0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Allah'a giden yol

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
_LaL_ su an offline _LaL_  
Allah'a giden yol

838 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2007
En Son On: 17.12.2010 - 23:47
Cinsiyeti: ----- 
Allah’a giden yollar, canlıların aldığı nefesler kadardır “etturuku ilellahi bi kaderi enfusil helaik” diye meşhur bir söz vardır.

İnsanlar, yaşadıkları coğrafyadaki ihtiyaca ve zamanın gereksinimlerine göre İslam’a hizmette bir rota çizerler. Bunu çizerken, ayrıca kendi yaşadıkları toplumun kavmi özelliklerine ve duyarlılıklarına da dikkat ederler.


Allaha giden yollar çok fazla olmakla beraber, esasında tek bir yol vardır. O da Resulullah’ın (sav) İslam’a davet ve yaşama şeklidir. Biz buna Nebevi İslami düşünce ve hareket deriz.


İnsanlar İslam’a hizmet ederken, genelde bulundukları ortama göre farklı meşreplerde hizmet ederler ve rızai ilahiyeye kavuşmaya çalışırlar. Kimisi İslam’ın zahiri ilimleri olan tefsir, hadis, fıkıh, kelam, usul gibi ilimleri neşretmeye çalışarak Allah’a giden yolda ilerler. Kimisi daha üst bir insan kalitesi ve daha muhlis bir kemali yakalamak için seyri sülûk, ezkar ve dualarla insan yetiştirirler. Kimisi varlıklıdır, malıyla ulaşmaya çalışır; kimisi yeryüzünün imarı ile uğraşır.


Fakat maalesef, insanlarımızın tasavvurunda, sanki insanı Allah’a götüren sadece ibadetler ve dualardır gibi bir anlayış vardır. Hâlbuki Allaha götüren yollar, Kuranı Kerim’de belirtilirken, sosyal alana tekabül eden taraf, en büyük dilimi oluşturmaktadır. Sosyal hayatta yapmamız gerekenler, doğayla ve canlılarla olan ilişkilerimiz, daha büyük önem arz etmektedir.


Beşeri hayatımızda, insanlarla olan ilişkilerimizde, çoğu zaman önemsemediğimiz bazı şeyler vardır ki asıl Allahu Zülcelal’in hoşnutluğu bu davranışlardadır.


Birisinin yüzüne gülümsemek, hüzünlü birinin derdine ortak olmak veya sıkıntılı bir insanı dinlemek veyahut kendi iç âlemimizde şeytani dürtüleri, Allah için köreltmek ve nefsin o yöndeki baskılarına boyun eğmemek…


Evet, eğer siz muhtaç birisine karşı cimriliğinizi yeniyorsanız; cesaretin gerekli olduğu yerde korkaklığınızı yeniyorsanız; metin olmanız gerektiği yerde aczinizi yeniyorsanız; öfkelendiğiniz zaman, sabrı ve vakarı gösterebiliyorsanız, evet, bunların tümü Allaha giden yollardır.


Tanımadığınız bir kimseye yardım ederken, düşmekten kurtarırken veya kaldıramayacağı bir yükü kucaklayıp sırtına koyarken veya yetişemeyeceği bir şeyi alıp uzatırken veya bir probleminin çözümüne yardım ederken yahut herhangi bir işini görürken. Evet, bunları yaparken, ruhunuza bir hafiflik geldiğini, vücudunuzun boşlukta bir yük taşır gibi olduğunu hissettiniz mi? Ruhunuzun yükseklere doğru sevinçle kanat çırptığını ve içinize gizli bir neşe dolduğunu hissetiniz mi?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Gaflet uykusundan silkinip kalbinizin atışlarına kulak verdiniz mi hiç? Amansız tahrikler karşısında zayıflayıp perişan olan nefsinizden utanarak, başınızı çevirdiniz mi? Şahsınızın hiçbir kıymet taşımadığını hissetiniz mi? Saygı ve hürmete layık olmayan değersiz bir varlık olduğunuzu hissetiniz mi hiç?


Yaptığınız hataların sizi her yönden çepeçevre kuşatan bir hapishane olduğunu, mahsur kalmaktan başka çıkar yolun bulunmadığını. Nereye yönelirseniz, ufukların yüzünüze kapanıp kat kat karanlıklarla gerildiğini hissetiniz mi?


Hayattan nefret ettiniz mi hiç?


Sonra…
Meçhuller aleminden bir pencere açılıp oradan parlak ışık huzmeleri saçıldı mı? Uzak, ama çok uzak âlemlerden esen tatlı meltemleri ciğerlerinize çekip ferahladınız mı?


Allah’ın melekût âleminden gelen tatlı hoşnutluğunu hissetiniz mi? Dost bir elin iç dünyanıza uzandığını hissetiniz mi?


Size “Onlar ki, fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulüm ettiklerinde Allah’ı anarlar. Günahlarının bağışlanmasını dilerler. Onları Allah’tan başka kim bağışlar? Hem onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. İşte onların mükâfatı, Rablerinden bir mağfiret ve altından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada ebediyen kalacaklardır. Ne güzeldir ecri, iş yapanların!” (Âl-i İmran, 135-136)


Size “Her âdemoğlu hata eder. Hata edenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir.” (Hadisi şerif; Tirmizi) diyen bir başka ses duydunuz mu?


Hiç ışık sağanağına tutuldunuz mu?


Allah’ı tesbih ederek, mağfiret dileyerek, tövbe ederek, kalbinizdeki hataları silerek ve bir daha hata yapmamaya karar vererek ayağa kalktığınız anlar oldu mu hiç?


Öncekinden daha büyük bir duyguyla, daha sağlam bir bağlılıkla ve daha üstün bir yönelişle Allah’a ve O’nun sönmez nuruna koştuğunuzu hissetiniz mi?
İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Hayatta bıkkınlık duyduğunuz günler oldu mu? Hayatın kasvet ve acılarına dayanamaz hale geldiniz mi hiç? Sıkıntı ve ümitsizliğe kapıldınız mı? Şikâyet etme ihtiyacı duydunuz mu? Etrafınıza bakıp derdinizi dökecek kimse bulamadığınız anlar oldu mu? Hiç çekinmeden, en küçük bir şüpheye meydan vermeden, bütün sırlarınız kendisine dökebileceğiniz samimi bir dost bulamadığınız zamanlar oldu mu? Veya insanlara dert yanmakla huzur bulmadığınız demler oldu mu?


Sonra ellerinizi semaya kaldırıp içinizi döktünüz mü? Allah’a yönelip gizli açık neyiniz varsa hepsini teker teker anlattınız mı? Kaburga kemiklerinizin çemberindeki o çığın ateşin alev alev tutuştuğunu hissetiniz mi?


Gözünüzden ibretler, dilinizden kelimeler döküldüğünü hissetiniz mi? Ve siz bütün bunları, her şeye hâkim olan ve her şeyi takdir eden Yüceler Yücesi büyük bir kuvvete havale ettiğinizi hissetiniz mi? Siz, bu kontrol altında bulunan güç salıverilip hedefine ulaştığı zaman, rahat, huzur ve sükûn buldunuz mu? Ruhunuzu konulması gereken emniyetli bir mevkiye koyduğunuz zaman, huzura kavuştunuz mu?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Dostlarınızdan size karşı kırıcı hakarette bulunan oldu mu? Arkadaşlarınızdan size ızdırap verici veya huzur bozucu davranışlarda bulunan oldu mu?


İçinizden, onunla samimiyeti kesmeyi veya bundan sonra ebediyen konuşmamayı geçirdiniz mi? Yüzüne karşı “Sen benim arkadaşım değilsin, bugünden sonra senin gibi bir arkadaşım yok benim” diye haykırmayı hiç düşündünüz mü?


Nihayet, kendi kendinize dönüp “O bir insandır, bütün insanlar hata yapar, ben de bazen bilmeyerek hata yaparım, sonra hatamı anlarım” dediniz mi?


Arkadaşınıza yakınlık gösterdiniz mi? Sanki aranızda hiçbir şey geçmemiş gibi baş başa konuştunuz mu? Hatta eskisinden daha fazla ilgi gösterip gönlünü aldınız mı? Hiç ‘riya’ karıştırmadan onu kalbinizin derinliklerinden fışkıran bir sevgi ile kucaklayıp bağrınıza bastınız mı?
İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Herhangi birine karşı içinizde sevgi beslediğinizi hissettiniz mi? Seviyorsunuz onu…


Hâlbuki ona muhtaç değilsiniz. Bir yardım da beklemiyorsunuz ondan. Seviyorsunuz onu…


İçinizden hiçbir kötülük, kıskançlık ve kin geçirmiyorsunuz ona karşı. Seviyorsunuz onu…


Kendinizi gizlice onunla karşılaştırıp “Ben ondan daha üstün değil miyim!” demiyorsunuz. Seviyorsunuz onu…


Meziyet ve üstünlük yüzünden kıskanmıyorsunuz onu. Üstelik kendinizinmiş gibi iftihar ediyorsunuz daha da ziyade olmasını istiyorsunuz. Seviyorsunuz onu…


Tıpkı mıknatıs gibi onu kendinize çekiyorsunuz. Ruhunuz, ışığın etrafında dönen pervaneler gibi ağır ağır, kanat çırparak sevinçle manyetik dalgalara gömülüp gidiyor.
İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Şu süslü genç kızın bakışlarına çarpıldınız mı hiç? Vücudunuzda bir titreme, kalbinizde bir sarsıntı hissettiniz mi? Berrak bir suyun dibindeki katılaşmış tortuların kımıldayışı gibi dipten tırnağa bütün ruhunuz sarsıldı mı? Berrak bir su dalgalandığı zaman içindeki her şey altüst olur. İnip çıkan dalgalar… gelip giden tortular… o güzelim berrak suyun rengi değişir bulanır.


Sonra o kızın size ait olmadığını hatırladınız mı? Bu davranışınızın size haram olduğu, Allahu Zülcelâl’in hoşnut olmadığı; o genç kızı adımlarınızla veya bakışlarınızla yahut duygularınızla takip etmenin size yakışmadığını anladınız mı?


Nefsin dizginlerini zorlamak


Neredeyse sizi, sınırları aşıp nefsinizin dizginlerini zorlar hale getiren azgın istekler karşısında, kızdan ve cinsi arzulardan uzak olduğunuzu hissetiniz mi? Güçlükle soluk alıp verdiğinizi ve göğsünüzün durmadan inip kalktığını… Ve en sonunda da sükûnete kavuşup huzur bulduğunu hissetiniz mi?
İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Ay ışığında ruhunuz berraklaştı mı? Şu, ışığa boğulan uçsuz bucaksız kâinatta, bakışlarınızı serbest bıraktınız mı? Kendinizi unuttunuz mu? Kâinatla aranızdaki engellerin yavaş yavaş eriyip kaybolduğunu ve en sonunda ucu bucağı bilinmeyen, koskoca âlemin bir parçası haline geldiğinizi ve bunun kalbinizi dolduran bir ‘duygu’ çağlayanı olduğunu hissetiniz mi?


İçinizde beslediğiniz kin ve kötülükleri, başkalarıyla aranızda geçen kavga ve dövüşleri unuttunuz mu? Gerek şahsınızın ve gerekse diğer bütün insanların ‘melekût’ âleminde son derece hafif ve şaşkın bir zerrecik olduğunu; alabildiğine uzanan geniş kâinatta, yekdiğerine çarpmadan ve üstelik birbirlerine yol vererek hareket ettiklerini ve ışık cümbüşünde ahenkli bir hareket mekanizması kurabilmek için birbirlerini kontrol altında bulundurduklarını hissetiniz mi?


Evet, sizi dünyaya bağlayan zincirlerden, sizi rahatsız eden aşırı isteklerden, çılgınca köpüren arzulardan ve hapsedilmiş kötü duygulardan kurtulduğunuzu hissettiniz mi?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Cebinizdeki paraların sanki size ait değilmiş gibi olduğunu hissetiniz mi? Sizi kendisine ve kendini size bağlayan o sağlam zincirin hiç koptuğu oldu mu? Sizi birbirinize bağlayan o amansız çekim gücünün hiç bozulup dağıldığı görüldü mü? Buna karşılık, kesenizdeki paraları çıkarmak için elinizle karıştırırken büyük bir zevk duyduğunuzu, cimrilikten uzaklaşıp cömert olmaya heveslendiğinizi hissetinizi mi? Daha sonra o paraları gizlice birinin eline tutuşturdunuz mu? Ve sanki sizi toprağa çeken bir yükten kurtulmuş gibi dinç adımlarla yürüdüğünüzü ve ruhunuzun kuşlar gibi uçuştuğunu hissettiniz mi?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Kalbi zorlayan acılar


Kalbinizi zorlayan acılar hissetiniz mi? Çeşitli elemler, türlü acılar… İnsanı kıvrandıran şiddetli ızdıraplar… Dayanamayacağınız acıların baskısı altında ölümle yüz yüze geldiğinizi hissetiniz mi? Sancıların açtığı derin yaraların sizi bağırmaya, sızlanmaya ve çırpınmaya götürdüğünü… Öte yandan sinirlerin bozulup nefse hâkim olamama noktasına kadar vardığını hissetiniz mi?


Sonra bütün bunlara rağmen nefsinize hâkim olabildiniz mi? Nefsinizi arındırarak, ayrılan yerleri bir araya getirip güzelce bir sabır tavsiye ettikten sonra, “Bu da Allah için olsun” dediniz mi?
İşte bu, Allah’a giden yoldur!


İçinizde sizi ibadete çağıran bir arzu hissetiniz mi? Sizi yerinizde rahat bırakmayan, oturup kaldıran tatlı bir arzu… sizi Allah’a davet eden bu çağrıya cevap verirken içiniz titredi mi? Kalbiniz sarsıldı mı? Vücudunuz ürperdi mi? Dünya üzerinde olmadığınızı hissetiniz mi? Hepimizce bilinen, zaman ve mekân hudutlarının çerçevelediği şu kara parçasında olmadığınızı hissetiniz mi? Şu dokular, kaslar ve kemiklerden ibaret bir varlık olmadığınızı, Allah’ın huzurunda ve O’nunla beraber olduğunuzu hissetiniz mi?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!

Kötülüğün karşısına dikilmek


Yeryüzünde gitgide büyüyüp gelişen taşkınlıklar sizi sinirlendirdi mi hiç? Size ve başkalarına yapılan zulmü görürken öfkeyle sarsıldınız mı? İçinizde bir hiddet ve burkulma hissetiniz mi? Susmanın doğru olmadığını, derhal harekete geçip karşı koymak gerektiğini düşündünüz mü? Bizzat şahsınızın…


Evet, başkalarından önce bizzat sizin bu kötülüğün karşısına dikilip “Sınırını aştın, yerine dön!” diye haykırması gerektiğini düşündünüz mü? Zulüm karşısında susmamayı, daima ona karşı koyup bütün yollarını kesmeyi üzerinize aldığınız zaman, şüphesiz başkalarına ızdırap vermenin de karışışında olduğunuzu hatırladınız mı? Izdırabın rahatınızı güvenliğinizi, serbest yaşayışınızı ve hatta bütün hayatınızı altüst edecek derecede şiddetli olabileceğinizi düşündünüz mü? Sonra, zulmün durdurulması, düşmanlığın ortadan kaldırılması yolunda, azimli ve kararlı bir tavır takındınız mı?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!


İşinizi bitirip günlük çalışmanızı tamamladığınız zaman, kendiniz hakkında hiçbir şeye sahip olmadığınızı hissetiniz mi? Hayatın akışı içinde şahsınıza ne kadar hassasiyet gösterseniz gösterin, bunların arkasından da zihin yorgunluğu ve fikir meşgalesinden başka hiçbir şeyin bulunmadığını düşündünüz mü? Çalışmanız gerektiğini, fakat çalışmanızın neticesini bilemediğinizi ve hangi sonuçların çıkacağını kestiremediğinizi düşündünüz mü?
Büyük kuvvetin, her şeyi yoktan var eden ve her şeyi idare eden kuvvet olduğunu hissetiniz mi?


Görevinizi, gücünüzü oranında ve gereği şekilde yapıp bundan sonra Allah’ın takdirini beklemekten başka hiçbir çıkar yolunuzun kalmadığını hissettiniz mi?


Böyle bir duygu sizi, işinizi Allah’ın denetimi altında bulunan bu yüke karşı içinizde gerçekten bir güven hissetiniz mi? Sanki orada, yükünüzün başında, sabahlara kadar uyumayıp nöbet tutmuş gibi olduğunuzu hissetiniz mi? Ona karşı kalbinize bir ferahlık geldi mi?


Siz mışıl mışıl uyurken, Allah’ın sizi koruyacağını düşünerek uyudunuz mu? Siz her şeyden habersiz derin bir uykuya dalmışken, Allah’ın bütün hareketlerinizi kontrol ettiğini düşündünüz mü?


İşte bu, Allah’a giden yoldur!


Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Allah’ın rızası bizim tüm davranışlarımızla alakalıdır. Yani; düşüncelerimiz, yaklaşımlarımız, tepkilerimiz ve duyarlılıklarımız çok önemli. Bilhassa insanlarla ilişkilerimiz…


Namazlarımız, oruçlarımız, zikir ve evratlarımız, sosyal hayatımıza güzellikler ve medeni davranışlar olarak yansımalıdır.


İşte, Allah’a giden yol bu anlayıştır.


Not; Bu yazının hazırlanmasında “İslam’da Fert ve Cemiyet” adlı eserden yararlanılmıştır.


MUHAMMED FARUKî

Ekleme Tarihi: 22.10.2009 - 21:15
Bu mesajı bildir   _LaL_ üyenin diğer mesajları _LaL_`in Profili _LaL_ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1122 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
(a.yasir) (57), alihaydar02 (48), cantanem (51), burakburak (52), FiLiZ-NL (48), sonsuzluk38 (54), zümrüdüanka (49), Rumeysa1980 (44), ruhneraz (51), EREN12 (60), cihat25 (67), sidika (49), bir dost (51), serdar81 (59), Gayemiz : ALLAH (36), ebu-abdurrahman (49), basrikaya (49), sahaf (51), [melike] (34), Eibo (), Sonofgavs (44), Fuat Özgürlük (58), Cueneyt88 (36), hüzünlü (45), burak_22 (40), alperen_66 (46), aliosmanpolat (44), islam_2005 (34), TuRkMeNkIzI__Mi.. (34), gunesm (54), moslem (34), mustafa karaba&.. (56), sivasli58 (42), yusuf_islam (34)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.77019 saniyede açıldı