0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » GÖNÜL SULTANLARI

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
asabi kanarya su an offline asabi kanarya  
GÖNÜL SULTANLARI
280 Mesaj -
ÝBRÂHÝM HAKKI ERZURÛMÎ

Anadolu'da yaþayan evliyânýn ve âlimlerin büyüklerinden. Babasý Osman Efendi de velî bir zâttý. Ýbrâhim Hakký 1703 (H.1115) senesinde Erzurum'un Hasankale kasabasýnda doðdu. Ýbrâhim Hakký hazretleri kendisini kýsaca þöyle anlatmaktadýr:

"Hicrî bin yüz on beþ tarihinde bir bahar günü, Ýbrâhim Hakký, Hasankale kasabasýnda doðdu. Bin yüz kýrk senesine kadar ilim öðrenmek için çalýþtý. Ârif olup dünyâyý unutarak, Allahü teâlânýn aþkýyla yanýp kavruldu. Ýþini, gücünü, malýný, mülkünü her þeyini býrakarak cenâb-ý Hakka yöneldi."

Ýbrâhim Hakký, yedi yaþýna geldiðinde annesi SeyyideHanîfe Hâtun'u kaybetti. Babasý Osman Efendi, Ýbrâhim'i amcasýna emânet etti ve tasavvufta kendisini yetiþtirecek bir rehber, âlim aramak için sefere çýktý. Kýsa sürede Siirt'in Tillo kasabasýnda Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin büyüklüðünü, Allahü teâlâ katýndaki yüksekliðini anladý. Ondan ilim öðrenmek ve hizmet etmek için geceli-gündüzlü çalýþtý. Dokuz yaþýna basan öksüz Ýbrâhim Hakký, babasýnýn hasretiyle yanýyordu. Amcasý Molla Ali Efendi, Ýbrâhim Hakký'yý alarak Tillo'ya babasýnýn yanýna götürdü.

Ýbrâhim Hakký hazretleri Tillo'da babasýna kavuþmasýný þöyle anlattý: "Ben dokuz yaþýnda idim. Ali amcam beni babamýn yanýna götürdü. Bir ikindi vaktinde Tillo'ya girdik. Dergâha vardýðýmýzda, babam ile hocasý namaz kýlýyorlardý. Ýlk bakýþta Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin mübârek yüzü, bana, pederimden daha yakýn geldi. O anda yüzünün cezbesi gönlümü aldý. Aklým, onun güzelliðine, duruþundaki heybete ve olgunluða hayran kaldý. Gönlümü ona kaptýrdým. Babam beni kendi odasýna götürdü. Þefkat ile ilim öðretip, lütf ile terbiye etmeye baþladý."

Ýbrâhim Hakký; babasýndan, tefsîr, hadîs, fýkýh gibi zâhirî ilimleri öðrendi. Babasýnýn arkadaþý MollaMuhammedSýhrânî hazretlerinden de, astronomi, matematik gibi zamânýn fen ilimlerini tahsîl etti. Allahü teâlânýn zâtýnda ve sýfatlarýnda mârifet sâhibi olmak, hasta kalbine þifâ bulmak için de Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin sohbeti ve hizmetiyle þereflendi.

Ýbrâhim Hakký hazretleri, Tillo'ya geldiði günlerde gördüðü bir rüyâyý þöyle anlattý: "Rüyâmda gökyüzünü beyaz serçelerle dolu hâlde gördüm. Bir ara serçeler hep birden halkýn üzerine doðru saldýrdýlar. Bana saldýranlarý babam uzaklaþtýrdý. Ancak bir serçe fýrsat bulup, sað koltuðuma sokuldu. Sabahleyin rüyâmý babama anlattým. Babam koltuðumun altýna baktýktan sonra, orada tâûn, vebâ hastalýðýnýn belirtilerini gördü. Hastalýða yakalandýðým ilk beþ gün kendimden habersiz olarak yattým. Altýncý gece gözümü açtýðýmda babamý baþucumda aðlar gördüm. Muhterem hocamýz Ýsmâil Fakîrullah hazretleri de yanýndaydý. Mübârek ellerini kaldýrdý. Bana uzun uzun duâ ettikten sonra babama; "Ýbrâhim'in iþi bitmiþ iken Allahü teâlâ ihsân ederek onu yeniden diriltti." buyurarak müjde verdi."

Yine þöyle anlatmýþtýr:

Yaz mevsimiydi. Bir Cumâ gecesi babam murâkabe yapýyordu. Ben de yatýp uykuya dalmýþtým. Rüyâmda Tillo'nun harman yerine bir anda binden çok süvâri ve piyâde asker geldi. Atlýlar inerek bir yere toplandýlar. Boylarý iki adam yüksekliðinde olan bu askerler, at ve diðer malzemelerini harman yerine býrakýp, üstâdýmýz Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin dergâhý kapýsýnda saf saf dizildiler. Ben kalabalýðý seyrederken, dergâh kapýsýnýn sað yanýnda duran saftan birisi eðilip beni kucaðýna aldý. Tebessüm ederek öptü ve sol tarafýnda olanýn kucaðýna verdi. O da alýp muhabbetle öptü ve solunda duranýn kucaðýna verdi. Bu þekilde sýra ile sekizinci kimsenin kucaðýna geldim. O da beni öptü, onun solunda dergâhýn kapýsý vardý. Beni yavaþça þefkatle yere býraktý. Kapý açýktý, içeri girdim. Mübârek hocamýz Fakîrullah hazretlerinin huzûrunda sekiz seçilmiþ zâtýn ayakta durduðunu gördüm. Hocamýz da ayaða kalktý ve onlarla müsâfeha edip sarýldýlar. Bu hâle þaþýrmýþtým. O sýrada uyandým. Bu rüyânýn lezzeti canýma can katmýþtý. Sevincimden rüyâmý hemen babama anlattým. Meðer babam, uyanýk olduðu hâlde, benim rüyâda gördüklerimi görmüþ, hâdiseye muttalî olmuþ ve onlarla konuþmuþtu. Babam bana þöyle tenbih etti ve; "Bu rüyâyý kimseye söyleme. Bu rûhlar için iyi olmaz." buyurdu. Sabah oldu Cumâ namazýndan sonra dergâhýn kapýsý önünde oturmuþ duruyordum. Siirt tarafýndan at üzerinde ak sakallý bir ihtiyâr geldi. Kapýnýn önüne gelince atýndan indi. Benim yanýma gelip elimi tuttu ve öptü, þaþýrdým kaldým. Zîrâ bu kimseyi tanýyamamýþtým. Hocamýzýn huzûruna girmek için izin istedi. Verdiði hediyeleri içeri götürdükten sonra hocamýn yanýna gittim ve; "Kapýda yaþlý bir kimse huzûrunuza çýkmak için izin istiyor efendim." dedim. "Gelsin." buyurdular. Misâfiri buyur ettim. Ýçeri girince oturmasý iþâret edildikten sonra; "Ve aleykümselâm ey Seyyid Hamza! Bu Cumâ gecesi bize çok misâfir geldi." buyurdu. Hocamýzýn bu tatlý hitâbýndan Seyyid Hamza çok þaþýrdý. Ýlk defâ gördüðü bu kimse kendi ismini nereden bilmiþti. Ve gece gelen misâfirlerin arasýnda olduðunu nasýl anlamýþtý. Bunlarý hem düþündü, hem de kalkýp hocamýn elini öptü. Bir müddet aðladý. Ýzin isteyip dýþarý çýktý. Bizim odaya buyur ettim. Ýçerde babama hâlini þöyle anlattý: "Ben Siirt'in ileri gelenlerinden Seyyid Hamza'yým. Bu âna kadar Tillo'ya hiç gelmedim. Bu büyük âlim ve velîyi de hiç ziyâret etmemiþtim. Bu gece rüyâmda beþ yüz kadar nûr yüzlü atlý âlim ile beþ yüz piyâde evliyâya Siirt önünde karýþtým. Onlarla birlikte Þeyh Ýsmâil Fakîrullah hazretlerini ziyarete geldik. Bu kasabayý ve yolunu rüyâda görerek öðrendim. Harman yerine geldiðimizde atlýlar atýndan indi. Beraberce bu dergâhýn kapýsýna saf saf dizildik. Sýra ile mübârek hocanýzý ziyâret ettik. Bu dergâhýn kapýsý önünde þu küçük oðlunu gördüm. Evliyâlar kucaklarýna alýp sýra ile sevdiler. Kapýnýn önüne gelince çocuk içeri girdi. Ben de kapýnýn önüne geldiðimde uyandým. Hâlâ o rüyânýn tesiri altýndayým, duyduðum o lezzet hâlâ devâm ediyor. Sabah olunca atýma binip rüyâda geldiðim yol ile doðru buraya geldim. Kimseye sormadan dergâhý bulup, sizleri tanýdým. Hazret-i Þeyh'e geldim. Bu gördüðüm rüyâyý anlatacaktým. Bir gün sonra da ona talebe olup hizmetiyle ve sohbetiyle þereflenecektim. Ben daha anlatmadan; "Ey Seyyid Hamza! Bu gece bize çok misâfir geldi." diyerek hem ismimi hem de rüyâda olanlarý anlattý. Þaþýrýp kaldým." Seyyid Hamza'nýn bu þaþýrmasýna babam þöyle cevap verdi: "Senin bu gördüðün rüyânýn aynýsýný bu oðlum da gördü. Lâkin avâmýn gördüðü rüyâlarý, seçilmiþ evliyâ uyanýk iken görüp müþâhede etmiþtir. Allahü teâlânýn ihsanlarý sonsuzdur."

Ýbrâhim Hakký hazretleri on yedi yaþýnda yetim kalmasýný þöyle anlattý: 1719 (H.1132) senesinde, benim çok sevdiðim babam ve anam, dert ortaðým, üzüntülerimin gidericisi, hücredaþým, gurbet yoldaþým Derviþ Osman Efendi, Cumâ gecesi sabaha yakýn dünyâdan âhirete göçtü. Hak yolunda can verip Allahü teâlâya kavuþtu. Maksadýna ulaþarak rahmet deryâsýna daldý. Bu yetim o gece baþka misâfir odasýnda yattý. Sabahleyin kalkýp, hasta babamý görmek istediðimde, oradakiler bana; "Git, önce namazýný kýl, sonra gel. Hasta þimdi rahatladý." dediler. Bu söze inanýp mescide gittim. Herkes burnunu tutuyordu. Hepsinin nezle olduðunu sandým. Namazdan sonra odamýza geldiðimde babamýn vefât ettiðini gördüm. Benim de rahatým gitti. Gönül evim karardý. Bir anda babamýn ayrýlýk hasretiyle virânelerdeki kuþlara döndüm. Öyle feryâd etmek istedim ki, sesim göklere çýkacaktý. Ben bu hâlde iken o merhamet menbâý mübârek hocam geldi. Benden o üzüntü ve elemi aldý. Ben de kalkýp kendi kendime; "Þimdi ayýptýr, sabredeyim. Hocam gittikten sonra nasýl aðlayacaðýmý ben bilirim." dedim. Mübârek hocamýz herkese selâm verip, garîb oðlu Derviþ OsmanEfendinin baþý ucunda oturdu. Þehid rûhuna bir Fâtiha okuyup, sevâbýný baðýþladý ve murâkabeye daldý. Ben hocamýn karþýsýnda babamýn da ayak ucunda idim. Bir anda Allahü teâlânýn ihsânlarýna kavuþtum. Vefât eden babam, mübârek baþýný kaldýrdý. Kimyâ tesiri olan nazarýyla yüzüme bakýp, tebessüm ederek tâziyede bulundu. O anda mübârek göðsünden þimþek gibi bir nûr parladý. Kalbim titredi, üzüntü ve elem gidip, yerine sürûr ve lezzet doldu. Babamý bu hâlde görünce, bayramlýklarýný giymiþ bir çocuk gibi sevindim. Üzüntülü duran ahbablar bu sevincime bir mânâ veremeyip hayret ettiler. Allahü teâlânýn ihsâný ve mübârek hocamýn himmeti bereketi ile olan bu hâdiseyi oradakiler görememiþti.

Hocamýz oradan ayrýldýktan sonra babamýn yüzünü açýp baktým. Güler gibi bir hâli vardý. Yüzü nûrlu, bedeni sýcak ve yumuþak idi. Sanki uyuyordu.Cenâze namazýna çevre köyler ve bütün Siirt halký geldi.Namazýný hocamýz kýldýrdý. Onun vefâtýna benden baþka herkes üzüldü. Âlemin babasý olan hocamýz, bu yetimine þefkat edip iltifât eylediðinden, merhum babamdan sonra onun hizmetleri bize mîras kaldý. Mübârek hocam, bu bozuk huyluyu nice hikmet þuruplarý ile terbiye eyledi. Kalb hastalýklarýndan beni kurtardýktan sonra, kendi muhabbeti ile yaktý. Böylece bende, âhiret hâllerinde yakîn hâsýl oldu. Tevekkül etme, dert ve belâlara, ibâdete ýsrarla devâm etmeye tahammül, her iþe rýzâ gösterme hâli hâsýl oldu. Pek kýymetli, lezîz nîmetler ihsân edildi. Hepsinden daha evlâsý ve kýymetlisi ise,Allahü teâlânýn zâtýnda ve sýfatlarýnda bilgi sâhibi olmaya, mârifetullaha kavuþtum.

Ýbrâhim Hakký hazretleri, babasýnýn vefâtýndan sonra hocasýnýn emriyle Erzurum'a gitti. Amcalarýnýn da teþvikleriyle sekiz sene ilim tahsîl etti. Burada tahsîlini bitirdi, fakat gönlü, hocasý Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin ateþiyle yanýyordu. 1728 (H.1140) senesinde yirmi beþ yaþýnda iken tekrar Tillo'ya geldi. Burada hocasýnýn 1734 (H.1147) senesinde vefâtýna kadar hizmetiyle þereflendi. Sonra Erzurum'a döndü. Küçük yaþta ayrýldýðý Hasankale'ye gelip, yerleþti.

Ýbrâhim Hakký hazretleri, Hasankale'de evlendi, sonra Ýstanbul'a gitti. Mahmûd Han ile görüþtü ve saray kütüphânesinde çalýþmalar yaptý. Bir sene sonra talebe yetiþtirmek için Abdurrahmân Gâzi Zâviyesine tâyin edilerek Erzurum'a geldi.Talebe yetiþtirmek için, uzun ve yorucu bir çalýþmaya girdi. Hanýmý Firdevs Hâtun'dan, Ýsmâil Fehim ve Ahmed Naîmî isminde iki oðlu dünyâya geldi.

1755 (H.1169) senesinde tekrar Ýstanbul'a gitti. Sarayda, dîvân kâtibi Ali Efendi baþta olmak üzere, pekçok kimselerle dost oldu. Sultan Üçüncü Mustafa Han zamânýnda da Abdurrahmân Gâzî zâviyesinin berâtý yenilendi.

Ýbrâhim Hakký hazretleri, 1763 (H.1177) senesinde hâtýralara baðlýlýðý ve vefâ duygusunun çokluðundan, hocasýnýn memleketi olan Tillo'ya gitti. Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin torunu Fâtýma Hâtunla evlendi. Orada kaldý. Talebe yetiþtirmeye burada da devâm eden Ýbrâhim Hakký bir sene sonra hacca gitti. Dönüþünde tekrar talebe okutmaya devâm etti.

Ýbrâhim Hakký hazretleri, zaman zaman Tillo'da, "Cebel-i Ra'sil Kuvâ" ismindeki tepeye çýkardý. Talebelerine de; "Bu tepe, yakýnda büyük bir nâma kavuþacaktýr." derdi. Bu tepeye bir musallâ taþý yaptýrdý. Her uðradýðýnda oraya otururdu. Ölümü, âhireti ve hesâbý düþünürdü. Yine bir gün üç talebesi ile bu tepeye çýktý. Üçünün de ismi Mahmûd'du. Onlara; "Sübhânallah! Hepinizin adý da Mahmûd. Herbiriniz de amcalarýnýzýn kýzý ile evleneceksiniz. Fakat sâdece biriniz Allahü teâlânýn evliyâ kullarý arasýnda yüksek derecelere sâhib olup; "Memduh" lakabýyla isimlendirilecektir. Ona her taraftan akýn akýn talebe ilim öðrenmeye gelecektir. O, bu tepeye bir ev yaptýrýp herkesin hidâyete kavuþmasýna vesîle olacaktýr." buyurdu. Talebeler de kendi kendilerine; "Mübârek hocamýzýn müjde verdiði o kimse ben olsam." diye temennî ettiler. Bir müddet sonra içlerinden ikisi ayrýldý. Ýbrâhim Hakký hazretleri yanýnda kalan Mahmûd'a; "Biraz önce müjde verdiðim Mahmûd sensin. Fakat bu sýrrý, ben sað olduðum müddetçe kimseye söyleme." buyurdu.

1778 (H.1192) senesinde ömrünün sonlarýna yaklaþan Ýbrâhim Hakký, vasiyetnâmesini yazdý. Sýk sýk hastalanmasý sebebiyle bizzat kendisi kitap yazmak için uðraþamýyordu. Ancak yazdýrmak sûretiyle kalan ömrünü bereketlendirmek istiyordu. Bu sebeple oðullarýnýn kâtib olarak yardým etmelerini istedi. Kendisi söyleyip oðullarý yazdýlar. Nihâyet 1781 (H.1195) târihinde bir Perþembe günü vefât etti. Tillo'da, hocasý Ýsmâil Fakîrullah hazretlerinin kabrine komþu olacak þekilde defnedildi. Ölümü için de; "Hudâyý bilmeye ancak cihâne geldi sultâným." mýsraý târih olarak düþürüldü.

Hayâtýný ilim öðrenmek, öðretmek ve kitap yazmakla geçiren Ýbrâhim Hakký hazretlerinin vefâtýnda, iki oðlu ve iki kýzý vardý. Oðullarý, Ýsmâil Fehim ve Muhammed Þâkir'dir. Babasýnýn neslinin devâmýný Muhammed Þâkir saðladý. Kýzlarý Þemsî Âiþe ile Hanîfe Hâtun'dur.

Ýbrâhim Hakký hazretleri, tefsîr, hadîs, fýkýh gibi naklî ilimlerin yanýnda, aklî ilimlerle de uðraþmýþ, canlýlar hakkýnda çeþitli teoriler ileri süren Fransýz doktoru Lemarck, Ýngiliz Ch. Darvin, Hollandalý Hugo de Vries gibi batýlý ilim adamlarýndan çok önce, canlýlar hakkýnda, en basitinden en mükemmeli olan insana kadar düzgün bir tekâmül bulunduðunu yazmýþtýr. Bu konuyu ele alýrken, bu tekâmülde arada görülen belli noktalarý, husûsî özellikleri ve her birinin hudutlarýný tesbit etmiþ, hepsinin ayrý ayrý cinsler olduðunu ayrýca belirtmiþtir. O sâdece biyoloji ilmi ile deðil; fizikten kimyâya, matematikten astronomiye kadar, devrindeki bütün ilimlerle uðraþmýþ, bir ilim ve mârifet hazînesi olan Mârifetnâme'sinde, bütün bunlara yer vermiþtir. Mevâlîdi, yâni canlý cansýz bütün varlýklarýn yaradýlýþ sýrrýný bilmek ve irfâný tahsîl etmek, onda pek açýk olarak görülmektedir.

Hayâtýnda hiçbir zaman okumayý ve okutmayý elden býrakmayan Ýbrâhim Hakký hazretleri, ideal insan tipi olarak, ârif insaný göstermiþtir. Kendisi de bu ölçü içinde kalmýþtýr. Ona göre, ârif; gönülle ve akýlla bilendir. Fakat gönülle bilmek ârifin yegâne husûsiyetidir. Bu yüzdendir ki o, gönüle, eserlerinde büyük yer vermiþtir. Gönül, sevgilinin mekânýdýr. Aþk sâyesinde bu sevgi vardýr. Bu yollarda hikmet (fen ve sanat) vardýr. Mevâlîd (varlýklarýn sýrrýný anlama) bu yolla olmaktadýr. Kýsaca söylemek gerekirse Ýbrâhim Hakký; gönül sâhibi olan, fen ve sanata yer veren büyük bir âlim, hakka rýzâ gösteren bir velîdir. Eserlerinin ismine ve mahlasýna bakýnca, bütün bunlarýn hepsi görülür. Dîvânýnýn adý Ýlâhînâme' dir. Bu ismi boþuna koymamýþtýr. Hakîkaten hepsi ilâhîdir. Mârifetnâme ise ârifîn kitabý demektir.

Ýbrâhim Hakký ömrünün sonlarýna doðru, eserlerinin dille deðil gönülle okunmasýný istemiþtir. Ýbrâhim Hakký hazretleri, açýk fikirli, neþeli bir ârifti. Bilhassa bu hususlar, yakýn dostu Þâir Hâzýk'la olan yârenliklerinde ve kendi hanýmlarýna yazdýðý mektuplarýnda görülmektedir. Bir de annesinin ismini koyduðu kýzý Hanîfe'ye söylediði manzûm öðüdünde bunlara yer vermiþtir. Kýzýna:

"Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân"

derken, mutlaka kendi tecrübelerini ve hâllerini de aktarmaktadýr.

O hâtýralara çok baðlýydý. Hemen her hâdisenin târihini düþürürdü. Bunu daha çok yakýnlarý için yapmýþtýr. 1759 (H.1172) yýlýnda oðlu Osman Nedîm'in ölümü için:

Hasretiyle aðladý halk-ý cihân,
Geldi târih gitti vây Osmân cüvân.
Hanýmlarýndan Züleyhâ Hâtun'un vefâtý için de:
Duâ eyle Hakkî ana þöyle târih,
Di firdevs-i a'lâyý bula Züleyhâ.

târihlerini düþürdü.

Ýbrâhim Hakký hazretleri için þiir, bir vâsýtadýr. Ona göre þiir Hakk'ý anlatmalýdýr. Edebi bildirmelidir. Hakk'ý anlatmak için, kalemin âþýkýn elinde olmasý gerekir. Ancak o zaman Hak âþýðý, Hakk'ý anlatacaktýr. Þiirde sevgiliye (Allahü teâlâya) yer verilince, o kýymet kazanýr. Sevgiliden bahsetmeyen þiirde güzellik aramak boþunadýr. Þiir böyle olunca hikmettir.

Þiirleri, Dîvân'ýnda ve yer yer Mârifetnâme'sinde yer almaktadýr. Mârifetnâme'deki þiirlerin pek çoðu dîvânýndan alýnmýþtýr. Yalnýz bu eserde yer alan ve mevzûlarý toplayarak anlattýðý þiirler, öðretmek içindir ve bir bakýma iþlediði konularýn özeti durumundadýr. O, bu þiirlerinde hep Hakkî mahlasýný kullanmýþ ve hep kendisine öðütlerde bulunmuþtur. Þiirlerinin büyük bir kýsmýný Türkçe ile yazmýþtýr. AyrýcaArapça ve Farsça ile yazdýðý þiirleri de vardýr. Daha çok bu þiirlerde; Hakkî yanýnda Ferdî mahlasýný da kullanmýþ olmasýna raðmen, en fazla Fakîrî mahlasýna yer vermiþtir. Ýbrâhim Hakký'nýn bu mahlasý kullanmasý hocasýna olan baðlýlýðýnýn tezâhürüdür. Bir de insanýn aczini bu kelimede görmüþtür.

Ýsmâil Fakîrullah hazretleri, talebesi Ýbrâhim Hakký için pekçok sözler söylemiþ, ondan iftihârla bahsetmiþtir. Bunlardan bâzýlarý aþaðýdadýr:

"Molla Ýbrâhim! Ben babamdan, o da dedemden bütün ilimleri okutmaya mezûnuz. Mesâbih'in tâlîmi, Meâlim-üt-Tenzîl tefsîri ve din ilimlerini öðretmekte seni me'zûn kýldým."

"Molla Ýbrâhim! Esas olan kalptir, þart olan muhabbettir. Kalbinde arzusu olan Mevlâyý bulur. Çünkü o kuluna yakýndýr ve onunladýr."

"Molla! Ben Fakîrullah'ým. Allahü teâlânýn sevdiðini severim."

"Molla! Gökler ve yerler yaratýlýlalýdan beri sen bizim sevgilimizsin."

"Molla! Cennet ve Cehennem için deðil, belki Allah yolunda muhabbetimiz içinsin."

"Molla! Sen bizim çocuðumuzsun. Sen benim yanýmdaAbdülkâdir gibisin. Evlâdým gibisin."

"Molla! Benden hayâ etmeyi býrak. Bana dön. Sen bendesin. Ne yaparsan kabûlümdür."

"Molla Ýbrâhim! Bize yakýn olan uzak, uzak olan yakýndýr. Sen nerede olsan benim yanýmdasýn. Seni denize atsam, Allahü teâlâ tekrar seni bana verir."

"Molla! Burada biz seni terbiye ederiz. Allahü teâlâ seninledir. O, senin yardýmcýndýr. O seni korur. Sana uzun ömür, çok evlâd versin ve sonunu hayýr eylesin."

"Molla! Allahü teâlâya, bütün arzularýný sana kolayca vermesi için yalvardým ve duâ ettim. Allahü teâlâdan, bütün maksatlarýna kavuþmaný ümîd ederim."

Bir gün sohbetinde talebelerine þöyle buyurdu:

"Ey Müminler! Ýnsan kendi vücûduna dikkatle baksa, yaratýcýsýnýn zâtýný öðrenir. Ârif-i billah (Allah'ý bilen) olur. Çünkü bir insan düþünüp, vücûdundan eser yokken, bedenine ve yaradýlýþýna dikkatle baksa, evvelinde iki damla mâyi idi. Ne kemiði, ne eti, ne damarlarý, ne de kaný vardý. Ne rûhu, ne aklý ve ne iz'âný vardý. Fakat sonradan, içi ve dýþý hârikalarla dolu, nice akýl þaþýrtýcý organlar ve gönül sevici güzel ahlâk ile bezenmiþ olan bu vücûd ve rûhun bir yaratýcýsý olduðunu idrâk eder. Bu yaratýcý, kâinâtýn bütün zerrelerine hâkim olur, onlara dilediði gibi tesir eder. Görünen ve görünmeyen her þeyi bilir. Her vücûd, her organ ve her cüz, hep, onun kudret, hikmet ve rahmetine gömülür. Ýnsan, bedeninin mükemmeliyetine ve organlarýnýn yapý inceliðine, iþleyiþine ve faydalarýna dikkatle bakýnca yaratýcýsýnýn kudretini, büyüklüðünü daha iyi anlar ve O'na, o derece sevgiyle baðlanýr ve bilir ki; bütün bu ince yapýlý makina, duyu organlarý ve kuvvetleriyle, ilim ve tekniðiyle cenâb-ý Hakkýn lütuf, inâyet ve rahmetinin eseridir."

Ýbrâhim Hakký hazretlerinin yazmýþ olduðu eserler þunlardýr:

1) Tecvîd kitabý, 2) Tertîb-ül-Ulûm, 3) Dîvân (Ýlâhînâme), 4) Mârifetnâme, 5) Ýrfâniyye, 6) Ýnsâniyye, 7) Mecmû'at-ül-Me'ânî, 8) Lüb-ül-Ulûm, 9) Vuslâtnâme, 10) Türkçe-Arapça-Farsça sözlük, 11) Seâdetnâme, 12) Vaslnâme, 13) Þükürnâme, 14) Mesârýk-ul-Yuh, 15) Sefîne-i Nûh, 16) Kenz-ül-Fütûh, 17) Defînet-ür-Rûh, 18) Rûh-uþ-Þürûh, 19) Ülfet-ül-Enâm, 20) Mahzen-ül-Esrâr, 21) Tuhfet-ül-Kirâm, 22) Nuhbet-ül-Kelâm, 23) Urvet-ül-Ýslâm, 24) Hey'et-ül-Ýslâm, 25) Mi'yâr-ül-Evkât.

Ýbrâhim Hakký hazretlerinin "Tefvîznâme" adlý þiiri þöyledir:

"Hak, þerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Ârif âný seyr eyler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Sen Hakk'a tevekkül kýl
Tefvîz et ve râhat bul,
Sabr eyle ve râzý ol,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Kalbin ana bend eyle,
Tedbîrini terk eyle,
Takdîrini derk eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hallâk u Rahîm oldur,
Rezzâk u Kerîm oldur,
Fa'âl ü Hakîm oldur,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Bil kâdî-yi'l hâcâtý,
Kýl ana münâcâtý,
Terk eyle mürâdâtý,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Bir iþ üstüne düþme,
Olduysa inâd etme,
Haktandýr o, red etme,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Haktandýr bütün iþler,
Boþtur gam u teþviþler,
Ol, hikmetini iþler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hep iþleri fâyýktýr,
Birbirine lâyýktýr,
N'eylerse, muvâfýktýr,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Dilden gamý dûr eyle,
Rabbinle huzûr eyle,
Tefvîz-i umûr eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Sen adli zulüm sanma,
Teslim ol nâra yanma,
Sabr et, sakýn usanma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Deme þu niçin þöyle,
Bir nicedir ol öyle,
Bak sonuna, sabr eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hiç kimseye hor bakma,
Ýncitme, gönül yýkma,
Sen nefsine yan çýkma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Mü'min iþi, reng olmaz,
Âkýl huyu ceng olmaz,
Ârif dili teng olmaz,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Hoþ sabr-ý cemîlimdir,
Takdîri kefîlimdir,
Allah ki vekîlimdir,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...


Her dilde O'nun adý,
Her canda O'nun yâdý,
Her kuladýr imdâdý,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...


Nâçâr kalacak yerde,
Nagâh açar, ol perde,
Derman eder ol derde,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Her kuluna her ânda,
Geh kahr u geh ihsânda,
Her anda, o bir þânda,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Geh mu'tî ü geh mânî',
Geh darr ü gehi nâfî',
Geh hâfid ü geh râfî'
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Geh abdin eder ârif,
Geh emîn ü geh hâif,
Her kalbi odur sârif,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Geh kalbini boþ eyler,
Geh hulkunu hoþ eyler,
Geh aþkýna tûþ eyler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Az ye, az uyu, az iç,
Ten mezbelesinden geç,
Dil gülþenine gel göç,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Bu nâs ile yorulma,
Nefsinle dahý kalma,
Kalbinden ýrak olma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Geçmiþle geri kalma,
Müstakbele hem dalma,
Hâl ile dahî olma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Her dem onu zikreyle,
Zeyrekliði koy þöyle,
Hayrân-ý Hak ol, söyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Gel hayrete dal bir yol,
Kendin unut O'nu bul,
Koy gafleti hâzýr ol,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Her sözde nasîhat var,
Her nesnede zîynet var,
Her iþte ganîmet var,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Bil elsine-i halký,
Aklâm-ý Hak ey Hakkî
Öðren edeb ü hulku
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler...

Vallahi güzel etmiþ,
Billahi güzel etmiþ,
Tallahi güzel etmiþ,
Allah görelim n'etmiþ,
Netmiþse güzel etmiþ...

EY CÂN

Ýbrâhim Hakký hazretlerinin, kýzý Hanîfe Hâtuna nasihat olarak yazdýðý bir þiir þöyledir:

Gönülden çün dile vardýr yol ey cân,
Mülâyim söyle, þîrîn söz bul ey cân,
Acý söz deme, hilm ile dol ey cân,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Namazlarýný vaktinde edâ et,
Hem ehlinin her sözün tut, devlete yet,
Ne yol kim gösterirse ol yola git,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Büyüðünle her iþte meþveret kýl,
Ki aklýna uyan piþmân olur bil,
Sözün tut görme sen, bir iþi müþkil,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Büyüðündür azîz ana niyât et,
Sakýn nâz etme hizmetli firâz et,
Sözün az et hemîþe ketm-i râz et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Sakýn nâmahreme, sen de ba'îd ol,
Hemen ehlin safâsiyle sa'îd ol,
Murâdýn terk edip söz tut reþîd ol,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Dilin hýfz eyle, gýybet etme ey yâr,
Ve yýkma bir gönül bir sözle zinhâr,
Sen etme sýrr-ý nâsý nâsa izhâr,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Güzel sözlerle tatyîb-i kulûb et,
Sükût u samt ile setr-i uyûb et,
Yeterse kudretin keþf-i kürûb et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Kula hizmetdir Allah'a ibâdet,
Kusûrun afvdýr hakka riâyet,
Hudâ'nýn lütfudur sabr u kanâat,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Seni Allah lütfundan yaratmýþ,
Sana lütfuyla Cennet'te yer etmiþ,
Dahý dünyâda halka server etmiþ,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Güzel Allah senden râzý olsun,
Güleç yüzün görenler zevki bulsun,
Sözünden her gönül lezzetle dolsun,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Çün Allah'ý seversin bil ki ol hem,
Seni sevmiþtir ey cân senden erham,
Sen ey mahbûb-ý Hak ol þâd u hurrem,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Sakýn bir kimseyi incitme, sövme,
Ve sen bir kimseden incinme, dövme
Dahî sen kendini sohbetde övme,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.

Hanîfe Hanýmýn atasý Hakký,
Der ey kýzým hemen Kur'âný oku,
Seninle bile bil her hâldeHakk'ý,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

DÜNYA

Ýbrâhim Hakký hazretleri dünyâya baðlanmanýn kötülüðünü bir sohbetinde þöyle anlattý:

Dünyâ zýll-i zâildir. Ona güvenen nâdimdir. O seninle kalsa da, sen onunla kalamazsýn. Dünyâdan çýkmadan önce, kalbinden dünyâ sevgisini çýkar. Dünyâ lezzetlerine aldanmayan Cennet nîmetlerine kavuþur. Ýki âlemde azîz ve muhterem olur. Dünyâ haraptýr. Þerbetleri seraptýr. Nîmetleri zehirli, safâlarý kederlidir. Bedenleri yýpratýr. Emelleri arttýrýr. Kendini kovalayandan kaçar. Kaçaný kovalar. Dünyâ bala, içine düþenler de sineðe benzer. Nîmetleri geçici, hâlleri deðiþicidir. Dünyâya ve buna düþkün olanlara inanýlmaz. Çünkü, bunlarda vefâ ve sefâ bulunmaz. Fânî olaný ver ki, bâkî olaný alasýn. Kendini bilen kiþinin bu dünyâya düþkün olmasýna þaþýlýr. Þakîler dünyâya sarýlýr. Saîdler bâkî olana sarýlýr. Bedeninle dünyâda ol, kalbinle âhireti bul! Nefsin arzularýný terk eden pâk olur, âfetlerden selâmet bulur. Allahü teâlânýn râzý olmadýðýný terk edene, Allahü teâlâ ondan iyisini ihsân eder. Dünyâyý anlayan, onun sýkýntýlarýndan üzülmez. Dünyâyý anlayan, ondan sakýnýr. Ondan sakýnan, nefsini tanýr. Nefsini tanýyan, Rabbini bulur. Mevlâsýna hizmet edene, dünyâ hizmetçi olur. Dünyâ insanýn gölgesine benzer. Kovalarsan kaçar. Kaçarsan, seni kovalar. Dünyâ, âþýklarýna mihnet yeridir. Lezzetlerine aldanmayanlara, nîmet yeridir. Ýbâdet edenlere kazanç yeridir. Ýbret alanlara hikmet yeridir. Onu tanýyanlara selâmet yeridir. Ana rahmine nisbetle, Cennet gibidir. Âhirete nisbetle çöplük gibidir.

Ölümden önce olan her þeye dünyâ denir. Bunlardan, ölümden sonra faydasý olanlar, dünyâdan deðil âhiretten sayýlýrlar. Çünkü, dünyâ âhiret için tarladýr. Âhirete yaramayan dünyâlýklar, zararlýdýr. Haramlar, günahlar ve mübâhlarýn fazlasý böyledir. Dünyâda olanlar dînimize uygun kullanýlýrsa, âhirete faydalý olurlar. Hem dünyâ lezzetine, hem de âhiret nîmetlerine kavuþulur. Mal iyi de deðildir, kötü de deðildir. Ýyilik, kötülük, onu kullanandadýr. O hâlde mel'ûn olan, kötü olan dünyâ, Allahü teâlânýn râzý olmadýðý, âhireti yýkýcý yerlerde kullanýlan þeyler demektir. Kendini ve Rabbini unutup, lezzetlerine, þehvetlerine düþkün olanlar, yolda hayvanýnýn süsü ile, palaný ile, otu ile uðraþýp, arkadaþlarýndan geri kalan yolcuya benzer. Çölde yalnýz kalýp, helâk olur. Ýnsan da ne için yaratýlmýþ olduðunu unutup, dünyâ zînetlerine aldanýr, âhiret hazýrlýðý yapmazsa, ebedî felâkete sürüklenir. Dünyâ sevgisi âhirete hazýrlanmaya mâni olur. Çünkü, kalb onu düþünmekle, Allah'ý unutur. Beden, onu elde etmeye uðraþarak ibâdet yapamaz olur. Dünyâ ile âhiret, doðu ile batý gibidir ki, birine yaklaþan, ötekinden uzak olur. Bir kimse ibâdetini yapmaz ve geçiminde, kazancýnda, Allahü teâlânýn emir ve yasaklarýný gözetmezse, dünyâya düþkün olmuþ olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soðutur. Bunu kimse sevmez.


SELAM VE DUALARIMLA
gül gül gül gül
Gönderen: 07.06.2006 - 17:27
Bu Mesaji Bildir   asabi kanarya üyenin diger mesajlarini ara asabi kanarya üyenin Profiline bak asabi kanarya üyeye özel mesaj gönder asabi kanarya üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  
1230 Mesaj -

Tefvizname


Hak þerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Sen hakk'a tevekkül kýl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve razý ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hallak-ý rahim o'dur
Rezzak-ý kerim o'dur
Fa'al-ý hakim o'dur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Bil kadýy-ý hacatý
Kýl o'na münacatý
Terk eyle muradatý
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Bir iþi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandýr o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hakk'ýn olacak iþler
Boþtur gam-u teþviþler
O hikmetini iþler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hep iþleri faiktir
Birbirine layýktýr
Neylerse muvafýktýr
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Dilden gamý dûr eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefviz-i umur eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakýn usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Deme þu niçin þöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hiç kimseye hor akma
Ýncitme, gönül yýkma
Sen nefsine yan çýkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Mü'min iþi renk olmaz
Âkil huyu cenk olmaz
Ârif dili tenk olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hoþ sabr-i cemilimdir
Takdir kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Her dilde o'nun adý
Her canda o'nun yadý
Her kuladýr imdadý
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Naçar kalacak yerde
Nagâh açar o perde
Derman eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Her kuluna her anda
Kâh kahr-u kâh ihsanda
Her anda o bir þanda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Kâh mu'ti-u kâh mani';
Kâh darr-u kâh nafi'
Kâh hafýz-u kâh rafi'
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Kâh abdin eder ârif
Kâh eymen-ü kâh haif
Her kalbi o'dur sarif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Kâh kalbini boþ eyler
Kâh halkini hoþ eyler
Kâh aþkina dûþ eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Kâh sade-ü kâh rengîn
Kâh tab'ýn eder sengîn
Kâh hýrem-ü kâh gamgîn
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülþenine gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Bu nas ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden ýrak olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Geçmiþle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahi olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Her daim o'nu zikreyle
Zeyrekliði koy þöyle
Hayran-ý hak ol þöyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut o'nu bul
Koy gafleti hazýr ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Her sözde nasihat var
Her nesnede zinet var
Her iþte ganimet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hep remz-ü iþarettir
Hep gamz-ü beþarettir
Hep ayn-ý inayettir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoþ eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Bil elsine-i halký
Aklam-ý hak ey hakký
Öðren edeb ve hulku
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Vallahi güzel etmiþ
Billahi güzel etmiþ
Tallahi güzel etmiþ
Allah görelim netmiþ
Netmiþse güzel etmiþ



Erzurumlu Ýbrahim Hakký


Asabi kanarya abim çok güzel bir konu eklemiþ.
bu þiirler bende dün akþam bir sohbette karþýlaþtým ve her beytini açýklmasýyla birlikte bir abiden dinledim. Allah ondan da razý olsun .insanýn ufkunu sonsuzluða açan muhteþem bir eser.

Ve Selamun aleykum.

Gönderen: 29.10.2006 - 13:41
Bu Mesaji Bildir   .~Sniper~. üyenin diger mesajlarini ara .~Sniper~. üyenin Profiline bak .~Sniper~. üyeye özel mesaj gönder .~Sniper~. üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
rifat56 su an offline rifat56  
5108 Mesaj -
gül Allah Razı Olsun gül

TÝLLO BENÝM MEMLEKETÝMgül
Yüreðine saðlýk...
Emeklerine
Ellerine saðlýk...
gül


Hak þerleri hayreyler

Zannetme ki gayreyler

Arif aný seyreyler.

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Sen Hakka tevekkül kýl

Tefviz et ve rahat bul

Sabreyle ve razý ol

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler.

Hiç kimseye hor bakma

Ýncitme gönül yýkma

Sen nefsine yan çýkma

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler.

Naçar kalacak yerde

Nagah açar ol perde

Derman eder her derde

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler.


gül

Gönderen: 29.10.2006 - 14:21
Bu Mesaji Bildir   rifat56 üyenin diger mesajlarini ara rifat56 üyenin Profiline bak rifat56 üyeye özel mesaj gönder rifat56 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1496 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Yalvac (61), kmurrad (59), endulus (57), ercan_sw (51), erhanseyfi (64), B e t u l (52), h.t (62), zisan_gul (41), hasretkafesi (53), ahmetkb (52), mustakar01 (62), tövbekargenç (44), mekoc66 (56), ahmet_k22 (39), Abdullah-10 (57), maruf-1 (59), GuelSevdasi81 (43), inci-2 (61), maxsibilyan (45), enesny (42), ramadan48 (42), fatmaavci (62), FIRTINA 50 (56), kaptan67 (61), menzil38 (57), Hacer -72 (52), Guel (39), A H M E T (45), msk02 (47), Mehmet_Ank (63), yusufgezer (41), Aydýn Vu.. (55), Sezer (), oguzlarx27 (55), M.Riza Sekerli (54), kamanliadem (59), eva_maria (36), musab b. ümeyr (42), nurfatih (46), AhmetBayrak (56), ali öz (48), köln42 (58), xAhmetx (49), sadullahyusuf (40), abdülhamit (231), tigrisriver (45), sürmeli (41), enesertugrul (52), medsav (67), Turan64 (61), GCc_EEi (42), ahmetsait (44), alidogan1 (64), ayhanisik42 (51), sedi güngörmü&t.. (59), baha1903 (40), bünyan (59), Orbay1 (56), kaymakli-50 (58), cagri67 (52), HAKAN ERGÜT (50), ravda dostu (40), fatiha42&07 (54), mavipýna.. (59), efrailakcay (51), Bekir 38 (39), selva sehito&et.. (40), Mursid (60), turkish wolf (52)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.06242 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.