0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Türkiye’de din ve laiklik..

önceki konu   diğer konu
5 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Türkiye’de din ve laiklik..
Moderator


4254 Mesaj -
Türkiye’de din ve laiklik:
Bazý kilometre taþlarý Ýkinci Dünya harbini demokrasi cephesinin kazanmasý ve ABD’nin cihandaki rolünün artmasý, Türkiye’yi dünya gidiþine göre ayarlayan Ýsmet Ýnönü’yü, din ve laiklik politikasýný gözden geçirmek zorunda býraktý. Amerikalýlar Sovyet, Alman ve Ýtalyanlara, hatta Ýngiliz ve Fýransýzlara göre çok daha dindardý. Dolayýsýyla 1947’den sonra din hususunda Ýnönü politikalarýnýn deðiþmesinin esas, birincil muharriki (harekete geçiricisi), ABD’nin dine bakýþýdýr. Aðustos 2005 tarihli Ufuk Ötesi’nde Danýþtay’ýn misyonerliði serbest býrakan kararýný incelemiþtik. O noktaya geliþte geçtiðimiz bazý kilometre taþlarýný belirtmenin faydalý olacaðýný düþündük ve cumhuriyet devrinde din ve laiklik hakkýnda öne çýkan bazý icraatlarý vermeye lüzum gördük. Þöyle ki: 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat kanunu çýkarýldý ve þeriye vekâleti kaldýrýldý. Kanun bir ilahiyat fakültesinin açýlmasýný hükme baðladý. 3 Þubat 1928’de Ýstanbul’da ilk Türkçe hutbe okunmaya baþlandý. 9 Nisan 1928’de anayasadaki “devletin dini, din-i Ýslamdýr” ibaresi çýkarýldý. Ayný gün mebus ve sair yeminlerden “vallahi” ibaresi kaldýrýldý ve yerine “namusum üzerine söz veriyorum” ibaresi kondu. 22 Ocak 1931’de Hafýz Yaþar Okur tarafýndan Yerebatan camisinde ilk defa Kur’an’ýn Türkçesi halka teblið edildi. Daha sonra Ýstanbul ve yurt camilerine yayýldý (“Türkçe Kur’an okundu” ifadesi yanlýþtýr. Kur’an yine Arapça okunmuþ, fakat Türkçesi cemaate beyan edilmiþtir. Hafýz Yaþar Okur’un hatýralarýna bakýlabilir). 29 Ocak 1932’de ilk Türkçe ezan Fatih camisinde okundu. 1924’te açýlan ilahiyat fakültesine 1933’teki üniversite reformu sýrasýnda yer verilmedi. 5 Þubat 1937’de anayasaya laiklik ilkesi kondu.

Gönderen: 28.01.2009 - 22:14
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Atatürk ve din
Moderator


4254 Mesaj -
Atatürk ve din
Atatürk’ün laiklik hususunda hangi icraatlarý yaptýðýný listeledik. Ancak bir çoklarýnýn sandýðý veya bildiði gibi Atatürk dine lakayt ve karþý deðildi. Dini cehlin elinden alýp ehlin eline vermek taraftarýydý. Atatürk’ün dinsiz bir toplum olamayacaðýný gördüðünü, din ile rejimi telif edecek bir sistem arzuladýðýný, çevresinin baskýsýyla bundan vazgeçmek zorunda kaldýðýný, “ben Lüter olmayacaðým” dediðini daha evvel de belirtmiþtik (Aðustos 2005 tarihli yazýmýz). 1924’te Atatürk’ün davetiyle Riyaset-i Cumhur Fasýl (ince saz) heyetine þef olan ve onun yanýnda 15 yýl kalan Hafýz Yaþar Okur (1885-1966, 1930’da binbaþý rütbesiyle emekli olmuþtur), hatýralarýnda Atatürk’ün dine karþý olduðu iddialarýný reddeder. Ýnce saz heyetinin ramazanda Çankaya’ya giremediðini, kandil gecelerinde saz çalýnmadýðýný, Atatürk’ün Kuran-ý Kerim okutup huþu içinde dinlediðini belirtir (Atatürk’le 15 Yýl - Dinî Hatýralar, Ýstanbul 1962, 40 s.). Atatürk’ün þehitlerin ruhu için ramazanda Hacý Bayram ve Zincirlikuyu camilerinde bir ay boyunca hatim indirttiðini, Çanakkale þehitleri için her yýl mevlit okutturduðunu (1932’de mevlit Þehit Mehmet Çavuþ anýtý önünde okutturulmuþtu), Þükrü Naili Paþanýn Edirne’de ölümü üzerine mezarý baþýnda Yasin tilavet ettirdiðini biliyoruz (Ýlhan Çiloðlu, Asker Yazarlar ve Þairler, Ýstanbul 2003, 367. s. vd.). Kolayca anlaþýldýðý gibi Atatürk dine saygýlýydý, dinsiz bir toplum olmayacaðýný, olamayacaðýný, olmamasý gerektiðini biliyordu. Devleti laikleþtirmiþ, lakin toplumu ve insanlarý bütünüyle, tamamiyle dinsizleþtirmeyi düþünmemiþtir. O, dini saflaþtýrmak, hurafelerden arýndýrmak, asli haline döndürmek istiyordu. Kuran-ý Kerim’i Türkçeye çevirtmek istemesi, mevlit yayýnlarý yaptýrmasý bunu gösterir. Atatürk devriyle sonraki devirlerin en büyük farký þudur: Atatürk dini asli haliyle yanýna almak istemiþti. Sonraki rejimler ise dini tamamen devre dýþý tutmuþlar, bu durumda din yer altýna inmiþ ve kendini savunmaya geçmiþ, bilgisiz kiþilerin elinde kalmýþ, din adamlarý kulaktan dolma bilgilerle yetiþmiþ, bu da çeþitli mahzurlar doðurmuþtur. Devletin haricinde kültürün, toplumun ve fertlerin dinden tamamiyle arýndýrýlmak istenmesi, Ýnönü ve ondan sonrakilerin politikasýdýr. Dýþ siyasette batýya yönelme, humanizma ve kültür politikasýyla at baþý gider.

Gönderen: 28.01.2009 - 22:15
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
1938 sonrasý Atatürk’ün ölümünden sonra laiklik ilkesi çok sert ve aþýrý þekilde uygulandý. Uygulama 1946 seçimlerine dek sürdü. Bu politikada o zamanki üç kudretli devletin din düþmaný olmasýnýn rolü büyüktü. Sovyetler zaten dini afyon olarak görüyordu. Hitler için dinin hiç bir ehemmiyeti yoktu. Keza Mussolini de öyleydi (Bu devirle ilgili Kemal Karpat ve Orhan Türkdoðan’ýn görüþlerini vermiþtik). 1945’ten sonraki durum Ýkinci Dünya harbini demokrasi cephesinin kazanmasý ve ABD’nin cihandaki rolünün artmasý, Türkiye’yi dünya gidiþine göre ayarlayan Ýsmet Ýnönü’yü, din ve laiklik politikasýný gözden geçirmek zorunda býraktý. Amerikalýlar Sovyet, Alman ve Ýtalyanlara, hatta Ýngiliz ve Fýransýzlara göre çok daha dindardý. Dolayýsýyla 1947’den sonra din hususunda Ýnönü politikalarýnýn deðiþmesinin esas, birincil muharriki (harekete geçiricisi), ABD’nin dine bakýþýdýr. Ýkinci muharrik DP idi. Bütün muhalefet partileri gibi DP de halkýn dinî inanýþlarýný okþuyordu. Ancak DP’nin kurulmasýna, yani demokrasiye geçiþe BM’ye kurucu üye olabilmek için demokrasi þartý konulmasýndan dolayý izin verilmiþti. Yani ikinci muharrik de dýþarýyla ilgilidir. Ýnönü devrinin böyle bir tutuma geçmesinde üçüncü önemli muharrik, yine ABD ve batýlýlar tarafýndan empoze edilmiþti. Bununla amaçlanan komünizme karþý dinle set çekmekti. Bu set daha sonra siyasi edebiyatta “yeþil kuþak” olarak adlandýrýlmýþtý. Çünkü o yýllarda Türkiye’de uygulanan kültür politikasý tamamen materyalistti. Bu politika sürdürüldüðü takdirde komünizm kolayca yeþerecekti. Sovyetlerin 1947’de Kars, Ardahan’ý istemesi ve Boðazlarda üs talep etmesi, Türkiye’de komünizme ve yayýcýsý Sovyetlere karþý marazi bir korkuya, fobiye yol açmýþtý. Bunlarýn hepsi milletin istediði þeylerdi. Ancak hiç biri demokratik kaygýlarla, millet istediði için yapýlmamýþtý. Çünkü o zamanlar devletin millete ve deðerlerine önem verdiði pek görülmemiþtir. CHP’nin yaptýðý deðiþiklikler Bahsettiðimiz muharrikler hemen tesirini gösterdi. Ünlü Hasan Ali Yücel (1897-1961) dahi devreden çýkarýldý ve gözden düþtü. Ýnönü kýlasiklerin baþýndaki ön sözünü kaldýrdý. Ancak kýlasiklerin yayýnýnda bir aksama olmadý. Ýnönü devrinin dinî husustaki ilk kararý, devletle partinin ayrýlmazlýðý fikrini savunan totaliter görüþlere sahip Recep Peker (1888-1950)’in baþbakan olduðu dönemde, 27 Ocak 1947’de okul haricinde din eðitimi yapýlmasýna izin verilmesidir. Daha önce böyle bir eylem hapis cezasý gerektirirdi 25 Mayýs 1948’te CHP meclis gurubunda ilahiyat fakültesi kurulmasý kabul edildi. 1 Kasým 1948’te MEB, 15 Þubat 1949’dan itibaren okullarda isteyenlerin din dersini takip edebilecekleri kararýný aldý. Ýki karar da Hasan Saka (1886-1960)’nýn baþbakan olduðu 10 Eylül 1947-9 Ocak 1949 arasýnda çýkarýlmýþtý. 16 Ocak 1949 - 22 Mayýs 1950 arasýnda baþbakan olan Ýttihat ve Terakki’nin “Ýslamcý kanadýndan” Þemseddin Günaltay (1883-1961) devrinde ise þu geliþmeler yaþandý: 1 Þubat 1949’da MEB 70-5426 sayýlý tamimle, 15 Þubattan baþlayarak ilk okullarda “ihtiyari” (isteðe baðlýgöz kırpma din derslerinin okutulmasý kararýný teþkilatýna bildirdi. 10 Haziran 1949’da tekke ve zaviyelerin kapatýlmasýna dair kanuna bir madde eklendi. 13 Haziran 1949’da Osmanlý hanedanýna ait kadýnlarýn Türkiye’ye dönmesine müsaade edildi. 1 Mart 1950’de Türk büyüklerine ait olan ya da sanat deðeri bulunan türbelerin MEB tarafýndan hizmete açýlabileceðine dair kanun kabul edildi. 1949-50 ders yýlýnda 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat kanununun 4. maddesine uyularak imam hatip okullarý açýldý (Sami N. Özerdim, “Atatürk Devrimi Kronolojisi, Ýstanbul 1966). Yine 1949’da Ankara üniversitesine baðlý olarak ilahiyat fakültesi kuruldu. Þemseddin Günaltay 1950 baþlarýnda mecliste þöyle diyordu: “Ýþte ilk okullara din dersi koyan bir hükümetin baþkanýyým. Ýmam hatip liseleri açan, dini ihya eden bir hükümetin baþkanýyým.” (Mahmut Makal, Çaðdaþ Türk Dili, Þubat 1993, 60. sayý, 8. s.). Görüldüðü gibi 1947-50 arasýndaki Ýnönü döneminde 8 karar alýndý ki bunlarýn her biri o devir için fevkalade ehemmiyeti haizdi.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 28.01.2009 - 22:20 tarihinde.
Gönderen: 28.01.2009 - 22:16
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
DP (1950-1960) döneminde durum Batý ve ABD ile iliþkilerin geliþmesi ve bazý üyelerinin köy çýkýþlý olmasý DP’nin din politikasýna yansýmýþtý. Ýlk iþ, ezanýn 16 Haziran 1950’de tekrar Arapçaya çevrilmesi oldu. 1951’de Ýslam enstitüleri açýldý. (Sami N. Özerdim, “Atatürk Devrimi Kronolojisi”, Ýstanbul 1966). 4 Kasým 1951 gün ve 3-12018 sayýlý bakanlar kurulu kararýyla din dersleri ilk okullarda müfredat puroðramýna alýndý, Þubat 1953’te toplanan 5. Maarif þurasýnda din derslerinin sýnýf geçmeyi etkilemesi kararlaþtýrýldý. 13 Aðustos 1956’da, bakanlar kurulu 4-7805 sayýlý kararla orta okullarda da ihtiyari din dersi okunabilmesine müsaade etti. (Büyük Larus’un yazdýðý “din dersleri zorunlu hale getirildi” ifadesi sadece ilk okullar için doðrudur (19. c., 11844. s.). Görüldüðü gibi DP, dini serbestleþtirme mevzusunda fazla bir þey yapmamýþtýr. Topu topu 5 karar almýþtýr. Bahsettiðimiz üzere dini serbestleþtiren kararlarýn çoðu dýþ mihraklarýn etkisiyle de olsa CHP zamanýnda alýnmýþtý. Lakin CHP dini serbestleþtirmesine raðmen, halk CHP’nin her türlü baskýsýndan býkmýþtý, yýlmýþtý. DP’nin din politikasýnda samimilik ikinci pilanda olmasýna raðmen halk DP’ye itibar etmiþtir. Çünkü yeni ve vaadkârdý. Esas mesele ise oy kaygýsýydý. Yani din ile yapýlan iþlerin çoðu samimiyetten, dindarlýktan deðildi. Eðer öyle olsaydý, DP iktidarýnda kültür politikasýnýn deðiþtirilmesi, dýþ politikada Üçüncü Dünya ve Ýslam ülkeleriyle köprülerin atýlmamasý, Ýstanbul’da onlarca caminin ve sivil mimarinin yok edilmemesi gerekirdi. Türkiye’nin batýya altýn tepside teslim edilmesi, askerî sanayisinin yok edilmesi, dolayýsýyla baðýmsýzlýðýný kaybettiði devir de DP devridir. Orhan Koloðlu’nun deyimiyle Menderes hükümetleri “aþýrý Natocu” idi (“Osmanlýdan cumhuriyet yýllarýna Suriye iliþkileri”, Popüler Tarih, Ocak 2004, 41. sayý, 63. s.). Türkiye’nin ABD’ye ve Avrupa’ya baðlandýðý, baðýmsýzlýðýný kaybettiði yýllar da DP’nin iktidarda olduðu yýllardýr. Varlýk dergisi, 27 Mayýs 1960 ihtilalinden hemen sonra þöyle yazmýþtý: “Bir zamanlar yabancý memleketlerde Türküz diye göðsümüzü kabartarak gezerken Menderes devrinde yabancý ülkelerde adeta Türk olduðumuzu saklamak ihtiyacýný duyacak hale gelmiþtik. Ýþ icabý baþ vurduðumuz yabancý þirketler yüzümüze karþý ‘siz de bir devlet mi sayýyorsunuz kendinizi’ diye hakaret etmekten çekinmiyorlardý, üstelik haklýydýlar. Resmen hükümetçe verilen sözler yerine getirilmiyor, devlet bir dolandýrýcý mevkiine düþürülüyordu.” (Varlýk, 15 Haziran 1960, 528. sayý, 2. s.). Bugüne deðin DP’nin hep olumlu yanlarý öne çýkarýlmýþtýr. Halbuki þu andaki puroblemlerimizin büyük kýsmýnýn kaynaðý DP iktidarýdýr. Meselelere bakarken objektif olmalýyýz. Ufuk Ötesi, Türkiye saðýnda ilk defa olmak üzere DP ve Menderes tabusunu kýrmýþtýr.
Gönderen: 28.01.2009 - 22:17
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
1965-1991 arasýnda durum 1965’te iktidara gelen AP, 1939’da kararlaþtýrýlan ve 1941’de fiiliyata geçirilen kültür politikasýný deðiþtirdi. Eðitimde ilk defa olmak üzere dinî ve milli deðerlere önem verildi. 1000 Temel Eser yayýmlanmaya baþlandý. Erbakan’ýn dahi parti kurmasýna izin verildi. Dönemin cumhurbaþkaný Cevdet Sunay’ýn “normal okullardan yetiþenlere memleket teslim edilmez. Biz imam hatip okullarýný onlara alternatif olarak görüyoruz. Memleketi onlara teslim edeceðiz” dediði yazýlýr (Mahmut Makal, Çaðdaþ Türk Dili, Þubat 1993, 60. sayý, 13. s.). 1970’li yýllar anarþi içinde geçse de saðcý partilerin dinî ve milli deðerlere verdiði önem sürdü. “Türklük gurur ve þuuru, Ýslam ahlak ve fazileti” MHP’nin þiarý oldu. 1980’deki 12 Eylül ihtilalinden sonra dinî ve milli deðerlere verilen önem devam etti. Özal da ayný temayülü sürdürdü. Bütün bunlarýn sebebi komünizme geçit vermemek için dini bir set olarak kullanma siyasetiydi. Ýçeriyi belirleyen büyük ölçüde yine dýþarýsýydý. Dünyanýn en önemli tarihlerinden biri ve 1991-2008 dönemi 1991’in 8 Aralýðýnda Sovyetler daðýlýnca dünya yeni bir çehreye büründü. Guloballeþme adý verilen ve hep büyük ülkelerin menfaatine iþleyen nalýncý keseri siyaseti baþladý. 1990’da Türkiye’de özel televizyonlarýn yayýnýna izin verilmesi, çok önemli bir olaydý. Özel televizyonlarýn pireyi deve yapma yöntemini kullanmasý, bazý çevrelerin “laiklik elden gidiyor, þeriat geliyor” þeklinde düþünmesine yol açtý. 1939’da baþlayan, 27 Mayýs 1960’dan sonra yavaþlayan, buna raðmen 1969’a kadar gelen Yunancý-Latinci kültür politikasýnýn mayasý tutmuþtu. Gayri milli ve dinî deðerlerden yoksun olmasý bir yana, dine karþý olan ne kadar yazar, çizer ve sair varsa, özel televizyonlara çöreklenip milliyet ve din karþýtý puropagandaya; patrik, Hýrant ve haç muhabbetine baþladý. Demek ki Türkiye’de dinin, dinî ve milli kültürün devlet nezdinde en revaçta olduðu yýllar 1965-1991, daha doðrusu 1969-1991 arasýdýr. Sovyetlerin yýkýlýþýndan sonra dine biçilen rol ve duyulan ihtiyaç da bitmiþtir. Artýk dine de, milliliðe de gerek yoktur. Tanrý (Allah)’ya dair Elhamdülillah müslümanýz. Þüphesiz ki tek bir Allah’a inanýyoruz. Ancak bizim Tanrý’ya inancýmýz sadece aktarýlan, geleneksel müslümanlýktan deðil, akýlladýr. Ýnsanýn vücuduna giren yiyeceði binlerce kimya fabrikasýnda iþleyip gýlikoza, kalsiyuma, karbonhidrata çeviren mekanizmayý kuran vücut mudur, insan mýdýr, tabiat mýdýr? Kýþ uykusuna yatan ayýnýn idrarýndaki üreyi purotein ve dolayýsýyla kalori haline çeviren ayýnýn kendisi midir, insan mýdýr, tabiat mýdýr? Güneþ sistemindeki gezegenleri güneþin çekim kuvvetiyle bir arada nizam intizam içinde tutan, kendi etrafýnda ve güneþin etrafýnda döndüren güneþ midir, insan mýdýr, uzay mýdýr? Kâinatýn, kâinattaki bütün hayvanlarýn, bitkilerin ve maddelerin bu kadar düzen içinde olmasý, inorganik veya akýlsýz varlýklarýn eseri olabilir mi? Ayýnþtayn (1879-1955), “Tanrý (Allah)’nýn bu alemde zarlarla oynadýðýna inanmayý reddederim” dememiþ midir? Dostoyevski (1821-1881)’nin Kant (1724-1804)’ýn kýyasýna dayanarak ürettiði formül çok akýlanedir. “Tanrý yoksa her þeye cevaz vardýr. Oysa ki her þeye cevaz yoktur. Þu halde Tanrý vardýr.” (Dostoyevski, haz. Ýhsan Akay, Ýstanbul 1959, 39. s.). Tito (1892-1980) dahi hayatýnýn son yýllarýnda insanýn bir madde gibi yok olup gitmesinin ne kadar anlamsýz olduðunu, kâinatýn bir yaratýcýsýnýn ve hesap gününün olduðunu söylemedi mi? Allah’ýn varlýðýna inanmak için o kadar sebep var ki! Romen asýllý Fýransýz yazarý Öjen Ýnesku (1912-1994) þöyle der: “Kötülük varsa Allah vardýr.” Hakikaten Ýnesku’nun dediði gibi kötülüðün olmasý da Allah’ýn varlýðýný gösteren olgulardan birisidir. Zira cinayet iþleyenlerin, savaþ çýkaranlarýn, katliam yapanlarýn, kötülerin bir cezasý olmayacaksa, yaptýklarý fena þeyler yanlarýna kâr kalacaksa, bunlar cezalarýný çekmeyecekse, iyilerin suçu nedir veya iyiler neden iyi olma gereðini duymalýdýr? Dünyanýn yaradýlýþý ve insanýn dünyaya niçin geldiði puroblematiði ilk insanla beraber günümüze kadar taþýnmýþtýr. Ýnsan biraz düþününce her þeyin bitimli olduðunu, bitimli olan her þeye eriþse bile tatmin olmadýðýný anlýyor ve “niçin dünyaya geldim, hayatýn manasý nedir?” sorunsalý zihnini meþgul ediyor. Ve insan dünyaya sadece yemek içmek veya zevk için gelinemeyeceðini görüyor? Fuzuli (1494?-1556)’nin “sadece yemek ve içmek midir isteðin, eðer öyle ise mabedin mutfak olur, sabah akþam tuvalet olur ziyaretgâhýn” mealindeki kýtasý hayatýn manasýný pek güzel izah eder. Bir düþünür de þöyle der: “Mutluyum, çünkü Tanrý’ya inanýyorum.” NOT : Tanrý kelimesi MÖ 209 yýlýnda Çin kaynaklarýnca kayda alýnmýþtýr. Allah kelimesinin Türkçedeki tam karþýlýðýdýr. Tanrý misafiri, Tanrý evi (cami) deyimlerinde ve Tanrýverdi insan isminde bunu görürüz. Yalnýz yaklaþýk bir asýrdan beri mitolojideki ilahlar karþýlýðýnda kullanýldýðý için manasý sulandýrýlmýþtýr. Kullanýlýþýna göre manasýný anlamak kolaydýr. Tabii ki biz Tanrý’yý asli manasýnda kullandýk.
Dr.Yusuf Gedikli..

Gönderen: 28.01.2009 - 22:19
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1665 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.67415 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.