colchicine stromectol stromectol lopinavir ritonavir lopinavir ritonavir 3tc abilify aceon acepril acerpes achromycine aciphex acivir acnecolor acnefuge acticin actigall actisite active pack actonel actoplus met actos acular adalat cc adalat adapress adartrel adcirca addyi adipur advair diskus advair rotahaler aerius aerodiol aggrenox agofenac agoprim agopton agorex airol airomir akneroxid aknex aknin n aknoral albenza
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Gerçek Din Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen Diyor ki

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Gerçek Din Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen Diyor ki
Moderator


4254 Mesaj -
Gerçek Din Âlimi Ömer Nasuhi Bilmen Diyor ki
Mehmet Þevket Eygi
Son 60 yýl içinde ülkemizde en fazla basýlan, satýlan, yayýlan din kitabý, merhum Ömer Nasuhi Bilmen'in "BÜYÜK ÝSLÂM ÝLMÝHALÝ" adlý eseridir. Bu ilmihal Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlarý için son derece deðerli, faydalý ve önemlidir. Þimdiye kadar milyonlarca adet basýlmýþtýr.

Bu feyizli kitap basýldýðý ve satýldýðý kadar okunuyor mu? Bu soruya evet demek zordur. Maalesef zamanýmýzda iyi niyetli Müslümanlar faydalý ve deðerli kitaplarý alýyorlar ama doðru dürüst okumuyorlar, bunlarýn içindeki kurtarýcý Ýslâmî ve ahlâkî bilgileri iyice öðrenip belleyip hayatlarýna uygulamýyorlar.

Bu yazýmda Büyük Ýslâm Ýlmihali'nin "Mukaddime"sindeki bilgileri, bir kýsmýný özetleyerek, bir kýsmýný aynen alarak okuyucularýmýn dikkatlerine sunmak istiyorum. (Kullandýðým nüsha, 1957 tarihinde Ýst.Ahmed Said matbaasýnda basýlmýþtýr. Bazý kelimelerin yanýna köþeli parantez içinde sade Türkçe mânâlarýný yazdým.)

"MUKADDÝME: Dünyanýn her tarafýna yayýlmýþ olan milyonlarca Müslüman, Ýslâm tarihinin ilk asýrlarýndan zamanýmýza kadar ibadetler hususunda ve muamelât ile ukubat gibi Ýslâm hukukunu teþkil eden mes'eleler hususunda dört büyük müçtehidden birinin mezhebine tâbi olagelmiþlerdir.Bu dört müctehid þu zatlardýr:"

(Bu giriþten sonra Ömer Nasuhi Bilmen hocaefendi Ýmamý A'zam Ebu Hanife, ÝmamMalik ibn Enes, Ýmam Muhammed ibn Ýdris el-Þafiî ve Ýmam Ahmed ibn Hanbel hazretlerini kýsaca anlatmakta, her birini saygý ile anmaktadýr. Sonra satýrlarýna þöyle devam etmektedir...)

"Bu dört kudretli mübarek imamýn mezhepleri Kitab, Sünnet, icmâ-i ümmet ve kýyas-ý fukaha üzerine kurulmuþtur.

Kitaptan maksat, Kur'ân-ý mübindir. Sünnet'ten maksat, Peygamberimizin mübarek sözleri, iþleri ve görüp de men' etmeksizin sükût buyurmuþ olduklarý þeylerdir. Peygamber Efendimizin, evvelce men' etmemiþ olduðu bir þeyi görüp de ona karþý sükût buyurmalarý o þeyin meþru olduðunu gösterir.

Ýcmâ-i ümmetten maksat, bir asýrda bulunan bütün müctehidlerin, bir hâdisenin þer'î hükmü hakkýnda ittifak etmeleridir. Resûl-i Ekrem Efendimiz: 'Ümmetim dalâlet üzerine toplanmaz' buyurmuþtur. Bir hadîs-i þerifte de 'Müslümanlarýn güzel gördüðü bir þey Allah indinde de güzeldir' buyrulmuþtur. Binaenaleyh Müslümanlarýn dinî varlýklarýný temsil eden bütün müctehidlerin bir mesele hakkýnda ayný re'y ve kanaatta bulunmalarý o mesele hakkýnda þer'an muteber bir delildir, bir hüccettir.

Kýyas-ý fukahaya gelince, bundan maksat da: Bir hâdisenin Kitab ve Sünnet ile veya icmâ-i ümmet ile sâbit olan hükmünü ayný illete, ayný sebebe, ayný hikmete mebnî o hadisenin tam benzerinde de izhar etmekten ibarettir. Bu ikinci hadise hakkýndaki hüküm de, güzelce düþünüldüðünde anlaþýlýr ki, yine Kitab ile veya Sünnet ile veya icmâ' ile sâbit bulunmuþtur. Müctehid ise, yaptýðý kýyas ile bu hükmü yeniden izhar etmiþ, meydana çýkarmýþ oluyor.

Kýyas-ý fukaha, bir ictihad meselesidir. Bunun meþruiyeti, memduhiyeti (övülen bir þey olmasýgöz kırpma ise þer'an sâbittir. 'Fa'tebirû yâ üli'l-ebsar' emr-i Kur'ânîsi buna delildir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, ümmetinin fukahasý için böyle bir ictihadý câiz görmüþ, tahsin buyurmuþtur.

Nitekim Sahabe-i kiramdan Muaz ibn Cebel radiyallahu anh Yemen'e kadý tâyin olunmuþtu. Peygamber Efendimizin: 'Yâ Muaz! Ne ile hükm edersin?' sualine 'Kitab ile hükm edeceðim, onda bulamazsam Sünnet ile hükm edeceðim, onda da bulamazsam ictihadýmla hükm edeceðim' diye cevap vermesiyle Resul-i Ekrem hazretleri: 'Allah Teâlâ'ya hamd olsun ki, Resûlünün elçisini, Resûlünün râzý olduðu þeye muvaffak buyurmuþ' diye memnuniyetini izhar etmiþtir.

Binaenaleyh salâhiyetli zatlarýn kýyas yolu ile ictihadda bulunmalarý da þer'ân pek memduh (övülmüþgöz kırpma bulunmaktadýr.

Kitab, Sünnet, icmâ-i ümmet ile kýyas-ý fukahaya 'Edille-i erbaa', 'Usûl-i erbaa' (dört delil, dört asýl)denir. Bütün müctehidlerin cumhuru bu dört delili kabul etmiþ, bütün yüksek müctehidler, þer'î hükümleri bu dört delilden birine veya birkaçýna istinad ettirmiþtir (dayandýrmýþtýr). Artýk bu delillerin hepsini de kabul etmek bir vecibedir. Bu deliller insanlarýn haklarýný, vazifelerini bildiren Ýslâm hukukun inkiþafýný temine mahsus birer ulvî feyz ve hikmet menbaýdýr (kaynaðýdýr). Müslümanlarýn dinî hayatý bu dört feyizli hikmet ve maslahat kaynaðýndan asla müstaðni olamaz.

Yukarýda mübarek adlarýný yazdýðýmýz dört büyük imam, Müslümanlar hakkýnda bir rahmet-i ilahiyedir. Bunlar edille-i erbaadan dinî hükümleri çýkartmýþ, Müslümanlara takip edecekleri yolu açýkça göstermiþlerdir. Artýk bunlardan her hangisinin mezhebine uyan bir Müslüman, hak bir mezhebe intisab etmiþ (baðlanýp uymuþgöz kırpma, Peygamberimizin yolunda bulunmuþ olur.

Bu pek muhterem müctehidlerin hepsi de dinî meselelerin esasýnda (temelde) müttefiktirler, aralarýnda bir ayrýlýk yoktur. Ancak ikinci derecede bulunan bir kýsým fer'î meselelerde (uygulamaya ait ayrýntýlarda) ihtilâf etmiþlerdir. Fakat güzelce incelenirse görülür ki, bunlarýn bir çoðu da zâhirî bir ihtilâftan baþka deðildir. Çünkü bu meselelerin bir çoðunda bu mübarek zatlardan biri bir azimet ve takva yolunu, diðeri de bir ruhsat ve müsaade yolunu ihtiyar etmiþ (seçmiþgöz kırpma, bu suretle Ümmet-i merhumenin (Allah'ýn rahmetine nail olmuþ Ümmetin) önünde geniþ bir rahmet sahasý açýk bulunmuþtur. Ýþte (ihtilafu ümmetî rahmeh=Ümmetimin ihtilâfý (çeþitliliði) bir rahmettir) hadîs-i þerifi ile buna iþaret buyrulmuþtur.

Evet... Düþünmeli ki, Müslümanlýkta ibadetlere, muamelelere ve saireye ait ne kadar çok meseleler vardýr. Bunlarýn hükümlerini, Kur'ân-ý mübin ile ahâdis-i nebeviyeden ve ümmetin icmâýndan bulup meydana çýkartmak, öyle her Müslüman için kolay bir þey deðildir. Bu, pek büyük bir ihtisas (uzmanlýk) iþidir.

Ýþte bu yüksek müctehidler, bu vazifeyi mücerred (sadece)Hak Teâlâ'nýn rýzasý için yapmýþ, Müslümanlara lazým olan bütün meseleleri açýkça bildirmiþ, her asýrda milyonlarca ehl-i Ýslâm'a rehber olmuþlardýr.Artýk, bu muhterem zatlarýnÝslâm milleti için ne büyük hizmetlerde bulunmuþ olduðunda, bunlarýn her türlü þükrana (teþekküre)layýk bulunduðunda kim þüphe edebilir?

Bu kýymetli âlimler, büyük bir salâbet ve seciye ile, pek güzel bir niyet ile ictihad sahasýnda çalýþtýklarý içindir ki, isabet ettikleri (doðru hüküm verdikleri) meselelerden dolayý ikiþer kat, isabet edemedikleri meselelerden dolayý da birer kat sevaba nâil olmuþlardýr.

Þunu da ilâve edelim ki, bu dört müctehid-i izama ait dört mezhepten her birinin müntesipleri (onu kabul edip ona baðlanmýþ olanlar), kendi mezheplerinin daha doðru, daha isabetli, Sünnet'e, maslahata daha muvafýk (uygun) ve daha elveriþli olduðuna kail bulunurlar.Aksi takdirde o mezhebi ihtiyar etmelerinin hikmeti kalmaz.

Fakat bundan dolayý diðer mezheplerin kadrini azaltmak da akýllarýndan geçmez; bu dört mezhebin dördüne de hürmet ederler. Bu hürmet, Ehl-i Sünnetin þiarýdýr.

Mâlumdur ki, Ýslâm hukukunu ihtiva eden ilme, fýkýh denir. Fýkýh, lûgatta bir þeyi hakkýyla, künhi ile bilmek mânâsýnadýr: Ýbadetlere, muamelelere, cezalara dair dinî hükümleri bildiren ilme, söylediðimiz gibi ilm-i fýkýh adý verilmiþtir ki, yazdýðýmýz Ýlmihal bu ilm-i fýkhýn bir þubesi demektir.

Dinî hükümleri mufassal delillerden, yâni yukarýda yazdýðýmýz edile-i erbaadan anlayýp çýkartmaya muktedir olan Ýslâm âlimlerinden her birine fakih, cemine (çoðuluna) fukaha denir. Müctehidler ise fukahanýn en yüksek tabakasýný teþkil ederler.

Dinî hükümleri tâyin ve beyan etmek salâhiyeti (yetkisi) bu kudretli fukahaya aittir. Hâfýzalarýnda binlerce hadîs-i þerif, binlerce ilmî mesele bulunmuþ olan bir nice munsif (insaflýgöz kırpma âlimler, dinî hükümleri tâyin hususunda sözü fukahaya býrakmýþ, bu pek ince, müþkül vazifeyi ifa (yerine getirmek, yapmak) için kendilerinde salahiyet görmemiþlerdir.

Filhakika (gerçekten) mübarek isimleriyle sahifelerimizi tezyin etmiþ (süslemiþ, deðerlendirmiþgöz kırpma olduðumuz dört büyük imamdan, muhterem müctehidden her birine tâbi olan zatlar arasýnda öyle ihatalý, mütefennin, kudretli âlimler vardýr ki, her biri ilim ve irfan harikasý iken ictihada cür'et göstermemiþ, bu eimme-i erbaadan (dört din önderinden) birine intisabý (baðlanmayý, itaat etmeyi)kendisi için bir þeref bilmiþtir.

Artýk mahdut (sýnýrlýgöz kırpma bilgili kimselerin kendilerinde böyle bir salahiyet görmeye nasýl haklarý olabilir?

Evet... Ýtiraf etmeliyiz ki, biz þer'î meselelerin, hâdiselerin, hükümlerini öteden beri âmmenin kabulüne mazhar olmuþ olan o büyük müctehidlerden öðrenmek mecburiyetindeyiz. Ýctihad iktidarýný hâiz olmayan (ictihad yapma gücüne sahip olmayan) kimselerin dinî meseleler hakkýnda -müctehidlerin mezheplerine aykýrý olarak- kendi anlayýþlarýna göre hükm etmeleri, kendi düþüncelerine göre cevap vermeleri 'indillah (Allah katýnda) pek büyük mes'uliyete (sorumluluða) sebep olacaktýr. Böyle bir kimse, vereceði cevapta isabet etse bile, bilmeksizin cevap vermiþ olacaðý cihetle, yine mes'uliyetten kurtulamaz. Nitekim bir hadîs-i þerifte: "Sizin ateþe atýlmaya en cü'retkârýnýz, fetvâya, yâni þer'î meselelere dair cevap vermeye en ziyade cü'ret gösterenenizdir" meâlindedir.

Bir kere düþünelim, bir kimse meselâ týbba, riyaziyeye (matematiðe) veya hey'et ilmine (astronomiye) dair bilgisi olmadýðý takdirde bunlara ait söz söylemeye, yazý yazmaya cesaret edemez. Cesaret edecek olursa büyük hatâlara düþmüþ, kendini teþhir etmiþ olur. Artýk bu ilimlerden daha geniþ ve ehemmiyeti (en önemli oluþu), mes'uliyeti (sorumluluðu) daha büyük olan dinî ilimlere dair kâfî (yeterli) derecede mâlumatý (bilgisi, birikimi) olmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye cür'et göstermeleri nasýl doðru olabilir? Böyle bir cür'et büyük mes'uliyetleri celb etmez mi?

Yine bunun gibi, insanlarýn yapmýþ olduklarý kanun maddelerini bilmeyen kimselerin bu maddeler hakkýnda geliþi güzel söz söylemeleri, bunlarýn nelerden ibaret olduðunu ve nasýl tatbik edileceðini (uygulanacaðýnýgöz kırpma tâyine kalkýþmalarý asla doðru görülemez. O halde bir Kanun-i Ýlâhî olan dinin (Ýslâm'ýn) yüksek hükümleri hakkýnda lâyýký ile bilgileri bulunmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye kalkýþmalarý nasýl doðru olabilir? Ýnsan bunun mânevî mes'uliyetini düþünerek titremelidir. Maddî menfaatler, yüz gösterecek olan mes'uliyetlere asla tekabül edemez.

Eðer dinî hususlarda herkes, âmmenin kabulüne mazhar olmuþ bulunan muhterem bir müctehide tâbi olmaz da, kendi düþüncesine göre söz söyleyecek olursa, halk dinin ulvî mahiyetini gaib etmiþ, büyük bir dalâlet (sapýklýk) içinde kalmýþ olur. Nitekim böyle zulmetli bir hal geçmiþ ümmetlerden bir çoðunun baþýna gelmiþtir.

Ýþte bunun içindir ki, Ýslâm milleti, böyle bir dalâlete düþmemek için öteden beri dört muazzam müctehidden birine tâbi olmuþ, onu rehber ittihaz etmiþ (kýlavuz olarak tanýmýþ ve kabul etmiþgöz kırpma, o sâyede mânevî mes'uliyetten kurtulmak çaresini elde edebilmiþtir.

Velhâsýl: Bu dört müctehidin büyüklüðünde, onlara mensup dört mezhebin hakkýyetinde cumhur-i müslimînin ittifaký vardýr.

Bu dört mezhebten baþkasýna uyulmamasý hakkýnda da yine âmme-i Müslimînin âdeta bir ittifaký mün'akid olmuþtur.

Çünkü bu dört mezhebi te'sis eden dört müctehidden her biri, Asr-ý Saadet'e yakýn bir zamanda yetiþmiþ, büyük bir ilim ile, güzel ameller ile, fevkalâde bir zekâ ile muttasýf bulunmuþ, eserleri zamanýmýza kadar mahfuz kalmýþ (korunarak gelmiþgöz kırpma, asýrlardan beri bütün Müslümanlarýn teveccühlerine nâil olmuþlardýr. Artýk bu sâyede Müslümanlarýn arasýnda fazla ihtilâf kapýsý kapanmýþ, tam salâhiyet sahibi olmayanlarýn ictihada kalkýþmalarýna meydan kalmamýþtýr.

Ara sýra yüz gösterecek bazý hadiselerin, mes'elelerin hükümlerini tâyin hususunda ise bu dört müctehidden birinin takib etmiþ olduðu esasa, va'z ü iltizam etmiþ olduðu usûle müracaat kâfidir. Bunlara tevfikan dinî ilimlerde iktidarlarý, faziletleri müsellem olan zatlar tarafýndan bu gibi hadiselerin, mes'elelerin hükümleri hal ve tâyin edilebilir.

Bu dört muhterem müctehide "Eimme-i Erbaa', Ýmam-ý A'zam'dan baþka üçüne de "Eimme-i selâse" denir. Allah Teâlâ hazretleri hepsinden razý olsun. Âmin..."
Gönderen: 29.04.2009 - 02:25
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 853 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
gocmenkuslar (56), fatihalperen (40), cumababa (64), osman karaca (59), selim444 (33), furkan2005 (44), sena_66 (56), sebo1963 (61), manolya (59), sertkaya (54), sofigardas (44), MEHMET_1960 (64), dursun ali (68), cepkamil (51), romen (42), selim_wien (42), awsaroglu (49), tekin58 (59), sahabegulu (47), hintavi (47), sivassporlu (38), hakký özka.. (59), Hayriye Esra (38), eylem (49), nurdane_unlu (58), tüncay (46), uzaktaki (48), Goblin (37), aliyasar (60), ozturk yasin (61), iborrr (59), Elbistan (44), s_a_r_a_ (36), HABÝBE (39), sefaiscan20 (35), YAKAMOZ42 (44), p_rens (69), metin007 (47), P_kardes (51), mehmetturkmen (46), Bayramalptekin (60), sitemkar (44), ATEKER (51), muco_15 (39), hicran (37), beyondvision (38), Konyali_Yakup (38), Hayat-i (55), Ece (38), Meviza29 (51), meaksa (39), Pfantom (63), INCE (52), musab27 (46), vuslaterimi (39), nisa06 (53), nisan3aknur (49), KabirYolcusu (40), ates_2001 (40), Gundepster (44), BiLMARUF (51), haroun66 (38), benmuzo27 (46), ahmet349 (39), O NA KAVUÞMAK (37), kadir_1818 (49), kadir_kadir (49), siblako (51), kökan (51), ünsal (46), hasanözen (54), y-o-l-c-u (45), EFSANE35 (50), nbalâ has.. (32), yusufla (45), tomi56 (34), yavuzselim (48), huseyin22 (50), insanlýk.. (36), code10 (49), Barbaros tas (65), mahinur40 (49), kerbela_ (38), furkan71 (53), macfurkan (48), Atomcan (49), bukey musab (39), benlikolmas&yac.. (37), serdaroglu1 (79), comert_harun (39), Musabbukey (39), rduman07 (39), erolxyz (46), prenses82 (42), mErVe.. (38), sakinliman (57), sofi180 (38), msene (50), yavuz1d (42), Muhammed74 (50), travaci (51)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58240 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.