0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Aldanmaktan Kurtulmanın Kur'ani Çözümleri Allah'ı Zat, Sıfat ve İsimleriyle tanımak...

önceki konu   diğer konu
7 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Son-GüL su an offline Son-GüL  
Aldanmaktan Kurtulmanın Kur'ani Çözümleri Allah'ı Zat, Sıfat ve İsimleriyle tanımak...
1125 Mesaj -
Aldanma yollarýna kapýlmamanýn yegâne çâresi Cenab-ý Hakk’ý, Kur'an-ý Kerîm'in beyan ettiði ve Peygamber Efendimiz'in (asm.) bildirdiði gibi tanýmak ve bilmektir.

Ýnsan, Allahü Teâlâ'nýn varlýðýný, birliðini, kudsî sýfatlarýný, esmâ-i hüsnâsýný ancak Kur'ân-ý Kerîm ile öðrenebilir. Bu sayede Allah’ý vâcib (varlýðýnýn zaruri olmasýgöz kırpma, ezelî, ebedî (baþlangýcý ve sonu olmamasý, zamanla sýnýrlandýrýlmamasýgöz kırpma, herþeye Kadir ve Alîm; mahlûkatý ise, fâni, mümkin (varolup olmamasý imkan dahilinde olan), âciz olarak bilir. Hak Teâlâ'yý bütün mahlûkatýn tek yaratýcýsý, bütün âlemlerin yegâne Rabbi, bütün mevcudatýn ortaksýz hâkimi olarak tanýr. O’nun bütün kemâl sýfatlara sahip ve bütün noksan sýfatlardan münezzeh olduðunu itikad eder.

Allah, en doðru ve emin olarak ancak Kur'ân-ý Azîmüþþân'dan öðrenilebilir. O’na Kur’ânýn beyan ettiði gibi iman edilmezse o iman sahih olmaz, bir fayda vermez, þüphe ve vesveselere karþý dayanamaz.

Bilindiði gibi, "birþey sabit olsa levazýmýyla sabit olur" mantýki hükmü vardýr. Bu hükme göre meselâ, ýsý ve ýþýk güneþin lâzýmlarýndandýr; güneþ onlarsýz düþünülemez. Aynen öyle de Allah dendi mi bütün sýfât-ý zâtiye ve sübûtiyesi(1) bütün Esmâ-i Hüsnâ'sýagla2) birden düþünülür; bütün kemâl sýfatlarla vasýflandýrýlan ve bütün noksan sýfatlardan münezzeh bir Zât-ý Mukaddes anlaþýlýr. O'nun sýfat ve isimlerinden birisine dahi inanýlmasa Allah'a iman sahih olmaz.

Ýman bir bütündür; imanýn altý esasýndan birisine dahi inanýlmasa kalpte iman hâsýl olmaz. Bu kaide imanýn bütün rükünleri için de geçerlidir. Bir insan, "melâikeye inanýyorum" dedi mi, Cebrail'e (as.) inanmak da onun içindedir. Sadece bu büyük meleðe inanmasa o þahsýn meleklere inandýðýndan söz edilemez. Ve yine, bir insanýn kitaplara iman etmiþ sayýlabilmesi için bütün semavî kitaplara inanmasý gerekir. Kur'ân-ý Kerîm'in bir tek âyet-i kerîmesine inanýlmazsa o iman sahih olmaz.

Allah'a iman da yukarýdaki esaslara göre deðerlendirilir. Sonsuz kudret, sýnýrsýz irâde, hudutsuz malikiyet, ortaksýz ulûhiyet, vezirsiz saltanat, sonsuz ilim ve sonsuz büyüklük, Allahü Teâlâ'nýn zâtýnýn zaruri lâzýmlarý olduðundan, Allah'a inanan bir insan bütün bunlara da inanmýþ demektir.
Buna binaen, Kur'ân-ý Kerim'de Allah’ýn zât, sýfat ve esmasýnýn nasýl tanýtýldýðýný ana hatlarýyla açýklamaya çalýþacaðýz.

Cenâb-ý Hakk'ýn zât, sýfat ve esmasýný bildiren âyetlerden birkaçýný numune olarak takdim edeceðiz. Bu mevzudaki bütün âyet-i kerîmeleri ve tefsirlerini kaydetmemiz elbette mümkün deðildir. Örnek olarak bazýlarýný alacak ve maksada yetecek kadar izah edeceðiz.

Cenâb-ý Hak bir âyet-i kerîmede þöyle buyuruyor:

"O'nun misli gibi birþey yoktur" (Þûra, 11)


Yâni, ne zâtýnda, ne sýfatýnda, ne fiillerinde benzeri yoktur. Akla, hâtýra, hayâle ne gelirse Allah onun baþkasýdýr. Kâinatta gördüðümüz, görmediðimiz yaratýlmýþ varlýklarýn hiçbirisine, hiçbir surette benzemez.

Allahü Teâlâ gerek zâtýyla, gerek sýfatlarýyla akla, hayâle, zihne, fikre ve tasavvura gelen ve gelmesi mümkün olan her þeye benzemekten münezzehtir. Mukaddes mahiyeti hiçbir mahiyete benzemez.

Cenâb-ý Hakk'ýn vâcib, zâti ve ezelî olan varlýðý mahlûkatýn mümkin, hadis (sonradan varolan) ve fâni varlýklarý ile hiçbir cihetle kýyas edilemez. Hak Teâlâ'nýn Zâtý mahlûkatýyla mukayese edilemeyeceði gibi, sýfatlarý da mahlûkatýn sýfatlarýyla kýyasa girmez. Zira, O’nun bütün sýfatlarý ezelidir, sonsuzdur. Mahlûkatýn sýfatlarý ise kendileri gibi mahlûktur, sýnýrlýdýr. Bu sýfatlar ne kadar büyük hayal edilirlerse edilsinler Cenâb-ý Hakk’ýn sýfatlarý ile mukayese edilemezler; ancak O'nun sýfatlarýna iþaret ederler.

Hâlýk-i Zülcelâl'in, hiçbir mahlûkuna benzememesi açýk bir hakikattir. Malûmdur ki, her eser, bir ayna gibi kendi ustasýnýn kemâlini, ilmini, maharetini gösterir. Ama hiçbir eser, mahiyet ve hakikat itibariyle ustasýna benzemez. Meselâ, bir saat kendi ustasýnýn hünerini gösterir ve kemâline âyine olur; ama hiçbir cihetle ustasýna benzemez.

O saat, ustasýnýn þahsiyetinden koparak hariçte kendi baþýna oluþmuþ da deðildir. Ancak ustasýnýn irâde ve kudretiyle, ilim ve hikmetiyle vücud bulmuþtur. Evet, ustanýn zâtý, hakikati, sýfatlarý, unvanlarý baþka, saatinki baþkadýr. Bir saat ne kadar büyük olursa olsun, saat olma mahiyeti deðiþmez. Yine, ustasýnýn tasarrufu, irâdesi, tedbiri altýndadýr. O'nun koyduðu kanunlarýn mahkûmudur ve ustasýyla hiçbir cihetle kýyasa giremez.

Ýþte bu kâinat da gayet hassas ve ince ölçülerle çalýþan bir saat gibidir. Allahü Teâlâ'nýn yaratmasýyla yokluktan kurtulup varlýk sahasýna çýkmýþtýr. O'nun tasarruf ve idaresi altýndadýr. O Hâlik-ý Zülcelâl, kâinata ve ondaki canlý cansýz hiçbir þeye, hiçbir cihetle benzemez. Evvel ve Âhir, Zahir ve Bâtýn olan Allah, ilmiyle, irâde ve kudretiyle mahlukatýna son derecede yakýndýr. Mahlukat ise O'na benzemekten ve O’nu hakkýyla tanýmaktan son derecede uzaktýr; O'nun zâtýndan ve kudsî mahiyetinden ayrýlarak hariçte meydana gelmiþ deðildir. Ancak O'nun irâde ve kudretiyle yoktan yaratýlýp varlýk sahasýna çýkartýlmýþlardýr.

Allah’ýn zât, sýfat, mahiyet ve hakikati, mahlukatýn zât, sýfat, mahiyet ve hakikatine benzemekten münezzehtir.

"Evet, bir Zât ki, O'na yýldýzlarýn icadý zerreler kadar kolay gele... ve en büyük þey en küçük þey gibi kudretine musahhar ola... hiçbir þey hiçbir þeye, hiçbir fiil, hiçbir fiile mani olmaya... ve hadsiz efrad, bir ferd gibi nazarýnda hazýr ola... ve bütün sesleri birden iþite... ve umumun hadsiz hacetini birden yapabile... ve kâinatýn mevcudatýndaki bütün intizamat ve mizanlarýn þehadetiyle hiçbir þey, hiçbir hal, dâire-i meþiet ve irâdesinden hariç olmaya... ve hiçbir mekânda olmadýðý halde, her bir yerde ve her bir mekânda kudretiyle, ilmiyle hazýr ola... ve herþey O'ndan nihayet derecede uzak olduðu halde, O ise herþeye nihayet derecede yakýn olabilen bir Zât-ý Hayy-ý Kayyûm-u Zülcelâl'in elbette hiçbir cihetle misli, naziri, þeriki, veziri, zýddý, niddi olamaz; ve olmasý muhaldir." (3)

Ýlâh, bütün noksan sýfatlardan münezzeh ve bütün kemâl sýfatlara sahip bir Zât-ý Vâcib demektir. Birden fazla ilâh farzedildiði takdirde her birinin “vücudu vâcib, kudreti sonsuz, ilmi muhit, irâdesi nafiz...” olmasý lâzým gelir. Bu ise mümkün deðildir. Çünkü faraza, iki ilâh bulunsa, her ikisinin de kudretinin sonsuz olmasý gerekecektir. Bu ise bir tezattýr. Öte yandan her ikisinin de iradelerinin sýnýrsýz olmasý icap eder. Birisi hayat vermek isterken, diðeri öldürmek isteyecek yahut biri bir yaratmak isterken, diðeri yaratmamak isteyecektir. Birisi güneþin þarktan doðmasýný isterken, diðeri garbdan doðmasýný irâde edecektir. Misâller çoðaltýlabilir. Her iki ilâhýn da irâde ettiði þeylerin tahakkuk etmesi lâzým geldiðinden bir þeyin ayný anda hem yaratýlmasý, hem yaratýlmamasý safsatasý ortaya çýkar. Bu ise sonsuz tezatlarý ve muhalleri içine alýr.

"Eðer gökte ve yerde Allah’tan baþka tanrýlar olsaydý, ikisinde de düzen kalmazdý. Arþ’ýn Rabbi olan Allah, onlarýn yakýþtýrdýðý þeylerden uzaktýr.” (Enbiyâ: 22)

Madem kâinat var ve bu kâinat içinde atomlardan sistemlere, çekirdeklerden aðaçlara, sinek kanadýndan semavat kandillerine kadar herþeye hükmeden, hassas, mükemmel, þaþmaz bir düzen var. Öyle ise bu âlemin sahibi ve maliki birdir. Þirk sadece bir vehimdir, hariçte yeri yoktur.

Diðer taraftan, bu âlemin birden fazla ilâhýn iþbirliðiyle yaratýlmasý ve idare edilmesi de muhaldir. Çünkü iþbirliði herhangi bir iþi taraflarýn müstakil olarak yapamamasýnýn neticesidir. Bu ise iki ilâhýn da âciz ve birbirine muhtaç olmasý ve birbirilerinin tesiri altýnda kalmasý demektir. Böyle bir durumda, her iki ilâhýn ulûhiyetleri, hâkimiyetleri, amiriyetleri, irâde, ilim ve kudretleri kayýtlý olmuþ olur. Dolayýsýyla bunlarýn her ikisi de ilâh olamazlar. Bir þeyin hem sýnýrsýz, hem kayýtlý; hem sonsuz, hem sýnýrlý olmasý muhaldir.

Mevhum ilâhlardan birinin diðerinin emir ve irâdesine tâbi olmasý da düþünülemez. Çünkü tâbi olan, ilâh olamaz.

***

Gönderen: 08.06.2007 - 19:11
Bu Mesaji Bildir   Son-GüL üyenin diger mesajlarini ara Son-GüL üyenin Profiline bak Son-GüL üyeye özel mesaj gönder Son-GüL üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Son-GüL su an offline Son-GüL  
1125 Mesaj -
"Þüphe yok ki Allah herþeye kadirdir."aglaFetih: 21)


Allah’ýn kudreti, ezelîdir, sonsuzdur. Hiçbir þey o kudreti âciz edemez ve kayýtlayamaz. O kudretin icraatýnda büyük-küçük, az-çok, parça-bütün arasýnda fark yoktur. Bir atomu kolayca yaratýp tanzim ettiði gibi, bütün yýldýzlarý da ayný anda, ayný kolaylýkla yaratýr. Küre-i Arz'ý güneþin etrafýnda kolayca döndürdüðü gibi, bütün sema sistemlerini de ayný kolaylýkla tanzim ve idare eder.

Allah’ýn kudretinin yetmeyeceði hiçbir þey tasavvur edilemez. O'nun kudretini âciz býrakacak bir güç tevehhüm edilemez. Çünkü O'nun kudreti zatîdir. Malûmdur ki, "Bir þey zatî olsa onun zýddý ona arýz olamaz." Meselâ güneþin ziyasý bir derece zatî olduðundan(4) ona karanlýk giremez. Fakat avizenin ýþýðý arýzî olduðundan, yâni, baþka yerden geldiðinden sönme ve söndürme ona arýz olabilir. Ve yine altýn ve elmasýn parlaklýðý zatî olduðundan solma ve kararma onlara arýz olamaz. Cilalanmýþ bir eþyanýn parlaklýðý ise arýzîdir; dökülmeye ve solmaya mahkûmdur.

Cenâb-ý Hakk'ýn kudreti zatî, sonsuz ve mutlaktýr. Ne kadar âlemler yaratýrsa yaratsýn O'na bir acizlik, noksanlýk gelmesi düþünülemez. Hikmeti gerektirirse, her an sonsuz kâinatlar yaratabilir. Yine de yarattýðý þeyler sýnýrlýdýr, Ýlâhî kudret ise sonsuzdur.

Güneþ için ýþýk verme hususunda bir damla ile deryanýn yahut bir çiçekle yýldýzýn farký olmadýðý gibi, Kudret-i Ýlâhiye'ye nispeten de az-çok, büyük-küçük farký yoktur; zerreler ile yýldýzlar eþittir. Bu hakikatin misâllerini bu âlemde her an görmekteyiz. Meselâ, her gün sonsuz kolaylýkla yüzbinlerce insan, had ve hesaba gelmez bitki ve hayvan yaratýlýyor. Mahiyet ve suretleri, mizaç ve hissiyatlarý birbirinden farklý olan bu hadsiz mahlûkatýn ayný anda, her yerde son derece kolay bir þekilde teþkil ve tedbiri Kudret-i Ýlâhiyye'nin sonsuzluðuna apaçýk bir delildir.

Ýlmî tesbitlere göre günde üçyüzbin kadar insan yaratýlýyor. Buna göre yaklaþýk olarak bir saniyeye dört adam düþüyor. Yani, Cenâb-ý Hak bir saniyede dört adam yaratmýþ oluyor. Ýnsanýn yaratýldýðý o saniyede mikroplardan, bakterilerden, karýncalardan, sinek ve böceklerden, balýklardan hadsiz canlýlarýn da yaratýldýðý, yine o saniyede bir milyona yakýn bitki türlerinin bütün cinslerinin ve fertlerinin yaratýldýðý göz önüne alýnýrsa saniyenin patladýðý, zamanýn ortadan kalktýðý görülür; bir anda sonsuz mahlûk yaratmanýn O kudreti âciz etmediði açýkça anlaþýlýr.

Hem, bu dünyada, bütün hayvan ve bitki türlerinin elbise, silâh ve rýzýklarýnýn, talim ve terhislerinin birbirinden farklý olduðunu, bunlarýn þekilce, intizamca, tertipçe birbirinden ayrý ve mümtaz olduðunu görmekteyiz. Bütün bu ayrýlýk ve farklýlýklar karýþýklýða ve güçlüðe sebeb olduðu halde, bütününün son derece kolay olarak noksansýz ve kusursuz yaratýlmasý, Kudret-i Ýlâhiyye'nin nihayetsiz büyüklüðünü keskin akýllara teslim ettirir. Yaratýlan bu hadsiz mahlûkata daha ince bir nazar ile baktýðýmýzda tanzim ve takdir etme, hayat verme ve öldürme gibi hadsiz fiilleri de müþahede ederiz.

Hükümleri ayrý ayrý olduðu halde ayný maksad ve gayede birleþen bu fiillerin tamamý birden düþünüldüðünde Kudret-i Ýlâhiyye'nin büyüklüðü ve sonsuzluðu güneþ gibi zuhur eder.

"Vâcib-ül Vücud'un hem vâcib, hem zâtî olan kudretine karþý mevcudatýn hem hadis, hem arýzî vücudlarý, hem mümkinatýn, hem kararsýz, hem kuvvetsiz sübûtlarý, elbette nihayet derecede kolay ve hafif gelir. Vâcib-ül-Vücud, maddeden mücerred, bütün mahiyata muhalif, misli, misâli, mesili olmayan bir Zât-ý Zülcelâl'in o Kudret-i Ezeliye'sine nisbeten bütün kâinatýn idaresi ve terbiyesi bir bahar, belki bir aðaç kadar kolaydýr."agla5)

"Evet, Hâlik-i Rahîm, bir kuþun tüylü libasýný hangi kanunla deðiþtiriyor, tazelendiriyor; O Sâni'-i Hakîm ayný kanunla, her sene küre-i Arz'ýn libasýný tecdid eder. Hem o ayný kanunla, her asýrda dünyanýn þeklini tebdil eder. Hem ayný kanunla, kýyamet vaktinde kâinatýn suretini taðyir edip deðiþtirir.
Hem hangi kanunla zerreyi, mevlevî gibi tahrik ederse; ayný kanunla küre-i Arz'ý meczub ve semaa kalkan mevlevî gibi döndürüyor... Ve manzûme-i Þemsiye'yi gezdiriyor.

Hem hangi kanunla senin bedenindeki hüceyratýn zerrelerini tazelendiriyor, tamir ve tahlil ediyorsa, ayný kanunla senin baðýný her sene tecdid eder ve her mevsimde çok defa tazelendirir. Ayný kanunla, zemin yüzünü her bahar mevsiminde tecdid eder, taze bir peçe üstüne çeker.
Hem O Sâni'-i Kadîr, hangi kanun-u hikmetle bir sineði ihya eder; ayný kanunla þu önümüzdeki çýnar aðacýný her baharda ihya eder ve ayný kanunla Haþir'de mahlûkatý da ihya eder." (6)



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Son-GüL tarafından, 08.06.2007 - 19:15 tarihinde.
Gönderen: 08.06.2007 - 19:13
Bu Mesaji Bildir   Son-GüL üyenin diger mesajlarini ara Son-GüL üyenin Profiline bak Son-GüL üyeye özel mesaj gönder Son-GüL üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Son-GüL su an offline Son-GüL  
1125 Mesaj -
“Þüphesiz göklerin ve yerin gaybýný Allah bilir. Allah, ne yapýyorsanýz hakkýyla görücüdür." (Hucürât: 18).
"O herþeyi bilir bir Alîm'dir" (Bakara: 29).



Cenâb-ý Hak, gizli aþikâr, olmuþ olacak herþeyi bilir. O'nun ilmi, zâtýndandýr, ondan ayrýlmasý muhaldir. Allahü Azîmüþþân'ýn ilmi zamanla kazanýlmaktan ve tecrübe ile geliþmekten münezzehtir. O’nun ilmi sonradan zaman içerisinde artmýþ deðildir. Ezelde ne idiyse, þimdi de odur. Ezelden ebede, yaratýlmýþ ve yaratýlacak bütün eþyanýn plân ve programlarý, mahiyet ve hakikatleri, suret ve sîretleri O'nun ilminde mevcuttur.

Cenâb-ý Hakk'ýn ilmi mahlûkatýn ilmi ile hiçbir cihetle mukayese edilemez. Çünkü mahlûkatýn ilmi ister tecrübe ile, ister ilham ile elde edilmiþ olsun noksandýr, sýnýrlýdýr, sonradan kazanýlmýþtýr. Cüz'iyyetten çýkamaz, belli bir sahanýn dýþýna taþamaz.

Bütün kabarcýklarda, damlalarda, aynalarda tecelli eden ýþýk huzmeleri, güneþin ýþýðýnýn bir cilvesi olduðu gibi, bütün insanlar, melekler ve cinlerin ilimleri de ilm-i Ýlâhînin bir cilvesi, bir tecellisidir.

O'nun ilmi sonsuzdur, muhittir, ezelden ebede kadar her þey her an O'nun huzur ve idaresi altýndadýr. Canlý ve cansýz bütün varlýklarýn kendilerine has özellikler taþýmalarý bu hakikatin kat'î þahididir. Dünyaya gelen her insana, Âdem (as.)'dan kýyamete kadar gelmiþ ve gelecek bütün insanlardan farklý ve mümtaz bir sima takýlmasý, karakterlerinin hattâ parmak izlerinin bile birbirinden farklý olmasý bu hakikatin en açýk bir delilidir.

Bediüzzaman Hazretleri bu mevzuda þöyle buyurmaktadýr:

"Bütün mevcudatta görünen bütün hikmetler; o ilme iþaret eder. Çünkü: Ýnâyetkârâne, lûtufkârâne iþ gören; elbette bilir ve bilerek yapar. Hem her biri birer mizan içindeki bütün intizamlý mevcudat ve her biri birer intizam içindeki bütün mîzanlý ve ölçülü hey'at, yine o ilm-i muhite iþaret eder. Çünkü: Ýntizam ile iþ görmek, ilim ile olur. Hem bütün inayetler, tezyinatlar o ilme iþaret eder. Ölçü ile, tartý ile san'atkârâne yapan; elbette kuvvetli bir ilme istinaden yapar. Hem bütün mevcudatta görünen muntazam miktarlar, hikmet ve maslahata göre biçilmiþ þekiller, bir kazanýn düsturiyle ve kaderin pergâriyle tanzim edilmiþ gibi meyvedar vaziyetler ve hey'etler, bir ilm-i muhiti gösteriyor.

Evet, eþyaya ayrý ayrý muntazam suretler vermek, herþeyin mesâlih-i hayatiyesine ve vücuduna lâyýk mahsus bir þekil vermek, bir ilm-i muhit ile olur, baþka surette olamaz...

Hem bütün eþyanýn san'atýndaki ihtimamat ve san'atkârâne tasvirat ve mâhirane tezyinat, bir ilm-i muhîti gösteriyor. Çünkü, binler vaziyet-i muhtemele içinde, muntazam ve müzeyyen, san'atlý ve hikmetli bir vaziyeti intihab etmek, derin bir ilim ile olur. Bütün eþyadaki þu tarz-ý intihabat, bir ilm-i muhîti gösteriyor.

Hem îcad ve ibda'-ý eþyada kemâl-i suhulet, bir ilm-i ekmele delâlet eder. Çünkü bir iþte kolaylýk ve bir vaziyette suhulet, derece-i ilim ve maharetle mütenasibdir. Ne kadar ziyade bilse, o derece kolay yapar.

Ýþte bu sýrra binaen, her biri birer mûcize-î san'at olan mevcudata bakýyoruz ki; hayret-nümâ bir derecede suhuletle, kolaylýkla, külfetsiz, daðdaðasýz, kýsa bir zamanda; fakat, mu'ciz-nüma bir surette icad edilir. Demek hadsiz bir ilim vardýr ki, hadsiz suhuletle yapýlýr... ve hâkezâ... Mezkûr emareler gibi binler alâmet-i sâdýka var ki, þu kâinatta tasarruf eden Zât'ýn, muhit bir ilmi vardýr. Ve herþeyi bütün þuûnatýyla bilir, sonra yapar." (7)

Özetleyecek olursak, Cenâb-ý Hakk'ýn ilmi zatîdir, mutlak ve muhittir; mevcudattaki bütün hikmetlerin, faydalarýn, plân ve programlarýn esasýdýr. Mahlûkat yokluktan varlýða gelmek için O'nun ilmine muhtaçtýr. O'nun zâtýnýn misli, misâli, benzeri olmadýðý gibi, ilminin de eþi, benzeri ve dengi yoktur. Meleklerin, cinlerin, insanlarýn ilimleri, ilm-i ezelîye nisbeten güneþe karþý bir mum ýþýðý kadar da olamaz. Ýnsanýn, elindeki bir fener ile güneþe karþý koymasý ne derece gülünç ise, kendi kafa feneri ile yâni, cüz'i fikir ve ilmi ile Cenâb-ý Hakk'ýn ilm-i ezelisiyle mübarezeye kalkýþmasý da bundan bin derece daha büyük bir divaneliktir.

"O, daima yaþayandýr. O'ndan baþka hiçbir ilâh yoktur." (El-Mü'min: 65).


Cenâb-ý Hak, Hayy'dýr. Yâni, hayat sahibidir. O'nun hayatý, ezelî ve ebedîdir, zâtîdir, zevalden münezzehtir. Þu kâinat yüzünde hummalý bir faaliyetle, kafile kafile gelip geçen hadsiz hayat sahipleri "Hayy" isminin tezahürleridir. O’nun Zatý, mahlûkatýn zatlarýna hiçbir cihetle benzemediði gibi, mukaddes hayatý da onlarýn hayatýna benzemez.

Arz ve semadaki bütün hayat tabakalarý, insanlar, hayvanlar, melekler, cinler o Hayy-ý Kayyûm'un "Muhyi” yani hayat verici isminin birer cilvesidirler. Mahlûkatýn hayatlarý, Vâcib-ül Vücud'un ezelî ve ebedî hayatýna nisbetle gayet zayýf bir gölge hükmündedir. Mahlûkatýna hayat bahþetmesi, sýrf O'nun lütuf ve keremindendir.

"Mevcudat; vücudlarýyla, hayatlarýyla nasýl ki O Hayy-ý Lâyemût'un hayatýna ve o hayatýn Vücub-u Vücuduna delâlet ve þehadet ederler; öyle de; mevtleriyle, zevâlleriyle o hayatýn bekasýna, sermediyetine delâlet eder ve þehadet ederler. Çünkü; mevcudat zevale gittikten sonra, arkalarýnda, yine kendileri gibi hayata mazhar olup yerlerine geldiklerinden gösteriyor ki; daimi bir zîhayat var ki, mütemadiyen cilve-i hayatý tazelendiriyor. Nasýl ki, güneþe karþý cereyan eden bir nehrin yüzünde kabarcýklar parlar gider. Gelenler ayný parlamayý gösterip, taife taife arkasýnda parlayýp sönüp gider. Bu sönmek, parlamak vaziyetiyle; yüksek daimî bir güneþin devamýna delâlet ederler. Öyle de þu mevcudat-ý seyyaredeki hayat ve mevtin deðiþmeleri ve münavebeleri, bir Hayy-ý Bâkî'nin beka ve devamýna þehadet ederler,"agla8)

Gönderen: 08.06.2007 - 19:14
Bu Mesaji Bildir   Son-GüL üyenin diger mesajlarini ara Son-GüL üyenin Profiline bak Son-GüL üyeye özel mesaj gönder Son-GüL üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Son-GüL su an offline Son-GüL  
1125 Mesaj -
"Muhakkak ki, Allah Semi'dir, Basîr'dir." (Mücâdele: 1).


Cenab-ý Hakk, gelmiþ ve gelecek olan herþeyi birden müþahedesinde tuttuðu gibi; gizli aþikâr bütün sesleri de birden iþitir ve umumun arzularýna birden cevap verir. O'nun görme ve iþitmesinde uzak-yakýn gizli-âþikâr farký yoktur. Bir þeyi görüp iþitmesi baþka þeyleri görmesine ve iþitmesine mâni deðildir. Herþey, her an O'nun huzur ve murakabesindedir. O'nun görme ve iþitmesi mahlûkatýnkine benzemez. Zira, mahlûkatýn görmesi, iþitmesi mahluktur, sýnýrlýdýr, noksandýr. O Vâcib-ül Vücud'un ise bütün sýfatlarý gibi, bu sýfatlarý da zâtidir, ezelî ve ebedîdir. Sonsuz fezalarý gözlere seyrettiren ve yine sonsuz sesleri sonsuz kulaklara iþittiren O Zât-ý Zülcelâl elbette o gözlerin gördüklerini de görür ve o kulaklarýn iþittiklerini de iþitir.
Mahlûkatm sýnýrlý ve noksan olan görme ve iþitmeleri ne kadar inkiþaf ederse etsin, Cenâb-ý Hakk'ýn mutlak ve muhit olan görmesinin ve iþitmesinin cüz'î bir tecellisi, zayýf bir gölgesi olmaktan ileri gidemezler.

"Göklerin ve yerin ve aralarýndaki herþeyin hükümranlýðý Allah'ýndýr. O ne dilerse yaratýr." (Mâide; 17)


Cenâb-ý Hakk’ýn bir sýfatý da iradedir. O’nun irâdesi ezelîdir. Her bir mevcudun bütün özelliklerini, þeklini, miktarýný, mahiyet ve hakikatini ve hangi zamanda varlýk sahasýna çýkacaðýný, ezelî irâdesi ile tayin ve tesbit etmiþtir.

Allah, "Fa'âlün limâ yürîd"dir, irâde ettiðini yapar, herþey O'nun dilemesiyle vücuda gelir. Lâkin yaptýðý her iþte bir deðil, belki binler hikmetler vardýr. Hiçbir kuvvet ve kudret O'nun mutlak iradesini kayýtlayamaz. Diðer sýfatlarý gibi, irâde sýfatýnda da misli ve misâli yoktur, eþi ve dengi olamaz. Ezelde, halde, ebedde O’nun irâdesini hükümsüz kýlacak hiçbir irade tasavvur edilemez. Böyle bir þeyi vehmetmek hurafelerin en bâtýlý, muhallerin en acibidir.

"Allah Musa'ya da hitab ile konuþtu.” (Nisa; 164)

Cenâb-ý Hakkýn, bir sýfatý da kelâm sýfatýdýr. Baþta Kur'an olarak bütün semavî kitaplar Hak Teâlâ'nýn kelâm sýfatýnýn en büyük delilleridir. Hem insanýn diðer sýfatlarý Cenâb-ý Allah'ýn sýfatlarýndan haber verdiði gibi, konuþmasý da O’nun kelâm sýfatýna delâlet eder. Evet, Allahü Teâlâ mütekellimdir. O'nun kelâmý, kudsî zâtýna mahsustur, kadîmdir, ezelîdir, ebedîdir.

Kelâm-ý Ýlâhî, sesten ve harften münezzehtir. Ýnsan diðer kudsî sýfatlar gibi, kelâm sýfatýnýn da ancak varlýðýný bilir, lâkin mahiyetini bilemez. Cenâb-ý Hakk'ýn iþitmesi, görmesi mahlûkatýn iþitmesine, görmesine benzemediði gibi, kelâm sýfatý da beþerin kelâmýna benzemez. Bütün vahiyler ve ilhamlar O’nun kelam sýfatýnýn tecellileridirler.

Cenab-ý Hak, irâde sýfatýndan gelen þu kâinat kitabý ile varlýðýný ve birliðini, azamet ve kibriyâsýný bildirdiði gibi; kelâm sýfatýndan gelen Kur'ân-ý Azîmüþþân ile de varlýðýný, birliðini, bütün isim ve sýfatlarýný, diðer iman hakikatlerini, mahlukatýn yaratýlýþ gayesini, insanýn dünyaya gönderilmesinin hikmetini ve Rabbine karþý vazifelerini beyan etmiþtir.

Evet, Cenâb-ý Hak, âyet-i kerîmelerde kendisini kullarýna Esmâ-i Hüsnâsý ile tanýttýrmaktadýr. Tâ ki mü'minler O Zât-ý Zülcelâl'i bu isimlerle tanýyýp bilsinler ve O'nun dergâhýna bu kudsi esma ile iltica etsinler, þeytanlarýn desise ve vesveselerinden kendilerini korusunlar.

Bu hakikata binaen, biz de Allahü Azîmüþþân'm Kur'ân-ý Kerîm'de geçen kudsî isimlerinden nümûne olarak bazýlarýný kýsaca beyan edeceðiz.

Cenâb-ý Hak, “Evvel ve Âhir”dir. Yâni, varlýðýnýn öncesi olmadýðý gibi sonu da yoktur.

"O'na Evvel demek, ikincisi var demek deðil, sabýký yok demektir. O'na Âhir demek de sabýký var demek deðil, O'na ulaþan, yetiþen yok demektir".(9)

Evvel ismi Cenâb-ý Hakk'm kýdemine, ezeliyetine baktýðý gibi, Âhir ismi de bekasýna, ebediyetine bakar. Ýnsan fikren ezele doðru ne kadar giderse gitsin O'nun mevcut olmadýðý bir aný tasavvur edemeyeceði gibi, ebede doðru da ne kadar gitse O Zât-ý Kadîm'e bir nihayet tahayyül edemez.

Cenâb-ý Hak Zahir ve Bâtýn'dýr. Yâni, varlýðý herþeyden açýk ve aþikârdýr, kudsî mahiyeti ise meçhuldür.

Ýnsan, deðil Cenâb-ý Hakk'ýn kudsî hakikatýný, kendi akýl ve ruhunun ve sair birçok varlýklarýn dahi mahiyetini anlamaktan âcizdir.

Cenâb-ý Hak, Hâlýk'týr. Bütün mevcudat O'nun yaratmasýyla yokluktan varlýk âlemine çýkmýþtýr. Herþeyi suretiyle ve mahiyeti ile takdir ve tayin edip, onlarý bu takdir üzere halk etmiþtir. Model, þekil, kalýp, madde, hareket, müddet, mekân, zaman ve kanun yokken herþeyi yoktan yaratmýþtýr.

Mevcudatý yaratmasý lütuf ve keremini göstermek, ezelî irâdesini tahakkuk ettirmek, "servetinin þa'þaasýný", "san'atýnm hârikalarýný" ve "saltanatýnýn haþmetini" göstermek, azamet ve kibriyâsmý, sonsuz cemâl ve kemâlini sezdirmek ve sayýsýz nimet ve ihsanlarýný mahlukatýna tattýrmak ve faydalandýrmak gibi azîm hikmetler içindir.

Kâinatý yaratmakla O'nun sonsuz kudretinden birþey noksan olmadýðý gibi, sonsuz kemâlinde de bir ziyadeleþme olmamýþtýr.

Cenâb-ý Hak, Kayyûm'dur. Yâni, "bizatihi kâimdir, dâimdir. Bakidir. Bütün eþya O'nunla kaimdir, devam eder... ve vücudda kalýr, beka bulur. Eðer kâinattan bir dakikacýk olsun, o nisbet-i kayyumýyet kesilse, kâinat mahvolur."agla10)

Atom sistemlerinden galaksilere kadar herþeyin kýyamý, devamý ve bekasý Kayyûm ismine istinad etmektedir. Ýnsan da Kayyûm isminin bir cilvesine mazhar olan ruh ile ayakta durmaktadýr.

Cenâb-ý Hak, "Aliyy-ül Azîm" dir.

Allah, "Aliyy"dir. Yâni, mutlak yücedir. O'nun ulviyetinin fevkinde bir derece tahayyül edilemez; maddi ve manevî, cismanî ve ruhanî bütün derecelerin fevkindedir. Hak Teâlâ'nýn ulviyyeti baþkalara nisbetle deðildir. O’nun, Zâtý mahlûkatýn zâtýna benzemediði gibi, ulviyeti de mahlûkatm ulviyetine benzemez. O'ndan daha üstün bir varlýk düþünülmesi imkânsýzdýr. Allahü Azîmüþþan kudrette, ilimde, irâdede ve diðer bütün kemâl sýfatlarda sonsuz ulvîdir. Ulûhiyetinin þanýna yaraþmayan her türlü noksaniyetten münezzehtir.

Mahlukatýn, ister cismanî, ister aklî, ister hissi olsun bütün büyüklükleri hep O'nun ihsanýdýr. Bütününü birden görür, bütününde birden tasarruf eder, hepsinin ihtiyacýna birden cevap verir. Mevcudat ebediyen terakki etseler, onlarýn büyüklük dereceleri, O'nun ulviyyet ve yüceliði ile nisbete giremez, hepsi yine O’nun emir ve hükmü altýndadýrlar.

Cenâb-ý Hak, Azîm'dir. Mutlak büyüktür. O'nun azameti nisbi ve izafî deðildir. Varlýklar için düþünülebilen bütün büyüklükler nakýstýr, mutlak deðildir. Mahlûkat, ancak birbirilerine nisbetle büyüktürler. Mutlak büyük olan Zât-ý Akdes'in azamet ve kibriyâsý, mahlukattaki tecellileriyle kýyasa girmez. Mutlak azamet ezelde, halde, ebede ancak O'na mahsustur.

Bütün mahlûkatý hiç yoktan yaratýp, onlara vücud nimetini O verdiði gibi, o varlýklardaki iktidar, kudret, kabiliyet, saltanat, haþmet, cesaret, ilim gibi her türlü büyüklük mertebelerini de yine O ihsan etmektedir.

Allah, Kebîr'dir. Kibriyâ sahibidir, eþsizdir, tek büyüktür. Celîl'dir; celâlet ve ululuk sahibidir, ilim, kudret, hâkimiyet, izzet, azamet gibi celâl sýfatlarý ile muttasýftýr. Hakem’dir; "Hakiki hâkim, gerçek karar verici O'dur. O'nun hükmünü bozacak, kararýný temyiz edecek birisi yoktur."

Hakim’dir; sonsuz hikmet sahibidir. Bütün fiil ve icraatýnda, emirlerinde ve yasaklarýnda, nice hayýrlar, menfaatler, maslahatlar vardýr. Cebbâr'dýr; dilediðini cebr ile yaptýrmaya muktedirdir. Hiçbir mahlûk O'nun kudret elinden kurtulamaz. Azîz'dir; mutlak surette kuvvet ve galebe sahibidir. Maðlûb edilmesi mümkün olmayan yegâne galibdir. Kahhâr'dýr; her bakýmdan üstün, daima galiptir.

Hak Teâlâ'nýn, yukarýda birkaçýndan bahsettiðimiz isim ve sýfatlarýný Kur'an-ý Kerîm'in beyan ettiði þekliyle bilenler, O’nu sonsuz cemâl ve kemâl sahibi olarak tanýr, ulûhiyetinin þanýna uygun düþmeyen her türlü bâtýl fikirlerden, hayallerden, vehimlerden tenzih ederler. Ýmanlarý taklidden, tahkike yükselir, mutlak kemâlin ancak ve ancak Allah’ýn zât ve sýfatlarýna mahsus olduðunu bilir, bütün mahlûkata takýlan izzet ve kemâllerin O'nun sonsuz kemâlinin cilveleri olduðunu iz'an ederler. Allahü Azîmüþþan'ýn, "misilsiz... ve Vâcibü'l-Vücud. ve maddeden mücerred... ve mekândan münezzeh... ve tecezzisi ve inkýsamý her cihetle muhal... ve tegayyür ve tebeddülü mümteni... ve ihtiyaç ve aczi imkân haricinde bir Zât-ý Akdes" olduðunu bilirler. Ýnsî ve cinnî þeytanlarýn ifsatlarýna ve nefislerinin desiselerine kapýlmaz, tereddüd ve þüphelere düþmezler.

Gönderen: 08.06.2007 - 19:18
Bu Mesaji Bildir   Son-GüL üyenin diger mesajlarini ara Son-GüL üyenin Profiline bak Son-GüL üyeye özel mesaj gönder Son-GüL üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Son-GüL su an offline Son-GüL  
1125 Mesaj -
Dipnotlar :
(1) Sýfât-ý Zâtiye: vücud, kýdem, beka, muhalefetün lil-havâdis, kýyam bizatihi (kýyam binefsihi), vahdaniyettir. Vücud: Allahü Azîmüþþân vücud sýfatý ile muttasýf bir mevcud-u hakikidir. Kýdem: Allahü Teâlâ'nm varlýðýnýn evveli olmamasý, ezelî olmasýdýr.
Kýdem, Hak Teâlâ'nm zâtýnýn muktezasýdýr. Bunun zýddý olan hudus (sonradan olma), Allahü Teâlâ hakkýnda muhaldir. Beka: Allahü Azîmüþþân'm varlýðýnýn sonu olmamasý, yani ebedî
olmasýdýr. Beka ve ebediyet, O'na vâcibtir. Bunun zýddý olan zeval ve fena, Cenâb-ý Hak için muhaldir. Muhalefetün lil-havadis: Vâcib ve Ganiy-yi Mutlak olan Allahü Azîmüþþân mümkinat ve mahlûkata hiçbir cihetle benzemez.
Mümkinatýn vasýflarýndan münezzehtir. Kýyam bizatihi (Kýyam binefsihi): Allahü Teâlâ'nm bizzat kaim olmasý, yani ikamet edecek bir mekâna, hulul edecek bir mahalle, kendisini tahsis edecek bir muhassise, yahut kendisini icad edecek bir mucide muhtaç olmamasýdýr. Vahdaniyyet: Cenâb-ý Hakk'm bir olmasý, ulûhiyet ve O'nun hâssalarýnda þerikî ve naziri olmamasýdýr. Sýfat-ý Sübutiye; hayat, ilim, irade, kudret, semi, basar, kelâm, tekvindir.
(2) Esmâ-i Hüsnâ: Allahü Teâlâ'nýn isimleridir. Cenâb-ý Hakk'ýn hadisle sabit olan meþhur isimleri 99'dur.
(3) Said Nursî, Lem'alar, s. 322
(4) Hiçbir mahlûkun hiçbir sýfatý zatî deðildir. Hepsi Cenâb-ý Hakk'm ihsaný, hediyesidir. Zatî sýfat ancak Allah'a mahsustur. Hakikatin anlaþýlmasýna yardým olmasý bakýmýndan güneþin ziyasý ve altýnýn parlaklýðý bir derece zatî farzedilmiþtir.
(5) Said Nursî, Mektubat, s. 229
(6) a.g.e., s. 269
(7) a.g.e., s. 223
(8) a.g.e., s. 221, 222.
(9) Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur'an Dili, s. 6304.
(10) Said Nursî, Lem'alar, s. 322.



Mehmet Kýrkýncý
Gönderen: 08.06.2007 - 19:18
Bu Mesaji Bildir   Son-GüL üyenin diger mesajlarini ara Son-GüL üyenin Profiline bak Son-GüL üyeye özel mesaj gönder Son-GüL üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Ônder23 su an offline Ônder23  
569 Mesaj -
Cok Guzel olmus Paylasimlarin icin Allah Razı Olsun

Selam ve Duaile
Gönderen: 08.06.2007 - 19:25
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
rifat56 su an offline rifat56  
5108 Mesaj -
Songül Can...
Eklemelerin için teþekkürler...
ALLAH razý olsun...
Yazýlarýný zevkle okudum ve okunmaya deðer yazýlar...
RABBÝM ne muradýn varsa versin ÝNÞAALLAH.

Gönderen: 09.06.2007 - 19:36
Bu Mesaji Bildir   rifat56 üyenin diger mesajlarini ara rifat56 üyenin Profiline bak rifat56 üyeye özel mesaj gönder rifat56 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1376 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zelil-i hakisar (42), veritas1905 (42), skesman (49), karakiz06 (44), manayli (42), orhan86 (38), ezel (39), ezel1985 (39), tamteslim (47), esranur (40), Mavzer986 (41), Cicek06 (49), ay-isiginda-sak.. (38), dayi120 (), micnatis (45), celo1903 (43), 2ebu2 (52), a.yasin (49), fedakar (49), adnancaglayan (54), muco (41), Lear (43), MUSTAFA TIRA&TH.. (61), bu_rak (29), engizli (), meryem feyza (33), rkocabas (58), Mavilim (38), Kerimhan (40), BeYaZ vE sIyAh (33), halim (), trabzonlu (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.85683 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.