lopinavir ritonavir generique kaletra budesonide chloroquine lopinavir ritonavir prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » CENNET KADINLARININ TASVİRİ

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
ebubera su an offline ebubera  
CENNET KADINLARININ TASVİRİ
133 Mesaj -
Allah buyurur ki:

"Ýman edip iyi hareket ve davranýþlarda bulunanlar için, altýndan nehirler akan cennetler olduðunu müjdele. Ne zaman o cennetlerdeki meyvelerden kendilerine bir rýzýk olarak yedirilirlerse, bu daha önce rýzýklandýðýmýzýn aynýsý derler. Onlara o meyveler hep benzer olarak verilmiþtir. Onlar için orada tertemiz eþler vardýr. Ve onlar orada ebedî kalacaklardýr." (Bakara, 25)

Þimdi þunlarý düþün:

Müjdeleyen, çok yüce, menzilesi çok yüce. Kesin doðru sözlü.

Bu müjde ile sana yolladýðý elçi pek azametli.

Müjde verilen þeyin kadri büyük. Ve sana bu büyük mükâfat senin için çok kolay bir þeye (iman ve sâlih amele) karþýlýk verilmiþ!

Ve bu müjde de Allah üç büyük mükâfaatý birden zikretmiþ:

- Bir, cennetler (bahçeler) ve oradaki nehir ve meyvelerle bedenlere verilen nimet.

- Ýki, tertemiz eþlerle, canlara verilen nimet.

- Üç, bu hayatýn ilelebed devam edeceðini, hiç kesilmeyeceðini bilmekle kalplere verilen nimet (huzur) ve gözlere lütfedilen nimet nûr ve surûr...



Ýmdi ezvâc (eþler) kelimesi zevc'in çoðuludur. Hem erkeðe hem kadýna zevç (eþgöz kırpma denir. Kureyþ lehçesine göre böyledir ve Kur'an bu lehçe ile inmiþtir:

"Sen (ey Adem) ve zevc'in (eþin) Cennet'te oturun." (Bakara, 35)

Araplardan kadýna zevce (diþi eþgöz kırpma diyenler de varsa da bu nâdirdir, neredeyse hiç kullanýlmaz.

El-Mutahhera (tertemiz temizlenmiþgöz kırpma kelimesi ise aslýnda tekil (diþi)'ler için kullanýlan bir sýfat ise de kýrýk çoðul (Cem-i mükesser)'ler için, bu çoðullar cemâat sayýlarak (-ki cemâat diþi sayýlýr), de kullanýlýrlar.

Nitekim Allah, "mesakine tayyibeh" (Tevbe, 72) (yani hoþ meskenler) "kuran zahirah" (yani görünür, açýk kentler) buyurmuþtur. (Sebe, 1

Bunun benzeri Kur'an'da çoktur

el-Mutahhera, hayýzdan, idrardan, büyük necasetten, sümükten, tükürmekten ve dünya kadýnlarýnda bulunan her türlü eziyet verici þey ve pisliklerden tertemiz demektir. Ayný zamanda içi de kötü huylardan, yerilen özelliklerden temizlenmiþ olan demektir. Dili, çirkin ve iðrenç sözlerden, bakýþlarý eþinden baþkasýna uzanmak, arzu duymaktan tertemiz demektir. Elbiseleri, kirden pastan arýnmýþ temizlenmiþ demektir.



Abdullah b. el-Mübarek der ki;

...Ebu Said Radýyallahu Anhu Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu demiþtir:

"Onlar için orada tertemiz eþler vardýr."

"Yani, hayýzdan, büyük abdestten, necaset ve tükürükten temiz."

(Ýbn Hacer, isnadý sahih deðildir demiþtir, bk, Feth el-Bârî, VI, 320; Ýbn Kesir, bu ðarib bir hadistir demiþtir, bk, Tefsir, I, 67; Hakim bunu Müstedrek'inde baþka bir senedle rivayet etmiþ ve bu sened Buhari ve Müslim'in þartý üzeredir demiþtir. Ýbn Kesir demiþtir ki: Onun bu iddiasýný gözden geçirmek lâzým, çünkü seneddeki Abdurrâzzak b. Ömer el-Büzey'i hakkýnda Ebû Hatem b. Hýbban, onu delil getirmek caiz deðildir demiþtir, bk, el-Mecrûhîn, II, 160. Sonra da Ýbn Kesir, bu Katâde'nin sözüdür, Peygamber'den merfû olarak rivayeti caiz deðildir, demiþtir.)



Abdullah b. Mes'ud ve Abdullah b. Abbas, tertemizden maksat "hayýz görmezler, abdest bozmazlar, balgam atmaz, aksýrýp týksýrmazlar" demiþlerdir.

Ýbn Abbas "pisliklerden ve eziyet verici þeylerden temiz" demiþtir. (Ýbn Kesir, Tefsir, I, 66)

Mücahid, "küçük büyük abdest bozmazlar, mezi meni býrakmazlar, hayýz görmez, tükürmez, balgam atmaz, çocuk doðurmazlar" demiþtir. (Abdurrâzzak rivayet etmiþtir, bk, Tefsir el-Kurtubî, I, 241)

Katade, "günahdan ve eziyet verici þeylerden temiz. Allah onlarý her türlü küçük büyük abdest, pislik ve günahtan temizlemiþtir" demiþtir. (Ýbn Kesir, Tefsîr, I, 66; Taberî, Tefsîr, I, 176)

Abdurrahman b. Zeyd; "Mutahhera, hayýz görmeyen demektir, dünya kadýnlarý mutahhera deðildir görmüyor müsün, onlar kan görürler de namazý terk ederler, orucu býrakýrlar? Havva da böyle tertemiz yaratýlmýþtý. Nihayet isyan etmiþti, Ýsyan edince Allah ben seni tertemiz yaratmýþtým, sen bu aðacý kanattýðýn gibi ben de sana kan göstereceðim, buyurdu" demiþtir. (Ýbn Kesir, Tefsir, I, 66)

Allah buyurur ki:

"Müttakiler ise hakikaten güvenilir bir makamdadýrlar. Bahçelerde ve pýnarlardadýrlar. Halis ipekten ve atlastan elbiseler giymiþ karþýlýklý otururlar, iþte böyle. Biz onlarý ceylan gözlü hurilerle eþlemiþizdir. Orada güven içinde her meyveyi isterler. Orada (tattýklarýgöz kırpma ilk ölüm hariç daha ölüm tatmazlar. Ve Allah onlarý cehennem azabýndan korumuþtur." (Duhan, 51-56)

Böylece Allah onlar için þunlarý bir araya getirmiþtir:

"Konaðýn güzeli ve her türlü nahoþ þeyden emin olmalarý. Oranýn meyveler ve nehirlerle dolu olmasý. Güzel giysiler. Mükemmel bir arkadaþlýk ve eþlik. Karþý karþýya oturuþ. Ceylan gözlü hurilerle tam bir lezzet. Her tür meyveyi çaðýrýp isteyivermeleri. Onlarýn kesilme, zararlý olma, gailesi olmasý gibi þeylerden güvende olmalarý. Ve bütün bunlarýn sonunda artýk orada hiç ölüm tatmayacaklarýný Allah'ýn onlara bildirmesi."

Hûr, havra'nýn çoðuludur. Havra, genç, güzel, alýmlý, beyaz ve gözleri simsiyah kadýn demektir.

Zeyd b. Eþlem, "havra, bakýþlarýn ayrýlamadýðý kadýn, iyn ise güzel gözlü demektir" demiþtir.

Mücahid "havra derisinin inceliði, renginin berraklýðý nedeniyle bakýþlarýn ayrýlamadýðý (takýlýp kaldýðýgöz kırpma kadýndýr" demiþtir. (Mücâhid, Tefsîr, II, 590; Taberî, XXV, 82.)

el-Hasen "havra, gözünün beyazý tam beyaz, siyahý simsiyah kadýndýr" demiþtir. (Kurtubî, Tefsîr, XVI, 153)

Bu, sözcüðün türeyiþi hakkýnda ihtilâf edilmiþtir. Ýbn Abbas, "hûr, Arap kelâmýnda, beyazlar demektir" demiþtir.

Katâde de ayný þeyi söylemiþtir.

Mukatil, "hûr yüzleri beyaz olanlardýr" demiþtir. (Kurtubî, Tefsir, XVI, 152)

Mücâhid "gözlerin ayrýlamadýðý, bakýþlarýn çakýlýp kaldýðý, inciklerinin iliði elbiselerinin içinden görünen, derilerinin inceliði ve renklerinin berraklýðý sebebiyle seyredenlerin onlarýn ciðerlerinde kendi yüzlerini gördükleri kadýnlar hûr îyn'dir" demiþtir. (Taberî, XXV, 81-82)

Bunda (kökün hvr olduðunda) ittifak edilmiþtir. Bu sözcük hayret'ten deðildir. Hûr'un aslý, kök anlamý beyazdýr.

Tahvîr, beyaz kýlmak demektir. Doðrusu hûr gözdeki haverden alýnmýþtýr.

Haver, gözün beyazý bembeyaz siyahý simsiyah olmak ve bir gözde ikisi beraber bulunmak demektir.

Sýhah'da, "siyahý simsiyah beyazý bembeyaz olan gözün bu özelliði haverdir, havra olan kadýn, haver'i apaçýk olan kadýndýr" ibaresi var.

Ebu Amr þöyle demiþtir: "Haver, ceylan ve sýðýrlarda olduðu gibi gözün tamamen siyah olmasýdýr. Adem oðullarýnda haver olmaz.

Kadýnlara hûr îyn denilmiþtir, çünkü onlar ceylanlara ve sýðýrlara gözleri yönünden benzetilmiþtir.

El-Asmâî, "gözde haver nedir bilemiyorum" demiþtir. (Kurtubî, Tefsir, XVI, 153; Lisan el-Arab, hvr maddesi.)



Ben derim ki:

"Bu sözcüðün türeyiþi konusunda Ebu Amr, dilcilere muhalefet etmiþ ve kökü sadece siyah olmaya baðlamýþtýr. Diðer âlimler baþka düþünüyor. Onlar ya sýrf beyazlýk köküne ya da siyah içre bulunan beyazlýk köküne baðlamýþlardýr. Gözde haver, gayet güzel bir beyazlýkla siyahlýðýn birarada ahenkli olarak bulunuþu, her birinin diðerinden dolayý güzellik kazanmasýdýr."

Havra göz dendiðinde; siyahý çok siyah beyazý çok beyaz göz anlaþýlýr.

Havra kadýn deyince ise o kadýnda hem gözdeki haver olmalý hem de teninin rengi bembeyaz olmalýdýr.

Ýyn ise, aynâ'nýn çoðuludur. Gözü büyük kadýn demektir. A'yen erkek, gözü büyük erkektir. Ayna' kadýn. Çoðulu îyn'dir.

Sahih olan þu: Ýyn demek, gözleri tüm güzellik ve çekicilik özelliklerine sahip kadýnlar demektir.

Mukâtil, "îyn, gözleri güzel kadýnlardýr" der. (Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 359'da ed-Dahhâk'a nisbet etmiþtir.)



Kadýnýn gözlerinin uzunlamasýna geniþ olmasý bir güzelliktir. Gözdeki darlýk kadýn için ayýp ve eksikliktir.

Kadýnda, dört yerinde darlýk sevilir: Aðzý, kulak yarýðý, burnu ve þeysi.

Dört yerinde de geniþlik sevilir: Yüzü, sadrý, omuzlarý arasý ve ahu.

Dört yerinde beyazlýk güzeldir: Rengi, saç ayýrým yeri, diþleri ve gözünün beyazý.

Dört yerinde siyahlýk sevilir: Boyu, boynu, saçý ve parmaklarý.

Dört þeyi de kýsa olmalýdýr. Bunlar manevîdir: Dili, eli, ayaðý ve gözü. Yani bakýþlarý (eþine) kýsýlmýþtýr (baþkasýna bakmaz), ayaðý ve dili kýsadýr, çýkmaz, çok konuþmaz, eli kýsadýr, eþinin sevmediði þeylere uzanmaz, saçýp savurmaz.

Dört yerinde de incelik güzeldir. Böðrü, saç ayýrýmý, kaþý ve burnu.





"Onlarý ceylan gözlü hurilerle eþledik." (Duhân, 54)

Bu âyet hakkýnda Ebû Ubeyde þöyle demiþtir:

"Pabucun pabuçla eþlendiði gibi onlarý da birbirine eþ kýldýk, onlarý iki iki kýldýk." (Mecaz el-Kufan, II, 209)

Yûnus þöyle demiþtir:

"Onlarý onlarla beraber kýldýk, demektir. Bu ayetteki tezvîc, evledirmek nikâh kýymak deðildir. Araplar evlenmek anlamýnda, tezevvectü bihâ demez, tezevveetühâ derler. (Onun için ayetteki kullanýþ eþ yapmak anlamýna gelir)."



Ýbn Nadr, "doðrusu Kur'an Yunus'un dediðinin doðru olduðuna delalet ediyor. Çünki Allah buyuruyor ki:

"Zeyd o kadýndan iliþiðini kesince biz onu sana nikahladýk (zevvecnâke-hâgöz kırpma." (Ahzab, 37)

Tezevvectü bihâ (demek nikahlanmak anlamýna gelseydi) Allah zevvecnâke bihâ derdi" demiþtir.



Ýbn Sellâm, "Temim kabilesi hem tezevveetü-hâ der hem tezevvectü bihâ der" demiþtir.

Böyle bir þeyi el-Kisâî de nakletmiþtir.

el-Ezherî der ki:

"Araplar zevvectühûhâ ve tezevvectühâ derler, tezevvectü bihâ demezler.

Allah'ýn (zevveetühü bihâ kalýbýna uygun olan) "ve onlarý ceylan gözlü hurilerle eþledik," (Duhan, 54) âyetine gelince buradaki zevvece arkadaþ-eþ kýlmak anlamýndadýr."



el-Ferrâ', "bu (yani bihâ þeklindeki), Ezd Þenûe kabilesinde bir lügattir" demiþtir. (Bütün bu görüþler için bk. Lisan el-Arab, zvc maddesi; er-Râðýb el-Ýsfehânî, 215-216; Tefsir Ðarîb el-Kur'ân, s, 404)

el-Vâhidî der ki:

"Bu konuda Ebû Ubeyde'nin görüþü daha güzeldir. Çünki o âyetteki tezvîc kelimesini bir þeyi bir þeye eþ yapmak anlamýnda almýþ, nikahlamak, nikâh akdi yapmak anlamýnda almamýþtýr. Bu noktadan, bir þey tek idi onu baþka bir þeyle çift hâle (eþli hâle) getirdim denebilir. Teþfî (çiftlemek, tek iken yanýna eþ getirip iki yapmak) kelimesinde olduðu gibi. Aslýnda bâ (bi) kullanýlmaz diyen, nikahlamak anlamýnda olursa kullanýlmaz diyor."



Ben derim ki:

"iki anlamýn birden kasdedilmesi imkânsýz deðildir. Tezvic (zevvece) kelimesi Mücâhid'in de dediði gibi -ki o, onlarý hurilerle nikahladýk demiþtir (Tefsîr Mücâhid, II, 590) - , nikahlamak anlamýna gelir. Bâ eki (bi)'de yakýn olma, katýlma anlamý taþýr. Ýkisi birden (yani zevvece bi) daha belið olur.

Doðrusunu Allah bilir."



Allah buyurur ki:

"Oralarda bakýþlarýný yalnýzca eþlerine çevirmiþ dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuþtur. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlýyorsunuz. Ve sanki onlar yakut ve mercandýrlar." (Rahman, 56-5

Allah bu dilberleri üç yerde "bakýþlarý eþine çevrili" olarak nitelemiþtir:

Birisi Rahman süresindeki bu ayet.

Ýkincisi Sâffât süresinde: "Onlarýn yanýnda bakýþlarý sýrf eþlerine çevrili ceylan gözlü (hûri)ler vardýr." (ayet 4

Üçüncüsü Sâd suresindedir: "Onlarýn yanýnda bakýþlarý sýrf eþlerine çevrili yaþýt (hûrîgöz kırpmaler vardýr." (âyet, 52)

Müfessirlerin hepsi bu âyetlerde geçen "kâsýratü't-tarfi" terkibinden (-ki anlamý bakýþý bir yere çevirmiþ, hasretmiþ, kýsmýþ, kýsýtlamýþ kadýnlardýr-) maksadýn, "bakýþlarýný sadece eþlerine çevirmiþ baþkalarýna tamah etmeyen" olduðunu söylemiþlerdir. Þöyle bir anlam da söylenmiþtir:

"Bakýþý kýsmýþ kýsýtlamýþ yani kocalarýnýn bakýþlarým kendi üstlerine çevirmiþler, çekicilikleri ve güzellikleri onlarý býrakmaz ki baþkalarýna baksýnlar."

Mana yönünden bu doðrudur. Söz (lafýz) açýsýndan düþünürsek kâsýrat bir ism-i faildir, failine muzaftýr, takdiri "kasýrun tarfühünne" yani bakýþý çevrilmiþ. Bu özellik o güzel yüzlülere ait bir özelliktir. Yani baþkasýnýn gözünü çevirmiþ deðil kendi gözleri çevrili, baþkasýna tamah etmez, haddi aþmaz. Âdem,...



Bu konuda Mücâhid'in þöyle dediðini nakleder:

"Kâsýratü't-tarfi, yani bakýþý (nýgöz kırpma eþlerine çevirmiþ ve eþlerinden baþkasýna arzu duymayanlar." (Tefsîr Mücahid, II, 541)

Âdem der ki:

... El-Hasen þöyle demiþtir:

"Bakýþlarýný eþlerine teksif etmiþler baþkalarýný istemezler, Allah'a yemin ederim ki onlar açýk saçýk da deðillerdir, gözleri dýþarda da deðildir." (Tefsîr Mücâhid, II, 541)

Mansur, Mücâhid'in þöyle dediðini nakleder:

"Gözlerini, kalplerini, canlarýný eþlerine çevirmiþler, baþkasýný istemezler." (Ýbn Ebî Þeybe, el-Musannef, XIII, 569; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 352)

Saîd'in tefsirinde Katâde'nin þöyle dediði geçer:

"Bakýþlarýný eþlerine çevirmiþler baþkasýný istemezler." (Ýbn Cerir et-Taberî, Tefsir, XXIII, 112; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 356)

Etrâb (yaþýtlar) kelimesine gelince bu kelime tirb'in çoðuludur. Tirb, doðumu aynî olan demektir.

Ebû Ubeyde ve Ebu Ýshâk "etrâb, yaþlarý bir ve akran olanlardýr" demiþlerdir. (Mecaz el-Kur'an. II, 185; Ýbn Hacer, Feth el-Bârî, VIII, 546, Ebu Ubeyde'den.)

Ýbn Abbas ve sâir müfessirler, "birbirine denk, ayný yaþ ve doðumlu, hepsi de otuzüç yaþýnda olanlardýr" demiþlerdir. (Kurtubî, Tefsîr, XV, 219-220)

Mücâhid, "etrâb, emsal demektir" demiþtir. (Tefsîr Mücâhid, II, 553; Taberî, Tefsir, XVII, 108-109; Suyutî, ed-Durr el-Mensûr, VI, 159)

Ebu Îshâk der ki:

"Onlar son derece güzel ve gençtirler anlamýna gelir, insanýn yaþýtýna ve çaðdaþýna tirb denir, çünki bu kiþiler ayný vakitte topraða (türâb) demiþlerdir. Ancak onlarýn ayný yaþta olduðunu haber vermenin asýl amacý, içlerinde güzelliði geçip gitmiþ yaþlýlarýn da olmadýðýný, eþiyle bir araya gelemeyecek kadar küçüklerin de olmadýðýný haber vermektir. Erkekler ise baþka. Çünkü onlarýn içinde çocuklar olacak ve bunlar hizmetkâr olacaklar.

Ayette geçen "oralarda = fîhinne" ifâdesinden ne anlaþýldýðý hususunda da ihtilaf edilmiþtir. Bir gurup, "bundan maksat iki cennet (cennetân) ve bu cennetlerde bulunan köþkler, odalar ve çadýrlardýr" demiþ, diðer bir gurup, "bunlar, "iç yüzü atlasdan döþekler üzerine dayanmýþ olarak," (Rahman, 54) âyetinde zikredilen döþeklerdir ve bu kelimeden önce geçen üzerine (=alâgöz kırpma kelimesi, -de (=fîgöz kırpma anlamýndadýr (yani bu döþeklerde öyle huriler vardýr)" demiþtir.

"Onlarý, onlardan önce ne insanlar ne cinler kanatmamý þiardýr" (Rahman, 56) âyetine gelince bu âyetteki tams (kanatmak, bekâretini izâle etmek) kelimesi hakkýnda Ebu Ubeyde, "onlara dokunmamýþlardýr, bu deveyi gebelik hiç tams etmedi denilir ki anlamý ona gebelik dokunmadý, demektir" demiþtir. (Mecaz el-Kur'an, II, 245-246; Ýbn Kuteybe, Tefsir Ðarib el-Kur'ân, s, 442)

Yunus þöyle demiþtir:

"Araplar, bu deveyi hiç gebelik tams etmedi derler, bu, ona gebelik dokunmadý, demektir" demiþtir.

el-Ferrâ þöyle demiþtir: "Tams, bekâreti gidermektir, yani kanatmalý yaklaþmadýr. Tams, kandýr, tamase-yatmusü ve yatmusü þeklinde iki türlü kulanýlýr."

(Tefsîr Ðarib el-Kur'an, s, 442; Ferrâ, Meâni'l-Kur'an, III, 119; Lisan el-Arab, tms maddesi; Tefsîr el-Kurtubî, XVII, 181.)

el-Leys þöyle demiþtir:

"Cariyeyi tamsettim demek bekâretini aldým demektir. Araplarýn dilinde tâmis, kan gören (hayýzlýgöz kırpma kadýn demektir." (Lisan el-Arab, tms maddesi; Tefsîr el-Kurtubî, XVII, 181.)

Ebu'l-Heysem;

"kadýn tamsoldu (tumiset) demek bekâreti bozularak kan aktýrýldý demektir, tamiset ise ilk hayzýný gördüðü zaman kullanýlýr, ism-i faili tâmis denir (tâmise demeye gerek yoktur çünkü erkekte bu olmaz)" demiþ, tams'i Ferezdak'ýn þu beytinde "dokunmak" diye tefsir etmiþtir.

"Yanýma çýktýlar, benden önce kanatýlmamýþlardý (bakire idiler).

Deve kuþu yumurtasýndan daha saðlýklýdýrlar (yani tam bakire)."

Müfessirler tams'i açýklarken þu sözcükleri de kullanmýþlardýr: Onlara basmamýþtýr. Onlarý sarmamýþtýr. Onlarla birleþmemiþtir.

Bunlarýn hangi kadýnlar olduðunda da ihtilaf etmiþlerdir:

Bazýsý "onlar cennette yaratýlmýþ olan hurilerdir" demiþ, Bazýsý, "onlar dünya kadýnlarýdýr, Kur'an'da da anlatýldýðý üzere baþka bir yaratýlýþla bakire olarak yaratýlmýþlardýr" demiþtir.

Eþ-Þâbî, "dünya kadýnlarýndan olan kadýnlardýr, yaratýldýklarýndan bu yana kendilerine hiç dokunulmamýþtýr" demiþtir.

Mukâtil, "çünki onlar cennette yaratýlmýþlardýr" demiþtir.

Atâ, Ýbn Abbas'dan naklen þöyle demiþtir:

"Onlar bakire olarak ölmüþ dünya kýzlarýdýr."

el-Kelbî, " o tekrar yaratýlýþlarýnda kendilerine hiçbir insan ve cin iliþmemiþtir" demiþtir. (Said b. Mansur ve Ýbn el-Münzir rivayet ettiler, bk, ed-Durr el-Mensur, VI, 148; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 342)



Ben derim ki:

"Kur'an'm zahiri, bu kadýnlarýn dünya kadýnlarý olmayýp ceylan gözlü huriler olduðuna delâlet ediyor. Dünya kadýnlarýna gelince onlara insanlar dokunmuþtur, cinlerin kadýnlarýna erkekleri dokunmuþtur, âyet buna delâlet etmektedir."

Ebu Ýshak der ki:

"Bu âyet, insanlarýn sarýldýklarý (cima ettikleri) gibi cinlerin de cima ettiklerine delâlet etmektedir." (Tefsîr el-Kurtubî, XVII, 181)

Ayrýca, cennette yaratýlan huriler, Allah'ýn Cennet ehli için hazýrladýðý meyveler, nehirler, giyecekler ve þâir þeyler gibidir.

Bundan sonraki âyette buna delâlet ediyor:

"Çadýrlarda kasdedilmiþ (sürekli oralarda duran, dýþarý görmemiþgöz kırpma huriler." (Rahman, 72)

Sonra þöyle buyurmuþtur:

"Onlardan önce bunlara insanlar ve cinler dokunmamýþtýr." (Rahman, 56)

Ýmam Ahmed der ki:

"Ceylan gözlü huriler sûra üfurüldüðü zaman ölmezler, çünkü onlar baka (ebediyet) için yaratýlmýþlardýr."

Bu âyette cumhur alimlerin "cinlerin müminleri cennettedir, kafirleri ise cehennemdedir" þeklindeki görüþlerine de delil vardýr.

Buhari, Sahih'inde bu âyete, "cinlerin sevab ve ikaba uðrayacaklarý" þeklinde baþlýk atmýþtýr.

Bunu seleften birçok zatta açýkça söylemiþlerdir. Damura b. Habîb'e "cinler için sevâb (karþýlýk) var mýdýr diye sorulmuþ, evet, demiþ ve bu âyeti okumuþ, sonra da "insan kadýnlarýnýn insan erkekleri için, cin kadýnlarýnýn da cin erkekleri için olduðunu, söylemiþ." (Tefsîr, el-Kurtubî, XVII, 181)

Mücâhid, bu âyetle ilgili olarak der ki:

"Kiþi besmele çekmeden cima ederse cin, âletinin içine çöreklenir kiþi ile birlikte cima eder." (Tefsîr, el-Kurtubî, XVII, 181)

"Onlardan önce" sözünde kasdedilen kiþiler, "dayanýrlar" derken kasdedilen kiþilerdir, yani bu kadýnlarýn eþleridir.

"Sanki onlar yakut ve mercandýrlar" (Rahman, 5 âyetinde el-Hasen ve müfessirlerin geneli, "mercanýn beyazlýðýnda yakutun berraklýðýný kasdediyor" demiþlerdir.

(Tefsîr el-Kurtubî, XVII, 182. Bilindiði gibi mercan kýrmýzýdýr! Beyhakî, al-Ba's ve'n-Nuþûr, 368'de Ebu Salih ve es-Süddinîn, "inci beyazlýðý, yakut berraklýðý" dediklerini nakletmiþtir.)

Yani Allah onlarý, renklerinin beyazlýðý ve berraklýðý yönünde yakut ve mercana benzetmiþtir. Abdullah'ýn dediði de buna delalet ediyor:

"Cennet ehlinden olan her kadýn, üzerine ipekten yetmiþ elbise (hülle) giyinir de inciklerinin beyazlýðý bunlarýn içinden görünür. Zaten Allah "sanki onlar yakut ve mercandýrlar" buyurmuþtur.

Bak þöyle ki mercan bir taþtýr, þayet içine bir tel yerleþtirsen, sonra onu süzsen teli bu taþýn içinden rahatça seyredebilirsin."

(Ýbn Ebî Þeybe, el-Musannef. XIII, 107; et-Terðîb vet-Terhîb, IV, 533'de Ýbn Ebi'd-Dünyâ'dan.)


Maksûrat Ne Demektir?
Sayfa Baþýna Dön

Allah bu kadýnlar hakkýnda "çadýrlarda maksûrat olan huriler" (Rahman, 72) buyurmuþtur.

Maksûrat, "mahbûs olanlar" demektir.

Ebu Ubeyde, "çadýrlar içinde hýdir'lenmiþ (ayrý bir özel örtü içine alýnmýþgöz kırpma lardýr" demiþtir. (Mecaz el-Kur'an, II, 246)

Mukâtil de böyle söylemiþtir.

Bu maksûrât (kasredilmiþ, hasredilmiþler) kelimesinde diðer bir anlam daha var. O da þu:

Bunlar, eþlerine hasredilmiþlerdir, onlardan baþkasýný görmezler, çadýrlar içinde olduklarý halde. Ýþte bu anlam, "eþlerine kasredilmiþlerdir, baþkasýný ne isterler ne buna tamah ederler" diyenlerin kasdettiði anlamdýr.

Bunu el-Ferrâ zikretmiþtir. (Bk, Meâni'l-Kur-ân, III, 120)



Ben derim ki:

Bu anlam "kâsýrâtü't-tarfl" nin manasýdýr. Onlar bizzat kâsýrat (yani gözlerini bizzat kendileri çevirmiþ olanlar) bunlar ise maksûrât (yani baþkasý bunlarý içeri koymuþ, içeriye hasretmiþgöz kırpma'tir.

Bu görüþe göre "çadýrlarda" sözü de huriler için bir özellik oluyor, maksûrat'ýn zarfý olmuyor, yani onlar maksûrattýr, çadýrlardadýrlar anlamýna geliyor (çadýrlar da kasredilmiþlerdir anlamýna gelmiyor). Bu görüþün sahipleri, onlarý çadýrlarda hapsedilmiþler, odalara bahçelere hiç çýkmazlar þeklinde tefsir yapmýþ gibidirler.

Birinci görüþ sahipleri ise bu görüþe, Allah Sübhanehû, onlarý hýdir (özel örtügöz kırpmaler içine alýnmýþ korunmuþ (iffetli) kadýnlarýn özellikleri ile nitelemiþtir, diyerek cevap vermiþlerdir. Böyle bir niteleme daha güzeldir. Bundan, o kadýnlarýn çadýrlardan çýkýpta odalara bahçelere çýkmadýklarý da anlaþýlmaz. Nitekim hünkâr hanýmlarý ve daha aþaðý tabakalarýn hýdirlerde olan korunmuþ iffetli hanýmlarý herhangi bir yolculuða, geziye, bahçe vesâireye çýkmaktan menolunmazlar. Asýl özellikleri ev hanýmý olmak, evde bulunmaktýr, yer yer hizmetçileri ile birlikte bahçelere ve benzeri yerlere çýkabilirler."



Mücâhid ise demiþtir ki:

"Kalpleri, inci çadýrlar içinde sadece eþlerine âit." (Tefsîr et-Taberî, XXVII, 92; Ýbn Ebî Þeybe, el-Musannef, XIII, 569; ed-Durr el-Mensûr, VI, 151)

Birinci kadýnlarýn kâsýratü't-tarfi, bunlarýn ise maksûrât sýfatlarý ile nitelendikleri ve bu iki vasfýn her iki kadýn gurubunda olduðu daha önce belirtilmiþtir. Çünkü bu iki özellikte kemâl özelliðidir.

Kâsýratü't-tarfi, bakýþlarý eþlerlerden baþkasýna tamah ettirmemek (bu anlamda kýsýtlamak)'tir, bu ise (maksûrât ise), açýlýp saçýlýp erkeklere görünmekten ayaklarýn kýsýtlanmasý (kasr'ýgöz kırpma'dýr.


Hayrat Ne Demektir?
Sayfa Baþýna Dön

Allah buyurur ki:

"Onlar içinde güzel hayýrlýlar (hayrat) vardýr." (Rahman, 70)

Hayrat, hayrah'in çoðuludur, seyyide ve leyyine gibi olan hayyirah'ýn muhaffefefi (hafifletilmiþi)'dir.

Hýsan ise hasenenin çoðuludur. O kadýnlar, özellikleri, ahlak ve huylarý hayýrlý olan, yüzleri güzel kadýnlardýr.



Veki' derki:

... Abdullah dedi ki:

"Her müslüman için bir hayrah (hayýrlý kadýn) her hayrah için bir çadýr, her çadýrýn dört kapýsý vardýr. O hayýrlý kadýna her gün her kapýdan daha öncekinden farklý bir yadigar, bir hediye bir ikram gelir. O hayýrlý kadýnlar þýmarýk, kirli, paslý, itaatsiz, gözü dýþarda azgýn þeyler deðillerdir." (Tefsîr et-Taberî, XXVII, 83; Ýbn el-Mübârek, Ziyadat ez-Zühd, s, 69)



Allah buyurur ki:

"Gerçekten biz onlarý yepyeni bir yaradýþla yarattýk (inþa ettik) onlarý bakire kýldýk. Eþlerine düþkün (urup) ve yaþýt kýldýk. Kitabý saðýndan verilenler için." (Vakýa, 35-3

Onlar derken maksat kadýnlardýr. Ancak daha önceden zikredilmemiþlerdir, çünkü döþekler "furuþ" (Vakýa, 34) kelimesi onlarý dolaylý olarak anlatmaktadýr, zira döþekler kadýnlara ait yerlerdir.

Denilmiþ ki "yükseltilmiþ döþeklerde" (Vakýa, 34) ayetindeki döþekler (furuþgöz kırpma kelimesi kadýnlardan kinayedir, týpký karura (þiþe, koku kabýgöz kırpma izar ve sair ifadeler ile kadýndan kinaye yapýldýðý gibi. Fakat "yükseltilmiþ" ifadesi bu anlama uygun düþmüyor. Ancak buradaki yükseklik "kadri yücelik" ile yorumlanýrsa o baþka.

Peygamberin bu döþekler ve onlarýn yükseklikleri ile ilgili açýklamalarý daha önce geçmiþti. Doðrusu bu döþeklerden kasýt yine bizzat döþeklerin kendisidir. Bu arada kadýnlarý da akla getiriyor. Çünkü kadýnlar çokça orada bulunurlar.

Katade ve Said b. Cübeyr derler ki:

"Onlarý yeni bir yaradýþla yarattýk."

Ýbn Abbas: "Âdem oðullarýnýn kadýnlarý kasdediliyor" der.

El-Kelbî ve Mukatil, dünya ehlinin saçlarý kýrarmýþ kocakarýlarýný kasdediyor, yani Allah diyor ki, "biz onlarý, dünyadaki ilk yaratýlýþlarýnda uðradýklarý yaþlýlýk ve kocalýktan sonra tekrar yarattýk" derler. Bu açýklamayý Enes'den gelen þu merfû hadis desteklemektedir:

"Onlar sizin gözleri az görür çapaklý kocakarýlarýnýzdýr."

(Tirmizî, 3296, Kur'an tefsîri kitabýnýn, Vakýa suresi babý, Tirmizî der ki: Bu ðarib bir hadistir, merfû olarak sadece Musa b. Ubeyde'den geliyor, bu zat ve Yezîd b. Ebân er-Rukâþî hadisde zayýf sayýlmýþlardýr; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 344.)

Bunu es-Sevrî, "Musa b. Ubeyde, o da Yezîd er-Rukâþi'den, o da Enes'den" yoluyla rivayet etmiþtir.



Yahya el-Hamânî rivayet ettiði hadisde bu açýklamayý destekliyor:

... Aiþe Radýyallahu Anha'den;

Âiþe'nin yanýna, yanýnda bir kocakarý varken Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem girmiþ, "bu kimdir" buyurmuþ. Âiþe, teyzelerimden biri demiþ.

Buyurmuþlar ki:

"Ama bak, Cennet'e kocakarý giremez."

Bunun üzerine, kocakarýnýn üstüne Allah bilir neler çökmüþ neler.

Az sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurmuþ:

"Biz onlarý baþka bir yaratýlýþla yarattýk, kýyamet günü, yalýn ayak, çýplak ve sünnetsiz olarak gelirler: Ýlk giydirilecek olan Ýbrahim Halilullah'dýr."

Peygamber sonra þu âyeti okudu:

"Biz onlarý yeni bir yaratýþla yarattýk." (Tefsir et-Taberî, XVII, 80; Ebu Nuaym, Ahbâr Ýsfehân, II, 142; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 343.)



Adem b. Ebî îyâs der ki:

... Seleme b. Yezîd, Rasûlullah'ý Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "biz onlarý yeni bir yaratýþla yarattýk" ayetinde onlardan maksat, dünyadaki dullar ve bakirelerdir, buyurduðunu iþittim, demiþtir. (Taberî, XXVII, 106-107; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 345; Tefsîr Mücâhid, II, 647.)

Adem der ki:

... El-Hasen, Rasûllullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu der:

"Cennete kocakarýlar giremez."

Bunu duyunca bir kocakarý aðlar, Rasûlullah buyurur ki:

"Ona haber verin, o, o gün kocakarý deðildir. O, o gün bir genç kýzdýr. Çünkü Allah Azze ve Celle, biz onlarý yeni bir yaratýlýþla yarattýk, buyuruyor." (Tirmizî, Þemail, 242; Tefsîr Mücahid, II, 648; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 346.)



Ýbn Ebî Þeybe der ki:

... Bize Mes'ade b. Elyesa anlattý,

... Aiþe Radýyallahu Anhu'den:

"Peygamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem ensardan bir kocakarý gelir, ey Allah'ýn Rasûlü, Allah'a duâ et beni Cennet'e koysun, der.

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ;

"Cennet'e kocakarý giremez" buyurur, gider, namazýný kýlar, Aiþe'nin yanýna gelir. Aþie der ki:

Senin o sözünden dolayý sýkýntýya düþtü, meþakkate uðradý. O zaman buyurur ki:

"O mesele aynen öyledir. Ancak Allah onlarý Cennet'e koyduðu zaman, onlarý bakireler hâline getirecek."

(Ýbn Ebî Þeybe rivayet etmiþtir, bk, en-Nihâye II, 454-455; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 419'da der ki: Bunu Taberanî Evsafta rivayet etmiþtir, senedindeki Mes'ade b. Elyesa zayýftýr"; Ebu Nuaym, Sýfat el-Cenneh, II, 231.)



Mukâtil, baþka bir görüþ zikrediyor ki bu ez-Zeccac'ýn da tercihidir. Þöyle:

"O kadýnlar, Allah'ýn (daha önce) zikrettiði ceylan gözlü hurilerdir." Denildi ki:

"Allah Azze ve Celle onlarý dostlarý için yaratmýþtýr, üzerlerinden doðum olayý geçmemiþtir."

Görünen o ki Allah onlarý Cennet'te yeni bir yaratýþla yaratmýþtýr. Buna, þunlar delâlet ediyor:

a. Allah sâbýkûn (öne geçenler) hakkýndaki "ebedileþtirilmiþ çocuklar onlarýn baþýnda dolaþýrlar gizli inciler gibi,"aglaVakýa, 17-23) ayetlerinde, bunlarýn divanlarýný, kaplarýný, içeceklerini, meyvelerini ve ceylan gözlü hurilerden olan eþlerini zikretmiþtir. Görünen o ki bu huriler, sabýkýmdan önce zikredilenlerin kadýnlarý gibi Cennet'te yaratýlmýþlardýr.

b. Allah Sübhanehü "biz onlarý bir yaratýþ yarattýk" buyurmuþtur. (Vakýa, 35)

Öyle anlaþýlýyor ki bu yaratýþ (onlar için) ilk yaratýþtýr ikinci deðil. Çünkü Allah ikinci yaratýþý kasdettiði zaman bunu belirtir:

"Diðer neþ'et (yaratma) de O'na mahsustur." (Necm, 47) ve

"ilk yaratýþý biliyorsunuz," (Vakýa, 62) âyetlerinde olduðu gibi.

c. "Siz üç gurup idiniz," (Vakýa. 7) ayetinde devamý da dahil hitap hem erkeklere hem kadýnlaradýr. Ýkinci neþ'et (yaratýþgöz kırpma da her iki cinsi içine almaktadýr. "Biz onlarý bir yaratýþ yarattýk" (Vakýa. 35) âyetinde ise kasdedilenler kadýnlar olmalý. "Bir yaratýþ = inþâen" masdar ile te'kid yapýldýðýný düþün.

önce zikredilen hadis, bu niteliðe sadece o kocakarýlarýn sahip olduðuna delâlet etmez. Bilakis bu özelliklere ceylan gözlü huriler gibi onlarýn da sahip olduklarýna delâlet eder. Binaenaleyh, bu özelliklerin sadece ceylan gözlü hurilere ait olduðu zannedilmemelidir. Hatta bunlar o kocakarýlara daha layýk özelliklerdir. Yani bu yaratýþ (=inþâgöz kırpma her I iki tarafý da (hurileri de, kocakarýlarý da veya dünya kadýnlarýný da) ilgilendirmektedir.

Doðrusunu Allah bilir.



"Uruben" (Vakýa, 37) sözüne gelince bu, arûb'un çoðuludur. Eþlerine muhabbet eden, sevdalanan kadýnlar demektir. Ýbn el-A'rabî, "kadýnlarýn arûb olaný, eþine baðlý olan, ona muhabbet edendir" der. (Lisan el-Arab, arb maddesi.)

Ebû Ubeyde, "arûb, seviþi oynaþý güzel kadýndýr" der. (Mecaz el-Kur'an, 11, 251)



Ben derim ki:

Yani Ebû Ubeyde, cima anýndaki hareket ve cilveleri kasdediyor.

El-Müberrid, "kocasýna aþýk olan, aþk yapan kadýndýr." (Lisan el-Arab, arb maddesi; Tefsîr eI-Kurtubî, XVII, 211) demiþ ve Cebîd'in þu beytini okumuþtur:

"Mahfelerde aþk ve iþve yapan bir (arûb) kadýn var, çirkin söz söylemez, kalçalarý dolgun, bakýnca gözler kamaþýr." (Beyit için bk, Mecaz el-Kur'an, II, 251; Tefsir el-Kurtubî, XVII, 211; burada "çadýrda" ifadesi var; Dîvan Lebîd, s, 61)

Urubu açýklarken müfessirler þu ifâdeleri kullanmýþlardýr:

Aþýk, muhabbeti çok, þîvekâr, nazlý, aþk yapan, çýlgýna çeviren, çok nazenin kadýnlar. Bütün bunlar onlarýn ifâdeleridir.

Buhari, Sahihinde urub, aþýrýlýk çokluk bildiren bir kelimedir. Tekili arûb'tur. Týpký sabûr (çok sabýrlýgöz kırpma kelimesi gibi ki çoðulu subur'dur.

Mekke ehli "aribe" der, Medine ehli ganice (=þivekâr) der, Irak ehli "sekile" (nazlý, edalýgöz kırpma der, urub eþlerine karþý sevecen olanlardýr." Yaratýþýn baþlangýcý kitabýnda Buhari böyle söylemiþtir. (Buharî, VI, 317)

Tefsir kitabýnýn Vakýa suresi tefsirinde de ayný þeyleri söylemiþtir. (Buharî, VIII, 625)



Ben derim ki:

Allah onlara hem suret güzelliði hem de eþ ile beraberlik (iþret) güzelliði vermiþtir. îþte kadýndan istenecek en son nokta budur. Böylece erkek onlardan alacaðý zevki tam almýþ olur.

"Onlara, onlardan önce hiçbir insan ve cin dokunmamýþtýr (bakiredirler)" (Rahman, 56) ayetinde de onlardan alýnacak zevkin mükemmel olduðu bildirilmiþtir. Çünkü erkeðin, hiç erkek görmemiþ bir kadýndan alacaðý zevk, görmüþ olandan alacaðý zevkten daha fazladýr. Kadýn için de ayný þey söz konusudur.



* * *

Allah buyurur ki:

"Þüphesiz muttakiler için, kurtuluþ var, bahçeler, üzüm baðlarý var, göðüsleri tomurcuk gibi kabarmýþ yaþýt kýzlar var." (Nebe1, 31-33)

Ayette geçen kevâib, kâib'in çoðuludur, kâib memesi kabarýk, kalkýk demektir.

Katâde, Mücâhid ve müfessirler, "kevâib, göðüsleri tomurcuklanmýþ tombullaþmýþ olanlardýr" demiþlerdir.

Kevaib'de kök anlam yuvarlak olmaktýr. Maksat göðüslerin nar gibi tombul ve dik olduðunu, aþaðý sarkýk olmadýðýný belirtmektir. Bu gibilere tombul memeliler (nevâhid) denir.



* * *

Buharî, Sahih'inde Enes b. Malik Radýyallahu Anhu'dan Rasûlullah'ýn Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurduðunu nakletmiþtir:

"Allah yolunda sabah veya akþam bir gidiþ dünyadan ve içindekilerden daha hayýrlýdýr. Sizden birinizin Cennetteki bir kamçýlýk veya bir yay kiriþi kadarlýk yeri dünyadan da içindekilerden de daha hayýrlýdýr. Cennet ehli kadýnlardan biri uzanýp yeryüzüne baksa Cennet'le yeryüzü arasýný koku ile doldurur, aydýnlatýrdý. Onun baþý üzerindeki saç ayýrýmý dünyadan da içindekilerden de hayýrlýdýr." (Buhârî, XI, 418, Rikak kitabýnýn, Cennet ve Cehennemin sýfatý babýgöz kırpma



Buharî ve Müslim'de Ebû Hureyre Radýyallahu Anhu'den Rasûlullah'ýn Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurduðu nakledilmiþtir:

"Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesi ayýn sureti üzere olacak. Onlarýn arkasýndan girecekler gökteki en parlak incimsi yýldýz aydýnlýðýnda olacak. Onlardan her birinin iki eþi olacak. Onlarý inciklerinin iliði, etin içinden görünür. Cennettekiler bekardýrlar."

(Buhârî, VI, 320, Yaratýþýn baþlangýcý kitabýnýn, Cennet'in sýfatý babý; Müslim, 2834, Cennet ve nimetleri ile ehlinin sýfatý kitabýnýn, Cennet'e ilk girecek zümre,... babýgöz kırpma



Ýmam Ahmed der ki:

... Ebû Hureyre, Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurduðunu nakleder:

"Kiþi için Cennet ehlinden ceylan gözlü iki hûrî yardýr, her birinin üzerinde yetmiþ hülle (elbise) bulunur, inciklerinin iliði elbiseler içinden görünür." (Ahmed, Müsned, II, 345.)



Taberanî der ki:

... Bize Süleyman b. Ebî Kerîme anlattý,

... Ümmü Seleme der ki:

Ey Allah'ýn Rasûlü, bana Allah Azze ve Celle'nin hûru'l Ýyn, (Vakýa, 22) sözünden haber ver, dedim. Buyurdu ki:

"Hûr, beyaz olanlar (bembeyaz kadýnlar), îyn, iri gözlüler, göz kapaklarý akbaba (veya kerkenez) kanadý gibi olanlardýr.

Bana Allah'ýn "sanki onlar gizli-kapalý incilerdir," (Tûr, 24) sözünden haber ver dedim.

"Saflýklarý, el deðmemiþ, sedefler içindeki inci saflýðýnda" buyurdu.

Bana Allah Azze ve Cellenin "onlarda güzel hayýrlý kadýnlar var," (Rahman, 70) sözünden haber ver dedim.

"Ahlaklarý hayýrlý, yüzleri güzel" buyurdu.

Ey Allah'ýn Rasûlü, bana "sanki onlar gizli-örtülü beyz'dirler" (Saffat, 49) sözünü haber ver dedim.

"Onlar'ýn narinliði yumurta zarýnýn narinliði gibidir" buyurdu.

Ey Allah'ýn Rasûlü, "eþlerine düþkün (urub) ve yaþýtlar (etrab)," (Vakýa, 37) âyetinden haber ver dedim.

"Onlar, dünyada iken kocakarý, gözleri çapaklý, saçlarý kýrarmýþ halde ruhu kabzedilen kadýnlardýr, Allah onlarý o yaþlýlýklarýndan sonra yaratmýþ, onlarý bakire kýlmýþ, urub yani eþlerine aþýk, aþk yapýcý sevecen kadýnlar hâline getirmiþtir, etrâb yani ayný doðum üzere eylemiþtir," buyurdu.

Ey Allah'ýn Rasûlü, dünya kadýnlarý mý üstündür ceylan (iri) gözlü huriler mi? dedim.

"Dünya kadýnlarý, ceylan gözlü hurilerden üstündür, yüzün astara üstünlüðü gibi" buyurdu.

Ey Allah'ýn Rasûlü, ne ile üstündürler, dedim.

"Namazlarý, oruçlarý ve Allah'a ibâdetleri ile, Allah onlarýn yüzlerine nûr, vücutlarýna ipek giydirmiþtir, beyaz renkli, yeþil elbiseli, sarý takýlýdýrlar, tütsülükleri incidendir, taraklarý altýndýr biz ebedileriz, artýk ölmeyeceðiz, biz nimet görecek fenalýk görmeyeceðiz, biz kalýcýlarýz ebedî göç etmeyeceðiz, biz hoþnudlarýz, asla hýnçlanmýyacaðýz, ait olduðumuz ve bize ait olan kiþilere ne mutlu, derler" buyurdu.

Ey Allah'ýn Rasûlü, bizden kadýn var ki iki, üç veya dört koca görüyor, sonra kadýn ölüp Cennet'e giriyor o kocalarda onunla beraber giriyorlar, imdi o kadýnýn eþi kim olacak? dedim. Buyurdu ki:

"Ey Ümmü Seleme, o, serbest býrakýlýr, ahlaký en güzel olaný seçer ve ey Rabbim, bu adam onlar içinde bana karþý ahlaký en güzel olan idi, benim eþim onu yap, der. Ey Ümmü Seleme, güzel ahlak, dünyanýn da âhiretin de hayýrlarýný alýp gitmiþtir."

(Heysemî, Mecmau'z Zevâid, VII, 119'da der ki: Bunu Taberanî rivayet etmiþtir, senedinde Süleyman b. Ebî Kerime var, bu zâtý Ebu Hâtem ve Ýbn Adiyy zayýf saymýþlardýr.)



Bu rivayeti sadece Süleyman b. Ebî Kerime yapmýþtýr. Bu zatý Ebû Hatim, zayýf saymýþtýr. Ýbn Adiyy, hadislerinin geneli münkerdir, mütekaddimûnun onun hakkýnda bir sözünü iþitmedim, demiþ, sonra bu hadisi kendi tariki ile serdetmiþ sonra, bu hadis ancak bu senedle biliniyor, demiþtir.

Ebu Ya'la el-Mevsýlî der ki:

... Ebu Hureyre Radýyallahu Anhu der ki:

Bize Rasûlullah bir gurup ashab içinde konuþuyordu. Sûr hadisini zikretti. Orada þu geçer:

"Ve ey Rabbim, bana þefaat vadetmiþtin, beni Cennet'e girecek Cennet ehli için þefaatçi kýl, derim. Allah, seni þefaatçi kýldým ve onlara Cennet'e girme izni verdim, der. Rasûlullah þöyle derdi:

Beni hak ile gönderen (Allah)'a yemin ederim ki siz Cennet ehlinin kendi eþlerini ve meskenlerini tanýdýklarýndan daha çok eþlerinizi ve evlerinizi þimdi tanýyor deðilsiniz. Onlardan her erkek, Allah'ýn (Cennet'te) yarattýðý yetmiþiki, Ademoðullarýndan da iki eþin yanýna girer, dünyadaki ibâdetleri sebebiyle o iki kadýnýn diðerlerine bir üstünlüðü vardýr. Adam birinin yanýna girer, kadýn inci ile taçlanmýþ ve iþlenmiþ altýndan bir divan üzerinde, yakuttan bir oda içindedir, üzerinde ince ipek ve atlastan yetmiþ çift elbise vardýr. Adam elini kadýnýn iki omuzu arasýna kor. önünde durduðu halde kadýnýn göðüs tarafýndan arkasýndaki elini görür, o kadar elbise, deri ve etin içinden görür. Bakar, sizden birinizin yakut dizisinde dýþardan, dizine ipini gördüðü gibi ö kadýnýn inciðinin iliðini görür. Onun ciðeri kadýn için bir ayna, kadýnýn ciðeri onun için bir aynadýr. Adam onun yanýnda ne kadar kalsa býkmaz, kadýn da býkmaz, ona her varýþýnda onu bakire bulur, âleti sekme yapmaz, kadýnýnki de tahammülsüzlük göstermez. Adam bu halde iken kendisine anlaþýldý ne usanacaksýn ne usanýlacaksýn. Fakat orda ölüm yok, hayal yok. Ancak onun ondan baþka eþleri de var. Bunu duyunca adam çýkar, hepsine tek tek varýr. Hangine varsa, vardýðý kadýn, vallahi cennette senden daha güzel bir þey yok der. Cennette senden daha çok sevdiðim bir þey yok, der." (Ebu Ya'lâ, Müsned'inde rivayet etmiþtir, bk, en-Nihaye, I, 213-223.)



Bu sûr hadisinin yani sadece þu Ýsmail b. Rafl'nin rivayet ettiði hadisin bir parçasýdýr. Bu zattan Tirmizî ve Ýbn Mâce rivayette bulunmuþlardýr.

Ahmed, Yahya ve bir gurup onu zayýf saymýþtýr. Darakutnî ve baþkasý, hadisi terkedilmiþtir.

Ýbn Adiyy, hadislerinin geneli gözden geçirilmelidir, Tirmizî, bazý ilim ehli onu zayýf sayýyor, Buharî'nin, onun hakkýnda, sýkadýr, hadisi muhâribtir dediðini iþittim, demiþlerdir. (Tirmizi ayrýca þunu söylemiþtir):

Hocam Ebûl-Haccâc el-Hâfýz bana þöyle dedi:

"Bu hadis çeþitli hadislerin bir birleþimidir onu Ýsmail ve baþkalarý böyle bir sýraya koymuþlardýr, Velid b. Müslim bunu ayrý bir kitapta þerhetmiþtir. Hadisin içeriði diðer hadislerde vardýr.

Doðrusunu Allah bilir.



Ýbn Vehb der ki:

... Derrâc anlattý, Ebu Saîd Radýyallahu Anhu, Rasûlullah'm Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurduðunu nakletmiþtir:

"Cennet ehlinin menzilesi en aþaðý olaný, seksenbin hizmetçisi ve yetmiþiki eþi olandýr. Adam için Câbiye ile San'â arasý kadar, inciden, zebercedden ve yakuttan bir kubbe (kubbe veya kubbemsi yapýgöz kırpma kurulur."

(Tirmizî, 2562, Cennet'in sýfatý kitabýnýn, Cennet ehlinin en aþaðýsýna yapýlacak ikram hakkýnda gelenler babý, Tirmizî bu ðarib bir hadistir, demiþtir. Bunun senedinde Derrâc Ebu's-Semh var. Bu zat hakkýnda Ahmed, hadisleri münkerdir, Nesâî, hadisi münkerdir, Ebû Hâtem, zayýftýr, Nesâî, kavî deðildir, demiþler, Ýbn Adiyy onun bazý hadislerini aktardýktan sonra, hadislerinin geneline mütabeat yapýlmaz demiþtir. Ayrýca Darakutnî, bu zat zayýftýr, Mürra, metruktür, demiþler, Yahya b. Maîn onu sika saymýþtýr. Ebû Hâtem b. Hýbban Sahih'inde ondan rivayet etmiþtir. Osman b. Saîd ed-Dârimî, Alî b. el-Medînî'nin, bu zâtýn sika olduðunu söylediðini nakletmiþtir.)



Ýbn Vehb der ki:

... Ebu Saîd el-Hudrî, Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Sanki onlar yakut ve mercandýrlar," (Rahman, 5 âyetinde þöyle buyurduðunu nakleder:

"Yanaðýna bakar, yüzünü aynadan daha net olarak görür. Üzerindeki en düþük inci doðu ile batý arasýný aydýnlatýr. Üzerinde yetmiþ elbise olur, dýþýndan bakar içini görür, o derecede ki inciklerinin iliðini bütün bu elbiseler içinde görür."

(Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 339; Hâkim, el-Müstedrek, II, 475, Hakim, isnadý sahihdir, Buharî Müslim rivayet etmemiþtir, der; Ahmed, Müsned, III, 75)



el-Feryâbî þöyle demiþtir:

... Halid b. Yezid anlattý

... Ebû Ümâme, Rasûlullah'ýn Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurduðunu nakletmiþtir:

"Cennete hangi kul girse yetmiþ iki eþ ile eþlendirilir, ikisi ceylan gözlü hurilerden, yetmiþ tanesi de dünya ehlinden kendine kalanlardan." (Ýbn Mâce, 4337'de "Cehennem ehlinin hanýmlarýndan paylarýna düþenlerden de yetmiþ tane" þeklindedir.)

Bu kadýnlardan hangisi varsa hepsinin iþtahlý bir önü, o adamýnda eðilmeyen bir zekeri vardýr." (en-Nihâye, II, 457; Ýbn Mâce, 4337; Zühd kitabýnýn, Cennet'in sýfatý babý; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr, 367; Ebu Nuaym, Sýfat el-Cenneh, 370)



Ben derim ki:

Hâlid (b. Yezîd) denen bu zat Ýbn Yezîd b. Abdirrahman ed-Dýmeþkî'dir. Bu zâtý Ýbn Maîn vâhî saymýþ, Ahmed, bir þey deðildir, Nesâî, sika deðildir, Darakutnî, zayýftýr, demiþler, Ýbn Adiyy onun bu hadisini kabul etmemiþ (münker saymýþgöz kırpma'týr.



Ebu Nuaym der ki:

... Bize Ahmed b. Hafs anlattý,

... Haccâc'den, Katâde'den, Enes'den. Enes Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu demiþtir:

"Müminin Cennette yetmiþüç eþi olacaktýr."

Ey Allah'ýn Rasûlü, buna onun kuvveti yetecek mi, dedik. Buyurdu ki:

"Ona yüz kiþinin gücü verilecek." (Ebu Nuaym, Sýfat el-Cenneh, 372)

Ben derim ki:

Seneddeki Ahmed b. Hafs, es-Sa'dî'dir, münkerleri vardýr. El-Haccac ise Ýbn Ertae'dir.



et-Tabarânî der ki:

... Ebû Hureyre der ki:

"Ey Allah'ýn Rasûlü, Cennet'te kadýnlarýmýza iliþecek miyiz? denildi. Buyurdu ki:

"Kiþi bir günde yüz bakireye iliþir."

(Taberanî, el-Mucem es-Saðîr, II, 12-13. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 417'de der ki: Bunu Taberanî, Saðîr ve Evsafla rivayet etmiþtir, ikinci rivayetin ravileri sahih hadis ravileridir, Muhammed b. Sevvâb hariç, o sikadýr.)



Taberanî der ki:

Bunu Hiþam'dan, sadece Zaide rivayet etmiþ, el-Cu'fî bununla teferrüd etmiþtir. Muhammed b. Abdilvâhid el-Makdisî, bu hadisin Iravîleri bana göre sahih hadis þartý üzeredir, der.

Ebûþ-Þeyh der ki:

... Zeyd b. Ebi'l-Havârî'den,

... Ýbn Abbas dedi ki:

"Ey Allah'ýn Rasûlü, dünyada kadýnlarýmýza vardýðýnýz gibi Cennet'te de varacak mýyýz? denildi. Þöyle buyurdular:

"Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki kiþi bir sabahta yüz bakireye varacaktýr."

(Bunu, Ebû Nuaym, Sýfat el-Cenneh, II, 215'de; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuþûr 365 de ve Hennâd b. es-Serî rivayet etmiþtir, bk, Kenz el-Ummâl, XIV, 474. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid. X, 417'de, bunu Ebu Ya'lâ rivayet etmiþtir, senedinde Zeyd vardýr, za'fýna raðmen sika sayýlmýþtýr, diðer ravileri sikadýr, Ýbn Hacer el-Matâlib el-Âliye (IV, 402)'de rivayeti etmiþtir, der.)

Seneddeki Zeyd hakkýnda, Ýbn Maîn, sâlihtir, bir defasýnda da, bir þey deðildir, diðer bir kez, zayýftýr, hadisi yazýlýr, demiþtir. Ebu Hatem de ayný þeyi söylemiþtir.

Darakutnî, sâlihtir, demiþ, Nesâi, zayýf saymýþ, es-Sa'di, mütemâsik (tutarlýgöz kırpma demiþtir.

Ben derim ki:

Ondan Þu'be'nin rivayet etmiþ olmasý ona yeter.


Netice: Kaç Haným Olacak?
Sayfa Baþýna Dön

Sahih hadislerde, sadece "onlardan herbirinin iki eþi vardýr" ibaresi geçer. Sahih hadislerde bundan fazlasý yoktur. Eðer þu geçen hadisler mahfuz (iyi ezberlenmiþgöz kırpma ise onlardan maksat, ya iki eþten ayrý olarak her birine verilecek cariyeleri ifâde etmektir ve o zaman bu bakýmdan týpký hizmetçi ve vildan (çocuklar)'da olacaðý üzere herkes kendi derecesine göre az veya çok bu cariyelere sahip olacaktýr. Ya da bu hadislerden maksat kiþinin bu kadar çok eþ ile cima edebilecek kadar güçlü olacaðýný ifâde etmektir. O zaman asýl mahfuz olan mânâ ve hüküm bu olur. Ancak bazý râviler, bunu "kiþinin þu kadar þu kadar eþi olacak" anlamýnda rivayet etmiþ olurlar.



Nitekim Tirmizi, Camiinde, Enes'den gelen Katâde hadisinde Peygamber'den Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurduðunu nakletmiþtir:

"Kiþiye Cennet'te þu kadar þu kadar cima gücü verilir."

Bunun üzerine ey Allah'ýn Rasûlü, o kiþi buna takat getirebilir mi? denildi.

"Ona yüzkiþi kuvveti verilir" buyurdular."

Bu sahih bir hadistir.

(Tirmizî, 2536, Cennetin sýfatý kitabýnýn, Cennet ehlinin cimâýnýn sýfatý babý, Tirmizî, bu, sahih-ðarîb bir hadistir, onu Katâde Enes'den yolu ile Ýmrân el-Kattân hadisi olarak biliyoruz, der.)



Herhalde bunu rivayet eden kiþi "yüz bakireye varýr" diye (anlayarak) rivayet etmiþtir. Belkide herkese derecelerinin farklýlýðýna göre farklý sayýda haným verilecektir.

Hiç þüphesiz müminin Cennet'te ikiden fazla eþi olacaktýr. Çünkü Buharî ve Müslim'de þu rivayet edilmiþtir:

... Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:

"Mümin kul için Cennet'te içi boþ, uzunluðu altmýþ mil inciden bir çadýr olup, o mü'minin o çadýr içinde aileleri vardýr. Mümin onlarý dolaþýr, biri diðerini görmez."

(Buharî, VIII, 624, Tefsir kitabýnýn, çadýrlarda maksûr huriler, ayetî babý; Müslim, Cennet ve nimetlerinin sýfatý kitabýnýn, Cennet çadýrlarýnýn sýfatý babý.)
Gönderen: 11.06.2008 - 12:14
Bu Mesaji Bildir   ebubera üyenin diger mesajlarini ara ebubera üyenin Profiline bak ebubera üyeye özel mesaj gönder ebubera üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 800 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
osman12 (77), vahvah71 (53), ssercan (50), sabr_yolcusu (56), Yorumsuz_91 (33), Asya6666 (62), angel (42), cankalemdar (39), meltem6666 (59), MeCaL (56), emiremre (44), ozdalomer (53), ayþeayd&#2.. (40), talha_34 (47), mhammettelo (43), leto18 (59), sinepuryan (42), Yalnizlik (39), BATAKLIK60 (55), kamil33 (54), hmfatih (62), Soldat34 (54), MrVoLKaN (37), yusuf kuyu (44), Yusuf_Adiyaman (53), farfarlone (41), Osman_20 (39), yunusemre_56 (58), eminecanersoy (46), eren.06 (60), tugba1986 (38), tanerok (41), MAHMUT2005 (48), musbaba18 (41), Bahar38 (40), ehhan ünlü (37), ard75 (68), ofliayhan61 (54), osman42 (45), enver66 (40), ayten66 (36), adem2007 (57), uludag64 (60), kadir ibraimi (35), Hace Türkistan (52), tufan03 (48), hasimpakirbaba (48), kuscu (60), ONUR45 (41), Allah_Asigi (41), _Hilal_ (40), aydin_yilmaz (42), cemil_keskin (64), cesurkagan (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59464 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.