generique rhinocortdexamethasone kaletra generique stromectol kaletra seretide inhaler seretide rotacaps seretide serevent serocryptin seromycin serophene seropram seroquel servambutol servanolol servicillin serviclofen servispor servitet silagra sildalis sildenafil silvitra simcora simvasine simvast sinemet cr sinemet sinequan singulair sirdalud skinoren smap sortis spersanicol spiroctan sporanox starlix stocrin strattera stromectol suhagra force suhagra sumycin super avana
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » İLANLAR & DUYURULAR » Sihir, büyü, tılsım

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
rana_80 su an offline rana_80  
Sihir, büyü, tılsım
118 Mesaj -
Ýnsan kendisine bahþedilen irade ve imkanlarý hangi yönde kullandýðýna baðlý olarak; yaratýlmýþlarýn zirve noktasýna çýkabilir, “eþref-i mahlukât” sýfatýný kazanýr.

Ya da alçaldýkça alçalabilir, “esfel-i sâfilîn” aþaðýlarýn aþaðýsý olur.

Ýnsan rahmanî kudrete de, þeytanî vesveseye de açýktýr. Bu güçlerden hangisine meylederse, kiþiliði ve eylemleri o doðrultuda þekillenir, çevresine de yine o doðrultuda tesir eder.

Terbiye ve tezkiye edilmemiþ nefsin toplumu etkileme, nüfuz ve þöhret elde etme, insanlarý kontrol altýnda tutma ve yönlendirme gibi eðilimleri vardýr. Pek çok kiþide tutkuya dönüþmüþ bir eðilimdir bu.

Böyle kiþiler bu amaçlara ulaþmak için yerine göre kaba kuvvete ve her türlü hile ve yalana baþvurmaktan çekinmezler.

Bazen bununla da kalmazlar, “tabiat üstü güçler”den yardým alma veya alýyormuþcasýna göz boyama yöntemlerini de kullanýrlar.

Yani büyüye, sihre baþvururlar.

Tarihin çok eski zamanlarýndan bu yana hep var olan, bilim ve teknolojinin kutsandýðý çaðýmýzda ise terk edilmek þöyle dursun, yeni görünümlerle yoðunlaþýp yaygýnlaþan sihir ve büyü gerçekte var mýdýr, etkisi nedir, nasýl korunulur?

Sihir ve büyünün çaðrýþým alanýna giren diðer konular ve bunlarýn mahiyeti nedir?

Sihir ve büyü kavramlarý söz konusu olduðunda, bunlarla iliþkili pek çok baþka konu da akla gelir. Fal, kehanet, astroloji gibi halen moda olan konular sihir ve büyünün çaðrýþým alaný içinde yer almakla birlikte, biz bunlarý daha sonraki bir yazýnýn konusunu teþkil etmek üzere þimdilik bir kenara býrakýyoruz. Burada yalnýzca sihir, büyü, týlsým ve nazar üzerinde duracak ve bunlardan korunma ve kurtulma yollarý hakkýnda doðru bilgileri sunmaya çalýþacaðýz.

Tarihin kötü alýþkanlýðý

Ýnsanýn mahiyetini bilmediði þeylere belli bir kuþku ve tereddüt ile yaklaþmasý son derece tabiîdir. Güç yetiremediðimiz kiþilerin tasallutuna maruz kalmak elbette kolay kabullenilecek bir durum deðildir. Bir de tabiat üstü varlýklarla iliþkili olduðu söylenen, dolayýsýyla baþ edilmesi çok daha zor olan güçler söz konusu olursa, iþ daha da endiþe verici boyutlara týrmanmakta, zayýf tabiatlý insanlar böyle durumlarda kolaylýkla teslim alýnabilmektedir.

Yahudilik, Hýristiyanlýk gibi semavî kökenli olduðu halde sonradan dejenere edilmiþ dinlerde de, Hinduizm, Budizm, Þintoizm… gibi beþer mahsulü inanç sistemlerinde de, nihayet biricik Hak Din olan Ýslâm’da da büyü, sihir, týlsým gibi kavramlar önemli bir yer tutmuþtur.

Bilindiði gibi, Efendimiz s.a.v. Tevhid’i teblið etmeye baþladýðý zamanlarda putperest Mekke toplumunun ileri gelenleri tarafýndan “büyü/sihir yapmak”la itham edilmiþti (Bkz. Sâd Suresi, 4; Zâriyât Suresi, 52). Bu durum, Ýslâm’dan önceki Arap toplumunda da büyünün/sihrin bilindiðini ve ona inanýldýðýný göstermektedir.

Hatta Felak Suresi’nde Efendimiz s.a.v.’e hitaben, “düðümlere üfleyenlerin þerrinden” Allah’a sýðýnýlmasýnýn emir ve tavsiye buyurulmasý, o dönemde, iplere düðüm atarken birtakým þeyler söyleyerek düðümlere üflemek suretiyle sihir/büyü yapýldýðýný açýk bir þekilde göstermektedir.

Bunlar ve çaðrýþým alanlarýnda bulunan diðer kavramlar, toplumumuzda genellikle söylentiden ileri geçmeyen þeylere dayanýldýðý ve haklarýnda sahih bilgi edinilemediði için halk tarafýndan çoðu zaman birbirinden ayýrt edilememekte, hakikatine inanýlmasý gerekenlerle, hiçbir hakikati olmayanlar birbirine karýþtýrýlabilmektedir. Oysa bu konu, itikadî sahaya girdiði için son derece önemlidir ve itikadî sahanýn hassasiyetinin farkýnda olan her mümin bu meseleler hakkýnda doðru bilgi edinmek durumundadýr. Dolayýsýyla bizim toplumumuzda da diðer toplumlarda da güncelliðini hiçbir zaman kaybetmeyen bu kavramlarýn tarifi ve hakikati doðru bir þekilde öðrenilmelidir.

Büyü ve büyücülük

Büyü, tabiat üstü gizli güçlerle iliþki kurularak yahut kendilerinde gizli güçler bulunduðuna inanýlan bazý nesneler kullanýlarak fayda veya zarar vermek yahut korunmak maksadýyla yapýlan iþler diye tarif edilir (TDV Ýslâm Ansiklopedisi, 6/501). “Sebebi gizli olan, hakikatinin aksine tahayyül edilen, göz boyama ve aldatma tarzýnda yapýlan þeyler” (Fahruddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 3/205) diye tarif edilen “sihir” ile ayný anlamda kullanýlsa da, büyü ve sihir kelimeleri, dilimizde farklý anlam sahalarýna sahiptir.

Mesela “büyücü” kelimesi, yukarýdaki tarife giren iþlerle, tabiat ötesi güçlerle iliþki kurarak, yani büyü yaparak iþtigal ettiðine inanýlan kimseler hakkýnda kullanýlýrken, “sihirbaz” kelimesi daha ziyade el çabukluðu ile gözbaðcýlýk yapan kimseler hakkýnda kullanýlýr. Büyücü, kullandýðý materyaller üzerine birtakým þeyler yazmak, okumak ve onlarý belli tarzlarda kullanmak suretiyle diðer insanlara fayda veya zarar verirken, sihirbaz daha ziyade eðlence maksatlý olmak üzere þaþýrtýcý gösteriler yapar.

Ýslâm alimleri büyünün/sihrin birçok çeþidini zikretmiþ, Fahruddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr’inde bunlarý 8 grupta toplamýþtýr (3/206 vd.). Bunlarý iki baþlýkta toplayan Elmalýlý þöyle der: “Bütün bu kýsýmlar, esaslý iki kýsma raci olur. Birisi sýrf yalan, uydurma ve kandýrmadan ibaret olan söz veya fiil ile tesir icra eden sihir, diðeri az çok bir hakikati suiistimal ederek ortaya konan sihirdir. Sihrin bütün mahiyeti, hayali hakikat zannettirecek þekilde insan ruhu üzerinde aldatýcý bir tesir býrakmaktan ibaret olduðu halde, bunun bir kýsmý sýrf hayal ve vehmettirmek, diðer bir kýsmý da bazý hakikat ile karýþýktýr. Binaenaleyh her sihrin tesirden büsbütün uzak olduðunu iddia etmemelidir.” (Hak Dini Kur’an Dili, 1/445)

Büyü ve sihrin gerçekliði ve hükmü

Kur’an ve Sünnet’e baktýðýmýzda, büyünün/sihrin gerçek olduðunu görüyoruz. Kur’an’da þöyle buyurulur: “Süleyman mülküne dair þeytanlarýn uydurup izledikleri þeyin ardýna düþtüler. Oysa Süleyman inkâr edip kâfir olmadý, fakat o þeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öðretiyorlar ve Bâbil’de Harut ve Marut’a, bu iki meleðe indirilen þeyleri öðretiyorlardý. Halbuki o ikisi; “Biz ancak ve ancak imtihan için gönderildik; sakýn sihir yapýp da kâfir olmayýn!” demeden kimseye birþey öðretmezlerdi. Ýþte bunlardan koca ile karýsýnýn arasýný ayýracak þeyler öðreniyorlardý. Fakat Allah’ýn izni olmadýkça bununla kimseye zarar verebilecek deðillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda saðlamayacak bir þey öðreniyorlardý. Yemin olsun ki, onu her kim satýn alýrsa, onu alanýn ahirette bir nasibi olmayacaðýný da çok iyi biliyorlardý. Hakkýyla bilselerdi, uðruna kendilerini sattýklarý þey ne çirkin bir þeydi.” (Bakara, 102)

Bu ayet üzerinde geniþ bir þekilde duran müfessirlerin söyledikleri kýsaca þudur:

Ehl-i Kitap’tan bir taife (Yahudiler), Tevrat’ý bir kenara býrakarak Hz. Süleyman a.s.’ýn hükümranlýðý ve devleti aleyhine insan ve cin þeytanlarýnýn yaptýðý iþlere ve okuduðu efsun ve efsane kitaplarýna uydular. Bunlar, meydana gelmiþ ve gelecek olaylar hakkýnda kulak hýrsýzlýðý ile birtakým malumatlar edinip, bire yüz yalan katarak kâhinler vasýtasýyla gizlice yayarlardý.

Zaman içinde kâhinler, kendilerine haber verilen þeyleri tedvin edip kitap haline getirdiler. Etrafa yaydýklarý azý gerçek çoðu yalan efsaneler ve uydurduklarý tezvirat zaman içinde türlü siyasî ve sosyal entrikalara yol açmýþ, Hz. Süleyman a.s.’ýn hükümranlýðý geçici bir süre sarsýntýya uðramýþtý.

Ancak Hz. Süleyman a.s., Allah Tealâ’nýn yardým ve lütfuyla bu insan ve cin þeytanlarýna galip geldi ve onlarý buyruðu altýna alarak çeþitli iþlerde istihdam etti. Nihayet eceli gelip vefat edince sihir/büyü kitaplarý tekrar tedavüle kondu ve hatta Hz. Süleyman a.s.’ýn da devleti sihir/büyü ile idare ettiði yalanýný yaydýlar.

Ýþte bu insan ve cin þeytanlarý bir taraftan kendi elleriyle yazýp tedvin ettikleri sihirleri, diðer taraftan da (muhtemelen I. Sürgün döneminde, milattan önce 721 ve 586 yýllarýnda iki grup olarak sürgün edildikleri) Babil’de Harut ve Marut isimli iki meleðe indirilen þeyleri de öðrenerek halka aktarýyor, böylece küfür iþliyorlardý.

Büyüyü melekler mi öðretti?

Söz buraya gelmiþken, öteden beri tartýþma konusu yapýlmýþ olan bir meseleye kýsaca deðinelim:

Yukarýda mealini verdiðimiz ayete sathî bir nazarla bakanlar, sanki Harut ve Marut isimli meleklerin insanlara sihir/büyü öðrettikleri ve insanlarýn da onlardan öðrendikleri büyüyle koca ile karýsýnýn arasýný ayýrdýðýný söylemiþlerdir.

Kur’an’ýn ifadesinden anlaþýlan odur ki, adý geçen iki meleðe indirilen þey bizzat sihir/büyü deðildi. Söz konusu þeytanlar, o iki meleðe indirilen hakikatleri, küfür vesilesi olan sihir için öðrenmiþ ve o yolda kullanmýþlardýr.

Bir diðer ifadeyle, o iki melek insanlara bizzat sihir/büyü öðretmiþ deðildir. Onlarýn yaptýðý, sihir/büyü amacýyla kullanýlmaya müsait bir ilmi öðretmek ve bunu yaparken de þu uyarýda bulunmaktýr: “Bizim öðrettiðimiz bu bilgiler, hayýr yolunda da þer yolunda da kullanýlmaya elveriþlidir. Sakýn bu ilimleri suistimal ederek büyü/sihir yapýp da kâfir olmayýn.”

Hz. Musa a.s.’ýn, asasýný emr-i ilahî ile yere atmak suretiyle Firavun’un büyücülerinin büyü ile yýlana dönüþen deðnek ve iplerini birer birer yutmasý (A’raf, 115-117; Tâhâ, 66-70) da Firavun zamanýnda Mýsýr’da büyü yapýldýðýný göstermektedir.

Hadis-i þeriflerde büyü

Sünnet’te de büyü/sihir çokça zikredilmiþtir. En önemlisi de, bizzat Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e bir Yahudi tarafýndan büyü/sihir yapýlmýþ olmasýdýr. (Buharîgöz kırpma Hicretin 7. senesinde Efendimiz s.a.v. Hudeybiye’den döndükten sonra Lebîd b. A’sem isimli bir yahudi tarafýndan kendisine büyü yapýlmýþ, büyünün etkisiyle Efendimiz s.a.v., yapmadýðý bazý þeyleri yaptýðýný zannetmiþtir. Rivayetlere göre 6 ay sürdüðü anlaþýlan büyünün etkisinden Allah’ýn izniyle kurtulmuþ, iki meleðin (bir rivayete göre Cebrail ve Mikâil a.s.’ýn) bildirmesiyle büyüde kullanýlan tarak ve saç telinin atýldýðý kuyuyu bularak kapattýrmýþtýr.

Bu vesileyle belirtelim ki, bu büyü, vahyin tebliði ve dinî iþlerin tedviri konusunda deðil, tamamen dünyevî iþlerde Efendimiz s.a.v.’i kýsmen etkilemiþtir. O’nun, bu büyünün tesiriyle peygamberlik görevine halel getirecek en küçük bir deðiþiklik yaþadýðýna dair hiçbir iþaret yoktur. Kaldý ki Kur’an, O’nun peygamberlik görevini yerine getirirken devamlý surette koruma altýnda olduðunu bildirmiþtir. (Maide, 67)

Keza Efendimiz s.a.v’in pak eþlerinden Hz. Hafsa r.anha’ya bir cariyesi tarafýndan büyü yapýldýðý, bu sebeple cariyenin ölüm cezasýna çarptýrýldýðý rivayet edimiþtir. (Muvatta)

Sihir/büyünün hakikati sebebiyle Efendimiz s.a.v., “helâk edici” olarak nitelendirdiði 7 þeyden bizleri sakýndýrýrken, bunlar arasýnda büyü/sihir yapmayý ve yaptýrmayý da zikretmiþ ve þöyle buyurmuþtur: “Helak edici yedi þeyden sakýnýn.” Sahabe bu 7 þeyin neler olduðunu sorunca þöyle buyurmuþtur: “Allah’a þirk koþmak, sihir yapmak, Allah’ýn haram kýldýðý bir kimseyi haksýz yere öldürmek, faiz yemek, yetim malý yemek, düþmana hü***** esnasýnda savaþtan kaçmak ve hiçbir þeyden haberi olmayan namuslu kadýnlara zina iftirasý atmak...” (Buharî, Müslim, Ebu Davud)

Büyü/sihir konusundaki hadislere daha fazla örnek zikretmek mümkün ise de, biz bu kadarla yetinelim.

Týlsým nedir?

Týlsým: Semavî birtakým güçlerin, arzî güçlerle birleþerek garip, olaðandýþý iþler yapmasý þeklinde tarif edilir (et-Tânevî, Keþþâfu Istýlâhâti’l-Fünûn, 2/927). Elmalýlý Hamdi Yazýr, týlsýmýn, Hz. Ýbrahim a.s’ýn kavmi olan Keldanîler’in yaptýðý sihir türü olduðunu söyler ve þöyle der: “Fikrimizce bu sihirde, tabiiyat ile ruhiyatýn eski zamanlarda keþfedilmiþ, birbiriyle iliþkili bazý garip özellikleri birleþtirilerek uygulandýðý anlaþýlmaktadýr.” (Hak Dini Kur’an Dili, 1/443)

Ayýn akrep burcunda bulunduðu sýrada mühre kazýtýlan akrep figürünün, kiþiyi akrep ýsýrmalarýna karþý koruyacaðý, arkasýný üstü açýk olduðu halde aya doðru dönen hayvanlarýn, ay ýþýðýnýn arkalarýna vurmasý sebebiyle öleceði… gibi hususlar semavî kuvvetlerle arzî kuvvetlerin belli bir tarzda bir araya gelmesi sonucunda oluþan týlsýmlara örnek olarak zikredilmiþtir. (Ýbn Hazm, el-Fýsal, 5/101-102; Âlûsî, Rûhu’l-Ma’ânî, 20/120)

Ýbn Hazm týlsým hakkýnda müþahedeye dayalý enteresan bilgiler verir ve þunlarý söyler: “Týlsým, eþyanýn tabiatýný deðiþtirme ve gözbaðcýlýk deðildir. Týlsýmlar, Allah Tealâ’nýn terkib ettiði birtakým güçlerdir ki, soðuðun sýcak ile ve sýcaðýn soðuk ile giderilmesi gibi, Allah Tealâ bu týlsýmlar vasýtasýyla baþka bazý güçleri ortadan kaldýrýr. (&#8230göz kırpma Týlsýmlarýn def’i mümkün deðildir.”

Semavî güçlerle arzî güçler arasýndaki denge ve iliþki doðru biçimde kurulduðu zaman, týlsým garip hadiselerin oluþmasýna yol açabilir. “Mýknatýsýn demiri, kehribarýn saman çöpünü çekmesi ve sirkenin ittiði taþ böyledir. Bu taþ, içinde sirke bulunan kaba sarkýtýldýðý zaman kaba girmez, dýþýna kaçar. Keza yaðmur çeken taþ da buna örnektir ki, bu taþ Türkler arasýnda iyi bilinir.” (el-Îcî, el-Mevâkýf, 3/368)

Týlsýmýn gerçekliði

Týlsýmýn varlýklar üzerinde gerçek bir etkisi olabileceði, ulemanýn bu konudaki beyanlarýnýn ortaya koyduðu bir sonuçtur.

Baðdat’a giriþ kapýlarýndan “Týlsým Kapýsý” üzerindeki yýlan figürü sebebiyle Baðdat’ta hiç kimsenin yýlan sokmasý sebebiyle ölmediði, yýlanýn soktuðu kimselerin hiç acý hissetmediði veya çok az hissettiði, buna mukabil Baðdat dýþýnda yýlan sokmasý sebebiyle ölümlerin meydana gelmesi, Âlûsî’nin bizzat müþahede ettiði bir hadise olarak yukarýda adý geçen tefsirinde zikredilmektedir.

Keza Ýbn Hazm de -yine yukarýda mezkûr eserinde- týlsýmýn hakikati hakkýnda þunlarý söylemektedir: “Biz týlsýmlarýn etkilerini açýk olarak bugüne kadar görüyoruz. Çekirgenin girmediði ve havanýn hiç soðumadýðý köylerin mevcudiyeti, Sarakosta (Saragossa)’ya zorla sokulmadýkça yýlan girmemesi ve daha birçok olay buna örnektir ki, bunu sadece inatçý kimseler inkâr eder. Týlsým konusunu iyi bilenlerden artýk kimse kalmamýþtýr; geride kalan ise onlarýn yaptýklarýnýn eser ve izlerinden ibarettir…” (el-Fýsal, 5/101-102)

Týlsýmla gerçek anlamda ilgilenenlerin söylediklerine tefsirinin pek çok yerinde deðinen Allame Âlûsî de þöyle der: “Týlsým ilmiyle uðraþanlarýn söylediklerinin doðru olmasý mümkündür. Ýþin gerçek durumunu ise Allah Tealâ bilir.” (Âlûsî, a.g.e., ayný yer.)

Þu halde týlsýmýn bir hakikati olduðunu, ancak günümüzde bu konuyu gerçek mahiyetiyle bilen ve uygulayan kimse bulunmadýðýný söylemek mümkündür. Bu itibarla birtakým eþyalarýn insanlara uðurlu geldiði, kötülük ve zararlarý def ettiði þeklinde halk arasýnda dolaþan inanç ve söylentilere itibar etmemek gerekir.

Nazar deðmesi nedir?

Nazar, bir kimsenin, baþka birisine, onun bir eþyasýna, hayvanýna, malýna… hasetle karýþýk beðenerek bakmasýdýr (Ýbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 10/200). Bu bakýþýn etkisi ile o kimsenin þahsýna, malýna veya eþyasýna büyük zarar gelebilir.

Kur’an’da þöyle buyurulur: “Ýnkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ýgöz kırpma iþittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. ‘O mutlaka delidir’ diyorlardý. Oysa Kur’an, alemler için bir öðütten baþka bir þey deðildir.” (Kalem, 51-52)

Ýbn Abbas r.a, Mücahid ve daha baþkalarý bu ayetin, nazarýn mevcudiyetine ve Allah Tealâ’nýn dilemesiyle tesirinin gerçek olduðuna delil teþkil ettiðini söylemiþlerdir. (Ýbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 4/525)

Efendimiz s.a.v.’den de nazarýn hak olduðunu ifade eden birçok hadis nakledilmiþtir. Bunlardan birisi þöyledir: “Nazar haktýr. Eðer kaderi geçecek bir þey olsaydý, nazar onu geçerdi.” (Müslim, Tirmizîgöz kırpma

Bir diðer rivayette de þöyle buyurulmuþtur: “Nazar, Allah’ýn izniyle kiþiyi daða çýkaracak ve oradan indirecek derecede etkiler.” (Ahmed b. Hanbel, Ebu Ya’lâgöz kırpma

Sahabe’den Sehl b. Huneyf r.a. yýkanmak için elbisesinin üstünü çýkarmýþtý. Âmir b. Rebî’a r.a. da ona bakýyordu. Sehl, cildi güzel, bembeyaz bir kimseydi. Âmir, “Hiç güneþ görmeyen ciltler bile bugün gördüðüm gibi deðildir.” dedi. Bunun üzerine Sehl hastalandý. Sehl’in rahatsýzlandýðý Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e haber verildi ve “Sehl baþýný bile kaldýramýyor.” dendi. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v., “Suçladýðýnýz birisi var mý?” diye sordu. Orada bulunanlar, “Âmir b. Rebî’a” diye cevap verdiler. Efendimiz s.a.v. Âmir r.a.’ý çaðýrýp kendisine kýzdý ve þöyle buyurdu: “Sizden biriniz kardeþini neden (nazarla) öldürüyor? Ona ‘mâþallah’ deseydin ya! Haydi þimdi kardeþin için yýkan.” buyurdu. Âmir de yüzünü, ellerini, dirseklerini, dizlerini, ayak topuklarýný ve böðürlerini bir kap içinde yýkadý. Sonra bu su Sehl r.a.’ýn üzerine döküldü. Sehl r.a. anýnda iyileþti. (Muvatta)

Mucize ile Sihir/Büyü Farký

1-Mucize Allah Tealâ’nýn, peygamber olarak görevlendirdiði insanlar eliyle gerçekleþtirdiði olaðan üstü olaylara denir; çalýþarak, öðrenerek, okuyarak ve pratik yaparak mucize gösterilemez. Sihir/büyü ise bilenlerden öðrenmek ve çalýþmak suretiyle herkesin ulaþabileceði bir iþtir.

2- Mucize tamamen gerçektir; meydana gelmesinde herhangi bir sahtelik, göz baðcýlýk veya aldatma yoktur. Doðrudan doðruya peygamber tarafýndan ve vasýtasýz olarak izhar edilir. Sihir/büyü ise genellikle gözbaðcýlýða ve el çabukluðuna dayanýr. Gerçek payý bulunanlarda ise cinlerden ve sair varlýklardan yardým alýnýr.

3- Sihir/büyü, özel bazý vakitlerde ve özel birtakým eþya kullanýlarak yapýlýr; yani belli þartlarý vardýr. Mucize ise böyle deðildir. Allah Tealâ’nýn dilediði her zaman peygamberler eliyle izhar olunur.

4- Büyü/sihir yenilenmediði zaman bir süre sonra etkisini kaybeder. Mucize ise, kendisinden beklenen maksadý hasýl ettiði sürece devamlýdýr.

5- Mucize, kevnî olaylara bile müdahale edip onlarý deðiþtirecek çapta meydana gelebildiði halde (ayýn ikiye ayrýlmasý, denizin yarýlmasý… gibi), sihir/büyü, sýnýrlý bir sahada cüz’î bir etkiye sahiptir.

Sihir, Büyü ve Týlsýmýn Hükmu

Sihir, büyü, týlsým… gibi iþlerle uðraþmak dinimizin kesin olarak yasakladýðý, haram kýldýðý þeylerdir ve kiþiyi küfre kadar götürür.
Bununla birlikte, alimler yapmak için deðil, fakat yapýlmýþ olaný bozmak ve þerrinden korunmak için sihir/büyü öðrenmenin haram olmadýðýna hükmetmiþtir. (Elmalýlý, a.g.e., 1/447)

NE YAPMALI?

Her ne kadar kendimiz uðraþmasak da -Allah korusun- sihir/büyüye maruz kalabilir veya baþkasýnýn nazarýnýn hedefi olabiliriz. Böyle bir durumda yapýlmasý gerekenleri de kýsaca özetleyelim:

Sihirden korunmanýn yolu,

Sihir/büyü, týlsým, nazar vb. þeylere karþý takýnýlacak tavýr, öncelikle her þeyin Allah Tealâ’nýn iznine ve dilemesine baðlý olduðunu bilmektir. Dolayýsýyla öncelikle Allah Tealâ’ya güçlü bir iman ve teslimiyetle baðlanmak gerekir. “Allah’ýn izni olmadýkça onlar (büyücüler) kimseye bir zarar veremezler.” (Bakara, 102) ayeti dikkatimizi bu noktaya çekmektedir.

Efendimiz s.a.v., hayvanýnýn terkisine bindirdiði Abdullah b. Abbâs r.a.’a hitaben, “Ey çocuk! Sana, Allah’ýn seni faydalandýracaðý kelimeler öðreteyim mi?” demiþti. Ýbn Abbâs r.a., “Evet, ey Allah’ýn Resulü..” diye cevap verince þöyle buyurdu:

“Allah’ýn emir ve nehiylerini (onlara riayet etmek suretiyle) muhafaza et ki Allah da seni muhafaza etsin. Allah’ýn emir ve nehiylerini muhafaza et ki, O’nu(yardýmýnýgöz kırpma her zaman önünde bulasýn. Geniþlik zamanýnda O’nu an ki, darlýk zamanýnda da O seni ansýn (ve sana yardým etsin). Ýstediðinde Allah’tan iste; sýðýndýðýnda Allah’a sýðýn. Olacak þeyler konusunda kalem kurumuþ, hüküm kesinleþmiþtir. Þayet mahlukatýn tamamý sana bir menfaat saðlamak için bir araya toplansalar ve fakat Allah onu senin hakkýnda yazmamýþ ise, onu yapmaya muktedir olamazlar. Ve þayet sana bir zarar vermek için toplansalar, ancak Allah onu senin hakkýnda takdir etmemiþse, onu yapmaya da güç yetiremezler. Bil ki, zorlandýðýn þeye sabretmende çok hayýr vardýr. Zafer sabýrla, ferahlýk da sýkýntýyla birliktedir. Güçlükle beraber kolaylýk vardýr.” (Ahmed b. Hanbel, 1/307)

Bunun arkasýndan, dua ve zikri terk etmemek gelir. Efendimiz s.a.v.’den nakledilen uzun bir hadisin bir bölümü þöyledir:

“Sizin yapacaðýnýz þey, Allah’ý zikretmektir. Böyle bir kimse, düþmanýn hýzla takip ettiði, sonunda muhkem bir kaleye rastlayýp kendisini düþmandan koruduðu kimse gibidir. Kendini þeytandan ancak Allah’ý zikretmek suretiyle koruyan kul da böyledir.” (Ahmed b. Hanbel, Tirmizîgöz kırpma

Çokça Kur’an okumak, ibadetleri aksatmadan yapmak ve devamlý abdestli bulunmaya özen göstermek de kiþiyi sihir/büyü gibi zararlý þeylerin etkisinden koruyan hususlardandýr.

Yapýldýktan sonra ise büyü/sihirin etkisini ortadan kaldýrmanýn en sahih yolu, çokça Kur’an okumak ve Allah Tealâ’yý zikretmektir. Bunun yanýnda Efendimiz s.a.v.’in öðrettiði dualar vardýr ki, onlarý da ezberleyip okumak son derece faydalýdýr.

Bir de ihlâs ve takva sahibi kimselerden sihir/büyü konusunda bilgi ve tecrübesi bulunanlara müracaat etmekte fayda vardýr. Bu noktada çok dikkatli olmak gerekir. Ýnsanlarýn zaaflarýndan istifade etmek için bu iþi bir meslek haline getirmiþ olup aslýnda sihir/büyü ile hiç alakasý olmayan dolandýrýcý tiplerin tuzaðýna düþmemeye dikkat etmelidir.

Nazardan nasýl korunulur?

Nazardan korunmanýn ve meydana gelmeden önce nazarý engellemenin yolu, bir kardeþimizde hoþumuza giden bir þey gördüðümüzde “Bârekellâhu fîhi.” (Allah ona bereket versin), “Allâhümme bârik aleyhi.” (Allahým, ona bereket ihsan eyle) veya “Mâþallah.” (Allah’ýn dilediði olur) demektir.

Efendimiz s.a.v. buyurmuþtur ki: “Sizden biriniz kardeþinde, kendisinde veya malýnda hoþuna giden bir þey gördüðü zaman ona bereket dileyerek dua etsin. Zira nazar haktýr.” (Ahmed b. Hanbel, 3/447)

Ýbn Hacer þöyle der: “Bir þeyi beðenen kimsenin, hemen beðendiði þey için bereket dilemesi gerekir. Onun böyle yapmasý bir rukye (dua) olur.” (Fethu’l-Bârî, 10/205) Bereket dilemek, yukarýda geçen ifadelerden birisini söylemek demektir.

Nazar meydana geldikten sonra yapýlacak þey ise, yukarýda geçen Sehl r.a. olayýnda olduðu gibi, nazarý deðen kiþinin abdest almasý ve o suyu, kendisine nazar deðen kiþinin üzerine dökmesidir. Nitekim Efendimiz s.a.v.’in yukarýdaki uygulamasýný teyit eder tarzda Hz. Aiþe r.anha validemizin þöyle dediði nakledilmiþtir:

“Baþkasýna nazarý deðen kimseye abdest almasý emredilir, o da abdest alýrdý. Sonra o suyla, kendisine nazar deðen kiþi yýkanýrdý.” (Ebu Davud)

Eðer bir kimseye kimin nazarýnýn deðdiði bilinmiyorsa, zikir ve meþru rukyeyle Allah Tealâ’ya sýðýnmaktan, Kur’an okumaktan ve dua etmekten baþka yapýlacak bir þey yoktur. Bilhassa Fatiha, Felâk, Nas ve Ýhlâs sureleri ile Ayetelkürsî’yi okumak tavsiye edilmiþtir.

Efendimiz s.a.v. þöyle buyurmuþtur: “Rukye ancak nazar ve (yýlan, akrep vb.) sokma(sýgöz kırpma sebebiyle yapýlýr.” (Buharî, Müslim). Burada geçen rukye, Kur’an okumaktan ibarettir.

Halk arasýnda çocuklarý nazardan korumak maksadýyla “nazar boncuðu” takmak oldukça yaygýn bir adettir. Ne var ki nazar boncuðu göz deðmesine bir fayda saðlamadýðý gibi, dinimizce de yasaklanmýþ þeylerdendir.

Ayný þekilde içinde Kur’an ayetlerinden baþka bir þey bulunan muskalar takmak da dinimizce hoþ karþýlanmamýþ, yasaklanmýþ uygulamalardandýr.

Bununla birlikte okuma yazmasý olmayan ve ezberinde Kur’an ayetleri bulunmayan kimseler için, üzerinde Kur’an ayetleri ve Efendimiz s.a.v.’den rivayet edilmiþ dualar bulunan bir kâðýdý (muska), hürmetine halel getirmemeye dikkat ederek taþýmakta da bir sakýnca yoktur. Bu da bir anlamda rukye olarak kabul edilebilir.
Bu yazýda ele aldýðýmýz konu, fizikötesi alanla, yani gaybla ilgili olduðundan, fal, kehanet, astroloji, burçlar… gibi bu konuyla iliþkili olan bazý hususlara deðinmedik. Zira bunlar da ayrý bir yazýnýn konusunu teþkil edecek kadar öneme ve ayrýntýlara sahiptir.


EBUBEKÝR SÝFÝL
Semerkand Dergisi
Gönderen: 02.07.2006 - 18:11
Bu Mesaji Bildir   rana_80 üyenin diger mesajlarini ara rana_80 üyenin Profiline bak rana_80 üyeye özel mesaj gönder rana_80 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 864 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilkser (43), gorkem yildiz (37), akky (39), HAKAN KÜCÜK (51), feride orhan (56), ME10 (47), MDMETIN (39), deniz-19 (37), avni kamzeli (43), asteroit (49), erdem (), Webcam_M (54), sel14tr (44), icalim (53), ilyas.fr (46), maneviyat (46), Ý.TEKGÜL (55), vgozukara (42), EMRULLAH (39), artvinli (59), emineyzc (48), looder (56), Cheetah (34), Keje (43), sahmeran28 (50), meto54 (63), selmani fahrisi (40), alonewolf (47), ibocan2 (42), chocuq87_54 (37), KaRaGoZLuM (41)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58734 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.