lopinavir ritonavir dexamethasone chloroquine kaletra hydroxychloroquine imdur imigran imitrex imodium imuran imurek inderal la inderal index indocin sr indocin inegy intagra iscover isoptin isordil sublingual isordil itraderm itrop jumexal kamagra effervescent kamagra gold kamagra oral jelly kamagra soft kamagra keflex kemadrin kenacort a solubile kenacort a kenacort kenergon kessar keto med ketozol kinzal kinzalplus klacid lamictal dispersible lamictal lamisil cream lamisil
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » Çanakkale nin Hüznü ve Sevinci

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Lokman Hamitoglu su an offline Lokman Hamitoglu  
Çanakkale nin Hüznü ve Sevinci

113 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.04.2006
En Son On: 20.03.2008 - 01:28
Cinsiyeti: Erkek 
ÇANAKKALE’ NİN HÜZNÜ VE SEVİNCİ

Çanakkale ile ilgili ne zaman bir şey okusam veya izlesem tarumar olurum.
Bir yanım oradaki büyük zaferden dolayı sevinir.
Bir yanım Kınalı Hasanlar için üzülür.
Bazen Çanakkale geçilseydi ne olurdu diye kendime soruyorum.
Ve bu sorunun cevabından ürküyorum.
Sonra Seyyid Onbaşı’ yı düşünüyorum.
Ve tüm Mehmetçikleri ...
Benim, senin, onun ... Hepimizin Cetlerinden olan, Ceddi olan Mehmetçikleri !
Hani Yozgat Sorgun’ lu hasan’ a komutanı saçlarının neden kınalı olduğunu sormuştu.
Hani o da annesine mektup yazıp bunu sormuştu.
Annesi de cevaben onun vatan için kurban seçildiğini söylemişti ya !
İşte Hasan o an anlamıştı İsmail olduğunu ...
O an İsmail’ in hissettiklerini hissetmişti de neden diye sormamıştı ...
Seve seve kabul etmişti kurban olmayı ..
İsmail olmayı gurur bilmişti, şeref bilmişti ..
Hani koşuyordu ceddimiz şehadetin kollarına .
Ölümün ağzına giriyorlardı korkusuzca, onurluca ..
Ve en hasından tadıyorlardı şehadetin şerbetini.
Aç kalmış karınlarını Alemlere Rahmet’ in (s.a.v) sofrasında doyuracaklardı.
Havz-u Kevser’ den kana kana içeceklerdi sularını ..
Mehmet Akif’ in dediği gibi ;
“Asım’ ın nesli ... diyordum ya ... nesilmiş gerçek ;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”
Ve tam burada boğazıma düğümler atılıyor ;
Bu topraklar için kanlarını döken o ecdad,
Hindusuyla, Anzakıyla, İngiliziyle, Kanadalısıyla ve bilmem her türlü belasının belasını veren o şerefli ecdad, torunlarının bugünkü hallerini görseydi ne yapardı.
Ne yapardı Resul-i Ekrem’ in (s.a.v) kucağına / ocağına giren o şerefli ecdad !?
................
Çanakkale kimin için ne ifade ediyor ?
Neyi ifade etmeli bize Çanakkale ?
Eskilerin masallarını mı ?
Kurtulan namusumuzu mu ?
Geleceğe teminatımızı mı ?
Gözyaşlarını mı ?
Şehadeti mi ?
Açlığı,
Sefaleti,
Yorgunluğu,
Yalnızlığı,
İhaneti,
Sadakati !
Evet Çanakkale bize neyi nasıl ifade etmeli ?
Çanakkale’ ye bakarken ne görmeliyiz ?
Çanakkale’ yi okurken ne okumalıyız ?
Bir daha, bir daha, bir daha ... düşünmemiz gerekiyor mu ?
Ne idik, ne olduk ?
Biliyoruz ki olanla ölmüşe çare yok !
O halde yarın olmadan, gelecek yalan olmadan,
Bugünden şahlanalım.
Biz şerefli bir ecdadın torunlarıyız !
Ve en az onlar kadar şerefli olmalı değil miyiz !?!
Selam ve Duâ ile ...

Lokman HAMİTOĞLU
Ekleme Tarihi: 18.03.2007 - 00:01
Bu mesajı bildir   Lokman Hamitoglu üyenin diğer mesajları Lokman Hamitoglu`in Profili Lokman Hamitoglu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
zumruduanka su an offline zumruduanka  

Admin
246 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.10.2002
En Son On: 09.11.2019 - 07:09
Cinsiyeti: Erkek 
gül ...
Ekleme Tarihi: 18.03.2007 - 03:04
Bu mesajı bildir   zumruduanka üyenin diğer mesajları zumruduanka`in Profili zumruduanka Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
zumruduanka su an offline zumruduanka  
Çanakkale Destanı / Kınalı Ali

Admin
246 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.10.2002
En Son On: 09.11.2019 - 07:09
Cinsiyeti: Erkek 
Çanakkale Destanı...

Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da
onlarla Sohbet ediyor, ' Nerelisin? ' gibi sorular soruyordu.
Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına
çağırdı ve merakla sordu:
' Adın ne senin evladım? ' dedi.
' Ali, komutanım' dedi.
' Nerelisin? '
' Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım...'
' Peki evladım,bu kafanın hali ne?
Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle? '
' Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden
yaktığını da bilmiyorum.'
' Peki dedi üsteğmen. 'Gidebilirisin Kınalı Ali.'
O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.
Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı
da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve
dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.
Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım
istedi.
' Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum.
Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz? '
Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.
' Sen söyle biz yazalım' dediler.
Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin
doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
' Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada
çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin.'
Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını
sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin
kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz
ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu.
Tam zarf kapatılırken Ali ' iki üç satır daha ekleteceğini' söyleyerek
Mektubun sonuna şunları yazdırdı.
' Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada
komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek
sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın
kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar
ellerinden öperim anacığım.'
Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç
almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz
önceleri birer, birer, sonraları beşer,beşer,
Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor,
onlarında sayıları giderek azalıyordu.
Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu durum karşısında
çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine
insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye
göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,
komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini
istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme
gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,
bile,bile ölüme gidiyorlardı.
O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan
Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit
olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından
mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile
okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı
mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu.
' Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim.
Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında
cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı
ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme.'
Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten
sonra 'şimdi ananın sana diyeceği var' diyerek sözü ona bırakıyordu.
Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından
yazılmıştı şöyle diyordu anası:
' Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime
de yakma demişsin.
Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga
geçmesinler.


Bizde üç işe kına yakarlar;


1 - GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2 - KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DİYE
3 - ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE...


Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun

' Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken,
hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu... '

(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)

Ekleme Tarihi: 18.03.2007 - 03:10
Bu mesajı bildir   zumruduanka üyenin diğer mesajları zumruduanka`in Profili zumruduanka Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
UM SEDA su an offline UM SEDA  
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

49 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 05.03.2007
En Son On: 26.08.2007 - 20:44
Cinsiyeti: Bayan 
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden saikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy
Ekleme Tarihi: 20.03.2007 - 17:50
Bu mesajı bildir   UM SEDA üyenin diğer mesajları UM SEDA`in Profili UM SEDA Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 519 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
marullar (63), aozcifci (45), gunel303 (60), saniye25 (43), ayse (52), didedar (42), amb2616 (55), SevYa (39), adilyagsagan (52), BenCesur (48), tiryakinim_ (44), filem (42), arius (44), optimistic (39), ramazanakcay (38), mehter02 (40), kemal2358 (36), laparako (68), maksut5994 (31), ozlemkaya25 (39), mustafa öz (45), ErdemOgrtm (44), erolgunel (61), TERAZÝ (51), tongac27 (46), Gunahkar (56), özvatan (59), asým (49), Miray_2006 (48), guelbahcesi (45), abdulkerim öztü.. (49), gült@ze (46), cemilcihan (48), SeveNCLoveS (40), Ben (37), aklin_gozyaslar.. (38), furkanburak (47), myorulmaz (46), koney2001 (55), ncinici (54), barman35 (44), webduskunu (49), ahakan (48), funda78 (36), erhanim15 (36), mehmet66 (60), nurfeyza (), zeyneb-ikübra (42), esma.s (35), mertoglan1 (47), empati74 (50), yusufcihan (47), MUSLIME KUBRA (41), nurcu80 (44), kztpkp (57), osman72 (52), OlcayS (46), menzilsevdalisi (43), salomo (42), buses_ (43), Halilcan (43), iremnur (48), çilek (53), Abdulkadir Abu .. (44), asgold35 (64), eyyüp (38), gokdeniz (59), siyabe (45), hayrettin (44)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54186 saniyede açıldı