0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » EY KOZMOĞRAFYANIN ruhsuz meseleleriyle zihni darlaşan mektepli efendi!

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
keremminnet su an offline keremminnet  
Konu icon    EY KOZMOĞRAFYANIN ruhsuz meseleleriyle zihni darlaşan mektepli efendi!
7 Mesaj
On Beþinci Söz





EY KOZMOÐRAFYANIN ruhsuz meseleleriyle zihni darlaþan ve aklý gözüne inen ve þu âyetin azametli sýrrýný o sýkýþmýþ zihninde yerleþtiremeyen mektepli efendi! Þu âyetin semấsýna yedi basamaklý bir merdivenle çýkýlabilir. Gel, beraber çýkacaðýz.

BÝRÝNCÝ BASAMAK

Hаkikat ve hikmet ister ki, zemin gibi semâvâtýn da kendine münasip sekeneleri bulunsun. Lisan-ý þer’îde, o ecnâs-ý muhtelifeye “melâike ve ruhaniyat” tesmiye edilir.

Evet, hakikat öyle iktiza eder. Zira, zemin, küçüklüðü ve hakaretiyle beraber, zîhayat ve zîþuur mahlûklardan doldurulmasý ve ara sýra boþaltýlýp yeniden zîþuurlarla þenlendirilmesi iþaret eder, belki tasrih eder ki, þu muhteþem burçlar sahibi müzeyyen kasýrlar hükmünde olan semâvât dahi zîþuur ve zevi’l-idrak mahlûklarla doludur. Onlar dahi, ins ve cin gibi, þu âlem sarayýnýn seyircileri ve þu kâinat kitabýnýn mütalâacýlarý ve þu Saltanat-ý Rububiyetin dellâllarýdýrlar. Çünkü, kâinatý had ve hesaba gelmeyen tеzyinat ve mehâsin ve nukuþ ile süslendirip tezyin etmesi, bilbedâhe, mütefekkir istihsan edici ve mütehayyir takdir edicilerin enzârýný ister.

Evet, hüsün elbette bir âþýk ister. taam ise aç olana verilir. Halbuki, іns ve cin, þu nihayetsiz vazifeye, þu haþmetli nezarete ve þu vüs’atli ubûdiyete karþý milyondan birisini ancak yapabilir. Demek bu nihayetsiz ve mütenevvi vezaife ve ibâdâta, nihayetsiz melâike envâý ve ruhaniyat ecnâsý lâzýmdýr.

Bazý rivâyâtýn iþârâtýyla ve intizam-ý âlemin hikmetiyle denilebilir ki, bir kýsým ecsâm-ý seyyare, seyyarattan tut, ta katarâta kadar, bir kýsým melâikenin merâkibidirler. Onlar bunlara izn-i Ýlâhî ile binerler, âlem-i þehadeti seyredip gezerler. Hem denilebilir ki, bir kýsým ecsâm-ý hayvaniye, hadiste “tuyûrun hudrun“ tesmiye edilen Cennet kuþlarýndan tut, ta sineklere kadar, bir cins ervâhýn tayyareleridirler. Onlar, bunlarýn içine emr-i Hak ile girerler, âlem-i cismâniyâtý seyran edip o cesetlerdeki hasselerin pencereleriyle cismânî mu’cizât-ý fýtratý temâþâ ederler.

Elbette, kesafetli topraktan ve küdûretli sudan mütemadiyen letafetli hayatý ve nuraniyetli zevi’l-idraki halk eden Hâlýkýn, elbette ruha ve hayata münasip þu nur denizinden ve hattâ zulmet bahrinden bir kýsým zîþuur mahlûklarý vardýr. Hem çok kesretli olarak vardýr. Mеlâike ve ruhaniyatýn vücutlarýna dair Nokta namýnda bir risalemde ve Yirmi Dokuzuncu Sözde iki kere iki dört eder derecesinde bir kat’iyetle ispat edilmiþtir. Eðer istersen ona müracaat et.

ÝKÝNCÝ BASAMAK

Zemin ile gökler, bir hükûmetin iki memleketi gibi birbirine alâkadardýrlar. Ortalarýnda ehemmiyetli irtibat ve mühim muameleler vardýr. Zemine lâzým olan ziya, hararet ve bereket ve rahmet gibi þeyler semâdan geliyor, yani gönderiliyor. Vahye istinad eden bütün edyân-ý sеmâviyenin icmâý ile ve þuhuda istinad eden bütün ehl-i keþfin tevatürüyle, melâike ve ervah semâdan zemine geliyorlar.

Bundan, hisse karib bir hads-i kat’î ile bilinir ki, sekene-i arz için, semâya çýkmak için bir yol vardýr. Evet, nasýl herkesin akýl ve hayal ve nazarý her vakit semâya gider. Öyle de, aðýrlýklarýný býrakan ervâh-ý enbiya ve evliya veya cesetlerini çýkaran ervâh-ý emvat, izn-i Ýlâhî ile oraya giderler. Madem hiffet ve letafet bulanlar oraya giderler. Elbette cesed-i misalî giyen ve ervah gibi hafif ve lâtif bir kýsým sekene-i arz ve hava, semâya gidebilirler.

ÜÇÜNCÜ BASAMAK

semânýn sükût ve sükûneti ve intizam ve ýttýradý ve vüs’at ve nuraniyeti gösterir ki, sеkenesi, zeminin sеkenesi gibi deðiller; belki, bütün ahalisi muti’dirler. Ne emrolunsa onu iþlerler. Müzahame ve münakaþayý icap edecek bir sebep yoktur. Zira memleket geniþ, fýtratlarý safi, kendileri masum, makamlarý sabittir.

Evet, zeminde ezdad içtima etmiþ, eþrar ahyara karýþmýþ, içlerinde münakaþat baþlamýþ. O sebepten ihtilâfat ve ýztýrabat düþmüþ. Ve ondan imtihanat ve müsabakat teklif edilmiþ. Ve ondan terakkiyat ve tedenniyat çýkmýþ. Þu hakikatin hikmeti þudur ki:

Beþer, þecere-i hilkatin en son cüz’ü olan meyvesidir. Malûmdur ki, bir þeyin semeresi en uzak, en cemiyetli, en nazik, en ehemmiyetli cüz’üdür. Ýþte bunun için, semerе-i âlem olan insan en cami’, en bedî’, en âciz, en zayýf ve en lâtif bir mu’cize-i kudret olduðundan, beþiði ve meskeni olan zemin, âsumana nisbeten maddeten küçüklüðüyle ve hakaretiyle beraber, mânen ve san’aten bütün kâinatýn kalbi, merkezi, bütün mu’cizât-ý san’atýn meþheri, sergisi ve bütün tecelliyât-ý esmâsýnýn mazharý, nokta-i mihrakiyesi ve nihayetsiz faaliyet-i Rabbâniyenin mahþeri ve mâkesi ve hadsiz hallâkýyet-i Ýlâhiyenin, hususan nebatat ve hayvanatýn kesretli envâ-ý saðîresinde cevâdâne icadýn medarý ve çarþýsý ve pek geniþ âhiret âlemlerindeki masnuatýn küçük mikyasta nümunegâhý ve mensucat-ý ebediyenin sür’atle iþleyen destgâhý ve menâzýr-ý sermediyenin sür’atle deðiþen taklitgâhý ve besâtin-i daimenin tohumcuklarýna sür’atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraasý ve terbiyegâhý olmuþtur.

Ýþte, arzýn (Haþiye) bu azamet-i mâneviyesinden ve ehemmiyet-i san’aviyesindendir ki, Kur’ân-ý Hakîm, semâvâta nisbeten büyük bir aðacýn küçük bir meyvesi hükmünde olan arzý, bütün semâvâta denk tutuyor. Onu bir kefede, bütün semâvâtý bir kefede koyuyor; mükerreren
der.

Hem arzýn þu mezkûr hikmetlerden neþ’et eden sür’atli tahavvülü ve devamlý tagayyürü iktiza eder ki, sekenesi de ona göre mаzhar-ý tahavvülât olsun.

Hem þu mahdut arz, hadsiz mu’cizât-ý kudrete mazhar olduðundandýr ki, en mühim sekeneleri olan ins ve cinnin kuvâlarýna, sair zîhayatlar gibi fýtrî bir had ve hulkî bir kayýt konulmadýðý için, nihayetsiz terakki ve nihayetsiz tedennîye mazhar olmuþlar. Enbiyadan, evliyadan tut, ta nemrudlara, ta þeytanlara kadar, uzun bir meydan-ý imtihanlarý peyda olmuþtur. Madem öyledir; elbette firavunlaþmýþ þeytanlar, hadsiz þeraretiyle semaya ve ehline taþ atacaklar.

DÖRDÜNCÜ BASAMAK

Bütün âlemlerin Rabbi ve Müdebbiri ve Hâlýký olan Zât-ý Zülcelâlin, ahkâmlarý ayrý ayrý pek çok namlarý ve ünvanlarý ve Esmâ-i Hüsnâsý vardýr. Meselâ, ashab-ý Nebî safýnda küffara karþý muharebe etmek için melâikeleri göndermesini iktiza eden hangi isim ve ünvan ise, o isim ve ünvan iktiza eder ki, melâike ile þeyâtin ortasýnda muharebe bulunsun ve ahyâr-ý semâviyyîn ve eþrâr-ý аrzîn mabeynlerinde mübareze olsun. Evet, küffarýn nüfus ve enfaslarý kabza-i kudretinde olan Kadîr-i Zülcelâl, bir emirle, bir sayha ile onlarý mahvetmiyor. Rububiyet-i âmme ünvanýyla, Hakîm ve Müdebbir ismiyle bir meydan-ý imtihan ve mübareze açýyor.

Temsilde hata olmasýn, görüyoruz ki, nasýl ki bir padiþahýn daire-i hükûmeti itibarýyla ayrý ayrý pek çok ünvanlarý, isimleri bulunur. Meselâ daire-i adliye onu Hâkim-i Âdil ismiyle yad eder. Daire-i askeriye onu Kumandan-ý Âzam namýyla bilir.Daire-i meþihat onu Halife ismiyle zikreder. daire-i mülkiye onu Sultan namiyle tanýr. Mutî ahali ona Merhametkâr Padiþah derler. Âsi insanlar ona Kahhar Hâkim derler. Daha bunlara kýyas et. Ýþte, bazý vakit oluyor ki, bütün ahali onun elinde olan o padiþah-ý âli âciz, zelil bir âsiyi bir emirle idam etmiyor. Belki Hâkim-i Âdil ismiyle onu mahkemeye gönderir. Hem muktedir, hem sadýk bir memurunu taltife liyakatini biliyor. Fakat hususî ilmiyle, hususî telefonuyla onu taltif etmiyor. Belki, haþmet-i saltanat ve tedbir-i hükûmet ünvanýyla mükâfata istihkakýný teþhir etmek için bir meydan-ý müsabaka açar, vezirine emreder, ahaliyi temâþâya davet eder. Bir istikbal-i siyasî yaptýrýr, muhteþem bir imtihan-ý ulvî neticesinde bir mecma-ý âlide onu taltif eder, liyakatini ilân eder. Daha baþka cihetleri bunlara kýyas et.

Ýþte, Ezel, Ebed Sultanýnýn pek çok Esmâ-i Hüsnâsý vardýr. Tecelliyat-ý celâliye ve tezahürat-ý cemâliye ile pek çok þuûnâtý ve unvanlarý vardýr. Nur ve zulmet, yaz ve kýþ, Cennet ve Cehennemin vücudunu iktiza eden isim ve ünvan ve þe’ni ise, kanun-u tenasül, kanun-u müsabaka, kаnun-u teâvün gibi pek çok umumî kanunlar misillü, kanun-u mübarezenin dahi bir derece tâmimini isterler. Kalb etrafýndaki ilhamat ve vesveselerin mübarezelerinden tut, ta semâ âfâkýnda melâike ve þeytanlarýn mübarezesine kadar, o kanunun þümulünü iktiza eder.

BEÞÝNCÝ BASAMAK

Madem arzdan semâya gidip gelmek var. Sеmâdan arza inip çýkmak oluyor; ehemmiyetli levazýmat-ý аrziye oradan gönderiliyor. Ve madem ervâh-ý tayyibeler semâya gidiyorlar.
Elbette, ervâh-ý habîse dahi, ahyârý takliden semấvât memleketine gitmeye teþebbüs edecekler. Çünkü vücutça letafet ve hiffetleri var. Hem þüphesiz tard ve red edilecekler. Çünkü mahiyetçe þeraret ve nuhusetleri vardýr.

Hem, bilâþek velâ þüphe, þu muamele-i mühimmenin, þu mübareze-i mâneviyenin, âlem-i þehadette bir alâmeti, bir iþareti bulunacaktýr. Çünkü, saltanat-ý Rububiyetin hikmeti iktiza eder ki, zîþuur için, bahusus en mühim vazifesi müþahede ve þehadet ve dellâllýk ve nezaret olan insan için tasarrufat-ý gaybiyenin mühimlerine bir iþaret koysun, birer alâmet býraksýn. (Nasýl ki, nihayetsiz bahar mu’cizatýna yaðmuru iþaret koymuþ ve havârýk-ý san’atýna esbab-ý zahiriyeyi alâmet etmiþ.) Ta âlem-i þehadet ehlini iþhad etsin. Belki o acip temâþâya, umum ehl-i sеmâvât ve sekene-i arzýn enzâr-ý dikkatlerini celb etsin. Yani, o koca semấvâtý, etrafýnda nöbettarlar dizilmiþ, burçlarý tezyin edilmiþ bir kale hükmünde, bir þehir suretinde gösterip haþmet-i Rububiyetini tefekkür ettirsin.

Madem þu mübareze-i ulviyenin ilâný, hikmeten lâzýmdýr. Elbette ona bir iþaret vardýr. Halbuki, hadisat-ý cevviye ve sеmâviyе içinde, þu ilâna münasip hiçbir hadise görünmüyor. Bundan daha ensebi yoktur. Zira, yüksek kalelerin muhkem burçlarýndan atýlan mancýnýklar ve iþaret fiþeklerine benzeyen þu hadisat-ý necmiye, bu recm-i þeytana ne kadar ensep düþtüðü bedâheten anlaþýlýr. Halbuki, þu hadisenin, bu hikmetten ve þu gayeden baþka, ona münasip bir hikmeti bilinmiyor. Sair hаdisat öyle deðil. Hem þu hikmet, zaman-ý Âdemden beri meþhurdur ve ehl-i hakikat için meþhuddur.

ALTINCI BASAMAK

Beþеr ve cin, nihayetsiz þerre ve cühuda müstaid olduklarýndan, nihayetsiz bir temerrüd ve bir tuðyan yaparlar. Ýþte, bunun için, Kur’ân-ý Hakîm öyle i’cazkâr bir belâðatle ve öyle âli ve bâhir üslûplarla ve öyle gàli ve zahir temsiller ve mesellerle ins ve cinni isyandan ve tuðyandan zecreder ki, kâinatý titretir. Meselâ, “Ey ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi, hudud-u mülkümden, elinizden gelirse çýkýnýz” meseline iþaret eden


âyetindeki azametli inzara ve dehþetli tehdide ve þiddetli zecre dikkat et. Nasýl ins ve cinnin gayet maðrurâne temerrüdlerini, gayet mu’cizâne bir belâðatle kýrar. Aczlerini ilân eder. Saltanat-ý Rububiyetin geniþliði ve azameti nisbetinde ne kadar âciz ve biçare olduklarýný gösterir. Güya þu âyetle, hem
وَجَعَلْناَهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ âyetiyle böyle diyor ki:

“Ey hakareti içinde maðrur ve mütemerrid, ey zaaf ve fakrý içinde serkeþ ve muannid olan cin ve ins! Nasýl cesaret edersiniz ki, isyanýnýzla öyle bir Sultan-ý Zîþânýn evamirine karþý geliyorsunuz ki, yýldýzlar, aylar, güneþler emirber neferleri gibi emirlerine itaat ederler.

“Hem tuðyanýnýzla öyle bir Hâkim-i Zülcelâle karþý mübareze ediyorsunuz ki, öyle azametli mutî askerleri var; faraza þeytanlarýnýz dayanabilseler, onlarý dað gibi güllelerle recmedebilirler.

“Hem küfranýnýzla öyle bir Mấlik-i Zülcelấlin memleketinde isyan ediyorsunuz ki, ibâdýndan ve cünudundan öyleleri var ki, deðil sizin gibi küçücük âciz mahlûklarý, belki fаrz-ý muhal olarak dað ve arz büyüklüðünde birer adüvv-ü kâfir olsaydýnýz, arz ve dað büyüklüðünde yýldýzlarý, ateþli demirleri, þuvazlý nuhaslarý size atabilirler, sizi daðýtýrlar.

“Hem öyle bir kanunu kýrýyorsunuz ki, o kanunla öyleler baðlýdýr; eðer lüzum olsa arzýnýzý yüzünüze çarpar, gülleler gibi küreniz misillü yýldýzlarý üstünüze yaðdýrabilirler.”

Evet, Kur’ân’da bazý mühim tahþidat vardýr ki, düþmanlarýn kuvvetli olduðundan ileri gelmiyor. Belki haþmetin izharý ve düþman þenaatinin teþhiri gibi sebeplerden ileri geliyor.

Hem bazan kemâl-i intizamý ve nihayet adli ve gayet ilmi ve kuvvet-i hikmeti göstermek için, en büyük ve kuvvetli esbabý, en küçük ve zayýf birþeye karþý tаhþid eder ve üstünde tutar; düþürtmez, tecavüz ettirmez. Meselâ þu
âyete bak:

وَاِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَاِنَّ اللهَ هُوَ مَوْلٰيهُ وَجِبْريِلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلٰئِكَةُ بَعْدَ ذٰلِكَ ظَهِيرٌ

Ne kadar Nebî hakkýna hürmet ve ne kadar ezvâcýn hukukuna merhamet var. Þu mühim tahþidat, yalnýz hürmet-i Nebînin azametini ve iki zaifenin þekvâlarýnýn ehemmiyetini ve haklarýnýn riayetini rahîmâne ifade etmek içindir.

YEDÝNCÝ BASAMAK

Melekler ve semekler gibi, yýldýzlarýn dahi gayet muhtelif efradlarý vardýr. Bir kýsmý nihayet küçük, bir kýsmý gayet büyüktür. Hattâ gökyüzünde her parlayana yýldýz denilir. Ýþte bu yýldýz cinsinden bir nev’i de, nazenin semâ yüzünün murassa ziynetleri ve o aðacýn münevver meyveleri ve o denizin müsebbih balýklarý hükmünde, Fâtýr-ý Zülcelâl, Sâni-i Zülcemâl onlarý yaratmýþ ve meleklerine mesireler, binekler, menziller yapmýþtýr. Ve yýldýzlarýn küçük bir nev’ini de þeyâtînin recmine alet etmiþ.
Ýþte bu recm-i þeyâtîn için atýlan þahaplarýn üç mânâsý olabilir.

Birincisi: Kanun-u mübareze en geniþ dairede dahi cereyan ettiðine remiz ve alâmettir.

Ýkincisi: Semâvâtta huþyar nöbettarlar, mutî sekeneler var. Arzlý þerirlerin ihtilâtýndan ve istimâlarýndan hoþlanmayan cünudullah bulunduðuna ilân ve iþarettir.

Üçüncüsü: Muzahrafat-ý arziyenin mümessilât-ý habiseleri olan casus þeytanlarý, temiz ve temizlerin meskeni olan sеmâyý telvis etmemek ve nüfus-u habise hesabýna tecessüs ettirmemek için, edepsiz casuslarý korkutmak için atýlan mancýnýklar ve iþaret fiþekleri misillü, o þeytanlarý ebvâb-ý sеmâdan o þahaplarla red ve tarddýr.

Ýþte, yýldýz böceði hükmünde olan kafa fenerine itimad eden ve Kur’ân güneþinden gözünü yuman kozmoðrafyacý efendi! Þu Yedi Basamaklarda iþaret edilen hakikatlere birden bak. Gözünü aç, kafa fenerini býrak, gündüz gibi i’caz ýþýðý içinde þu âyetin mânâsýný gör. O âyetin sеmâsýndan bir hakikat yýldýzý al, senin baþýndaki þeytana at, kendi þeytanýný recmet. Biz dahi etmeliyiz ve

رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ beraber demeliyiz.
فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ وَالْحِكْمَةُ الْقَاطِعَةُ
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DiLSuZ tarafından, 23.02.2006 - 19:18 tarihinde.
Gönderen: 01.10.2005 - 15:19
Bu Mesaji Bildir   keremminnet üyenin diger mesajlarini ara keremminnet üyenin Profiline bak keremminnet üyeye özel mesaj gönder keremminnet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
hekimoglu_52 su an offline hekimoglu_52  
resul arkadaşımıza teessüfler eder ve kınıyoruz
1 Mesaj
Sevgili kardeþim

(Mesajýn içeriði yazýlan (RESUL üye tarafýndan asýlan) bir önceki uygunsuz ve renjide edici mesaja cevaben yazýldýðý ve o mesajýn silinmesi itibariyle, tarafýmdan sizin mesajýnýzýn içeriði de silinmiþtir. Hoþgörünüze sýðýnýyorum)

Allah Razı Olsun

Selam ve dua ile

DiLSuZ



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DiLSuZ tarafından, 23.02.2006 - 19:21 tarihinde.
Gönderen: 23.02.2006 - 18:56
Bu Mesaji Bildir   hekimoglu_52 üyenin diger mesajlarini ara hekimoglu_52 üyenin Profiline bak hekimoglu_52 üyeye özel mesaj gönder hekimoglu_52 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Gülendam su an offline Gülendam  
RE:
99 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý _Resul_

Mesaj tarafýmca silinmiþtir Saygýlar DiLSuZ.





(.........................................)


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DiLSuZ tarafından, 23.02.2006 - 19:23 tarihinde.
Gönderen: 23.02.2006 - 19:02
Bu Mesaji Bildir   Gülendam üyenin diger mesajlarini ara Gülendam üyenin Profiline bak Gülendam üyeye özel mesaj gönder Gülendam üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1609 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
serhatozel336 (26), pruedence (36), gizlizor (42), haldun (66), KAHRAMAN34 (40), edep ya hu (51), sontrakyali (48), na.se (39), YEHUDA (39), EFRAIL69 (41), allahu_ekber (38), ha1987 (37), UREGEN23 (42), serdarzade (39), cagatay_1054 (40), hakvan (44), selcuk2626 (40), MÜCAHÝT (45), oerkus (47), licht99 (53), ceyhanceylan (), SEDATCAN (60), htb777 (), ibrahim erdo&et.. (56), ymeydan (36), cedai (48), demirkantan (43), Safa SOYALAN (65), MACIT (53), Hakikat85 (39), bilal abdüssela.. (43), Elif60 (47), yarali_ceylan (38), son79 (45)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.99518 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.