0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » ~~~ RaMaZaN-I ŞERiF ~~~ » Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlıkları

önceki konu   diğer konu
4 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlıkları
Moderator


4254 Mesaj -
Eski Zamanlarda Ramazan Hazýrlýklarý
Refik Halit Karay
Benim çocukluðumun ramazanlarý karakýþa rastlamýþtý.
Onun içindir ki, kulaðýmda kalan ilk davul sesi oldukça kof ve hayli neþesizdir. Zira deri, rutubetten porsumuþ bulunurdu; ayrýca kapalý camlar ve kafesler ardýndan ses, içeriye boðuklaþarak girerdi.
Fakat annemin kýþ ramazanýný yazýnkilere tercih ettiðini iyice hatýrlýyorum. Kýþýn günler kýsadýr; insan, bir de bakar, top vakti yaklaþývermiþ. Halbuki yazýn, hararetten bunalmanýzý, dudaklarýnýzýn susuzluktan böcek kabuðu gibi kaskatý kesilmesini bir tarafa býrakýnýz, bir türlü akþam olmak bilmez ki... Allah iþ, güç sahibi olanlarýn yardýmcýsý olsun!

Yaz ramazanýný sevenler de þöyle derlerdi: Gündüzün zahmet çekilir amma kýrda, bahçelerde kurulan sofralarda oruç açmak pek hoþtur. Ýftar masasý da çeþit çeþit salatalarla, cacýk ve domatesle, þeftaliler, karpuzlar, kavunlarla daha renkli, daha iþtah çekici ve keyifli olur!

Kýsmetimde iki mevsim ramazaný da görmek varmýþ; hatta, iþte tekrar kýþýnkine de giriyorum. Lakin ikimiz de -ramazan ve ben- ne kadar deðiþtik... O ramazanlar beni tanýyamazlar; kendileri ise benden daha tanýnmaz halde!

Berat kandili geçince evde Ramazan hazýrlýðýna baþlanýrdý; iki hafta süren bu hazýrlýk esnasýnda evler, baþtan baþa yýkanýr, günlerce tahta gýcýrtýlarý, Ýstanbul þehrine, sokaklarýndan kaðnýlar geçen bir Anadolu kasabasý ahengi verirdi.

Asýl ehemmiyet verilen yer, mutfak ve kilerdi. "On iki ayýn sultaný" unvanýyla anýlan Ramazan, her þeyden evvel, boðaz ve mide ile alakadardý; bu ayda, israf denilebilecek bir bolluk hüküm sürer, Ýstanbul, en nefîs yemeklerin her "merhaba" diyene sunulduðu muazzam bir imarethaneye dönerdi.

Büyük konaklarýn iftar sofrasýnda yer almak için tanýdýk olmaya lüzum yoktu ki... Gözüne kestirdiðine girerdin. Kimse kim olduðunuzu, nerede, ne münasebetle tanýþýldýðýný, isminizi ve iþinizi sormazdý. Sadece, kapýda duran aða, kýlýðýnýza, kýyafetinize bakarak, size yer gösterirdi: Ya büyük sofrada, ya orta sofrada, yahut da alt katta, kahve ocaðý sofrasýnda...

Otur masanýn bir kenarýna; istersen ne konuþ, ne dinle; yaranmaya çalýþma; sekiz on türlü yemekten, týka basa karnýný doyur; kahveni iç; usulcacýk sývýþ, git... Kimse farkýnda olmaz, onlar dahi iþi acayip bulmazdý. Otuz gün ramazaný böylece, yabancý konaklarda iftar etmek suretiyle lord gibi yiyip içerek geçiren binlerce adam vardý!

Þurasýný da unutmamalý: Bugün, þayet iyi bir lokantada ayný yemeði, ayný bollukla yemek icap etse -hususiyle o yemeklerin bulunmasý kabil olsa- her öðünde altý lira ile on lira arasýnda bir masraf ihtiyar etmeniz lazým gelir!

Bizim iftarýmýz da herkese açýktý.

Ramazandan bir, iki hafta evvel, babam, bir sabah "evradýný okuduktan ve namazýný kýlýp zikrini bitirdikten, "Sabah þerifler hayrola, hayýrlar fethola, þerler defola!" diye duasýný da tamamladýkta sonra -baþýnda keten takke, sýrtýnda nafe kürk, burnunda altýn gözlük- köþesine hususi bir ehemmiyetle oturur, evin erkanýný nezdine çaðýrýrdý. Önünde hokka, kalem ve elinde bir defter hazýr... Ýçtimadan maksat, ramazan erzakýný tespit etmek, yani listesini yapýp asmaaltý tüccarlarýndan Yaðcý Ýbrahim Beye göndermek... Sorardý:

- Rugan-i sade, kaç teneke?

Bu, malum olduðu üzere, sadeyað, yemeklik yað manasýnadýr. Altý teneke mi, sekiz teneke mi, ne kadarsa söylerler, babam bunu yazar, yeni bir suale geçerdi:

- Un ne kadar olmalý?

Ölçü ve miktar taayyün edince kamýþ kalem yeniden cýzýrdardý; lakin kaðýda "un" yazmak usulden deðildi; "dakîk" demek icap ederdi. O devirde böreklik un Odesa'dan, kuvvetli yemeklik yað da Sibirya'dan gelirdi, adýna Petrovki derlerdi, Sibir yaðýnýn alasý!

Ben de söze karýþýrdým: Mutfak erzaký arasýnda, "elmasiye" yapýlmasýna yarayan elvan "jelatin" yapraklar unutulmamasý için! Usta aþçýlar bunu bir masal köþkü gibi renk renk kurarlardý; sütlüsünü, çikolatalýsýný, portakal ve mandalinlisini kata kat dondurarak ve üst kubbelerini yakut kýrmýzýsýna boyayarak... Tabakta tir tir titrerdi ve kaþýk sokulunca her tarafýndan þahrem þahrem ayrýlýr, yumuþacýk çökerdi. Herkes "Aman, yenilir þey midir o? Ýnsanýn dudaklarý birbirine yapýþýyor?" derdi; evet amma, ben tadýna deðil, manzarasýna, hayalimi okþayýp peri saraylarýný, Hint, Çin ve Japon mabetlerini düþündürmesine bayýlýrdým; minimini bir þövalye kýyafetinde, belimde meç, baþýmda tüylü þapka, kadife elbisemle burç ve barularýnda dolaþamadýðýma üzülür bu þekerden, þuruptan yapýlmýþ þatonun sarýþýn sahibesiyle muaþakalar tasavvur ederdim!

Ýyi evler mahalle bakkallarýndan alýþ veriþ etmeyi haysiyete muvafýk bulmazlardý. Zaten eski zamanda her semtte bakkaliye maðazalarý yoktu; mahalle bakkallarý ise her þeyin adisini, ucuzunu, bayat, bozuk, mahlut, böcekli ve sineklisini satarlardý. Halleri, vakitleri yerinde olanlar erzaký, karabiberinden pirinç ununa, havyarýndan maltýz sardalyasýna, pastýrmasýndan kuru cevizine kadar, mevsimlere göre, hep birinden, üçer aylýk, Asmaaltý'ndan alýrlar, yük arabalarýyla getirtip kilerlerine doldururlardý. Kaþar peyniri kelleleri, bozulmasýn diye, pirinç ambarlarýnda hýfzolunurdu; sabunlar evde kesilir, kurutulurdu. O zamanlarda þekerler kelle, daha doðrusu mahrutî þekilde satýldýðýndan yine boy boy, evlerde kýrýlýr, öyle saklanýrdý.

Evlerde tel ile sabun kesiliþi ve çekiçle þeker kýrýlýþý eðlenceli olduðundan bugünleri kaçýrmaz, genç hizmetçilerin saçlarýna biriken sabun zerrelerini ve yüzlerine toplanan þeker tozlarýný seyretmekten, bilhassa Giridîzade sabununun kokusundan çok hoþlanýrdým.

Kahveyi tane halinde selamlýða verirlerdi; onu uþaklar, alevli ateþte ve kalýn saçtan yapýlmýþ döner tavada kavururlar ve sapýnýn üzerine tespit edilen kocaman deðirmende okkalarcasýný çekerlerdi.

Mahlut olmasýndan korkulduðu cihetle toz kahve alan yok gibiydi; kahveler, benim çocukluðumda, her tarafýndan dikili, ufacýk kazevilerde satýlýrdý; Mýsýr pirinçleri de büyüklerinde... Tuz da evlerde dövülür, ince ve beyaz sofra tuzlarý yalnýz Beyoðlu bakkallarýnda bulunurdu. Bunun içindir ki, bazý konaklarda çifte taþlý ve ortasý oluklu tuz deðirmenlerine de rast gelmek mümkündü.

Ýþte, büyük konaklarda þaban ayýnýn son haftalarý, bütün bu hazýrlýklarýn ikmali için telaþla, alýþ veriþle geçerdi.

Üç tarafý ambarlý büyük kilerin tavanýna kancalý büyük çiviler kakýlmýþtý; bu çivilerden de uçlarý kancalý demirler sarkardý: Hem hava almasý, hem de fare dokunmamasý icap eden öteberiyi asmak için... Bu kilere pek girmezdim; benim zevkimi okþayan orta kattaki ince kilerdi. Raflarýna reçel kavanozlarýnýn dizildiði, çömleklerin boy boy sýralandýðý bu ferah, havadar yerde henüz teneke dediðimiz ve bugün en fazla kullandýðýmýz madenî kaba yer verilmemiþti. Nevale, ya toprak, ya cam, yahut fýçý ve kutu gibi tahta kaplarda saklanýrdý. Meraklýlarý, taze yaprak örtülü teneke kutuda satýn aldýklarý havyarý da hemen çömleðe naklederlerdi. Haklý idiler; zira teneke her þeye, hatta kuru olanlara bile o acayip, çeþnisini, kokusunu sindiren bir madendir. Tenekecilerin kýzgýn havyarý niþadýra sürtüþtürdükleri zaman duyduðumuz hem buruþturucu, hem tuzlu kokunun bir derece hafiflemiþi, fakat daha yavanlaþmýþý...

Ramazandan evvel listesi yapýlan bir de reçel ve þurup çeþidi vardý. Yazýn, ev hanýmlarýnýn itina ile kaynattýklarý reçellerle þuruplarýn kýymet bilip bilmedikleri malum olmayan kimselere -harran gürra- yedirilip içirilmesine kýyýlamadýðýndan, yine en meþhur dükkandan alýnmak þartýyla, bunlar hariçten tedarik olunurdu.

Ben, yeþilimtrak kabuðu içinden yine yeþilce eti ve beyazýmsý çekirdeði sezilen hünnap reçelini tercih ederdim; frenk üzümü ile çilek de hoþuma giderdi. Ayrýca Bursa'dan salep reçeli de getirttirirdik. Evet... Salebin de, dörder köþe kesilmiþ tanelerden reçeli yapýlýrdý amma nasýl? Ve þimdi, hâlâ var mýdýr, bilmiyorum. Tuhafýma giden reçellerden biri de zencefil reçeliydi. Galiba, artýk onu da bulmak zor... Hoþ, pek özge bir þey deðildi.

Bizim evde þurup sevilmezdi; kuvveti, güç olmakla beraber, þerbete, yani kaynamamýþ meyva suyuna ve þekerine nane sürtüþtürülmüþ limonataya verirdik. Turþulardan da makbul tutulaný dolmalýk kýrmýzý biberdi; amma içi rendelenmiþ lahana ve kerevizle doldurulmuþ olaný... Kýzýl derisine býçaðý vurdunuz mu tabaðýnýzda bir bahçe açýlýrdý. O, daima hazýr duran nefis bir salata hazinesiydi!

Görüyorsunuz ki, bahis gittikçe yemeðe dökülüyor. Þayet ramazan yemeklerini saymaya, hatýrlatmaya ve bilmeyenlere tarife kalkýþsam dört sayfalýk harp devri gazetesinin yarýsýný bu iþe hasretmekliðim lazým gelir. Hatta, mübalaða olmasýn amma, yalnýz pastýrmalý yumurtanýn nasýl hazýrlandýðýna ve piþtikten sonra tepsisinin mükellef tasvirine koca bir sütun ayýrabilirim. Ah, bizdeki yemek kitaplarý! Her muharririn, roman gibi, içtimai tetkik veya felsefi etüt gibi bir gayesi vardýr; can atýp da bir türlü baþaramadýðý sevgili gayesi... Benimki de -söylemesi belki ayýp- bir yemek kitabýdýr.
Bir yemek kitabý ki, asýrlarca sofralarýmýzda saltanat sürmüþ ve izi hayatýn dört tadýndan en mühimine kandýrmýþ olan haþmetli yemeklerimizin bir "Þehname"sini teþkil etsin!
Gönderen: 12.09.2008 - 19:05
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
1463 Mesaj -
SÝNOP’TA HELESA
Sinop’a özgü bir gelenek olan ve ramazan ayýnda “sellime çýkma” ya da diðer adýyla “helesa” olarak gerçekleþtirilen þenliklerin geçmiþi ise tam olarak bilinmiyor.
Bir anlatýma göre, çok eski bir dönemde kýþ mevsimi fýrtýnadan kaçarak Sinop’a sýðýnan bir geminin tayfalarý haftalarca burada mahsur kalmýþ. Kumanyalarý tükenen tayfalar da kimseden bir þey isteyemedikleri için çaresiz kalýnca, sonunda bir filikayla kente çýkýp, ellerinde fenerle evleri dolaþýp mani söyleyerek yiyecek istemiþler.

BURSA’DA HACÝVAT-KARAGÖZ GÖSTERÝLERÝ
Bursa’da, Karagöz ile Hacivat gösterileri, eskisi kadar ilgi görmese de hala geleneksel ramazan eðlencelerinin vazgeçilmezleri arasýnda bulunuyor.

KÜTAHYA’DA “KÜPECÝK” GELENEÐÝ
“Küpecik”, Kütahya’da hala devam eden bir ramazan geleneði. Ramazan ayý akþamlarýnda ayný mahallede ya da sokakta oturan çocuklar, 5-6 kiþilik gruplar oluþturarak kapý kapý dolaþýrlar. Evlerin zillerini çalan çocuklar, “küpecik” manisini okuyarak bahþiþ isterler. Ev sahipleri de gelen çocuklara ya ikramda bulunur ya da bahþiþ olarak para verir. Çocuklar da aralarýnda topladýklarý paralarla mahalle bakkalýndan yiyecek alarak aralarýnda paylaþýrlar.

ERZURUM’DA ÝLK KEZ ORUÇ TUTAN ÇOCUKLARA HEDÝYELER
Erzurum’da ilk defa oruç tutan çocuklara çeþitli hediyeler verilmesi, niþanlý kýzlarýn evlerine iftarlýk yemek ve hediye götürülmesi, maddi durumu kötü olan vatandaþlara iftarlýk verilmesi ve her yýl ramazan ayýnda 1001 hatim okuma geleneðinin sürdürülmesi dikkat çekiyor.

RAMAZANIN ÝZMÝR’ÝN TARÝHÝ KEMERALTI ÇARÞISI’NDAN ANLAÞILIRDI”
Ýzmir Tarihi ve Mutfak Kültürü Araþtýrmacýsý, Gazeteci Yazar Nedim Atilla, Osmanlý döneminde çok dinli, çok kültürlü bir kent olan Ýzmir’in ramazan aylarýnda büyük heyecan ve hareketliliðe sahne olduðunu, bugün ise ramazan ayý geleneklerinin sadece kentin eski mahallelerinde yaþatýldýðýný söyledi.

TEKÝRDAÐ SAHÝLLERÝNÝ SANDALLAR SÜSLERDÝ
Tekirdaðlý araþtýrmacý yazar Sezai Gençöz, ramazan geleneklerinin birçoðunun Tekirdað’da kaybolmak üzere olduðunu belirterek, geçmiþte Tekirdaðlýlar’ýn ramazan ayýnda sandallarla sahil turlarý yaptýðýný söyledi.

ÞANLIURFA’DA BU AYA ÖZGÜ “KEHKE” VE “KÜLÜNÇE”
Þanlýurfa’da eski ramazanlarda, günler önce evlerde bu aya hazýrlýk olarak hummalý bir çalýþma yapýlýrken, ayýn baþlamasýyla birlikte teravih namazýndan sonra kahvehanelerde “Arzu ile Kamber”, “Tahir ile Zühre” gibi hikayeler anlatýlýrdý.

ISPARTA’DA CAMÝLER “TIRTIR” ÝLE SÜSLENÝRDÝ
Isparta Vali Yardýmcýsý Mehmet Yýldýz, özellikle ramazan geleneklerinden günümüze çok azýnýn geldiðini belirtti.
Yýldýz, geçmiþte, üç aylara giriþle birlikte hayýr iþlerinin arttýðýný, halkýn el birliðiyle mahalle camisini, minareyi, cami meydanlarýný “týrtýr” adý verilen renkli kaðýtlarla süsledikleri, bunlarýn baþka mahallenin gençleri tarafýndan çalýnmamasý için de nöbet tutulduðunu anlattý.

---

Eskiden büyüklerimiz "nerede eski bayramlar" derdi gülüp geçerdik. Þimdi itiraf edin siz de "nerede o eski ramazanlar" diyor musunuz ?telaşlı


Selametle mevlaya emanet....
Gönderen: 13.09.2008 - 14:16
Bu Mesaji Bildir   Maksat kelam olsun üyenin diger mesajlarini ara Maksat kelam olsun üyenin Profiline bak Maksat kelam olsun üyeye özel mesaj gönder Maksat kelam olsun üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kübraaaa su an offline kübraaaa  
144 Mesaj -
Bizim köyde de ramazan akþamlarý gösteriler olurdu.
Kýlýk kýyafet deðiþtirip koþtururlardý insanlarý ellerinde çýngýrak...
Ateþ yakýp atlarlardý büyükler her akþam.
Köy cývýl cývýl olurdu.
Bizimde çok hoþumuza giderdi.
Küçüklerin eðlencesi iþte...
Ama þu anda artýk yapýlmýyor öyle oyunlar çocuklarý eðlendirmek için...
Ben bile diyorum daha yaþým 18.
Nerde o eski ramazanlar

Þimdi artýk insanlar oruç bile tutmuyorlar.
Allahtan utanmayan kuldan hiç utanmazmýþ ya...
Ellerinde sigaralar, yiyecekler dolaþýyorlar ortalýkta...

RABBÝM HAYIRLISIYLA RAMAZANI ÝHYA ETMEYÝ NASÝP ETSÝN...

Gönderen: 13.09.2008 - 14:39
Bu Mesaji Bildir   kübraaaa üyenin diger mesajlarini ara kübraaaa üyenin Profiline bak kübraaaa üyeye özel mesaj gönder kübraaaa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Sadelik iyi niyetlilik sayðý ALLAH sevgisi komþu iliþkileri dost iliþkileri ve daha neler bir pula deðiþildi. Rahat yaþayacaðýmýz bir dünya oluþturmak istedik hepten yalnýz kaldýk. Gülücükler konuþmalar hep maske arkasýnda kaldý güven kalmadý.
selam ve dua ile
Gönderen: 15.09.2008 - 09:09
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 2010 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.12332 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.