generique luvox kaletra stromectol generique kaletra stromectol voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » KİTAP & DERGİ » Mustafa İslamoğlu'nun Bâtıl Görüşlerine Karşı Hak Söz

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
ihlas59 su an offline ihlas59  
Konu icon    Mustafa İslamoğlu'nun Bâtıl Görüşlerine Karşı Hak Söz
11 Mesaj -



KADERE ÝNANMAK ‘TARTIÞMALI BÝR FAZLALIK’ OLMAYIP
AKSÝNE ÎMÂN ESASLARINDAN BÝRÝDÝR


Fatih Kalender

Ýslamoðlu kader konusunda “iman bilinci” adlý kitabýnýn 17. sayfasýnda bakýn ne diyor:
“Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, Kita­ba, Peygamberlere inanmak. Bu beþ madde bir fazlasýyla Cibril hadisi diye meþhur olan ha­diste de yer alýr. Sonraki ilmihallere, imanýn þartý olarak geçen tartýþmalý fazlalýk kadere i­man maddesidir.”
Ýslamoðlu 1993 tarihinde yazmýþ olduðu “iman insanýn saadeti” adlý kitabýnda kaderi, farklý mânâlarla yorumlamýþ, kadere îman ko- nusunda karmaþýk ifâdeler kullanmýþtýr.
Daha sonra yazmýþ olduðu 2007 târihli “iman bilinci” adlý kitabýnda ise; kadere îman konusunda, kafasýnda yerleþmiþ olan görüþünü açýkça yukarýda naklettiðimiz ibârelerle ifâde etmiþtir.
Ýslamoðlu, meþhur olan Cibrîl hadîsine dayanarak îmânýn beþ þartýný: “Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, pey­gam­ber­le­re inanmak” olarak beyân etmiþ, ancak dayan­mýþ olduðu hadîs-i þerîfte geçen “kadere inan­ma” maddesini sýraya katmamýþ, bilakis onun sonraki ilmihallere tartýþmalý faz­lalýk olarak girdiðini ifâde ederken kadere îmâna “Bir faz­lalýk” demiþtir.
Ýslamoðlu’nun bu ifâdelerinden anlaþýldý­ðýna göre; kadere îman, tartýþmalý bir fazlalýk olduðu için inanýlýp inanýlmamasý îmâna tealluk etmez.
Bizler Ýslamoðlu gibilerine, Abdullah Ýbni Ömer (Radýyallâhu Anhümâgöz kırpmanýn, Ma‘bed el-Cü­henî hakkýnda söylemiþ olduðu: “Ben onlar­dan berîyim. Onlar da benden berîdirler!” sözünü ithâf ederiz.
Ýslamoðlu’nun, Buhârî’den mesned ola­rak gösterdiði Cibrîl hadîsi, Müslim’in rivâ­ye­tiyle þu þekildedir:


Yahya ibni Ya‘mer (Radýyallâhu Anh) þöyle anlatmýþtýr: “Basra’da kader(i inkâr) hakkýnda ilk ko­nuþan Ma‘bed el-Cühenî olmuþtur.
Bir ara ben ve Humeyd ibni Abdir­rah­mân el-Hýmyerî Hac veyâ Umre yapmak üzere yola çýktýk ve (kendi aramýzda):
“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in as­hâ­býndan bir kimseye rastlasak da þunlarýn kader hakkýnda söylediklerini ona sorsak” de­dik.
Az sonra mescide girmekte olan Abdul­lâh ibni Ömer ibni’l-Hattab (Radýyallâhu Anhü­mâgöz kırpma ya rast­ladýk.
Ben ve arkadaþým, birimiz saðýndan bi­rimiz solundan olmak üzere hemen etrâfýný çe­virdik. Ben arkadaþýmýn sözü bana havâle ede­ceðini an­layarak:
“Yâ Ebâ Abdirrahmân! Bizim taraflarda bir takým insanlar türedi. Bunlar Kur’ân-ý oku­yor ve ilmi araþtýrýyorlar” dedim.
(Râvî diyor ki: ) “Yahya bu adamlarýn hâl­lerini, kader diye bir þey tanýmadýklarýný, ya­ratýlanlarýn, Allâh’ýn hiç bir takdir ve mâlûmatý olmaksýzýn husûle geldiðini iddia ettiklerini an­lattý.”
Bunun üzerine Abdullâh (Radýyallâhu Anh):
“Artýk sen on­larla görüþtüðün zaman ken­di­lerine ha­ber ver ki; ben onlar­dan be­rîyim, onlar da benden berîdirler. Ab­dul­lâh ibni Ömer’­in kendisine yemin et­mekte ol­du­ðu Al­lâh’a and olsun ki, onlardan bi­rinin Uhud daðý kadar altýný olsa da onu infâk et­se, kadere inanmadýkça Allâh onun infâkýný kabul etmez.” dedikten sonra sözlerine þöy­le devâm etti:
Babam Ömer ibnü’l-Hattâb (Radý­yal­lâhu Anh) bana þöyle anlattý: “Bir gün Resûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sel­lem)in yanýnda bulun­duðumuz esnâda ânîden ya­nýmýza, elbisesi bembeyaz, saçý simsiyah bir zât çýkageldi.
Üzerinde yolculuk eseri görül­müyor, biz­den de kendisini kimse tanýmýyordu. Pey­gam­ber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yaný­na oturdu ve dizlerini onun diz­lerine dayadý.
Ellerini de uyluklarý üzeri­ne koy­duktan sonra: “Yâ Muhammed! Bana Ýslâm’ýn ne ol­duðunu haber ver!” dedi. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
“Ýslâm; Allâh’tan baþka ilâh olma­dý­ðýna, Muhammed’in de Allâh’ýn Rasûlü ol­duðuna þehâdet etmen, namazý dosdoðru kýl­man, zekâtý vermen, ra­mazan orucunu tut­man ve yol (külfetleri) cihetine gücün yeterse Beyt’i haccetmendir.” buyurdu. O zat: “Doðru söy­le­din.” deyince biz buna hayret et­tik, çünkü hem soruyor, hem de tasdik edi­yordu.”
Sonra o þahýs: “Bana îmandan haber ver!” dedi. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Al­lâh’a, Allâh’ýn meleklerine, kitaplarýna, pey­gam­berlerine ve âhiret gününe inanman, bir de kadere; hayrýna, þerrine inanmandýr” bu­yurdu. O zât yine: “Doðru söyledin.” de­di. (Müslim, Îman:1, no:8, 1/36-37)
Bu hadîs-i þerîfte geçen “Kadere inanma” maddesi, Ýsla­m­oð­lunun Buhârî’den naklettiði 4404 numaralý hadîs-i þerîfte mevcut deðilse de, Müslim’in 9 ve 11 numaralý hadis-i þerifle­rinde bulunmaktadýr.
Zâten kader konusu Kur'ân-ý Kerîm’de sa­râhaten beyân edilmekteyken, bunun bir hadis­de geçip diðerinde geçmemesi neyi deðiþtirir? Nitekim Allâh-u Te‘âlâ:


“Allâh’ýn emri muhakkak yerini bulan bir kader olmuþtur” (Ahzâb Sûresi:38) buyurmak­tadýr. Diðer bir âyet-i kerîmede de:



“Þüphesiz ki, biz her þeyi bir ka­derle yarattýk.” (Kamer Sûresi:49) buyrulmuþ­tur.
Ýbn-i Kesîr Tefsîrinde zikredildiðine göre bu âyet-i kerîme­nin sebebi nüzûlü olarak Ahmed ibn-i Han­bel (Radýyallâhu Anh):
“Müþrikler kader konusunda Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile çekiþmek için gel­dik­le­rinde bu âyet-i kerîme nâzil oldu.” demiþtir. (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned:2/444)
Müs­lim, Tirmizî ve Ýbni Mâce de bu þekilde nak­let­miþlerdir. Bezzâr’dan nakle göre:
“Bu âyet-i kerîmeler kaderi inkâr edenler hakkýnda inmiþtir.” (Müslim, Kader:4, no:2656, 4/2046; Bezzâr, no:1513, 2/110; Ýbni Kesîr, et-Tefsîr:13/305)
Ýbni Ebî Hâtim’in Zürâre (Radýyallâhu Anh)­dan rivâyetine göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):

“Bu âyetler, üm­me­timin son döneminde zuhûr edip, Allâh’ýn kaderini inkâr edecek olan birtakým insanlar hak­kýn­da indi.” (Ýbni E­bî Hâtim, no:18714, 10/3321; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Ke­bîr, no:5316, 5/276; Ýbni Kesîr, et-Tefsîr:13/305)
Ýslamoðlu ‘Cibrîl hadîsi’nin Buhârî’deki rivâyetinde kadere îman olmadýðýndan yola çý­kýp, bunun tartýþmalý fazlalýk olarak ilmihal ki­taplarýna geçtiðini savunmuþtur. Duyan da Bu­hârî’de olsa kadere inanacaðýný sanacak! Hâl­buki Buhârî kader hakkýnda müstakil kitab (bö­lüm) açarak:


“Allah’ýn emri muhakkak yerini bulan bir kader oldu.” (Ahzâb Sûresi:38)âyeti kerîmesini zikretmiþ ve o babta kaderle alâkalý yirmi altý ha­dîs-i þerîf rivâyet etmiþtir. (Buhârî, Kader, no:6221-6246, 6/2433-2441)
Ýslamoðlu, yanýltýcý âdeti üzere, Buhârî’­nin îrâd ettiði Cibrîl hadîsinde kadere îman þartý olmadýðýný görmüþ, ancak Bu­hâ­rî’­nin bu konuya tahsis etmiþ olduðu özel bölümü görmezlikten gelmiþtir. Ýslamoðlu kendi fikrini ispat sadedinde týpký diðer yazýlarýnda yaptýðý gibi iþine gelen yeri almýþ, iþine gelmeyen yerleri hiç gör­me­miþtir.
Ýslamoðlu kendi web sitesinde yayýmla­dýðý videosunda, Emevîler’in, yaptýklarý zu­lümlere kýlýf olmak üzere siyâsî bir konu olarak kader meselesini çýkardýklarýný, sonra da bunun îtikat kitaplarý­na geçtiðini iddia etmekte ve Ha­sen-i Basrî (Radýyallâhu Anh)ýn, Abdü’l-Melik bin Mervan’a kader risâlesi olarak yazdýðý mektu­bunu buna delil göstermektedir.
Hâlbuki Hasen-i Basrî (Radýyallâhu Anh) bu mektubunda kaderi inkâr etmemiþ bilakis Al­lâh’ýn ilmi ezelîsindeki bilginin kul için bir ce­bir (zorlama) anlamýnda olmadýðýný ifâde etmiþtir. Hasen-i Basrî (Radýyallâhu Anh)ýn mektu­bu dikkatlice okun­du­ðunda Ehl-i Sünnet ile a­ralarýnda fark olmadýðý bilakis Ehl-i Sünneti desteklediðini görmemiz mümkündür.
Zâten Hasen-i Basrî (Radýyallâhu Anh) Ehl-i Sünnet’in en büyük imamlarýndandýr.
Artýk herkes Ehl-i Sünnet inancýný doðru öðrenip ona sâhip çýkmalý ve Ýslamoðlu gibi ya­zarlarýn kitaplarýný okuyup aldanarak Rasûlül­lâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in:


“Her ümmetin bir Mecûsîsi vardýr, bu üm­metin Mecûsîleri ise: ‘Kader yok!’ diyen­lerdir.
Onlardan her kim ölürse cenâzesinde bulunma­yýn, hasta olanlarý da ziyâret etme­yin, onlar Deccalýn þî‘asýdýr, onlarý Deccala ilhâk etmek Allâh üzerine bir haktýr!” (Ebû Dâvûd, Sünnet:17, no:­4692, 4691, 2/634) tehdidine uðra­maktan sakýnmalý­dýr!

Ýslamoðlu “iman insanýn saadeti” adlý kita­bý­nýn 162–163. sayfalarýnda da Cebriyye ve Mu‘tezile gibi sapýk fýrkalarýn kader hakkýnda­ki yanlýþ görüþlerini doðruymuþ gibi göstererek Ehl-i Sünnet mensûbu insanlarý saptýrmaya ça­lýþýyor. Onun bu konudaki hezeyanlarý þöyledir:
“Bir þeyin kaderinin o þeyin “yaratýlýþ amacý”, “gayesi” olduðunu þu ayetten daha güzel hiçbir þey açýklayamaz. “O ki her þeyin gayesini, amacýný belirleyip (kaddera) o hedefe yöneltti (heda).” (87/3)
Buna göre insanýn ezeli kaderi Allah’a kul olmaktýr. Ýlahlýk iddiasýnda bulunan ya da kulluðunu ihmal eden kaderine karþý gelmiþ demektir.
Arýnýn kaderi bal yapmak, dünyanýn kaderi dönmek, güneþin kaderi yanmaktýr. Bir þeyin amacý doðrultusunda kullanýl­masý o þeyin kaderine rýza, yine bir þeyin amacý dýþýnda kullanýlmasý, o þeyin kaderine isyan­dýr.”
Ehl-i Sünnet kelam âlimlerinin kazâ ve kader hakkýndaki isâbetli görüþleri mufassal a­kaid kitaplarýmýzda açýk bir þekilde þöyle beyân edilmiþtir:
Ýnsanoðlunun hayýr veyâ þer olarak fi­i­li­yâ­ta geçireceði her türlü eylemin Cenâb-ý Hakk Te‘âlâ tarafýndan vakti ve oluþumunun ayar­lanmasý “Kader”, o vakit geldiði zaman kul ta­ra­fýndan bizzat yapýlmasý ise “Kazâ” olarak tâ­rif edilmiþtir.
Kazâ ve kader hakkýnda bunun tam aksini söyleyenler olduðu gibi, her ikisinin eþanlamlý olduðunu söy­le­yen­ler de vardýr.
Ýslamoðlu bu kitabýnda, Cenab-ý Hakk’ýn ezeldeki takdîrini (kaderini), kula yapýlan bir cebir (zorlama) olarak görmüþ ve bunun sonu­cu olarak kulun yaptýðý iyi iþleri kader olarak deðerlendirmiþ, þer fiilleri ise kader dâiresinden çýkararak kula ait bir kötü amel olarak deðer­lendirmiþtir.
Ýslamoðlu bu görüþüyle Cebriyye mez­he­binin dâiresine girmeyi kastetmiþ olmasa da, kendisini Cebriyye mezhebinden kaçýyor göste­rirken, Þî‘a ve Mu‘te­zile mez­heplerinin görüþ­lerine saparak yað­murdan kaçarken doluya tu­tulmuþtur.
Böylece o, Mu‘tezile’nin görüþüne tamâ­men iþtirâk etmiþ de deðildir, zîrâ Mu‘tezile in­sandan sâdýr olan iþlerin ta­mâ­mýný kula nispet etmiþ, oysa Ýslamoðlu hayrý, kader kabul ede­rek Allâh’a, þerri ise kadere muhâlefet sayarak kula nispet etmiþtir.
Hâlbuki Ehl-i Sünnet’e göre, hayrýn ve þerrin kaderden olmasý, olacak olan þeylerin, Allâh’ýn ilminde sâbit olduðu þekliyle takdir e­dilmesidir.
Dolayýsýyla kul kendi irâdesiyle iyi ve kötüyü iþlemiþ, Allâh ise o iþin vukuundan önce onu kimin yapacaðýný bilmiþ ve bilgisine muvâfýk olarak takdir etmiþtir.
Yâni kullar tarafýndan yapýlacak iþlerin Allâh tarafýndan önceden bilinmiþ olmasý cebir deðildir, ancak bir ilimdir! Daha açýk bir ifâ­deyle: “Kul hür irâdesiyle bir þeyi yapacaðý için Allâh-u Te‘âlâ onun o iþi yapacaðýný bilmiþtir, yoksa Allâh-u Te‘âlâ bildiði için kul o iþi yap­maya mecbur olmamýþtýr.
Ýslamoðlu yukarýdaki ifadelerinde, kaderi âde­tâ rýzâ olarak kabul etmiþ, insanýn kulluk yap­masýnýn kader oldu­ðu­nu, kulluða muhâlif iþler yapmasýnýn da ka­der olmadýðýný savunmuþtur.
Nitekim o bunu kendi ki­ta­býnda þu þekilde ifâde etmiþtir:
“Ýnsanýn ezelî kaderi Allah’a kul olmaktýr. Ýlahlýk iddiasýnda bulunan ya da kulluðunu ih­mal eden kaderine karþý gelmiþ demektir”. (Ýman Ýnsanýn Saadeti, sh:163)
Ýslamoðlu’nun bu sözüne göre insanýn iyi iþler yapmasý kader iken, kötü iþler yapmasý yâ­ni þakî olmasý kader deðildir. Hâlbuki Ýslamoð­lu’nun bu yanlýþ an­la­yýþýný gerek yukarýda zik­rettiðimiz Cibrîl ha­dîsi, gerekse Abdullâh Ýb­n-i Mes‘ûd (Radýyallâhu Anh)ýn rivâyet etmiþ oldu­ðu; insanýn ana rah­min­deki devrelerinden bah­seden hadîs-i þerîf nef­yetmektedir.
Nitekim Abdullâh ibni Mes‘ûd (Radýyallâhu Anh) þöy­le demiþtir: Bize dâimâ doðru söyleyen ve ken­di­si­ne de doðru bildirilen Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) þöyle buyurdu:



“Her birinizin yaratýlýþý kýrk gün anasý­nýn karnýnda toplan(ýp bekletilerek baþlatýl)ýr. O ka­dar bir zaman sonra, katý bir kan pýhtý­sý o­lur. Yine o kadar bir zaman sonra bir çið­nem et olur.
Sonra (dördüncü saf­hada) Al­lâh Celle Celâlühû dört kelime ile bir me­lek gönderir, rýzkýný, ecelini, þakî veyâhut sa‘îd (iyi veyâ kötügöz kırpma olduðu yazýlýr ve ruh üf­lenir. Sizlerden biriniz ateþ ehlinin ame­liyle amel etmeye de­vâm eder, nihâyet ken­disiyle ce­hennem ara­sýnda bir zi­râ (kulaçgöz kırpmadan baþ­ka mesâfe kal­maz. Bu sýrada (meleðin ana kar­nýnda yazdýðýgöz kırpma yazý (kader) o kiþinin önüne geçer.
Bu sefer o kimse cennet ehlinin ameliyle amel etmeye devâm eder ve cennete girer. Ve yine bir kimse cennet ehlinin ameliyle a­mel eder, nihayet kendisiyle cennet ara­sýn­da bir zirâ (kulaçgöz kırpmadan baþka mesâfe kalmaz. Bu sýrada yazý onun önüne geçer. Bu defâ da o kimse ateþ ehlinin ameliyle amel eder ve ate­þe girer.” (Buhârî, Bedü’l-halk:6, no:3154, 3/1212)
Bu hadîsi Buhârî “Bedü'1-Halk”, “Kader” ve “Tevhîd” bahis­lerinde; Ebû Dâvûd ile Tir­mizî “Kader” bahsinde; Ýbni Mâce “Ki­tâbü’s-Sünne”de farklý râvilerden tahric et­miþlerdir.
Burada dikkat edilmesi gereken, Allâh-u Te‘âlâ’nýn herhangi bir kul hak­kýn­da iyi veyâ kötüyü yazmasýnýn, kul için bir ce­bir (zorlama) olmadýðýdýr. Zîrâ geride de ifâde ettiðimiz gibi, Allâh-u Te‘âlâ kulunun ne yapacaðýný ilmi e­zelîsinde bildi ve o bildiðini kader olarak yazdý. Yâni kul, Allâh-u Te‘âlâ yazdý diye iyi veyâ kötü olmadý, bilakis onun iyi veyâ kötü olduðu­nu Allâh-u Te‘âlâ bildi ve o kul da Allâh-u Te‘âlâ’nýn kendisi hakkýnda bilip yazdýðýný ya­þadý. Zâten Allâh-u Te‘âlâ’nýn yanlýþ bilmiþ olmasý düþünülemezdi.
Ýslamoðlu’nun, kulun kendi kaderine mu­hâlif iþ yapabileceðini iddia etmesi, Allâh-u Te‘âlâ’nýn bilgisinin noksanlýðýný iltizâm eder (gerek­tirir). Zîrâ Allâh-u Te‘âlâ kulunun iyi iþ­ler yapacaðýný ilmi ezelîsinde bilmiþken o ku­lu­n bu kaderine muhâlefet edip kötü iþler yapma­sý, Allâh’ýn il­minin yanýlmasý olur ki, bu tarz bir düþünce -me‘âzellâh- insaný Ýslam dâiresin­den çýkarýr. Kader hakkýndaki bu yorum insafla dü­þü­nül­düðünde, iþin nereye gittiði daha iyi an­laþýlýr, bunu gör­me­mek için kör olmak gerekir.
“Kadere îmânýn gerekliliði”, “Hayýr ve þerrin kader olduðu” ve “Kiþinin, kaderine mu­hâlefet etmesinin mümkün olamayacaðý”ný yu­karýda zikrettiðimiz hadîs-i þerîfler ve bu bapta zikrolunan birçok hadîs-i þerîf ispat etmektedir. (Buhârî:6105-6106-6107-6111-6115; Müslim, Bâ­b-u beyâni’l-îman:9-11, Hükmü’l-azl 2601-2602-3096, el-kader4781-4782-4783…bu bapta birçok hadîs-i þerîf mevcuttur, biz bu kadarla iktifâ ettik)
Kaderi ispat sadedinde bunca hadîs-i þerîf varken, Ýslamoðlu’nun bunlarý gör­mezden gelip Cibrîl hadîsi diye bahsettiði, Buhârî’­nin 4404 numaralý hadisinde kaderden bahsedilmemesin­den yola çýkarak:
“Kadere inanmak tar­týþmalý bir fazlalýk­týr” tâbirini kullanmasýný iyi niyetle baðdaþtýr­mak ger­çekten mümkün deðildir. Bunu deðil ehl-i il­imden olan birinin, sýradan bir insanýn dahi yapacaðýna akl-ý selim aslâ onay vermez.
Ýslamoðlu’nun en büyük tahrîbâtý ise, ka­der gibi tartýþýlamaz olan hakîkatleri, sýradan bir mevzû imiþ gibi tartýþýlýr bir hale ge­tir­mesi ve asýrlar boyunca gelmiþ geçmiþ Ehl-i Sünnet âlimlerimizin tümü hakkýnda kullandýðý “Bun­larda anlama problemi var” tâbiriyle, bu zevâ­ta insanlarýn gözüne baka baka hakarette bulun­masýdýr.
Rabbim gözümüzdeki perdeleri kaldýrýp hakîkati görmeyi ve o hakîkatten zerre kadar ayrýlmamayý bizlere nasip eylesin. Âmîn!
Gönderen: 13.07.2009 - 11:43
Bu Mesaji Bildir   ihlas59 üyenin diger mesajlarini ara ihlas59 üyenin Profiline bak ihlas59 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
1463 Mesaj -

Gönderen: 13.07.2009 - 15:13
Bu Mesaji Bildir   Maksat kelam olsun üyenin diger mesajlarini ara Maksat kelam olsun üyenin Profiline bak Maksat kelam olsun üyeye özel mesaj gönder Maksat kelam olsun üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -

Gönderen: 15.07.2009 - 02:27
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 764 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
jakup (32), muzocel26 (58), salihhazar (55), Beyza (56), cs7014 (50), oezkan (51), kara61 (66), aetkral (51), kubratalp (48), K.GOCERLI (27), cecenmucahidi (33), yaburka (49), violine (44), mavi_ruya (48), mbahaddin (55), Kerim_Bey (36), Süreyya (66), yemenici68 (56), mecid (43), kerime (42), mehmet_eyigör_6.. (28), tokayca (51), hasan5335 (36), volkan33 (54), mgunhan (48), ttufan (42), isvec (65), beyazguel (38), atay (62), sonromeo2 (47), kulibo (38), Zeynepgul (44), nihat 60 (44), g_neferalperen3.. (46), sebiarus (55), hace (41), EsmerKiz-NL (39), n@ksýben (43), pedino (54), hatice 1975 (49), hesbollahi (45), hafýz_ (37), ozel (68), fethic (55), hacimeryem (54), telve (52), Levent75 (49), züleyha hanc&ya.. (47), erciyas tamer (46), m.kýl&ya.. (53)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59239 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.