0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » PEYGAMBERLER ANSiKLOPEDiSi

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
PEYGAMBERLER ANSiKLOPEDiSi
569 Mesaj -
Hz. ADEM

Hz. Adem , yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanlarýnbabasý'dýr.
Çeþitli memleketlerden getirilen topraklarý melekler su ile çamur yapýp, insan þekline koydular. Mekke ile Taif arasýnda 40 yýl yatýp salsal oldu. Yani piþmiþ gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamýn nuru alnýna kondu. Sonra Muharrem'in onuncu Cuma günü ruh verildi. Her þeyin ismi ve faydasý kendisine bildirildi. Boyu ve yaþý kesin olarak bildirilmedi. Allahü tealanýn emri ile bütün melekler, Adem'e secde etti, ama Ýblis (þeytan) kibirlenip, bu emre karþý geldi ve secde etmedi. Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem'e secde edin , demiþtik. Ýblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladý, böylece kafirlerden oldu »aglaBakara, 34) . Hz. Adem 40 yaþýnda Firdevs adýndaki Cennet'e götürüldü. Cennet'de yahut daha önce Mekke dýþýnda uyurken, sol kaburga kemiðinden Hz. Havva yaratýldý. Allahü teala onlarý birbirine nikah etti. Yasak edilen aðaçtan unutarak ve Ýblis'in oyununa gelerek önce Havva, sonra Adem aleyhisselam yedikleri için Cennetten çýkarýldýlar. Adem aleyhisselam Hindistan'da Seylan (Ceylon) adasýna, Havva ise Cidde'ye indirildi. 200 sene aðlayýp yalvardýktan sonra , tövbe ve dualarý kabul olup, hacca gitmesi emr olundu: «Sonra Rabbi onu seçkin kýldý; tevbesini kabul etti ve doðru yola yöneltti »aglaTa'ha, 122) . Arafat ovasýnda Havva ile buluþtu. Kabe'yi inþa etti.

Hz. Adem her sene hac yapardý. Arafat meydanýnda veya baþka meydanda , kýyamete kadar gelecek çocuklarý belinden zerreler halinde çýkarýldý. Ben sizin Rabbiniz deðil miyim diye soruldu. Hepsi Evet dedi. Sonra hepsi zerreler haline gelip, beline girdiler. Yahut belinden yalnýz kendi çocuklarý çýktý. Sonra Þam'a geldiler. Burada çocuklarý oldu. Neslinden 40.000 kiþiyi gördü. 1500 yaþýnda iken çocuklarýna peygamber oldu. Çocuklarý çeþitli dillerde konuþtu. Cebrail aleyhisselam 12 kere geldi. Oruç, her gün bir vakit namaz ve gusül abdesti emredildi. Kendisine kitap verilip, fizik, kimya, týp, eczacýlýk, matematik bilgileri öðretildi. Süryani, Ýbrani ve Arabi diller ile kerpiç üstüne çok kitap yazýldý. Bir rivayete göre 2000 yaþýnda iken Cuma günü vefat etti. Hz. Havva 40 sene sonra vefat etti. Kabirlerinin Kudüs'de veya Mina da Mescid-i Hif'de veya Arafat'da olduðu rivayetleri vardýr.


Habil ile Kabil

Habil ile Kabil Hz. Adem'in oðullarýndan ikisidir. Habil'in Allah'a yaptýðý kurban'ýn kabul edildiði ve kendi kurbanýn Allah tarafýndan kabul edilmediði için Kabil, Habil'i öldürür ve böylece dünyada ilk kâtil olma makamýna mazhar olur. Sonra bir kargadan görüp Habil'i yerin altýna gömdü. Allahü teala Kur'an-ý Kerimde mealen buyuruyor ki Allah nezdinde Ýsa'nýn durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattý. Sonra ona OL dedi ve oluverdi (Al-i Ýmran, 59) . Burada deðinilen durum, Hz.Ýsa'nýn ve Hz. Adem'in babasýz dünyaya gelmeleridir (M.K.). Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.) Hz. Adem hakkýnda Allahü teala Adem'i (aleyhisselam) yeryüzünün her tarafýndan aldýrdýðý topraktan yarattý. Bu sebeple zürriyetinden siyah, beyaz, esmer, kýrmýzý renkte olanlar olduðu gibi, bazýlarý da bu renklerin arasýndadýr. Bazýsý yumuþak, bazýsý sert, bazýsý halis ve temiz oldu (Hadis-i þerif, Müsned-i Ahmed bin Hanbel) buyurmuþtur.


Hz. Adem 5 þeyi ile bahtiyar olmuþtur:
1) Hatasýný itiraf etmek
2) Piþmanlýk duymak
3) Nefsini kötülemek
4) Tevbeye devam etmek
5) Rahmetten ümidini kesmemek

Ýblis de 5 þeyden bedbaht olmuþtur:
1) Günahýný ikrar (saklamadan söylemek) etmemek
2) Piþmanlýk duymamak
3) Kendini kötülememek
4) Kendini kötülemeyip azgýnlýðýný Allahü Teala'ya nisbet etmek
5) Rahmetten ümidini kesmek





H Z . NUH A.S.


Hz. Nuh, Ýdris aleyhisselamýn göðe çýkarýldýktan sonra azan insanlara peygamber olarak gönderildi. Ýnsanlar putlara tapmaya baþladý. Cenab-ý Hak bunun için Nuh aleyhisselamý peygamber olarak gönderdi. O zaman 50 yaþýnda idi. Yýllarca insanlarý dine davet etti, putlara tapýnmaktan sakýndýrdý ve Allahü Tealaya ibadet etmelerini söyledi. Ama Nuh aleyhisselama kendi oðlu Yam yani Ken'an bile iman etmedi, hatta alaya alýp iþkence ettiler: Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim ! Allah'a kulluk edin, sizin ondan baska tanrýnýz yoktur. Dogrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabýndan korkuyorum (A'raf, 59) . Nuh aleyhisselam insanlarýn davetine icabet etmedikleri için onlara beddua etti: (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak þaþkýnlýklarýný artýr (Nuh, 24) .
Allahü Teala da bundan sonra Nuh aleyhisselam'a gemi yapmasýný emretti: Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarýnca gemiyi yap ve zulmedenler hakkýnda bana (bir þey) söyleme! Onlar mutlaka boðulacaklardýr! (Hud, 37) . Gemi bitince tufan oldu (denizler taþti ve her taraf su oldu). Nuh aleyhisselam sayýsý 80 kisi kadar olan mü'minler ile 3 katlý olan gemiye bindi. Nuh aleyhisselam gemiye her hayvandan birer çift aldý. Oðlu Ken'an'i da gemiye almak istedi, ama o Beni sudan koruyacak bir daða sýðýnacaðým dedi, gemiye binmedi ve hemen bir dalga onu alýp boðdu. Allah Teala da Nuh aleyhisselamýn bu oðlu hakkýnda af dilemesine karþýlýk: Ey Nuh! O asla senin ailenden deðildir. Çünkü onun yaptýðý kötü bir iþtir. O halde hakkýnda bilgin olmayan bir þeyi benden isteme. (Hud, 46) buyurdu.

Sular daðlarý aþtý, insanlar ve hayvanlar telef oldu. 150 gün geçtikten sonra Allahü Teala: Yere suyunu Çek göðe ey gök sen de yaðmurunu tut buyurdu ve bunun üzerine yaðmur durdu, sular çekildi. Gemi Irak'taki Cudi daðýna oturdu. Hz. Nuh'a inanýp kurtulan insanlar aç olduklarý ve daðda yiyecek olmadýðý için Nuh aleyhisselamýn emri üzerine ellerinde olan bütün yiyecekleri birleþtirdiler ve böylece ilk defa Aþure yemeðini yaptýlar. Ýnsanlar Nuh aleyhisselamýn 3 oðlu Sam, Ham ve Yafes'ten türediði için Hz. Nuh'a ikinci Adem de denir. Nuh aleyhisselamýn 1000 yaþýnda vefat ettiði söyleniyor, ama Kur'an-ý Kerim'de Andolsun ki biz Nuh'u kavmine gönderdik de o 1000 yýldan 50 yýl eksik bir süre yanlarýnda kaldý. (El-Ankebut, 14) geçiyor. . Hz. Nuh gemicilerin ve marangozlarýn piri sayýlýr, çünki bu iþleri Allah'ýn ihsanýyla ilk defa o yapmýþtýr.


Hz. Nuh'un evladlarýna vasiyeti

Bunlardan (ilk) ikisini býrakmayýnýz, ikisini de hazer ediniz (yapmayýnýz)
1. La ilahe illallah
2. Subhanallah vebi hamdihiy'dir
3. Gavurluktan (sakýnýn)
4. Kibir ('den sizi nehyederim) »










H Z . ZÜLKARNEYN A.S.

Hz. Zülkarneyn'in peygamber mi, veli mi oldugu tam belli degildir. Kur'an-i Kerim'de doguya ve batiya düzenledigi seferleri zikr edilmistir. Asil isminin Iskender olup düzenledigi seferlerden dolayi Iskender-i Zükarneyn nâmiyla anilmistir . Kur'an-i Kerim'de (Resulüm!) Sana Zülkarneyn hakkinda soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatira okuyacagim buyurulmustur. Âyette deginilen konu, rivayet edildigine göre, bir gün yahudilerin Mekke'ye gelip Peygamberimizin Tevratta bildirilen son peygamberin olup olmadigini ögrenmek istemeleri'dir. Bunun icin de Peygamberimize bir soru sormuslardir. Baska bir rivayete göre ise bu soruyu Mekke müsrikleri sormustur. Yahudilerin: Sen bize hep bizden ögrendigin Musa, Ibrahim ve Adem'den haber veriyorsun. Tevratta tek bir yerde bildirilen bir peygamber'den bildir" demeleri üzerine Peygamberimiz Bu kisi Zülkarneyn'dir buyurmus ve bu âyet inmistir . Ibrahim aleyhisselam zamaninda yasayan Zülkarneyn aleyhisselam onunla birlikte haccetti, elini öpüp duasini aldi.

Teyzesinin oglu olan Hz. Hizir'i ordusuna kumandan tâyin etti. Bir kavmin istegi üzerine Ye'cûc ve Me'cûc kavminin insanlara zarar vermemeleri icin tas ve demir'den bir sed yapti ve böylece Ye'cûc ve Me'cûc'un hapsetti . Bir rivayete göre bu dilekte bulunan kavim Türkler imis . Bu sed simdiki Cin seddi degildir. Ye'cûc ve Me'cûc kavimleri bu seddi kiyamete yakin delecekler (2. noktaya bakiniz). Hz. Zülkarneyn Asya ve Avrupa kitalarinâ hâkim oldu. Her tarafa Allah'in emirlerini yayip, kâfirlerle savasip, mü'minlere güzel muâmelede bulundu. Medine ile Sam arasinda, Sam'a bes günlük bir mesafedeki Dûmet-ül Cendel denilen yerde vefat etti. Mekke'de veya yine o civarda Tehâme daginda defn edildi . Iskender isimli oldugu icin târihte gecen Iskender isimli bircok hükümdarin Hz. Zülkarneyn'in oldugu itiraf edilmistir. Bediüzzaman bu konu hakkinda mâlumat vermektedir. Ehl-i tahkikin beyanina göre, hem Zülkarneyn ünvaninin isaretiyle, Yemen padisahlarindan Zülyezen gibi 'zü' kelimesiyle basliyan isimleri bulundugundan bu Zülkarneyn, Iskender-i Rumi degildir. Belki Yemen padisahlarindan birisidir ki, Hazret-i Ibrahimin zamaninda bulunmus ve Hazret-i Hizirdan ders almis. Iskender-i Rumi ise, miladdan tâkriben ücyüz sene evvel gelmis, Aristodan ders almis. Târih-i beseri, muntazaman surette ücbin seneye kadar gidiyor. Bu nâkis ve kisa târih nazari, Hazret-i Ibrahimin zamanindan evvel dogru olarak hükmedemiyor.

Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmustur ki. Ismini duydugunuz kimselerden yeryüzünde dört kisi mâlik oldu. Mü'min olan ikisi, ikisi de kâfir idi. Mü'min olan ikisi, Zülkarneyn ile Süleyman idi. Kâfir olan ikisi de Nemrud ile Buhtunnasar idi. Besinci olarak yeryüzüne benim evlâdimdan biri yâni Mehdi mâlik olacaktir. Kehf sûresinin 83-101 âyetleri Hz. Zülkarneyn'in kissasini anlatmaktadir. Genis mâlumat icin oraya bakiniz.



2. Ye'cûc ve Me'cûc
Peygamberimiz kiyamet alametlerinden biri olarak da Ye'cûc ve Me'cûc kavimlerinin yeryüzüne dagilmalarini ve her tarafa küfrü yaymalarindan bahsetmistir. Bu kavimler Hz. Nuh'un Yâfes isimli oglunun soyundandirlar. Yüzleri yassi, gözleri kücük, kulaklari cok büyük, boylari kisadir. Her birinin bin cocugu olur ve böylece sayilari insanlarin ve cinlerin sayisinin 90% kadardir. Kiyamete yakin bir zaman Hz. Zülkarneyn'in yaptigi seddi delip dünyaya yayilacaklardir.








H Z . ÝSMAÝL A.S.


2. Hz. Ýsmail'in hikayesi
Ýsmail aleyhisselam, Þam diyarýnda (Filistin, Suriye) doðdu. Babasi Ýbrahim aleyhisselam, Allahü Tealanýn emriyle, annesi Hacer Hatunla birlikte Mekke'ye götürdü . Yanlarýna bir miktar yiyecek ve su ile birlikte þimdiki Kâbe'nin bulunduðu yere býrakarak Þam'a döndü. Bir rivayete göre Ýbrahim aleyhisselam Hacer Hatunu Kâbe'nin bulunduðu yere býrakýnca o: Sen bizi kime býrakýyorsun. Bize kim bakacak ?" sorusuna Ýbrahim aleyhisselam. Ben sizi Allah'a býrakýyorum" demiþtir. Hacer Hatun bunu duyunca O zaman iþini yaptýysan gidebilirsin" demiþtir. Hacer Hatun su ararken, þimdiki zemzem kuyusunun yerinde yatan Ýsmail aleyhisselam tepindi. Hacer Hatun oðluna su verebilmek için yedi kez Safa ile Merve arasýnda koþuþtu ise de su bulamadý. O zaman ayaklarýný vurduðu veya Cebrail aleyhisselam ýn vurduðu yerden Zemzem suyu çýktý. Hacer Hatun burada yaþarken, Yemen tarafýndan Cürhüm kabilesi gelip Mekke'nin bulunduðu yere yerleþtiler.

2.1. Ýsmail aleyhisselamýn kurban edilmesi
Hz. Ýbrahim bir ara bir rüya gördü. Bu Yüce Allah'ýn bir vahyi idi. Ona oðlu Ýsmail'i kurban etmesi emrolunmuþtu. Bunun üzerine henüz 12 yaþýnda bulunan Hz. Ýsmail'i, Mekke'de Sebir daðýnýn eteðinde tenha bir yere götürdü. Onu Allah rýzasý için kurban etmek istiyordu. Ýsmail aleyhisselam da:" Babacýðým , emrolunduðun þeyi yap. Ýnþallah beni sabredenlerden bulursun" diyordu. Bu Allah yolunda fedâkarlýðýn en yüksek bir niþaný idi . Ama, Allahü Teâlâ rüyasýnda sadakat göstermesi üzerine ona bir koç ihsan buyurdu. Ýsmail aleyhisselam böylece kurban edilmekten kurtuldu. Kurban bayramýný da biz müslümanlar da vak'a yüzünden ihya etmekteyiz. Halilullah'ýn hangi oðlunu kurban ettiði kesinlikle bilinmemektedir. Kur'an-ý Kerim'de sadece oðlunu kurban ettiði belirtilmektedir:«Babasýyla beraber yürüyüp gezecek çaða eriþince: Yavrucuðum ! Rüyada seni bogazladýðýmý! Emrolundugun þeyi yap. Ýnþaallah beni sabredenlerden bulursun, dedi. Fakat cumhura göre kurban edilen çocuðun Ýsmail aleyhisselam'ýn olduðu kanaatindedir. Bazý müfessirlere göre ise Ýsmail aleyhisselamýn deðil de Ýshak aleyhisselamýn kurban edildiðini öne sürmektedirler. Yalnýz, bu fikri Israilogullarý da söylemektedirler.

2.2. Ýsmail aleyhisselamýn peygamberliði
Hz. Ýsmail gençlik çaðýna gelince, Cürhümlülerden iki defa evlendi . Daha sonra tekrar Mekke'ye gelen Ýbrahim aleyhisselamla birlikte Kâbe-i Muazzamayý inþâ ettiler ve hac ibadetini yaptýlar . Ýsmail aleyhisselam Yemen kabilelerine (Cürhüm kabilesi) ve „Amalika" denilen eski bir kavme peygamber olarak gönderildi. Ýnsanlara babasý Hz. Ýbrahim'e bildirilen dinin hükümlerini teblið etti ve daveti 50 yýl sürdü. Buna raðmen malesef pek az kimse iman etti. Ýshak aleyhisselamý yanýna davet edip kýzýný onun oðlu Ýlyas'a nikahla dive bazý vasiyetler de bulundu. Babasý Ýbrahim aleyhisselam'ýn ölümünden 40 sene sonra , 133 veya 137 yaþlarýnda iken Mekke'de vefat etti. Ekseri rivayete göre Mescid-i Haram'da Kabe-i Muazzamanýn kuzey duvarý önünde bulunan Hatim denilen yere defn edildi. Ýsmail aleyhisselamýn 12 oðlundan çoðalan torunlarý zamanla Arabistan Yarýmadasý'nýn her tarafýna yayýldýlar. Peygamber efendimizin (s.a.v.) 20. dedesi Adnan ile Ýsmail aleyhisselam arasýnda 30 baba vardý . Peygamberimiz efendimiz (s.a.v.) de bir Hadis-i þerifinde : « Allahü Teâlâ Ademoðullarýndan (Hz.) Ýsmail'i seçti. Ýsmail'in evlâdýndan (oðullarýndan) Kinane'yi, Kinaneoðullarýndan Kureys'i seçti ve ayýrdý. Kureyþ'ten Haþimoðullarýný, Haþimoðullarýndan da beni seçti ve ayýrdý » (Kadizâde) buyurmuþtur..






H Z . YUSUF A.S.


Kurân'da adý geçen Beni Ýsrail peygamberlerinden biri.

Hz. Yûsuf Kurân'da adi geçen peygamberlerden birisi olup, Yakub Peygamberin oðludur. Nesebi Hz. Ýbrahim'e kadar varýr (Kamil Miras, Tecrit Tercümesi, IX, 139).

Kur'ân-ý Kerîm'de kendi adýný taþýyan bir sûre vardýr. Tamamý 111 âyet olan bu sûrenin 98 âyeti (4-101) Hz. Yûsuf'tan bahseder. Bu âyetlerde anlatýldýðýna göre Hz. Yûsuf'un hayat hikâyesi özetle þöyledir:

Hz. Yûsuf'un on bir tane erkek kardeþi vardý. Yûsuf fevkalâde güzel ve son derece zekî idi. Babalarý Hz. Yakub en çok Yûsuf'u seviyordu. Bu sevgiyi aðabeyleri kýskanýyorlardý.

Yûsuf (a.s) bir gece rüyasýnda on bir yýldýzn, Güneþ ve ayin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyayý babasýna anlattý. Babasý rüyanýn, Hz. Yûsuf'un büyük bir adam olacaðýna iþaret olduðunu anladý ve Yûsuf'a rüyasýný aðabeylerine anlatmamasýný tembihledi. Ancak, aðabeyleri bundan haberdar oldular ve Yûsuf'u öldürüp bir yere atmayý plânladýlar. Babalarýndan izin alarak, gezip eðlenmek bahanesiyle Yûsuf'u alýp kýrlara,götürdüler. Onu bir kuyuya attýlar, gömleðini da kana bulayarak, "Yûsuf'u kurt kaptý" diye babalarýna yalan söylediler.

Kuyunun yanýndan geçmekten olan bir kafile Yûsuf'u buldu ve köle olarak satmak üzere alýp, Mýsýr'a götürdüler. Orada az bir fiyatla onu Azîz (maliye bakanýgöz kırpma'e sattýlar.

Azz'in hanýmý Yûsuf'a göz koydu. Onu kendisiyle beraber olmaya çagýrdý. Yûsuf (a.s) bunu kabul etmeyince, ona iftira edip kocasýna þikayet etti ve hapse attýrdý.

Hz. Yûsuf senelerce hapiste kaldý. Orada hükümdarýn þerbetçisi ve aþçýsý ile tanýþtý. Onlarýn gördükleri rüyalarýn yorumunu yaptý. Birisinin, kurtulup efendisinin hizmetine devam edeceðini, diðerinin ise öldüreceðini söyledi. Sonunda dediði çýktý. Hz. Yûsuf, kurtulana, kendisini efendisinin yanýnda anmasýný istedi.

Hükümdar bir gece rüyasýnda yedi zayýf ineðin yedi semiz ineði yediðini ve yedi yeþil baþakla yedi kuru baþak gördü. Bu rüyanýn yorumunu yaptýrmak istedi. Hz. Yûsuf'un rüya yorumu yaptýðýný örgendi ve onu hapisten çýkarýp, rüyasýný anlattý. Hz. Yûsuf, yedi sene bolluk olacaðýný, peþinden gelen yedi senenin ise kýtlýkla geçeceðini söyledi. Bunun üzerine hükümdar, Hz. Yûsuf'u maliye bakanlýðýna getirdi. Yûsuf (a.s) bolluk yýllarýnda bütün ambarlarý zahire ile doldurttu; kýtlýk yýllarý gelince bu zahireyi halka daðýtmaya baþladý. Ayni kýtlýk, Hz. Yûsuf un babasýnýn memleketi olan Ken'an diyarýnda da yaþandý.

Yûsuf (a.s)'un kardeþleri de zahire almak için iki kez Ken'an ilinden Mýsýr'a geldi. Sonunda Yûsuf (a.s) kardeþlerine kendini tanýttý ve onlarý affettiðini belirterek, "Bugün azarlanacak deðilsiniz, Allah sizi baðýþlar, o merhametlilerin merhametlisidir" (Yûsuf, 92) dedi. Yûsuf (a.s), babasý, annesi ve kardeþlerinin tamamýný Mýsýr'a davet etti.

Ailesi Mýsýr'a vardýðýnda Yûsuf (a.s) anne ve babasýný tahta oturttu; diðer on bir kardeþi ise Hz. Yûsuf'un önünde eðildiler. O zaman Yûsuf (a.s); "Babacýðým, iþte bu vaktiyle gördüðüm rüyanýn çýkýþýdýr; Rabbim onu gerçekleþtirdi. þeytan benimle kardeþlerimin arasýný bozduktan sonra, beni hapisten çýkaran, sizi çölden getiren Rabbim, bana pek çok iyiliklerde bulundu. Doðrusu Rabbim, dilediðine lütufkârdýr. O þüphesiz, bilendir, hâkimdir" (Yûsuf,100) dedi. Bu þekilde Ýsrail oðullarý, Filistin'den Mýsýr'a gelip yerleþmiþ oldu. Bir süre sonra Yakub (a.s) vefat etti. Yûsuf (a.s), Allah Teâlâ'ya söyle münacatta bulundu: "Rabbim, bana hükümdarlýk verdin, rüyalarýn yorumunu öðrettin. Ey göklerin ve yerin yarataný! Dünya ve âhirette koruyaným sensin! Benim canýmý, Müslüman olarak al! Ve beni iyilere kat!" (Yûsuf, 101). Yûsuf (a.s)'un hayat hikayesi Kur'âný Kerîm'de "Ahsenü'l-Kasas, Kýssalarýn en güzeli" ünvanýný aldý. Pek çok olaylarý içeren bu hayat hikâyesi için Allah Teâlâ söyle buyurdu: Ândolsun ki, Yûsuf ve kardeþlerinin olayýnda, soranlara nice ibretler vardýr" (Yûsuf, 7).

Yûsuf (a.s)'un defnedildiði yer, rivâyetlere göre, Ýbrahim (a.s)'in medfun bulunduðu Kudüs yakýnlarýnda Halilü'r-Rahman kasabasýndadýr.





H Z . MUSA A.S.


Allah Teâlâ'nýn, dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'ý verdiði ve yeryüzünde dinini teblið edip, hakim kýlmasý için gönderdiði Ulu'l-Azm* peygamberlerden biri. Hz. Ýbrahim (a.s)'in soyundan olup, israiloðullarýnýn akidelerini ýslah etmek ve onlarý Allah Teâlâ'nýn dilediði nizama kavuþturmakla görevlendirilmiþti. Küfürle mücadelesi Kur'ân-ý Kerim'de uzun uzun anlatýlmaktadýr.

Hz. Adem (a.s)'den, Resulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber gelmiþtir. Bu peygamberler, gönderildikleri kavimleri, Allah Teâlâ'ya iman etmeye çaðýrmýþlar; bu yolda kâfirlerle savaþmýþlar, yaþadýklarý diyarlardan çýkarýlmýþlar; ezilmiþler, hor görülmüþler ve hatta öldürülmüþlerdir.

Mûsa (a.s) da, Allah Teâlâ tarafýndan israiloðullarý'na gönderilmiþ bir resul idi. O da týpký kendisinden önce gönderilmiþ olan peygamberler gibi kavmini Allah'a iman etmeye çaðýrdý. Kavmine zulmeden ve ilâhlýk iddiasýnda bulunan Firavuna karþý tevhit yolunda mücahede etti. Bu uðurda, bütün peygamberlerin karþýsýna çýkan güçlükler, onun da karþýsýna çýktý. Doðup büyüdüðü diyardan çýkarýldý, kâfirler tarafýndan öldürülmek gayesiyle kovalandý. Allah Teâla Kur'ân-ý Kerim'de bir ayette Hz. Mûsa (a.s)'dan söyle bahsediyor: "Kur'ân'da Musa'yý da an. Çünkü o ihlâs sahibi idi ve israiloðullarý'na gönderilmiþ bir peygamber idi"aglaMeryem, 19/51).

Hz. Musa (a.s)'nýn Firavun ile olan kýssasý, Kuran'ýn bazý sûrelerinde çeþitli üslûplarda ve teferruatlý olarak anlatýlmýþtýr. Firavun ve ordusunun Kýzýldeniz'de boðulmalarý olayýndan sonra, israiloðullarý ile ilgili kýssasýna da geniþçe yer verilmiþtir.

Musa (a.s)'nýn Firavun ile olan mücadelesi, bir þahsýn bir kralla, bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret deðildir. Bilâkis bu hak ile bâtýl'ýn çatýþmasý, Rahman'ýn ordusu ile þeytanýn ordusunun kaçýnýlmaz savaþýdýr. Aslýnda hak ile batýl arasýndaki bu savaþ, insanoðlunun yaratýlýþýndan, insanlarý ýslah etmek üzere nebîler ve resullerin hayat sahnesine çýkmasýndan beri devam ede gelmektedir.

Sapýklýk ve batýl, daima iblis ve onun ordusu tarafýndan temsil edilmiþ, imana, tevhide, peygamberliðe, kýsaca Hakka sürekli meydan okumuþtur. Fakat kazanan daima Hak olmuþtur. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: "Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatýnda, hem de meleklerin þahid olacaðý günde muzaffer kýlacaðýz" (el-Mü'min, 40/51).

Hz. Musa (a.s)'da gönderildiði kavmi cehalet ve sapýklýk içerisinde buldu. Onlarý Hakka davet etti, yurdundan çýkarýldý, savaþtý ve sonunda Allah Teâlâ'nýn izniyle kazandý.

Hz. Musa (a.s)'nýn Nesebi, Doðumu ve Hayatý

Musa (a.s)'nin babasý, imran'dýr Onun babasý Yahser, onun da babasý Kahes'dir. Nesebi Yakub (a.s)'a ulaþýr; ki, onun babasý Hz. ishak (a.s), onun da babasý Hz. Ýbrahim (a.s)'dýr. Musa (a.s)'nýn yanýnda gördüðümüz Harun (a.s) onun kardeþidir. Allah Teâla, Musa (a.s)'yi Firavuna, imana davet için gönderdiðinde, Hz. Harun (a.s)'u da ona yardýmcý olarak seçmiþ ve görevlendirmiþti. Hz. Musa (a.s) Allah Teâla'ya söyle dua ederek, kardeþi Harun (a.s)'u kendisine yardýmcý yapmasýný istemiþti: Bir de bana ehlimden bir vezir, (yardýmcýgöz kırpma ver. Kardeþim Harun'u (ver) (Tâhâ, 20/29-30).

Hz. Musa (a.s), Mýsýr'ýn çok zor günler yaþadýðý bir dönemde doðdu. Bu sýrada, ilâhlýk iddialarýnda bulunarak haddi aþan Firavun, israiloðullarý halkýna dayanýlamayacak eziyetlerde bulunuyor, bu insanlarý zulümle kasýp kavuruyordu. israiloðullarý, Kýpt kavminin muamelelerinden ve krallarýnýn aðýr baskýlarýndan býkmýþlardý. Mýsýr'da yaþamanýn bir tadý kalmadýðýný biliyor ve dedelerinin yurdu olan Kenan illerine gitmek istiyorlardý. Ama onlardan her isinde istifade eden Firavun, yakalarýný bir türlü býrakmak istemiyordu. Onlara zulmün en akla gelmeyecek olanýný yaptý. Nitekim Kur'ân-ý Kerim'de; "Biz sana Musa ve Firavun'un mühim haberlerinden, iman edecek bir kavim için, gerçek olarak okuyacaðýz. Çünkü Firavun o yerde (Mýsýr'da) baþkaldýrmýþ ve ahalisini parçalara bölüp, kendisine baðlamýþtý" (el-Kasas, 28/3-4) buyuruluyor.

Firavun, saltanatý sýrasýnda israiloðullarýna çok kötü eziyetlerde bulundu; onlarý köle yaptý, en çirkin ve adî islerde çalýstýrdý. Allah Teâlâ, israiloðullarýný bu sýkýntýdan, azgýn Firavunun þerrinden, zulüm ve taþkýnlýklarýndan kurtarmak için Hz. Musa (a.s)'yi gönderdi.

Sa'lebî, Kýsas-ý Enbiya'sýnda imam Suddî'den; Firavun'un bir rüya gördüðünü, korkup kederlendiðini naklediyor. Rüyasýnda Kudüs tarafýndan gelen bir ateþ gördü. Bu ateþ, Mýsýr'a kadar uzanýp, Firavunun evlerini yaktý. Fakat sadece Kýpti'lere zarar verdi, israiloðullarý ise kurtuldular. Uyanýnca hemen kâhin ve müneccimlerden rüyayý tabir etmelerini istedi. Onlar dediler ki; "israiloðullarý içinden bir çocuk dünyaya gelecek, Mýsýrlýlarýn helâkýna ve senin krallýðýnýn yok olmasýna sebep olacak. Doðacaðý zaman da iyice yaklaþtý."

Bu haber üzerine telâþlanan Firavun, israiloðullarýn'dan doðan bütün erkek çocuklarýn öldürülmesini emretti. Kur'ân-ý Kerim'de bu olay söyle anlatýlýyor: Firavun, memleketin baþýna geçti ve halký fýrkalara ayýrdý. içlerinden bir topluluðu güçsüz bularak onlarýn oðullarýný boðazlýyor, kadýnlarý sað býrakýyordu. Çünkü o bozguncunun biriydi" (el-Kasas 28/4).

israiloðullarý arasýnda is yapabilecek insanlarýn azalmasý üzerine Kýptîlerin ileri gelenleri Firavun'a giderek, Eðer böyle öldürmeye devam ederseniz, ileride bizim iþlerimizi yapacak kimse bulamayacaðýz dediler. Firavun da erkek çocuklarýn bir sene öldürülmesini, bir sene de öldürülmemesini emretti. Erkek çocuklarýn öldürülmediði sene Harun (a.s) doðdu. Öldürüldükleri sene ise Musa (a.s)

Musa (a.s) doðunca, annesi çok üzüldü. Allah Teâlâ ona korkmamasýný, üzülmemesini vahyetti. Kalbine bir rahatlýk verdi. Bu, Kuran'da söyle anlatýlýyor: "Musa'nýn annesine: "Çocuðu emzir, baþýna geleceklerden korktuðun zaman onu suya (Nil'e) býrak. Korkma, üzülme. Biz þüphesiz onu sana döndüreceðiz ve peygamber yapacaðýz" diye bildirmiþtik" (el-Kasas, 28/7).

Musa (a.s)'nýn annesi de ilham edileni yaptý ve yavrusunu bir muhafaza içerisinde suya býraktý. Ablasýna da, Onu izle dedi. Musa (a.s)'yi taþýyan sandýk, Allah'ýn izniyle dalgalarla sürüklenerek, Firavun'un sarayýna ulaþtý. Yýkanmakta olan cariyeler, sandýðý bulup Firavun'un karýsýna götürdüler. Allah Teâlâ, Firavun'un karýsý Asiye'nin kalbine bu çocuðun sevgisini koydu. Firavun çocuðu görünce öldürmek istedi. Ancak Asiye, çocuðu kendisine vermesini istedi. Çünkü hiç çocuklarý olmuyordu. Kur'an-ý Kerim, bunu söyle anlatýyor: "Firavun'un karýsý: Benim de senin de gözün aydýn olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydalý olur, yahut onu oðul ediniriz dedi. Aslýnda iþin farkýnda deðillerdi (el-Kasas, 28/9).

Hz. Musa (a.s) acýkýnca onu emzirmek icab etti. Fakat o kimseden süt emmek istemiyordu. Allah Teâlâ, bunu söyle zikrediyor: "Önceden, süt annelerinin memesini kabul etmemesini saðladýk. Musa'nýn ablasý; size, sizin adýnýza ona bakacak, iyi davranacak bir ev halkýný tavsiye edeyim mi? dedi. Böylece onu, annesinin gözü aydýn olsun diye, ona geri çevirdik. Fakat çoðu bilmezler (el-Kasas, 28/12-13).

Musa (a.s) böylece annesine dönmüþ oldu. Üstelik Firavunun sarayýnda büyüdü. Firavun ailesinin sevgisini kazandý. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: Musa erginlik çaðýna gelip olgunlaþýnca ona hikmet ve ilim verdik. iyi davrananlarý böyle mükâfatlandýrýrýz (el-Kasas, 28/14).

Yetiþip delikanlýlýk çaðýna gelen Musa (a.s) bir gün þehre indi. Öðle üzeriydi. Dükkanlar kapalýydý ve halk evlerinde istirahat ediyordu. Kur'ân-ý Kerim'de, þehirde geçen hadise söyle anlatýlýyor; "Musa, halkýnýn haberi olmadýðý bir zamanda þehre indi. Biri kendi adamlarýndan, diðeri de düþmaný olan iki adamý dövüþür buldu. Kendi tarafýndan olan kimse, düþmanýna karþý ondan yardým istedi. Musa, onun düþmanýna bir yumruk vurdu, ölümüne sebep oldu. "Bu þeytanýn iþidir; çünkü o apaçýk saptýran bir düþmandýr" dedi. Musa, "Rabbim! doðrusu kendime yazýk ettim, beni baðýþla" dedi. Allah da onu baðýþladý. O, þüphesiz baðýþlayandýr, merhamet edendir. Musa; "Rabbim! Bana verdiðin nimete and olsun ki, suçlulara asla yardýmcý olmayacaðým " dedi. þehirde, korku içinde, etrafý gözeterek sabahladý. Dün kendisinden yardim isteyen kimse, baðýrarak ondan yine yardým istiyordu. Musa ona: "Doðrusu sen besbelli bir azgýnsýn dedi. Musa, ikisinin de düþmaný olan kimseyi yakalamak isteyince Ey Musa! Dün bir cana kýydýðýn gibi bana da mý kýymak istiyorsun? Sen islah edenlerden deðil, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun"dedi" (el-Kasas, 28/15-19).

israillinin, olayý aðzýndan kaçýrmasý üzerine, bütün halk Musa (a.s)'nýn Mýsýrlýyý öldürmüþ olduðunu öðrendi. Daha sonra bir adam koþarak geldi ve kendisini öldüreceklerini söyledi.

Musa korku içinde çevresini gözetleyerek oradan çýktý. Rabbim! Beni zalim milletten kurtar" dedi. Medyen e doðru yöneldiðinde: Rabbim in bana doðru yolu göstereceðini umarým ", dedi" (el-Kasas; 28/21-22).

Musa (a.s) böylece yurdundan uzaklaþtý.. Yanýna yiyecek hiç bir þey de almamýþtý. Tam sekiz günlük yolu, aðaç yapraklarý yiyerek aþtý. Mýsýr ile Medyen arasý sekiz günlük bir mesafedir. Allah Teâlâ'nýn bu seçkin kulu, aç ve bitap düþmüþ olarak bu uzun mesafeyi kat etti ve nihayet Medyen'e ulaþtý. Kur'ân-i Kerim'de kýssa þöyle devam ediyor:

Medyen suyuna geldiðinde, davarlarýný sulayan bir insan topluluðu buldu. Onlardan baþka, hayvanlarýný sudan alýkoyan iki kadýn gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?"dedi. "Çobanlar ayrýlana kadar biz sulamayýz. Babamýz çok yaþlýdýr (onun için bu iþi biz yapýyoruz) dediler. Musa onlarýn davarlarýný suladý. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim! Doðrusu bana indireceðin hayra muhtacým" dedi" (el-Kasas, 28/23-24).

Ýbn-i Kesir, El-Bidaye ve'n-Nihaye'de bu olayý söyle anlatýyor: "Medyen suyunda çobanlar koyunlarý suladýktan sonra, kuyunun aðzýna büyük bir kaya koyarlardý. Bu iki kadýn da artan sularla koyunlarýný sulamaya çalýþýrlardý. Musa (a.s), kayayý kuyunun aðzýndan tek baþýna kaldýrdý, su çekti ve kadýnlarýn koyunlarýný suladý. Sonra tekrar kayayý yerine koydu. Bu kayayý ancak on kiþi kaldýrabilirdi. Musa (a.s) ise, on kiþinin halledebileceði bu isleri tek basýna halletmiþti. Kýzlar babalarýna gidip Hz. Musa'yý ve yaptýðý iyiliði anlattýlar. Kur'an-ý Kerim'de kýssa söyle devam ediyor:

O sýrada, kadýnlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çaðýrýyor dedi. Musa ona gelince, baþýndan geçeni anlattý. O: "Korkma! Artýk zâlim milletten kurtuldun"dedi. iki kadýndan biri: "Babacýðým, onu ücretli olarak tut. Ücretle tuttuklarýnýn en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdýr, dedi. Kadýnlarýn babasý bana sekiz yýl çalýþmana karþýlýk bu iki kýzýmdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eðer on yýla tamamlarsan, o senden bir lütuf olur. Ama sana aðýrlýk vermek istemem. inþallah beni iyi kimselerden bulacaksýn" dedi. Musa: "Bu seninle benim aramdadýr. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayým, bir kötülüðe uðramayacaðým. Söylediklerimize Allah vekildir" dedi" (el-Kasas, 28/25-28).

Ibn-i Kesir söyle diyor: "Kýzlarýn babasýnýn kim olduðu hakkýnda görüþ ayrýlýðý vardýr. Bunun Þuayb (a.s), olduðu hususunda kanaatler vardýr. Ulemanýn çoðunluðu da bu görüþtedir. Hasan Basri, Malik b. Enes'den naklolunan bir rivayeti delil getirerek diyor ki: Hz. Þuayb kavmi helâk olduktan sonra uzun bir ömür yaþamýþ, tâ ki Musa (a.s)'a ulaþmýþ ve kýzýný ona nikâhlamýþtýr.

Hz. Þuayb (a.s)'in kýzýyla nikâhlandýktan sonra Musa (a.s), Medyen'de kalýp, hanýmýnýn mehri olmak üzere on yýl koyun güttü. Bir rivayete göre, Peygamberimize tam olarak ne kadar çalýþtýðý sorulmuþ; o da on sene olduðunu buyurmuþtur. Buradan anlaþýldýðý üzere, tam on yýl çobanlýk yapmýþtýr.

Hz. Musa (a.s) ya Peygamberliðinin Bildirilmesi

Musa (a.s) Medyen'de on sene kalýp mehrini tamamladýktan sonra, Mýsýr'a dönmeye karar verdi. Ailesiyle birlikte yola koyuldu. Karanlýk ve soðuk bir gecede yolu þaþýrdý ve dað geçidinin yolunu bir türlü bulamadý. Çakmak tasýyla bir þeyler tutuþturmaya çalýþtý, baþaramadý. Soðuk iyice þiddetlendi. Karýsý da hamileydi ve doðum zamaný da yaklaþmýþtý. Musa (a.s) ve ailesinin gerçekten yardýma ihtiyacý vardý. Kur'an-ý Kerim'de, bu olay þöyle anlatýlýyor: "Musa, süreyi doldurunca ailesiyle birlikte yola çýktý. Tur tarafýndan bir ateþ gördü. Ailesine: "Durunuz, ben bir ateþ gördüm; belki oradan size bir haber veya tutuþmuþ, bir odun getiririm de ýsýnabilirsiniz" dedi. Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sað yanýndaki aðaç cihetinden: "Ey Musa! þüphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ým " diye seslenildi. "Deðneðini at!." Musa, deðneðin yýlan gibi hareketler yaptýðýný görünce, dönüp arkasýna bakmadan kaçtý. "Ey Musa! Dön, gel. Korkma. þüphesiz güvende olanlardansýn" denildi. "Elini koynuna koy, lekesiz, bembeyaz çýksýn. Korkudan açýlan kollarýný kendine çek! Bu ikisi Firavun ve erkânýna karþý Rabbinin iki delîlidir. Doðrusu onlar yoldan çýkmýþ bir millettir" denildi. Musa: "Rabbim! Doðrusu ben onlardan bir cana kýydým. Beni öldürmelerinden korkarým. Kardeþim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardýmcý olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarýndan korkarým" dedi, Allah: "Seni kardeþinle destekleyeceðiz, ikinize bir kudret vereceðiz ki, onlar size el uzatamayacaklardýr. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi" (el-Kasas, 28/29-35).

Tâhâ sûresinin ilk ayetlerinde, Allah Teâlâ ile Musa (a.s) arasýnda geçen konuþma, daha ayrýntýlý bir þekilde verilir. su ayetler Allah Teâlâ'nýn Musa (a.s)'yi rasul olarak görevlendirdiði zamanýn anlaþýlmasýnda yardýmcý oluyor: "Ben seni seçtim, artýk vahyolunaný dinle. þüphesiz ben Allah'ým. Benden baþka ilâh yoktur. Bana kulluk et, Beni anmak için namaz kýl!" (Tâhâ, 20/13-14).

Ve daha sonra Allah Teâlâ, Musa (a.s)'ya söyle buyuruyor: "Firavun'a gidin; doðrusu o azmýþtýr. Ona yumuþak söz söyleyin, belki öðüt dinler veya korkar" (Tâhâ, 20/43-44).

Allah Teâlâ'nýn, Musa (a.s)'ya bunu emretmesinden sonra, Musa (a.s) ile Firavun arasýnda amansýz bir mücadele de baþlamýþ oluyordu. Hak ile bâtýl'ýn amansýz savaþý. Bütün peygamberlerin birbirlerine miras býraktýklarý tevhit mücadelesi...

Hz. Musa (a.s), Allah Teâlâ'nýn bu emriyle Firavun'a gitti. Onu güzellikle Allah'a iman etmeye davet etti: "Musa: Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbinin peygamberiyim! Bana Allah'a karþý ancak gerçeði söylemek yaraþýr. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, israiloðullarý'ný benimle beraber salýver" (el-A'raf, 7/104-105).

"Firavun: "Musa! Rabbiniz kimdir?" dedi. Musa: "Rabbimiz, her þeye ayrý bir özellik veren, sonra doðru yola eriþtirendir" dedi" (Tâhâ 20/49-50).

Firavun, bu davete icabet etmedi ve direndi. Musa (a.s)'yi zindana atmakla tehdit etti. Musa (a.s)'da Firavun'a, belki iman eder diyerek, ispat edici bir delil getirmek istedi. Asasýný yere attý, kocaman bir yýlan oldu. Elini koynuna sokup çýkardý, gözleri kamaþtýran bir güneþ parçasý oluverdi. Musa (a.s)'nýn gösterdiði bu mucizeler karþýsýnda Firavun gerçekten korkmuþtu. Bunun üzerine o da sihirbazlarýný toplayýp, Musa'yý maðlup etmeyi kararlaþtýrdý. Ülkesindeki bütün ünlü sihirbazlarý çaðýrttý ve onlardan Musa (a.s)'nýn yaptýklarýndan daha büyük bir sihir yapmalarýný istedi. Onlarda hazýrlandýlar ve bir gün kararlaþtýrdýlar. O gün gelince de halkýn gözleri önünde Musa (a.s) ile yarýþmaya baþladýlar.

"Sihirbazlar: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalým" dediler. Musa: "Siz koyun"dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca, insanlarýn gözlerini sihirlediler ve onlarý ürküttüler, büyük bir sihir yapýlar. Biz de Musa'ya: "Asaný koyuver" dedik o da koyuverdi. Hemen onlarýn uydurduklarýný yutmaya baþladý. Hak tahakkuk etti. Onlarýn yaptýklarý boþa gitti. iste orada yenildiler, küçük düþtüler. Sihirbazlar secdeye kapanýp: "Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandýk" dediler" (el-A'râf, 7/115-122).

Sihirbazlarýn iman etmeleri, Firavun'u çok kýzdýrdý. Onlarý öldürmekle tehdit etti. iste küfür, acizliðini bu olayla bir kere daha ortaya koymuþ oldu.

Geliþen bu olaylar, Firavun'u yola getireceði yerde, onu daha çok azdýrdý. Ve Musa (a.s) ile kavmini ortadan kaldýrmadýkça rahata kavuþamayacaðýna inanýp, bu arzusunu yerine getirmeye çalýþtý. Musa (a.s), Firavun ve kavmini, imana çaðýrmaya devam etti. Firavun inkâr ettikçe, Allah Teâlâ onun kavmine tufan, çekirge, haþarat, kurbaða, kan gibi çeþitli azaplar gönderdi. Ancak bunlarýn hiç biri, Firavun ve kavmini yola getirmedi.

Firavun, küfür ve inadýnda, ýsrar ve Musa (a.s)'nin davetine de icabet etmemeye devam etti. Allah Teâlâ, Musa (a.s)'ya israiloðullarýný bir gece Mýsýr'dan çýkarýp Filistin diyarýna götürmesini vahyetti. Bir gece Musa ve kavmi þehirden çýkýp, Süveyþ halici boyunca Kýzýldeniz'e yöneldiler. Firavun þehirde israiloðullarýndan hiç bir iz göremeyince, kaçtýklarýný anladý ve bütün ordusunu seferber ederek, peþlerine düþtü. Firavun ordusunun çok kalabalýk olduðu rivayet edilmektedir. Firavun iki gün sonra israiloðullarýna yetiþti. israiloðullarýnýn önlerinde geçilmesi mümkün olmayan bir deniz arkalarýnda kocaman bir ordu vardý. israiloðullarý "Yakalandýk yâ Musa" diye yakýnmaya baþladýlar. Kur'ân-i Kerim'de olay þöyle anlatýlýyor: "Musa: "Hayýr, Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir"dedi. Bunun üzerine Biz Musa ya: "Deðneðinle denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrýldý, her parçasý yüce bir dað gibiydi. iste oraya geridekileri de yaklaþtýrdýk. Musa ve beraberinde bulunanlarýn hepsini kurtardýk" (es-þuara, 26/62-65).

"Firavun, ordusuyla onlarý takip etti. Deniz de onlarý içine alýverdi. Hem de ne alýþ!" (Tâhâ, 20/78).

Kur'an-ý Kerim'de Allah Teâlâ, bir zâlimin, kâfirin sonunu böyle anlatýyor; ve bir kavmi nasýl kurtardýðýný da. iste Hak, Bâtýl'ýn tepesine böyle inip, onu ortadan kaldýrabiliyor.

Firavun ordusu, bir tek kiþi kalmamacasýna yok oldu. Firavun ise, ölümün geldiðini anlayýnca iman ettiðini açýkladý: "Firavun boðulacaðý anda: "israiloðullarýnýn inandýðýndan baþka tanrý olmadýðýna inandým, artýk ben de ona teslim olanlardaným" dedi. Ona: "þimdi mi (inandýn)? Daha önce baþkaldýrmýþ ve bozgunculuk etmiþtin"dendi" (Yunus, 10/90, 91).

Bu olaydan sonra Allah Teâlâ, Hz. Musa (a.s)'ya kavmiyle birlikte Beyti Makdis'e yönelmelerini emretti. Yola koyuldular. Çölde su bulamayýp, þiddetli bir susuzluða kapýldýlar. Gelip Musa (a.s.)'a sitem ve þikayette bulundular. Allah, Musa (a.s)'a, âsâsýný taþa vurmasýný emretti. Vurunca taþýn oniki yerinden su fýþkýrdý. Her Yahudi kabilesine bir göze düþüyordu. Onlar bu gözelerden kana kana içtiler, susuzluklarýný giderdiler. Allah Teâlâ israiloðullarýna, gökten kudret helvasý ve býldýrcýn eti de gönderdi. Fakat israiloðullarýnýn o ikiyüzlülükleri, bütün bu nimetlere raðmen, kendini burada da ortaya çýkardý. Bir tek yemekle yetinemeyeceklerini söylediler: "Ey Musa! Bir çeþit yemeðe dayanamayacagýz. Bizim için Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiði sebze, kabak, sarmýsak, mercimek ve soðan yetiþtirsin" demiþtiniz de, "hayýrlý olaný daha düþük þeyle mi deðiþtirmek istiyorsunuz? Bir þehre inin, orada þüphesiz istediðiniz vardýr" demiþti" (el-Bakara, 2/61).

Sonra Allah Teâlâ Hz. Musa'ya, Filistin'e gitmeyi emretti. Orada Heysanilerin kalýntýlarý ve Kenanlýlardan meydana gelen zalim bir topluluk ile karþýlaþtýlar. Musa (a.s) kavmine, buraya girip bu zalimlerle savaþmalarýný, ve onlarý bu mukaddes beldeden çýkarmalarýný emretti. Fakat, israiloðullarý buna cesaret edemedi: "Ey Musa! "Onlar orada oldukça biz asla oraya girmeyeceðiz. Sen ve Rabbin gidin savaþýn, doðrusu biz burada oturacaðýz" demiþlerdi" (el-Maide, 5/24).

Çünkü israiloðullarý, Firavun ülkesinde zillet ve adiliðe, aþaðýlanmaya alýþmýþlardý. Onlar için bazý deðerleri ele geçirmek için savaþmak, bir manâ taþýmýyordu. Allah'da onlarý Tih çölüne attý ve yollarýný þaþýrttý. Kavmine söz geçiremediðinden yakýnan Musa'ya, Allah Teâlâ: "Orasý onlara kýrk yýl haram kýlýndý. Yeryüzünde þaþkýn þaþkýn dolaþacaklar. Sen, yoldan çýkmýþ bir millet için tasalanma" dedi" (el-Maide, 5/26).

Zamanla, bu zillet içinde yasayan nesil, yerini hürriyetle yetiþen ve izzetle yasayan bir nesile terk etti. Bunlar da bir müddet sonra Arz-i Mukaddes'e girmeye muvaffak oldular.

israiloðullarý, bu kýrk yýl içinde çok çeþitli sapýklýklarda bulundular. Hz. Musa'nýn Tur daðýnda kýrk gün geçirdiði bir zamanda, Sâmirî isimli bir þahsýn imal ettiði ve "iste sizin de Musa'nýn da tanrýsý" dediði altýndan bir buzaðýya tapmaya baþladýlar. Musa (a.s) döndüðünde onlarý buzaðýya tapýnýr görünce çok üzüldü. Harun (a.s)'a çýkýþtý. israiloðullarýný buzaðýya tapýnmaktan vazgeçirmeye çalýþtý. israiloðullarý ise, her fýrsatta iki yüzlülüklerini sergilediler (Sâmirî olayý bak. Daha fazla bilgi için bk. Sâmirî mad.). Musa (a.s), hayatý boyunca tevhid yolunda mücadele etti. Bu uðurda pek çok eziyetle karþýlaþtý. Yurdundan çýkarýldý, ölümle tehdit edildi ve etrafýnda kendisiyle beraber, inanan pek az insan bulabildi.

Musa (a.s), Tih çölünde, Harun (a.s)'dan sonra öldü. israiloðullarýný Arz-i Mukaddes'e sokamadý. Öldüðünde yüz yirmi yaþýnda idi. Buhârî, onun ölümü ile ilgili olarak þunlarý rivayet ediyor: "Ölüm meleði geldiðinde, Musa (a.s) onun yüzüne dikkatle baktý. Canýný almaya gelen Azrail (a.s) korktu ve gözü karardý. Sonra: "Yarabbi, beni bir kuluna gönderdin ki, ölmek istemiyor" diye tazarru eyledi. Allah Teâlâ, o hali üzerinden kaldýrarak, tekrar Musa'ya gönderdi: "Söyle, sayýlý olmak þartýyla istediði kadar yaþasýn". Hz. Musa: "Yarabbi, sonra ne olacak?" dedi. "Öleceksin" buyuruldu. "Öyle ise ölüm simdi gelsin" niyazýnda bulundu. Sonra Allah Teâlâ'dan, kendisini bir taþ atýmý Beyti Makdis'e yaklaþtýrmasýný, orada ölmesini ve oraya gömülmesini istedi. Ebu Hureyre (r.a) söyle diyor: "Rasulullah (s.a.s): "Eðer ben sizinle beraber orada bulunsaydým, onun yol kenarýnda ve kýzýl bir kum tepesinin yanýnda bulunan kabrini size gösterirdim" buyurdu".








H Z . ÝLYAS A.S.


Kur'an-ý Kerîm'de ismi geçen peygamberlerden biri. Hz. Musa (a.s)'dan sonra gelen nesebi Hz. Harun (a.s)'a dayandýðý rivayet edilen bir israiloðullarý Peygamberi.

Hz. Musa'dan sonra israiloðullarýnýn çeþitli boylarý. Þam civarýna yerleþmiþtir. þam bölgesindeki "Bek" þehrine yerleþen ve zamanla Allah'a isyan ederek haddi asan bir Beni israil kabilesine Hz. Ýlyas (a.s)'in gönderildiði rivayet edilmektedir. Ýlyas (a.s) Kur'an-ý Kerîm'de iki deðiþik sûrede anýlmýþtýr. Bir yerde diðer Peygamberler ile birlikte ismi geçmiþtir: "aglaÝbrahim'e) Zekeriya, Yahya, Ýsa ve Ýlyas'ý da baðýþladýk. Hepsi Salihlerdendi" (el-Enbiya, 21/85). Diðer sûrede ise Ýlyas (a.s)'in kýssasý özetle anlatýlmýþtýr. Musa ve Harun (a.s)'dan bahsedilmiþ, onlarýn Allah'ýn salih kullarý olduðu anlatýldýktan sonra Ýlyas (a.s)'in kýssasýna geçilmiþtir: "Muhakkak Ýlyas da peygamberlerdendi" (es-Sâffat, 37/123). Bu ayet-i kerime Ýlyas (a.s)'in etrafýnda Yahudiler ve Hýristiyanlar tarafýndan oluþturulmuþ olan efsanevî kimliði aralamakta, onun Allah'ýn diðer Peygamberleri gibi bir peygamber olduðunu anlatmaktadýr. Buhârî, Kitâbu'l-Enbiyâ bölümünde Ýlyas (a.s) için bir bab açmýþ ve onun kýssasýný anlatan es-Sâffât suresindeki ayetleri bu babda zikretmiþtir. ibn Mes'ûd ve ibn Abbas'ýn rivayetine göre Hz. Ýlyas ile Ýdris (a.s) ayný þâhýstýr (Buhârî, Enbiyâ, 4). Ýdris (a.s) da Nuh (a.s)'in babasýnýn dedesidir (Buhâri, Enbiyâ, 5).

Ýlyas (a.s) Peygamber olarak gönderildiði insanlarý dine davet etmiþtir: "aglaHz.Ýlyas) milletine: "Allah'a karþý gelmekten sakýnmaz mýsýnýz? Yaratanlarýn en iyisi olan, sizin de Rabbiniz önceki babalarýnýzýn da Rabbi bulunan Allah'ý býrakýp da Ba'l putuna mý taparsýnýz?" demiþti (es-Sâffât, 37/124-126).

Ayet-i Kerime'de geçen "Ba'l" o kavmin tapýndýðý putun ismidir. Oturduðu þehirlerinin ismi "Bek" olan bu halkýn, tapýndýklarý puttan dolayý þehirlerinin isminin "Ba'lebek" olduðu rivayet edilmektedir.

Rivayete göre Hz. Ýlyas israiloðullarýna Hizkil (a.s)'dan sonra gönderilmiþtir. insanlarý Allah'a imana çaðýran Hz. Ýlyas, kavminin Ba'l putuna tapmamasýný emretmiþtir. O bölgenin kralý önce iman etmesine raðmen daha sonra irtidat ederek Hz. Ýlyas (a.s)'i öldürmeye kalkmýþtýr. Hz. Ýlyas yedi sene kadar daðlarda bayýrlarda dolaþmýþ, insanlarý Tevrat'ýn emirlerine davet etmiþ, iman etmemeleri üzerine, o beldeye üç yýl hiç yaðmur düþmemiþtir. Daha sonra Hz. ilyas'ýn duasýyla yaðmur yaðmasýna raðmen yine Ýlyas (a.s)'a iman etmemiþlerdir. Kendisinden sonraki Beni israil Peygamberlerinden Kur'an'da ismi zikredilen Elyas'a (a.s)'i Hz. ilyas yetiþtirmiþtir. Rivayete göre kavminin imansýzlýðýna kýzan Ýlyas (a.s), Allahu Teâlâ'dan kendisini gökyüzüne kaldýrmasý için dua etmiþ, bunun üzerine belirlenen bir yerde yanýnda Elyas'a (a.s) da varken gökten gelen ateþ gibi bir ata binip havalanmýþ, nübüvvet simgesi olarak da aþaðýda kalan Elyas'a hýrkasýný atmýþ ve semâya refedilmiþtir.

Ancak þurasý unutulmamalýdýr ki bu rivayetler israiloðullarýnýn Tevrat kökenli rivayetleridir. iþin doðrusunu en iyi Allah bilir (ibn Kesîr, Tefsiru'l Kur'ani'l Azîm, VII, 31). Hz. ilyas (a.s)'in, Hýzýr (a.s) ile yýlda bir kez buluþtuðuna inanýlýr, halk arasýnda bu buluþma Hýzýr ilyas (Hýdrellez*) þeklinde simgelenmiþtir.








H Z . SÜLEYMAN A.S.


Tarih, yaklaþýk olarak Ý.Ö. 970-931 yýllarý arasýnda yaþadýðý düþünülen Hz. Davud'un oðlu Hz. Süleyman'ýn kurduðu muhteþem krallýða þahitlik eder. Öyle ki Hz. Süleyman, babasýndan sýnýrlarý Mýsýr'dan Fýrat'a kadar uzanan bir krallýk devralmýþ ve kýsa sürede hakimiyetini güçlendirmiþti. Ve kendi yaþadýðý dönemde öylesine büyük bir hakimiyet kurmuþtu ki, Allah'a olan imanýnýn ve üstün aklýnýn kendisine kazandýrdýðý bu ihtiþam, yüzyýllar sonra bile insanlarýn hayranligini ve dikkatini üzerine çekmeye devam etmektedir.Hz. Süleyman'ýn hayati, Allah'a gönülden iman eden bir müslümanýn aklýnýn ne kadar fazla, ufkunun ne kadar geniþ olduðunu bütün insanlýða gösteren çok çarpýcý bir delildir. Hz. Süleyman (a.s.) cinlerden ve insanlardan oluþan ordusu ile kurduðu hakimiyeti, muhteþem bir saraydan yönetiyordu. Ve bu saray döneminin en ileri tekniði kullanýlarak üstün bir estetik anlayýþý ile inþa edilmiþti. Sarayýnda göz alýcý sanat eserleri ve görenleri hayran býrakýp etkileyen deðerli eþyalar, benzersiz bir estetik anlayýþý ile yerleþtirilmiþti. Elbette Hz. Süleyman'ýn bu mekâni, görenlerde büyük hayranlýk uyandýrýyordu.

Ýnsanlarýn bu saraydan bu kadar etkilenmelerinin nedeni ise, insan fýtratýna en uygun olan estetik anlayýþýný ve ortamý birden karþýlarýnda görmeleri olmuþtur. Zira Hz. Süleyman, yaptýrdýðý bu görkemli sarayý, imanýn nuru ve onun getirdiði üstün bir akýl ile yaptýrmýþtý. Ve bir Müslümanýn hangi çaðda veya hangi þartlarda yaþarsa yaþasýn Allah'ýn kendisine verdiði imkânlarý en güzel þekilde kullanarak eþsiz bir mekân oluþturabileceðinin en güzel örneðini sergilemiþti. Nitekim Kur'ân-ý Kerim'in Neml Sûresi'nin bir çok ayeti, onunla ayný dönemde yaþayan bir kavmin yöneticisi olan Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman'ýn ihtiþamlý sarayýný gördükten sonra ona biat ettiðinden bahseder. Hz. Süleyman, Sebe Melikesi Belkýs'ýn varlýðýný kendisine haber getiren Hüdhüd sayesinde öðrenmiþti:"Derken uzun zaman geçmeden (Hüdhüd) geldi ve dedi ki: "Senin kuþatamadýðýn (öðrenemediðin) þeyi, ben kuþattým ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim. Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadýn buldum ki, ona her þeyden (bolca) verilmiþtir ve büyük bir tahtý var. Onu ve kavmini, Allah'ý býrakýp da güneþe secde etmektelerken buldum, þeytan onlara yaptýklarýný süslemiþtir, böylece onlarý (doðru) yoldan alýkoymuþtur; bundan dolayý onlar hidayet bulmuyorlar." (Neml Sûresi 22-24)

Bu bilginin üzerine Hz. Süleyman, Allah'ý ilâh olarak kabul etmeyip güneþe secde eden ve þeytanýn kendilerine süslü gösterdiði bir sistemi kabul eden Sebe halkýný, imana davet etmek için onlara "Rahman ve Rahim olan Allah'ýn adýyla" baþlayan bir mektup göndermiþti. Ve tüm kavmi kendisine teslim olmaya çaðýrmýþtý. "Gerçek þu ki, bu, Süleyman'dandýr ve 'þüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'in Adýyla' (baþlamakta)dýr. (Ýçinde desevinçli "Bana karþý büyüklük göstermeyin ve bana müslüman olarak gelin" diye (yazýlmaktadýr). (Neml Sûresi 30-31)

Sebe Melikesi o ana kadar hiç karþýlaþmadýðý kadar kesin bir üslupla tüm hükümdarlýðýný kendisine katmasýný isteyen Hz. Süleyman'ýn, bu mektubu karþýsýnda çok þaþýrmýþtý. Ve kendisini kesin olarak bozguna ugratacaðýndan emin olduðu bu hükümdarý, kararýndan vazgeçirmek için ona yüklü hediyeler göndermek yolunu seçmiþti. Ne var ki Allah'ýn rýzasýný ve rahmetini hiç bir zaman maddî bir menfaate tercih etmeyen tüm peygamberler gibi Hz. Süleyman da, Sebe Melikesi Belkýs'ýn hediyelerini geri çevirmiþ ve elçileri vasýtasýyla ona ne kadar kararlý, onurlu ve Allah'a baðlý olduðunu gösteren þöyle bir haber göndermiþti:"aglaElçi hediyelerle) Süleyman'a geldiði zaman: "Sizler bana mal ile yardýmda mý bulunmak istiyorsunuz? Allah'ýn bana verdiði, size verdiðinden daha hayýrlýdýr; hayýr, siz, hediyenizle sevinip öðünebilirsiniz" dedi. Sen onlara dön, biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onlarýn karþý koymalarý mümkün deðil ve biz onlarý oradan horlanmýþ aþaðýlanmýþ ve küçük düþürülmüþler olarak sürüp çýkarýrýz." (Neml Sûresi 36-37)

Hz. Süleyman Sebe Melikesi Belkýs'a Allah'ýn adý ile baþladýðý mektubunda kendi gücünün Yüce Rabbinden geldiðini ve asla yenilmeyecek bir kuvvete sahip olduðunu hissettirmiþti. Nitekim Hz. Süleyman cinlerden, insanlardan oluþan, ona büyük bir teslimiyetle ve þevkle baðlý bir orduya sahipti. Öyle ki bu ordunun her üyesi Süleyman Aleyhisselam ýn bütün sözlerini büyük bir hoþnutlukla ve tam bir itaatle yerine getirmekteydi. Elbette Hz. Süleyman'ýn ordusunun tüm gücü Allah'tan gelmekteydi ve Allah'ýn ordusu adetullaha uygun olarak her zaman üstün gelecekti.

Sebe Melikesi Belkýs, onun (Hz. Süleyman'ýn) sarayýna gittiðinde o güne kadar hiç görmediði büyük bir mülk ve zenginlikle karþýlaþmýþtý:

"Ona: "Köþke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandý ve (eteðini çekerek) ayaklarýný açtý. (Süleymansevinçli Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiþ bir köþk zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artýk) ben Süleyman'la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Sûresi 44)

Kendisi de bir zenginlik ve hâkimiyete sahip olan Sebe Melikesi Belkýs, Hz. Süleyman'ýn sarayýna girince o güne kadar gördüðünden çok farklý bir estetik ve bir zenginlikle karþýlaþmýþ ve ruhuna hitap eden büyük bir akla þahit olmuþtur. Aslýnda Sebe Melikesi Belkýs'ýn duyduðu hayranlýk ve þaþkýnlýk içine girdiði saraya deðil, Hz. Süleyman'ýn aklýnadýr. Çünkü Belkýs'ýn karþýlaþtýðý manzara, o dönemin þartlarýnda yapýlabilecek en mükemmel eser olarak tarif edilebilecek en güzel yerdir.

Âyette de ifade edildiði gibi camdan olan köþk zemini öylesine gerçekti ki, Sebe Melikesi Belkýs, ýslanmamasý için eteklerini toplayarak ilerlemesi gerektiðini düþünmüþtü. Sarayýn muhteþemliði ve görkemi, Müslümanlarýn ruhlarýnda yaþadýðý zenginliði yansýtýyordu.

Belkýsýn baþka bir ülkenin hükümdarý olmasýna ve bu ülkenin en büyük servetine sahip olmasýna raðmen Hz. Süleyman'ýn yaþadýðý mekândan ve onun zenginliðinden etkilenme sebebi de budur. Teknik anlamda büyük servetler harcanan mekânlarda yaþamasýna raðmen, pek çok kiþi insan fitratýnýn hoþlanacaðý estetiði saðlayamayabilir. Oysa Hz. Süleyman'ýn sarayýnýn her köþesinde görülen zevk, akýl ve mükemmellik sadece servetle elde edilebilecek bir görünüm deðildir. Ýþte aradaki bu farký daha sarayýn giriþini görür görmez anlayan Belkýs, böyle bir yeri meydana getiren akla ve o aklýn üstünlüðüne hemen teslim olmuþtur. Sebe melikesi Süleyman Âleyhisselamýn aklýnýn sahibi olan Cenâb-ý Allah'a iman ettiðini söylemiþ ve müslümanlardan olmayý kabul etmiþtir.

Hz. Süleyman ve onunla birlikte yasayan mü'minler, Allah'ýn kendilerine verdiði bu büyük mülkü taþýmaya lâyýk ve ehil kimselerdi. Rabbine karþý son derece güzel ahlâklý, teslimiyetli ve mütevazi bir peygamber olan Hz. Süleyman, kendisine nimet olarak bahsedilen bu büyük zenginliði yine yalnýzca Allah'ý razý etmek ve onlarýn kalbini Islâm'a ýsýndýrmak için kullanýyordu. Pek çok peygamber de ayný Hz. Süleyman gibi insanlara dini teblið ederken halkýn karþýsýna büyük bir zenginlikle çýkarak, onlarý etkileme yoluna gitmiþti. Hazinenin baþýna getirilen Hz. Yusuf, kendisine büyük bir mülk verilen Hz. Ýbrahim, görenleri hayrete düþürecek kadar ihtisamlý bir hâkimiyete sahip olan Hz. Süleyman ve fakirken zengin kýlýnan Peygamberimiz Hz. Muhammed, yaþadýklarý hayat boyunca bunun en güzel örneklerini sergilemiþlerdir.

Peygamberlerin bu zenginliði ve yaþadýklarý üstün ahlâki gören insanlar, hiç bir sistemin ya da ideolojinin kendilerine sunmadýðý böyle bir maneviyatý ve maddî ihtiþamý elde edebilmenin yolunu merak ediyorlardý. Bu nedenle Islâmý henüz tanýmayan insanlar, ilk basta bu zenginliðin sebebine ve gördükleri ahlâkî yapýsýna karþý duyduklarý merakla Islâma yaklasmýþlardýr. Ahlâkî üstünlükleri ve tümüyle Allah yolunda kullandýklarý zenginlikleriyle halkýn kalbini Islâma ýsýndýran peygamberler, böylece kýsa sürede Allah'ýn izniyle büyük kitlelere dini yaymayý baþarmýþlardýr.








H Z . ÝSA A.S.


Kur'an-ý Kerîm'de adý geçen ve israiloðullarýna gönderilen peygamberlerden. Hz. Ýsa (a.s) batýlý tarihçilere göre miladi yýldan dört veya beþ sene kadar önce doðmuþtur.

Yine batýlý tarihçilere göre Hz. Ýsa (a.s) Romalýlarýn elinde bulunan Yahudiye'de Romalýlardan Tiberius iktidarý döneminde otuz yaþlarýna doðru peygamberliðini Ýnsanlara bildirdi. Önce Celile'de sonra Kudüs'te insanlarý hak dine davet etti. Yahudilerin dinini ikmal onlarýn dine kattýklarýný düzeltmek için gönderilen Hz. Ýsa (a.s) kendisine indirilen Ýncil adlý kutsal kitapta bunu þöyle anlatýr: "Ben yok etmeðe deðil, tamamlamaya geldim." Hz. Ýsa (a.s), Yahudilerin tahrif ettiði Eski Ahid'i onlarýn anlayýþýndan kurtarmaya, Hz. Musa (a.s)'in getirdiði akideyi yerleþtirmeye ve Yahudilere daha önce bildirilen zahmetli bazý ilahi kanunlarý hafifletmeye çalýþtý.

Memleketi Celile'de Genaseret gölü kýyýsýnda ilk vaaz ve tebliðlerini bildiren Hz. Ýsa daha sonra Kudüs'e gitti. Yahudiler Hz. Ýsa'yý, dönemin Romalý Kudüs valisi Pontus Pilatus'a þikayet ettiler. Havarilerin içinde Yahuda isimli birisi Hz. Ýsa'ya ihanet etti ve Hristiyanlarýn inancýna göre Hz. Ýsa çarmýha gerilerek öldürüldü. Kur'an-i Kerîm'de ise hadise þöyle anlatýlmaktadýr: "Halbuki onlar Ýsa'yý öldürmediler ve asmadýlar. Fakat kendilerine bir benzetme yapýldý" (en-Nisa, 4/156). Rivayete göre Hz. Ýsa'ya ihanet eden Yahuda, Romalýlar tarafýndan Ýsa (a.s.) zannedilerek asýlmýþtýr.

Ýsa (a.s); orta boylu, kýrmýzýya çalar beyaz benizli, daðýnýk, düz saçlý idi. Saçýný uzatýr, omuzlarý arasýna salardý. Geniþ göðüslü, küçük yüzlü çok benli idi: Sýrtýna yün elbise, ayaðýna aðaç kabuðundan yapýlmýþ sandal giyer, çoðu zaman da yalýnayak yürürdü.

Kendisinin geceleri varýp barýnacaðý bir evi, ev eþyasý ve zevcesi yoktu. Hiç bir þeyi yarýn için biriktirip saklamazdý. Ýsa (a.s) dünyadan yüz çevirir, ahireti özler, Allah'a ibadete koyulurdu. Yeryüzünde nerede Güneþ batarsa orada konaklar iki ayaðýnýn üzerinde namaza durur; gece namaz gündüz de oruç ile günlerini geçirirdi (M. Asim Köksal, Peygamberler Tarihi, II. 334, 335). Ýsa (a.s) göðe kaldýrýldýðý zaman, yün bir kaftan, bit çift mesti, bir de deri daðarcýktan baþka bir þey býrakmamýþtý (Abdurrezzak, Musannef, XI, 309).

Kur'an-ý Kerîm'e göre Hz. Ýsa (a.s)'in annesi Hz. Meryem'dir. Meryem (a.s), yine Kur'an'da ismi geçen dört seçkin aileden biri olan imrân ailesinden idi. Hz. Meryem, Zekeriya (a.s)'in korumasý ve gözetim altýndaydý. Meryem, Beytü'l-Makdis'te, doðu tarafta özel bir bölmeye yerleþtirilmiþti. Zekeriya (a.s), Meryem'in yanýna geldikçe orada, rýzkýný ve yiyeceðini hazýr görürdü. Hz. Meryem, Beytü'l Makdis'te zikirle, ibadetle hayatýný geçiriyordu. iste bu sýrada Allah, ona bir beþer sûretiyle Cebrail'i gönderdi. bu durum, Kur'an-ý Kerim'de su þekilde anlatýlýr: "Meryem dedi ki; ben senden Rahman'a sýðýnýrým. Eðer O'ndan korkuyorsan bana dokunma! O da, ben, temiz bir oðlan baðýþlamak için Rabbinin sana gönderdiði elçiden baþkasý deðilim, dedi. Meryem; bana bir insan temas etmemiþken, ben kötü kadýn olmadýðým halde nasýl oðlum olabilir? dedi. Cebrail, bu böyledir; çünkü Rabbin, "bu bana kolaydýr, onu insanlar için bir mucize ve katýmýzdan da bir rahmet kýlacaðýz," diyor, dedi. iþ olup bitti. Böylece Meryem, Ýsa'ya gebe kalarak bir köþeye çekildi. Doðum sancýlarý baþladý ve baþýna gelen bu hadiseden dolayý çok üzülerek, keþke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim, dedi" (Meryem, 19/1 8-23).

Cebrail, Meryem (a.s)'e, babasýz doðuracaðý çocuðun özelliklerini ve mücadelesini haber vermiþ, Meryem'i teselli etmiþ ve ayrýlýp gitmiþti. Hz. Meryem'in kendisini Allah'a ibadete verdiðini ve onun tertemiz bir kadýn olduðunu bilenler de bilmeyenler de bu duruma hayret etmiþ ve doðumun bu þekilde nasýl olabileceði tartýþmasýna girmiþlerdi. Hz. Meryem ise olayý, çocuða sormalarýný iþaret etmiþti. Fakat "Onlar, biz beþikteki çocukla nasýl konuþabiliriz? dediler. Çocuk, ben þüphesiz Allah'ýn kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptý. Nerede olursam olayým, beni mübarek kýldý. Yaþadýðým sürece namaz kýlmamý ve zekât vermemi, anneme iyi davranmamý emretti. Beni bedbaht bir zorba kýlmadý. Doðduðum gün de, öleceðim gün de, dirileceðim gün de, bana selâm olsun, dedi" (Meryem, 19/23-33).

Ýsa (a.s)'in babasýz olarak mucizevî bir þekilde doðuþu, Allah'ýn dilemesinden ibaretti. Hatta Allah katýnda, oluþ itibariyle Adem (a.s) ile Ýsa (a.s) arasýnda fark yoktu. Nitekim ayet-i kerimede, durum su þekilde izah edilir: "Gerçekten Ýsa'nýn babasýz dünyaya geliþ hâli de Allah katýnda Adem'in hâli gibidir. Allah, Âdem'i topraktan yarattý, sonra da ona ol dedi; o da hemen (insan) oluverdi" (Âli imrân, 3/59).

Ýsa (a.s) otuz yaþýnda iken peygamberlik görevi aldýðýnda, hemen israiloðullarýna durumu bildirdi. Ýsa (a.s)'nýn çagrýsýna kulak týkayan ve ellerindeki Tevrat'ý tahrif edip pek çok deðiþiklikler yapan israiloðullarý, Hz. Ýsa (a.s)'a inanmadýlar. Ayrýca Allah, Hz. Ýsa'nýn risâletini destekleyen mucizelerde gösteriyordu. Kur'an-ý Kerim'de zikri geçen mucizeleri þunlardýr: Ýsa (a.s) nýn, çamurdan kuþ biçiminde bir heykel yapmasý ve onu üfleyince kuþ olup uçmasý, ölüleri diriltmesi; anadan doðma körleri ve alaca hastalýðýna tutulmuþ olanlarý tedavi etmesi; gökten sofra indirmesi (el-Mâide, 5/110-115); Havarîlerin ve diðer arkadaþlarýnýn evlerinde ne yediklerini ve neler sakladýklarýný söyleyerek gaybdan haber vermesi (Âlu imrân, 3/49).

israiloðullarý, Ýsa (a.s.)'i ve ona tâbi olanlarý durdurmak için pek çok yol denediler; sonunda Hz. Ýsa'yý öldürmeðe karar verdiler. Ancak Allah, onlarýn planlarýný etkisiz hâle getirdi. Yahudiler, Ýsa (a.s.)'a benzeyen birini yakalayýp astýlar ve "Meryem oðlu Ýsa Mesih'i öldürdük" dediler (en-Nisâ, 4/157). Öte yandan Kur'aný Kerîm, asýl durumu su þekilde açýklar: "Halbuki onlar Ýsa'yý öldürmediler ve asmadýlar. Fakat kendilerine bir benzetme yapýldý. Ayrýlýða düþtükleri þeyde, doðrusu þüphededirler. Onlarýn bu öldürme olayýna ait bir bilgileri yoktur. Ancak kuru bir zan peþindedirler. Kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah, onu kendi katýna yükseltti. Allah güçlüdür, hâkimdir" (en-Nisâ, 4/157-158).

Ýsa (a.s) ayette de belirtildiði gibi, öldürülmeden göðe yükseltilmiþtir. Mezarý dünyada deðildir. Ayrýca Mi'rac'da, peygamberimiz kendisini görmüþtür. Hz. Ýsa, göðe yükselmeden önce, havârîlerine ve tüm insanlýða þu müjdeyi vermiþti: "Ey israiloðullarý! Doðrusu ben, benden önce gelmiþ olan, Tevrat'ý doðrulayan ve benden sonra gelecek ve adý Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'ýn size gönderilmiþ bir peygamberiyim" (es-Saf, 61/6).

Hz. Ýsa (a.s) göðe çekildiði sýralarda kendisine inananlarýn sayýsý çok azdý. Daha sonra bir ara Hz. Ýsa'nýn getirdiði inancý kabul edenler çoðaldý ise de, sonunda Hýristiyanlar da israiloðullarý gibi yoldan çýktý ve pek çok yanlýþlýklara saptýlar. Bugün, Hýristiyanlarýn sahip olduklarý teslis inancý, Ýsa (a.s)'nýn göðe yükseltilmesinden hemen sonra ortaya çýkmýþtýr.

Ýsa (a.s)'in annesi Hz. Meryem Hz. Ýsa'nýn göðe çekilmesinden sonra altý sene kadar daha yaþamýþ ve ölmüþtür (Hakim, Müstedrek, II, 596).

Hz. Ýsa (a.s)'a dört büyük ilâhi kitaptan biri olan Ýncil verilmiþtir. Kur'an-i Kerîm'de Ýncil'in Hz. Ýsa'ya verilisi ile ilgili þu bilgiler vardý: "Arkalarýndan da izlerince Meryem oðlu isa'yý Tevrat'ýn bir tasdikçisi olarak gönderdik; ona da bir hidâyet, bir nur bulunan Ýncil'i, ondan evvelki Tevrat'ýn bir tasdikçisi ve sakýnanlara bir hidâyet ve öðüt olmak üzere verdik" (el-Mâide, 5/11). Ancak bu Ýncil de Tevrat gibi tahrifata ugramýþ: týr. Bununla birlikte Allah Teâlâ tarafindan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e indirilen Kur'an-ý Kerîm, Zebur, Tevrat ve Ýncil'in hükümlerini ve geçerliliklerini ortadan kaldýrmýþtýr. Hz. Ýsâ Ýslâm âlimlerinin çoðunluðuna göre cisim ve ruhuyla göðe yükseltilmiþtir. Kýyamet vaktine yakýn yeryüzüne inecek, haçý kýracak, domuzu öldürecek ve Ýslâm þeriatiyla hükmedecektir (bk. Buhârî, Buyu', 102).

Hz. Ýsa bedeniyle göðe yükseltildiðinden, Kur'an-ý Kerim'de bildirilen "ölümden evvel" (en-Nisa, 4/159) ve "öleceðim güne ve diri olarak ba'þ edileceðim güne" (et-Tevbe, 9/34) mealindeki ayetler Hz. Ýsa'nýn nüzûlünden sonraki ölümünü anlatýr. Hz. Ýsa gökten Arz-i Mukaddes'e inecek, elinde bir Kargý olacak; Afik denilen bir yerde ortaya çýkacak ve Kargý ile Deccâl'i öldürecek ve sabah namazýnda Kudüs'e gelecektir. imam kendi yerini ona vermek isteyecek fakat o imâm'ýn gerisinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in þeriatýna uygun olarak namazýný kýlacaktýr. Sonra domuzu öldürecek ve haçý kýracak, sinagoglar ve kiliseleri yýkacak ve kendisine iman etmeyen bütün Hýristiyanlarla savaþacaktýr.

Hz. Ýsa nüzûlünden sonra kýrk sene daha yaþayacak, öldüðünde Müslümanlar namazýný kýlacak ve Ýslâm dinine uygun olarak gömülecektir.






H Z . Þ Ý T (A.S.)


Adem aleyhisselamýn oðullarýndan Kabil'in Habil'i þehid etmesinden 5 veya 30 sene sonra dünyaya gelen Þit aleyhisselamýn alnýna son peygamber Muhammed (S.A.V.)'in nuru intikal etti ve onun alnýnda parladý. Hz. Adem bu oðlunu diðer çocuklarýndan çok severdi. Bütün evladý üzerine onu reis yaptýðý gibi, vefat edeceði zaman bütün yeryüzünün halifeliði için onu tayin etti. Þit aleyhisselam babasý Hz. Adem ile veya kardeþleriyle beraber Kabe'yi balçýk çamuru kullanarak taþtan yaptý. Adem alehisselamýn vefatýndan sonra, Þit aleyhisselama peygamber olduðu bildirilip vahiy geldi. Allahü Teala Þit aleyhisselama 50 suhuf (sayfa) kitap gönderdi.

Hz. Þit'e nazil olan suhuf'da; hikmet ve riyaziye (matematik) ilimleri, kimya, simya ilmi ve çeþitli sanatlar, ayrýca daha bir çok þeyler bildirildi. Þit aleyhisselam dininin esaslarý, Adem aleyhisselam'ýn bildirdiði dinin esaslarýna uygun idi. Þit aleyhisselam 1000 þehir kurup sýnýrlarýný tespit etti. Her þehrin kapýsýnda La ilahe illallah, Adem Safvetullah, Muhammed Habibullah yazýlý idi. Þit aleyhisselamýn çocuklarý ve torunlarý kurduklarý þehirlerde huzurlu ve mesut yaþadýlar. Þam'dan Yemen'e de giden Þit aleyhisselam, Habil'i þehit ettikten sonra Yemen'e gidip azgýnlaþan Kabil'in çocuklarýna ve torunlarýna Allah'ýn yasaklarýný ve emirlerini anlattý. Bu kavim Hz. Þit'in davetini kabul etmeyip azgýnlýk gösterdiler. Hz. Þit onlar ile cihat etti. Bu savaþta kýlýç kullandý. Þit aleyhisselam vefat etmeden önce yerine oðlu Enus'u halife tayin etti. Þit aleyhisselam vefat ettikten sonra kuvvetli rivayete göre Mina'daki mescidin minaresi dibinde medfün olan Adem aleyhisselam'ýn yanýna defn edildi. Adem aleyhisselam vefat edeceði zaman oðlu Þit aleyhisselama: "Yavrum ! Bu alnýnda parlayan nur, son peygamber olan MUHAMMED (S.A.V.)'in nurudur. Bu nuru mü'min, temiz ve iffetli hanýmlara teslim et ve oðluna da böyle vasiyette bulun" buyurdu. Ebu Zer Gifari radiyallahu anh þöyle rivayet etti: "Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem'e: Ya Resulallah ! Allahü Teala kaç kitap gönderdi diye sordum. 104 kitap gönderdi. Þit'e 50 sahife indirdi buyurdu." Þit aleyhisselam hakkýnda bilgimiz azdýr, Çünkü hakkýnda herhangi bir ayet inmemiþtir.












H Z . HUD A.S
.



Hz. Hud Yemen'de bulunan Ad kavmine gönderilen peygamberdir: «Ad kavmine de kardeþleri Hud'u (gönderdik). (...) » . Nuh aleyhisselamin oglu Sam'in neslindendir. Bir ismi de Abir olup, lâkabý Nebiyyullahtýr. Hz. Hud'un ismi (veya nesebi) hakkýnda 2 rivayet vardir:

Hud bin Abdullah bin Riyah (veya Ribah) bin Él-Halud bin Ad bin Avs bin Irem bin Sam bin Nuh
Hud ibni Salih ibni Erfahd ibni Sam ibni Nuh ibni Ebi Ad'dir.
Yemen'de Aden ile Umman (Oman) arasýnda bulunan Ahkaf diyarýnda Hz. Hud doðup büyüdü. Çocukluktan itibaren Allah'a ibadet ederdi. Ara sýra ticaret yapan Hz. Hud gayet þefkatli ve çok cömert idi. Kavmi (Ad) bolluk ve bereket içinde ve gösteriþli binalar yaparak azmýþtýr. Bütün nimetleri kendilerine veren Allah'ý unutan Ad kavmi putlara tapmaya baþladý. Hud aleyhisselam bu kavme peygamber olarak gönderildi ve Hz. Hud Nuh aleyhisselam ýn bildirdiði dinin esaslarýný Ad kavmine bildirdi: «agla...) O dedi ki: " Ey kavmim ! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan baþka tanrýnýz yoktur. Hala sakýnmayacak mýsýnýz ? » . Allah'a itaat edip, Ona ibadet etmelerini söyledi. Allah "onlara putlara tapmaktan, zulüm etmekten vazgeçmeleri, insanlara merhametli olup onlara eziyet etmemeleri, insanlarý þaþýrtmak maksadýyla yollara aldatýcý iþaretler ( Ad kavmi, yolcularý þaþýrtmak ve onlarýn çölde kaybolup gitmelerine gülmek (alay etmek) için yollara yanlýþ iþaretler koyarlardý, M.K.) koymamalarý, insanlarla alay etmemeleri, onlarý öldürüp mallarýný soymamalarýný ve bütün varlýðý yaratan bir olan Allah'a ibadet etmeleri için nasihatte bulunmak " üzere Hud aleyhisselamý Ad kavmine yolladý.

Ne yazýk ki birçok kabileler gibi Ad kavmi de peygamberine karþý geldi: « Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancýlardan sanýyoruz » . Hud aleyhisselam onlarý Allah'ýn azabý ile korkuttu ise de pek az kiþi iman etti. Ama Hud aleyhisselam yelmedi ve imana davet etmeye devam etti: « Ey kavmim ! Rabbinizden baðýþ dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize göðü (yaðmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsýn. Günah isleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin » . Kavmi ise ona hakaret etti, hatta kendinden geçinceye kadar onu dövdü. Bu - alçakca - dövme olayý da Sadad isimli Ad kavminin en zengini ve böylece bunlarýn baþýnýn (emir): " Ey Hud ! Bu söylenenleri duymadýn mý ? Ýþte ben Avc'i kendime vekil tayin seçtim. Benim namýma senin Allah'ýna cenk (savaþ, harp; M.K.) edecek, hadi sür senin Allah'ýný " söylemesinden sonra vukuu buldu. Hud aleyhisselam da bunun üzerine kavmine biraz da acýyarak: « Ey Yüce Rabbim ! Sen bana en büyük isyaný göstermiþ olan bu Ad kavmine karþý artýk acýmasýz davran. Onlarý cezalarýnýn en büyüðü ile cezalandýr. Senden bunu diliyorum » diye beddua etti. Hz. Hud kavminin ýslah olmayacaðýný anlayýnca: « Ya Rabbi ! Sen her þeyi biliyorsun. Ben onlara peygamberliðimi bildirdim. Ey Rabbim ! Onlara ders almalarýna vesile olacak bir musibet ver » diye beddua etti. Hud aleyhisselam ýn duasýný kabul eden Allahü Teala Ad kavmine önce kuraklýk, kýtlýk musibetini verdi: 3 sene müddetçe hiç yaðmur yaðmadý. Akan pýnarlar kuruyup, aðaçlar , meyveler sararýp soldu. Hayvanlar susuzluktan telef (ölecek kadar zayýfladý; M.K.) oldu. Býkmayan Hud aleyhisselam onlarý imana davetini devam etti ise de onlar git gide azgýnlaþtý, Hud aleyhisselama daha çok eziyet ettiler. Hz. Hud mucizeler gösterdi ise de yine hidayete ermediler. Allahü Teala Ad kavmi üzerine azap yüklü bulutu göndererek buluttan esen bir rüzgarla onlarý helak etti: « Ad kavmi (Peygamberleri Hud'u) yalanladý da azabým ve tehdidim nasýlmýþ (gördüler). Biz onlarýn üstüne, uðursuzluðu devamlý bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik » . Bu bulutun ismi « sarsar
Gönderen: 27.07.2007 - 21:26
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1900 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.81660 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.