeyesin diye.

Sevgili insanlık,
Bir çocuk masumiyetiyle çağırıyoruz şimdi seni. “Elma” diyoruz, çık artık!

Sevgili insanlık,
Akıllar senden uzaklaşmakta senin yokluğunda. Sen biliyorsun ki; sevgi, merhamet, şefkat ve gözyaşının eşlik etmediği bir akıl, et yığınından başka bir şey değildir.
Şimdi, et yığınlarının inşa ettiği çelik paletler arasında ezilmektedir merhamet. Ve merhametin öldüğü bu dünya, kanlı bir dünya oldu. Ve gözyaşlarından mahrum bu dünya, kurak bir çöle döndü.

Sevgili insanlık,
Gözyaşları sendedir bunu biliyoruz artık. “Elma” diyoruz, ne olur ortaya çık!

Sevgili İnsanlık,
Sen gittin; cimrilik, cehalet, kabalık, budalalık, enâniyet, nefsâniyet, şehvâniyet boy verdi gönül vadilerinde. Ayrık otları gibi sardılar ruhları. Ve sevgi, bir kuş gibi uçup gitti beden kafeslerinden.
Sen gittin; dertsizler dertlileri, sağlıklılar hastaları, zenginler fakirleri, sahipliler sahipsizleri unuttu. Sen gittin, büyük balıklar küçük balıkları yuttu. Sen gittin; benlikler nefislere kaptırıldı ve ruhların içi boşaldı. Ve benlikler, içi boşalmış ruhlara put olarak dikildi. Ve şimdi insanlar kendi benliklerinin firavunluğunu yaşıyorlar. Ve dünün putperestlerinden daha vahim bir durumdalar.

Sevgili İnsanlık,
Bizler de sensizlikten düşen payımızı aldık. “Elma” diyoruz, ne olursun çık artık!

Sevgili İnsanlık,
Belki bir yetim yürekte büzülüp kaldın, belki başı okşanası masum bir çocuğun yüreğinde. Belki sürgün yemiş gönüllerin içine akıttığı gözyaşlarında saklısın, belki bir kutlunun hüzünlü yüreğinde.
Yine insanların yüreğindesin, biliyoruz. Ve seni, kavminin Yunus’u (as) araması gibi arıyoruz.

Sevgili insanlık,
Bir çocuk masumiyetiyle bir kez daha “elma” diyoruz. Ne olur, dön artık! Dersem Çık!


Bu mesaj 1 kez ve en son mira tarafından 02.03.2009 - 19:46 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.03.2009 - 19:44
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: AYETLERLE DUA
mira su an offline mira  
AYETLERLE DUA
33 Mesaj -


AYETLERLE DUA

Bakara
(68)

"Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın."





Bakara
(69)

Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi.





Bakara
(70)

"Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler.





Bakara
(186)

Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.





Bakara
(286)

Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."





Al-i İmran
(38)

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin" dedi.





Al-i İmran
(61)

Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah'ın lanetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım."





Enam
(63)

De ki: "Sizler, açıktan ve gizlice ona Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız' diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?"





Enam
(52)

Rab'lerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun.





Enam
(41)

Hayır! (Bu durumda) yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah'a ortak koştuklarınızı unutursunuz."





Araf
(180)

En güzel isimler Allah'ındır. O'na o güzel isimleriyle dua edin ve O'nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.





Araf
(134)

Üzerlerine azap çökünce, "Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz" dediler.





Araf
(56)

Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah'ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.





Araf
(55)

Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.





Araf
(189)

Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.





Enfal
(35)

Onların, Kâ'be'nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı.





Tevbe
(99)

Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.





Tevbe
(103)

Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.





Yunus
(89)

Allah da, "Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin" dedi.





Yunus
(12)

İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her halinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir.
Ekleme Tarihi: 02.03.2009 - 19:22
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: kulaklara küpe olcak sözler
mira su an offline mira  
kulaklara küpe olcak sözler
33 Mesaj -
İnsan ömrünün din seçmekten sonra en önemli olayı, iyi bir eş seçimidir."

"Haramlardan sakınan müslümana göre evlilik, aşkın meyvesi değil; aşk, evliliğin meyvesidir."
"Evlilikte başarı, yalnız aradığı kişiyi bulmakta değil, aynı zamanda aranan kişi olmaktadır."
"Âileyi, evliliği sürdüren vücut değil, ruhtur."
"Âile, zamanın gittikçe kuvvetlendireceği tek bağdır."
"Bir karı-kocanın tartıştıklarını görürseniz, kadını savunun, çünkü kocanın savunulmaya ihtiyacı yoktur; o her zaman haklıdır."

"Her yanda evi olan adamın, hiçbir yerde evi yoktur."
"Beşiğindekini ağlatan âile gülmez."
"Bir âileyi idâre etmek, bir devleti idâre etmekten hiç de kolay değildir."

"Âile, kralların bile giremediği bir kaledir."

"Evlilik huzur bulmak içindir, didişmek için değil!"

"Biraz çaba göstererek iyi geçinmek varken, huysuzluk etmek akıl kârı değildir."

"Sen kocana câriye ol ki, o da sana köle olsun. Sen ona yer ol ki, o da sana gök olsun."

"Evlilerin en çok yapmaları gereken şey, iyi niyetle iletişimdir, konuşmaktır."
"Sevgi ve saygı karşılıklıdır."

"İyilikle halledilebilecek bir şeyde zora başvurmak yanlıştır, zulümdür."

"Her insanın sabrının bir sınırı vardır, bunu zorlamamak gerekir."
"Akıllı insan, evliliğini cennet edecek bir biçimde davranmaya çalışır ve evliliğini cehenneme dönüştürecek davranışlardan uzak durur."

"Sayılmak istiyorsanız, saymayı öğrenmeniz gerekecektir. Sevilmek istiyorsanız sevmeyi öğrenmeniz gerekecektir."
"Hep karşımdaki değişsin, diye düşünmek yanlıştır. Güzele doğru karşılıklı değişmek lâzımdır."
"Hanımın ilk görevi güler yüzlü olmaktır."
"Biz herkese iyilik etmiyor muyuz? Başkalarından önce kendi âilemize karşı iyi olmamız lâzım."

"Nasıl ki biz kusursuz olamıyorsak, karşımızdakinin de kusursuz olamayacağını peşinen bilmeli ve kabullenmeliyiz."

"Dünya cennet değildir, elbette problemler olacaktır."
"Mutlu olmak için önce sabırlı olmak gerek."

"Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir."
"Eşler birbirleriyle anlaşabilmek için gayret göstermelidir."

"Mesele kendimizi samimi olarak tenkit edebilmektir. Karşımızdaki bizi bir konuda suçluyorsa, onun zıddını ispat etmek bize düşer."
"Evlilikte ana kural, karşılıklı olarak kişi onuruna saygı gösterilmesinin gerekliliğidir."
"Eşler birbirleriyle didişmek yerine, birlikte gelişmek için uğraşmalıdırlar."
"Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik, onların annesini sevmektir."
"Huzursuz bir âile, en çok çocukları yıpratır."
"Saygı, sevgiyi besleyen ve geliştiren, saygısızlık da, sevgiyi öldüren bir etkendir."

"İnsanı insana sevdiren, tatlı dil, güler yüz ve güzel davranışlardır."
"Eşini üzen, ezen, hırpalayan insan, onu mutsuz ettiği zaman kendisi mutlu olamaz, bunu unutmamalı."

"Sinir harbi her iki taraf için de rahatsız edicidir."

"Saygı ve sevginin olmadığı bir yuva kime, ne verebilir?"

"Yalnız kendini düşünen insandan, mümkün olduğu kadar uzağa kaç."

"Dozunu aşmayan kıskançlık güzeldir ve sevgi ifâdesidir."
"Aşırı kıskançlık ve diktatörlük evlilikte mutluluğu engeller."

"Eşler arasında ortak ilgi ve alâkaların olması, onları birbirlerine yakınlaştırır."

"İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar."
"Eşler, 'hatâ karşıdadır' peşin hükmü yerine; 'acaba benim hatam nedir?' diye düşünebilselerdi problemlerin halli çok daha kolay olurdu."

"Hayatımızın bir yönünü İslâm'a göre, bir yönünü nefsimize göre yaşamak yanlıştır."
"Âile hayatında her müslüman erkek Rasûlullah'ı, her müslüman kadın da O'nun değerli hanımlarını örnek almalıdır."
"Huzurlu bir yuvada yaşamak, ancak karşılıklı fedâkârlık ile mümkündür."
"Evlilik İslâm'a hizmete engel değildir ve olmamalıdır."

"Evlilik geçici duygular ve imkânlar üzerine değil; iman ve ahlâk güzelliği üzerine kurulmalıdır."


"Yüzü güzelden kırk günde bıkılır, ahlâkı güzelden kırk yılda bıkılmaz."

"Eşinizin ve çocuklarınızın sevgisini kaybetmek istemiyorsanız, onlara asla kötü söz söylemeyin, hakaret etmeyin."

"Eşinize ve çocuklarınıza iltifat etmek, onları mutlu etmenin bir yoludur."


"İyilik eden hem dünyada ve hem de âhirette kârlı çıkar."

"Eşler birbirlerine olan saygılarını kaybetmemeye dikkat etmelidirler. Saygının bittiği âilede pek çok şey bitmiş demektir."

Allah'a teslim olmuş, sorumluluk ve yetkilerini bilen, görevlerinden kaçmadığı gibi İslâmî ve insanî haklarını da savunup mücâdelesini veren, onuruna sahip, tesettür ve iffetini bayraklaştırmış, İslâmî hareketin gönül dinamiği kadınlara selâm olsun! Selâm olsun analarımıza, eşlerimize, kızlarımıza ve bacılarımıza!
Ekleme Tarihi: 01.03.2009 - 11:45
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: İ S T İ D R A C
mira su an offline mira  
İ S T İ D R A C
33 Mesaj -
İ S T İ D R A C

Hakkı ve hakiki değeri olmadığı halde kabiliyetsizliğine rağmen,bir kimsenin bir çok nimete mazhar olması ve bu sebeble küfür ve isyana devam ile azab ve gadabı ilâhiyyeye yaklaşmasıdır.

Yani,derece derece düşüşü netice vermektedir.





Allah'a isyanda çok ileri giden insanların, Allah'ın kendilerine verdiği mal, başarı ve sıhhat gibi nimetlerle isyanların daha da artırmaları ve sonuçta helâk olmaları.

Allah'a tam olarak itaat eden veya en azından iradelerini itaat yolunda azamî derecede kullanan kullar olduğu gibi; Allah'a isyanda, İslâm'a, dolayısıyla hakka, adalete, insaniyete, kısaca Allah'a kul olmaya karşı çıkışta ölçü tanımayan kişiler de vardır. Bu iki gruptan birinciler Allah'ın velilerini oluştururken, ikinci grubu ise, ins ve cin şeytanlarının kendilerine sürekli olarak İslâm'a ve müslümanlara karşı çıkmayı 'vahyettiği', gizli gizli fısıldadığı Şeytan'ın velileri oluşturmaktadır. Allah, velîlerine zaman zaman ikramlarda bulunur; Kâinatın işleyişinde kudretine perde yaptığı sebepleri onlar için bir derece ortadan kaldırıp, normal sıradan insanlara olağanüstü gelen bazı fiilleri veli kullarının elinde yaratır; bu tür ikramlara İslâmî terminolojide 'kerâmet' denmektedir ki, en büyük kerâmet de Sırat-ı Müstakim üzerinde sapmadan gidebilmektir.

Yukarda belirtildiği gibi, Allah'ın velîlerinin karşısında, Şeytan'ın velileri de vardı. Bunlar, sürekli olarak Allah'ın dinine ve bu din'in bağlılarına karşı çıkıp, savaş açarlar. Bu yetmiyormuş gibi, kendileri de bazen açıktan, bazen münafıkça bir tavırla -"biz ıslahçıyız" diyerek- yeryüzünde fesat ve fitne çıkarırlar. Bunlar, her şeyden önce 'fasık', yani her türlü günahı rahat rahat ve içlerinde en ufak bir burkuntu duymadan işleyen kimselerdir. Eğer bir memlekette bu tür kişilerin yaptıklarına ses çıkarılmaz, her türlü fıskları ve yaktıkları fitne-fesat ateşi söndürülmeğe çalışılmaz, daha açık deyişle, 'ma'ruf' emredilip, 'münker' yasaklanmaz; tam tersine 'münker'ler emredilir, 'ma'ruf' yasaklanırsa o memleket bir bakıma 'helâki hak etmiş demektir. Bu şekilde helâki hak etmiş olan memleketlerde Allah, fasık, fitneci ve müfsit kişilerin sayılarını daha da artırır; çünkü, toplum iradesiyle artık bunu arzuluyor demektir ve bu yöne yönelmiştir.



"Biz bir memleketi helâk etmek dilediğimizde, orada mütreflere (hayatı gaye edinenlere, bohem hayatı yaşayanlara, acımasız -sömürücü- mal düşkünü kapitalistlere) emrederiz (onların sayılarını çoğaltırız) da, orada fısk ederler "aglael-İsrâ, 16/ 17);



"Allah, zaten fasıklardan ve zalimlerden başkasını helâk etmez" (el-en'âm, 6/47; el-Ahkâf, 6/35).



Ama bu helâk etme işi birden olmaz. Fitne ve fesadın kol gezdiği. İslâm'ın unutulup horlandığı bir yere Allah önce uyarıcılar gönderir (es-Şarâ, 26/208; el-Kasas, 28/59).



Fakat toplumda fitne ve fesadı körükleyen fâsıklar, zâlimler, tâğutlar, mütrefler uyarıcılara ve Allah'a dini'ne karşı cephe aldıkları gibi; çoğunluğu oluşturan yığınlar da genellikle sessiz kalırlar. Bu durum, sözgelimi, Hz. Nuh'un kavminde olduğu gibi, gerektiğinde 950 yıl, yani uzun bir süre devam eder. Bu süre içinde Allah tâğutlara, fâsıklara, zâlimlere, hak yola gelmeleri ve aynı zamanda da yaptıklarının helâki hak edecek seviyeye gelmesi izin mühlet verir. Onlar ise bu mühlet verişi anlamazlar, helâk olmayacaklarını, yaptıklarından hesaba çekilmeyeceklerini sanırlar.

Ayrıca, belki hayatlarında bir kez olsun başları ağrımadığı gibi, dünya işleri oldukça yolunda gider; en güzel evler onlarındır; en yüksek makamlarda onlar oturur; en iyi yiyip en iyi giyen ve en güzel eşlere sahip olanlar onlardır:



"Eğer insanlar (hep küfre sapan) bir ümmet haline gelmeyecek olsalardı, biz o Rahman'ı inkâr eden (ler) in evlerine gümüşten tavanlar, üzerlerine çıkacakları merdivenler; ve evlerine (odalarına) kapılar ve üzerlerine yaslanacakları kolluklar ve altın zinetler yapardık" (ez-Zuhrûf, 43/33-35).



Allah'ın kendilerine verdiği büyük nimetleri, sıhhat, kabiliyet, başarı, makam ve mevkileri; dünya hayatında çıkardıkları her türlü fısk, fitne ve fesatlarına, isyan ve fücurlarına rağmen başlarına ilahî felâketlerin gelmemesini, daha doğru deyişle gecikmesini haklarında hayır sanan Şeytan'ın velileri azgınlıklarında daha da ileri giderler ve sonunda helâktan kurtulamazlar. Fakat, helâklerine kadar içinde bulundukları durum, Allah'ın onları aslında derece derece helâke götürmesinden başka bir şey değildir; yani sadece 'istidrac'tır.



"Ayetlerimizi yalanlayanlar (a gelince); biz onlar bilmedikleri yönden istidraca tabi tutarız (derece derece helâke götürürüz) (el-A'râf, 7/ 192).



Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Allahu Teâlâ'nın bir kula günah işlemesine rağmen dünyada sevdiği şeyleri ihsanda bulunduğunu görürseniz bilin ki o istidracdır."



Hz. Peygamber sonra şu ayet-i kerimeyi okudu: "Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen nimetlere sevinip zevke dalınca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler. " (el-Enâm, 6/44) (Ahmed b. Hanbel, IV, 145).



Ayrıca mümin olmayanların, kâinattaki kanunlara aykırı olarak gösterdikleri hârikulâde hallere de istidrac denilmiştir. Meselâ; Hind fakirlerinin uzun süre aç durmaları, ateşte yürümeleri ve su içinde uzun süre havasız durabilmeleri ve vücutlarına şiş batırmaları gibi.


Bu mesaj 1 kez ve en son mira tarafından 01.03.2009 - 09:44 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.03.2009 - 09:33
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ALLAH’ım
mira su an offline mira  
ALLAH’ım
33 Mesaj -
ALLAH’ım, beni azami ihlâsa, azami sadakata, azami takvaya, azami uhuvvete, azami gayrete ulaşmada muvaffak eyle. ALLAH’ım, aşkullah ile bî karar eyle. Ya Vedud. Ya Vedud. Ya Vedud. ALLAH’ım, vakarımı artır. Beni ahlakın en güzeline eriştir. En güzel ahlaka ancak Sen eriştirirsin, Ya Erhamerrahimin. ALLAH’ım, kalbimi kibirden, gururdan, fahrden, ucbdan, nifaktan ve hasetten arındır. Beni acz, fakr, mahviyet, tevazu, kanaat, hilm ve cömertlik sıfatlarıyla tezyin eyle. ALLAH’ım, kalbimi Sana karşı gizli ve açık haşyet, saygı ve iştiyak ile doldur. ALLAH’ım, yaşarmayan gözden, kabul olmayan duadan, dinlenmeyen sözden, faydasız ilimden, Sana karşı saygı ve haşyet duymayan kalpten, mâlâyâni ile iştigalden Sana sığınırım. ALLAH’ım, her işimde Senin rızanı aramayı en birinci gaye bilmeye beni muvaffak kıl. ALLAH’ım, ehl-i dalaletin arkasına düşmekten, ehl-i dalalet ve ehl-i nifaktan olmaktan Sana sığınırım.

ALLAH’ım, ilay-ı kelimetullah yolunda hizmet eden kardeşlerimin şevk ve gayretlerini, hizmet ve saylerini tehlikeye düşürecek, iptal ettirecek ümitsizlikten, yeisten, tembellikten, fitneden, ordu bozanlıktan, ihanetten ve diğer yaramaz haller ve sözlerden Sana sığınırım. ALLAH’ım, Senden başkasını büyük saymaktan, Senden başkasını sevgili bilmekten, Senden başkasının minnetini almaktan, Senden başkasına tezellül etmekten, Senden başkasına ihtiyaçlarımı ve isteklerimi arz etmekten Sana sığınırım. Beni tamamen Sana ait mülahazalarla dirilt, yaşat ve yine Seni dileye dileye öldür.

ALLAH’ım, Senden diliyor ve dileniyoruz; gözlerimize yaş ver ve bizi ağlat, merhamet etmen için ağlat. Senden uzak kalış hasretini duyamayışımıza ağlat. Gönlün şak-şak oluşuna ağyar ateşine yanışına… Öyle ağlat ki, sineler kebap olsun; ondan bir bir feryat çıksın, meleği ve feleği velveleye versin. Beni de ağlat, gece kadar karanlık ruhuma şefkat et de ağlat. Ağlamalarıma dahi ağlamam lazım geldiği için ağlat. Bükülmüş şu kaddime, solgun ve ölgün rengime, burulmuş boynuma ve kırık kalbime merhamet de ağlat. Şu en sakin anda sızlanışlara cevap verdiğin dakikalarda, kapkara gönlümle değil, senden başkasına secde etmeyen başımla Sana dönüyor, titreyen dudaklarımla ağlatmanı diliyorum. ALLAH’ım, benim uzaklığım itibariyle değil, Senin yakınlığın hürmetine kalbime rikkat ver ki, ağlanacak halime ağlayayım. Ola ki, düşen damlalardan bir tanesi aşkına düşmüş olur; işte o benim için ummanlara bedeldir. Şehid kanı kadar aziz gözyaşları içinde nefesimi keserken varlık sırrını bana duyur. Şu kararsız gönlümü doyur, ALLAH’ım.

Ey benim nankör nefsim! Hayatını günahlarla, isyanlarla israf etmiş nefsim! Utanıp, sıkılmaz mısın? ALLAH başka yöne dönmüyor. Rahmetiyle sana müteveccih, daima senin kalbine nazar ediyor, senden ihlasa doymuş, salim kulluk isterken; sen ey sersem ve gafil nefsim, sıkılmaz mısın, başka kapılara bakarsın, döneklik üstüne döneklik yaparsın. Rabb-i Rahimim sana basiret, teyakkuz ve vefa ihsan etsin. Nimet verdiklerinin yoluna, kendi yoluna hidayet etsin.

Ey Rabbi Rahimim! Güneş uful etti, karanlık çöktü, yıldızlar da parladı. Perdeler çekildi, kapılar kapandı. Sevenler sevdikleriyle hemdem oldu. İşte bende kalktım, Senin huzurundayım. Derdime derman deyip, kapına geldim. Sıkıldığım için geldim. Bunaldığım için geldim. Kimse derdime derman olmadı, olamadı onun için Sana geldim.

İlahi! Binlerce günahı ve hataları yüklendim, Affının ve Mağfiretinin önüne döktüm. Gazabından korktum, Rahmetine kaçtım. Celalinden ürperdim, Cemaline sarıldım. Nefis ve şeytandan bıktım, Senin dostluğuna el attım. Nefisten yandım, şeytandan yandım, hissiyatımdan yandım, yanlış yerde aradım, beyhude dolandım; yanmayacağım, yanılmayacağım bir kapı bildiğim için Sana geldim.

Alem beni hep oyaladı, alem beni hep iğfal etti. Nefsimin taşkınlığı başıma çok belalar açtı, günahlar kalbimi delik deşik etti, yabancı sevdalar, kirli hayaller beni sersem ve sarhoş etti. Lutfedip kapını açarsan, derdimi Sana şerh etmek istiyorum. Zira, sinenin derdini ancak Sen anlarsın.

Dağidâr olmuş, kırık bir gönlüm vardır, gönüllerin mahbubunun sevilmediği, Rasulullah’ın kalplerde yerini alamadığı şu asırda. Gönüllerde Mevla’nın yerine maddenin kaim olduğu bir devirde sinesinde kalp taşıyan bir insanın dağidar ve mahzun olmaması mümkün değildir. Bana, Zatını nasıl tanımam gerekiyorsa, onu bana lutfeyle, ALLAH’ım. Kalbime saygını, haşyetini ve muhabbetini doldur. Seni sayayım, Senden korkayım ve yalnız Seni seveyim. Korktuğum şeyler bana korku ve dehşet saldılar. Merhamet etmediler, yüzüme bakmadılar. Ne cihanın şarkı, ne de garbı benim derdime derman olmadı. Dövdüğüm kapılar hep yüzüme kapandılar. Akıl edip bir kere kapını dövmeye gelemedim. Gelseydim “Lebbeyk kulum!” diyecektin, ama gelemedim.

İşte geç de olsa şimdi kapına geldim. Nasıl dökük, nasıl yıkık, nasıl perişanım, bunu Sen çok iyi bilirsin. Benim, Sana takdim edeceğim ibadetlere değil de, şu kalbimin perişaniyetine, yıkılmış hissiyatıma, merhamet et ve yıkık taraflarımı tamir eyle. Biz yirminci asırda törpülenmiş bir nesiliz. Sağımız ve solumuzdan esen fırtınalar, sağımızdan ve solumuzdan bir şeyler koparıp götürüverdi. Fırtınanın en büyüğü neye maruz kaldığımızı bilememe fırtınasıydı. Bilseydik, Sana teveccüh edecektik. Dıştan kafirler saldırdılar ve bütün kafirleri tahrik eden nefsi emmare saldırdı. Can evimizde ne varsa hepsini yağma ettiler. Ve topyekün bir nesli ALLAH’a karşı saygısız, Rasulullah’a karşı muhabbetsiz hale getirdiler. Bu bir nesil için çok korkunç bir yıkımdır. Bir nesil, ALLAH’ın azameti karşısında secde etmezse, ALLAH’ın davasına sahip çıkmazsa, o nesil esasen mahvolmuştur. İşte ben o nesilden bir ferdim. Keşke kendi halime ağlayabilseydim, keşke kalbim ızdırap ve kalaklar için çırpınabilseydim ve bunun tercümanı olarak yalnız Senin bildiğin ve gördüğün bir noktada Sana teveccüh edip gözyaşlarımı dökseydim. Günahkar yüzümü gözyaşlarımla yıkasaydım. Gözlerimi kurutma, gözlerime yaş ver ALLAH’ım. Rahmaniyet ve Rahimiyetin hürmetine azametini kalbime duyur ve beni muhabbetinle doyur. Ta ki, Senin lütuf ve kereminle perişaniyetten, dağınıklıktan, derbederlikten ve nefsimin serkeşliğinden kurtulayım. Sevdiğin bir kul olayım.

İlahi, ben kendi muhasebemi yaptığım zaman, neticede cehenneme bir yol çıkıyor benim karşımda. Kulluğumu formüle ettiğim zaman, upuzun yatıp uyuduğum gaflet dolu gecelerimi formüle ettiğim zaman, halkla gafil geçirdiğim günlerimi formüle ettiğim zaman, dilinden anlamadığım Kuran’ın acı acı ve garip garip yüzüme bakışı karşısında, Mevlamın emirlerinin neler olduğunu anlayamadığımın muhasebesini yaptığım zaman, bakıyorum ki, benim önümdeki yollar cehenneme gidiyor.

Rasulullahı, Seyyidimi, Rehberimi, Pişdarımı tanımayışım beni cehenneme götüren ayrı bir yol. Mevla-yı Müteal’e binlerce fani şeyi tercih edişim beni cehenneme götüren ayrı bir yol. Önüme dikilen, benim iğfalime sebep olan makam, halkın teveccühü, riyakarlık, bir türlü yakamı elinden kurtaramadığım gösteriş beni cehenneme götüren ayrı bir yol. Beni şu hastalıklardan ve benim bilmediğim Senin bildiğin zararlı hallerden beni halas eyle, Ey şefkat ve merhameti sonsuz Rabbim.

ALLAH’ım Sen ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın, azizi zelil, zelili aziz edersin. Beni de ihya eyle. Beni de aziz eyle, Ya Rabbi. Nereye gideyim ki, başka kapı yok. Başka Settar yok. Başka Gaffar yok. Başka Rahman yok. Şimdi Senin kapını buldum. Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Settar, Ya Gaffar diye sesleniyorum. Beni günahlarımın ağır yükünden kurtarman için Sana yalvarıyorum. Hal dilden daha güzel anlatır. Sen benim her halime nigehbansın, neye muhtaç isem onu bana ihsan eyle, Ya Rabbi. Kovarsan benim derdime derman olacak yoktur. Hekim-i hazık, Tabib-i kulub Sensin. Senden dünyada ve ahirette af ve afiyet istiyorum. Şekâvetimi, saadete; seyyiatımı hasenata tebdil eyle, beni kahrından muhafaza eyle, Ya Erhamerrahimin.

Şu perişan halime bakıp bana merhamet et Ey Rabbim. Yolların tıkandığı, kapıların kapandığı, Sana gelecek imkanların yok olduğu noktada, her köşe başında nefsin ve şeytanın tuzaklarıyla sanki mayın tarlası haline gelen, Zatına ait mülahazalara yol vermeyen, gönüllerimize daima kir akıtan, gözlerimizi haram renklerle bulandırıp hakikate karşı kör eden, şu muhit ve atmosferin tesiriyle yolunu şaşırmış, müsrif ve müflis kapına gelmiş bu kuluna merhamet et, Ey bağışlamayı seven Rabbim.

Senin rahmetini, Senin affını, Senin keremini süllem olarak kabul ediyorum, onu bana uzat. Hablullah-ı metin olan ona sarılayım. Senin arş-ı rahmetine ve mağfiretine yükseleyim. Orada kerem ve lütfuna mazhar olayım. Makbulinden olayım, muvaffakinden olayım, mağfurinden olayım. Senin engin rahmetinden şeytanın bile bir şeyler ümit ettiği hengamda, şeytanın derekesine düşmemiş biri olarak, Senden başkasına secde etmemiş başımla, Sana müteveccih gönlümle, Sana yalvarıyor ve dua ediyorum ki, beni bir daha kapından ayırma, Ey merhametli Rabbim.

Nefisle bir muharebe yaptım, bu muharebede mağlup düştüm. Şeytanla bir mücadele yaptım, onda da mağlup düştüm. Mağlubiyeti de galibiyeti de yaratan Sensin Ey Rabbim. Mülk Senindir, mülkünde ortağın yoktur. Şu gedaya da sultanlık mülkünü ihsan eyle, Ey ihsanı bol Rabbim. Rabia Adviyye’nin dediği gibi, benim liyakatıma değil, Senin bize olan muhabbetine, Senin bize olan merhametine ve Senin kullarına olan ref’et ve şefkâtine güvenerek diyorum ki, bize merhamet ettiğin için bizi mağfiret eyle, bizi sevdiğin için bize merhamet eyle. Bizi kapında istediğin için, kapına çevir Ey Rabbim.

Ya Rabb-el alemin, şeytan ve nefis gönlüme hakimiyet kurdu. Ruhumu esir aldılar. İrademi felç ettiler. Ben sana kullukla şahlanamadım. Halim, haline ağlanılacak haldir. Amellerim nasıl perişansa, sözlerim de öyle perişandır, anlayışım da ona göre perişandır. Nakıs ve yanlış idrakimden, yanlış sözler sarfedersem beni muaheze etme, Ey şefkâtli Rabbim. Beni rahmetinle kavra, hıfzınla koru, inayetinin kılıcıyla kuşandır, nefsime ve şeytanıma karşı beni muzaffer ve muvaffak kıl, Ya Rahim, Ya Hafiz, Ya Muin, Ya Kahhar.

Ey keremi bol, lütfu geniş, rahmeti sonsuz Rabbim, liyakatlılar kazandıklarıyla cennete girecekler, liyakatsiz kafirler de cehenneme girecekler, bu günahkar, mücrim de Senin gazabına sebkat eden rahmetinin tecellisi bekliyor. Beni ve benim gibileri de fazl u kereminle cennetine koy, Ey şanı büyük Rabbim.

Ya Rabbi, Seni gerektiği gibi her an zikredemiyorum. Dünyevi meşakkatler, nefsimin oyalaması, gafletimin derinliği, şeytanımın tuzak ve oyunları, Seninle olan münasebetime zarar veriyorlar, bazen kesiyorlar. Ben, Senden ayrı kalıyor gurbetlere düşüyorum. Ya Rabbi, Sen bana benden daha yakınsın, uzaklık bana ait. Ayrılığımı, uzaklığımı, Senden inhirafımı bağışla. Seninle olan zamanımı çoğalt. Senden beni riyasız, azami ihlas ile dolu amele muvaffak kılmanı istiyorum. İhsan et Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Erhamerrahimin. ALLAH’ım, ben “Rabbim” dediğimde, Senin “kulum” dediğini vicdanımda duymaya beni muvaffak eyle. ALLAH’ım, kalbimin kasvet bağlamasından, taş kesilip duymaz ve duygulanmaz hale gelmesinden, engin keremine ve sonsuz rahmetine sığınırım.

Ya Rabbi, bana adaletinle muamele edersen cezaya maruz kalırım. Ben adaletine değil; fazlını, rahmetini, ihsanını, lütfunu bekliyorum. Ancak lütfunla, kereminle kurtulurum, şahsi meziyet ve kemalimle değil. Şayet meziyetim varsa, bütününü toplasam, bir tek dakikalık nefes alış nimetinin karşılığı bile olamaz. Ya Rabbi, beni affeyle. Ben Senin affından başka bir kurtuluş yolu bilmiyorum; affına, fazl-ı keremine muhtacım.

ALLAH’ım, kötü arkadaştan, kötü çevreden, kötü komşudan, kötü atmosferden, kötü yerden sana sığınırım. ALLAH’ım, beni şöhretperestlikten ve nefisperestlikten halas eyle. Beni hak duygusu ve hakikatperestlikle serfiraz eyle.

ALLAH’ım, içimi fethetmede bana yardımcı ol. İçimin fatihi olmadan, dışı fethetmeye kalkışan, büyük büyük laflar eden ahmaklardan olmaktan, yapmadığım şeyleri söyleyip, Seni gazaplandırmaktan Sana sığınırım. ALLAH’ım, din ve diyanet adına dava diyerek, hizmet diyerek anlatacağım şeyleri evvela kendi nefsimde yaşamaya beni muvaffak eyle. ALLAH’ım, irşad ve tebliğ maksadı dışında, çirkef akan sokaklarda bulunmaktan beni muhafaza buyur. ALLAH’ım, beni, aşk ve şevkle bir müddet hizmet edip, sonra hizmetten fütur getirip rehavete ve gevşekliğe düşüp çürümekten muhafaza eyle. ALLAH’ım, beni hizmet-i Kur’an-iye ve imaniyede ömrümün sonuna kadar ihlas ile daim eyle. Benim aşk ve şevkimi her an canlı ve taze kıl, Ya Rabbi. Hizmet ettik, İslam güç kazandı, sözü dinlenir hale geldi; artık biraz da kendi dünyamı mamur edeyim deyip, kendi elimle kendimi tehlikeye atmaktan, çürümeye salmaktan beni muhafaza buyur Ya Rabbi.

Bütün mevcudatı yoktan var eden; her şeyi terbiye edip kemale erdiren; diriden ölüyü, ölüden diriyi çıkaran; dilediğine mülk veren, dilediğinden de mülkü alan; dilediğine hesapsız rızk ihsan eden; kudreti her şeye yeten, rahmeti her şeyi kuşatan; lütfu, keremi ve ihsanı hesapsız; günahları affeden, hataları temizleyen, kusurları bağışlayan, ayıpları örten; kuluna her şeyden daha yakın, anne ve babasından daha şefkâtli olan Sensin ey Rabbim. Ahiret azığı olmayan veya pek az olan, Naci kulunun elinden tut ALLAH’ım. Senin kapına hayatını günahlarla, isyanlarla israf etmiş, müflis bir halde, azabından korkarak, rahmetini umarak, mahcup ve kalbi kırık olarak gelmiştir. Ondan isyan, ondan nisyan, ondan saygısızlık; Senden af, Senden mağfiret, Senden ihsan, Senden lütuf. Sen affetmeyi seversin. Nefsimin isyanını, tuğyanını, nisyanını affet Ey Rabbim.

ALLAH’ım, Senin daralttığını genişletecek, Senin genişlettiğini daraltacak; Senin yücelttiğini küçültecek, Senin alçalttığını yüceltecek yoktur. Dalalete attığını hidayete, hidayete eriştirdiğini de dalalete çevirecek yoktur. Engellediğini verecek, verdiğini engelleyecek; uzaklaştırdığını yakınlaştıracak, yakınlaştırdığını uzaklaştıracak da yoktur. Beni ve bu kudsi davaya omuz veren arkadaşlarımı ihlas ve sadakatten ayırma, gönlümüze genişlik, kalbimize hidayet, fikirlerimize istikamet, aramıza uhuvvet ver, her türlü şerden arkadaşlarımızı ve müesseselerimizi muhafaza eyle ve bizleri iki cihanda mesut ve bahtiyar eyle, sevip razı olduğun hakiki kullarının arasına kat. Cennet-ül Firdevste, “Bundan sonra, artık size gazaplanmayacağım, sizlerden razı oldum.” hitab-ı mukaddesini işitip onun zevkiyle mest ve mahmur olmak nasip et, Ya Rabbena.

Ya Rabb-el alemin! Eltaf-ı Sübhaniyeni bir an üstümüzden eksik eyleme. Tevfikat-ı Sübhaniyeni bizlere yar edip, rıza-i şerifini tahsile bizleri muvaffak eyle. Bizleri yolunda kaim ve daim eyle. Bizleri Kur’an idrakine, irfanın semasına i’la eyle. Bu şuur ve bu anlayış içinde yaşamaya, yaşadığımız gibi ölmeye ve öldüğümüz gibi haşru neşre muvaffak eyle.

Ya İlah-el alemin ve Ya Rabb-el alemin! Zahir ve batınımızı envar-ı Kur’aniye ve imaniye ile münevver eyle. Nefsin ve şeytanın şerrinden bizleri masun ve mahfuz eyle. Cümlemizi cennet ve cemalullah şerefiyle şerefyap ve serfiraz eyle. İslam düşmanlarının şerrine karşı bizlere yardım eyle. Hile, plan ve tuzaklarını kendi başlarına çevir, düzenlerini boz, birliklerini dağıt, kendi aralarında onları birbirlerine düşür, bizimle uğraşmaya fırsat bulamasınlar. ALLAH’ım, burada ve orada rahmet ve himayeni üzerimizden çekme. Bizleri de duygu ve düşüncede, özümüzü bulmada ihya eyle. Bizi bir lahza ihlastan ayırma, inayetini üzerimizden çekme, ömürlerimizin ahirine kadar bizleri ihlas ile bu kudsi davada istihdam eyle. Hüsn-ü akıbetle bizleri sevindir. Kardeşlik bağlarımızı koparıcı gıybet, tenkit ve su-i zandan bizleri uzak eyle.

ALLAH’ım, başlattığımız şu kudsi hizmeti ebedlere kadar devam ettirmeyi, ahd-u peymânımıza sadık kalmayı bizlere nasip et Ya Rabbi. Bizi, solmuşluk, çürümüşlük, gevşemişlik, rahata ve rehavete düşmüşlük gibi su-i akıbetle bitirme Ya Rabbi Soldurma Ya Rabbi. Çürütme Ya Rabbi. Öldürme Ya Rabbi. Senin elinde Ya Rabbi ölüyü diriltmek. Senin elinde Ya Rabbi nâehili ehil hale getirmek. Senin elinde Ya Rabbi zayıf ve güçsüzü, kuvvetli ve güçlü yapmak. Bizi ihya eyle, bize güç ve kuvvet ver.

Ya Rabb-el âlemin ve ya Ekrem-el ekremin, Ya İlahena, Ya Halikana, Ya Rabbena, Ya Mevlana; Habibin ve risaleti hürmetine, cümle enbiya ve evliya hürmetine, cümle şüheda ve gaziler hürmetine, Kelamullah Kur’an-ı Kerim ve hidayeti hürmetine, Risale-i nur ve davası hürmetine, âlemi şenlendiren Rahmaniyet ve Rahimiyetin hürmetine, güzel isimlerinin hürmetine, Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil (A.S.) ve avaneleri hürmetine, Senden isteyen, Sana yalvaran kullar hürmetine, Senin dergahına boş uzanıp ta Rahmetinle dolmuş eller hürmetine dualarımızı en güzel şekilde kabul et. Bizleri buradan, afvına ve rızana ermiş, gönüllerimiz azametini duymuş, muhabbetinle dolmuş, günahlarından arınmış olarak çıkar ve bir daha da bizleri nefsimizle başbaşa bırakma ALLAH’ım. Efendimizden (A.S.) öğrendiğimiz şekliyle; Sen merhametli ve kerem sahibisin, kullarının, Senin dergahına uzatılıp açılmış ellerini boş olarak çevirmezsin. Bizler bir sürü eksiklik ve arızalarımızla, hata ve günahlarımızla, isyan ve nisyanlarımızla mahcup olarak, aczimizi ve fakrımızı Rahmetine vesile olsun diye, işte ellerimiz sıfır olarak Senin dergahına uzattık, Senin, ellerimizi sıfır olarak, bomboş geri çevirmeyeceğin ümidi içindeyiz. Bizleri, Senden alacağını almış olarak buradan çıkar. Niyetlerimize değil ama, şimdilik dualarımızı hitama erdirirken, dualarımız iki makbul dua arasında kalsın ve onların arasında bizim dualarımızda makbul olsun diye. Sevgili Peygamberimize (A.S.) sâlat ve selam getirmek istiyoruz. ALLAH’ım, Efendimize bizden, kerrat-ı kainat adedince, Seni tesbih eden diller adedince, selam ve esenlikler eriştir. Sen de şanına ve azametine yakışır bir şekilde, onun gönlünü hoşnut edecek şekilde sâlat ve selam eyle. Amin! Amin! Amin! Bi hürmeti Kur’an-ıl Kerim ve bi hürmeti Rasul-ü ekrem, ve bir hürmeti sırr-ı suret-il Fatiha.
Ekleme Tarihi: 26.02.2009 - 21:31
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Her Abdest Bir Yemindir..
mira su an offline mira  
33 Mesaj -
Elinize Saglik Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 26.02.2009 - 00:02
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BİR BARDAK SÜTÜN HATIRI
mira su an offline mira  
BİR BARDAK SÜTÜN HATIRI
33 Mesaj -
BİR BARDAK SÜTÜN HATIRI Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu. O gün, hiçbir şey

satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek birşeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı.

Yiyecek bir şeyler yerine - "Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnızca. Genç bayan, çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman

bir bardak süt getirdi ona. Çocuk, sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra - "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?" diye sordu genç bayana. Genç

bayan, "Borcunuz yok" diyerek, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti; - "Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini

beklemememizi öğretti bize" dedi. Çocuk "O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size" dedi. Howard Kelly, evin önünden ayrıldığı zaman kendisini

yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu. Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlar

çaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük kente gönderdiler. Dr. Howard Kelly, konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın

hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun

yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı. Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu. Dr. Kelly, denetlemesi için önüne getirilen faturaya

şöyle bir baktı ve üstüne birşeyler yazarak zarfın içine koydu ve hasta bayanın odasına gönderdi. Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline. Açmaya korkuyordu...

Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu. Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş

bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı: - "Hastane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.".

--
Ey Rahmân ve Rahîm olan Allah'ım!

"Bismillâhirrahmanirrahîm" hürmetine, rahîmiyetine yaraşır şekilde bize merhamet et,
Rahmâniyetine yaraşır şekilde, bize "Bismillâhirrahmânirrahîm"in sırlarını anlamayı nasip eyle.
Âmin.
Ekleme Tarihi: 22.02.2009 - 20:27
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: "Enerjinizi kullanmayı öğrenin
mira su an offline mira  
33 Mesaj -
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 22.02.2009 - 20:13
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: "Enerjinizi kullanmayı öğrenin
mira su an offline mira  
"Enerjinizi kullanmayı öğrenin
33 Mesaj -
> > "Enerjinizi kullanmayı
> > öğrenin"
> > Prof. Yıldız
> > Batırbaygil
> > Beyin öyle bir güçtür ki..
> > Kafadan geçen her düşüncenin Allah katında bir talep
> > olduğuna inanıyorum.
> > İyi şey
> > ister, güzel şeyler düşünürseniz
> > cevabı aynen öyle gelir. Ama hep korku ve kuşkuyla
> > yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
> >
> > Trafik kazasından
> > korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla
> > yola çıkar ve hep bunu beyninizde
> > kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka
> > şoföre kaza yaptırırsınız ama
> > arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız
> > varsa eğer sakın araba kullanmayın…
> >
> >
> > Çocuğuna aşırı korumalı ana ve babalarının
> > çocuklarına hep bir şeyler olur yani biri
> > bir taş atsa bile gelir sizin çocuğunuzun kafasını
> > bulur o zaman siz şunu
> > düşünürsünüz –onu kollayıp korumasam hep başına
> > olumsuz şeyler geliyor – Neden acaba ? Bu tıpkı
> > (yumurtamı tavuktan çıkar, yoksa tavuk mu)'yu
> > andırmıyor mu?
> >
> > Öyle mutsuz bir toplum olduk ki birbirimize günaydın
> > diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde hep olumsuz olaylar
> > konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar
> > olduk,
> > işler
> > nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü
> > ve daha da kötüye gittiğini söylüyoruz,
> > hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yni
> > dostlarla da sohbetin güzelliği , keyfi kalmadı.Hep para
> > olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para
> > isteyecekmiş gibi. Aynen devam edin, neyi
> > YOK diyorsanız, onu
> > YOK
> > etmeye devam
> > edin,
> > sürekli
> > şikayet edip etrafa olumsuz ve zavallı görünerek her
> > şeyin bereketini kaçırın, ayrıcada bu kadar
> > mızırdanma sonunda dostlarınızı da kaçırdığınızı
> > fark edeceksiniz.
> >
> > Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin
> > şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup
> > çağırıyorsanız size onu getirir.
> >
> > Sürekli param yok diyen insanlar paralarının bereketini
> > öyle kaçırırlar ki bir gün gelir bir de bakarlar gerçekten
> > paraları bitmiş ama bu bitiş ani çıkan, hesapta olmayan
> > mecburi harcamalarda olabilir, sağlığa
> > harcanması gereken miktarlarda olabilir.
> >
> > Gelin bundan sonra Nasılsın diyenlere
> > ÇOK
> > İYİYİM ÇOK ŞÜKÜR demekle işe
> > başlayın…….
> > Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan
> > sevmeye zaman bulamıyoruz.
> >
> > Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa
> > sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun
> > sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde
> > hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir
> > enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde
> > size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka
> > hiçbir şeyde bulamazsınız.
> >
> > Yeni bebeği olmuş bir anne eğer sıkıntıları varsa
> > veya olumsuz bir kişiliğe sahipse lütfen en olumlu
> > olduğunda bebeğini kucağına alıp onu çıplak tenine
> > değdirsin. Eğer bebeklerinizin huzurlu ve sağlıklı bir
> > bebek olmasını istiyorsanız onu sakin kavgasız
> > gürültüsüz ve pozitif bir ortamda büyütmeye
> > çalışın.
> >
> > Kızgınken, sinirliyken kucağınıza almamaya çalışın
> > ve ona sınırsız sevginizi gösterin. Öpün koklayın ve
> > bilin ki bu günler çok çabuk geçecek ve bilin ki çok
> > çabuk büyüyorlar. Bazı anne ve babalar çocuklarını
> > çok sevdikleri halde bunu ifade edemez ve gösteremezler.
> > Neden ? Ne zaman göstereceksiniz? Tanrı'nın verdiği
> > bu armağana sevgiyi en güzel şekilde göstermemiz bir
> > şükür ve teşekkür değil mi ?
> >
> > Beyin öyle bir güçtür ki , insan beyin gücünü
> > kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir
> > de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini
> > şartlandırabilsin. Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında
> > sinir hücresi
> > vardır. Her bir hücre
> > yaklaşık 7.3 kilo voltluk
> > enerji açığa
> > çıkarır. Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki
> > tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini
> > saldığını varsayalım, yaklaşık
> > 350 milyon kilo voltluk
> > bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir
> > metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce
> > sahiptir.
> > Size tıp kitaplarına
> > girmiş bir olayı anlatmak istiyorum:
> > Et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek
> > için bir istasyonda duruyor. İşçiler vagonları
> > temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu
> > temizlerken diğer işçi o vagonu boş sanıp kapısını
> > dışardan kilitliyor. Biraz sonra tren hareket ediyor, ve
> > bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor.
> > Kapalı kalan işçinin vagon kapısı açıldığında
> > işçinin donarak öldüğü görülüyor. Fakat bir
> > bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani
> > dondurucuya geçirilmemiş. Ama kapalı kalan işçi bunu
> > bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen
> > donmanın şartlarını hazırlayarak, donmanın tüm
> > belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor.
> >
> > Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin .Bazı
> > insanlar vardır, hep konuşurken daha yaşasam 1-2 sene
> > daha yaşarım diye konuşup sık sık bunu tekrar ederler
> > ve kendilerine adeta bir ölüm zamanı belirlerler. Ben bu
> > laftan çok korkarım ,eğer bunu inanarak söylerlerse
> > beyinlerini öyle bir şartlarlar ki , öyle bir kurgularlar
> > ki gerçekten dedikleri zamanda ölürler. Bu yüzden kaç
> > yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz
> > olsun ki uzun yaşayabilesiniz. İnsan hayal ettiği
> > müddetçe yaşarmış. Ne doğru bir laf değil mi?
> >
> > Dün bitti. Dünün tekrarı yok aynı
> > rüyalar gibi.
> >
> > Yarın, hiç bilmiyoruz, iyi şeylerde olabilir kötü de .
> >
> >
> > Ama şu anımı biliyorum,ayağım kırık bu yazıyı
> > yazıyorum ama eşim yanımda çocuklarım sağ ve ben bu
> > yüzden dünyanın en mutlu insanıyım ve yarınımı da
> > bilmediğim için bu anımı en iyi, en keyifli ve en
> > pozitif şekilde değerlendiririm.
> >
> > Bilmediğim bir geleceği düşünerek de bu
> > anımı zehir edemem.
> >
> > Siz de böyle yapın ve hayatınızı birbirine
> > karıştırmamak kaydıyla 3'e bölün.
> >
> > Dün, bugün,yarın diye…
> >
> >
> > Biz ani stresleri çok
> > severiz.
> >
> > Çünki ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon
> > (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur.
> > Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.
> > Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani
> > sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz,
> > gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
> > Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler,
> > migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin
> > tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif
> > yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon ,kalple
> > ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.
> >
> >
> > Bunları kendinize
> > niye reva göreceksiniz ki ?
> >
> > Akıllı, kontrollü ve
> > olumlu olmak yeterli.
> >
> > Eğer büyük bir strese
> > girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı
> > dağıtın.
> > Başka işlere kanalize olun
> > ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya
> > sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın.
> > Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda
> > yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini
> > sağlar.
> > Ben evde sokakta bile hep iyilik diler ve hayır için dua
> > ederim.
Ekleme Tarihi: 22.02.2009 - 19:54
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Her Abdest Bir Yemindir..
mira su an offline mira  
Her Abdest Bir Yemindir..
33 Mesaj -
Her Abdest Bir Yemindir..

--------------------------------------------------------------------------------

Unutmayin kİ; Her Abdest Bir Yemindir Aslinda
Bu Eller Bİr Daha Harama Günaha Uzanmayacak!
Bu Ağız Harama Açılmayacak!
Bu dil Bİr Daha kötüyü Söylemeyecek,İftİra Etmeyecek, Yalan Söylemeyecek,dedİkodu Yapmayacak!
Bu Burun Denİ Arzularin PeŞİnde KoŞmayacak!
Bu Kollar Harama Sarilmayacak!
Bu Gözler Harama Bakmayacak!
Bu Beyin KötüyüPlanlamayacak!
Bu Kulaklar Harami Duymayacak!
Bu Ayaklar Harama Adim Atmayacak!
Söz Verİyorum ALLAHim!
Evet itiraf Edİyorum Bunlari Yaptim,affet!
Temİzle, Arit Benİ, Sen Temİzlemezsen Ben Temİzlenemem!
Bana Yardim Et, Benİ Temİzle , Benİ Arit!
Her Abdest Bu Anlama Gelir Ya Da GelmelİFarkindamiyiz?
Abdestmi Aliyoruz?
Yoksa El Yüzmü Yikiyoruz?
Abdest Ruhumuzda Beynimizde Böyle Algilaniyormu? Yankilaniyormu?
Eğer Abdest Böyle Alinmişsa Uzakta Değill Hemen Evinizin Önünde, Çok Yakininizda,hatta Evinizin İçindeİstediğinizde Hemen Bulabİleceğiniz Aritici, Temİzleyİcİ, Durulayici Bİr Nehİr Bulursunuz
Böyle Bir Nehirde GÜnde 5 Kez Yikananda kirden, Günahtan Eser Kalirmi?

HER ABDEST BİR DEVRİM OLSUN İÇİMİZDE
HER ABDEST BİR EVRİM OLSUN
HER ABDEST BİR DİRİLİŞ OLSUN
HER ABDEST BİR DiRiLiŞ OLSUN
HER ABDEST YENİ BİR KURULUŞ OLSUN
HER ABDEST YENİ BİR DURUŞ OLSUN
HER ABDEST RABBİN KAPISINA YENİ BİR VURUŞ OLSUN
HER ABDEST NEFSİMİZE BİR SORUŞ OLSUN
GÜNAHLAR SOLSUN
RABBİMİN NİMETİ TAMAM OLSUN
Suya vardığında, aslında ateşi kucaklamaya gidiyorsun. Zira suyun aslı ateştir. Suyun yapıtaşlarından biri yakar, biri yanar.

Yakan ile yananın bir araya geldiği yere elini hiç endişesiz değdiriyorsan, ateşin ortasından sana serinlik lûtfeden Rabbinin takdirine güveniyorsun demektir. Bil ki, ateşi sana serinlik eyleyen, senin için suyu da paklık vesilesi eyliyor. O’na kul olmazsan yeryüzünde hiçbir su aklamaz seni.

ya vardığında, aslında avucuna gökleri sığdırıyorsun. Zira su sana indirilir. Sana indirilen senin erişemeyeceğin yerde demektir. Göklerde bulutlara bindirilen, rüzgârların önü sıra gezdirilen, yağmurlardan damla damla süzülen, ince ince alnına değdirilen lûtufla tanışıyorsun şimdi. Sana hiç erişemeyeceğin yerden nimetler indiren Rabbin, her şeyin gelip geçtiği, her bulduğunun bitip tükendiği, her güzelin bırakıp terk ettiği yerde, sana sonsuzluk çağrısı yapıyor. Eline dokunan su, tenini serinletmekle kalmıyor, sonsuz sevdalar yüklü kalbine teselliler yağdırıyor.

Abdeste hazırlanıyorsun. Gövdeni kutlu bir paklığın gölgesine çekiyorsun. Sanki Leylâ vurgunu bir Mecnun gibi çölde suya kanıyorsun. Şadırvanda su şakırtısı bir vaha serinliği değil mi sana?

Abdeste niyetleniyorsun. Kalbini Sevgililer Sevgilisi’nin [sas] kalbine yanaştırıyorsun. Suların bile yolunda akarak paklandığı Sevgili’nin [sas] yolunda akıyorsun. Resûl’ün [sas] pak niyetine dudağını değdirerek, suyun serinliği ile değil, rahmetle ıslanıyorsun ...
Ekleme Tarihi: 18.02.2009 - 13:56
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: gıybetin yaktığı dudaklar
mira su an offline mira  
33 Mesaj -
İnsanların hata yapabileceklerini ve her hatanın eleştiriyi hak etmeyebileceğini göreceğiz. Başkalarını ayaklarımız altına aldığımız sürece, başımızı ayakların altından kurtaramayacağımızı unutmayacağız.

ne kadar güzel ve doğru şeyler yazmışsınız,inşaallah bu yazıyı herkes okur, Allah sizden razı olsun inş.kardeşim

Elinize Saglik Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 18.02.2009 - 13:10
mira üyenin diğer mesajları mira`in Profili mira Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 673 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kilimlili67 (47), EnToRia (39), cihankarasan (56), rahmali (60), beyazyol (44), hmurat (50), Sweet-Bircan (31), calinan_kalp (43), bobmalley (34), kerim71 (50), talip-ibrahim (38), kan-ka (50), behlül72 (52), n.nakla61 (40), yasinbirel80 (44), zuhre yildirim (44), SnNmMc (37), tarik82 (42), akin123 (37), MertTurk (43), *hira* (35), zaferburgu (49), mademney (42), esli (61), sipahii (43), gokhan (46), ISLAM_GUNESI (40), veteriner54 (42), meryem03 (40), engino (46), yol_cu (42), koyuncu339 (39), fizikcimrt (49), fgdibo (36), salem (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54534 saniyede açıldı