lopinavir ritonavir ivermektin dexamethasone fluvoxamine dexamethasone bedranol bekunis dragees beloc cor beloc zok beloc benicar hct benicar benzoyl betagan betapace betaprol betnesol betnovate biaxin bilol comp bilol bimatoprost binaldan binordiol blocadren bocatriol bondronat bonidon boniva brand cialis brand levitra brand viagra brexidol buspar butohaler butovent bystolic cabaser calan sr calan calcijex calcium sandoz canasa canestene cardaxen plus cardaxen
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » ALLAH İNSANLARI NİÇİN YARATTI?

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
munib su an offline munib  
ALLAH İNSANLARI NİÇİN YARATTI?
5 Mesaj
51/ZÂRÝYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Ve Ben, insanlarý ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattým.


“Biz insanlarý ve cinleri baþka bir þey için deðil bize kul olsunlar diye yarattýk.”
Biz insanlar, Allah’a kul olalým diye yaratýlmýþýz. Allah’a kul olmak! Allah’a kul olmak “mutluluk” demektir sevgili kardeþlerim. Bir insan Allah’a kul olmadýkça mutluluðu yaþayamaz. Allah’ýn kulu olmak þerefine eremeyen insanlarýn hepsi tagutun yani insan ve cin þeytanlarýn kullarýdýr. Ýnsan ve cin þeytanlara yani taguta kul olmaktan kurtulabilmek ancak Allah’a ulaþmayý dilemek suretiyle gerçekleþir. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buþrâ, fe beþþir ýbâd(ýbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin þeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaþmayý dilediler). Onlara müjdeler vardýr. Öyleyse kullarýmý müjdele!


“Onlar ki (o sahâbe ki) þeytana kul olmaktan içtinab ettiler. Ýnsan ve cin þeytanlara (taguta) kul olmaktan kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar. Çünkü Allah’a ulaþmayý dilediler. Allah’a ruhlarýný mülâki kýlmaya, ruhlarýný Allah’a lika etmeye karar vererek bunu gerçekleþtirdiler. Ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmayý dilediler. Onlara müjdeler vardýr, kullarýmý müjdele.”
Öyleyse Allah’a kul olmanýn baþlangýç noktasý, Allah’a ulaþmayý dilemektir. Ýþte Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde bütün sahâbenin Allah’a kul olmayý diledikleri ve diledikleri için de þeytana kul olmaktan kesin olarak kurtulduklarý açýklýk kazanmaktadýr. Allah kul olmak, Allah’a ulaþmayý dilemeyen hiç kimse için mümkün deðildir.
Allah’a kul olmakla (abd), kulluk etmek (abid; ibadet eden) ayný anlama gelmiyor. Genel anlatým standartlarýnda eðer bir insan namaz kýlýyorsa, oruç tutuyorsa, zekât veriyorsa, hacca gidiyorsa, kelime-i þahadet getiriyorsa, bu kiþi Allah’a kulluk ediyordur. Yani buradaki kulluk müessesesi; ibadet ediyor, ibadetlerini yerine getiriyor anlamýndadýr.
Ýbadet kelimesi de abd kelimesi de abid kelimesi de hepsi ayný kökten gelir; ayn, be, dal. Abd, kul demektir. Ayný kökten gelen “abid” kelimesi ibadet eden demektir. Ýþte Türkçemizde Allah’a kulluk etmek olarak kazandýrýlan müessese, Allah’a ibadet etmektir. Ýslâm’ýn 5 þartýný kim yerine getiriyorsa o kiþi abid olarak kabul edilirse de aslýnda Allah’ýn ölçülerine göre kabul edilmez. O kiþinin abid olmak için zikir de yapmasý lâzýmdýr. Abid denilen kiþiler, sünnetleri bir kenara býraktýk ama farzlarý mutlaka yerine getirenlerdir. Farzlarýn muhtevasýna baktýðýmýz zaman farzlarýn arasýnda Allah’a ulaþmayý dilemek de zikir yapmak da artýk ne yazýk ki mevcut deðildir.
Sevgili kardeþlerim, þeytan öyle bir tuzak örmüþ ki; bu tuzaktan hiç kimsenin kurtulmasý mümkün deðildir. Eðer Allahû Tealâ bize Kur’ân’ý öðretmeseydi ve hidayeti öðretmeseydi biz de herkes gibi Allah’a kul olmayacaktýk. Sadece ibadet eden birisi olacaktýk. Abd olmayacaktýk, abid olacaktýk. Ýþte insanlar bugün Ýslâm’ýn 5 þartýný yerine getiriyorlar ve de Allah’a bu suretle Ýslâm’ýn 5 þartýyla ibadet ediyorlar. Bugünkü dîn anlayýþý onlarý abid standartlarýna sokuyor. Ama bize göre, bu eksik bir ibadet türüdür. Çünkü Allah’a ulaþmayý dilemeyi ve zikri ihtiva etmiyor ki ikisi de farzdýr. Hele birincisi Allah’a ulaþmayý dilemek, kiþiyi abid olmaktan çýkarýp abd olmak hüviyetine sokan bir þeydir. Hadi bunu devre dýþý býrakalým ama zikir, abid olmanýn temel faktörüdür; olmazsa olmaz þartýdýr. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhýye ileyke minel kitâbi ve ekýmýs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahþâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).
Kitaptan sana vahyedilen þeyi oku ve salâtý ikâme et (namazý kýl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuþtan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ý zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptýðýnýz þeyleri bilir.


“Habibim! Onlara (sahâbeye) sana vahyettiðimiz Kur’ân’ý oku ve anlat, açýkla, tilâvet et ve namaz kýl. Çünkü namaz münkerden ve fuhuþtan men eder.”
Neden? Kiþi namaz kýldýðý sýrada namazla meþguldür. Namazla meþgulse, o noktada hiç kimseye kötülük edemez. Ne münkeri hayatýna karýþtýrýr ne de fuhuþu. O sýrada kiþi namaz adý verilen bir ibadetle meþguldür. O ibadetle meþgul olduðu sürece, o kiþi münkerle ve fuhuþla uðraþmak imkânýnýn sahibi deðildir. Öyleyse gerçekten namaz, namaz kýlýnan süre içersinde münkerden ve fuhuþtan men eder. Ama âyet-i kerime þöyle bitiyor: “Ve le zikrullâhi ekber: Ama Allah’ý zikretmek en büyüktür.”
Allah’ý zikretmek en büyüktür. Bu âyet-i kerimede üç tane zikir geçmektedir:
Birincisi; Kur’ân-ý Kerim tilâveti. Kur’ân-ý Kerim tilâveti bir zikirdir, kýraati de bir zikirdir.
Ýkincisi; namaz kýlmak. Namaz kýlmak da bir zikirdir.
Üçüncüsü; Allah’ýn adýný “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye anmak; o da bir zikirdir.
Ýþte zikrullah, Allah’ýn adýný “Allah, Allah, Allah…” diye anarak Allah’ýn adýný (ismini) zikretmektir. Ýþte bu zikrullahtýr. Üç þekilde gerçekleþir:

Ya kiþi sesle zikreder; “Allah, Allah, Allah…” diye.
Ya da sessiz zikreder; gene dudaklarýný kýmýldatarak “Allah, Allah, Allah…” diye.
Bir üçüncüsü ise dilini de kýmýldatmadan, ses de çýkarmadan kiþinin “Allah” kelimesini kalbindeki ritme uygun olarak kalpten tekrar etmesidir. Dilini de kýmýldatmayacak, ses de çýkarmayacak ama kalbinin her çift atýþýnda “Allah” kelimesini “Allah, Allah, Allah…” diye dilini kýmýldatmadan, kalbinden tekrar edecek.
Ýþte o bu tarzlý bir tekrar; onun adý zikrullahtýr sevgili kardeþlerim. Üçü de zikrullahtýr fakat bir insaný tasavvuf yolundaki ya da Kur’ân yolundaki nihai hedefe yani irþad makamýnýn sahibi olmaya götüren, üçüncü tarz zikirdir; kalbî zikirdir. Zikrin kalp tarafýndan söylenmesidir, dil tarafýndan deðil; kalbin zikir yapmasýdýr. Ýþte sevgili kardeþlerim, hepiniz Allah içinsiniz, Allah için yaþýyorsunuz. Böyle bir statüde hepimiz için söz konusu olan þey, gerçekten Allah için olmaktýr. Böyle bir husus içinse zikri kalbe indirmeniz temeldir.
Öyleyse Allah’a kul olmak, Allah’a ulaþmayý dilemeden hiç kimse için baþlayamaz. Allah’a ulaþmayý dilemeyen bir insan, þeytanýn kuludur; Allah’ýn kulu deðildir. Ýster insan þeytanlar olsun, ister cin þeytanlar olsun ama þeytanýn kuludur. Oysaki Allahû Tealâ O’na kul olmamýzý istiyor. Ýþte Allahû Tealâ’nýn dizaynýnda bütün insanlar için söz konusu olan þey, Allah’ýn ismini “Allah, Allah, Allah…” diye zikretmektir. Allah’a gerçek anlamda kul olabilmek ancak zikirle mümkündür.
Kulluðun baþlangýç noktasý, Allah’a ulaþmayý dilemenin noktasýdýr. Bu, kulluðun baþlangýcýdýr. Bu baþlangýcý aþtýktan sonra ikinci kesime ulaþýlýr. Mürþide tâbiiyet, kul olmanýn ikinci safhasýdýr. Tâbiiyetle beraber vücudunuzdan ayrýlan ruhunuzun Allah’a doðru seyr-i sülûk isimli bir yolculuk yapmasý söz konusudur. Neticede de Allah’a, Allah’ýn Zat’ýna ulaþmasý söz konusudur. Böyle bir noktada Allah’ýn Zat’ýna ulaþtýðý noktada, kiþi 3. kulluða ulaþýr. Allah’a kul olmak! Söz konusu olan budur.
Öyleyse Allahû Tealâ’nýn bizi neden yarattýðýnýn sýrrý açýkça ortadadýr. Allahû Tealâ ezelde hepimizi biraraya getiriyor. Nasýl? Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ýn sýrtýndan onun çocuklarýný (1200 yýllýk hayatýndan ne kadar çocuðu olmuþsa hepsini), onlarýn herbirinin sýrtýndan kendi çocuklarýný, onlarýn herbirinin çocuklarýný, o çocuklardan da onlarýn vücuda getirdiði çocuklarý ortaya koyarak, ezelde daha onlar dünyaya gelmeden kim bilir kaç bin yýl önce, bütün Âdemoðullarýný biraraya getiriyor ve diyor ki:

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eþhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, þehidnâ, en tekûlû yevmel kýyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kýyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoðullarýnýn sýrtlarýndan onlarýn zürriyetlerini aldýðý zaman onlarý, nefsleri üzerine þahit tuttu. (Allahû Tealâ þöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz deðil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz þahit olduk.”


“e lestu birabbikum: Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?
kâlû: Dediler ki;
belâ: Evet.”

Hepimiz oradaydýk ve hepimiz Allahû Tealâ’ya “Evet.” dedik. Bunun hiç istisnasý yok, ezeldeki elest bezminde herkes oradaydý ve Allah’ýn “Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?” sualine herkes cevap verdi. “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” Onun üzerine Allahû Tealâ buyurdu ki: “Ben sizin Rabbiniz olduðuma göre ey nefsler! Ben sizlerden yemin istiyorum, Bana teslim olacaðýnýza dair. Yani nefsinizdeki bütün afetleri yok edeceðinize dair, tasfiye olacaðýnýza dair. Ey fizik vücutlar! Sizlerden ahd istiyorum; Bana teslim olacaðýnýza, teslim olarak Benim kulum olacaðýnýza dair. Ey ruhlar! Sizlerden de misak istiyorum; Bana fizik vücudunuz hayattayken geri dönüp Benim Zat’ýmda yok olmanýz için, ifna olmanýz için.”
Ýþte böyle bir dizaynla Allahû Tealâ bizim üç vücudumuza da sesleniyor ve diyor ki: “Sözlerimi iþittiniz mi?” Hepimiz elest bezminde Allahû Tealâ’ya, “Ýþittik.” diyoruz. Allahû Tealâ da buyuruyor ki: “Öyleyse itaat edin.”

5/MÂÝDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ýn, sizin üzerinizdeki ni’metini ve “iþittik ve itaat ettik” dediðiniz zaman, onunla sizi baðladýðý misakinizi hatýrlayýn. Allah’a karþý takva sahibi olun. Çünkü; O, göðüslerde (sinelerde) olaný bilir.


Yani ruhlar, nefsler ve vechler Allah’a verdikleri yemin misak ve ahdi gerçekleþtirmekle vazifeliler. Bu bapta onlarýn üzerlerine aldýklarý yemini gerçekleþtirmeleri söz konusudur.
Ýþte sevgili kardeþlerim, can dostlarým, gönül dostlarým, böyle bir olayda Allahû Tealâ’nýn iradesi de devreye giriyor ve bizim irademizden onun da Allahû Tealâ’ya teslim olmasý konusunda misak alýyor. Bu, Allah’ýn ahdidir. Ýrademizin Allah’a teslimi, Allah’ýn ahdidir. Bizim mutlaka gerçekleþtirmemiz lâzýmgelen bir husustur. Þimdi biz diyoruz ki: “Allahû Tealâ bizi Allah’a kul olalým diye yaratmýþ ve Allahû Tealâ bunu açýkça üzerimize farz kýlmýþtýr.”
Yasin Suresinin 60 ve 61. âyetlerinde buyuruyor ki:

36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûþ þeytân(þeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoðullarý! Ben, sizlerden þeytana kul olmayacaðýnýza dair ahd almadým mý? Muhakkak ki o (þeytan), size apaçýk bir düþmandýr.

36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sýrâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanýza (dair ahd almadým mý?) Bu da Sýratý Mustakîm (üzerinde bulunmak)týr.


“Ey Âdemoðullarý! Ben sizlerden ahd almadým mý? Þeytana kul olmayacaksýnýz diye. Çünkü þeytan size apaçýk bir düþmandýr. Ve Ben sizlerden Bana kul olacaðýnýza dair ahd almadým mý? Bu da Sýratý Mustakîm’dir. Sýratý Mustakîm üzerinde bulunmaktýr.”
Ýþte Allahû Tealâ’nýn bizi yaratmasýnýn arkasýnda aslî faktör olarak bu emir vardýr; Allah’a kul olma emri, þeytanýn hegemonyasýndan kurtulmak, þeytanýn hâkimiyetinden kurtulmak ve Allah’a kul olmak. Bu hedefe dayalý olarak yaratýlmýþýz. Allahû Tealâ sadece bu hedefe yönelenleri sever ve Allah onlarýn dostu olur ama bu hedefe yönelmeyenleri sevmez. Onlar, tagutun yani insan ve cin þeytanlarýn kulu olurlar.
Fatiha Suresine baktýðýmýz zaman Allah’ýn bizi gerçekten kul olarak yaratmak istemesi çok açýk bir þekilde ortaya çýkýyor. Çünkü Fatiha Suresinde diyoruz ki (Fatiha Suresi bizim Allah’a müracaatýmýzdýr, Allah’a yakarmamýzdýr.):

1/FÂTÝHA-1: Bismillâhir rahmânir rahîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.

1/FÂTÝHA-2: El hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
Hamd; âlemlerin Rabbi olan Allah’adir.

1/FÂTÝHA-3: Er rahmânir rahîm(rahîmi).
Rahmân’dýr, Rahîm’dir.


Rahmân esmasý herkes içindir. Rahîm esmasý ise sadece Allah’a ulaþmayý dileyenleri kapsar. Allahû Tealâ onun ötesine tesir sahasý oluþturmamýþtýr.

1/FÂTÝHA-4: Mâliki yevmid dîn(dîne).
Dîn gününün MALÝK’idir.


Dîn günü, ruhun Allah’a ulaþtýðý gündür. Dünya hayatýný yaþarken kim Allah’a ulaþmayý dilerse, ruhu o kiþinin vücudundan ayrýlýr; seyr-i sülûk isimli bir yolculukla Allah’a ulaþýr. Ulaþtýðý gün dîn günüdür. Ama ayný zamanda dîn gününü Allahû Tealâ kýyâmet günü için de kullanýyor. Ayný zamanda dîn gününü mürþide tâbî olduðumuz gün için de kullanýyor. Öyleyse Allahû Tealâ’nýn kullandýðý bu muhtevada kiþinin dîn gününün sahibi olmasý, Allah’a kul olmasýyla paralel bir olgudur.
Yedi tane kulluk söz konusudur. Sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler, Allah’a kul olabilirler. Diðerleri olamazlar sevgili kardeþlerim. Öyleyse Allahû Tealâ’ya bundan sonra ne diyoruz?

1/FÂTÝHA-5: Ýyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Allah’ým!) Yalnýz Sana kul oluruz ve yalnýz Senden ÝSTÝANE (mürþidimizi) isteriz.


“Yalnýz Sana kul oluruz.”
Öyleyse bütün insanlar bir hedefe dayalý olarak yaratýlmýþlardýr: Allah’a kul olmak. Bunun için yaratýldýk; Allah kul olmak için. Ve Kur’ân-ý Kerim’de sadece Allah’a kul olmamýz emredilmektedir. Ýþte onunla iftihar ederiz, onunla büyük mutluluk duyarýz ki; biz Allah’ýn kuluyuz. Hamd ederiz, þükrederiz ki Allahû Tealâ bizi yarattý ve kulluðuna kabul buyurdu. Biz Allah’ýn kulu olduk. Öyleyse Allah’a kul olmanýn muhtevasýnda Allah’ýn bize sevgi duymasý, bizim de Allah’a karþý sevgi duymamýz söz konusudur. Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanlarýn (Allah’a ulaþmayý dileyenlerin) dostudur, onlarý (onlarýn nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çýkarýr. Ve kâfirlerin dostlarý taguttur (onlar, þeytaný dost edinirler, þeytan kimseye dost olmaz), onlarý (onlarýn nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çýkarýrlar. Ýþte onlar, ateþ ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardýr.


Allahû Tealâ: “Allah, âmenû olanlarýn (Allah’a ulaþmayý dileyenlerin) dostudur.” diyor.
Âmenû olmak sadece Allah’a ulaþmayý dilersek gerçekleþen bir olgudur. Allah’a inanan bir insan Allah’a inanýyor diye Allah’ýn kulu olamaz; o mü’mindir. Ama hak mü’min olmamýþtýr. Hak mü’minler, Allah’a ulaþmayý dileyen mü’minlerdir. Allah’a inananlardan Allah’a ulaþmayý dileyenler! Ýþte onlar hak mü’minlerdir. Cennete gidecek olan mü’minler hak mü’minlerdir. Allah’a inanmak, bir insaný cennete ulaþtýrmak için yeterli sebep deðildir. Her ne kadar insanlar, “Kalbinde zerre kadar îmân olan mutlaka cennete girecektir.” diye bir sözün ardýna düþmüþlerse de bu söz, Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafýndan söylenmemiþtir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde diyor ki: “Benim hadîslerim gelecekte tartýþýlacaktýr ama o tartýþma sýrasýnda Kur’ân’a bakýn. Benim hiçbir hadîsim Kur’ân’a aykýrý olamaz.” Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e baktýðýmýz zaman O’nun oluþturduðu statü içerisinde ne görüyoruz sevgili kardeþlerim? Gördüðümüz þey açýk ve kesin: Allah, Allah’a ulaþmayý dileyenleri seviyor. Dilemeyen insan Allah’ýn sevgisine muhatap olamýyor, lâyýk olamýyor.
Allah âmenû olanlarýn dostudur. Onlarý zulmetten nura çýkarýr. Çünkü âmenû olan kiþi mutlaka 14. basamakta gören, iþiten ve idrak eden bir kiþi sýfatýyla mürþidine ulaþacaktýr. Ve mürþidinin önünde tâbiiyeti gerçekleþtirecektir. O zaman kalbin içine îmân yazýlacaktýr. Kiþi îmâný artan bir mü’min olacaktýr. Ama Allah’a ulaþmayý dilemeyen Allah’a inananlar, hak mü’minler deðillerdir; mü’minlerdir. Allah’a ulaþmayý dilemedikleri için sadece inancýn sahipleridirler ve Allah’a kul olmayan bir insan Allah’ýn cennetine giremez.
Allah’a ulaþmayý dilemeden hiç kimse Allah’a kul olamaz. Yaratýlýþ sebebimiz Allah’a kul olmaktýr.
Ýþte görüyoruz ki sadece Allah’a ulaþmayý dileyenlerin vücuda getirdiði bir olay söz konusudur. Bu olay (Allah’a ulaþmayý dilemek), bütün insanlar için bir mutluluk kaynaðýdýr. Çünkü Allahû Tealâ böyle insanlarý seviyor, hak mü’minleri seviyor, Allah’a ulaþmayý dileyenleri seviyor. Âmenû olan mü’minleri seviyor ve bu kiþi kýsa bir süre sonra mürþidine ulaþacaktýr, tâbîiyetini gerçekleþtirecektir. Tâbiiyeti sýrasýnda ruhu vücudundan ayrýlacaktýr, Allah’a doðru yola çýkacaktýr. Neticede de Allah, o kiþinin ruhunu mutlaka Kendisine ulaþtýracaktýr.
Ýþte o kiþinin ruhu Allah’a ulaþtý, seyr-i sülûk tamamlandý. Bu kiþi Allahû Tealâ tarafýndan 3. kat cennetin sahibi kýlýndý. Peki, bu hedefe ulaþma iþlemini kim yaptý? Biz yapmadýk. Allah yaptý sevgili kardeþlerim. Allah bütün insanlardan Allah’a ulaþmayý dileyenleri (sadece onlarýgöz kırpma Kendisine ulaþtýrýr. Allah’a ulaþmayý dilemeyenleri dalâlette býrakýr. Ama dileyenleri mutlaka Kendisine ulaþtýrýr. Ýþte dilemeyenler dalâlette olanlardýr. Allah’ýn kulu olmayanlar dalâlettedir. Rad Suresinin 27. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bunu söylüyor:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeþâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mý?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediði kimseyi dalâlette býrakýr ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaþtýrýr (hidayete erdirir).”


“Allah dalâlette olanlarý býrakýr yani onlarla ilgilenmez. Ama Allah’a ulaþmayý dilemeyenlerden, dalâlette olanlardan her kim Allah’a ulaþmayý dilerse Allah, onlarý Kendisine ulaþtýrýr.”
Ýþte sevgili kardeþlerim, can dostlarým, gönül dostlarým, Allah’ýn Kendisine ulaþtýrmak üzere seçtiði kullarýndan -ki insanlarýn %90’dan fazlasý seçilir- sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler onlar, Allah’ýn bizi yaratma emrine itaat edenlerdir. Bu kiþi mürþidine ulaþacaktýr, tâbî olacaktýr, ruhunu Allah’a ulaþtýracaktýr. O zaman Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesindeki zulmetten nura ulaþmak söz konusu olacaktýr. O kiþinin kalbi baþlangýçta %100 afetlerden oluþuyordu. Nefsinin kalbi kapkaranlýktý. Afetler, karanlýklarla temsil olunurlar. Ama zulmet dediðimiz bu karanlýklarýn nefs tezkiyesi yoluyla ve tasfiyesi yoluyla önce yarýya indirilmesi, sonra tamamen yok edilmesi söz konusudur. Ýþte bu hedefe yönelik olarak Allahû Tealâ’nýn indinde bir farklý dizayn oluþur.
Bu minval üzere hedefe yürüyoruz. Nefsimizin kalbi, ruhumuzu Allah’a ulaþtýrdýðýmýz zaman %51 nura kavuþur. Daha sonra nurlar %80’i aþar ve fizik vücudumuzu Allah’a teslim ederiz. Daha sonra nefsimizi Allah’a teslim ederiz; aydýnlýk %100 olur. Ýþte Allahû Tealâ’nýn zulmetten nura götürmesi budur. Ama âyet-i kerimenin devamýna bakýnca, buradaki nurlanma olayýnýn sadece yarýya kadar (%51 nur birikimine kadar) olduðunu anlýyoruz.
“Allah âmenû olanlarýn dostudur; onlarý zulmetten nura çýkarýr.” Bu, 1. bölümü. Þimdi 2. bölüme geliyoruz: “O kâfirlere gelince onlar da tagutun dostlarýdýr. Tagut, onlarý nurdan zulmete ulaþtýrýr.”
Nasýl oluyormuþ bu iþ? Bir kiþi ruhunu Allah’a ulaþtýrdýktan sonra zikirlerinde azalma baþlarsa ve bu azalma devam ederse, nefsinin kalbindeki afetlerin yeniden nefsin kalbine yerleþmeye baþlamasýna sebep olur. Ve kiþinin yarýya kadar aydýnmýþ olan kalbi, yavaþ yavaþ tekrar karanlýða geri döner.
Ýþte sevgili kardeþlerim, can dostlarým, gönül dostlarým, Allah ile olan iliþkilerinizde Allahû Tealâ’nýn insanlarý zulmetten nura ulaþtýrmasý söz konusudur. Bu âyet-i kerimenin bütününü alýrsak, yarýya kadar nura ulaþtýrmasý söz konusudur. Eðer kiþi bu noktadan sonra Allah’a kul olmaktan çýkarsa, Allah yolundan saparsa, þeytan onu kandýrabilirse o zaman bu kiþinin kalbi %51 nurdan gene %0’a doðru geri döner. Geri dönüþ devam ettiði sürece mutlaka kalbin içindeki nurlar sýfýra ulaþacaktýr.
Öyleyse bir kiþi ruhunu Allah’a ulaþtýrdýktan sonra zikirden vazgeçmemelidir. Bu istikamette o kiþi için söz konusu olan þey, Allah’ýn emrini gerçekleþtirmektir. Görevini yapsaydý, bu kiþinin nefsi önce tezkiye olacaktý, %51 nurla dolacaktý. Bu kiþi yoluna devam ederse, zikrini býraktýðý yerden aþaðý doðru düþmesine müsaade etmeksizin ayný seviyede tutabilmesi veya daha güzeli; yavaþ yavaþ zikrini arttýrabilmesi söz konusuysa, o kiþi hiçbir zaman düþmez. Ve ruhunu Allah’a teslim ettikten sonra bir gün fizik vücudunu da Allah’a teslim eder. Devam eder de zikrini artýrýrsa, daimî zikre ulaþýrsa nefsini de Allah’a teslim eder.
Öyleyse Allah’ýn bizi yaratmaktan muradý, ruhumuzu da nefsimizi de vechimizi de irademizi de Allah’a teslim etmemizdir. Ve Allahû Tealâ’nýn bizi, “Ýrþada memur ve mezun kýlýndýn.” cümlesiyle irþad makamýna tayin etmesidir. Ýþte iradenin teslimi, bir insanýn kulluðunun sonudur; en üst boyuttur. Herkes için ulaþýlacak olan merhaleler burada tamamlanýr. Ama bu herkesin ötesinde Allahû Tealâ’nýn resûlleri vardýr: Velî resûller, kavim resûlleri. Allahû Tealâ’nýn resûlleri vardýr; peygamber resûlleri. Onlar bu irade tesliminin de ötesindedirler. Bütün resûller doðmadan evvel seçilirler. Allahû Tealâ tarafýndan seçilirler ve bir gün bir olgunluk kademesinden hareketle, onlar sorumluluklarýný mutlaka bilecek olurlar. Allahû Tealâ onlarý o sorumluluklarýný içerisinde deðerlendirir.
Görülüyor ki sevgili kardeþlerim, biz insanlar Allah’a kul olmak için yaratýlmýþýz. Allahû Tealâ bizi Allah’a kul etmek için yaratmýþ.
Allahû Tealâ’nýn hepinizi en yüksek seviyedeki Allah’ýn kullarý hüviyetine ulaþtýrmasý dualarýmýzla, dileklerimizle
Gönderen: 20.09.2007 - 23:57
Bu Mesaji Bildir   munib üyenin diger mesajlarini ara munib üyenin Profiline bak munib üyeye özel mesaj gönder munib üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 616 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
su_mavisi (45), güldiyarýn.. (42), apoozbay (38), sewimli (40), haziranda (54), fatih_3301 (40), huso (69), eylul (49), misem (37), yunus40 (53), _gonul_ (43), Musdemert (57), hasandemir (61), Affet Yarab (44), kardelenmisali (38), KARAPECE (39), ugurbayat (45), figo19 (40), kimyagerus (44), dmrci_19 (40), sakal (42), Ben_Ugurum (37), redikidi (42), Muslima82 (42), Furkan2002 (47), canadian.muslim (38), rumeysal (36), bint (38), sofi29 (37), tigalis (46), hayat nur (42), seheryildizi_61 (38), Gelincik (42), xxxDERTLIxxx (39), dedeminköprüsü (45), ibo-G (36), Vuslat66 (39), ssevvall (54), alisevim (58), M.T.K (45), By_CyborgMx (37), nafi (43), nur_84 (40), TeBeSS (43), gonulgozum (43), ürgüplü (42), ewliya (48), Metozcan (61), Erol Poyraz (41), ALTINOLUK (48), munevver esra (34), sekoya (55), asiye (64), SumeyraKosar (37), adem ezgin (35), Ali.k (29), SaHRaNuR (39), hak yolcusu (45), Altay_92 (32), ersin34 (44), bekir_42 (44), ozean52 (53), erenler67 (48)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63246 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.