hydroxychloroquine colchicine generique rhinocortchloroquine colchicine cipralex ciprine cipro med cipro clamycin clarinex clarithrocine claritin claritine claromycine claropram clavamox clavu basan cleocin climara clobex clocim clomid clopin clot basan clozaril co acepril co atenolol co diovan co enalapril co enatec co epril co lisinopril coaprovel colcrys colofac combivir compazine competact concor plus concor confortid conjugen convulex copegus corangine
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
elmeru su an offline elmeru  
BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT
3 Mesaj
"...Hak budur ki o gazilerin içinde böyle gaziler olmasa, Zigetvara bu kadar yakýnda dört yan kafir hisarý iken bekleyiþ, duraklama özellikle böyle cenge çalýþmane mümkün idi."
Peçevî tarihi, s. 355

Yarýn arifeydi. Öbür günkü bayram için hazýrlanan beyaz kurbanlar, küçük Grigal palankasýnýn etrafýnda otluyorlardý. Karþýda... Yarým mil ötede Toygun Paþa'nýn
son kuþatmasýndân çýlgýn kýþýn hiddeti sayesinde kurtulan Zigetvar Kalesi, sönmüþ bir yanardað gibi, simsiyah duruyordu. Hava bozuktu. Ufku, küflü demir renginde,
aðýr bulut yýðýnlarý eziyor, sürü sürü geçen kargalar tam hisarýn üstünden uçarken sanki gizli bir kara haber gülürüyorlarmýþ gibi, acý acý baðýrýyorlardý. Palanka kapý-
sýnýn saðýndaki beden siperinde sahipsiz bir gölge kadar sakin duran Kuru Kadý yavaþça kýmýldadý; ikindiden beri rutubetli rüzgârýn altýnda düþünüyor, uzakta, belirsiz sisler içinde süzülen kurþuni kulelere bakýyordu. Bunlarýn hepsi Türklerin elindeydi. Yalnýz þu Zigetvar... yýkýlmaz bir ölüm seddi halinde "Kýzýlelma" yolunu kapatýyordu. Sanki bu uðursuz kargalar hep onun mazgallarýndan taþýyor, anlaþýlmaz bir lisanýn çirkin küfürlerine benzeyen sesleriyle her tarafý gürültüye boðuyorlardý.
Kuru Kadý içini çekti. Sonra "Ah..." dedi. Ýncecik, sinirli boynunun üstünde bir taþ topuz gibi duran çýkýk alýnIý iri kafasýný salladý. Yeþil sarýðýný arkaya itti. Islak gözlerini oðuþturdu. Þimdiye kadar, asker olmadýðý halde, her muharebeye girmiþti. Birkaç bin yeniçeriyle dört beþ topu olsa... bir gece içinde þu kaleyi alývermek iþten bile deðildi. Þimdi vakýa müstakildi. Ne isterse yapabilirdi.Palankanýn kumandaný Ahmet Bey öteki boy beyleriyle beraber Toygun Paþa ordusuna katýlýp Kapuþvar fethine gitmiþ... Kapuþvardan sonra Zigetvarý saran ordu kýþýn aman vermez zoruyla, zaptý yarý býrakarak Budin'e dönünce, o da askerleriyle tekrar palankasýna gelmemiþ,
Toygun Paþa'nýn yanýnda kalmýþtý. Bugün Grigal'den altý mil uzaktaydý. Palankaya yalnýz Kuru Kadý karýþýyordu; esmer, zayýf yüzünü buruþturdu: "Palanka... amma
topu tüfeði kaç kiþi?" dedi. Bütün genç savaþçýlarý Ahmet Bey beraberinde gülürmüþtü.. Hisardakiler zayýflardan,bekçilerden, hastalardan, ihtiyar sipahilerden ibaretti.Hepsi yüz on üç kiþiydi! Düþman, galiba öteki palankalardan çekiniyordu: Yoksa burasýný býrakmaz, mutlaka almaða kalkardý. Biraz eðildi. Ýnce yosunlu, soðuk sipere dirseklerini dayadý. Aþaðýya baktý. Ýki üç asker beyaz koyunlarýn arasýnda dolaþýyordu. Bir tanesi karþýsýna geçtiði iri bir koçu, baþýna dokunarak kýzdýrýyordu, tos vuruyordu. Öbürleri, elleri silahlarýnda, bu oyunu seyrediyorlardý. Baðýrdý:
- Oynamayýn þu hayvanla...
Askerler, baþlarýný tepelerden gelen sese doðru kaldýrdýlar. Kuru Kadý'dan hepsi çekinirlerdi. Gayet sert,gayet titiz, gayet sinirli bir adamdý. Adeta deli gibi bir
þeydi. Sabahtan akþama kadar namaz kýlar, zikreder,geceleri hiç uyumazdý. Daha yatýp uyuduðunu kalede gören yoktu. Vali Ahmet Bey ona "bizim yarasa" derdi.
Zavallýnýn sabahý bekleme denilen hastalýðýný kerametine de yoranlar vardý. Tekrar baðýrdý: .
- Haydi, artýk akþam oluyor, içeri alýn onlarý.Askerler koyunlarý toplamaða baþladýlar. Kuru Kadý'nýn dirsekleri acýdý. Doðruldu. Tekrar Zigetvar'a bak-
tý. Üst tarafýndaki göl, kirli bakýr bir levha gibi yeri kaplýyordu. Kargalar, havaya boþaltýlmýþ bir çuval canlý kömür ellemeleri gibi karmakarýþýk geçiyorlar, sükûtu parçalayan keskin, sivri sesleriyle gaklýyorlardý.Kalbinde aðýr bir elem duydu. "Hayýrdýr inþallah" dedi.Caný o kadar sýkýlýyordu ki... Elleri arkasýnda, baþý
önüne eðik, bastýðý siyah kaplama taþlarýna görmez bir dikkatle bakarak yavaþ yavaþ yürüdü. Derin bir karanlýk kuyusunu andýran merdivenin dar basamaklarýnda kayboldu.
... Arife sabahý, herkes uyurken, o, her vakit ki gibi yine uyanýktý! Mescit odasýnýn önündeki taþ yalakta, iki büklüm, abdestini tazeliyordu. Giden gece, daha gölge-
den eteklerini toplayamamýþtý. Bahçeye çýkan kapý kemerinde asýlý kandil, sönük ýþýðýyla, duvarlarý titretiyordu.
- Hey, çavuþbaþý... Hey!...
Elindeki ibriði býraktý. Kulak kabarttý. Bu, kuledeki nöbetçinin sesiydi. Kollarý sývalý, ayaklarý çýplak, baþýnda takke, hemen yukarý koþtu. Merdivende çavuþa
rastgeldi. Onu itti. Yürüdü. Nöbetçinin yanýna atýldý:
- Ne var?
- Kaleden düþman çýkýyor.
Erguvani bir esmerlik içinde siyah bir kaya gibi duran Zigetvara baktý. Bu kayadan yine koyu, uzun bir karartý süzülüyor, palankaya doðru akýyordu.
- Bize geliyorlar... dedi:
Çavuþa döndü:
- Haydi, gazileri uyandýr. Kurban bayramýný bugünden yapacaðýz. Koþ. Bana da çabuk topçuyu gönder.Çavuþ, bir eliyle bakýr tolgasýný tutarak, koþtu.
Merdivene daldý. Kuru Kadý, uzakta, kara yerin üstünde daha kara bir leke gibi yavaþ yavaþ ilerleyen düþman alayýna dikkatle baktý. Gözlerini küçülttü, büyült-
tü. Önlerinde birkaç top da sürüklüyorlardý. Binden fazla idiler. Halbuki hisardaki gaziler? Kendisiyle beraber yüz on dört kiþi... "Ama, yine haklarýndan geliriz!"
dedi. Uyanan, yukarý koþuyordu. Hisar kapýsýnýn iyice baðlanmasýný emretti. Sarýðýný, cübbesini, kýlýcýný, tüfeðini getirtti. Ýhtiyar topçu gelince, ona da, hemen "haber toplarý"ný atmasýný söyledi. Bu bir adetti. Taarruza uðrayan bir palanka hemen "Ýþaret topu" atarak etrafýndaki kuleleri imdadýna çaðýrýrdý.
Biraz sonra düþman hisarýn önünde, harp düzeninegirmiþ bulunuyordu. Zaplar baþsýz, gür ejderha yavrularý gibi siyah aðýzlarýný bedenlere çevirmiþti. Türkçe
baðýrdýlar:
- Size teklifimiz var. Elçimizi içeri alýr mýsýnýz?
Kuru Kadý:
- Alýrýz. Gönderin, gelsin! cevabýný verdi.Bedenler, kalkanlý, tüfekli, oklu gazilerle dolmuþtu.Palankanýn ruhu, neþesi, keyfi olan iki arkadaþ, bu esnada tuhaf tuhaf laflar söyleyip yine herkesi güldürüyordu. Bunlarýn ikisine de "deli" derlerdi: Deli Mehmet,Deli Hüsrev... Serhatýn muharebelerinde, hayale sýðmayacak yararlýlýklarýyla masal kahramanlarý gibi inanýlmaz bir þöhret kazanan bu iki deli, hiçbir nizama
hiçbir kayda, hiçbir disipline girmeyen, dünya þerefinde gözleri olmayan Anadolu derviþlerindendi. Her zaferden sonra kumandanlar onlara rütbe, hil'at, murassa kýlýç gibi þeyler vermeye kalkýnca gülerler: "Ýstemeyiz, fani vücuda kefen gerektir. Hil'at nadanlarý sevindirir..." derler, hak uðrundaki gayretlerine ücret, mükafat, övgü kabul etmezlerdi. Harp onlarýn bayramýydý.
Tüfekler, oklar, atýlmaða; toplar gürlemeðe; kýlýçlar,kalkanlar þakýrdamaða baþladý mý, hemen coþarlar,
kendilerinden geçerler; naralar savunarak düþman saflarýna saldýrýrlar... alevi gözlerle takip edilemeyen birer canlý yýldýrým olup tutuþurlardý.
Kuru Kadý, onlarýn herkesi güldüren münakaþalarýný, saçma sapan sözlerini gülümseyerek dinlerken, elçiyi yanýna getirdi, iki deli de sustu. Herkes kulak ke-
sildi. Bu elçi Türkçe biliyordu. Küstahça tekliflerinisöyledi.
Palankayý saran Zigetvar kumandaný Kýraçin'di.
Yanýnda iki bine yakýn savaþçýsý vardý. Grijgal'in "Vire
ile verilmesini istiyordu. Ateþe, nura, haça, Ýncil"e, Zebur'a yemin ediyor; çýkýp giderlerken muhafýzlara hiç-
bir ziyaný dokunmayacaðýna dair söz veriyordu.
Kuru Kadý:
- Pekâlâ!... Haydi git. Biz aramýzda anlaþalým, kararýmýzý size öðleden sonra bildiririz! diye elçiyi aþaðý
gönderip kapýdan attýrdý. Sonra etrafýndakilere döndü.
Þöyle bir göz gezdirdi. Sýrtýnýn hafýf kamburu içeri çekildi:
- Ýþittiniz ya, gaziler! dedi, Kýraçin haini bizim yüz
on kiþiden ibaret olduðumuzu anlamýþ... üzerimize iki
bin kiþi ile geldi. Teklif ettiði "Vire"yi kabul etmek isteyenler vârsa ellerini kaldýrsýn!
Kimsenin eli kalkmadý.
- Öyleyse hazýr olalým. Haydi...
Bir gürültüdür koptu;
- Hazýrýz...
- Hepimiz, hepimiz...
- Hepimiz, hepimiz hazýrýz.
- Kýlýçlarýmýz, kalkanlarýmýz yaðlý.
-(~klanmý~ havlý_
- Yataðanlanmýz keskin...
- Bugün nusret bizim.
- Amin, amin...
Kuru Kadý, "Ey alemlerin rabbi" diye ellerini kaldýrdý. Bir duaya baþlayacaktý. Deli Mehmet yalýn kýlýç karþýsýna dikildi. Palabýyýk, gök gözlü, geniþ beyaz çehresi,
yeni doðmuþ bir ay gibi parlýyordu:
- Duayý býrak, efendi dedi, gaza duadan faziletlidir. Gel... Lütfet. Bize þu kapýyý aç. Kalbindeki korkuyu
at. Ýþte hepimiz hazýrýz. Þu ayaðýmýza gelen gaza fýrsatýný kaçýrmayalým.
Kuru Kadý'nýn elleri aþaðý düþtü. Deli Hüsrev de arkadaþýnýn yanýna sokulmuþtu. Bütün gaziler bu iki delinin arkasýna üþüþtü. Sanki hepsi bir anda deli oldu-
lar... bir aðýzdan.
- Aç bize kapýyý, aç... diye baðýrmaya baþladýlar.Kuru Kadý'nýn iri patlak gözleri yaþardý. Yüzü sapsarý oldu. Uzun siyah sakalý kýmýldadý. Ýki deliyi bile
titreten, bütün gazilerin saçlarýný ürperten ilahi bir
aðýt ahengi kadar etkili sesiyle haykýrdý.
- Meydan erleri! Ey mertler! Padiþahýmýz Süleyman Gazi aþkýna þu sözümü dinleyin. Benim muradým
sizi gazadan engellemek deðildir. Bugün can, baþ feda
olsun... Özellikle yarýn kurban bayramý... Fakat bakýnýz maksadým ne? Bugün cuma... hem de arife. Bugün
hacýlarýmýz Arafat'ta, diðer mü'minler camilerde bizim
gibi gazilerin zaferi için dua etmekteler... Bunda þüphesi olan var mý?
- Hayýr.
- Hayýr, asla...
- Hayýr.
- O halde münasip olan budur ki, biz de namazla-
rýmýzý eda edelim. Gözlerimizin yaþýný dökelim. Dua
edelim. Birbirimizle helallaþalým. Sonra gazaya giriþelim. Kalanlarýmýz gazi, ölenlerimiz þehit olsun! Dünyada iyi nam ile anýlalým. Ahirette peygamberimizin âlemi dibinde toplanalým... Ne dersiniz?
- Hay hay!
- Uygun...
- Pekâlâ!
Gazilerin hepsi buna razý oldu. Öðleye kadar durdu-
lar. Abdest aldýlar, namaz kýldýlar, tekbir çektiler, helallaþtýlar. Kýraçin'in askeri, sardýklarý palankadan yükselen derin uðultuyu hep teklif ettikleri "Vire" münakaþasýnýn gürültüsü sanýyorlardý.
Ansýzýn, uzaktaki Türk kulelerinden atýlan "iþaret
toplarý" iþitildi. Bu, "Biz, dörtnala geliyoruz" demekti.
Kuru Kadý eliyle hisarýn kapýsýný açtý. Grijal gazileri
"Allah, Allah" naralarýyla müthiþ bir taþkýn deniz gibi
fýþkýrdýlar. Ýki koldan hücum olunuyordu. Kollardan birisine Deli Hüsrev, birisine Deli Mehmet baþ olmuþtu.
Ovada, Grijgal'e gelen yollardan bir toz dumanýdýr
kalkýyordu. Nice bin atlý imdada koþuyor sanýlýrdý. Düþman, bu hali görünce þaþýrdý. Ýki ateþ arasýnda kaldýðý-
ný anladý. Halbuki toz duman içinde yaklaþan ancak
beþ on gaziydi.
... Bozgun baþladý.
Deli Mehmet'le Deli Hüsrevin takýmlarý düþmaný
kaçýrmamak için iyice sarýyordu. Kara Kadý cübbesini
atmýþ. Elindeki kýlýç, cesaretlendirdiði gazileri arkasýndan yürüyordu. Deli Hüsrev, bir sarhoþ gibi Kýraçin'inalayýna dalmýþ kesiyor, kesiyor... inanýlmaz bir çabuklukla kaçanlara yetiþiyor, ikiye biçiyordu.
Kuru Kadý'nýn gözleri Deli Mehmet'i aradý.
Bakýndý, bakýndý.
Göremedi.
Acaba o muydu? Yüreði aðzýna geldi. Düþman safýna karýþýp kaynaþan kolun arkasýnda iri bir vücut yereuzanmýþtý... Elli altmýþ adým kadar kendisinden uzaktý... Siyah, yüksek atlý bir þövalye, uzun bir kargýyý bu
uzanmýþ vücuda saplýyordu. Durmadý. Ýlerledi. Koþarken ayaðý bir taþa takýldý. Yuvarlanýyordu. Kýlýcý ile fýrladý. Hemen toplandý. Kalktý. Düþen kýlýcýný aldý. Doð-
ruldu. Koþacaðý tarafa baktý. Þövalye atýndan inmiþ,kargýladýðý þehidin baþýný teninden ayýrmýþtý. Bu anda,bu kestiði baþ elinde, yine siyah bir þeytan gibi þahlanan atma sýçradý. Kaçacaktý... Kuru Kadý, bütün kuvvetiyle ona yetiþmek için koþarken, baktý ki sol ilerisinde Deli Hüsrev kalkanýný sallayarak, avazý çýktýðý kadar baðýnyor,
- Mehmet, Mehmet!... Canýný verdin!... Bâþýný
verme Mehmet!...
Bu nara o kadar müthiþ, o kadar tesirli, o kadar yanýktý ki... Kuru Kadý: "Vah Deli Mehmet'miþ!" diye olduðu yerde dikildi kaldý. Durur durmaz, o an, kýrk adým
kadar yaklaþtýðý kesik baþlý þehidin yerden fýrladýðýný
gördü. Nefesi tutuldu. Þaþýrdý. Bu baþsýz vücut uçar gibi koþuyordu. Kendi kellesini gülüren zýrhlý þövalyeye
yetiþti. Eliyle öyle bir vuruþ vurdu ki... Lanetli hemen
yüksek atýndan tepesi üstü yuvarlandý. gülürmek istediði baþ elinden yere düþtü. Deli Mehmet'in baþsýz vü-
cudu canlýymýþ gibi eðildi. Yerden kendi kesik baþýný aldý. Hemen oracýða yorgun bir kahraman gibi, uzanýverdi. Bunu Kuru Kadý'dan baþka kimse görmemiþti. Herkes kaçan düþmaný kovalýyordu. Yalnýz Deli Hüsrev,
- Yüzün ak olsun, ey yiðit! diye baðýrdý. Sonra Kuru Kadý'ya doðru koþarak sordu.
- Nasýl, gördün mü bu civaný?
- Görmedin mi?
Kuru kadý sesini çýkaramadý. Gördüðü harika onu
dondurmuþtu. Olduðu yerde öyle dimdik kaldý. Sanki
ölmüþtü. Deli Hüsrev, onu hýzla sarstý.
- Ne durursun be can! Ne olsun, haydi gazaya.
Düþman kaçýyor... Deli Hüsrev'in kalkmasý Kuru Kadý'yý baþtan can verdi, "Allah Allah" diyerek ileri atýldý.
Mücahitlere karýþtý.
Cenk akþama kadar sürdü.
Er meydanýnýn kanlý yüzüne "gece siyah saçlarýný"
daðýtýrken çaðýrýcýnýn
- Gaziler hisara!
Sesi duyuldu. Dönen gaziler içinde kýlýcýndan kan-
lar damlayan Kuru Kadý, birkaç sipahi ile dýþarýda kaldý. Yaralýlarý taþýttý. Þehit olanlarý saydýrdý. Bunlar tam ondokuz kahramandý.:. Düþman altmýþ dört ceset býrakmýþ, diðer ölülerinin hepsini kaçýrmýþtý. Kuru Kadý sabahtan beri yemek yememiþ, su içmemiþ, durup dinlenmemiþti... Toplattýðý þehitleri hisarýn önündeki mey-
dana yýðdýrdý. Þehit Deli Mehmet'in cesedini kendi buldu. Kesik baþý koltuðunda, uyur gibi, sakin yatýyordu.
Olduðu yerde gömdürdü. Sonra yanýndakileri. savdý. Butaze mezarýn baþýna çöktü. Ezberden "Yasin" okumaðabaþladý. Dýþarýlarda kimse yoktu, yalnýz uzakta palanka kapýsýndaki nöbetçi dolaþýyordu. Kuru Kadý okurken, önündeki mezarýn birden yeþil yeþil nurlarla tutuþtuðunu gördü. Sesi kýsýldý. Dudaklarýný oynatamadý.Çeneleri kitlendi. Bu yeþil nurun içinde Deli Mehmet'in kanlý boynuna sarýlmýþ beyaz kanatlý bir melaike, hem onu nurdan elleriyle okþuyor, hem açýk alnýný öpüyordu. Bu sýcak, bu yeþil nur büyüdü, taþtý, bütün âlem bu nurun içinde kaldý. Kuru Kadý'nýn gözleri kamaþtý. Ruhu yandý. Kendinden geçti.
Onu, daha ilk defa böyle derin bir uykuya dalmýþ
gören yoldaþlarý zorla kaldýrdýlar. Koltuklarýna girdiler:
- Haydi, kapý kapanacak dediler, içeri gir.
Kuru Kadý'nýn dili tutulmuþtu. Cevap veremedi.
Sarhoþ gibi sallana sallana hisara girdi. Hâlâ titriyordu. Palankanýn içinde Deli Hüsrev'in menzilinden geçerken durdu. Kulak verdi; aðlýyor mu, inliyor mu di-
ye... Hayýr, Deli þýkýr þýkýr atýný kaþaðýlýyor, keyifli bir türkü söylüyordu. Seslendi:
- Hüsrev.
- Efendim?...
Kapý açýldý. Kaþaðý elinde, kollarý, paçalarý sývalý,
baþý kabak Deli Hüsrev... daha Kuru Kadý bir þey sormadan,
- Gördün mü Deli Mehmet'in zevkini? dedi.
- Siz de benim gibi buradan gördünüz mü?
- "Gözlüye hotti gizli yoktur!"
Küttedek kapýyý, kapadý. Yine türküsüne baþladý.
...
Kuru Kadý palankada sabahý dar etti. Güneþ doðmadan, Deli Mehmet'in mezarýna koþtu. Artýk bütün günlerini bu mezarýn baþýnda geçiriyordu. Bu mezarýn
daimi ziyaretçisi oldu. Büyük bir taþ yontturdu. Yazdýrdý. Baþýna diktirdi. Beþ vakit namazlarýný bile cemaatine bu kabrin baþýnda kýldýrmak isterdi. Artýk ne hacet dilese, ona nail oluyordu.
Grijgal'de, komþu palankalarda Kuru Kadý için "Deli oldu" diyorlardý. Her an "sonsuzluk" badesini içmiþ
ezeli. bir sarhoþ gibi nihayetsiz bir kendinden geçme,sonsuz sýnýrsýz bir þevk, sükûn bulmaz bir heyecan için-
de yaþýyordu. Fakat nasýl "deniz çanaða sýðmaz"sa,onun büyük sýrrý da ruhuna sýðmadý. Taþtý. Huruç günü gördüðü harikayý herkese anlatmaða baþladý. Hatta
daha ileri gitti, çok iyi okuduðu "Mevlid-i Þerif" lisanýyla o gün gördüðünü yazdý. Yüzlerce beyitlik bir destan düzdü.
Ama o eski þevki kayboluverdi. Ruhuna koyu bir karanlýk doldu. Kalbine acý bir aðýrlýk çöktü. Artýk Deli Mehmet'in yeþil nurdan mezarý içinde sürdüðü ilahi
zevki göremez oldu. Bu mahrumiyet onu delirtti. Yemekten içmekten kesildi. Bir gün, yine periþan kýrlarda dolaþýrken Deli Hüsreve rast geldi. Meðer o da gezini-
yormuþ. Elindeki yayýyla yavaþça Kuru Kadý'nýn arkasýna dokundu.
- Ahmak, dedi, niye gördüðünü halka söyledin?
Adam gördüðünü kaale geçirirse kazandýðý hali kaybeder. Eðer sussaydýn, gördüðün keramete ölünceye kadar þahit olacaktýn...
Kuru Kadý yere diz çöktü, aðlamaya baþladý:
- Çok periþaným diye inledi, lütfet. Gel, beni gaflet
uykusundan uyandýr. Benim o görnüþ olduðum durum
ne hikmettir? Ýçinde benimle senden baþka onu gören
oldu mu?
- Bir gören daha var. O "can" herkese görünmez.
- Kimdir?
- Bilemezsin...
- Baþkalarý görmedi de, biz ikimiz niçin gördük?
- a þehitlik müjdesidir!" Ýkimiz de mutlaka þehit düþeceðiz!...
Kuru Kadý, gittikçe öyle serseri, öyle periþan, öyle
berbat oldu ki... kendisini o kadar seven Vali Ahmet
Bey bile Budin'den gelince, onun hallerine dayanamadý.Nihayet "bu deli bir kiþidir. Palankada hizmetinden istifade olunamaz" diye geriye göndermeye mecbur oldu.Aradan epey zaman geçti. Serhadde deðil, hatta Grijgal
hisarýnda bile herkes Kuru Kadý'yý unuttu. Yalnýz yazdýðý destan okunuyor, hiç unutulmuyordu.
On iki sene sonra...
Zigetvarýn zaptý akabinde yaralýlar toplanýrken, meþhur kahraman Deli Hüsrevin bir gülleyle parçalanmýþ cesedi yanýnda, uzun boylu, ak saçlý, ak sakallý,yeþil cübbeli bir þehit buldular. Kýbleye yüzükoyunuzanmýþ yatan bu þehidin büyük, yeþil sarýðý, henüz bozulmamýþtý. Üzerinde hiçbir silah yoktu. Yarasý nere-
sinden olduðu belli deðildi. Günlerce süren kuþatma esnasýnda hiç kimse böyle bir adam görmemiþti. Ýnceden inceye araþtýrma yapýldý. Kim olduðu bir türlü anlaþýlamadý.
O vakit birçok gazilerin "gayb ordusundan imdada gelmiþ bir veli" sandýklarý bu þehit, acaba, Grijgal hisarýnýn o eski deli kadýsý mýydý?..........
Gönderen: 08.06.2006 - 15:04
Bu Mesaji Bildir   elmeru üyenin diger mesajlarini ara elmeru üyenin Profiline bak elmeru üyeye özel mesaj gönder elmeru üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 928 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Mecced (42), tilve (45), alsancak55 (54), kobra111 (49), ihlumut (39), salih1960 (64), morsel (35), zeynep17 (31), alperen_58 (58), mushab60 (50), MEDINENIN GÜLÜ (36), lazkopat_tr (37), ilhanebrar (50), turkthunder (46), selcukserdar (45), sedaseda (35), orhanaksoy (58), selimkum (40), ege-men (37), adigesav (58), osman__ulker (44), azize (38), muhittin19 (40), faruk1453 (40), BüCüR (37), mücahit444 (46), yilmaz keskin (53), daricali (39), ilkahmet (44), aktashakan (38), mücella (41), fatih avc&yacut.. (52), GurbetGülü (36), abdulbakiucar (40), MaRsS (39), metince (52), sercan_21998 (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60225 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.