generique colchicine generique plaquenil lopinavir ritonavir hydroxychloroquine lopinavir ritonavir prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » BEŞ VAKİT NAMAZ

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
zeynepbin su an offline zeynepbin  
BEŞ VAKİT NAMAZ
12 Mesaj -
ESSELAMU ALEYKÜM,
KIYMETLÝ AHMET HOCAM BÝZ BÝLÝYORUZKÝ BEÞVAKÝT NAMAZ BÝZE FARZ KILINDI.BÝZ NAMAZLARIMIZI FARZ VE SÜNNETLERÝ ÝLE KILIYORUZ. ÇÜNKÜ PEYGAMBER EFENDÝMÝZDE BÖYLE KILIYORDU. BÝZDE ÖYLE… ÖRNEÐÝN ÖÐLE NAMAZI DÖRT REKAT SÜNNET DÖRT REKAT FARZ VEDE ÝKÝ REKAT SON SÜNNET BU ÞEKÝLDE EDA EDÝYORUZ. LAKÝN BAKIYORUM ÞAFÝÝ MEZHEBÝNDEKÝ KARDEÞLERÝMÝZ SADECE FARZARINI EDA EDÝYORLAR. ONLARINDA SÜNNET NAMAZLARINI KILAMALARI GEREKMEZ MÝ?
Gönderen: 19.07.2006 - 15:18
Bu Mesaji Bildir   zeynepbin üyenin diger mesajlarini ara zeynepbin üyenin Profiline bak zeynepbin üyeye özel mesaj gönder zeynepbin üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Gast ahmet gunay  
Misafir
Deðerli kardeþim;

Yanlýþýnýz olmasýn zira o kardeþlerimizde kýlar .Onalr yalnýz kazalara önem veriyor.Zira sünnet bilerek terk edilmez.

Sünnetin, Kur'ân-ý Kerim'den sonra, ikinci asli delil olduðunda görüþ birliði vardýr. Bu yüzden Hz. Peygamber'e nispeti sabit ve sahih olan sünnetin gereðine göre amel etmenin vücubu üzerinde bütün bilginler ittifak etmiþtir.

Onlar bu konuda Rasûlüllah (s.a.s)'a itaatý emreden, onu sevmenin Cenab-ý Hakký sevmek olduðunu bildiren, ona karþý gelenlere þiddetli tehditler bildiren âyetlere dayanýrlar. Bu âyetlerden bir kaçý þunlardýr:

"Âllah'a itaat edin, Rasûle itaat edin ve kötülüklerden sakýnýn" (el-Mâide, 5/92). "Kim Rasûle itaat ederse, Allah'a itaat etmiþ olur" (en-Nisâ', 4/80). "Peygamber size ne verdiyse onu alýn ve size neyi yasakladýysa ondan da sakýnýn. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ýn azabý çetindir" (el-Haþr, 59/7). "Deki: Eðer Allahý seviyorsanýz bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Allah çok baðýþlayýcý ve esirgeyicidir" (Âlu Ýmrân, 3/31).

Anlaþmazlýklarda Hz. Peygamber'in hakem yapýlýp, vereceði karara uyulmasý gerektiði þöyle belirlenir: "Hayýr, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarýnda çýkan anlaþmazlýklarda seni hakem yapýp, sonra da senin verdiðin hükme karþý içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamýyla teslim olmadýkça iman etmiþ olmazlar" (en-Nisâ, 4/65).

Allahýn hükmü gibi, Hz. Peygamber'in sünnetinin de baðlayýcý olduðu ve bunlara dayanan bir hükme karþý gelmenin sapýklýk sayýldýðý þöyle tespit edilir:" Allah ve Rasûlü bir iþte hüküm verdiði zaman, artýk mü'min bir erkek ve kadýnýn, o iþi kendi isteklerine göre seçme hakký yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlüne karþý gelirse, apaçýk bir sapýklýða düþmüþ olur" (el-Ahzâb, 33/36).

Rasûlüllah (s.a.s)'in emrine aykýrý davranmanýn sonuçlarýna bir âyette þöyle yer verilir: Bu yüzden onun (Allah Rasûlünün) emrine aykýrý davrananlar, baþlarýna bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok acý bir ozap isabet etmesinden sakýnsýnlar" (en-Nûr, 24/63).

Hz. Peygamber'in hayatýnda ve vefatýndan sonra ashab-ý kiram onun sünnetine uymak gerektiðinde birleþmiþlerdir. Sahabe, Allah elçisinin emir ve yasaklarýna uyuyor, helal dediðini helal, haram dediðini haram olarak kabul ediyordu. Nitekim Muaz b. Cebel (r.a) Yemen'e vali olarak giderken, orada; Allah'ýn kitabý ile hüküm vereceðini, bunda bulamazsa Rasûlünün sünnetine baþvuracaðýný belirtmiþtir. Bunu iþiten Hz. Peygamber'in rýzasýný açýkladýðý nakledilir (Tirmizi, Ahkâm, 3; Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236, 242; Þâfýî, el-Ümm, VII, 273). Diðer sahabiler de, herhangi bir mesele hakkýnda Kur'ân'da bir hüküm bulamadýklarý zaman Hz. Peygamber'in sünnetine baþvuruyordu. Hz. Ebû Bekir, bir olay hakkýnda bildiði bir hadis yoksa, bunu sahabe topluluðuna arz eder, o konuda bir hadis bilenin olup olmadýðýný öðrenmeye çalýþýrdý. Hz. Ömer'in, tabiýlerin ve bunlarý izleyen Tebe-i tâbiîn'in metodu da böyledir.

Kur'ân-ý Kerîm'de, Peygamber (s.a.s)'in Allah'tan vahiy alarak konuþtuðu belirtilir. "O, kendiliðinden konuþmamaktadýr. O'nun konuþmasý ancak indirilen bir vahiy iledir" (en-Necm, 53/3, 4). "Sana Allah'ýn bol nimet ve rahmeti olmasaydý, onlardan bir takýmý seni saptýrmaya çalýþýrdý. Halbuki onlar, kendilerinden baþkasýný saptýramazlar, sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve Hikmeti indirmiþ ve bilmediðini öðretmiþtir. Allah'ýn sana olan nimeti büyüktür" (en-Nisâ', 4/113).

Diðer yandan Kur'ân âyetleri, Hz. Peygamber'e iman edilmesini açýkça bildirir. Þu âyette Allah'a ve Rasûlüne imanýn yan yana zikredildiði görülür: "Âllah'a ve okuyup yazmasý olmayan (ümmîgöz kırpma Peygamber'e iman edin; o Peygamber de Allah'a ve O'nun sözlerine iman etmiþtir ve ona uyun ki hidayete eresiniz" (el-A'râf, 7/158). Baþka bir âyette de þöyle buyurulur: "Âllah ve peygamberine iman eden mü'minler peygamberlerle birlikte bir iþe karar vermek için toplandýklarýnda, ondan izin almaksýzýn gitmezler" (en-Nûr, 24/62).

Sünnetin Kitab'a Göre Yeri ve Fonksiyonu:

Kitap ve sünnette yer alan hükümler karþýlaþtýrýldýklarý zaman þu dört þekil ile karþýlaþýlýr:

1. Sünnet, Kur'ân'daki hükmün aynýsýný getirir, böylece onu destekler ve güçlendirir. Bununla ayný konuda iki delil oluþur. Biri hükmü tespit eden esas delil, diðeri ise teyit edici sünnet delilidir. Örnek: Kur'ân'da;" Ey iman edenler! Mallarýnýzý aranýzda haksýz sebeplerle yemeyin. Karþýlýklý rýzaya dayanan ticaret yoluyla olmasý bunun dýþýndadýr" (en-Nisâ, 4/29) buyurulur. Ayný konuda ki þu hadis yukarýdaki âyeti teyit etmektedir:" Müslüman bir kimsenin malý, (baþkasýna) onun gönül hoþnutluðu olmadýkça helâl deðildir" (Ahmed b. Hanbel, V, 72).

Aþaðýdaki âyette hadis arasýnda da benzer teyit iliþkisini görmek mümkündür. Âyette; Îþte, Rabbin zulmeden beldelerin halkýný yakaladýðý zaman böyle yakalar. Çünkü onun yakalamasý çok acý ve çetindir" (Hûd, 11/102) buyurulur. Þu hadis ayný anlamý destekler: Allah zâlime mühlet verir, sonunda onu cezalandýrýnca da artýk iflah olmaz" (Buhârî, Tefsîrul-Kur'ân, 2/5; Ýbn Mace, Fiten, 22).

2. Sünnet, açýklanmaya muhtaç Kur'ân âyetlerine açýklayýcý hükümler getirir:

Sünnet, Kur'ân'ýn mücmel veya müþkil olan yani kapalý ve anlaþýlmasý güç olan lafýzlarýný açýklar. Meselâ; Namazý kýlýn, zekâtý verin" emrinde namaz ve zekâtýn neden ibaret olduðu, þartlarý, miktar ve ifa þekilleri yer almaz. Ýþte mücmel olan bu terimler sünnet tarafýndan açýklanýr. Yine; "Ramazanda sabahýn beyaz ipliði siyah iplikten ayrýlýncaya kadar yeyin, için" (el-Bakara, 2/187). Hz. Peygamber buradaki beyaz iplikten sabahýn aydýnlýðýnýn, siyah iplikten gecenin karanlýðýnýn kastedildiðini bildirmiþtir.

Sünnet, âmm (genel anlam ifade eden) lafýzlarýn hükmünü tahsis eder. Âyette; Bunlarýn dýþýnda kalanlar size helal kýlýndý" (en-Nisâ, 4/24) buyurulur. Þu hadis, yukarýdaki âyeti tahsis etmiþtir; "Kadýn, halasý, teyzesi, erkek veya kýz kardeþinin kýzý üzerine nikâhlanamaz. Bunu yaparsanýz, hýsýmlýk baðlarýný koparmýþ olursunuz” (Buhârî, Nikâh, 27; Müslim, Nikâh, 37, 38).

Mutlak lafzý tahsis eder: Âyette þöyle buyurulur:" Hýrsýzlýk yapan erkek ve hýrsýzlýk yapan kadýnýn ellerini kesin" (el-Mâide, 5/38). Burada sað elin mi sol elin mi kesileceði belirtilmemiþtir. Ýþte sünnet bunu "sað eli ve bilekten kesme" þeklinde kayýtlamýþtýr.

3. Sünnet, Kur'ân'da yer alan bazý hükümleri nesheder, meselâ;" Birinize ölüm gelince, eðer bir hayýr býrakacaksa, anaya, babaya, yakýnlara münasip þekilde vasiyette bulunmak, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur" (el-Bakara, 2/180). Bu âyetin hükmü; "Varise vasiyet yoktur" (Buhârî, Vasâyâ, 6; Ebû Dâvud Yasâyâ, 6) hadisi ile neshedilmiþtir.

4. Sünnet, Kur'ân'da bulunmayan meseleler hakkýnda hükümler getirir. Ninenin miras hakkýna sahip oluþu, fýtýr sadakasý ile vitir namazýnýn vacip oluþu, "muhsan" olarak zina edenin recm edilmesi, "âkile"nin diyete katýlmakla yükümlü tutulmasý gibi hükümler Kur'ân'da olmayan, fakat sünnetle getirilen hükümlerdendir (Z. Þa'ban, a.g.e., s. 85). Yine bir kadýný hala veya teyzesi ile bir nikâh altýnda birleþtirmenin yasaklanmasý, azý diþli yýrtýcý hayvanlarýn ve pençeli kuþlarýn etlerinin haram kýlýnmasý, erkeklere altýn takmanýn ve ipekli giymenin yasaklanmasý sünnetle sabit olmuþtur. Kur'ân'da yalnýz süt ana ve süt kardeþ için konulan evlenme yasaðýnýn kapsamý (en-Nisâ, 4/23), "Nesep ile haram olan süt ile de haram olur" hadisi ile (Buhârî Þehadât, 7; Müslim, Radâ, I) geniþletilmiþtir.

Ýmam Þâfiî (ö. 204/819) er-Risâle adlý usûle dair eserinde, sünnetin üç türlü olduðuna karþý çýkan bir ilim adamý bilmiyorum, dedikten sonra bu üç hususu þöyle belirtir. 1) Allah Teâlâ bir konu hakkýnda âyet indirir. Hz. Peygamber de Kur'ân'ýn bildirdiðini olduðu gibi açýklamýþtýr. 2) Allah'ýn indirdiði mücmel olur ve Allah elçisi bundan Yüce Allah'ýn kasdettiði anlamý açýklar. 3) Kitapta yer almayan bir konuda Allah'ýn elçisi hüküm koyar. Çünkü bu konuda Cenab-ý Hak kendisine yetki vermiþtir. Bazý bilginler, Hz. Peygamber'in koyduðu sünnetin Kur'ân'da mutlaka bir aslý olduðunu söylemiþtir. Nitekim, namazýn aslý Kur'ân'la emredilmiþ, ayrýntý sünnete býrakýlmýþtýr. Yine alýþ-veriþ ve diðer konularda da sünnetler koydu. Çünkü Allah Teâlâ; " Mallarýnýzý aranýzda bâtýl yollarla yemeyin" (en-Nisâ, 4/29), Âllah alýþ-veriþi helal, ribayý haram kýlmýþtýr" (el-Bakara, 2/275) buyurmuþtur. Hz. Peygamber, namazý açýklamasý gibi diðer konularý da Allah Teâlâ adýna açýklamýþtýr. Kimisi de, sünnet, Allah tarafýndan Rasûlünün kalbine atýlan hikmettir. Bu þekilde kalbe atýlan onun sünneti olmuþtur (bk. eþ-Þafii, er-Risâle, tahkik: Ahmed Muhammed Þakir, Mýsýr 1309, s. 91 vd.).

Sünnetin Rivâyet Bakýmýndan Çeþitleri:

Senedinde kopukluk bulunmayan hadisler rivâyet bakýmýndan üçe ayrýlýr. Mütevatir, meþhur ve âhad sünnet.

1. Mütevatir Sünnet

Yalan üzerinde birleþmeleri aklen mümkün olmayacak sayýda bir sahabe topluluðunun Hz. Peygamber'den rivayet ettiði, daha sonra bu topluluktan Tâbiün ve Etbâu't-Tâbiîn devirlerinde de ayný özellikteki topluluklarýn naklettiði haberlere "mütevatir sünnet" denir. Bu üç nesilden sonraki devirlerde yalan üzerinde birleþmenin aklen mümkün olmamasý þartý aranmaz. Çünkü sünnet bu dönemden sonra tedvin ve tasnif edilerek yazýlý eserlere intikal etmiþ, daha önce tek râviler aracýlýðý ile gelen haberlerin pek çoðu da tevâtür ve þöhret derecesinde nakledilmiþtir.

Tevatür de Lafzî ve Mânevi olmak üzere ikiye ayýrýlýr.

a) Lafzî mütevatir: Lafiz ve anlam birliði içinde nakledilen mütevatir haberdir. Meselâ; "Kim bilerek bana yalan söz isnat ederse, cehennemdeki yerini hazýrlasýn" (Buhârî, Ýlim, 38; Müslim, Zühd, 72) hadisi, tevatür derecesinde kalabalýk bir sahabe topluluðunca ayný lafýzlarla rivayet edilmiþtir.

b) Manevî mütevatir: lafýz ve anlam bakýmýndan farklýlýklar taþýmakla birlikte, bütün râvilerin ortak bir anlamda birleþtiði mütevatir haberdir. Dua sýrasýnda ellerin kaldýrýlmasý bu çeþit mütevatire örnek gösterilebilir. Çünkü Hz. Peygamber'in dua sýrasýnda ellerini kaldýrdýðýna dair yüz kadar hadis rivayet edilmiþtir. Fakat bunlar deðiþik olaylarla ilgili, deðiþik þekillerde ve farklý ifadelerle nakledilmiþtir. Belki her olay hakkýnda lafzî tevatür gerçekleþmemiþtir, fakat bütün rivayetlerin birleþtiði ortak anlam, dua sýrasýnda ellerin kaldýrýlmýþ olmasýdýr.

Yine Ýslâm bilginleri, Hz. Ömer'den rivayet edilen " Âmeller niyetlere göredir. Herkes niyet ettiði þeyi görecektir” (Buhârî, Bedül-Vahy,I; Müslim, Ýmâre, 155) hadisinin anlamý üzerinde görüþ birliði içindedir.

Mütevatir sünnetin hükmü, Hz. Peygamber'e nisbetinin kesin oluþudur. Buna göre, mütevatir sünnetle amel etmek farz olup, onu inkâr eden dinden çýkar. Bu çeþit hadislerin delâleti zannî olmadýkça, ortaya koyduðu hüküm kesinlik ifade eder. Mütevatir hadisler, delil olma bakýmýndan Kur'ân'a yakýn kuvvettedir.

2. Meþhur Sünnet

Meþhur sünnet, Hz. Peygamber'den bir veya iki yahut tevatür sayýsýna ulaþmamýþ sayýda sahabi tarafýndan rivayet edilmiþken, Tâbiün veya Etbâu't-tâbün devirlerinde tevatür sayýsýndaki ravilerce nakledilen sünnettir.

Mütevatir ve meþhur sünnet arasýndaki fark þudur; birincide her üç tabaka ravileri tevatür sayýsýnda iken, meþhur sünnette, sahabeden olan raviler tevatür derecesine ulaþmamýþtýr. Buna göre mütevatir hadisin Hz. Peygamber'e nisbeti kesin iken meþhur hadisin, Hz. Peygamberden rivayet eden sahabiye nisbeti kesin olmakla birlikte, Hz. Peygamber'e nisbeti kesinlik taþýmaz.

Meþhur sünnetin hükmü, kesine yakýn bir bilgi vermesidir. Bu yüzden mütevatir sünnetle Kur'ân'daki bir âmm lafzýn tahsisi ve mutlak lafzýn takyidi mümkün olduðu gibi, meþhur sünnetle de "âmm" tahsîs ve "mutlak" takyid edilebilir.

Âmm'ýn tahsisine örnek: "Âllah çocuklarýnýzýn miras payý için þunu istiyor" (en-Nisâ, 4/11) âyetindeki "çocuklarýnýz (evlâdüküm)" kelimesi âmm olup bütün çocuklarý kapsamýna alýr. Hz. Peygamber'in; "Öldüren öldürdüðü kimseye mirasçý olamaz" (Ebû Dâvud, Diyât, 18; Dârimî, Ferâiz, 41) þeklindeki meþhur hadis, miras býrakanýný öldüren çocuklarý kapsam dýþý býrakmýþtýr.

Mutlak ifadenin takyidine örnek:

Mirasla ilgili âyette; " (Bütün bu miras paylarý, ölenin) yapmýþ olduðu vasiyetin ve borcun ifasýndan sonradýr" (en-Nisâ, 4/11) buyurulur. Burada "vasiyet" sözcüðü mutlak olup, malýn belli bir parçasý ile sýnýrlandýrýlmýþ deðildir. Fakat Hz. Peygamber'in, "Üçte bir daha bayýrlýdýr" (Buhârî, Cenâiz, 36; Vesâyâ, 2, 3; Menâkýbul-Ensar, 49; Müslim, Vasiyyet, 5, 7, 8, 10; Ebû Dâvud, Ferâiz, 3; Eymân, 23) þeklindeki meþhur hadisi vasiyet miktarýný üçte birle sýnýrlamýþtýr.

3. Âhad Sünnet

Bunlar, Hz. Peygamber'den bir, iki veya daha fazla sahabi tarafýndan rivayet edilen ve meþhur hadisin þartlarýný taþýmayan hadislerdir. Âhad hadisi bir kiþiden yine bir kiþi rivayet etmiþ olup, bize kadar ulaþan senedindeki kiþiler hiçbir zaman tevatür sayýsýna ulaþmamýþtýr. Hadis kitaplarýnda toplanmýþ bulunan hadislerin çoðu bu kýsma ait olup, bunlara tek kiþinin haberi anlamýnda "haber-i vâhid" veya birer kiþilerin haberi anlamýnda "âhad haber" denir.

Ahad sünnet kesin bilgi ifade etmez, zanlý bilgi verir. Çünkü bunlarýn Hz. Peygamber'e ulaþtýðýnda þüphe vardýr. Bu yüzden inançla ilgili konularda âhad habere dayanýlmaz. Ancak belirli þartlarý taþýyan âhad haberler amel konularýnda delil olarak kabul edilir.

Hanefiler dýþýndaki bilginlere göre, hadisler mütevatir ve âhad olmak üzere ikiye ayrýlýr. Onlar meþhur sünneti de "âhad haber" içinde deðerlendirirler. Çünkü meþhur sünnetin ilk tabaka ravileri, gerçekte âhad sünnet sayýsýndadýr. Ancak bu görüþte olanlar âhad haberi, kendi içinde "Garib", "Aziz" ve "Müstefiz" olmak üzere üçe ayýrmýþlardýr.

Ahad Hadisle Amel Etmenin Þartlarý:

Hanefilere göre âhad haberin delil olarak kullanýlabilmesi için þu özellikleri taþýmasý gerekir.

1. Râvinin, naklettiði hadisle kendisinin amel etmesi gerekir. Buna aykýrý davranýþý veya fetvasý belirlenirse, hadis deðil, onun amel veya fetvasý esas alýnýr. Çünkü râvi, bu hadisin neshedildiðini gösteren bir delil bilmese, hadise aykýrý davranmaz. Aksi halde "adâlet" vasfýný kaybeder.

Ýþte bu prensipten hareket edilerek Hanefiler, Ebû Hureyre'nin naklettiði; "Birinizin kabýna köpek aðzýný soktuðu zaman, onu döksün, sonra biri toprakla olmak üzere yedi kere yýkasýn" (Nesâî, Tahâret, 52; Miyâh, 7; ayrýca bk. Buhâri, Vüdû, 33; Müslim, Tahâret, 89-93; Tirmizi, Tahâret, 68) anlamýndaki hadisle amel etmemiþlerdir. Çünkü ed-Dârekutni'nin naklettiðine göre Ebû Hüreyre bu hadise aykýrý olarak böyle bir durumda kabý üç kere yýkamakla yetiniyor ve bu yönde fetva veriyordu. Hanefiler onun fetvasýný, bu hadisin neshedilmiþ bulunduðuna delil saymýþlar, yani yedi defa yýkama yerine üç defa yýkama ile yetinmiþlerdir.

Baþka bir örnek de, Hz. Âiþe'den rivayet edilen ve kadýnýn kendi baþýna evlilik akdi yapamayacaðýný bildiren þu hadistir: "Velisinin izni olmadan evlenen kadýnýn evliliði bâtýldýr" (Dârimi, Nikâh, 2). Hz. Âiþe bu hadise aykýrý olarak kardeþi Abdurrahman Þam'da iken onun kýzýný evlendirmiþti. Abdurrahman yolculuktan dönünce bu evlendirme iþinden hoþnut olmadýðýný ifade etmiþse de, nikâh akdini iptal yoluna gittiðine dair bir haber nakledilmemiþtir.

2. Hadisi rivayet eden ravi, fýkýh bilgisi ve ictihad ehliyeti ile tanýnmýþ bir kimse deðilse hadis, kýyasa ve genel þer'i esaslara aykýrý olmamalýdýr.

Buna göre, kýyasa aykýrý düþen hadis dört halife gibi, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ud ve Abdullah b. Ömer gibi hem hadis rivayeti ve hem de fýkýhtaki ve ictihattaki ehliyeti ile tanýnmýþ biri ise hadis kabul edilir ve onunla amel edilir. Fakat Enes b. Malik ve Bilâl gibi yalnýz hadis rivayeti ile tanýnan, ictihada ehliyeti bulunmayan birisi ise, bu hadis kabul edilmez.

Bu nitelik, hadislerin "mânâ rivayeti" usulünün yaygýn olmasý yüzünden öngörülmüþtür. Fakih olan ravi, bir kelime yerine hadiste baþka bir kelime kullansa, hadisin ayný anlamý koruduðunu söylemek mümkün olur. Ayný esasý, fakih olmayan ravi için söylemek güçtür. Özellikle; ortada kýyasa ve genel þer'i esaslara aykýrý düþen bir rivâyet varsa, bu ravinin yanýlma ihtimali güç kazanýr.

Hanefiler bu esastan hareketle "musarrât" hadisi ile amel etmemiþlerdir. Ebû Hüreyre, Hz. Peygamberden þunu nakletmiþtir: "Develerin ve koyunlarýn memelerini sütlü göstermek için þiþirmeyin. Birisi böyle bir hayvaný satýn almýþ olur ve sütünü de saðmýþ bulunursa iki þeyden birisini seçebilir: Ya hayvaný bu hali ile kabul eder, veya hayvaný iâde eder ve ayrýca bir sâ'da hurma verir" (Müslim, Büyü, 11; Ebû Dâvud Büyü, 46).

Bu hadisi Ebû Hüreyre rivayet etmiþtir, Ebû Hüreyre ictihad ehliyeti ile tanýnmamýþtýr. Hadisin taþýdýðý hüküm Ýslam'ýn genel prensipleri ile çeliþmektedir. Çünkü istihlâk edilen bir þeyin tazmini misli mallarda misliyle, kýyemî mallarda kýymetiyle olur. Hadiste bildirilen süt karþýlýðý bir sâ' (2,179 kg) hurma, sütün ne misli ve ne de kýymetidir. Diðer yandan bu hadis "el-Harâcu býd-dýmân " (Ebû Dâvud Büyü', 71; Tirmizi, Büyü', 53) diye ifade eden "nefi (yarar) ve hasarýn dengelenmesi" ilkesi ile de çeliþmektedir. Buna göre, bir þeyin tazmin sorumluluðu kime aitse o þeyin semereleri de ona aittir. Þu halde, saðdýðý süt, bir bedel ödemesine gerek olmaksýzýn alýcýya aittir. Çünkü, hayvaný teslim aldýktan sonra, ona gelecek zararý da üstlenmiþ bulunmaktadýr. Durum böyle olunca, alýcýnýn süt karþýlýðý bir sâ' hurma vermekle yükümlü tutulmasý bu prensiple de çeliþmektedir.

3. Âhad haber sýk sýk tekerrür eden ve her yükümlünün bilmesi gereken olaylar hakkýnda olmamalýdýr. Usûl ilminde bu duruma "umumî belvâ" denir. Burada olayýn tevatür veya þöhret yoluyla nakfi için gerekli þartlar oluþmuþtur. Buna raðmen haberin tek ravi yoluyla gelmesi, onun Hz. Peygamber'e nisbetinin saðlam olmadýðýný gösterir.

Bu esastan hareketle, Hanefi mezhebi bilginleri Abdullah b. Ömer'den rivayet edilen; "Hz. Peygamber rukûya giderken ve baþýný rukûdan kaldýrýrken ellerini kaldýrýrdý" (Buhâri, Ezân, 83-86) anlamýndaki hadis ile amel etmemiþlerdir. Çünkü bu durumda ellerin kaldýrýlmasý, çok sýk vuku bulan ve herkesin hükmünü bilmeye muhtaç olduðu bir olaydýr. Eðer bu konuda varid olan hadis sahih olsaydý, bunu çok sayýda baþka râvilerin de nakletmesi gerekirdi.

Hz. Peygamber'in namazda Fatiha Süresi'ni okurken besmeleyi de yüksek sesle okuduðunu bildiren âhad haber (Tirmizî, Salât, 67) de ayný prensip gereði kabul edilmemiþtir. Çünkü bu haber saðlam olsaydý, çok sayýda râvi tarafýndan nakledilirdi. Olayýn çok tekrarlanmasý bunu gerektirir. Senedinde Kopukluk Bulunan Hadisler: Senedinde kesinti bulunan hadis sened bakýmýndan Hz. Peygamber'e ulaþmayan hadistir. Buna "Mürsel" veya "Münkatý"' hadis denir. Sahabe atlanýp, tâbiinden birisinin Hz. Peygamberden iþitmiþ gibi hadis rivayet etmesi gibi.

Ebû Hanife ve Ýmam Mâlik, mürsel hadisi kayýtsýz þartsýz kabul ederler. Onlar yalnýz mürsel hadisi rivayet eden ravinin güvenilir olup olmamasýna bakarlar.

Ýmam Þâfiî mürsel hadisi, bunu rivayet eden tâbiî, Medineli Sâid b. el-Müseyyeb ve Iraklý Hasan el-Basrî gibi meþhur ve bir çok sahabî ile görüþen bir tâbiî ise kabul eder. Ancak Þâfiî bunun için ayrýca mürsel hadisin þu dört þeyden biriyle desteklenmesini þart koþar.

l. Mürsel hadisi, senedinde kesinti olmayan ve anlamý ayný olan baþka bir hadis desteklemelidir.

2. Mürsel hadisi, ilim adamlarýnýn kabul ettiði baþka bir mürsel hadis desteklemelidir.

3. Mürsel hadis, bazý sahabi sözüne uygun düþmelidir.

4. Ýlim ehli, mürsel hadisi kabul edip çoðu onunla fetvâ vermiþ olmalýdýr.

Þâfiî'ye göre, mürsel hadis, senedi kesintisiz olan bir hadisle çatýþýrsa bu sonuncusu tercih edilir (Muhammed Ebû Zehra, Usulül-Fýkh, Dârul-Fýkhýl-Arabî tab'ý,1377/1958 y.y., s. 111, 112).

Mâlikîlerin Âhad Haberi Delil Kabul Etmesi:

Ýmam Mâlik, senedi sahih olan haber-i vahidle amel etme konusunda, sadece bu hadisin Medinelilerin ameline uygun düþmesini þart koþar.

Örnek: Rivayete göre Hz. Peygamber; "Namazdan çýkmak istediðinde biri sað tarafýna, diðeri sol tarafýna olmak üzere "es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah" diyerek selâm verirdi" (Zeylaî, Nasbur-Râye, I, 430-433). Fakat Ýmam Mâlik Medine uygulamasýna dayanarak bir selâmla yetinmiþ ve bu hadisle amel etmemiþtir. Çünkü Medineliler sadece bir selâm vermekle yetiniyorlardý.

Ýmam Mâlik Medinelilerin amelini meþhur hadis derecesinde kabul etmiþtir. Ona göre, Medinelilerin ameli Hz. Peygamber'e ulaþýncaya kadar bin kiþinin bin kiþiden rivayeti kuvvetindedir:

Þâfiî ve Ahmed b. Hanbel de, sahih hadisin þartlarýný taþýyan haber-i vahidi delil olarak kabul ederler (bk. Ebû Zehra, a.g.e., s. 114,115 vd.; Zekiyüddin Þa'bân, a.g.e., s. 79 vd.).

Hz. Peygamber'in Fiilleri: Rasûlüllah (s.a.s)'ýn fiilleri üçe ayrýlýr:

1. Hz. Peygamber'in bir beþer, bir insan olarak yaptýðý fiillerdir. Yeme, içme, giyinme, uyuma, yatýp kalkma gibi. Bu fiiller genel olarak ümmeti baðlamaz. Çünkü bunlar Allah elçisinden bir peygamber sýfatýyla deðil bir insan olmasý sýfatýyla meydana gelmiþtir.

Bununla birlikte, ashab-ý kiramdan, Allah elçisini bu gibi fiillerinde de izleyenler vardý. Abdullah b. Ömer bunlardandýr.

Hz. Peygamber'in ticaret, ziraat, savaþ tedbirleri, hastalýk tedavisi gibi dünyevî iþlerde kendi görgü ve tecrübesine dayanarak yaptýðý davranýþlar da bu kýsma girer. Çünkü bunlar þahsi tecrübeyle ilgilidir. Buna þu olayý örnek verebiliriz: Hz. Peygamber, Medinelilerin hurmalarý aþýladýklarýný görünce, aþýlamamalarýný bildirdi. Ancak ertesi yýl iyi ürün alýnmadýðýný görünce; hurma bahçesi sahiplerine "Siz dünyanýza ait iþleri daha iyi bilirsiniz" (Müslim, Fezâil, 141; bk. Ýbn Mâce, Rühün, 15) buyurdu.

Bedir Savaþý sýrasýnda da savaþ tecrübesine dayalý þöyle bir olay yaþanmýþtý. Hz. Peygamber, orduyu bir yere konaklatmak istedi. Hubâb b. Münzir bu yerleþtirmenin vahye mi, yoksa savaþ taktiðine mi dayandýðýný sordu. Allah elçisinin, bunun bir savaþ taktiði olduðunu söyleyince, Hubab b. Münzir bu konaklama yerinin uygun olmadýðýný söyledi ve daha uygun yeri göstererek, gerekçelerini açýkladý. Bunun üzerine, ordu Hubâb'ýn belirlediði yere yerleþtirildi (Kettânî, et-Terâtibü'l-Ýdâriyye, Beyrut (t.y), II, 384).

2. Hz. Peygamber'in sýrf kendisine mahsus olduðu þer'i bir delille belirtilmiþ olan fiilleri. Gece teheccüd namazý kýlmasý (el-Müzzemmil, 73/1-4; el-Ýsrâ, 17/79). Ramazan'da "visal orucu" tutmasý, dörtten fazla kadýnla evlenmesi buna örnek olarak zikredilebilir. Diðer müslümanlar, Hz. Peygamber'in bu fiillerini kýyas yoluyla delil olarak alamazlar. Çünkü bunlarýn Hz. Peygamber'e ait oluþunda þer'i deliller vardýr.

3. Hz. Peygamber'in teþrîi nitelikli fiilleri. Namaz kýlýþý, oruç tutuþu, haccediþi, ziraat ortaklýðý kuruþu, borç alýp vermesi gibi. Bu tür fiilleri sünnet olup bunlara uymak gerekir. Bu fiilleri de ikiye ayýrmak mümkündür.

a. Kur'ân'ýn mücmellerini açýklamak için yaptýðý fiiller. Bunlar Kur'ân'ýn tamamlayýcýsý sayýlýrlar ve hangi mücmeli açýklamýþlarsa onun hükmünü alýrlar. Mücmel * ifadenin hükmü vacibse; onu açýklayan sünnetin hükmü de vacib, mücmelin hükmü mendupsa, açýklayýcý sünnetin hükmü de mendup olur.

b. Hz. Peygamber'in baðýmsýz olarak ve bir iþin mübah oluþunu göstermek üzere yaptýðý fiiller. Bu çeþit fiillerin vücub, nedb veya mübahlýk gibi þer'î niteliði bilinir. Bunlara ümmetin de uymasý gerekir ve fiil yukarýdaki hükümlerden birisine uyar. Çünkü Kur'ân-ý Kerîm'de þöyle buyurulmuþtur: "Þüphesiz Allah'ýn Rasûlünde, sizin için Allah'a ve âhiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok ananlar için mükemmel bir örnek vardýr" (el-Ahzâb, 33/21).

Sonuç olarak sünnet, Kur'ân'dan sonra ikinci asýl kaynak olup, Ýslâm'ýn pek çok hükmü ve belki Ýslâmî müessese ve esaslarýn bütünlüðü sünnetle tamamlanmýþtýr
Gönderen: 20.07.2006 - 00:23
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 240 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaDeCe_BeN (42), BaLiM (38), Kemaloglu (46), ziþan (46), kaan67 (56), vuslathasretiC (41), yasin24021986 (40), ali_celiker (43), karakartal69 (55), fatihoz (56), htdayi (47), SABIR74Köln (50), nur47 (56), arzuasu (37), yesil_sevda (41), Salman_Raduyew (43), hesna (36), gülbahçem (45), hakancem75 (48), kuzguncuk (44), a-rahmanonay (39), nefretim-var (42), 89_Komando (35), sarýgazi.. (47), Ömer36 (33), irfan özkan (57), zelihaaa (42), vuslat hasreti (41), Andalusia (42), yalcinkarakilic (49), polat505 (39)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.52810 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.