0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » M E A L » MAİDE-44 -45 BU AYET VE TEFSİRİ İYİ OKUYUN........

önceki konu   diğer konu
4 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
MAİDE-44 -45 BU AYET VE TEFSİRİ İYİ OKUYUN........
944 Mesaj -
Gerçekten Tevrat'ý biz indirdik; bu kitap doðru yol kýlavuzluðu ve ýþýk içerir. Gerek Ýslâm'a baðlý peygamberler ve gerekse Allah'a baðlý bilginler ile din adamlarý Allah'ýn bu kitabýnýn görevli koruyucularý ve doðruluðunun þahitleri sýfatý ile yahudiler arasýnda buna göre hüküm verirler. buna göre insanlardan deðil, benden korkunuz da ayetlerimi bir kaç para karþýlýðýnda satmayýnýz. Kim Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermez ise onlar kafirlerin ta kendileridir.Tevrat'ta, yahudilere yazýlý olarak bildirdik ki, canýn karþýlýðý can, gözün karþýlýðý göz, burnun karþýlýðý burun, kulaðýn karþýlýðý kulak, diþin karþýlýðý diþtir ve yaralamalarda da karþýlýklýlýk (kýsas) ilkesi geçerlidir. Kim kýsas hakkýný baðýþlarsa bu onun günahlarýna kefaret olur. Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyenler ise zalimlerin ta kendileridirler.



Allah katýndan gönderilmiþ her dinle amaçlanan, yaþama yön vermektir. Pratik, gerçekçi bir yaþam biçimi belirlemekdir. Allah'ýn dine yüklediði misyon, insanlarýn yaþam biçimlerini belirlemek, düzenlemek, yönlendirmek ve koruma altýna almaktýr. Dinler insanlarýn, heykellerin, ikonlarýn ya da mihraplarýn karþýsýna geçerek tapýnmalarýný saðlamak üzere, kiþinin salt iç dünyasýna yönelik olarak indirilmemiþtir. Ýnsanlarýn yaþamlarýnda ve onlarýn iç dünyalarýnýn eðitiminde bunlarýn hiçbir önemi yoktur demiyoruz. Ancak bunlar, insanlarýn yaþam biçimlerini belirleme, düzenleme, yönlendirme ve koruma altýna alma konularýnda tek baþýna yeterli olamaz. Ýnsanlarýn yaþamlarýnda pratik bir karþýlýðý olmasý gereken bir þeriat, bir düzen, bir sistem salt bunlar üzerine ikame edilemez. Bu saydýklarýmýzý insanlar, yasalar ve otorite çerçevesinde belirlerler. Yasalara ve otoriteye ters bir davranýþta bulunduklarýnda bundan sorumlu tutulurlar ve belirli cezalara çarptýrýlýrlar.

Ýnsanlarýn yaþamlarýný en düzgün bir biçimde sürdürebilmeleri ancak, inanç, idealler ve yasalarýn tek bir kaynaða dayanmasý durumunda mümkün olabilir. Allah, insanlarýn hareketlerine ve davranýþlarýna egemen olduðu gibi, onlarýn yüreklerine ve içlerinde sakladýklarý her türlü sýrra da egemendir. O, insanlarýn davranýþlarýnýn ve tutumlarýnýn karþýlýðýný, dünya hayatýnda, gönderdiði þeriata göre, ahiret hayatýnda ise yapacaðý sorgulamaya göre en adil biçimde verecektir.

Ancak otorite parçalanacak olursa... Anlayýþlar farklý kaynaklarla temellendirilecek olursa... Allah'ýn otoritesi sadece vicdanlara ve insanlarýn iç dünyalarýna indirgenerek, rejim ve yasalar konusundaki otorite Allah'ýn dýþýnda birine verilecek olursa... Ahiretteki ceza ve mükafatlar konusundaki otorite Allah'ýn, dünyadaki cezalar konusundaki otorite ise bir baþkasýna ait kabul edilirse... Ýþte o zaman, insanlýðýn ruhu, farklý iki otorite, farklý iki yönelim, farklý iki yöntem arasýnda parçalanmýþ demektir. Ýþte bu durumda insanlarýn yaþamlarýnda aksaklýklar, bozukluklar ortaya çýkmaya baþlar. Nitekim, Kur'an'da çeþitli vesilelerle bu baðlamdaki aksaklýklara ve bozukluklara iþaret edilmektedir: "Eðer yerle gökte Allah'tan baþka ilahlar olsaydý ikisi de bozulurdu" (Enbiya Suresi, 22) "Eðer gerçek, onlarýn keyfi arzularýna göre belirlenseydi, gökler, yer ve oralarda bulunanlar bozulup giderdi." (Müminun Suresi, 71) "aglaEy Muhammed!) Seni de din konusunda bir þeriat sahibi kýldýk, ona uy; bilmeyenlerin keyfi arzularýna uyma."aglaCasiye Suresi, 18)

Bu nedenledir ki her din, insanlar için bir yaþam düzeni olmak üzere gönderilmiþtir. Dinin, belirli bir yöreye, bir ulusa ya da tüm insanlýða gönderilmiþ olmasý, söz konusu olguyu deðiþtirmez. Her dinde, yaþama en doðru yaklaþýmý saðlayacak bir inanç sistemi, insanlarýn yürekleriyle Allah arasýnda bir bað oluþturacak ibadet esaslarý ve bunlarýn yanýsýra, yaþamý biçimlendirecek bir þeriat söz konusudur. Bu üç açý, Allah'ýn dininin temel direkleri konumundadýr. Allah katýndan gelen her dinde bu saydýklarýmýz mevcuttur. Zira, insanlýðýn yaþamýnýn saðlýklý ve düzgün bir biçimde olmasý, ancak yaþam düzeninin Allah'ýn dinine göre belirlenmesi durumunda mümkündür.

Kur'an-ý Kerim'de ilk dinlerin içeriklerine iliþkin çeþitli göstergeler vardýr. Belirli bir yörenin ya da ulusun mevcut düzeyiyle uyum içerisinde, belirli bir yöreye ya da bir ulusa gönderilmiþ olan ilk dinler, yukarýda sözünü ettiðimiz bütünlüðü tam anlamýyla saðlamýþtýr. Buradaki ayetlerde, üç büyük dinde de yani yahudilik, hristiyanlýk ve Ýslâm'da da söz konusu bütünlüðün tam anlamýyla mevcut olduðu dile getiriliyor.

Ayetlerde önce, bu bölümde ele almakta olduðumuz Tevrat'tan söz ediliyor:

"Gerçekten Tevrat'ý biz indirdik; bu kitap doðru yol kýlavuzluðu ve ýþýk içerir."

Tevrat, -Allah'ýn indirdiði biçimiyle- yahudileri doðru yola iletmek, Allah'a ulaþtýran yol ve yaþam süresince izlenmesi gereken yol konularýnda onlarý aydýnlatmak üzere indirilmiþ bir ilahî kitaptýr. Bu kitap, tevhid inancýný içermektedir. Kapsamlý bir ibadet sistemi içermektedir. Ve ayný zamanda bir þeriat içermektedir:

"Gerek Allah'a teslim olmuþ peygamberler ve gerekse Allah'a baðlý bilginler ile din adamlarý, Allah'ýn bu kitabýnýn görevli koruyucularý ve doðruluðunun þahitleri sýfatý ile yahudiler arasýnda buna göre hüküm verirler."

Bir inanç ve ibadet sistemini de beraberinde getirmiþ olan Tevrat'ý Allah, insanlarýn salt vicdanlarý ve yürekleri için doðru yol kýlavuzu ve ýþýk olsun diye indirmedi. Onu, bundan da öte ayný zamanda, pratik hayata Allah'ýn sistemi doðrultusunda yön verecek ve yaþamý bu sistem çerçevesinde korumaya alacak bir þeriat içermesi hasebiyle, bu baðlamda da bir doðru yol kýlavuzu ve ýþýk olmasý için indirdi. Kendilerini Allah'a teslim etmiþ peygamberler, Tevrat'la hüküm verirler. Onlar ona, kendilerinden birþey eklemezler. O kitap tümüyle Allah'a aittir. Ýlahlýk niteliklerine iliþkin herhangi bir nitelik konusunda, peygamberlerin bir istemi, bir otoritesi ya da bir iddiasý asla yoktur. -Ýslâm'ýn özgün anlamý da budur zaten- O peygamberler, yahudilere Tevrat'a göre hüküm veriyorlardý. -Tevrat, sadece yahudilere iliþkin indirilmiþ bir þeriattý- onlarýn din adamlarý yani yargýçlarý ve bilginleri de yine Tevrat'a göre hüküm verïyorlardý. Zira onlar, Allah'ýn kitabýný korumakla ve onun doðruluðuna tanýklýk etmekle yükümlüydüler. Nitekim, kendi yaþamlarýný Tevrat'ýn buyruklarý doðrultusunda düzenleyerek, dindaþlarý arasýnda Allah'ýn þeriatýný hakim kýlarak, söz konusu tanýklýklarýnýn gereðini de yerine getirmekteydiler.

Burada, Tevrat'a iliþkin ayetler noktalanmadan önce, Allah'ýn kitabýyla hüküm verilmesi ve de söz konusu hükümleri verirken insanlarýn arzularýndan, diretmelerinden, savaþlarýndan etkilenilmemesi için gereken özeni göstermeleri için müslümanlarýn dikkatleri çekiliyor. Allah'ýn kitabýna sahip çýkan herkes, bu noktada özen göstermek zorundadýr. Bunun aksini yapanlara ya da bu konuda çekingen davrananlara gelince:

"Ýnsanlardan deðil, benden korkunuz da ayetlerimi bir kaç para karþýlýðýnda satmayýnýz. Kim Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermez ise onlar kafirlerin ta kendileridirler."

Yüce Allah, -her zaman ve her ulustan- kimi insanlarýn, Allah'ýn indirdikleri ile hüküm verilmesine karþý çýkacaklarýný biliyordu. Bu tür insanlarýn öz benlikleri, Allah'ýn hükümlerine razý olmaya ve söz konusu hükümlere boyun eðmeye kesinlikle yanaþmayacaktýr. Burjuvalar, taðutlar, tahtlarý ve üst makamlarý ellerinde bulunduran mirasyediler, Allah'ýn indirdikleriyle hükmedilmesine kesinkes karþý çýkacaklardýr. Zira Allah'ýn indirdiði hükümler uygulandýðýnda, onlarýn yüzlerine geçirmiþ olduðu ilahlýk maskesi yere düþecek ve ilahlýk sadece Allah'a ait olacaktýr. Böylece, insanlar için Allah'ýn izin vermediði kanunlar koyan söz konusu kimselerin elindeki egemenlik, yasama ve yürütme yetkisi çekilip alýnmýþ olacaktýr. Sömürü, zulüm ve haram üzerine kurduklarý düzene kendilerine maddi ve ekonomik çýkar saðlamakta olan söz konusu kimseler elbette ki Allah'ýn indirdiði hükümlerin uygulanmamasý için yýrtýnacaklardýr. Çünkü Allah'ýn þeriatý, onlarýn zulüm üzerine kurulu çýkar mekanizmalarýnýn kökünü kazýyacaktýr. Þehvetlerinin, tutkularýnýn, yarmaladýklarý mallarýn esiri olanlar, ahlâkî çözülmeyi yaþayanlar, Allah'ýn indirdiði hükümlerin yürürlüðe konmamasý için elbette ki direneceklerdir. Çünkü Allah'ýn dini, onlarý bu niteliklerinden arýnmaya zorlayacak, bunu yapmamalarý durumunda ise onlarý cezalandýracaktýr. Söz konusu kimseler, yeryüzünde iyiliðin, adaletin, barýþýn yaygýnlaþmasýndan rahatsýz olduklarýndan dolayý, her türlü yola baþvurarak, Allah'ýn hükümlerinin yürürlüðe konmasýný engellemek için çabalayacaklardýr.

Allah, indirdiði hükümler yürürlüðe konmak istendiðinde, her cephede bu tür direniþlerle karþýlaþýlacaðýný biliyordu. Bu durumda, Allah'ýn dinini sahiplenenlerin ve dinin doðruluðuna tanýklýk edenlerin yapacaðý iþ, karþýt-güçlere karþý direnmek, onlarý göðüslemek, mal ve can pahasýna da olsa mücadele etmektir. Allah, onlara hitaben diyor ki:

"Ýnsanlardan deðil, benden korkunuz!"

Onlarýn, Allah'ýn þeriatýný uygulamalarý dýþýnda bir korkularý olamaz insanlardan. Bu insanlar ister, Allah'ýn þeriatýna boyun eðmemekte direten ve ilahlýðýn sadece ama sadece Allah'a ait olduðunu kabullenmeye yanaþmayan taðutlar olsun... Ýster, Allah'a isyan içerisinde olmakla birlikte, O'nun þeriatýný kendi kiþisel çýkarlarýný korumak için kullanmakta olan kimseler olsun... Ýster, Allah'ýn þeriatýndaki hükümleri aðýrlaþtýran ve çarpýtan sapýk güruhlar olsun... Her halukârda, durum deðiþmemektedir. Ayette kendilerine hitap edilenlerin, sözünü ettiðimiz kimselerden ve onlarýn dýþýndaki insanlardan, yaþamda Allah'ýn þeriatýný hakim kýlmak için didinme dýþýnda korkmalarý söz konusu olamaz. Asýl korkulmasý gerekenin, Allah olduðu hiç bir zaman unutulmamalýdýr. Allah dýþýnda hiç kimseden korkulmamalýdýr.

Yine Allah, kitabýnýn koruyucularý ve kitabýnýn doðruluðunun tanýklarý durumundaki din bilginlerinden kimilerinin, dünya hayatýnýn çekiciliðine kapýlýp baþtan çýkabileceklerini de biliyordu. Bu tür din bilginlerinden, Allah'ýn hükümlerini istemeyen devlet yetkilileri, zenginler ve þehvet düþkünleri ile diyalog içinde bulunanlar ve de dünya hayatýnýn cazibesine kapýlarak onlarýn yaptýklarýna hiç ses çýkarmamayý yeðleyenler de olacaktýr. Zaten bu tür yoldan çýkmýþ din adamlarýna her zaman, her toplumda rastlayabilmek mümkündür. Nitekim bu tür din adamlarý yahudiler arasýnda da vardý. Ýþte Allah, böylesi bir tutum içerisine girmiþ din bilginlerine diyor ki:

"Ayetlerimi birkaç paralýk çýkarlarýnýz uðruna satmayýnýz."

Burada suskun kalanlara, ayetleri çarpýtanlara, yamama fetvalar ürete bilmek için çaba harcayanlara sesleniliyor!

Gerçekten de bu tür kimselerin, yaptýklarýna karþýlýk olarak alacaklarý para ya da saðlayacaklarý çýkar ne olursa olsun, neticede bir "hiç"tir. Maaþ, görev, makam, unvan, titýr ya da birtakým çýkarlar uðruna, dini satýp bile bile cehennemi satýn aldýklarý düþünülürse, kazançlarý gerçekten de bir hiç deðil midir?

Bir emanet yüklenmiþ kiþinin, tutup ihanet etmesinden daha kötü bir þey düþünülemez. koruyucu konumundaki birinin, vurdumduymazlaþmasýndan daha korkunç birþey yoktur. Tanýk konumundaki birinin, gerçeði. saptýrmasýndan daha iðrenç bir þey olamaz. Ne var ki "din adamý" kisvesi altýnda pek çok kimse, dine ihanet etmekte, bu konuda vurdumduymazlaþmakta ve gerçekleri saptýrmaktadýr. Allah'ýn indirdikleriyle hükmetmeleri gerekirken, suskun kalmayý yeðlemektedirler. Yöneticilere hoþ görünmeyi Allah'ýn kitabýna tercilý ederek, ayetleri çarpýtmaktadýrlar...

"Allah'ýn indirdikleri ayetlere göre hüküm vermeyenler, kafirlerin ta kendileridirler."

Bu son derece kesin ve su götürmez bir ifadedir. Gerek ayetin orijinalinde þart edatý olarak "men"in kullanýlmasý ve gerek cevap cümlesi, bu hükmün, herkesi kapsayabileceðinin göstergesidir. Ayette herhangi bir kapaklýk olmadýðý gibi bu hüküm, zaman ve mekan sýnýrlarýný da aþmaktadýr. Bu, hangi kuþakta ve hangi ulusta olursa olsun, Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyen herkesi kapsamýna alan genel bir hükümdür...

Bunun nedenini ise daha önce açýklamýþtýk. Zira, Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyen, Allah'ýn ilahlýðýný reddediyor demektir. Oysa ilahlýk zorunlu olarak, egemenliði ve yasamayý da içermektedir. Allah'ýn :ayetlerine göre hüküm vermeyen bir kimse ise bir yandan, Allah'ýn ilahlýðýný ve ilahlýðýnýn niteliklerini reddetmekte, diðer yandan da ilahlýk hakkýný ve ilahlýðýn niteliklerini kendisine mal etmeye kalkýþmaktadýr. Gerçekten de küfür bu deðil de nedir? Pratik -ki bu teoriden çok daha önemlidir- sýrf küfür kokuyorsa, dil ile mümin ya da müslüman olduðunu savlamanýn anlamý nedir?

Son derece kesin olan bu hüküm konusunda demagoji yapmak, gerçekten kaçmaya çalýþmaktan baþka bir þey deðildir. Böylesi bir hükmü tevil etmeye Çabalamak, ayeti çarpýtmaktan baþka bir þey olamaz. Bu baðlamda yapýlan demogojiler ya da teviller, söz konusu ayetin muhatabý konumundaki kimseler hakkýnda Allah'ýn koyduðu hükmü hiçbir biçimde deðiþtiremez.

KISAS

Allah'ýn tüm dinlerindeki bu temel prensibin açýklanmasýndan sonra, Tevrat'taki þeriattan örnekler sýralanýyor. Ki Allah Tevrat'ý gerek Allah'a teslim olmuþ peygamberler, gerekse Allah'a baðlý bilginler ile din adamlarý -Allah'ýn bu kitabýnýn koruyucularý ve doðruluðunun þahitleri sýfatýyla- yahudiler arasýnda ondaki ayetlere göre hüküm versinler diye indirmiþti:

"Tevrat'ta yahudilere yazýlý olarak indirdik ki, canýn karþýlýðý can, gözün karþýlýðý göz, burnun karþýlýðý burun, kulaðýn karþýlýðý kulak, diþin karþýlýðý diþtir ve yaralanmalarda da kârþýlýklý (kýsas) ilkesi geçerlidir."

Tevrat'ta belirtilen bu hükümler, Ýslâm þeriatýnda da aynen muhafaza edilmiþtir. Bu hükümler, kýyamete dek tüm insanlýðýn þeriatý olmak üzere indirilmiþ bulunan, müslümanlarýn þeriatýnýn da bir parçasý olmuþtur. Gerçi bunlar, pratik zorunluluklarýn gereði olarak sadece "daru'l-Ýslâm"da uygulanabilir. Zira, "daru'l-Ýslâm" olmayan yerlerde, bu hükümleri uygulayabilecek bir Ýslâmî otorite yoktur. Ancak, madem ki Ýslâm þeriatý Allah'ýn iradesiyle her zaman ve tüm insanlar için geçerli olacak bir þeriat olarak indirilmiþtir, bu durumda her nerede olursa olsun Ýslâmî bir yönetim iþ baþýna geldiðinde, söz konusu hükümleri yürürlüðe koymak ve uygulamakla yükümlüdür.

Tevrat'ta da geçen bu hükümlere Ýslâm, bir hüküm daha ekliyor:

"Kim kýsas hakkýný baðýþlarsa bu, onun günahlarýna kefaret olur."

Tevrat'ta bu hüküm yer alýnýyordu. Tevrat'taki hükme göre kýsas, mutlaka uygulanýrdý. Bu konuda ödün vermek, kýsas hakkýndan vazgeçmek ve bu o kiþinin günahlarýna kefaret olmasý söz konusu deðildi.

Burada, kýsas cezalarýna bir parça da olsa deðinmekte yarar var.

Allah'ýn þeriatýnda kýsasla getirilen ilk þey, eþitlik prensibidir. Ýslâm þeriatýnda, kanda ve cezada eþitlik prensibi esastýr. Ýnsanlarýn makamlarý, sýnýflarý, soylarý, ýrklarý ne olursa olsun, onlar arasýnda cana canla ve yaralara da karþýlýklý ödeþmeyi getirmek, can konusunda tüm insanlarý eþit kabul etmek, Allah'ýn þeriatý dýþýnda hiç bir þeriatta söz konusu deðildir.

Allah'ýn þeriatýnda canýn karþýlýðý candýr. Gözün karþýlýðý gözdür. Burnun karþýlýðý burundur. Kulaðýn karþýlýðý kulaktýr. Diþin karþýlýðý diþtir. Yaralamalarda da karþýlýklýlýk ilkesi geçerlidir. Bu hükümlerin uygulanmasýnda insanlar arasýnda hiçbir ayrým yapýlmaz. Kiþi hangi ýrka, hangi sýnýfa mensup olursa olsun, ister yönetici, ister yönetilen olsun, gerektiðinde bu hükümler kendisine uygulanacaktýr. Çünkü her insan, Allah tarafýndan yaratýlmýþtýr ve Allah'ýn þeriatý önünde, herkes eþittir.

Allah'ýn þeriatýnda getirilen bu yüce prensip, gerçekten de "insan"ýn yeniden doðuþunu muþtulamaktadýr. Artýk, her insan eþittir. Çünkü bu þeriat sayesinde insanlar, birincisi ayný kanun ve ayný yargý huzurunda mahkemeleþme, ikincisi ise ayný esasla ve ayný ölçüde ödeþme imkanýna kavuþmuþ bulunmaktadýrlar.

Bu prensibi ilk kez Ýslâm getirmiþtir. Asýrlar boyunca beþer tarafýndan pek çok görece þeriatlar belirlenmiþti. Bu þeriatlarda, kanun bakýmýndan teorik düzlemde oldukça iyi düzeyde bulunanlar olduysa da, pratikte ayný düzeyin korunabilmesi mümkün olmadý.

Yahudiler, kendilerine indirilen Tevrat'ta da bulunan bu yüce prensipten sapmýþlardý. Kendileri ile diðer insanlar arasýnda bu yüce prensibi bir kenara býrakmýþlardý: "Ümmilere (kendi dinimizden olmayanlara) karþý hiçbir sorumluluðumuz yoktur." (Ali Ýmran Suresi, 75) diyorlardý. Hatta kendi aralarýndaki iliþkilerde bile bu yüce prensibi unutmuþlardý. Benî Kurayza ile Beni Nadir kabileleri arasýnda olup bitenler bunun en güzel örneðiydi. Sonunda peygamberimiz geldi de onlarý tekrar Allah'ýn þeriatýna eþitlik ilkesini getiren þeriata döndürdü ve de periþan durumdaki Benî Kurayza ile üstün durumdaki Benî Nadir arasýnda tam bir eþitlik saðladý.

Bu yüce prensiple belirlenen kýsas, -insanýn yeniden doðuþunu muþtulamasýndan da öte- bir insaný öldürmeye, yaralamaya ya da onun bir organýna zarar vermeye kalkýþabilecek kiþilere karþý, ayný zamanda caydýrýcý bir cezadýr. Çünkü kýsas söz konusuysa, bunlarý yapmaya kalkýþan kiþi, böyle bir eylemi gerçekleþtirmezden önce, olayý kendi kendine, nedeniyle niçiniyle, defalarca düþünmek zorunda kalacaktýr. Çünkü bilir ki karþýsýndaki insaný öldürdüðünde; -görevi, soyu-sopu, sýnýfý, ýrký ne olursa olsun- kendisi de öldürülecektir. Karþýsýndaki insana ne yaparsa, aynýsý kendisine de yapýlacaktýr. Bilir ki karþýsýndaki insanýn elini ya da ayaðýný kesse, kendi eli ya da ayaðý da kesilecektir. Karþýsýndakinin göz, kulak, burun ya da diþine zarar verse, kendi organýnýn da ayný þekilde zarara uðramasýna neden olacaktýr. Ama kiþi bu suçlarý iþlediðinde, sadece hapis cezasýna çarptýrýlacaðýný biliyorsa, bu durumda cezanýn caydýrýcýlýðý kýsastakiyle hiç bir zaman eþdeðer olamaz. Hapis cezasý uzun olmuþ, kýsa olmuþ birþey fark etmez. Bedende yaþanan acý ya da bir organýn yitirilmesiyle duyulan ýstýrap ile hapiste yatmanýn verdiði acý kesinlikle eþ deðildir. Bunlarý, hýrsýzlýðýn cezasýna iliþkin ayetin açýklanmasý sýrasýnda da açýklamýþtýk.

Bu yüce prensiple belirlenen kýsas, -yine insanýn yeniden doðuþunu muþtulamasýndan da öte- ayný zamanda, insanýn öz benliðini rahatlatan, iç dünyasýndaki sarsýntýlarý ve yüreðindeki yaralarý gideren, gözü kör bir öfkeyle harekete geçen dayanýlmaz intikam tutkusunu yatýþtýran bir hükümdür. Kimi insanlar bir yakýnlarý öldürüldüðünde, diyet almaya ya da yaralandýklarýnda sadece tazminat almaya razý olabilirler. Ama kimi insanlar da acýlarýný, ancak ayný þeyin suçluya da yapýlmasýyla, yani kýsasýn uygulanmasýyla dindirebilirler.

Allah'ýn Ýslâm'la belirlediði þeriat -týpký Tevrat'la belirlediði þeriat gibi insanýn doðasýný gözeterek, kýsas hakkýný garanti altýna almýþtýr. Ancak, insanlarýn vicdanlarýna ve hoþgörülerine seslenerek, kýsas uygulanmasýný isteme hakkýna sahip olan kiþileri, yine de baðýþlamaya özendirir:

"Kim kýsas hakkýný baðýþlarsa bu, onun günahlarýna kefaret olur.."

Kiþinin kendi arzusuyla, kýsas hakkýný baðýþlamasýnda durum bu þekildedir. Ýster bir yakýný öldürülen kan sahibi olsun, (Bu durumda baðýþlama, kan sahibinin, kýsas yerine diyet almasý ya da hem kýsas hem de diyet hakkýndan vazgeçmesiyle olur. Her ikisi de kan sahibinin hakkýdýr. Zira, cezayý uygulatmak ya da baðýþlamak ona býrakýlmýþtýr. Onun baðýþlamasý durumunda hükümdara düþen, kâtil için uygun bir tazir cezasý belirlemektir.) isterse yaralanmýþ durumdaki hak sahibi olsun, dilerlerse kýsasýn uygulanmasýný istemeyebilirler. Kiþinin, kýsas hakkýný baðýþlamasý durumunda bu, onun günahlarýna kefaret olur ve Allah, onun günahlarýný affeder.

Bu çaðrý daha çok, insanlarý hoþgörü ve baðýþlamaya, özendirmeye ve yürekleri Allah'ýn affýna ve baðýþlamasýna, eðitmeye yöneliktir. Çünkü öyle insanlar olabilir ki, yitirdikleri kiþi ya da uðradýklarý zarar sonucu duyduklarý acýyý, ne aldýklarý tazminat ne de uygulattýklarý kýsas dindiremeyecektir... Öldürülen kiþinin velisi, katili öldürtse bile, giden geri gelecek midir? Yitirdiði kiþi için tazminat alacak olsa da bunun ne kýymeti olacaktýr? Burada asýl amaç, yeryüzünde azami düzeyde adaleti saðlayabilmek ve toplumu güvenlik altýna almaktýr. Bu durumu yaþayan bir kiþinin, yüreðinde elbette bir acý olacaktýr. Ancak bu acýyý, yüreðini, Allah katýndan gelecek karþýlýða baðlamaktan baþka hiçbir biçimde dindiremez...

Ýmam Ahmed'in rivayetine göre: "Vekî' ve Yunus bin Ebî Ýshak'ýn aktardýklarýna göre Ebû Sufr þöyle dedi: "Kureyþli bir erkek, Ensar'dan bir erkeðin diþini kýrýnca, Muaviye'den yardým istedi. Muaviye de: `Onu ikna ederiz' dedi. Ancak diþi kýrýlan kiþi ikna olmuyordu. Muaviye bunun üzerine: `Meseleni arkadaþýnla hallet' dedi. O arada, orada oturmakta olan Ebû Derdâ dedi ki; Peygamberimizin þöyle dediðini iþitmiþtim: `Bedeni zarara uðratýlan bir müslüman eðer hakkýný baðýþlayacak olursa, Allah da onun derecesini yükseltir ya da bir günahýný baðýþlar'. Bunun üzerine Ensardan olan kiþi de: `Öyleyse baðýþladým' dedi."

Ýþte, kendisine Muaviye'nin tazminat olarak önerdiði karþýlýðý kabul etmeyip kýsasta direten söz konusu kiþi, bu hadisi duyar duymaz rahatlamýþ ve hakkýndan vazgeçmeye razý olmuþtu.

Ýþte, yaratýklarýn, onlarýn iç dünyalarýndakï duygularý ve kýmýltýlarý, yüreklerinin derinliklerinde neler olduðunu ve nasýl huzur bulacaðýný en iyi biçimde bilen Allah'ýn þeriatý budur. O, belirlediði hükümleriyle, insanlarýn yüreklerinde gerçek huzur ve güvenceyi en iyi biçimde saðlamaktadýr.

Ayný zamanda, Kur'an'ýn da bir parçasý haline gelen, Tevrat'tan bu parçalar aktarýldýktan sonra, genel bir hüküm belirtiliyor:

"Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyenler, zalimlerin ta kendileridirler."

Bu, genel bir ifadedir. Bunu özele indirgeyebileceðimiz herhangi bir dayanak söz konusu deðildir. Ancak burada, "zalimler" diye yeni bir nitelik daha ekleniyor.

Bu yeni nitelik, daha önce geçen "kafirler" biçimindeki nitelikten farklý bir durumun olduðu anlamýnda deðildir. Bu, Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyen kiþiye sadece yeni bir niteliðin eklenmesinden ibarettir. Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyen kiþi, Allah'ýn ilahlýðýný ve kullar üzerindeki yasama yetkisinin ona özgü olduðunu reddetmesinden ve de insanlar üzerinde yasama yetkisini kendisine mal ederek ilahlýk iddiasýna kalkýþmasýndan ötürü kafirdir. Yine, insanlarý, -onlar için en uygun olan- Allah'ýn þeriatýndan koparýp baþka bir þeriata uymaya zorlamasýndan ötürü de zalimdir. Aslýnda bu tür bir kiþi, tehlikeli bir yola atýlmakla, küfrün cezasýna çarpýlmayý haketmekle ve -aralarýnda yaþadýðý- insanlarýn yaþamlarýný kargaþaya, bozguna maruz býrakmakla, bizzat kendisine de zulmetmektedir.

Gönderme yapýlan nokta ve "Allah'ýn indirdiði ayetlere göre hüküm vermeyenler" biçimindeki þart cümlesi, ayeti böyle anlamamýzý gerektiriyor. Ýkinci þart cümlesinin cevabý, birinci þart cümlesinin cevabýna ekleniyor. Her ikisinde de, mutlaklýk ve genellik ifade eden þart edatý "men (kim ki...)" kullanýlmýþ ve ayný noktaya gönderme yapýlmýþtýr.
Gönderen: 01.06.2007 - 19:36
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
hanzade3 su an offline hanzade3  
975 Mesaj -

Peygamberimiz (a.s.) þöyle buyuruyor:

“Müslümana sövmek fýsktýr. Onunla çarpýþmak ise küfürdür.” (Müslim 1/325)

Bir müslümana haksýz yere sövüp saymak bil-icma haramdýr. Bu iþi yapan fasýktýr, cezasý tedip olunmaktýr. Çünkü Allah, müslümanlarý kardeþ yapmýþ, dargýnlarýn arasýný bulmayý emretmiþtir.

Haksýz yere müslümanla kavga ve çarpýþma yapan ise ehli hak müslümanlara göre dinden çýkmak manasýna küfretmiþ olmaz. Ancak müslümanla harbetmenin helal olduðuna inanýrsa o zaman dinden çýkar


Rasulullah (s.a.v.): “Herhangi bir kimse, din kardeþine “Ey kafir!” derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eðer o kimse dediði gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.” buyurdular. (Müslim 1/319)

Tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner, ifadesinin manasý tekfiri kendine döner, kendisi kafir olur, demektir. Zira eðer kafir diyen sözünde sadýksa muhatabý kafir olur. Yalan söylemiþse sözü kendisine döner.

Din kardeþine kafir demek akibet kendini küfre götürür. Çünkü “Günahlar küfrün postasýdýr.” derler. Bu sözü diline dolayanýn akýbeti küfür olacaðýndan korkulur.

Bir rivayette: Bir kimse din kardeþine “Ey kafir” derse ikisinden birine küfür vacip olur, buyurulmuþtur.

Zeki Soyak Hocaefendi Ýslam Ahkamý kitabýnda (sh. 80) bu konuya þöyle iþaret etmiþtir:

“Fitne ve dini cehaletin korkunç boyutlara ulaþtýðý zamanýmýzda öyle sözler sarfediliyor, öyle iþler yapýlýyor ki, bu sözler ve iþler sebebiyle bir çok insan, çoðu kez cehaleti sebebiyle farkýnda olmadan Ýslam dairesinden çýkýyor, küfre düþüyor.

Ýnsan sadece kendi küfür sözleri ile küfre girmez. Bir kafirin, bir münafýðýn veya herhangi bir kiþinin küfür sözünü tasdik etmek suretiyle de küfre düþer.”




Mü’minler hiçbir zaman ilahi ölçüyü hayatlarýndan uzak tutmamalý, iyi kötü, hayýr, þer, haram, helal, mü’min, kafir, münafýk, müþrik gibi bu kavramlarý Kur’an ve sünnetteki yeri ne ise ona göre isimlendirmelidir. Aksi halde herkes kendi görüþüne, hissiyatýna göre hüküm verecek olursa toplumda güven, huzur kalmaz. Mü’mini kamil olan herkese yakýþan kiþideki yanlýþlarý kýnamak yolu ile deðil, ilahi ölçü dahilinde güzel bir üslupla kiþileri yanlýþlardan uzaklaþtýrmak daha güzeli olanýdýr. Belki de insanlar yaptýklarý yanlýþlarý güzel diye beðenerek yapýyorlar. Ýþte kiþilere yanlýþlarla doðruyu farkettirmek mü’minin þiarýdýr.

Allah (c.c.), buna þöyle iþaret ediyor:

“Biz böyle her ümmete amelini zinetlemiþizdir.” (En’am/108)

“Nefsel emirde hayýr olsun, þer olsun, küfür olsun, iman olsun, taat olsun, masiyet olsun hepsi yaptýklarýný beðenerek, güzel telakki ederek yaparlar ve sevdiklerini müdafaa için heyecanlara düþerler.” (Elmalýlý, 3/2023)

Ýnsan nefsine düþer veya þeytanýn vesvesesine kapýlýrsa neyi sevip sevmemede gaflete düþer. Allah’a ve ahirete imaný olanlar düþünürler, bir iþten Allah razý ise yaparlar ve severler. Allah ve Rasulünün sevmediði, razý olmadýðý hiçbir þeyi yapmazlar ve sevmezler. Bilirler ki ölünce Allah’a hesap verecekler, Allah’ýn azabý ise pek þiddetlidir. Zevkine düþkün olan, kendi kýymetini bilen cennetlik amel iþlesin, her iþi rýzayý bari için olsun.



ÝNSANLAR CAHÝLLÝÐÝNÝ KABUL ETMEMEKTE ISRAR EDÝYRLAR NE SÖYLESEK BOÞTUR..ONLAR HALA AHKAM KESMEYE FÝTNE ÇIKARMAYA DEVAM EDÝYORLAR..

SÖZ BÝLÝYORSAN SÖYLE SENÝ ADAM SANSINLAR
SÖZ BÝLMÝYORSAN SUSDA SENÝ ÝNSAN SANSINLAR

Ve ma cevab-ül ahmak-ý illes sükut=Ahmaða verilecek en güzel cevap ancak sükuttur.

Hatasýnda ýsrar eden ahmaktýr


Gönderen: 01.06.2007 - 19:51
Bu Mesaji Bildir   hanzade3 üyenin diger mesajlarini ara hanzade3 üyenin Profiline bak hanzade3 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
HANZADE:
BENÝM RABBÝM ALLAHTIR!
BENÝM ÖNDERÝM RESULULLAHTIR!
BENÝM ANAYASAM KÝTABULLAHTIR!

LA ÝLAHE ÝLALLAH MUHAMEDDÜN RESULULLAH......

AYETLER IÞIK HADÝSLER YOL GÖSTERÝCÝDÝR BÝZÝM ÝÇÝN.....

KULLARA KULUK DEÐÝL RABBÝMÝZE KULLUK YAPARIZ.....

KULLARIN KOYDUKLARI KANUNLARIDA LANETLERÝZ!!!!!

YUKARDAKÝ AYETTE NE DÝYOR? ALLAHIN ÝNDÝRDÝKLERÝYLE HÜKMETMEYENLER KAFÝRLERÝN TA KENDÝLERÝDÝR.....

ÜLKEMDE ALLAHIN ÝNDÝRDÝKLERÝNÝ YASAKLAYAN YÜNETÝCÝLERDE DEMEK OLUYORKÝ KAFÝRLERÝN TA KENDÝLERÝDÝR..... DELÝLÝ ÝÞTE APAÇIK BÝR AYET FAZLA KARIÞTIRMAYA GEREK YOK......
Gönderen: 01.06.2007 - 20:22
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
esin1709 su an offline esin1709  
Söz öz ve kısa olmalı, anlamı anlaşılmalı, dahada önemlisi söyleyen onu yaşıyor olmalı....
9 Mesaj
Hanzade kardeþim yazýn çok güzel akýl dolu.

Onlar ruhbanlarýnýda rabler edindiler ayetine çok dikkat etmek gerekli diye düþünüyorum.
Birde insanlarýn nefslerinde yaþamadýðý halleri yaþamýþ gibi göstermemeleri gerekiyor. Allah bunun çok kötü bir hal olduðu þeklinde uyarýyor.Sayfa sayfa yazý sahibini yansýtmýyorsa samimiyetsizlik deðilde nedir.Mevlana yaolduðun gibi görün yada göründüðün gibi ol diyor.

Kurandan herkes nasibi kadar alýr. Nasibi olmayanýn önüne hak olaný korsanýz hem kendi küfre girer hem sizi günaha sokar.Allah her ikisindende muhafaza etsin.

saygý ve sevgi ile


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son esin1709 tarafından, 01.06.2007 - 21:31 tarihinde.
Gönderen: 01.06.2007 - 21:30
Bu Mesaji Bildir   esin1709 üyenin diger mesajlarini ara esin1709 üyenin Profiline bak esin1709 üyeye özel mesaj gönder esin1709 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1939 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.89421 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.