|
|
|
|
Toplam Forum: 69
*** Toplam Konu: 30100
*** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Gönderen |
|
|
|
210 Mesaj -
|
|
|
Azrail suratlý adam...
Azrail Aleyhisselâmý suçlayan, ona hücum eden, ona saldýran o kadar fazla sözler var ki, saymakla bitmez, yazmakla tükenmez.
Özellikle gazetelerde, TV haber bültenlerinde bir ölüm haberini verirken hemen suçlu bulunur ve Hz. Azrail’e hücuma geçilir.
Ýþte bu sözlerden ilk anda akla gelenlerden bazýlarý:
“Azrail’e kaptýrmadý, Azrail fýrsatý kaçýrmadý, Azrail’in elinden ana kucaðýna döndü, Polis Azrail’e yol mu verdi, Aile arasýna Azrail daldý, Azrail’e 9 kez çalým atan Tolgan’nýn yeni unvaný, Azrail’i kandýran çocuk...”
Bunlar yetmezmiþ gibi, bir de zalim, câni ve tehlikeli birisini tarif ederken yahut sevmediði bir adamý anlatýrken yine Hz. Azrail’e benzetilir ve “Azrail suratlý adam, bakýþýn Azrail gibi” gibi cümleler söylenir.
“Azrail” kim? Nasýl bir varlýk? Nasýl iþ görür, verilen görevi yaparken nasýl hareket eder? Emir altýnda mý hareket eder, yoksa kendi baþýna buyruk mu çalýþýr?
“Azrail”in melek olmadýðýný bilmeyen var mý? Azrail Aleyhisselâm bir melek, hem de en büyük meleklerden birisi. Hamele-i Arþ olarak bilinen Arþ-ý Âlayý taþýyan dört meleðin arasýnda yer alýyor.
Melek kelimesi, insanýn içini açar, gönlünü okþar, ruhumuza bir sevinç ve ferahlýk verir.
Hani biz, sevimli, tatlý, þirin, güzel ve masum bir kýz çocuðunu severken meleðe benzetir de, kýsaca “melek” deriz ya!
Bir de herkesin yardýmýna koþan, hiçbir karþýlýk beklemeden insanlara iyilik yapan birisine “melek gibi insan” dediðimiz gibi...
Gün olur, kimseye zararý dokunmayan, sessiz sakin, kendi halinde, herkesle iyi geçinen, tatlý dilli, güler yüzlü bir tanýðýmýzý anlatýrken de meleðe benzetiriz.
Azrail de bir melek. Bütün melekler gibi nurdan bir varlýk, nurdan yaratýlmýþ görevli bir kul.
Melekler Allah’ýn elçisidir, kendi baþlarýna iþ yapmazlar, baþlarýna buyruk hareket etmezler, emir altýnda çalýþýrlar, Allah onlara hangi görevi vermiþse onu yaparlar.
Kur’ân, melekleri anlatýrken, onlarýn hiçbir þekilde Allah’a isyan etmediklerini, verilen emri anýnda yerine getirdiklerini bildirir. (Tahrim Suresi, 66:6)
Hz. Azrail’i anlatýrken de, “Sizin için görevlendirilen ölüm meleði, canýnýzý alýr, sonra da Rabbinize döndürülürsünüz.” (Secde Suresi, 32:11) þeklinde tarif ederek Azrail’in görevini tanýmlar.
Yani iþin Türkçesi, Hz. Azrail sadece kendine verilen görevi yapar. Allah adýna çalýþýr, Onun namýna iþ görür.
Ne kadar benzer, örnek ne kadar yerine oturur, belki tartýþma götürür, ancak misal vermek gerekirse, güvenlik güçleri devlet adýna hareket eder, devletin ve kanunlarýn kendine verdiði yetkiye göre davranýr.
Polis bazý yerlere girmemize izin vermez, engellerse polisi suçlayabilir miyiz?
Toplumsal bir olayda bir anda suçlu suçsuz demeden herkesi toplar götürür. Daha sonra suçsuzlarý serbest býrakýr, suçlularý nezarete alýr. Kendi adýna iþ yapmadýðý, sadece aldýðý emri yerine getirdiði için kimse karþý çýkmaz, herkes sonucu bekler.
Güvenlik güçlerine karþý gelemiyor, polisi suçlayamýyor, onu kötü göstermeye, gözden düþürmeye çalýþamýyorsak; ayný þekilde, bütün melekler gibi Allah’tan aldýðý görevi yerine getiren Hz. Azrail’i de kötü göstermeye, çirkin tanýtmaya, görevinden dolayý suçlamaya hiç mi, hiç hakkýmýz yoktur.
Bir kere Azrail’i böyle olur olmaz, yerli yersiz sözlerle hücuma geçmek imana da aykýrý bir davranýþtýr. Çünkü bir Müslüman olarak inanmamýz gereken, inanýlmasý farz olan altý iman þartlarýndan biri de meleklere imandýr.
Bir Müslüman inandýðý þeyleri hiç kötüler mi, ona hakaret eder mi, aleyhinde konuþur mu, dil uzatýr mý?
Mesela, Allah’a, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe dil uzatmak insaný imandan uzaklaþtýrýr, imanýný kaybettirir.
“Hayýr efendim, bizim meleklere bir þey dediðimiz yok. Rahmet meleklerine ne diyebiliriz? Fakat Azrail bizi öldürüyor, en çok sevdiðim insanlarýn canýný alýyor. Canýmýz acýdýðý için ondan korkuyoruz, onu sevemiyoruz” demek ne kadar doðrudur?
Her þeyden önce, iman edilmesi gereken diðer meselelerde olduðu gibi, meleklere imanda da bir ayýrým yapamayýz, birini diðerinden ayýrt edemeyiz; hepsini ayný þekilde görürüz, severiz, hepsine ayný þekilde iman ederiz. Çünkü iman bir bütündür, birbirinden ayrýlmaz, parçalanmaz.
Bakara Suresinin son âyetlerinde, “Biz peygamberler arasýnda bir ayýrým gözetmeyiz” dendiði gibi, yani Hz. Muhammed’e (a.s.m.) inandýðýmýz gibi, Hz. Ýsa’ya, Hz. Musa’ya, Hz. Davud’a ve bütün peygamberlere ayný þekilde inanýrýz.
Bunun gibi, dört büyük meleklerden Hz. Cebrail’e, Mikail’e ve Ýsrafil’e ne kadar iman ediyor, inanýyorsak, Hz. Azrail’e de ayný þekilde inanýrýz. Yaptýklarýndan, ettiklerinden, üstlendiði görevlerden dolayý onlarý suçlayamayýz.
Mesela, dünyanýn sonu olan Kýyametin kopmasýnda sûra ilk üfleyecek olan Hz. Ýsrafil’dir. Þimdi, Ýsrafil bu görevi yapýyor, dünyanýn sonunu hazýrlýyor diye onu zulümle, haksýzlýkla mý suçlayalým?
Söz buraya gelmiþken, Azrail bir melekse, nurdan yaratýlmýþ bir varlýksa, görevini yapýyorsa, ona kýzmak deðil, onu suçlamak deðil, onu sevmek, onunla dost olmak lazým.
Þuâlar’da bu konuya açýklýk getirirken Bediüzzaman der ki:
“Bir gün bir duada, ‘Yâ Rabbi! Cebrail, Mikâil, Ýsrafil, Azrail hürmetlerine ve þefaatlerine, beni cin ve insin (insanlarýn) þerlerinden muhafaza eyle!’ meâlindeki duayý dediðim zaman, herkesi titreten ve dehþet veren Azrail namýný zikrettiðim vakit, gayet tatlý ve tesellidâr (teselli veren) ve sevimli bir hâlet hissettim, Elhamdülillâh dedim, Azrail'i cidden sevmeye baþladým.
Çünkü “Ýnsanýn en kýymetli ve üstünde titrediði malý, onun ruhudur. Onu zâyi olmaktan ve fenadan ve baþýboþluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiðini kat'î hissettim.”
Yani hiç kimseye emanet edemeyeceðimiz, teslim etmeye yanaþmadýðýmýz ve devamlý üzerinde titrediðimiz ruhumuzu bir melek olan Hz. Azrail gibi Allah’ýn çok emin ve güvenilir bir elçisinden baþkasýna teslim edemeyiz.
Ölüm vakti gelmediði, eceli sona ermediði için ölmeyenlerin “Azrail’i atlattý”, “çelme taktý”, “Azrail’i atlattý” gibi sözlerin hiçbir anlamý ve kýymeti yoktur. Bu sözler çok yanlýþ ve gereksiz bir sözdür.
Azrail’in gelip de geri döndüðü, üstlendiði görevi yapmadan çekip gittiði hiçbir zaman vaki deðildir ve olmamýþtýr.
Allah’a en yakýn ve Allah’ýn birer elçisi olan peygamberlerde bile böyle bir istisna söz konusu deðildir.
Peygamberimiz son anlarýný yaþýyordu. Bu esnada Hz. Cebrail, Azrail ile birlikte geldi. Efendimizin halini hatýrýný sordu. Sonra da:
“Ölüm meleði içeri girmek için izninizi ister” dedi.
Peygamberimiz müsaade edince Azrail içeri girdi, Efendimizin önüne oturdu.
“Ey Allah’ýn Resulü!” dedi, “Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. Ýstersen ruhunu alacaðým, istersen sana býrakacaðým.”
Peygamberimiz, Hz. Cebrail’e baktý. O da:
“Ey Allah’ýn Resulü, Mele-i Âlâ sizi beklemektedir” dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz:
“Yâ Azrail gel, görevini yerine getir” dedi ve ruhunu teslim etti.
Demek ki, Azrail görevi aldýðý anda, karþýsýndaki Allah’ýn en çok sevdiði ve en mükemmel insan olan Peygamberimiz bile olsa geri dönmüyor. Oysa Yüce Allah, kararý Peygamberimize býrakmýþtý.
Peygamberler için böyle bir þey söz konusu deðilse, baþka birisi için olmasý mümkün mü?
Âyetin ifadesiyle, “Onlarýn ecelleri geldiðinde, onu ne bir an geri býrakabilirler, ne de öne alabilirler.” (Nahl Suresi, 16:61)
Çünkü ölüm tesadüfe baðlý bir olay deðil, kendiliðinden gerçekleþen bir mesele hiç deðildir. Onun vaktini, zamanýný doðrudan doðruya Allah belirler. Çünkü hayatý da O vermiþtir, ölümü de O verecektir. Onun bir ismi “Hayy”dir, hayatý verendir. Bir ismi de “Mümît”, ölümü yaratandýr.
Bu zamana kadar hiçbir kimse ölümden yakasýný kurtaramamýþ, ölümden kaçamamýþ ve ölümü yenememiþtir, dünyada alacaðý nefesi tükenince o büyük hakikate teslim olmuþtur.
Ayrýca ölüm bir yokluk, bir hiçlik, bir kayboluþ deðil ki, ondan korkalým ve ürkelim…
Her þeyden önce ölüm çok çirkin, çok kötü, çok korkunç ve dehþetli bir olay da deðildir.
Ölüm, bir geçiþtir, fani hayattan sonsuz hayata bir geçiþ...
Sonsuz yaþamak isteyen herkesin aralamasý gereken bir tül perdedir.
Yaratýlýþý gereði sonsuzluðu, ebediyeti ve ölümsüzlüðü isteyen her insanýn içinde var olan bir olgudur.
Ama ölüm ne zaman, nerede, kaç yaþýnda? Bu konuda hiç kimsenin bilgisi yok. Böyle bir bilgi kimseye verilmemiþ. Hâdise, ölümü yaratan tarafýndan gizli tutulmuþtur.
Çünkü ölüm, her yaþta, her baþta, her an ve her zaman yüz yüze gelebileceðimiz bir gerçektir. Hatta hayattan daha açýk ve büyük bir gerçektir.
Cahit Sýtký’nýn dediði gibi,
“Kim bilir, nerede, nasýl, kaç yaþýnda?
Bir namazlýk saltanatýn olacak/Taht misâli o mûsâlla taþýnda.”
Necip Fazýl da der ki:
“Ölüm güzel þey, budur perde ardýndan haber...
Hiç güzel olmasaydý ölür müydü Peygamber?”
Ölüm bir yok oluþ, bir hiçlik, bir kayboluþ, bir bitiþ ve tükeniþ deðil. Bir daha dönmemek üzere ayrýlýk, hiçbir þekilde buluþmamak ve görüþmemek üzere bir gidiþ ve çýkýþ hiç deðildir.
Ölüm ötesine inanan bir insan için ölüm, yeni ve taze, bâki ve ebedi bir âleme varýþtýr.
“O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e ‘Hoþ geldin’ diyebilmekte hüner."
Mehmet Paksu
|
Gönderen: 26.11.2007 - 06:36 |
|
|
|
838 Mesaj -
|
|
|
Ýnsanlar uykudadýr, öldükleri vakit uyanýrlar. Hadis-i Þerif
Ölenin kýyameti kopmuþtur. Hadis-i Þerif
Ölümü istemek güzel deðildir. Ölüme hazýrlýklý olmak güzeldir. Mehmet Feyiz Efendi
Üç þey ölümün ardýndan kabre gider: Ailesi, malý ve ameli. Bunlardan ikisi döner, birisi kalýr. Dönenler: ailesi ve malý, kalan da: amelidir. Hadis-i Þerif
selam ve dua ile...
|
Gönderen: 26.11.2007 - 06:58 |
|
|
Şu an Yok üye ve 1564 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye] |
|
|
|
Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve
afiyet dolu ömür dileriz:
Gönülbagi (36), zekiyem (40), sofican2006 (42), gülsena (47), gül_ (50), ~~nur~~ (40), yunus07 (37), zaza_kral (45), Fenerli_1907 (32), semedani (46), farukk (46), talebe- (61), miluji (37), m_celik (31), tamer038 (51), dadas recep (45), alain (40), olgunol (52), efkanaksoy (57), Hasannn (43), Sedat IÞI.. (39), m.salih fidan (37), fuheyre (44) |
|
|
|
|
|