kamagra kaletra hydroxychloroquine colchicine ivermektin aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » ALEMLERİ IŞILDATAN SULTANLAR....

önceki konu   diğer konu
7 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
sawez su an offline sawez  
ALEMLERİ IŞILDATAN SULTANLAR....
47 Mesaj -
Hayatlarýndan küçük pasajcýklar ve bir resim.
Kabirleri veya emanetlerinden.


AZÝZ MAHMUD HÜDAÝ HZ.




Þerefli Koçhisar'da doðdu. Çocukluðu Sivrihisar'da geçti. Medrese eðitimini istanbul'da tamamladý. Edirne, Mýsýr, Þam ve Bursa'da Kadýlýk ve Müderrislik yaptý. Bursa'da Üftade Hazretleri'nin müridi ve halifesiydi. Ýstanbulda halka þeyh, sultanlara mürþid oldu. Üsküdar'da vefat etti. Külliyesi içinde bulunan bu türbeye defnedildi. Eserleri,Sohbetleri, Þiirleri, Vaaz ve nasihatlarý ile padiþahtan herkese yol gösterdi. Devrini idrak ettiði sekiz padiþahtan bilhassa Sultan III. Murad ve I. Ahmed'in saygýsýný kazandý.
Yedisi Türkçe, otuz kadar eser yazdý. Zengin vakýflar ve manevi miraslar býrakarak ebediyet alemine göçtü.

Sevenleri için þu duasý meþhurdur: "Saðlýðýmýzda bizi, vefatýmýzdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiðinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boðulmasýn ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarýný kurtarmadýkça göçmesin."
Gönderen: 31.05.2006 - 23:45
Bu Mesaji Bildir   sawez üyenin diger mesajlarini ara sawez üyenin Profiline bak sawez üyeye özel mesaj gönder sawez üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
1942 Mesaj -
Osmanlý tahtýnda yirmi yýl kadar saltanat süren Üçüncü Murâd Han, Hüdâyî hazretlerine büyük muhabbet besler ve yapacaðý iþlerde onun ile istiþâre yapardý. Pâdiþâh 1595 Haziranýnda vefât ettiði zaman, Hüdâyî hazretleri þu ilâhîyi söylemiþtir.

Yalancý dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek daðýlýr dîvân eðlenmez.
Ýki kapýlý bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, konuk eðlenmez.
Bakma bunun karasýna aðýna,
Gönül verme bostanýna baðýna,
Benzer hemân çocuk oyuncaðýna,
Burda aklý olan insan eðlenmez.
Vârýný îsâr et Mevlâ yoluna,
Bunda ne eylersen anda buluna,
Bir gün sefer düþer berzah iline,
Otaðý kalkacak Sultan eðlenmez.
Sen ey gâfil ne sandýn rûzigârý,
Durur mu anladýn leyl-ü-nehârý,
Yükün yeynildigör evvelden bârý,
Yoksa yolcu gider kervan eðlenmez.
Doðrusuna gidegör bu yollarýn
Geçegör sarpýný yüce bellerin,
Dünyâ zindânýdýr mümin kullarýn,
Zindanda olan kul kolay eðlenmez.
Ömür tamam olup defter dürülür,
Sýrat köprüsü ve mîzân kurulur,
Hakkýn dergâhýnda elbet durulur,
Buyruðu tutulur fermân eðlenmez.
Hüdâyî n'oldu bu kadar peygamber,
Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,
Hani Habîbullah Sýddîk-ý Ekber,
Bunda gelen gider bir cân eðlenmez.
Gönderen: 01.06.2006 - 00:05
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~HiLaLaY~ su an offline ~HiLaLaY~  
2765 Mesaj -
sawez abeme gül

utanýyorum abeme gül

Allah (c.c) razý olsun...
Gönderen: 01.06.2006 - 12:34
Bu Mesaji Bildir   ~HiLaLaY~ üyenin diger mesajlarini ara ~HiLaLaY~ üyenin Profiline bak ~HiLaLaY~ üyeye özel mesaj gönder ~HiLaLaY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
akinzen su an offline akinzen  
SOMUNCU BABA...
1256 Mesaj -


Asýl adý Hamid Hamidüddin olan Somuncu Baba, Seyyid Yýldýrým Bayezid zamanýnda Kayseri, Bursa, Darende'de yaþadý.

1331 de Kayseri'nin Akçakaya köyünde doðmuþtur. Anadolu'yu manevi fetih için gelen Horasan erenlerinden Þemseddin Musa Kayseri'nin oðludur. Soyu Peygamber Efendimiz (s.a.s)'e ulaþýr, 24. kuþaktan torunudur, Þeyh Hamid-i Veli ilk tahsilini babasý Þemseddin Musa Kayseri'den almýþtýr. Bilge kiþiliði olan Þeyh Hamid-i Veli , ilim alanýndaki çalýþmalarýný Þam, Tebriz ve Erdebil'de sürdürmüþtür. Alaaddin Erdebili'den ve Bayezid-i Bistami'nin ruhaniyetinden manevi terbiye almýþtýr.

Dini ve dünyevi ilimlerle ilgili icazet alarak, irþad vazifesi için Anadolu'ya dönmüþ Bursa'ya yerleþmiþtir. Bursa'da çilehanesinin yanýnda yaptýrdýðý ekmek fýrýnýnda somun piþirip çarþý pazar dolaþarak "Somunlar Müminler" nidasýyla insanlara ekmek daðýtmýþtýr. Bu sebeple Þeyh Hamid-i Veli , Somuncu Baba ve Ekmekçi Koca olarak da tanýnmýþtýr. Yýldýrým Beyazýd Niðbolu zaferini kazanýnca Allah'a þükür niþanesi olarak Bursa Ulu Camiini yaptýrmýþtýr.

Ulu Caminin açýlýþ hutbesini Þeyh Hamid-i Veli Hazretleri okumuþ, hutbede Fatiha Suresini yedi farklý þekilde yorumlamýþtýr. Bu olaðanüstü hutbeyi dinleyen cemaat Þeyh Hamid-i Veli Hazretlerine büyük bir teveccüh ve tazim göstermiþtir. Manevi kiþiliði ve bilgelik yönü ortaya çýkan Þeyh Hamid-i Veli Hazretleri þöhretten korktuðu için talebeleriyle birlikte Bursa'dan ayrýlarak Aksaray'a gelmiþtir. Aksaray'da Hacý Bayramý Veli Hazretlerini dünyaya ve ahirete ait ilimlerde eðiterek yetiþtirmiþ, irþad vazifesi için Ankara'ya görevlendirmiþtir.

Þeyh Hamid-i Veli , 1412 (h. 815) tarihinde Darendede ebedi âleme göç etmiþtir. Kabri þerifleri, kendi zamanýnda halvethane olarak kullanýlan, misk ü anber kokulu, þimdiki Þeyh Hamid-i Veli Camii içerisinde olup, estetik yapýlý cevizden oyma sanduka ile de kaplýdýr.

Þeyh Hamid-i Veli nin Yusuf Hakiki ve Halil Taybi adýnda iki oðlu bilinmektedir. Yusuf Hakiki Aksaray'da kalarak burada vefat etmiþtir. Diðer oðlu Halil Taybi ise, hacdan döndükten sonra babasý ile birlikte Darende'ye gelerek yerleþmiþ ve burada vefat etmiþtir. Kabri þerifleri Þeyh Hamid-i Veli nin yanýndadir...

Þefaatlerini üzerimizden eksik etme ya rabbim.....
Gönderen: 04.06.2006 - 17:09
Bu Mesaji Bildir   akinzen üyenin diger mesajlarini ara akinzen üyenin Profiline bak akinzen üyeye özel mesaj gönder akinzen üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
akinzen su an offline akinzen  
HACI BEKTAŞİ VELİ....
1256 Mesaj -


Hacý Bektaþ Veli, 13. Yüzyýl'da yaþamýþ bir mutasavvýf ve düþünürdür. O, Anadolu'yu Türkleþtiren Türkmen gücünün hayatýna þekil veren bir halk lideridir. Hacý Bektaþ Veli'ye baðlý Türkmenler'e, Bektaþi denilmiþtir. Bugün Hacý Bektaþ Veli, Anadolu gibi Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Bosna, Arnavutluk, Macaristan, Romanya gibi ülkelerde bile Türkler arasýnda bilinen, saygýyla anýlan bir önderdir.

Hacý Bektaþ Veli, genelde kýrsal kesime hitap eden bir düþünür/önder olarak sivrildi. Zamanla onun düþüncesi kentlere de girdi.

Öte yandan, Osmanlý Devleti'nin kuruluþunda da Hacý Bektaþ Veli'nin düþünceleri etkili oldu. Osmanlý Devleti, Türkmen göçebelerine dayanan bir özellik taþýyordu. Bu beyliðin kurucusu Osman Bey, eþitlikçi bir dünya görüþünü temsil ediyordu.

Osmanlý Devleti Balkanlar'a geçince Bektaþi düþüncesinin eþitlikçi, insancýl özünden de yararlandý. Bugün bile Balkan ülkelerindeki Bektaþi dergahlarýna Hýristiyan halkýn saygý duymasý, iþte bu düþünce geniþliðinden kaynaklanmaktadýr.

Hacý Bektaþ Veli'nin mekaný ve makamý olarak bilinen Hacýbektaþ Ýlçesi, bugün Nevþehir'e baðlý bulunuyor. Kýrþehir ile Nevþehir arasýndaki bu ilçe, ünlü Kapadokya havzasýnda yer alýr. Bölge, Orta Anadolu'nun ilginç alanlarýndan birisidir. Buralar Roma ve Bizans uygarlýðýnýn çok kuvvetli eserlerini de barýndýrmaktadýr. Ünlü peribacalarýnýn, yeraltý þehirlerinin bulunduðu bir bölgede yer alýr Hacýbektaþ.


Hacý Bektaþ Veli Karacahöyük'te hayata gözlerini yummuþ ve burada topraða verilmiþtir. Onun mezarý çevresinde derhal bir türbe oluþturulmuþ ve burasý kýsa sürede dergaha çevrilerek merkez nokta yapýlmýþtýr.

RABBÝM BU BÜYÜK VELÝNÝN ÞEFAATÝNDEN AYIRMASIN...

BUGÜN BEKTAÞÝYÝZ DÝYEN SAPIKLARADA BU BÜYÜK PÝRÝ ANLAMAYI NASÝP ETSÝN....
Gönderen: 05.06.2006 - 20:41
Bu Mesaji Bildir   akinzen üyenin diger mesajlarini ara akinzen üyenin Profiline bak akinzen üyeye özel mesaj gönder akinzen üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
2683 Mesaj -
( Kabre ait resim bulunamadý )



Molla Gürani

Osmanlý âlimlerinden ve büyük velî. Dördüncü Osmanlý þeyhulislâmý. Ýsmi, Ahmed bin Ýsmâil bin Osman Gürânî, lakabý Þerefüddîn, Þihâbüddîn ve Molla Gürânî'dir. Daha çok Molla Gürânî lakabýyla tanýnýp, meþhûr oldu. 1410 (H.813) senesinde, Sûriye'nin Gürân kasabasýna baðlý bir köyde doðdu. Doðduðu yere nisbetle "Gürânî" denilmiþtir.

Molla Gürânî, küçük yaþta Kur'ân-ý kerîmi ezberledi. Sarf, nahiv, beyân, meânî gibi âlet ve kýrâat ilmini öðrendi. Sonra ilim öðrenmek için Baðdât, Diyarbakýr, Hýns ve Hayfa þehirlerine gitti. On yedi yaþýnda iken de Þam'a gidip, bir müddet oradaki âlimlerden ders alýp, ilim tahsîl etti. Þam'dan Kâhire'ye gitti.Kâhire'de zamânýn âlimlerinden ders alarak; kýrâat, tefsîr, hadîs ve fýkýh ilimlerini öðrendi ve bu ilimlerde icâzet aldý. O devrin en meþhûr âlimi Ýbn-i Hacer Askalânî'den hadîs ve fýkýh ilmine dâir eserler okudu. Bu hocasýndan okuduðu eserler arasýnda, Sahîh-i Buhârî ve fýkýh ilminde meþhûr eserler vardý.Hadîs ilminde Ýbn-i Hacer Askalânî'den icâzet aldý. Molla Gürânî bu þekilde çalýþarak tahsîlini tamamladýktan sonra; tefsîr, kýrâat, hadîs ve fýkýh ilimlerinde deðerli bir âlim olarak yetiþti.Yavaþ yavaþ tanýnmaya ve Kâhire'deki medreselerde ders vermeye baþladý. Memlûk Devleti hükümdarlarý ile devletin ileri gelenlerinin kurduklarý ilim meclislerine katýlýp, münâzaralara girdi. Ýlmi ve fesâhati, güzel konuþmasýyla kýsa zamanda tanýndý. Hattâ Kâhire'de herkese açýk bir ders verdi. Dersini dinleyen âlimler, onun ilimdeki üstünlüðünü takdîr ettiler. Hocasý Ýbn-i Hacer Askalânî ona icâzet verdikten sonra, Sahîh-i Buhârî'yi gâyet güzel bir mahâretle okuttuðunu bizzat görüp, þâhid oldu. Bundan sonra hayâtýnýn bir bölümünü Kâhire ve Þam taraflarýnda geçirip Ýstanbul'a geldi. Ýstanbul'a geliþi, hayâtýnda deðiþikliðe yol açtý. Önce Þâfiî mezhebindeydi. Sonradan Hanefî mezhebine geçti.

Molla Gürânî'nin Ýstanbul'a geliþi þöyle vukû bulmuþtur: O devrin meþhûr Osmanlý âlimlerindenMolla Yegân hacca gittiðinde, Kâhire'ye uðradý. Orada Molla Gürânî'yi tanýyýp, onun dîne baðlýlýðýný ve ilimdeki yüksek derecesini görünce, Ýstanbul'a getirmek istedi. Lütuf ve iltifât göstererek istanbul'a gelmesini söyledi. O da bu teklifi kabûl edip, Molla Yegân ile birlikte Ýstanbul'a geldi. Meþhûr âlim MollaYegân, hacdan dönüp Ýstanbul'a gelince, Sultan Ýkinci Murâd Hanýn otaðýna gidip, bir sohbet yaptý. Sohbet sýrasýnda Pâdiþâh; "Gezip gördüðün yerlerden bize ne armaðan getirdin?" diye sordu. Bunun üzerine Molla Yegân; "Tefsîr, hadîs ve fýkýh ilminde iyi yetiþmiþ bir âlim getirdim" dedi. "Þimdi nerededir?" deyince; "Bâb-üs-seâdede beklemektedir" dedi. Bunun üzerine Pâdiþâh, onu içeri getirmelerini söyledi. Molla Gürânî içeri girip, selâm verdi, el öptü. Sohbet sýrasýnda Molla Gürânî'nin konuþmasý ve hâli, pâdiþâhýn hoþuna gitti. Onu önce, dedesi Murâd-ý Hüdâvendigâr Gâzî'nin eski kaplýcadaki medresesine sonra da Yýldýrým Medresesine müderris tâyin etti. Böylece bir müddet bu vazifede bulundu.Bundan sonra da Sultan Ýkinci Murâd Hân, Molla Gürânî'yi oðlu Þehzâde Mehmed'in yâni Fâtih'in yetiþtirilmesi ile görevlendirdi.

Þehzâde Mehmed (Fâtih), bu sýrada Manisa'da emîrdi. Babasý Ýkinci Murâd Hân, oðlunun (Fâtih'in) yetiþmesi ve eðitilmesi için pekçok âlimi ona hoca olarak göndermiþti. Fakat Þehzâde Mehmed, zekî ve celalli olduðundan, giden hocalar onu bir türlü derse yanaþtýramamýþtý. Bu sebeple pâdiþâh Ýkinci Murâd Hân, oðlunu yetiþtirecek heybetli bir muallim arýyordu. Molla Gürânî'nin heybetli ve vakûr bir âlim olduðunu görerek, sert tutumunu duyup, bu iþ için onu tâyin etti. Onun iyi bir eðitimden geçmesini istediðini söyleyip, gerekirse dövebileceðini de iþâret etti. Bunun üzerine Molla Gürânî, Manisa'ya gönderildi. Molla Gürânî, Þehzâde Mehmed'in (Fâtih'in) yetiþmesi için ona ders vermeye baþladý. Gördüðü gevþeklik karþýsýnda, vakûr ve sert tutumuyla, Þehzâde Mehmed'in hýrçýnlýðýný yatýþtýrdý. Hattâ ders sýrasýnda; "Darabtühû te'dîben" Terbiye etmek, eðitmek için onu dövdüm mânâsýndaki Arabca cümleyi dil bakýmýndan incelettirdi, tahlîl ve tercüme ettirdi. Bu tutum karþýsýnda Þehzâde Mehmed derslere devâm edip, kýsa zamandaKur'ân-ý kerîmi hatmetti ve ilim öðrendi. Pâdiþâh Ýkinci Murâd Hân, oðlu Þehzâde Mehmed'in Kur'ân-ý kerîmi hatmettiðini öðrenince, çok sevinip, hocasý Molla Gürânî'ye fazla mikdârda mal ve parayý hediye gönderdi.

Fâtih Sultan Mehmed Hanýn yetiþmesinde, Molla Gürânî'nin büyük emeði geçti. Bu bakýmdan Fâtih, þehzâdeliðinden beri hocasýný çok sever, saygý ve hürmette kusûr etmezdi.

Babasý ÝkinciMurâd'dan sonra tahta geçen Fâtih Sultan Mehmed Han, Molla Gürânî'yi vezîr yapmak istedi. Molla Gürânî bu teklifi kabûl etmeyip; "Huzûrunuzda, size devlet iþlerinde çok hizmet edenler vardýr. Onlarýn ciddî çalýþmalarý, sonunda vezîrliðe, sadr-ý a'zamlýða kavuþmak ideallerine baðlýdýr. Vezîriniz onlardan baþkasý olursa, kalbleri kýrýlýr ve sultânýmýza zarar gelir" dedi. Sultan bu sözü beðendi ve onu kadýsker yapmak istediðini bildirince, bunu kabûl etti. Kâdýlýða baþlayýnca, ayrýca müderrislik görevini de yürüttü. Daha sonra Bursa evkâf idâresi vazifesi ve kâdýlýk vazifesi ile Bursa'ya gönderildi. Bursa'da bir müddet bu vazifeleri yaptý. Sonra bâzý sebeplerle Anadolu'dan ayrýlýp, Mýsýr'a gitti

Molla Gürânî Mýsýr'a vardýðýnda, Mýsýr Sultâný Kayýtbay'dan tam bir kabûl ve çok ikrâm, hürmet gördü. Bir müddet sonra Fâtih Sultan Mehmed Hân, Mýsýr Sultâný Kayýtbay'a, Molla Gürânî'yi göndermesini ricâ etti. Kayýtbay, Fâtih Sultan Mehmed Hanýn bu ricâsýný Molla Gürânî'ye bildirerek; "Gitme, ben sana onunkinden daha çok ikrâm ve ihtirâm ederim" dedi. Molla Gürânî; "Evet inanýyorum, sizden çok fazla ikrâm gördüm. Ancak, benimle onun arasýnda baba ile oðul arasýndaki gibi büyük bir sevgi vardýr. Aramýzdaki bu hâdise ise, bir baþka þeydir. Bu sebepten o, tabiî olarak kendisine meyledeceðimi bilir. Eðer ona gitmezsem, sizin tarafýnýzdan gönderilmediðimi zanneder ve aranýza bir düþmanlýk girebilir." cevâbýný verdi. Sultan Kayýtbay bu cevâbý beðendi ve kendisine çok para ve yolda lâzým olabilecek eþyâlarý verip, büyük hediyelerle Fâtih Sultan Mehmed Hana gönderdi.

Molla Gürânî Ýstanbul'a gelince, Sultan ona çok hürmet gösterip, ikinci defâ Bursa kâdýlýðýna tâyin etti. Sonra yeniden Kadýaskerliðe getirildi. Bu arada müderrislik ve eser yazmakla da meþgûl iken, 1480 (H.885) senesinde Þeyhülislâmlýk makâmýna getirildi. Fâtih Sultan Mehmed Hân ona; maaþ, hizmetçi ve diðer yardýmlarý yanýnda, çok hediyeler vererek, ikrâm ve hürmet gösterdi. Sekiz sene Þeyhülislâmlýk yaptý ve hakka, adâlete uymakta, titizlik göstererek, gayet güzel bir þekilde vazifesini yerine getirdi.

Fâtih Sultan Mehmed Hana çok nasîhat eder, iþlerinde yardýmcý olurdu. Ona karþý duyduðu samîmi sevgi ve alâka sebebiyle, yeri geldikçe tenkid etmekten, uyarmaktan çekinmezdi. Hattâ giydiði ve yediði þeylere dikkat etmesini, dâimâ dînin emirlerine uygun olmasýný isterdi. Nasîhatlerini sert sözlerle söylemekten çekinmezdi.

Molla Gürânî; heybetli, vakûr, sarsýlmaz bir ilim haysiyetine ve ahlâkýna sâhipti. Uzun boylu, gür sakallý, doðru ve açýk sözlüydü. Vezîrleri adlarýyla çaðýrýr, Sultanýn huzûruna girince, yüksek sesle selâm verip, müsâfeha yapardý.Dâvet edilmedikçe ve bayram günlerinden baþka zamanlarda saraya gitmezdi. Bir defâsýnda bir Arafe günü, Sultan, Molla Gürânî'ye bir haberci göndererek; "Yarýn bayramý kutlamak üzere teþrif etsin, geç kalmasýn." diye haber yollamýþtý. Molla Gürânî, gelen haberciye; "Yaðýþlý günlerdir, her yer çamur. Gelirsek, kýlýk kýyâfet deðiþtirmek îcâb eder. Yarýn bizi baðýþlasýnlar. Biz uzaktan duâ ederiz. Bayramý uzaktan kutlayalým." dedi. Haberci dönüp bu sözleri pâdiþâha iletince, Pâdiþâh; "Biz onlarýn gelmesi ile bayram yaparýz. Her þeye raðmen gelmelerini bekliyoruz." dedi.Üzerlerinin çamur olmamasý için de, sarayýn selâmlýðýna kadar at ile girmesine izin verildi. Bunun üzerine dâveti kabûl etti. Molla Gürânî, devrin âlimlerine mütevâzî davranýr ve onlara karþý kýskançlýk göstermezdi. Hattâ resmî vazifelerde kendinden daha üst makamlara çýkan âlimleri takdîr ederdi. Müderrislikden resmen ayrýldýktan sonra da ilim öðretmeye devâm etti. Pekçok âlim yetiþtirdi. Osmanlý âlimleri arasýnda ahlâkýnýn üstünlüðü, ilmî hususlarda tâvizsiz olan ve ilme çok önem veren bir âlim bilinip öyle tanýndý. Günlerini hep ders vermekle, kitap yazmakla ve ibâdetle geçirirdi. Bir defâsýnda talebelerinden biri, bir gece onun konaðýnda kalmýþtý. Hocasý Molla Gürânî, yatsý namazýndan sonra Kur'ân-ý kerîm okumaya baþladý. Baþýndan baþlayýp devamlý okurken talebesi bir müddet sonra uyuyakaldý. Sabaha doðru uyanýnca hocasý Molla Gürânî'nin Kur'ân-ý kerîm okumaya devâm ettiðini gördü. Sabahleyin o talebe bu durumu hizmetçilere anlatýnca, hizmetçileri; "O, her gece böyle Kur'ân-ý kerîm okur ve bunu hiçbir sebeple terk etmez." demiþtir. MollaGürânî, ayrýca çok hayýr ve hasenât yapmýþtýr. Dört câmi, bir Dâr-ül-hadîs medresesi, bir hamam ve binâlar yaptýrmýþtýr.

Molla Gürânî, vefât ettiði 1488 (H.893) senesinin bahar mevsiminde bir bahçe satýn aldý. Kýþa kadar o bahçede kaldý. Vezîrler haftada bir bu bahçede ziyâretine gelirlerdi. Kýþ geldiðinde iyice hâlsizleþti. Ýstanbul'daki konaðýna göçtü. O günlerde bir sabah namazýný kýldýktan sonra, kendisine bir yatak hazýrlanmasýný istedi. Yatak hazýrlandý. Kuþluk namazýný kýldýktan sonrakýbleye dönerek, sað yaný üzerine yattý. O gün, kendisinden Kur'ân-ý kerîmi, kýrâat ilmini öðrenen hâfýzlarýn yanýnda toplanmasýný istedi. Bu arzusu üzerine, talebelerine haber gönderildi.Onlar da yanýna toplandýlar. Talebelerine; "Üstünüzde olan hakkýmý ödeme zamâný bu gündür. Ýkindi vaktine kadar benim üzerime Kur'ân-ý kerîm okumaya devâm ediniz, ikindiden fazla uzamaz." dedi. Hâfýz talebeleri, Kur'ân-ý kerîm okumaya baþladýlar. Vezîrler durumu öðrenince, yanýna geldiler. Vezîrler arasýndaki Dâvûd Paþa, Molla Gürânî hazretlerini çok sevdiði için, hâlini görünce dayanamayýp, aðlamaya baþladý. MollaGürânî onun aðladýðýný görüp; "Niye aðlar durursun ey Dâvûd!" dedi. Dâvûd Paþa; "Sizi böyle zayýf görünce kendimi tutamadým." dedi. Bunun üzerine; "Ey Dâvûd, kendi hâline aðla! Ben dünyâda rahat ve huzûr içinde yaþadým. Allahü teâlâdan ümîdim odur ki, ömrümün sonunda da, son nefeste de selâmet üzere olurum." dedi.Sonra vezîrlere dönüp; "Benden Bâyezîd'e (Ýkinci Bâyezîd Hana) selâm söyleyin ve deyin ki, Adâlet üzere olsun, kullarý himâye, beldeleri muhâfaza etsin. Namazýmý bizzat kendisi kýldýrsýn ve borçlarýmý, defnimden önce ödesin" dedi. Sonra; "Size vasiyetim olsun! Beni kabrin yanýna koyunca, ayaðýmý tutun ve beni kabrin baþýna çekin, sonra kabre koyun." dedi. Öðle namazýný îmâ ile kýldý. Sonra; "Ýkindi ezâný ne zaman okunacak?" dedi. Ýkindi vakti gelince, müezzinin ezân okumasýný bekledi. Müezzin, Allahüekber diye ezân okumaya baþlayýnca, Molla Gürânî hazretleri; "Lâilâhe illallah" diyerek vefât etti.

Sultan Ýkinci Bâyezîd Hân, namazýnda bulundu ve borçlarýný ödedi. Cenâze namazý çok kalabalýk olup, Ýstanbul ahâlisi onun vefâtýndan dolayý gözyaþý döktü. Cenâzesi kabrin baþýna getirilince, vasiyetine raðmen kimse ayaðýndan tutup çekmeye cesâret edemedi. Cenâzesini bir hasýr ile kabrin yanýna çektiler ve kabre indirip defnettiler. Kabri,Aksaray-Topkapý arasýndaki eski tramvay yolunun sol tarafýnda bulunan kendi yaptýrdýðý câminin önündedir.

Arabca kaynaklarda "Diyâr-ý Rûm'un, Anadolu'nun âlimi" olarak zikredilen Molla Gürânî, kýymetli eserler yazmýþ olup, eserleri þunlardýr:

1) Gâyet-ül-Emânî fî Tefsîr-i Seb'il-Mesânî,
2) El-Kevser-ül-Cârî alâ Riyâd-il-Buhârî; Hadîs-i þerîf kitaplarýnýn en kýymetlisi olanSahîh-i Buhârî'ye yazdýðý þerhdir.
3) Þâtýbiyye Kasîdesi'nin Ca'berî þerhine güzel bir hâþiye yazmýþtýr.
4) Keþf-ül-Esrâr an Kýrâat-il-Eimmet-il-Ahyâr,
5) Þerh-i Cem'ul-Cevâmi': Usûl-i fýkha dâirdir.
6) Arûz ilmiyle ilgili bir kasîde.
.
1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c1. ,s.166

2) El-A'lâm; c.1, s.97

3) Tam Ýlmihâl Seâdet-iEbediyye; (49. Baskýgöz kırpma s.1112

4) Ed-Dav-ül-Lâmi; c.1, s.241

5) Þakâyýk-ý Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.102

6) Tabakât-üs-Seniyye fî Terâcim-il-Hanefiyye; c.1, s.280

7) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.135

8) Keþf-üz-Zünûn; c.1, s.553, 646, 899; c.2, s.1190, 1486

9) Tâc-üt-Tevârih (Ulemâ kýsmýgöz kırpma

10) Osmanlý Müellifleri; c.2, s.1

11) Ýzâh-ul-Meknûn; c.2, s.92

12) Brockelmann; Sup-2, s.319

13) Devhat-ül-Meþâyýh; s.10

14) Rehber Ansiklopedisi; c.12, s.184

15) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.12, s.298
Gönderen: 05.06.2006 - 20:47
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
akinzen su an offline akinzen  
HZ. MEVLANA.....
1256 Mesaj -


Mevlâna 30 Eylül 1207 yýlýnda bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh þehrinde doðmuþtur.
Mevlâna'nýn babasý Belh þehrinin ileri gelenlerinden olup saðlýðýnda "Bilginlerin Sultaný" ünvanýný almýþ olan Hüseyin Hatibî oðlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kýzý Mümine Hatun'dur.

Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazý siyasi olaylar ve yaklaþmakta olan Moðol istilasý nedeniyle Belh'ten ayrýlmak zorunda kalmýþtýr. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yýllarýnda aile fertleri ve yakýn dostlarý ile birlikte Belh'ten ayrýldý.

Sultânü'l-Ulemâ'nýn ilk duraðý Niþâbur olmuþtur. Niþâbur þehrinde tanýnmýþ Mutasavvýf Ferîdüddin Attar ile de karþýlaþmýþtýr. Mevlâna burada küçük yaþýna raðmen Ferîdüddin Attar'ýn ilgisini çekmiþ ve takdirlerini kazanmýþtýr.



Sultânü'l-Ulemâ Niþâbur'dan Baðdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasýný yerine getirdikten sonra dönüþte Þam'a uðradý. Þam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niðde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaþý Emir Musa'nýn yaptýrdýklarý medreseye yerleþti.

1222 yýlýnda Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yýl kaldý. Mevlâna 1225 yýlýnda Þerefeddin Lala'nýn kýzý Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nýn Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adýnda iki oðlu oldu. Yýllar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliðini yaptý. Mevlâna'nýn bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlý iki oðlu ve Melike Hatun adlý bir kýzý dünyaya geldi.

Bu yýllarda Anadolu'nun büyük bir kýsmý Selçuklu Devletinin egemenliði altýnda idi. Konya ise bu devletin baþþehri idi. Konya sanat eserleri ile donatýlmýþ, ilim adamlarý ve sanatkarlarla dolup taþmýþtý. Kýsaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaþýyordu ve devletin hükümdarý Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleþmesini istedi.

Bahaeddin Veled, sultanýn davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayýs 1228 yýlýnda ailesi ve dostlarý ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteþem bir törenle karþýladý ve ona ikametgâh olarak Altunapa (Ýplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.

Sultânü'l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yýlýnda Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayý'nýn Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanýlan Mevlâna Dergâhý'na bugünkü yerine defnedildi.


Sultânü'l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nýn çevresinde toplandýlar. Mevlâna'yý babasýnýn tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuþ, Ýplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taþýyordu.

Mevlâna 15 Kasým 1244 yýlýnda Þems-i Tebrizî ile karþýlaþtý. Mevlâna Þems'te "mutlak kemâlin varlýðýný" cemalinde de "Tanrý nurlarýný" görmüþtü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Þems aniden öldü. Mevlâna Þems'in ölümünden sonra uzun yýllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yýllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Þems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalýþtýlar.

Yaþamýný "Hamdým, piþtim, yandým" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralýk 1273 pazar günü Hakk'ýn rahmetine kavuþtu. Mevlâna'nýn cenaze namazýný vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kýldýracaktý. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiði Mevlâna'yý kaybetmeye dayanamayýp cenazede bayýldý. Bunun üzerine Mevlâna'nýn cenaze namazýný Kadý Siraceddin kýldýrdý.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doðuþ günü olarak kabul ediyordu. O öldüðü zaman sevdiðine, yani Allah'ýna kavuþacaktý. Onun için Mevlâna ölüm gününe düðün günü veya gelin gecesi manasýna gelen "Þeb-i Arûs" diyordu ve dostlarýna ölümünün ardýndan ah-ah, vah-vah edip aðlamayýn diyerek vasiyet ediyordu.


"Ölümümüzden sonra mezarýmýzý yerde aramayýnýz! Bizim mezarýmýz âriflerin gönüllerindedir"
Gönderen: 07.06.2006 - 00:13
Bu Mesaji Bildir   akinzen üyenin diger mesajlarini ara akinzen üyenin Profiline bak akinzen üyeye özel mesaj gönder akinzen üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 253 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaDeCe_BeN (42), BaLiM (38), Kemaloglu (46), ziþan (46), kaan67 (56), vuslathasretiC (41), yasin24021986 (40), ali_celiker (43), karakartal69 (55), fatihoz (56), htdayi (47), SABIR74Köln (50), nur47 (56), arzuasu (37), yesil_sevda (41), Salman_Raduyew (43), hesna (36), gülbahçem (45), hakancem75 (48), kuzguncuk (44), a-rahmanonay (39), nefretim-var (42), 89_Komando (35), sarýgazi.. (47), Ömer36 (33), irfan özkan (57), zelihaaa (42), vuslat hasreti (41), Andalusia (42), yalcinkarakilic (49), polat505 (39)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.78976 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.