ivermectin ivermektine generique rhinocortbudesonide lopinavir ritonavir lamotrine lamprene lanoxin lansoprax largactil lasix leponex levaquin levitra oral jelly levitra professional levitra soft levitra super force levitra lexapro lidocaton lignospan lioresal lipanthyl lipitor lisitril comp lisitril lisopril plus lisopril litarex lithiofor lithobid lodoz lopid lopimed lopresor lopressor lora allergie lorado loratine lotemax lovelle loxazol loxitane lozol sr lozol lur
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

19 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Ekleyen Mesaj
Konu: Themenicon ...RaVDa.NeT'iN DoGuMu...
tugrahan su an offline tugrahan  
TUĞRAHANDAN SON MESAJ.............
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı fosaloglu

Allahım; layık olmdığım halde bu insanların kalbinde böylesine yücelmiş olmak ne büyük nimet. Kuluna hüsnüzanda bulunan tüm kardeşlerimi SEV VE SEVDİR Ya Rab!

busenur ablam; sana ağlama diyemem , ağlamak merhamet ve saf bir yüreği temsil eder ama ben yine de kardeşimin ağlamasına kıyamam. Dayanamam!

Utanıyorum abi; Ben senin için burda methiyeler düzmek istemiyorum. Cunku biliyorum ki ne yazarsam yazayım seni nasıl sevdiğimi,yüreğimde ne kadar büyük olduğunu anlatamam. Senden gözlerime bakmanı rica ediyorum ya, işte bundandır. Belki kendini görürsün...

Yazgulu ablam; Allah o guzel yüreğinden geçen herşeye vakıf eylesin...


akarsu ablam; ben bu enstantaneyi unutmuştum ama bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum düsturundan hareketle, iyiki sen o soruyu sormuşsun ve ben sana bişey öğretebilme şerefine nail olmuşum... Allah razı olsun. Surekli takip ettiklerimdensin...




gül size...





SELAMUNALEYKÜM ARKADAŞLAR BU GURUBA GİRMEK BAYAKI ZORMUŞ TAVSİYE EDEN ARKADAŞ SÖYLEMİŞTİ DE İHTİMAL VERMEMİŞTİM MALESEF KENDİM ŞAHİT OLDUM YANİ BİR ÜYENİN ESKİ BİR ÜYEYLE TARTIŞMASIN DA HİÇ DÜŞÜNMEDEN AÇABA HANGİSİ HAKLI HAKSIZ MUHASEBESİ YAPMADAN ESKİ ÜYEYİ SAVUNMAYA GEÇİYORSUNUZ BU HUYUNUZDAN VAZ GECİN BİR AN ÖNCE YA DEĞİLSE ONLİNE ÜYE SAYINIZ 60 I GEÇMEZ NEYSE HERKES KENDİ ÇÖPLÜĞÜNDE MUTLU OLURMUŞ???

TUĞRAHANIN SON MESAJIDIR BU TUĞRAHAN KENDİ ÇÖPLÜĞÜNE GİDER SİZE ZİZİN DÜNYANIZDA MUTLULUKLAR DİLERİM AMA BU HUYUNUZDAN VAZGEÇİN DÜNYADA BİR ÇOK İYİ NİYETLİ İNSANLARINDA OLDUĞUNU UNUTMAYIN TUĞRAHAN SADECE BİR KARDEŞE YARDIM ETMEYE ÇALIŞMIŞTIM BİR KAÇ ALLAH DOSTU KELİMESİ NERELERE GEL Dİ....

HAYDİN ALLAHA EMANET OLUN BİZLER SİZLERLE DUALARDA BULUŞALIM

SELAMETLE KARDEŞLER....
Ekleme Tarihi: 08.06.2006 - 17:32
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Gökte 'Bebek Güneş' bulundu
tugrahan su an offline tugrahan  
Themenicon    Gökte 'Bebek Güneş' bulundu
32 Mesaj -
Gökte 'Bebek Güneş' bulundu
Amerikalı gökbilimciler, Güneş Sistemi'nin başlangıcına benzeyen, genç bir yıldız etrafında disk biçiminde büyük miktarda karbon gazı yığının varlığını tespit ettiler.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) açıklamasına göre, Fuse adı verilen ultraviyole spektroskopik keşif teleskobu yardımıyla bu önemli keşfi yapan bilim adamları, Beta Pictoris adı verilen yıldız ve belki de içinde çoktan oluşan gezegenleriyle ortaya çıkmakta olan güneş sisteminin, 20 milyon yıldan genç olduğunu belirttiler. Karbon gazının fazlalığının disk biçimini oluşturmasının, Beta Pictoris etrafında dönmekte olan gezegenlerin, Güneş Sistemi'nin ''çocukluğunda'' olduğu gibi grafit ve metan açısından zengin olabileceklerini gösterdiği belirtiliyor.

NASA'nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi'nden Aki Roberge'in başkanlığındaki astronom ekibince yürütülen ve Nature dergisinin
bugünkü sayısında da yayımlanan araştırmalarda, Beta Pictoris çevresinde oluşan karbon gazı diskinde yapılan yeni ölçümler bu analizin ortaya çıkmasını sağladı.

Şüpheye yer bırakmayacak çok büyük miktarda karbon gazının bulunduğunu söyleyen Aki Roberge, ''Beta Pictoris'in başlangıç safhası kendi Güneş Sistemimize benziyor olabilir ya da biz yeni bir kategoride güneş sisteminin ortaya çıkışını gözlemliyoruz; ancak her iki durumda da bu hayranlık uyandırıcı'' dedi. Beta Pictoris'in Dünya'dan 60 ışık yılı (bir ışık yılı 10 milyar
kilometre) uzakta ve Güneş'ten 1,8 kat daha büyük olduğu belirtildi.
Genç yıldız ve etrafındaki disk ilk olarak 1984'te tespit edilmiş,
ardından Hubble uzay teleskobuyla yapılan gözlemlerde de bu disk
içinde Jüpiter tipinde bir gezegenin oluşmuş olabileceği ve Dünya gibi
kayalık gezegenlerin de oluşmakta olabileceğini ortaya koymuştu.
Gökbilimciler, böylesi gezegenlerin çok küçük olduğunu ve günümüz
gözlem cihazlarıyla tespit edebilmek için yeterince aydınlık
olmadığını belirtiyorlar.
Ekleme Tarihi: 08.06.2006 - 12:55
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon ...RaVDa.NeT'iN DoGuMu...
tugrahan su an offline tugrahan  
RE:
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı fosaloglu

Hayır kardeşim; "ALLAH dostu " sözcüğü veliler için kullanılır. Yani bazı gönül makamlarına sahip olmuş mubarek insanlar için.

Yada ben öyle kullanıyorum.


İnşAllah bu siteyi kuranlarda Veli kullardır diye kastetmiştim.

Art niyet aramayalım.

Selametle...




selamunaleyküm fasaloglu kardeş çahiliğimi maruz görün ne yapalım kelime kullanışımız anlayışımız farklı galiba....

benim ALLAH dostu kelimesindeki anlayışımda şudur kardeşi dikkat edersen kullandığım kelime (bir kaç ALLAH dostu) ALLAHIN rızasını kazanmak için ve yaratanını dost edinen herkes ALLAH dostudur kardeşim ve bana görede burayı kuranlar ALLAHIN emirlerini ve biz insanlar arasında paylaşmamızı sağlıyorlarsa bana göre ALLAH dostudur kardeşim...

açıklamayıda kendiniz yapmışsınız benim kullandığım kelime birkaç ALLAH dostu diyelim idi !!! ALLAH ın bir kaç veli kulu demedim tabi yorumlar farklı galiba............

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Allah, rızıklarınızı bölüştürdüğü gibi, aranızda ahlâklarınızı da bölüştürmüştür. Allah, dünyayı sevdiğine de, sevmediğine de verir. Ama dini ancak sevdiklerine verir. Kime dini vermişse, onu kesinkes sevmiştir.
Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kalbi ve dili müslüman olmadıkça, bir kul müslüman olamaz. Komşusu kötülüklerinden emin olmadıkça, kişi tam mümin olamaz!"
"Ey Allahın Resûlü, kişinin kötülükleri nedir?"
Şöyle buyurdu: "Eziyet ve zulüm etmesidir. Haramdan kazandığı parayı nafaka verse, asla bereketi olmaz. Ondan sadaka olarak verirse, kesinlikle kabul olunmaz. Geride bırakırsa, onu ateşe daha da yaklaştırır. Çünkü Allah, kötüyü kötü ile silmez, kötüyü iyilik ile siler. Çünkü, pis olan pisi silmez."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Ahmed.


selametle
Ekleme Tarihi: 08.06.2006 - 09:14
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: OLMAZ BÖYLEŞEY
tugrahan su an offline tugrahan  
RE: OLMAZ BÖYLEŞEY
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı asabi kanarya

http://www.vidiLife.com/PlayList/index.asx?uid=700908 TIKLA SEYRET


SELAM VE DUALARIMLA




kardeş verdiğin link kırıktelaşlı
Ekleme Tarihi: 07.06.2006 - 20:43
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: İmam-ı Âzam
tugrahan su an offline tugrahan  
İmam-ı Âzam
32 Mesaj -
yeterin artık fazla ileri gidiyorsunuz ilk önçe bu zad ın ismini anarken aptest alın önce

bismillahirrahmanirrahim..
HANEFi MEZHEBi


İmam-ı Âzam lâkabıyla şöhret bulan Ebû Hanîfe'ye izâfe edilen fıkıh ekolünün adı. Ebû Hanife'nin asıl adı Numân, babasının adı Sâbit, dedesinin adı ise Zûta'dır. Zûta, Irak ve İran'ın müslümanların eline geçmesinden sonra müslüman olmuş ve Kûfe'ye yerleşmiştir. O ve oğlu Sâbit Kûfe'de Hz. Ali ile görüşmüştür
Ebû Hanîfe H. 80 yılında Kûfe'de doğdu, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak orada yetişti. Irak ve Hicaz Ebû Hanife'nin yetiştiği dönemde önemli iki ilim merkezi hâlindeydi. Çünkü Hz. Ömer (ö.23/643) devrinde Fustat (eski Mısır), Kûfe ve Basra gibi büyük İslâm şehirleri kurulmuş ve bu merkezlere aralarında birçok sahâbenin de bulunduğu binlerce müslüman yerleşmişti. Hz. Ömer Kûfe'ye fasih Arapça konuşan kabîleleri yerleştirmiş ve Abdullah b. Mes'ûd (ö. 32/652)'a onlara ilim öğretmesi için göndermiş, "kendisine ihtiyacım olduğu halde Abdullah'ı size göndermeyi tercih ettim" demiştir (İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkin, I, 16, 17, 20).
İbn Mes'ûd, Kûfe'nin kuruluşundan Hz. Osman'ın halifeliğinin sonlarına kadar Kûfelilere Kur'ân ve fıkıh öğretmiştir. Bu sayede orası, pekçok kurrâ, fıkıh ve hadis bilginiyle dolmuştur. Onun talebelerinin dört bin dolaylarında olduğu söylenir. Ayrıca Kûfe'de Sa'd b. Ebî Vakkas (ö. 55/675), Huzeyfe İbnü'l-Yemân (ö. 36/656), Selmân-ı Fârisî (ö. 36/656), Ammâr b. Yâsir (ö.34/657), Muğîre b. Şu'be (ö. 50/670), Ebû Mûsa-Eş'ar, (ö. 44/664) gibi. seçkin sahâbiler de bulunuyordu (en-Neysâbûrî, Ma'rifetu Ulûmi'l-Hadîs, nşr. es-Seyyid Muazzam, Kahire 1937, s. 191, 192). Bunlar İbn Mes'ûd'a yardımcı oluyorlardı. Hz. Ali Kûfe'ye geldiğinde buradaki fakihlerin çokluğuna sevinmiş,
"Allah, İbn Mes'ûd'a rahmet etsin, bu şehri ilimle doldurmuş; İbn Mes'ûd'un öğrencileri bu şehrin kandilleridir" demiştir (el-Kevserî, Fıkhu Ehli'l-Irak ve Hadisühum, Nasbü'r-Râye mukaddimesi, I, 29, 30).
Mısır'a yerleşen sahâbilerin üç yüz dolaylarında olmasına karşılık el-İclî, yalnız Kûfe'ye yerleşen sahâbilerin bin beş yüz dolaylarında olduğunu, bunlardan yetmiş kadarının Bedir savaşına katıldıklarını söyler.
Kûfe'de bu alim sahâbelerden feyiz ve ilim alarak ictihad yapabilecek dereceye ulaşan tâbiîlerden bazıları da şunlardır: Alkame b Kays (ö. 62/681), el-Esved b. Yezîd (ö. 75/694), Şurayh b. e1-Hâris (ö. 78/697), Mesrûk b. el-Ecda' (ö. 63/683), Abdurrahmân b. Ebî Leylâ (ö. 148/765), İbrahim en-Nehâî (ö. 96/714), Âmiru'ş-Şa'bi (ö. 103/721), Said b. Cübeyr (ö. 95/714), Hammâd b. Ebî Süleyman (ö. 120/738).
İşte Hanefi mezhebînin kurucusu Ebû Hanîfe (ö.150/767) böyle bir ilim ortamında yetişti. Ebû Hanife'nin fıkhı, kendisinden on sekiz yıl ders aldığı Hammad b. Ebî Süleyman vâsıtasıyla, İbrahim en-Nehâî, Alkame ve Esved yoluyla, Abdullah b. Mes'ûd, Hz. Ali ve Hz. Ömer gibi sahâbe bilginlerine dayanır. Hz. Ömer'in Irak ekolüne etkisi tbn Mes'ûd vasıtasıyla olmuştur. Hz. Ali ise kazâ ve fetvâlarıyla Iraklılara önderlik yapmıştır.
Kûfe aynı dönemlerde hadîs malzemesi bakımından da zengindi. Müctehidlerin kullandığı ibâdet, muâmelât ve ukûbâtla ilgili hüküm hadislerinin sayısı sınırlı olduğu için, bu konularda Hicaz'ın hadis malzemesi bütün şehirlerin bilginlerince biliniyordu. Çünkü onlar hacc dolayısıyla sık sık Mekke ve Medîne'yi ziyaret ediyorlardı. Aralarında kırktan fazla hacc ve umre yapan vardı. Sadece Ebû Hanife elli beş kere haccetmişti. İmam Buhârî'nin (ö. 256/869) hocalarında Affân b. Müslim el-Ensârî el-Basrî'nin (ö. 220/835) şu sözü Irak yöresinin hadîs bakımında ne kadar zengin olduğunu göstermeye yeterlidir: "Kûfe'ye gelip dört ay oturduk. İsteseydik yüz bin hadis yazardık; ancak elli bin hadis yazdık. Biz yalnız herkesin kabul ettiği hadisleri aldık. Çok hadis yazmamıza Şerîk b. Abdillâh (ö. 177/793) engel oldu. Kûfe'de Arapça'sı bozuk ve hadis rivâyetinde gevşeklik gösteren kimseye rastlamadık" (el-Kevserî, a.g.e.,I, 35, 36).
Affân hakkında, İbnü'l Medinî;
"Hadisteki bir harfte şüphesi olsa o hadisi almazdı"; Ebû Hatîm ise; "imamdır, sikâdır." demiştir. Böyle titiz bir hadisçi kûfe yöresinde dört ayda Ahmed b. Hanbel'in (ö. 241/855) Müsned'indekinden daha çok hadis toplayabilmiştir.
Ebû Hanife Kûfe'de önce Kur'ân-ı hıfzetti. Sarf, nahiv, şür ve edebiyat öğrendi. Kûfe, Basra ve bütün Irak'ın en önde gelen üstadlarından hadis dinledi ve fıkıh meselelerini öğrendi. Doğuştan mantık, zekâ, hâfıza gücü ve çalışkanlığı ile ilim sahipleri arasında temayüz etti. Onun ilme yönelmesinde Âmiru'ş-Şa'bî'nin etkisi olmuştur. Numân, hacc seyahati sırasında, bizzat sahâbelerden hadis dinlemiş olan Atâ b. Ebî Rabah (ö. 115/733) ve İbn Ömer'in mevlâsı Nâfi' (ö. 117/735) gibi tâbiîlerden bazıları ile temas etmiş ve onlardan da hadis dinlemiştir.
Hocası Hammâd'ın vefâtında Ebû Hanîfe kırk yaşlarında idi. Onun vefâtıyla boşalan kürsüsünde ders vermeye başladı. Ebû Hanife'nin ders ve fetvâ vermedeki usûlü, rivâyet ve anânecilerin sema' (dinleme) usûlünden farklıdır. Onun ders halkasında iki türlü müzâkerenin oluştuğu anlaşılıyor a) Talebeleri için verdiği düzenli fıkıh dersleri. b) Dışarıdan ve halk tarafından cevabı istenilen sorular (istiftâ). Hanefi mezhebi istişâre esasına dayandırılmıştır. Ebû Hanife meseleleri tek tek ortaya atar, öğrencilerini dinler, kendi görüşünü söyler ve onlarla konuyu bir ay hattâ daha fazla süreyle münâkaşa ederdi. Meselenin incelenmesinde hazırlığı olan ve ictihad derecesinde bulunanlar da düşünce ve ictihadlarını söyledikten sonra, bu mesele hakkında müzâkere bitmiş sayılır ve sıra Ebû Hanife'ye gelirdi. O, meseleyi yeniden izah ve tasvir ettikten, kendi delillerini ve ictihadını ortaya koyduktan, gerekli düzeltmeler yapılıp cevaplar verildikten sonra, alınan karar çoğu defa delillerden tecrit edilerek son derece veciz cümlelerle, bizat kendisi tarafından imlâ ettirildi. Bu imlâ vecizeleri daha sonra fıkıh kaideleri hâline gelmiştir (Hatîb, Tarihu Bağdâd XI, 307 vd.; el-Kevserî a.g.e., I, 36 vd.). Ebû Hanife'nin bu ilim halkalarında İslâm'ın bütün hükümleri yani ibâdât, muâmelât ve ukubâta âit emir ve yasaklarını yeni baştan gözden geçirilerek incelenmiştir. Konularına göre tasnîf edilip tedvîn edilen bu hüküm ve meseleleri Zâhiru'r-Rivâye adıyla kaleme alan Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî'dir. (ö.189/805). eş-Şeybânî daha küçük yaşta iken Ebû Hanîfe'nin ilim meclislerinde hazır bulunmaya başlamış; eğitimini daha sonra Ebû Yusuf'un yanında tamamlamıştır. Ebû Hanife, öğrencileri için şöyle demiştir: "İçlerinizde otuz altı tane yetişkin olanı var, onlardan yirmisekizi kadılık, altısı müftîlik, ikisi de hem başkadılık ve hem de fetvâ makamına lâyıktırlar (el-Bezzâzî, Menâkıb, II, 125). Bunlar da Ebû Yûsuf ve Züfer'dir"
Zâhiru'r-Rivâye kitapları altı tane olup, daha sonraki bilginlere tevâtür yoluyla nakledilmiştir. Bunlar; " el-Asl (veya el-Mebsût)", "el-Câmiu's-Sağîr", " el-Câmiu'l-Kebîr" " es-Siyeru's-Sağîr", "es-siyeru'l-Kebîr" ve "ez-Ziyâdât" adlarını alırlar. Hanefi mezhebinin temellerini oluşturduğu için bunlara "Mesâil-i usûl"de denilmiştir. Zâhiru'r-Rivaye'de Ebû Hanife, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'in görüşleri toplanır. Devrin özelliği olarak Ebû Hanife fıkıh meselelerini talebelerine imlâ ettirmiş olmalıdır. Bu altı kitap metinlerinde kendisine isnad edelin meselelerin ona âit olduğunda şüphe yoktur. Hattâ meselelerin ifadesinde vecîz metinlere bile Ebû Hanife'nin sözü ve uslûbu olarak bakılabilir.
Zâhiru'r-Rivâye kitapları Hâkim eş-Şehîd Ebû Fazl Muhammed el-Mervezî (ö. 334/945) tarafından kısaltılarak bir araya getirilmiş ve eser el-Kâfr adını almıştır. Kendi devrinde bu eser Hanefi mezhebinin görüşlerini, meselelerini öğrenmek isteyene yeterli görülmüştür. el-Kâfı, bir buçuk asır kadar sonra Şemsü'l-Eimme es-Serahsî (ö. 490/1097) tarafından şerhedilmiş ve el-Mebsût isimli bu eser otuz cilt hâlinde basılmıştır.
Ebû Hanife'nin kendisine isnad olunan ve günümüze ulaşan kitapları dah çok akaid ve kelâm konularına âittir. el-Fıkhu'l-Ekber, Kitâbü'l-Âlim ve'l-Müteallim, Kitâbü'r-Risâle, beş tane el-Haşiyye kitabı, el-Kasidetü'n-Nu'mâniyye, Ma'rifetü'l-Mezâhib, Müsnedü'l-İmam Ebî Hanife (Bunların rivâyet, nüsha ve şerhleri için bk., Brockelmann, Galş Fuad Sezgin, Gas; Halim Sâbit Şibay, " Ebû Hanife ", İA, IV, 26, 27).
Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed, mezhebin teşekkülünde etkili olmuş büyük Hanefi müctehidleridir. Ebû Yûsuf, mal, vergi ve devlet hukukuna dair Kitabü'l-Harâc adlı eserini yazmış, hanefî meıhebinin devlet ricâli ve kitleler arasında yayılmasına katkıda bulunmuştur. Abbâsî halifesi Hârun er-Reşîd zamanında "kâdıu'l-kudât (baş kadı)" olmuş, böylece mezhebin icrâ ve kazâda uygulanması yolunu açmıştır.
es-Serahsî'nin, el-Mebsût'undan sonra Hanefi fıkhını açıklayan ve geliştiren te'lifler devam etmiştir. el-Kâsânî'nin (ö. 587/1191) Bedâyiu's-Sanayi' fi Tertîbi'ş-Şerâyî' adlı eseri son derece sistemli ve değerli bir eserdir. Daha sonraki önemli te'lîf ve şerhlerden bazıları da şunlardı. el-Merginânî'nin (ö. 593/1197) el-Hidvye adlı eseri. Bunun başlıca şehrleri İbnü'l-Hümâm'ın (ö. 861/1457) Fethu'l-Kadîr, es Siğnakı'nin (te'lif: 700/1300) en-Nihâye, el-Bâbertî'nin (ö. 786/1384) el-İnâye ve el-Kurlânî'nin (ö. VIII/XIV. asır) el-Kifâye adlı eserleridir. en-Nesefi'nin (ö. 710/1310) Kenzü'd-Dekâik'i sonraki önemli te'liflerden olup, yine aynı müelif tarafından, el-Nâfı adıyla şerhedilmiştir. Diğer önemli şerhleri; ez-Zeylaî'nin (ö. 743/1342) Tebyînü'l-Hakâik'i ile İbn Nüceym el-Mısrî'nin (ö. 970/1562) el-Bahru'r-Râik adlı eserlerdir. Osmanlılar döneminde yazılan en önemli eserler şunlardır: Molla Hürsev'in (ö. 885/1480) ed-Dürer'i ve buna Vankulî (ö. 1000/1591) ile başkaları tarafından yazılan şerhler, el-Halebî'nin (ö. 956/1549) el-Mülteka'l-Ebhur'u ile bunun Şeyhzâde (ö.1078/1667) tarafından te'lif edilen Mecmau'l-Enhur adlı şerhi. Timurtâşî'nin (ö.1004/1595) Tenvîru'l-Ebsâr'ı ile el-Haskefî'nin (ö. 1088/1677) ed-Dürrü'l-Muhtâr'ına yazılan şerh ve İbn Âbidîn (ö. 1252/ 1836) tarafından yazılan Reddü'l-Muhtâr ale'd-Dürri'l-Muhtâr adlı büyük şerh de önemli eserlerdendir. Yine Tanzimat devrinde Ahmed Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından 1869-1876 yılları arasında hazırlanan 1851 maddelik Mecelle medenî hukuk alanında meydana getirilmiş önemli bir çalışmadır. Mecelle, şahıs, aile ve miras münâsebetlerine ve aynî haklara âit birçok önemli konuları fıkıh ve fetvâ kitaplarına bırakmıştır. Mecelle'nin şerhleri arasında; Ali Haydar Efendi'nin (ö.1355/1936) Düraru'l-Hukkâm adlı Türkçe şerhi ile Mes'ud Efendi'nin (ö. 1310/1893) Arapça Mir'ât-ı Mecelle'si zikredilebilir. 1875 M. tarihinde Mısır adliye nâzın Muhammed Kadri paşa tarafından tedvîn edilen el-Ahkâmü'ş-Şer'iyye ile 1917 tarihli Osmanlı Hukuk Âile Kararnâmesi diğer kanun mecelleleridir.
Hanefi mezhebinin özelliklerine gelince bizzak Ebû Hanife ictihad ederken takip ettiği usûlü şu şekilde açıklamıştır: "Allah'ın kitabındakini alır kabul ederim. Onda bulamazsam Rasûlullah'ın mûtemed alimlerce mâlûm, meşhur sünnetiyle amel ederim. Onda da bulamazsam ashâb-ı kiramdah dilediğim kimsenin re'yini alırım. Fakat iş, İbrahim en-Nehaî, eş-Şa'bî, el-Hasenü'l-Basrî ve Atâ'ya gelince, ben de onlar gibi ictihad ederim" (el-Mekkî, Menâkıb, I, 74-78; ez-Zehebî, Menâkıb, s. 20-21). Ebû Hanife fıkhı; "kişinin leh ve aleyhte olanı, yani iyi ve kötüyü tanımak" diye tanımlar ve meselelerin hükümlerini kitap, sünnet, icmâ ve kıyas delillerinden birisine bağlar. Herhangi fıkhî bir mesele önce Kur'ân âyetleri ile karşılaştırılır. Âyetin İbâre, işâre, iktizâ veya delâletinde bir şey varsa ona bağlı olarak çözülürdü. Kur'ân'da bir çözüm bulunmazsa, sünnete başvurulur. Ancak Hanefilerin sünnetin Hz. Peygamber'e dayanmasını tâyin hususunda özel metotları vardır. Bu usûle göre, her an'ane bir sünnet olmayabilir. Mütevâtir ve meşhur hadisler dışında kalan haber-i vâhid ve mürsel hadisler özel incelemeye tâbi tutulur.
Ebû Hanife haber-i vâhidi (tek râvînin rivâyet ettiği hadis), râvînin güvenilir (sika), fakih ve adâletli olması; rivâyet ettiği şeye aykırı bir amelde bulunmaması şartıyla kabul eder. Meselâ Ebû Hüreyre'nin (ö. 58/677) rivâyet ettiği; "Birinizin kabına köpek batarsa, birisi temiz toprakla olmak üzere, onu yedi defa yıkasın" (Buhârî, Vüdû', 33; Müslim, Tahâret, 89, 91, 92, 93) hadîsini Ebû Hanife kabul etmez. Çünkü Ebû Hüreyre bu hadisle amel etmez ve böyle bir kabı üç kere yıkamakla yetinirdi. Bu durum hadîsi rivâyet bakımından zayıflatmakta, hattâ, Ebû Hüreyre'ye isnadını bile şüpheli bir duruma sokmaktadır. Ebû Hanife'nin âhâd haberleri kabulde esas aldığı prensipleri şöylece özetlemek mümkündür:
a) Ahâd haber, İslâm hukukunun kaynakları tek tek incelendikten sonra elde edilecek ortak esaslara göre değerlendirilir. Eğer âhâd haber bu esaslarla çatışırsa, iki delilden daha kuvvetli olanı alınır; çatışan tek râvili haber terkedilerek sözkonusu esasa dayanılır ve böyle bir haber "şâz" sayılır.
b) Âhâd haber Kur'ân'ın genel ifadesine (âmm'e) veya Kur'ân'da bulunan bir lâfza (zâhir anlama) aykırı düşerse, haber terkedilerek Kitap'la amel edilir. Burada da iki delilden daha kuvvetli olanı tercih vardır. Çünkü Kur'ân'ın sübûtu kat'îdir. Ebû Hanîfe'ye göre, delâlet bakımından Kur'ân'ın zâhirleri ve genel ifadeleri kesindir. Haber, Kur'ân'ın âmm ve zâhirine aykırı olmaksızın, onun mücmel'ini beyan ederse, bu haber kabul edilir. Bu, âhâd haberler Kur'ân'da olmayan bir hükmü ona ilâve anlâmına gelmez.
c) Âhâd haberin meşhur sünnetle çatışması hâlinde, kuvvetli olan meşhur sünnet esas alınır.
d) Âhâd haber, kendisi gibi tek râvili bir haberle çelişirse, râvisi daha bilgili ve fakîh olan tercih edilir.
d) İki haberden birisinde, senet veya metin bakımından fazlalık varsa, ihtiyat yönü düşünülerek bıi fazlalık kabul edilmez.
e) Âhâd haberle, kaçınılması imkansız olan "umumî belvâ", yanı sık sık vukû bulduğu için herkesin yapmak zorunda kaldığı hususlarda amel edilmez. Bu gibi durumlarda haberin mütevâtir veya meşhûr olması gerekir.
f) Yine Ebû Hanife âhâd haberlerin, seleften hiç kimse tarafından tenkid ve ta'n'a uğramaması; râvînin onu işittiği andan rivâyet ettiği ana kadar ezberinde tutması, haberi kimden aldığını hatırlamaması halinde, yazısına güvenmemesi; şüpheli hallerde uygulanmayan had cezalarında değişik rivâyetler bulunursa, ihtiyat yönünün tercih edilmesi; başka haberlerle desteklenene âhâd haberlerin alınması gibi prensipler geliştirmiştir (M. Zahid el-Kevserî, a.g.e., I, 27, 28) Aynı Müellif; Te'nîbü'l-Hatîb,1361 Kahire, s. 152-154).
Mürsel hadisler için de bazı şartlar öngörülmüştür. Senedi Hz. Peygamber'e ulaşmayan ve senedinde kopukluk bulunan hadîse mürsel veya munkatı' hadis denir. Şâfiîler mürsel için birtakım kabul şartları öne sürerken; Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik mürsel hadisi kayıtsız-şartsız kabul eder. Yalnız hadîsi rivâyet eden râvinin sika olmasını yeterli görürler. Diğer yandan mürsel hadis, kendisinden daha kuvvetli olan bir delille çatışmamalıdır. İslâm'ın ilk devirlerinde mürsel hadislerle amel edilmiştir. Hattâ İbn Cerîr et-Taberî (ö. 310/922), "mürsel haberi mutlak olarak reddetmek hicrî ikinci yüzyılın başında ortaya çıkan bir bid'attır" demiştir. Buhârî ve Müslim gibi mûteber hadisçiler eserlerinde mürsel hadislere yer vermişler, bunları delil olarak zikretmişlerdir (Buharî, Ezân, 95; Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, s. 111).
Ebû Hanife'nın az hadis bildiğini, hadise gereken önemi vermediğini veya hadislere muhâlefet ettiğini, ya da zayıf hadisleri aldığını öne sürenler, mezhep imamlarının hadisleri kabul için ileri sürdükleri şartları tetkik etmeyen kimselerdir. Fitne ve yalanın yaygın olduğu bir devirde, Hz. Peygamber şöyle buyurdu, diyerek hadis nakleden herkesin rivâyet ettiği hadîsi kabul edenler, Hanefîlerin hadislere muhâlefet ettiğini sanırlar. Halbuki onlar, kitap, sünnet ve sahâbilerin hükümleri gibi nass'ların kaynaklarını araştırmada son derece titizlik göstermişler; nass'a dayanan ve kabule lâyık görülen, birbirine benzer meseleleri çıkardıkları temel prensibe dayandırarak bir kaide altında toplamışlardır. Tarafsız âlimlerin incelemesini göre, Ebû Hanife'nin ictihad şûrâsında kendisine yardımcı olan hadis hâfızlarının bulunduğu ve ictihadlarında bizzat üstadlarından öğrendiği dört bin kadar hadis kullandığı açığa çıkmıştır. Onun bazı hadisleri reddetmesi, hadisin sıhhati için ileri sürdüğü şartlara bu hadislerin uymaması yüzündendir. Ebû Hanife sahih hadîsi reddetmek bir yana, mürsel ve zayıf hadisleri bile kıyasa tercih etmiştir (İbn Hazm, el-İhkâm fi Usüli'l-Ahkâm, Nşr. A.M. Şakir Mısır (t.y.), s. 929; el-Kevserî, Te'nîb, s. 152; Mekkî, Menâkıb, II, 96).
Ebû Hanife ictihadlarında kıyas ve istihsana çok yer vermiştir. Kıyas; hakkında Kur'ân ve sünnette hüküm bulunmayan bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak illet dolayısıyla, hakkında nass bulunan meselenin hükmüne bağlamak demektir. Aslında daha önce sahâbe devrinden müctehid imamlar devrine kadar kıyasa başvurulmuştu. Ebû Hanife'nin yaptığı, kıyası kaideleştirmek, çok kullanmak ve henüz meydana gelmemiş hâdiselere de uygulamaktan ibarettir (İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkıîn, l, 77, 227).
Kıyas uygun düşmeyen yerde Ebû Hanife istihsan yapardı. Ebû'l-Hasen el-Kerhî (ö. 340/951) İstihsânı şöyle tarif eder: "Müctehidin daha kuvvetli gördüğü bir husustan dolayı, bir meselede benzerlerin hükmünden başka bir hükme başvurmasıdır" (Ebû Zehra, a.g.e., s. 262). İmam Mâlik; "İstihsan ilmin onda dokuzudur" derken; İmam Şafiî, istihsanı şer'i bir delil saymamı ve onu " Bir kimsenin keyfine göre bir şeyi beğenmesi, hoş ve güzel bulmasıdır"sözleriyle reddetmiştir. Hattâ o, el-Ümm adlı eserinde, "Kitâbü İbtâli'l-İstihsân" başlıklı bir bölüm ayırarak, istihsâna hücum etmiştir (bk. el-Ümm, VII,267-277). İbn Hazm'a göre istihsan; "Nefsin arzuladığı ve beğendiği şekilde hükmetmektir" (İbn Hazm el-İhkâm, s. 22; İbn Hazm İbtâlü'l-Kıyâs, s. 5-6)
Ancak hiçbir İslâm hukukçusu, bu arada Hanefiler istihsânı bu şekilde anlamamışlardır. Aksi görüşte olanlar yanlış anladıkları için tenkitte bulunmuşlardır. Kıyası kabul edenler arasında Hanefilerin kastettiği anlamda istihsan yapmayan yoktur. Şafiilerin istihsânın aleyhinde öne sürdükleri deliller, doğru bulunursa, bu onların benimsediği kıyası da geçersiz kılar (M. Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, s. 270 vd.)
el-Kevserî'nin, Ebû Bekir er-Râzi'den (ö. 370/980) nakline göre, istihsan iki alanda cereyan eder. a) İctihad ve re'yimize bırakılmış miktarların miktar ve tespitinde re'yimizi kullanmak. Mehir, nafaka, tazminat bedeli, yasak ava karşılık kesilecek hayvanın takdirlerinde olduğu gibi. b) Daha kuvvetli bir delilden dolayı kıyası terketmek. es-Serahsî (ö. 490/ 1097) bunu şöyle açıklar: "Gerçekte istihsan iki kıyastan ibaret olup, birisi açık (celî) ve etkisi zayıftır. Buna "kıyas" adı verilir. Ötekisi kapalı (hafî) ve etkisi kuvvetlidir. Buna da "İstihsân" adı verilir, yani "kıyas-ı müstahsen" denilir. Bunlarda tercih, tesire göre olup, açıklık ve kapalılık sebebiyle değildir" (es-Serahsî, el-Mebsût, X, 145; el-Kevserî a.g.e., I, 24-27).
Yukarıdaki kıyasa şu örneği verebiliriz: Kurt vb. yırtıcı hayvanların etleri haram olduğu gibi, içtikleri suyun artığı da haramdır. Aynı şekilde yırtıcı kuşların da hem etleri, hem de artıkları haramdır. Bu zâhir (açık) kıyasın bir sonucudur. İstihsana göre ise, hafi (gizli) kıyas yoluna gidilerek, başka bir sonuca ulaşılır. Şöyle ki; yırtıcı hayvanların artıkları salyaları karıştığı için pistir, çünkü salyaları onların pis olan etlerinden meydana gelmektedir. Yırtıcı kuşlar ise, suyu gagalarıyla içtikleri için artıkları salyalarıyla temas etmez. Gagaları de kemik olduğu için artıkta herhangi bir eser bırakmaz. Buna göre, istihsânen yırtıcı kuşların artığı olan su pislenmez, ancak ihtiyat bakımından böyle bir suya mekruh denilir.
Bazan şer'i bir delille çatışan kıyas terkedilerek istihsan yoluna gidilir. Kıyasa göre, unutarak yiyip içen kimsenin orucu bozulur, fakat bu kimsenin orucunu bozulmayacağına dair Hz. Peygamber'den rivâyet edilen bir hadis (Buharî, Savm, 26; Müslim, Sıyam,171) sebebiyle kıyas terkedilmiştir. Yine namazda kahkaha ile gülenin, kıyasa göre yalnız namazının bozulması gerekirken, hadisle abdestinin de bozulacağı bildirilmiştir. (Zeylaî, Nasbu'r-Raye, I, 47). İstisnâ' (sanatkâra bir iş ısmarlama) akdinde, akde konu olan şey, akid sırasında mevcut olmadığı için kıyasa göre akdin bâtıl olması gerekirken, her devirde bu türlü akitle muâmele yapılageldiğinden, onun sıhhati üzerinde icmâ' veya örf teşekkül etmiş ve bu yüzden kıyas terkedilmiştir. Bazan zarûret yüzünden kıyas terkedilerek istihsan yapılır. Meselâ; kadının bütün vücudu mahremdir. Fakat, hastalık hâlinde doktorun onun bazı uzuvlarına bakması câiz olur. Burada, "zarûretler haram olan şeyleri mübah kılar" kaidesi uygulanır. Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi, Hanefilerin uyguladığı istihsan ya nass'a, ya kıyasa, ya icmâ'a yahut da zarûrete dayanmaktadır. Bu temele dayanan istihsânı, başka kavramlar altında da olsa Şâfiîlerin de kabul etmesi gerekir. Şâfiî'nin itirazları belki, sadece örf sebebiyle istihsan çeşidini içine alabilir. Çünkü örfün hüküm istinbâtı için bir temel teşkil edip etmemesi bu iki mezhep arasında ihtilâflıdır (bk. eş-Şâfiî, el-Ümm, VII, 267 vd.; el-Kevserî, a.g.e., I, 23-27; es-Serahsî, el-Mebsût, X, 145; es-Serahsî, el-Usûl, II, 201; Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, s. 263-273).
Hanefî mezhebi Irak'ta doğmuş ve Abbâsîler devrinde ülkenin başlıca fıkıh mezhebi olmuştur. Mezhep özellikle doğuya doğru yayılarak Horasan ve Mâverâunnehir'de en büyük gelişmesini göstermiştir. Birçok ünlü Hanefî hukukçu bu ülkelere mensuptur. Mağrib'te Hanefîler V. yüzyıla kadar Mâlikîlerle beraber bulunuyorlardı. Sicilya'da ise hâkim durumda idiler. Abbasîlerden sonra Hanefi mezhebinde bir gerileme görülmüşse de, Osmanlı devletinin kurulmasıyla yeniden gelişme olmuş; Osmanlı sınırları içinde, halkı başka bir mezhebe bağlı olan yerlere bile, İstanbul'dan Hanefi mezhebine sâlik hâkimlerin gönderilmesi, mezhebe buralarda resmîlik kazandırmıştır (Mısır ve Tunus'ta olduğu gibi). Günümüzde Afganistan, Pakistan, Türkistan, Buhara, Semerkand gibi Orta Asya ülkelerinde hanefîlik hakimdir. Bugün Türkiye ve Balkan Türkleri", Arnavutluk, Bosna-Hersek, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya müslümanları genel olarak Halefîdirler. Hicaz, Suriye Yemen'in, Aden bölgesindeki müslümanların bir kısmı da Hanefidir (Ebû Zehra, Ebû Hanife, terc. O, Keskioğlu, İst. 1966, s. 473 vd.).

selametle
Ekleme Tarihi: 07.06.2006 - 20:34
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ALLAH rızası için cevap verin!
tugrahan su an offline tugrahan  
RE: ALLAH rızası için cevap verin!
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı Songül

Arkadaşlar HARUN YAHYA'yı tanıyan bilen var mı aranızda?Ben o zatın mübarek kendini İSLAM'a adamış biri olarak biliyordum,az önce bi e-posta geldi bana şok oldum,moralim çok bozuldu,mynette okuduğum bir habere yorum yapıp Harun Yahya'nın kitaplarını tavsiye etmiştim,tamamen küfür pislik dolu bi e-posta geldi o insanın İSLAM'la alakası olmadığına dair,tarikatında herkesin birbiriyle münasebetsiz ilişkiler kurulduğunu,hatta kendi de bunu yasadığını yazmış,şok oldum inanamadım.Lütfen bilen biri bana yazsın,yanlış anlamayın ben herhengi bi tarikata şeyhe falan üye değilim,sadece öğrenmek istiyorum.Haketmediğim çok saçma şeyler yazmış çok üzüldüm ona da kendime de.üzüntülü




arkadaşım harun yahya sadece bir hayali bir isimdir yani bu ismin arkasında adnan oktar var özellikle sanal alemde islamı savunan ve islam üzerine yirmi ye yakın sitesi var burdan bir çok eserlerinede üçretsiz dovlant izni veriyor ve her sitesindede eğer ps üzeri uzmanlık alanınız varsa bize katılın diye daveti var siteleri dinamik site olunça din ve islam düşmanları zarar veremeyinçe demekki şimdide sağa sola mail göndererek mi kötülemeye başladılar kardeşim buyurun kendiniz inçeleyin adamın sitelerini özeliklede belgeseller net i inçeleyin tv lerde yok 50 euro gibi satışa sunulan cd lere bedava dovlant veriyor...

buyur kardeşim burdan inçele http://www.harunyahya.org olması lazım site adresi tam olarak veya http://www.belgeseller.net

selametle
Ekleme Tarihi: 07.06.2006 - 20:19
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: 'PKK çocuk katilidir'
tugrahan su an offline tugrahan  
'PKK çocuk katilidir'
32 Mesaj -
'PKK çocuk katilidir'
Tunceli Emniyet Müdürü Osman Öztürk, Pülümür ilçesinde dün meydana gelen mayın patlamasıyla ilgili olarak,
''Güvenlik kuvvetleriyle vatandaş ilişkilisini germek amacıyla yapılmış haince bir saldırıdır'' dedi.

Öztürk, Pülümür ilçesi girişinde dün terör örgütü PKK tarafından yola döşenen ve 2 askerin yaralanmasına yol açan mayının patladığı bölgede bomba imha ekibiyle birlikte incelemelerde bulundu.

Osman Öztürk, daha sonra Pülümür Kaymakam Vekili Mehmet Özel ile birlikte mayın patlaması esnasında askeri araç içinde bulunan ve yara almadan kurtulan Pülümür İlköğretim Okulu öğrencilerinden Ebru Güzel (16) ve kardeşi Murat Güzel'i (12) evlerinde ziyaret etti.

Öztürk, burada yaptığı açıklamada, her zaman PKK'nın çocuk katili olduğunu söylediklerini, bu sözün doğruluğunun Pülümür'de içerisinde öğrencilerin de bulunduğu askeri araca yapılan saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını ifade etti.

Askeri yetkililerin, her zaman yolda gördükleri öğrencileri araçlarına alarak okula götürdüklerini anlatan Öztürk, şunları kaydetti:

''Dün de yine yolda gördükleri öğrencileri araçlarına alan
askerlerimize yönelik saldırı düzenlendi. Bu olay, güvenlik kuvvetleri ve vatandaş ilişkisini germek için yapılmış haince bir saldırıdır.''

internet haber

selametle
Ekleme Tarihi: 07.06.2006 - 20:02
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon ...RaVDa.NeT'iN DoGuMu...
tugrahan su an offline tugrahan  
fasaloglu kardeş
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı fosaloglu

Alıntı
Orijınalı tugrahan

kurucularda bir kaç ALLAH dostu diyelim

selametle



inşAllah öyledir...




şüphenmi var fasaloglu kardeş yoksa bir bildiğinmi vartelaşlı
Ekleme Tarihi: 07.06.2006 - 19:16
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon ...RaVDa.NeT'iN DoGuMu...
tugrahan su an offline tugrahan  
huri kardeş
32 Mesaj -
huri kardeş tam sağ üst köşede biz kimiz var yeşil bir kutu oraya tıklarsan aradığını bulursun kurucularda bir kaç ALLAH dostu diyelim

selametle
Ekleme Tarihi: 07.06.2006 - 19:11
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: *BiR KADIN NASIL MUTLU EDiLiR ?
tugrahan su an offline tugrahan  
32 Mesaj -
bir kadın hiç bir zaman mutlu olmaz ki verdikce daha vazlasını isterkahkaha
Ekleme Tarihi: 06.06.2006 - 19:40
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Kadın kobra yılanla evlendi
tugrahan su an offline tugrahan  
Themenicon    RE: fasaloglu kardeşim...
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı fosaloglu

Tuğrahan kardeşim;

Ben aslında kişisel konuştum belki bu konu bir çok kişinin dikkatini çekebilir. Yada tefekküre sevkedebilir ama ; benim umrumda değil hindistanda bir kadının yılanla evlenmesi.

Ben daha çok cennette hurilerle evlenmeye çalışan şehadet sevdalıları ile, Nefsimi kurtarmadan evlenemem diyen Ahmet Bedevilerle ilgilenirim.

Yukarıdaki yazım kesinlikle sana bir eleştiri değildi.

Belki tüylerimin diken diken olmasını sağlayıp iğrendirdiği için öyle yazdım.

Kırmışsam hakkını helal et,



fasaloglu kardeşim ben bu haberi buraya taşımamdaki insanoğlunun ne dereçe sapıttığını anlatmak ve ibret almak için taşıtım...

önemli değil kardeş kardeşler kırılmazmış benden yana helal olsun kardeş sende helal et...

selametle
Ekleme Tarihi: 06.06.2006 - 19:35
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Kadın kobra yılanla evlendi
tugrahan su an offline tugrahan  
RE:
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı fosaloglu

tugrahan kardeşim tepkim sana değildir sakın yanlış anlama ama lütfen böyle şeyleri asmayalım foruma. Bu konunun kime ne faydası dokunduki. Sadece ürperdim ve iğrendim.

LÜT-
FEN.




fasaloglu kardeşim yaşam dünyada neler oluyor insanğın nereye gittiğinide bilmek ve bilgilendirmek lazım yani başımızı kumdan çıkarmalıyız...

selametle kardeşim
Ekleme Tarihi: 06.06.2006 - 19:21
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Kadın kobra yılanla evlendi
tugrahan su an offline tugrahan  
Kadın kobra yılanla evlendi
32 Mesaj -
Kadın kobra yılanla evlendi
Hindistan'ın Orissa bölgesinde, kobra yılanına aşık olan kadın, 2 bin kişinin katıldığı geleneksel bir Hint düğünüyle yılanla evlendi.

Yılanın, tepedeki yuvasından çıkmadığı için bulunmadığı düğüne, Bimbala Das adındaki gelin ipek Hint elbisesi giyerek gelirken, rahip, çift için dua etti. 30 yaşındaki gelin yaptığı açıklamada, "Yılanlar konuşamadığı ya da konuşulanı anlamadığından, biz özel bir şekilde iletişim kuruyoruz" dedi.

Das, "Ne zaman kobranın yaşadığı yerin yakınına süt koysam, daima içmeye geliyor. Onu görmeye tepeye gittiğimde, bana asla zarar vermiyor" diye konuştu. Kızının evliliğinden dolayı mutlu olduğunu belirten Dyuti Bhoi ise, "Bimbala hastaydı. Onu tedavi ettirmek için paramız da yoktu. Ama yılanı sütle beslemeye başladığı zaman iyileşti. Bu nedenle de yılana aşık oldu" şeklinde konuştu. Das, düğün gününden beri yılanın yaşadığı tepenin yakınlarındaki bir kulübede yaşıyor.

Hindistan'da yılanlar, özellikle de kobralar, dini bir simge olarak görüldüğünden saygı gösteriliyor. Bu yılın başlarında Bhubaneswar yakınlarında bir kabile kızı da köpekle evlenmişti.

internet haber

selametle
Ekleme Tarihi: 06.06.2006 - 19:00
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ÜLKÜCÜ $EHITLER
tugrahan su an offline tugrahan  
32 Mesaj -
Alıntı:BİZ İSLAMIN BELİRTTİĞİ KURALLAR İÇİN ÖLÜR VE ÖLDÜRÜRÜZ diyorsunuz. Allahın verdiği canı ancak Allah alır. Öldürmek ise ancak bir savaş sırasında düşmana karşı gerçekleştirilir. Not: Biz Türkler diğer ırklardan üstün değiliz. Üstünlük ancak Takva iledir.


suzun köprü siz düşmanınızı nasıl belirliyorsunuz yazı turamı yapıyorsunuz...

türkler kutlu bir millet ve beygamber efendimiz 1400 yıl evvel söylemiştir kardeşim kostantiye bir gün fethedileçektir fetheden kumandan ne büyük kumandandır ne kutlu bir millettir???

biz şu şekilde belirliyoruz dinimize vatanamıza bayrağımıza namusumuza rıskımıza kazançımıza göz koyan herkes düşmanımızdır ve katli vaciptir diyoruz. yani kısaca değerlerimize...

siz nasıl belirliyorsunuz ve birini düşman olduğunu anlamak için size ve bu vatan evladına ne yapması gerek???

yoksa şu şekilmi düşünüyorsun bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığına mı sahipsinizdüsün

selametle
Ekleme Tarihi: 06.06.2006 - 17:15
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ...TuRK GuNu...
tugrahan su an offline tugrahan  
RE:
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı faniiiia


s.a
Ya kardeşim anlayamıyorum ben türk olmadığım için katılamayacak mıyım. bu tür toplantılar sadece türkler için değilse ismi niye öyle anlyamadım.izah lütfen




ALEYKÜMSELAM KARDEŞİM TÜRKÇE OKUYUP YAZABİLDİĞİNE GÖRE TÜRK OLMAN LAZIM YOKSA HOBİ OLSUN DİYEMİ TÜRKCE ÖĞRENDİNtelaşlı
Ekleme Tarihi: 05.06.2006 - 20:07
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: slaytlara devam.
tugrahan su an offline tugrahan  
32 Mesaj -
evet arkadaşım ben daha önçeden biliyorum bu slayt güzel anlamlı ve nefis muhasebesine sürükleyen bir slayt bir de arkadaşım bu çan dündar bizim bildiğimiz can dündarmı yoksa sadece bir isim benzerliğimi bilmediğim için yorum yapmıyaçağım...

hazırlayıp sunan arkadaştan ALLAH razı olsun hayatından bir kesit anlatmış...

sizede teşekkürler arkadaşım emeğine sağlık..
Ekleme Tarihi: 03.06.2006 - 17:19
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Cennet yolunun ilk albümü full
tugrahan su an offline tugrahan  
RE: Cennet yolunun ilk albümü full
32 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı abd05

[IMG][/IMG]

CENNET YOLUNUN İLK MP3 CD Sİ FULL ALBÜM




Eser sahibinin izni olmadan kullanmak ALLAH indinde suçtur.

İNŞAALLAH yeni eserlerini bekler,başarılar dileriz.



iyi de kardeşim hem suctur diyorsun ve buda yetmez gibi link veriyorsun burda link vererek bu suca sizde ortak olmuyormusunuz????

arkadaşa başarılar istediği ticari beklentiyi bulur inşallah emeğe saygı lütfen....
Ekleme Tarihi: 03.06.2006 - 16:30
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: .....
tugrahan su an offline tugrahan  
32 Mesaj -

Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Hadid,20


Ekleme Tarihi: 03.06.2006 - 16:24
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: selamunaleyküm sevgili ravda dosları
tugrahan su an offline tugrahan  
selamunaleyküm sevgili ravda dosları
32 Mesaj -

SELAMUNALEYKÜM ALLAH DOSTLARI YENİ ÜYELERİNİZDENİM PAYLAŞMAK VE DOSTLUK ADINA ARANIZA BENDE KATILDIM İNŞALLAH SEVİYELİ VE PAYLAŞIMCI KONULARDA BULUŞURUZ...


Misafir sofrana oturduğu zaman onu gönül borcunda bırakma. Ona teşekkür etmeyi kendine borç bil. (Nasır Hüsrev )


Ekleme Tarihi: 03.06.2006 - 14:47
tugrahan üyenin diğer mesajları tugrahan`in Profili tugrahan Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 805 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59688 saniyede açıldı