generique stromectol ivermektine ivermectin kaletra ivermectin epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » ÜYELER PANOSU » ÜYE HİZMETLERİ » TÜRK Ü AŞAĞILAMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
SENCER BEY su an offline SENCER BEY  
TÜRK Ü AŞAĞILAMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
38 Mesaj -
KÝTAP/KÜLTÜR/SANAT >> MÝZAH-KARÝKATÜR-FIKRA >> Bize özgü
bölümündeki yazýlara istinaden, tartýþmaya girmemek ve bu konularda birazdaha duyarlý olunmasý için tarafýmdan buraya yazýlmýþtýr. saygýlarýmla.


BUNU ÝNTERNETTE BÝR FORUMDAN ALDIM


Sokaktaki kavgayý ve trafik kazasýný ancak Türkler seyreder." "Ticari takside þoförün yanýna oturan Türk'ten baþkasý deðildir."

"Gazete kaðýdýný, cam silme bezi, külah, mendil, sofra bezi ve kesekaðýdý olarak sadece Türkler kullanýr."

Bu cümleler, son bir yýlda, 'ucuz kitap' furyasý içinde yayýnlanan "Türkmetre", "Türkleri Anlama Kýlavuzu", "Kaçýlýn Türkler Geliyor" gibi mizah kitaplarýndan, internet sitelerinin mizah sayfalarýnda yer alan "Bir Türk'ü nasýl anlarsýnýz?" baþlýklý yazýlardan alýnmýþ cümleler.

Hemen herkesin diline pelesenk edilen "Bu millet adam olmaz." meþhur yakýnmasý artýk çok gerilerde ve çok masum kaldý. Türk'ü uzaya çýkarýp teknoloji ile Türk gibi 'iki zýt kavram'dan komik diyaloglar yazarak uzaya ebediyen gidemeyeceðimizi kanýksatan mizah anlayýþý, gülünesi, kurtulunasý ve aþaðýlanasý 'tipik Türk tavýrlarý'ný ortaya çýkardý ve artýk 'çok satan' kitaplarla da karþýmýza çýktý. 'Gülünesi halimiz'e bir baþkasý olarak bakma durumu, üstelik sadece bu kitap ve yazýlarla da sýnýrlý deðil. 'Biz Türkler' diye baþlayan cümlelere, kimi köþe yazarlarýndan ve ekranlarýn uzman yorumcularýndan da aþinayýz. Oysa, kendimize gülmemiz için sunulan bu 'komik' tespitler, daha 15 yýl önce içselleþtirdiðimiz þeylerdi ve refleks olarak tezahür ediyordu.

Endam aynasýnda ne gördük de kendimizi komik bulmaya baþladýk? Bu, toplumun kendi kendini eleþtirisi mi, kendinden nefreti mi? Dahasý, bu 'komik' tavýrlar, gerçekten komik mi? Yoksa kimliðimize ve bu ülkede yaþanan trajik yabancýlaþma serüvenine iliþkin ve hiç de gülünüp küçümsenmeyecek 'done'ler mi veriyor?

Toplumsal hayata yönelik ilginç tespit ve analizleriyle bilinen yazar ve sosyolog Fatma Karabýyýk Barbarosoðlu, süreci yorumlayýp sokak kavgalarýný neden seyrettiðimize, takside neden þoförün yanýna oturduðumuza, kültürel, tarihi ve sosyolojik açýklamalar getiriyor. Edebiyat okurunun türkü ve sembollerimizi 'ezber bozan yorumlar' eþliðinde okumasý ile tanýdýðý þair ve yazar Þaban Abak, 'komik' bulunan tavýrlara 'ciddi' yorumlar yapýyor. Ateþli yazý ve konuþmalarý ile tanýnan Nihat Genç, içinde bulunduðu toplumla eðlenip dalga geçen medya ve aydýn tipinin profiline iliþkin saptamalarda bulunurken yazar ve sosyolog Ali Bulaç ise süreci, 'kendimizi reddetmemizin son zamanlarda bulduðumuz ilginç ifade biçimlerinden biri' olarak görüyor.

Konut ve yerleþim sorununu çözememiþ merkezî ve yerel idarelerin, akan hayatý dikkate almadan, þehirleri sadece kaðýt üzerinde planlayýp projelendirdiði gerçeðini atladýðýnýzda, barýnma sorununu kendi baþýna çözmek zorunda kalýp gecekondu dikenleri, dilediðiniz kadar suçlayabilirsiniz. Görsel, mimari ve kültürel az geliþmiþliklerinden dem vurup 'gecekondu cami'lerini beðenmeyebilirsiniz. Bugüne kadar pek çok kez yapýldýðý gibi buradan mizah da çýkarabilirsiniz. Bütün bu yargýlarýnýzýn doðruluðu, sizin nerede durduðunuz ve nereden baktýðýnýza baðlýdýr. Sözgelimi, 'bilge mimar' Turgut Cansever'in katýldýðý bir programda aktardýðý anekdot, Ýstanbul'daki gecekondu gerçeðine ve bunlarý yapanlara bambaþka bir pencereden bakmanýzý saðlayabilir: "Amerikalý bir mimar ve þehir plancýsý, Ýstanbul'daki gecekondu semtlerini gezerken beraberindekilere 'Ýnanýlmaz, muhteþem!' gibi þeyler söylemiþti ve bu övgüsünü, bir anlam veremeyen beraberindekilere þöyle açýklamýþtý: Amerika'da kartonlarda kalan evsizlere, çok uzun vadeli ve faizsiz ödemeyle evler yapýldý. Evlere yerleþenler, bir hafta sonra evin bütün eþyalarýný satýp tekrar karton evlerine döndüler. Sizin, bir ev sahibi olmak için bu kadar çabalayan bir insan kaliteniz, bir zenginliðiniz var. Ýþte bu, inanýlmaz ve muhteþem olan bu."

Amerikalý þehir plancýsýnýn hayata sarýlýþýný ve hayatý algýlayýþýný övdüðü 'bu ülke'nin vatandaþlarý, uzun bir süredir 'yurdum insaný' ya da 'biz Türkler' ile baþlayan cümlelerde, içselleþtirdiði ve kendine normal gözüken tavýrlarýnýn, meðer 'gülünesi þeyler' olduðu tuhaf gerçeðiyle karþý karþýya kalmýþ durumda.

'Neden?'ine iliþkin saðlýklý bir cevap bulamasa da gördüðü fotoðraf oldukça net: Kendi evlatlarý, artýk olmayan býyýklarýnýn altýndan ve 'dýþarý'dan müstehzi bir edayla bakýyor, mizahýn içinde 'bu tavýrlarýn çok komik ve banal, kurtul bunlardan' imasýnda bulunuyordu. Bu 'neden?'i merak edip üzerine kafa yoran, gördüðü fotoðrafý 'komik' deðil düþündürücü bulan dört isimle görüþtük.

Kendimize bir baþkasý olarak bakýyoruz!

Yazar ve sosyolog Fatma Karabýyýk Barbarosoðlu, 'Türkleri Anlama Kýlavuz'larýnýn neden ortaya çýktýðý üzerine düþünmemiz gerektiðini belirtiyor ve "Yirmi yýl önce Türkler akýllý ve zeki bulunurken 'biz Türkler' söylemi, baþkalýðýmýzý vurgulayan ve bu vurguyu olaðanüstü ögeler barýndýran endam aynasýnda sunarken, þimdi neden kendimize bir baþkasý olarak bakýyoruz?" diye soruyor.

'Biz kimiz?' sorusuna verdiðimiz cevabýn, Avrupalýnýn ya da Amerikalýnýn bize dair oluþturduðu imajlardan beslendiðinin altýný çiziyor ve ekliyor: "Kendimizi doðrudan idrak etmek yerine, ötekinin söylemine sýðýnarak entelektüel olmanýn kolaycýlýðý gittikçe aðýr basýyor. Adapazarý'ndan öteye geçmemiþlerin, en az üç kuþaðýn izini sürmemiþ insanlarýn komiklik unsuru olarak Türk insanýnýn davranýþýný ötekileþtirmeye kalkmasýnýn geri planýnda, Avrupa Birliði eþiðinde beklemenin yarattýðý düþünsel fýtýk var."

Yazar ve þair Þaban Abak, Ýslam inanç ve kültür atmosferinde doðup büyümüþ ve bunu benimsemiþ bir insanýn bu tür þeyleri okusa bile gülünç ve yadýrgatýcý bulacaðýný sanmadýðýný ifade ediyor, þöyle diyor: "Yazanlar gibi okuyanlar da yabancýlar ve yabancýlaþmýþ olanlardýr. Bu durumda Türk'ün Türk'e antitürk propagandasýndan deðil, etnik kimliðinden eziklik duyanlarla, Müslümanca yaþama biçimimize içinden diþ bileyenlerin aslýnda kendilerini gülünç duruma düþürücü nitelikte bir saldýrýsýndan söz edebiliriz."

Yazar Nihat Genç ise içinde yaþadýðý halkýn tavýrlarýný gülünesi bulanlarýn kültür, meleke, beceri, marifet, anlayýþ, izan ve birikimden yoksun olduklarýný öne sürerek devam ediyor: "Ama onlarda tarifsiz bir halkla, sokakla 'geyik çevirme', kendi baþlarýna ve kendi aralarýnda eðlenme iþtahlarý var. Bu medya yazarlarýný bu saatten sonra yatýþtýrmamýz, akýllandýrmamýz mümkün deðildir. Asýrlar sonra da bu yayýnlar kütüphanelerde bulunacak, nasýl kepaze dönemler yaþadýðýmýzý göreceðiz. Çünkü bu maskaralýklar, dünyanýn en büyük soygunu yapýlýrken, bankalardan kimilerinin patronlarý tarafýndan yüz milyar dolar soyulurken
oluyordu."

Yaþanan sürecin, önümüzdeki zamanlarda neler getirip bizi neyle karþýlaþtýracaðýný bu tespitlerden sonra kestirmek çok da zor deðil. Ancak Cemil Meriç'in yýllar önce serdettiði cümleler, hem iþin içyüzüne özet bir bakýþ sunuyor, hem de bu sürecin baþlangýcýnýn bugünden çok daha gerilerde olduðunu gösteriyor: "Her dudakta ayný rezil þikâyet; yaþanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsýz eden bu toz bulutu, bu laðým kokusu, bu insan ve makine uðultusu mu? Hayýr, onlar Türkiye'nin insanýndan þikayetçi. Ýnsanýndan, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarýný yaþanmaz bulanlar, vatanlarýný yaþanmazlaþtýranlardýr."

Tanzimat'la baþlayan dramatik bir öykü bu!

Son yirmi beþ yýlda medyamýz, halkýný, tarihini ve kültürünü aþaðýlayan, sokaktaki insaný beðenmeyip alay ederek eðlenen bir aydýn türüyle doldu taþtý. Hatta medyanýn karakteri bu aydýnlar oldu. Tuhaf bir kibirleri, kimseyi beðenmez bir halleri var. Burunlarý büyük. Ama kendileri fazlasýyla küçük. Bilgileri, kültürleri, analizleri, dünyada olup bitenleri yorumlama güçleri zayýf. Ama varsa yoksa sokaktaki sýradan insanlarý ortaya alýp geyik çevirmek. Yok Türk buymuþ, yok þuymuþ gibi, ancak gece yarýlarý köy kahvehanesi ve odasýnda, o da köyün muhtar ve ileri gelenleri yatmaya gittikten sonra, ergen köylü çocuklarýnýn çevirdikleri bir geyik. Tanzimat'la baþlayan, Hacivat kültürü, yani bilgi ve kültürünü baþa kakarak, baþkasýný beðenmeyip kendisini överek gösteren aydýn kuþaðýnýn dramatik öyküsüdür bu. Bu topraklarýn en derin trajedisi budur: Trajediye konu olan insanlar, hokkabazlýða baþlamýþsa orada insanlýk, vicdan, kültür, tükenmiþ demektir.

Kendimizden nefret ettiðimizin göstergesi!

Mizah yoluyla, hayatýmýzda var olan çeliþkilerin dile getirilmesi, bir yönüyle toplumun kendi kendini eleþtirisi gibi görünebilir. Öyle olsaydý bu saðlýk iþareti sayýlýrdý. Ama bence sorun derinlerde ve aslýnda kendimizi reddetmemizin son zamanlarda bulduðumuz ilginç ifade biçimlerinden biridir. Kafkaslarýn bir sözü var: "Bizi Rus ordularý deðil, Puþkin ve Puþkin'le gelen Rus kültürü yendi". Puþkin, Habeþistanlý bir dedenin torunuydu. Rus kültürünü zirveye taþýdý. Þimdi kültürü þairler, gerçek sanatçýlar, bilgeler taþýmýyor. Medya, eðitim kurumlarý ve bizim gibi ülkelerde resmî toplumun taþýyýcý araçlarý taþýyor. Burada trajik olan, dindar kesimlerin de bu sürece katýlmýþ olmasý. Mizah yoluyla insanlar kendi kültürel deðerlerini küçümsüyorlar, aslýnda reddediyorlar. Ben buna 'Self Hater Sendromu' diyorum. Self Hater, Ýsrail'de, "kendinden nefret edenlere" verilen isimdir. Gizlesek de, dürüstçe söylesek de kendimizden nefret ediyoruz.



'KOMÝK TAVIRLAR'IN CÝDDÝ AÇIKLAMALARI

Fatma Karabýyýk Barbarosoðlu

"Ticari takside, arka koltuða deðil de þoförün yanýna oturan Türk'ten baþkasý deðildir."

Taksiye bindiði zaman Türklerin þoförün yanýna oturmasý, taksici karþýsýnda kendisini iþveren olarak görmemesinden. Bu tavrýn kökeninde geçmiþten gelen binek kültürünün izleri var. Biri sizi terkisine aldýðý zaman siz onun misafirisinizdir. Taksiye binen geleneksel zihniyetteki kiþi, kendisini þoför karþýsýnda terkiye alýnmýþ gibi hissediyor. Ama insanlar modernleþtikçe, taksiye bindiði zaman þoförü ve arabasýný kiraladýðýný düþünerek isteklerde bulunuyor. Ayrýca geleneksel zihniyetteki insanlar için ayný zamanýn ve mekanýn içinde bulunduðun birisi ile sohbet etmemek gönül büyüklüðüne ve kibre delalet eder. Onun için þoförün yanýna oturulur ve sanki dün ayrýlýnmýþ gibi sýcak bir sohbete baþlanýr.

"Gazete kâðýdýný, cam silme bezi, külah, mendil, sofra bezi, kesekaðýdý gibi çok amaçlý olarak en iyi þekilde kullanan sadece Türklerdir."

Kâðýdý, çok amaçlý iþlevsel bir hale getirmek, israf etmeme ve kaðýda azami deðer verme ile ilgili olmalý diye düþünüyorum. 'Kullan at' kültürüne ve fonksiyonel tüketim kodlarýna uzak olma ile baðlantýlandýrýlabilecek bir durum ayný zamanda. Bu ve benzeri þeyler, bizim zekamýzla ilgili þeylerdi ve bununla övünürdük eskiden. Þimdi ayýplýyor, aþaðýlýyor ve komiklik unsuru olarak dalga geçiyoruz. Çünkü 'Normal ve zeki olan Avrupalýdýr.' diye kabul edip Avrupalý insan tavrýna uyduðumuz sürece kendimizi normal, uymadýðýmýz sürece anormal sayýyoruz. Üstelik kendimizi aþaðýlamak için bulduðumuz ölçü þu: Avrupa'nýn en kültürlü ve zengin tabakasý ile Türkiye insanýnýn en kültürsüz ve en fakir tabakasýný mukayese etmek. Sonuç: Ortaya çýkan "biz" dayanýlmayacak kadar kötüdür.

"Televizyon ya da sinemada film seyrederken, filmin oyuncularýyla muhatap olup 'dur gitme, öldürecekler seni' diyen sadece Türk seyircisidir.

TV filmine müdahale etmek, hayata müdahale etmek gibi bir þey. Kötü olana karþý tavrýný seyirlik bir malzeme esnasýnda bile ortaya koyarak, kötüyü deðerli haline getirmemeye çalýþýyor geleneksel sinema seyircisi. Çünkü kötü ve kötülük karþýsýnda tepkisiz bir seyirci olursa o kötülüðü kabul eden konumunda olmaktan korkuyor. Bu korkuda dinî bir hassasiyetin izleri var.



Þaban Abak

"Lokantada hesabý ödemek için ancak Türkler tartýþýr ve parayý masanýn altýnda sayar."

Hesap ödemek için yarýþma, cömertliðimizin, sevdiðimiz, saydýðýmýz, deðer verdiðimiz insanlara "ikram" etmeyi yüceltiþimizin yansýmalarýndan biridir. Ýnsanlarýn bölüþmesi, karþýlýksýz vermesi medeniliðin, baþkalarýndan alma ve tek baþýna yeme ise bir tür vahþiliðin kalýntýlarýdýr. Biz Türkler ve genel olarak Ýslam kültür dairesindeki halklar, "Veren el alan elden üstündür" prensibince yaþýyoruz. Elimizde olaný, kendimizde olaný vermemiz, yedirip içirmemiz manevi bakýmdan zenginleþmemizdir. Kültürel atmosferimize tümüyle yabancý olanlarýn, bu türden davranýþlarýmýzý yadýrgamalarý anlaþýlýr bir þeydir. Hesabýn gizlice ödenmesi ise tevazu gereði miktarýnýn bilinmemesi içindir. Gönlümüzün zenginliði, ikramýmýzýn sýnýrsýz olmasýný arzu eder, ama ne yazýk ki kaðýda yazýlý rakam bir sýnýrlýlýk ifade etmektedir. Rakamý gizlemekle, ikramda bulunduðumuz dostlarýmýza sonsuzluk kapýsýný ve gönlümüzün hazinelerini de açýk tutmuþ gibi oluruz.

"Ancak Türkler, evlerinin bir odasýný hiç kullanmaz ve bu kullanýlmayan odanýn adý 'misafir odasý'dýr."

Keza evlerin bir odasýnýn özene bezene döþenip "misafir odasý" olarak ayrýlmasý ve ev halkýnca kullanýlmamasý da insan sevgimizden ve sevgimiz için bedel ödeme kültürümüzden geliyor. Tanýdýk tanýmadýk bütün insanlarý evimize misafir olarak kabul etmeye, yedirip içirmeye, güler yüz tatlý dil göstermeye hazýr olduðumuzun ve bu iþler için büyük fedakârlýkla evimizin en güzel odasýný, en kýymetli eþyalarýný yalnýzca onlar için; misafirlerimiz için hazýr tuttuðumuzun övünülesi bir göstergesidir. Manevi hazlarý tatmamýþ, bedeni istek ve keyiflere mahkum olmuþ olanlarýn anlamasý zordur; ama imkânsýz deðildir.

BURHAN EREN
Zaman/Turkuaz
07/08/2005


Mesaj 2 kez düzenlendi. En son SENCER BEY tarafından, 20.03.2006 - 10:00 tarihinde.
Gönderen: 06.03.2006 - 15:15
Bu Mesaji Bildir   SENCER BEY üyenin diger mesajlarini ara SENCER BEY üyenin Profiline bak SENCER BEY üyeye özel mesaj gönder SENCER BEY üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 502 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
yalnizkurt55 (62), siyahnur (56), SULEYMAN ONCU (48), corluca (54), batalli (61), Fethi62K (62), emin2325 (66), yasin ibrahim e.. (53), h_hayrettin (43), turhanozturk (61), hazanrengi (43), Zilkade (42), akif1980 (44), mekselina (34), neverness (51), rufeyde (48), rabia| (50), Selvaa (49), antaly59 (66), BÜYÜK BALIKÇI (53), cemiluygun (70), Mikai66 (46), polat_23 (44), adar72 (35), nzl44 (47), m_ugurluoglu (37), emperor (50), osmanorhan (55), muhacir (53), salepli (51), musdem (54), ilyas_bozkurt (50), Jeday (35), ebuzerbasak (35), RaHMeT_YaGMuRu (40), eL_SaLvAdoR (42), faruk38 (62), ibrahimkindan (64), Karizmatik_63 (41), halimeuzunlar (41), hakan__ (43), citakhalil (70), serin (48), ZorDünya (54), cüneyd75 (49)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56382 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.