0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » İLAHİ & EZGİ SÖZLERİ » kuranda ihlas

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
hafize elif su an offline hafize elif  
kuranda ihlas
124 Mesaj -
selamun aleykum verahmetullah
ben geldim nasýlsýnýz kardeþler bi araþtýrma yapýyrdum bulduklarýmý siþzinle paylaþmak istedim inþallah sizde yararlanýorsýnýz



Kuran'da Ýhlas

Hayalinizde iki insan canlandýrýn. Bu insanlarýn her ikisine de dünya hayatýnda Allah'ýn rýzasýný kazanabilecekleri kadar bir süre tanýnmýþ, doðrudan ve yanlýþtan yana herþey anlatýlmýþ olsun. Bu kiþiler hayatlarýnýn sonuna kadar din ahlakýnýn gereklerini yerine getirip, görünüþte Müslümanca bir hayat sürsünler. Ýkisi de her konuda baþarýlý, iyi bir iþe ve aileye sahip, sevilen ve sayýlan birer insan haline gelsinler. Bu iki kiþinin yaþantýlarýna þahit olan insanlara, hangisinin hayatta daha "baþarýlý" olduðunu soracak olursanýz, 'en çalýþkan ve en atak olaný ya da en çok çaba harcayaný' gibi yanýtlar alabilirsiniz. Ancak dikkat edilirse "baþarýlý" kelimesini tanýmlayan bu cevaplarýn, Kuran'a göre deðil de dünyevi kýstaslara göre verilmiþ olduðu anlaþýlýr.
Kuran'a göre ne çok çalýþmak, ne çok yorulmak, ne de insanlardan saygý ve sevgi görmek bir üstünlük nedeni deðildir. Ýnsanlarý Allah Katýnda üstün kýlan özellik imanlarý, Allah rýzasýný kazanmak için yaptýklarý salih ameller ve tüm bu amelleri yaparken kalplerinde sakladýklarý niyetleridir. Allah bu durumu bizlere Kuran'da þöyle bir örnekle açýklamýþtýr:
"Onlarýn etleri ve kanlarý kesin olarak Allah'a ulaþmaz, ancak O'na sizden takva ulaþýr. Ýþte böyle, onlara sizin için boyun eðdirmiþtir; O'nun size hidayet vermesine karþýlýk Allah'ý tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver." (Hac Suresi, 37)
Ayette belirtildiði gibi Allah adýna bir hayvan kesen kiþinin yaptýðýný Allah katýnda deðerli kýlan, bu kiþinin takvasý, yani Allah korkusudur. Bir insanýn Allah'ýn adýný anarak kestiði hayvanlarýn etlerinin ya da kanlarýnýn -eðer insan bunu Allah rýzasý için yapmýyorsa- Allah Katýnda bir deðeri yoktur. Önemli olan insanýn bir salih amelde ya da bir ibadette bulunurken bunu salih bir niyetle yapmasý ve Allah'a karþý samimi olmasýdýr. Dolayýsýyla kiþiye Allah Katýnda deðer kazandýran sadece yaptýðý iyilikler, yerine getirdiði ibadetler, gösterdiði tavýrlar, söylediði güzel sözler deðildir. Tabi ki bunlar her Müslümanýn hayatý boyunca yapmasý gereken salih davranýþlardýr ve her birinin hesap gününde güzel bir karþýlýðý olacaðý umulmaktadýr. Ancak asýl önemli olan kiþinin tüm bunlarý yaparken Allah'a karþý ne kadar samimi olduðudur. Önemli olan yaptýðý iþlerin çokluðu deðil, insanýn ihlasla ve samimi bir kalple Allah'a yönelmesidir.
Ýhlas, "insanýn yaptýðý iþleri, hiçbir menfaat gözetmeksizin, baþka hiçbir beklenti içerisine girmeksizin sadece Allah emrettiði için yapmasý"dýr. Ýhlas sahibi bir insan yaptýðý her iþte, attýðý her adýmda, söylediði her sözde, ibadetinde ya da günlük hayatýnda gönülden Allah'a yönelir ve katýksýz olarak O'nun rýzasýný hedefler. Ýþte bu da ona güçlü bir iman verir ve onu 'takva' sahibi bir insan haline getirir. Kuran'da insanlarýn Allah Katýndaki asýl üstünlük ölçülerinin de bu olduðu bizlere þöyle açýklanmýþtýr:
... Þüphesiz, Allah Katýnda sizin en üstün (kerim) olanýnýz, (ýrk ya da soyca deðil) takvaca en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz Allah, bilendir, haber alandýr. (Hucurat Suresi, 13)
Kuran'ýn pek çok ayetinde "sadece Allah'ýn rýzasý gözetilerek" yapýlan salih amelin önemine dikkat çekilmiþtir. Ancak buna raðmen kimi insanlar bu konunun önemini göz ardý ederler. Örneðin kimi insanlar 5 vakit namazlarýnda gafildirler, vakitlerine, erkanýna dikkat etmezler. Bir ayette þöyle buyrulur:

Vay o namaz kýlanlarýný haline, Ki onlar, kýldýklarý namazdan habersizdirler. (Maun Suresi, 4-5)

Taberi, ayetin bu þekilde izah edildiðinde, "Namazý terk edenler ve namazýn vaktini geçirenler" þeklindeki iki görüþü de içine alacaðýný bildirmiþtir. Bu ayetin açýklamasýyla ilgili olarak Taberi iki de hadis nakletmiþtir: Sa'd b. Ebi Vakkas´tan rivayet edilmiþtir. Sa'd diyor ki: "Ben Resulullahtan, namazlarýna karþý gaflet içinde olanlardan sordum. Buyurdu ki: "Onlar namazlarýnýn vakitlerini geçirenlerdir."

Ebu Berze diyor ki: "Onlar o kimselerdir ki namazlarýna karþý gafildirler." âyeti kerimesi nazil olunca Resulullah þöyle buyurdu: "Allahu ekber, bu namaz sizin için her birinize bütün dünya kadar þeyler verilmesinden daha hayýrlýdýr. Namazýna karþý gafil olan kimse kýldýðý namazdan hayýr ümid etmeyen ve kýlmamaktan dolayý Rabbinden korkmayan kimsedir." (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayýnevi: 9/238-239)Bir iþe baþlarken, bir konuþma yaparken, bir yardýmda ya da bir özveride bulunurken kalplerindeki niyetlerinin halis olup olmadýðýný düþünmeye gerek duymaz, "Nasýl olsa ibadetlerimi yerine getiriyorum" diyerek yaptýklarýný yeterli görürler. Oysa Allah Kuran'da hayatlarýnýn sonuna kadar çalýþmýþ, çaba harcamýþ olup da yaptýklarý boþa gitmiþ insanlarýn durumundan bahsetmektedir. Demek ki her insanýn ahiret gününde böyle bir ihtimalle karþýlaþmasý söz konusu olabilir.

Bu gibi kiþiler bir iþe baþlarken, bir konuþma yaparken, bir yardýmda ya da bir özveride bulunurken kalplerindeki niyetlerinin halis olup olmadýðýný düþünmeye gerek duymaz, "Nasýl olsa ibadetlerimi yerine getiriyorum" diyerek yaptýklarýný yeterli görürler. Oysa Allah Kuran'da hayatlarýnýn sonuna kadar çalýþmýþ, çaba harcamýþ olup da yaptýklarý boþa gitmiþ insanlarýn durumundan bahsetmektedir. Demek ki her insanýn ahiret gününde böyle bir ihtimalle karþýlaþmasý söz konusu olabilir. Allah "O gün, öyle yüzler vardýr ki, 'zillet içinde aþaðýlanmýþtýr.' Çalýþmýþ, boþuna yorulmuþtur." (Gaþiye Suresi, 88/2-3) ayetleriyle tüm insanlarý böyle önemli bir tehlikeye karþý uyarmýþtýr. Dolayýsýyla insan ahirette iki farklý durumla karþýlaþabilir. Hayatlarý boyunca görünüþte neredeyse birbirleriyle ayný iþleri yapan, ayný çabayý harcayýp, ayný azmi gösteren iki insan sýrf niyetlerindeki farklýlýk nedeniyle ahirette farklý karþýlýklar alabilirler.
Biz de bu kitapta yapýlan iþleri Allah Katýnda anlamlý ve deðerli kýlan bu iki önemli mümin özelliðine, ihlas ve samimiyete deðineceðiz. Bu kitabýn amaçlarýndan biri hayatlarý boyunca katýksýzca Allah'ýn rýzasý için yaþamayan insanlarý, yaptýklarý amellerin boþa gitmesi ihtimaline karþý uyarmak ve hesap günü gelmeden evvel ihlasa davet etmektir. Bunlarýn yaný sýra tüm iman edenlere ihlasý zedeleyecek düþüncelerin, sözlerin ve amellerin sonsuz ahiret hayatlarý açýsýndan ne kadar önemli olduðunu bir kere daha hatýrlatmak ve ihlaslarýný koruma yollarýný Kuran ayetleri ýþýðýnda göstermektir.çýýÖÖçþ
Ýhlaslý Ýnsan Nasýl Olur?
tarih: 3/8/2007 05:33
ALLAH'A SIMSIKI SARILIR VE DÝNÝ KATIKSIZCA ALLAH'A HALÝS KILAR
Allah, "Ancak tevbe edenler, ýslah edenler, Allah'a sýmsýký sarýlanlar ve dinlerini katýksýz olarak Allah için (halis) kýlanlar baþka; iþte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir." (Nisa Suresi, 146) ayetiyle müminlere, dini; 'Allah'a sýmsýký sarýlan ve dinlerini katýksýz olarak Allah için halis kýlan' kimseler olarak yaþamalarýný emretmiþtir. Bir kimsenin Allah'a sýmsýký sarýlmasý, Allah'tan baþka bir ilah olmadýðýný bilerek, hayatýný yalnýzca O'nu razý etmeye adamasý ve her ne olursa olsun Allah'a olan sadakatinden vazgeçmemesi ihlastýr. Allah, Kuran'da "... Kim Allah'a sýmsýký tutunursa, artýk elbette o, dosdoðru olan bir yola iletilmiþtir." (Al-i Ýmran Suresi, 101) þeklinde buyurmaktadýr.
'Dini katýksýzca Allah'a halis kýlmak' ise, kiþinin din ahlakýný yaþarken baþka hiçbir çýkar ya da menfaat gözetmeksizin sadece Allah'ýn rýzasýný ve hoþnutluðunu hedeflemesidir. Allah bu konunun önemini bir baþka ayette; "Oysa onlar, dini yalnýzca O'na halis kýlan hanifler (Allah'ý birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazý dosdoðru kýlmak ve zekatý vermekten baþkasýyla emrolunmadýlar. Ýþte en doðru (dimdik ve sapasaðlam) din budur" (Beyyine Suresi, 5) hükmüyle vurgulamýþ ve din ahlakýnýn ancak bu þekilde yaþanabileceðini belirtmiþtir.
Ýnanan bir kiþi yaptýðý iþler ve ibadetlerle Allah'ýn dýþýnda bir baþkasýnýn sevgisini, hoþnutluðunu, takdirini, ilgi ve beðenisini elde etmeye çalýþmaz. Eðer böyle bir arayýþý olursa, bu da ayetlerdeki tanýmlarýn aksine, kiþinin Allah'a tam bir samimiyet ve ihlasla yönelmemiþ olduðunu gösterir. Aslýnda insanlarýn "ibadet ya da salih amellerini Allah rýzasý dýþýnda baþka amaçlarla yapmasý" çevremizde sýk sýk rastladýðýmýz bir durumdur. Örneðin bir fakire yardýmda bulunurken bunu diðer insanlara gösteriþ olsun diye yapan, namaz kýlarken bu önemli ibadetle bir itibar kazanmayý ya da çýkar saðlamayý hedefleyen insanlar vardýr. Kuran'da bazý insanlarýn namazlarýný gösteriþ için kýldýklarýndan, mallarýný da yine gösteriþ amaçlý infak ettiklerinden þöyle bahsedilir:
Dini yalanlayaný gördün mü? Ýþte yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayý teþvik etmeyen odur. Ýþte (þu) namaz kýlanlarýn vay haline, ki onlar, namazlarýnda yanýlgýdadýrlar, Onlar gösteriþ yapmaktadýrlar. (Ma'un Suresi, 1-6)
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayýp, insanlara karþý gösteriþ olsun diye malýný infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarýnýzý geçersiz kýlmayýn... (Bakara Suresi, 264)
Bir insanýn gösteriþ içinde olmasý demek o kiþinin Allah'ýn rýzasý dýþýnda baþka kiþilerin rýzasýný aramasý demektir. Bir yardýmda bulunurken, güzel bir tavýr sergilerken, ibadet halindeyken ya da bir fedakarlýk yaparken bunu diðer kiþilere göstermeyi hedef edinmek, iman eden bir kiþinin þiddetle kaçýnmasý gereken bir ahlaktýr. Oysa dini katýksýzca Allah'a halis kýlarak iman eden bir insanýn tek hedefi Allah'ý razý etmek olmalýdýr. Kuran'da peygamberlerin de baþka hiçbir karþýlýk ve menfaat gözetmeden sýrf Allah rýzasý için ihlasla ibadet ettiklerine Hz. Hud'un kavmine söylediði þu sözler ile dikkat çekilmiþtir:
Ey kavmim, ben bunun karþýlýðýnda sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan baþkasýna ait deðildir. Akýl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)
Ýman eden bir kiþi Allah'tan baþka hiç kimseyi razý etme peþinde olmaz. Çünkü o kalplerin Allah'ýn elinde olduðunu, Allah dilediði takdirde tüm insanlarýn razý olacaðýný bilir. Üstelik insan dünya hayatýnda ne kadar takdir, övgü ya da iltifat görürse görsün, bunlar sonsuz ahiret hayatýnda ona hiçbir þey kazandýrmayacaktýr. O gün her insan yapayalnýz, yalýn olarak ve tek baþýna Rabbimizin önünde hesaba çekilecek ve tüm yapýp ettikleri önüne getirilecektir. O gün asýl olarak, kiþinin imaný, takvasý, samimiyeti ve teslimiyeti önemli olacaktýr. Nitekim Peygamberimiz (sav) de "Amellerinizi Allah için halis kýlýnýz. Zira Allah Teala ancak kendisi için ihlasla yapýlan ameli kabul eder." 1 þeklindeki sözleriyle iman edenlere ihlasýn önemini hatýrlatmýþlardýr.
GÖNÜLDEN BAÐLANARAK, ALLAH'A YÖNELÝR
Allah, "'Gönülden katýksýz baðlýlar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakýnýn, dosdoðru namazý kýlýn ve müþriklerden olmayýn." (Rum Suresi, 31) ayetiyle inananlara gerçek imanýn nasýl olmasý gerektiðini bildirmiþtir. Yine bir baþka ayette geçen "… Bana 'gönülden-katýksýz olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüþünüz yalnýzca Banadýr, böylece Ben de size yaptýklarýnýzý haber vereceðim." (Lokman Suresi, 15) sözleriyle de Allah doðru yolun, elçilerin ve bu ahlaký yaþayan insanlarýn yolu olduðuna dikkat çekmiþtir.
Allah'a gönülden baðlanmak, her ne þart altýnda olursa olsun, O'na olan iman, baðlýlýk ve sadakatten vazgeçemeyecek kadar çok sevmek ve haþyet dolu bir korku duymaktýr. Allah'a, O'nun razý olmayacaðý bir tavýr göstermekten içi titreyerek korkacak ve þiddetle kaçýnacak kadar büyük bir saygý ile inanmaktýr. Allah'a bu þekilde gönülden baðlanan bir insan ihlasý da kazanmýþ demektir. Allah'a karþý böyle güçlü bir inanç ve baðlýlýðý olan kiþi, gerek ibadetlerinde gerekse de Allah'ýn rýzasýný gözeterek yaptýðý diðer tüm iþlerinde ihlas ve samimiyetle hareket eder. Müminler ihlaslarýnýn temelini oluþturan bu özellikleri dolayýsýyla Kuran'da 'Rablerine kalpleri tatmin bulmuþ olarak baðlanan kimseler' (Hud Suresi, 23) olarak tanýmlanmýþ ve cennetle müjdelenmiþlerdir.
Allah inanan kimselerin, Kuran'da bildirilen emir ve ibadetleri Allah'a karþý gönülden bir boyun eðicilikle yani ihlas ve samimiyetle yerine getirmelerini bildirmiþtir. Allah "'Gönülden katýksýz baðlýlar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakýnýn, dosdoðru namazý kýlýn ve müþriklerden olmayýn." (Rum Suresi, 31) ayetiyle iman edenleri bütün ibadetlerinde ihlasa ve teslimiyete çaðýrmaktadýr. Bir baþka ayette ise Allah "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et" (Al-i Ýmran Suresi, 43) þeklinde bildirerek Hz. Meryem'e Allah'a gönülden itaatte bulunmasýný hatýrlatmýþtýr. Ayrýca Allah, Kendisi'nden sakýnýp-korkan, gönülden yönelerek O'nun emirlerini yerine getiren kimselere rahmetinden iki kat vereceðini de þöyle müjdelemiþtir:
Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü'ne gönülden - itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve biz ona üstün bir rýzýk da hazýrlamýþýzdýr. (Ahzab Suresi, 31)
Müminlerin "Sabredenler, doðru olanlar, gönülden boyun eðenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' baðýþlanma dileyenlerdir" (Al-i Ýmran Suresi, 17) ayetiyle de ifade edilen bu özellikleri, en yoðun olarak Allah'ýn kullarýna uyarýcý olarak gönderdiði elçilerinde görülür. Kuran'da elçilerin gönülden Allah'a yönelen, ihlas sahibi kullar olduklarýna dikkat çeken pek çok ayet bulunmaktadýr. Bunlardan bazýlarý þu þekildedir:
"Gerçek þu ki, Ýbrahim (tek baþýna) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müþriklerden deðildi." (Nahl Suresi, 120)
"Güç ve basiret sahibi olan kullarýmýz Ýbrahim'i, Ýshak'ý ve Yakub'u da hatýrla. Gerçekten Biz onlarý, katýksýzca (ahiretteki asýl) yurdu düþünüp-anan ihlas sahipleri kýldýk." (Sad Suresi, 45-46)
Doðrusu Ýbrahim, yumuþak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)
"Kitap'ta Musa'yý da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiþ ve gönderilmiþ (Resul) bir peygamberdi." (Meryem Suresi, 51)
Ýmran'ýn kýzý Meryem'i de. Ki o kendi ýrzýný korumuþtu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarýný tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden baðlý olanlardandý. (Tahrim Suresi, 12)
ALLAH'A DERÝN BÝR SAYGI GÖSTEREREK ÝNANIR
Kuran'da tarif edilen ihlasý kazanmýþ olan müminler 'Allah'a derin bir saygý göstererek" iman ederler. Bu, Allah'ýn Yüceliðini ve gücünü kavramak ve bundan dolayý da O'na karþý derin bir sevgi, içli bir saygý ve haþyet dolu bir korku duymaktýr. Rabbimize böyle derin bir saygý ve korku ile baðlanan kimseler, Allah'ýn rýzasýný kazanmayý hiçbir dünyevi çýkar ya da menfaate deðiþmezler. Çünkü ihlas, dünya üzerindeki küçük büyük hiçbir menfaatin Allah'ýn rýzasýný kazanmaktan ve O'nun emirlerini yerine getirmekten daha önemli olmadýðýný bilmektir. Kuran'da "... Onlar Allah'ýn ayetlerine karþýlýk olarak az bir deðeri satýn almazlar..." (Al-i Ýmran Suresi, 199) ayetiyle ihlas sahiplerinin bu özelliði vurgulanmýþtýr.
Ayetlerde tarif edildiði þekilde bir ihlasa sahip olan insanlar, hangi þart altýnda olurlarsa olsunlar, konu Allah'ýn emir ve yasaklarý olduðunda, Kuran ayetlerinin gereklerini yerine getirmede hiçbir þekilde taviz vermezler. Çünkü kiþinin kalbindeki bu saygý dolu korku ve derin baðlýlýk, Allah'ýn beðenmeyeceði bir tavrýn gösterilmesini kesin olarak engeller. Ayný þekilde Allah'ýn razý olacaðýný bildirdiði ahlaký eksiksiz olarak yaþama konusunda da büyük bir þevk ve azim ile hareket edilmesini saðlar. Kuran'da ihlas sahibi müminlerin Allah'a karþý olan saygý dolu korkularý þöyle ifade edilmiþtir:
"Ve onlar Allah'ýn ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi ulaþtýrýrlar. Rablerinden içleri saygý ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Rad Suresi, 21)
Baþka ayetlerde ise kendilerine Allah'ýn ayetleri okunduðunda, inanan kimselerin Allah'a karþý olan saygý dolu baðlýlýklarýnýn daha da arttýðýndan ve bu baðlýlýklarýndan dolayý çeneleri üzerine kapanýp aðladýklarýndan þöyle bahsedilmektedir:
De ki: "Ýster ona inanýn, ister inanmayýn: O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduðu zaman, çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler." Ve derler ki: "Rabbimiz Yücedir, Rabbimiz'in va'di gerçekten gerçekleþmiþ bulunuyor. Çeneleri üstüne kapanýp aðlýyorlar ve (Kur'an) onlarýn huþu (saygý dolu korku)larýný arttýrýyor. (Ýsra Suresi, 107-109)
Kuran'da bildirilen "... Gerçekten onlar hayýrlarda yarýþýrlardý, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygý gösterirlerdi." (Enbiya Suresi, 90) ayetiyle de Hz. Zekeriya ve eþinin Allah'a karþý olan saygý dolu baðlýlýklarý tüm müminlere örnek gösterilmiþtir. Ayette dikkat çekilen bir diðer konu ise ihlas sahibi kullarýn Allah rýzasý için hayýrlarda yarýþmalarýdýr. Bu kiþiler Allah'ýn rýzasýna, rahmetine ve cennetine kavuþmak için -güçlerinin ve imkanlarýnýn elverdiði ölçüde- sürekli bir çaba içindedirler.
TAM BÝR TESLÝMÝYETLE ALLAH'A TESLÝM OLUR
Kuran'da, "Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, Ýbrahim, Ýsmail, Ýshak, Yakub ve torunlarýna indirilene, Musa ve Ýsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diðerinden ayýrt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuþlarýz." (Bakara Suresi, 136) ayetiyle Allah Müslümanlardaki teslimiyetin önemine dikkat çekmiþtir.
Gerçek ihlas da zaten Allah'a karþý tam bir teslimiyetle teslim olmayý gerektirir. Ancak bu teslimiyetin þartsýz olmasý gerekir. Belirli þartlar söz konusu olduðunda Allah'tan razý olan, þükredici ve boyun eðici bir tavýr gösteren, ancak bu þartlar deðiþtiðinde hemen isyankar, itaatsiz bir ahlaka bürünen insanlarýn teslimiyeti yaþamalarý mümkün deðildir. Örneðin iþleri son derece iyi giden ve tatminkar miktarlarda para kazanabilen bir kimse, kendisine bu þartlarý oluþturanýn, rýzkýný verenin ve iþlerinin rast gitmesini saðlayanýn Allah olduðunu sýk sýk dile getirir. Ancak iþleri ters gitmeye baþladýðý anda o güne kadar Allah'a göstermiþ olduðu bu teslimiyetli tavrýný hemen unutur. Bir anda bambaþka bir karakter gösterir; ne kadar iyi bir insan olduðunu, baþýna gelenleri hak etmediðini, iþlerinin neden ve nasýl bozulduðunu bir türlü anlayamadýðýný söyleyip durur. Hatta daha da ileri gidip Allah hakkýnda çeþitli zanlarda bulunmaya baþlar ve kaderin en mükemmel ve en hayýrlý þekilde iþlediðini unutarak "Neden böyle oldu?", "Niçin benim baþýma bunlar geldi?" gibi isyan dolu sözler sarf eder.
Oysa Allah Katýnda makbul olan insanýn iyi ya da kötü, lehte ya da aleyhte görünen her türlü olayda tevekküllü bir tavýr göstermesidir. Kiþi dýþtan nasýl görünürse görünsün tüm bunlarýn hayýr ve hikmetle yaratýldýðýný bilerek teslimiyetli davranmalýdýr. Çünkü "Eðer bir yara aldýysanýz, o kavme de benzeri bir yara deðmiþtir. Ýþte o günleri Biz onlarý insanlar arasýnda devrettirip dururuz. Bu, Allah'ýn iman edenleri belirtip-ayýrmasý ve sizden þahidler (veya þehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez" (Al-i Ýmran Suresi, 140) ayetiyle de bildirildiði gibi zorluklar ve sýkýntýlar insanlar için bir denemedir. Bunlar insanlardan hangilerinin ihlasta ve Allah'a olan teslimiyetlerinde kararlýlýk göstereceklerinin denenmesi için özel bir imtihan olarak yaratýlmaktadýr.
Samimi iman etmiþ olanlar mutlak bir teslimiyetle Allah'a dayanýp güvenir, hiçbir zaman için baþlarýna gelenler dolayýsýyla þüpheye kapýlmazlar. Kalpleri Rabbimizden gelecek her türlü denemeden yana mutmain olmuþtur. Ýmanlarý þartlý deðildir. Aksine, baþlarýna gelebilecek her türlü zorluða karþý dayanýklý, köklü, saðlam ve sarsýlmaz bir imandýr. Allah'a karþýlýksýz olarak teslimiyet gösterirler. Kuran'da müminlerin teslimiyet konusundaki bu keskin ve kararlý tavýrlarý þöyle ifade edilmiþtir:
Rabbi ona: "Teslim ol" dediðinde (Osevinçli "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demiþti. (Bakara Suresi, 131)
Bir baþka ayette ise Allah en güzel dinin kendini Allah'a teslim edip, Allah'a bir olarak iman eden kimselerin dini olduðunu belirterek, kayýtsýz þartsýz teslimiyetin önemine þöyle dikkat çekmiþtir:
Ýyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan Ýbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, Ýbrahim'i dost edinmiþtir. (Nisa Suresi, 125)
SADECE SIKINTI VE ZORLUK ANLARINDA DEÐÝL, HER AN GÖNÜLDEN ALLAH'A YÖNELÝR
Ýnsanlarýn büyük çoðunluðu kendilerini yoktan yaratan, dünya hayatýnýn nimetlerini emirlerine veren Yüce Rabbimiz'i genellikle hiç düþünmezler. Yaþantýlarýnýn yolunda gidiyor olmasýndan dolayý Allah'ýn rahmetine muhtaç olan aciz varlýklar olduklarýný tamamen unuturlar. Oysa onlarý nimet içerisinde yaþatan ve onlar adýna herþeyin yolunda gitmesini saðlayan tek güç Allah'týr. Ancak bu kimselerin böylesine bir gaflet içerisinde olmalarý gerçeði bilmemelerinden deðil, tümüyle Allah'a karþý nankör ve büyüklenen bir tavýr içerisinde olmalarýndan kaynaklanmaktadýr. Bunun en açýk delili de bu kimselerin herhangi bir zorluk ya da sýkýntýyla karþýlaþýp çaresiz kaldýklarýný anladýklarý anda, hemen Allah'a yönelip, O'ndan yardým istemeleridir. Daha önce Allah'ý inkarda direnen bu kimseler, bir anda Allah'a 'gönülden ve katýksýz baðlýlar' olarak O'na dua etmeye baþlarlar. Allah, "Ýnsanlara bir zarar dokunduðu zaman, 'gönülden katýksýz baðlýlar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra Kendinden onlara bir rahmet taddýrýnca hemencecik bir grup Rablerine þirk koþarlar. Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanýp-yararlanýn, artýk yakýnda bileceksiniz." (Rum Suresi, 33-34) ayetleriyle bu önemli gerçeðe dikkat çekmiþtir.
Ayetlerde de görüldüðü gibi bu insanlar o güne kadar, Allah'ýn gücünü bilmemelerinden, Allah'a kulluk etmekle yükümlü olduklarýný anlamamalarýndan dolayý deðil, bilerek inkar etmelerinden dolayý yüz çevirmektedirler. Nitekim Allah üzerlerindeki bu zorluk ve sýkýntýyý kaldýrdýðý anda da öncesinde Allah'a nasýl sýðýnýp, samimiyet ve ihlasla yardým istediklerini unutarak hemen inkarlarýna geri dönmektedirler. Yani zorlukla karþýlaþýnca ihlaslý davranýp, zorluk kalkýnca da samimiyetsizlik yapmaktadýrlar. Kuran'da bu kimselerin tavýrlarýna þöyle bir örnek verilmiþtir:
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduðunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çýlgýnca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onlarý kuþatýverir; onlar artýk bu (dalgalarla) gerçekten kuþatýldýklarýný sanmýþlarken, dinde O'na 'gönülden katýksýz baðlýlar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye baþlarlar: "Andolsun eðer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana þükredenlerden olacaðýz." Ama (Allah) onlarý kurtarýnca, hemen haksýz yere, yeryüzünde taþkýnlýða koyulurlar. Ey insanlar, sizin taþkýnlýðýnýz, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatýnýn geçici metaýdýr. Sonra dönüþünüz Bizedir, Biz de yaptýklarýnýzý size haber vereceðiz. (Yunus Suresi, 22- 23)
Görüldüðü gibi istediklerinde ihlaslý bir tavýr gösterebilen bu insanlar, Allah kendilerine yardým ettiði takdirde kesin olarak þükredenlerden olacaklarýný söylerler. Allah'ýn yardýmý gelince de hemen O'ndan yüz çevirirler. Ancak Allah yaptýklarý bu taþkýnlýðýn onlarýn aleyhlerine olacaðýný bildirerek, bu kimseleri azapla uyarmýþtýr.
Samimi bir kalp ile Allah'a yönelen ihlas sahiplerinde ise zorluk ve rahatlýk anlarý arasýnda böyle bir farklýlýk oluþmaz. Onlar Allah'ýn mutlak gücünü bilmelerinden dolayý her an içleri titreyerek O'ndan korkup sakýnýrlar. Bu nedenle de hayatlarýnýn her anýnda ihlaslý davranýp, Allah'a gönülden katýksýz baðlýlar olarak kulluk ederler. Allah sadece zarara uðradýðý zaman ihlaslý davranan kimselerle, tüm hayatlarýný ihlasla din ahlakýný yaþayarak geçiren kimselerin Allah Katýnda alacaklarý karþýlýk bakýmýndan bir olmayacaklarýný bildirmiþtir; müminler cennetle karþýlýk görürlerken diðerleri ateþle azaplandýrýlacaklardýr. Ayetlerde þöyle buyrulmaktadýr:
Ýnsana bir zarar dokunduðu zaman, gönülden katýksýzca yönelmiþ olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiði zaman, daha önce O'na dua ettiðini unutur ve O'nun yolundan saptýrmak amacýyla Allah'a eþler koþmaya baþlar. De ki: "Ýnkarýnla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateþin halkýndansýn."
Yoksa o, gece saatinde kalkýp da secde ederek ve kýyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakýnan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Þüphesiz, temiz akýl sahipleri öðüt alýp-düþünürler." (Zümer Suresi, 8-9)
ALLAH'A KUL OLMAKTA VE ON'A ÝBADET ETMEKTE ÇEKÝMSER KALMAZ
Allah, "Ýnsanlardan öyleleri vardýr ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmýþ deðillerdir. (Sözde) Allah'ý ve iman edenleri aldatýrlar. Oysa onlar, yalnýzca kendilerini aldatýyorlar ve þuurunda deðiller." (Bakara Suresi, 8-9) ayetleriyle gerçek anlamda iman etmedikleri halde Müslüman olduklarýný söyleyen insanlarýn varlýðýna dikkat çekmiþtir.
Bunlar, iman edenlerle birlikte olan, onlarla birlikte ibadette bulunan, onlarýn sohbetlerine katýlan, ancak gerçekte kalplerinde inkar olan kimselerdir. Bu kimseleri, kesin bir bilgiyle Allah'a iman edenlerden ayýran en önemli özelliklerden biri ise onlarýn 'Allah'a kul olmakta ve O'na ibadet etmekte çekimser kalmalarýdýr. Müminler Allah'a gönülden iman eden, katýksýzca O'na yönelen, büyük bir aþk ve þevkle Allah'a ibadet eden, ihlas sahibi kullardýr. Allah, "Mesih ve yakýnlaþtýrýlmýþ (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karþý çekimser' davranýrsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onlarýn tümünü huzurunda toplayacaktýr." (Nisa Suresi, 172) ayetiyle bu tavrýn ahiretteki karþýlýðýna dikkat çekmiþ ve meleklerin bu konuda gösterdikleri ahlaký insanlara örnek olarak vermiþtir.
Ayetlerde de bildirildiði gibi ihlas ve samimiyetin göstergelerinden biri de Allah'a kulluk yapmakta ve ibadet etmekte asla çekimser kalmamaktýr. Nitekim iman edenler her þart ve durumda ibadet þevklerini korurlar. Bu, mallarýndan ya da canlarýndan fedakarlýkta bulunmalarýný, hatta tamamiyle feragat etmelerini, zorluk ve sýkýntýlara göðüs germelerini gerektirse de, þevklerini asla kaybetmezler.
Kuran'da müminlerin bu halisane çabalarýný ifade eden güzel ahlaklarýna pek çok örnek verilmiþtir. Örneðin savaþa katýlabilmek için peygamberden defalarca savaþabilecekleri bir binek talep eden, ancak binek bulamadýklarý için savaþa katýlamayanlarýn ya da infak edecek birþey bulamadýklarý için geri dönen insanlarýn durumundan bahsedilmiþtir. Bu kimseler savaþa katýldýklarýnda ölüm, yaralanma, sakat kalma gibi ciddi kayýplarla karþýlaþabileceklerini çok iyi bildikleri halde, sadece Allah'a olan samimi imanlarýndan ve güçlü ihlaslarýndan dolayý bu duruma seve seve talip olmaktadýrlar. Kuran'da bu kimselerden þu þekilde bahsedilir:
"Bir de (savaþa katýlabilecekleri bir bineðe) bindirmen için sana her geliþlerinde "Sizi bindirecek bir þey bulamýyorum" dediðin ve infak edecek bir þey bulamayýp hüzünlerinden dolayý gözlerinden yaþlar boþana boþana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur." (Tevbe Suresi, 92)
Kuran'da ayný þartlar altýndayken, Allah'a kul olmakta ve O'na ibadet etmekte çekimser kalan insanlarýn örnekleri de verilerek, müminlerle bu kiþiler arasýndaki farkýn görülmesi de saðlanmýþtýr. Konuyla ilgili ayetler þöyledir:
Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin olduklarý halde (savaþa çýkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayý seçerler. Allah, onlarýn kalplerini mühürlemiþtir. Bundan dolayý onlar, bilmezler. Onlara geri döndüðünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmýyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiþtir. Yaptýklarýnýzý Allah görecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybý da, müþahade edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yaptýklarýnýzý size haber verecektir." (Tevbe Suresi, 93-94)
Dilleriyle iman ettiklerini ve peygambere de itaat ettiklerini söyleyen bu kimseler, mal ve imkan bakýmýndan son derece güçlü olduklarý halde ihlas sahiplerinin tam aksine savaþa katýlmamak için peygamberden izin isterler. Müslümanlarýn çok büyük zorluklar içinde olduklarý bir dönemde savaþtan kaçan bu kiþiler, aslýnda Allah'a karþý çok çirkin bir cesaret göstermektedirler. Ayný durum günümüzde daha farklý bir zorluk ya da sýkýntý aný için geçerli olabilir. Unutulmamalýdýr ki Rabbimiz ayetlerde Müslümanlarýn yardýma ve desteðe ihtiyacý olduðu bir dönemde Allah'ýn rýzasýný kazanabilecekleri bir iþe katýlmaktansa, dünya hayatýna ait menfaatlerini korumayý yeðleyen bu insanlarýn kalplerini mühürlediðini bildirmiþtir.
ARINMAYI ÝÇTEN ARZULAR
Ýhlas sahibi bir müminin en önemli özelliklerinden biri de Allah'ýn beðendiði ahlaka ulaþabilmek için Kuran dýþý olan her türlü tavýr ve ahlak özelliðinden arýnmayý içten arzu etmesi ve bunun için samimiyetle çaba harcamasýdýr. Zira insan hata yapmaya açýk bir varlýktýr. Ancak Allah "Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sýnýr tanýmaz günah ve kötülüðünügöz kırpma ve ondan sakýnmayý ilham edene (andolsun). Onu arýndýrýp-temizleyen gerçekten felah bulmuþtur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yýkýma uðramýþtýr." (Þems Suresi, 7-10) ayetleriyle insanýn nefsine hem sýnýr tanýmaz günah ve kötülüðü hem de tüm bunlardan sakýnmanýn yollarýný ilham ettiðini bildirmiþtir.
Allah korkusunu kalbine sindiren bir mümin hayatýnýn sonuna kadar nefsinin kötülüklerinden arýnmayý hedefler. Vicdanýný ve aklýný var gücüyle kullanýp Kuran'da tarif edilen güzel ahlaka ulaþmaya çalýþýr. Bir kimsenin arýnmayý içten arzu ederek bu yönde ciddi bir çaba harcamasý, onun 'imanýnýn ve ihlasýnýn bir göstergesi'dir. Çünkü insan ancak Allah'a ve ahirete kesin bir bilgiyle inandýðý takdirde nefsinde kalan kötülüklerden kurtulmaya çalýþýr. Aksinde ise bu kötülükleri saklamayý ve insanlardan titizlikle korumayý tercih eder. Bundan da kimsenin haberdar olmayacaðýný zanneder. Oysaki Allah insanýn içini de, dýþýný da en iyi bilendir. Allah gizlinin gizlisini bilir. Ahirette insanýn tüm yapýp ettiklerini ortaya çýkaracaktýr. Bugerçekten haberdar olan ihlas sahipleri nefislerindeki kötülüklere karþý verdikleri mücadele ile tanýnýrlar. Kuran'da müminlerin bu özelliklerine þöyle deðinilmiþtir:
Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diðer iþlere) durmana daha uygundur. Onda, arýnmayý içten-arzulayan adamlar vardýr. Allah arýnanlarý sever. (Tevbe Suresi, 108)
CÝDDÝ BÝR ÇABA GÖSTERÝR VE ' SÜREKLÝ' SALÝH DAVRANIÞLARDA BULUNUR
Kuran'da "Mal ve çocuklar, dünya hayatýnýn çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranýþlar' ise, Rabbinin Katýnda sevap bakýmýndan daha hayýrlýdýr, umut etmek bakýmýndan da daha hayýrlýdýr." (Kehf Suresi, 46) ayetiyle Allah Katýnda asýl makbul tutulan ve sevap bakýmýndan da hayýrlý olanýn 'sürekli olan salih davranýþlar' olduðu bildirilmiþtir. Bu ayný zamanda kiþinin ihlasýnýn ve samimiyetinin de önemli bir göstergesidir.
Kimi insanlar Allah korkularýndan dolayý deðil, insanlarýn gözünde dünyevi anlamda bir itibar ya da takdir kazanabilmek için de iyilik yapabilmektedirler. Sözgelimi bir kimse depremden dolayý evsiz ve ihtiyaç içerisinde kalan kimselere, evindeki eþyalarýndan ya da kýyafetlerinden yollayabilir. Komþularýna karþý yardýmsever, nezaketli ve sevecen bir ahlak gösterebilir. Ýþyerindeki çalýþanlarýna karþý son derece ilgili, þefkatli ve anlayýþlý bir yapý sergileyebilir. Yaþlýlara, büyüklerine karþý saygýlý ve hoþgörülü olabilir. Gerektiðinde yardým kuruluþlarýnýn etkinliklerine katýlýp özverili tavýrlar sergileyebilir. Bu yapýlanlar tabi ki güzel davranýþlardýr. Ancak asýl önemli olan bu gibi güzel ahlak özelliklerinde süreklilik göstermek ve sabýrlý davranmaktýr. Ýhlas sahibi bir Müslümanýn yapmasý gereken þey de, hayatýnýn her anýnda, ihtiyaç içinde olan her insanýn yardýmýna koþmada kararlý olmak ve bu yaptýklarýnda insanlarýn rýzasýný gözetmemektir. Sadece Allah'ýn rýzasýný kazanmak için gösterilen bu ciddi çaba, kiþinin samimiyetinin de bir kanýtýdýr. Ancak eðer tüm bunlarýn yanýnda kiþi hayatýnýn geri kalan kýsmýný ayný güzel ahlak anlayýþýna uygun, ayný özverili tavýrlar, ayný ciddi çaba içerisinde geçirmiyorsa, bu durumda diðer davranýþlarýnda da ne derece samimi olduðu þüphelidir.
Nitekim cahiliye toplumlarýnda da Allah'a iman etmediklerini söyledikleri halde bu tarz iyiliklerde bulunabilen bazý insanlar vardýr. Ancak bunlarý Allah korkusundan ya da ahiret inançlarýndan dolayý yapmazlar. Hedefleri genelde dünyevi anlamda küçük ya da büyük birtakým çýkarlar elde edebilmektir. Örneðin biraz önce verilen örnekteki kiþi, sýrf evindeki fazlalýklardan kurtulabilmek için depremzedelere yardýmcý olmuþ olabilir. Ya da komþularýna, yaþlýlara ve büyüklerine karþý gösterdiði saygý geleneklerin, örf ve ananelerin etkisinden kaynaklanýyor olabilir. Ayný þekilde iþyerinde de, çalýþanlarýný motive etmek ve böylece de onlardan daha fazla iþgücü ve kazanç elde etmek için de onlara karþý güzel tavýrlar sergiliyor olabilir. Yardým kuruluþlarýna da yine toplumda iyi bir itibar ve saygýnlýk elde edebilmek için katkýda bulunuyor olabilir. Tüm bunlarýn Allah korkusundan, Kuran'ýn getirdiði güzel ahlaktan kaynaklandýðýný ve ihlaslý olduðunu söyleyebilmek için kiþinin bu çabasýný hayatýnýn her anýna yaymasý ve kesintisiz olarak Kuran'a uygun tavýrlarda bulunmasý gerekir. Zira Kuran'ýn "Sen de sabah akþam O'nun rýzasýný isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatýnýn (aldatýcýgöz kırpma süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydýrma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düþürdüðümüz, kendi 'istek ve tutkularýna (hevasýna)' uyan ve iþinde aþýrýlýða gidene itaat etme." (Kehf Suresi, 28) ayetiyle 'sabah akþam' yani 'gün boyunca' ve 'kesintisiz olarak' Allah'ýn rýzasýný aramanýn önemine dikkat çekilmiþtir.
Eðer bir insan Allah'ýn ve ahiretin varlýðýna samimiyetle inanýyorsa, aksini yapabilmesi de kesinlikle mümkün deðildir. Ahirette, dünyada yaþadýðý her anýn hesabýný vereceðini ve ancak Allah'ýn rýzasýna uygun bir yaþam sürdüðü takdirde sonsuz cennet hayatýna layýk olabileceðini bilir. Bu nedenle de yaptýðý her hareket, söylediði her söz ve her tavýrla Allah'ýn rýzasýný kazanabilmek için hayýrlarda yarýþýr. Sürekli olarak "Daha fazla ne yapabilirim?", "Allah'ýn rýzasýný ve rahmetini kazanmak için nasýl daha güzel bir tavýr gösterebilirim?", "Ahlakýmý güzelleþtirmek için hangi tavýrlarýmý düzeltmem gerekir?" diye düþünerek, ciddi bir çaba harcar. Nitekim Kuran'da da kesintisiz bir ciddi çaba içerisinde olan kimselerin tavýrlarýnýn þükre þayan olduðu bildirilmiþtir. Ayetler þöyledir:
Kim çarçabuk olaný (geçici dünya arzularýnýgöz kırpma isterse, orada istediðimiz kimseye dilediðimizi çabuklaþtýrýrýz, sonra ona cehennemi (yurt) kýlarýz; ona, kýnanmýþ ve kovulmuþ olarak gider. Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalýþýrsa, iþte böylelerinin çabasý þükre þayandýr. (Ýsra Suresi, 18-19)
SADECE ÝBADET DEÐÝL, HAYATIN HER ANINDA ÝHLASI YAÞAR
Allah Kuran'ýn pek çok ayetinde Kuran ahlakýnýn iman eden bir insanýn tüm hayatýna hakim olmasý gerektiðine dikkat çekmiþtir. Ýnsan sabah uyandýðý andan gece tekrar uykuya daldýðý ana kadar yaptýðý her iþte, Müslümanca yaþamak, Müslümanca konuþmak ve Müslümanca düþünmekle yükümlüdür. Her an ihlasý ayakta tutmalý, her an Allah'a karþý samimi ve dürüst olmaya niyet etmeli ve bu konuda iradesini ve vicdanýný son noktasýna kadar kullanmalýdýr.
Ancak dini sadece belirli ibadetlerle sýnýrlandýrmaya çalýþan kimi insanlar, hayatý bu þekilde 'ibadet anlarý ve diðer anlar' olarak ikiye bölen bir bakýþ açýsýný makul ve mantýklý bulurlar. Allah'ý ve ahireti, sadece namaz kýlacaklarý, oruç tutacaklarý, sadaka verecekleri ya da hacca gidecekleri zaman hatýrlarlar. Günün ve yýlýn diðer zamanlarýnda ise dünya iþlerinin karmaþasýna kapýlýp giderler. Allah'ý ve ahirette alacaklarý karþýlýðý unuttuklarý için içlerinde Allah'ýn rýzasýný kazanmak için bir þevk hissetmez ve bu yönde çaba da harcamazlar.
Sokakta yürürken, yemek yerken, iþyerinde çalýþýrken, spor yaparken, sohbet ederken, ticari bir iþi takip ederken, televizyon seyrederken, politik konulardan bahsederken, müzik dinlerken de din ahlakýný yaþamakla sorumlu olduklarýný düþünmezler. Bu konularýn dünya ile ilgili konular olduðunu düþünerek, bunlarla meþgul olduklarýnda dünyaya yönelik hesaplar içerisinde olmalarý gerektiðine inanýrlar. Oysa insan tüm bu konularla ilgilenirken de Kuran ahlakýný en mükemmel þekilde yaþayabilir ve ihlaslý davranabilir; bir yandan yapmakla yükümlü olduðu iþlerle en dikkatli ve en titiz þekilde ilgilenir, sohbetini eder, yemeðini yer, sporunu yapar, okuluna ya da iþine gider, temizlik yapar, televizyonunu seyredip, müziðini dinler. Ama tüm bunlarý yaparken Allah'ýn razý olacaðý þekilde hareket etmeye gayret eder.
Allah'ýn razý olacaðý davranýþlar da Kuran ayetlerinde çok açýk ve detaylý bir biçimde belirtilmiþtir; ticaret yaparken dürüst ve adil olmak, haksýz menfaat elde etmeye çalýþmamak, tartýda ölçüde hile yapmamak ve bunlara benzer daha pek çok konu Kuran'da açýklanmýþtýr. Kiþinin Allah'tan korkarak ve bu ayetleri göz önünde bulundurarak hareket etmesi, yaptýðý ticareti Allah'ýn rýzasýna uygun ve ihlasla yaptýðýný gösterir. Ayný þekilde sohbet eden bir kimsenin boþ söze dalmamasý, Kuran'a muhalif bir konuþmaya seyirci kalmamasý, faydalý ve hayýrlý konuþmalar yapmasý, doðru ve dürüst konuþmasý da yine hep Kuran ile bildirilen ahlakýn birer parçasýdýr. Bu nedenle insan hiçbir zaman için dinin sadece bazý ibadetlerden ibaret olduðu, ihlasýn da ancak bu ibadetler yerine getirilirken yaþanabileceði gibi yanlýþ bir düþünceye kapýlmamalýdýr. Ýnsan, dünya hayatýnýn bir gereði olarak pek çok farklý iþle meþgul olmak durumundadýr. Önemli olan kiþinin kalpte her an Allah ile birlikte olmasý, her yaptýðý iþte Allah'ýn rýzasýný aramasý, Kuran ahlakýndan ödün vermemesi ve ihlasý gözetmesidir.
DOÐAL, SAMÝMÝ VE GÜVEN VEREN BÝR KARAKTER OLUR
Hayatýnýn her anýnda ihlasý gözeten insan doðal ve samimi olur. Sadece Allah'ýn rýzasýný gözeten, dünyadan yana bir menfaat beklentisi içinde olmayan bir insan asla yapmacýk, samimiyetten uzak ve suni tavýrlarda bulunmaz. Hareketleri, mimikleri, üslubu ve konuþmasý son derece doðaldýr. Ýnsanlarý etkilemeye çalýþmadýðý ve gösteriþe dayalý bir tavýrda bulunmadýðý için yanýnda rahat edilen, huzur ve güven veren bir karakteri olur. Sadece Allah'ýn rýzasýný hedeflediði için her türlü yapmacýk tavrýn ve insanlara yönelik yaþamanýn ihlasýný zedeleyeceðini bilir. Sadece Allah'ý dost ve vekil edinmenin rahatýný ve konforunu yaþar.
Bu kiþi ihlas ve samimiyetinde böylesine bir kararlýlýk gösterdiði takdirde, Allah'ýn her amelini salih amel kabul etmesini ve dünyada da ahirette de onu güzel bir karþýlýkla mükafatlandýrmasýný umabilir.
çýýÖÖçþÞeytanýn Müminlerin Ýhlasýný Kýrma Çabasý
tarih: 2/8/2007 05:34
Þeytan, kýyamete kadar insanlarý Allah'ýn yolundan saptýrmaya ve onlarý da kendi peþinden cehenneme sürüklemeye ant içmiþ bir varlýktýr. Allah'ýn "Þeytan onlarý sarýp-kuþatmýþtýr; böylelikle onlara Allah'ýn zikrini unutturmuþtur. Ýþte onlar, þeytanýn fýrkasýdýr. Dikkat edin; þüphesiz þeytanýn fýrkasý, hüsrana uðrayanlarýn ta kendileridir." (Mücadele Suresi, 19) ayetiyle de belirtildiði gibi þeytan inkar eden kimseler üzerinde bu emellerini gerçekleþtirmiþtir. Onlarý sarýp kuþatmýþ, onlara Allah'ý unutturmuþ ve onlar üzerinde mutlak bir hakimiyet elde etmiþtir. Onlar artýk bir anlamda þeytanýn bizzat kendisi gibi, diðer insanlarý da inkara, günaha ve kötülüklere çaðýran varlýklar, yani þeytanýn fýrkasý olmuþlardýr.
Ancak elbette ki Allah'a ihlasla inanan kimseler için durum çok farklýdýr. Bu nedenle de þeytanýn asýl mücadele ettiði kimseler, Allah'a iman eden ve yaþamlarýný Allah'ýn razý olacaðý þekilde geçirme konusunda kararlý gördüðü bu insanlardýr. Þeytan inkar edenlere doðrudan etki edebilmektedir. Ama müminler Allah'a kesin olarak iman ettikleri için þeytanýn onlar üzerinde böyle bir etkisi olamaz. Örneðin Allah rýzasý için çalýþýp yorulmalarýný engelleyemez. Kuran ahlakýnýn hükümlerini yerine getirmelerini, infak edip namaz kýlmalarýný, iyilik yapýp güzel ahlak göstermelerini, Allah'ý zikretmelerini, mallarýyla canlarýyla fedakarane bir mücadele vermelerini engelleyemez.
Bu gerçeði bilmek þeytaný iman edenler üzerinde etkili olabilmek için daha da sinsice yöntemler aramaya iter. Allah'ýn rýzasýný kazanmak amacýyla yaptýklarý iþleri doðrudan engelleyemediði için müminler tüm bunlarý yaparlarken niyetlerine kötülük katmaya çalýþýr. Onlarý Allah'ýn rýzasýndan baþka hedeflere yöneltmeye ve bu þekilde ihlaslarýný zedeleyerek, katýksýzca Allah'a yönelmelerini engellemeye gayret eder. Kuran'da þeytanýn bu konudaki kararlýlýðýna kendi sözleriyle dikkat çekilmiþtir. Konuyla ilgili ayetler þöyledir:
Onlarý -ne olursa olsun- þaþýrtýp-saptýracaðým, en olmadýk kuruntulara düþüreceðim ve onlara kesin olarak davarlarýn kulaklarýný kesmelerini emredeceðim ve Allah'ýn yarattýklarýný deðiþtirmelerini emredeceðim." Kim Allah'ý býrakýp da þeytaný dost (veli) edinirse, kuþkusuz o, apaçýk bir hüsrana uðramýþtýr. (Þeytan) Onlara vaadler ediyor, onlarý en olmadýk kuruntulara düþürüyor. Oysa þeytan, onlara bir aldanýþtan baþka bir þey va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)
Dedi ki: "Madem öyle, beni azdýrdýðýndan dolayý onlar(ý insanlarý saptýrmak) için mutlaka Senin dosdoðru yolunda (pusu kurup) oturacaðým." "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarýndan, saðlarýndan ve sollarýndan sokulacaðým. Onlarýn çoðunu þükredici bulmayacaksýn." (A'raf Suresi, 16-17)
Ayetlerde bildirildiði gibi þeytan müminler üzerinde 'þaþýrtýp saptýrarak', 'olmadýk kuruntulara düþürerek', 'doðru yollarýna oturup pusu kurarak', 'önlerinden, arkalarýndan, saðlarýndan, sollarýndan sinsice sokularak' etkili olmaya çalýþýr. Onlarýn doðru bildiklerini yanlýþ, iyi bildiklerini kötü, güzel gördüklerini çirkin, hayýr gördüklerini þer, þer gördüklerini ise hayýr gibi göstermeye gayret eder. Allah'ýn rýzasýna uygun bir iþ yapacaklarý zaman kalplerine þüphe vermeye ve olmadýk kuruntu ve vesveselerle onlarý durdurmaya gayret eder. Kuran ahlakýna uygun olmayan bir iþ söz konusu olduðunda ise bunu süsleyip çekici kýlmaya ve müminleri bu iþe yöneltmeye çalýþýr.
ÞEYTANIN FIRKASI
Þeytan yukarýda saydýðýmýz emellerini gerçekleþtirebilmek için gerektiðinde kendisini dost edinmiþ olan inkar eden kimselerden de yardým alýr. Onlarýn aðzýndan kendi telkinlerini verir, planlarýný onlarýn sözlerinde dile getirir. Bu gibi sinsi taktikler kullanarak iman edenlere yanaþmýþ olur.
Elbette ki þeytan tüm bunlarý yaparken iman edenleri "Kuran'a uymayýn, Allah'ýn rýzasýna uygun davranmayýn ya da bana uyun" gibi ifadelerle açýkça inkara davet etmez. Tam tersine hileyle, sahtekarlýkla ve yalancýlýkla onlarý kandýrmaya çalýþýr. Samimi davranmalarýný engellemeye, iyiliklerden alýkoymaya uðraþýr, çeþitli vesveseler verir. Þeytanýn kandýrma yöntemlerinden bir tanesi de, müminler katýksýzca Allah'ýn rýzasýný gözeterek bir iþe giriþtiklerinde, onlarý insanlarýn rýzasýna yöneltmek için sinsice sözler fýsýldamaktýr.
Örneðin Allah'ýn rýzasýný kazanmak için fedakarane bir tavýr içerisinde olan bir insanýn niyetine insanlarýn rýzasýný katmaya çalýþýr. Bu fedakarlýðýný, çabasýný ve yaptýklarýný dile getirmesini, kendisini yüceltmesini, ön plana çýkarmasýný telkin eder. Oysa Allah rýzasý için yapmasý gereken bir iþte, kiþinin kendisiyle övünmesi ihlasý kýrabilecek bir davranýþtýr. Çünkü eðer bir özveride bulunuyorsa bunu Allah için yapýyordur ve bunu insanlara duyurmasý için hiçbir sebep yoktur. Allah zaten onu görmekte ve iþitmektedir. Ama þeytan bunu daha masumane bir zemine oturtur. Kiþiye "Ne kadar güzel ahlaklý olduðunu, Kuran'a ne kadar uygun hareket ettiðini dile getirirsen sana daha çok güvenirler, seni daha çok severler zaten bu da son derece meþru bir istek" gibi bir mantýk sunar. Elbette ki bu meþru bir istektir, ama insanýn bu sonucu Allah'tan isteyip, bunu Allah'ýn takdirine býrakmasý Kuran ahlakýna daha uygun bir tavýrdýr. Çünkü aksinde insanýn gösteriþ için ibadet yapma, kendisini ön plana çýkarma, yaptýklarýyla övünme gibi Kuran'da makbul olmadýðý bildirilen tavýrlarýn hükmüne girme ihtimali vardýr. Ve tüm bunlar kiþinin samimiyetini, sadece Allah'ýn rýzasý için ibadet yapmanýn kazandýrdýðý ihlasý zedeleyecek davranýþlardýr.
ÞEYTANIN HÝLELÝ TUZAKLARI
Þeytan, müminlerin ihlasýný kýrma yönündeki kýyamete kadar sürecek olan bu çabasýna Hz. Adem ile baþlamýþtýr. Hz. Adem'e de ayný hileli taktiklerle yaklaþmýþ, ona da güzel olaný çirkin, çirkin olaný da güzel gibi göstermeye çalýþmýþtýr. Kuran'da bildirildiðine göre þeytan, Hz. Adem ve eþinin Allah'ýn yasaðýna uymamalarýný saðlamýþ, böylece onlarýn cennetten çýkarýlmalarýna neden olmuþtur. Bu olay Kuran'da bazý ayetlerde þöyle haber verilmektedir:
Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eþin cennette yerleþ. Ýkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama þu aðaca yaklaþmayýn, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara Suresi, 35)
Sonunda þeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk aðacýný ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha Suresi, 120)
Þeytan Hz. Adem ve eþinin açýkça Allah'ýn emirlerine karþý gelmelerini söylememiþtir. Çünkü Allah'a iman eden kimselerin böyle bir emri yerine getirmeyecekleri açýktýr. Bu nedenle onlarý ikna edebilecek baþka mantýklar bulmuþ ve yasaklanan aðaçtan yedikleri takdirde melek olup, ebedi yaþama imkanýný elde edeceklerini söylemiþtir. Söylediði bu yalanlarý daha da ikna edici kýlabilmek için Allah adýna yemin etmekten de çekinmemiþtir. Kuran'da iman edenler þeytanýn bu gibi sinsi tuzaklarýna karþý þöyle uyarýlmaktadýrlar:
Ey Ademoðullarý, þeytan, anne ve babanýzýn çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sýyýrtarak, onlarý cennetten çýkardýðý gibi sakýn sizi de bir belaya uðratmasýn. Çünkü o ve taraftarlarý, (kendilerini göremeyeceðiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten þeytanlarý, inanmayacaklarýn dostlarý kýldýk. (A'raf Suresi, 27)
Kendilerine Kuran'ý rehber edinen insanlar, þeytandan gelebilecek boþ kuruntulara, asýlsýz vesveselere, hileli oyunlara karþý son derece hazýrlýklý olurlar.Örneðin tesettür, Müslüman kadýnlar için çok önemli bir ibadet ve Allah (cc)’tan çok büyük bir nimettir. Tesettür, kadýnýn Allah (cc) Katýnda ve inananlar nezdinde yücelmesini saðlayacak, onu her türlü baðýmlýlýktan ve sýkýntýdan kurtaracak bir vesiledir. Tesettür ayný zamanda Müslüman kadýnýn iffetinin sembolüdür. Tesettürle ilgili ayetlerin indiði dönemde Müslüman kadýnlarýn güzel tavýrlarýyla ilgili olarak þunlar rivayet edilir: Hz. Ayþe (radiyAllahu anh)'dan rivayet edilmiþtir:

“Baþörtülerini yakalarýnýn üstüne koysunlar”ayetini inzal edince harmaniyelerini yýrtarak onunla örtünmüþlerdir.” Ýbn-i Kesir, Hadislerle Kuran-ý Kerim Tefsiri, cilt:11, s. 5880
Peygamberimiz (sav) döneminde mümin kadýnlar Allah’ýn tesettür konusundaki emrini iþte böylesine büyük bir þevk ve istekle karþýlamýþlar, hemen itaat etmiþlerdi. Onlardan sonra gelen Müslümanlar da ayný þevk ve kararlýlýkla bu emri yerine getirmiþlerdir. Bu konuda þeytanýn mümin kadýnlara vermeye çalýþtýðý vesveler boþunadýr.
Öncelikle "Ýman edenler Allah yolunda savaþýrlar; inkar edenler ise taðut yolunda savaþýrlar öyleyse þeytanýn dostlarýyla savaþýn. Hiç þüphesiz, þeytanýn hileli düzeni pek zayýftýr." (Nisa Suresi, 76) ayetiyle de hatýrlatýldýðý gibi þeytanýn hileli düzeni zayýftýr ve boþ bir aldatmacadan ibarettir. Ýman edenler "Eðer sana þeytandan yana bir kýþkýrtma (vesvese veya iðva) gelirse, hemen Allah'a sýðýn. Çünkü O, iþitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakýnanlara þeytandan bir vesvese eriþtiðinde (önce) iyice düþünürler (Allah'ý zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsýn ki görüp bilmiþlerdir." (A'raf Suresi, 200-201) ayetleriyle de bildirildiði þekilde kendilerine fýsýldayan bu sesin þeytandan olduðunu anlar ve hemen Allah'a sýðýnýrlar. Allah'a sýðýndýklarý anda ise olaylarý Kuran gözüyle deðerlendirip, doðruyla yanlýþý birbirinden ayýrt edebilecek bir anlayýþ elde ederler. Þeytanýn bu yöndeki çabalarý da müminlerin güçlü imanlarý sayesinde tamamen sonuçsuz kalmýþ olur.
Nitekim Kuran'ýn "Benim kullarým; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayýcý gücün (hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter." (Ýsra Suresi, 65) ayetiyle de þeytanýn, Allah'a güvenip dayanan ve her iþlerinde kendilerine O'nu vekil edinen kimseler üzerinde bir etkisinin olamayacaðýna dikkat çekilmiþtir. Þeytanýn etkisi Kuran'da "Gerçek þu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (þeytanýn) hiçbir zorlayýcý-gücü yoktur. Onun zorlayýcý-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koþanlar üzerindedir." (Nahl Suresi, 99-100) ayetleriyle belirtildiði gibi ancak onu veli edinen ve Allah'a þirk koþan kimseler üzerindedir. Þeytanýn Allah'ýn ihlaslý ve samimi kullarýna etki edemeyeceði gerçeði onun þu sözleriyle de ifade edilmiþtir:
Dedi ki: "Rabbim, beni kýþkýrttýðýn þeye karþýlýk, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (Sana baþkaldýrmayý ve dünya tutkularýnýgöz kırpma süsleyip-çekici göstereceðim ve onlarýn tümünü mutlaka kýþkýrtýp-saptýracaðým. "Ancak onlardan muhlis olan kullarýn müstesna." (Hicr Suresi, 39-40)
Ýþte bu nedenledir ki ihlas sahibi, samimi müminlerin þeytanýn hileli tuzaklarýndan yana hiçbir korku ve endiþeleri yoktur. Çünkü onlar iman edenler üzerinde þeytanýn hiçbir gücü olmadýðýný bilir ve yalnýzca Allah'tan korkarlar. Þeytandan korkanlar ise yine onu dost ve veli edinen inkarcýlardýr. Bu gerçek de Kuran'da þöyle vurgulanmaktadýr:
Ýþte bu þeytan, ancak kendi dostlarýný korkutur. Siz onlardan korkmayýn, eðer mü'minlerseniz, Ben'den korkun. (Al-i Ýmran Suresi, 175)
Kuran'da Allah þeytanýn peygamberler de dahil olmak üzere tüm insanlara kuþku ve vesvese vermeye çalýþacaðýný bildirmiþ ve bunun kalbinde hastalýk olanlarla gerçek ihlas sahiplerinin birbirlerinden ayýrt edilebilmesi için yaratýlan özel bir imtihan þekli olduðuna dikkat çekmiþtir. Ýlim ve ihlas sahibi kimseler þeytanýn bu vesveselerinden hiçbir þekilde etkilenmezler. Çünkü þeytanýn baðýmsýz bir gücü olmadýðýný, Allah'ýn yarattýðý ve tamamen Allah'ýn kontrolünde bir varlýk olduðunu bilirler. Þeytan Allah'ýn dilemesi dýþýnda hiçbir insaný doðru yoldan saptýramaz, ihlasýný zedeleyemez, kötü yola sevk edemez. Müslümanlarýn -þeytan onlara vesvese vermeye çalýþtýðýnda- Kuran'ýn hiç tartýþmasýz Rabbimizden gelen bir gerçek olduðu konusunda kalpleri pekiþir. Bu gerçek ayetlerde þöyle haber verilmektedir:
Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiþ olmayalým ki, o bir dilekte bulunduðu zaman, þeytan, onun dilediðine (bir kuþku veya sapma unsuru) katýp býrakmýþ olmasýn. Ama Allah, þeytanýn katýp-býrakmalarýný giderir, sonra kendi ayetlerini saðlamlaþtýrýp-pekiþtirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Þeytanýn (bu tür) katýp býrakmalarý, kalplerinde hastalýk olanlara ve kalpleri (her türlügöz kırpma duyarlýlýktan yoksun bulunanlara (Allah'ýn) bir deneme kýlmasý içindir. Þüphesiz zalimler, (gerçeðin kendisinden) uzak bir ayrýlýk içindedirler.
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kuran'ýn) hiç tartýþmasýz Rablerinden olan bir gerçek olduðunu bilmeleri için; böylelikle O'na iman etsinler ve kalpleri O'na tatmin bulmuþ olarak baðlansýn. Þüphesiz Allah, iman edenleri dosdoðru yola yöneltir. (Hac Suresi, 52-54)
link çýýÖÖçþÝhlasý Kazanmanýn Yollarý
tarih: 1/8/2007 05:43
Kitabýn önceki bölümlerinde ihlasýn önemini ve ihlas sahibi bir müminin özelliklerini Kuran ayetleri doðrultusunda açýkladýk. Allah'ýn razý olduðu kullarýndan olmak ve sonsuz cennet nimetlerine kavuþmak isteyen bir mümin ihlasý kazanmak için hayatýnýn her anýnda Kuran ayetlerini titizlikle uygulamalý, Kuran ahlakýna göre yaþamalýdýr. Ancak bunun için samimi bir kalple, katýksýzca Allah'a yönelmesi, sadece Allah'ý razý etmek için çaba sarf etmesi ve ihlasýný kýrmak isteyen tüm olumsuz etkilere karþý son derece dikkatli olmasý gerekir. Çünkü önceki bölümde vurguladýðýmýz gibi þeytan da sürekli çaba sarf etmekte ve türlü yöntemlerle insaný doðru yoldan çevirmeye çalýþmaktadýr.
Ýnsan alýþkanlýkla ya da çevresinden görerek yaptýðý pek çok hareketle ihlasýný zedeleyebileceðini, katýksýzca yapmak istediði amellere zarar verebileceðini aklýndan çýkarmamalýdýr. Bu nedenle de sürekli olarak niyetini kontrol etmeli, her söylediði sözü, yaptýðý her ameli Allah'a has kýlarak yapmalýdýr. Ancak bu ahlaka sahip olmanýn zor deðil, aksine çok kolay olduðunu da hiçbir þekilde aklýndan çýkarmamalýdýr. Samimiyet, dürüstlük ve katýksýzca Allah'a yönelmek insanýn hiç güç harcamadan kazanabileceði özelliklerdir. Üstelik her iþte bir kolaylýk kýlan Rabbimiz bizleri elçileriyle ve salih müminlerle desteklemiþ, ihlasý kazanmanýn yollarýný da ayetleri ile göstermiþtir. Ýslam alimleri de ihlas konusunun üzerinde özellikle durmuþ ve eserlerinde iman edenleri katýksýzca Allah'a yönelmeye ve ihlasý gözetmeye davet etmiþlerdir.
Bediüzzaman Said Nursi'nin eserleri de ihlasý kazanma konusunda gayret içinde olan Müslümanlar için çok önemli birer rehber niteliðindedir. Bediüzzaman ihlasýn üzerinde önemle durmuþ ve bu konuda iman edenlere çok önemli tavsiyelerde bulunmuþtur. Bediüzzaman bir sözünde ihlasý þu þekilde tarif etmektedir:
"Ey âhiret kardeþlerim ve ey hizmet-i Kur'aniyede arkadaþlarým! Bilirsiniz ve biliniz: Bu dünyada, özellikle ahiret hizmetlerinde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir aracý, en önemli dayanak noktasý, en kýsa bir hakikat yolu, en makbul bir manevi dua, amaca ulaþmada en kerametli vasýta, en yüksek bir karakter, en safi bir kulluk: Ýhlastýr."2
Bediüzzaman'ýn da önemle vurguladýðý gibi ihlas, insanýn kulluk vazifesini eksiksiz bir þekilde yerine getirebilmesi için sahip olmasý gereken en önemli özelliklerden biridir. Çünkü "Þüphesiz, sana bu Kitabý hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnýzca O'na halis kýlarak Allah'a ibadet et. Haberin olsun; halis (katýksýz) olan din yalnýzca Allah'ýndýr…" (Zümer Suresi, 2-3) ayetleriyle de emredildiði gibi gerçek din ancak ihlasla, katýksýzca Allah'a yönelmekle yaþanabilir. Bediüzzaman Said Nursi insanýn yaptýklarýyla Allah Katýnda deðer kazanabilmesi için ihlasý kesin olarak kazanmasý gerektiðine þu sözleriyle dikkat çekmiþtir:
"… Madem ihlasta sözü edilen özellikler gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var… Elbette herkesten ziyade bütün kuvvetimizle ihlasý kazanmaya mecbur ve vazifeliyiz ve ihlasýn sýrrýný kendimizde yerleþtirmek için gayet derecede muhtacýz. Yoksa hem þimdiye kadar kazandýðýmýz hayýrlý hizmetler kýsmen ziyan olur, devam etmez; hem þiddetli sorumlu oluruz."3
Allah, Kuran ayetleriyle insanýn katýksýz bir iman ve ihlasý nasýl kazanabileceðini bildirmiþtir. Ayrýca her insan da ihlasý ve samimiyeti tek baþýna kavrayabilecek ve yaþayabilecek þekilde yaratýlmýþtýr. Dolayýsýyla ihlasý kazanmak ve artýrmak son derece kolaydýr. Ýnsan hiçbir bilgiye sahip olmasa dahi sýrf vicdanýna baþvurarak ihlasý kazanabilir. Sýrf samimi bir kalple Allah'a yönelmekle, ihlasý zedeleyen tüm tavýrlardan arýnýp, hangi tavrýn ihlaslý hangisinin ise ihlassýz olduðunu anlayabilecek hale gelir. Bu nedenle de insan vicdanýn nasýl Rahmani bir rehber olduðunu bilmeli, hiçbir zaman için "Hangi tavrýn ihlaslý olacaðýný bilmiyordum", "Gösterdiðim davranýþýn ihlasýmý zedeleyebileceðini tahmin edemedim", "Ben samimi ve ihlaslý olduðumu sanýyordum" gibi mantýklarla kendisini kandýrmamalýdýr. Tüm bunlarýn insanýn vicdanýný rahatlatmak için öne sürdüðü samimiyetten uzak düþünceler olduðunu aklýndan çýkarmamalýdýr. Çünkü vicdanýna uyan bir kimse için ihlasý kazanmak ve bunu ahirete kadar muhafaza etmek son derece kolaydýr.
Bu bölümde Kuran ayetleri ile bizlere bildirilen, ayný zamanda vicdanýn da insanlara sürekli olarak hatýrlattýðý 'ihlasý kazanmanýn yollarý'na deðinecek ve insanlarýn günlük hayatlarýnda bu konularla ne þekillerde karþýlaþabileceklerine dair örnekler vereceðiz. Ardýndan da insanlarýn ihlaslarýný zedeleyen tavýrlara dikkat çekip, ihlasý kazanmanýn ne denli kolay olduðunu anlatacaðýz.
ÝHLASLI OLMAK MÜMÝNE GÜÇ VERÝR
Ýnsanýn ihlasý gerçek manasýyla yaþayabilmesi için öncelikle ihlasýn neden bu kadar önemli olduðunu kavramasý ve bu iman seviyesine ulaþabilmeyi içten arzu etmesi gerekmektedir. Çünkü ihlasýn önemini kavramamýþ olan insanlar güç ve kudreti dünyevi deðerlerde arayabilmekte, toplum içinde yer edinebilmek için bunlarýn peþinde koþabilmektedirler. Þan þöhret, zenginlik, güzellik, akademik kariyer ya da itibar sahibi olmak bu düþünceye kapýlan insanlarýn ardý sýra sürüklendikleri özelliklerdir. Oysa bunlarýn hiçbiri insana ne dünya hayatýnda ne de ahirette gerçek anlamda kalýcý bir güç ya da itibar kazandýramaz. Bediüzzaman Said Nursi de "Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmelisiniz. Kuvvet haktadýr ve ihlastadýr. Haksýzlar dahi, haksýzlýklarý içinde gösterdikleri ihlas ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanýyorlar. Evet kuvvet hakta ve ihlasta olduðuna bir delil, þu hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlas, bu davayý isbat eder ve kendi kendine delil olur." 4 sözleriyle müminin hem dünya hayatýnda hem de ahiret hayatýnda güç ve kuvveti ancak ihlasla kazanabileceðini hatýrlatmaktadýr. Bu düsturu unutup, yukarýda saydýðýmýz maddi deðerlerin peþine düþen bir insan ise katýksýzca Allah'ýn rýzasýna yönelmiyor demektir.
Örneðin Müslümanlara fayda getirecek bir konuda dört beþ kiþi arasýnda bir iþ bölümü yapýldýðýný varsayalým. Bu kiþilerden birine yapýlacak iþin perde arkasýnda kalan, pasif ve ses getirmeyecek, ama bir o kadar da zor bir bölümünün verildiðini düþünelim. Diðer kiþilere de daha ön planda, insanlarýn övgü ve beðenilerini doðrudan alabilecekleri, daha aktif birer görev verilmiþ olsun. Eðer bu kiþi kendisine düþen görevi sýrf arka planda kalacaðý ve takdir toplama imkaný olmayacaðý için reddeder, bunun yerine insanlarýn beðenisini kazanabileceði, kendisini ön plana çýkarýp övgü alabileceði diðer bir görev ile deðiþtirmek isterse bu noktada ihlasýný zedelemiþ olur. Çünkü böyle bir durumda kiþi 'Hem o kadar emek harcayacaðým, hem de ortaya çýkan iþte benim adým hiç geçmeyecek. Üstelik bir de diðerleri daha az çalýþýp benden daha çok takdir toplamýþ olacaklar' gibi ihlastan uzak bir düþünceye kapýlmýþ demektir. Makbul olan tavýr ise takdiri ve övgüyü sadece Allah'tan beklemek, yapýlan iþte katýksýzca Allah'ýn rýzasýný hedeflemektir. Eðer yapýlacak iþ bir fayda getirecekse, bunu kimin yaptýðý önemli deðildir. Bir insan yaptýðý iþ kimse tarafýndan bilinmese ve insanlardan hiç takdir toplamasa da sadece Allah'ýn rýzasýný kazanabilmek ve fayda getirecek bir iþe vesile olabilmek için bu iþi þevkle üstlenmelidir. Çünkü ihlaslý olan tavýr budur.
Hayatýnýn her anýnda ihlaslý davranan bir kimse, hem dünya hayatýnda baþarýlý ve huzurlu olurken, hem de ahirette güzel bir karþýlýðý umabilir. Çünkü bu kimse dünyevi imkanlarýna, bulunduðu makama, sahip olduðu mal ya da mülküne, toplumdaki itibarýna deðil, önce Allah'a, sonra da imanýna, aklýna, vicdanýna ve ihlasýna güvenerek hareket eder. Allah da katýksýzca Kendisine yönelene "… Allah Kendi (dini)ne yardým edenlere kesin olarak yardým eder. Þüphesiz Allah, güçlü olandýr, aziz olandýr." (Hac Suresi, 40) ayetiyle de bildirdiði gibi her zaman için yardým eder. Bu nedenle imanýn ve ihlasýn karþýsýnda baþka hiçbir gücün galip gelmesi mümkün deðildir. Çünkü ihlas ile kiþi Allah'ýn yardýmýný, desteðini ve gücünü kazanmýþ olur.
ALLAH KORKUSUNU ARTTIRMAK
Allah korkusu, insanýn ihlasýný artýrmasýný saðlayan en önemli yoldur. Allah'ýn büyüklüðünü, O'ndan baþka bir kuvvet olmadýðýný, kainatý yoktan yaratan, tüm canlýlarý gözeten ve rahmet edenin sadece Allah olduðunu kavrayan insan derin bir sevgiyle Allah'a baðlanýr. Dünyada ve ahirette gerçek dostunun yalnýzca Allah olduðunu, dolayýsýyla rýzasý aranacak olanýn da ancak O olduðunu anlar. Bu güçlü sevginin yaný sýra Allah'tan þiddetle korkar. Allah "... Allah'tan korkup-sakýnýn ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksýnýz." (Bakara Suresi, 203) ayetiyle insanlara Kendisinden korkup sakýnmalarýný bildirmiþtir.
Allah korkusu kiþinin Allah'ýn büyüklüðünü bilmesinden ve O'nun gücünü takdir edebilmesinden kaynaklanýr. Allah'ýn makamýnýn Yüceliðini ve sonsuz kudretini kavrayan bir insan, O'nun rýzasýna uygun bir yaþam sürmediði takdirde Ýlahi adaletin bir gereði olarak Allah'ýn intikam alýcý, azap edici sýfatlarýnýn muhatabý olacaðýný bilir. Çünkü Kuran ayetlerinde Allah'ýn inkar edenler için dünyada ve ahirette hazýrlamýþ olduðu azap çok detaylý olarak anlatýlmýþ ve bu duruma karþý tüm insanlar uyarýlýp korkutulmuþtur. Ýnanan kiþi, hayatýnýn her anýnda bu bilinçle hareket eder. Allah korkusu, onun dünya hayatýnýn eninde sonunda sona erip, tüm insanlarýn Allah'ýn huzurunda yaptýklarýndan hesaba çekileceklerini bir an bile aklýndan çýkarmamasýný saðlar. Her anýný bu azabýn þuurunda geçirir. Bu þuur açýklýðý da kiþinin Allah'ýn azabýyla karþýlaþmaktan yana doðal olarak bir korku duymasýna ve bundan dolayý da 'sakýnmasýna' sebep olur.
Sakýnma kiþinin Allah'ýn haram kýldýðý ve razý olmayacaðý tavýrlarda bulunmaktan þiddetle kaçýnmasýyla ve O'nun emirlerini yerine getirmekte hiçbir gevþekliðe kapýlmamasýyla ortaya çýkar. Allah'tan korkup sakýnan ihlaslý bir insan hangi tavrýndan Allah'ýn razý olmayacaðýný bilir ve hemen bunu düzeltmek için harekete geçer. Örneðin nefsinde mala karþý bir düþkünlüðü varsa bunu fark eder. Böyle bir durumda sýrf mala olan düþkünlüðünden kurtulmak için, bütün imkanlarýný Allah yolunda hayýrlý iþlerde kullanýlmasý için seferber eder. Bu, kiþiye fayda getirecek bir ahlaktýr. Ayrýca ihlasa en uygun olan tavýr da budur. Ýhlasý kazanmak isteyen bir kimse, içinde mala ve mülke yönelik böyle bir zaafýn olduðunu fark ettiðinde, hemen Allah'ýn 'malýnýzý Allah yolunda infak edin' þeklindeki emrini hatýrlamalý ve yine "Allah'tan güç yetirebildiðiniz kadar korkun" ayetini düþünerek Allah'ýn beðenmeyeceði bir tavýr içerisinde kalmaktan korkmalýdýr. Her ne kadar nefsi aksini emretse de Allah'ýn ayetinde emrettiði gibi sevdiði þeylerden infak edebilmelidir. Ayette þöyle buyurulmaktadýr:
Yüzlerinizi doðuya ve batýya çevirmeniz iyilik deðildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine raðmen, onu yakýnlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmýþa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazý dosdoðru kýlan, zekatý veren ve ahidleþtiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalýkta ve savaþýn kýzýþtýðý zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranýþlarýdýr). Ýþte bunlar, doðru olanlardýr ve müttaki olanlar da bunlardýr. (Bakara Suresi, 177)
Allah "Öyleyse güç yetirebildiðiniz kadar Allah'tan korkup-sakýnýn, dinleyin ve itaat edin..." (Tegabün Suresi, 16) ayetiyle insanlara güçlerinin yettiði kadar Kendisinden korkmalarýný emretmiþtir. Bu ayetin bir gereði olarak iman eden insan hiçbir zaman için Allah'a karþý olan imanýný, korkusunu yeterli görmez. Hayatýnýn son anýna kadar kalbindeki Allah korkusunu ve sakýnma gücünü artýrmaya çalýþýr. Çünkü Kuran ayetlerinde "Allah'tan korkup sakýnanlar" olduðu gibi "Allah'tan içleri titreyerek korkup sakýnan kimseler" olduðundan da bahsedilmiþtir.
Ayetlerde þöyle buyurulmaktadýr:
Gerçek þu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir maðfiret (baðýþlanma) ve büyük bir ecir vardýr. (Mülk Suresi, 12)
"... Rablerinden içleri saygý ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Rad Suresi, 21)
Allah korkusu ile ihlas birbirlerine paralel olarak geliþir. Ýman eden kiþi ayetin bir gereði olarak Allah'tan güç yetirebildiði kadar korkabilmek için çaba harcar. Bu çabanýn bir diðer adý da ihlastýr. Ýhlasý sayesinde "Ey iman edenler, Allah'tan nasýl korkup-sakýnmak gerekiyorsa öylece korkup-sakýnýn ve siz, ancak Müslüman olmaktan baþka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin." (Al-i Ýmran Suresi, 102) ayetiyle bildirilen þekilde Allah'tan korkup sakýnmayý baþarýr. Allah korkusunun artmasý sonucunda oluþan derinlik ve hassasiyet ise kiþinin daha da sakýnmasýna ve daha da ihlaslý davranmasýna neden olur. Ayrýca "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakýnýn ve (sizi) O'na (yaklaþtýracak) vesile arayýn..." (Maide Suresi, 35) ayetiyle de bildirildiði gibi Allah'a yakýnlaþacak vesileleri görebilen ve bu fýrsatlarý deðerlendirebilen ihlaslý bir insan haline gelir.
Böyle bir insan Allah'tan içi titreyerek korktuðu için Kuran ahlakýný hayatýna geçirme konusunda gevþeklik gösteremez. Karþýsýna çýkan ibadet fýrsatlarýný görmezlikten gelerek umursuz davranýþlarda bulunamaz. Her an her yerde, ister kalabalýk içerisinde isterse yalnýz olsun Allah'ýn kendisini görüp duyduðunu unutmaz. Gücünün yettiði en güzel tavrý göstermediði takdirde Allah'ýn azabýyla karþýlaþabileceðini bilerek hareket eder. Allah korkusunun artmasýyla birlikte bu þuur sürekli olarak güçlenir ve böylece hayatýnýn her anýnda yaptýðý her iþte Allah'ýn cehennem tehdidini hatýrlayarak ihlasýndan asla ödün vermemiþ olur.
ALLAH'TAN BAÞKA HÝÇ KÝMSEDEN KORKMAMAK
Ýman eden bir insanýn yükümlülüklerinden biri de "Onlar, Allah'ýn kadrini hakkýyla takdir edemediler. Oysa kýyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzasýgöz kırpmandadýr; gökler de sað eliyle dürülüp-bükülmüþtür. O, þirk koþtuklarýndan münezzeh ve Yücedir." (Zümer Suresi, 67) ayetiyle hatýrlatýlan gerçeðin þuurunda olarak 'Allah'ý gereði gibi takdir edebilen bir iman seviyesine gelebilmek'tir. Allah'ý takdir edebilmek, O'nu tüm isimleriyle tanýyýp, O'nun bu isimlerinin tecellilerini hayatýn her anýnda görüp kavrayabilmekle mümkün olur. Çünkü insan ancak Allah'ýn büyüklüðünü kavrayabildiði takdirde O'ndan korkup sakýnabilir ve ancak bu þekilde samimi bir imana ulaþabilir.
Ýns
Gönderen: 15.08.2007 - 14:55
Bu Mesaji Bildir   hafize elif üyenin diger mesajlarini ara hafize elif üyenin Profiline bak hafize elif üyeye özel mesaj gönder hafize elif üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
rifat56 su an offline rifat56  
5108 Mesaj -
Aleykumisselam...
Hoþgelmiþsiniz,
Paylaþým için teþekkürler çok yararlý bir ekleme...
Allah razý olsun.

Gönderen: 15.08.2007 - 15:04
Bu Mesaji Bildir   rifat56 üyenin diger mesajlarini ara rifat56 üyenin Profiline bak rifat56 üyeye özel mesaj gönder rifat56 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
hafize elif su an offline hafize elif  
124 Mesaj -
hoþ bulduk abi rica ederim görevimiz.nedemek biz bildiklerimizi ögrendiklerimizi paylaþmassak dünyanýn en çimri insaný oluruz sizlerden allahrazý olsun okudunuz için amin ecmein inþallah yararlý bi insan faydalý oluruz
Güle Güle
Gönderen: 15.08.2007 - 15:31
Bu Mesaji Bildir   hafize elif üyenin diger mesajlarini ara hafize elif üyenin Profiline bak hafize elif üyeye özel mesaj gönder hafize elif üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1290 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zelil-i hakisar (42), veritas1905 (42), skesman (49), karakiz06 (44), manayli (42), orhan86 (38), ezel (39), ezel1985 (39), tamteslim (47), esranur (40), Mavzer986 (41), Cicek06 (49), ay-isiginda-sak.. (38), dayi120 (), micnatis (45), celo1903 (43), 2ebu2 (52), a.yasin (49), fedakar (49), adnancaglayan (54), muco (41), Lear (43), MUSTAFA TIRA&TH.. (61), bu_rak (29), engizli (), meryem feyza (33), rkocabas (58), Mavilim (38), Kerimhan (40), BeYaZ vE sIyAh (33), halim (), trabzonlu (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.74720 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.