0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Seytanin firkasi:MUNAFİKLAR

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Rabbanice su an offline Rabbanice  
Seytanin firkasi:MUNAFİKLAR
92 Mesaj -
Münafýk kelimesi, nifak, fitne çýkaran anlamýna gelir. Münafýklar, mümin olmadýklarý halde, müminlerin güç ve imkanlarýndan yararlanmak amacýyla kendilerini mümin göstermeye ve mümin topluluðu içinde barýnmaya çalýþan kimselerdir.

Kalplerinde hastalýk bulunan bu kimseler umduklarýný bulamayýnca ya da müminlerin baþýna bir sýkýntý ya da zorluk geldiðinde, hemen onlardan ayrýlýr ve gerçek yüzlerini gösterirler. Müminlerden ayrýldýktan sonra, ya da ayrýlýrken, müminlere zarar vermeye, onlar arasýndaki birliði bozmaya gayret ederler. Dahasý bu amaçlarýný gerçekleþtirmek için inkarcýlarla iþbirliði yaparlar.

Kuran'ýn birçok ayetinde münafýklarýn karakterleri ve davranýþ biçimleri ayrýntýlý bir þekilde ele alýnýr ve müminler bu kimselere karþý uyarýlýrlar. Bu ayetlerde üzerinde durulan noktalardan biri de, þeytanla münafýklar arasýndaki yakýnlýktýr. Bu yüzden þeytanýn birçok özelliði -esrarengiz mantýðý dahil- münafýklar üzerinde tecelli eder. Bir ayette münafýklarýn þeytan tarafýndan tamamen kuþatýldýklarýndan ve onun fýrkasý haline geldiklerinden bahsedilir:

Þeytan onlarý sarýp-kuþatmýþtýr; böylelikle onlara Allah'ýn zikrini unutturmuþtur. Ýþte onlar, þeytanýn fýrkasýdýr. Dikkat edin; þüphesiz þeytanýn fýrkasý, hüsrana uðrayanlarýn ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)

Ýþte bu yüzden, þeytanýn karakteri incelendiðinde münafýklarýn birçok özelliði görülür. Münafýklar, þeytan gibi tutarsýz ve çeliþkili ifadeler kullanýr, anormal davranýþlarda bulunurlar. Aralarýndaki en önemli benzerlik üstünlük kompleksidir. Bilindiði gibi þeytan da, Hz. Adem'e secde etmeyi "kendini üstün görme" hastalýðý yüzünden reddeder. Þeytanýn bu küstahlýðý Sad Suresi'nde þöyle bildirilir:

Meleklerin hepsi topluca secde etti; yalnýz Ýblis hariç. O büyüklük tasladý ve kafirlerden oldu. (Allah) Dedi ki: "Ey Ýblis, iki elimle yarattýðýma seni secde etmekten alýkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mý oldun?" Dedi ki: "Ben ondan daha hayýrlýyým; sen beni ateþten yarattýn, onu ise çamurdan yarattýn." (Sad Suresi, 73-76)

Bu kibir baþka ayetlerde de vurgulanýr. Örneðin þeytanýn Hz. Adem'e secde etmeyi kendisine yakýþtýramadýðý, "Bir çamur olarak yarattýðýn kimseye ben secde eder miyim..." (Ýsra Suresi, 61) ifadesinden anlaþýlýr. Bir baþka ayette geçen, "Ben, kuru bir çamurdan, þekillenmiþ bir balçýktan yarattýðýn beþere secde etmek için var deðilim..." (Hicr Suresi, 33) ifadesi, þeytanýn kibirini daha açýk gösterir.

Ancak burada çok önemli bir ayrýntý vardýr ki, þeytanýn esrarengiz mantýðý bunun altýnda yatar. Ayetlerdeki ifadelere dikkat edilirse, þeytan Allah'ýn varlýðýndan ve O'nun kendisinin yaratýcýsý olduðundan emindir. Allah'tan korkar ancak kibri yüzünden O'na itaat etmez.

Daha önce de belirtildiði gibi, bütün bu bilgisine raðmen, büyüklük hýrsý yapmasý, basit bir fiziksel fark yüzünden kendisini insandan üstün görmesi, insana verilen makamý kýskanmasý, bu hýrsla ona secde etmek istememesi ve böylece Allah'ýn emrine karþý gelmesi onu yaratýlmýþlarýn en kötüsü durumuna sokar.

Bu son derece saçma, küstah ve nankör bir mantýktýr. Ýþte bu mantýk münafýklar üzerinde de çok belirgin bir þekilde görülür. Týpký þeytan gibi münafýklar da kendilerini "üstün", "farklý" ve "seçkin" görürler. Örneðin Bakara Suresi'nin 13. ayetinde bildirilen münafýklar, diðer insanlarýn iman ettiði gibi iman etmeye çaðýrýldýklarýnda, samimi müminleri "düþük akýllý" olarak nitelendirip, onlarla ayný konumda olmayý reddetmiþlerdir. Bu konu ile ilgili ayet þöyledir:

Ve (yine) kendilerine: "Ýnsanlarýn iman ettiði gibi siz de iman edin" denildiðinde: "Düþük akýllýlarýn iman ettiði gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asýl düþük-akýllýlar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)

Münafýklar iman etmedikleri için vicdanlarýný bu þekilde rahatlatmaya çalýþýrlar. Kendilerinin üstün olduðu, müminlerin aþaðý olduðunu öne sürerek ve buna kendilerini inandýrarak, aslýnda müminlerin uyduklarý yola tabi olmayý reddederler. Ýnsanlarý "düþük akýllý" olarak nitelendirmelerinin esas nedeni amaçlarýnýn; "insanlarýn iman ettiði gibi iman" etmemek, yani elçiye teslim olmamak olmasýdýr.

Oysa dünyada da ahirette de üstünlük Allah'a, Resulüne ve müminlere aittir. Kuran'da "... izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ýn, O'nun Resulü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafýklar bilmiyorlar" (Münafikun Suresi, 8) ayetiyle bu gerçek haber verilir.

RESULE KARÞI GELMEK

Allah'ýn elçisine itaat, Kuran'ýn en temel hükümlerinden biridir. Münafýklarýn en sapkýn özellikleri bu hükmü çiðnemeleri, Allah'ýn elçisine isyan etmeleridir. Çünkü elçiye isyan, Allah'a isyan demektir.

Ýblis de, Hz. Adem'e secde etmeyi-onun üstünlüðünü kabul etmeyi-reddederek Allah'a karþý gelmiþtir. Münafýklar da þeytan da, Allah'ýn itaat etmelerini istediði bir baþka varlýða tabi olmayý reddettikleri için, Allah tarafýndan cezalandýrýlýrlar.

Münafýklar elçiye itaat etmenin aslýnda Allah'a itaat etmek olduðunu (Nisa Suresi, 80), kavrayamazlar. Ýçlerindeki kýskançlýk, onlarýn bir baþka insana tabi olmalarýný engeller. Oysa elçiye itaat, Kuran'da en çok üzerinde durulan hükümlerden biridir. Çünkü elçi, Allah'ýn kendi dinini teblið etmesi için özel olarak seçtiði bir insandýr. Diðer insanlarýn üzerinde olan sorumluluk, ona kayýtsýz þartsýz itaattir. Allah bu konuda þu hükmü vermiþtir:

Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ýn izniyle kendisine itaat edilmesinden baþka bir þeyle göndermedik. (Nisa Suresi, 64)

Hatta elçinin verdiði hükme karþý içinde sýkýntý duyanlarýn bile iman etmiþ sayýlmayacaklarý bir sonraki ayette belirtilir:

Hayýr öyle deðil; Rabbine andolsun, aralarýnda çekiþtikleri þeylerde seni hakem kýlýp sonra senin verdiðin hükme, içlerinde hiçbir sýkýntý duymaksýzýn, tam bir teslimiyetle teslim olmadýkça, iman etmiþ olmazlar. (Nisa Suresi, 65)

Þeytan ve münafýklarýn Allah'ýn emrine isyanlarýnda bir benzerlik olduðuna deðindik. Ayný þekilde, samimi müminlerle, melekler arasýnda da bir benzerlik mevcuttur. Çünkü melekler Hz. Adem'e secde emrini aldýklarýnda, hiçbir sorgulamada ve üstünlük iddiasýnda bulunmadan, tam bir teslimiyetle secde etmiþlerdir. Þeytanýn isyanýna karþý meleklerin bu itaatleri Kuran'da þöyle geçer:

Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Ýblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34)

Benzer þekilde gerçek müminler, Allah'ýn elçisine hiç tereddüt etmeden tam bir teslimiyetle itaat ederler. Mümin kimselerin bu konudaki sözleri Bakara Suresi'nde þöyle aktarýlmýþtýr:

"O'nun elçileri arasýnda hiç birini (diðerinden) ayýrdetmeyiz. Ýþittik ve itaat ettik." (Bakara Suresi, 285)

ESRARENGÝZ ÝSYAN

Þeytanýn isyanýnda çok esrarengiz bir durumun söz konusu olduðu daha önceki sayfalarda incelenmiþti. Allah'ýn varlýðýný ve gücünü bilip, bütün bu ilme raðmen O'na isyan etmek, daha önce de belirtildiði gibi son derece akýl dýþý bir tavýrdýr.

Ancak esrarengizlik yalnýzca þeytana özgü deðildir. Þeytanýn fýrkasý münafýklar da týpký þeytan gibi esrarengiz hareketlerde bulunurlar. Þeytanýn bile bile isyan etmesi, Allah'ýn emrini sorgulamaya kalkmasý, baðýþlanma dilememesi, yaptýðýnýn suç olduðunu bildiði halde günahýnda ýsrarcý olmasý, Allah tarafýndan haksýzlýða uðratýldýðýný düþünmesi, kendisini haklý görmesi, baþkalarýný da kendi durumuna düþürmeye kalkýþmasý... Münafýklar iþte bütün bu sapýklýklarda þeytanýn adýmlarýný izlerler:

Þeytanýn durumu gibi; çünkü insana "Ýnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek þu ki, ben senden uzaðým. Doðrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarým" dedi. (Haþr Suresi, 16)

Münafýklar da týpký þeytan gibi bilgi sahibidirler. Þeytan Allah'la bizzat konuþmuþtur. O'nun gücünü, cenneti ve cehennemi bilir. Münafýklar da týpký þeytan gibi, Allah'tan, O'nun varlýðýndan, kitabýndan, hükümlerinden, hatta elçisinden haberdardýrlar. Kuran'ý ezbere bilen münafýklar bile olabilir. Ancak münafýklar da, þeytan da, önemli bir ilme sahip olduklarý halde Allah'ýn emrine karþý geldikleri için yaratýlmýþlarýn en kötüleri durumuna düþerler. Sahip olduklarý bilgi, onlarý bu cezadan kurtarmaz. Aksine bu bilgilere sahip olduktan sonra saptýklarý için çekecekleri azap daha fazla artar.

Münafýklarýn bir baþka esrarengiz sapýklýklarý ise, Allah'ý ve elçiyi tanýdýktan sonra, onlarý aldatýcýlýkla suçlamalarýdýr. Ahzap Suresi'nde bildirilen münafýklar, düþman birlikleriyle karþýlaþtýklarý zaman böylesine sapkýn bir harekette bulunurlar. Unutulmamasý gereken, bu kiþilerin normal þartlarda, müminler gibi davrandýklarý, görünüþte diðer müminlerle beraber elçiye itaat ettikleri, nefislerini zora sokacak bir ortam bulunmadýðýnda kalplerindeki hastalýðý gizleyebildikleridir. Ancak sýcak savaþ zamanýnda içlerindeki pisliðin nasýl dýþa vurduðu ayette bildirilmiþtir:

Hani, münafýk olanlar ve kalplerinde hastalýk bulunanlar: " Allah ve Resulü, bize boþ bir aldanýþtan baþka bir þey vaadetmedi" diyorlardý. (Ahzab Suresi, 12)

Þeytanýn Allah'ýn varlýðýný bildiði halde isyan etmesindeki esrar, münafýklarýn baþka hareketlerinde de görülür. Örneðin Allah'ýn elçisini kabul etmenin yaný sýra, Allah'ýn elçisine vahiy indirdiðine þahit olan münafýklar da vardýr. Bu münafýklar vahyin doðruluðundan da emindirler. Hatta vahyin doðruluðundan o kadar emindirler ki, kalplerinde bulunan hastalýðýn elçiye yine vahiy yoluyla haber verilmesinden çekinirler:

Münafýklar, kalblerinde olaný kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Þüphesiz, Allah kaçýnmakta olduklarýnýzý açýða çýkarandýr." (Tevbe Suresi,64)

Münafýklarýn akýl hastalýklarýna bir baþka örnek Maide Suresi'nde verilir. Hz. Musa'nýn kavmindeki münafýklar, savaþ emri aldýklarýnda Hz. Musa'ya, "sen ve Rabbin git, ikiniz savaþýn. Biz burada duracaðýz" (Maide Suresi, 24) diyebilecek kadar akýl almaz bir sapkýnlýk içine girmiþlerdir. Bu insanlar da Rablerini ve O'nun resulünü tanýdýklarý halde O'nun hükmüne pervasýzca baþkaldýrmýþlardýr. Ayný þekilde bir baþka grup münafýðýn da, kafirlerle cihat etmeye çaðýrýldýklarýnda þiddetli bir korkuya kapýlarak cihata gitmekte direndiklerinden bahsedilir:

...Oysa savaþ üzerlerine yazýldýðýnda, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da þiddetli bir korkuyla- korkuya kapýlýyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaþý üzerimize yazdýn, bizi yakýn bir zamana ertelemeli deðil miydin?" dediler. (Nisa Suresi, 77)

Bu ifadelerde Allah'ýn hükümlerini sorgular nitelikte son derece saygýsýz ve küstah bir üslup kullanýldýðý aþikardýr.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken, savaþa gitmek istemeyen münafýklarýn, Allah'ýn varlýðýný inkar etmedikleri, hatta bazýlarýnýn O'nun yolunda savaþmaya karþý olmadýklarýdýr. Bu insanlar kendilerini Müslüman olarak görür, normal þartlarda bundan hiçbir kuþku duymazlar. Görünüþte bütün istekleri savaþýn bir süre ertelenmesidir. Örneðin "bu sýcakta savaþa çýkmayýn" (Tevbe Suresi, 81) derken, daha uygun koþullarda savaþmayý istiyor gibi gözükebilirler. Fakat kendilerine göre makul gözüken bu istek, gerçekte kalplerinde gizledikleri hastalýðý ortaya döker. Ve Allah "bu sýcakta savaþa çýkmayýn" diyenlerin hükmünü "cehennem ateþinin sýcaklýðý daha þiddetlidir" diyerek bildirir. (Tevbe Suresi, 81)

Bu insanlar kendilerine yandaþ toplayabilirler. Ancak bahaneleriyle ne kadar çok yandaþ toplarlarsa toplasýnlar, yalnýzca kendileri gibi kalplerinde hastalýk bulunanlarý ikna edebilirler. Allah'ýn elçisinin emrine karþý gelen bu grup büyük bir fitnenin içine düþer. Çünkü elçinin emri þartlar ne olursa olsun yerine getirilmelidir. Bu gibi insanlar savaþmak ve Allah yolunda þehit olmak gibi samimiyet gerektiren bir ibadeti Allah izin vermeyeceði için yerine getiremezler. Müslümanlýklarý ancak sözde kalýr.

Bir baþka grup münafýk da Allah yolunda savaþa çýkmamak için evlerinin güvende olmadýðý mazeretini öne sürerler:

...Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açýktýr" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ýn evleri) açýk deðildi. Onlar yalnýzca kaçmak istiyorlardý. (Ahzab Suresi, 13)

Allah'a tam olarak teslim olmuþ bir insanýn, Allah yolunda cihat etmekten izin istemeyeceði açýktýr. Böyle bir izni ancak Allah'a teslim olmamýþ, O'nun gücünü idrak edememiþ kimseler ister. Savaþ emri geldiðinde gösterdikleri aðýrlýk, kalplerindeki sinsi þeytanlýðýn açýða çýkmasýdýr.

KENDÝLERÝNÝ ALDATIR

Þeytanýn fýrkasý olan münafýklarýn anlaþýlmasý imkansýz hareketlerinden biri Allah'ý aldattýklarýný zannetmeleridir. Kuran münafýklarýn bu gafletlerini þöyle bildirmiþtir:

(Sözde) Allah'ý ve iman edenleri aldatýrlar. Oysa onlar, yalnýzca kendilerini aldatýyorlar ve þuurunda deðiller. (Bakara Suresi, 9)

Burada oldukça þaþýrtýcý bir gerçekle karþýlaþmaktayýz. Bir insanýn kendisini yaratan Allah'ý aldattýðýný zannetmesi oldukça büyük bir akýlsýzlýktýr. Çünkü Allah "sinelerin özünde olaný" (Fatýr Suresi, 38) ve "gizlinin gizlisini" de (Taha Suresi, 7) bilendir. Münafýklarýn bu hareketleri kendi kendilerini kandýrmaktan baþka birþey deðildir ve hiçbir açýklamasý yoktur.

Münafýklarýn kendilerini kandýrdýklarý bir baþka nokta, Allah'tan deðil insanlardan korkmalarýdýr. Hatta kimi münafýklar içlerindeki hastalýðýn Allah tarafýndan bilindiðini de bilirler. Bu onlarda bir korku yaratmaz. Ancak ne gariptir ki kendi durumlarýnýn vahiy yoluyla Müslümanlara bildirilmesinden korkarlar. Kuran bu durumu þöyle haber verir:

Münafýklar, kalblerinde olaný kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar... (Tevbe Suresi, 64)

Burada çok esrarengiz bir yapý görülür. Münafýklar müminlerin vahiy yoluyla haberdar edilmesinden korkmaktadýrlar. Dolayýsýyla hem Allah'ýn varlýðýndan hem de O'nun elçisine vahiy indirdiðinden haberdardýrlar. Bu bilgiye raðmen doðru yoldan saparlar.

Münafýklar sýk sýk Allah'tan korktuklarýný ifade ederler. Ancak hareketlerinde Allah'tan korkan bir kimsenin sakýnmasý yoktur. Bu da münafýklarla þeytan arasýndaki bir baþka ortak özelliktir. Çünkü þeytan da Allah'tan korktuðunu ifade eder. Ancak þeytan Allah'tan korktuðunu söylemesine raðmen, insanlara isyaný telkin etmek gibi korkunç bir suç iþler. Allah'tan baðýþlanma dileyeceðine, tekrar O'nun yoluna tabi olmaya çalýþacaðýna, insanlarý Allah yolundan saptýrmaya çalýþýr. Ýþte münafýklarla þeytan arasýndaki önemli bir benzerlik de budur: Allah'ýn gücünü bildiði, bu güçten korktuðunu söylediði halde, Allah'tan sakýnmamak, bu korkuyu davranýþlara yansýtmamak.

Bu þuursuz cesaret münafýklarý kimi zaman da Allah'a karþý yalan söyleme gafletine sürükler. Tevbe Suresi'nde bahsi geçen münafýklarýn tutumlarý buna bir örnektir. Bu insanlar, sözde sadaka vermek ve Allah yolunda harcama yapmak amacýyla Allah'tan mülk isterler. Allah bu duaya icabet ettiðinde ise cimrilik ederek, Allah'a verdikleri sözü tutmazlar.

Onlardan kimi de: "Andolsun, eðer bize bol ihsanýndan verirse gerçekten sadaka vereceðiz ve salihlerden olacaðýz" diye Allah'a ahdetmiþtir.

Onlara kendi bol ihsanýndan verince ise, onunla cimrilik yaptýlar ve yüz çevirdiler; onlar böyle sýrt dönenlerdir. (Tevbe Suresi, 75-76)

Bu kimseler de Allah'ý aldattýklarýný zannederler. Oysa Allah yaptýklarý bu harekete karþýlýk, münafýklarýn kalbine nifaký mahþer gününe kadar perçinleyerek en büyük cezayý verir. Ucuz uyanýklýklar yaparak menfaat saðlamaya çalýþan bu kiþiler, sonsuz hayatlarýný kaybettiklerinin farkýnda olmayýp diðer münafýklar gibi kendi kendilerini kandýrýrlar. Bu kiþilerin durumlarý Kuran'da þöyle bildirilir:

Böylece O da, Allah'a verdikleri sözü tutmamalarý ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karþýlaþacaklarý güne kadar, kalplerinde nifaký (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleþik kýldý. (Tevbe Suresi, 77)

TEVÝL YAPARLAR

'Tevil' esas olarak açýklama, yorum yapmak anlamýna gelir. Ýkinci bir anlamý ise, kiþinin yaptýðý bir hatayý nefsani nedenlerden dolayý kabullenmemesi, ve bu hatayý meþru gösterecek geçersiz mazeretler öne sürmesidir. Biraz dikkatli düþünülürse, bu hareketin ilk sahibinin þeytan olduðu hemen hatýrlanýr. Bilindiði gibi þeytan, "kibiri yüzünden" Allah'ýn Hz. Adem'e secde etme emrine karþý gelir. Allah tarafýndan bizzat uyarýldýðýnda da, saçma bir mantýk içinde yaptýðý hareketi doðru göstermeye çalýþýr, hatasýný kesinlikle kabullenmez. Oldukça ilkel bir mantýk içinde, ateþin çamurdan üstün olduðunu öne sürerek kendisini haklý göstermeyi dener.

Þeytanýn bu özelliði münafýklarda da gözlenir. Münafýklar þaþýrtýcý konuþmalar yapýp, olmadýk davranýþlarda bulunurlar. Nefslerini korumak ve davranýþlarýný haklý göstermek için konuþmaya baþladýklarý an, sanki aðýzlarýndan þeytanýn sözleri dökülür.

Kendilerini koruma ve temize çýkarma çabalarýnda açýkça gözlenebilen bir hýrs vardýr. Bu hýrsla her türlü haramý göze alabilir, yalan söyleyebilir, iftira atabilirler. Söz konusu durumla ilgisi olmayan, alakasýz ve manasýz açýklamalarý arka arkaya yaparlar.

Tevil yapan kiþilerin yüzlerinden ve ifade bozukluklarýndan, þuurlarýnýn kapalý olduðu belli olur. Sýð ve basit mantýklar kurarak kendilerini haklý göstermeye çalýþýrlar. Fakat bu açýklamalarýn ne baþý ne de sonu, hiçbir anlam taþýmaz. Bu çýrpýnýþlar samimi müminler tarafýndan Allah'ýn izniyle teþhis edilir.

Birçok ayette münafýklarýn bu samimiyetsiz açýklamalarý belirtilmiþtir. Örneðin savaþtan kaçmak için evlerinin açýkta olduðunu öne süren münafýklar (Ahzab Suresi, 13), havanýn sýcaklýðýný bahane eden münafýklar (TevbeSuresi, 81), savaþýn bir süre daha ertelenmesini isteyen (Nisa Suresi, 77), "güç yetirebilseydik muhakkak seninle birlikte (savaþa) çýkardýk" diyen münafýklar (Tevbe Suresi, 42) bunlardan bazýlarýdýr. Ancak mazeretleri her ne olursa olsun, Allah yolunda mücadeleden her hangi bir bahane göstererek kaçanlar, gerçekte kalplerinde iman bulunmayan kimselerdir. Allah bunu ayetinde þöyle bildirir:

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarýyla ve canlarýyla cihad etmekten (kaçýnmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir.

Senden, yalnýzca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuþkuya kapýlýp, kuþkularýnda kararsýzlýða düþenler izin ister. (Tevbe Suresi, 44-45)

Söz konusu durum, münafýklarýn "derin bir kavrayýþa sahip olmamalarýnýn" bir baþka göstergesidir. Çünkü tevil yapan bir insan, türlü oyunlarla kendisini haklý gösterse bile ancak diðer insanlarý kandýrabilir. "Sinelerin özünde olaný bilen" (Maide Suresi, 7) Allah'ý ise asla kandýramazlar. Allah bu konuda þu hükmü verir:

Kendilerini övgüyle temize çýkaranlarý görmedin mi? Hayýr Allah dilediðini temizleyip yüceltir. Onlar bir hurma çekirdeðindeki iplikçik kadar bile haksýzlýða uðratýlmazlar. (Nisa Suresi, 49)

HAKSIZLIÐA UÐRATILDIKLARINI DÜÞÜNÜRLER

Þeytanýn Hz. Adem'e secde etmeyi reddetmesinin sebebi hakkýnýn yendiðini düþünmesidir. Münafýklar da þeytanla ayný iddiayý taþýrlar. Kendisini yaratan ve hidayet veren Allah'a ve hidayetine vesile olan elçiye karþý böyle bir tavýr takýnmak, son derece nankör bir harekettir. Bu durum Nur Suresi'nde þöyle bildirilmiþtir:

Bunlarýn kalplerinde hastalýk mý var? Yoksa kuþkuya mý kapýldýlar? Yoksa Allah'ýn ve elçisinin kendilerine karþý haksýzlýk yapacaðýndan mý korkuyorlar? Hayýr, onlar zalim kimselerdir. (Nur Suresi, 50)

FÝZÝKSEK TAHRÝBATA UÐRARLAR

Þeytan münafýklar üzerinde ciddi bir fiziksel tahribat yapar. Dengesiz bir ruha sahip olduklarýndan çok çabuk yýpranýr, gerçek yaþlarýndan on-onbeþ yaþ daha yaþlý gözükürler. Bakýþlardaki bozukluk onlara bir tür akýl hastasý görünümü verir.

Yoðun heyecan, korku, gerilim ve huzursuzluktan yüz ve bedende istemsiz kasýlmalar meydana gelir. Sýk sýk gözler küçülür, aðýz kurur, yanak ve dudaklar kontrolsüz titrer. Tikler oluþmaya baþlar. Hýzlý doku yýpranmasý bir süre sonra cilde çürümüþ görüntüsü verir. Þeytanýn verdiði ruh hali ve olumsuz telkinlerle vücut direnci zayýflar. Yorgun, bitkin, halsiz bir vücut ortaya çýkar. Yüzleri saðlýksýz, beyaz veya sarýdýr. Bazen neþesiz ve asýk suratlý, bazen deli gibi uçarý, kontrolsüz olurlar.

Yüz ifadeleride farklý farklýdýr. Kiminin yüzünde kurnaz bir gülümseme, kiminde nevrotik bir ifade olur. Hepsi birbirinden itici ve sevimsizdir. Fiziksel tahribata ifade bozukluklarý da eklendiðinde bu kiþiler kolayca tanýnýrlar. Kuran'da bu duruma þöyle iþaret edilir:

Eðer biz dilersek, sana onlarý elbette gösteririz, böylelikle onlarý simalarýndan tanýrsýn. Andolsun, sen onlarý, sözlerin söyleniþ tarzýndan da tanýrsýn. Allah, amellerinizi bilir. (Muhammed Suresi, 30)

KENDÝLERÝNÝ DOÐRU YOLDA GÖRÜRLER

Her türlü sapkýn fikir, kuþku, ve çeliþkili mantýklarýn yanýsýra münafýklarýn öyle bir özellikleri vardýr ki, bu oldukça ilginç bir durum teþkil eder. Münafýklar kendilerini doðru yolda görür ve hidayete ermiþ sayarlar.

Ayetlerde münafýklarýn niçin kendilerini doðru yolda gördükleri bildirilmiþtir. Münafýklar aslýnda þeytan tarafýndan çepeçevre kuþatýlmýþ, þeytanýn dostlarý haline gelmiþlerdir. Þeytana bir dost kadar yakýn olan kimse ise, elbette onun telkinleri altýnda hareket eder. Bu telkin münafýklarý doðru yolda olduklarýna inandýracak kadar güçlüdür. Allah bunu Kuran'da þöyle bildirir:

Kim Rahman'ýn zikrini görmezlikten gelirse, biz bir þeytana onun "üzerini kabukla baðlattýrýrýz"; artýk bu, onun bir yakýn dostudur.

Gerçekten bunlar (bu þeytanlar), onlarý yoldan alýkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarýný sanýrlar. (Zuhruf Suresi, 36-37)

Kimine hidayet verdi, kimi de sapýklýðý haketti. Çünkü bunlar, Allah'ý býrakýp þeytanlarý veli edinmiþlerdi. Ve gerçekten onlarý doðru yolda saymaktadýrlar. (Araf Suresi, 30)

Bu ayetlerden anlaþýldýðý üzere hiçbir münafýk, yaptýðýnýn bir hata olduðunu kabullenmez. Aksine Allah ve din adýna haraket ettiðini iddia eder, hatta bu uðurda Allah adýna yemin eder. Ýçinde olduðu durumun genellikle farkýnda deðildir. Þuuru o kadar kapalýdýr ki, kýyamet günü cehenneme sokulmak üzere diriltildiðinde, Allah'a bile yemin ederek kendini savunma küstahlýðýný gösterir:

Onlarýn tümünü Allah'ýn dirilteceði gün, sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir þey üzerine olduklarýný sanacaklardýr. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 18)

Münafýklar, þeytanýn kendilerini Allah adýna kandýrdýðýnýn farkýnda deðildirler. Bu gerçeði ancak ahirette anlayacaklardýr. Mahþer günü müminler ile münafýklar arasýnda geçen bir konuþma Kuran'da þöyle aktarýlýr:

O gün, münafýk erkekler ile münafýk kadýnlar, iman edenlere derler ki: "aglaNe olur) Bize bir bakýn, sizin nurunuzdan birazcýk alýp-yararlanalým." Onlara: "Arkanýza (dünyaya) dönün de bir nur arayýp-bulmaya çalýþýn" denilir. Derken aralarýnda kapýsý olan bir sur çekilmiþtir; onun iç yanýnda rahmet, dýþ yanýnda o yönden azap vardýr.

(Münafýklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte deðil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düþürdünüz, (Müslümanlarý acýlarýn ve yýkýmlarýn sarmasýnýgöz kırpma gözetip-beklediniz, (Allah'a ve Ýslam'a karþýgöz kırpma kuþkulara kapýldýnýz. Sizleri kuruntular yanýltýp-aldattý. Sonunda Allah'ýn emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltýcý da sizi Allah ile aldatmýþ oldu." (Hadid Suresi, 13-14)
Gönderen: 18.02.2007 - 00:03
Bu Mesaji Bildir   Rabbanice üyenin diger mesajlarini ara Rabbanice üyenin Profiline bak Rabbanice üyeye özel mesaj gönder Rabbanice üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1974 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ustam54 (64), hacabdey (65), ahmet38 (39), selam olsun (45), cilali61 (51), Gülü Sevin (43), miraç51 (45), MaviPIRLANTA83 (41), raul (34), Yarali-BosnaM (49), Rahmetullah (42), ismail hakk&yac.. (36), minikkusum (35), tuna_boyu (39), sumeyya66 (58), Yasemin_88 (36), yaratilmis (45), sada (43), NETZERO (39), ademyorulmaz (39), tasarý (49), asude82 (42), crane (43), sead26 (44), sniper7754 (47), aydýn28 (61), m.tayfun (35), ReisBey (54), merveofset (45)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 2.46746 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.