|
|
|
|
Toplam Forum: 69
*** Toplam Konu: 30100
*** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Gönderen |
|
|
|
838 Mesaj -
|
|
|
Muhammediye kitabýnýn yazarý Yazýcýoðlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarýnda yaþamýþtýr. Bu muhterem zatýn bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeþi vardýr. Ahmed-i Bîcan hazretleri, ayný zamanda Envar-ül Aþýkýn kitabýný Farsça’dan tercüme eden zattýr.
Ýki kardeþten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken aðabeyi Muhammed Yazýcýoðlu camiden içeriye girer ve küçük kardeþinin sohbetini dinlemeye baþlar. Kardeþi aðabeyinin camiye geldiðinin farkýndadýr. Fakat bir de bakar ki, aðabeyi biraz sonra camiyi gülerek terk eder.
Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan hazretleri, aðabeyinin bu halinden bir þey anlayamaz ve akþam eve geldiði zaman olayý annesine anlatýp durumu öðrenmesini ister. Anne, büyük oðlu Muhammed eve geldiði zaman, (Oðlum, kardeþin camiden niçin gülerek çýktýðýný soruyor, bir hata mý iþledim diyor. Kardeþinin dersinden niçin gülerek çýktýn) diye sorduðunda þöyle cevap verir:
“Anneciðim, ben kardeþimin vaazýna gülmedim. Ben bir insanoðlunun sohbetini dinlemeye ne kadar melek gelmiþ, oturacak yer bulamýyorlar da birbirlerinin üzerine oturuyorlar, onlarýn hâli çok hoþuma gitti de ona tebessüm ettim. Ben de meleklerden camide oturacak yer kalmadýðý için çýkýp gittim.”
Annesi, aðabeyinin bu sözlerini anlattýðýnda Ahmed-i Bîcan çok müteessir olup dedi ki:
“Anneciðim, aðabeyim melekleri görebiliyor da, ben niye göremiyorum. Bunu ondan bir sorar mýsýn?”
O güzide anne büyük oðluna bunu sorduðunda aldýðý cevap þöyle oldu:
“Anneciðim, bu noksanlýðý sen kendinde araman lazým, sen benden daha iyi bilirsin.”
O vakit düþünme sýrasý anneye geldi. Uzun müddet tefekküre daldýktan sonra bunun sebebini þöyle açýkladý:
“Oðlum sana hiç abdestsiz süt emzirmedim. Ahmed’e ise henüz kundakta iken, ben namaza durmuþtum, Ahmed de þiddetle aðlamaya baþlamýþtý. Bu sýrada evimizde bir komþu kadýn vardý. O, çocuk aðlamasýn diye Ahmed’i aldý emzirmeye baþladý. Ben hemen namazý kýlýp elinden aldým ama, biraz emmiþti. Sonra o kadýna abdestli olup olmadýðýný sordum, bana abdestinin olmadýðýný söylemiþti. Onun melekleri görmemesine sebep olsa olsa bu olmalý.”
selam ve dua ile..
|
Gönderen: 14.09.2008 - 13:46 |
|
|
|
1256 Mesaj -
|
|
|
Fatih Sultan mehmed Han hz. hakkýndada Böylesi Bir yazý Okumuþtum......
Annesinin Onuda Bir kere Dahi Abdestsiz Emzirmediðini Söylüyor........
Bu Eklemede, Asýl verilmek Ýstenen,
Annenin Çoçuk Üzerindeki etkisi, Eðitimindeki önemi....
Hatta Annenin Amelinin Çocuk Üzerindeki Etkisinin Olduðunu Arzeden Bir Kýssa.......
Allah razý Olsun Eklemiz Ýçin........
|
Gönderen: 14.09.2008 - 15:52 |
|
|
|
1686 Mesaj -
|
|
|
Hayirsiz evlat yoktur,hayirsiz ana baba vardir der Hekimoglu Ismail hocamiz...
Cokta güzel söylemis...
Emanetlerimizin Rabbimin sevecegi sekilde büyütmek,yönlendirmek dilegiyle...
Allah razi olsun aysenim
|
Gönderen: 14.09.2008 - 16:21 |
|
|
|
|
Çoçuða En Büyük Okul Ailedir..
Allah’ýn anne babalara en büyük ihsaný, ayný zamanda emaneti olan çocuðun dünyaya gelmesiyle birlikte anne ve babanýn doðum öncesi görevleri tamamlanmýþ ve doðum sonrasý eðitim görevleri de baþlamýþ olur. Büyük bir sevinç ve iþtiyak içinde sevimli ve yorucu bir koþturmaca baþlar. Artýk ailenin merkezi çocuktur. Aile hayatý ona eksenli olarak devam eder.
Anne ve babanýn Allah’ýn bu emanetine karþý üzerine düþen görevleri hakkýyla yerine getirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde görevlerini yerine getirmemiþ olmanýn aðýr sorumluluðuyla karþý karþýya kalýrlar. Anne çocuðunu sevgiyle sarmalayýp onu emzirirken mümkün olduðunca abdestli olmalý ve çocuðuna besmelesiz süt vermemelidir. Ayrýca, yine anne ve baba birlikte istiþare ederek ona anlamlý ve ahiret gününde onu Cenâb-ý Hakk’ýn karþýsýnda mahcup etmeyecek bir isim koymalýdýrlar. Konulacak ismin çocuðun þahsiyetini etkilediði artýk bilinen bir husustur. Bu noktada yine isim koyarken Hz. Peygamberin sünnetleri aynýyla yerine getirilmelidir.
Hz. Peygamberin yeni doðan çocuklarý beyaz bir beze sardýðý, onun için dua ettiði, kulaklarýna kamet ve ezan okuduðu, isimlerini koyduðu hadis kitaplarýnda yer alan uygulamalardan bazýlarýdýr.
Bu noktada hemen ilave edelim ki, çocuðun kulaðýna ezan okumanýn, çocukta var olan þuur altýndaki inanç duygusunu harekete geçirmek için bir hareket tarzý olduðu düþüncesi oldukça manidardýr.
Öte yandan çocuðun saðlýklý bir þekilde hayata adým atmasý, beden ve ruh saðlýðýna sahip olmasý için aile fertleri organize olmak zorundadýr. Zaten eðitim hadisesi de baþlý baþýna bir organizasyon deðil midir?
Bu nedenle çocuðun geliþimi ve eðitimi için anne ve baba birlikte bir takým olmak ve ayný zamanda bu takým oyunundan baþarýlý çýkmak zorundadýrlar. Yoksa “hayýrlý evlat yetiþtirme” düþüncesi bir proje olmaktan öteye geçemez.
Çocuklarýn yedirilmesi, içirilmesi, ninniler eþliðinde uyutulmasýna kadar bütün görevler, anne ve babanýn birlikte yapmasý gereken hususlardýr. Bu baðlamda çocuðun eðitiminde kadýnýn liderliði söz konusudur. Lakin onun hakkýyla görevini yerine getirebilmesi için koca desteði en mühim unsurdur.
Bu dönem aile için mutluluklarla bezeli, coþkulu, anlamlý bir dönem olduðu kadar ayný zamanda zor da bir dönemdir. Dolayýsýyla çocuðun yalnýzca vücut dilini kullanarak ihtiyaçlarýný belirtmeye çalýþtýðý, kimi zaman uykusuz gecelerin de baþladýðý bir dönemdir. Gecenin yarýsýnda çocuk aðladýðýnda kocalarýn hanýmlarýna; “bak þuna”, “kalk þunu sustur” þeklinde konuþma ve emir verme lüksleri yoktur. Gerekirse birlikte kalkýlacak, hatta gündüz tamamýyla bakýmýný üstlenen ve yorulan hanýmýna yardýmcý olmak için koca kalkýp çocuðu uyutmaya çalýþacaktýr. Bu minvalde ertesi gün iþyerinde babanýn esnemesi karþýsýnda “Hayrola beþik mi salladýn?” gibi ifadeler karþýsýnda babanýn, “Bizim küçükhaným” ya da “Küçük bey bizi bu gece uyutmadý” gibi ifadeler çok olaðan ve sevimli ifadelerdir. Ayný zamanda babalýðýn hakkýyla yerine getirildiðini de gösteren ifadelerdir. Tabii bu arada hanýmýn da kocasýný istismar etmemesi gerekmektedir.
Çocuk açýsýndan ise doðum sonrasý dönem hýzla hayata uyum saðladýðý, her gün algýlamasýnýn arttýðý bir dönemdir. Görme, iþitme, ýþýk, renk gibi olgularla tanýþan çocuðun bu süreçte dünyasýnda egemen olan biricik varlýk annedir. Anne sýcaklýðýnýn verdiði sýcaklýðý çocuða hiçbir þey veremez. Hele anne sütü çocuða ilaçtan daha öte bir katký yapar.
Anne sütü bir yandan çocuða besin kaynaðý olup onun fiziki geliþimini saðlarken, anne kucaðýnýn verdiði sýcaklýk da onun ruhi geliþimine kaynaklýk eder. Ayrýca, tabiplerin, psikologlarýn çocuðun emzirilmesini ýsrarla tavsiye etmeleri boþuna deðildir. Hatta yine konunun mütehassýslarýnýn ilk 6 ay, 8 ay anne sütünden baþka bir þey verilmemesini tavsiye etmeleri de yine boþ bir söz deðildir. Emzirme olgusunun arka planýnda sevgi, özveri ve merhamet bulunmaktadýr. Hal böyle olunca çocuk emzirilirken maddi olduðu kadar manevi olarak da beslenmektedir. Ayrýca anne sütünün demir ihtiva etmesinden dolayý kansýzlýða, anemiye karþý yegâne iksir olduðu, sütün vitamin deðerlerinin kalýcý olduðu yine uzmanlarca belirtilmektedir.
Çocuðun emzirilme süresi ise kutlu kitap Kur’an’da þöyle açýklanýr:
“Anneler çocuklarýný tam iki yýl emzirirler. Bu, emzirmenin tamamlanmasýný isteyen içindir. Annelerin yiyecek ve giyeceðini iyi geleneðe uygun olarak saðlamak, çocuðun babasýna aittir. Bir kimse ancak gücünün yettiði ile yükümlü tutulur…(Kur’an, Bakara 2/233)”.
Diðer taraftan eþlerin birbirlerine davranýþý yine doðum öncesinde olduðu gibi aynýyla devam etmeli ve çocuk kavgasýz, gürültüsüz bir ortamda büyütülmelidir. Yine karý koca arasýnda sevgi ve anlayýþ biricik ölçüt olmalýdýr. Özellikle de stresli bir ortam çocuða zarar vereceði gibi anneye de zarar verebilir. Stresli bir ortamda büyüyen çocuk, ruhi ve zihni açýdan saðlýksýz bir yapýya sahip olur. Kocalarýn eþlerine olumsuz tavrý ise aynýyla anneyi emen çocuða süt vasýtasýyla yansýr. Babalýðý tadan erkek bunun bilincinde olarak eþine minnet duymalý ona ilgi ve sevgide asla kusur etmemelidir.
* Çocuðun emzirilmesi konusunda bu ayetten hareketle çoðu Ýslâm hukukçularý iki yýllýk süreyi esas almýþtýr. Ýmam Azam Ebu Hanife ise yine Kur’an’da zikredilen(Bkz. Ahkâf 46/15.) ayete dayanarak “Çocuðun anne karnýnda taþýnmasý ile sütten kesilmesi 30 aydýr” þeklinde görüþ bildirmiþtir. Ýki buçuk yýllýk bu sürede yukarýdaki doðumdan sonraki süreyle yine denk düþmektedir. Yine konuyla ilgili olarak, herhangi bir sorun sebebiyle eþler kendi aralarýnda karar vererek iki yýl öncesinde çocuðu sütten kesebilirler. Bu nokta da anne isterse herhangi bir neden olmaksýzýn doðurduðu çocuðu emzirmeyebilir. Çünkü annelerin doðurduðu çocuðu emzirme gibi herhangi bir zorunluluklarý yoktur. Böyle bir ahvalde babanýn çocuðu emzirmesi için sütanne tutma mecburiyeti vardýr. Tabii hiçbir anne mazeretsiz yere böyle bir iþe teþebbüs etmez ve çocuðunu hiç kimselere emanet vermez. Ne var ki bu durumun bilinmesinde fayda vardýr. Bu durum, beylerin hanýmlarýna minnet ve sevgisini de beraberinde getirir.
Fahri Güven
Kardesim
|
Gönderen: 14.09.2008 - 16:52 |
|
|
|
838 Mesaj -
|
|
|
Allah cümlemizden razý olsun inþallah..
saðolun eklemeleriniz için..
selam ve dua ile..
|
Gönderen: 15.09.2008 - 04:34 |
|
|
Şu an Yok üye ve 1814 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye] |
|
|
|
Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve
afiyet dolu ömür dileriz:
zeliha acikgoz (46), rezzan (59), veliaht_55 (46), bennesim (37), kadirci (56), rabia88 (36), yunus_aksoy (42), yeni_gençlik (35), zehremisal (59), _elif_ (39), huseyin4242 (51), ahmELA (40), hafiz63 (55), Nakþibendi_Muha.. (40), metin toprak (49), noxchi (50), haris72 (41), yyk32 (46), tolga08 (50), hadimüþ&t.. (44), Kafkasyali (61), mahmut (40), efe burak (44), muhammed:-) (32), Melal16 (41), güle sevdali (46), Aslan Avc&yacut.. (39), MUSTÝ_86 (38), bilgen0982 (46), serdengecti67 (51), yusuf2001 (44), mil (40), hakansam (46), kýz kule.. (34), hqcakir (44), cemrem (41), memmocan (38) |
|
|
|
|
|