stromectol lopinavir ritonavir generique colchicine stromectol generique kaletra aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Filistinliler belayı satın mı aldı?

önceki konu   diğer konu
4 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  
Filistinliler belayı satın mı aldı?
1230 Mesaj -
Filistinliler Toprak Sattýlar mý?

Filistin meselesinde bir çok insan þunu söylüyor : "Onlar Osmanlý'ya olan ihanetlerinin ve para için topraklarýný satmalarýnýn cezasýný çekiyorlar?" Acaba ben bu þekil düþünen bir insana nasýl karþýlýk verebilirim?

El Cevaaap.:

Filistinlilerin Osmanlýya ihanet ettikleri ve kendi elleriyle toprak sattýklarý bu yüzden de bugünkü musibetlerin baþlarýna geldiði iddiasý yýllardan beridir kullanýla gelen bir anti-propaganda malzemesidir. Bu malzemeyi en çok da siyonist iþgal güçleri kullanmaktadýr. Biz inþallah bu konuyu ileride çok daha ayrýntýlý olarak ve tarihi gerçeklerle de aydýnlatacak þekilde ortaya koymaya çalýþacaðýz. Ancak bu konularda çok sýk sorular sorulmasý sebebiyle burada bazý noktalara parmak basarak özet bilgilerle izah etmeye çalýþacaðýz:

Birinci olarak: Siyonist lobiler Amerika'da: "Filistin boþ bir araziydi, bir çölden ibaretti. Biz girdik ihya ettik. Dolayýsýyla orasý bize aittir" diye propaganda yapýyorlar. Ýslam alemine yönelik olarak ise: "Filistinliler kendi topraklarýný kendi elleriyle sattýlar, biz de büyük paralar verip satýn aldýk" diye propaganda yapýyorlar. Burada çok açýk bir çeliþki dikkat çekmektedir. Çok fazla tarihe gitmeye gerek yok. Bugün yaþanan vakýa her iki iddiayý da yalanlamaktadýr. Bugün Filistin'in içinde dört, Filistin'in dýþýnda ise beþ milyon civarýnda olmak üzere dünyada toplam 9 milyon Filistinli yaþamaktadýr. Filistin'in dýþýndakilerin tamamýna yakýný, Filistin'in içindekilerin de yarýya yakýn bir kýsmý mülteci durumundadýr. Yani tehcire tabi tutulmuþ, göçe zorlanmýþlardýr. Filistin topraklarýnýn toplam yüzölçümü 28.220 km2'dir. Bunun bir bölümünü Nakab çölü oluþturmaktadýr. Burasý hala ihya edilmemiþtir ve ihya edilmeye de müsait deðildir. Sadece bazý bölümleri otlak olarak ve küçük çaplý tarým için kullanýlmaktadýr. Bir de Ýsrail bu çölü Filistinli tutsaklarý atmak için kurduðu bazý zindanlar ve meþhur Dimona nükleer santralý için arsa olarak kullanmaktadýr. Fakat bununla birlikte Nakab çölünü de dahil ederek nüfus yoðunluklarýna bir bakalým: Dünyadaki tüm Filistinli nüfus halen burada yaþýyor olsaydý, tehcire tabi tutulmasaydý ve dýþarýdan yahudi göçü olmasaydý, bu topraklarda km2 baþýna 318 kiþi düþüyor olacaktý. Türkiye'de km2 baþýna ortalama 80 kiþi düþmektedir. Yani Filistin'deki nüfus yoðunluðu Türkiye'dekinin 4 katýna tekabül ediyor olacaktý. Halen de nüfus yoðunluðu buna yakýndýr, çünkü göçe zorlanan Filistinli sayýsýna yakýn sayýda yahudi dýþarýdan göç ettirilmiþ, bunlarýn bir kýsmý intifada dönemlerinde tersine göç etmiþtir ve þu anda 5 milyon civarýnda yahudi nüfus bulunmaktadýr. Peki nasýl oluyor da boþ araziye mensup nüfus bu kadar büyük bir yoðunluk oluþturabiliyor? Zaten Lübnan'da, Suriye'de, Ürdün'de, Gazze'de ve Batý Yaka'da kurulan mülteci kamplarýnda yaþayan Filistinlilerin sayýsý siyonistlerin söz konusu iddialarýný yalanlamýyor mu?

Ýkinci olarak: Ýþgalci siyonistler, Filistinlilerin arazilerini kendi elleriyle sattýklarýný ve kendilerinin de buralarý almak için büyük paralar ödediklerini söylüyorlar. Peki sattýklarý araziler karþýlýðýnda büyük paralar alanlarýn bugün gittikleri ülkelerde mülk edinmiþ ve rahat bir hayata kavuþmuþ olmalarý gerekmez miydi? Bunlarýn hepsi de herhalde o kadar büyük miktarlarda paralarý birkaç günlük zevkleri için çarçur edecek ya da kumarda kaybedecek kadar aptal deðillerdi. Oysa Filistinliler zikrettiðim yerlerde kurulmuþ mülteci kamplarýnda tam anlamýyla sefalete mahkum durumdadýrlar ve uluslararasý yardým kuruluþlarýnýn ellerine bakmaktadýrlar. O insanlarýn yaþadýklarý hayatý ben gözlerimle gördüm. Arzu edenler gidip görebilirler. Bir insan kendi öz mülkünü kendi eliyle satýp da sefaleti tercih eder mi? Bu durum o insanlarýn, arazilerini satarak deðil de tehcire zorlanarak topraklarýný terk ettiklerinin akli bir delilidir.

Üçüncü olarak: Filistin'den dýþarýya toplu göç 1948 Savaþý'nda baþlamýþtýr. Bu tarihten önce toplu göç olmamýþtýr. Bu olay Filistin dýþýna çýkan Filistinlilerin yurtlarýný, topraklarýný satarak deðil de savaþ yoluyla ve kendilerine karþý þiddete baþvurulmasý sebebiyle terk ettiklerinin delilidir. Çünkü yahudi örgütleri toprak satýn alma konusunda en yoðun çalýþmalarýný 1948'den önce yürütmüþlerdir. Bu tarihten sonra tehcir yoluyla zaten geniþ arazilere el koymuþlardýr.

Dördüncü olarak: Ýsrail iþgal devleti, göçe zorlanan Filistinlilerin arazilerini yahudi göçmenlere vermek amacýyla "terk edilmiþ arazilerle ilgili kanun" baþlýðý altýnda bir kanun çýkardý. Bu kanuna dayalý olarak yüz binlerce dönüm arazi yahudi göçmenlere peþkeþ çekilmiþtir. Ýþgal devletinin zaten 55 seneden ibaret olan tarihini objektif bir bakýþ açýsýyla incelerseniz bu kanun ve uygulanmasý hakkýnda bilgi edinmeniz mümkündür. Þimdi burada bir çeliþki ortaya çýkmýyor mu? Madem ki Filistinliler arazilerini kendi elleriyle sattýlar; neden buralar "terk edilmiþ araziler" hükmüne girdi.

Beþinci olarak: Ýsrail bugün mülteci durumundaki Filistinlilerin geriye dönme haklarýný red konusunda oldukça ýsrarlý davranýyor. Bakýn en son "Yol Haritasý" planýný kabul ederken de mültecilerin vatanlarýna dönüþ haklarýnýn reddini þart koþtu. Peki neden bu insanlarýn yurtlarýna dönme haklarýný red konusunda bu kadar ýsrarlý davranýyor? Eðer o insanlarýn topraklarýný parayla satýn almýþ olsalardý, ellerindeki satýþ belgelerini ve tapularý gösterir, geriye dönen mültecileri de bir yerlere istif ederlerdi. Ama öyle deðil. Göçe zorlanan insanlarýn arazilerine "terk edilmiþ arazilerle ilgili kanun" yoluyla el koyduklarýndan mülteciler yurtlarýna döndüklerinde o terk edilmiþ arazilerin gerçek sahipleri ortaya çýkacak ve iþgalcilerin buralara satýn alma yoluyla deðil de gasp yoluyla sahip olduklarý anlaþýlacak. Ýþte bütün mesele bu. Sadece bu gerçek bile siyonistlerin "Filistinliler topraklarýný sattýlar" iddialarýný yalanlamaya yetebilir.

Altýncý olarak: Yahudilerin Filistin topraklarýnda mülk edinmelerinin tarihine bir bakalým: Filistin topraklarý 28 milyon dönümdür. 1948'de Ýsrail iþgal devleti kurulduðunda yahudilerin sahip olduklarý arazi miktarý 2 milyon dönümdü. Yani tüm Filistin topraklarýnýn % 7'si.

Bunun 650 bin dönümünü Osmanlý devleti döneminde mülk edinmiþlerdir. O dönemde mülk edinmeleri ise ta Kanuni zamanýnda baþlamýþtýr. Osmanlý devletinde ilk yahudi lobisini oluþturan Yusuf Nassi'nin Kanuni'yle iyi iliþkilerinden dolayý Kanuni ona Taberiye gölü civarýnda bazý arazileri baðýþlamýþtý. Ýþte bu olayla baþlayan mülk edinme çabalarýyla 1917'de Filistin'in iþgaline kadar ki süre içinde toplam 650 bin dönüm arazi edinmiþlerdir.

300 bin dönümünü Ýngiliz iþgalciler onlara baðýþlamýþlardýr. Þöyle ki Ýngilizler, Filistinlilere aðýr arazi vergileri uyguluyor, bu vergileri ödeyemediklerinde de mülklerine el koyuyor ve sonra buralarý yahudi göçmenlere peþkeþ çekiyorlardý.

200 bin dönümünü yine Ýngiliz iþgalciler, yahudilere göstermelik bir þekilde parayla satmýþlardýr. Bu þekilde satýlan arazilere de zikrettiðimiz vergi oyunuyla el konulmuþtu ve satým iþlemi de sembolik paralarla gerçekleþti.

600 bin dönümü de kendileri Filistin dýþýndan olan, Lübnan ve Suriye'de ikamet edip Filistin'de mülk edinmiþ bazý Arap kökenlilerden satýn almýþlardýr.

Buraya kadar ki kýsýmda Filistinlilerin herhangi bir dahlinin olmadýðýný görüyoruz. Yani yahudilerin 1948'e kadar edindikleri arazilerin 8'de 7'sinde Filistinlilerin müdahalesi söz konusu deðildir.

250 bin dönüm araziyi de Filistinlilerden satýn almýþlardýr. Yani Filistinlilerden satýn aldýklarý toplam arazi miktarý Filistin topraklarýnýn % 0,9'una (binde 9'una) tekabül ediyordu. Arazilerini satanlar da halktan çok þiddetli tepkilerle karþý karþýya kaldýklarýndan Filistin'i terk etmek zorunda kalmýþlardý. Þimdi satýlan arazilerin tüm topraklara oranýyla onlarý satanlarýn genel nüfusa oranlarýný denk kabul ederek düþünelim: Bir halk hakkýnda hüküm verirken % 0,9'un tavrýna göre mi yoksa % 99,1'in tavrýna göre mi hüküm verilir? Filistin halkýnýn en az % 99'u göçmen yahudilere arazi satmama konusundaki kararlýlýklarýný korumuþlardýr. Bu kararlýlýða baðlý kalmayanlarý da içlerinde barýndýrmamýþlardýr. Her halkýn içinde mutlaka o halkýn genel tavrýna muhalefet edenler, kararlýlýða uymayanlar çýkar. Eðer yahudi göçmenlerin, yahudi göçünü teþvik eden örgütlerin bütün teþviklerine, cazibeli fiyat tekliflerine raðmen 30 yýl içinde satýlan toplam arazi miktarý binde dokuzda kalmýþsa bu, Filistin halkýnýn bu konudaki dayanýþmasýný, kararlýlýðýný ve üstün mücadele azmini gösterir. Ama ne yazýk ki Filistin halký bütün bu kararlýlýðýna raðmen iftiraya uðramýþtýr. Bu týpký iffetini koruma konusunda oldukça dikkatli bir insana fuhuþ iftirasýnda bulunulmasý gibidir.

Yahudi göçmenlerin 1948'den sonra gayri menkul edinmeleri tamamen iþgal, gasp ve göçe zorlama yoluyla olmuþtur. Göçe zorlanan Filistinlilerin arazilerine el koymak için de yukarýda zikrettiðimiz kanunu kullanmýþlardýr.

Yedinci olarak: Filistinlilerin arazilerini sattýklarý iddiasýný bu halk aleyhine bir propaganda malzemesi olarak kullanmaya çalýþanlarýn da itiraf ettikleri gibi arazilerini satanlar Filistin topraklarýný terk etmiþlerdir. Yukarýda da zikrettiðimiz üzere Filistin halkýnýn oldukça basit bir kýsmýný teþkil eden bu insanlarýn, ya aldýklarý paralarla baþka yerlerde mülk edinmek amacýyla ya da þiddetli tepkilerle karþýlaþmalarý sebebiyle Filistin topraklarýný terk ettikleri bir gerçektir. Yani bugün Filistin topraklarýnda yaþamaya devam edip de o topraklarýn Ýslami kimliðini savunanlar, her türlü zorluða katlanarak, sürekli ölümü baþlarýnýn ucunda hissederek direnenler, toprak satanlar veya onlarýn çocuklarý deðildir. Bu durumda bu insanlarýn baþlarýna gelenlerin, arazilerin yahudilere satýlmasýndan kaynaklandýðýnýn iddia edilmesi Allah'ýn adaletine bir iftira olmaz mý?

Sekizinci olarak: Kur'an-ý Kerim'de iki önemli iftira olayý üzerinde durulmakta ve bu olaylarla ilgili ayetlerde Müslümanlarýn iftira konusunda nasýl bir hassasiyet göstermeleri gerektiði hakkýnda çok önemli ölçüler verilmektedir. Bu iki iftira olayý Hz. Yusuf (a.s.)'a atýlan iftira ile Hz. Aiþe (r. anha)'ya atýlan iftiradýr. Her iki olayla ilgili ayetleri de dikkatlice ve üzerinde derinlemesine düþünerek okuyun. Göreceksiniz ki ispat edilmemiþ bir iddiadan dolayý bir kimseyi suçlu görmek büyük bir sorumluluk ve vebal yüklemektedir. Þunu da unutmayýn ki bir halka iftira atýlmasýnýn sorumluluðu bir ferde iftira atýlmasýnýn sorumluluðundan çok daha büyüktür. Çünkü bir halka iftira atýldýðýnda binlerce bazen milyonlarca insan haksýzlýða uðramaktadýr.

Dokuzuncu olarak: Aslýnda þu anda Filistin'de mücadele edenlerin ve mülteci kamplarýnda maðdur edilenlerin söz konusu iddiayla hiçbir ilgilerinin olmadýðýný yeterince ortaya koyan delilleri sýraladýk. Zaten o insanlarýn þu anki durumlarý da bu gerçeði ortaya koyan bir vakýadýr. Fakat bir farz-ý muhal olarak öyle bir þey varsayýlsa bile o insanlarýn þu an iþgale karþý tavýr koymalarý ve iþgal altýndaki vatanlarýný kurtarmak için mücadele etmeleri hatalarýndan döndüklerini ve doðruyu seçtiklerini gösterir. Küfürden imana dönmüþ bir insanýn bile geçmiþindeki küfürden dolayý suçlanmasý söz konusu deðilken herhangi bir hatadan döndükten sonra hala ýsrarla o hatadan dolayý suçlu gösterilmesi mantýklý bir þey olur mu? Kaldý ki biz bunu sadece Filistin halkýnýn davasýna ilgisiz kalýnmasýna gerekçe olarak kullanýlan iddialarýn her yönden tutarsýz olduðunu ortaya koymak için bir farz-ý muhal olarak zikrediyoruz. Gerçekte bu davaya sahip çýkan direniþçilerin, büyük bir mücadele azmiyle vatanlarýna sahip çýkan o insanlarýn iddia edilenlerle hiçbir ilgilerinin olmadýðýný bir kez daha vurgulayalým.

Onuncu olarak: Siyonistlerin söz konusu iddialarý ortaya atmalarýnýn temel amacý Müslüman halklarýn Filistin davasýna ilgilerini zayýflatmak ve Filistin halkýnýn maðduriyetine bigane kalmalarýna sebep olmaktýr. Ne yazýk ki bu konuda amaçlarýný kýsmen gerçekleþtirdiklerini de görüyoruz. Çünkü Filistin davasýna ilgisiz kalanlar genellikle "toprak sattýlar" iddiasýný kendilerine gerekçe gösteriyorlar. Oysa Ýslam tüm Müslümanlarý kardeþ ilan etmiþtir. Bir kimse kardeþini herhangi bir hatasýndan dolayý canavarýn önüne atmaz. Siyonizmin Filistin halkýna layýk gördüðü zulüm bir canavarýn yaptýðýndan farksýzdýr. Bu durum karþýsýnda o insanlarýn mazlumiyetlerine ve maðduriyetlerine bigane kalmamýza, "toprak sattýlar" iddiasý gerekçe teþkil edebilir mi? Kaldý ki bu iddia, yukarýda ifade ettiðimiz üzere þu an Filistin topraklarýnda varlýk mücadelesi verenleri ilgilendiren bir iddia olmadýðý halde o insanlar üç ayrý zulme maruz kalýyorlar: Bir: Topraklarýný gasp eden iþgalcilerin zulmüne. Ýki: Kendilerinin iþlemedikleri bir hatadan dolayý iftiraya maruz kalma zulmüne Üç: O hatayý iþlemiþ olanlarýn zulmüne. Buna bir de Müslümanlarýn o hatayý gerekçe göstererek davalarýna bigane kalmalarýný eklerseniz o insanlarýn her yönden maðdur olduklarý sonucuna varýrsýnýz.

On birinci olarak: Filistin davasý kuru bir toprak meselesi deðildir ve sadece Filistinlilerin omuzlarýnda taþýmalarý gereken bir dava da deðildir. Bu dava tüm ümmeti ilgilendiren ve inançla baðlantýlý bir davadýr. Bu konuda bizim "Filistin Davasýnýn Ýslami Temelleri" baþlýklý dosyamýzý okuyabilirsiniz. Dolayýsýyla Filistinlilerin tamamý bu davayla ilgilerini kesseler bile yine Ýslam ümmetinin Filistin davasýna sahip çýkmasý ve siyonist iþgale karþý mücadele etmesi gerekir.

Filistinli Mülteciler Siyonistlerin Ýddialarýnýn Ýftira Olduðunun Canlý Belgeleridir
Bugün muhtelif mülteci kamplarýnda sefalet içinde yaþayan Filistinliler ve onlarýn yurtlarýndan çýkarýlmalarýnýn, geride býraktýklarý mülklerine el konulmasýnýn öyküsü de iþgalci siyonistlerin "Filistinliler topraklarýný sattýlar" iddialarýný yalanlayan canlý belgelerdir. Bu yüzden bu konuya da biraz temas etmekte ve mülteciler dosyasýný biraz açmakta yarar görüyoruz.

Bugün dünya üzerinde Filistinlilerin sayýsý 9 milyonu bulmuþtur. Bu nüfusun sadece 4 milyonu Filistin topraklarý içinde yaþamaktadýr. 5 milyonu ise Filistin topraklarý dýþýnda onlarýn da çoðu mülteci kamplarýnda yaþýyorlar. Filistin içinde yaþayanlarýn yarýdan fazlasýnýn da asýl mekanlarý deðiþtirilmiþ, mülteci kamplarýna yerleþmek zorunda býrakýlmýþlardýr. Yani Filistin halkýnýn % 75'ine yakýn bir kýsmý ikamet ettikleri yerlerden silah zoruyla ve þiddet yoluyla çýkarýlmýþlardýr. Bu vakýa siyonist iþgalin sebep olduðu tehcir gerçeðini gözler önüne sermektedir. O insanlarýn bu þekilde tehcire zorlanmalarý topraklarýný satmama konusunda gösterdikleri kararlýlýktan kaynaklanýyordu. Aksi takdirde topraklarýný satarak büyük paralar alabilir ve Filistin dýþýnda rahat bir ortama yerleþebilirlerdi.
Filistin topraklarýna yerleþtirilen yahudilerin % 78'i, bu topraklar üzerine iþgalcilerin kurduðu þehirlerde ikamet ediyor. Bu þehirlerin yerleþim alanlarý ise Filistin topraklarýnýn tümünün % 15'ine tekabül etmektedir. Kalan % 22'lik nüfus ise Filistin topraklarýnýn % 85'ine tekabül eden bölgelerine yayýlmýþlardýr. Bunlarýn yayýldýklarý arazilerin toplamý ise 17 milyon 325 bin dönümdür. Onlarýn kullandýklarý araziler kesinlikle satýn alma yoluyla deðil, sahiplerinin tehcire zorlanmasý sebebiyle ve daha öce sözünü ettiðimiz terk edilmiþ topraklarla ilgili kanunun iþletilmesi suretiyle iþgalcilerin eline geçmiþtir. Netice itibariyle bugün mülteci kamplarýnda yaþayan 5 milyon Filistinliye ait arazi 154 bin yahudiye daðýtýldý. Ýþgal devleti bu mültecilerin yurtlarýna dönmelerini engellemek için var gücüyle çalýþýyor ve herhangi bir "barýþ (!)" anlaþmasý imzalanabilmesi için göçe zorlanan bu beþ milyon Filistinlinin yurtlarýna dönüþ haklarýndan kesinlikle vazgeçmelerini þart koþuyor.
Filistinlilerin göçe zorlanmasý sebebiyle 531 köy tamamen boþaltýlmýþ bunlarýn da % 90'ý iþgal devletinin askeri güçleri tarafýndan tamamen yýkýlmýþtýr. Bu boþaltma ve yýkým iþlemi de göçe zorlama politikasýnda kullanýlan bir metottu. Eðer ki Filistinliler topraklarýný elleriyle satmýþ olsalardý iþgalcilerin böyle bir metoda baþvurmalarýna gerek olmayacaktý.
Filistinli mülteciler maruz kaldýklarý bütün zorluklara raðmen vatana dönüþ haklarýndan vazgeçmemekte ýsrarlýdýrlar. Mülteci kamplarý belki onlar için adeta birer bekleme salonlarý olmuþtur. Onlar belki isteselerdi biraz daha iyi ortamlarda yaþamanýn yollarýný araþtýrýp yurtlarýna dönüþ haklarýnýn peþine düþmeyebilirlerdi. Ancak sýrf bu haklarýndan vazgeçmemek için oralarda beklemeyi ve onca zorluða katlanmayý tercih ediyorlar. Ýsrail iþgal devletinin ve onun arkasýnda duran emperyalist güçlerin bütün entrikalarýna raðmen vatana dönüþ haklarýndan vazgeçmediler ve vazgeçmeyeceklerini de ýsrarla söylüyorlar. Eðer ki topraklarýný satmýþ olsalardý böyle bir haktan söz etmeleri bile mümkün olmazdý. Topraklarýna sahip çýkma hassasiyeti taþýmasalardý mülteci kamplarýnda beklemek yerine siyonizme destek veren uluslararasý güçlerin sunduðu imkanlardan yararlanarak bir yerlere yerleþmeyi tercih ederlerdi. Onlarý göçe zorlayan þey, vatanlarý konusunda duyarsýz olmalarý deðil Müslümanlarýn kendilerini yalnýz býrakmalarý ve Ýslam coðrafyasýnda ortaya çýkan kukla yönetimlerin iþgalcilerin arkasýnda duran emperyalistlerle iþbirliði yapmalarýdýr. Zaten her savaþta bu tür toplu göç olaylarý olur. Çünkü kalabalýk kitlelerin bütün fertleri savaþma gücüne sahip deðildir.

Yahudilerin Filistin'e Yerleþmeleri

Aslýnda burada problem yahudilerin Filistin topraklarýnda ikametlerinden ziyade siyonizm ideolojisiyle birlikte gelen iþgal olayýndan kaynaklanmaktadýr. Osmanlý döneminde normalde yahudilerin legal yollarla ve herhangi bir tehdit oluþturmayacak þekilde Filistin topraklarýna yerleþmelerine engel olunmuyordu. Ancak Basel konferansýndan sonra siyonizmin teþkilatlý bir hale gelmesinden ve Filistin topraklarýndan bir devlet kurma çalýþmalarý baþlatmalarýndan sonra Osmanlý sultaný II. Abdülhamid yahudilerin Filistin'e yerleþmelerini ve buralardan toprak satýn almalarýný engellemiþtir. Ne var ki Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ihanetiyle onun bu konuda aldýðý tedbirler kaldýrýldý. Zaten söz konusu cemiyetin mensuplarýný incelerseniz birçoðunun yahudi veya dönme olduðunu görürsünüz. (Bu konuda bizim Türkiye'de Yahudi Lobiciliði baþlýklý dosyamýzda ayrýntýlý bilgiler mevcuttur.) Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinin en önemli sebebi de siyonistlerin Filistin'le ilgili emellerinin önüne set çekmesidir.

Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1908 ihanetinden sonra yahudilerin Filistin topraklarýna yerleþmeleri kolaylaþtýrýldý. Fakat buna raðmen yine de yahudi göçünde söze gelir bir artýþ olmadý. Sonra Ýngilizlerin 1917'de bu topraklarý iþgal etmeleriyle yahudi göçünün hýzlandýrýlmasý için önemli teþvikler oldu. Daha önce de zikrettiðimiz üzere Ýngiliz iþgalciler, vergi zulmü yoluyla Filistinlilerden zorla aldýklarý arazileri yahudilere bedava daðýttýklarý halde yine de göçte istenilen oranda bir artýþ olmadý. En büyük göç dalgasý 1933'te Avrupa'da Nazi fýrtýnasýnýn estirilmesinden sonra baþladý. (Bu konuda da bizim Gizli Dünya Devleti ve Siyonizm baþlýklý dosyamýzý okumanýzý tavsiye ediyoruz.) 1933'e kadar Ýngiliz iþgalcilerin tüm teþviklerine raðmen Filistin topraklarýna yerleþen yahudi sayýsý 150-200 bin civarýndaydý. Bunlarýn da epey bir kýsmýný Osmanlý döneminde yerleþmiþ olanlar oluþturuyordu. Nazi tehdidinden dolayý Filistin'e göç eden yahudilerle 1947'ye kadar bu nüfus 800 bine çýktý.

Gelen yahudilerin hepsi tabii ki toprak sahibi olarak gelmiyorlardý. Filistinliler o zaman yahudi akýnýna karþý mücadele ettiklerinden öyle kýrsal alana pek yayýlmýyor daha çok þehir merkezlerinde veya Siyonist örgütlerin kurduðu yerleþim merkezlerinde toplanýyorlardý. Bugün bile Filistin topraklarýna yerleþtirilmiþ yahudi nüfusun % 78'i þehirlerde ikamet etmektedir. O dönemde siyonist oluþumlar göçmen yahudilerin gençlerini kullanarak çeþitli terör örgütleri kurdular. Bu terör örgütlerinin gerçekleþtirdiði katliamlarý Filistin tarihiyle ilgili kitaplardan okumanýz mümkündür. Bütün bu katliamlarýn ve saldýrýlarýn amacý Filistinlileri yýldýrmak ve üzerlerinde bir tehdit gücü oluþturmaktý. Ancak yaptýklarý bütün saldýrýlara raðmen bir "Ýsrail" devleti kurulmadan önce Filistinlileri göçe zorlama konusunda baþarýlý olamamýþlardýr.

"Ýsrail" devletinin ortaya çýkmasý ise siyonist terör örgütlerinin baþarýsýyla deðil, emperyalist güçlerin yardýmlarýyla ve Arap ülkelerindeki kukla yönetimlerin ihanetleriyle olmuþtur. Ýþte bu ihanetin sonucunda bir iþgal devleti ortaya çýkmýþ ve Filistinlilerin göçe zorlanmasý da o devletin ortaya çýkmasýyla baþlamýþtýr. Ýþte yahudilerin geniþ mülkler edinmeleri, büyük arazilere el koymalarý bundan sonradýr.

Filistinliler Osmanlý'ya Ýhanet Etmediler
Filistin halkýna yapýlan en büyük haksýzlýklardan ve atýlan en önemli iftiralardan biri de bu halkýn Osmanlý'ya ihanet ettiði iddiasýdýr. Burada Suud ailesinin öncülüðünde Hicaz bölgesinde çýkarýlan Vehhabi isyanlarý, Mekke þerifi Hüseyin'in (bugünkü Ürdün kralýnýn dedesinin dedesi) Ýngilizlerle iþbirliði yaparak gerçekleþtirdiði ihanet, Mýsýr valisi Mehmet Ali Paþa ile onun oðlu Ýbrahim Paþa'nýn ihanetinden kaynaklanan geliþmeler, Yemen isyanlarý ve Arabistanlý Lawrance'ýn kandýrdýðý birkaç kabilenin çýkardýðý isyanlar hep birbirine karýþtýrýlýp çorba yapýlarak toptan Filistin halkýnýn üzerine yükleniyor. Oysa bu ihanetlerle Filistin halkýnýn hiçbir ilgisi yoktur ve tarihi incelerseniz Osmanlý'ya karþý bir Filistin isyanýndan söz edildiðini göremezsiniz. Ýngilizlerin Filistin topraklarýný iþgalinde de en büyük ihaneti yapan Mekke þerifi Hüseyin ile onun oðullarýdýr ki bu aile Filistin halkýna da en büyük ihaneti yapmýþtýr. Ne kadar ilginçtir ki Filistin halkýna ihanet etmiþ birinin yaptýðý Filistin halkýnýn ihaneti olarak takdim ediliyor. Atý çalýnan kimse hakkýnda "at çaldý" denmesi gibi. Bunda da siyonistlerin çeþitli medya organlarý vasýtasýyla yürüttükleri manipülasyonun büyük rolü var. Osmanlýya en büyük ihaneti yapan Þerif Hüseyin ve oðullarý siyonistlerle iþbirliði yaptýklarýndan onlarýn ihanetleri hep gizlenirken, Ýngilizlerin Filistin topraklarýna girmelerine yardýmcý olan bu ailenin yaptýðý ihanet ne yazýk ki Filistin halkýnýn Osmanlý'ya ihaneti olarak takdim ediliyor. Çünkü siyonistler kendileriyle iþbirliði yapanlarýn kirli çamaþýrlarýný gizlerken, kendilerine karþý mücadele edenlere çamur atarak onlarý lekelemeye çalýþýyorlar.

Artýk lütfen zihnimizden, tarihin saptýrýlmasýndan kaynaklanan bu büyük yanlýþlýklarý silelim ve her yönden maðduriyete, haksýzlýða duçar olmuþ bir halkýn haklý davasýna sahip çýkalým. Bu halkýn maruz kaldýðý zulmün ortadan kalkmasý için hiçbir þey yapmazken bir de haklarýndaki iftiralarý onaylayarak biz de haksýzlýk edersek bunun vebali büyük olur.

Kendimizi de Sorgulayalým
Osmanlý devletine ihanet konusu gündeme gelince hemen parmaklar Arap dünyasýný gösterir. Oysa Osmanlý'ya en büyük ihaneti Ýttihat ve Terakki Cemiyeti, Jöntürkler gibi fitne odaklarý yapmýþtýr. Bunu söylerken, Arap dünyasýndan çýkýp da Ýngiliz sömürgecilerle iþbirliði yapmýþ hainleri temize çýkarma gibi bir niyetimiz yok. Bununla þu hususa dikkat çekmek istiyoruz: Bizim içimizden çýkan Ýttihat ve Terakki Cemiyeti veya Jöntürkler sebebiyle bu halký toptan mahkum etme hakkýmýz var mýdýr? Eðer böyle bir þeyi makul görüyorsak o zaman önce kendimizi mahkum etmekle iþe baþlamamýz gerekir. Kaldý ki Arap dünyasýndan çýkmýþ hainlerle Filistinlilerin, Arap ulusundan olma dýþýnda zikre þayan bir ortak yanlarý bulunmamaktadýr. Hele bugün Filistin'in özgürlüðü ve baðýmsýzlýðý için mücadele edenler onlarla taban tabana zýt durumdadýrlar.

Daha yakýn zamanda Irak'ta bir halký hedef alan iðrenç saldýrýya halkýmýzýn bütün kesimlerinin karþý çýktýðý malumdur. Bu tepki çok farklý ideolojik anlayýþlara sahip kitleleri birlikte hareket etmeye ve ortak eylemler düzenlemeye sevk etti. Böyle olmasýna raðmen birilerinin üç beþ kuruþ dünyalýk kazanabilmek için sömürgeci güçlere çeþitli imkanlar saðladýklarýný da gördük. Bu durumda tepki gösterenlerle, ellerindeki dünyevi imkanlarý saldýrganlarýn hizmetine verenleri, ayný ülkenin insanlarý olmalarý sebebiyle ayný kategoriye mi sokacaðýz?

Halkýmýzýn topyekün mücadele verdiði Ýstiklal Savaþý döneminde bile içimizden ihanet edenler çýkmadý mý? Peki ihanet edenlerle Ýstiklal Savaþý'na katýlanlarý ve destek verenleri ayný kategoriye mi sokacaðýz?

Bugün Filistin halkýnýn, baðýmsýzlýk ve hürriyet için sürdürdüðü mücadele bu ülke halkýnýn geçmiþte verdiði Ýstiklal Savaþý'nýn aynýsýdýr. Bu mücadeleyi yürütenleri ihanet edenlerle ayný kategoriye sokanlar en baþta kendi geçmiþlerine haksýzlýk etmiþ olurlar. Çünkü ihanet edenlerle, haklarý ve hürriyetleri için direnenleri, zilleti kabul edenlerle baþlarýný dik tutanlarý ayný kategoriye sokma anlayýþýný makul ve kabule þayan bir anlayýþ olarak benimsemiþ olurlar. Böyle bir anlayýþý benimseyebilecek birine de bizim söyleyecek bir sözümüz yok.

Gönderen: 04.03.2007 - 21:56
Bu Mesaji Bildir   .~Sniper~. üyenin diger mesajlarini ara .~Sniper~. üyenin Profiline bak .~Sniper~. üyeye özel mesaj gönder .~Sniper~. üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
_SeRKaN_ su an offline _SeRKaN_  
406 Mesaj -
s.a.

Sniper Kardeþim...

Bu konuyu gündeme getirmeyi düþünmüþ ama vakit darlýðýndan ya da unutkanlýktan nasip olmamýþtý. Ama nasip sanaymýþ.

Rabbim senden razý olsun. Bu konu çok önemli olduðu gibi büyük bir hata içinde bulunan biz müslümanlarýn yaptýðý hatadan dönmesi için okunup üzerinde hassasiyetle durmasý gereken bir konudur.

Yýllardýr Yahudi eli ile kendi din kardeþlerimize iftiralar atýyoruz. Onlarý hiç haketmedikleri halde girmiþ olduklarý bu büyük mücadelede maalesef yalnýz býrakýyoruz.

Filistin adý gündeme geldiðinde, Filistin için yardýmlar toplandýðýnda bu Yahudi fitnesi ortaya gelir. "Onlar topraklarýný sattýlar" ya da "Onlar zamanýnda Osmanlýya ihanet ettiler" diye tepki gösterip kardeþimize yapacaðýmýz yardýmý hatta bir duayý bile onlardan esirgedik.

Bu aslýnda bir tepki gösteriþ deðildir, bu aslýnda bu fitneyi ciddiye alýp umursamamazlýktýr, alakasýzlýktýr, ilgisizliktir, bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn zihniyetidir.

Madem ilgilenmiyorsunuz, madem yardým yapmak istemiyorsunuz hatta dua bile etmek istemiyorsunuz o zaman ilgisizliðiniz, umrusamamazlýðýnýzla kalýnýz.

Ýftira atmaya kadar varan (ki bu müslüman kardeþlerinize karþý yapýlan bir iftiradýr) söylemlerinizin hiçbir haklý gerekçesi yoktur. Ve buna kesinlikle hiçbir þekilde hakkýnýz da yoktur.


Sniper Kardeþim. Rabbim senden razý olsun. Bu konuyu gündeme getirdiðini için

Selam ve dua ile...
Gönderen: 05.03.2007 - 10:56
Bu Mesaji Bildir   _SeRKaN_ üyenin diger mesajlarini ara _SeRKaN_ üyenin Profiline bak _SeRKaN_ üyeye özel mesaj gönder _SeRKaN_ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
mehmet125 su an offline mehmet125  
193 Mesaj -

Din kardeþlerimiz hakkýnda söylenen her söze inanmak, aklý kullanmamak demektir. Yahudilerin hoþuna gidecek þekilde konuþmak onlarýn iþini kolaylaþtýracaktýr. Açýkçasý böyle konuþanlar biraz da umursamamazlýklarýna kýlýf bulmak için bol keseden atýyorlar. Nasýl olsa tuzlarý kuru.


Gönderen: 05.03.2007 - 16:41
Bu Mesaji Bildir   mehmet125 üyenin diger mesajlarini ara mehmet125 üyenin Profiline bak mehmet125 üyeye özel mesaj gönder mehmet125 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  
Konu icon    Filistinliler Toprak Sattılar mı? (devamla)
1230 Mesaj -
Bir kardeþimiz Filistinlilerin toprak sattýklarýna dair iddialara gerekçe olarak kabul edilen ve tarihî kaynaklardan çýkarýlan bazý bilgiler çerçevesinde yazýlmýþ makaleyi göndererek bu bilgilerin doðruluk derecesini sormuþ. Aslýnda bu makalede dayanýlan bilgiler, Filistinlilerin toprak sattýklarý iddialarýnýn genelleþtirilmesi anlayýþýnýn tutarsýzlýðýný ortaya koymaktadýr. Makalenin orijinal þekli aþaðýdadýr. Arzu edenler okuyabilirler. Fakat makaleyi okuyanlara bizim cevabýmýzý ve daha önce konuyla ilgili bir soruya verdiðimiz cevabý da mutlaka okumalarýný tavsiye ediyoruz.

Tarih ve Düþünce dergisinde yayýnlanmýþ olan ilgili makalenin dipnotlarýyla birlikte tam metni:

Filistin'i Kim Sattý?

Yahudilerin, Filistin'e yönelik yerleþme, yurt ve baðýmsýz ülke kurma operasyonlarý, Temmuz 1882'lerde resmen baþlamýþtýr. Önceleri Batýlý Yahudi zenginlerin Filistin'den para ile Yahudiler için Osmanlý'dan toprak satýn alma giriþimleri ile baþlayan bu operasyonlar, Siyonizmin lideri Theodor Herzl'in 1896-1902 yýllarý arasý tam beþ defa Ýstanbul'u ziyaret ederek amacýna ulaþmak için yaptýðý giriþimlerle yeni bir boyut kazanmýþtýr.(1) II. Abdülhamid, Theodor Herzl'in her teklifini -vaat ettiði para ve medya desteðine raðmen- kesin bir dille reddetmiþ, padiþah, arkadaþý Newslinski aracýlýðý ile Theodor Herzl'e þu ültimatomu göndermiþti:

"Eðer Bay Herzl, senin arkadaþýn ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adým atmasýn. Ben bir karýþ dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana deðil, milletime aittir. Milletim, bu vataný kanlarýyla mahsuldar kýlmýþlardýr. O bizden ayrýlýp uzaklaþmadan, tekrar kanlarýmýzla örteriz. Benim, Suriye ve Filistin alaylarýnýn askerleri birer birer Plevne'de þehit düþmüþlerdir. Bir tanesi bile geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanýnda kalmýþlardýr. Devlet-i Aliyye bana ait deðil, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasýný veremem. Býrakalým Musevîler milyonlarýný saklasýnlar, benim imparatorluðum parçalandýðý zaman, Filistin'i karþýlýksýz ele geçirebilirler. Fakat yalnýz bizim cesetlerimiz parçalanarak, bu ülke taksim edilebilir. Ben, canlý bir beden üzerinde ameliyat yapýlmasýna asla müsaade edemem. ( Teodor Herzl in yayýnlanan günlüðünde de ayný ifadeleri bulabilirsiniz. þahsen ben okumuþtum. Teodor herzl kimdir diyecek olursanýz siyonizmin ve israil devletinin fikir babasýdýr.)

"Filistin'i satmayýz"

Fakat buna raðmen bugün olduðu gibi dün de Yahudiler Avrupa'da "Ermeni Meselesi"nde Türkiye'yi destekleyecek, Osmanlý'nýn Avrupa'daki borçlarýný ödeme giriþiminde bulunacak, hatta 30 milyon sterlini bulan tüm Osmanlý borçlarýný Filistin'e karþýlýk tasfiye etme ve ödeme giriþiminde bulunacaklardý. Hiç olmazsa Hayfa dahil Akkâ sancaðý kendilerine verilmeliydi. Fakat Osmanlý yetkilileri, buna karþýlýk, Yahudi giriþimcilere ekonomik bazý imtiyazlar verebileceklerini, ama asla Filistin'i vermeyeceklerini söylüyorlardý. Washington'daki Osmanlý Büyükelçisi Ali Ferruh Bey, 24 Nisan 1899'da bir Amerikan gazetesine verdiði demeçte "Ceplerimize milyonlarca altýn doldursalar, hükümetimiz Arap memleketlerinin hiçbir bölümünü satmak niyetinde deðildir" diyordu. Ali Ferruh Bey ayný beyanatýnda, Filistin meselesinin ekonomik deðil, siyasî bir mesele olduðunu, bu nedenle de Maliye Nezareti'ni ilgilendirmediðini söylemiþti.(3)

Siyonistlere tedbir

II. Abdülhamid, sadece Siyonistlerin teklifini reddetmekle kalmamýþ, onlara karþý Filistin'e yerleþmemeleri için etkin önlemler de almýþtý. Bu nedenle de büyük güçler nezdinde diplomatik giriþimlerde bulunulmuþ, Musevîlerin Siyonistleþmesini engellemeye çalýþmýþ. Duhûliye Nizamlarý hazýrlatmýþ, Siyonistlerin yabancý himaye elde etmelerini önlemek için çaba harcamýþ ve Filistin'den Yahudîlerin arazi satýn almalarýný yasaklamýþtý. (...) 1867 tarihli Osmanlý Arazi Kanunnamesi, Mûsevîlerin Kutsal Topraklar'da arazi almalarýný engellemiyordu. 5 Mart 1883'de çýkarýlan yeni kanun yabancý Siyonistlerin Osmanlý ülkesinde taþýnmaz mal satýn almalarýný yasakladýðý halde, Osmanlý vatandaþý olan Yahudilere herhangi bir yasak getirmiyor, bu nedenle de yerli Yahudilere Siyonist örgütlerce para verilerek, bölgede önemli bir toprak parçasýnýn Siyonistlerce satýn alýnmasý saðlanýyordu.

Filistin'i satanlar

15 Aðustos 1893'de üç Filistinli yöneticinin gönderdiði bir rapor, Filistin'de yaþananlarý, ihanet ve gafletleri bir bir ortaya koyuyordu. Raporu, Akkâ'nýn eski Umumî Müdürü Nabluslu Muhammed Tevfik, Bihke'nin eski Reji Müdürü Muhammed Said ve Bihke'ye baðlý Bihar Nahiye Müdürü Beyrutlu Suphi Efendiler hazýrlamýþlardý. Bu iki sayfalýk önemli raporu sadeleþtirerek ve kýsaltarak Filistin'i kimlerin sattýðýný merak edenlerin dikkatlerine sunmak istiyoruz.(4)

"Romanya ve Rusya göçmeni Yahudilerin Osmanlý ülkesinde, özellikle Filistin'de iskânlarý, Filistin'e girmeleri ve burada arazi satýn almalarýnýn padiþahýn yüce emri ile yasaklandýðý herkesçe bilindiði halde, bazýlarý özel çýkar ve menfaatleri, bazýlarý da bozguncu, zararlý fikir ve düþüncelerinin etkisiyle bu emre uymamýþlardýr. 1890 senesinde Yafa ve Hayfa kasabalarýnda Baron Hirsch'in adamlarý Mösyö Henger ve Mayer Zelyan aracýlýðý ile Yahudiler için toprak satýn alýnmýþ, Rus tebaasý 140 aile Hayfa havalisine yerleþtirilmiþti. Bu iþte onlara Akkâ Mutasarrýfý Sadýk Paþa, eski Hayfa Kaymakamý Mustafa Efendi Kanevetti, yeni Hayfa Kaymakamý Ahmed Þükrü, Akkâ Müftüsü Ali, Hayfa Belediye Reisi Mustafa ve Hayfa Ýdare Meclisi Azâsýndan Necip Efendi aracýlýk yapmýþlardý. Bu ekip, düzenledikleri sahte mukavele ve belgelerle eski Adana Mutasarrýfý Þakir Paþa ve Cebel'i Lübnan ahalisinden Selim ve Nasrullahi'l-Havarî'nin vaktiyle 800 liraya aldýklarý Hayfa yakýnlarýndaki mülkleri; Hazire, Dordore ve Nefbâte çiftliklerini 18.000 liraya satmýþ, ayrýca kendileri de 2.000 lira aracýlýk parasý almýþlardý. Bu satýþ sonrasý bir gece içinde Hayfa Polis Memuru Aziz ve Zabýta Memuru Yüzbaþý Ali Aðalarýn marifetiyle Rus göçmeni 140 aile Hayfa sahillerindeki bu araziye yerleþtirilmiþlerdi. Padiþahýn iradesi (emri) nedeniyle arazi satýþýnýn yasak olduðunu çok iyi bilen Hayfa Belediye Baþkaný Mustafa Efendi, selâhiyetini kullanarak sahte ve kadim (çok eski) tarihli bir ruhsatname ile burada 140 haneli yeni bir Yahudi köyü kurmuþ, onlardan bir de vergi alarak yýllardýr Osmanlý vatandaþý olduklarýný belgelemeye çalýþmýþtýr. Bununla da yetinmeyen Mustafa Efendi güya bunlarýn yýllarca Safed ve Taberiyye kazalarý arasýnda bulunan "Mizrate'l-Hafize" köyünde asýrlardýr yaþadýklarýný, ama nüfuslarýnýn unutularak kaydedilmediklerini ileri sürerek onlarý Osmanlý nüfusuna kaydetmiþ, 140 fakir Yahudi ailesinin altýsýndan, birer mecidiye, toplam altý mecidiye, "nüfusa geç kaydolma" cezasý almýþtý. Böylece, bir gecede 140 Yahudi aileye Osmanlý vatandaþý olarak fakirlik ilmuhaberi verilip, birçok devlet hizmetinden bedava yararlanmalarý saðlanmýþtý."

Þikâyetçilere göre Hayfa ve Akkâ'da bu yolla, Yahudilerin iskâný sürekli hâle ettirilmiþtir. Bundan baþka, Baron Bilavaroþ'un vefatýyla sahipsiz kalan Zemarin köyüne Yahudi koloniciler el koymuþ, Baron Roþeyle yönetimindeki 700 hane Yahudi bu köye yerleþtirilmiþti. Daha sonra da her ne yapýlmýþsa yapýlmýþ bu arazi Yahudilere Padiþahýn emrine aykýrý olarak satýlmýþtý. Bu köyün çevresindeki Eþfiya, Emma'l-Altun ve Emma'l-Cemal adlý üç köy de bu arazinin içinde gösterilmiþtir. 2-3 bin kuruþ kýymetinde harap bir arazi, Akkâ Mutasarrýfý Sadýk Paþa tarafýndan 2.000 liraya Yahudilere satýlmýþtýr. Hayfa ve Yafa arasýnda bulunan Hazine-i Hassa ile bitiþik, dönümü bir kuruþtan alýnan Haþmezrezzake adlý 30 dönüm arazi, 30 bin liraya Yahudilere satýlmýþtý. Yine dönümü 3 kuruþa alýnan beþbin dönümlük arazi de 15.000 liraya Yahudilere satýlmýþtý. Bu, þebekenin faaliyetlerini bütün bütün ortaya çýkarmýþtý. (...)

Yahudîlerin maddî fedâkârlýklarý sonucu onlarla iyi geçinen yerel yöneticiler genelde onlara itibar etmiþ, Müslümanlara fazla yakýnlýk göstermemiþlerdir. Bunlardan biri olan Maykerî Nahiyesi Müdürü Çerkes Ali Aða, Yahudilerin kalp akça bastýklarý ihbarý üzerine, Yahudî köylerine gidip soruþturma yapmak isteyince tahkir ve saldýrýya uðramýþ, daha sonra da onlarýn giriþimleriyle azledilmiþti. Onun gönderilmesinden cesaret alan Yahudîler, bir takým silah ve mühimmat depolamaya, gizli eðitim kurumlarý açmaya ve kendilerini engelleyebilecek kiþileri hapis ve iþkence ile yýldýrmaya baþlamýþlardý.(5)

(1) Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar, Ýstanbul 1991, 3. Baský, Çað Yayýnlarý, 55-63
(2) Yaþar Kutluay, Türkiye ve Siyonizm, Ýstanbul, 1973, s. 108-109
(3) Mim Kemal Öke, A.g.e., s. 91
(4) Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Y.PRK.AZJ. 27/39
(5) Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Y.PRK.AZJ. 27/39

Bizim cevabî yazýmýz:

(Not: Cevabî yazýmýzýn baþ tarafýnda bizim daha önce konuyla ilgili soruya verdiðimiz cevaptaki bilgileri koymuþtuk. Ayný bilgileri buraya aktarmaya gerek görmediðimizden söz konusu cevabýn linkini koymakla yetiniyoruz. Bu cevabý okumadan aþaðýdaki bilgilere geçerseniz meseleyi etraflýca anlamanýz zor olacaktýr. Söz konusu cevabýmýzý okumak için týklayýn.)
Benim bu yazýdan haberim var ve daha önce de okudum. Yahudilerin Filistin topraklarýna yerleþtirilmelerinde bazý hainlerin aracýlýk etmeleri konusu bizim yazýlarýmýzda da geçmektedir. Bizim bu konuyla ilgili bir soruya Web sitemizde verdiðimiz cevapta da yahudilerin 1948 öncesinde Filistin'de mülk edinmeleriyle ilgili bilgiler mevcuttur.

Sizin gönderdiðiniz yazýda da, dikkat ederseniz Filistin halkýnýn veya halktan birilerinin ihanetine iþaret edecek bilgi deðil yönetimdekilerin bir ihanetinden söz ediliyor. Yazýda sözü edilen arazilerin satýlmasý da kuvvetli ihtimalle herhangi bir aracýlýk iþlemiyle deðil "mirî arazi" uygulamasýyla gerçekleþtirilmiþtir. Çünkü o dönemde Filistin'in geneli mirî arazi hükmündeydi. Devlet yetkilileri istediklerinde el koyup devir iþlemi yapabiliyorlardý. Halktan birinin de devletin kabulü olmadan arazi satmasýna imkân yoktu. Zaten Sultan II. Abdülhamid'in Filistin'de yahudilerin mülk edinmelerini engelleme amacýyla tedbir almasý da söz konusu uygulamaya binaen olmuþtur. Dolayýsýyla o dönemde yapýlan satýþ iþleminden dolayý halký, halktan birilerini suçlamaya imkân yoktur. Yani 1917 öncesindeki satýþlarda ihanet edenler halktan birileri deðil yöneticilerdir. Sultan II. Abdülhamid, yöneticilerin ihanetlerini önlemek için kontrolü sýkýlaþtýrmýþtý. Ancak sonraki dönemlerde bu kontrol gevþedi. Bu kontrolün gevþemesine sebep olan ise Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'dir.

Sözü edilen olay da Osmanlý'nýn bölgeye hâkim olduðu dönemde yine bu devletin tayin ettiði yöneticilerin ihanetiyle gerçekleþmiþtir. Osmanlý döneminde idareciler vasýtasýyla yahudilerin mülk edinmeleri de zaten gönderdiðiniz yazýda zikredilen olayýn gerçekleþtiði tarihte deðil çok önce baþlamýþtýr.

Çirkin olan iþte bu ihanetlerin, bu tür oyunlarýn, bugün iþgale, zulme ve haksýzlýða karþý direnen, orada Müslüman varlýðýnýn devam etmesi için mücadele eden, onur ve haysiyeti için her türlü fedakârlýðý göze alan halka mal edilmesidir. Ne yazýk ki gönderdiðiniz yazýda da üstü kapalý bir þekilde bu hava var. Tarih boyunca Türkiye toplumunun Filistin davasýna soðuk bakmasýna sebep olan da iþte bu anti-propaganda oldu. Bu konuya temas edenler böyle Filistin halkýný toptan suçlu gösteren bir yaklaþýmla olaylarý aktarmak yerine Osmanlý devletinin altýný oyan Ýttihat ve Terakki Cemiyeti türündeki ihanet çetelerine yaklaþtýklarý þekilde yaklaþsalardý, bu tür ihanet çetelerinin suçlarýný direnen halka yüklemekten kaçýnsalardý belki böyle bir sonuç çýkmazdý. Söz konusu tarzdaki anti-propaganda sadece Ýslâm coðrafyasýnýn kalbine saplanan hançer niteliðindeki siyonist iþgale hizmet etmiþtir.

Bugün TÜPRAÞ'ýn % 15'inin Ofer gibi bir siyonist þirketine satýlmasý, yine Galataport ihalesinin ayný þirkete verilmesi üstelik bu iþlemin "muhafazakâr" bir partinin iktidarý döneminde gerçekleþmesi acaba yakýn bir gelecekte Türkiye toplumu açýsýndan nasýl bir imaj býrakacaktýr? Üstelik Türkiye toplumunun geneli böyle bir iþlemi kabullenmiþ görünüyor. Çok fazla "red" sesi çýkmýyor. Ayrýca Ortadoðu bölgesinde sanayinin ve devletlerarasý ticaretin Ýsrail iþgal devletine entegre edilmesi amacýna yönelik plan sadece bunlardan ibaret deðil. Bunun dýþýnda daha birçok projeyi kapsýyor. Bu projelerin hayata geçirilmesinde en çok da Türkiye'deki yönetimin izlediði politikaya güveniyorlar. Bu konuyu merak ediyorsanýz Mustafa Eðilli'nin Kudüs dergisinin son sayýsýnda (7. sayýgöz kırpma "Nitelikli Sanayi Bölgeleri ve Ýsrail'in Ekonomik Entegrasyonu" baþlýklý yazýsýný okumanýzý tavsiye ediyorum. Kýsacasý kendimizi de hesaba çekme erdemliliðini göstermeli ve hak ile batýlý birbirinden iyi ayýrmalýyýz. Bunu sizin söz konusu yazýyý göndermeniz sebebiyle deðil, Müslümanlarýn genelde eksikleri, önemli kusurlarý olduðuna dikkat çekmek için söylüyorum. Yüce Allah'ýn hepimizi basiret ve duyarlýlýk sahibi kýlmasý için duacýyýz.

Zihninizde soru iþaretleri ve tereddütler oluþmasýna sebep olan bir yazýyý bize göndererek yardýmcý olmamýzý istemenizden dolayý çok teþekkür ediyorum. Ýnþallah bütün mü'min kardeþlerimiz ayný duyarlýlýða kavuþur ve böylece yanlýþ yönlendirmelerin etkisi azalýr. Temennimiz burada verdiðimiz bilgilerin faydalý ve aydýnlatýcý olmasýdýr.

Gönderen: 05.03.2007 - 20:14
Bu Mesaji Bildir   .~Sniper~. üyenin diger mesajlarini ara .~Sniper~. üyenin Profiline bak .~Sniper~. üyeye özel mesaj gönder .~Sniper~. üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1030 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71598 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.