fluvoxamine ivermektin kaletra lopinavir ritonavir generique stromectol naprosyn natyl nebilet neggram negram nemexin neo stediril neoral neurolithium neurontin neurotop nexium nimotop nivaquine nizoral cream nizoral nolvadex nootropil norflocine norlutate noroxin norsol nortrilen norvasc norvir novonorm nyolol ocuflox oculastin oftan olmetec plus olmetec omix omnicef onymax optivar orelox orfiril osiren otrivin rhume des foins oxsoralen
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » GÜNES VARKEN YILDIZLARIN ISIGI GÖRÜLMEZ.

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Gast aczimendi  
GÜNES VARKEN YILDIZLARIN ISIGI GÖRÜLMEZ.
Misafir
. Es'ad Erbilî (k.s.)
ÞEMAÝLÝ



Esad Efendi uzuna yakýn boylu, beyaz sakallý, süzme gözlü, esmer tenli, þiþmana yakýn cüsseli, güler yüzlü, tatlý sözlü, vakur bir zat idi. Çok kuvvetli bir hafýzaya sahipti. Senelerce evvel görüþtüðü zatý hemen tanýr, konuþtuklarý mevzuyu derhal hatýrlardý.

Altýn silsilenin otuz üçüncü halkasý yine Irak'tan, Musul'un Erbil kasabasýndan 1264/1847 yýlýnda Erbil'de doðdu. Baba ve anne tarafýndan seyyiddir. Babasý Erbil' de bulunan Halidî tekkesi þeyhi M Saîd Efendidir. Babasý tarafýndan dedesi Hidayetullah Efendi ise Mevlana Halýd el-Baðdadi' nin Erbil'de yaptýrdýðý tekkeye tayýn ettiði halifesidir.

Es'ad Efendi ilk tahsilini Erbil ve Deyr'de ikmal ettikten sonra yirmi üç yaþýnda iken 1287/1870 yýlýnda manevi bir iþaretle Nakþý-Halidi þeyhi Taha'l-Hariri'ye (o 1294/1875) intýsab etti. Beþ yýlda seyru sulükunu ikmal île hilafet aldý 1292/1875 yýlýnda Hicaz'a gitti.

Ýstanbul'a Geliþi

Hac dönüþü, þeyhi de vefat etmiþ bulunduðundan Ýstanbul'a geldi. Ýstanbul' da önceleri Salkýmsöðüt'te Beþiraða dergahýnda misafir olarak kaldý. Muhib ve ziyaretçilerinin sayýsý artýnca buradan ayrýlarak Bayezid-Parmakkapý' da Makasçýlar içinde bulunan camiinin müezzin odasýna yerleþti. Fatih Cami'inde Hafýz Divan'ý ile Mevlana Camii'nin Luccetu'l-esrar adlý eserini okuttu. Onun bu derslerine ilim ve irfan ehlinden pek çok kimse devam etti. Bayezid dersiamlarýndan Hoca Yekta Efendi ve benzeri alimler onu bu derslerinden tanýyarak intisab ettiler.

Kelamî Dergahý Þeyhliði

Kýsa zamanda þöhreti Ýstanbul'u tuttu ve Sultanýn damadý olan Derviþ-paþa-zade Halid Paþa kendisini saraya davet ederek ondan bir buçuk sene kadar arapça ve dini ilimler tahsil etti. Sultan ikinci Abdülhamit Han tarafýndan da Meclis-i Meþayýh azalýðýna tayin olundu. Toplantý günleri meclise, ders günleri Fatih camiine, ara sýra da Saray'a giderdi.

Bu arada evini Bayezid Camii imaretinin kapýsý üstündeki odalardan meydana nazýr olan kýsma nakletti. Ayrýca kendisine bir tekke tevcih olunmasý için Meþihat' a müracaat etti. Fýndýk zade Macuncu civarýnda Þehremini Odabaþý semtindeki Kelamî Dergahý þeyhliði münhal bulunuyordu. Burasý Kadirî tekkesi olduðundan tayýn için Kadirî icazetname gerekiyordu. Esad Efendi 1303/1883 tarihinde Abdülkadir Geylanî ahfadýndan Abdulhamid er-Rifkanî'den aldýðý Kadiri icazetnameyi ibraz île bu tekkeye tayin olundu. Burada muntesiblerine önce oturarak ve Kadiri evradý okuyarak Kadiri ayini, sonra da Nakþî usulünce "hatm-hacegan" yaptýrýrdý. Ancak Nakþî tarîkatýnda sohbet esas olduðundan cuma günleri de zikirden evvel "esrar-ý aþk ve muhabbete dair" sohbet ederdi Es'ad Efendi bir ara Halýcýlar' da bulunan Feyzullah Efendi dergahýna da devam etti.

Tekrar Erbil'e

Ýstanbul'a ilk geldiði bu devrede ibadet ve ahlak gibi çeþitli konulardaki hadislerden derlediði "Kenzu'l-Ýrfan" adlý eserini neþretti. Onun bu esen büyük hüsn-i kabüle mazhar oldu. 1316/1900 yýlýnda Abdulhamid Han tarafýndan bilinmeyen bir sebeple memleketi Erbil'de ikamete me'mür edildi

Erbil' de saliha bir kadýn tarafýndan kendisi için inþa ettirilen tekkede Meþrutiyetin ilanýna kadar irþad hizmetiyle meþgul oldu Mektubat adlý eserindeki mektuplarýnýn ekserisini bu esnada Erbil'de muhib ve müridhanýyla muhabereleri teþkil eder.

Ýstanbul' a Ýkinci Geliþi

Esad Efendi, Meþrutiyeti müteakip sevenlerinin daveti üzerine 1324/1908' de tekrar Ýstanbul'a döndü. Kelamî dergahýný zemin kat üzerine geniþleterek yeniden inþa ettirdi. Üsküdar'daki Selimiye Dergahý þeyhliði boþalýnca oranýn þeyhliði de Es'ad Efendi'ye tevcih olundu. Buraya niyabeten oðlu Mehmed Alý Efendi'yi tayýn etti. Kendisi de arasýra gelip irþad hizmetini oðluyla birlikte yürüttü. Milli mücadelenin baþlamasý üzerine Ankara' ya gidecek olan Fevzi (Çakmak) Paþa'nýn bu dergahta Es'ad efendiyle birkaç defa görüþtüðü bilinmektedir.

Meclis-i Meþayýh Reisliði

Es'ad Efendi 1330/1914 yýlýnda önce Meclis-i Meþayýh azasý sonra da reisi oldu Meclýs-i Meþayýh reisliði zamanýnda tekkelerin ýslahý ve þeyhliklerine ehliyetli kimselerin tayini ile þeyh evladýnýn en iyi þekilde yetiþtirilmelerini temin istikametinde çalýþmalar yaptý. Padiþah Sultan Reþad' ýn sevgisini kazanan Es'ad Efendi, ayný yýl "sürre emînî" olarak hacca gönderildi. 1331/1915 yýlýnda meclis-i Meþayýh reisliðinden istifa etti.

Es'ad Efendi pek çok halife yetiþtirdiðinden Ýstanbul, Anadolu, Yugoslavya ve Bulgaristan'da binlerce müntesibi vardý. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda (1925) tekkelerin kapatýlmasýndan önce Ýstanbul'a gelen ve Kelami Dergahý'nda onbeþ gün misafir kalan Danimarkalý araþtýrýcý Carl Vett' in anlattýklarýndan onun dergahýna ilim ve devlet adamlarýndan pekçok itibarlý kiþinin o þartlarda bile devam ettiði anlaþýlmaktadýr. (bk. Kelamî Dergahýndan Hatýralar)

Tekkelerin Kapatýlmasýndan Sonra

Tekkelerin kapatýlmasýndan sonra hiç sokaða çýkmamaða karar vererek Erenköy-Kazasker' de satýn aldýðý köþkünde inzivayý ihtiyar etmesine raðmen dikkatler üzerinden eksik olmamýþtýr. 23 Aralýk 1930 yýlýnda meydana gelen Menemen vak'asýyla ilgisi bulunduðu iddiasýyla tutuklanarak Menemen'e sevk edildi. Ýdam talebiyle yargýlandý, ilerlemiþ yaþý sebebiyle idam cezasý müebbed hapse çevrildi. Oðlu M. Ali Efendi ise idam edildi.

Es'ad Efendi Menemen'deki askeri hastanede üremiden tedavi gördüðü sýrada 84 yaþýnda iken 3-4 Mart (1931) gecesi vefat etti. Vefatýyla birlikte zehirlendiði ile ilgili tartýþmalar da gündeme geldi.

Edebî Þahsiyeti

Ana dili Türkçe olmakla beraber ayný kuvvetle Arapça, Farsça ve Kürtçe de bilirdi. Divaný ve diðer eserleri buna delildir. Türkçeyi kullanmaktaki mahareti Hüseyin Vassaf Bey' in ifadesiyle "selîka-i kalemiyyesi ve tarz-ý ma'nadaki tevcihi kendisin sahife-i edebiyatta sername-i mübahat eyliyecek derecededir."

Es'ad Efendi kendisi tekkeden yetiþmiþ bir þair olmasýna raðmen tasavvufi halk edebiyatýndan ziyade divan edebiyatýný benimsemiþ ve aruzu büyük bir ustalýkla kullanmayý baþarmýþtýr. O'nun Türkçeyi kullanmaktaki liyakati ve þiirlerindeki baþarýsýný Necip Fazýl þöyle ifade etmektedir: "Esad Efendinin Kenzü'l-Ýrfan isimli eserinde asli metne ve Osmanlýca' ya büyük bir sadakat ve hakimiyet müþahede ettiðimizi belirtmek borcundayýz..." "Þiirlerine gelince bunlar, Þeyh Es'ad Efendi'nin bir hassasiyet ve þiir kabi-liyyetine malik bulunduklarýna iþarettir..." (Son Devrin Din Mazlumlarý, s. 169-170)

Eserleri:

1-Kenzü'l-Ýrfan: Ahlak, ibadet ve takva gibi muhtelif konularda derlenmiþ binbir hadis-i þerîfin tercüme ve izahýndan ibarettir. Eser eski harflerle iki defa neþredildi. (Ýstanbul, 1317, 1327) Yeni harflerle de pekçok defa basýlan bu eser.son olarak Erkam yayýnlarýnca aslî þekline uygun bir biçimde yeniden yayýnlandý. (Ýstanbul, 1989)

2-Mektubat: Bilhassa Erbil' de bulunduðu sýrada muhib ve müridlerine yazdýðý tasavvufi mahiyette yüzelli dört mektubtan müteþekkildir. Tamamýna yakýný Türkçe olmakla beraber birkaç arapça ve farsça mektup da vardýr. Mektübat'ýn baþ tarafýndaki ilk altý mektupla 36. mektup Tasavvuf mecmuasýnda makale olarak yayýnlanmýþtýr. (Ýstanbul, Tasavvuf mecmuasý, sene:1307) Mektubat eski harflerle iki defa yayýnlanmýþtýr. (1338,1341) Mektubat, H. Kamil YILMAZ ve Ýrfan GÜNDÜZ tarafýndan ilmi esaslara uygun olarak neþredilmiþtir. (Ýstanbul, 1983) Bu son neþrinde ilk neþirlerde bulunmayan iki mektuba da yer verilmiþtir.

3-Dîvan: Türkçe ve Farsça þiirlerinin toplandýðý eseridir. Aruz veznini büyük bir ustalýkla kullanan Es'ad Efendi, zaman zaman tasavvuf halk edebiyatý þairleri gibi þiirler ve onlara tahmisler de yazmýþtýr. Dîvan' da yer yer Arapça manzumelere ve bir kürtçe gazele rastlanmaktadýr. Farsça þiirler Ali Nihat Tarlan tarafýndan tercüme edilerek.Dîvan yeni harflerle Cemal Bayak tarafýndan yayýnlanmýþtýr.(Ýstanbul,1991) Dîvan'daki farsça "Mev-lid-i Fatýma" manzümesi, Þeyhin oðlu tarafýndan nazmen türkçeye çevrilmiþir.

4- Risale-i Es'adiyye: Tasavvuf ve tarikatýn lüzumu ve faziletiyle seyr u sülukün þekil ve adabýndan bahseden küçük bir risaledir. Müellif bu eserinde otobiyografisini de müridlerinin talebi üzerine kaleme almýþtýr. Eski harflerle bir defa basýlan bu küçük eser yeni harflerle de yayýnlanmýþtýr. (Ýstanbul, 1986)

5- Tevhîd Risalesi Tercümesi:

Muhyiddin Ýbn Arabi'ye izafe edilen bir risalesinin Türkçe tercüme ve þerhidir. Bu risale Ýbn Arabi' ye deðil Evhadid-din Balyani'ye aiddir. Eser, Ali Kadri tarafýndan yayýnlanmýþtýr, (Ýstanbul 1337,103s.)

6- Fatiha-i Þerife Tercümesi:

Fatiha süresinin tefsiri bir tercemesidir. Eski harflerle müstakil olarak, yeni harflerle Risale-i Es'adiyye ile birlikte yayýnlandý. (Ýstanbul 1986).

Bunlardan baþka Urfalý Þeyh Safvet Efendi' nin çýkardýðý, Tasavvuf ile Beyanü'1-hak ve benzeri mecmualarda neþredilmiþ yazýlarý vardýr.

Muhammed Es'ad Erbili,meþayýhýn ulemasýndan olmasý sebebiyle daha saðlýðýnda büyük bir þöhrete ve halk tarafýndan hüsn-i kabule mazhar olmuþtur. Nitekim onun yakýnlarýndan bir meczûb derviþ, daha Erbil'de iken þöyle bir rüya görür: "Es'ad Efendi'nin iki kolu, Ýstanbul merkez olmak üzre, Erbil'den Balkanlara kadar olan geniþ bölgeyi ihata etmektedir. Önce bir rüyadan ibaret olan bu hal, elli sene sonra hakikat olmuþ ve Es ad Efendi'nin Anadolu'dan Arnavutluk, Bulgaristan ve Sýrbistan'a kadar uzanan alanda pek çok müridi bulunmuþtur.

Esad Efendi, Muhammedi meþrebde ve îsar ve infak doygunluðunda bir gönül sultanýydý. Nitekim vefatýna yakýn þunlarý söylemiþti: Ýntisabýmýn ilk yýllarýnda gönlüme: Ya Rabbi, huzur-i ilahiyyene çýplak olarak geleyim. Þayan-ý kabul amelim varsa onlarý günahkar kullarýna baðýþlayayým þeklinde bir duygu gelmiþti. Þimdi ayný duygularla doluyum.

Es'ad Efendi diyor ki iki mes'ele hakkýnda þüphem vardý. Ýmam Rabbanî hazretlerinin mektûbatýný okuyunca bu þüphelerim zail oldu:

a) Tarikatte asýl olan tam anlamýyla sünnete baðlanmak olduðuna göre, bazý tarikatlarda riyazat yapmadan manevî yükseliþ nasýl olabilir?

Bu sorunun cevabýný Ýmâm-ý Rabbanî'nin Mektûbat'ýnda buldum."Karnýn, temiz ve helal yiyecekle doyarsa fikirde havatýr olmaz. Zikir, fikir, rahat ve huzurlu olur. Fakat nefsin hakký verilmezse huzûra mani olabilir".

b) "Fena-yý kalbden sonra kalbe havatýr nasýl gelebilir?

Bunun cevabýný da "Kalb fena bulduktan sonra kalbe gelen havatýr kalbe zarar vermez, aksine kalb vazifesini yapmaya devam eder." Hükmünde buldum.

Rivayete göre bir Japon generali müslüman olup Ýstanbul'a gelir, Ýstanbul da Es'ad Efendi nin Kelamî dergahýnda bir müddet misafir olur ve zikir meclislerine katýlýr. Daha sonra bazý dergahlarda da zikir meclislerine katýlan bu Japon general "Allah Allah" diye zikretmede gök kuvvet var. Padiþahlar da böyle "Allah Allah" deseler, top tüfek kuvvetinin hükmü olmaz" der.

Es'ad Efendiye bir gün Ýttihad ve Terakki taraftarlarýndan biri gelip der ki Allah,"Dua ediniz, sizin dualarýnýzý kabul edeyim" (Gafir, 40/60) buyuruyor. Halbuki biz dua ediyoruz, bize bir þey vermiyor ve duamýzý kabul etmiyor. Acaba bu ayete yanlýþ mana mý veriliyor?" Es'ad Efendi þu cevabý verir:

-"Duanýn kabulü için birtakým þartlar vardýr. Þart yerine gelmeyince þarta baðlý hüküm de gerçekleþmez. Duanýn kabul olunmayýþýnda ayrý bir takým hikmetler vardýr. Bazen duanýn beklenen ve istenen þekilde kabul edilmeyiþi kul için daha büyük bir hayýr olabilir. (bk el-Bakara, 2/216) Mesela sýtma hastasýnýn caný bal isterse hemen verilmez. Çünkü bal, sýtma için zehir gibidir. Ayrýca bu ayet bir baþka manaya göre "Beni davet edin, ben de meclisinize geleyim" anlamýnadýr.

Bir baþka seferinde yine inançsýz birisi Es'ad Efendi'nin tekkesine gelerek müslümanlarý tezyif etmeye baþladý. "Her kötülük müslümanlarda, yalan, hýrsýzlýk gibi fenalýklar hep onlarda Bu nasýl din böyle?"

Es'ad Efendi dedi ki:

- Bu senin söylediklerin bile dinimizin büyüklüðüne delildir. Baþka dinler batýl olduðu için þeytan onlarla pek fazla uðraþmýyor. Çünkü boþ eve hýrsýz girmez.

Es'ad Efendi'nin nazarý keskin, sohbeti etkileyici idi. Ýhvan ve halifelerinden de teveccüh ve nazarý keskin insanlar vardý. Nitekim Es'ad Efendi'nin Erbil'de ziyaret maksadýyla bulunduðu sýrada çevre köy ve kasabalardan ihvan akýn akýn geldiler. Gelenler arasýndaki bir genç Es'ad Efendi'nin yanýna kadar sokuldu. Efendi hazretleri ona "Okuma yazma bilip bilmediðini, tarikata girip girmediðini'' sordu. O da þöyle konuþtu:

- "Okumam yok. Henüz tarik da almadým. Köyümüzden bir kýzý sevmiþtim. Babasýndan istettim, vermediler. Muhtar beni askere gönderdi. Ben askerde iken o kýzý oðluna almýþ. Þimdi ben onlardan birini öldürüp intikamýmý almadýkça tarikata girmeyeceðim.

Es'ad Efendi, gencin söylediklerine hayretle "ya öyle mi?'' diye mukabele etti. Bu arada halifelerinden Þemseddin Efendiye bu gençle meþgul olmasýný iþaret etti ve abdest tazelemek için dýþarý çýktý. Dönüþünde bu genci deðneðini at yapmýþ koþarken gördü, o haliyle biraz koþuþtuktan sonra kalabalýðý yararak geldi. Þemseddin Efendi'nin teveccühüyle önce meczûb bir tavýr sergileyen bu delikanlý daha sonra Es'ad Efendi'ye gelip: "Bana tarik ver" dedi. Es'ad Efendi:

"Hani sen adam öldürecektin" dedi. Genç, "o hal geçti" karþýlýðýný verdi. Tekrar tarik isteyince Es'ad Efendi "Senin Þeyhin Þemseddin Efendidir" dedi. Fakat o genç "Hayýr, hayýr o deðil, ben biliyorum sensin" karþýlýðýný verdi. Es'ad Efendi, bununla birlikte meczûb tabiatlý olmaktan çok, temkin ehli olmayý tavsiye eder. "Bize serinkanlý insan lazým" derdi.

Esad Efendi, "Ümmetimin þereflileri Kur'an hamilleridir." hadisini ''Kuran tilavetine müdavim, ahkamýyla amil, teheccüt namazý ve zikirle geceleri ihya edenlerdir" diye yorumlardý. Yoksa bazýlarýnýn dediði gibi sadece Kur'an hafýzlarý demek deðildir. Kuran ahkamýna itaatkar olmayan ve namaz bile kýlmayan hafýzlar neye yarar? Nitekim Kuranda öyleleri hakkýnda: "Kendilerine Tevrat yükletilip de onu taþýmayan; emirlerini tutmayanlarýn durumu kitaplar taþýyan eþeðin durumu gibidir" (el-Cumua, 62/5) buyurulmuþtur. Sýrtýnda kitap taþýyan merkebe taþýdýðýnýn ne faydasý vardýr?

Es'ad Erbili hazretleri, "Sizden insanlarý hayra çaðýran, iyiliði emreden, kötülüklerden sakýndýran bir topluluk bulunsun. Onlar gerçek felaha erenlerdir." (Ali Ýmran, 3/104) ayet-i kerîmesini þöyle tefsir eder:

"Ey Ýslam cemaati! Sizlerden bir taife, dinî ilimleri öðrenip tahsil ettikten sonra avam-ý nasý gerçek tevhide ve islamî hayata çaðýrsýn. Þeriatýn ve aklýn meþru kabul ettiði þeyleri kendisi yerine getirdikten sonra diðer insanlara da emretsin. Yine þeriat ve akýl ölçülerine göre çirkin olan davranýþlarý kendisi terkettikten sonra baþkalarýný da o kötülükten sakýndýrsýn. Ýþte bunlar hakîkaten gerçek kurtuluþa erenlerdir. Þayet bu kimseler Cenab-ý Hakk'ýn emir ve nehiylerine itina göstermez; ilimleriyle amel etmezlerse ahkam-ý ilahiyi insanlara teblið etmeye layýk deðillerdir. Bu gibilerin tebliðlerinin te'siri de olmaz, sözün kýsasý, þüphesiz Hak Teala Hazretleri avam-ý nâsýn cehalet ve günahtan kurtulmasý ve marifet nurundan istifade edebilmesi için hususî bir topluluðun ilim ve amel cihetinden yetiþtirilmesini emr ile bu vazifeyi farz-ý kifaye olarak müslümanlara yüklemektedir. Bu mukaddes vazifenin medar-ý iftihar olan yükü de þüphesiz, zahiren batýnen alim olma sýfatýný kazanmýþ meþayih-i kiramýn uhdelerine tevdî buyurulmuþtur."

Es'ad Efendi, Ýbn Arabi'yi çok sevdiði ve vahdet-i vücut fikrine kail olduðu halde bu düþüncenin "ittihad ve hulul" þeklinde anlaþýlmasýndan son derece tedirgin olmaktadýr. Nitekim: "Her nerede olursanýz olun, Allah sizinle beraberdir" (el-Hadîd, 4) ayetinin tefsirinde der ki: "Ayet-i kerimedeki bu beraberlik zata ve zamana müteallik bir beraberlik olmadýðý gibi hulûl ve Ýttihad yoluyla da deðildir. Aksine bütün zuhur mahallerinden þimþek ziyasý gibi, sadece zuhur ve huzur suretiyledir. Yani Hazreti Allah bütün iþlerimizi ve her halimizi bilmekte, görmekte ve vakýf bulunmaktadýr. Göklerde ve yerde mevcud bulunan herþey, O'nun kendi mülküdür. Herkese iyi veya kötü ameline göre karþýlýk vermek onun hakkýdýr. Bu ayet-i celîleyi bildikten sonra halktan birinin yanýnda çirkin bir fiili yapmaya cesaret edemeyenlerin Yüce Mevla'nýn huzurunda ne cesaretle o çirkin hareketi yapmaya teþebbüs edebilecekleri hayret verici bir husustur. Acaba bu gibilere akýllý denilebilir mi?"

Yine o: "Size ne oluyor ki Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? (el-Hadid, 10) Ayet-i kerimesini tefsir ederken þu mühim konulara iþaret etmektedir:

1) Kiralýk evlerde oturmakta olan kiracýlarýn bir evden diðer bir eve taþýnýrken bütün eþyasýný beraberinde götürüp, sevdiði mallarýndan hiçbir þeyi býrakmayacaðý herkesçe bilindiði halde, herþeye muhtaç olan kabir evine gidenlerin sevgili eþyalarýndan kýsmen olsun birþeyi beraberinde görülmemeleri gerçekten hayret ve dehþet verici bir durumdur.

2) Cenab-ý Hakk'ýn kullarýna emaneten ihsan buyurduðu mallarýndan kulun ayrýlacaðý þüpheye mahal olmayan bir gerçektir. Þu kadar var ki, fakirleri doyurmak, düþkünleri giydirmek, camî ve mescid yaptýrmak, Ýslam'ýn zaferi ve ehl-i Ýmanýn kuvvet bulmasý için gerekli olan harp aletlerine ve nakliye vasýtalarýna sarfedecek malý elden avuçtan çýkarmak hemen veya ileride medh ve sevabý celbedecektir. Aksine sadece "pintilik duygusu" denilen adi tabiat yüzünden veya Kur'an ayetlerine ve Peygamberimiz (s.a.)'in hadislerine tam bir îmanla itimat edememek yüzünden cimrilik hastalýðýný, cömertlik þerefine tercih edenlerin; yani malýnýn fazlasýný kýsmen de olsa yukarýda bahsedilen yollardan herhangi birine sarfetmeyerek ölüm ile bu mallarýndan ayrýlmak zorunda kalanlarýn ilahî azab ve itaba müstehak olmaktan korkup çekinmemeleri gerçekten üzücü bir haldir.

Es'ad Erbili hazretleri iyi bir alim olduðu kadar usta bir þairdi. Nitekim onun divanýndan sunacaðýmýz çerçeve içindeki þiir onun duygu ve aþk yüklü dünyasýnýn mahir san'atýyla terennümüdür. Ayný zamanda þiirdeki:

"Ne mümkün bunca ateþle þehid-i aþký gasleylemek" mýsraý da kendisinin þehid olacaðýný sezip önceden haber vermesi þeklinde bir keramet olarak deðerlendirilmektedir.


ESAD ERBÎLÎ HAZRETLERÝNDEN BÝR ÞÝÝR
Tecellâ-yý cemâlinden habîbim nev-bahâr âteþ Gül âteþ bülbül âteþ sünbül âteþ hak ü hâr âteþ

Þua'ý âfitâbýndýr yakan bi'l cümle uþþâký Dil âteþ sîne âteþ hem dü çeþm-i eþk-bâr âteþ

Hayal-i þem'-i rûyinle aceb mi yansa cân u dil Nigârým gel de gör kalbimde âteþ âh u zâr âteþ

Ne mümkün bunca âteþle þehîd-i ýþký gasletmek Cesed âteþ kefen âteþ hem ab-ý-hoþ-güvâr âteþ

Ben el çektim safa-yý hatýr u aram-ý canýmdan Safa âteþ cefa âteþ firar âteþ karar âteþ

Ne yapsam bu dil-i mahzûnu mesrur eylemem þahým Gam âteþ gam-güsar âteþ temenna-yý mesar âteþ

Ümid-i afiyet besler mi Es'ad yardan haþa Saçar oldukça gözden ol nigâr-ý gül-i zâr âteþ


http://www.altinoluk.com
Gönderen: 17.09.2004 - 21:36
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Gast ümmügül  
Tam isabet!
Misafir
Yazýnýzýn baþlýðý güzel bir vecize,umarým herkes söylemek istediðinizi anlamýþtýr.
Gönderen: 26.09.2004 - 19:37
Bu Mesaji Bildir   Yukari
44ilhandemirci su an offline 44ilhandemirci  
RE: Tam isabet!
251 Mesaj -
Alıntı
Orijinali ümmügül

Yazýnýzýn baþlýðý güzel bir vecize,umarým herkes söylemek istediðinizi anlamýþtýr.



Yazi cok uzun ama okununca anlasilir...

Allah Razi olsun...
Gönderen: 03.10.2004 - 01:06
Bu Mesaji Bildir   44ilhandemirci üyenin diger mesajlarini ara 44ilhandemirci üyenin Profiline bak 44ilhandemirci üyeye özel mesaj gönder 44ilhandemirci üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 685 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
jakup (32), muzocel26 (58), salihhazar (55), Beyza (56), cs7014 (50), oezkan (51), kara61 (66), aetkral (51), kubratalp (48), K.GOCERLI (27), cecenmucahidi (33), yaburka (49), violine (44), mavi_ruya (48), mbahaddin (55), Kerim_Bey (36), Süreyya (66), yemenici68 (56), mecid (43), kerime (42), mehmet_eyigör_6.. (28), tokayca (51), hasan5335 (36), volkan33 (54), mgunhan (48), ttufan (42), isvec (65), beyazguel (38), atay (62), sonromeo2 (47), kulibo (38), Zeynepgul (44), nihat 60 (44), g_neferalperen3.. (46), sebiarus (55), hace (41), EsmerKiz-NL (39), n@ksýben (43), pedino (54), hatice 1975 (49), hesbollahi (45), hafýz_ (37), ozel (68), fethic (55), hacimeryem (54), telve (52), Levent75 (49), züleyha hanc&ya.. (47), erciyas tamer (46), m.kýl&ya.. (53)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58079 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.