0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Biz hacca gidiyoruz. Peki, hacc bize nasıl geliyor?

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Biz hacca gidiyoruz. Peki, hacc bize nasıl geliyor?
1686 Mesaj -
Hac yolculuðu keskin sýnamalardan geçtiðimiz kocaman bir geliþim fýrsatýdýr. Ýncelip incelip de varlýðýmýzdan koptuðumuz, çoðalýp çoðalýp varlýðýn kalbine taþtýðýmýz demdir haccýmýz. Hac kiþiliðimizi de gözden geçirme fýrsatý olabilir. Haccýn rükünleri, yeni bir kiþilik inþa eder içimizde.


Niyet: Hacca niyetlenmekle, o zamana kadarki bütün niyetlerimizden vazgeçiyoruz. Çevreden merkeze dönüyoruz; çokluktan biri varýyoruz. ‘Lâ ilahe illallah” diyerek her birimiz çok niyetlerimizi bire indiriyoruz, birini tercih edip baþkalarýný terk ediyoruz. Öyleyse, tercih ettiðimiz Bir’i, terk ettiðimiz çoklar kadar çok sevmeliyiz. Bizi, yüzümüzden parmak uçlarýmýza, saç rengimizden göz bebeðimize kadar “tek ve biricik” olarak var edip, çoklarýný emrimize veren Rabbimize, o çoklarýn çokluðuna kanmayacak bir sadelikte ve içtenlikte kul olmalýyýz.. Bir’e olan sevgimizi çok etmeliyiz. Bir’e olan kulluðumuzu çoðaltmalýyýz. Rabbimiz için terkettiðimiz çoklarý terkettiðimize hacca gitmek kadar çokça sevinmeliyiz.

Ýhram: Ýhram, elbiselerimizden çýkmayý gerektirdiði kadar, takýndýðýmýz tavýrlardan, benimsediðimiz hallerden soyunmayý da gerektirir. Kiþiliðimizi sadeleþtirmemizi, varlýðýmýzý durulaþtýrmamýzý ister. Sýfatlar erir, makamlar yýkýlýr, rütbeler sökülür ihramýn içinde. Kategoriler iptal olur. Ayýrýmlar ve sýnýflar geçersizleþir. Ýhram, önce “insan” olmaya çaðýrýr bizi. “Ýnsan” olmakta, herkesle ayný olan yanýmýzý bilme, kötülük edebilir tarafýmýzý hatýrlama, ölüme yakýn halimizi fark etme saklýdýr. Nasýl ki ihram bizi, sýfatlardan azade, sade birer insan olarak resmeder, “Müslüman” olarak da baþkalarýndan üstün ve ayrý olmaya deðil, herkesle bir ve birlikte olmaya teþvik eder. Mümin kardeþler olarak, baþkalarýnýn yanýndaki sýfatlarýmýzý soyunmuþ olarak birlikteyizdir. Kardeþlikte birbirimize karþý ünvanlarýn, makamlarýn, rütbelerin kârý yoktur. Neysek oyuzdur; öylece kabulleniriz birbirimizi. Zaaflarýmýzla, kusurlarýmýzla, eksiklerimizle yanýmýzda tutarýz sevdiklerimizi. Öyle ki baþkalarýna aþikâr olmayan nice kusurlarýmýzla varýzdýr dostlarýmýzýn yanýnda. Aslýnda, dostlukta ve kardeþlikte birbirimize karþý ihramlýyýzdýr. Öyleyse, birbirimizi hesapsýz kabulleniyor olmalýyýz. Yeryüzünde baþka hiçbir þey olmasa, baþka kimse kalmasa da, birbirimize razý mýyýz? Elimizde hiçbir þeyimiz kalmasa da, hiçbir rütbemiz olmasa da birbirimizi deðerli görüyor muyuz?
Tavaf: Varlýðýmýzýn kulluk havuzunda eridiði demdir tavaf. Kâbe’nin etrafýnda herkes bütün yakýnlýklarýndan soyunur, Rabbinin yakýnlýk çaðrýsýnda kaybolur. Çokluðun içinde, yatay düzlemdeki baðlýlýklarýmýz çözülür, dikey düzlemde Rabbimizle irtibatlanýrýz. Rahmet-i Rahmân herkesi alnýndan tutup kalabalýðýn ortasýndan çeker ve huzurunda bir ve biricik eyler. Tavafýn insan seli içinde tüm baðlarýmýz çözülür. Sonsuz bir tekillik kazanýrýz. Ýnsanlarýn hepsinin gözü bir olan Kâbe’ye odaklýdýr. Bir aradayýzdýr ama bir baþýnayýzdýr. Sanki “kimsenin kimseye fayda vermediði o hesap günü”nü tasvir ederiz. Eþler, dostlar, komþular, arkadaþlar, birbirleri için taþýdýklarýný düþündükleri varlýklarýný Bir Olan’a teslim ederler. Birbirlerine karþý yalnýzlaþýrlar, birbirlerinden uzaklaþýrlar. O demde cümle yatay sýfatlar iptal olur. Birbirimizin yanýnda ama birbirlerine baðlý olmayan “kul”lar olarak var oluruz. Týpký yan yana durup birbirlerine gölge etmeden göðe doðru yükselen aðaçlar gibiyizdir. Birbirimizi gölgelemeyerek, köklerimizin baðýmsýzlýðýný ve meyvelerimizin sonsuzluðunu fark ederiz. Ýþte bu hal, iliþkilerde insanlarýn birbirlerini tüketmeleriyle sonuçlanan “yakýnlýk suistimalini” gözden geçirme zamanýdýr. Kardeþler, eþler, dostlar, arkadaþlar birbirlerine Yaratan’ýn hediyesidir; Yaratan izin vermeseydi birbirimizle yan yana olamazdýk. Bedenimizi ve nefsimizi elinde tutan Mâlik-ül Mülk’ün izniyle ancak etkileþime girer, iletiþim kurar, iliþkiler sürdürürüz. O’nun izni ve takdiri olmasaydý, ne kendi iznimiz, ne ailemizin izni, ne devletimizin izni bizi birbirimize yakýn etmeye yetmeyecekti. Þu halde, biz birbirimize Rabbimize “kul” sýfatýyla yakýn olduk; Rabbine “kul” olaný kendimize “kul” ve
“köle” edinme hakkýna sahip deðiliz. Rabbimize “kul” olana da “kul” ve “köle” olmak zorunda deðiliz. Baþkasýna kul olmamakla baþkalarýndan özgürleþiriz, baþkalarýný kul etmekten vazgeçerek kendi bencilliðimizden özgürleþiriz. Varlýðýmýzý “Ben-Sen” ekseninden, “kul-Rabb” eksenine taþýrýz. Bir kez daha anlarýz ki, diðer insanlarla alýþveriþlerimizde aslýnda Rabbimizle alýþveriþ halindeyiz. Diðer insanlar üzerinden iliþkilerimiz aslýnda Rabbimizle iliþkimizi izlemekteyiz. Ne gelirse O’ndan gelir, ne verirsek O’na veririz. Fakat ne yazýk ki, her insaný, her eþyayý karþýmýza Rabbimizin bir kasýtla koyduðunu, bizi onunla sýnadýðýný unuttuðumuzda, yakýnlýklarýmýzý öylesine yorumluyoruz ki, örneðin “o benim her þeyim nasýlsa!” diyerek eþimizle aramýzdaki kul haklarýný ihlal edebiliyoruz. Ýki kul arasýnda olmasý gereken saygý mesafesini sevgimiz adýna yok ediyoruz. Bize uzak ve “baþkasý” olanlara gösterdiðimiz saygýyý yakýnlarýmýzdan esirger hâle geliyoruz. Bu durum, en çok da sevgiyi yaralýyor; bir süre sonra uðruna saygý ve mesafeyi kurban ettiðimiz sevgi de gereksiz ve yersiz hale geliyor. Sevgiyi besleyen iltifatlar, gönül almalar, takdirler yerini yersiz eleþtirilere, gönül kýrmalara býrakýyor. Oysa, nezaket, saygý ve mesafe üzerinden inþa edilir. Sevgi tek baþýna nezaketi beslemez. Ýþte tavaf anýnda, yanmýzda bize ait olmayan, ama bizim yanýmýzda-kendi tercihiyle-duran “kul”lar olduðunu hatýrlarýz, herkesle ve herþeyle, yeniden saygýlý ve sevgili bir iliþki baþlatýyoruz. Kâbe’yi bize sevimli kýlanýn dostlarýmýzý da sevimli kýlan olduðunu bir kez daha anlýyoruz. Kalbimizin kýblesini kardeþlerimizin kalbine yöneltiriz.. Kâbe hürmetinde bir “kul”un sýrf Rabbi izin verdiði için, sýrf kendisi tercih ettiði için yanýmýzda ve yakýnýmýzda durduðunu hatýrlarýz.

Sa’y: Hz. Hâcer’in telaþý ve teslimiyetine denk düþer Safa-Merve arasý. Çaresiz ve yalnýz bir kadýnýn, rütbesiz ve makamsýz bir insanýn çölün kumlarý arasýndaki hal duasýný canlandýrýr hacýlar. Her birimiz kocaman bir Hacer silüetini tamamlarýz sa’y sýrasýnda. Hiçbir engebesini ve köþesini tahmin edemeyeceðimiz bir çöl gibi deðil mi hayatýmýz? Bütün iliþkilerimiz, özlemlerimiz, hüzünlerimiz, hasretlerimiz, hayal kýrýklýklarýmýz, sevinçlerimiz, coþkularýmýz, umutsuzluklarýmýz, piþmanlýklarýmýz, en nihayet, kalpler arasýnda bir koþuþturmadýr. Emin olduðumuz tek þey kalplerin birbirine bakýþýndaki içtenliktir. Kalpleri birbirine ýsýndýran Rabbimiz, kalpler arasýnda koþuþturabileceðimizi, þaþkýn kalabileceðimizi, çaresizliðe düþebileceðimizi hatýrlatýr bize. En azýndan iki kalbin, cümle tensel kaygýlarý silerek, bütün dünyevi tartýlarý hafifleþtirerek, birbirine sonsuz aynalar gibi duru ve berrak bir bakýþ saðlayabilmesi, bu dünya çölündeki tek “zemzem”si serinlik umudumuzdur. Yeter ki, kalpler bir Hacer coþkusuyla birbirine doðru koþsun, bir Hacer sabrýyla eli boþ döndürüldüðü köþelerden yeni umutlarla hareket edebilsin. Ancak o zaman muhabbetin zemzemini dudaklarýmýza ve kalplerimize taþýyabiliriz.

Vakfe: Sabahtan akþama, akþamdan sabaha bir koþturma içinde geçiririz ömrümüzü. Sürekli koþmak önerilir bize. Her anýmýz yetiþme/yetiþememe býçaðýnýn sýrtýnda kalýr, bin parçaya bölünür. Bir yerlere, bir þeylere yetiþiriz yetiþmesine ama, kendimizle buluþamayýz bir türlü. Ýç huzurumuzu, ruhî dinginliðimizi, kalbî doygunluðumuzu, bir þeylere sahip olmak, bir yerlerde bulunmak, birilerinin yanýnda/tarafýnda/yakýnýnda yer almak diye tarif ederken, bir türlü hýzýna yetiþemediðimiz bir amansýz koþu bandý üzerinde buluruz kendimizi. Huzur referanslarýmýzýn hepsini gelip geçici “öteki”ler, vurdumduymaz “baþkalarý” üzerine kilitleriz. Sanki kendimiz olmaktan kaçar gibiyizdir. Burada “aziz” bir misafir olduðumuzu unuturuz. Kendimizi gündelik hesaplarýn sýðlýðýna zincirleriz. Varlýðýmýzý çok þeye sahip olmanýn terazisinde tartarýz. Yeryüzündeki gölgemiz gelip geçerken, niyetimizle, kulluðumuzla sonsuzluðu inþa ettiðimizi aklýmýzdan çýkarýveririz. Haþir Sûresi’nde hatýrlatýldýðý gibi, “Allah’ý unutan insana, Allah da kendisini unutturur.” Kendisini unutan biz insanlarýn, kendini yeniden hatýrladýðý, varlýðýný Rabbine göre yeniden tanýmladýðý bir duruluþ/duruþ mekânýdýr Arafat.. Dünyanýn telaþlarýnýn dindiði, kalbimiz üzerinde yanýp duran hýrs ve haset ateþlerinin söndüðü demdir vakfe... Ýlk defa, açýktan ve net olarak, Rabbimiz tarafýndan varlýðýmýzýn “onaylandýðýný” hissedecek bir iç yolculuðun eþiðine taþýr bizi Arefe...


Müzdelife: Ben’imizi sivrilte sivrilte baþkalarýna batýrmalarýmýzýn sona ermesinin umulduðu/beklendiði yer Müzdelifedir. Müzdelife, mekân ismidir aslýnda. Müzdelife’de yerine getirdiðimiz hacc rüknünün adý “Meþ’ar”dýr.. Þuurlanmaya denk gelir Meþ’ar.. Mahþer kalabalýðýnýn ortasýnda, gecenin koynunda çaresizliðimizi ve yalnýzlýðýmýzý hissettiðimiz o an, varlýðýmýzýn kýrýlgan yanlarýný yeniden hatýrlatýr bize. Tevazu halini kuþanmak, alçakgönüllülüðü baþtan kazanabilmek için, kendi zavallýlýðýmýzla tanýþma yeri olmalýdýr Müzdelife..Böylece iliþkilerimizi sýfýrdan baþlatabilir. Bize yapýlan her iyiliði, hakettiðimiz bir þey olarak deðil de bir sürpriz olarak okumaya baþlarýz. Sevdiklerimizin varlýðýný onlarýn mecburiyeti olarak deðil de, bize sürekli ve ýsrarlý iltifatlarý olarak görmeye baþlarýz. Her yeni günü sýradan bir gün deðil de, yine, yeni, yeniden verilmiþ, hak ettiðimiz deðil-hakkýný vermemiz gereken bir fýrsat olarak deðerlendiririz. Varlýkla sözleþmemiz tazelenir. Yeni doðmuþ bir bebek heyecanýyla bakarýz âleme. Üzerimizdeki sonsuz merhameti ana sütü gibi ak ve pak tatmaya baþlarýz. Etrafýmýza borçlu olduðumuz þefkati de bir anne gibi gönüllü olarak vermeye hazýrlanýrýz. Þuurlanýrýz; yeni baþtan varlýðýn içine buyur edilmiþ gibi yaþamaya baþlarýz.

Þeytan Taþlama: Sembolik anlamýyla, hep yanýmýzda duran ama bizden yana olmayan þeytanla ilk defa “karþý karþýya” durma yeridir burasý. Duygusal anlamýyla, hep bize düþmanlýk eden ancak üzerimizdeki hâkimiyetini kendi varlýðýný bile unutturacak/inkâr ettirecek denli sinsileþtiren þeytanýn varlýðýný ilk defa nefes nefese hissettiðimiz yerdir burasý. Þeytana taþ atmak, þeytana tavýr almak demektir. Þeytana taþ atmak, þeytana uyan yanlarýmýzý o taþla birlikte uzaða savurmak demektir. Þeytana taþmak atmak, içimizde en az yedi tane “kötülük” bulup, sancýyla da olsa, hepsini o “þeytan”lara iade edip, orada býrakarak eve dönmek demektir. Böyle oluyor mu gerçekten? Ýçimizden kaç tane kötülüðü seçip de kendimizden uzaklaþtýrýyoruz?

Kurban: Ýbrahim(as) için en sevimli olan Ýsmail(as) idi. Bizim de nice Ýsmail’lerimiz vardýr. Sevgisinin Rabbimizden geldiðini unuttuklarýmýz var. Sevdirenin Rabbimiz olduðunu unuttuðumuz sevdiklerimiz var. Sevgilerinin Rabbimizin üzerimizdeki sevgisinin bir gölgesi olduðunu unuttuðumuz sevenlerimiz var. Ýþte kurban o unuttuklarýmýza býçak çekmek demektir. Unuttuklarýmýzý kurban edip, yeni hatýrlamalarla hacdan dönmeye var mýyýz? Eðer böyle olursa, sevdiklerimiz bize, týpký Ýbrahim’e(as) Ýsmail’in (as) baðýþlanmasý gibi yeniden ve ebediyen baðýþlanacaktýr. Onlarý daha çok seveceðiz, onlarla daha çok sevineceðiz, onlarca daha çok sevileceðiz. Sevenin de, sevdirenin de, sevilenin de O olduðunu bileceðiz. Aþklarýmýzý hiçbir ayrýlýk býçaðý kesemeyecek. Ölüm bile aþklarýmýzýn boynuna yara açamayacak... Kurbanýn sýrrýyla, daha çok sevilerek, sevinerek, severek gerçek bayrama eriþiriz.


.senaidemirci
Gönderen: 01.01.2008 - 22:41
Bu Mesaji Bildir   KaLBeNuR üyenin diger mesajlarini ara KaLBeNuR üyenin Profiline bak KaLBeNuR üyeye özel mesaj gönder KaLBeNuR üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
der_ya su an offline der_ya  
875 Mesaj -
agla Allah Razı Olsun caným kardeþim


hac býze geldý ama býz ordan nasýl geldýk inþallah ekledýgýn yazý gýbý o duygularla býlenýp gelmýsýzdýr.....rabbým tekrardan tum hacý kardeþlerýmýzýn haccýný mebrur eylesýn...ve yananlara gýtmeyý nasýp eylesýn....sevinçli
Gönderen: 02.01.2008 - 11:26
Bu Mesaji Bildir   der_ya üyenin diger mesajlarini ara der_ya üyenin Profiline bak der_ya üyeye özel mesaj gönder der_ya üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1234 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
aliye72 (49), maliyeter (45), Mehmet Ögretmis (66), REHBER2 (60), meltem35 (54), banazli (48), kardelen55 (53), rojda (39), yakobus (48), ibo13 (47), zeyd82 (42), erhan baker (50), seferistan (53), rufat (43), KAMCILI_MIZRAK (52), ejderha (57), Sofican (44), ofluenes61 (39), manly (51), boncell (53), zümer (44), ferdi33 (54), recai (47), Hidayet Demir (67), yelizyagci (48), doxan1 (45), imparator_57 (43), DELÝVELÝOGLU (60), KURTBEY66 (47), Murtaza GÜRSOY (38), yalovalifurkan7.. (34), durak1 (69), sinos (52), isik_67 (38), DaMLaM (47), EnDeRuN (53), Baha_RIP (35), cristor (46), AVLAYANHASAN (51), seyyid_emin (46), beyzanur61 (45), sekkos (42), necla caltekin (72), ekrem1992 (32), MuhammetColak (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.96838 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.