|
|
|
|
Toplam Forum: 69
*** Toplam Konu: 30100
*** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Gönderen |
|
|
Bilgisayarın babası Cezerî Diyarbakır |
|
|
|
Bilgisayarýn babasý Cezerî Diyarbakýr
8 asýr önce otomatik sistemi kuran ünlü müslüman Türk bilgini Teknik âlemin semasýnda bir güneþ gibi parlayan Cezerî1) 1136 yýlýnda Diyarbakýr´da doðdu. Asýl adý "Bediüzzaman Ebü´lÝz bin Ýsmail bin Rezzar´dýr. Ýslâm âleminde en büyük mekanist ve teknikçidir. Artuk oðullarý döneminde yaþayan Cezerî, otomatik sistemleri 8 asýr önce kurdu ve tarih boyu görülmedik keþif ve icatlarda bulundu.
Otomatik saatler, kendi kendine öten tavus kuþlarý, robot filler, otomatik olarak hareket eden, kendi kendine bazý iþler gören robotlar ve daha nice þeyler yaptý. Sibernetik ilminin temellerini atan bilginlerimiz arasýnda Sabit bin Kurra, Musa bin Þâkir kardeþleri de görüyoruz. Fakat çaðlar boyu, teknik ve medeniyet dünyasýnda, günümüz bilgisayarýný netice veren çalýþmalarýn sahibi Cezerî´dir.
Sibernetik: Haberleþme, kontrol, denge kurma ve ayarlama ilmidir. Bu ilim, insan ve makinelerde karþýlýklý bilgi alýveriþi, kontrol ve denge durumunu incelemektedir.
Zamanla bu ilim geliþti ve elektronik beyinler ve otomasyon sistemleri ortaya çýktý. Bu sebeple bilgisayarýn babasý Cezerî´dir demek, hakký sahibine teslim etmektir. Yunuslayýn bir gönül eri olan Cezerî, sibernetiðin temellerini attýðýný, bilgisayarýn babasý unvanýný alacaðýný bilmiyordu.
BÝLGÝSAYARIN (KOMPÜTERÝN) BABASI
Cezerî, bilgisayarýn babasý kabul edilen Ýngiliz matematikçi Charles Babbage´den (17921871) tam 6 asýr önce ayný sisteme dayalý otomatik âletler yapmýþ ve bunlarý çalýþtýrmýþtý.
Cezerî´den 8 asýr sonra gelen ve sibernetiðin öncülerinden sayýlan Ýngiliz Prof. Ashby Ross, ancak 1951´de "üstün denge durumu"nu ortaya atýp bu sistemden söz edebilmiþti.
Sibernetik ve otomatik sistemi; Fransýzlar Descardes ve Pascal´la, Almanlar Leibniz´le, Ýngilizler de R. Bacon´la baþladýðýný söyleseler de aslýnda sibernetik ve bilgisayar fikrini ortaya koyan ve bilim dünyasýna kazandýran ilk bilgin Cezerî´dir. Otomatik olarak çalýþan sistemler arasýndaki dengeyi o kurdu.
Günümüz fizik ve mekanikçileri "ýsý etkisiyle haberleþerek denge kurma" sistemini, ilk olarak J. Watt´ýn 1780 de regülâtörü keþfiyle baþladýðýný söylerler. Halbuki, bunun da yine Cezerî´ye dayandýðýný, onun ünlü eseri Kitâbü´l Hiyel´in(2) 171. sayfasýndaki þekilde açýkça görüyoruz. Burada regülâtörün bir þekli, bir kuþun hareketiyle karþýlýklý haberleþerek ayarlanmaktadýr.
Prof. Kazým Çeçen, bu eserin mühendislik açýsýndan da çok büyük deðer taþýdýðýný, bugün bile takdirle karþýlandýðýný belirtir. Cezerî´nin eserleri sadece otomatik sistem deðil, ayný zamanda mimarî alanda da kendini göstermektedir. Köprüler, hanlar, hamamlar gibi eserlere de imza atmýþtýr. Cezerî, Kitâbü´lHiyel´in hazýrlanýþýný þöyle anlatýr:
"Bismillahirrahmanirrahim. Allah´ým, rahmetinle kolaylaþtýr. Gökleri yaratan, yerlere hikmetinin sýrlarýný yerleþtiren Allah´a hamd ve sena olsun. Göklerde ve yerde ne varsa, O´nun âleminin bir nüshasý ve Allah´ýn büyüklüðünün açýk delilidir. Allah´ýn öðrettiðine hamd ederim ve O´ndan ilim nimetinin daha fazlasýný isterim. Bu isteðim, onun hikmetine vakýf olmak maksadýyladýr.
Allah´ýn ihsanlarýný ve nimetlerini karþýlayacak kadar çok hamd ederim.
Ýnsan neslinin en þereflisi olan Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm´a, âline, ashabýna ve ona tâbi olanlara salât ve selâm olsun.
Önceki bilginlerin eserlerini inceledim; daðýnýk bilgileri tasnif ettim. Nihayet nakillerden kurtuldum. Problemlere kendi gözümle bakabildim. Israrlý çalýþmalar sonunda bu deðerli fende ilerlemeye baþladým. Zamanla çabalarýmýn semeresini almayý ve birçok fenleri meydana çýkarmayý baþardým.
Fakat öyle güçlüklerle karþýlaþtým ki, emeklerimin heba olmasýndan korktum. Sonra çalýþmalarýmý Diyarbakýr Meliki Ebü´lFeth Mahmud´a arz ettim. O, "Bunca emeði zayi etme! Yapýlan bu deðerli plan ve çizilen þekilleri içine alan bir kitap yaz." dedi.
Bütün gayretimi sarf ederek yazdým. Nihayet 6 bölüm ve 50 þekilden oluþan bu eser meydana geldi. Þekillerin keyfiyet, kemiyet ve çalýþmalarý hakkýnda yeterli izah yazdým. Kolay anlaþýlmasý için onlarý harflerle belirttim."
Eserin Özellikleri:
Eserde otomatik cihazlar, kendi kendine öten tavus kuþlarý, robot filler, otomatik saatler, ele su döken robot insan ve mühendislikle ilgili birçok âletlerin plân ve iþleyiþ þekilleri hakkýnda bilgiler verilmiþ. Kitaptaki þekil ve sistemler incelendiðinde Cezerî´nin ayný zamanda büyük bir su mühendisi olduðu görülür.
DEÐERÝ ASIRLAR SONRA ANLAÞILAN BÝLGÝN
Kitap, kýsmen ve ilk defa E.Wiedemann ve F.Hauser tarafýndan Almanca´ya çevrilip 19081921 seneleri arasýnda yayýnlandý. 1974´te Donald R.Hill, eserin tamamýný Ýngilizceye tercüme edip bastýrdý.
Su Gücünü Kullanma:
Cezerî devrinde elektrik yoktu. Yaptýðý cihazlarý su gücü ve yerçekimi gücüyle çalýþtýrdý. O çaðda suyun azlýðýna, imkânlarýn kýtlýðýna raðmen çok güzel hidro mekanik sistemle çalýþan makineler yapmýþ olmasý, onun sibernetik sahasýndaki þöhretini göstermektedir.
Bu gün motorlu vasýtalarda kullanýlan kýrank milini ilk defa Cezerî kullanmýþtýr. Ve tarihten gelen yüksek mühendisliðin Cezerî´de zirveye ulaþtýðýný görüyoruz. Eserde metal döküm tekniðine ait bilgiler, çaðlarý ve çaðdaþlarýný aþan çok ileri bir mühendislik seviyesini belgelemektedir.
Büyük bir kýsmý bugünkü Avrupa mühendislik terminolojisine giren makine parçalarý üzerine yaptýðý çalýþmalarýn en önemlileri þunlardýr:
Konik vanalar, kapalý kum kutularýnda pirinç ve bakýr dökümü, tekerleklerin balansý, ahþap þablon kullanýlmasý, âletlerin kâðýttan maketlerinin yapýlmasý, gerçek anlamda emme borusunun kullanýlmasý vs. Bunlarýn bir kýsmýnýn asýrlar sonra Avrupa´da âdeta yeniden keþfedilmesi bilinen tarihî bir gerçektir. Kum kutularý ile döküm Avrupa´da 1500 yýllarýnda baþlamýþtýr.
Tarihî kaynaklar, buharlý otomatik sistemleri 1780 yýlýnda Ýskoçyalý mühendis James Watt tarafýndan icat edildiðini belirtir. Halbuki buharlý otomatik sistemler J.Watt´an tam 780 yýl önce yani 1206´da ilk defa Cezerî tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir.
Cezerî´nin makinelerinden sadece biri, su çarký ile iþleyen tulumba, modern mühendisliðin geliþmesine katkýda bulunmuþtur. Onun su saatlerinden biri, Dünya Ýslâm Festivali için Londra Bilim Müzesi´nde, diðeri de Ýstanbul Teknik Üniversitesi´nde yeniden yapýlýp çalýþtýrýldý.
Dünyaya parmak ýsýrtan Cezerî ve eseri hakkýnda ülkemizde ilk defa deðerli araþtýrmacý Ý.Hakký Konyalý söz etmiþ ve Diyarbakýr´da çýkan "Kara Amîd" dergisinin 1969 yýlý 5. sayýsýnda "8 asýr Önce Türk Saraylarý Makineleþti" baþlýklý bir yazý kaleme almýþtý.
Artuklularýn saraylarýnda otomatik makineler (robotlar, insan gibi yürür, misafirleri karþýlar ve þerbet ikram ederdi) kullandýðýný nakledip, bu tarih, kültür ve sanat hazinesine ilgililerin dikkatini çekmiþti. Heyhât!..
Ýngilizce yayýnlanan Nature dergisi de Mart 1974 sayýsýnda Cezerî´yi ele almýþ, Kitâbü´lHiyel´deki bir þekli kapaðýna koymuþ ve þu satýrlara yer vermiþti: (12. yüzyýlda Müslüman Mühendisliðin doruðuna eriþmiþ Cezerî.
Kitâbü´lHiyel´in bir nüshasý 1978 yýlýnda Londra´da Hagop Kevorkyan Vakfý tarafýndan 16000 sterline satýn alýnmýþtý. Eseri, baþta Almanlar olmak üzere birçok batýlý araþtýrmacý inceledi. Uzun etütler, makaleler yazýldý, kritiði yapýldý. Ýngilizce özeti ve Arapça olarak basýldý.
Cezerî´nin eseri üzerinde Alman´ý, nice profesörüyle uzun incelemeler yapar; Ýngiliz´i, bir nüshasýný nice milyara satýn alýrken, maalesef kendi bilginimizin bu bîhemtâ eseri Türkçeye tercüme edilmedi. Bu yüzden otomatik makinelerin çalýþmasý hakkýnda yeterli bilgiye sahip deðiliz. Cezerî´nin eserinde tarif ettiði makinelerden bir kýsmý Wiedemann tarafýndan yapýlýp iþletildi. Bu makineler hâlen Almanya´da Erlangen Üniversitesi´ndedir. Bu gün Ýngiliz ve Amerikalý bilginler de bu makinelerden faydalanýp yeni eserler yapma çabasýndalar.
Bilginimiz Ebü´lÝz´i zamanýnda mühendislerimize tanýtsaydýk, bilgisayarý batýlýlardan çok önce geliþtirmiþ olacak ve bugün onu elde etmek için yýðýnla servet ödemek zorunda kalmayacaktýk.
Evet, sibernetiði kuran, ilk robot yapýp çalýþtýran, bilgisayarýn babasý Cezerî´yi rahmet ve þükranla anýyoruz.
el–Hiyel: (kökü hile, desise, tuzak, oyun, manavra) mânalarýna delâlet ettiði gibi, gizli ilimler ve büyü ile daima ilgi içinde olmuþtur..
DÝPNOTLAR:
1. Cezerî – Cezîre (ada), Fýrat ile Dicle arasýndaki
bölgeye verilen isimdir.
2. Kitâbü´l–Hiyel, Topkapý Müzesi kitaplýðý, no: 347
|
Gönderen: 24.06.2009 - 02:39 |
|
|
Gökyüzünde Kanat Çırpan İlk Kişi |
|
|
|
Gökyüzünde Kanat Çýrpan Ýlk Kiþi,
Bir “Türk” Kâþifi Olan Hezârfen Ahmed Çelebi’ydi!..
On yedinci asrýn ortalarýnda, Sultan Dördüncü Murâd Hân döneminde yaþamýþ olan Hezârfen Ahmed Çelebi, 10. yüzyýl Türk bilginlerinden Ýsmâil Cevherî’nin kanat takýp uçma giriþimini dikkatle incelemiþ; kendisinden yedi asýr önce bunu gerçekleþtirmeye çalýþýrken gökten düþüp fecî þekilde can vermesinden çok etkilenmiþ, onun yarým býraktýðý bu iþi tamamlamaya azmetmiþti!..
Bu hislerle yola çýkan Hezarfen Ahmed, zihninde tasarladýðý büyük uçuþu gerçekleþtirmeden önce, “Ok-meydâný minberi üzere, yýldýz rûzgârý þiddetinde kartal kanatlarýyla sekiz-tokuz kerre” gökyüzünde kýsa mesâfeli uçuþlar yaparak “ta‘lîm idüp”,(1)bugünkü ilim âlemince varlýðýnda kuþku duyulmayan, havacýlýk târihinin basit yapýdaki ilk “plânör”ünü îcâd ederek, gökyüzünde uzun müddet kalabilmesini saðlayacak mekanizmayý tespit etmiþti. Büyük uçuþ için gerekli hazýrlýklar tamam olunca, “Sultân Murâd Hân Sarây-burný’nda, Sinân Paþa köþkinde temâþâ iderken, Galata kullesinüñ tâ zirve” noktasýna çýkýpsür’atle kanat çýrpmaya baþlayan “Ahmed Çelebî, lodos rûzgârýyla uçup” Ýstanbul Boðazý’nýn karþý tarafýna geçmeyi baþarmýþ2) “Üsküdâr’da, Doðâncýlar meydânýna düþdügi” açýkça sâbit olunca “Dünyânýn ilk uçuþ denemesini yapan Türk” vasfýný almaya hak kazanmýþtý.(3)
Hezarfen Ahmed Çelebi’nin bu büyük keþfinden çok etkilenen Dördüncü “Murâd Hân, bir kîse altûn ihsân idüp Hezârfen Ahmed Çelebî’yi” hakkýyla taltif etmiþ4) ancak devletin ciddî buhranlar yaþadýðý, fitnelerle ve kargaþalarla sarsýldýðý bir dönemde bulunmalarý nedeniyle, onun bu buluþunu müsbet yönde kullanabileceði gibi, fesadçýlarýn tesiriyle menfî yönde de kullanabileceðini düþünerek, “Ahmed Çelebi hakkýnda Murâd Hân: ‘Bu âdemden pek havf idilür (korkulur)! Kim her ne murâd idinse elinden gelür!’ deyû Cezâyir’e” sürgüne göndermiþti.(5) Pâdiþâh’ýn emriyle Cezâyir’e yerleþen Hezarfen, hayâtýnýn sonuna kadar Cezâyir’de bulunmuþ ve “ânda merhûm” olmuþtur.(6)
|
Gönderen: 24.06.2009 - 02:41 |
|
|
|
|
Lâgarî Hasan Çelebî,
Yaptýðý Ýlk “Ýnsanlý Füze”ye Binip Sarayburnu’ndan Ýhtiþamla Göðe Yükselmiþti!..
Evliyâ Çelebi’nin “Seyâhat-nâme”sinde naklettiðine göre; 1042 (H. 1632) yýlýnda Sultan Dördüncü “Murâd Hân’uñ ‘Kaya Sultân’ nâm bir” kýz çocuklarý “vücûda geldükde,”(7)Ýslâm kâideleri gereðince kurban kesilip “‘akîka olduðý gice”, pâdiþâhýn emriyle Topkapý Sarayý’nýn kýyý tarafýnda büyük bir þenlik düzenlenmiþ8) þenlikte sanatýnda mâhir pek çok sanatkâr ve ilmini-irfânýný icrâda ustalýk sâhibi nice üstâdlar toplanýp mahâretlerini birer birer sergilemiþlerdi.(9) Bu ilim ve sanat erbâbý arasýnda “Lâgarî” lâkaplý, “Hasan Çelebî” adýnda(10) öylesine akýllý ve yetenekli bir Türk kâþifi vardý ki; o gece büyük bir ihtiþamla Ýstanbul halkýna yeni “keþf”ini tanýtacak ve ismi târih sayfalarýna altýn harflerle yazýlacaktý!..
Þenlikler baþlayýp sâhil kenarýna pâdiþâh tahtý kurulduktan; Saray halký toplanýp müslüman halka ihsanlar daðýtýldýktan sonra, “bu Laðarî Hasan elli vokýyye (okka) barûd ma‘cûndan yidi kollu bir fiþeng îcâd idüp”,(11) bütün gözler kendisine çevrilmiþ olduðu hâlde, yardýmcýlarýyla birlikte cihân pâdiþâhýn huzûruna geldi.(12) Târihin ilk “Ýnsanlý füze” denemesini görmek üzere toplanan Ýstanbul halkýnýn þaþkýn bakýþlarý arasýnda; “Sarây-burný’nda, hünkâr huzûrýnda, deryâ üzere fiþege Laðarî binüp” önce Murâd Hân’ý selâmladý,(13) sonra da “‘Pâdiþâh’um! Seni Hüdâ’ya ýsmarladum, ‘Îsâ nebî ile kelimâta (söyleþmeye) giderüz!’ deyû” lâtîfeler ederek(14) son hazýrlýklarýný tamamladý. Herkes nefesini tutmuþ vaziyette beklerken, verdiði iþâretle birdenbire “þâkirdleri fiþege âteþ idüp”,(15) Lâgarî Hasan kopan büyük bir gürültünün ardýndan sür’atle göðe doðru yükselmeye baþladý.(16) O âna kadar hiç kimsenin görüp iþitmediði bu ihtiþam dolu manzarayý seyreden Pâdiþâh’ýn ve halkýn heyecâný artýk doruk noktasýna ulaþmýþtý. Lâgarî Hasan Çelebi bulutlar arasýnda ilerlerken “dahî yanýnda olan fiþenglere âteþ idüb” hýzýna hýz katýyor,(17) füzenin çýkardýðý gözkamaþtýrcý parýltý baþtan baþa bütün “deryâyý” aydýnlatýyordu.(18) Bu müthiþ gösterinin ardýndan “bam kolýnda fiþeg-i kebîrün (büyük fiþeðin) barûdý kalmayup”, Lâgarî Hasan Îsâ Aleyhisselâm’a düzenlediði ziyâreti tamamla¤¤¤¤¤ “zemîne” doðru inerken,(19) herkes “Þimdi ne olacak?” dercesine telâþla birbirine bakýndý; tam bu esnâda Hasan Çelebi birden “ellerinde olan kartal cenâhlarýn açup”, gökyüzünden süzülerek aþaðý doðru inmeye baþladý.(20) Dünyânýn ilk insanlý “füze”siyle göðe yükselen Lagarî Hasan Çelebi; þimdi de Hezarfen’in keþfettiði,(21) yine bir Türk îcâdý olan “paraþüt”le aðýr aðýr yeryüzüne iniyordu.(22) Nihâyet “Sinân Paþa kasrý öñinde deryâya düþüp”, boðaz sularýnda ýslanan dýþ elbiselerini üzerinden çýkararak,(23) “‘uryânen (çýplak vaziyette) pâdiþâh huzûrýnda zemîni” öptükten sonra24) bu müthiþ “keþf”i baþarýyla tamamlamýþ olmanýn verdiði keyif ve neþeyle; ‘Pâdiþâh’um! Îsâ nebî Pâdiþâh’uma selâm itdi!’ deyû” þakasýný tekrarlayýp, bu hüneriyle pâdiþahýn ilgi ve sevgisini kazandý.(25)
Osmanlý’ya kin kusmayý, pervâsýzca saldýrýp durmayý mârifet sanan zamâne “aydýn”larýnýn (!) iddia ettiði gibi, Sultan Dördüncü Murad Han Lâgarî’nin “kellesini” kestirmedi; aksine ona “bir kîse altûn” ihsân etti.(26) Üstüne üstlük, pâdiþahlarýn ilim ve medeniyet düþmaný (!) olduklarýný iddiâ eden sivri dilli soytarýlara nisbet edercesine, “yitmiþ akça ile” onu bir de “Sipâh” ocaðýna kaydettirdi!..(27)
Dördüncü Murâd Hân tarafýndan büyük bir ilgi ve raðbet gören Lagarî Hasan Çelebi, Pâdiþâh’ýn yanýnda bir müddet daha kaldýktan sonra; “Kýrým’da, Selâmet Giray Hân’a gidüp ânda merhûm” oldu.(28) Bu büyük keþiften bizi haberdâr eden Evliyâ Çelebi, “Rahmetli yâr-ý ðâr-ý sâdýkýmýz idi.” diyerek,(29) Lagârî Hasan’ýn kendisinin çok yakýn bir dostu olduðunu haber vermiþtir.
|
Gönderen: 24.06.2009 - 02:42 |
|
|
Mîmar-başı İbrâhim Efendi |
|
|
|
Mîmar-baþý Ýbrâhim Efendi’nin
Timsah Sûretindeki Ýlk “Denizaltý”sý:
Seyyid Vehbî’nin “Sûr-nâme’-i Hümâyûn”unda zikrettiðine göre; Sultân Üçüncü Ahmed’in 1719 (H. 1132) yýlýnda, þehzâdeleri için tertip ettirdiði sünnet þenliklerinin on dördüncü gününde(30) göze çarpan acâip ve “ðarâ’ib” iþlerin en büyüðü31) “mi‘mâr-ý sâbýk Ýbrâhîm Efendi’nüñ” muhteþem san’atýný icrâ ederek, bizzat kendi eliyle inþâ ettiði “Timsâh sûreti idi.”(32) Mîmar-baþý’nýn icâd ettiði bu balýðýn “gâh” timsah “nakþ”ýna bire bir benzeyen dýþ görüntüsü ve “üç çifte bir perdeye mümâsil” uzunluktaki iri “cüsse”si33) “gâhî” organlarýnýn ve kývrýmlarýnýn gerçek bir timsahmýþ gibi hareket edip yürümesi onu seyredenleri hayrete sürüklüyor34) hattâ bu muhteþem esere baktýkça, Ýbrâhim Efendi’nin bu timsahý inþâ þekline “vâkýf” ve nasýl yaptýðýndan haberdar “olanlar dahî: ‘‘Aceb fi’l-hakîka (hakîkaten) timsâh mýdur?’ deyû” þüpheye düþüyordu.(35)
Mîmar-baþý Ýbrâhim Efendi’nin yaptýðý bu timsah, aslýnda Avrupa’lýlarýn bize yýllardýr “kendi icatlarý” diye yutturmaya çalýþtýklarý, bizim de inanýp bugüne kadar öyle olduðunu zannettiðimiz; bütün ayrýntýlarýyla tasarlanmýþ ilk Türk “denizaltý”sýydý!.. Dünyânýn timsah sûretindeki bu ilk “denizaltý”sý kimi zaman “deryâ”nýn derinliklerine dalýyor, kimi zaman denizin üzerinde “zuhûr” ediyordu36) kimi zaman ortaya çýkýyor, kimi zaman gözden kayboluyordu.(37) Bu þekilde “âheste âheste, Sâhil-sarâyý karâr-gâh”ýnda oturan cihân “Pâdiþâh”ýnýn huzûruna kadar geldi,(38) tam “nîm (yarým) sâ‘at mikdârý hareket”ine devâm ederek denizin altýnda uzun bir mesâfe katetti.(39) Denizaltý’nýn bu þaþýrtýcý hâli, hayret dolu bakýþlarla kendisini seyreden halkýn þaþkýnlýðýna þaþkýnlýk katýp, onlarý daha büyük bir hayranlýða sevketti.
Denizin üzerinde yüzmeye devâm eden timsah, Sâhil Sarayý’nýn önüne iyice yaklaþýp, Pâdiþâh’ýn huzûrunda tekrar “deryâya taldý ve balýk batdý”,(40) ancak bu kez tamâmen gözden kaybolup uzun müddet ortaya çýkmadý.(41) Ýstanbul ahâlîsi olup-bitenlere bir türlü inanamamýþtý, çünkü o devirde “bu mertebe san‘at halka” hakîkaten fazlaydý.(42) Gördükleri manzarayý nefes bile almadan seyre koyulmuþlar, “hayret” bile “idemeyüb” olduklarý yerde kilitlenip kalmýþlardý.(43) O devirde insanlýk âleminin gözünde deðil gerçeði, hayâli bile “müþkil” gözüken bu büyük keþfi ustalýkla gerçekleþtirmesi, bu usta “mi‘mâr”ýn “da‘vâsý”nýn büyüklüðünü anlamak için yeterliydi!..(44)
Marmara Denizi’nin derin sularýna dalan timsah tekrar suyun üstüne çýkýnca, içinden çýkan “rakkas”lar önce ellerini çýrparak raks etmeye baþladýlar45) sonra “deryâ”nýn bir ayaðýnda timsahla birlikte yeniden gözden kayboldular.(46) “Bu hâlet bir sâ‘at kadar müddete bâlið (varýr) oldukda”, âdetâ “nazar-gâh-ý Pâdîþâhî” hâline gelen denizaltý bütün ihtiþâmýyla bir kez daha ortaya çýktý ve deniz yüzünde kývrak hareketler yapmaya baþladý.(47) Nihâyetinde bir gemi gibi “deryâ” kenarýna demir attý ve “aðzýndan beþ nefer þahs” çýkýp gösteriyi tamamladý.(48)
Meðer Ýbrâhim Efendi dýþ yüzünü “balýk resminde” bezediði denizaltýnýn “kâyýk” biçimindeki zemînini katranla su geçirmez hâle getirmiþ,(49) ortasýnda açtýðý küçük pencereleri, su almasýný önlemek için çadýr “sûret”inde “ikâme” etmiþ50) bu cezbedici gövdeye baðlý, gerektiðinde gövdenin suyun içine batýp-çýkmasýný saðlayacak, aðýrlýk çekici birtakým âletler îcâd etmiþti.(51) Bu denizaltýný inþâ ederken “tedârükini” görmeyi de ihmâl etmeyip,(52) “deryâ” altýna gövdeyi birdenbire dýþarý fýrlatacak araçlar “âmâde eyleyüb”,(53) bunlarý “vakt”i geldiðinde kullanýlmaya hazýr hâle getirmiþ54) dýþ tarafýna ise, su altýnda nefes almýþ “olmaðiçün, biþ-on kadar yilpâzeyi” anýmsatan, “uclarý sudan bâlâda (yukarýda)” aspiratöre benzer bir iç havalandýrma sistemi eklemiþti.(55) Mîmar-baþý bu sistemin gövde üstünde çirkin durmamasý gerektiðini düþünerek, sistemin dýþa sarkan uçlarýný da gövde üzerine konmuþ kuþlar sûretinde îmâl etmiþti.(56) Denizaltýnýn bir tarafýna da “içinde iþ görmiþ, gûyâ deryâda mutbah” vazîfesi görecek, yemekler “kaynadub pilâv ve zerde piþür”ecek bir bölüm ilâve etmiþti.(57) Nitekim gösterinin sonunda, Ýbrâhim Efendi’nin yardýmcýlarý timsahýn aðzýndan birer birer çýkarken, suyun altýnda piþirdikleri bu “pilâv ve zerde”yi “tabla”lar içinde halka ikrâm edeceklerdi!..(58)
Bu bilgiler dikkatle incelendiðinde; ne Hezarfen’in îcâd ettiði “plânör”ün, ne Lâgarî Hasan’ýn keþfettiði ilk “insanlý füze”nin, ne de Mîmar-baþý Ýbrâhim Aða’nýn inþâ ettiði ilk “denizaltý”nýn basit ve eðreti bir yapýya sâhip olmadýðý görülür. Nitekim Hezarfen Ahmed Çelebi’nin taktýðý kanatlarýn, 3200 m.’lik bir mesafeyi aþabilen ilk “plânör” olduðunu kabul eden aerodinamik bilimciler59) Lâgarî Hasan Çelebi’nin “füze”sinin de 16 ilâ 20 saniye içinde, 250-350 m. mesâfeye kadar yükselebilen büyük bir keþif olduðunda(60) þüphe etmezler. Mîmar-baþý Ýbrâhim Efendi’nin keþfettiði ilk “denizaltý”nýn ise ne kadar ayrýntýlý bir yapýya sâhip olduðunu “Sûr-nâme’-i Vehbî”de geçen yukarýdaki sözler açýkça ispat eder.
Evliyâ Çelebi’nin “Seyâhat-nâme”sinde ve Seyyid Hüseyin Vehbî’nin “Sûr-nâme”sinde yer alan bu bilgiler, bugün insanlýk âlemini hayrete sürükleyen “keþif”lere kimin öncülük ettiðini; “medeniyet”i kimin kime, ne zaman öðrettiðini göstermek bakýmýndan yeterlidir. Nitekim insanlý füze konusunda, bugüne kadar 1960’ta yapýldýðý sanýlan ilk (!) giriþimin, Lâgarî’nin vefât ettiði Kýrým yakýnlarýnda gerçekleþtirilmiþ olmasý epeyce dikkat çekicidir. Hâl böyleyken, bunlarý kendine mâletmeye kalkýþan düzenbaz kâfirler, hangi yüzle bunlarýn hâlâ “kendi îcatlarý” olduðunu iddiâ etmektedir?!..
(1-6) Evliyâ Çelebi, “Seyâhat-nâme”, c. 1, Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi, Baðdat, nr.: 304, vr. 216b. (7-29) Evliyâ Çelebi, a.g.e., c. 1, vr. 216b. (30) Seyyid Hüseyin Vehbî, “Sûr-nâme’-i Hümâyûn”, Ali Emîrî, Tarih, nr.: 344, vr. 184a. (31-46) Seyyid Vehbî, a.g.e., vr. 186b. (47-58) Seyyid Vehbî, a.g.e., vr. 187a. (59) Yavuz Kansu - Sermet Þensöz - Yýlmaz Öztuna, “Havacýlýk Târihinde Türkler”, s. 36-38, bas.: Ankara, 1971. (60) Yavuz Kansu - Sermet Þensöz - Yýlmaz Öztuna, a.g.e., s. 40.
|
Gönderen: 24.06.2009 - 02:43 |
|
|
Şu an Yok üye ve 1665 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye] |
|
|
|
Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve
afiyet dolu ömür dileriz:
sema35 (54), ylmz74 (50), nurum94 (85), fatihg (30), hudaperest (35), mesut63 (61), bounburak (40), kördüðüm02.. (40), rifat erdem (56), s.uguz (22), berkecan (47), akatis (44), YKAKBABA (47), AnaChry (39), Zuehtue (), katremelek (46), BasriXX (44), xxLeylaxx (37), Ihlas84 (40), Abdurrahman H. (45), ensar1 (59), Kari al abdussa.. (36), Karer_M (38), faruk134 (59), m.metin (54), ybayar99 (57), KubraNur (44) |
|
|
|
|
|