ivermectin kamagra hydroxychloroquine ivermectin kamagra epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Seyyid Ahmed BEDEVİ

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
fosaloglu su an offline fosaloglu  
Seyyid Ahmed BEDEVİ
2683 Mesaj -
Mýsýr evliyâsýndan. Ýsmi Ahmed olup babasýnýn adý Ali'dir. Nesebi Peygamber efendimize ulaþýr. Künyesi Ebü'l-Fityan ve Ebü'l-Abbas, lakabý ise Þihabüddîn'dir. Seyyid-i Bedevî diye tanýnýr. Annesinin ismi Fatma binti Muhammed'dir. 1200 (H.596)'de Fas'ta doðdu. Ahmed Bedevî hazretleri altý yaþlarýnda iken babasýna rüyâsýnda; "Yâ Ali! Bu beldeleri býrak. Mekke'ye taþýn, orada yaþa. Bunda birçok hikmetler vardýr." dendi. Bu mânevî iþâret üzerine âilesi ile birlikte 1206 senesinde Fas'tan yola çýktý. Dört sene süren uzun yolculuk sýrasýnda yolda herkesten, yardým, hürmet ve ikrâm gördüler. Mekke'ye yerleþtikten bir müddet sonra babasý vefat etti ve Bab-ý Mualla'ya defnedildi.

Ahmed-i Bedevî hazretleri küçük yaþta ilim tahsîline baþladý. Kur'ân-ý kerîmi ezberledi. Önceleri, çok cesûr, atýlgan bir mîzâca sahipti. Çok iyi ata binerdi. Kendisine ezâ eden olursa onlara karþýlýk verirdi. Bunun için Attâb diye tanýndý.

Bir gün Kabe-i muazzamanýn kenârýnda bir yerde uyuduðu sýrada rüyâsýnda gizliden bir ses Ahmed-i Bedevî'ye; "Uykudan uyan! Allahü teâlânýn bir olduðunu zikret." diyordu. Kalkýp abdest aldý. Ýki rekat namaz kýlýp, Allahü teâlâyý zikretti. Sonra tekrar yatýp uyudu. Rüyâsýnda önceki sesi tekrar duydu. Ona; "Kalk Allahü teâlânýn bir olduðunu zikret, uyuma! Yüksek derecelere kavuþmak isteyen uyuyamaz!Ne bir þey yiyebilir, ne de bir þey içebilir. Dâimâ, oruç tutmak ve geceleyin herkes uykuda iken namaz kýlmak sûretiyle nefsinle mücâdele et. Kalk böyle yap! Sana, yüksek haller ve dereceler verilecek." diyordu. Rüyânýn tesiriyle uyanan Ahmed-i Bedevî, hemen rüyâsýný yaþ, ilim ve derece bakýmýndan yüksek olan aðabeyine anlattý. O da; "Sýrrýný gizli tut! Söylenilenlere uygun yaþa!" dedi. Ahmed-i Bedevî bu nasihatlere uyarak, gayret gösterdi, Allahü teâlânýn izni ve ihsâný ile nice güzel hâl ve yüksek derecelere kavuþtu.

Ahmed-i Bedevî kendisini ilme ve ibâdete verdi. Ýnsanlarla alâkasýný azalttý ve konuþmayý terk etti. Bir þey söylemesi îcâb edince bunu iþâretle anlatýrdý. Üst üste gördüðü rüyâ üzerine Irak'a gitti. Orada; Ahmed Rýfâî, Abdülkâdir-i Geylânî, Hallâc-ý Mansûr, Sýrrî-yi Sekatî, Ma'rûf-i Kerhî, Cüneyd-i Baðdâdî gibi evliyânýn kabirlerini ziyaret etti. 1236 senesinde, rüyâsýnda Mýsýr'ýn Tanta þehrine gitmesi iþâret olundu ve yola çýktý. Kahire'ye geldiðinde Mýsýr sultâný, onu, askeri ile birlikte karþýladý ve husûsî misafirhânesinde aðýrladý. Kendisine çok hürmet etti. Sonradan o da talebelerinden oldu.

Bu sýrada Mýsýr'ýn Tanta þehrinde bulunan bir çok âlim ve evliyâ arasýnda en meþhûrlarýndan olan HasanSaîg ve Seyyid Sâlim Magribî hazretleri, Seyyid Ahmed-i Bedevî'nin Tanta þehrine teþrif edeceðini ve yolda olduðunu haber alýnca, Tanta'dan ayrýlýp baþka bir beldeye yerleþtiler. Sebebi suâl edildiðinde; "Kasabanýn asýl sâhibi geliyor. Onun bulunduðu yerde bulunmak bize yakýþmaz. Bizim yapacaðýmýz olsa olsa ona talebe olmaktýr. Ona yakýn bulunmakla, ona karþý edepte ve hizmette kusûr etmekten korkuyoruz." dediler.

Ahmed-i Bedevî hazretleri, zamanla herkes tarafýndan tanýndý. Her tarafta meþhûr oldu. Hak âþýklarý her taraftan yanýna koþarak, huzûru ve sohbeti ile þereflenmek için can atarlardý. Tanýnan, büyük bilinen âlimler bile gelip kendisine talebe oldular.

Ahmed-i Bedevî devamlý zikir ve murâkabe hâlindeydi. Her an Allahü teâlâyý düþünür, bir an hatýrýndan çýkarmazdý. Hiç evlenmedi. Evlenmesini teklif edenlere; "Beni kendi hâlime býrakýnýz. Cennet hûrîlerinden baþka biri ile evlenmemeye azmettim." derdi. Dünyâ malýnýn, onun kalbinde yeri yoktu. Üzerine giydiði elbise ve baþýna sardýðý sarýk, eskiyip kullanýlmayacak hâle gelmedikçe yenisini almazdý. Devamlý oruç tutardý. Ýftâr ve sahurda birer zeytin ile nefsini körlettiði ve buna kýrk gün devâm ettiði rivâyet edilir.

Uzun boylu, buðday benizli, kollarý uzun, bacaklarý etli, pazularý iri olup, gâyet heybetli idi. Sað yanaðýnda bir ve sol yanaðýnda iki beni vardý. Burnunun orta yeri bir parça yüksek olup, iki yanýnda birer tâne ben vardý. Yüzü büyükçe ve gözleri sürmeliydi.

Seyyid Ahmed-i Bedevî her an Allahü teâlâyý düþünür, O'nun muhabbetinin ve heybetinin tesiri ile kendinden geçmiþ olarak gözlerini semâya diker, gece gündüz öyle kalýrdý. Kýrk gün ve daha ziyâde bir þey yiyip içmez ve uyumazdý. Gözlerinin karasý, bir ateþ koru halindeydi.

Bir gün Ahmed-i Bedevî'nin gözlerinde bir þiþkinlik hâsýl oldu. Tedâvi için oradaki bir çocuktan yumurta istedi. Çocuk; "Elinizdeki yeþil deðneði verir misiniz?" deyince, Seyyid Ahmed-i Bedevî de verdi. Çocuk, annesine giderek; "Dýþarýda bir kimse var, gözü aðrýyor, tedâvi için benden bir yumurta istedi ve bu deðneði verdi." dedi. Annesi; "Þimdi, evimizde yumurta yoktur." dedi. Çocuk gidip durumu Ahmed-i Bedevî'ye bildirdi. O da; "Git, falan yerde vardýr." buyurdu. Çocuk oraya gidince, orasýný yumurta ile dolu buldu. Ýçinden bir tek yumurta alýp getirdi. Çocuk o günden sonra Ahmed-i Bedevî'ye talebe oldu. Yanýndan ayrýlmadý ve büyük evliyâdan oldu. Bu zât Abdül'âl idi.

Annesi, Abdül'âl'i yeni doðduðu bir sýrada kundaða sarýlý olarak, boðalarýn yemliðine býrakmýþtý. O sýrada içeri giren bir boða, alýþkýn olduðu yemlikte yiyebileceði bir þeyler ararken, boynuzu, Abdül'âl'in kundak baðýna takýldý. Boðanýn boynuzuna asýlý olarak sallanan çocuðun düþmesi ve ölmesi an meselesiydi. Ýnsanlar heyecanla, boðanýn etrâfýnda toplandýkça boða daha da hýrçýnlaþýyor, yanýna kimseyi yanaþtýrmýyordu. Tam o anda, gâipten bir el uzanýp çocuðu aldý. Ýnsanlar rahatladýlar. Fakat çocuðu kurtaran eli tanýyamadýlar.

Aradan seneler geçip, Ahmed-i Bedevî hazretleri Mýsýr'a gelince ve Abdül'âl kendisine talebe olup yanýndan ayrýlmayýnca, Abdül'âl'in annesi, Seyyid hazretlerine sitem eder oldu. Ahmed-i Bedevî hazretleri, ona haber gönderip; "Küçükken boðanýn boynuzundan almakla, dünyâ hayâtýnýn devâmýna vesîle olduðumuz için sevinmiþti. Þimdi de, âhirette kurtulmasý için gayret ediyoruz. Niye üzülüyor ki? Sevinse daha iyi ederdi." dedi. Kadýn bu haberi alýnca, çocuðunu kurtaran elin sâhibinin o olduðunu anladý. Bundan sonra kendisi de, Seyyid hazretlerine çok muhabbet etti.

Ahmed-i Bedevî talebelerinden Abdül'âl'e ve Abdülmecîd'e bilhassa alâka ve ihtimâm gösterirdi. Bunlardan Abdülmecîd birgün dayanamayýp hocasýnýn yüzünü görmek istedi ve mübârek yüzünü hiç göremediðini, görmemeye dayanamadýðýný, bu sebeple yüzünden örtüsünü açmasýný taleb etti. Seyyid de; "Ey Abdülmecîd! Beni görmeye dayanamazsýn. Senin, benim gözlerime bir bakman canýna mâl olur. Bir bakýþ, bir can mukâbilindedir." buyurdu. O da; "Ey efendim! Yeter ki mübârek yüzünüzü göreyim de, ölürsem öleyim. Zararý yok. Çünkü artýk dayanamýyorum." dedi. Bunun üzerine Seyyid hazretleri örtüsünü kaldýrdý. Abdülmecîd, Ahmed-i Bedevî'nin cemâlini görür görmez yere düþtü. Rûhunu teslim etti. Sâlih Abdül'âl ise, hocasýnýn vefâtýna kadar yaþadý ve hocasýnýn vekîli olup talebelere feyz vermek ve onlarý yetiþtirmek vazîfesini aldý.

Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretleri, talebelerini teveccühle terbiye eder ve konuþmazdý. Halîfesi Abdül'âl, dýþarýdan, câhil, mânevî terbiyeden mahrûm, gâfil bir kimseyi Seyyidin huzûruna getirince, Seyyid hazretleri hemen bir kerre nazar buyurmakla, o kimse, mânevî hâller ve yüksek dereceler ile dolmuþ olurdu. Sonra Seyyid Bedevî Abdül'âl'e; "Söyle, o kimse falan beldede sakin olup yerleþsin! Oradaki insanlara faydalý olsun!" buyururdu. Onun, talebeleri terbiye etmesi, yetiþtirmesi, bu þekilde idi. Bir bakýþla, uzun yýllar zahmet ve meþakkat çekmekle elde edilen derecelere bir anda yükseltirdi.

Ahmed-i Bedevî, umûmiyetle evinin damýnda bulunur, orada ibâdet ve tâatle meþgûl olurdu. Bunun için ona talebe olanlara "Sütûhî" veya "Eshâb-ý sath" denirdi. Bu sebeple Seyyid Ahmed-i Bedevî, Seyyid Ahmed-i Sütûhî diye de tanýndý.

Bir adam omuzunda süt dolu kap ile Ahmed-i Bedevî hazretlerinin yanýndan geçerken, Ahmed-i Bedevî, parmaðý ile kabý iþâret eder etmez, kap yere düþüp süt tamâmen döküldü. Bu hâle caný sýkýlan adam, yere dökülen süte bakýnca, içinde þiþmiþ bir yýlan gördü. Bu hâli farkedince çok sevindi. Çünkü, kendisi ve çocuklarý, muhakkak bir ölümden kurtulmuþlardý. Bu lütfundan dolayý Allahü teâlâya hamd ve Ahmed-i Bedevî hazretlerine teþekkür etti.

Ahmed-i Bedevî hazretlerini sevenlerden Þeyh Rekîn isminde bir zât vardý. Seyyid Bedevî bir gün bu zâtý yanýna çaðýrýp kendisine; "Ey Rekîn! Bana ileride büyük bir kýtlýk olacaðý ilhâm olundu. Bunun için sen, bol mikdârda buðday alýp muhafaza et! Kýtlýk zamânýnda insanlar senin biriktireceðin buðdaydan pekçok istifâde ederler. Buðday temin edebilmek için uzak memleketlere gitmek zahmetinden kurtulmuþ olurlar. O zaman sen, elinde bulunan buðdayý insanlardan ihtiyâcý olanlara, Resûlullah'ýn hürmeti için ikrâm ve ihsân olmak üzere çok ucuz fiyata sat!" buyurdu. O da; "Peki efendim." diyerek hocasýnýn elini öptü ve oradan ayrýldý. O sýralarda buðday gâyet ucuz ve her tarafta bol miktârda mevcuttu. Elinde bulunan bütün parasýný buðdaya yatýrdý. Daha da ileri giderek âile ve akrabâsýndan izin alýp ellerinde bulunan zînet eþyâlarý ile de buðday satýn aldý. Biriktirdiði bol mikdârdaki buðdayý mahzenlerde muhafaza etti.

Bu sýrada, o bölgenin vâlisi Tanta'ya gelmiþti. Bir yere çadýrýný kurup yerleþti. Atlarý için yem istedi. Rekîn'den baþkasýnda da buðday yoktu. Vâlinin adamlarýnýn gelerek, kendisinden buðday isteyeceklerinden korkup, Ahmed-i Bedevî hazretlerinin yanýna gitti ve durumu kendisine arzetti. O da, hiç üzülüp endiþe etmemesini, kendisinden buðday istedikleri zaman kamh-ý zerî (buðday tâneleri, kýrýntýlarýgöz kırpma bulunduðunu, baþka bir þey bulunmadýðýný söylemesini tenbih etti.Nihayet vâlinin adamlarý gelip, kendisinden buðday istediler. O da anbarýnda, kamh-ý zerî'den baþka birþey bulunmadýðýný bildirdi. Adamlar anbarýn anahtarýný alýp anbara girdiklerinde, hakîkaten, kamh-ý zerî denen kýrýntýlardan baþka bir þey göremediler. Dönüp gittiler ve Rekîn'e de herhangi bir zarar yapmadýlar. O da gidip bu durumu Ahmed-i Bedevî'ye arzedince; "Sana bir zarar yapamadýklarý için Allahü teâlâya þükret, yalnýz O'na hamd-ü senâda bulun." buyurdu.

Bir zaman sonra, buðday fiyatlarý son derece pahalandý ve yakýn yerlerde bulunamaz oldu. Ýnsanlar, ihtiyaçlarý olan buðdayý bulabilmek için uzak memleketlere gitmek ve çok yüksek fiyat ödemek mecbûriyetinde kaldýlar. Rekîn, Ahmed-i Bedevî'ye gelerek bu durumu arzetti. O da; "Elindeki buðdayý insanlara sat! Fakat onlara karþý müsâmahalý davran, ucuza sat! Allahü teâlâ katýnda bunun sevâbý pek fazladýr." buyurdu. Rekîn mahzenlerini açtý. Çok ucuz fiyattan buðday satmaya baþladý. Fiyatý çok düþük tutmasýna raðmen çok fazla kâr etti. Yakýnlarýndan aldýðý zînet eþyâlarýný fazlasýyla kendilerine iâde etti. Âilesine, gerdanlýk, çeþitli ve güzel elbiseler ve zînet eþyâlarý aldý. Fakirlere, muhtaçlara pekçok ikrâmlarda bulundu. Herkes kendisine yaptýklarý sebebiyle çok duâ etti. Bundan sonra hacca ve Resûlullah efendimizin kabr-i þerîfini ziyâret etmeye niyet etti. Bu niyetini Seyyid-i Bedevî hazretlerine arz edince, izin verdi. Hazret-i Rekîn, yol hazýrlýklarýna baþladý. Hazýrlýklarýný tamamlayýp, yola çýkacaðý zaman, Ahmed-i Bedevî'nin huzûruna vardý. Ahmed-i Bedevî; "Allahü tealâya tevekkül ederek yola çýk!" buyurdu. Rekîn orada, Ahmed-i Bedevî'ye ait olan ve kullanýlmayan bir aba gördü. Bereketlenmek için yanýnda bulundurmak niyetiyle bu abayý hocasýndan istedi. O da abayý verebileceðini fakat yolda kaybedip, bunun için de çok üzüleceðinden endiþe ettiðini bildirdi. Fakat Rekîn, o anda bu inceliði anlayamayýp, abayý yanýnda bulundurmak arzusunda olduðunu söyledi ve nihâyet abayý alarak yola çýktý.

Hac vazîfesini îfâ edip geri dönerken, Akabe denilen yerde, abayý hatýrladý. Eþyâlarý arasýnda aradý koyduðu yerde yoktu. Ararken abayý develerin ayaklarýnýn altýnda, necâsete bulaþmýþ olarak gördü. Hemen alarak, güzelce yýkadý ve kurumasý için bir yere serdi. Baþka ihtiyaçlarý ile meþgûl olurken, abayý kaybetti. Ne kadar aradý ise, abadan hiçbir haber alamadý. Üzüntü içinde, Mýsýr'a Ahmed-i Bedevî hazretlerinin bulunduðu beldeye geldi. Kaybettiði abadan daha güzel ve daha pahalý bir aba satýn alýp, bunu hocasýnýn yanýna götürdü. Bir de ne görsün. Yolda kaybettiði aba, hocasýnýn odasýnda duruyordu. Hayretler içinde abaya bakarken, Seyyid Bedevî, kendisine; "Ey Rekîn! Teaccüp etme! Sen onu yýkayýp serdikten sonra, ben, onun kaybolmasýnda endiþe edip aldým ve buradaki yerine koydum." buyurdu.

Ekseri büyük âlimlere olduðu gibi, bu büyük zâta da karþý çýkanlar, büyüklüðünü inkâr edenler oldu. Fakat, hepsi baþlarýna gelen çeþitli belâlar ve sýkýntýlar sebebiyle cezâlarýný gördü. Bunlardan çoðu hatâlarýný anlayýp, tövbe ederek talebelerinden oldular. Meselâ, Vech-ül-kamer adýnda bir kimse vardý. Seyyid hazretlerinin herkes tarafýndan çok sevildiðini çekemezdi. Dil uzatýrdý. Az bir zaman sonra suçlu bulunup îdâm edildi.

Þâfiî mezhebinin büyük âlimlerinden ve Seyyid Ahmed-i Bedevî'nin zamânýnda yaþamýþ olan Ýbn-üd-Dakîk, Abdülazîz Dîrînî'ye haber gönderip; "Ýnsanlar, Seyyid Ahmed-i Bedevî ile çok meþgûl oluyorlar ve onu çok seviyorlar. Ona þu meseleleri sor! Eðer bilebilirse, tam bir velî olduðunu anlarýz." dedi. Abdülazîz Dîrînî de, Ahmed-i Bedevî'ye o suâlleri sordu. O da; "Bu suâllerin cevâbý Kitâb-üþ-Þecere'de vardýr ve þöyle þöyledir." buyurup, hepsinin cevâbýný tek tek verdi. Kitaba baktýklarýnda söylediklerinin aynen olduðunu gördüler. Bundan sonraÝbn-üd-Dakîk'in ve Abdülazîz Dîrînî'nin Seyyid hazretleri hakkýnda þüpheleri kalmadý. Muhabbetleri çok arttý. Kendilerine, Ahmed-i Bedevî hazretlerinden suâl edildiðinde, diðer âlimler gibi bunlar da; "Seyyid Ahmed-i Bedevî, sâhili görülmeyen bir hakîkat ve irfan denizidir." derlerdi.

Mýsýr'da Kâdý'l-kudat olan Takýyyüddîn isminde bir zât vardý. Ahmed-i Bedevî hazretlerinin büyük bir velî olduðunu biliyordu. Fakat, buna Seyyid hazretleri hakkýnda uygunsuz sözler söylemiþlerdi. Bu da yakýndan ve iyice anlamak için Seyyid hazretlerinin yanýna geldi. Sohbet esnâsýnda bir ara Seyyid hazretlerine; "Sizin hakkýnýzda bana, uygun olmayan haberler geldi. Cemâate gelmediðiniz, hattâ namazý kýlmadýðýnýz oluyormuþ. Bu, Resûlullah efendimizin sünnetine aykýrýdýr ve bu hâl, sâlihlerin hâli deðildir." dedi. Buna üzülen Ahmed-i Bedevî; "Sus! Yoksa uçarsýn." deyip, Takýyyüddîn'e sert bir nazarla baktý. Nazarýn þiddeti ile kendinden geçenTakýyyüddîn bir anda kendisini uçsuz bucaksýz bir sahrâda buldu. Kendi kendisini çok ayýplayarak ve kendi kendine çok kýzarak; "Hey ahmak ve aptal kiþi! Allahü teâlânýn dostlarýnda, evliyâsýnda kusur ve kabahat aramak senin ne haddine! Bu ýssýz sahrâda kimsenin bulunmadýðý bu yerde senin hâlin ne olacak?" diyordu. Aðlayarak, sýzlayarak, Allahü teâlânýn rahmet ve magfiretine sýðýnarak "Lâ havle.." okuyordu.

Bu sýrada çok uzaklardan bir kimse göründü. Gâyet heybetliydi. Takýyyüddîn, bu ýssýz sahrâda bir insan ile karþýlaþmanýn sevinciyle ve kendisine yardýmcý olur ümidiyle, o kimsenin yaklaþmasýný heyecânla bekledi. Gelen kimse yaklaþýnca, koþarak ellerine sarýldý ve aðlayarak kendisine yardýmcý olmasýný istedi. O heybetli kimse; "Söyle bakalým. Derdin nedir?" dedi.Seyyid Ahmed-i Bedevî ile arasýnda olan hâdiseyi anlatýnca, gelen kimse çok hayret etti ve; "Hakîkaten sen, tehlikeli bir iþ yapmýþsýn ve çok tehlikeli bir hâle düþmüþsün. Sen buranýn Mýsýr'a olan uzaklýðý ne kadardýr, bilir misin?" dedi. Takýyyüddîn; "Ben buralarý hiç tanýmýyorum. Mýsýr'dan ne kadar uzakta olduðunu da bilemiyorum." deyince, gelen kimse; "Mýsýr ile buranýn arasý altmýþ günlük mesâfedir." dedi. Bunun üzerine Takýyyüddîn'in çâresizliði ve korkusu daha da arttý. Kendi kendine; "Allahü teâlânýn rýzâsý için beni bu müþkül durumdan kurtaracak birisi yok mudur?" diye söylendi. Buralarda ölüp gideceðini düþünerek; "Ýnnâlillah..." okuyordu. Sonra yine o heybetli zâta yalvararak; "Allahü teâlânýn rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Sen bana yardýmcý olamaz mýsýn?" dedi. O da; "Hiç korkma! Ýnþâallah selâmete erersin." dedi ve eliyle iþâret ederek çok uzaklarda görülen bir kubbeyi gösterdi. "O kubbeyi görebiliyor musun?" dedi. Takýyyüddîn; "Evet." deyince, o kimse; "Ýþte, senin kendisine uygunsuz sözler söylediðin Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretleri, ikindi namazýný cemâatla orada kýlar. Sen þimdi, haline tövbe istigfâr ederek oraya git! Ýkindi namazý vaktine yetiþ. Orada cemâatle namazýný kýl! Namazdan sonra Seyyid hazretlerinin elini öp, özür dile! O, inþâallah seni affeder ve Allahü teâlânýn izni ile seni memleketine ulaþtýrýr." dedi.

Takýyyüddîn, bu zâta teþekkür ederek ayrýldý ve süratle o kubbenin bulunduðu yere gitti. Oraya varýnca çok güzel bir câmi olduðunu gördü. Ýkindi namazý vakti olmak üzere idi. Abdest aldý. Ýçeriye girip oturdu. Biraz sonra hiç tanýmadýðý garib kimseler câmide toplanmaya baþladý. Nihayet Seyyid hazretleri de geldi. Oradaki cemâate imâm oldu. Ýkindi namazýný kýldýlar. Namazdan sonra, Seyyid hazretlerinin eline sarýlýp, özür dilemeye hazýrlanýrken Ahmed-i Bedevî; "Hýzýr aleyhisselâmýn yardýmý, yol göstermesi olmasaydý çok zor durumda kalmýþtýn deðil mi?" buyurdu.

Bu kerâmet karþýsýnda eski hâline daha çok piþmân olan ve kendi kendine daha çok kýzanTakýyyüddîn; "Efendim! Ben hâlime tövbe ettim. Sizden çok özür diliyorum. Özrümü kabûl ediniz ve beni affediniz!" dedi. Seyyid hazretleri özrünü kabûl etti, sýrtýný sývazladý. "Bir daha böyle düþünceleri kalbine getirme! Þimdi evine dön! Çocuklarýn seni bekliyorlar." buyurdu. Takýyyüddîn; "Hay hay efendim! Bundan sonra hiçbir sözünüze ve hâlinize îtirâz etmeyeceðim. Allahü teâlânýn evliyâsýnda kusur ve kabâhat aramayacaðým." dedi. Sonra bir anda kendisini Mýsýr'da evinin önünde buldu. Bu hâlin tesirinden uzun müddet kurtulamadý.

Talebesi Abdül'âl'ýn, tövbe-i nasûhun ne olduðunu sormasý üzerine þöyle buyurdu:

"Tövbenin hakikati, geçmiþ günahlara piþman olmak, gelecekte olacaða istigfâr etmek, affýný istemektir. Ýþlenen günâha tamamen piþman ve bîzâr olmak, bir daha o günahý iþlememeye cânu gönülden azmetmek ve bu çeþit bir tövbe ile kalbi temizlemekten ibârettir.

Sâdýk kimsenin kim olduðu sorulduðunda:

"Sâdýk o kimsedir ki; Allahü teâlânýn hükmünden râzý olduktan sonra Allahü teâlânýn emirlerini yerine getirip Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uyan, baþkasýndan bir þey istemeyip verilirse þükreden, verilmezse sabreden kimsedir." buyurdu.

Ahmed-i Bedevî 1276 (H.675) senesinde Mýsýr'ýn Tanta þehrinde vefat etti. Kabr-i þerîfi üzerine yapýlan türbede her sene düzenlenen toplantýlarda Mevlid-i þerîf ve Kur'ân-ý kerîm okunmasý âdet oldu. Ahmed Bedevî hazretlerinin kerâmetleri vefâtýndan sonra da devam etti.

Ahmed-i Bedevî hazretlerinin medfûn bulunduðu Tanta þehri yakýnýnda bulunan Garbiyye þehrinin vâlisi, Ahmed-i Bedevî'nin büyüklüðüne inanmazdý. Bu sebeple, her sene Seyyid hazretlerinin türbesinde düzenlenmekte olan mevlid toplantýlarýna Garbiyye ahâlisinden katýlmak isteyenlere de mâni olur, gitmelerine müsâade etmezdi. Bu hâli haber alan Muhammed Þenavî hazretleri o þehre gidip vâli ile görüþtü. Böyle yapmasýnýn çok mahzurlu olduðunu, Seyyid hazretlerinin çok büyük evliyâ olduðunu anlatýp, kendisine çok nasîhat etti. Vâli, nasîhatleri kabûl etmedi. Eski haline de devâm etti. Bu hale çok üzülen Muhammed Þenâvî, bu durumu mânevî olarak, Seyyid Ahmed-i Bedevî'ye arzetti. O anda; "Sabret! O, yakýnda cezâsýný bulur." diye bir ses duyuldu.

Az zaman sonra vâlinin yüzünde bir yara çýktý. O vâli, dudaklarýný ve dilini de kaplayan bu yara sebebiyle, zelîl ve hakîr hâle düþtü. Böylece, evliyâya düþman olmanýn cezâsýný dünyâda iken çekmeye baþladý. Bir müddet sonra öldü.

Mýsýr'da Ebü'l-Gays bin Ketîle isminde âlim bir kimse vardý. Bir gün yolu, Ahmed-i Bedevî hazretlerinin medfûn bulunduðu beldeye düþtü. Oradaki insanlarýn, Seyyid hazretlerine çok büyük ihtimâm, hürmet gösterdiklerini görünce; "Siz de fazla yapýyorsunuz. Ona lüzûmundan fazla ihtimâm gösteriyorsunuz!" dedi. Orada bulunanlardan biri; "Sen ne diyorsun. O çok büyük bir velîdir." dedi. Ahmed-i Bedevî hazretlerinin büyüklüðünü anlayamamýþ olan adam, bu söze daha da içerledi. Fakat cevap vermedi. Bu kimse misafir olduðu için kendisine yemek getirdiler. Yemekte kýzartýlmýþ bir balýk vardý. Ebü'l-Gays yemek yerken boðazýna bir kýlçýk takýldý. Saatlerce uðraþtýlarsa da çýkartamadýlar. Nice tanýnmýþ doktorlar çaðýrdýlar, onlar da çýkaramadýlar. Artýk yemekten, içmekten kesilmiþti. Yataklara düþtü. Her geçen gün ýzdýrâbý þiddetleniyor, hiçbir þey de yapamýyordu. Ölecek duruma gelmiþti. Nihâyet aradan uzun bir süre geçtikten sonra, son çâre olarak Ahmed-iBedevî hazretlerinin kabrini ziyâret edip, rûhâniyetinden yardým istemeyi düþündü. Yakýnlarý bunu Seyyid hazretlerinin kabrine götürdüler. Kabrin yanýnda oturup, kendisine dil uzattýðý için piþmân olmuþ bir kalp ile ve Seyyid hazretlerinin rûhuna hediye etmek niyetiyle Yâsîn-i þerif okurken, kendisine bir aksýrma hâli geldi. Doktorlarýn uðraþarak çýkaramadýklarý kýlçýk, orada bir aksýrma ile çýkýverdi. O kadar rahatladý ki, sevincinden ne diyeceðini bilemedi. "Ya Seyyid Ahmed-i Bedevî! Sizin çok yüksek bir velî olduðunuzu þimdi anladým. Ben sizin hakkýnýzda çok uygunsuz düþünüyormuþum. Sizin büyüklüðünüzü inkâr etmenin ne kadar yanlýþ olduðunu ve böyle düþünmenin ne büyük haksýzlýk olduðunu þimdi çok güzel anladým. Eski düþüncelerimden dolayý Allahü teâlâya tövbe ediyorum." dedi.

Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretlerinin doðum ve vefâtýnýn sene-i devriyelerinde ve baþka zamanlarda, insanlarýn bu zâta çok alâka muhabbet göstermelerinden rahatsýz olan ve Seyyid hazretlerinin büyüklüðünü inkâr eden, kendini beðenmiþ bir kimse vardý. Bu bozuk düþüncelerinde çok ileri gittiði bir gün idi. Yine Seyyid hazretlerine buðz eder hâlde iken, hafýzasýnda ve kalbinde îmân ve mârifete âit ne varsa hepsinin bir anda silindiðini hissetti. Ne olduðunu anlayamamýþtý. Ne yapacaðýný þaþýrdý. Bu hâlinin, Seyyid hazretlerine olan îtirâzýn bir cezâsý olabileceðini düþündü. Seyyid hazretlerinin kabrine gitti. Rûhâniyetinden imdâd istedi. Tövbe ettiðini, affedilmesini ricâ etti. Seyyid'in kabrinden bir ses; "Bir daha inkâr ve îtirâza dönmemek þartýyla." diyordu. Adam; "Peki." deyip kabûl etti. Bundan sonra, îmân ve mârifete ait bildiklerinin tekrar kendisine verilmiþ olduðunu hissetti ve sözünü tuttu.

Ahmed-i Bedevî hazretlerinin, rûhu için okunan mevlid-i þerîf için toplanýlmýþtý. Mecliste o zamâna kadar görülmemiþ bâzý velîler de vardý. Onlara devamlý bu toplantýlara katýlan bir zât; "Siz nereden geliyorsunuz?" diye sordu. Hindistan'dan geldiklerini söylediler. Arkasýndan; "Bu kadar uzak yoldan tâ buralara kadar gelmenizin sebebi nedir? Ticâret falan mý yapýyorsunuz?" dedi. Onlar; "Hayýr. Biz sâdeceAhmed-i Bedevî hazretlerini ziyâret etmek ve mevlidinde bulunmak için geldik." dediler. "Peki Hindistan buraya çok uzaktýr. Bu kadar uzun yolu ne kadar zamanda aldýnýz?" deyince de; "Salý günü Hindistan'dan yola çýktýk. Çarþamba gecesini Medîne-i münevverede Resûlullah efendimizin huzûrunda geçirdik. Perþembe gecesinde Baðdat'ta Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî'nin huzûrunda idik. Bu gece de (yâni cumâ gecesi) iþte buradayýz (Mýsýr'ýn Tanta þehrinde Seyyid-iBedevî hazretlerinin huzûrundayýz)." cevâbýný verdiler. Onlar anlattýkça soru soran zât hayret içinde kaldý. Bunun üzerine; "Niçin þaþýyorsunuz? Allahü tealânýn evliyâsý için bütün dünyâ bir adýmlýk yoldur." dediler.

Bir seferinde HâceHalebî adýnda birisi, yanýnda kumaþ cinsinden mallar olduðu hâlde, mevlidde hazýr bulunmak üzere Ahmed-i Bedevî hazretlerinin türbelerine doðru yola çýktý. Seyahat esnâsýnda yedi atlý önüne geçip, mallarýný almak istediler. HâceHalebî, o anda Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretlerinin rûhâniyetinden yardým istedi. Sözü henüz bitmeden, beyaz atlý ve gözlerinden baþka bir yeri görünmeyen heybetli ve cesûr biri gelerek haydutlarý kovaladý. Hâce Halebî gelen zâtý tanýdýðýný ve onun Ahmed-i Bedevî olduðunu söyledi.

Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretlerinin türbesinin kubbesinde, Resûlullah efendimizin mübârek ayak izlerinin bulunduðu bir taþ vardý. Bu kýymetli taþ, kubbeye öyle sanatkârâne yerleþtirilmiþti ki, türbeye girenler, önce bu taþý görürler, sonra da Seyyid hazretlerini ziyâret ederlerdi. Bâzý kimseler, bu taþýn alýnarak müzeye konmasýný ve burada býrakýlmamasýný söylediler. Zamânýn idarecilerini de iknâ edip, taþý alýp müzeye nakletmek için teþebbüse geçtiler. Fakat ne kadar uðraþtýlarsa, taþý yerinden ayýrmak mümkün olmadý. Bu hâlin, Seyyid hazretlerinin bir kerâmeti olduðunu, taþý yerinden kýmýldatamayacaklarýný anlayýp, bu iþten vazgeçtiler.

Ahmed-i Bedevî hazretlerinin Salevât, Vesâyâ, El-Ýhbâr fî Halli Elfâz-ý Gâyet-ül-Ýhtisâr ve baþka eserleri vardýr.

KÖTÜLÜK YAPANA ÝYÝLÝK ET!

Ahmed-i Bedevî hazretleri talebesine þöyle vasiyette bulundu:

"Ey Abdül'âl! Dünyâ sevgisinden sakýn. Zîrâ sirke saf balý bozduðu gibi dünyâ sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, þefkat, çýplaklara elbise giydirmekle merhamet, açlarý doyurmakla himâye, garipleri zayýflarý ikrâm ile korumak âdetin olsun. Bu iþlerin Allahü teâlâ katýnda kaybolmaz.

Ey Abdül'âl! Zikre, Allahü teâlâyý anýp, hatýrlamaya devâm et. Bir an bile Allahü teâlâdan gâfil olma, O'nu unutma. Gece kýldýðýn bir rekat namaz, gündüz kýldýðýn bin rekatdan daha üstündür. Allahü teâlâyý zikretmek kalp ile olur, sâdece dil ile olmaz. Allahü teâlâyý hâzýr bir kalp ile an! Allahü teâlâdan gâfil olmaktan sakýn! Çünkü, bu gaflet kalbi katýlaþtýrýr. Sabýr, Allahü teâlânýn hükmüne rýzâ göstermektir. O'nun hükmüne rýzâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavuþtuðunda sevinip ferahlýk duyduðu gibi, musîbet ve sýkýntý geldiðinde de ayný sevinç ve ferahlýðý duyabilmek demektir. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin 155. âyet-i kerîmesinde meâlen, Peygamber efendimize hitâben; "aglaEy habîbim! Musîbet ve ezâya) sabredenlere (lütûf ve ihsânlarýmýgöz kırpma müjdele!" buyuruyor. Zühd sâhibi olmak, dünyâya düþkün olmamak demek; dünyevî arzu ve istekleri terk etmek sûretiyle, nefse muhâlefet etmek demektir. Harama düþmek korkusundan dolayý, yetmiþ tâne helâli terk etmektir. Tefekkür etmenin hakîkati, Allahü tealânýn yarattýklarý hakkýnda düþünmek, fakat Allahü teâlânýn zâtý hakkýnda düþünmemektir.

Ey Abdül'âl! Allahü teâlânýn kullarýndan birine bir musîbet gelse, bunun için sakýn sevinme! Gýybet ve dedi-kodu yapma! Ýnsanlar arasýnda söz taþýma! Sana eziyet vereni, zulmedeni affet! Kötülük yapana iyilik et! Sana vermeyene ver.

Ey Abdül'âl! Derviþliðin, talebeliðin þartlarý; kötü iþ ve sözlerden sakýnmak, harama bakmamak, iffetli olmak, her zaman Allah korkusuna sâhib olmak, Allahü teâlânýn emirlerine uygun yaþamak, Allahü tealâyý hiç unutmamak, âhirette baþa gelecekleri düþünerek hep uyanýk ve dikkatli olmaktýr.

Ey Abdül'âl! Yolumuz, Kur'ân-ý kerîme ve Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine, bildirdiklerine uymak, doðruluk, verdiði sözü yerine getirmek üzerine kuruludur. Âlimler yanýnda dilini, insanlarýn ileri gelenleri yanýnda gözünü, hocanýn huzûrunda kalbini muhâfaza et. Edep ve vakâr üzere ol.

Ey Abdül'âl! Ýlmi olmayan kimsenin dünyâda da âhirette de hiçbir kýymeti yoktur. Hilmi, yumuþaklýðý olmayan kimseye, ilmi fayda vermez. Allahü teâlânýn kullarýna þefkat etmeyen kimseye, Allahü teâlâ katýnda þefâat yoktur. Sabýrlý olmayan kimseye, iþlerinde selâmet yoktur. Takvâsý, Allahü teâlâdan korkmasý, haramlardan sakýnmasý olmayan kimsenin, Allahü teâlâ indinde hiçbir kýymeti yoktur. Bu altý hasletten nasîbi olmayan kimsenin, Cennet'te yeri yoktur.

ÝMDÂT YÂ SEYYÝD BEDEVÎ

Sâlim isminde bir kimse küffâr memleketlerinden birinde esirdi. Baþýnda bir nöbetçi asker vardý. Bu asker, müslümanlarýn, Seyyid-i Bedevî'yi çok sevdiklerini, sýkýntýda kalýnca rûhundan yardým istediklerini ve Allahü teâlânýn izni ile böyle insanlarýn imdâdýna yetiþtiðini duymuþtu. Bunun için o zâtýn Seyyid hazretlerinden yardým talebinde bulunmasýndan korkuyordu. Ona sýk sýk; "Eðer senin, yâ Ahmed Bedevî! dediðini iþitirsem, çok eziyet, iþkence ederim." diye tehdit ederdi. Bir gün bu korkusundan dolayý onu büyük bir sandýk içine koydu. Kapaðýný kilitledi. Kendisi de sandýðýn üzerine yattý. Geceleyin Sâlim Efendi Seyyid Bedevî'den yardým isteyip; "Ýmdât yâ Seyyid AhmedBedevî hazretleri! Bana yardým ediniz!" dedi. SeyyidAhmed hazretleri geldi. Sandýðý, üzerinde yatan askerle berâber alýp götürdü. Bir anda kendilerini bilmedikleri bir yerde buldular. Orada Sâlim Efendiyi sandýktan çýkardý ve gözden kayboldu. Etraflarýnda toplananlara, olanlarý anlattýlar. Onlar; "Burasý Kayravan'dýr. Geldiðiniz yer ile arasý çok uzaktýr." dediler. O asker de bu hâl karþýsýnda çok þaþýrdý ve müslüman oldu. Seyyid hazretlerinin kabrini ziyâret için berâberce Mýsýr'a gittiler."
Gönderen: 24.04.2005 - 16:06
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
can4427 su an offline can4427  
Konu icon   
7 Mesaj
kardeþlerim Ahmet BEDEVÝ thazretlerini anlatan bir flim varsa nasýl bulabilirim bana yardýmcý olurmusunuz
Gönderen: 30.04.2006 - 23:04
Bu Mesaji Bildir   can4427 üyenin diger mesajlarini ara can4427 üyenin Profiline bak can4427 üyeye özel mesaj gönder can4427 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
utaniyorum su an offline utaniyorum  
1942 Mesaj -
RABBÝM kendilerinden razý olsun.þEFAATLERÝNÝ NASÝP EYLESÝN.
kardeþim degerli eklemen için sendende A.R.O.
Gönderen: 30.04.2006 - 23:19
Bu Mesaji Bildir   utaniyorum üyenin diger mesajlarini ara utaniyorum üyenin Profiline bak utaniyorum üyeye özel mesaj gönder utaniyorum üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 998 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ay_sakini (49), iyibirinsan (65), emin27 (43), mirsat (46), alican_1982 (42), ~Leyla~ (40), merve (24), ebrar. (40), hakan78 (46), 26kRal26 (52), seyitcengiz (45), black_pearl (36), macup54 (48), rana_80 (44), emreali (43), bekirsahin (47), mustafatv38 (38), By.Kanka® (49), lee (46), alaz (39), piri_reis (40), bkaya75 (49), ruh (49), yasmin61 (44), veznematik (65), arkadas55 (49), Nuray (42), MaRaLiM (60), garip_mucahit (37), kemal celebi (56), zihni (59), yolcu79 (43), AlwaysHAK (44), iyibiri (65), ..::ABRE::.. (44), Yusuf-Islamx61 (52), Hayri_58 (37), lamek67 (52), osman0101 (42), 20fevzi (42), CeMoKa (41), sýla1979 (45), Kati210 (47), yakamoz362 (39), enes76 (48), Ufki (70), ismail03 (48), yellowstone (51)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62823 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.