generique plaquenil ivermektin generique stromectol stromectol kaletra epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Mavi Marmara Katliamı-ve bilinmeyenleri

önceki konu   diğer konu
4 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Mavi Marmara Katliamı-ve bilinmeyenleri
Moderator


4254 Mesaj -
Mavi Marmara Katliamý-ve bilinmeyenleri
Mavi Marmara KATLÝAMI
"Mavi Marmara " Bizzat yaþanýn kaleminden"‏
Uyandým. Kabusmuydu, rüyamýydý? Neydi bu þimdi?
Bir gemi hatýrlýyorum Mavi Marmara ve üç gün.
Bir zulüm hatýrlýyorum Mavi Marmara vuruluyor, hapsediliyoruz üç gün. Ne rüyaydý ne kabus hepsi gerçek.
Rüya gibi üç gün Mavi Marmara…
Kabus gibi üç gün Ýsrail baskýný.
Antalya dan yola çýktýk. Herkes heyecanlý. Daha birkaç gün önce Kepez de tanýþmamýza raðmen, sanki ayný ana babadan doðmuþ, ayný evde büyümüþüz. Herkes birbirini çok iyi tanýyor. Tanýmakla da kalmýyor, herkes birbirine çok iyi davranýyor. Sanki incecik elmastan yapýlmýþ biblolarýz da, azýcýk sarsýlsak kýrýlacakmýþýz gibi bakmaya bile kýyamýyoruz birbirimize. Deðiþik bir hava var bu gemide. Tarifi imkansýz. Yaklaþýk 700 kiþi var. Deðiþik milletlerden, farklý din ve dillerden. Lakin hepsinde tek ruh var. Tek bir kalp. Ýnsanlýk için, zulmün son bulmasý için, zalime dur demek için, yardým yolunda Gazze yolunda bir gemi.
Müslüman yüreklerde Allah rýzasý var, Müslüman kardeþi için yanan yüreðine su serpecek olmanýn zevki, heyecaný var, Filistin, Kudüs aþký var.
Hz. Ömer in hizmetçisini taþýyan deveyi çekerek girdiði Filistin e; gemiyle, duayla, yardýmla; denizden girmek. Yaralarýna azýcýk da olsa merhem olmak arzusu var.
Dünyaya Ýsrail vahþetini duyurmak.
Bu duygularla tek yürekle Mavi Marmara’da ilerliyoruz. Yerleþmemiz on dakika sürmedi. Yýllardýr hep beraber yaþýyor gibi gündelik hayatýmýza dönüverdik. Kuranlar okunuyor, hatimler indiriliyor, dualar yapýlýyor, avuçlar semaya kaldýrýlýyor, hep bir aðýzdan aminler yükseliyor. Gemide herkes yolcu, herkes iþçi, herkes görevli ; tam bir imece. Herkes bir iþin ucundan tutuyor sýrayla. Kimse kýzmýyor, diðerini kýrmýyor. Ne dense, ne istense yapýyor. Yukarýya güverteye çýkýyorum. Erkek yolcularda var. Biz bayanlara ve birbirlerine týpký kundaktaki bebeklerine bakar gibi sevgiyle, þefkatle, yürekleri sýzlayarak bakýyorlar. Bu atmosfer, bu sevgi, bu bakýþlar … baþka bir yerde olmaz diye düþünüyorum. Bu kadar saf temiz ve ulvi bir ortam. Ne tarafa baksam yüzü nurlu tertemiz bir þeyh efendi, yada cemaat lideri, Allah dostu. Bu gemide herkeste nur var. Geminin kalkýþ amacýnda nur var aslýnda. Ýþte oda içindekileri kuþatmýþ. Arap arkadaþlar Kuran-ý Kerim okuma dersleri veriyorlar; þeyhler vaaz veriyor; entelektüel yazarlar konuþma yapýyor; marþlar söyleniyor; ilahiler okunuyor; ezgiler seslendiriliyor. Cemaatle namazlar kýlýnýyor. Her mezhepten Müslüman var týpký Kabedeki gibi. Her vakit deðiþik mezhep imamýnýn ardýnda cemaatle namaz kýlýyoruz. Ardýndan yine programlar devam ediyor. Üç günde sadece bir gün yattým. Oda birkaç saat. Buna raðmen 24 saat yetmiyor bir günde yapmak istediklerimize. Arapça dil kursu bile baþladý, organize mükemmel. Aylarca uðraþýlýp üstünde çalýþýlsa aksaklýk olur. Öncesinde bir duyuru, gerisi tamam. Her þey ve herkes anýnda hazýr. Yere bir hasýr atýlýyor güverteye; üzerine oturuyoruz. Bütün dersler, sohbetler, ilahiler…. Hepsi orda.
Çok deðerli þeyhlerden biri 40 Hadis üzerinden bize 9 kiþiye derslerden sonra icazet verdi.
Sanki bir medresedeyiz.ama gemide medresede olmayan çok daha fazla þey var. Gülümseyerek sana bakan, gözleriyle konuþan, gözlerinden içine süzülüp yüreðine girilen tertemiz, sevgi dolu, dillerini bilmediðim onlarca insan. Ýþte Mavi Marmara’nýn ruhu….
Ýþte vurulan, öldürülen Mavi Marmara bu.
Seksen yaþýnda beli bükülmüþ, zor yürüyen, ayakta þükür namazý kýlanlarý aðýrlayan Mavi Marmara, terörist muamelesi yapýlan Mavi Marmara….
Ve ardýndan zapt edilen, karartýlan, yok edilen, yolcularý öldürülen, en önemlisi de yolundan alý konan, bekleyenlerine ulaþamayan Mavi Marmara…
Sonraki gördüklerim korkunçtu. Bizler; ülkesi ,hem de güçlü ülkesi olanlara bunlar yapýlýyorsa dedim. Gerisini düþünmek azaplarýn en büyüðü. Bakmaya kýyamadýðým kardeþlerimi; önce vurmuþlar, yetinmemiþ tutuklayýp kelepçelemiþler arkalarýndan sýkýca.
Oturmalarýna dahi izin vermemiþler, dizleri üzerinde, sargýlar içinde. Ama yinede gözleri gülüyor. Önlerinden baþka yere bakmak yasak. Bakarken görürlerse, tekmeyi basýyorlar anýnda. Bizimkilerden birine: iþkence sesleri duydum dedim. Bazýlarýný aldýlar özellikle Araplarý; onlarý sorguya götürdüler, önümüzde bile dövüyorlardý. Ýþkence de yapýyorlardýr þerefsizler dedi. Filistin’ i düþündüm, ardýndan Iraklý kadýnýn feryadý geldi aklýma. Gelin ey dünya Müslümanlarý beni öldürün; diye yalvaran kadýn. Her gün onlarca amerikan askerinin tecavüzüne uðruyoruz, karnýmýzda piçleri. Kendimizi öldürsek ahretimizde mahvolacak. Gelin bizi siz öldürün. Bu iþkence çekilmiyor diyordu. Ne zormuþ dedim. Filistin’de, Irakta, Keþmir’de, Doðu Türkistan’da, Çeçenistan da, vs …. kýsacasý çok zormuþ; Müslüman kadýn olmak.
Mavi Marmara’dan Ak denize baktým. Þahit ol ey Akdeniz; þahit ol bu zulme. Biz bu zulmü; zulüm altýndakilerin sesini duyurmak için çekiyoruz. Gönül rýzamýzla geldik, hiç korkmadan, hiç gocunmadan, piþman olmadan.
Sonra tekrar Mavi Marmara ya baktým esir kardeþlerime; ne mutlu size, ne mutlu bize ki rabbim bize bu gemide olmayý, bu mücadeleyi nasip etti.
Þükür Rabbime… Þükür Rabbime…

Akþam saatleri 10.00 – 11.00 arasý bütün bayanlar aþaðýdaki salonumuzda toplandý ve can yelekleri giydirildi. Anlam veremedik, dalga geçtik, herhangi bir duruma karþý tatbikat yaptýrýyorlar diye yorumlar yaptýk. Saat 11.00 ; Bülent Baþkan aþaðýya ziyarete geldi. Çok ilginç gözlerinde acý var, bir þeyler söylemek istiyor, susuyor. Ýsrail askerleri (gemileri) tarafýndan takip edildiðimiz, taciz edildiðimiz, her an batýrýlabileceðimiz tehdidinin mevzu bahis olduðu söylendi. Can yeleklerimizi çýkarmadan yatmamýz söylendi. Gece 02.00 civarý isteyen can yeleklerini çýkarabilir dendi.
Sabaha karþý 04.00 civarý, sabah ezaný okundu ve ani panik, bir þekilde can yeleklerinin giyilmesi tuvalete dahi gidilmemesi, toplu halde bayanlarýn salonda oturmalarý emri geldi. Beni güvenlikten sorumlu yaptýlar, giriþ çýkýþlar kontrole alýnmýþtý. Çiðdem yukarýdan haber getirdi, sakýn bayanlara söyleme müdahale baþladý. Kapý güvenliðini sýký tut, paniðe sebep olmasýn. Beþ dakika sonra Çiðdem ve Demet geldi, doktor ve hemþireleri yukarý gönder. Türk ve yabancý saðlýkçýlarý yukarý gönderdik. Alarm çalmaya baþladý ve þu anons geliyordu. “Silahsýzýz, sivil halk, kadýnlar, yaþlýlar ve çocuklar var, ateþ etmeyin.” Basýndan arkadaþlar problem yapýyordu, yukarýya çýkmak için, engellemek hayli zordu. Tekrar bir haber geldi, ilk yardýmdan anlayanlar da gelsin. Ýlk yardým eðitimi almýþ bayanlarý gönderdim, onlarla yukarýya çýkýyordum, Çiðdem hayýr dedi, sana burada ihtiyaç var kapýyý tutmalýsýn. Ýçeriye hiç ses gelmiyordu. Lakin koridora çýkýnca duyduklarým çok canýmý yaktý. Sürekli bomba sesleri, silah sesleri, helikopterlerin sesi ve en acý olan insan sesleri…. Yardým edin… burasý kan gölüne döndü temizleyin… Þurada yaralý var taþýyamýyorum kimse yok mu boþta… ölüyor müdahale edin… o onda orada olmak en zoruydu. Yukarýya çýkýp yardým etmek mi, aþaðý kapýya inip kadýnlarýn güvenliðini saðlamak mý? Orada çok caným yandý. O aný yaþarken panik yapmadým, aðlamadým, sarsýlmadým, soðuk kanlýydým. Ama þimdi yaþarken aðlýyorum. Hem de çok aðlýyorum. Kapýdan ayrýlsam bayanlar yukarýya çýkmaya baþlayacak ve. Ve si sonrasýný kestiremiyorum. Yukarýda kardeþlerimi deðil daha yakýnýmý direk beni öldürüyorlardý ve ölürken aþaðý iniyordum. Gemide yaþadýðým en zor þeylerden biri buydu. Beþ dakika sonra haber geldi. Herkes can yeleklerini çýkarsýn ve pasaportunu yanýna alsýn. Ayný anda susmayan sirenlere o korkunç anons eþlik ediyordu. Konuþan Bülent Baþkandý. “ne olur içeri girin, kaybýmýz çok fazla, þehidimiz çok fazla, teslim olun, direnmeyin..” bu anons birkaç kere tekrarlandý. Hepimiz çok þaþkýndýk. Teslim olun ne demekti. Biz asker deðildik ki, bizlerin silahý yoktu ki. Yukarýdan yeni bir haber geldi, bayanlara duyur ve hepsini panik yapmadan ikinci kata naklet. Hanýmlar þuan itibariyle Ýsrail teröristleri tarafýndan iþgal edildik. Üç þehidimiz var. O an henüz üç taneydi, tabii bilinen. Hepinizi koridora alacaðýz ve tek sýra halinde, panik yapmadan bir üst kata nakledeceðiz. Üst kata tüm kadýnlarla çýktýk. Savaþ alaný dememe gerek yok, evet orda bir savaþ yaþanmýþtý. Hayýr, savaþ deðil katliam. Buna ancak KATLÝAM denebilir. Çünkü savaþ karþýlýklý yapýlýrdý. Yukarý çýktýðýmýzda gördük ki þehit dört tane, onlarca yaralý. Yaralýlarýn durumu çok kötü idi. Pazarlýk yapýlmaya baþlandý, yaralýlarýmýzý alýn diye, kabul etmiyorlardý. Tamamen helikopterler etrafýmýzý sarmýþtý. Sabit þekilde duruyor pencerelerden içeriyi gözetliyorlardý. Etrafýmýzý hücumbotlar sarmýþtý, ondan sonra biraz büyük askeri gemiler ve en dýþ kýsýmda savaþ gemileri. Bu adamlar harbi manyak; psikopattýlar. Bunu anlamak için sadece bu görüntü yeterliydi. Gerisi hep boþ. Ýsrail bütün donanmasýný Mavi Marmara gemisine yýkmýþtý. Onlarýn üç askerini esir almýþtý, daha doðrusu yakalamýþtý bizim kardeþler. O askerleri teslim eden doktorun vurulduðu haberi geldi. Ýþgal altýndayýz ve askerlerini vermek için gönderilen doktor taranýyor. Bu bir insanýn küçülebileceði en son noktadýr diye düþünüyorum. Çünkü Ýsraillilerin ne olduðunu, neler yapabileceðinin hepsini görmemiþtim. Onlarý hala insan zannediyordum. O ana kadar ki pazarlýklar sonucu yaralýlarý almayý kabul ettiler. Yaralýlar bayanlarýn olduðu bölümden güverteye çýkarýlýp, onlara verilecekti. Ben ömrümde böyle bir paranoyaklýk görmedim; adamlar ellerinde son model askeri teçhizatla içeri giriyorlar; kocaman köpekleri var; dýþarýda koca bir donanma var buna raðmen, yaralýlarý tek baþýna istiyorlar. Birilerinin taþýmasýna müsaade etmiyorlar. Tek gelsinler diye ýsrar ediyorlar, bir de köpeklerine kontrol ettirdikleri halde. Yaralýlardan biri kendi baþýna gidemedi ve önümüzde yere düþtü. Yarasý patladý, kanmaya baþladý, bayýldý. Ortalýk kan oldu. Yürekler yanýyordu, canlar acýyordu. Müdahale ediyordu doktorlar, yok yok yok. Sedye geldi ve o kardeþ kendini o hale getirenlere verildi. Ýçeriye giren askerler ( onlara asker demek askerlere hakarettir, onlar asker deðil vahþi, cani, terörist, sapýk, sadist, kimyasý bozulmuþ mutasyona uðramýþ yaratýklardý ama kesinlikle asker deðillerdi) bize yaptýklarý yetmiyormuþ gibi birde hareket

Gönderen: 02.07.2010 - 21:54
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
çekiyorlardý. Çok sert kaba ve azarlayýp baðýrarak konuþuyorlardý. Yaralý verme iþi bitti. Bizi bekletiyorlar, psikolojik baský uyguluyorlar. Güvertedeki askerler çirkin hareketler yapýyorlar. Onlara yakýþan fakat bir insana yakýþmayan hareketler. Artýk ortalýk iyice sessizleþti. Karþý taraftaki erkeklerin hepsini tutuklamýþlar. Bizim salonlara girecekler. Bayanlardan biri tuvalete gitmek istedi. Kapýdaki nöbetçi olmaz güvenli deðil dedi. Israr edince bana onu tuvalete götürmemi söyledi. Tuvalet sadece iki metre ileride koridorda idi. Götürdüm kapýda bekliyorum, koridorda, sessizlik iyice arttý. Fevziye’ye çabuk ol, bir þeyler oluyor dedim. Ýçeriye girdim, onu yaka paça aldým, koridora çýkardým ve koridordan salona doðru iteledim. O solana girdi. Ani bir ses patladý. Baðýrmalar kapý sesleri ve onlarca asker. Hepsi koridordaydý. Üzerime onlarca silah doðrultulmuþtu. Lazer ýþýnlarý o kadar çoktu ki her yanýmdaydý. Birden dikkatimi özellikle bomba atan silahý olan salak çekti. Bomba atan silahý üzerime doðrultmuþ, baðýrýyor da baðýrýyor. Hadi taramalý silahý anladým, makinalýsý, uzun namlususu, normal el silahlýsý da da da, o neydi onu hale anlayamadým. Ýzbandot gibi adamlar bana baðýrýyorlar. Sol tarafa döndüm, kapýdaki görevlimiz bana sesleniyor, endiþeli, sakýndurma içeri gel, buraya gel, seni öldürecekler. Ellerimi hemen kaldýrdým. Beni öldürecekler mi? Saðýma baktým, karþýmda bir sürü asker, hepsi birden bana baðýrýyor. Bir anda gözümde canlandý. Sola gitsem kadýnlarýnýn yanýna, ilk hareketimle bu askerler beni tarýyor. Sonra kapýdaki aðabeyi, sonra içerdeki herkesi. Saða gitsem askerlere doðru, beni bir yerlere götürüp, iþkence ediyorlar. Birden gülümsedim. Okey plase stop. I am comeing. I am Turkey dedim. Sol taraftan abi tekrar tekrar baðýrýyor. ( ben de þimdi yazarken aðlýyorum, hem de hýçkýrarak. Neden mi? Çünkü benim aþaðýdaki çaresizliðim ve içimdeki acý aðabeynin gözlerinde idi þimdi. O acýyý görüyordum. O anda yaþayamadýðým dýþa vurma fýrsatý bulamadýðým bastýrdýðým duygularý þu anda yaþýyorum. (Kendime deðil aðabeynin içindeki çarsizliðe haykýrýþa acýya aðlýyorum. ) GÝTME SENÝ ÖLDÜRECEKLER. Ona gülümsedim. Gözlerimle biliyorum. Dedim. Ve baþýmla evet anlamýnda iþaret verdim. Yavaþ yavaþ askerlere doðru gittim. Ýki adým sonra, etrafýmý sardýlar. Üç silahý kafamda hissediyordum. Artýk hiçbir þey göremiyordum. Sadece o askerlerin karanlýklarý ve sürekli baðýrmalarla birlikte bir orama bir burama vücuduma dürtülen silah namlularý, biri hýzlýca geldi bir þeyler baðýrdý. Koþtular. Kapýdaki görevli aðabeyyi aldýlar. Önümden sürükleyerek götürdüler. Bir yandan da vuruyorlardý. Kocaman bir köpek, sivri diþleri, patlak gözleri var. Siyah ve sarýmsý rengi var. Kafasý daha açýk renge sahip. Koridordayým, askerlerin çýktýðý salonun kapýsýndayým. Köpekle baþ baþayým. Köpekle göz gözeyim. Bakýþýyoruz. Ýkiye bir köpeði dürtüyor, elinde köpeðin tasmasýný tutan asker. Ellerim kalkýk. Kafamda hala üç silahý hissediyorum. Gözlerim köpeðin hem gözlerinde hem diþlerinde. Beni dürtüyorlar köpeðe yaklaþmam. Hem kafamdaki namlularla hem vücudumdakilerle. Ben düþünüyorum, bu köpek bana bir þey yapmaz. Kendimi avutuyorum. Bomba arýyordur. Bende bomba yok. O zaman zarar vermez. Ben o halde yine düþünüyorum. Sürükleyerek vura vura aðabeyyi nereye götürdüler. Ve ben niye bilmiyorum. Ve yine gülümsüyorum. Köpeðe gözlerimle beynimle ve kalbimle bende bir þey yok, sana bir þey yapmadým. Zarar da vermeyeceðim, diyorum. Köpeðin gözlerinde yaþ gördüm. Köpek benim masumiyetim karþýsýnda askerin komutunu dinlemiyor, bana yaklaþmýyordu. Sonra beni içeriye erkeklerin ve yaralýlarýn bulunduðu salona aldýlar. Silahlar hala üstümde. Ýçerisi boþaltýlmýþtý. Sadece askerler var. Bütün çantalar açýlýp saçýlmýþtý. Elektronik eþyalar kýrýlmýþ, yerlerde eþyalar, kanlar, sular ve hortumlar var. Evet her yerde hortumlar vardý. Kuran-ý Kerimler yerlerde yýrtýlmýþ ve çiðnenmiþ. Savaþ meydanýndasýn dedim kendi kendime. Paraþütle atýlmýþsýn. Ama yanlýþ bölgeye düþmüþsün. Tek baþýna 1.60 boyunda 50 kg olan ben ve koca salon dolusu asker. Kafamda ve vücudumda silah namlularý. Bir o tarafa bir bu tarafa tartaklayarak geminin burun kýsmýna çýkardýlar. Yýkanmýþtý oralar. Ama týpký içerisi gibi hale hem kan izleri hem de kan kokusu vardý. Burun kýsmýna çýkýnca sürüklenen aðabeyyi gördüm. Bana arkasýný dönmeye çalýþýyordu. Yüzünü görüp korkmayayým diye. Yüzünde darp izleri vardý. Onun üstünü arýyorlardý. Kimlik yere attýlar, bastýlar. Pasaport aynen. Sigara aynen. Cüzdan aynen… bir þeyler söylüyordu pasaportla alakalý yine darp ettiler. Sonra yine sürükleyerek onu yukarýya götürürken içerden iki yada üç doktor getirdiler. Onlarýn üstünden hiçbir þey çýkmadý. Onlarý da sürükleyerek yukarýya çýkardýlar. Ben oradaydým. Kafamda silahlar varken birden yukarýdan birileri iniyor. Baðýrýyor. (büyük ihtimalle küfür ediyorlar) koþarak bana geliyor. Ýteleyip duvara vuruyor. Silahý kafama dayýyor. Baðýrýyor da baðýrýyor. Sonra yenileri sonra yenileri. Pardösümün düðmeleri koptu, kafam duvara darp edilince þiþlikler oluþtu. Sonra bir kadýn asker geldi. Beni aradý. Daha doðrusu beni sadeleþtirdi. Çantamda neyim var neyim yoksa yere attý. Bileklerime plastik kelepçeyi sýký bir þekilde taktý. Beni de yukarý çýkardýlar. Bir o yana bir bu yana. Baðýran insan sesleri geliyordu. Ýþkence sesleri. Sol tarafa gittikçe bu sesler artýyordu. Ben iþkence seslerini dinliyordum. Onlar beni ne tarafa götüreceklerine karar veremiyorlardý. Bir tarafa götürüp bekliyorlar, sonra diðer tarafa. Ardýndan sað tarafa hýzlý hýzlý yürütmeye baþladýlar. Ve ben ilk defa ileride yerlere çömeltilmiþ elleri kelepçeli arkadaþlarýmý gördüðümde, beni iþkenceye almayacaklarýný anladým ve kolumun ve kafamýn acýsýný hissetmeye baþladým. Kelepçe bileðimi çok sýkýyor, kafamsa zonkluyordu. Beni arkadaþlarýmýn içinden en üst kata çýkardýlar. Orada bayanlarý gördüm. Hepsinin kolunda iki kelepçe vardý. Ama bende tek ve sýký bir kelepçe vardý. Artýk rahatlamýþtým. Benden sonra sadece yedi sekiz bayan geldi. Bütün herkes tutuklanmýþtý. Ve orada öðrendim ki beni aþaðýda 3 ile 3,5 saat aralýðýnda bir süre tutmuþlardý. Tepemizde güneþ bizi yakýyordu. Brandayý açmamýza izni vermiyorlardý. Güneþ bizi yaktýkça onlarýn gülme sesleri yükseliyordu. Helikopterler hala asker indiriyordu gemiye. Biri geliyor biri gidiyordu. Bu insanlar (müsvetteler) hastalar. Biz o haldeyken bile helikopterdeki askerlerin bazýlarý bizlere hareket çekmekten geri kalmýyorlardý. Bir çok arkadaþýn elleri morarmaya baþlamýþtý, kelepçelerin sýkýlýðýndan. Gösteriyorduk eðer canlarý isterse bazen gevþetiyorlardý. Bizi epeyce güneþlendirdikten sonra aþaðý salonlara týktýlar tekrar. Kadýnlarýn kelepçelerini çýkarttýlar. Erkeklerin kelepçelerinin bazýsýný çýkardýlar, bazýsýný çýkartmadýlar. Bunlarýn hiçbir þeyde standartlarý yok, ne yaptýklarýný niye yaptýklarýný kendileri de bilmiyorlar. Týpký hayvanlar gibiler. Rasgele hareket ediyorlar. Ýçerisi havasýz, camlar kapalý, kapýlar kapalý, sýcak, nem, bunaltýcý bir ortam. Kadýnlardan bayýlanlar oldu. Kar maskeli askerler hala silahlarla nöbetteler tepemizde. Arada bir daha deðiþikleri geliyor. Yüzünde maske olanlar. Çok korkunç görüntülü maskeleri var. Korku filmleri stüdyolarýndan kaçmýþ manyak bir oyuncu gibi. Kezzapla yüzü yakýlmýþ yada cüzamlý gibi görüntüye sahip tülden bir maske. Ve ses çýkararak kadýnlarýn yüzüne eðiliyor, korkutmak amacýyla bu maskeli manyaklar. Bizim yiyeceklerimizi yiyorlar, bize vermiyorlar. Bize su da vermiyorlar. Bunalmaktan daralmaktan çatlama aþamasýna geldik. Ama yine de kendimize hiç üzülmüyoruz. O zavallý yavrucak… aðlamaktan helak olduðu da ona dahi izin vermediler. Hava almasý için dýþarýya çýkarýlmasýna. Battaniyenin içine koyup sallamak dahi kar etmiyor. Zavallýcýk aðlýyor da aðlýyor. Bebek aðladýkça askerlerin zevkten gözleri parlýyor. Büyük bir zafer kazanmýþ gibi. Onca silahlarýyla ve ordularýyla bir bebeði aðlattýlar ve yendiler.bunu zafer zannediyor. Ve seviniyor VÝCDANSIZLAR.
Tuvalete gitmek istiyoruz. Göndermiyorlar. Düþünüyoruz niye??? Galiba: kendi askerleri yakalanýnca altýna yapmýþlardý. Biz de yapalým diðer arkadaþlara ve askerlere teþhir edilelim istiyorlardý. Nihayet iþkence bitti diye düþünüyorduk, çünkü anons yapýldý, limana gelmiþtik. Askeri birlikler bizi sivil birliklere teslim edeceklermiþ. Ne bilelim gelen gideni aratýrmýþ, Ýsrail denilen terör bölgesinde. Gemiden indirilen ilk gruplardandým. Beþerli beþerli alýyorlardý. Gemideki onca arama yetmemiþ gibi adým baþý yine yeniden arama noktalarý vardý. Bize müdahale eden saldýran askerler basýna ve halka gösterilmeden tahliye edildiler. Onlar gemileri ile uzaklaþýrken bizi teslim alanlarýn tezahüratlarý ve alkýþlarýný þenliklerini, gidenleri uðurlayýþlarýný görenler Kurtuluþ Günü adlý filmden kesitler izlediklerini zannedebilirdi. Sanki dünyayý kurtaran cengaverler uðranýyordu. Yine onlarca askerin yada polis desem ne olduklarýný anlayamadým ki. Gidenlerin bir deðiþiði tiplerin onlarcasýnýn silahýnýn zorbalýðýnýn altýnda kollarýmýza iki tane iki tane de geri planda dört asker eþliðinde nihayet sirk maymunu gibi izlettirilmek üzere mavi Marmaradan indirildik. Flashlar patlýyor, yuhalanýyoruz. Kendimi bir anda seyre çýkarýlmýþ seri katil zannettim. Sonra çadýrlara sokulduk. Labirent gibiydiler. Tam bir psikolojik iþkence merkezi. Üzerinde çalýþýlmýþ. Kimi yerler aydýnlýk, kimi yerler karanlýk, kimi yerler çok kalabalýk, kimi yerler tenha ve izbe korkutucu. Sürekli arama noktalarý belki de saysak onlarca. Ayakkabýdan çoraba kadar, iç çamaþýrýndan kafana saçlarýna kadar, aranýyorsun da aranýyorsun. X-ray denilen cihazlardan kýyafetli halde geçiyorsun, sonra ayakkabýný pardösünü eþarbýný alýp, tekrar tekrar geçiriyorlar. Sürekli baðýrýyorlar azarlýyorlar. Kýyafetlerimiz geri geldiðinde ýslaklar. Gecenin yarýsý olmuþ, denizin soðuðu vurmuþ titriyorum. Parmak izi aldýlar. Ýki defa fotoðraf çektiler. Birinde normal baþörtüsü ile diðerinde çýkaracaksýn diye ýsrar ettiler. Hayýr dedim. Zorla açtýlar. Yalnýzca kulaklarýmý eþarptan çýkarttýlar. Beni maymun yaptýlar kýsacasý. Ve bu fotoðrafý çekerken, çektikten sonra baktýlar, güldüler, dalga geçtiler çok eðlendiler. Bu benim ömrümde yaþadýðým en büyük aþaðýlanmaydý. Gemide köpeðin karþýsýnda yada beni tartakladýklarýnda yada iþkence seslerini dinlettiklerinde yada iþkence yapýlan yere götürmek istediklerinde hissettiklerimin yanýnda çok daha acýydý. Bunu asla telafi edemezler. Bunun bedelini ölseler de ödeyemezler. Ömürleri boyunca acý çekseler de ödeyemezler. Beni orada yüzbin kere öldürseler bu kadar canýmý yakamazlardý. Bu derece aþaðýlanmak… korkunç labirentlerden ve aramalardan sonra doktor kontrolüne muayeneye getirdiler. Kafamda darp var yazacak mýsýn dedim kimin ne zaman yaptýðýný ne bileyim dedi. Kolumdaki morluðu gösterdim sabaha geçer dedi. Muayene olmayý reddettim. Sadece saðlam raporu istedim. Gözaltýnda iþkence yapamasýnlar diye. Orasý bir tiyatroydu. Onlar oyuncu bizlerse zoraki figuran. Meþhur ajanlarla sonunda tanýþtýk. Mossad ajanlarý. Sorgulamaya aldýlar. Zoraki tehditle bir kaðýt imzalatmak istediler. Nedir dedim. Ýzinsiz Ýsrail iþgali altýndaki topraklara yasal olmayan yolardan giriþ yaptýðýmýza dair belge dedi. Güldüm hem de kahkaha ile. Ne gülüyorsun dedi. Ýzinsiz diyorsun. Yasal olmayan yollarla diyorsun. Ýsrail iþgali diyorsun. Sence bu komik deðil mi dedim. AFALLADI. Tek tek kelime kelime kaçýrýldým. Kim olduðunu bilmediðim kiþilerce. Bana yardým edin. Dedim. Telefon etmek istiyorum. Avukat istiyorum. Elçiliðimizin olduðu topraklardaysam elçilik görevlisi istiyorum. Dedim. Ýsraildesin dedi. Kim kaçýrdý bizi dedim. Bize saldýrdýlar, öldürdüler dedim. Ýsrail ordusu dedi. Siz korsan mýsýnýz, terörist misiniz dedim. Çevirmen beni uyardý. Bunu söylersem senin kafan sýkar dedi. Sen söyle o da sýksýn dedim. Ne söyledi bilmiyorum. Cevaben bunu hücreye atýn iþkenceye alýn dendi. Sonra önüme kaðýt tekrar uzatýldý. Ýmzalarsan …. Hayýr imzalamam. Çok kýzdým çevirmene aynen çevir diye baðýrdým. Ve þunlarý söyledim. Bu yaþýma kadar tek suç iþlemiþken sen mi beni suþlu yapacaksýn. On yýl boyunca seyahat özgürlüðümü kýsýtlayacaksýn hem beni kaçýracaksýn hem öldüreceksin hem de suçlu ilan edeceksin öylemi?
Buna ne senin gücün yeter ne bütün Ýsrail askerlerinin ne de dünyanýn. Bilesin ki rýzamla imzalamam. Hiçbirinizden de korkmuyorum. Þimdi bana ne yapacaksan yap. Ardýndan saatlerce bana bizi kimin organize ettiðini ne amaçla orada olduðumuzu, baþka hangi eylemlerde bulunduðumuzu elimdeki kýnamayý evire çevire sordu sordu. Islak elbiselerle titrediðimi görüyor aklýnca beni tuzaða düþürüp, bir þeyler öðrenmeye çalýþýyordu. Paranoyak manyak. Sanki ben teröristim. En son kýna konusunda epeyce sýkýldým. Zira kýna kime niye nezaman ne amaçla yakýlýr diye durmadan soru yöneltilerek elimdeki kýna bile sorgulanýyordu. Ekledim kýna bir de çok saðlýklýdýr. Tedavi maksatlý yakýlýr diyerek parmaðýmýn týrnak kenarýný gösterdim. Çok hafif deri kalkmasý vardý. Onu iþaret ettim. Göremedi. Yaklaþ dedim. Yine göremedi. Ve ufacýk deriyi gösterdim. Çok saðlýklýdýr. Ýþte bunlarý iyileþtirsin diye yakýlýr dedim. Mossad ajaný delirdi. Ellerini masaya vuruyor, baðýrýyor, çýldýrýyordu. Verdiðim cevabý beðenmemiþ olsa gerek pahalýya ödedim. Beni öyle bir havadar yere koydular ki, püfür püfür esen gece ayazý ve ýslak elbiseler, þanslý günümdeyim, mossadýn kara listesi varmýþ benide dahil ettiler. Artýk hayatýndan emin olma dediler, tehdit deðil uyarýymýþ üstelik. nihayet son kafile ile araçlara bindirildik. Araç, bankalarýn para taþýma araçlarýna çok benziyordu. Dýþ görünüþ itibariyle tam bir çelik yýðýný. Ýçi daha beter. Tümden demir. Tepesinde bir havalandýrma yada soðutma cihazý. Ýçerinin ýsýsý büyük bir ihtimalle eksi derecede idi. O ana kadar bir çok kez talep etmeme ve sabah namazý vakti girmek üzere olmasýna raðmen akþam ve yatsý namazýmýzý kýlmamýza izin vermemiþlerdi. Araçta iken, nereden bulduysa bayanlardan birinde yarým þiþe suyu vardý. Teyemmüm yaptýk. Ellerim ýslakken demire deðince elim demire yapýþtý. Hani derin dondurucudan bir þey alýnca elin ýslaksa yapýþýyor iþte öyle idi. O zaman anladýk ki bunlar bizi donduracaklar. Hepimiz birbirimize sokulduk. En çok ta Jery ye üzüldüm. Zavallý iki aylýk hamile. Kendini deðil karnýndaki masumu düþünüyor. Bir yandan da hastaneye gönderilen yaralý eþini soruyor. Görümcesi Meryem deliye dönmüþ. Bir yandan jery yi ýsýtmak için sývazlýyor bir yandan da dua ediyor. Eminim içinden de abisini düþünüyor. Bu vicdansýzlar ne yaptý diye. Akþam saat 8.00 idi ve gemiden ilk gruptaydým. Sabah tam 5.05 idi, nihayet hapishanedeydim. Bu arada sadece somut þeylerden bahsediyorum psikolojimden orda gördüðüm diðer insanlardan, onlarýn psikolojisinden bahsedecek olsam

Gönderen: 02.07.2010 - 21:55
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
bu bir roman olur, dava dosyasý da ergenekonu geçer, herhalde on bin sayfalýk bir dosya olur.
Hapishaneye ilginçtir yine aranarak girdik. Gerçi biz alýþmýþtýk, artýk þaþýrmýyor, kollarýmýzý kaldýrýyor, hazýr vaziyette bekleyiþe geçiyorduk. Bizi aramazlarsa þaþýyorduk. Lakin bizi hiç þaþýrtmadýlar.
Hapishanenin ana giriþ engellerinden sonra kalacaðýmýz hücreler göründü. Týpký filmlerdeki amerikan hapishaneleri gibiydi. Bir meydan vardý, sað taraf demirden hücreler ve içleri görünmüyordu. Ýki katlý, ikinci kat tamamen demirden, zemin, merdivenler vs.vs. görevlilerin kimisi öldürecek gibi bakýyor. Kimisi ruhsuz, kimisi baðýrýyor. Bildik Ýsrail ortamý. Artýk alýþmýþ, öðrenmiþtik. Bunlarda ne yasa vardý ne kural. Canlarý ne isterse o yasaydý, canlarý istemezse iþte oda kuraldý. Belirli bir düzen ve uygulama yoktu. Kimisine zulmediyor, kimisine biraz daha iyi davranýyorlardý, onda bile kýstas yoktu. Mesela, bayanlarýn yüzde doksanýnýn eþarplarýndaki iðneleri dahi almýþlardý, ama çok azýnýnkine izin veriþlerdi. Bunlarý da büyük ihtimalle bizim aklýmýzý bulandýrmak için yapýyorlardý. Dört kiþilik bir hücreye verildim. Öldürülen Çetin TOPÇUOÐLU’nun eþi Çiðdem, Çiðdem gibi Adanalý olan Fatma ve Kayserili diðer Fatma Hanýmlar. Dört kiþi için bir tane battaniye verdiler. Sýrayla örtün dediler. Bize ilk andan itibaren (çadýrdaki sorguda, fotoðraf çekilirken, parmak izi alýnýrken vb) orada en az 6 ay kalacaðýmýz söylenmesine raðmen dört kiþiye bir battaniye. Saat 7.00. takýr takýr metallerle kapýlara vuruluyor. Kapýlar her þey demirden. Acayip bir gürültü. Hazýrlanýn aþaðýya iniyorsunuz. Bizim hücre ikinci kattaydý. Bir baktýk ki; o da ne, bize kahvaltý hazýrlanmýþ, ek battaniyeler gelmiþ, terlik, eþofman, vs.vs. iþte o zaman eþekten düþmüþe döndük…
Çok geçmedi, anladýk ki, diplomatlar geliyormuþ, ha bu arada Avrupalý diplomatlar elçilik görevlileri. Bu merasim onlaraymýþ.
Banyo yapýn, sýcak su verildi dediler. Banyo yapanlar oldu. Ben yapmadým. Bir türlü içimden gelmedi. Arkadaþlarýn ýsrarý ile (diplomatlarýn þerefine verilen havlularý alýp) duþa gidecektik ki, bayanlardan biri uyardý: Banyolarda kamera var. Zýnk kaldýk merdivenin tepesinde. Aðlasak mý, gülsek mi?
Sonra daha güzeli tuvaletlerdeki ve hücrelerdeki kameralar. Ve bize alttan alttan verilen mesaj, erkekler izliyor kameralarý…
Çiðdemin yanýnda þehit edilen kocasýnýn kanlý elbiseleri var. Ve hücre kan kokuyor. Onlarý havalandýrma dedikleri o küçücük yerde kurutmamýza dahi izin vermiyorlardý. Çiðdem açlýk grevine baþladý ve onunla birlikte dört arkadaþ daha. Nihayet sabah 7.00 de gelen herkesin diplomatlarýndan sonra akþam saatlerinde bizim diplomatlar geldi. Tek bir bayandý. Bize dýþarýda çok kötü bir krizin olduðunu söyledi ve beþ dakika içinde ayrýlarak erkeler bölümüne geçti. Tekrar geleceðini söyledi ama o gün gelmedi. Diplomatlar geldikçe bize ihtiyaç maddelerimiz bolca verildi. Onlar gidince yine hücrelere týkýldýk.
Nihayet çýkýþ: sabah erken saatler, takýr takýr yine kapýlara vuruldu. Kalkýn, kalktýk toplanýn gidiyorsunuz. Yine þaþýrdýk, kýsa olmuþtu. Apar topar çýkarttýlar hole. Son gece aþaðýdaki hücreye almýþlardý bizi. Çiðdemi kontrol ediyorlardý. Yukarýya inip çýkmalarý zor oluyormuþ. Çiðdem hala grevdeydi. Bu sefer ki nakil araçlarý tam bir sadistlik göstergesiydi. Bunu anlamak mümkün deðildi. Ýsrail’de zulüm denince son diye bir þey yoktu. Bu adamlar kendilerini aþmýþlardý. Hapishanenin kapýsýndan çýkar çýkmaz bir araca bindik. Saðda bir kapý solda iki. Soldaki ilk kapýya soktular beni. Oturaklar klasik demir. Ben küçücük minyon tipli olduðum halde oturunca dizlerim karþý duvara deðiþiyor. Duvar dedimse demir. Yarým metre var mý geniþliði bilmiyorum. Kapý ortadan açýlýyor. Saðlý sollu, yan yan giderek ilerliyoruz. Zaten içerisi dolmuþtu ben sonuncuydum, ben girince kapýyý kapattýlar. Karþýmýz demir, tavan demir, arkamýz demir. Çok sýkýþýk bir þekilde oturtulduk, zaten dizlerimiz öne vuruyor. Arkamýzda 10 cm þerit halinde pencere demir parmaklýklý. Iþýk ve hava oradan geliyor. Bize su, ekmek ve peynir verdiler hem de bolca. Uzun müddet aracýn içinde beklettiler. Niye bekliyoruz diye soruyoruz, cevap yok.
Sonra birden sessizlik oldu. Fýsýldaþmaya baþladýlar. Birden metallerle demirlere vurmaya ve baðýrmaya baþladýlar. Ardýndan tavandan o pencerelerin oradan gaz verdiler, dumanýný gördük ve otomatik olarak pencerelerin hepsi kapandý. Son gazý görmüþtük ve tek ýþýðýmýz da kapandý. Zifiri karanlýktayýz. Gayri ihtiyari olarak hepimiz aðzýmýzý týkýyor, kýyafetlerimizi aðzýmýza süzgeç yapýyorduk. Bizim bölümde deðil, sað taraf giriþten bir bayan avazý çýktýðýnca baðýrýyor, baðýrýyor : ÝMDAT ÖLDÜRÜYORLAR, BÝZÝ ZEHÝRLÝYORLAR, AÇIN KAPILARI…YARDIM EDÝN..
Birden aklýma, cennetliklerin ölüm esnasýnda Azrail’i sevdikleri kiþi kýlýðýnda görürlermiþ sözü geldi. Artýk karanlýkta, sapýk gibi kafamý ve gözlerimi döndürüyordum, Azrail kim olarak gelecekti. Ben cennete mi yoksa cehenneme mi gidecektim. Ses yok. Biraz sonra baðýran bayan da sustu. Gözlerimiz karanlýða alýþtý. Artýk birbirimizi seçebiliyorduk. Ses yok, soru soruyoruz cevap yok, yok yok yok… hiçbir þey yok, Azrail de gelmiyor. O da yok..
O þekilde yaklaþýk iki saat daha bekledik. Aracýn içinde bu bekleme tuvalete gitmek istedik, hayýr dediler.
Araçlar nihayet hareket etti. Bulduðu bütün tümseklerden hýzla geçti, bütün dönüþleri hýzla döndü. Hepimiz birbirimizi ezdik zira tutacak yer yoktu. Kapýlar açýldý, havaalanýndayýz. Havaalanýnda askerler, polisler ve alan güvenlik elemanlarý vardý. Askerler her zaman ki gibi bakýþlarý, hal ve hareketleri ile bizi taciz etmeye devam ediyor, alan içerisinde olmamýza raðmen silahlarýný kullanýma hazýr tutuyorlardý. Lobide sandalyeler vardý. Teker teker çýkarýlýp oraya oturtuluyoruz ve iþlemi biten X-Raydaki aramalardan sonra¬ gidiyor. Bazýlarýmýzý birbirinden ayýrmaya çalýþýyorlar. Filistin vatandaþý olanlarý özellikle almak istiyorlar.
Benim evraklarým kayýp, ilk ifademizin alýndýðý çadýrlarda aldýklarý pasaport ve nüfus cüzdaným çýkýþ evraklarýmýn içinde yoktu. Ayný þekilde Ankara’dan katýlan Kezban haným, Ýzmir’den katýlan Yýldýz hanýmýn da. Yalnýz Yýldýz hanýmýn pasaportu havaalanýnda ilk anda varken sonradan kayýp oldu. Kezban hanýmýn evraklar ýsrar üzerine bulundu ve o da gitti. Ben, Yýldýz Haným, Çiðdem Haným bir de Avukat bayan kaldýk bayanlardan. Erkeklerin geliþleri grup grup devam ediyor. Ben ýsrarla çýkýþ iþlemlerini reddediyorum. Evraklarýmýn bulunmasýný istiyorum. Kayýp olmadýðýný biliyoruz, iade etmiyorlar. Maksatlarý nedir bilmiyoruz. Ayhan aðabeyin ýsrarlarý ile fotokopi belgelerle çýkýþý kabul ettim. X-Raydan geçtik. Son aþamadayýz. Üstümüzü soydular tekrar armadan geçtik, giyindik, ayakkabýmýzý bekliyoruz ki, birden bire kavga sesleri yükseldi. O da ne askerler ve diðer tüm görevliler mavi marmarada yer alan ve yabancý uyruklu olan gruba saldýrmýþ vuruyor dövüyorlar. Oraya yöneldim beni iki asker tuttu. Bir diðeri de önüme geçti. Bir tanesini tutukladýlar. Kelepçe vurmuþlar kollarýna arkasýndan. Rüku biçimde eðmiþ götürdüler. Onu bulup getirmeleri için baðýrdým. Ýþkenceye götürdüklerini getirmelerini istedim. Bize yardým eden Türkçe bilen görevli aracý oldu bulup yukarý çýkardýlar. Onun Ýngiliz Usame olduðunu öðrendim ve otobüse bindim, sonunda uçaktayýz. Þeyh Ahmet Yasin bizden þikayetçi olunca duyarsýz Müslümanlar diye: bileðimdeki morluk, kafamdaki þiþlik, darp edilen bedenim þahidim olsun; duyarsýz deðildi diye. Ve eðer ki bu ömrü hak yolunda kullanmayacaksam, mazlumun sesi, direniþi olmayacaksam, Rabbim beni bir saniye dahi yaþatmasýn. Gittim … Gördüm… Yaþadým… Ve Haykýrýyorum…
ÝÞGALCÝ ÝSRAÝL DEVLETÝ KATÝLDÝR ZALÝMDÝR
MAZLUM FÝLÝSTÝN’E YARDIM EDÝN

ÖLDÜRÜLÜYOR!!!!!!!
(Gönüllü aktivist )
Özlem Þahin ERMÝÞ
__________________

Gönderen: 02.07.2010 - 21:56
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Mavi Marmara’daki ABD'li bayan yönetmen
Moderator


4254 Mesaj -
Mavi Marmara’daki ABD'li bayan yönetmen




Gazze'ye yardým götüren Mavi Marmara’da bulunan Amerikalý yönetmen Iara Lee Taraf gazetesine baskýn ânýný, kameramanýnýn çektiði görüntüleri nasýl kurtardýðýný ve sonrasýnda yaþanan medya kuþatmasýný anlattý.


Iara Lee Kore ve Brezilya asýllý, Amerikalý bir yönetmen. Sanatýn ‘barýþ, adalet, hak ve özgürlükler’ gibi deðerlere hizmet etmesi gerektiðini savunanlardan. Ona aktivistyönetmen demek daha doðru. Kendisi de, ‘Dünya üzerinde o kadar çok haksýzlýk var ki! Aktivist tarafým aðýr basýyor’ diyor. Mayýs ayýnda, Gazze’ye insani yardým götürmek için yola çýkan ‘Özgürlük Konvoyu’nun en büyük yolcu gemisi olan ‘Mavi Marmara’ya, kameramanýyla binmiþti. Bir çok gazeteci ve yönetmen gibi o da saldýrý öncesi ve sonrasýný görüntüledi. Fakat, Ýsrail’in elinden baskýna ait kamera görüntülerini sadece o kurtarabildi. Gemide yaþananlara dair sayýsýz ve asýlsýz bilginin havada uçuþtuðu günlerde, elindeki görüntüleri BM Gazeteciler Derneði’nde (UNCA) düzenlediði bir toplantýda, kamuoyu ile paylaþtý. Iara Lee ile baskýn anýný, görüntüleri nasýl kurtardýðýný ve sonrasýnda yaþananlarý konuþtuk.

Operasyon nasýl baþladý?

Gece saat on bir sýralarýnda askeri gemileri görmeye baþladým. Sayýlarý giderek artýyordu. Çok þaþýrtýcýydý. Çünkü uluslararasý sulardaydýk. Etraf karanlýktý. Her þey gayet iyi ayarlanmýþ gibi duruyordu. Bize karanlýkta saldýrmak istiyorlardý. Ýlk yaptýklarý da zaten uydu baðlantýsýný ve dolayýsýyla iletiþimi kesmek oldu. Baðlantýyý kestiklerinden emin olduklarý zaman botlarla ve helikopterlerle gemiye çýktýlar. Gelir gelmez de ateþ etmeye baþladýlar. Silahlarý göremiyordum ama silah seslerini duyuyordum. ‘Aman ALLAH’ým bu adamlar delirmiþ. Gerçekten ateþ ediyorlar’ diye düþündüm. Bu esnada ‘kadýnlar aþaðý insin!’ diye uyarýda bulundular. Ben aþaðý inmek zorunda kaldým fakat kameramaným çekim yapmaya devam ediyordu. Onu çok merak ediyordum. Çünkü görüntü almak isterken öldürülmesinden endiþe ediyordum. Biliyorsunuz bir gazeteci fotoðraf çekerken öldürüldü. Hayatý pahasýna görüntü almasýnýn bir manasý yoktu.

Ne zamana kadar çekim yaptýnýz? Elinizde henüz yayýnlamadýðýnýz baþka görüntüler var mý?

Bütün yolculuk boyunca, neredeyse her dakika çekim yaptýk. Fakat bu görüntülerin hepsi elimizden alýndý. Sadece baskýndan yarým saat öncesi ve saldýrý anýnýn ilk yarým saatini gösteren kýsmý kurtarabildik. Elimde kalan tüm görüntüleri internete koyduðumda, ortaya bir gerilim filmi çýkýyordu. Titanik filmindeki gibi. Titanik’i seyrederken de, her þey güzelce akýp giderken birazdan olacaklarý, geminin batacaðýný bilirsiniz ya. Ýþte öyle. Burada da ilk yarým saatte insanlar uyuyor, dua ediyor, birþeyler yiyor. Filmin bu kýsmý, birazdan yaþanacak çýlgýnlýðý düþündüðümüz zaman bir anlam ifade ediyor. Elimdeki görüntülerin tamamýný hiçbir ekleme ve çýkarma yapmadan, olduðu gibi paylaþtým. Yarým saat sükunet ve arkasýndan vahþet.

Ýsrail hiçbir þekilde gemiden görüntü çýkmamasý için elinden geleni yaptý. Onca aramaya ve kontrole raðmen siz görüntüleri nasýl kurtarabildiniz?

Baskýn olursa, görüntülerin elimizden alýnacaðýný tahmin etmek zor deðildi. Kameramanýmla önceden bunlarý konuþmuþtuk. Görüntüleri nasýl çýkarabileceðimize dair planlar yapmýþtýk. Normalde büyük hafýza kartý kullanýrýz. Bu sefer küçük bir hafýza kartý kullanmamýz gerektiðini biliyorduk. Kameramaným batýlý bir görüntüye sahip. Kumral yeþil gözlü falan. Bu bizim için bir avantaj oldu. Çünkü Müslüman görünümlü kimseleri inanýlmaz þekillerde aradýlar. Aðýzlarýnýn içine, saç diplerine varýncaya kadar baktýlar. Ýç çamaþýrlarýný çýkarttýrarak her yerlerini kontrol ettiler. Kameramaným görüntüleri iç çamaþýrýna sakladý. ‘Eðer görüntüleri bulup el koyarlarsa, yapacak birþey yok’ dedik. Þansýmýz yaver gitti diyebilirim. Baþka ufak tefek görüntü çýkarmayý baþaranlar oldu. Fakat, yaþanan vahþete dair en net görüntü bizimki oldu. Yaralýlarý, dýþarýdan içeriye taþýnan ölüleri, yani o esnada gerçekten nelerin yaþandýðýný dünyaya göstermiþ olduk. O zamana kadar sadece Ýsrail hükümetinin dünyaya yaymaya çalýþtýðý yalanlar vardý.









Ýsrail haklýlýðýndan son derece emin. Öyleyse sizce neden görüntülerin çýkmasýndan bu kadar rahatsýz?

Biz kanunsuz birþey yapmadýk. Onlarýn yaptýklarýysa tamamen yasadýþýydý. Yaþanlarýn bilinmesi ve sorumlularýnýn hak ettikleri cezayý almasý için kendi çektiðimiz görüntüleri çýkarmayý çalýþtýk. Hapishanedeyken kimseyle görüþtürülmedik. Dýþarýdan da haber alamadýk. O günler tamamen karartma günleriydi. Ýsrail o süreçte kendi yalanlarýný dünyaya yayýyordu. ‘Biz birþey yapmadýk. Onlar bize saldýrdýlar’ gibi. Tüm hikâyeyi çarptýrýyorlardý. Ama en korkuncu ve inanýlmazý merkez medya da onlara çanak tutuyordu. Hep onlarýn söylediklerini tekrar ediyor ve destekliyorlardý. Bu olay gerçek gazeteciler ve gazetelerle diðerlerini ayýrdý. Ayný zamanda medyanýn, gazetecilerin, yönetmenlerin adaletin saðlanmasýnda, haklý ile haksýzýn ayrýlmasýnda ne kadar önemli bir rol üstelenebileceðini bir kez daha göstermiþ oldu. Bizim sorumluluðumuz gerçeði ortaya çýkarmak. Böyle bir sorumluluðu yerine getirdiðim için hiç bu kadar mutlu olmamýþtým diyebilirim.

Gemiye yolculuðun belgeselini yapmak için bindiniz. Siz bir yönetmen mi, Aktivist mi, ne olarak tanýmlýyorsunuz kendinizi?

Gençken daha çok ‘sanat sanat içindir’ diye düþünürdüm. Yaþým ilerleyip, dünyayý dolaþtýkça, yaþanan haksýzlýklarý gördükçe, sanatýn barýþ için, adalet ve özgürlük için kullanýlabileceðini gördüm. Bu benim kendi olgunlaþma sürecimdi. En büyük kýrýlmamý 2003 yýlýnda, Amerika’nýn Irak’ý iþgali sýrasýnda yaþadým. Milyonlarca savaþ karþýtý dünyanýn her yerinde sokaklara dökülüyordu. Fakat bu Amerikan hükümetinin umurunda bile deðildi. Yine yalanlar üstüne kurulmuþ bahanelerle gidip Irak’a saldýrdýlar. Ben de dünyanýn sorunlu bölgelerini, özellikle de Afrika ve Ortadoðu’yu dolaþmaya baþladým. Her seferinde þanslýydým çünkü ölmedim, yaralanmadým. Nijer deltasýnda hararetli olaylar yaþanýrken oradaydým. Militanlar petrol þirketlerini vurup, insanlarý kaçýrýrken Nijer hükümetinin askerleri yönetmenler ve gazeteciler için çok daha tehlikeliydi. O zamanda oraya gidip, görüntü alabilen tek kiþi ben oldum. Sri Lanka’da, Siera Leone’de, Rio de Janeiro’da daha bir çok tehlikeli yerde bulundum. Ýsrail’in Lübnan’a saldýrdýðý 2006 yazýnda Lübnan’daydým. 2008 yýlýnda bir yýl Ýran’da yaþadým. Benim aktivist tarafým yönetmen tarafýmdan aðýr basýyor. Açýkçasý, sanatý aktivizm için kullanýyorum.



‘Gemidekiler sadece aktivist olsalardý, hiçbir þekilde direniþ göstermezlerdi. Pasif bir þekilde dursalardý, kimse ölmezdi’ dendi. Dünyanýn pek çok sorunlu bölgesinde bulunmuþ bir aktivist olarak, bu konuda ne düþünüyorsunuz?

Bence, Ýsrail gemiyi durdurmak ve eli geçirmek istiyorsa saldýrmasý gerektiðini ve bunun karþýsýnda gemidekilerin direneceðini gayet iyi biliyordu. Çünkü yüzlerce insanýn bulunduðu bir gemiyi hiçbir direniþle karþýlaþmadan, sessiz sedasýz öylece ele geçirmeyi bekleyemezsiniz. Onlar gemiye çýkmaya kalkarsa insanlar tabii ki baðýrýr, çýkan askerleri iter, suya düþürmeye çalýþýr. Gemideki hiç kimsede silah olmadýðýný açýkça tüm dünya biliyor. Askerler ateþ ederek gemiye çýktýklarý ve kaos yarattýklarý zaman insanlar da ellerine geçirdikleri cisimlerle karþý koymaya çalýþtýlar. Bunun kanunda da yeri var. Nefsi müdafaa. Biri size saldýrdýðý zaman kendini koruma hakkýna sahipsindir. Biz de bunu yaptýk. Tabii ki ortada bir orantýsýzlýk vardý. Biz de süpürge saplarý, sapanlar, þiþeler vardý. Onlardaysa lazerli silahlar, otomatik tüfekler gibi þeyler. Gemideki insanlar adalete o kadar baðlý, Filistin halkýnýn dramýna o kadar duyarlýydýlar ki, Ýsrail tarafýndan kötü muamele görmeyi, hapse atýlmayý en kötüsü ölmeyi göze almýþlardý. Sanýrým Ýsrail’i korkutan da bu oldu ve her zaman yaptýðý gibi katliam gerçekleþtirdi. Ýsrail bunu hep yapýyor. Katliam üstüne katliam. Bu zamana kadar yaptýklarý kimsenin umurunda olmuyordu. Fakat, bu sefer tüm dünyanýn gözü önünde, her milletten insana yaptýðý için, herkesi ilgilendiriyor.

Ýsrail bu olayla uluslararasý arenada kredi kaybetti mi ve yaptýklarýndan ötürü yargýlanýp ceza alacaðýný düþünüyor musunuz?

Ýsrail’in devlet olarak dünya halklarý gözünde zaten hiçbir kredisi yok. Yaptýklarýnýn yanlýþ olduðunu hiç tartýþma götürmeyecek þekilde hep beraber biliyoruz. Fakat devletler o kadar korkak ki! Ýsrail’in yanlýþ yaptýðýný düþünseler de, buna karþý harekete geçecek, Ýsrail’e ‘dur’ diyebilecek bir güçleri yok. Burada sorumluluk biz sivillere düþüyor. Çünkü devletler günün sonunda sadece kârlarýna ve çýkarlarýna bakýyorlar. Bu haksýzlýklara uðrayan bizler, birarada durup, dünyanýn her yerinde bireysel ve toplu davalar açarsak baþarýlý olacaðýmýza inanýyorum. Bu davalar gerçek anlamda medeniyetin tesisi için önemli birer örnek olacak ve herkese cesaret verecek. Aksi takdirde, maðara insanlarýndan bir farkýmýz kalmaz. 2010 yýlýnda böyle bir muameleyi kendimize reva görmemiz mümkün deðil. Ýsrail’in kabadayý tavýrlarýndan herkes o kadar korkuyor ki. Hatta benim ailem, iþ arkadaþlarým bile. Bana ‘Sen deli misin?, Hiç korkmuyor musun? Ya seni vururlarsa, öldürürlerse...’ diyorlar. Ýþte insanlarýn gözleri böyle korkutuluyor. Kendileri aleyhinde konuþan herkesi bir þekilde ortadan kaldýrmaya, susturmaya, kariyerlerini bitirip, hayatlarýný mahvetmeye çalýþýyorlar. Bu noktada gereken tek þey kararlýlýk. Haksýzlýklarýn karþýsýnda durmak, hayat boyu sürecek bir adanmýþlýk gerektiriyor. Ne olursa olsun doðru bildiðini söylemek ve karþýlýðýnda her türlü sonucu göze almak. Bazen adaletin tesisi, sizin fiziksel hayatýnýzdan daha önemli bir hâl alýyor. Gemide de bu yaþandý zaten. Ýnsanlar hayatlarýyla Ýsrail-Filistin meselesinin gidiþatýný deðiþtirdi.

Ýsrail’de bu kabadayý imajýna zarar verecek her þeyi engellemek için akýl, mantýk almaz þeyler yapýyor. ‘En güçlü biziz. Kimse bize kafa tutamaz’ gibi. Tüm yaþananlar yine Ýsrail’in bu egosu ve kibri yüzünden. Bu konuda çok tutarlý teoriler var. Mesela, Lübnan’da 2006’daki baþarýsýzlýðýný kapatmak için, döndü ve Gazze’yi abluka altýna aldý deniyor. Ýsrail her zaman bölgedeki en güçlü devlet olduðunun ispatýnda. Dökme kurþun operasyonunu tüm dünya gördü. Fosfor bombalarýyla bebekleri, kadýnlarý, sivil insanlarý öldürdüler. Ýsrail asla durmayacak. Tabii birileri onu durdurmazsa.

Birleþmiþ Milletler’in Gazeteciler Derneði’nde elinizdeki görüntüleri dünyaya gösterdiniz. Bunu nasýl organize ettiniz? Görüntülerden sonra nasýl tepkiler aldýnýz?

Ýlk baþta görüntülere eklemeler yapýp, kýsa filmler çýkarmayý düþünüyordum. Sonra bir arkadaþým Norman Finkelstein, ‘Ýsraillilerin yaptýðý gibi garip aþýrýlýklar yapma. Sadece elindeki görüntüleri olduðu gibi göster’ dedi. Akla yatkýn birþey söylüyordu. Elimdekilerin hepsini küçük filmlere bölüp, eklemeler yapmak ve zamanla yayýnlamak yerine hepsini tek seferde göstermeye karar verdim. Bunu da neredeyse tüm basýn kuruluþlarýnýn temsilcisi olan BM’nin Gazeteciler Derneði’nde (UNCA) yapmaya karar verdim. Onlar da bunu kabul etti. Ulaþabilecekleri tüm gazetecilere haber verdiler. BM’deki Ýsrail komisyonu çýlgýna döndü. Onlar da benimle ayný zamanda orada bulunmak ve kendi görüntülerini göstermek istediler. Tekliflerini kabul edince de çok þaþýrdýlar. Benim bu konuda hiçbir çekincem yoktu. ‘Siz de gelin ve elinizdekileri gösterin’ dedim. Bu taleplerinden vazgeçtiler. ‘Sadece senden önce beþ dakikalýk bir gösterim yapmak istiyoruz’ dediler. Ona da ‘tamam’ dedim. Fakat son dakikada gelmekten tamamen vazgeçtiler. Benim, BM ve Ýsrail’le yaptýðýmýz yazýþmalar duruyor. Buna raðmen çýkýp, basýn toplantýsýna çýkmayý kesinlikle reddettiklerini iddia ettiler.

Amerika’daki merkez medya hikâyeyi hep Ýsrail tarafýndan anlattý. Onlarýn verdiði görüntüleri kullandý. Benim görüntülerimi görmezden gelmeyi tercih ettiler. Ancak Ýsrail medyasý, Haaretz gibi basýn kuruluþlarý benim görüntüleri kullandýktan sonra, oradan alýp kullanabildiler. Ýsrail Büyükelçiliði, Brezilya’daki gazetecilere ve basýn kuruluþlarýna benim terörist olduðumu, bana güvenilmemesi gerektiðini bildiren basýn açýklamalarý yolluyormuþ. Bu da beni olduðumdan daha etkili daha güvenilir, daha sözü dinlenir hale getiriyor. Bunun için de kendilerine teþekkür ediyorum.

Röportaj: AYÞE SARIOÐLU

Gönderen: 13.08.2010 - 18:00
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 724 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
osman12 (77), vahvah71 (53), ssercan (50), sabr_yolcusu (56), Yorumsuz_91 (33), Asya6666 (62), angel (42), cankalemdar (39), meltem6666 (59), MeCaL (56), emiremre (44), ozdalomer (53), ayþeayd&#2.. (40), talha_34 (47), mhammettelo (43), leto18 (59), sinepuryan (42), Yalnizlik (39), BATAKLIK60 (55), kamil33 (54), hmfatih (62), Soldat34 (54), MrVoLKaN (37), yusuf kuyu (44), Yusuf_Adiyaman (53), farfarlone (41), Osman_20 (39), yunusemre_56 (58), eminecanersoy (46), eren.06 (60), tugba1986 (38), tanerok (41), MAHMUT2005 (48), musbaba18 (41), Bahar38 (40), ehhan ünlü (37), ard75 (68), ofliayhan61 (54), osman42 (45), enver66 (40), ayten66 (36), adem2007 (57), uludag64 (60), kadir ibraimi (35), Hace Türkistan (52), tufan03 (48), hasimpakirbaba (48), kuscu (60), ONUR45 (41), Allah_Asigi (41), _Hilal_ (40), aydin_yilmaz (42), cemil_keskin (64), cesurkagan (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.61026 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.