0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » SIR KAPISI » Habil Amca Rahmetullahi Aleyh -3-

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
ihlas59 su an offline ihlas59  
Konu icon    Habil Amca Rahmetullahi Aleyh -3-
11 Mesaj -


Allahým… Nur yaðýyor hayatýma… Sana yarattýklarýn adetince þükür olsun… Onlarýn sevgisi ve feyzleriyle Ýslamiyet'e uymak ve günahlardan kaçmak kolaylaþýyor, onu fark ediyorum… Hep yanlarýnda bulunmak istiyorum. O derya gibi kalbe dalmak, inci mercan çýkarmak artýk iþim… Belki köpekliðimden de böylece kurtulabilirim…

Gittikçe baba-oðul gibi olduk… Teklifsiz gidebiliyorum artýk. Onlar da rahatlýkla her hassas konuya giriyorlar. Þefkatleri ve 'sen benim evladýmsýn' anlamý taþýyan tavýrlarý arttýkça, ben de edebimin artmasýna dikkat ediyorum… Yýllardýr yakamdan düþmeyen þýmarýk düþünce ve tavýrlarýmdan korkuyorum… Hata yapsam affederler biliyorum ama, bu büyüklerden ancak ve ancak edeple istifade edilir gerçeðini de unutmuyorum… Bazen baþ baþa otururken sohbetlerine ara veriyorlar, bir sessizlik oluyor... Baþlarýný öne eðip susuyorlar… Sonra durup dururken baþlarýný kaldýrýp, o tatlý bakýþlarý ve gülüþleriyle, - Ömer… Ömerim diye sesleniyorlar… Hak etmiyorum bu iltifatlarýný, iyi biliyorum ama onlarýn derya gibi kalpleri de coþuyor hal kapladýðý zamanlarda… O derya benim gibi bir lokma pisliði elbette temizler…

Yeðenim Hikmet… Doðuþtan kalp problemliydi yavrucak… 8 veya 9 aylýktý. Ailecek üzerine titriyoruz. Sýk sýk hasta oluyor. Eve bir telefon geliyor ahizeyi kulaðýna tutuyoruz; telefon açan seslensin de bir tepki versin diye… Bu saðlýk müjdesi anlamý taþýyordu bizim için…
Osmanlý'da çok güzel bir gelenek varmýþ. Çocuklarýn konuþmaya yakýn çaðlarýnda, yakýnlarý ona 'ALLAH' ismi þerifini sýk sýk telkin ederlermiþ. Yeryüzünde aðzýndan çýkan ilk kelam 'ALLAH' ismi olsun diye. Biz de Hikmet'e böyle yaptýk. Bütün aile fýrsat buldukça gözlerinin içine bakýp 'ALLAH' derdik ama çocuktan en ufak bir ses çýkmazdý. Hiç konuþmamýþtý. Hem hastalýðý hem de her hangi bir þey söylemeyiþi bizi içten içe üzer, aile içinde birbirimizden saklardýk bu üzüntümüzü…
Bir seferinde yine hastalandý. Habil amca durumdan haberdardý. O akþam ya ben onlara telefon açtým veya O bize, tam hatýrlamýyorum. Hal hatýr sorduktan sonra,
- Çocuk nasýldýr, dediler.
- Efendim þimdi daha iyi… Tam karþýmda beþiðinde yatýyor, dedim… O anda içimden Habil amcanýn sesini duysun, bir de O 'ALLAH' desin, O'nun mübarek sesini iþitsin isteði geçti...
- Efendim ahizeyi kulaðýna uzatsam, sizin sesinizden 'ALLAH' ismini duysa. Biz telkin ediyoruz, söyletemiyoruz, dedim…
- Ver bakalým, buyurdular….

BÝZDEN DEÐÝL EVLAT…

Telefonun sesi dýþardan hafif duyuluyordu. Çocuðun babasý, annem, annesi odada bekleþiyoruz ve dinliyoruz…
Habil amca - Hikmeeeet, oðlum… diye seslendi. Çocuk bir anda ahizeye doðru döndü. Mýknatýsýn iðneyi çekmesi gibi ahizeye yanaþmaya çalýþtý. O mübarek 'ALLAH' der demez, yavrucak gayet açýk ve net bir þekilde
- ALLAH dedi.
Donup kalmýþtýk. Telefonu aldým - Efendim ALLAH dedi, diyebildim…
- Bizden deðil evlat, Efendi babadan…(Yani onun kerameti) buyurdular… Bu yeðenimi 11 yaþýnda kaybettik…


Ekþi elmayý çok severlerdi. Hem kendileri hem Ziynet ninem… Üç sene boyunca ekþi elmalarýný eksik etmedim. Biteceði günü tahmin eder ona göre kilolarca götürürdüm onlara. Ben soyardým ikisi yerdi. Ne güzel anlardý Ya Rabbi…
- Ömer bizi ekþi elmasýz býrakmýyor haným, der memnuniyetlerini dile getirirlerdi. Son zamanlarýnda yemek piþiremeyecek kadar güçten düþmüþlerdi. Elimden geldiðince yemeklerini ýsýtýr, masalarýný hazýrlar öyle iþime giderdim… Ama çok üzülürdüm hallerine…

BEN USTALARIN USTASIYIM…

Nur sohbetlerinden birinde anlattýlar…

- Bir gün Efendi hazretlerine dükkanýmda cübbe dikiyordum. Arkadaþlar dediler ki – Habil abi belinin ölçüsünü alýrken bu vesileyle ona bir sarýl, fýrsatý kaçýrma. Ben de mezroyla bellerinin ölçüsünü alýrken bir güzel sarýldým efendiye… Kýyafet bittikten sonra – Efendim çýkarsanýz da düðmelerini diksem, cetvelle ölçmek lazým, dedim. O anda ciddileþtiler, ötelere baktýlar ve – Ben ustalarýn ustasýyým, buyurdular… (Yani her meslekteki ustadan ustayým…)
Sonra cübbe üzerlerindeyken hiç bakmadan parmaklarýyla bir yeri iþaret ettiler ve – Dik, buyurdular… Ben de oraya düðme diktim… - Bitti mi, buyurdular… - Evet efendim, dedim… Bir yer daha gösterdiler cübbeye bakmadan ve – Dik, buyurdular… Oraya da bir düðme diktim… Böyle böyle bitirdik… Bir de baktýk ki cetvelle çizilmiþ gibi, gayet muntazam ve düðmelerin aralýðý milim fark etmeksiniz ayný uzaklýkta…

Devam ediyorlar:
- Efendi hazretlerinin huzuruna doktorlar gelirlerdi… Baþlarýný öne eðer onu dinlerlerdi. Efendi onlara týptan, organlardan ve vazifelerinden, hastalýklarýn sebeplerini arama ve tedavi þekillerinden bahsederlerdi…
Efendi baba, - Ýðne ucunun diþe dokunan kýsmýnda 1 milyon mikrop yaþar. Bunlarýn aðýzlarý var, mideleri var, sindirim organlarý var, baðýrsaklarý var, buyururlardý... Efendisinin bu sözlerini naklettikten sonra þu beyitleri söylerdi Habil amcalar:

Muntazamdýr cümle efalin senin
Aklý ermez hikmetine kimsenin


BU ÞÝFRE HAZÝNE DEÐERÝNDE

Bir defterleri vardý… Efendisinin yýllar boyu sohbetlerini Osmanlýca not tuttuðu defter. Ne hazineler vardý orada... Bana bir yeri çok sýk okurlardý. Demek ki çok ihtiyacým varmýþ…. Onu size aynen naklediyorum…

Efendi hazretleri buyurmuþlar ki: - Nefs, bir baþý yüzün önünde, bir baþý midenin üzerinde iki baþlý yýlan gibidir. Kelime-i tevhidin, yani 'La ilahe illallah' kelimesinin baþ harfi olan 'Lâmelif' makasa benzer…(Habil amca burada bize terzilik günlerinde kullandýðý eski makasýný açarak gösterirdi… Hakikaten ayný 'Lamelif'e benziyor diþe düþünürdük…) Bu güzel kelime bir kere söylenince bu yýlanýn iki baþý diklemesine kesilmiþ olur. O kiþinin nefsi 4 parçaya ayrýlýr (yani zayýflar)… Bir kimse böylece günde 1100 kere 'La ilahe illallah' dese nefsi 4400 parçaya bölünür… Her yüzde 'Muhammedün Resulullah' eklenir… Nasiplisine bir iþaret yetiþir…


Bir gün, - Kaldýrabileceðini bilsem sana bu defterdeki daha derin ilimleri okurdum, buyurdular… Çok merak ettim… - Kaldýrýrým efendim, dedim çok bilmiþçesine… - Pekala, dediler. Bir sayfasýný açtýlar… Öyle bir yazý okudular ki hayret girdabýna sürüklendim… Daha bir cümle okumuþlardý… Güldüler ve defteri kapattýlar… Onlarýn vefatýndan sonra da senelerce, 'Niye hazýr deðildim… Kim bilir ne sýrlara kavuþacaktým?' diye hayýflandým durdum; onlarýn bu ilimlere aþina olmalarýna hayranlýkla birlikte…

MANEVÝ ZÝYAFETE NE DERSÝNÝZ…

Bir Ramazan günü Habil amcalarla baþ baþa iftar ediyorduk. - Efendim Allahü teala size ahirette þefaat hakký verirse bana da þefaat eder misiniz? diye sormuþtum... Çok mütevazý olduklarý için mahcubiyet yaþamasýnlar diye 'þefaat hakký verirse' þeklinde sordum. Yoksa bütün zerrelerimle þefaat makamýna kavuþacaklarýna zaten inanýyordum...
- Müslümanlar elbette birbirlerine þefaat edecekler, karþýlýðýný verdiler.
Üstü kapalý, tevazu ve zarafet akan bir müjdeydi… Allahü tealadan dilerim ki, bu yazýlarý zevkle okuyanlarý ve sevdiklerini de bu müjdeye dahil eylesin...


BÝR VAKÝT NAMAZIMI KAÇIRMAKTANSA…

Anlatýyorlar… Her zerremle dinliyorum…

- Babam karar verdi... Evin eþyalarýný Trabzon'dan gemiye yükledik. Ýstanbul'a temelli kalmak için geliyoruz. Gemide eþyalarýmýzýn etrafýnda kýlýksýz kýlýksýz, hýrsýz tipli adamlar dolaþýyor… Ben de eþyalarýmýzý çalmasýnlar diye dikkat kesildim. Toyluk da var. Eþyalarýmýzý koruyayým diye birkaç namazým geçti… (Henüz çocuk yaþtalar imiþ…) Ýstanbul'a geldik… Babamla doðruca Efendiye gittik… Daha yeni selam verdik, oturduk ki Efendi sordular – Habil yolda namazlarýný kýlabildin mi?... Ben – Efendim eþyalarýmýzýn etrafýnda hýrsýz kýlýklý adamlar dolaþýyordu, onlara dikkat edeyim, eþyalarýmýz çalýnmasýn derken birkaç namazým…demeye kalmadý – Eyvaaaah, buyurdular… - Oðlum keþke bütün eþyalarýnýz çalýnsaydý da bir vakit namazýný kaçýrmasaydýn…. Bir vakit namazýmý kaçýrmaktansa Allahü teala yüz bin kere canýmý alsýn, buyurdular…

O günleri yaþardý o anda Habil amcalar ve sýk sýk derlerdi ki: - Bir beynamazýn (yani namaz kýlmayanýn) yedi mahalleye zararý vardýr. Ya o eve nasýl zararý vardýr, düþünmek lazým gelir…

BENÝM KALBÝM SANA AKTI, SEN BÝZÝMSÝN…

Abdülhakim Efendi, Habil amcayý bir seferinde rüyasýnda imtihan etmiþler… Ýþte noktasýna virgülüne kadar dinlediðim o olay:
- Efendi hazretleri beni vefatlarýndan sonra bile imtihan ettiler… Rüyamda bana, - Senin babandan da çok fayda gördüm, buyurdular… Ben de, - Efendim onlarýn sizden gördüðü fayda yanýnda ne ki?.. dedim. Ciddileþtiler, memnundular… Ýmtihaný kazandým evladým…


Bir gün bir telefon geldi. Yeðeni arýyordu. Dinledikleri karþýsýnda Habil amcanýn oldukça caný sýkýldý. Bu yeðeninin genç kýzý çalýþmak istiyormuþ. Babasý da ailenin büyüðü olan Habil amcaya soruyordu telefonda 'ne yapalým?' diye… Verdikleri cevap muhteþemdi:
- Evlat eskiden bir kiþi çalýþýrdý evde 10 kiþi doyardý, bereket vardý… Þimdi bir evde 10 kiþi çalýþýyor 10'u da doymuyor. Çünkü hanýmlar çalýþýrken dünyanýn günahýna giriyor, bereket kalkýyor…


"Benim kalbim sana aktý…", "Defterime iki kimsenin ismini 'Bizim' diye kaydetmiþtim. Senin ismini de 'Bizim Ömer' diye kaydettim…" Ne devlet…
Ýltifatlarýna layýk deðildim ama onlar çok merhametli ve cömertti…

NUR DERYASINDA…

Onlarý tanýdýktan sonra Abdülhakim Efendi'nin büyüklüðünü daha iyi anladým. Daha doðru bir ifadeyle anlayamayacaðýmý anladým.

Habil amcanýn iþaretleriyle Ankara Baðlum'daki kabirlerine koþturdum. Fazla kalmamam gereken bir ziyaretti... Kabirleri yanýna yüreðim pýrpýr ederek vardým… Oradaki ruhaniyet bir anda sardý beni... Mantýðým 'çok fazla kalma' dese de, kalbim bir türlü kýsa süreli ziyareti kabul etmiyordu. Toprak perdesi ardýndan o güzel gözleriyle süzüyorlardý bu yüzü karayý, çok belliydi. 15 dakika kadar mest olmuþ þekilde yerime mýhlanýp kaldým… Derken kabrin içinden ses gelmeye baþladý. Sanki kabir tahtalarýna vuruyorlardý… Güm…güm…güm…git…git..git artýk der gibi... Gel de bu aþýk kalbe anlat bu ihtarý... - Ýleride bir yerde toprak kazýyorlardýr, onun sesi buraya geliyordur, diye kandýrdým kendimi… Bu kandýrýþýn üzerinden bir saniye geçmeden öyle bir þey oldu ki…

Ömer Çetin ENGÝN


(Devam edecek)

Gönderen: 21.02.2009 - 00:25
Bu Mesaji Bildir   ihlas59 üyenin diger mesajlarini ara ihlas59 üyenin Profiline bak ihlas59 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1308 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
dadas2539 (53), KaNuNi (41), sefinetunnecat (35), kul_olamadim (53), ela gozlu cocuk (49), marziye (52), byfortius (38), becýrman (63), feest (234), YeLiZ79 (45), feyza86 (38), Sufi (58), memmed (46), sandox (49), *mürside* (32), ummet (38), Gencbey (44), kadirkirik (42), AHAT (54), adnan61 (63), yaren43 (49), CyBeR41 (39), alimagno (46), hakim63 (42), Erdem Akarsu (54), mukaddes85 (39), müh52 (47), ahmettorer (49)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59287 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.